FBE- Kentsel Tasarım Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Başlık ile FBE- Kentsel Tasarım Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAçık Alan Tasarımında Katılım Yöntemlerinin Etkinlik Düzeyi Değerlendirmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-02-18) Akyol, İdil ; Ocakçı, Mehmet ; 10026307 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignAçık Alan Tasarımında Katılım Yöntemlerinin Etkinlik Düzeyi Değerlendirmesi adlı bu çalışmada kentsel tasarım projelerinde katılımın sağlanması amacıyla kullanılan katılım yöntemlerinin etkinlik düzeylerini değerlendirmeye yönelik bir çerçevenin ortaya konması amaçlanmaktadır. Çalışma kapsamında, kentsel tasarım ile yakın ilişki içerisinde olan planlama paradigmalarında yaşanan dönüşümün katılım olgusunu nasıl etkilediği, planlama yaklaşımlarının literatürde tanımladığı katılım süreçlerinin uygulamada fark yaratıp yaratmadığı, farklı katılım düzeyleri ve yöntemlerinin neler olduğu, katılım yöntemlerinin etkinliğini ölçmeye yönelik kriterlerin neler olduğu ve kentsel tasarım projelerinin katılım süreçlerinde etkin yöntemlerin nasıl geliştirilebileceği de cevaplanmaya çalışılacak olan araştırma sorularıdır. Çalışmanın ikinci bölümünde kentsel tasarım ve planlama disiplini ilişkisi gözetilerek, planlama yaklaşımlarında yaşanan dönüşüm ve farklı planlama yaklaşımlarının “katılım” olgusunu nasıl ele aldığı irdelenmiştir. Bu kapsamda geniş kapsamlı rasyonel planlama, savunucu planlama, aşamalı (adım adım) planlama ve son olarak stratejik mekansal planlama yaklaşımları incelenmiştir. Bu incelemede planlamanın ortaya çıkışından beri farklı düzeylerde de olsa katılımdan bahsedildiği; geniş kapsamlı rasyonel planlama ve savunucu planlamanın işaret ettiği plancının halk adına karar vererek, halka bilgi verdiği “planlamaya katılım”dan; kısmen adım adım (aşamalı) planlamanın ve asıl olarak stratejik mekansal planlamanın tarif ettiği müzakereci, farklı aktörlerin bir arada kararlara etki edebildiği ve şeffaf “katılımcı planlama”ya evrilen bir dönüşüm yaşandığı görülmektedir. Üçüncü bölümde katılım olgusu ayrıntılı olarak incelenmiş, farklı katılım tanımları, literatürde tanımlanan farklı katılım düzeyleri ve katılım yöntemleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Katılım olgusunun farklı tanımları bulunsa da gerçek anlamıyla katılım halkın/bireyin karar verme süreçlerine dahil edilmesi, kararlara müdahale edebilmesi olarak tanımlanabilir. Literatürde yer alan farklı katılım düzeylerinin ortak özelliği de katılımcının kararlara etki gücü arttıkça katılım düzeyinin yükselmesidir. Ardından katılımda etkinlik değerlendirmesinin nasıl yapıldığına dair yöntemler araştırılarak, literatürde belirlenmiş değerlendirme kriterleri derlenmiştir. Yapılan incelemede katılım sürecinin karmaşıklığı ve ölçülebilir verilerle değerlendirilememesi nedeniyle kesin ve uzlaşılmış bir değerlendirme sisteminin olmadığı görülmüştür. Bu çalışmada da kentsel tasarım projelerinin katılım süreçlerinde kullanılan yöntemlerin etkinliğini değerlendirmeye yönelik altı kriterden oluşan bir kriter seti belirlenmiştir. Bunlar karara etki, tasarıma etki, temsiliyet, erken katılım, şeffaflık ve kaynaklara erişim kriterleridir. Dördüncü bölümde katılımcı süreçlerle uygulanmış, üç farklı açık alan tasarım projesi incelenmiştir. Projelerden ilki, Boston’da kent içerisinden geçen bir otoyolun yer altına alınması ile kazanılan kentsel alanın tasarımına yönelik geliştirilmiş olan Wharf District Park projesi, ikincisi Berlin’de yıllardır kullanılmayan bir alanın park olarak tasarlandığı Gleisdreieck Park projesi ve sonuncusu Fransa Saint-Étienne şehrinde boş bir arsanın meydan olarak yeniden işlevlendirildiği Place au Changement projesidir. Proje incelemelerinin ardından, projelerde kullanılmış olan 11 farklı katılım yöntemi belirlenmiş olan kriterler çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bu yöntemler duyuru, rehberli turlar, anket, odak grupları, çalıştay, halk toplantıları, açık oturumlar, internet tabanlı katılım, maket, toplumsal vizyon belirleme ve kendin yap yöntemleridir. Projelerde ortak kullanılan katılım yöntemleri yer alsa da projenin ölçeği, kapsamı ve katılımcı profilindeki farklılıklar yöntemleri çeşitlendiren etmenlerdir. Bu farklılıklar göz önünde bulundurularak uygun katılım yöntemlerinin geliştirildiği söylenebilir. Etkinlik düzeyi değerlendirmesinde yöntemler sağladıkları kriterler arttıkça daha etkili olarak değerlendirilmektedir. Kriterlerin değerlendirmede farklı ağırlıkları olmasa da gerçek katılımdan bahsedilebilmesi için ilk kriter olan karara etki kriterinde etkili olmaları önemlidir. Yöntemlerin etkinlik değerlendirmesi sonucunda her yöntemin kendi içerisinde kısıtlayıcıları ve zayıf yanları olduğu görülmüştür. Farklı yöntemler farklı düzeylerde katılımı sağlamakta ve aynı yöntemin uygulama aşamasındaki alternatif kullanımları yöntemlerin etkinliğini değiştirebilmektedir. En etkili katılım yönteminin hangisi olduğu ya da en başarılı katılım sürecinin hangi projede yer aldığı bu çalışmanın soruları arasında yer almamaktadır. Yapılan değerlendirme, yöntemlerin zayıf yönlerinin tespit edilerek geliştirilmesi ile etkinlik düzeylerini arttırmaya yönelik ipuçları vermeyi amaçlamaktadır. Yöntemlerin etkinlik düzeylerinin arttırılmasının yanı sıra projenin amacı, kapsamı, ölçeği ve katılımı sağlanması beklenen toplumun özelliklerine uygun yöntemlerin belirlenerek, birden fazla yöntemin bir arada uygulanması etkin bir katılım süreci gerçekleştirilebilmesinde önemlidir. Çalışmanın sonucunda, katılım yöntemlerinin geliştirilmesinde etkili olan planlama yaklaşımları da göz önünde bulundurularak yapılan değerlendirmede geniş kapsamlı rasyonel planlama, savunucu planlama ya da aşamalı planlama etkisiyle geliştirilmiş olan yöntemlerin hiçbirinin gerçek katılımın en önemli göstergesi olan karara etki kriterinde etkili olmadığı görülmüştür. Bunun yanı sıra stratejik mekansal planlama ilkeleri çerçevesinde geliştirilen yöntemlerin etkinlik sağlamada daha yüksek değerlere sahip olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Bu sonucun stratejik mekansal planlamanın katılım konusunda yalnızca literatürde yeni bir yaklaşım ortaya koymadığı, yaklaşımın uygulamada da etkin bir katılım sürecine işaret ettiği söylenebilir.
-
ÖgeAlternatif Bir Üretim Biçimi Olarak Kentsel Tasarım Proje Yarışma Süreçlerinin Değerlendirmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-02-24) Ketboğa, Serap ; Ayataç, Hatice ; 10066400 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignYarışma projeleri, daha kaliteli mekanlar ortaya çıkarmak için fikirlerin geliştirildiği, fiziksel ve sosyal sorunların bir arada, kullanıcı konfor ve ihtiyaçları gözetilerek çözüldüğü özgün tasarımların oluşturulması için iyi bir egzersiz ve uygulama ortamı sağlamaktadır. Mimarlık ve kentsel tasarım yarışmaları, proje elde etme yöntemleri arasında farklı seçenekler üretmeye olanak sağlaması, meslektaşlar arasında fırsat eşitliği yaratması, kamuoyuna açık olması gibi nedenlerle kent kültürüne katkısı büyüktür. Son yıllarda önemi giderek artan kentsel tasarım proje yarışmalarının yaratmış olduğu ortam ulusal ve uluslarası düzeyde ülkedeki mimarlık ve kentsel tasarım olgusunun gelişmesinde katkı sağlamakta; mimarlık, şehir planlama ve peyzaj mimarlığı gibi meslek disiplinlerinin ortak bir paydası olarak yeni bir düzlem haline gelmektedir. Türkiye’deki mimarlık yarışmalarında ‘kentsel tasarım’ ifadesi, yarışma adında ilk defa; 1980 yılında ‘Eskişehir Fuarı ve Dinlence Eğlence Kültür Alanları Kentsel Tasarım Yarışması’nda kullanılmıştır. Türkiye’de 1980 önemli bir eşiği tariflemektedir ve 1980 sonrası dönem kentsel tasarım yarışmalarının ortaya çıktığı, geliştiği ve olgunlaştığı bir dönemdir. Bu tez kapsamında Türkiye’de gerçekleşen kentsel tasarım proje yarışmaları da 1980’den sonra 10’ar yıllık dönemlere ayrılarak incelenmiş ve nasıl bir gelişme gösterdiği ortaya koyulmuştur. Bugün kentsel tasarım proje yarışmaları mimarlık, şehir planlama ve peyzaj mimarlığı gibi disiplinlerin arakesitinde yer alan alternatif bir üretim şekli olarak karşımıza çıkmakta ve bu düzlemde önemi gün geçtikçe artmaktadır. Bu çalışma kapsamında Türkiye’de gerçekleşen kentsel tasarım proje yarışma süreçleri incelenmiş, mevcutta var olan yarışma süreçleri adım adım ortaya koyularak nasıl bir yapıya sahip olduğu açıklanmış; buradan hareketle bu mevcut süreçler yarışmacıların perspektifinden, profesyonellerin deneyimleri ile ilişkilendirilerek ele alınmış ve bu bağlamda bir değerlendirme yapılmıştır. Bu değerlendirme kentsel tasarım yarışmalarına katılmış ve en az bir adet ödül almış 50 profesyonellerle yapılmıştır. Yapılan anket çalışması kapsamında profesyonellerin yarışma sürecine ilişkin görüşleri alınmış ve bu doğrultuda sürecin işleyen ve işlemeyen yönleri ortaya koyulmuştur. Buradan hareketle nasıl bir yarışma süreci olması gerektiğini ortaya koyan ideal bir yarışma süreci önerisi yapılmaya çalışılmıştır.
