FBE- Maden Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Başlık ile FBE- Maden Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge3213 Sayılı Maden Kanunu Öncesinde Ve Sonrasında Türkiye’de Maden Mevzuatında Yapılan Değişikliklerin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-06) Yıldız, Taşkın Deniz ; Kural, Orhan ; 441587 ; Maden İşletme ; Mineral ProcessingÇalışmanın başlığının kapsadığı sürecin merkezi olan 1985 tarihinde yürürlüğe konulan 3213 sayılı Maden Kanunu, yürürlüğe girdiği dönem itibariyle, dünyadaki politik ve ekonomik değişimlerin meydana geldiği, bu suretle de tüm dünyada maden kanunlarında yoğun ve radikal değişikliklerin yaşandığı bir döneme denk gelmektedir. Ülkemiz de bu süreçten etkilenerek, Maden Kanunlarında birkaç yıl öncesinden başlamak üzere bir değişim evresine girmiştir. Bu itibarla, söz konusu Maden Kanununda, radikal değişimlerin yaşandığı bu evrede, bu sürecin öncesi ve özellikle sonrası ile birlikte objektif bir değerlendirme sunmak adına böyle bir çalışma yapılması amaçlanmıştır. Bu çalışmada; ülkemizde 3213 sayılı Kanun öncesinde ve sonrasında yürürlüğe konulmuş Maden Kanunları ve maddelerinin, oluşturulan başlıklarda ilgisi nispetinde yorumlanmasının yanısıra, yine tüm Maden Kanunlarının maden mevzuatına ve madencilik sektörüne olumlu ya da olumsuz etkilerini de kapsayacak şekilde bir değerlendirmesi yapılmıştır. Özellikle, madenlerin, maden haklarının ve madencilik faaliyetlerinin maden hukuku açısından konumu çerçevesinde, sektör için yapılması gerekenlerin cevabının bulunmasına katkı sunulmuştur. Çalışmada; genel çerçevede Maden Kanunlarında bulunan esaslar bölümlendirilmek suretiyle; maden kavramı, maden hakları, madenlerin aranması ve işletilmesi aşamaları ile bu aşamalarda alınması gereken izinleri; bu izinlerin alındığı yetkili mercilerin Maden Kanununda öngörülen yetkileri, idari cezaları, özendirici ve faaliyete zorlayıcı tedbir ve düzenlemeleri ile tüm bunların Maden Kanunlarındaki konumlarını kısaca açıkladık. Ayrıca maden mevzuatının değişim sürecinde mevzuatın evrimini verdik. Son olarak da çalışmanın sonunda maden kanununda amacın ortaya konulmasına vurgu yapılarak okuyucuya tüm bu süreç tarafsız olarak sunulmaya çalışılmıştır. Tabi, söz konusu amacın ortaya konulabilmesi için 1985 yılı hemen öncesinde meydana gelen köklü kanun değişikliklerinin ve madencilik politikasının, ileride yapılacak çalışmalarda daha ayrıntılı incelenmesi gerekmektedir.
-
ÖgeAçık işletmelerde kamyon nakliyatı ile ilgili fiziksel parametrelerin maliyete etkisinin araştırlması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Güney, A. Önder ; Nasuf, Erkin ; 39244 ; Maden Mühendisliği ; Mining EngineeringBu çalışmada, Edirne Bölgesi Akman Kömür İşletmeleri açık maden ocağında kamyon nakliyatı ile ilgili fiziksel parametrelerin maliyete etkileri incelenmiştir. Bu amaç¬ la, etkili alabilecek faktörler, nakliyat yolu ile kamyonların fiziksel özellikleri şeklinde iki grupta toplanmış ve ayrı ayrı incelenmiştir. Saha çalışmalarında; nakliyat yolunun uzunluğu ve eğimi, kamyonların çeşitli eğimlerdeki hızları ve motor devir sayıları ile birlikte kamyon sefer süreleri ve günlük sefer sayıları gözlenmiştir. Eğimin, bazı yerlerde yüksek olmasından dolayı, yarma-dolgu yöntemiyle projelendirilerek, eğim, % 9'dan yaklaşık olarak % 5 civarına indiril miştir. Her iki eğim için yakıt sarfiyatları hesaplanmış ve karşılaştırılmıştır. Ayrıca bozuk yol yüzeyinin sebep olduğu lastik sarfiyatı ile aşırı yakıt harcamalarının önüne geçebilmek için, yolun, sıkıştırılmış çakıl ile kaplanması tasarlanmıştır. Eğimin azaltılması ile her yıl % kQ civarında yakıt tasarrufu yapılabileceği tespit edilmiştir. Yolun sıkış¬ tırılmış çakıl ile kaplanması ise bir yıllık lastik sarfi¬ yatından daha ucuza mal olmuştur. Yapılan tespitler az sayıda kamyon ve oldukça kısa nakliyat yolu için geçerli¬ dir. Kamyon sayısı ve yolun uzunluğu artığı zaman bu ta¬ sarrufların milyarlarca lira ile ifade edileceği unutulma¬ malıdır
-
ÖgeAçık Ocak İşletmelerinde Optimum Nihai Sınırın Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Özkan, Murat ; Erçelebi, Selamet G. ; Maden İşletme ; Mineral ProcessingBu çalışmada açık işletmelerde nihai sınır tespitini belirleyen yöntemler genel olarak incelenmiştir. Özellikle Lerchs-Grossmann algoritması detaylı olarak ele alınmıştır. Daha sonra cevher damarlarının dalımı uygun olduğundan dolayı örnek saha olarak Eti-Bor Kestelek A.Ş. işletme sahası seçilmiştir. Bu sahadan elde edilen sondaj verileri ve topoğrafik veriler Vulcan programıyla değerlendirilmiştir. Cevher tabakaları ve topoğrafya blok modelleme yapılarak bloklara ayrılmıştır. Daha sonra bu bloklara cevher içeriğine göre değerler verilmiştir. Daha sonrasında ise Vulcan programının yardımıyla Lerchs-Grossmann algoritması kullanılarak bu ocağın nihai açık işletme sınırları belirlenmiştir. Cevher fiyatlarına göre ocağın sınırlarının değişimi ve ocağın nihai durumdayken bulunduğu derinlik belirlenmiştir. Ocak nihai durumdayken genel dekapaj oranı, rezerv miktarları ve ocak net değeri hesaplanmıştır.
