FBE- Şehir ve Bölge Planlama Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yayın Türü "masterThesis" ile FBE- Şehir ve Bölge Planlama Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeBeyoğlu Han Ve Pasajlarının Kullanımı Ve Yeniden Canlandırılabilmeleri İçin Bir Araştırma(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kazanç, Özbek ; Ergun, Nilgün ; Şehirsel Tasarım ; Urban DesignBu çalışmada 19. Yy da batılılaşma sürecinde Beyoğlu’nda yapılmış olan han ve pasajlar incelenmiş ve bunların tekrar canlandırılıp kent yaşamında aktif rol üstlenebilmeleri için önerilerde bulunulmuştur. Çalışmanın ilk bölümlerinde Osmanlılardaki han gelişimi ve hanların barındırdıkları çeşitli fonksiyonlar incelenmiştir. 19. yy a gelindiğinde tek bünyede bulunan fonksiyonların ayrılmasıyla, tüketim fonksiyonun yeni bir yapı tipi olan pasajlarda karşılandığı görülmüştür. Pasajları ortaya çıkaran ve gelişimine etki eden faktörler araştırılıp Paris pasajlarından örnekler verildikten sonra pasajların Beyoğlu’nda ortaya çıkmalarını sağlayan sosyal ve ekonomik şartlar incelenmiştir. Beyoğlu’nda yapılan han ve pasajlar tek tek ele alınarak kısa tarihçeleri, geçmişteki ve bugünkü kullanımları, geçitlerinin kullanılıp kullanılmadıkları tespit edilmiştir. Beyoğlu’ndaki tüm han ve pasajların kullanımları için genel bir değerlendirme yapıldıktan sonra Asmalı Mescit-Tünel arasında örnek bir alan alınarak buradaki han ve pasajların canlandırılabilmeleri için bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada yöntem olarak çeşitli fiziksel analizler ve görsel tespitlerden yararlanılmıştır.
-
ÖgeBeyoğlu İlçesinde Parkların Kullanıcılar Tarafından Değerlendirilmesi: Gümüşsuyu, Sururi Ve Hasköy Kıyı Parkları Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Çayır, Alper Sami ; Ergun, Nilgün ; Peyzaj Planlama ; Landscape PlanningÖzellikle 1950’den sonra ülkemizin içine girdiği hızlı kentleşme sürecinde İstanbul genelinde olduğu gibi Beyoğlu ilçesi de büyük değişimler geçirmiş ve bugünkü yoğun kent dokusu oluşmuştur. Şüphesiz ki yapısal değişim sürecinden en fazla açık ve yeşil alanlar etkilenmiştir. Özellikle 1960’dan sonra Beyoğlu’nun büyük bir kısmını kapsayan mezarlık ve mesire alanları yerlerini yoğun konut dokusuna bırakmak zorunda kalmıştırlar. Yapılmış olan bu çalışmanın amacı; Beyoğlu ilçesinin farklı kentsel doku ve karakterdeki yeşil alanlarının kullanıcı memnuniyet derecelerinin belirlenmesidir. Örnek olarak seçilen Gümüşsuyu, Sururi ve Hasköy Kıyı Parklarında yürütülen anket soruşturması yardımı ile kullanıcıların beklentileri ve memnuniyet dereceleri saptanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla tez çalışmasının giriş bölümünden sonra yer alan ikinci bölümde kullanıcıların gereksinimlerine cevap verecek olan açık ve yeşil alan kavramı açıklandıktan sonra çalışmanın ana konusunu oluşturan yeşil alan tipleri tanımlanmış ve içermesi gereken donatılar belirtilmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde bu alanları kullanan kişilerin beklentileri ve kullandıkları alanlardan memnuniyet durumları ile ilgili olarak yapılmış olan ulusal ve uluslar arası çalışmalar incelenmiştir. Dördüncü bölümde çalışmanın örneklem alanı olarak seçilen Beyoğlu ilçesi’nin İstanbul Metropolitan Alanı içindeki konumu, çeşitli özellikleri ve son olarak da yeşil alan dağılımından bahsedilmiştir. Beşinci bölümde ise ilçede örnek olarak seçilen üç parkta yapılan anket çalışmalarının içeriğinden bahsedilmiş ve bu çalışmaların sonuçları değerlendirilmiştir. Altıncı ve son bölümde de bütün çalışmanın genel bir değerlendirmesi yapılarak sonuçlar çıkarılmaya çalışılmış ve çıkan sonuçlar doğrultusunda yeşil alanların kullanımı ve kullanıcıların memnuniyetleri değerlendirilerek öneriler yapılmıştır.