-
ÖgeAtıl Kent Mekanının Geçici Kullanım Yaklaşımı İle Değerlendirilmesi: Kadıköy, Yeldeğirmeni Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-07-29) Boz, Gökşen Ezgi ; Gürler, Ebru Erbaş ; 10119970 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignKüresel bir dünyada politik, ekonomik pek çok dinamiğin etkisiyle günümüz kenti, hızlı kentleşme ekseninde toplumun bir araya gelebildiği açık kamusal alanları baskı altında, iletişimin daha çok teknoloji esaretinde yapıldığı ve kamusal alan kavramının farklı eksenlere kaydığı sorunlu bir tabloyu tariflemektedir. Bu yapı içerisinde kent kurgusu değişirken, kent mekanının tariflenme durumu da değişmekte, belirli dinamiklerin etkisiyle atıllaşmaktadır. Kentte, farklı nedenlerle meydana gelen, sorunlu bir yapı ya da tam tersi bir bakış açısıyla rant kaynağı olarak görülen bu alanlar, günümüzde artan görüş birliği ile potansiyelleriyle kent ve kentliler için katkı sağlayacak alanlar olarak kabul görmeye başlamıştır. Çalışma kapsamında kamusal canlılığın sağlanabilmesi için atıllaşan kent mekanlarının yeniden değerlendirilerek kente kazandırılmaları gerekliliği, sorunların çözümüne yönelik alternatif bir yol olabileceği düşünülen geçici kullanımlar üzerinden değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu noktada atıl alanların sahip olduğu geniş kapsam nedeniyle çalışma, kentsel dış mekanlar üzerine yoğunlaşarak, yapı adası bazında bir ölçek yaklaşımı ile yürütülmüştür. İstanbul’un değişime açık yapısıyla kent mekanlarında atıllaşma süreçlerinin değerlendirilebileceği bir kent olacağı düşüncesi, Yeldeğirmeni Semti’nde yürütülen alan çalışması üzerinden ele alınmıştır. Çalışmanın temelinde, semtin kamusal açık alanların azlığı sorununa yönelik, atıl kent mekanlarının sınırlı hareket imkanı içerisinde rezerv ve çözüm alanı olarak değerlendirilebileceği düşüncesi bulunmaktadır. Kamusal canlılığın sağlanabilmesi için bu alanların, geçici kullanımlar üzerinden ele alınarak, mevcut sorunlara yere özgü sistematik bir öneri getirmek amaçlanmış, bu amaçla Yeldeğirmeni atıl alan varlığının tespiti, yere özgü tipolojileştirilmesi ve olası geçici kullanımların belirlenmesi çalışmaları yapılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda, atıl alanların geçici kullanımlarla değerlendirilmesi ile elde edilecek deneysel ve katılımcı ortamın, kamusal alan oluşturulması ve canlandırılması adına önemli fırsatlar sunabileceği görülmüştür.
-
ÖgeBir Başkentin Morfolojik Değişimi: Ankara Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Günay Boz, Melike ; Kubat, Ayşe Sema ; 630679 ; Kentsel Tasarım Ana Bilim DalıDünyadaki pek çok ülke başkentleriyle bilinmektedir. Başkentler, yaşanılan tarihsel süreçlere, kenti yönlendiren stratejik kararlara ve zamanla değişen koşullara yakından tanık olan ana kahramanlardır. Kentler gelişip büyürken morfolojik yapıları da değişmektedir. Kentlerin oluşumunda etkin role sahip olan planlama ve tasarım kararları da bu değişimlerden etkilenmektedir. Sözü geçen değişim sürecinin başkentleri özel kılan morfolojik karakterleri üzerinde önemli ölçüde farklılıkları ortaya çıkaracağı düşüncesi çalışmanın temel problemini oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı, bir başkentin zamanla değişimi ve gelişiminin morfolojik olarak analiz edilmesidir. Bu noktada araştırılan başlıca soru, bir başkenti diğer şehirlerden farklı kılan planlama kararları ve mekânsal özellikleri tespit etmek yönünde olmuştur. Bu sorunun tespitine yönelik olarak, kentsel değişime etki eden politikalar, ekonomik ve kültürel süreçler başkent kavramı özelinde araştırılmaktadır. Türkiye'nin başkenti Ankara da tarihsel gelişimi boyunca birçok planlama ve tasarım kararından etkilenmiş ve bu etkiler kentin özgün karakterini oluşturan alanlarda da kendini göstermiştir. Çalışma kapsamında, Ankara'yı başkent yapan özgün mekânsal ve karakteristik alanlar morfolojik olarak araştırılmış; bu alanları çevreleyen süreçler ve etmenler analiz edilmiştir. Çalışmanın yöntem kurgusu, iki farklı morfolojik yöntem ile başkenti tanımlamayı ve kentteki değişimi analiz etmeyi hedeflemektedir. Yöntemin uygulanmasında, Başkent Ankara'ya etki eden tarihsel dönemler ve planlama kararları kent ve bina ölçeğinde çalışılmaktadır. Cumhuriyet dönemi itibariyle Ankara'nın başkent karakterine yön veren önemli tarihsel dönemler ve planlama kararları tarihi haritalar ile incelenmiş ve başkent için özgün anlama sahip olan mekânlar tespit edilmiştir. Ankara'nın kentsel biçimlenişine etki eden tarihsel dönemlerin kent yapısına etkilerinin analizinde matematiksel bir yöntem ile çalışılmış ve Mekân Dizim (Space Syntax) yöntemi kullanılmıştır. Mekân Dizim yöntemi eşliğinde ulaşılan analitik bulgular ile, başkentin tanımlanmasında rol oynayan karakteristik yerlerin/ yapıların/ aksların kentsel ölçekte kanıtlanabilir veriler ile tespiti sağlanmıştır. Gerçekleştirilen analitik bulgularda, Başkent Ankara'nın Cumhuriyet dönemini yansıtan anıtsal nitelikte kent aksının günümüzde de varlığını koruduğu ancak; kentsel potansiyelinin azalarak yerini yeni dönemde gelişen ekonomik ve politik taleplerle birlikte batı aksına bıraktığı sonucuna ulaşılmıştır.
-
ÖgeBina-Kentsel Mekan Arayüz Özelliklerinin Kentsel Yaya Mekanlarına Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-03-23) Özsel, Seran Burcu ; Şener, Hasan ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignModern yasamın gereklerine göre şekillenen günümüz kentinde giderek önemini ve önceliğini yitirmeye başlayan “kentsel dış mekanlar”ı ve “yaya”yı yeniden kent yaşamına kazandırmaya yönelik bir çözüm olarak geliştirilen ve pek çok kentte yaygın olarak kullanılan “yayalaştırma uygulamaları”, çoğu zaman öngörüldüğü gibi sonuçlanmayabilmektedir. Gerek tasarım ve uygulama aşamasında bazı temel unsurların hesaba katılmaması, gerekse kullanıma ve kullanıcıya yönelik düzenlemelerin eksikliği ya da yetersizliği, yayalaştırılmış alanların insanların ilgisini çekmekte yetersiz kalmasına sebep olarak, bu mekanların kullanımını ve başarısını olumsuz yönde etkilemektedir. Yayalaştırma uygulamalarındaki bu problemlerden hareketle, bu çalısmada, “yayalara ayrılmış kent mekanlarında mimari unsurların rolü” ne dikkat çekmek istenmiştir. Bu amaçla öncelikle yaya mekanlarını çevreleyen binaların kentsel mekanla etkileşim yüzeyini oluşturan “arayüz” kavramı ele alınmıştır. Arayüzün bina ile kentsel yaya mekanı ilişkisinde etkili olan unsurları, biçim ve kullanım özellikleri olmak üzere iki ana başlıkta toplanmış, bu unsurların kentsel yaya mekanlarının kullanımına ve kalitesine etkisi araştırılmıştır. Araştırmadan edinilen bilgiler ışığında, İstanbul’daki iki yayalaştırma uygulaması üzerinde analiz ve değerlendirmeler yapılmış ve birtakım sonuçlara varılmıştır. Elde edilen bu sonuçların bir anlamda bir rehber oluşturarak, kentsel yaya mekanlarına yönelik yapılmış olan uygulamaların iyileştirilmesinde ya da ileride yapılacak olan çalışmaların başarısında etkili olabileceği düşünülmüştür.
-
ÖgeBüyük Caddelerin Gelişimi Ve Çağdaş Tasarım Kriterlerince Değerlendirilmesi İstanbul,şişli- Cumhuriyet Ve Halaskargazi Caddeleri Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-09-29) Üzmez, Elif ; Bölen, Fulin ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignÇağdaş kentsel yaşam düzeninde küresel ekonomik yapılanma içinde yer edinmeye çalışan tüm dünya kentlerinde ‘kentin mekan kalitesi’ kavramından bahsedilmektedir. Bu noktada; kentlerin tarihi ve yeni kent merkezleri, kent kimliğini vurgulayan mekansal öğeleri, kent yaşamının aktif olduğu çağdaş kamusal alanları ve tüm bunların tutkalı sayılabilecek yaşayan ve iyi planlanmış caddelerin tasarım kriterleri, bakım ve yönetim organizasyonları önem kazanmıştır. Çalışma kapsamında metropollerde kentsel estetik ve imajın simgesi haline gelmiş Büyük caddelerin mekansal ve işlevsel özellikleri konu edilecek ve tarihsel gelişim sürecinin ardından evrensel tasarım kriterleri belirlenmeye çalışılacaktır. Dünya örnekleri ile desteklenen hipotez, alan çalışması olarak İstanbul Şişli-Cumhuriyet ve Halaskargazi caddelerini ele almıştır.
-
ÖgeBüyük Ölçekli Uluslararası Etkinliklerin Kentlerin Pazarlanması Bağlamında Değerlendirilmesi: Antalya 2016 Botanik Expo Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016) Kantürer, Ece ; Gülersoy, Nuran Zeren ; 10136766 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignKent, tüketimin hızla arttığı toplumlarda, yeni sermaye arayışlarının bir parçası olarak pazarlanabilir bir ürün halini almıştır. Yatırımcıların, kurumların ve turistlerin dikkatlerini kentlere yöneltmek adına yapılan pazarlama çalışmaları sayesinde uluslararası çevrede çok tanınmayan bir kent bir anda cazibe merkezi haline gelmektedir. Kentlerin tanıtımında kullanılan araçlar içerisinde, kente ait önemli bir mimari eser, kente özgü olan bir değer ya da ürün, kentin coğrafi özellikleri ya da kentin ev sahipliği yaptığı büyük ölçekli uluslararası etkinlikler bulunmaktadır. Bu araçlar içerisinde büyük ölçekli uluslararası etkinlikler diğer pazarlama araçlarından bir adım öne çıkarak, belirli bir zaman aralığı içerisinde ev sahibi kentin tanıtımına katkıda bulunduğu gibi etkinlik süresince kentin ekonomisini canlandırmakta, iş gücü, alt yapı ve hizmet olanaklarını iyileştirmektedir. Büyük Ölçekli Etkinlikler, etkinlik süresince ve etkinlik sonrası kullanım planlaması doğru yapıldığı takdirde 1998 Lizbon Expo-Dünya Fuarı ya da 1992 Barselona Olimpiyatları sonrasında olduğu gibi kentlere uzun vadede katkıda bulunmakta hem etkinlik alanının hem yakın çevresinin değerini önemli ölçüde arttırmaktadır. Fakat 1984 Louisiana Expo-Dünya Fuarı ya da 2004 Atina Olimpiyatları örneklerinde olduğu gibi, iyi planlanmayan büyük ölçekli etkinlikler bu kentlerin uzun vadede ekonomik kriz yaşamasına neden olabilmektedir. Bu çerçevede, 2016 senesinde Türkiye'de ilk kez düzenlenen Antalya 2016 Botanik Expo önemli bir araştırma alanı olarak belirlenmiştir. Alanın etkinlik süresince ve etkinlik bittikten sonraki kullanımı ile ilgili araştırmalar yapılmış, geleceğe yönelik öneriler geliştirilmiştir.
