FBE- Tekstil Mühendisliği Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Tekstil Mühendisliği Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Gözat
Başlık ile FBE- Tekstil Mühendisliği Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge100 % yünlü kamgarn kumaşlarda yırtılma-kopma mukavemeti ilişkisi ve bunları etkileyen parametrelerin incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Oral, Gülfem ; Kalaoğlu, Fatma ; 101110 ; Tekstil MühendisliğiTeknoloji ve rekabet edebilme gücü işletmenin ayakta durmasını ve devamlılığını sağlayan en önemli iki etkendir. Özellikle tekstil, son derece yeniliklere açık ve hızlı değişim gücüne sahiptir. Ülkemiz ekonomisinde tekstil sektörü önemli bir rol oynamaktdır. Artık sadece ucuzu aramayan tüketici kalite, hizmet, yenilik ve hatta çevre-insan sağlığına zarar verip vermediği konusunda da hassasiyet göstermektedir. Hep en iyisini isteyen ve bir çok çeşit arasından seçmeye çalışan tüketici seçimini kolaylaştırmak için bir çok şart koşacaktır. Dolayısıyla hem en yeniyi sunmak hem de müşterinin koymuş olduğu standartları yakalamak üretecinin işini bir hayli güçleştirmektedir.Bu zor şartların yanı sıra hızla sonuca ulaşmak rekabet edebilirlik açısından kaçınılmazdır. Özellikle tekstilde dizayn aşamasında sonuç ürünün kullanım standartları içerisinde olmasını sağlamak oldukça önemlidir. Yünlü kumaş sektörünün kendini hızlı bir biçimde yenileyip yünlü kumaşlada yeni kavramların oluşmasının yanı sıra deneme yanılma yöntemini başvurmaya izin vermeyen günümüz koşullarında, özellikle kullanım standartlarını yakalayan ürünü oluşturmada girdilerin yardımıyla bizi sonuca ulaştıracak modellere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışmada da model oluşturmak ve ilgili parametreleri ortaya koyabilmek amacıyla 30 adet farklı konstrüksiyona sahip numune incelenmiştir. Toplamda atkı ve çözgü yönünde olmak üzere 300 adet yırtılma ve 300 adet kopma mukavemeti testi yapılmıştır. Çalışmada iki farklı yaklaşım oluşturulmuştur. Bunlardan biri kumaşın kullanım standartlarının en önemli iki parametresi olan yırtılma ve mukavemetini etkileyen faktörleri ortaya koyma diğeri de bu iki değerin arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Birbirine eşdeğer sayılabilecek prosese sahip kumaşların kullanımına dikkat edilmiştir. Sonuçta neticeler örgü grubuna göre sınıflandırılarak Yırtılma -Kopma, Sıklık - Kopma, Sıklık - Yırtılma, İplik Numarası -Kopma, İplik Numarası- Yırtılma olmak üzere ayrı ayrı incelenmiş ve değerlendirilmiştir.
-
ÖgeAkrilik Mikroliflerin Uzun Lif Eğirme Sisteminde İşlenebilirliğinin Geliştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) İridağ, Yeşim ; Özipek, Bülent ; Tekstil Mühendisliği ; Textile EngineeringBu çalışma kapsamında uzun lif eğirme sisteminde akrilik mikrolif kullanımının iplik üretim prosesi ve ürün performansı üzerindeki etkileri endüstriyel şartlar altında araştırılmış ve mikrolif özellikleri ile bağlantılı olarak açıklanmıştır. Bu amaçla farklı tow numarası, lif inceliği ve üretim tipindeki akrilik lifler farklı üretim hatlarında eğrilerek şişirilmiş iplikler ve bu iplikler kullanılarak süprem kumaşlar üretilmiş, mikroliflerin towdan kumaşa kadar tüm üretim prosesi boyunca performansları incelenmiştir. Çalışma kapsamında araştırılanlar içinde proses ve ürün kalitesi üzerinde en etkili parametrenin tezin amacına da uygun olarak lif inceliği olduğu gözlenmiştir. %100 akrilik mikrolif kullanılarak uzun lif sisteminde kaliteli ve ince iplikler üretilebileceği, mikrolif kullanımının proses üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin hammadde kalitesinden başlayarak üretimin her aşamasının ayrı ayrı optimizasyonu yoluyla hafifletilebileceği ortaya konmuştur. Bu şekilde üretilen ipliklerin örme kumaş imalatında kullanımının kumaş özellikleri üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri yine lif özellikleri ile ilişkili olarak açıklanmıştır.
-
ÖgeAkustik Özellikleri Geliştirilmiş Örme Kumaşlar(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-06-17) Küçükali, Merve ; Candan, Banu Uygun Nergis, Cevza ; Tekstil Mühendisliği ; Textile EngineeringAkustik özelliği geliştirilmiş boşluklu (spacer) örme kumaş tasarımının ve üretiminin gerçekleştirilmesi hedeflenen bu çalışmada 22 farklı örgü tipine sahip kumaş tasarlanarak üretimleri yapılmıştır. Çalışmanın başında örgü tipindeki değişikliklerin kumaş ses yutum özelliği üzerine etkisini görebilmek amacıyla üretimde kullanılan hammadde sabit tutulmuş ve bunun sonucunda en iyi ses yutum özelliğine sahip kumaş belirlenmiştir. Yapılan deneyler neticesinde kumaş kalınlığındaki ve yoğunluğundaki artışın kumaş ses yutum özelliğini olumlu yönde etkilediği görülmüştür. Kumaşların ön-arka yüzlerinde mini-jakar örgü kullanmanın, kumaş kalınlığını ve bununla birlikte kumaş yoğunluğunu belirgin ölçüde arttırdığı gözlenmiştir. Örgü raporunda kullanılan askı ve atlama ilmek sayısının önemli olduğu ve bu parametrelerin optimum düzeyde tutulmasıyla kumaş ses yutum özelliğinin iyileştiği görülmüştür. Kullanılan iplik yapısının kumaş ses yutum özelliği üzerindeki etkisini görebilmek amacıyla test edilen frekans aralıklarında en iyi ses yutum katsayısı değerlerine sahip seçilmiş örme kumaş 3 farklı yapıda polyester ipliği kullanılarak örülmüştür. Yapılan deneyler neticesinde polyester iplik yapısı olarak puntalı iplik kullanılmasının en iyi ses yutum özelliği sağladığı görülmüştür. Kullanılan lif tipinin kumaş akustik özelliği üzerindeki etkisi görebilmek amacıyla seçilen örme kumaş son iplik numarası aynı olan farklı hammaddede iplikler kullanılarak örülmüştür. %100 akrilik lifinden mamül kumaş en yüksek ses yutum performansını gösteren kumaş olmuştur. Yün karışımlı iplikler içerisinde ise yün oranının artışıyla iplik tüylülüğünde artış ve kumaş ses yutum özelliğinde iyileşme görülmüştür.
-
ÖgeAkustik Uygulamalar İçin Nanolifli Resonant Membran(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017-03-1) Küçükali Öztürk, Merve ; Nergis, Fatma Banu ; 10141547 ; Tekstil Mühendisliği ; Textile EngineeringGünlük yaşantımızda ciddi bir çevresel kirlilik olarak değerlendirilen gürültü, Dünya Sağlık Örgütü'nce halk sağlığını etkileyecek bir sorun olarak tanımlanmaktadır. Trafik, sanayi, inşaat ve halka açık işyerleri gibi kaynakların sebep olduğu çevresel gürültülerin yanı sıra, havalandırma sistemleri, büro makineleri ve beyaz eşya gibi kapalı kaynaklar nedeniyle ortaya çıkan gürültü, insan sağlığı için giderek artan bir sorundur. İlgili araştırmalar incelendiğinde uygun malzemelerin seçilmesi halinde, gürültü seviyesinde azalmaların mümkün olabileceği görülmektedir. Tekstil malzemeleri gözenekli ve lifli yapıları sayesinde, akustik performans gösterecek potansiyele sahiptirler. Literatür çalışması ve ticari ürünler üzerine yapılan inceleme ve araştırmalar neticesinde, akustik uygulamalara yönelik tekstil malzemelerinin ağırlıklı olarak orta ve yüksek frekanslarda ses yutumu sağlayabildiği görülmektedir. Öte yandan, bu tip malzemelerin gereken performansı gösterebilmesi için yüksek kalınlık değerlerinde üretilmesi gerekmektedir. Bu noktadan hareketle, düşük frekanslarda ses yutumu sağlayabilecek ve nispeten düşük kalınlık değerlerinde yeni malzemelerin geliştirilmesine duyulan ihtiyacı karşılamak üzere nanolifli membranlardan faydalanılabileceği değerlendirilmektedir. Bir malzemenin sesi yutabilmesi için, ses dalgalarının içerisinde ilerlemesine imkan sağlayacak şekilde gözenekli olması gerekir. Sesin, malzemenin dar kanalları içerisinde ilerleyişi sırasında enerjisi, lifler arası sürtünme, viskoz dağılma veya ikisinin kombinasyonu yardımıyla dağılmaya uğrar. Bu anlamda, malzemenin gözenekliliği ses yutum performansı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Tekstil malzemelerinin ses yutum özellikleri bağlamında, akış direnci bir diğer önemli terim olarak ortaya çıkmaktadır. Yüksek gözenekliliğe sahip bir malzeme, düşük akış direncine sahipken, gözenekliliği düşük olan bir malzeme ise yüksek akış direnci gösterme eğilimindedir. Dolayısıyla, optimum ses yutum performansı için, akış direncinin optimum olması gerekmektedir. Lifler ve bunlar arasındaki hava boşlukları ses dalgasının hareketine direnç gösteren sürtünme elemanlarıdır. Ses dalgası, malzeme içerisinde ilerledikçe genliği ve dolayısıyla ses dalga enerjisi sürtünme ile azalır. Lif çapı inceldikçe, ses yutum katsayısının yükseleceği söylenebilir. Zira, ses dalgası kullanılan malzeme içerisinde daha fazla sayıda lifle temas edecektir. Bu genel bilgiler ışığında, geliştirilecek malzemede kullanılacak liflerin mümkün olduğunda ince olması önemli bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktadan hareketle, çalışma kapsamında, özellikleri kontrol edilebilen yüzeylerin eldesinin mümkün olduğu, nano boyutta liflerin imal edilebileceği “elektro-eğirme” teknolojisinden faydalanılması planlanmış ve tez kapsamında; beyaz eşya kaynaklı gürültünün azaltılmasına yönelik, nanolifli rezonant membran esaslı