-
ÖgeAçık ocak üretim yöntemi ile üretim yapacak olan bir maden ocağının üretim planlamasının optimizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-06-13) Hasözdemir, Kürşat ; Erçelebi, Selamet Gürbüz ; 505171010 ; Maden MühendisliğiGünümüzde yüksek tenörlü cevher yataklarının tükenmesi ile birlikte madencilik işlerinin ekonomik açıdan güvenli bir şekilde yürütülebilmesi stratejik bir planlama evresi gerektirmektedir. Bu anlamda açık ocak üretim planlaması, üretilmesi sonucu kar elde edileceği düşünülen cevher bloklarının maksimum net bugünkü değeri elde edeceğimiz şekilde hangi sırayla üretilmesi gerektiğini bulmaktır. Bu çözüme ulaşmak pek çok kısıtı ve karar değişkeni olan büyük bir optimizasyon probleminin çözülmesini gerektirir. Bu boyutlarda bir problemin eldeki teknolojik imkanlarla çözülebilmesi adına araştırmacılar problemi daha küçük alt problemlere bölerek çözmeyi hedeflemişlerdir. Geleneksel yöntem olarak tabir edeceğimiz bu yöntemlerde önce nihai ocak sınırı belirlenir, daha sonra bu sınır içerisinde kalacak şekilde alt ocak sınırları oluşturulur ve planlama işlemi bu alt ocak sınırları üzerinden devam eder. Bu metodun dezavantajları şu şekilde ifade edilebilir. Problemin alt parçalarına ait optimum sonuçlar bir araya geldiklerinde ana problem için optimum bir sonuç üretmiyor olabilirler ve bu yöntemin paranın zaman değerini hesaba katmıyor oluşudur. Bu duruma bir alternatif metod ise Johnson tarafından ortaya atılmıştır. Bu metoda göre cevher ve topoğrafyayı temsil eden bir blok modeldeki blokların direk olarak sıralanması ile yapılan direk blok planlaması metodudur. Problemi alt problemlere bölmek yerine tek bir adımda çözmesi ve paranın zaman değerinide hesaba katması bu metodun avantajlarıdır. Bu metodun dezavantajı ise büyük maden yataklarına uyarlamadaki eksikliklerdir. Bu dezavantaj ise bilgisayarların artan işlemci kapasiteleri ve araştırmacaların daha pratik algoritmaları sayesinde bertaraf edilmeye çalışılmaktadır. Bu çalışmanın amacı bu 2 farklı metodun aynı bakır cevheri yatağına uygulanması ile elde edilen sonuçları ortaya koymak ve kıyaslamaktır. Bu kapsamda, yapılan arama çalışmaları ve laboratuvar analizleri sonucu elde edilen sondaj verilerinin bilgisayar ortamına taşınması ile 3 boyutlu olarak modellenmiş bir cevher yatağı kullanılmıştır. Bu cevher yatağı, boyutları x:10m, y:10m, z:10m olan madencilik bloklarına bölünmüştür. Bu bloklara 3 boyutlu semi-variogram analizlerine dayalı olarak krigging metodu ile tenör ataması yapılmıştır. Tenör atamaları yapılan blokların ekonomik değerleri, cevher satış fiyatı, satış maliyeti ve tesis geri kazanım oranına göre hesaplanmıştır. Ekonomik değerleri hesaplanmış olan bloklar, uzun vade üretim planlaması yapılabilmesi için hem geleneksel yöntemle (alt-açık ocak sınırları üretme) hem de direk blok planlaması yöntemiyle planlama işlemine tabi tutularak sonuçları karşılaştırılmıştır. Bu bağlamda, geleneksel yöntemlerle planlama yapabilmek için Micromine isimli yazılım kullanılırken direk blok planlaması metodu içinse SimSched isimli yazılım kullanılmıştır. Bahsi geçen yazılımlar önce nihai açık ocak sınırlarının optimizasyonu için kullanılmıştır. Ardından bu sınırlar içerisindeki blokların hangi sırayla üretilecekleri, mevcut üretim ve tesis kapasitesine göre, şevlerin fiziksel kısıtlamalarına göre, düşey ilerleme hızı ve madencilik faaliyetlerinin yürütüleceği minimum genişliğe göre, üretilecek cevherin cut-off tenörüne göre ve atığa gönderilecek malzemenin maksimum tenörüne göre istenilen sınırlar içerisinde kalacak şekilde simüle edilerek optimum üretim planı yapılmış ve karşılaştırılmıştır.
-
ÖgeAfyon yöresi mermer artıklarının değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Yıldız, Ömer ; Eskikaya, Şinasi ; 46637 ; Maden Mühendisliği ; Mining EngineeringBu çalışmada; Türk madenciliğinde önemli bir payı olan "Afyon Yöresi Mermerleri"nden açığa çıkan artıkların değerlendirilebilme olanakları araştırılmıştır. Mermer artıklarının katkı veya dolgu maddesi olarak saf kalsit yerine, kalsit ile birlikte yada tek basma kullanılabileceği alanlar araştırılmıştır. Afyon yöresi mermer ocağı ve işleme tesislerinde oluşan mermer artıklarının cins, boyut ve miktarı ile ilgili araştırmalar yapılmıştır. Oluşan her bir artık çeşidi için uygun kullanım alanları araştırılmış, kullanım oram ve miktarları ile ilgili tespitler yapılmıştır. Mermerin bu kullanım alanlarındaki etkinliği ve önemi araştuılmıştir. Mermer artıklarının en küçük boyutundan en büyüğüne kadar tamamının değerlendirilebildiği ve üretiminde ana hammadde olarak kullanıldığı "Yapı Malzemesi Karolarının imalat yöntemi araştırılmıştır. Mermerin işlenmesi esnasında ortaya çıkan ve "Paledyen" adı verilen mermer artığı parça plakaların çeşitli bağlayıcılarla yapıştırılarak yeniden blok ve ebatlı palaka mermer elde edilebilmesi için çalışmalar yapılmıştır. Yapıştırılmış bloklardan elde edilen plaka mermerlerin maliyet hesabı yapılarak her bir bağlayıcıyla elde edilen sonuçlar karşılaşılmıştır. Ayrıca elde edilen plakaların doğal plakalarla karşılaştırmalı olarak dayammlan araşnnlmışür.
