FBE- Geomatik Mühendisliği Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
1982 yılında Fen Bilimleri Enstitüsü bünyesinde, Jeodezi ve Fotogrametri adıyla açılan Geomatik Mühendisliği Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Gözat
Başlık ile FBE- Geomatik Mühendisliği Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge1/25000 Ölçekli Sayısal Harita Üretiminde Kullanılan Fotogrametrik Vektör Veriler İçin Uygun Veri Tabanı Tasarımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-08-19) Güngör, Birol ; Külür, Sıtkı ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringBu çalışmada örnek bir sınıf detayları kullanılarak 1:25000 ölçekli fotogrametrik vektör veri modelinin güncellenmesi ve bir coğrafi veri tabanı tasarımı yapılmıştır. Analiz çalışmaları kapsamında; mevcut detaylar yeniden sınıflandırılmış, detayların öznitelikleri ve öznitelik değer kümeleri tespit edilmiş ve verilerin format dönüşümünde kullanılacak dönüşüm tabloları hazırlanmıştır. Son olarak da yeni veri modelinin dünyadaki diğer veri modelleri ile karşılaştırılması maksadıyla bir çalışma yapılmıştır. Tasarım safhasında; detay, öznitelik ve öznitelik değer kümelerinin isimleri ISO 19110 standardına uygun hale getirilmiş, UML sınıf diyagramları oluşturulmuş, veri tabanının koordinat sistemi, datumu ve kapsama alanı belirlenmiş, kişisel veri tabanında oluşturularak onaylanan boş veri tabanı Oracle 10g ortamına aktarılmış, ISO 19110 standardına uygun bir Veri Sözlüğü hazırlanmış ve detaylar arasındaki topolojik kurallar belirlenmiştir. Gerçekleştirme safhasında; gerekli format ve projeksiyon dönüşüm programları hazırlanmış, tasarım safhasında belirlenen topolojik kurallar ve detaylar arasındaki ilişkiler gerekli kodlar yazılarak modellendirilmiş ve veri tabanına aktarılmıştır. Sonuç olarak; 1:25000 ölçekli standart topoğrafik harita üretiminde kullanılan fotogrametrik veriler için uygun veritabanının tasarlanması ve veri standartlarının belirlenmesine yönelik olarak yapılan bu çalışmanın INSPIRE girişimine uyum sürecinde gerçekleştirilen TUCBS çalışmalarına katkı sağlayacağı, çalışmanın ileride gerçekleştirilebilecek veritabanı güncelleştirmesi, veritabanı genelleştirmesi ve çok ölçekli veritabanı yönetimi çalışmalarına altlık teşkil edebileceği değerlendirilmektedir.
-
Öge17 Ağustos 1999 İzmit Ve 12 Kasım 1999 Düzce Depremleriyle Oluşan Düşey Deformasyonun Modellendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Cingöz, Ayhan ; Deniz, Rasim ; Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği ; Geodesy and Photogrametry EngineeringDepremler neticesinde Marmara ve çevresinde yer alan , büyük emek ve maliyet harcanarak kurulan yatay ve düşey kontrol ağlarına ait noktalar yer değiştirmiştir. Dolayısı ile bölgenin tümünde yatay ve düşey yöndeki meydana gelen deformasyonların tespit edilmesi ve noktaların yeni koordinat ve yüksekliklerinin tanımlanması ihtiyacı meydana gelmiştir. Bu çalışmada, 17 Ağustos 1999 İzmit ve 12 Kasım 1999 Düzce depremleri öncesi ve sonrasında yapılan nivelman ölçülerinden yararlanarak hesaplanan nokta yüksekliklerini kullanarak düşey yer değiştirmelerin hesaplanması ve çeşitli yöntemler kullanarak modellenmesi amaçlanmıştır. Hesaplama çalışmalarında birbirinden farklı yöntem ve yaklaşımlar kullanılarak elde edilen sonuçlar karşılaştırılmış ve böylece deprem anı etkilerin giderilmesi için en uygun yöntem belirlenmiştir. Deprem bölgesinde herhangi bir konumdaki söz konusu depremlerden kaynaklanan düşey konum değişimleri, tekrarlı nivelman, tekrarlı GPS ve Yoshimitsu OKADA (1985) tarafından ileri sürülen dislokasyon formülleri kullanılarak FORTRAN dilinde hazırlanmış DISPLACE yazılımı yardımıyla hesaplanmış ve sonuçlar karşılaştırılmıştır.
-
Öge1: 1000- 1:25 000 Ölçek Aralığında Bina Ve Yol Objelerinin Sayısal Ortamda Kartografik Genelleştirmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Bildirici, İ. Öztuğ ; Uçar, Doğan ; Jeodezi ve Fotogrametri ; Geodesy and Photogrammetry EngineeringGenelleştirmenin karmaşık ve öznel bir işlem olmasına rağmen birçok uzman tarafından dikkate değer çalışmalar yapılmıştır. Bu alanda Hannover Üniversitesi Kartografya Enstitüsünde özellikle büyük ölçekli verilerin genelleştirilmesi alanında dünya çapında kabul gören çalışmalar yapılmış, bu çalışmalar sonucunda ortaya bina ve yol objelerini genelleştirebilen CHANGE adı verilen bir ürün çıkmıştır. Bu tezin temel amacı Hannover Üniversitesi tarafından geliştirilen çözümleri ülkemiz şartlarında uygulamak ve geliştirmektir. Sayısal haritaları İstanbul Büyükşehir Belediyesince yapılmış, kentte rastlanan her tür yapılaşma karakterini yansıtan bir bölge uygulama bölgesi olarak seçilmiştir. Burada, yalnızca Hannover yaklaşımının ülkemiz koşullarında uygulanabilir olup olmadığının araştırılması değil, aynı zamanda daha da geliştirilmesi amaçlanmış, Hannover çözümü bu tez kapsamında geliştirilen yazılımlarla desteklenerek kapsamı genişletilmiştir. Sayısal verilerin genelleştirme öncesi ve sonrası, topolojik ve semantik olarak tutarlı ve yeterli grafik kaliteye sahip olması, genelleştirmenin kalitesi ve genelleştirme sonrası yapılacak CBS uygulamaları açısından önemlidir. Bu amaçla sunulan genelleştirme yaklaşımı, verilerin grafik kalitesini yükseltecek, topolojik ve semantik tutarlığını sağlayacak yazılımlarla desteklenmiştir.
-
Öge1:1.000.000 Ölçekli Türkiye Coğrafi Veri Tabanının Avrupa Coğrafi Veri Tabanına Uyarlanması Ve İnternet / İntranet Ortamında Sunumu(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Simav, Özlem ; Şeker, Dursun Zafer ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringSon yıllarda, farklı isteklere hizmet eden sayısal haritalar ile coğrafi bilgi sistemi kullanımına yönelik dünya çapında yürütülen birçok çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalardan biri, Avrupa Ulusal Haritacılık Kuruluşları Birliği (EuroGeographics – EG) bünyesinde yer alan ve 1:1.000.000 ölçekli Avrupa veri bütünlüğünün sağlanması ile bunların harita ortamında sunulmasını amaçlayan EuroGlobalMap (EGM)’dir. Bu çalışmada; EGM kapsamında verilerin toplanması, veri tabanı yapısı ile Türkiye’nin bu yapıya uyumlandırılması süreci araştırılmıştır. Bununla beraber internet haritacılığı hakkında genel bilgiler verilmiş, harita sunum türleri ile internet ortamında CBS uygulamaları açıklanmıştır. EGM veri yapısının özelliklerini ortaya koymak ve de bu verilerin harita ortamına taşınarak sunumunu gerçekleştirmek amacıyla dinamik harita sunum yöntemi kullanılarak web tabanlı bir uygulama geliştirilmiştir.