bir materyal geliştirilmesi hedeflenmiştir. Çalışmada, literatür hakkında detaylı bir inceleme yapıldıktan sonra tezin deneysel tasarım kurgusu gerçekleştirilmiştir. Bu kurgu kapsamında gerçekleşmiş olan tüm deneysel çalışmalar, bilimsel literatüre yenilikçi sonuçlar sunmaktadır. Çalışma, nanolifli yüzeylerin akustik davranışları, elektro-eğirme için polimer reçetesi hazırlama, elektro-eğirme prosesi ve değişken parametreleri üzerine yapılan çalışmalardan elde edilen veriler ışığında nanolifli membran geliştirilmesi/üretimi ile başlamıştır. Farklı gramajlarda, farklı nanolif çaplarında ve farklı polimerlerden nanolifli membranlar üretilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde, nanolifli membranların rezonans frekanslarını belirlemeye yönelik yeni bir optik metot geliştirilmiştir. Bu deney düzeneğinin ana bileşenleri bir dijital kamera (Olympus-System i-SPEED2), 8.4 "LCD ekran paneli ve 10 cm çapında şeffaf bir tüptür. Rezonans frekansını belirleyebilmek için, her 20 Hz'de ölçümler alınmak suretiyle 0-1500 Hz frekans aralığında çalışma yapılmıştır. Titreşimlerine bağlı olarak bulundukları düzlemden sapma mesafesi olarak tanımlanan nanolifli membranların sapma büyüklüğü, 0-1500 Hz frekans aralığında dört farklı ekipman ayarı kullanılarak ölçülmüştür: 1. ayar: açık tüp (tüpün bir ucu açık), 2. ayar: kapalı tüp (tüp rijit bir plaka ile kapatılmıştır), 3. ayar: numune üzerine 0,5387 g ağırlığın uygulandığı açık tüp (bu ayarda, 0,5387 gramlık bir ağırlık numune üzerine uygulanmasının hemen ardından uzaklaştırılmış ve böylelikle tüpün bir ucu açıkken numuneye radyal bir gerginlik verilmiştir)- ve, 4. ayar: numune üzerine 0,5387 g ağırlığın uygulandığı kapalı tüp (bu ayarda, 0,5387 gramlık bir ağırlık numune üzerine uygulanmasının hemen ardından uzaklaştırılmış ve böylelikle tüp rijit bir plaka ile kapalıyken numuneye radyal bir gerginlik verilmiştir). Optik metoda bağlı olarak, nanolifli membranların rezonans frekansı belirlenmiştir. Ölçüm ekipman ayarlarının membran rezonans frekansı üzerine etkisi incelenmiştir. Nanolifli membran üretiminde denenen çeşitli polimerler arasında, ana malzeme olarak polivinilalkol (PVA) seçilmiştir. Seçimde, literatür çalışmalarından elde edilen veriler ışığında malzemenin yüksek ses yutum verimliliği ve nanolif yüzey oluşumunda önemli bir faktör olan suda iyi çözünürlüğü dikkate alınmıştır. Farklı gramaj ve lif çaplarında PVA nanolifli membran üretimi gerçekleştirilmiştir. Membran gramaj ve lif çapının rezonans frekans üzerindeki etkisi analiz edilmiş olup, çalışma sonucunda PVA nanolifli membranın rezonans frekansının, gramajın artması ve ortalama nanolif çapının azalması ile azaldığı gözlenmiştir. Bunlara ek olarak, nanolifli membranın rezonans frekansları farklı yapıda homojen bir membran olan folyo ile karşılaştırılmıştır. Çalışma sonucunda, nanolifli membranın ve folyonun aynı rezonans frekans karakteristiği sergilediği ancak, düşük frekans aralıklarında nanolifli membranın folyodan daha yüksek sapma gösterdiği görülmüştür. Ayrıca, hem nanolifli membranın hem de folyonun rezonans frekansı kapalı tüp içerisinde artma göstermiş olup, sapma büyüklüğü numuneye kapalı tüp içerisinde radyal gerilim uygulandığında artmıştır. Bunun yanında, folyoya ilave olarak farklı homojen membranların rezonans frekansları ve membran özelliklerinin nanolif membranla karşılaştırması yapılmıştır. Sonuçlar, nanolifli membran ve düşük yoğunluklu polietilen (LDPE) streç filmin farklı rezonans frekanslara (maksimum sapmaların meydana geldiği frekans değerleri) sahip olduğunu göstermiştir. Çalışmanın devamında, nanolifli membran üretimi için kullanılan polimer türleri de çeşitlendirilmiştir. Sonuçlar, polimer türünün değişmesinin rezonans yutum frekansında bir kaymaya neden olduğunu göstermiştir. Tez, geliştirilen nanolifli membranların ses yutum performansı ve ses iletim kaybı özelliklerinin analiz edildiği üçüncü bölüm ile devam etmektedir. Anılan özellikler empedans tüpü kullanılarak belirlenmiş olup, optik yöntem ile kıyaslaması yapılmıştır. Çalışmada ayrıca, geniş frekans aralığında iyi bir ses yutumu elde edebilmek için boşluklu örme kumaş malzemeleri ile nanolifli membranlar bir araya getirilerek, farklı kullanım alanlarına yönelik özel kombine yapılar geliştirilmiş ve bu yapıların akustik özellikleri incelenmiştir. Yapılan çalışmalar neticesinde nanolifli membran kullanımının boşluklu örme kumaşın akustik performansı üzerinde önemli bir etkisi olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, nanolifli membranın gözenekli tekstil yapısı ile birlikte kullanılmış olması geniş frekans bant aralığında daha iyi bir ses yutumu sağlamıştır. Son olarak, ticari nonwoven yapının (keçe) destekleyici malzeme olarak, spunbond (S) /meltblown (M) yapılarının ve bunların kombinasyonlarının koruyucu malzeme olarak kullanıldığı nanolifli membran esaslı kompozit yapı geliştirilmiştir. Çamaşır makinalarının sebep olduğu ses seviyesini azaltmak üzere piyasada yaygın olarak yün keçe malzemesi kullanılmaktadır. Anılan malzeme, boşluklu örme kumaş yapılarına kıyasla maliyet ve üretim kolaylığı gibi önemli avantajlar sunmaktadır. Öte yandan, makine konstrüksiyonu gereği izolasyon malzeme kalınlığının 20 mm ile sınırlı olduğu belirlenmiştir. Tez kapsamında öncelikle yaygın olarak kullanılan yün keçe izolasyon malzemesi ile birlikte nanolifli membranın kullanılabilirliği değerlendirilmiştir. Nanolifli membranın akustik davranışını olumsuz yönde etkilemeyecek şekilde, destek ve koruyucu yüzeyler olarak kullanılması hedeflenen dokusuz yüzey malzemelerin özellikleri; ilgili literatür verileri ve ticari ürün özelliklerinden faydalanılarak yapılan değerlendirmeler suretiyle belirlenmiştir. Geliştirilen nanolifli membranın, mevcut ticari ürünlerle (çamaşır makinalarında kullanılan keçeler) birlikte kullanıldığında, anılan malzemenin (keçe) ses yutum performansında % 25-30 oranında bir iyileştirme sağladığı (çalışma kapsamında odaklanılacak düşük-orta frekanslarda, ses yutum katsayısı 0,50 seviyelerinden 0,80’lere yükselmiştir) görülmüştür. Gerek literatür bulguları, gerekse nanolifli membran tasarım çalışmalarımız sırasında elde edilen veriler kapsamında, membran için mümkün olabildiğince fazla titreşim yapabileceği (dolayısıyla daha fazla ses yutumu olacaktır) bir alanın yaratılmasının önemli olduğu gözlenmiştir. Bu bağlamda, nanolifli membranın yer alacağı bir katmanlı yapıda; koruyucu yüzey katmanın, nanolifli membranı dış etkilerden koruyacak ve ses yutum performansını zayıflatmayacak şekilde iyileştirilmesi gerekmektedir. Yüzey teknolojisi anlamında ses yutum performansları yanında maliyet ve üretim kolaylıkları dikkate alınarak yine nonwoven teknolojisi kullanılmıştır. Bu manada, teknolojinin farklı yöntemlerinden (spunbond, meltblown gibi) faydalanılarak üretilecek numuneler üzerinden, gerek malzemenin (üst katman) kendisi, gerekse katmanlı yapının performansının ilgili standartlar kapsamında değerlendirmesi (akustik özellikler) yapılmıştır. Elde edilen bulgular, koruyucu malzemenin ses yutum özelliğine olumlu katkı sağladığını göstermiştir. Koruyucu malzeme olarak çok katmanlı yapıya sahip nonwoven malzemelerin tek katmanlı koruyucu nonwoven malzemelerden daha iyi akustik performansa sahip olduğu sonucuna varılmıştır. Buna ilaveten, yapılan çalışmalardan elde edilen veriler ışığında, çok kriterli karar verme yöntemlerinden en uygun olanın seçilip uygulanması (TOPSIS, AHP, vb.) sonucu, en iyi akustik performansı gösteren katmanlı yapı seçilerek, ev tipi bir çamaşır makinası üzerine yerleştirilmiştir. Çamaşır makinesi üzerinde ses düzeyi ölçümleri yapılmış olup, nanolifli membran esaslı yapının mevcutta kullanılan keçe malzemesi üzerine uygulanması durumunda ses gücü düzeylerinde 1,6 dBA’lık bir iyileşme görülmüştür. Makina üreticisinin tavsiyesi doğrultusunda ve ilgili standartlar kapsamında anılan malzemenin akustik özelliği dışında boyutsal ve yapısal özellikleri de test edilerek membranın zarar görüp görmediği, katmanlar arasında süzülüp süzülmediği gibi özellikleri değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, tezdeki çalışmalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, gerek kullanılan yöntemler gerekse ortaya koyduğu sonuçlar itibariyle literatüre yenilikçi malzeme tasarımı, yeni çalışma alanı ve yenilikçi ölçüm yöntemleri gibi önemli başlıklarda mevcut bilgi birikimine özgün ve önemli bir katkı sağladığı düşünülmektedir. Diğer bir deyişle, tez çalışması sonuçları hem ulusal hem de uluslararası platformlarda özgün bilimsel ve teknolojik değerler yaratacaktır. Tez kapsamında geliştirilmiş yenilikçi ürün (faydalı model) endüstriyel tasarım ve/veya patent başvurularına olanak sağlayabilecek; akustik uygulamalara yönelik, inovatif ürün/yöntem geliştirme-iyileştirme süreçlerine ait bilgi birikimi sağlayacaktır. Son olarak, edinilen teknik bilgiler çerçevesinde, akustik malzeme üretiminin tekrarlanabilirliği ve potansiyel seri üretim süreçlerinde de özgün bir değere sahiptir.