-
ÖgeBüyük Veri İle Kentsel Ritmin Ölçülmesi: İstanbul Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-06) Gökçe, Pınar ; Terzi, Fatih ; 302365 ; Urban and Reigonal planningKentlerin sahip olduğu zamansal özelliği ifade eden kent ritimleri kent aktivitelerinin zaman ile ilişkisini kent mekânında görmemize yardımcı olmaktadır. Özellikle sanayi devriminden ve internetin icadından itibaren artan hareketlilik ile birlikte kentlerin ritimlerinin analiz edilmesi karmaşıklaşmış ve hareketliliğin kayıt altına alınmasının zorluğu ile birlikte kentin dinamik yapısı yeterince anlaşılamamıştır. Statik bir süreç gibi düşünülen kentsel planlama ve tasarım anlayışına koşut olarak, artık hareketli kent yaşamına uyum sağlaması açısından dinamik bir süreç olarak kent planlamasında, tasarımında ve yönteminde ihtiyaç duyulan anında müdahale ve hızlı operasyonel müdahaleler için kentsel ritim çalışmaları bir gereklilik haline gelmektedir. Büyük verinin yükselişi ile beraber, gelişen bilgi keşfi süreci, kentsel bilişim alanında yarattığı yenilikler mekânsal analizlerde de gelişme sağlamış ve kentsel ritim çalışmaları için de bir fırsat sunmaktadır. Ritmin sahip olduğu karmaşıklığı Lefebvre polyrhthm olarak tanımlarken, Crang kentsel ritimleri birbirine benzer ritmik alanların olduğunu öne sürmektedir. Bir başka görüş olan pacemaker ise çeşitli aktivitelerin kentsel ritimler üzerinden değişiklik yarattığını vurgulamaktadır. Zaman ve mekânnın temel olduğu bu yaklaşımlar temelde mekânın konumu itibari ile sahip olduğu özelliklerin yanında zamansal olarak da bazı niteliklere sahip olduğunu savunmaktadır. Mekanların zamansal olarak birbirine benzemesi ya da zamansal olarak birbirinden ayrışması mümkündür. Kentlerin bu dinamik yapısını takip etmek günümüze kadar kent bütününde zordu. Planlama ve tasarım araçlarının gelişmesi ve kentlerin okunabilirliği için önemli bir nokta olan kentin dinamik yapısını okuma, yani yılın belirli döngüsel periyotlarına ve sosyal aktivitelerine bağlı olarak artan ve azalan ritim, gelişen teknoloji sayesinde kent bütününde izlenebilir bir hal almıştır. Dijital ayak izleri olarak da geçen bu kayıtlar, insanların mekânda gerçekleştirdikleri aktiviteleri sanal ortamda kayıt ederek bu izlerin gözlemlenebilir bir olguya dönüştürmektedir. Kentsel ritmin önemli bir katmanı olan kentsel hareketliliğin değişimi kentlerin büyümesi ve yayılması ile birlikte çeşitlenmiş ve zamansal farklılaşmalar ortaya çıkarmıştır. Ulaşım kartları gibi çeşitli teknolojiler sayesinde bu hareketliliğin izlenmesi bir fenomen olmaktan çıkmıştır. Bilgisayarların kent mekanına ve kent yönetim süreçlerine girmesi ile birlikte başlayan kentsel bilişimin gelişmesi akıllı kent yaklaşımlarını geliştirmiştir. Akıllı kentlerin sunduğu siber fiziksel sitemler ve oluşturduğu güçlü bağlantılar sayesinde artan kentsel büyük veri, yeni veri odaklı yaklaşımları geliştirmekte ve daha net sonuçlar sunmaktadır. Kentsel bilişim doğrultusunda geliştirilen yaklaşımlar kent yönetimi, kaynak kullanımı, politika gelişme süreçleri gibi birçok alanda gelişme sağlamıştır. Yaşanan bu gelişmeler ile birlikte büyük veri teknolojilerinin de gelişimi sayesinde kentsel büyük verinin analizi planlama ve tasarım alanın kentsel mekân kalitesini arttırmaya yardımcı olacak bir dizi analiz fırsatı sunmaktadır. Kentsel büyük verinin sunduğu ve sunacağı imkanlar göz önüne alındığı vakit kentsel büyük verinin nasıl ele alındığı, işlendiği ve büyük veriden nasıl yarar sağlandığı önemli ve kritik bir hal almaya başlamıştır. Büyük veriden elde edilecek faydaların hızlı ve pratik olması yönündeki ihtiyaç kent plancısı ve tasarımcısını bu konuda çalışmaya itmektedir. Plancı ve tasarımcının günümüz teknolojisine adaptesi kent yönetimleri açısından önemli olmaya başlamıştır. Bu tez kapsamında İstanbul bütününde büyük veri yardımıyla kentsel ritim modeli geliştirilmiş ve bu model üzerinde mekânların sosyal ve döngüsel takvimlerden nasıl etkilendiği bilgi keşfi yaklaşımı ile ortaya koyulmuştur. 12 adımlı kentsel hareketlilik ritim modeli geliştirilerek sosyal ve döngüsel ritimler değerlendirilmiştir. 2 ana aşamadan oluşan kentsel hareketlilik ritim modelinin ilk aşaması büyük hacimdeki veriyi çalışmanın amacına uygun olarak bir veri özeti sistemi geliştirmektedir. Çeşitli veri dönüşümleri ve bilgi özetleme pratikleri ile birlikte veri hacminde %99,9 oranında bir azalma sağlanarak İstanbul bütününde yıllık, mevsimlik, aylık, haftalık, günlük ve saatlik ritim analizlerinin yanında sosyal taksimler olan, bayram dönemleri, eğitim başlangıç ve bitiş tarihlerinde kentsel ritim analizleri gerçekleştirilmiştir. İstanbul ölçeğinde 2018 yılı kentsel ritim sonuçlarında kent merkezinde yoğun olan hareketlilik Zincirlikuyu aktarma istasyonun noktasal bir birikme gösterse de kentin en hareketli bölgesi Tarihi Yarımada olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında kentin ana bir arteri olan metrobüs hattı boyunca yığılma göstererek kentsel ritim, kentin yeni arterleri hakkında da ipuçları vermektedir. Çeperlerde azalmakta olan kentsel ritim, kentin doğusunda bulunan Gebze bağlantısında dikkat çekmektedir. Gebze ile bir ekonomik-sosyal koridora sahip olan İstanbul, kentsel ritim açısından da sınırda da bir artış göstermektedir. Mevsimlik ritim analizi sonuçlarına göre İstanbul’da %11’ik bir ritim azalışı görülmektedir. Yaz aylarında insanların kent dışına çıktığını veya dışarı çıkmayı daha az tercih ettiğini gösteren bu analiz sonucunda turistik bölgelerin yaz aylarında kentsel ritim artışı olduğu elde edilmiştir. Zaman ölçeği daraltılıp aylık analizler yapıldığında kent ritminin en çok azaldığı ay ağustos ayı, en çok yükseldiği ay ise kasım ayı olarak karşımıza çıkmaktadır. Zaman ölçeği hafta ölçeğinde daraltıldığı zaman hafta içi ve hafta sonu ritim farklılıkları karşımıza çıkmaktadır. Hafta içi benzer kentsel ritme sahip olan şehir cumartesi günü düşüşe geçmekte ve pazar günü en düşük kentsel ritim değerine gelmektedir. Hafta için sabah 6:00–9:00 saatleri arasında iş ve okula gidiş saatleri olarak kabul edilen zaman dilimi kentin en hareketli zaman dilimi olurken akşam 17:00 ve 19:00 saatleri arası insanların eve dönüş zaman dilimini oluşturduğu görülmektedir. Sabah saatlerinde konut bölgelerinde başlayan kentsel ritim öğlen saatlerinde kent merkezinde yoğunlaşırken akşam saatlerine konut bölgelerine yeniden dağılmaktadır. Döngüsel takvimlerin rutinlerinde etkilerini görebildiğimiz sosyal takvimler kent hareketliliğinde değişiklik yaparak kentsel ritmi değiştirmektedir. Eğitimin başlangıcı ile birlikte artan kentsel ritim, bayramlarda bütün kent ritmi değişirken ve futbol maçı gibi etkinlikler daha bölgesel yerlerde ritim değişikliklerine neden olmaktadır. Sosyal takvimlerin oluşturduğu mekânsal ritmik değişiklik döngüsel ritimlere göre daha fazla hissedildiği görülmektedir. Geçmişe yönelik döngüsel ve sosyal takvimler bazında kentsel ritim analizi değerlendirildiğinde kentin dinamik sistemi anlaşılmakta ve gelecekteki etkinliklerde nasıl bir tepki vereceği tahmin edilebilir duruma gelmektedir. Yapılan bu döngüsel ve sosyal zaman dilimlerine bağlı analizlerden insanların dönemsel ve saat olarak hangi bölgelerde yoğunlaştığını, sürekli bir hareket içinde olan kent yaşamının nerelerde yoğunlaştığını statik olmaktan çok dinamik bir biçimde gözlemleme imkanını bize sunmaktadır. Statik planlamanın yanında dinamik planlama için bir zemin sağlama potansiyeli olan kentsel ritim çalışmaları kentin yeniden yorumlanmasına ve zamansal olarak nasıl müdahaleler gerektirdiği açısından plancılar ve kent yöneticileri için yeni bir bakış açısı sunması önemli bir konu haline gelmektedir. Dinamikleşen kent sisteminin çözümlenmesi ve izlenebilmesi için şehir plancısı artık geleneksel yöntemlere ek olarak kenti okumanın yeni bir yolunu aramaya girmiştir. Kent yönetiminin artık operasyonel bir sistem bütününde işletilmesi gerekliliği plancıyı/tasarımcıyı kendi çerçevelenmiş rolünden çıkarıp yönetimin ve uygulamanın her alanında yön gösterici bir rol biçmeye itmektedir. Dinamikliği artan kentlerin yeni yönetim anlayışında operasyonel müdahale biçimleri için anlık olarak kenti izleyip analiz edebilme yeteneği kent planlama sistemlerinin göz ardı edilemez bir parçası haline gelmektedir. Geliştirilen kentsel ritim modeli ile birlikte İstanbul’un hareketlilik üzerine dinamik yorumlaması gerçekleştirilebilmektedir. Bu tez çalışması, mevcut analizlerle kentleri izlemenin bir alternatifi olarak dinamik kent yapısını izleme adına başvurulacak uygulamalar için bir yol gösterici niteliktedir.