-
ÖgeAgregaların Mekanik Özellikleri İle Dokusal Özellikleri Arasındaki İlişkinin Araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Akkoç, Emel ; Nasuf, Erkin ; Maden Planlaması ve Ekonomisi ; Mining Planning and EconomyAgregalar ile yapılan bu çalışmanın amacı, agregaların mekanik ve fiziksel özellikleri ile dokusal özellikleri arasında bir ilişkinin var olup olmadığını tespit etmektir. Agregalar üzerine yapılan bu çalışma bir çok deneyi kapsamaktadır.deneylerde kullanılmak üzere ayrı ayrı ocaklardan 21 adet agrega numuneleri getirtilmiştir. Bu deneylerin içeriklerine bakıldığında, agreların fiziksel ve mekanik özelliklerini ve dokusal özelliklerini belirleme üzerinedir. Mekanik özelliklerini belirlemede, aşınmaya karşı dayanıklılık testi (Los Angeles Testi) yapılmıştır. Agregaların fiziksel özelliklerini belirlemede ise özgül ağırlık ve su emme deneyleri yapılmıştır ve ayrıca bu deneye paralel olarak buradan bulunan değerlerle porozite, yoğunluk, boşluk oranı, doluluk oranı değerleri tespit edilmiştir. Dokusal özelliklerini belirlemede ise, agrega numunelerinden ince kesitler alınarak optik mineroloji laboratuvarında görüntü işleme setinden resimleri çekildikten sonra Leica Qwin programı kullanılarak analiz edilmiştir. Bu analiz sonucunda agregaların doku katsayıları hesaplanmıştır. Agregaların dokusal özelliklerinin tespitinde, Howarth ve Rowlands tarafından 1987 yılında yaptıkları çalışmalar doğrultusunda öne sürülen doku katsayısı (TC) kavramından yararlanılmıştır. Yapılan incelemeler sonucunda aşınma direnci ile TC arasında bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.
-
ÖgeAnkara, Nallıhan, Osmanköy mermer yatağının yıllık 1000m3'lük üretim kapasitesine göre projelendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Geniş, Murat ; Uğur, İsmail ; 46626 ; Maden Mühendisliği ; Mining EngineeringAnkara ili, Nallıhan ilçesi Gsmanköyü ' nün batısında yüzeylenen Estaş Mermer Sanayi Limited Şirketi'ne ait, paleozoik yaşlı mermer ocağı bu yüksek lisans tezine ko nu teşkil etmiştir. Kireçtaşı, dolomit veya dolomitik kireçtaşı gibi kar bonatlı kayaçların gömülme metamorf izmasma uğraması so nucu mermerler oluşmaktadır. Ticari anlamda mermer ise, blok verebilen, kesilip cilalandığında parlayan, dayanık lı ve güzel görünümlü her tür kayaç mermer olarak tanım lanmaktadır. Bu çalışmada özetle, mermerlerin sınıflandırılması, mermerlerde renk ve sertlik, mermerde doku ve yapılar tez konusu saha ile ilgili jeolojik incelemeler ile mer merin değerlendirilmesine yönelik madencilik teknikleri tartışılmıştır. Ocak yeri tesbiti, ocak açılması, el ve mekanik üre tim yöntemleri, stoklama ve nakliye işleri ele alınmış, sahanın mevcut şartlar altında 1000m3 üretime. göre proje lendirilmesi ve maliyet analizi yapılmıştır.
-
ÖgeAnyonik reaktiflerin sepiyolit tarafından adsorplanma mekanizması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Çınar, Mustafa ; Çelik, Mehmet Sabri ; 75415 ; Maden Mühendisliği ; Mining EngineeringBu tez çalışması kapsamında sepiyolitin anyonik reaktifleri adsorplama yeteneği ve mekanizması araştırılmıştır. Sepiyolitin adsorpsiyon mekanizmasını belirlemek amacıyla orijinal ve aktive edilmiş sepiyolit yüzeylerine yüzey aktif bir madde olan sodyum dodesilsülfatın (SDS) adsorpsiyonu incelenerek çeşitli şartlarda adsorpsiyon izotermleri elde edilmiştir. Sepiyolitin adsorpsiyon özelliklerini daha iyi yorumlamak amacıyla sepiyolitin pH dengesi çözünürlüğü ve zeta potansiyel davranışı araştırılmıştır. Sepiyolitin pH 8. 5 'da tampon pH oluşturduğu ve pH düştükçe Mg çözünürlüğünün arttığı teyid edilmiştir. Kahverengi sepiyolitin pH'ya göre değişimi, iki farklı katı konsantrasyonunda (%0.2 ve %5) incelenmiş ve sepiyolitin sıfır yük noktaları, %0.2 ve %5 katı konsantrasyonlarında sırasıyla pH=3.2 ve 6.3 olarak elde edilmiştir. Literatürde çok kısıtlı veriler olmasından dolayı kahverengi sepiyolit ile elde edilen sonuçların mukayesesi yapılamamıştır. Sıfır yük noktalarındaki bu farklılık, artan katı konsantrasyonu sonucu süspansiyon içinde artan magnezyum iyon konsantrasyonu ve buna bağlı olarak ortamın artan viskozitesi ile açıklanmaktadır. Sepiyolitin adsorpsiyon özelliklerini araştırmak amacıyla kıvam süresi, katı konsantrasyonu gibi parametrelerin adsorpsiyon yoğunluğuna olan etkileri incelenmiştir. Buna göre optimum katı kınsantrasyonu 50mg/ml, kıvam süresinin ise 2 saat olduğu belirlenmiştir. Orjinal sepiyolitle oda sıcaklığında yapılan deneylerde çözeltiye geçen Mg iyonlarının SDS ile birleşerek Mg(DDS)2 çökeleği oluşturdukları ve bunun da gerçek adsorpsiyon değerini maskelediği tesbit edilmiştir. Çökeleğin etkisini belirlemek için elde edilen abstraksiyon değerlerinden çökelek değerleri çıkartılarak gerçek adsorpsiyon değerleri bulunmuştur. Orijinal sepiyolitle değişik sıcaklıklarda (40 ve 60°C) adsorpsiyon deneyleri yapılmış ve ortam sıcaklığındaki artışa bağlı olarak adsorsiyon yoğunluğunun azaldığı; ayrıca sistemde 25 ve 40 °C ortam sıcaklıklarında Mg(DDS)2 çökeleğinin oluşmasına rağmen 60oC'de çökelek görülmemiştir. pH'a göre yapılan adsorpsiyon deneylerinde adsorpsiyonun pH düştükçe artan çökelekten dolayı azaldığı bulunmuş ve en yüksek adsorpsiyon yoğunluğuna da tabii pH'da ulaşılmıştır. Sepiyolitin asit ve ısıl aktive edilmesi sonucu yüzey alanları orijinal sepiyolitin yüzey alanına göre 4-5 kat artmasına rağmen adsorpsiyon yoğunluğunda artış görülmemiş hatta orijinal sepiyolitin altına düşmüştür. Bu da ısıl ve asit işlemin hem su molekülünün yapısını bozduğunu hem de oktahedral tabakadaki magnezyum bağlantısını koparttığını ve bunun sonucunda da adsorpsiyonun düştüğünü göstermektedir. Katı yüzeyine reaktif adsorpsiyonunun termodinamik esaslarının incelenerek, adsorpsiyon verileri Frumkin, Uyarlanmış Frumkin, Langmuir ve Flory-Huggins modellerine uygulanmış ve bunlardan Uyarlanmış Frumkin modelinin SDS/sepiyolit sistemini en uygun temsil ettiği tesbit edilmiştir. Yapılan hesaplamalar sonucu AG° yaklaşık olarak -3.40Kcal/mol AH0 ise -1.87 Kcal/mol olarak hesaplanmıştır. Bu sonuçlar bize SDS'nin sepiyolit yüzeyine fiziksel olarak adsorplandığını göstermektedir.