-
Öge3 Boyutlu Yüzeylerin Toplam En Küçük Kareler Yöntemi İle Eşleştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-05-23) Aydar, Umut ; Altan, Orhan ; 10035314 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringBu çalışmada 3 boyutlu yüzeylerin birleştilmesi ele alınmış ve buna yönelik bir matematiksel model önerilmiştir. Birleştirme işlemi için yaygın olarak kullanılan ICP (Yinelemeli En Yakın Nokta) ve türevlerinde genellikle kapalı form çözümler uygulanmaktadır. Bu tür çözümler hesaplanan parametrelerin güvenilirliği ve doğruluğu hakkında istatistik bilgi içermemektedirler. Diğer bir önemli birleştirme algoritması En Küçük Kareler yöntemi ile 3 Boyutlu yüzey eşleştirmesidir. Oluşturulan gözlem denklemleri ile hedef ve arama yüzeyleri arasında fonksiyonel ilişki kurulur. En Küçük Kareler yöntemine göre parametre kestirimi yönteminde arama verisinin stokastik özellikleri gözardı edilir. Bu durumun sonuç vektörünü etkilemeyeceği düşünülmektedir. Ancak oluşan belirsizlik kestirim sonrası elde eldilen kovaryans matrisinde etkisini gösterecek ve gerçekçi olmayan parametre kestirim doğruluklarının ortaya çıkmasına neden olacaktır. Daha gerçekçi sonuçlar elde edilebilmesi için, hedef verisi ile birlikte arama verisinin de stokastik özelliklerini gözönünde bulunduran bir çözüm yöntemi uygulanmalıdır. Bu tez çalışmasında, hatalı değişkenler (errors-in-variables) olarak ifade edilebilecek modele uygun bir çözüm yöntemi kullanılarak yüzey birleştirilmesi önerilmektedir Bu çalışmada 3 boyutlu yüzeylerin birleştirilmesi için önerilen yöntemin matematiksel modeli lineer olmayan modifiye edilmiş Gauss-Helmert yöntemidir. Yöntemin önemli bir avantajı Lagrange çarpanlarının normal denklemlerden elimine edilmiş olmasıdır. Modelde iki veri seti arasındaki ilişki 6 parametreli benzerlik dönüşümü ile sağlanmakta ve noktalar arasındaki Mahalonobis uzaklıkları minimize edilmektedir. Fonksiyonel model lineer olmadığı için sistem bilinmeyenler ve gözlem denklemlerine göre kısmi türevler alınarak lineerleştirilir. Lineer olmayan denklem sisteminin çözümü için iyi seçilmiş başlangıç yaklaşık değerlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Aksi takdirde fonksiyonun yerel minimuma yakınsama riski ortaya çıkmaktadır.
-
ÖgeAcil Durum Hizmet Grupları Verilerinin Standartlaştırılması Ve Tabis’e Uygun Hale Getirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-05-28) Atalay, Selma ; Coşkun, Mehmet Zeki ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringBu çalışmada, Türkiye Afet Bilgi Sistemi Obje Kataloğu (TABİS-OK) ve 88/12777 sayılı Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik temel alınarak, İstanbul Valiliği İl Afet Yönetim Merkezinin Hazırladığı sekiz Acil Durum Hizmet Grubu verileri incelenerek düzenlenmiş ve standart veri tabloları oluşturulmuştur. Dünyada birçok can ve mal kaybına neden olan afet tiplerinden bahsedilmiş, afetlerin önlenmesi ve afet zararlarının azaltılmasında önemli rolü olan Afet Yönetimi ve Afet Yönetim Sistemleri hakkında bilgiye yer verilmiştir. Gelişmiş ülkelerde uygulanan Acil Durum Yönetim Modellerinden bahsedilerek aralarındaki farklar belirtilmiştir. Türkiye’de en fazla görülen afet tipleri anlatılarak, Afet ve Acil Durum Yönetiminde görevli kurumlar ve afetlere karşı alınmış yasal önlemler üzerinde durulmuştur. Türkiye Afet Bilgi Sistemi (TABİS) hakkında bilgilere yer verilmiştir. Yapılan çalışma sonucunda değerlendirme yapılarak; Acil Durum Hizmet Grupları verilerine göre Türkiye Afet Bilgi Sistemi Obje Katalogunda (TABİS-OK) yapılması gereken güncellemeler belirlenmiş, Acil Durum Hizmet Grupları planları ve ülkemizdeki mevzuatta gözlemlenen eksiklikler vurgulanmıştır.
-
ÖgeAçık Deniz Platformlarının Konumlandırılması İçin Konum Belirleme Sistemlerinin Entegrasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-05-23) Korkmaz, Mahmut Olcay ; Çelik, Rahmi Nurhan ; 426729 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringPetrol ve doğal gaz (hidrokarbon), dünyadaki gelişmişlik, ekonomi, sanayileşme, refah düzeyi, teknoloji, siyasi istikrar ve politika gibi kavramlarla iç içe geçmiş ve günümüz dünyasında, birincil enerji kaynağı olarak peşinden koşulan stratejik bir madde haline gelmiştir. Teknolojideki ilerlemelere bakıldığında, itici gücün ya askeri araştırmalardan ya da petrol sektöründeki araştırma geliştirme çalışmalarından kaynaklandığı görülmektedir. 21. Yüzyıla girerken birçok gelişmiş ülkede petrol/doğal gazdan enerji elde edilmesinin, özellikle de taşıtlarda kullanımının çok çeşitli alternatifleri araştırılmaktadır; ancak petrokimya sektörü için alternatiflerin bulunması oldukça zordur. Türkiye’ye özellikle güneydoğuda komşu olan ülkelerde önemli miktarlarda rezervi bulunan ve görece daha zahmetsiz yöntemlerle üretilen petrol/doğal gaz, jeolojik yapının tektonik hareketler nedeniyle çoğu bölgede son derece faylanmış bir durumda olmasından dolayı ülkemizde önemli miktarlarda bulunmamaktadır; bu nedenle ülkemiz bir “petrol” ülkesi değildir. Türkiye, günlük petrol ihtiyacının ancak %10 kadarını üretebilmekte, geri kalan %90’ını ise ithal etmektedir. Son yıllarda tüm dünyada petrol ve doğal gaz endüstrisi, arama çalışmalarında kara alanlarındaki faaliyetlerin yanında, denizlere yönelmektedir. Türkiye de karalarda büyük rezerv keşifleri bulunmadığından, özellikle 2000’li yılların başında Karadeniz’de Akçakoca açıklarında açılan deniz kuyusundaki doğal gaz keşfinden sonra, çevresindeki denizlerde petrol/doğal gaz arama faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır. Çevremizde, başta Karadeniz Havzası ve Akdeniz olmak üzere denizlerde arama çalışmaları sürmekte, açık deniz platformları kuyular açmaya devam etmektedir; bu konunun güncelliğini ve önemini uzunca bir süre koruyacağı da açıkça görülmektedir. Denizlerde petrol/doğal gaz arama çalışmaları çok aşamalı ve oldukça maliyetli çalışmalardır. Sondaj, artık bu çalışmaların somut sonuçlar verdiği, deniz tabanının altına dair net bilgiler veren bir işlemdir. Deniz alanlarında petrol/doğal gaz arama kuyusu açmak için, sığ sularda jack-up, derin sularda ise semi-submersible veya drillship türü açık deniz sondaj platformları kullanılmaktadır. Kullanılacak bu platformların başka bir kuyu yerinden ya da beklediği bir limandan, hedef kuyu konumuna (deniz yüzeyinde) kendi gücüyle veya çekici römorkörler aracılığıyla doğru olarak getirilmesi ve platformun üzerindeki sondaj kulesi doğrultusunun, açılması planlanan noktaya, belirlenen hassasiyet sınırlarında konumlandırılması gerekmektedir. Denizlerde açılan bir kuyunun maliyetinin sığ deniz kuyuları için onlarca milyon Amerikan Dolarını, derin deniz kuyuları için de birkaç yüz milyon Amerikan Dolarını bulduğu dikkate alındığında, platformun istenen yere taşınması sırasında planlanan rotadan sapması nedeniyle yaşanacak bir gecikme, hem zaman kaybına hem de maliyetlerde artışa neden olacaktır. Açık denizlerde hidrokarbon arama amaçlı olarak açılacak bir kuyunun konumuna karar verilmesinde, verilerin toplanması, işlenmesi, yorumlanması, yer altı haritalarının çıkarılması, modellemelerin ve yorumların yapılması gibi çalışmalar yapılmakta; çok sayıda bileşen dikkate alınmaktadır. Bir başka deyişle, bir konumda hidrokarbon bulunması için çok sayıda bileşenin (200 kadar bileşen) aynı anda bir arada olması gerekmektedir. Bu nedenle, platformdaki sondaj kulesi orta ekseninin hedeflenen kuyu koordinatlarına, belli bir tolerans sınırı içerisinde oldukça hassas biçimde ve olabildiğince kısa sürede getirilmesi oldukça önemlidir. Benzer şekilde, daha önce açılmış bir kuyu için, geliştirme çalışmaları ya da üretime yönelik çalışmalarda da yine çok hassas biçimde konumlandırma yapılması gerekmektedir. Ayrıca, istenen konuma konumlandırılan semi-submersible ya da drillship türü sondaj platformunun, bulunduğu yerdeki hareketi