-
ÖgeBeyoğlu Tarihi Konut Bölgesi’nde Sosyo-mekansal Ayrışma(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Han, Nazlı ; Çıracı, Hale ; Bölge Planlaması ; Regional Planning1970 sonrası kapitalist ekonominin yeniden yapılanmasıyla birlikte; yeniden kurgulanan kentte açığa çıkan en önemli olgulardan biri sosyo-mekansal ayrışma olmuştur. Ayrışmanın varlığı kentsel düzeni tehdit etmektedir. Çalışma alanı olarak; ayrışmanın net olarak izlenebildiği Beyoğlu tarihi konut bölgesi seçilmiştir. Bu amaçla fiziksel ve sosyo-ekonomik yapıya dair veriler kullanılmıştır. Bölge ile ilgili yapılmış anket çalışma sonuçlarının kullanılmasının yanı sıra, arazi tespitleri yapılmış ve çeşitli kişi ve kuruluşlarla görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak; bölgede ayrışmayı destekleyen iki olgu ile karşılaşılmıştır. Bölgenin bir tarafı yoksulluğun ve dışlanmanın yoğunlaştığı bir alan olarak her geçen gün biraz daha köhneleşmekteyken diğer tarafı dünyada yaşanan sürece daha kolay uyum gösteren yeni orta sınıfın yarattığı dinamikle yenilenmekte ve değer kazanmaktadır. Süreç içinde birbirinden farklılaşan bu iki mekan bölgedeki ayrışma sürecini desteklemektedir.
-
ÖgeBilgi Ekonomisiyle Değişen Kurumsal Yapı: Türk Üniversiteleri Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-26) Bozdağ, Vuslat ; Kerimoğlu, Ebru ; 10041468 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningBilgi, fiziki sermaye ve işgücüne ek olarak ekonomik büyümede can alıcı bir unsur olarak kabul edilmekte ve sürdürülebilir kalkınmada başarı sağlamak için bilgi üretiminin, bilgi akışının ve bilginin sermayeye katılımının önemine dikkat çekilmektedir. Bugünün dünyasında rekabet ve yenilikçilik koşulları tüm kurumları yeni bir ekonomik çerçeveye uyma zorunluluğu ile başbaşa bırakmaktadır. Bilgi ekonomisinin ortaya çıkmasını ve gelişmesini sağlayan başlıca etmenler; küreselleşme, teknolojik gelişmeler ve bilginin ticari değerinin artmasıdır. Bilginin üretim açısından bu derece hayati ve önemli bir girdi haline gelmesiyle, ekonomik dinamikleri açıklamak üzere yeni parametlere ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Dünya tarım ekonomisi ile başlayan, sanayi ekonomisi, sanayi sonrası ekonomi ile devam eden ekonomik değişimlere sahne olmuştur. Günümüzde ise dünya teknoloji ve beşeri sermayenin önemli olduğu bilgi ekonomisi çevresinde dönmektedir. Bilgi ekonomisinin gelişimiyle birlikte, üniversite-sanayi-devlet arasındaki dinamik ilişkilerin önemine dikkat çekilmektedir. Kamu sektöründeki veya özel sektördeki tüm kurumlar, birbirleriyle güçlü ilişkiler içinde olmak ve bilgi aktarımını sağlamak, yenilikçi ve esnek olmak adına dönüşmeleri gerekmektedir. Bu beklentilerle birlikte, değişim ayakta kalabilmek ve ekonomik gelişmenin önemli bir parçası olmak için gereklilik haline gelmektedir. Bu değişim zorunluluğundan yola çıkılarak tezin ana hipotezi “Bilgi ekonomisi kapsamında üniversitelerde bir dönüşüm olmaktadır” olarak belirlenmiştir. Hipoteze bağlı olarak üç adet araştırma sorusu ortaya çıkmıştır. Araştırma soruları: “Bilgi ekonomisinin taleplerine Türk üniversiteleri nasıl cevap vermektedir?”, “Bilgi ekonomisi tarafından talep edilen kurumsal yapı değişikliği konusunda Türk üniversiteleri nerededir?” ve “Türk üniversitelerinin dönüşüm