-
ÖgeAkustik yalıtım için dokuma kumaş takviyeli katmanlı hibrid kompozit malzemelerin geliştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Yaradanakul, Mustafa Çağatay ; Okur, Nazan ; 637735 ; Tekstil Mühendisliği Ana Bilim DalıGünümüz dünyasında gürültü insan yaşamını negatif etkileyen önemli sebeplerden biridir. Günlük hayatımızda trafik, çalışma alanımızda ve evlerimizde bulunan teknolojik cihazlar gibi çeşitli sebeplerden ötürü gürültüler oluşmaktadır. Bu gürültüler insanları, psikolojik olarak büyük ölçüde etkilemekte ve bunun sonucu olarak yaşam kalitesi düşmektedir. Bu sebepten ötürü bulunulan ortamın konfor seviyesini artırmak ya da dış çevreyi olumsuz anlamda etkilememek amacıyla binalarda, taşıt araçlarında, ev eşyalarında sesin azaltılması önem taşımaktadır. Günlük yaşamda ve çalışma ortamında gürültünün kontrol edilmesine ilişkin yönetmeliklerin de getirdiği kurallar çerçevesinde akustik yalıtım her geçen gün daha önemli hale gelmektedir. Dünyada ve ülkemizde insan nüfusunun artışı ve beraberinde artış gösteren ses ve gürültü kirliliğini önlemek ve insanların yaşantılarını daha konforlu bir hale getirmek için kullanılan tekstil malzemelerinin önemi gün geçtikçe artmaktadır. Tekstil malzemelerinden üretilmiş kompozit malzemelerin önemi artmaktadır. Akustik yalıtım için kumaş takviyeli katmanlı hibrid bir kompozit malzemenin geliştirilmesi hedeflenen bu çalışmada cam karbon jüt ve keten kumaşlardan kompozit yapılar oluşturulmuştur. Çalışmanın başında kalınlıklarının ayarlanması amacıyla test üretimleri gerçekleştirilmiş bu üretimler sonucunda kalınlıklara bakıldıktan sonra ideal kalınlıktaki kompozit malzemelerin asıl üretimleri vakum infüzyon tekniği kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Üretilen bu kompozit malzemelerin bir boşluklu kumaş yapısı ile bir araya getirilerek oluşturulan katmanlı hibrid kompozit malzeme yapılarının ses absorbsiyon özellikleri incelenmiştir. Sırası ile yerleri değiştirilerek oluşturulan yapıların ses absorbsiyon özellikleri incelenmiştir. Öncelikli olarak malzemeler kendi içlerinde 3 katlı olarak incelenmiştir. Ardından değişik sıralı yapılar oluşturularak bu yapıların ses absorbsiyon katsayıları incelenmiştir.
-
ÖgeAtkı İpliği Özellikleri, Sıklık Ve Örgü Tipinin Kumaş Mekanik Özellikleri Üzerine Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kurtça, Ertürk ; Akkaya, Y. Şahin ; Tekstil Mühendisliği ; Textile EngineeringBu çalışmada atkı ipliği inceliği, atkı sıklığı ve örgü tipinin kumaş mukavemeti üzerine olan etkisi incelenmiştir. Çözgü ipliği tipi ve çözgü sıklığı sabit tutulmuş, farklı numaralardaki atkı iplikleri ile farklı sıklık ve farklı örgü tipinde 72 değişik numune oluşturulmuştur. Atkı ipliği yönünde kopma ve yırtılma mukavemetini ölçmeye yönelik yapılan testler bu numunler üzerine uygulanmıştır. Sonuçlar incelendiğinde atkı sıklığı ile kopma mukavemetinin aynı yönlü ve pozitif bir ilişkiye sahip olduğu, yırtılma mukavemetinin ise malzemenin örgü şekline ve iplik tipine bağlı olarak farklı davranışlar gösterdiği gözlenmiştir. Yırtılma mukavemeti ile kopma mukavemeti arasındaki ilişki aynı yönlü olmakla birlikte ilişkinin kuvveti çok yüksek değildir. Kullanılan iplik inceldikçe atkı yönünde hem yırtılma hem de kopma mukavemetinin düştüğü görülmüştür.
-
ÖgeBambu Lifi Ve İplik Özelliklerinin Diğer Lif Ve İpliklerin Performans Özellikleri İle Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Okur, Nazan ; Özipek, Bülent ; Tekstil Mühendisliği ; Textile EngineeringBu çalışmada, işletme şartlarında ring iplik eğirme sisteminde üretilen farklı numaralardaki %100 bambu ipliklerin fiziksel parametrelerinin incelenmesi; böylece bambu lifinin güçlü ve zayıf yönlerinin tespit edilmesiyle, hammadde ve iplik maliyetlerinin de göz önünde bulundurulması koşuluyla, alternatif oluşturabileceği lif tiplerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Fitil olarak tedarik edilen bambu lifinden, ring iplik eğirme sisteminde Ne20/1, Ne24/1, Ne30/1, Ne36/1, Ne40/1, Ne50/1 olmak üzere altı farklı numarada %100 bambu iplikleri üretilmiştir. Daha sonra üretilen bu ipliklerin numara, büküm, düzgünsüzlük, kopma mukavemeti, kopma uzaması ve tüylülük ölçümleri yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar, Uster istatistiklerine göre %100 ring viskon iplik parametreleri ile karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonunda, üretilen ipliklerinin özelliklerinin %100 viskon ring iplik özellikleri ile benzerlik gösterdiği; hatta ipliğin düzgünsüzlük ve kopma uzama değerlerinin daha iyi seviyede olduğu belirlenmiştir. Ancak; Ne 50/1 ipliğe ait verilerin istenen kalite seviyelerinde olmadığı gözlenmiştir.
-
ÖgeBayan Dış Giyim Üretiminde Ürün Maliyetini Etkileyen Faktörler(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kartal, Ayşegül ; Kalaoğlu, Fatma ; Tekstil Mühendisliği ; Textile EngineeringBu çalışmada bayan dokuma hazır giyim üretiminde ürün maliyetini etkileyen faktörler incelenmiştir. Bluz, ceket, elbise, etek, pantolon model gruplarıyla ilgili maliyet çalışmaları yapılmıştır. Model yapısı, dikim süreleri, kumaş metrajları, aksesuar çeşitleri, baskı, nakış, yıkama özellikleri gibi faktörler dikkate alınarak, ürün maliyetleri ile aralarındaki ilişkiler incelenmiştir. Aynı modelle ilgili birden fazla faktör değiştirilerek, bunun sonucunda oluşan maliyetteki değişimler gözlenmiştir. Ürün maliyetini en çok etkileyen faktör olan kumaş maliyetinin üzerinde yoğunlaşarak, model özelliklerinin değişimi ve kumaş özelliklerinin farklı kullanılması yoluyla çeşitli veriler elde edilmiştir. Bununla beraber işçilik maliyetindeki değişimler de incelenmiştir. Elde edilen veriler istatistiksel olarak değerlendirilerek sonuçlara ulaşılmıştır.
-
ÖgeBilişim Sistemleri Uygulamalarında Kalite Yönetimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Uncu, Sedef ; Candan, Cevza ; Tekstil Mühendisliği ; Textile EngineeringBilişim sistemleri uygulamalarında yaşanan başarısızlık öyküleri, organizasyonların bu sistemlere kuşku ile yaklaşmasına yol açmıştır. Fakat başarısızlıklar incelendiğinde, bunların temelde birçok faktöre bağlı oldukları görülmektedir. Bu çalışmada, bilişim sistemleri başarısızlıkları Türkiye Tekstil ve Konfeksiyon Sanayii bazında incelenmiş ve bu başarısızlık riskinin en aza indirilebilmesi için bir model oluşturulmuştur. Çalışmada öncelikle, bilgi ve bilişim sistemlerinin tanımı yapılmıştır. Daha sonra, Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sanayii problemleri ve bilişim sistemleri kullanımı ile bu problemlerin nasıl çözülebilecegi tartışılmıştır. Yapılan bu ön hazırlıktan sonra, projeyi başarısızlığa sürükleyebilecek olası faktörler farklı kategorilere ayrılarak incelenmiştir. Bu farklı kategoriler, organizasyonların bilişim sistemleri açısından içinde bulundukları seviyeye gore, uygulamalarda uygun stratejilerin seçilmesini sağlar. Başarısılık analizi tamamlandıktan sonra, Malcolm Baldrige Ulusal Kalite Ödülü baz alınarak, organizasyonları bilişim sistemleri uygulamalarında başarıya götürecek bir model geliştirilmiştir. Bu model, liderlik, stratejik planlama, müşteriye ve pazara odaklanma, takım oluşturulması, proje yönetimi, insan kaynakları yönetimi ve performans tayini gibi kritik konuları içinde barındırır. Sonuç olarak bu araştırma, organizasyonlara, bilişim sistemleri uygulamalarında bulunan başarısızlık riskini sıfıra indirebilmek için, etkili bir rehber niteliğindedir.