nedeniyle, sondaj donanımının kuyu delme sırasında belli bir güvenlik alanının dışına çıkması, donanımın zarar görmesine neden olabilmekte ve çalışmanın sağlıklı ilerlemesini engellemektedir. Bu hareketin, belirlenen sınırlar içerisinde tutulabilmesi için, gerçek zamanlı sağlıklı konum bilgisine gereksinim vardır. Ülkemizde bu çalışmaları gerçekleştirecek teknolojik donanım, yazılım ve teknik personelin bulunmadığı, bu nedenle halen bu hizmetlerin bu konuda faaliyet gösteren yabancı firmalardan temin edildiği tespit edilmiştir. Denizlerde yapılan tüm ölçmeler ve diğer çalışmalar genellikle konum bilgilerini temel aldığından, denizlerde konum belirleme çok önemli bir görevdir. Konum belirlemede oluşabilecek bir hata, yüksek maliyetli olan hidrokarbon arama çalışmalarını geçersiz kılabilecektir. Genel olarak denizlerde konumlandırma çalışmalarında, biri temel sistem diğeri yedek sistem olmak üzere en az iki konum belirleme sistemi kullanılmaktadır. Son yıllarda DGPS, global olması sayesinde ve sağladığı doğruluk nedeniyle, geleneksel konum belirleme sistemlerinin yerini almış ve neredeyse tüm uygulamalarda birincil sistem olarak kullanılmaya başlamıştır. Buna rağmen, bazı durumlarda DGPS yeterli doğruluğu sağlayamayabilir ya da hiç konum belirleyemeyebilir ya da GPS’nin kullanımı kısıtlanabilir. Tek başına uydu tabanlı bir sistem olan GPS’ye bağımlı olmak olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bunun yanında, ölçü ve konum belirleme güvenirliği bakımından, fazla ölçü yapmak gerekmektedir. Bu nedenlerle, denizlerde yapılan konum belirleme çalışmalarında diğer uydu tabanlı konum belirleme sistemlerinin de (GLONASS ve GALILEO gibi) kullanımı ve farklı ilkeleri temel alan diğer konum belirleme sistemleriyle (yersel radyo bazlı sistemler, ilave sensörler gibi) entegrasyon sağlanması oldukça önem kazanmaktadır. Dinamik bir çevrede özellikle DGNSS ve gyropusula iyi bir entegrasyon sağlamaktadır. Tez çalışmasının amacı, denizlerde petrol/doğal gaz arama kuyusu açmak için kullanılan platformların, bir konumdan diğerine taşınması sırasında navigasyonunu ve öngörülen kuyu hedefine konumlandırılmasını sağlayacak ve bu platformun konumunun, konumlandırıldığı mekânlarda istenen sınırlar içerisinde kontrol altında tutulabilmesi için kuyu açma çalışmaları sırasında anlık olarak izlenmesine olanak verecek bir konumlandırma ve izleme sisteminin (alet, donanım ve yazılım sisteminin) geliştirilmesidir. Ülkemizde bu konuda ilk kez araştırmaların gerçekleştirileceği bu çalışma sonucunda sözü edilen konulardaki dışa bağımlılığın ortadan kaldırılması, bu hizmetlerin ithal edilmesinin önüne geçilmesi ve bu gibi becerilerin ülkemize kazandırılması hedeflenmektedir. Tez çalışması kapsamında platformun sondaj kulesinin anlık olarak konumunun belirlenmesinde, kullanılabilir global uydu sistemleri olan GPS ve GLONASS ile yakında kullanılabilir hale gelecek olan GALILEO sistemlerinden konum verilerini alma özelliklerine sahip çift frekanslı GNSS alıcılarının kullanımı öngörülmüş, bunların yanında platformun azimutunun anlık olarak belirlenmesi için de gyropusula sensörü, donanımlara dâhil edilmiştir. Araştırmalarda özellikle, elektronik bileşenlerin uyumlu bir biçimde entegrasyonu, GNSS alıcılarıyla yapılacak konum ölçmeleri için farklı yöntemlerle (DGNSS, RTK) ve farklı kaynaklardan (uydu, yer istasyonu, ağ gibi) farklı araçlarla (GSM modem, radyo modem, internet) düzeltme verilerinin anlık olarak alınmasına yönelik çalışmalar yapılması ve deniz aracını istenen konuma getirme konusunda kontrol ve görsel bir arayüz sağlayacak konumlandırma yazılımının geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bu çerçevede, denizlerde konum belirleme çalışmaları ve mevcut konumlandırma sistemleri incelenmiş ve yeterlilikleri belirlenerek, geliştirilebilecek yönlerinin ortaya konması sağlanmıştır. Gerçek zamanlı konumların yüksek doğrulukla elde edilebilmesi için düzeltme verilerinin alınacağı kaynaklar ve iletim araçları araştırılmış ve çalışma yapılacak bölgede kullanılabilecek bir referans istasyonu oluşturulmuştur. Bileşenlerin entegrasyonunu sağlayacak bir sistem tasarımı gerçekleştirilmiş, matematik ve geometrik bağıntılar ortaya konmuştur. Konumlandırma sisteminin en önemli bileşenlerinden biri olan konumlandırma yazılımı için akış şemaları çıkarılmış ve MariNAV konumlandırma yazılımı geliştirilmiştir. MariNAV konumlandırma yazılımı, GNSS alıcılarından seri ara birim aracılığıyla bilgisayara gelen NMEA cümlelerinden konum verilerini ayrıştırıp, gerekli işlemleri (dönüşümler vb.) yaparak platformdaki sondaj kulesi orta ekseninin koordinatlarını anlık olarak hesaplamakta ve bu değerlere bağlı olarak platformu grafik bir arayüzde Mekânsal/Coğrafi Bilgi Sistemi yaklaşımıyla, dünya üzerindeki konumuna göre görselleştirmekte, platformun konumunun kontrol edilmesini ve yönlendirilmesini sağlamakta ve elde edilen bilgileri veritabanında saklayarak daha sonra sorgulanmasına ve analiz edilmesine imkân vermektedir. Tez çalışması kapsamında son olarak, konumlandırma sisteminin testleri gerçekleştirilmiş, sistemin yetenekleri ve gelecekte üzerinde çalışılması gereken noktalar ortaya konmuş ve çalışmanın sonuçları ile birlikte ileride yapılacak çalışmalar için öneriler verilmiştir. Bu çalışma ile geliştirilen konumlandırma sisteminin açık denizlerde petrol/doğal gaz arama çalışmalarının yoğunlaştığı çevre denizlerdeki tüm çalışmalarda hizmet vermesi beklenmektedir. Ayrıca bu sistem sadece açık denizlerde petrol/doğal gaz arama çalışmalarında değil, denizlerde ve karalarda gerçek zamanlı konumlandırmaya gereksinim duyulan herhangi bir çalışmaya da uyarlanarak kullanılabilecektir.
-
ÖgeAçık Kaynak Kodlu Cbs Yazılımlarının İmar Planı Verilerinin Yönetilmesinde Kullanımı İstanbul Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-11-15) Şahinsoy, Ali Kemal ; Yomralıoğlu, Tahsin ; 417401 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringSon yıllarda, yerel yönetimlerdeki coğrafi veri miktarındaki hızlı artış nedeniyle, coğrafi verilerin bir Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) içinde yönetilmesi kaçınılmaz bir hal almıştır. Yerel yönetimlerin bir CBS sistemi kurma ve kentle ilgili sahip oldukları verileri bu sistemde yönetmelerinin karşısındaki en önemli engellerden biri maddi yetersizliklerdir. Bu yüzden, CBS’nin kurulum aşamasında isabetli kararlar alınması, mali kaynakların yerinde kullanılması olmazsa olmaz şartlardan birisidir. İhtiyaçlar doğrultusunda kurulacak CBS sistemlerinde açık kaynak kodlu CBS yazılımlarının kullanılması, yerel yönetimlere kendi maddi ve insan kaynaklarını bilgi üretim ve yönetim sürecine dâhil edilmesini sağlayacaktır. Yazılım maliyetlerinden elde edilecek tasarruf ile CBS konusunda yetişmiş eleman istihdam edilmesi, yerel yönetimlerin ilerleyen yıllarda CBS konusunda dışa bağımlılıklarının ortadan kalkmasını sağlayacak, kendi CBS ihtiyaçlarına cevap verebilir hale geleceklerdir. Bununla beraber, CBS projelerinde açık kaynak kodlu yazılımların kullanılması, yazılım güvenliği probleminin azalmasına da imkan sunacaktır. Çalışmada, CBS ile, Türkiye’deki plan verilerinin yönetilmesi ve açık kaynak kodlu yazılımlar ile ilgili genel bilgiler verildikten sonra açık kaynak kodlu CBS yazılımları,özellikleri ve CBS projelerinde kullanıldığı alanlar hakkında bilgiler verilmiştir. Ayrıca, Dünya’da ve Türkiye’de yapılan örnek çalışmalar anlatılmıştır. Uygulama kısmında, İstanbul İli’ndeki yerel yönetimlerden alınan örnek bir bölgedeki plan verisi ve bu plan verisinin açık kaynak kodlu yazılımlar ile yönetilmesine ilişkin bir uygulama geliştirilmiştir. Uygulama sonucunda, plan verilerinin açık kaynak kodlu CBS yazılımları ile depolanıp yönetilebildiği ve gerektiğinde diğer kurum veya uç kullanıcılar ile yetkilendirmeler doğrultusunda paylaşılabildiği görülmüştür.