süreci nelerden etkilenmiştir, neleri etkilemiştir” şeklinde tanımlanmıştır. Tez çalışmasında bu üç araştırma sorusunun cevabının verilmesi amaçlanmıştır. Bilginin bu kadar önemli olduğu yeni ekonomide, bilginin üreticisi ve araştırmacı olarak üniversitelerin, ekonomik gelişmeye katkı anlamında rollerinin geliştiği ve üniversitelerden beklentilerin arttığı görülmektedir. Hükümet politikaları, bilgi ekonomisinin gereklilikleri, üniversiteye atfedilen yeni fonksiyonlar üniversitelerin cevap vermesi gereken talepler haline gelmiştir. Bu durumda üniversiteler de diğer kurumlar gibi değişimler geçirmek durumundadırlar. Üniversitelerde kurumsal değişimi zorunlu kılan en önemli itici güçler ise şöyle özetlenebilir: değişen ekonomik akımlar, bilginin ticarileşmesi, teknoloji transferinin artan önemi, bilgi ekonomisi; bölgesel gelişmenin artan önemi, refahı desteklemek, ekonomik kalkınma, hükümet politikaları; bilgi merkezi olma, girişimci üniversite olma, işbirlikçi üniversite olma, yeni fonksiyonlar. Çalışma kapsamında dünyadaki çeşitli hükümet politikalarıyla birlikte Türkiye’nin genel yapısı da incelenmiştir. Öncelikle Türkiye’nin genel durumu, yeni ekonomik gelişmelerin neresinde durduğu araştırılmıştır. Özellikle Türkiye’nin Dünya Ekonomik Forumu’nun, Küresel Rekabet Raporu’nda verimlilik odaklı ekonomiden yenilikçilik odaklı ekonomiye geçişine değinilmiştir. Ayrıca 2010-2011 döneminde Araştırma Geliştirme kapsamında Türk hükümetinin ve politikalarının adımları ve kurumsal yapıdaki değişimleri anlatılmıştır. Bu değişimlerden en önemlisi de Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamında çıkarılan 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile birlikte gelen tüm devlet kurumlarına stratejik plan yapma zorunluluğudur. Bu kanunla birlikte tüm devlet üniversitelerinin stratejik plan yapmas ve Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı kurması gerekmektedir. Bu değişim Türkiye’deki en önemli kurumsal yapı değişimlerindendir. Türkiye’nin dünyadaki yerini anlamak amacıyla, dünyadaki çeşitli üniversitelerin bilgi ekonomisi kapsamındaki değişimleri yapılan bu tez çalışmasında araştırılmıştır. Çalışma kapsamında dünyanın çeşitli yerlerindeki 15 üniversite yönetim yapısı, akademik yapı ve üretkenlik başlıkları altında incelenmiştir. İstanbul’daki 4 Türk üniversitesi de İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi örnek çalışması olarak seçilmiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi köklü geçmişleriyle ve devlet üniversitesi sıfatıyla, Sabancı Üniversitesi ve Bilgi Üniversitesi ise yeni ve özel üniversite olmaları dolayısıyla seçilmişlerdir. Ayrıca her bir üniversite Türkiye’de önemli projelere ve yeniliklere imza atmışlardır. Bu üniversiteler yönetim yapısı, akademik yapı ve üretkenlik başlıkları altında incelenmişlerdir. Birincil veriler kurumsal yönetim, araştırma geliştirme faaliyetleri, uygulama ve araştırma merkezleri, sanayi ile ilişkilerden sorumlu rektör yardımcıları ile yapılan mülakatlarla elde edilmiştir. İkincil veriler ise bu üniversitelerin veri tabanlarından, ilgili internet adreslerinden elde edilmiştir. Yeni stratejiler, gelişim yönleri, akademik yapılarındaki değişimler, araştırma geliştirme faaliyetleri, sanayi ile ilişkileri ve yeni kurulan birimler analiz