-
ÖgeAtık depolanmasının ve endüstriyel atıklardan termik santral küllerinin maden ocaklarında depolanmasının incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Algurkaplan, Elif ; Eskikaya, Şinasi ; 75578 ; Maden Mühendisliği ; Mining EngineeringGünümüzde ister zararlı, ister zararsız olsun; atıklar önemli bir problem oluşturmaktadır. Atıkların miktarı, nüfus artışı ve endüstrideki gelişmelere paralel olarak artmakta, bununla birlikte içerikleri de karmaşık ve tehlikeli hale gelmektedir. Gerek son yıllarda gelişen çevre bilinci doğrultusunda çıkartılan yasaların getirdiği sınırlamalar, gerekse atıkların depolanması ve uzaklaştırılması amacı ile kullanılacak karasal alanların azalması nedeniyle; bilimsel çalışmalarda ağırlık atık depolanması ve uzaklaştırılmasından ziyade; atık miktarının azaltılması ve geri dönüşüm teknolojilerine verilmektedir. Bu çalışmada, endüstriyel atıkların özellikle depolama ve uzaklaştırma yöntemleri üzerinde durulmuştur. Atıkların, gerek yeraltı maden ocaklarında ve gerekse açık ocak işletmelerinde üretim sonucu oluşan hazır boşluklara, çevreye zarar vermeksizin depolanması konu edilmiştir. Örnek olarak, bir endüstriyel atık olan "termik santral külleri" alınmış, bu atıkların Türkiye'deki genel durumu ve depolanma yöntemleri üzerinde durulmuştur. Çalışmalar örnek olarak seçilen Seyitömer ve Çayırhan Termik Santrallerinde sürdürülmüştür. İlk etapta, atıklar genel olarak sınıflandırılmış; termik santral küllerinin bu sınıflamadaki yeri belirlenmiştir. Atıkların depolanması ve uzaklaştırılması ile ilgili hukuki sınırlarının belirlenmesi amacıyla; ilgili yurtiçi ve yurtdışı (ABD) yönetmelikler karşılaştırmak olarak incelenmiştir. Yönetmeliklerde ağırlıklı olarak depoların inşaatı ile ilgili teknik bilgiler üzerinde durulmuştur. Daha sonra uygulananan tüm yeraltı ve yeryüzü atık depolama ve uzaklaştırma teknikerinin (landfill, surface impoundments) genel özellikleri anlatılmıştır. Kül depolanmasında kullanılan bu yöntemlere, uygulamalardan örnekler verilmiştir. Depolamada asıl amaç çevreye zarar vermeksizin uygulamaların yürütülebilmesidir; bu bağlamda deponun sızdırmazlığı yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kirlenmemesi için önemlidir. Bu nedenle landfill, surface impoundment gibi atık depolama alanlarında yalıtım görevini üstlenen astar sistemleri (taban ve örtü astar sistemleri) anlatılmıştır. Bu sistemlerin bileşenleri olan geçirimsiz kil astarlar, jeosentetik malzemeler ayrıca liç toplama ve uzaklaştırma sistemleri teknik özellikleri verilerek ayrı ayrı incelenmiştir. Son bölümde örnek olarak alınan Çayırhan ve Seyitömer Termik Santrallerinde kullanılan kömür ve çıkan kül miktarları verilmiş; santrallerin çalışma prensiplerinden kısaca bahsedilmiştir. Ayrıca kül depolama sahalarının konumu ve özellikleri üzerinde durulmuştur. Külün, santralden itibaren kül sahasına taşınması, kül sahasında uygulanan depolama sistemleri; drenaj ve baraj özellikleri de dahil olmak üzere, ayrıntılı birşekilde anlatılmıştır.
-
ÖgeAyazağa Su Tünelinde Yapılan Konsolidasyon Enjeksiyonu İle Kaya Kütlesi Özellikleri Arasındaki İlişkinin Jeoistatistiksel Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-03-05) Kap, Ömer Faruk ; Tunçdemir, Hakan ; 10028653 ; Maden Kazı ve Mekanizasyonu ; Mine Mechanization and ExcavationBu çalışmada, tünel tahkimatı ile kaya kütlesi arasında kalan boşlukların doldurulması amacıyla yapılan konsolidasyon (pekiştirme) enjeksiyonu uygulaması jeoistatistiksel açıdan irdelenerek analiz edilmiştir. Enjeksiyon verileri ile zayıf kaya kütlesi arasındaki ilişki incelenerek ortaya çıkan sonuçlar detaylı olarak raporlanmış ve yorumlanmıştır. Çalışma sahası olarak, ‘Melen Suyu Projesi’ kapsamında ‘SP-6 Cumhuriyet Terfi Deposu-Kağıthane Arası İsale Hattı’ etabında bulunan Ayazağa Tüneli incelenmiştir. Bu tünel delme-patlatma yöntemi kullanılarak açılmıştır. Her adımda kazı aynasından faydalanarak Q kaya sınıflama değerleri kaydedilmiştir. Önceden belirlenmiş tahkimat tipi tablosuna bakılarak Q değerine göre tahkimatın yapılmasının ardından su taşıyacak olan çelik borular yerlerine yerleştirilmiştir. Çelik boru ile tünel arasında kalan kısım dolgu betonu ile doldurulmuştur. Ortamın stabilitesini sağlamak için ise tahkimat ile kayaç arasındaki boşluklar ve çatlaklar konsolidasyon enjeksiyonu yapılarak doldurulmuştur. Kazı esnasında elde edilen jeolojik parametreler ile enjeksiyon sırasında elde edilen enjeksiyon verilerinden faydalanılarak kaya kütlesi kalitesi ile basılan enjeksiyon miktarı