-
ÖgeAdana-Yüreğir ovası sulama sahası Yemişli Köyü arazi toplulaştırması sonunda oluşacak ortalama parsel büyüklüğünün belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Erdoğan, Ahmet ; Yalin, Denizhan ; 100975 ; Geomatik MühendisliğiToprak, insanların çok yönlü faydalandıkları bir doğal kaynaktır. Toprak insanın üzerinde yaşadığı, yiyeceğini elde ettiği bir mal olmakla kalmayıp aynı zamanda insan için bir yatırım aracı olarak da işlev görmektedir. Toprağın en önemli fonksiyonu insanların yiyecek ihtiyacını karşılamasıdır. İnsanların toprak işleyerek yiyecek elde etmesi işlemine "tarım" denilmektedir. Tarımsal çalışmalardan tam randıman alınabilmesi için arazilerin alansal olarak büyük, düzgün şekilli olması gereklidir. Bu özelliklere sahip tarım arazileri zamanla çeşitli sebeplerle parçalanmaktadır. Bu parçalanma tarım üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Tarım arazileri parçalandıkça, elde edilen verimde düşmektedir. Arazilerin gittikçe parçalanması sonucunda tarım yapılamayacak alana sahip araziler oluşmaktadır. Ayrıca araziler parçalandıkça, tarla içi geliştirme hizmetleri adı verilen yol, sulama, drenaj, tesviye, ıslah gibi sistemlerden yararlanma oram da düşmektedir. Arazi toplulaştırması ile parçalanmanın meydana getirdiği sorunlar çözüme kavuşturulmaktadır. Arazi toplulaştırması temelde aynı amaca hizmet etmesine rağmen değişik sahalarda değişik şartlarda farklı yöntemler uygulanmaktadır. Arazi toplulaştırması dağımk arazilerin toplulaştırması yarımda sulama, yol, drenaj sistemlerinin inşası ve arazilerin tesviye ve ıslah edilmesi fonksiyonlarına da sahiptir. Günümüzde bu fonksiyonların yamnda toplulaştırma sahasında yaşam koşullarının iyileştirmesi çalışmaları da yapılmaktadır. IX Türkiye'de iki türlü arazi toplulaştırması uygulaması vardır: Zorunlu ve isteğe bağlı arazi toplulaştırması. Zorunlu arazi toplulaştırması Toprak ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından, isteğe bağlı arazi toplulaştırması Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Türkiye'de arazi toplulaştırma çalışmaları 1961 yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştır. Günümüze kadar İç Anadolu, Ege, Güneydoğu Anadolu bölgelerinde değişik proje alanlarında yapılmış, halen Konya, Aydın, Şanlıurfa illerinde çalışmalar devam etmektedir. Örnek bir çalışma da İzmir-Bergama Kadıköy köyünde sürmektedir. Bu çalışmada, Adana ili Aşağı Seyhan Havzası Yüreğir Ovası Sulama sahasındaki Yemişli köyünde başlanacak olan proje için toplulaştırma sonrası dağıtılacak parsel büyüklüğünün belirlenmesi amacıyla, ilgili yasal mevzuat, uygulama teknikleri, uygulanmış projelerde toplulaştırma öncesi ve sonrası verilerin karşılaştırılması yapılmıştır.
-
ÖgeAdres Bilgi Sistemine Dayalı Doğal Gaz Veri Yapısının Cbs İle Entegrasyonunun Tasarımı Ve Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-12-26) Bitik, Esin ; Şeker, Dursun Zafer ; 451458 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringGünümüzde ülkemizdeki altyapı verileri yersel ölçüm teknikleri kullanılarak üretilmekte ve sayısal formattaki harita verisine dönüştürülmektedir. Mevcut üretim sisteminde kullanılan veri yapısı için standart bir modelden bahsetmek mümkün değildir. Bu durum için en uygun çözüm altyapı verilerinin mevcut bilgisayar ortamında depolama tekniklerinin güncellenerek veri tabanı mantığına taşınmasıdır. Yapılan araştırmalarda doğalgaz verileri ile adres verileri arasında ilişkinin olmaması önemli ikinci bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, bu çalışmada diğer altyapı veri gruplarına örnek oluşturacak şekilde tüm detay sınıflarına sahip olan “Doğal Gaz” sınıfı için tüm ayrıntıları ile bir coğrafi veri tabanı analiz, tasarım ve uygulama çalışması yapılmıştır. Bu amaçla, mevcut doğal gaz sınıfındaki tüm detaylar yeniden sınıflandırılmıştır. Sonuç olarak; teknik altyapı veri grubundan doğal gaz ve adres verisi için uygun veri tabanının tasarlanması ve veri standartlarının belirlenmesine yönelik olarak yapılan bu çalışmanın öncü bir yol oynayacağı ve INSPIRE girişimi kapsamında yapılan çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
-
ÖgeBir Afet Bilgi Ve Meteorolojik Erken Uyarı Sistemi Projesinde Üç Boyutlu Görselleştirme(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-03-26) Bilir, Senem ; Şahin, Muhammed ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringAfet yönetimi, yıllardır tüm dünyada en çok araştırılan, son teknolojiler ile desteklenebilen ve hızla geliştirilebilen konuların başında gelmektedir. Afetle karşı karşıya olma riski bulunan bölgelerde afetlerin öncesinde olası zararları öngörmek, zararları azaltabilmek ve zararlara hazırlıklı olabilmek gerekirken, sonrasında müdahalenin ve iyileştirmenin organize bir şekilde yapılabilmesi için gerekli bilgilerin düzenli ve hızlı bir şekilde ulaşılabilir ve kullanılabilir bir durumda olması son derece önemlidir. Bu çalışmada coğrafi konumundan, topografik yapısı ve iklim özelliklerinden ötürü sel, toprak kayması ve çığ gibi birçok doğal afetin yaşandığı Rize İli için coğrafi bilgi sistemleri (CBS), uzaktan algılama ve meteorolojik erken uyarı sistemleri kullanılarak afetler sonucunda insan kaybının ve maddi zararın en aza indirilmesi için kurulan bir sistem, “RABİS” ( Rize İl Genelinde Afet Bilgi ve Meteorolojik Erken Uyarı Sistemi Kurulması Projesi) tanıtılmıştır. Bu proje sayesinde acil durum hazırlıklarının planlamasında, uygulamasında ve herhangi bir afet durumunda afet yönetimi ve hasar tahmininde kullanılabilecek bir sisteme sahip olunmuştur. Bu proje aynı zamanda bakanlıklar, valilikler, kaymakamlıklar veya belediyeler için karar destek amacıyla da kullanılabilecek bir sistem örneği olmuştur. Bu çalışmada afet yönetim sistemlerinde neden coğrafi bilgi sistemlerinin tercih edildiğinin bir ispatı olarak, RABİS projesi veri tabanı kullanılarak afet yönetim sistemlerinde sayısal yükseklik modelinin, öznitelik verileriyle desteklenmesi sonucu oluşturulan üç boyutlu görselleştirme hazırlanmasını amaçlamıştır. Bu uzun ve yorucu çalışmaların üç boyutlu görselleştirmesi ile estetik açıdan en doygun görsel sunuma ve çeşitli kesimlerle en doğru görsel iletişimin kurulmasına yarayacaktır.