-
ÖgeBuruşmazlığın Geliştirilmesi İçin Pamuklu Kumaşların İyonik Çapraz Bağlanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-05-27) Şahin, Umut Kıvanç ; Gürsoy, Nevin Çiğdem ; Tekstil Mühendisliği ; Textile EngineeringPamuk lifinin buruşmaya karşı doğal bir eğilimi vardır. Pamuğun bu istenmeyen özelliğini gidermek için uzun süredir pek çok kalıcı ütü apreleri önerilmektedir ve kullanılmaktadır. Ancak, bu kimyasal aprelerin çoğu, kanser yapma ihtimali olduğundan şüphelenilen formaldehiti açığa çıkarırlar ve kumaşın mukavemet kaybetmesine ve sararmasına sebep olurlar. Bu aprelere alternatif olan formaldehitsiz kimyasallar pahalıdırlar. Bu nedenle, yaygın ve kolay ulaşılabilir kimyasallar kullanılarak hazırlanan bir formaldehitsiz apreye ihtiyaç vardır. Bu çalışmada, 3 farklı karboksimetilasyon yöntemi kullanarak anyonik pamuklu kumaş hazırladık ve daha sonra bunu katyonik gliserin adı verilen yeni bir çapraz bağlayıcı ile muamele ettik. Muamele edilen kumaşın buruşmazlık açısına göre iyonik çapraz bağlama işlemini optimize etmeye odaklandık. Numunelerimizi ayrıca mukavemet, uzama, sertlik, düzgünlük, beyazlık ve nitrojen miktarı için de test ettik. İyonik çapraz bağlamanın boyanabilirliğe etkisini incelemek için muamele ettiğimiz numunelerimizi bir asidik bir de bazik boya ile boyadık. Sonuçlarımız göstermektedir ki iyonik çapraz bağlama ile yüksek buruşmazlık açısı değerleri elde edilebilmektedir ve kumaş mukavemeti de artırılabilmektedir. İyonik çapraz bağlama muamelesinden sonra pamuklu kumaşın uzaması artmıştır. Pamuklu kumaşın sertliği ve düzgünlüğü artmıştır fakat bu sınırlı bir seviyededir. Ayrıca pamuğun bazik boyarmadde ile boyanabilirliği de artırılmıştır. Bu sonuçlara göstermektedir ki iyonik çapraz bağlama konvansiyonel kalıcı ütü aprelerine iyi bir alternatiftir.
-
ÖgeÇamaşır Makinelerinde Yıkamanın Etkilerini Gösterebilecek Test Standardı Geliştirme(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-12-31) Erdem, İlkan ; Beceren, Yeşim ; Tekstil Mühendisliği ; Textile EngineeringBu çalışmada, tam otomatik çamaşır makinelerinde yıkama sonucu tekstil malzemelerinde meydana gelebilecek fiziksel değişimleri ölçerek çamaşır makinelerini ya da yıkama programlarını, yıkama sırasında tekstil ürünlerinde oluşturabilecekleri hasar bakımından kıyaslamada kullanılabilecek test bezi ve ölçme metodu tasarımı gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla çalışmanın ilk kısmında piyasada hazır bulunan kumaşlardan tez amacını gerçekleştirmeye katkıda bulunabilecek olanlar satın alınmış ve bazı kumaşların üzerlerine baskı uygulanarak yıkamalar yapılmıştır. Bu aşamada üzerine çizgili ve noktalı baskı uygulanmış kumaşlar, boncuklanma ölçülebilecek çoraplar ile piyasada hazır bulunan kumaşlar test edilmiştir. Çizgili baskılı kumaşlarda, baskı üzerine farklı sürelerde fiske işlemi uygulanarak en uygun fiskenin belirlenmesi sağlanmıştır. Çalışmanın ikinci kısmında potansiyel görülen kumaşlar seçilmiş ve birtakım parametreler değiştirilerek farklı lif tipinde kumaşların da denenerek sonucu daha net gösterebilecek kumaşların seçilmesi amaçlanmıştır. Çizgili ve noktalı baskılı kumaşlar ilk aşamada belirlenen fiske süreleri üzerinden daha küçük değişiklikler yapılarak test edilmiştir. Bu aşamada belirlenen lif tipi, kumaş üzerine uygulanan işlem ve bu işlemin parametrik özellikleri elde edilerek son aşamaya geçilmiştir. Son aşamada daha önce test edilen kumaşlar geliştirilerek oluşturulan deney tasarımında, yıkama parametrelerinin ana etkileri ve etkileşimleri de ölçülmüştür. Testler sonucunda bir adet numune ile tüm yıkama etkileri görülebilmiş, iki adet numuneden oluşan kombine numune seti ile de tüm etkiler ölçülebilmiştir. Ayrıca çorap numunesi ile de istisnasız, her koşulda beş litre ana yıkama suyu miktarı farkı ölçülebilmiş ve elde edilen tüm sonuçlar yorumlanmıştır.
-
ÖgeÇeşitli Selülozik İpliklerden Üretilen Örme Kumaşların Performanslarının Karşılaştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Dündar, Erkan ; Karakaş, Hale ; Tekstil Mühendisliği ; Textile Engineeringİnsanoğlunun var oluşundan günümüze gelene kadar önemi artan tekstil, bundan sonra da insan hayatının vazgeçilmezleri arasında olacaktır. İnsanların hayat standartları arttıkça tekstil konusunda beklentileri de artacaktır. Özellikle giysi konforu konusunda büyük beklentileri vardır. Kullanıcıların beklentileri sadece performans bakımından değil, moda açısından da ele alınmalıdır. Günümüz modası sürekli değişmekte olup insanlar sahip oldukları eski moda olan tekstil ürünleri yerine yenilerini almayı talep etmektedirler. Talebin sürekli olması ve de talep edilen ürünlerin değişken olması da üreticileri bu konularda çalışmalar yapmaya itmektedir. Bu çalışmada pamuk, bambu ve lyocell lifleri kullanılarak aynı numara ve büküm değerlerinde iplikler üretilmiştir. Daha sonra bu iplikler aynı örgü makinesinde, her elyaf tipinden 3 er farklı gramajda örülmüştür. Yani bu gramajları hafif, orta ve ağır olarak sıralarsak elimizde her üç elyaf tipinden de hem hafif, hem orta, hem de ağır gramajda kumaşlar vardır. Daha sonra her kumaşın yarısı kesilmiş ve boyama işlemine tabi tutulmuştur. Hazırlanan numuneler fiziksel özellikleri ve konfor performansları açısından test edilmiştir. Buna göre, özelinde lif türünün bazı kumaş konfor özeliklerine etkisi irdelenmiştir. Bunun yanında test sonuçları SPSS programında analiz edilerek yorumlanmıştır.
-
ÖgeÇorap İmalatında Paralel Makine Çizelgeleme Metodu Ve İş Akışında Darboğaz Yönetimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-03-04) Altıparmak, Erdal ; Demir, Ali ; Tekstil Mühendisliği ; Textile Engineeringİşletmeler için pazardaki mücadele koşulları her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. İşletmeler rekabet edebilmek ve pazar paylarını koruyabilmek için doğru yöneltilmek zorundadırlar. Doğru yöneltilmek demek işletmelerin rakiplerinden daha üstün olmaları demektir. Üstün olmaları gereken özellikler; kalite, servis, maliyet, zamanında ve doğru bilgi sunma gibi temel özelliklerdir. Bu nedenle; işletmelerin planlama bölümlerinin esnek, etkin ve hızlı bir yapıya sahip olmaları gerekir. Sonuç olarak üretim planlama en önemli rolü üstlenmektedir. İşletmeler mutlaka hızlı karar verebilmeli, bilgiye hızlı ulaşabilmeli, işletmenin hedeflerine uygun en doğru işlem metodunu seçmelidir. Bunları yapabilmek için eğitimli personele ve kurumsal kaynak planlama yazılımına ihtiyacı vardır. Kurumsal kaynak planlama yazılımların sağladığı bir çok avantajlar olacaktır. Bu yazılımlardaki en önemli bölümlerden biri üretim planlamadır. Üretim planlamada kapasite planlaması yaparken genellikle sonlu kapasite planlaması yapılır. Sonlu kapasite planlamasına dayanarak elde edilen çizelgeler işletmede direkt kullanılır. İşletmelerde kapasite planlamalarının doğru yapılabilmesi için bölümler arasında kapasite dengeleri uyumlu olmalıdır. Aksi takdirde; bazı bölümlerde stoklar oluşacak tır. Çorap işletmelerinde dikkat edilecek en önemli bölüm yıkama bölümüdür. Çünkü bu bölümün kapasitesi üretilecek ürünün günlük toplam ağırlığı ile alakalıdır. Bu nedenle örgü bölümünde günlük üretilecek miktar doğru belirlenmelidir. Bu çalışmamda bu problemin çözümü için nasıl bir planlama yapılması gerektiği çözüm olarak anlatılmıştır.