-
ÖgeCumhuriyet Dönemi İşçi Yerleşkeleri Ve Lojman Alanlarının Kente Olan Etkileri: Zonguldak Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-30) Akçadoğan, Melek ; Ergun, Nilgün ; 10042239 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignEndüstri devrimi, Avrupa'da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların üretime olan etkisi ve buhar gücüyle çalışan makinelerin makineleşmiş endüstriyi doğurması, bu gelişmelerin de Avrupa'daki sermaye birikimini arttırması olarak açıklanırken, üretim ise mal ve hizmetleri bir dizi işlemden geçirerek biçim, zaman ve mekân boyutuyla faydalı hale getirmek veya faydalılıklarını artırmaya yönelik her türlü etkinlik olarak açıklanır. Zaman ve mekanın üretimdeki önemli kriterler olduğu tanımından anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda endüstri ile hat safhaya çıkan üretim için zaman ve mekanın iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu gaye sonucunda kontrollü üretimin sağlandığı fabrikalar ve zaman kaybını aza indiren lojmanların ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur. İlk sanayi kentlerini barındıran ve sanayinin lokomotifleri olan İngiltere, Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerindeki ilk lojman örnekleri dikkat çekicidir. 1. Dünya savaşı sonrasında toparlanmaya çalışan yeni bir Cumhuriyet olan Türkiye ilk olarak üretim faaliyetlerine geçmeli ve çağdaşı olan diğer Avrupa ülkeleri ile aynı seviyeye gelebilmeliydi. .Bu amaçla ülkenin çeşitli bölgelerinde ilk santraller kurulmaya başlanmıştır. Kurulan bu ilk santraller ile Alpullu, Nazilli, Bursa, Kayseri, Karabük, Zonguldak, İzmit gibi şehirler için kırılma noktaları sağlanmıştır. Santraller sadece üretim yapmayacak aynı zamanda ülkenin gereksinim duyduğu yeni bir toplum yapısını oluşturacaktır. Zonguldak kenti, fiziksel ve sosyal yapısının oluşumunda varoluş nedeni olan taş kömürünün etkisi çok büyüktür. Zonguldak taşkömürü havzasının üretime başladığı 1840’lı yıllardan günümüze kadar bölgede birçok işçi lojmanı ve barınağı inşa edilmiştir. Her dönem barınma birimi, kendi ekonomik ve sosyal yapısını göstermesi açısından önemlidir. Osmanlı dönemindeki mahkûm işçiler için üretilen işçi barakalarından Cumhuriyet dönemi bahçeli işçi lojmanlarına kadar değişik yelpazede işçi konutları oluşmuştur. Bu tip yerleşkeler ilk olarak içinde yaşayan insanları farklı şekilde geliştirmiş ve bulundukları şehirleri de etkilemişlerdir. Artık üretim yapmayan bir çok fabrika ve lojman birimi kentin bir köşesinde atıl olarak durmaktadır. Bu tip alanlar kentsel hafıza için önemli, geçmişin endüstri yapılarıdır. Tez kapsamında incelenen İlk Çatalağzı Termik Elektrik Santrali ve Türkiye Taş Kurumu’na ait birçok yerleşke korunması gereken, atıl durumdaki yapılardır. Böylesi değerli ve bir bütün olarak anlam ifade eden yerleşkelerin tamamının ivedilikle tescillenmesi gerekmektedir. Sonrasında ise yerleşkenin teknolojisinin yenilenerek sanayi işlevini sürdürmesi, bu mümkün olmuyorsa yeniden işlevlendirerek bölgeye kazandırılması yerinde olacaktır. Ayrıca bir alt başlık olarak günümüz sorunlarından olan kapalı siteler içinde incelediğimiz işçi yerleşkeleri bir gelecek senaryosu çizebilir.
-
ÖgeÇağdaş Kentsel Tasarım Paradigmaları, Yeni Kavramlar Ve Kentteki Yansımaları(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Ulushan, Nur ; Giritlioğlu, Cengiz ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignBu çalışmada, kentsel tasarım teorisi ve kentsel tasarım uygulamaları arasındaki farklılıklar sorgulanmıştır. Kentsel tasarımın geçmişten günümüze gelişimi incelenmiş, çağdaş kentsel tasarım kuramları açıklanmış, kuramların sınıflandırılmasındaki farklı yaklaşımlara değinilmiştir. Kentlerdeki sosyal, kültürel, ekonomik, politik dönüşümlerin ve tasarıma yeni katılan kavramların kentte ve kentsel tasarımdaki yansımaları incelenmiş, dünyada gerçekleştirilen güncel kentsel yenileme örnekleri değerlendirilmiştir. Bu doğrultuda kuram ve uygulama arasındaki farklılaşma vurgulanmış, sebepleri açıklanmış, yerel yönetimlerin eksiklerine ve yasal boşluklara değinilmiştir. Edinilen bilgiler doğrultusunda ülkemizde kentsel tasarım teorisinin pratiğe dönüştürülebilmesi ve sürdürülebilir kentsel çevreler yaratılabilmesi için yapılması gerekenler tartışılmıştır. Kentsel tasarımın sürecine ilişkin kuramsal ve kurumsal yapılanmanın nasıl olabileceği görüşüne yer verilmiştir.
-
ÖgeÇağdaş Sanatta Kamusal Alanın İnşası: Uluslararası İstanbul Bienali Üzerine Okuma(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-03-13) Atıcı, Melike ; Akpınar, İpek ; 10029500 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignKamusal alanlar, toplumun farklı katmanlarına eşit ve bağımsız erişim hakkı sunmalarıyla bireyler arasındaki iletişim ve etkileşimin temel ortamını oluşturur. Toplumsal hayatın sürekliliğini sağlayan ve kalitesini yükselten bu mekanlar, özellikle günümüz küreselleşen kentinde – bireylerin kendini ifade etme, kendi gibi olmayanla karşılaşma ya da benzer fikirleri paylaştığı bireylerle örgütlenme ortamı olma gibi – işlevlerini yitirmeye ve parçalanmaya başlamıştır. Bu noktada, kamusal alanın yitirdiği işlevleri yeniden edinmesini ve hatta yeni anlamlar kazanmasını sağlayan ‘kamusal sanat’ bu çalışmanın omurgasını oluşturmaktadır. Geleneksel sanat kurumlarının sınırları dışına çıkarak tüm toplum tarafından erişilebilir kamusal alanlara taşan sanat, bu mekanlarda yeni ilişkileri olanaklı kılar. Genel olarak müze ve galerilerin dışında gerçekleştirilen sanat pratikleri olarak tanımlanan kamusal sanat, sadece çağdaş sanat tartışmaları için değil aynı zamanda toplumun farklı katmanları arasındaki çok boyutlu ilişkiler için de alternatif bir zemin oluşturur. Kamusal sanatı konu edinen kaynakların çoğu 1960’ların Dadacı yaklaşımını kamusal sanatın öne çıkma tarihi olarak kabul etse de sanatın kamusallaşma süreci aydınlanma dönemine kadar dayanır. Aydınlanmadan başlayarak sanatın tüm kamusallaşma süreci dikkate alındığında; bugün, çağdaş kamusal sanatın en önemli araçlarından biri olarak çağdaş sanat bienalleri belirir. Değişen neoliberal dünya düzeninde kentlerin bir çeşit temsillerini oluşturan çağdaş sanat bienalleri, bir taraftan içerdikleri sanat çaışmalarıyla – gerçekleştirildikleri süre boyunca – kentsel kamusal mekana yeni anlamlar kazandırmsyı hedeflerken bir taraftan da, süreklilik sağlaması durumunda, kentin köklü dönüşümler yaşamasına neden olabilen etkinliklerdir. Kentsel kamusal alana yerleştirilen sanat eseri tanımının kamusal sanatın kamusallığını sadece ‘fiziksel erişilebilirlik’ açısından değerlendiren indirgemeci bir yaklaşım olduğunu kabul edersek, sanatın ‘kamusal’ kimliği kazanmasında hangi değişkenlerin rol oynadığı önem kazanır. Çağdaş sanat bienallerini, kamusal sanat bağlamında değerlendirmeyi amaçlayan bu çalışma, bu değerlenirmeyi üç ana kavram üzerine kurgular: mekan, izleyici ve kamusallık. Sanatın kamusallaşma sürecinde bugün gelinen noktayı anlayabilmek için çağdaş sanat bienallerine odaklanan bu çalışma, Uluslararası İstanbul Bienali’nin kentsel kamusal alanla kurduğu ilişkiyi kamusal sanat kavramını üzerinden inceler.