-
ÖgeAfet Kriz Yönetimine coğrafi Bilgi Teknolojilerinin katkısı Ve Hayat Kurtaran Büfe Önerisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-10-22) Gülnerman, Ayşe Giz ; Göksel, Çiğdem ; 10040099 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringBilgi Teknolojilerinin 1960’lı yıllardan itibaren kullanımının, uygulama ve yönetime getirdiği kolaylık, 1990’lı yıllarda internetin yaygınlaşması ile planlama ve haritacılık disiplinlerinin yakınlaşmasını arttırmış ve uygulamada yeni fırsatlar yaratmıştır. Mekansal bazlı çok aşamalı ve çok elemanlı yapıların yönetiminde etkili çözümler sağlayan Coğrafi Bilgi Sistemleri bu oluşumun mihenk taşı sayılabilir.Mekansal veri tabanlarının ilk örnekleri veri depolama ve veri sunma işlevlerini barındıran birer coğrafi bilgi sistemi olarak kabul edilir. Kent uygulamaları, veri yönetimi, sorgulama ve çeşitli analiz işlevlerini de barındıran bu mekansal veritabanları üzerine inşaa edilmiştir. Coğrafi Bilgi Sistemlerinin kent uygulamaları başlığının altında ele alınan ve işlevlerinin kullanılma amacının en hayati olanı, afet konulu uygulamalardır. Afet, beklenmedik bir anda ortaya çıkan can, mal ve yaşamı sosyal yönden kayba uğratacak olaylar bütünü olarak tariflenirken, bir olaya afet denilebilmesi için mutlaka bir kayba neden olması gerekmektedir. Kent merkezleri, kırsal alanlara göre afetlerden daha büyük oranlarda etkilenmektedir. Kentlerin yapılaşma ve nüfus yoğunlukları göz önüne alındığında, afetlerden etkilenme oranlarının fazla olması şaşırtıcı olmadığı gibi, kentlerdeki afetlerin ve etkilerinin kontrol altına alınması da hayli zordur. Afet ile ilgili olarak; Afet Öncesi Hazırlık Aşamalarında Risk Analizi, Afet Yakın Zaman Öncesi Erken Uyarı Sistemi, Afet Sonrası Kriz Zamanı Kaynak Yönetimi, Afet Sonrası Hasar Tespiti ve İyileştirme uygulamaları bulunmaktadır. Ancak, afet sonrası kriz yönetimi üzerine üretilen uygulamalar, özellikle yoğunlukları yüksek kentsel alanlarda yeterli gelmemektedir. Yapılan araştırmalarda, afet sonrası kriz zamanında, afetin yarattığı etkiler nedeniyle ikincil zararların ve ölümlerin yüksek oranlarda gerçekleştiğini göstermektedir. Afetin gerçekleştiği alanın büyüklüğü ve yoğunluğu, afetin gerçekleştiği alan ile ilgili kriz yönetimini yapacak kurumlar arasındaki iletişim yetersizliği kriz yönetimini güçleştirmektedir. Afet sonrası kriz anında, afete maruz kalan halk acil yardım beklerken, afeti yönetecek erkler de afete maruz kalan alanın içerisindeki olayları tanımlamak ve bu tanımlamaya göre afet yönetimini ve kaynak yönetimini yapmak istemektedirler. Bu tablo bilgi akış problemini tariflemekte ve taraflar arasında iletişimin kurulabilmesiyle çözülebilecek bir problemi işaret etmektedir. Bu bilgi akışının konum içeren bir tabanda, sistematik ve kesintisiz bir şekilde olması önemlidir. Varolan iletişim yöntemleri göz önüne alındığında, acil servis numaraları bu ihtiyacın karşılanması için düşünülmüş olsa da,gelen acil durum talepleri standart bir şekilde kayıt edilememekte, iletişim alt yapısı yetersiz kalmakta ve afet sonrası iletişim kaynakları tıkanmaktadır. Bu yüksek lisans tez çalışmasında, özellikle Türkiye'de, Çin'de, Japonya'da en çok can ve mal kaybına neden olan doğal afet türlerinin başında gelen deprem afeti için coğrafi bilgi sistemleri tabanlı bir kriz yönetim sistemi ve model önerisi tartışmaya açılmaktadır. “Hayat Kurtaran Büfe” adıyla ifade edilen model, afete maruz kalan halk ile, afeti yöneten ve afete müdahale edecek kurumlar arasındaki iletişimi standart, kesintisiz ve hızlı bir biçimde sağlamayı amaçlamaktadır. Modelde, sahaya kurulacak bir büfe (kiosk) ağı aracılığı ile halk ve kurumlar arası bilgi akışı sağlanacaktır. Hayat kurtaran büfe (kiosk) modeli ile kurgulanan sistemde insan faktörü, tasarlanan "Halk Arayüzü" yazılımı aracılığı ile acil müdahale alanlarının belirlenmesinde afete maruz kalan kişiler veri operatörü olarak rol alacaktır. Bu kişiler, gördükleri ve yaşadıkları mevcut durumu acil yardım gelmesi için aktaracaklardır. Ayrıca, hayatta olduklarını yakınlarına bildirebilecek, yakınlarındaki alanlarda yardım bekleyen alanları öğrenerek ilk yardım sürecine katkıda bulunabilecektir. Kurumlar ise, tasarlanan "Kurum Arayüzü" yazılımı ile sahadan elde edilen acil servis talepleri harita üzerinde görüntülenebilecek, durum bilgisine göre kaynak yönetimi yapılabilecek ve afetin derecesi belirlenerek gerekli ihtiyaçların ulusal ve uluslararası çapta istenmesi sağlanabilecektir. Tez çalışması’nın ilk bölümünde tez konusunun neden araştırılması gerektiği ve neyi amaçladığı, tezin içeriğinin hangi konuları kapsadığı ve hangi yöntemi seçtiği yer almaktadır. İkinci bölümde, afet türleri ve aşamaları üzerine literatür araştırması ile Türkiye’de deprem afetinin neden olduğu kayıpların büyüklüğüne değinilmekte ve depremlerle başa çıkmada müdahale evresinin deprem yönetimi içerisindeki yeri tariflenmektedir. Ayrıca, Türkiye’de deprem müdahale yapısı hakkında bilgilere yer verilmekte ve Dünya’daki, deprem müdahalesine katkıda bulunan uygulama örneklerinden bahsedilmektedir. Üçüncü bölümde, kriz tanımı ve krizyönetimine etki eden faktörler irdelenerek, deprem kriz yönetimindeki problemler belirlenmiştir. Dördüncü bölümde, kriz ve müdahale yönetim yapısı irdelenerek tespit edilen problemlere çözüm öneri model kapsamı ve detayları tariflenmektedir. Modelin uygulanabilirliği tartışmaları literatür araştırması, SWOT analizi ve yapılan anket çalışması ile desteklenmektedir. Model içerisinde önerilen sistemin, arayüz tasarımları ve çalışma algoritmaları sunulmaktadır. Modelin sahaya uygulanma kriterleri belirlenerek, pilot bir bölgede uygulama tasarımı yapılmıştır. Beşinci bölümde, mevcutta müdahale ve kriz yönetiminde kullanılan iletişim ve veri toplama uygulamaları karşılaştırması yapılarak modelin başarısı tartışılmaktadır. Altıncı bölümde, yapılan çalışmayla ilgili sonuçlara ve gelecekteki çalışmalara ışık tutabilecek önerilere yer verilmektedir.