-
ÖgeÇözgülü örme teknolojisinde piezo jakar sistemi ve kumaş üretim hesapları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) Akın, Mehmet ; Candan, Cevza ; 98405 ; Tekstil MühendisliğiPiezo Jakar Sistemi İlk zamanlar bu köklü değişiklikte seçici element ve ilgili jakar rehberi birlikte, aynı ünite içinde dizayn edilmiş ve rehber rayına monte edilmiştir. Bu da jakar rayına örme işlemi sırasında iki veya üç boyutlu hareket yapma imkanı vermektedir. Özel bir bakır ve karbon lif alaşımına sahip ve yüksek dinamik yük kapasiteli bir elektrik kablosu sayesinde örme makinesi bilgisayarından kontrolü sağlamak mümkündür. Bu teknik rehberlerin sadece tek bir yöndeki mekanik hareketini esas alan normal jakar prosesinden farklıdır. Bu teknikle, iplik rehber elemanları piezoelektrik efekt de denilen dahili genleşme prosesi tarafından merkezlenmiştir. Elektriksel bir voltaj piezoelektriksel malzemeye uygulandığında polaritenin sonucu olarak ya genleşme ya da daralma gözlenir. Uzunluktaki nihai değişiklik direkt olarak uygulanan voltaja bağlıdır. Kullanılan malzemeler titanyum veya radyum içerir ve çok bilinen üretim yöntemleriyle üretilirler. Piezo Elementi Çubuk şeklinde piezo elektrik malzemeden iki tanesi cam liflerden yapılma taşıyıcı bir malzeme üzerinde bir araya getirilir. Aynı işlemde rehber tutucu da eklenir, böylece piezoelektrik malzemeden yalıtılmış olur. Değişken jakar rehberi rehber taşıyıcı tarafından taşımr. Piezoelektrik materyalin sağ ve sol tarafı metalik yapıldığından bu iki çubuk plaka kondansatör olarak düşünülebilir. Piezoelektrik malzemenin sağ ve sol tarafındaki XI metalik kaplamalar "plakalar" gibi davranır. Piezoelektrik malzeme de bu ikisi arasında yalıtım malzemesi gibi davranacaktır. Bakır olabilen metal kaplama taşıyıcı materyal taşıyıcı malzeme üzerinden içeriye doğru elektriksel bağlantıyı sağlar. En dış katman elektrik iletkenliği olan lake ile kaplanır ve çok ince olan metal kaplama korunmuş olur. En dış kısımlar piezo-jakar segmentin üretimi esnasında topraklı haldedir ve piezo elementin kontrol edilmesinde referans potansiyel olarak iş görür. Piezo elektrik malzemeden yapılmış her iki kat kondansatör gibi davrandığından elektrikle doldurulmuş bir tabaka, daha sonra bir yönde harekete imkan vermek üzere boşaltılmalıdır. Diğer tabaka daha sonra şarj edilip ters yönde hareket etmesi sağlanabilir. Her iki tabaka da aym anda doldurulursa ve boşaltılırsa dengesiz şartlar oluşacaktır. Piezo-Jakar Sisteminin Avantajları Piezo jakar teknolojisinin modern çözgülü örme makinelerinde kullanılmasıyla sadece hızın %50 oranında artmasına imkan tanımakla kalmamış aynı zamanda yeni tip kumaş ve desenlerin üretimi mümkün hale gelmiştir. Sonuç olarak Jacquardtronic makinelerin varolan düzenleri, desen ve jakar rehber rayları harniş ipleriyle yapılamayacak düzeyde yemden düzenlenmiştir. Sistemin getirdiği diğer avantajlar;. 1 300 d/dak'ya ulaşan hızlar,. Makine tipine bağlı olarak, iğnelerin, yatakların, ilmek aşırma tarağı rayının karşılıklı hareketlerinin elimine edilmesiyle geliştirilen makine dinamiği,. Jakar kısmi taraklarının (JSB) daha ufak olması sonucu rehber ray düzeneği için daha az yerin gerekmesi.. Piezo jakar rayının kütlesi azaltılmıştır.. Piezo jakar rayı dışa doğru alınabildiği ve rehberler değişebildiğinden bakım kolaylığı sağlanır.. Piezo elementler daha uzun ömürlü çalışırlar. xn . Rehberlerin alt ve üst yatırım hareketleri için gerekli reaksiyon zamanının kısalması. Jakar kafalarına olan ihtiyaç ortadan kalktığından özellikle yükseklikle ilgili olarak daha küçük makine boyutları Enerji gereksinimi azalıp, makine hızı artarken, çözgülü örme makinelerinde piezo elementlerin seçme ve kontrol özelliklerinin kullanımıyla aynı zamanda şimdiye kadar mümkün olmayan tamamen farklı yeni makine özelliklerinin gelişimi mümkün olmaktadır. Bu özelliklerle donatılan makinelerin sayısı giderek artacak, daha fazla jakar makinesi Piezo jakar sistemine göre üretilecektir. Piezo jakar ray sisteminin çok raylı raschel makinelerine uygulanması ileride çok farklı yerlerde bulunan basit rehber rayları yerine PJB sistemini içeren rayların kullanımına doğru yol aldırmaktadır. 600 d/dak gibi hızlan çalışılabilir kalmaktadır. Bu durum bileşik iğnelerin önünde ve arkasında devamlı hareket halinde olmasına rağmen böyledir. Sistem aynı zamanda piezo element içeren bir çok örme elemanını kontrol edebilmektedir. Piezo jakar sisteminde jakar rehberlerinin her iki yüzünde lamel yapılı piezo elektrik seramik malzeme mevcuttur. Piezoelektrik kristalleri hrehangi bir elektrik şoku ile büzülme ve/veya genleşmeye maruz kalır. Uygulanan bu akım jakar rehberinin duruş pozisyonundan hareket etmesine yolaçar ve yanal hareket gerçekleşmiş olur. Yanal hareketin kararlı halde tek iğne miktarı kadar olmasını temin eden duruş olmalıdır. Böylece her bir jakar rehberi bağımsız olarak seçilebilecektir. Sadece bir elektrik kablosu ile jakar rehberleri ve desen kontrol arasında bağlantı sağlanır; alışılmış mekanik bağlantılar, hamiş kordonları gibi konular artık geçmişte kalmıştır. X111 Kumaş Üretim ve İplik Tüketim Hesaplan Kumaş üretim hesaplan ve iplik tüketim miktarlarının tespiti tekstil endüstrisinde çok önem arzetmektedir. Çözgülü örmede bu işlemler daha da komplekstir. Her bir desen rayının ve çözgü levendinin farklı desenler için bağımsız olarak iplik tüketiminin hesaplanması sayesinde belirli bir desen için malzeme ihtiyacı belirlenmiş olur. Çözgülü örmede belirli hesaplama metodlarını açıklamak için geçerli olan bazı örnekler, detaylar ve desen simülasyonlan da verilmiştir.
-
ÖgeDenim Kumaşlarda Fiziksel Performans Ve Konfor Özelliklerinin Kıyaslanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-09-17) Çakmak, Aykut ; Karakaş, Hale Canbaz ; 10016053 ; Tekstil Mühendisliği ; Textile EngineeringKonfor psikolojik, fiziksel ve fizyolojik konfor olmak üzere üç kategoriye ayrilabilir. Bu çalısmada fizyolojik konfor incelenmiştir. Sıvı transferi, su buharı geçirgenliği, hava geçirgenliği ve kuruma davranışları gibi özellikleri araştırılmıştır. Farklı içerikli denim kumaşların konfor özellikleri irdelenirken farklı parametreler de dikkate alınarak kalite özelliklerindeki kayıp ve değişimler tespit edilmiştir. Pamuklu ve pamuk karışımlı denim kumaşlarda apreli rijit oluşu, yıkanmış oluşu, kumaş kalınlığı, kumaş yoğunluğu, iplik numarası ve lif içeriği gibi parametrelerin kumaş konforuna ne kadar etki ettiğini, bu etkiyle birlikte kumaşların fiziksel performansında ne gibi değişiklikler yarattığı incelenmistir. Bu amaçla yapılan bu çalışmada pamuk, pamuk-polyester ve pamuk-elastan karışımlı kumaşlar kullanılmıştır. Belirlenen kumaşlar yıkama oncesi numune grubu ve yıkanmış numune grubu olarak hazırlanmıştır. Hazırlanan numunelere konfor özelliklerinin belirlenmesi için su buharı geçirgenliği, hava gecirgenliği, sıvı transferi, kuruma hızı ve temas açısı ölçümleri; fiziksel performansını tespit amaçlı olarak kopma mukavemeti, yırtılma mukavemeti, aşınma dayanımı ve boyutsal degişim testleri yapılmıştır. Konfor testlerinin yanısıra yapılan fiziksel performansı ölçmeye yönelik fiziksel kalite testleri tez konusu olan denim kumaşların kullanım özellikleri ve dayanıklılıkları ile ilgili fikir vermiştir. Yapılan deneylerde lif içeriğinin konfor ve kalite özellikleri üzerine etkilerinin karşılaştırılabilmesi adına yüzde yüz pamuk, pamuk-polyester ve pamuk-elastan karışımlı kumaşlar kullanılmıştır. Deneyler neticesinde elyaf iceriğinin denim kumaş konfor özelliklerine etkisinin oldugu görülmüştür. Numunelerin su buharı geçirgenlik oranları lif iceriği karışımının artışından pozitif yönde etkilenmiştir, pamuk-polyester ve pamuk-elastan karışımlı kumaşların su buharı geçirgenlik değerleri yüzde yüz pamuk içerikli kumaşlara göre daha iyidir. Kumaşlara uygulanan farklı oranlardaki apreler de yapılan kalite ve konfor testlerinden elde edilen değerlere etki etmiştir. Yoğun apre uygulanmış kumaşların su buharı geçirgenlik davranışı daha az apre uygulanmış kumaşlara oranla daha düşük değerlerle karşımıza çıkmaktadır. Kumaşların ıslanma davranışlarındaki farklılıkların lif karışım oranından, iplik numara farklılıklarından, numunenin yıkanmış veya yıkanmamış oluşundan etkilendiği tespit edilmiştir. Özellikle rijit kumaşların dikey ve transfer kılcal ıslanma değerleri yıkanmış kumaşların dikey ve transfer kılcal ıslanma değerlerine göre daha düşük çıkmıştır.Pamuk-polyester karışımlı ve pamuk-elastan karışımlı kumaşların pamuklu kumaşlara göre daha iyi su buharı geçirgenliğinin yanısıra daha iyi kuruma davranışı sergilediği görülmüştür. İplik numara farklılıklarını dikkate aldığımızda pamuklu kumaşların test sonuçları arasında değerlendirme yaparak iplik numarasındaki değişimin kalite ve konfor özelliklerine etkileri görülebilmiştir. Yüzde yüz pamuklu kumaşlar arasında iplik numarası kalın olan kumaşların daha iyi su buharı geçirgenliği ve daha iyi kuruma davranışı sergiledikleri görülmüştür. Bu sonuç denim kumaşlarda kalın iplik kullanımının kumaşlarda su buharı ve sıvı iletimine olumlu yönde etkide bulunarak konfor özelliklerinin iyileştirilmesi açısından dikkate alınması egereken bir değişken olduğunu gözler önüne sermiştir. Hava geçirgenliği testi farklı karışımlardaki bu denim kumaşlara uygulanmıştır. Diğer konfor testlerinden elde ettiğimiz sonuçlarla karşılaştırdığımızda hava geçirgenliği testi sonuçları açısından bu kumaşlar arasinda onemli bir fark bulunamamıştır. Temas açısı testlerinin sonuçlarında özellikle göze çarpan karışım kumaşlarının temas açısı değerlerinin daha düşük çıkmasıdır. Islanma davranışıyla ilgili değerlerin daha iyi olduğu kumaşlarda temas açısı değerleri daha düşük çıkmştır. Transfer kılcal ıslanma, dikey kılcal ıslanma değerleri gibi kumaşın ıslanma karakteristiği ile ilgili ölçümler sonucunda daha iyi değerler ile aynı numunelerden elde edilen temas açısı ölçümleriyle elde edilen değerlerle karşılaştırıldığında ters orantı göze çarpmaktadır. Yoğun apreli kumaşların kılcal ıslanma ölçümlerinden elde edilen sonuçları daha kötü bir eğilim gösterirken aynı numunelerin temas açısı ölçümleri sonucu göstermiş olduğu değerler daha az yoğunlukta apre yapılmış diğer numunelerden elde edilen temas açısı ölçümlerine göre daha iyi bir eğilim göstermektedir. Temas açısı ile ıslanma davranışını ölçen bu testler arasındaki bu orantıdan faydalanarak çalışmada kullanılan kumaşların su geçirgenlik özellikleri hakkında elde edilen verilier tekrar kontrol edilip değerlendirildi. Kumaşların konfor özelliklerinin yanısıra fiziksel performanslarını değerlendirmek üzere fiziksel kalite testleri yapılmıştır. Konfor özellikleri ölçülen ve fiziksel kalite testleri yapılan pamuk-polyester ve pamuk-elastan karışımlı kumaşların kopma mukavemeti, yırtılma mukavemeti ve aşınma değerleri açısından iyi sonuçlar verdiği görülmüştür. Ayrıca rijid ve yıkanmış kumaşların mukavemet testleri ile ilgili sonuçları karşılaştırdığımızda yıkama sonrası kumaşların konfor değerlerinde genel bir iyileşme görülürken mukavemet değerlerinde düşüş gerçekleştiği görülmektedir. Pamuk-polyester ve pamuk-elastan karışımlı kumaşların aşınma dayanımı testi sonucları yüzde yüz pamuk kumaşların sonuçlarına göre daha iyi değerlerde çıkmıştır. Bu noktada iyi su buharı iletimi, sıvı taşınımı ve kuruma davranışı gibi konfor değerlerini yakalamaya çalışırken aşınma dayanımı gibi kalite özelliklerini de göz ardı etmemiz gerektiği tekrar ortaya çıkmıştır. Denim kumaşlar genel olarak fiziksel performans açısından ideal kumaşlar olmasına rağmen çok çesitli apre uygulamaları ve yıkama işlemleriyle yapısal özelliklerinde ve fiziksel dayanımlarında kayıplara uğrayabilmektedir. Bu çalışmada kullandığımız farklı lif içerikleri, iplik numaraları, gramaj ve kumaş kalınlıklarına sahip çeşitli denim kumaşlar yıkama gibi değişen parametrelere bağlı olarak konfor özelliklerinde farklılıklar göstermiştir. Konfor özelliklerinin yanısıra fiziksel performans ölçümleri yapılan bütün kumaşların değişen parametrelerle birlikte özellikle kopma mukavemeti, yırtılma mukavemeti ve aşınma dayanımı gibi test değerleri farklılık gösterse de bu çalışmada kullanılan bütün kumaşların yeterli fiziksel performansa sahip olduğu görülmüştür.