-
ÖgeÇocuk Oyun Alanlarına Kapsayıcı Yaklaşımlar(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-11-09) Pola, İpek ; Ayataç, Hatice ; 10092303 ; Kentsel Tasarım ; Urban Designİçinde bulunduğumuz yüzyılda çocuk için oyunun önemi hiç bir kaynak tarafından reddedilmemektedir. Oyun sayesinde çocuğun fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimi sağlanmış olur. Çocuk için en temel öğrenme araçlarından biri oyundur. Çocuk oyun oynarken yeni şeyler keşfetme ve öğrenme fırsatı bulur. Ayrıca kendini ifade etmenin ve dış dünya ile iletişim kurmanın değişik yollarını öğrenmiş olur. Oyunun çocuğun zihinsel ve sosyal gelişimine etkisinin yanı sıra fiziksel gelişimine olan etkisi de göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Oyun sayesinde çocuk özgür bir biçimde ve güvenli bir ortamda fiziksel gelişmini sürdürme olanağı bulur. Sağlıklı bedensel ve zihinsel gelişim için en uygun alanlar iyi tasarlanmış çocuk oyun alanlarıdır. Çocuklar bu alanlarda hem zihinlerini geliştirecek yaratıcı aktivite olanakları bulurlar, hem yaşıtları ile güçlü bir sosyal iletişim kurar, hem de vücutlarının ve hormonlarının sağlıklı bir biçimde gelişmesini sağlayan çeşitli fiziksel aktiviteler içinde bulunurlar. Bu açıdan çocuk oyun alanları kent içerisinde bulunması gereken en önemli kentsel donatılardan sayılabilir. Bu alanlar engelsiz çocuklarla birlikte farklı yetilerdeki engelli çocukların da kullanımına olanak tanımalı ve bütün çocuklar tarafından kolay, kısa sürede ve güvenli bir şekilde ulaşılabilir durumda olmalıdır. Engelli ve engelsiz çocukların bir arada oynayabileceği çocuk oyun alanları tasarlanırken engelsiz çocuklar ayrı tutulmamalı, aksine engelli çocukların diğer engelsiz yaşıtlarıyla bir arada oyun oynayabilecekleri kapsayıcı tasarım yaklaşımını benimsemiş uygulamalar hayata geçirilmelidir. Günümüzde özellikle ülkemizde kentlerimiz her geçen gün artan yapılaşma nedeniyle beton yığınlarına dönüşürken çocukların bu betonlaşmadan uzaklaşarak yaşıtlarıyla bir arada vakit geçirerek rahatlayabileceği mekanlar giderek azalmaktadır. Binalar arasında sıkışıp kalan ve ezbere konulmuş çocuk oyun elemanlarından oluşan çocuk oyun alanları çocuklar açısından son derece güvensiz olmakla birlikte ilgi çekici olmadıklarından dolayı çocukların ihtiyaçlarına cevap vermemektedir. Engelli çocukların da kullanılabileceği oyun alanları ise neredeyse yok denecek kadar azdır. Ayrıca engelli çocukların hem bu alanlara bireysel olarak ulaşamamaları hem de oyun alanları içinde bulunan ekipmanları kullanamamaları oyun ortamından dışlanmalarına neden olmaktadır ve bu başlı başına büyük bir sorun olarak kabul edilmelidir. Bu tez kapsamında çocukların vazgeçilmez oyun mekanlarından olan çocuk oyun alanları ve bu mekanların kapsayıcılığının önemini sorgulamak için İstanbul’da çalışılmıştır. Araştırma iki aşamada yürütülmüştür. İlk olarak İstanbul’da bu amaçla tasarlanan çocuk oyun alanları, kapsayıcı oyun alanlarının tasarım ilkeleriyle değerlendirilmiştir. İkinci olarak İstanbul’da yaşayan bedensel ve ortopedik engelli çocukların kapsayıcı çocuk oyun alanlarıyla ilgili değerlendirmeleri alınmıştır. Çocukların kapsayıcı çocuk oyun alanları ile ilgili değerlendirmelerini almak amacıyla hazırlanan anket yardımıyla, İstanbul İli Bakırköy İlçesi’nde bulunan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Müdürlüğü’ne bağlı bulunan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Florya Engelliler Yaz Kampı’nı ziyaret etmekte olan 7-17 yaş aralığındaki çocuklara, ailelerine ve gerek duyulduğunda burada görev yapmakta olan eğitmenlere önceden belirlenmiş sorular sorularak oyunu nasıl tanımladıkları, çocuk oyun alanları hakkında ne düşündükleri ve yakınlarında bulunan mevcut çocuk oyun alanlarını kullanıp kullanamadıkları gibi konulara cevaplar aranmıştır. Anketlerden elde edlien sonuçlar ve yerinde yapılan gözlemler neticesinde oyunun ve çocuk oyun alanlarının çocukların sağlıklı gelişimi için hayati öneme sahip olduğu ve oyunun çocukların en büyük eğlenme ve öğrenme aracı olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca özellikle İstanbul’da son yıllarda yaşanan yoğun trafik ve düzensiz yapılaşma yüzünden çocukların sokaklarda eskiye oranla çok daha az oynayabildiği ve bu nedenle tasarlanmış kamusal çocuk oyun alanlarının giderek artan bir şekilde önem kazanmaya başladığı anlaşılmıştır. Fakat kentte yaşayan çocuklar ve yetişkinler gerek konumları gerek sayıca az olmalarından dolayı bu alanlara istedikleri an ulaşamamakta veya çok zor şartlarda ulaşabilmektedir. Anketin de hedef kitlesi olan bedensel ve ortopedik engelli çocukların cevapları dikkate alındığında çocukların engel durumları nedeniyle çevrelerinde yer alan çocuk oyun alanlarına erişemedikleri ve bu nedenle daha çok kendi evlerinde oyun oynamak zorunda kaldıkları açıkça görülmektedir. Çocuk oyun alanlarına başkalarının yardımıyla erişebilen az sayıda çocuk bulunsa bile bu çocuklar mevcut çocuk oyun alanlarındaki çocuk oyun elemanlarını kullanamadığından ve alanda bulunan engelsiz yaşıtları kendileriyle bir arada oyun oynamaktan çekindiğinden çocuk oyun alanlarını kullanamamaktadır. Kısacası bedensel ve ortopedik engelli çocuklar kamusal mekanlarda bireysel fiziksel güç gerektiren hiçbir fiziksel aktiviteyi tek başına yapamazken çocuk oyun alanlarında da durum değişmemekte ve büyük çoğunluğu gerek bu alanlara erişimde gerekse alan içerisindeki kullanımlarda yaşadıkları engeller ve sıkıntılar nedeniyle oyun ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Hem engelli hem de engelsiz çocukların bir arada oyun ihtiyaçlarını karşılayabilmesi çocukların gelişimi için son derece önemli olduğundan mevcut oyun alanlarının kapsayıcı tasarım ilkeleri benimsenerek revize edilmesi ve yeni tasarlanacak her çocuk oyun alanında bu ilkelerin bir zorunluluk değil aksine tasarım anlayışı olarak dikkate alınarak tasarımların bu yönde geliştirilmesi gerekmektedir. Böylece dünya üzerindeki her yaşta ve her özellikteki çocuk oyun oynama hakkını karşılama şansını yakalamış olacaktır.
-
ÖgeÇok Katmanlı Kentlerde Kimlik Sorunsalı: Palimpsest Bir Kentsel Alan Olarak Ulus Örneğinin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-07-19) Arusoğlu, Zeynep Erözkan ; Ocakçı, Mehmet ; 10008231 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignKentsel mekanın kimliği kentlinin kent mekanıyla etkileşimi ile şekillenir. Planlama ve tasarım disiplinlerinin kentleri fiziksel olarak şekillendirdiği günümüzde kentlinin mekanla etkileşimi kentsel planlama ve kentsel tasarım kararlarından doğrudan etkilenir. Örneğin farklı tarihsel dönemlere ait yapı ve kalıntıların kentsel mekandaki biraradalığı bazı örneklerde kente zenginlik katan bir imge olarak belleklerde yerini alırken kimi örneklerde ise yanlış kentsel tasarım ve planlama kararları sonucu algılanamaz ve kentlinin belleğinde yer almaz. İnsan mekan ilişkisi, mekanın kentli tarafından algılanması, benimsenmesi ve kolektif bellekte yerini alarak bir kentsel kimlik öğesine dönüşmesi açısından birincil önemdedir. Çünkü tarihsel süreklilik içerisinde kentlerin tarihi değerlerinin korunması ve yenileri yapılırken eskiyle uyum içinde olan yapılar/kentsel mekanlar oluşturulması bu farkındalığa bağlıdır. Kısacası, kent kimliği kenti oluşturan fiziksel, sosyal ve doğal yapıların sürekliliğiyle geleceğe taşınır. Sanayi devrimi ile başlayan süreçte kırdan kente göç artmış, kentler eskisine nazaran çok büyük insan kalabalıklarının barındığı, çalıştığı, üretim ve tüketim faaliyetlerini gerçekleştirdiği devasa yapılar haline gelmiştir. Özellikle 19.yüzyıl sonu 20.yüzyıl başında kentlerin çehreleri değişmiş, eski alışkanlıklara göre şekillenen tarihi kent merkezleri yeni kalabalıkların ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelmiş, bu durum karşısında bazı kentler eski merkezleriyle birlikte yıkım ve yeniden inşa faaliyetleri sonucu tamamen değişmiş, bazıları ise yetersiz olan eski merkezi gerisinde bırakarak boş alanlara doğru yayılmış, bazıları geçmişin izlerini korumayı başarmış, bazı kentler ise değişen şartlara uyum sağlamak için tarihten gelen izlerini büyük oranda kaybetmiştir. Ankara yüzyıllarca bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir kenttir. Günümüzde farklı dönemlere ait yapısal izler hala belli oranda okunaklıdır. Ancak bir parşömenin kazınıp yeniden üzerine yazı yazılması ve eski yazının izlerinin parşömende az da olsa kalması gibi Ulus’ta da zaman içerisinde bir çok farklı nedenle geçmişe ait yapılar silinmiş ya da tahrip olmuş ancak yer yer izleri kalmıştır. Bu özelliğiyle bir çok tarihi kentte olduğu gibi Ankara’da da metaforik olarak ‘palimpsest’benzetmesi yapılabilir. Bu tez kapsamında Ankara’nın tarihi kent merkezi olan Ulus bölgesinin kentsel kimlik öğelerinin belirlenip değerlendirilmesi ve mevcut durumda algılanabilirliği ve ulaşılabilirliği düşük olan tarihsel ve kültürel katmanlarının kent kimliğine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Ulus’un beşeri, doğal ve yapay çevreden kaynaklı kimlik bileşenlerinin tespit edilmesi için alan çalışması, kentsel analizler ve anket çalışması yapılmıştır. Özetle, bu çalışmanın amacı gitigide aynılaşan kentlerden biri olan Ankara’nın tarihi kent merkezi olan Ulus bölgesinde, kent kimliğini özgün kılan tarihi ve kültürel katmanların kentlinin algısında ve günlük yaşamındaki yerinin tespit edilmesi, kent mekanında yer alan katmanlı yapının kent kimliğine etkisinin olup olmadığının araştırılmasıdır. Bu amaçla bir anket çalışması yapılmış ve mevcut katmanlı yapının kent kimliğini oluşturan öğeler arasında yer almadığı tespit edilmiştir. Mevcut durumda yanlış uygulamar ve eksik kentsel tasarım kararları nedeniyle çok katmanlı yapının okunaklı olmadığı ve kentliler tarafından algılanmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kent Kimliği, Kentsel Katman, Palimpsest, Kolektif Bellek, Kentsel İmge, Ankara, Ulus.