arasındaki ilişki jeoistatistik methoduyla detaylı bir şekilde incelenmiştir. Çalışmaya ilk olarak, literatür araştırmaları ile önceki çalışmalar incelenerek başlanmıştır. Bu kapsamda Q kaya kütle sınıflandırması, enjeksiyon uygulamaları, çalışma sahasının jeolojisi ve jeoistatistik konuları detaylı olarak incelenmiştir. Ayazağa Tüneli’nde çalışmaları gerçekleştiren firmanın proje yetkilileriyle görüşülerek çalışmalar yerinde gözlemlenmiş, gerekli bilgiler edinilmiş ve mevcut veriler alınmıştır. Ayazağa Tüneli, projenin 20+586,96 ile 18+009,91 km’leri arasında bulunmaktadır. Fakat elde edilen veriler 20+583 - 20+229 ve 19+389 - 18+256 km’leri arasını kapsamaktadır. Veri olarak, bu km’ler arasında bulunan ayna profili haritaları ve enjeksiyon raporlarındakilerden faydalanılmıştır. Jeoistatistiksel yöntem kullanılarak mevcut veriler yüksek doğruluk oranı ile istenilen miktarda çoğaltılmıştır. Bu sayede inceleme daha detaylı ve sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilmiştir. Elde edilen bulgular incelendiğinde, çelik boruların tepesindeki deliklerde basılan enjeksiyon miktarları en yüksek, orta kısımdaki deliklerde orta, taban kısımdaki deliklerde ise en düşük olduğu görülmüştür. Bunun sebebi de, tünel kazısı sonrasında tünelin üstünde kalan kısmın tünele doğru akma isteğiyle gevşemesi daha boşluklu bir yapı meydana getirmesindendir. Ayrıca, konsolidasyon enjeksiyonunun kaya kütlesi özelliklerine göre değişimini tespit edebilmek amacıyla kaya kütle sınıflaması değeri olan Q Tünelcilik indeksi ve kaya kalitesi değeri olan RQD parametreleri ile enjeksiyon miktarı arasındaki ilişki irdelendiğinde kaya kütlesinin kalitesi arttıkça bünyesine giren enjeksiyon miktarının azaldığı görülmüştür. Sonuç olarak, konsolidasyon enjeksiyonunun kaya kütlesi özelliklerine göre değişiminin tespiti için kaya kütle sınıflama değeri olan Q ve kaya kalitesi değeri olan RQD parametreleri ile enjeksiyon miktarı arasındaki ilişki incelenmiştir. Enjeksiyon miktarının kaya kütlesi özelliklerine göre değişimini daha detaylı görebilmek için her enjeksiyon deliği kendi içerisinde incelenmesi doğru bir yönlenme olacaktır. Bunun için enjeksiyon miktarlarının metraja bağlı olarak dağılımından faydalanılmalıdır. Fakat mevcut verilerin mesafeye göre homojen dağılmış olmaması ve aynı metrajlara denk gelmemesi sebebiyle öncelikle jeoistatistik yöntemi kullanılarak mevcut verilerin miktarı yüksek doğruluk oranıyla çoğaltılmış ve aynı metrajlara denk gelen veriler birbirleriyle ilişkilendirilmiştir. Böylece örnekleme çerçevesi arttırılarak daha detaylı inceleme gerçekleştirilebilmiştir. Bu sayede enjeksiyon delikleri ayrı ayrı değerlendirilerek Q değerleri ile enjeksiyon miktarları arasındaki ilişkiyi göstermek amacıyla çizilen grafikler incelendiğinde bu iki parametrenin eğilim çizgilerinin zıt yönde olduğu görülmüştür. Bu da kaya kütle kalitesi azaldıkça enjekte edilen enjeksiyon miktarının arttığını görsel olarak doğrulamaktadır.
-
ÖgeBaltalimanı-sarıyer Arası Sahil Kuşaklama Kollektörleri Kazılarında Kullanılan Mikrotünel Makinelerinin Performans Ve İtme Kuvvetleri Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2008-07-07) Bostancı, Ertan ; Çopur, Hanifi ; Maden Kazı ve Mekanizasyonu ; Mine Mechanization and ExcavationBu çalışmada; aç-kapa yöntemine alternatif boru hattı döşeme yöntemi olan mikrotünelciliğin genel anlatımı yapılmış ve bu yöntemin uygulandığı Baltalimanı-Sarıyer Sahil Kuşaklama Kollektörleri projesinin güzergah jeolojisi ve kullanılan 2 adet çamur basınçlı AVN600XC model mikrotünel makinesinin teknik özellikleri verilmiştir. Laboratuvar deneyleri, şirket kayıtları ve saha gözlemlerinden elde edilen bilgiler ışığında mikrotünel makinelerinin ilerleme hızları formasyon tipine göre ortaya konmuştur. Tutulan günlük raporlara ve makine kayıtlarına göre 8,71 m/gün, hakediş raporlarına göre toplamda 7,99 m/gün, tek bir makine için 5,16 m/gün ilerleme hızı; saha gözlemlerine göre ise anrojman kayada 0,32 m/saat ve dolguda 0,83 m/saat net kazı hızı hesaplanmıştır. Ayrıca, teorik ve empirik tahmin yöntemleriyle hesaplanan itme kuvvetleri ile gerçekleşen itme kuvvetleri karşılaştırılmıştır. Yumuşak ortamda; emprik yöntemler, teorik yöntemlere göre arazide gerçekleşen değerlere daha fazla yaklaşmıştır. Kaya ortamda; keskilerin üzerine alabileceği yükler ile boru ve makine ağırlığından dolayı meydana gelen sürtünme göz önüne alınarak itme kuvvetleri hesaplanmıştır. Tahmin edilen itme kuvvetleri, gerçekleşen itme kuvvetinin 0,84 katı bulunmuştur.