-
ÖgeDenim kumaşlarda konfeksiyon sonrası yapılan işlemlerin kumaş mekaniği üzerine etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2004) Kunt, Ayşe Gül ; Akkaya, Şahin ; 151349 ; Tekstil MühendisliğiTekstil pazarında önemli bir yere sahip olan denim kumaşlar, üretim aşamasından giysi halinde tüketiciye ulaşana kadar birçok işlemden geçerler. Özellikle yıpratma ve yıkama proseslerinde gördükleri işlemler ürün bazmda önemli etkiler oluşturmaktadır. Günümüz denim kumaştan dikilmiş giysi modasında, moda tasarımcıları yıpratılmış, aşın eskitilmiş efekti verilmiş stillere doğru yönelmişlerdir. Bu nedenle, konfeksiyon sonrası yapılan işlemlerin çeşitliliğinin artmasıyla birlikte kumaş performansında düşüşlerle karşılaşılmakta ve bu düşüşün sonucu olarak tüketici şikayetlerle üreticiye geri dönmektedir. Bu tezin hazırlanmasındaki amaç, denim kumaştan dikilmiş giysilerin konfeksiyon sonrasında gördükleri yıpratma ve yıkama işlemleri sonucunda farklı yapıdaki denim kumaşların, farklı işlemler sonucu uğradıkları performans kayıplarını araştırmak ve karşılaştırmaktır. Değişik gramaj ve sıklıklardaki altı denim kumaş numunesi öncelikle laboratuar ortamında kondisyone edilmiş ve kumaş özellikleri incelenmiştir. Bu kumaş kalitelerinden beşi sırasıyla; ön yıkama, taş yıkama, ağartma ve tint işlemlerine tabi tutulmuş, her aşamadan sonra test yapılmak üzere numune ayrılmıştır. Altıncı kumaş numunesinin bir bölümüne biri diğerinin iki katı sürede olmak üzere iki ayrı rodeo yapılmış ve rodeo yapılmayan numunelerle birlikte ön yıkama ve taş yıkama işlemlerine tabi tutulmuş ve her aşamadan sonra birer parçalan test yapılmak üzere aynlmıştır. Bu kumaşalara yapılan tüm işlemler, aynı yıkama kazanında ve aynı koşullar altında uygunlanmıştır. Yıkama sonrasında kondisyone edilen tüm numunelerin sıklık ve gramaj değerleri alınmış ve standartlara uygun olarak atkı ve çözgü yönlerinde kesilerek kopma ve yırtılma mukavemeti testlerine tabi tutulmuşlardır. Yapılan testler sonucunda, tüm yıkama prosesleri içinde kumaş mukavemetindeki en büyük kayba neden olan işlem taş yıkamadır. Taş yıkamadan sonra yapılan ağartma ve tint işlemlerinin mukavemette çok büyük bir değişime neden olmadığı görülmüştür. Genel olarak, yapılan tüm yıkama işlemlerinden sonra, atkı ipliği elastan kanşımlı olan kumaş numunesinin atkı ve çözgü yönündeki mukavemetlerindeki kayıplar benzer çıkarken, deneyde kullanılan diğer tüm kumaşlarda atkı yönündeki kopma ve yırtılma mukavemetindeki kayıplarına etkisinin fazla olmadığı, çözgü yönündeki mukavemetlerindeki kayıplarının ise daha fazla olduğu ve bunun nedeninin çözgü yoğunluğunun kumaş ön yüzeyinde fazla olduğu 2/1 çözgü dimisi yapısındaki denim kumaşlarda, ponza taşının yıkama kazam ıx içerisinde kumaşları mekanik bir yıpratmaya uğratması olduğu sonucuna varılmıştır. Yine aynı nedenden dolayı, rodeo işleminin atkı yönündeki mukavemet kaybma etkisi çok düşükken, çözgü yönündeki mukavemet kayıplarım önemli derecede artırdığı ve rodeo işleminin süresi arttıkça bu kaybm da büyük ölçüde fazlalaştığı görülmüştür. Yapılan tüm yıkama işlemleri sonucunda, atkı ipliği elastan karışımlı olan kumaş numunesinin atkı yönündeki mukavemet değerleri en düşük ve mukavemetindeki kayıplar ise en yüksek olandır. Gramajı en yüksek olan kumaş numunesi tüm yıkama işlemlerinden sonra en yüksek mukavemet değerlerini vermiştir. Atkı ipliğinin OE veya ring kullanılmasının atkı yönündeki mukavemet kayıplarına büyük bir etkisi olmadığı görülmüştür. Sanayide, denim kumaştan dikilmiş giysilerde sıkça karşılaşılan kalite problemleri ele alınmış, nedenleri araştırılmış ve çözüm önerileri getirilmeye çalışılmıştır.
-
ÖgeDenim kumaşlarda yıkamanın dikiş ve kumaş üzerindeki etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Karal, Özlem ; Özipek, Bülent ; 56018 ; Tekstil MühendisliğiDenim kumaşlar üretim aşamasından tüketiciye hazır hale getirilene değin pek çok işleme tabi tutulurlar/özellikle konfeksiyon bölümünde gördükleri dikim ve daha sonraki yıkama prosesleri, mamul bazında önemli etkiler oluşturmaktadır. Dikim ve yıkama sonucu talep edilen renk ve dizaynlar elde edilmekle birlikte bazı olumsuz sonuçlarda ortaya çıkmaktadır. Ürünlerin satış sonrası tüketici tarafından kullanımı esnasında bu sorunlar daha büyük oranlara ulaşabilmektedir. Bu tezin hazırlanmasındaki amaç denim kumaşların gördükleri işlemler sonucu ortaya çıkan olumsuzlukların hangi aşamalardan sonra hangi oranlarda gerçekleştiğini araştırmak ve bunların giderilebilmesi için yapabilecek öneriler varsa ortaya koymaktır. Değişik firmalardan alınan 15 denim kumaş numunesi öncelikle laboratuvar ortamında kondisyone edilmiş ve kumaş yapı özellikleri incelenmiştir. Farklı fiziksel özelliklere sahip bu kumaşlardan standartlara uygun olarak kesilen parçalara atkı ve çözgü yönünde düz dikiş uygulanmış ve Grab testine göre dikiş dayanım mukavemetlerine bakılmıştır. Ayrıca her kumaş tipi için bu dikilmiş parçalardan toplam dört adet numune kesilerek aşındırma cihazında test edilmiş ve böylece kumaş aşınma dayanımları belirlenmiştir. Daha sonra yine standartlara uygun şekilde atkı ve çözgü dikiş numuneleri dikilip bir firmada yıkamaya tabi tutulmuşlardır. Bütün numuneler haşıl sökme, taş yıkama, durulama işlemlerine aynı şartlarda sokulmuşlar ve laboratuvarda aynı yöntemlerle dikiş dayanım mukavemetleri ve kumaş aşınma dayanımları deneyler sonucu belirlenmiştir. Elde edilen deney sonuçları kumaş özellikleri de göz önüne alınarak yorumlanmış, ayrıca daha iyi kaliteye ulaşabilmek için yeni öneriler getirilmeye çalışılmıştır.