-
ÖgeDerin Ekoloji Bağlamında Kentte Sokak Hayvanlarıyla Birlikte Yaşamak Olgusunun İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-02-21) Ürgüplü, Gülçin ; Hacıhasanoglu, Orhan ; 465382 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignÇalışmanın konusu özellikle son yıllarda Sokak Hayvanlarına yönelik yapılan istenmeme baskısının irdelenmesi ve sokak hayvanları için kentlerde nasıl bir yaşam alanı oluşacağının araştırılmasıdır.Giriş bölümünde günümüzde ekolojik kriz ve yaşanılan sorunlardan bahsedilerek , bu ekolojik krizin sebebinin insanoğlu kaynaklı olduğu anlatılmaya çalışılmıştır.İnsanoğlunun doğaya verdiği zarar ve gelecek nesillere bıraktığı sorunlar anlatılmıştırGünümüzün en büyük sorunlarının ana kaynağı olan insan merkezci bakış açısı tüm yönleriyle anlatılmaya çalışılmıştır. İnsan merkezci bakış açısına karşı ve tam tersi görüşleri savunan çevre merkezci temelli Derin Ekoloji kavramı üzerinde durulmuştur.. Derin ekoloji kavramının belli ilkeleri bulunmaktadır. Bu ilkeler ışığında “her türlü canlı” hakkına saygı duymaktadır.Derin Ekoloji, tüm yaşam biçimlerini birbiri için eşitleyen bir kavramdan söz eder. “İnsan , yaşamak ve yaşamaya bırakmak zorundadır” ilkesini savunur.İnsanoğlunun doğadan kopuk yaşayısı , onu her türlü sevgiden uzaklaştırmıştır. Hayvan sevgisi günümüzde yok olmuştur. Oysaki Hayvan sevgisi hayatımızı güzelleştirmekte, rahatlık ve kendine güven duygusu vermektedir. Kentlerde birçok etken ( insan yoğunluğu, trafik, yüksek katlı binalar, yeşil alanların azlığı.. vb.) insan üzerinde stres yapmaktadır. Bu nedenlerden dolayı kentlerden hayvanları uzaklaştırmak insanoğlunu iyice yalnızlığa itmektedir. Kentlere hayvanları geri çağırmak olarak incelenen zoopolis örneği, hem hayvanlara hemde insanoğlunun bu yarattığı problemlere bir çare niteliğindedir. Kent ekosisteminde yer alan her türlü canlıyı koruma adı altında planlamaların yapılması gerektiği tezin sonuç bölümünde değerlendirilmiştir. Kentler de insan ile birlikte yaşamaya alışmış sokak hayvanlarını da bu planlamalar içerisinde düşünerek kent içerisinde belli yaşam alanları oluşturulmalıdır. Bu bağlam da Sokak hayvanlarının da belli bakım ve sağlık koşulları altında insanla ortak bir yaşamda yaşamasının sağlanması gerekliliği ve bu durumu hangi kentsel mekanlarda hangi kentsel objelerle yapılabileceği örnekleri incelenmiştir.
-
ÖgeDinamik Kent Meydanları İçin Tasarım Değerlendirme Kriterlerinin Sağlanması: Eminönü Meydanı İncelemesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-02-03) Jabbarı Hagh, Mahsa ; Deviren, Aliye Senem ; 10064120 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignKent meydanları toplumsal yaşamda çok önemli bir role sahiptir ve her zaman kentlerin fiziksel, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel dönüşümlerine konu olmaktadır. Meydanlar, kentte kamu iletişimi ve katılımını canlı tutar, sosyal etkileşim için gereken ortami sağlamaktadır. Buna ek olarak, meydanlar Kentin işleyiş mekanizmasında önemli bir yer tutmaktadırlar. Kent meydanları, sadece insanların siyasi ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamaz, aynı zamanda fiziksel ve zihinsel ihtiyaçları da karşılamaktadır. Kent meydanlarının bireylerin günlük yaşamları üzerinde çok sayıda etkileri vardır. Meydanlar bireylerin sosyalleşmesine, farklı duyguları hissetmelerine neden olmakla birlikte, farklı kültürel geçmişlere sahip bireylerin biraraya geldiği buluşma ve toplanma mekanları olarak da hizmet vermektedir. Bütün bunlar doğrudan bireylerin algısına hitap etmektedir ve onların psikolojik olarak iyi hissetmesini sağlamaktadır. Gündelik hayatta yoğun stres ve trafik karmaşası ile dolu olan modern şehirlerde, bireylerin talepleri doğrultusunda tasarlanan mekanların bulunması vatandaşlık hakkıdır. Tüm bu argümanlar, kent meydanlarının bireylerin yaşamındaki önemini yansıtmaktadır ve tasarımcılar için kent meydanlar sözkonusu olduğunda bu unsurlar birincil önem kazanmalıdır.. Bilim ve teknolojinin gelişimi, yanlış kentsel dönüşüm hareketleri, kent merkezlerindeki sanayileşme, sosyal ve ekonomiye dayalı sorunlar, kent meydanlarını tehdit eden belirgin faktörlerdir. Bilim ve teknolojinin gelişmesi ile, birçok kent meydanı rollerini ve fonksiyonlarını kaybetmiştir. Sanayileşme hareketleri ile birlikte kentsel yapıda, meydanlarin sayısında azalmalar görülmeye başlanmış ve bu sorun günümüzde de devam etmektedir. Bu durdurulmazsa, her türlü insan etkileşimi ve kent meydanlarda rekreasyonel aktiviteler yapmak için bir sosyal arena bulunamayacaktir. Dünyadaki kent meydanlarından bazı örnekler incelendiğinde mekanların ıssız olduğu ve bireylerin çok da tercih etmediği görülmektedir. Ve çoğu kamusal toplanma mekanlarının işlevsel açıdan başarısız oldukları gözlemlenmiştir. Başarısız örneklere dikkatli tespit yapıldığında, bu meydanlarin bireylerin ihtiyaçlarını karşılamadığını ortaya koymaktadır. Bireyler için tasarlanmış yerlerin sayısındaki azalması, bugünlerde kent meydanlarının önem ve değerini iyiden iyiye artırmaktadır. Bu nedenle, günümüzde kent meydanlarının tasarımı artık daha önemli ve daha fazla dikkat gerektirmektedir. Kent meydanların tasarım veya yenilenmesi söz konusu olduğunda, bu konudaki kriterler belirlenirken, kent meydanlarının nitelikleri bağlamında değerlendirmeye alınmalıdır. Tüm yukarıda belirtilen hususlar göz önünde tutulursa, kent meydanlarının tasarımın ne derece önemli olduğu vurgulanabilir. Bu çalışmada özellikle kentsel tasarımcı bakış açısı ile kent meydanlarının önemi vurgulanmaya çalışılmıştır. Amaç dinamik kent meydanlarına toplumun geniş kesimlerinin dikkatini çekerek daha fazla aktif ve kullanımı etkinleştirmek için, uygun tasarım değerlendirme kriterleri keşfetmektir. Bu amaçla, kent meydanlarının etkilerini ve özelliklerini keşfetmek ve dünyada kent meydanlarının, hem doğu ve batı ülkelerinin kentleri kapsamında tarihini gözden geçirmek çok önemlidir. Mekan duygusunu korumak ve üretmek, çeşitlilik ve çoklu işlevsellik kentsel meydanlarin tasarımında temel özelliklerdir ki kent meydanlarında da dikkate alınmalıdır. Gelecek kent meydanlarına dair arzu edilen ve tatmin edici bir tasarım sunmak için, bu çalışma, tasarımı derinden etkileyen temel özellikler ve değerlendirme kriterlerine hitap etmektedir. Bu nedenle, bu kriterler tezin sonraki bölümlerde incelenmiştir. Metodoloji ve uygulanan prosedürler literatür kapsamlı inceleme ile başlamistir. Çalışmanın temel araştırma sorusu “Bireylerin ilgisini meydanları daha aktif kullanmak ve vakit geçirmeye yöneltmek için meydanların tasarımında hangi kriterler dikkate alınmalıdır? Cevabı bulabilmek için ilk olarak, farklı kaynaklardan tasarım değerlendirme kriterleri incelenmiştir. Ardından, tasarım değerlendirme kriterleri, kentsel tasarım açısından kent meydanlarının farklı yönleri olarak dort ana başlık olarak kategorize edilmiştir Form ve Bağlantı, Sosyallik ve Faaliyetler, Anlam ve konfor, ve Yönetim. Alan çalışmasında, konum, bölgenin genel bilgiler ve tarih ele alınmıştır. Ayrıca, tasarım değerlendirme kriterlerine göre alan çalışması gözlem ve görsel kayıtlar ile desteklendirilmiştir. Bu çalışma sonuçtan girişe doğru, giriş bölümü de dahil olmak üzere dört ana bölüm içerir. İlk bölüm giriştir. birinci bölümün ikinci kısmında, ilgili ve geçmiş literatürlerden kapsamlı bir inceleme sunulmaktadır, ilk olarak, kentsel mekan ve kamusal alana atıfta bir mekansal bağlamda meydanın bir tanımını yapilmistir. Bu bağlamda, kentsel mekan ve kamusal alan kavramları tartışılmıştır. Bu tanımlardan sonra, kent meydanın önemini ve kent meydanlarının işlevleri ve faaliyetlerinin nasıl değiştiğini ve tarih boyunca meydanların nasıl şekillendiğini daha iyi anlamak için kent meydanlarının tarihsel süreci anlatılmıştır. İkinci bölümün ilk kısmında, Jacobs, Canter, Punter, Montgomery, PPS projeleri, Shaftoe, Carmona, ve Kevin Lynch gibi tasarımcıların kentsel mekan ve kent meydanlarındaki farklı tasarım değerlendirme kriterleri tartışılmıştır. Ayrıca, tüm kaynaklar analiz edilerek ve incelenerek dinamik kent meydanları için altı ana tasarım değerlendirme kriteri belirlenmiştir. İkinci bölümün ikinci kisminda, kriterler ve bileşenleri tek tek tartışılmıştır. Bu bölümün üçüncü kısmında, dünyada dinamik kent meydanlarin belirgin örnekleri verilerek değerlendirilmiştir. Eminönü bölgesi tarihten beri istanbul’un en önemli lokasyonlarindan biridir. Eminönü Meydanı İstanbul demiryolu nakliyatı, kentsel yollar ve deniz nakliyatı dahil olmak üzere kentsel ulaşım ağının ana düğümdir. Ayrıca, İstanbul'un kent için önemli bir kamusal alani dir.Bu çalışmada, Istanbul'un tarihi yarimada olarak bilinen kisminda yer alan Eminönü kent meydanı sınıflandırılmış tasarım değerlendirme kriterlerine göre: Form ve Bağlantı, Sosyallik ve Faaliyetler, Anlam ve konfor, ve Yönetim yönleriyle dahil olmak üzere, alan gözlem ile değerlendirilmektedir. Eminönü meydanının güçlü ve zayıf noktaları irdelenmiş ve gerekli öneriler önerilmiştir. Çalışmalar ve örnek çalışma sonucunda elde edilen sonuçlar, gelecek ve çağdaş kent meydanlarında daha iyi ve anlamlı tasarımlar gerçekleşmesi açısından, bireylerin dinlenme yeri ve onların sosyal ve günlük aktiviteleri gerçekleştirebileceklerine olanak tanıyacak mekanlar için yön verici olabilir.