-
ÖgeBalıkesir Düvertepe kaolenlerinin kağıt endüstrisinde kullanım olanaklarının araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Acar, Ülker ; Eskikaya, Şinasi ; 46609 ; Maden Mühendisliği ; Mining EngineeringDünyada, her yıl üretilen toplam kaolen miktarının yarısı kağıt sanayiinde tüketilmektedir. Kağıt sanayiinde dolgu ya da kaplama pigmenti olarak kullanılan kaolenlerin en önemli özelliği suda dağılması için süzülebilirlik özelliğidir. Bu özellikteki kaolenler suda ayrışarak içindeki silis ayrılır ve ortamdan uzaklaştırılır. Bu işlem kaolenin aşındırıcı özelliğini azaltırken alümina içeriğini yükseltir. Kağıt sektöründe tüketilen kaolenler tesis çıkışı pazara arz edilir. Türkiye kağıt sektörü kaolen ihtiyacını ithalat yolu ile karşılamaktadır. Bunun birinci nedeni yıkanıp süzülebilir yumuşak kaolen yataklarımızın çok az oluşudur. Dünyada bu tür kaolenlerin ya granit gibi derinlik kayaçlarının veya feldspatça zengin arkoz tipi sedimanter kayaçların bozuşmasından oluştuğu bilinmektedir. Türkiye'nin kaolin yatakları ise genellikle hidrotermal eriyikler veya solfatarlarla altere olmuş volkanitlere bağlıdır. Bu tür kaolenler sert olup çok ince silis ihtiva etmekte ve yıkama ile zenginleştirmeye imkan vermemektedir. Bu çalışmada Balıkesir - Düvertepe bölgesinde Söğüt Madencilik A. Ş. ruhsat sınırları içinde yer alan ocaklardan 10 adet kaolen numunesi alınmıştır. Numune alınan ocaklarda rezerv etüdü yapıldıktan sonra, numunelerin minerolojik ve kimyasal özellikleri tesbit edilmiştir. Elde edilen veriler ışığında kimyasal özelliklerin yanısıra, kağıt sektöründe kaliteyi belirleyen diğer bir unsur olan tane boyutu dağılımının mevcut standartlara uygun hale getirilebilmesi için cevher hazırlama işlemlerine gereksinim duyulmuştur. Bu aşamada rezerv potansiyeli çok olan sınırlı sayıda numune kullanarak zenginleştirmeden ziyade, boyuta göre sınıflandırma yapılmıştır.
-
ÖgeBazı Doğal Taşların Dokusal Özellikleri İle Fiziksel Ve Mekanik Özellikleri Arasındaki İlişkilerin Araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-06-22) Bayram, Ozan ; Erçelebi, Selamet Gürbüz ; Maden İşletme ; Mineral ProcessingBu çalışmada, bazı doğal taşların dokusal özellikleri ile fiziksel ve mekanik özellikleri arasındaki ilişkiler araştırılmıştır. Çalışma, Türkiye’nin çeşitli bölgelerine ait 19 farklı türde doğal taş üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu doğal taşlara ait fiziksel ve mekanik özellikler çeşitli deneylerin gerçekleştirilmesi sonucu ortaya çıkarılmıştır. Dokusal özelliklerin belirlenmesinde ise her bir doğal taş türünden ince kesitler hazırlanmış ve bunlar mikroskop altında incelenmiştir. Bu kesitlerin mikroskop altındaki görüntülerinin fotoğrafları bilgisayar ortamında görüntü analiz programı yardımı ile işlenmiş ve dokusal özellikler sayısallaştırılarak doku katsayısı değerleri hesaplanmıştır. Daha sonra elde edilen doku katsayısı değerleri ile fiziksel ve mekanik özellikleri ifade eden veriler arasındaki ilişkiler (korelasyonlar) regresyon analizleri sonucu ortaya konmuştur. Doğal taşların mekanik özelliklerinden biri olan tek eksenli basınç dayanımı değerleri ile dokusal özellikler arasındaki lineer korelasyonlar olduğu gözlemlenmiştir. Bunun dışında diğer bazı fiziksel ve mekanik özellikler ile doku katsayısı değerleri arasında da anlamlı korelasyonlar elde edilebilmiştir. Sonuçları literatürdeki çalışmalarla kıyasladığımızda dokusal özellikler ile fiziksel ve mekanik özellikleri arasında yüksek korelasyonlu ilişkilerin mevcut olduğu gözlemlenmiştir.
-
ÖgeBeykoz Bekleme Tünelinde Uygulanan Tahkimat Sistemlerinin Kaya Kütle Sınıflama Sistemlerinden Hareketle İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Nergis, Tuğçe ; Nasuf, Erkin ; Maden İşletme ; Mineral ProcessingTünel çalışmalarında, ilk ve nihai tahkimat sistemlerinin tünel formasyonlarının mekanik ve fiziksel özelliklerine göre inşaa edilmesi son derece önemli bir konu teşkil etmektedir. Pek çok araştırmacı tarafından inceleme altına alınan bu konu maden ve inşaat mühendisliği disiplinleri için günümüzde de araştırılmaya devam etmektedir. Tahkimat dizaynlarının gerçekleştirilmesi için genellikle kaya kütle sınıflama sistemlerinden faydalanılmıştır. Bu sistemler sayesinde pek çok tünel dizayn edilmiştir. Kaya kütle sınıflama sistemlerden RMR ve Q sınıflama sistemleri tahkimat dizaynı yaparken kullanılan en önemli sistemlerdir. Bu sistemler kullanılarak her türlü tünel dizaynı yapılabilmektedir. Değişen formasyonalara bağlı olarak bir tünel tasarımı yaparken mutlaka kaya kütle sınıflama sistemleri kullanılmalıdır. Beykoz Bekleme Tüneli’nde uygulanan bu sistemler sayesinde en etkin ilerleme gerçekleşmiştir. Uygulanan tahkimat sistemine göre ayrıca maliyet de değişkenlik göstermektedir. Bazen artış, bazen azalış göstermektedir. Sonuçta Beykoz Bekleme Tüneli’nde uygulanan bu sınıflamalar kazı ve tahkimatın her aşamasında göz önünde bulundurulması gereken çok önemli araçlardır.