-
ÖgeDenizli Tekstil Sektörünün Mevcut Durumunun Ve Geleceğinin Finansal Oranlar Yardımıyla Araştırılması Ve Diğer Sektörlerle Kıyaslanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-02-08) Aypar, Adem ; Candan, Cevza ; Tekstil Mühendisliği ; Textile Engineeringİşletmelerdeki sürekli büyüme arzusu, sermaye piyasalarının gelişmesi, banka ve benzeri kredi kurumlarının risklerini minimize etme istekleri ve vergi kanunlarının gereken şekilde uygulanabilmesinin sağlanması finansal analizin öneminin artmasına sebep olmuştur. Finansal analizin amacı; firma faaliyetlerinin etkinlik ve başarı derecesini ölçmek, firmanın hedeflerine ne ölçüde ulaşabildiğini tespit etmek, geleceğe ait planları hazırlamak, firmanın yükümlülüklerini ne ölçüde yerine getirebileceğini tespit etmek, faaliyetlerin denetim ve değerlendirilmesini yapabilmektir. Örgütler ve bireyler diğer bir ifadeyle işletmeyle ilgili çıkar sahipleri, söz konusu işletmeyi mali tablolarının finansal analizi yolu ile kısmen de olsa değerlendirebilirler. İşletme yöneticileri de mali tabloların, işletme ve kendi yönetim yetenekleri hakkında fikir veren birer rapor olduğunu bilirler. Ayrıca, mali tablo analizleri finansal verilerin birbiriyle ne dereceye kadar ilişkili olduğu konusunda bilgi verir. Diğer taraftan, işletmeye fon sağlayan finans kurumları ile işletmeye yatırım yapabilecek kurum ve bireyler işletmenin finansal yapısını, firmanın mali tablolarını izleyerek en iyi şekilde değerlendirebilirler. Bu tablolar ve tablolardan yararlanılarak yapılan finansal analiz, işletmenin gelecekteki başarısını tahmin etmede önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Bu çalışmada, Denizli ili tekstil sektöründe faaliyet gösteren ve rastgele seçilmiş işletmelerin finansal performansları incelenmiştir. Bu sayede, işletmelerin ve dolayısıyla sektörün güçlü ve zayıf yönleri tespit edilmiş ve yakın geleceğe yönelik beklentiler tahmin edilmeye çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlar diğer sektörlerle kıyaslanmış ve detaylı bir şekilde tartışılmıştır.
-
ÖgeDesign of electrospun cardiovascular bypass graft using derivative of poly (Alkylene terephthalate)(Institute of Science And Technology, 2020-06-15) Şensu, Berna ; Karakaş, Hale ; 503181803 ; Textile Engineering ; Tekstil MühendisliğiCardiovascular disease (CVD) is the number one of the causes of global death at the present time. It is known that approximately 17.9 million people died because of cardiovascular problems in 2016 according to data of World Health Organization (WHO) [1]. It means that cardiovascular diseases are responsible for 31% of all global deaths. According to European Statistics in 2015, 1.91 million people died due to cardiovascular diseases and it covers 36.7 % of all of deaths in European Union. It shows that deaths of cardiovascular disease are higher than that of cancer which has the second highest prevelance [2]. Also, cardiovascular disease is main reason for deaths of premature and chronic disability in the world [3]. On the other hand, deaths of CVD cover about one third of all deaths in Asia-Pacific countries [4]. Similarly, CVD is the foremost cause of mortality in United States and Canada. Therefore, more than a third of all deaths in North America is caused by CVD [5]. Besides, it is estimated that approximately 23.6 million people will die because of CVD by 2030 [6]. Cardiovascular disease which is circulatory problem on heart and blood vessels is caused by increasing of cholesterol and blood pressure because of smoking, overweight is related to malnutrition, physical inactivity and diabetes [4,7]. CVD could be divided in sub-groups depending on problems on the different kind of blood vessels and disorder of heart such as coronary heart diseases (ischemic heart diseases or heart attack), cerebrovascular heart diseases (stroke), peripheral arterial diseases, rheumatic heart diseases, congenital heart diseases and deep vein thrombosis-pulmonary embolism. Coronary heart disease from all of these diseases is the most commonly seen heart disease in the world. According to researches between 1990-2016, 42 % of all deaths is caused by coronary based diseases in Turkey [8]. On the other hand, according to researches of Polymer Chemistry & Biomaterials Group (PBM Group) in Ghent University, an artery which is the blood vessel carry the cleaned blood and oxygen to all part of the human body is most inclined to damage in human body [9]. Coronary artery disease covers more than half of all death of cardiovascular diseases [5]. Annually, 340.000 people who are 37 aged and above die and coronary artery disease is diagnosed to approximately 420.000 people in Turkey [10]. The researches show that coronary artery diseases are the most serious problem in the world, and it is required to focus treatments in order to increase opportunities, and quality of human life. Coronary artery disease (CAD) is result of atherosclerosis which is formation of plaques on the wall of blood vessels. The plaques form due to accumulation of cholesterol on the walls of blood vessels. Plaques lead to luminal narrowing, decreased flow, distal tissue ischemia [11]. That is why, oxygen could not be carried to heart muscles sufficiently. The narrowing of the blood vessels leads to angina pectoris. In situation of blockage of the narrowed blood vessels via blood clot, heart muscles are damaged due to lack of oxygen. It is called as heart attack in colloquial language. Heart attack is one of a leading problem in the world which can be result in death, so it should be treated ineradicably. On the other hand, aneurysm is another coronary artery disease could be determined as dilatation of diameter of the blood vessels owing to hypertension, osteoarthritis, infections, damaged connective tissue and congenital defects [12]. As CVDs are the main cause of death, efficient treatments are required. After diagnosis, a change in lifestyle in combination with medical therapy such as healthy diet, quit smoking, decreasing the stress factors and making more exercise are advised. If those lifestyle changes are not sufficient, surgery will be necessary. Different procedures are possible including angioplasty, percutaneous coronary intervention (PCI) and coronary artery bypass grafting (CABG). Angioplasty includes repairing the existing blood vessels by using thin tube which contains the balloon at the end. The tube with a narrow balloon was moved towards to blocked area of the blood vessels. When it arrives to this part, balloon offers to remove plaques and regulate the blood flow. Narrowed blood vessel could be opened by means of inflation of the balloon by using pressure. Moreover, PCI is another type of angioplasty. Hence, it has same principle with angioplasty, but it was applied by using metallic frame could be called as stent and thin flexible tube could be called as catheter. Stent is placed from some parts of human body such as groin or arm. The stent is forwarded until blocked area or dilated area of blood vessel through human vessel. As it is located the blocked area of human blood vessels, it could extend the blood vessels. Otherwise, stent is placed into dilated part of blood vessels and it occurs cloth here to decrease the abnormal flow rate [13]. CABG is another method to use to treat blockage on the blood vessels. The CABG is performed by using a vascular graft is obtained from patient's own body such as saphenous vein or other sources such as animal or cadaver. On the other hand, some synthetic based grafts could be used for this process to treat the disease. Grafts are implanted between damaged parts of human blood vessels and aorta as a bridge in this system. Open surgeries could be example for CABG-based operations. An open surgery as bypass is based on replacement of injured part of blood vessel with a vascular graft. Otherwise, an endovascular repairing application is based on repairing of current blood vessels by using metallic frame is called as stent. In bypass surgery, damaged blood vessels are deactivated, and biological or artificial grafts are sewn onto blocked area and one another healthy vessel which separates from heart. Thus, the graft serves as a bridge between these two vessels. As a result, lack of oxygen in heart muscles could be prevented by using another graft. Otherwise, in angioplasty, stent is placed from some part of human body as groin. The stent is forwarded until blocked area of blood vessel through human vessel. Also, stent contains a balloon, and narrowed blood vessel could be opened by means of inflation of the balloon by using pressure. Angioplasty is commonly used method because of fast recovery period and easily applicable procedure. However, in case of blockage of left anterior descending artery (LAD) which feeds much more muscles than other coronary arteries, it is known that bypass is the inevitable option. Also, it is known that in the case of more than one blockage in main human blood vessels, bypass is needed to be preferable choice in order to have higher survival rates. Hence, bypass is one of the most prominent coronary artery treatments at the present time by means of these advantages [14]. Today, there are different types of bypass grafts. The grafts could be classified as autologous grafts, allografts, xenografts, synthetic prosthetic grafts and synthetic vascular grafts. Autologous grafts include autologous mammary arteries and saphenous veins. So, it means that some blood vessels which are taken from human body are used as a graft, but they are restricted because of limited donors and anatomical variabilities. Otherwise, the grafts are obtained from cadavers are called as allografts. Like autologous grafts, allografts have limitation about donors and anatomy. Also, xenografts are obtained from bovine or porcine pulmonary valve conduit, but they have shorter life span. Xenografts should be replaced with new one up to 10-15 years. In addition, they have insufficient control for mechanical and physical properties. Besides, synthetic prosthetic grafts are rejected by immune system of human in several months. Although, there are many disadvantages of the other grafts, synthetic grafts are made by polymers such as poly (tetrafluoroethylene) (ePTFE), poly (ethyleneterepthalate) (PET), have become best choice to produce coronary artery grafts with required properties. Synthetic grafts are made by bio-degradable, bio-regenerated and biocompatible polymers have begun to be alternative option for cardiovascular tissue engineering at the present time [11,15]. In this study, a type of poly (alkylene terephthalate) (PAT) was produced in order to use in cardiovascular bypass grafting. In contrast to commercial PET which is commonly used polymer of PAT class, alternative PAT was obtained via single-step solution polymerization instead of step-growth polymerization without using any initiator or catalyst during the reactions. That is why, toxicity which is result of using catalyst in synthesis of PAT class polymer was removed by using terephthaloyl chloride (TCL) instead of using terephthalic acid (TA) or dimethyl terephthalate (DMT) [16]. New version of PAT was produced under same conditions in different molecular weight. Also, linear diols which have different carbon chain length (n = 5,8,9,10) were used during the reactions to understand the effects of the chain length on the fiber structure. Moreover, polymer which have ability to obtain fibers effectively were analyzed by using nuclear magnetic resonance (NMR), thermogravimetric analysis (TGA), differential scanning calorimetry (DSC) and gel permeation chromatography (GPC). The polymers were electrospun under optimum conditions. Produced polymers were dissolved inside pure chloroform, combination of chloroform, 2-butanol and chloroform, 1-penthanol in the different volume ratio (90:10, 80:20, 70:30 v:v %) for electrospinning. Viscosities of prominent solutions in electrospinning were measured by using rheometer depending on shear rate. Furthermore, effects of solvent, solvent ratio and using solvents have alkyl chains with different length on the fiber surface was observed during the process by using scanning electron microscope (SEM). Also, effective electrospun polymers were used to obtain aligned and random fibers. In addition, surface and structure of the fibers were observed with SEM. As a result, it was observed that different fiber structures with different pore size could be observed by using 1-penthanol instead of 2-butanol. Using of alcohol could leads to decrease evaporation rate of chloroform, but porous structure decreases with using alcohol. Under the high speeds, aligned fibers could be obtained by using new version of PAT and they could be comparable with their random versions clearly. Moreover, new version of PAT could offer highly-qualified properties thermally. Also, fibers were produced with their diameter changes between 280 nm and 3600 nm.