-
ÖgeDoğa Koruma Alanları İçin Bir Yönetişim Modeli Önerisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Gündoğan, Şeymanur ; Gülersoy, Nuran Zeren ; 637476 ; Kentsel TasarımDoğa koruma alanlarının iyi yönetilmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması, doğal kaynakların yönetilmesi ve iklim değişikliğinin önlenmesi gibi küresel ölçekte var olan sorunlar için çözüm olması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, koruma ve yönetim eylemleri doğa koruma alanlarının korunarak gelecek nesillere aktarımında kilit unsur olarak görülmektedir. Son yıllarda IUCN gibi global olarak doğa koruma alanlarının korunmasında görev yapan kuruluşlar tarafından yeni yaklaşımlar ortaya konulmuştur. Doğa koruma alanlarının yönetimi yerine yönetişimi kavramı ortaya konularak işbirlikçi korumaya vurgu yapılmaktadır. Yönetişim kavramı Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'nin Archi hedeflerinde yer almakta olup, ülkelerin ulusal mevzuatlarına farklı yönetişim türlerinin eklenmesi konusunda birçok uluslararası direktif bulunmaktadır. Ülkemizde ise doğa koruma sistemi içerisinde 2011 yılında köklü değişiklikler meydana gelmiştir. Bu durum yetkili kurumlar arasında yetki karmaşası, yasaların uygulanması konusunda farklı yorumlara sebebiyet vererek etkin ve verimli korumanın önünde engel oluşturmuştur. Bu noktadan hareket ile, bu tez çalışması, doğa koruma alanlarının etkin ve verimli bir şekilde korunması için gerekli olan kilit unsurlardan birinin yönetişim olduğu hipotezinden yola çıkarak doğa koruma ve yönetişim konuları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Doğa koruma alanlarının sınırlarının çizilmesi ve ilan edilmesi süreci ile koruma eyleminin tamamlanmadığı, tüm bu süreçlerin yanında dinamik bir yapı sergileyen doğa koruma alanlarının yönetimi ve yönetişimi konusunda yapılması gereken eylemler olduğu düşünülmektedir. Bu tez çalışması boyunca doğa koruma alanlarının yönetişimini etkileyen ana unsurlar üzerinde durularak yeni yaklaşımlar incelenmiştir. Türkiye'de mevcut yönetim sorunlarından olan doğa koruma alanlarının korunmasında, etkin ve verimli yönetimin önünde engel olarak görülen iki farklı bakanlığın bulunması ve kurumlar arası eş güdümün sağlanmaması, bütüncül bir doğa koruma yasasının oluşturulmaması gibi koruma yönetimine ait sorunların çözümünde dünyada hızla yayılan "yönetişim" modeli ile yeni bir yapılanma önerilmesi araştırmanın amacı olarak belirlenmiştir. Tez çalışmasının araştırma yöntemi, literatür araştırması yapılması ve konuyla ilgili uygulama örneklerinin incelenerek sistem önerisi geliştirilmesi şeklinde belirlenmiştir. Tez çalışmasının literatür araştırması bölümünde, doğa koruma alanlarının tarihsel gelişimi ve doğa koruma alanı kavramı üzerinde durularak koruma ve yönetim eylemlerinin öznesi araştırılmıştır. Doğa koruma alanlarının farklı özelliklerine göre ayrılarak sınıflandırılması yönetim ve koruma eylemleri açısından gerekli olduğu için doğa koruma alanlarının uluslararası ve ulusal sınıflandırma sistemleri incelenmiştir. Literatür araştırmasının son bölümünde ise, doğa koruma alanlarındaki yönetişim kavramı, yönetişim tipolojileri ve ne tür yönetişim modeli uygulamalarının yapıldığı araştırılarak doğa koruma ve yönetişim ilişkisi incelenmiştir. Tez çalışmasının üçüncü bölümünde örnek ülkelerin ve Türkiye'nin doğa koruma sistemleri, idari yapı, doğa koruma sistemine dahil olan aktörler ve kurumlar, yasal mevzuat ve doğa koruma alanlarının yönetiminde belirlenen ulusal stratejiler bağlamında karşılaştırılmıştır. Türkiye ile karşılaştırılan ülkelerin (Fransa, İtalya, İspanya) doğa koruma sistemlerinin yönetimi konusunda potansiyelleri üzerinde durulmuş ve model önerisi için veri toplanmıştır. Bu bölüm içerisinde dünya genelinde uygulama örnekleri seçilerek ve başarılı kabul edilen yönetişim modelleri incelenmiştir. Uygulama örnekleri olarak Avustralya'dan UNESCO Doğal Miras Listesinde yer alan Riding Mountain Biyosfer Rezervi ve Kanada'da yine UNESCO Doğal Miras Listesinde yer alan Büyük Set Resifi Deniz Parkı incelenmiştir. Yönetişim modelleri incelenirken yine coğrafi yapı, aktörler ve kurumlar, yasal mevzuat ve stratejiler üzerinden sistematik bir inceleme yapılmıştır. Tez çalışmasının dördüncü bölümünde, Türkiye'de bulunan doğa koruma alanları için bir yönetişim modeli önerilmiştir. Önerilen bu model Türkiye'deki doğa koruma sisteminin yasal ve yönetsel yapısı üzerinden kurgulanmıştır. Yönetişim modeline oluşturulurken yararlanılan kavram ve örnek model incelemeleri üzerinde durulduktan sonra dört aşamaları bir model ortaya konmuştur. Modelin ilk aşaması olan hazırlık aşamasında doğa koruma sistemine ilişkin ilke ve kriterler ortaya konulmuştur. Hazırlık aşamasında modele ilişkin değerler ortaya konulduktan sonra 8 adet ilke ve 22 adet kriter belirlenerek bir çerçeve oluşturulmuştur. Ardından mevcut yönetim modeli için yönetişim analizleri yapılarak bir değerlendirme çalışması yapılarak mevcut durum ve sorunları belirlenmiştir. Yapılan bu analizler ile doğa koruma sisteminin mevcut yönetişim yapısının mekansal dağılımı, yasal mevzuattaki varlığı ve türü, yönetişim kalitesi gibi konularda durum analizi yapılarak varılmak istenilen amaca ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Değerlendirme ve analiz aşamasından sonra üçüncü aşama olan öneri aşamasında mevcut sistemin yeni amaca uygun hale getirilmesi için birtakım önerilerde bulunulmuştur. Öneri aşamasında mevcut doğa koruma sistemini daha güçlü hale getirmek ve yönetişim etkinliği artırmak için yapılacakların yasal mevzuata tanınması için gerekli aşamalar sıralanmıştır. Modelin son aşaması olarak yönetişim eylem planı ile kısa, orta ve uzun vadeli plan ve teşvikler ile yönetişim etkinliği artırmak ve bunun sürdürülebilirliği sağlamak yapılcaklar zaman çizelgesine göre listelenmiştir. Sonuç olarak doğa koruma alanlarının etkin ve verimli korunması bağlamında, doğa koruma alanlarının yönetişim modelinin etkinliği önem teşkil etmektedir. Ortaya konulan doğa koruma alanlarının yönetişim modeli önerisi ile mevcut yetki çatışmalarının yasal ve yönetsel boyutta çözüme ulaştırılması ve doğa koruma alanlarının çok aktörlü bir yapı ile yönetilerek koruma eyleminin sadece merkezi hükümet düzeyinde değil, yerel düzeyde de bilinçli bir çaba haline gelmesini sağlamaktır.
-
ÖgeDüş Ve Tasarım: Temel Bir Oluşuma İlişkin Soruşturma(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-12-23) Taşgüzen, Zemzem ; Şentürer, Ayşe ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignBu tez çalışmasının amacı, birçok disiplinde araştırma konusu olan “düş” kavramının tasarım disiplinleri ve tasarımcı için potansiyellerini araştırmaktır. Bu çalışmada “düş” kavramı her üç anlam karşılığıyla birlikte yer alır: Gece gerçekleşen bir aktivite olarak “düş görmek”; gündüz gerçekleşen bir aktivite olarak “düş kurmak” ve bir istek/arzu ifadesi olarak “düş”. Düş kavramının tasarım disiplinlerindeki kazanımlarına işaret etmek için öncelikle diğer disiplinlerin düş araştırmalarından yararlanılır. Düşün felsefedeki açılımına bakmak, düş hakkında ilk fikirleri almak adına önemlidir. Sanat, düş mitleri ve efsanelerinden düşten beslenen sanatçıların üretimlerine uzanarak, sanatta “düşsel tasarım” konusunu örnekler ve vurgular. Psikoloji ve bilimin ise düşe ilişkin çalışmaları nispeten daha yenidir. Bu disiplinlerde “düş”e bakmak, düşün biyolojik işleyişini anlamak ve tasarımcının düşü anlamlandırması açısından önemlidir. Tüm bu disiplinlerden tasarıma taşınan kavramların tasarım sürecinde ve tasarımcı düşünme yönteminde yeri ve önemi; düş ve tasarım ilişkisinden tasarımın ve tasarımcının kazanımları araştırılır. Sonuç olarak bu çalışma için, tasarımcının üretimindeki öznel arka plan “düş” kavramıdır. Düş, tasarımcıya daha esnek ve özgür bir düşünme alanı yaratır; kendi tasarım sürecini ve temsil yöntemini bulmasında, ona (tasarımcıya) yeni bir yol sunar. Bu yeni yol, günümüz yeni tasarım yaklaşımları için de önemli potansiyeller barındırır.
-
ÖgeEndüstriyel Miras Alanlarının Kent Peyzajına Entegrasyonunun Değerlendirilmesi: Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-07-04) Kevseroğlu, Özlem ; Kubat, Ayşe Sema ; 404822 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignBu tez kapsamında, Anadolu’da endüstriyel bir geçmişi olan Kayseri kentindeki endüstriyel miras niteliğinde olan Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası yerleşkesi ile yakın çevresinde bulunan tren yolunun dönüştürülmesi ve yeniden işlevlendirilmesi için kentsel tasarım stratejilerin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Cumhuriyet dönemi endüstriyelleşmenin hızla geliştiği yıllarda, 1935 yılında kurulan Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası sayesinde, Kayseri kenti Türkiye’deki modern şehirler arasında yer almıştır. Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası, Kayseri kentine konumlanırken ulaşım ve pazar imkanları düşünülerek tren yoluna yakın bir düzlükte konumlanmıştır. Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası’nın mevcut konumu ile kent meydanını birbirinden ayırıcı etkiye sahip olan tren yolundan dolayı Sümerbank yerleşkeleri fiziksel bozulmalara uğramaktadır. Bu tez kapsamında Sümerbank yerleşkesi ve yakın çevresinin maruz kaldığı bu fiziksel değişim nedenleri incelenmiş ve sorunlar tespit edilmiştir. Bu çalışmada Sümerbank ve kent meydanını birbirinden ayıran nedenler irdelenmiş ve birbirinden ayrışmış olan alanların; karma kullanımı içeren, yaya odaklı sürdürülebilir bir tasarım anlayışı benimsenerek bir kent parkına dönüştürülmesi amaçlanmıştır. Kent morfolojisi ile Sümerbank yerleşkesi arasında ilişki kurulmasında Space Syntax methodu kullanılmış olup bu tür Esmer Alanlarda (Brownfield) yeni tasarım alternatiflerinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Kent bütünüyle Sümerbank yerleşkesi arasında eşik etkisi yaratan tren yolunun ayırıcı etkisi, kent merkezinden uzatılan akslarla, tren yolunu da içerisine alan yeni tasarım alternatiflerinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Öncelikle mevcut durumun aks çizgileri global ve lokal düzeyde ölçülmüş olup bütünleşme analizleri oluşturulmuştur. Esmer alan olarak nitelendirilen Sümerbank yerleşkesi ve yakın çevresinin global anlamda bütünleşme çekirdeğinde olmasına rağmen, tren yolunun sınır etkisinden dolayı, yerleşke ile kent merkezi arasındaki yaya erişilebilirliğini olumsuz etkilediği analizlerle incelenmiştir. İkincil olarak, Sümerbank yerleşkesi ve yakın çevresinde belirli noktalarda yapılan yaya sayımları ile kent morfolojisi ve yapılan bütünleşme analizleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Sümerbank’ı kent merkezine bağlayacak yeni yaya aksları tez kapsamında geliştirilerek Depthmap programı aracılığı ile test edilmesi hedeflenmiş ve hem Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından önerilen proje hem de tez kapsamında geliştirilecek bu iki önerinin de sonuçları karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Yapılan çalışmada, Kayseri kentinin hızla büyümesi doğrultusunda kente yeşil alan, erişilebilirlik ve sürdürülebilirlik gibi kavramları kazandırarak bu sayede Kayseri kentinin yaşayan bir şehir olması ve kentsel kalitenin artması öngörülmektedir.