-
ÖgeAfet Sonrası En Uygun Geçici Barınma Alanlarının Belirlenmesi İçin Karar Destek Modeli Geliştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-07-03) Rezaei, Sara ; Karaman, Himmet ; 10042186 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringGeçici barınma alanlarının kurulması; dünyanın birçok noktasında kimi zaman afetler, kimi zaman toplumsal karışıklıklar, kimi zaman da savaşlar nedeniyle mağdur duruma düşen insanları korumak ve hayatlarını belli standartlarda da olsa yürütmelerini sağlamak amacıyla başvurulan yönetmlerden en yaygınıdır. UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği) bu anlamda uluslararası faaliyet gösteren etkin kurumların başında yer alır ve yayınladıkları raporlar ile bu barınma alanlarının ilk andan son ana kadar ne şekilde tasarlanması gerektiğini, yer seçiminde hangi kriterlere dikkat edilmesi gerektiğine dair çeşitli bilgileri dünya kamuoyu ile paylaşmaktadır. Buna benzer olarak yine uluslararası bir girişim olan Humanitarian Charter and Minimum Standards in Humanitarian Response-Sphere Project geçici barınma alanlarına dair geçerli tüm süreci ayrıntılı bir biçimde tanımlamakta ve edindiği tecrübeler ile bu konunun ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulamaktadır. Bu kuruluşlara ek olarak Türkiye’de 2012 Van depreminden sonra kurulan çadır kentler, Suriyeli mültecilerin sığındığı kamplar başta AFAD ve Türk KIZILAY’ı olmak üzere Türk kurumlarının bu konudaki tecrübelerinin değerlendirildiği güncel örnekler olarak bulunmaktadır. Bu örnekler ayrıca geçici barınma alanları konusunun önemini ortaya koymaları açısından da hatırlatıcı bir niteliğe sahiptir. Yakın bir gelecekte İstanbul’un büyük ölçekli bir depreme maruz kalacağı çeşitli bilimsel araştırmalarla ortaya konmuştur. Bu çalışmaların ana ekseni İstanbul’un hasar görebilirliğini ortaya koymakla birlikte mevcut yapının nasıl sonuçlar doğuracağına dair konuyla ilgili tüm paydaşları aydınlatmaktır. Araştırmalar göstermektedir ki olası bir İstanbul depremi sonrası önem taşıyan başlıca konulardan biri, konutları yaşanmaz hale gelmiş olan insanların barınma ihtiyacıdır. Bu ihtiyacın karşılanabilmesı fiziki birçok unsurun değerlendirilmesini gerektirmekte ve ayrıca sosyal açıdan da çeşitli değişkenleri içermektedir. 2002 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve JICA ortaklığıyla gerçekleştirilen İstanbul Afet Önleme Azaltma Temel Planı bu noktaya işaret etmekte ve yaklaşık 330.000 adet çadıra ve 120 km2’lik çadır alanına ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir. Bu değerlerin yaratacağı fiziki koşulları ve sosyal sıkıntıları kestirmek neredeyse imkansızdır. Aradan geçen 10 senede İstanbul’un fiziki dokusuna yönelik birtakım iyileştimeler yapılmış olsa da, İstanbul’daki mevcut yapı stoku ve altyapı durumu göz önünde bulundurulduğunda gerçekleşecek hasarın halen büyük miktarda barınma ihtiyacı doğuracağı öngörülmektedir. Bu doğrultuda ele alınması gereken en temel unsurlardan biri geçici barınma alanlarının kentin hangi noktalarında konuşlandırılacağıdır. Bu çalışmada İstanbul’un yüz yüze olduğu bu önemli sorununa çözüm üretmek amacıyla, söz konusu geçici barınma alanlarının yer seçimi sürecine katkıda bulunacak bir karar destek modeli geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bu modelin analitik hiyerarşi yöntemi (AHY), yaklaşımlarını temel alarak mekansal analiz gerçekleştirebilecek kapasitede ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) yazılımı tabanlı olması öngörülmektedir. Bu sayede karar vericilerin olası bir deprem öncesinde en doğru geçici yerleşim alanlarını tespit etmesi ve bu alanların rehabilite edilmesi doğrultusunda stratejiler geliştirmesi mümkün olacaktır. Kurulması öngörülen sistem, olası bir afet sonrasında da söz konusu alanların değerlendirilmesi amacıyla kullanılabilecek bir yapıya sahip olacaktır. Ek olarak çok kriterli analizi mümkün kılması sebebiyle, afet sonrası koşulları dikkate alınarak kriterlerde anlık güncellemeler gerçekleştirilebilecek ve bu sayede acil durum anında tercih edilebilecek optimum konumların tespiti sağlanabilecektir. Türkiye’de benzeri bir sistemin bulunmuyor oluşu çalışmanın önemini daha da ön plana çıkarmakta ve aciliyetini ortaya koymaktadır. Analitik Hiyerarşi Yöntemi Çok Kriterli Karar Verme Yöntemleri’nin en sık kullanılanıdır. Çok Kriterli Karar Verme Yöntemleri’ni kullanmaktaki amaç, alternatif ve kriter sayılarının fazla olduğu durumlarda karar verme mekanizmasını kontrol altında tutabilmek ve karar sonucunu mümkün olduğu kadar kolay ve çabuk elde etmektir. AHP, karar vericinin; tüm alternatifleri tüm kriterler altında değerlendirerek, göreli önemlerine göre ikili karşılaştırmalar yapmasına dayanmaktadır. Bu çalışma esnasında ulusal ve uluslararasi geçici barınma standartlarını göze aldıktan sonra geçici çadır alanları için kriterler belirlenmiştir. Aynı zamanda Türkiyedeki ve dünyadaki afetler göz önüne alınıp onların hangi sorunlarla karşılaştıkları ortaya konmuştur. Yer seçimi eylemi öncelikle bir yer seçimi kararının alınmasıyla başlamaktadır. Sonraki adımda yer seçimi faktörleri tanımlanmaktadır. İlgili faktörlerin ağırlıkları belirlendikten sonra her bir olası yerleşimin sıralanması başarılmaktadır. Karşılaştırma sonuçları analiz edilerek tercih edilen yerleşimlerin tanımlanması ve en uygun yerleşimin önerilmesiyle işlem sonlanmaktadır.
-
ÖgeAfet Yönetmeliğinin, İstanbul İli İçin Türkiye Afet Bilgi Sistemi Obje Kataloğuna Aktarılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Yağcı, Ali Levent ; Şahin, Muhammed ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringBu çalışmayla, 88/12777 sayılı “Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik” ile İstanbul Valiliği İl Afet Yönetim Merkezinin (İstanbul AYM) yaptığı İl Afet Planları’nın incelenerek yönetmelik ile afet planlarının yapısının Türkiye Afet Bilgi Sistemi Obje Kataloguna (TABİS-OK) eklenmesi gerçekleştirilmiştir. Öncelikle toplumsal yaşamı kesintiye uğratarak veya durdurarak fiziksel, ekonomik ve sosyal kayba neden olan ve o topluluğun kendi olanaklarıyla üstesinden gelemeyeceği doğal ve insan kaynaklı olayların sonuçları olan afetler ve afet tipleri hakkında geniş bir bilgiye yer verilmiştir. Afetlerin neden olduğu can kaybı ve ekonomik kayıplar üzerinde durulmuştur. Ülkemizdeki afet yönetimi ile ilgili kurumlar, uygulanan mevzuatlar ve bu mevzuatların değerlendirilmesi yapılmıştır. Dünyadaki ve Türkiye’deki Acil Durum Yönetim Modelleri hakkında bilgiler verilmiştir. Türkiye’deki model ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Türkiye Afet Bilgi Sistemi İstanbul Uygulaması Projesi ile ilgili bilgiler verilmiştir. Amacı, kapsamı, yöntemi, projede yapılan çalışmalar ve TABİS projesinin içeriğinde bulunan veri modellerinin ayrıntılı açıklamasını içeren TABİS Obje Katalogu (TABİS-OK) anlatılmıştır.
-
ÖgeAkarsu Havzalarında Hidroelektrik Potansiyel Parametrelerinin Uzaktan Algılama Ve Cbs İle Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Algancı, Uğur ; Coşkun, H. Gonca ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringHidroloji ve su kaynakları araştırma ve çalışmalarında son yıllarda Uzaktan Algılama (UA) yöntemleri ile sağlanan uydu görüntüleri ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kullanılmaktadır. Uydu teknolojilerinin gelişimi ile yersel ölçümlere göre hızlı ve ekonomik çözümler ve bilgiler elde edilebilmektedir. Projede çalışılacak olan Trabzon – Solaklı havzası gibi özellikle ulaşımın çok zor veya imkansız olduğu dağlık alanlarda uzaktan algılama yöntemlerinden yararlanarak Hidroelektrik Santral (HES) ve baraj yapımı için uygun bölgelerin seçilmesi ve tanımlanmasında uydu verilerinden yararlanılmaktadır. Akım ölçümleri olmayan ya da yetersiz olan, küçük havzalarda hidroelektrik potansiyelin belirlenmesinde, oluşturulacak Sayısal Yükseklik Modeli (SYM) ile arazinin yükseklik, eğim, bakı verilerinin elde edilebilmekte ve bu veriler yardımı ile havza sınırları ve drenaj ağları, minimum maksimum ve ortalama yükseklik ve eğim gibi veriler oluşturulabilmektedir. Ayrıca yine uydu verilerinin sınıflandırılması ile arazi kullanım durumu güncel olarak tespit edilebilmektedir. Bu verilerin CBS ortamında modellenmesi, yağış, sıcaklık verilerinin de entegrasyonu ile potansiyel hesaplanmaktadır. Bu çalışmada Solaklı Havzası için arazi kullanımının belirlenmesi amacıyla 5.8 m geometrik çözünürlüklü IRS P6 multispektral uydu verisi, SYM’nin oluşturulması amacı ile de stereo çekim yapan 2.5 m geometrik çözünürlü IRS P5 uydu verisi kullanılmıştır.