-
ÖgeDevelopment of novel elastomeric fabrics for burn pressure garments using various antimicrobial technologies(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012) Yıldız Varan, Nilüfer ; Gürsoy, Nevin Çiğdem ; 335752 ; Tekstil Mühendisliği ; Textile EngineeringYanık tedavilerinde, bası tedavisi süresince basınçlı giysiler üzerindeki mikroorganizmalar, fonksiyonel, hijyenik ve estetik zorluklara neden olarak rehabilitasyonu önleyebilir. Bakteriler en çok rahatsız edici organizmalardan biri olduğundan, bu giysilerin uzun bir süre kullanımları süresince enfeksiyona neden olarak hastaların yaşamını tehdit edebilir. Bu çalışmada, powernet, düz çözgülü örme ve atkılı örme yapılarda yüksek elastanlı Nylon 6.6/Spandex kumaşlara çeşitli tipte antimikrobiyel kimyasal yöntemler kullanılarak kalıcı antimikrobiyel özelliğe sahip yanık yaralanmalarında kullanılan yeni basınçlı giysiler geliştirilmiştir. Quat-Silane, Triclosan, PHMB (polyhexamethylenebiguanide) ve üç farklı tipte gümüş bazlı antimikrobiyel kimyasal materyal olmak üzere altı farklı antimikrobiyel kimyasal yöntem kullanılmıştır. Antimikrobiyel işlem görmemiş, işlem görmüş ve işlem gördükten sonra 5,10 ve 50 yıkamaya tabi tutulmuş numuneler antimikrobiyel aktiviteyi belirlemek için test edilmiştir. Antimikrobiyel işlemlerden önce ve sonra olmak üzere prototif manken kullanılarak ayak bileğinden dize kadar olan bacak bölgesi olmak üzere üç farklı tipte basınçlı giysi dizaynı gerçekleştirilmiştir. Yanık yaralanmalarında kullanılan basınçlı giysilerin uyguladığı basınçları istenilen medikal aralıkta kontrol edebilmek için, antimikrobiyel işlemlerden önce ve sonra ticari kablosuz basınç sensörleri kullanılmıştır. Kumaş numuneleri üzerinde antimikrobiyel kimyasalların kullanıldığı bitim işlemlerinin başarısını incelemek için XPS, SEM ve FTIR analizleri gerçekleştirilmiştir. Antimikrobiyel işlemlerden önce ve sonra yanık yaralanmalarında kullanılan basınçlı giysilerin giyim performanslarını değerlendirebilmek için fiziksel özellikler hava geçirgenliği, rijitlik (CD,MD), patlama mukavemeti, dökümlülük, zamana bağlı kumaş genişlemesi ve gözeneklilik değerleri açısından test edilmiştir. Antikrobiyel işlemlerden önce ve sonra yanık yaralanmalarında kullanılan basınçlı giysilerin komfor performanslarını değerlendirebilmek için termofizyolojik özellikler termal direnç (Rct) ve izolasyon özellikleri (clo unit) açısından test edilmiştir. Sonuçlar göstermiştir ki, bu giysilerin ana fonksiyonu olan basınçlarını kontrol ederek çeşitli antimikrobiyel kimyasal prosedür ile memnun edici kalıcı antmikrobiyel aktivite elde edilmiştir. Hava geçirgenliği, patlama mukavemeti ve dökümlülük değerlerinde çok az bir düşüş gözlemlenirken, rijitlik (CD,MD), termal direnç (Rct) ve izolasyon (clo unit) değerlerinde çok az bir artış gözlemlenmiştir. Bu sonuçlar göstermektedir ki bu yeni yanık yaralanmalarında kullanılan basınçlı giysiler kokuyu önleyecek, enfeksiyonu azaltacak ve rehabilitasyon hızını arttırarak skar doku oluşumunun azaltılmasına destek sağlayacaktır. Çalışmanın ana amacının farkında olarak çeşitli antimikrobiyel mekanizmalarının yanık yaralanmalarının rehabilitasyonunda kullanılan üç farklı tipte kumaş yapısının basınç davranışlarına ve kimyasal, fiziksel ve mekanik ve komfor özelliklerini ne şekilde etkilediğini anlamak ve araştırmak da çalışmanın diğer amaçları arasında yer almaktadır. Böylece, beş ana amaç belirlenmiş ve şu şekilde tanımlanmıştır. Bunlardan birisi, altı farklı antimikrobiyel işlemin çeşitli tipte nylon6.6/spandex kumaşların kimyasal özelliklerine etkisini incelemek ve araştırmaktır. Bunun için çeşitli tipte tekstil yapılarındaki lifler üzerindeki değişiklikleri incelemek ve araştırmak için tarama elektron mikroskobu (SEM) kullanılarak yüzey morfolojisi çalışılmıştır. Fourier transform kızılötesi spektroskopisi (FTIR) kullanılarak liflerin kimyasal yapısındaki değişiklikler incelenmiştir. Çeşitli tipte gümüş antimikrobiyel kimyasal maddenin kullanıldığı antimikrobiyel işlemlerin yüzey kimyası, X-ışını fotoelektron spektroskopisi (XPS) kullanılarak çalışılmıştır. Bu amaçlardan bir diğeri, altı farklı antimikrobiyel işlemin çeşitli tipte nylon6.6/spandex kumaşların antimikrobiyel aktivite dayanımları üzerine etkisini incelemektir. Bunun için altı farklı antimikrobiyel işlemin antimikrobiyel aktivite üzerindeki rölatif dayanımlarını değerlendirebilmek için devirli yıkama testlerinin etkisi çalışılmıştır. Altı farklı antimikrobiyel işlem görmüş üç farklı kumaş tipi ve işlem görmemiş üç farklı kumaş tipi üzerindeki antimikrobiyel aktivite dayanımları birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada belirlenen diğer bir amaç, üç farklı tipte nylon6.6/spandex kumaş ve altı farklı antimikrobiyel mekanizmanın kullanılarak antimikrobiyel özellik kazandırılmış yanık yaralanmalarında kullanılan basınçlı giysiler tasarlamak ve geliştirmektir. Bunun için portatif bir manken ve ticari kablosuz basınç sensörleri kullanılarak basınç performansları çalışılmıştır. Altı farklı antimikrobiyel işlemin üç farklı tipte nylon6.6/spandex elastomerik kumaşların basınç davranışları birbirleriyle karşılaştırılmış ve değerlendirilmiştir. Ayrıca, antimikrobiyel işlem görmüş ve görmemiş nylon6.6/spandex elastomerik kumaşların basınç davranışları birbirleriyle karşılaştırılmış, incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Bunların yanında, altı farklı antimikrobiyel işlemin üç farklı tipte nylon6.6/spandex elastomerik kumaşın fiziksel ve mekanik özellikleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Farklı antimikrobiyel işlemler kullanılarak üç farklı nylon6.6/spandex elastomerik kumaşın fiziksel ve mekanik özellikleri birbirleriyle karşılaştırılmış ve değerlendirilmiştir. Altı farklı antimikrobiyel işlemin nylon6.6/spandex elastomerik kumaşlar üzerindeki komfor özellikleri de çalışılmıştır. Farklı antimikrobiyel işlemler kullanılarak üç tipte değişik nylon6.6/spandex elastomerik kumaşların komfor özellikleri birbirleriyle karşılaştırılmış ve komfor özellikleri üzerine etkisi değerlendirilmiştir. Farklı antimikrobiyel mekanizmalar farklı alternatifler sunduğu için gümüş bazlı bileşenler, poliheksametilen biguanid (PHMB), quaternary amonyum bileşenleri (QAC?s) ve Triclosan gibi çeşitli tipte antimikrobiyel teknolojiler çalışılmış ve çeşitli antimikrobiyel özellikli kimyasal maddeler kullanılarak çeşitli tipte kumaşlar geliştirilmiştir. Gümüş antimikrobiyellerin yüzeyleri üzerinde birçok bağlanma alanı bulundurması, yanık yaralanmalarının iyileştirilmesini hızlandırmaktayken, quaternary amonyum bileşenleri tekstil yapılarına kovalent bağlarla bağlandığından antimikrobiyel dayanımı en iyi performansı göstermiştir. Triclosan küçük bir molekül olduğundan, dispers boya gibi davranabilmekte ve çektirme yöntemiyle de kumaşlara aplike edilebilmektedir. Kimyasal olarak da kararlı bir yapıda olduğundan vücuttan da kolaylıkla uzaklaştırılabilmektedir. Fakat Triclosan Amerika Birleşik Devletleri Sağlık Bakanlığı (FDA) ve Kanada Sağlık Yasası (Canada Health) tarafından belirlenen bazı alerjik reaksiyonlara neden olabileceği ve Hijyen Hipotezi?ne göre vücudun bağışıklık sistemi üzerine olumsuz etkileri olabileceğinin belirlenmesi üzerine takip altındadır. Trıclosan, çok düşük konsantrasyonlarda antimikrobiyel özellik göstermektedir. Poliheksametilen biguanid (PHMB), kumaşlara dayanıklı antimikrobiyel özellik kazandırabilmesinin yanında kumaş sararmalarının da üstesinden gelecektir. Polimerde ortalama 16 biguanid birim içeren yüksek molekül ağırlığına sahip olduğundan tekstil yüzeylerine çok iyi bağlanabilmektedir. Bu araştırmada yürütülen çalışmada, kablosuz basınç sensörleri kullanılarak basınçların kontrol edildiği çeşitli teknolojiler kullanılarak dayanıklı antimikrobiyel özelliğe sahip yanık yaralanmalarında kullanılan basınçlı giysi kullanımına yönelik yeni elastomerik kumaşlar geliştirilmesine odaklanılmıştır. Yanık yaralanmalarının yönetiminde kullanılan yüksek elastanlı kumaşaların antimikrobiyel maddelerle optimum çalışma şartları için ana hatlar belirlenmiştir. Bu çalışma, yanık yaralanmalarında kullanılan basınçlı giysilere yönelik kumaşların klinik olarak basınç fonksiyonu ve rehabilitasyon performansları üzerine etkilerini belirlemek için değişik konsantrasyonlarda değişik antimikrobiyel bitim işlemleri uygulamalarıyla devam etmektedir. Bu kumaşların rehabilitasyon hızına etkilerini incelemek için fare sırtı modeli kullanılarak hayvan deneylerinin de yürütülmesi istenmektedir. Bu aynı zamanda, yaşayan canlı mikroorganizmalar üzerinde alerjik reaksiyonların önlenmesi ile ilgili de bir fikir vereceği düşünülmektedir.