-
ÖgeEv Sahibi Kentler İle Olimpiyat Oyunları'nın Etkileşimi Ve Adaylık Sürecindeki İstanbul Değerlendirmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-07-04) Yalçın, Fikriye Aslı ; Eyuboğlu, Engin Eyüp ; 10041479 ; Kentsel Tasarım ; Urban Design1980ler'de ortaya çıkan endüstrisizleşme ve onu takip eden süreçte hizmet ve inşaat sektörünün öne çıkması ile birlikte, ülkelerin gelişim stratejilerinde kentler önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Küresel platformda birbirleriyle yarışan kentler, mega etkinlikleri; kentsel dönüşüm için katalizör, küresel platformda "marka şehir" olmak ve imaj yenilemek, uluslararası turizm, iş imkanı ve ekonomik getiriler, spor bilincini yaymak ve eğitim ve ulusal gurur sağlamak için kaçırılmaz bir fırsat olarak görmektelerdir. Ancak etkinlik süresince ve kısa vadede Olimpiyat Oyunları, sosyo-ekonomik olarak kentlere önemli fırsatlar sunsa da; etkinlik sonrasında uzun vadede ev sahibi kent üzerinde; soylulaştırma, Olimpiyat tesislerinin sürdürülebilirliğinin sağlanamaması sonucu tesislerin dev işlevsiz alanlara (white elephants) dönüşmesi ve ekonomik krizlere yol açma gibi olumsuz etkileri olduğu görülmektedir. Bu çalışmanın temelinde; etkinlik sonrası uzun vadede, Oyunlar'ın ev sahibi kenti tehdit ettiği hipotezi yatmaktadır. Etkinlik sonrasında Oyunlar'ın ev sahibi kentte ortaya çıkardığı olumsuz etkinin nedenleri; etkinlik sonrası sürecin, Oyunlar'a adaylık sürecinde yeterince tasarlanmamış olması ve Olimpiyat Oyunları'nın yılları içerisindeki büyümesine bağlı olarak 2000 ve sonrasındaki Oyunlar'da ortaya çıkan aşırı kapasite problemi olarak tespit edilmiştir. Çalışmanın amacı; önceki ev sahibi kentler referans alınarak Olimpiyat Oyunları'nın ev sahibi kent üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerinin saptanması, olumsuz etkilerin ardında yatan nedenlerin ortaya çıkarılması ve gelecekte Olimpiyat Oyunları'na ev sahipliği yapacak kentlerde bahsedilen problemlerin önüne geçilebilmesi için öneriler sunmaktır. Buna ek olarak İstanbul'un 2000 yılından itibaren aday olduğu 5 Oyun'un Adaylık Dosyaları'nın incelenmesiyle, İstanbul'un süreç içerisindeki değişiminin ortaya çıkarılması ve 2000 sonrasındaki aşırı kapasite problemini oluşturan nitelikler ile 2020 Oyunları'nın karşılaştırılmasıyla 2020 İstanbul ev sahipliğinin sonuçlarının öngörüsünün yapılması ve İstanbul'un gelecekte tekrar aday olması halinde izlemesi gereken yollara ilişkin öneriler oluşturmaktır. Çalışma, beş bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümü olan Giriş Bölümü'nde çalışmanın amacına, hipoteze, çalışmanın kapsamına ve yöntemine değinilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde Olimpiyatlar ve Ev Sahibi Kentler Üzerindeki Etkileri başlığı altında mega etkinlik ve Olimpiyat Oyunları tanımı yapılmış, mega etkinlik olarak Olimpiyatlar'ın tarihçesi açıklanmıştır. Yine bu bölümde kentler ve Olimpiyatlar'ın etkileşimi; Olimpiyatlar'ın ev sahibi kent üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri, Olimpiyat tesislerinin sürdürülebilirliği, Olimpiyatlar'ın ekonomik boyutu ve Olimpik miras boyutu alt başlıkları altında incelenmiştir. İkinci bölüm, Dünya'da kentsel planlama disiplinindeki ve sosyo-ekonomik düzendeki gelişmeler ve Olimpiyat Oyunları'nın etkileşimine yer verildikten sonra bölüm değerlendirmesi ile sonlandırılmıştır. Olimpiyat Oyunları ile ilgili kuramsal ve kavramsal altyapı oluşturulmasının ardından üçüncü bölümde İstanbul 2020 Olimpiyat Oyunları Adaylığı ele alınmıştır. Çalışmanın bu bölümünde ilk olarak Türkiye'nin Olimpiyatlar'a ev sahipliği süreci; Olimpiyat Oyunları adaylık prosedürü ve IOC ev sahibi kent seçim kriterleri, Türkiye'deki kentsel planlama disiplinindeki ve sosyo-ekonomik düzendeki gelişmeler ile Olimpiyat Oyunları'nın etkileşimi,İstanbul adaylık süreci (2000-2020) ve 2000-2020 IOC değerlendirmeleri karşılaştırmaları başlıkları altında irdelenmiştir. Bölümün devamında İstanbul 2020 Adaylık Süreci Adaylık Kitapçığı referans alınarak detaylı olarak incelenmiş, 2020 Olimpiyat Oyunları'na aday kentler IOC değerlendirme raporu kapsamında karşılaştırılmış, İstanbul 2020 hakkındaki eleştirilere yer verilmiş ve bölüm değerlendirmesi yapılmıştır. Dördüncü bölümde yerel yönetimlerin İstanbul Olimpiyatları'na bakışı; anket çalışması ile çalışması yöntemiyle ortaya çıkarılmıştır. Çalışma kapsamında İstanbul 2020 Olimpiyat Oyunları için önerilen tesislerin bulunduğu 17 belediye ve çeperlerde konumlanan diğer iki ilçe belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi dahil olmak üzere 19 kurum ile anket çalışması yapılmıştır. Çalışmanın son bölümünde, elde edilen tüm veriler doğrultusunda sonuçlar saptanmış ve gelecekteki Olimpiyat Oyunları'nın ev sahibi kentler için oluşturduğu tehditi, fırsata dönüştürmeye yönelik öneriler sunulmaya çalışılmıştır. Çalışmada yabancı kaynaklı literatür araştırması, karşılaştırma ve anket çalışması yöntem olarak kullanılmıştır.
-
ÖgeExperiencing Urban Morphology Development In Terms Of Urban Property Relations: Cases From Historical Peninsula(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-27) Küçük, Ezgi ; Kubat, Ayşe Sema ; 10041894 ; Kentsel Tasarım ; Urban DesignKent morfolojisi, kent formunun belirli bir zaman dilimi içinde geçirdiği dönüşümü inceleyen bir çalışma alanıdır. Bu tez çalışmasında, kent dokularındaki morfolojik gelişmeler, mülkiyet ilişkilerine dayanarak incelenmiştir. Kent formunu oluşturan sokak, bina ve parsel kombinasyonlarından oluşan kent blokları, bu incelemenin odak noktasıdır. Diğer yandan, biçimsel oluşum ve dönüşümü kentlerin tarih içerisindeki sosyo-politik ve ekonomik dinamiklerinden ayrı tutmamak gerekmektedir. Yapılaşmış çevrede üç boyutlu formlar arsa mülkiyeti üzerindeki iki boyutlu düzenlemelerle kavranabilir. Mekân üretim sürecinin yasal boyutunu temsil eden mülkiyet ilişkileri bu bağlamda, kent formunu oluşturan en küçük birimlerle birlikte incelenmeli ve kent tasarımcısı ve plancısının ana tasarım/planlama/koruma aracı olmalıdır. Bu tezde, bu bağlamda, kent morfolojisi ile mülkiyet ilişkileri arası ilişkileri Istanbul Tarihi Yarımada üzerindeki Beyazıt, Aksaray ve Yenikapı bölgelerinde detaylı olarak araştırılmıştır. Araştırmanın yöntemi, bir dizi teori ve uygulama pratiklerini izleyen, kentin oluşumunu ve dönüşümünü özetleyen tarihsel süreç incelemesi; detay çalışma alanlarının kent dokularının yine tarihsel süreç içerisindeki değişiminin metin ve haritalamalarla irdelenmesi; detay alanlarda kent bloğunun ana bileşenleri olan sokak, parsel ve bina ilişkilerinin fiziksel ve mülkiyet durumu açısından analizleri ve Conzen'nin tarihi kentlerin morfolojik çözümlemesinde kullandığı morfolojik bölgeleme çalışmasından oluşmaktadır. Sonuç olarak, tarih içerisindeki planlama uygulamalarının ve kente yapılan doğrudan müdahalelerin kent formunda yarattığı değişim anlaşılmış ve devam eden güncel projelerle tarihi kentin kimlik kaybı tehlikesi gözlenmiştir. Bu bağlamda kentsel mekâna yapılan müdahalelerin mülkiyet ilişkileri çerçevesinde gerçekleştiği sonucu elde edilmiştir. Morfolojik bölgeleme yöntemiyle, analiz çalışmaları üzerindeki veriler kapsamında, Beyazıt, Aksaray ve Yenikapı'da karakter alanlar belirlenmiştir. Oluşturulan morfolojik bölgelerin kent planı, tasarımı ve özellikle koruma planlarına altlık olarak kullanılabileceği vurgulanmıştır.