-
ÖgeBeykoz-paşabahçe Atıksu Tünel İnşaatı Sırasında Meydana Gelen Yeryüzü Oturmalarının Jeoistatiksel Yöntemle Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-06) Ünsal, Ahu ; Tunçdemir, Hakan ; 408399 ; Maden Kazı ve Mekanizasyonu ; Mine Mechanization and ExcavationTünel projeleri günlük hayatın içerisinde önemli bir yere sahiptir. Bu tünel projelerinden sorumlu mühendisler için tünel kazısı sırasında oluşan yüzey oturmaları her zaman önemli bir sorun teşkil etmektedir. Büyük kentlerde bu yer altı projeleri (tüneller, metrolar) kent içinde çoğunlukla yoğun yerleşim bölgelerinden geçmek zorunda kalmaktadır. Yoğun yerleşim yerlerinden geçerken yeraltı yapılarının inşaatı ve işletmesi sırasında civar yapılar üzerindeki etkilerinin önceden belirlenmesi olası bir felaketi önlemek açısından gerekli olup aletsel gözlemler yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Kentlerde tüneller ve derin kazıların inşası sırasında jeolojik ortamda ve komşu yapılarda oluşan hareketlerin aletsel gözlemler ile izlenmesi ve alınan ölçümlerin irdelenerek kazı yapılan ortamın ve civar yapıların davranışının belirlenmesi, inşaat sırasında ve sonrasında ortaya çıkabilecek zarar ve felaketlerin önceden kestirilmesi ve uygun önlemler alınması açısından önemli katkılar sağlamaktadır. Modern jeoistatistik yöntemler topoğrafyanın değerlendirilmesinde, zemindeki yapısal değişimi modellemekle birlikte, tahmin sonucunda hata miktarını da vermektedir, ayrıca hesaplama sonucunda hata oranını göstererek tahminin güvenirliliği hakkında bilgi vermektedir. Bu çalışmada, jeoistatiksel yöntemler kullanılarak Beykoz-Paşabahçe atıksu tüneli inşaatı sırasında ölçülen oturma değerlerinin yardımıyla sahanın modellemesi ve yüzey oturmaları sonucu meydana gelen hacim değişimlerinin hesaplanması amaçlanmıştır. Bu amaçla Gs+ programı kullanılarak krigging yöntemi ile bölgelere ait üç boyutlu oturma topoğrafyaları oluşturulmuştur. Ayrıca, oluşturulan üç boyutlu modeller yardımıyla muhtemel oturma miktarları hesaplanmış, bunların aletsel gözlem ile belirlenen oturma miktarlarıyla tutarlılık gösterdiği gözlemlenmiş ve yine buna bağlı olarak variogramları oluşturulan bölgeler için hacim değişim miktarları hesaplanmıştır. Daha sonra, literatürdeki gauss çökme prensibinden yararlanılarak teorik bir model oluşturulmuştur ve hem Autocad hem de Micromine yazılımında haritalandırılmıştır. Teorik modelin ilk ve son durumda ki yüzey topoğeafyası Gs+’da kriging yapılarak oluşturuldu, bu topoğrafya ile Micromine’da yapılan yüzey model in hemen hemen aynı olduğu gözlemlenmiştir. Sonuç olarak, bu çalışmada Gs+ ve Micromine’da çizilen oturma haritalarından hacim kayıpları hesaplanmış olup, kriging verisi oluşturabilen herhangi bir jeoistatistik yazılımı ile de veri oluşturulabileceği unutulmamalıdır.
-
ÖgeBilgisayar Destekli Entegre Açık İşletme Tasarımı Ve Planlaması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Selimoğlu, Öykü ; Erçelebi, Selamet ; Açık İşletme ; Opencast MiningBu çalışmada; madenciliğe yönelik yazılımların açık işletme tasarımı ve planlamasındaki çalışma prensipleri ve takip ettiği aşamalar anlatılmıştır. Bu aşamalar; veri tabanı oluşturma, modelleme, üretim planlaması gibi ana başlıklar altında toplanabilir. Üretim planlaması içerisinde, optimum ekonomik açık işletme sınırının tespitinde kullanılan algoritmalar tanıtılmıştır. Madencilik sektöründe kullanılan bu tür yazılımlardan Vulcan, Surpac, Datamine, Microlynx, Minesight paket programları kısaca özellikleriyle tanıtılmıştır. Vulcan 4.5 programı ile Eti-Bor A.Ş. Kestelek Açık İşletmesi Sahası’nın tasarımı ve planlaması yapılmıştır. Eti-Bor Kestelek Açık İşletmesi Müdürlüğünden alınan topoğrafya verileri (koordinatlar ve dere gibi yüzey topoğrafyası bilgileri) ve sondaj verileri (koordinatlar, formasyonlar ve % B2O3 tenör değerleri) ile bir veri tabanı dosyası oluşturulmuştur. Modellenen arazi ve cevher yatağı ile rezerv ve dekapaj hesapları yapılmıştır. Kestelek Açık İşletmesinin blok modellemesi yapılmıştır. Bloklara ayrılan sahada bloklara atanan değer sayesinde her bloğun rezervi, formasyonu ve tenör kalitesi hesaplanabilmiştir. Daha sonra planlama bölümünde sahaya uygun bir açık işletme projesi yapılmıştır. Vulcan programı içinde Lerchs-Grossman algoritması çalıştırılarak alternatif optimum açık işletme projesi geliştirilmiştir. Sonuçta, madencilik paket programlarında işletmenin tasarımının ve planlamasının birbirine bağımlı olarak çalıştığı görülmüştür. Ayrıca bu tür madencilik paket programlarının kullanımı sayesinde maden tasarımı ve planlaması işlemlerinin çok daha kolaylaştığı, pratikleştiği ve yapılan işlerin hassasiyetinin arttığı görülmüştür.
-
ÖgeBilgisayarla şev stabilitesi probleminin incelenmesi ve Çan linyitlerine uygulanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1990) Öztürk, Oğuz ; Nasuf, Erkin ; 14150 ; Maden Mühendisliği ; Mining EngineeringBu çalışmada şev stabilitesi ve problemleri incelenmiş, T.K.İ. Çan linyitleri işletmesi için uygulama gerçekleştirilmiştir. İlk bölümde stabilite problemlerinin çözüm yöntemlerine ilişkin metotlar araştırılmış ve bunların uygulama sahası ile düzlemsel ve dairesel kaymaya ilişkin esaslar kısaca izah edilmiştir. Ödevin diğer bölümlerinde hazırlanan bilgisayar programının tanıtılması, çalışma esaslarının belirlenmesi, uygulama genişliği ve tipleri hakkında geniş bilgi verilmiştir. Ödevin son bölümünde ise programın değişik parametreler ile çalıştırılması ve şevlere tatbiki ile irdelemeler yapılarak pratik sonuçlar elde edilmeye çalışılmıştır.