-
ÖgeAkdeniz Su Kütlesi Değişimlerinin Altimetri Ve Uydu Gravimetri Yöntemleriyle Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-06) Güney, Erol ; Akyılmaz, Orhan ; 435300 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringDeniz seviyesinin küresel olarak yükselmesi, kutuplardaki buzulların erimesi ve okyanus suyunun sıcaklığın artmasıyla orantılı olarak hacminin artmasıyla doğrudan etkilenmektedir. Dünya nüfusunun %60’ının kıyı kuşağında yaşadığı ve nüfusu 2.5 milyonun üzerinde olan şehirlerin üçte ikisinin koy ve körfezlerde bulunduğu düşünüldüğünde, konu insanoğlu için önem arz etmektedir. Deniz seviyesinde meydana gelen değişikliklerin temel sebepleri, sıcaklık tuzluluk, iklime ve zamana bağlı olarak da kütle kaynaklı değişimlerdir. Sıcaklık ve tuzluluk sterik değişimin parametreleri olup, buzullar, yağışlar, akıntılar gibi çevresel faktörler de kütlede değişime neden olmakta bu da gravite değerinde değişikliklere sebebiyet vermektedir. Uydu altimetrisi bize hem kütlesel hem de sterik değişimin birleşimi olan toplam deniz seviyesi değişimini belirleme olanağı sunmaktadır. Sterik deniz seviyesi ise su basıncına, sıcaklığa, tuzluluğa ve bazı okyanus modellerine bağlı olarak türetilebilir, buna bağlı olarak da uydu altimetrisinden ve sterik deniz seviyesinden elde edilen değerler sayesinde, kütleye bağlı değişimler de bulunabilmektedir. Kütleye bağlı değişimleri belirlemede bir diğer yöntem ise yerin statik ve zamana bağlı gravite alanı çözümleridir. Bu çözümler ise 2002’den bu yana yüksek doğruluk ve çözünürlükle GRACE uyduları tarafından sağlanmaktadır. Bu çalışmada, 2010 yılında Akdeniz’deki su kütlesi değişimleri hem uydu altimetrisi hem de uydu gravimetresi yöntemleriyle belirlenmiş, böylece farklı yöntemlerle elde edilen sonuçları birbirleriyle karşılaştırma olanağı bulunmuştur. Altimetre uydularından sağlanan toplam deniz seviyesi verilerine sterik düzeltme getirilmesi ile elde edilen aylık kütlesel değişimler bulunmuş ve Ocak ayı temel alınmak üzere 2010 yılına ait aylık rölatif farklar elde edilmiştir. Ardından aynı işlem adımları gravimetrik yöntemle elde edilen veri setleri içinde uygulanmıştır. Böylece hem uydu altimetrisi hem de uydu gravimetresi yöntemleriyle elde edilen aynı döneme ve aynı konuma ait kütlesel değişimler ile birbirinden bağımsız olan yöntemlerin birbirleriyle olan tutarlılıkları gözlemlenmiştir. Ayrıca söz konusu veri setleri sayesinde Akdeniz’de deniz seviyesi ile ilgili dönemsel analiz yapma imkânı bulunmuştur.
-
ÖgeAkıllı Uçuş Haritaları Yönetim Sistemi Tasarımı: I. Faz Kalkış Haritalarının Üretimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-27) Pakdil, Mete Ercan ; Çelik, Rahmi Nurhan ; 10042064 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringTürkiye’de sivil havacılık hızla gelişmekte, yurtiçi ve yurtdışı operasyonların sayısı da her yıl bir öncekine göre katlanarak artmaktadır. Bu trendin tüm dünya genelinde de aynı olduğu görülmektedir. Artan hava trafiği ve yolcu sayısı ile birlikte havayolu firmalarının uçak ihtiyacı da artmaktadır. Ortadoğu, Asya ve Avrupa’da uçak siparişleri son zamanlarda ekonomide yaşanan durgunluğa rağmen artışını yeni kurulan ve gelişen uçak firmaları sayesinde arttırarak devam ettirmektedir. Uçak pazarının büyük oyuncularından Airbus ve Boeing gibi büyük ticari uçak üreticileri rekabet edebilmek için araştırma ve geliştirme projelerine büyük bütçeler ayırmaktadır. Günümüzde hava taşımacılığında giderler içinde en büyük payı yakıt giderleri aldığı için, uçak üreticileri de araştırma geliştirme projelerinde bu konuya öncelik vermekte ve yakıt tasarrufu konusunda çalışmaktadır. Ancak yakıtın yanında bir uçağın uçabilmesinin iki önemli unsuru olan pilota ve havacılık bilgisine de (uçuş haritası, sayısal navigasyon bilgisi, uçuşun plan bilgileri, vb.) ihtiyaç vardır. Türkiye’de lisanslı pilot eğitimleri sıfırdan başlayıp uçuş simülasyon eğitimlerine kadar tamamı yerli kurumlarca verilebilmektedir. Buna karşın ülkemizde henüz havacılık bilgisi üretecek veya bunu yönetecek bir kurum veya milli bir yazılım sistemi mevcut değildir. Havacılık bilgisi içerisinde en önemli unsurlardan biri uçuş haritalarıdır. Her ülkede bulunan yetkili kurum ürettiği uçuş haritalarını belli periyotta güncelleyerek yayınlar. Her ne kadar bu haritalar Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonu’nun (ICAO) yayınladığı Annex 4 ve Annex 15 yönetmeliklerindeki tavsiyelere uygun üretilseler de, kartografik görselleştirme ve sayfa düzeni farklılıklarının olması pilotların okumasını zorlaştırmaktadır. Pilotların uçuş haritalarını okumasını ve bunlara erişimini kolaylaştırmak için her ülkenin uçuş haritalarını toplayarak hepsini aynı kartografik görselleştirme ve sayfa düzeni standardında üreten firmalar bulunmaktadır. Dünyada standartlaştırılmış uçuş haritası üreterek bu pazara hâkim olan iki büyük oyuncu bulunmaktadır; Jeppesen (Amerika Birleşik Devletleri) ve Lufthansa System (Almanya). Bu firmalar uçuş haritası sektöründe rekabetin zayıf olması nedeniyle yüksek ücretlerle ürünlerini pazarlamaktadır. Ülkemizde ulusal ve uluslararası düzeyde artan uçuş operasyonları ile birlikte uçak ve uçulan havaalanı sayısı da her geçen gün artmaktadır. Uçuş haritalarının fiyatlandırılması meydan ve uçak sayısı üzerinden yapıldığı için ülkemizdeki havayolu firmalarının yurtdışı menşeli bu firmalara ödediği ücret her yıl daha çok artmakta ve neredeyse bu bağımlı hale gelmektedir. Bu çalışmada kapsamında uçuş haritalarının klasik bilgisayar destekli çizim veya vektör tabanlı grafik yazılımlar yerine yeni ve rekabetçi teknolojiler kullanılarak sürdürülebilir ve uluslararası standartlarda bir altyapının üretilmesi araştırılmıştır. Gerekli yazılım ve donanım ihtiyaçları temin edilerek veya geliştirilerek ilk fazda aletli kalkış haritalarının üretimi amaçlanmıştır. Ülkemizde halihazırda bu çalışmaları gerçekleştiren güncel teknolojik donanım, yazılım ve yeterli teknik personel yoktur. Bu nedenle halen bu çalışmalar bu konuda faaliyet gösteren yurtdışı menşeli şirketlerce yapılmakta ve bu hizmet satın alınmaktadır. Çalışma sonucunda elde edilen deneyimin sözü edilen konulardaki bağımlılığın yurt içinde kalması ve bu gibi becerilerin ülkemize kazandırılmasında öncü olması öngörülmektedir.
-
ÖgeAlmus Fay Zonu (afz) Nin Jeolojik Özelliklerinin Uzaktan Algılama Yöntemleri Ve Sayısal Arazi Modeli (sam) Kullanılarak İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Gürsoy, Önder ; Kaya, Şinasi ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringBu çalışmada, Almus Fay Zonu (AFZ)’nin jeolojik özellikleri uzaktan algılama yöntemleri ve sayısal arazi modeli ile incelenmiş, AFZ’ nin aktif bir zon olup olmadığı araştırılmıştır. Çalışmada Landsat TM ve Aster uydularından elde edilen veriler ve bölgeye ait 1\25 000 ölçekli topografik haritalar kullanılmıştır. Uzaktan algılama verileri UTM projeksiyon sistemine dönüştürülmüş ve eşyükselti eğrileri her 20 m. de bir sayısallaştırılan topoğrafik haritalara entegre edilmiştir. Uydu verilerine görüntü zenginleştirme yöntemi olarak ana bileşenler dönüşümü yapılmış ve orijinal görüntüye göre çok sayıda yeryüzü özelliği ayırt edilen ve bu özellikler keskin sınırlarla belirlenen daha detaylı yorumlanabilir görüntü elde edilmiştir. Bilineer enterpolasyon yöntemi kullanılarak hazırlanan Sayısal Arazi Modeline vektör-raster dönüşümü yapılarak en büyük yüksekli değeri 255 gri renk ve en küçük yükseklik değeri 0 gri renk değerine atanarak raster yapıda sayısal arazi modeli elde edilmiştir. Jeolojik değerlendirme için büyük yapıların bir arada görülebilme imkanını sağlayan udu görüntüsü ile çakıştırılmış SAM ile AFZ deki çizgisellikler saptanmıştır. İncelemede arazi çalışması da yapılarak fay ölçümlerinin kinematik analizleri değerlendirilmiştir. Sonuçta AFZ nin bir normal faylanma sistemi olduğu ve Turhal’ın güneyinden başlayarak Almus’a kadar uzandığı gözlenmiştir.
-
ÖgeAltyapı Bilgi Sistemlerinde Mobil Cbs Uygulamaları– İski Altyapı Bilgi Sistemi (iskabis) Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-06-26) Dinçyılmaz, Ayşegül ; Alkan, Reha Metin ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringCoğrafi Bilgi Sistemlerinin (CBS) her geçen gün artan kullanım alanları ile güncel ve doğru verinin önemi artmış ve bu taleple birlikte çeşitli yeni teknolojik uygulamalar ve hızlı veri toplama yöntemleri ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda, Mobil Coğrafi Bilgi Sistemi (MCBS) kavramı son yıllarda artan bir ilgi ve taleple gündeme gelmiştir. MCBS, arazi ve büroda yapılan çalışmaların bir arada yürütülebileceği bir ortam sunarak verimliliğin artmasına, maliyetlerin azalmasına ve projelerin tamamlanma sürelerinin en aza indirilmesine olanak sağlamaktadır. Bu çalışmada, MCBS’nin coğrafi referanslı verinin kullanımında ve toplanmasında sağladığı olanaklar irdelenmiştir. MCBS’nin temel nitelikleri belirlenerek uygulamalar için gerekli olan yazılım ve donanım alternatifleri araştırılmıştır. Bu kapsamda İstanbul il sınırları içinde içme suyu, atık su-yağmursuyu, altyapı ve üstyapı tesislerinin konumsal olarak sorgulanabildiği, muhtelif ağ analizleri ile modelleme çalışmalarının yapılabildiği bir bilgi sistemi olan İSKİ Altyapı Bilgi Sistemi (İSKABİS)’in Mobil bir CBS uygulamasıyla desteklenmesi ile ilgili bir dizi çalışma yapılmıştır. Mobil sistem, GPS alıcısı, sayısal fotoğraf makinesi ve kablosuz iletişim olanaklarına sahip bir cep bilgisayarı ile İSKABİS’in küçük bir kısmının Mobil hale getirilmesiyle oluşturulan pilot bir uygulamanın kullanılabileceği bir CBS yazılımından oluşmaktadır. Oluşturulacak olan sistem sayesinde seçilen bir pilot bölgede yeni veri toplama ile mevcutların güncellenmesi/doğrulanması gibi bazı çalışmaların yapılabilirliği ve klasik yaklaşımlara göre verimliliği analiz edilmiştir.
-
ÖgeAnalitik fotogrametri ile yöneltme elemanlarının bulunması ve yataya indirgeme (yeni bir yöntem)(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1978) Ateş, M.Tevfik ; Aytaç, Mustafa ; 2214 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringThe object of this presented paper is to deyelope a new analyti cal method that would make it possible to convert the tilted photographs Jar 'to the vertical jthat is to reduce the positions M points on the inclined »si or oblique photographs to the horizontal plane, and also to determine a» the elements of relative and absolute oriantation of any photograph with ân high speed accuracy; The problems of this kind were previously dealt by quite a num - ber of scientists in different ways and for various purposes. Any of those methods and formulas, previously used for the solu tion of the problems, do not permit to determine,as accurately as tbf hew method, the tilt of the photographs and its effects on to the compu ted coordinates' of all other points intended to be reduced to the horizon tal plane. The data required, in additidh to three ground control points in ' the covered area of initial picture, for the determination of the orian tation elements of the first and successive overlapping photographs and also reduction of coordinetes as well as the computation of ground coor- dinetes of the points within the area of overlapping aerial photographs, are restricted only to the picture coordinates of the images of points in question on the tilted photographs that may be measured in any type of comparator or using any plotting instrument. vii The picture coordinates, thus measured and to be used in the com putations, are of course subject to the corrections for the curvature of the earth, refraction of the rays of light, distortion of camera lens and also for the shrinkage of film. The measured coordinates should therefore be first corrected be fore they are used in the new rigid formula. These corrections, as mentioned above, can be determined and applied to the measured coordinates, in other words the coordinates can be corrected, easily by means of any of the transformation formulas, the computer programmes of which are already available and are being used in carrying out of aerial triangulation computations as ihany ohter methods. In addition to these preparatory measurements and computations, for the benefit of the speed and accuracy, the elevations of tie points in theoyerlapped areas are predetermined by terrestrial measurements or by stereoscopic determination in any plotting instrument used for analogue ?» triangulation. It may also be pointed out that in the application of the new rigid formula, for computation of the oriantatipn elements and for the reduc tion of the photographic pointsk to. the horizontal,, the systematic errors do not occur at all. but if its expanded form is used by dropping out hing- feer terms than the first term, the systematic errors become effective as in the case of other methods that generally based on the Gruber' s formula,, The systematic errors thus occur of course can not be detected because of the forced fittings by transformations in power Series of second and higher order >' and since due its behaviour^ scientists have generally considered and adopted it as accidental errors and consequ ently their effects tried to be eliminated or distributed to the points by least square adjustment alone. But even in ai| high degree of fitting, the assumption of undetectable systematic errors msipccidental errors may diminish the accuracy of the computed oriantation elements and reduced coordinates and also introduce new errors unjustly to some points and conceal the systematic errors in those points. viii ^ Iiı the ease of large tilt, this disturbing inaccuracy would natural*- ly be more apparent, whereas the new medhöd, even for obligüe photog;-- raphs, furnishes a very appropriate result free of this systematic error mentioned above. ' Thus, the only error remans is due to the inaccuracy of measure ments which has to be accounted for accidental nature and can therefore be handled by least- square adjustment and consequently a more appro priate result, compared to the other methods »would be obtained in this l^s|)ipettoO,i,:''';'''.î ?;'?'? ?'?;.-.?'' ??--: fî ;:?:/?.;.,?.?;?? ??^ /--'"..,/ / The effect of the small errors of the oriantation elements themsel- VeSiln a single picture as well as in the process of bridging, might be accidental; But the erafor due to the lack of the higher terms than the first ah of the expanded form of the new method or the application of other met - hods, is eönsiderable large and of systematic nature. If an appropriate and more precise results in highly tilted photograph are preferred» it can not be assumed as accidental, though it migKt give that impression; and concealed by double summation or any kind of adjustment or compu tation. andyj (U)) angles. ? ?.,,. R^^vnr,uk^-i ; 4. The computation of eoordinates of exposure station, by using, any well known resection methods with the resection angles determined photogrammetrically,, :»: ??..:?../??/<>? H-».»*//- ?.?..'Sjl'^.-v: ?...??.' ?????. -.?....??. -'- :: i ''.'i^H>.4 w- ? 5. The mathem atical rectification of the tilted photograph by,redtt icing the coordinates of the images of points on the tilted phptographito, the horizontal plane. ;.; ?'??:.-/??. ;r ?.? - ? ?? ?. ?-;???: ???.,. \ ),. \i^,[)-y 3,dT 6" The computation of ground coordinates of\the^Pjoi.^J;.^be,dejb^y- ? mined without terrestrial survey. ? '?.,?????..:>&.. -??:-,/kwvb:4<<;; "' ???? ?'?"?'.... ???;"..';.; v'vi-''V> şî'.'j İO ia%s 7. In addition to the analytical rectification of tilted photographs,,-; described above» it can also be observed that, in developping, the formu lae to be.used in reduction, certain important benefit, as indicated be^ İÖW, are also gaiüedo. :?:!:???'?-.. f i-li i: \';i ;je ;.«?.;.'* hi«K a. The use of rigit formula is very easy and convenient to handle and gives exact results, as far as any accuracy desired for any kind of photogr aphy, regardless the am ount and the degree tq! k tilt of the photograph to be rectified..» ^ / v,! ; ? ^ı. d b. The application of the expanded form of the* formula derived ^h can permit the use of the terms of any degree depending upon j the tilt and accuracy of the result desired or required. c. It is evident and can be proved that the formulae introduced *J and used by Otto V. Gruber and others that generally based oh the same consideration are only a ş'peölal.öM©!^,^,1^^..T^"' t hod taking only the first order term S of the f pr m.u|ş! 4ev^îoppe| by the author of this paper. ' ' " "''""", " "'"'' ""u '**'' *"'" ıv.r-sîi:-' -mU d. The formulae and the results of the solution of any similar prob lems, using the assumption based on the Otto V. Gruber designa tions, were shown to be approximate and can not meet the resp ired accuracy beyond the tilt even not exceeding two three degrees 8. Finally, it is considered benefitial to draw the attention to the followings: a. Appropriate programmes were prepared for electronic compu ters in order to facilitate computations and increase the seeped and accuracy. b. The new method is quite suitable to be applied to aerial trian- gulation, especially to the single picture or single model aerial triangulation. c. The method is most promising to be applied to any other anal- lytic al computations and mechanical rectificationsor plottings, d. Still new and better programmes can be prepared for wider and extensive application of rigifl and expanded form of the formulae of the new method worked out in this paper.