-
ÖgeBomlu kazı makinalarında kesici kafa tasarım parametrelerinin incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Acaroğlu, Ömür ; Eskikaya, Şinasi ; 55694 ; Maden MühendisliğiBu çalışmada, bomlu kazı makinaları kesici kafa tasarım parametrelerinin kazı verimine ve makina dengesine etkisi incelenmiştir. Bomlu kazı makinaları kesici kafa tasarım parametreleriyle ilgili araştırmalardan yararlanarak kesici kafa kazı performansı analizi yapan bir bilgisayar programı geliştirilmiştir. Hazırlanan bilgisayar programı ile, bir bomlu kazı makinası kesici kafasının arma girme ve arını tarama modunda verilen kayaç için bom kuvvetleri, tork ve güç gereksinimleri hesaplanmaktadır. Ayrıca, her iki mod için, kesici kafanın bir dönüşü sırasında itme kuvveti, tarama kuvveti, tork. güç ve kayaçla kontak halindeki keski sayısına ait titreşimler de elde edilmektedir. Program yardımıyla, orijinal kesici kafa üzerinde yapılacak değişiklerin kesici kafa performansına ve dengesine etkisi gözlenebilmektedir. Programda, AM-75 bomlu kazı makinası kesici kafasının welded tuff lar için performans analizi yapılmıştır. Earth Mechanics Institute (EMI) / Colorado School of Mines (CSM) tarafından yapılan Yucca Mountain Projesi'ndeki AM-75 kesici kafası tasarım parametreleri ve welded tuff in lineer kesme deneyi verileri kullanılmıştır. AM-75 kesici kafasının EMİ / CSM analiz sonuçlarıyla hazırlanan programın analiz sonuçları yaklaşık aynı bulunmuştur. AM-75 kesici kafası analizi sonucu elde edilen titreşim grafikleri irdelenmiş ve titreşimin en önemli nedeninin, kesici kafa döndükçe, her bir segment için kayaçla kontak halindeki keski sayısının sabit olmamasından kaynaklandığı saptanmıştır. Titreşimi azaltabilmek için keskiler arası çevresel uzaklığın ve her bir keskiye gelen yükün eşit dağıtılması gerektiği görülmüştür.
-
ÖgeBor minerallerinin flotasyonunda şlamın etki mekanizması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Gülgönül, İlhan ; Kaytaz, Yalçın ; 46485 ; Maden Mühendisliği ; Mining EngineeringBu çalışmada literatürde ilk defa olarak bor minerallerinin flotasyonunda kilin etki mekanizması incelenmiştir. Otomatik kumandalı bir mikroflotasyon cihazı kullanılarak bir dizi mikroflotasyon deneyleri ve kilin etki mekanizmasını incelemek amacıyla aynı şartlarda zeta potansiyel ölçümleri yapılmıştır. Bu verilerin ışığı aranda kilin etkisini azaltmak için çeşitli stratejiler önerilmektedir. Çalışmalarda kullanılan kolemanit, üleksit ve kil numuneleri Bigadiç bor yatağından el ile saf olarak toplanmıştır. Deneyler genel olarak mineral (kolemanit veya üleksit), kil ve mineral + kil sistemleri ile incelenmiştir. Elektrokinetik çalışmalarda kolemanitin sıfir yük noktası (SYN) 10.5 olarak bulunmasına rağmen üleksit ve kil için bulunamamıştır. Bigadiç kili diğer bor killeri ile karıştırıldığında; yaklaşık olarak aynı yüzey yüküne sahiptir. Kil ilavesiyle pozitif olan kolemanit yüzeyi negatife dönüşmekte, üleksitte ise etkili olamamaktadır. DAH konsantrasyonu arttıkça zeta potansiyel değerleri artmasına rağmen SDS konsantrasyonlarında ise düşmektedir. pHya bağlı olarak yapılan zeta potansiyel deneylerde; kolemanit her iki reaktif varlığında da düşük pHlarda daha az etkilenirken, üleksit ise DAH varlığında daha fazla etkilenmektedir. Ayrıca Ba+2 ve Ca+2 iyonları varlığında flotasyon verimleri tabii pHnın (pH=9.3) altında elektrostatik çekimin azalmasından dolayı düşerken; üzerinde ise artmaktadır. Ba+2 iyonu Ca+2 iyonuna göre daha etkili olmaktadır. Mikroflotasyon deneyleri sonucunda aynı zincir uzunluğuna sahip olan katyonik reaktif (DAH) ve anyonik reaktif (SDS) kolemaniti ve üleksiti tabii pHda (9.3) yuzdürebilmektedir. Üleksit 2.5x10-4 M DAH ve SDS konsantrasyonlarında maksimum verimle yüzerken, kolemanitin 1x10-4 M SDS ve 5x10-4 M DAH konsantrasyonlarında yüzdüğü bulunmuştur. Kil mikatannın artması hem kolemanit hem de üleksitin flotasyon verimlerini %20 ile %60 oranında düşürdüğü bulunmuştur, özellikle kilin varlığında kolemanitin flotasyon verimi SDS konsantrasyonuna bağlı olarak en fazla etkilenmektedir. Kolemanit ve üleksit yüzeyine negatif yüklü olan kilin özellikle düşük pHlarda elektrostatik çekim mekanizması ile adsorplandığı ve flotasyon verimlerini düşürdüğü bulunmuştur. SEM (Scanning Electron Microscop)' de çekilen fotoğraflar da bunu kanıtlamaktadır. Ayrıca çok değerlikli iyonların heterokoogülasyon sonucu üleksiti çok iyi yüzdürmelerine karşılık kil varlığında çökeleğin yapışmasını engellediğinden aynı verimleri elde etmek mümkün olamamıştır. Elde edilen tüm sonuçlar, negatif yüklü kilin pozitif yüklü bor minerallerine karşı kuvvetli ilgisinin olduğu ve hatta reaktif ile de borun yüzeyine yapışmak için rekabet ettiği anlaşılmaktadır.Bu yüzden flotasyonun fizikokimyasal açıdan kilin yapışmasını engelleyecek şartlarda seçilmesi önerilmektedir.
-
ÖgeBugüne kadar ülkemizde işletmeler bazında yapılan biriketleme çalışmaları ve bunların değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1990) Yaşar, Özgür ; Kural, Orhan ; 14152 ; Maden MühendisliğiBu çalışma da, ülkemizdeki toz kömürlerin ekonomik bir biçimde değerlendirilmesiyle ilgili teknolojilerden birisi olan biriketleme yöntemi tanıtılmaya çalışılmış ve konu; katkı maddesi ve presleme konusundaki gelişmelerde ilave edilerek oldukça geniş tutulmuştur. Ülkemizde yapılan biriketleme çalışmaları ve bu çalışmalarda elde edilen optimum neticeler verilerek, Çanakkale-Çan linyit kömürünün sülfit atık çözeltisi, melas ve ataktikpolipropilen ile biriketlenebilme koşulları incelenmiştir. Deneyler; sonuçlar, grafikler ve tablolar yardımı ile izah edilerek Sonuçta; Çan bölgesi kömürlerinin katkı maddesiz biriketlenemiyeceği gözlenmiş, katkı maddeli biriketlemede en uygun katkı maddesi alarak ataktik polipropilen bulunmuş ve % 3 oranında katılmasının en optimal sonucu verdiği belirlenmiştir.