edilmiştir. Bilgi ekonomisinin üniversitelerden beklentisi, bölgesel gelişmede en önemli kurumlardan biri olmak; refah ve ekonomik kalkınmayı desteklemek; bu amaca ulaşabilmek adına bilgi üretimi; araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde daha aktif olmak, üniversite yönetimini geliştirmek; teknoloji transfer etmek; uluslararası alanda başarılı olmak; sanayi, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve toplumla ilişkileri güçlendirmektir. Çalışma kapsamında incelenen 4 üniversite de ilgili konu başlıklarında oldukça aktif eylemlerde bulunmaktadırlar. Kurulan teknoparklar ve açılan teknoloji transfer ofisleri bunun en somut örneklerindendir. 4 üniversite de bilgi ekonomisi kapsamında kurumsal değişimi tecrübe etmektedirler. Çalışma sonunda Türk üniversitelerinin de dünya üniversitelerindeki değişimlere paralel gelişmeler yaşadıkları sonucuna varılmıştır. Son olarak altı çizilmesi gereken husus ise dünyadaki üniversitelerin kurumsal dönüşüm çalışmalarına 1970’li yıllarda başlamış olmalarıdır. Türkiye’de ise bu değişim 2010’dan sonra başlamıştır. Buna rağmen kısa sürede büyük adımlar atılmış ve dünyadaki örneklerle uyumlu hale gelmişlerdir. Türk üniversiteleri zamanlama açısından geride olmasına rağmen bilgi tabanlı ekonominin önemli bir parçası olma konusunda daha yoğun ve bilinçli değişiklikler yapmışlardır.
-
ÖgeBilgisayarla Çalışılan Ofislerde Konforsuzluk Kamaşması Denetimi Sağlayan Yapma Aydınlatma Sistemlerinin Tasarımı Ve Uygulaması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Uğur, Numan ; Küçükdoğu, Mehmet Ş. ; 46342 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningOf isler, insanların belirli konular üzerinde düşünsel ve görsel çalışmalar, sözlü ve yazılı iletişim imkanlarıyla do laylı veya yüzyüze görüşmeler yaptıkları binalardır. Of is ça lışanları günlerinin önemli bir bölümünü bu hacimlerde geçir diklerinden en etkin çalışma ortamının oluşturulması için tüm alt sistemlerin, çalışanların ihtiyaçlarına en üst seviyede cevap verebilir nitelikte olması gerekir Gelişen kompüter teknolojisiyle beraber, VDT' lerin (Video Display Terminals) pekçok çalışma sahasıyla birlikte ofisler de de kullanılması kaçınılmaz olmuştur.Ancak bilgisayarla ça lışmak bazı durumlarda kullanıcıların şikayetlerine yol aça bilmektedir.Bunlardan bazıları ergonometrik koşullarla ilgi liyken bazıları da tamamen aydınlatmayla ilgilidir. Bilgisayarla çalışılan ofislerde aydınlatmayla ilgili en büyük sorun, yapma aydınlatma armatürlerinin ekranda yansıya rak etkili görüntü oluşturmaları ve ekranla ekran üzerindeki karakterler arasındaki parıltı karşıtlığının düşürülmesidir. Bu da ekrandaki yazı ve şekillerin algılanamaması veya karış tırılması gibi şikayetlere yol açmaktadır. Bu çalışmada ofis binaları tasarımının tarihsel gel işi mi, bu gelişim sürecinde ofis organizasyonunda, yer leşim düze ninde, çal ışanların sosyal statülerinde ve ofis işlevlerinde meydana gelen değişimler 1. Bölüm'de ele alınmıştır. 2. Bölüm' de genel olarak ofis aydınlatması ele alınmış tır. Görsel çevre etkenleri (aydınlık düzeyi, parıltı ve renk) ve bunların alması gereken değerler, of is aydınlatmasında kul lanılan aydınlatma sistemleri..aydınlatma kontrolü ve özellik le bilgisayarlı aydınlatma kontrolü, çeşitli ofis alanları i- çin aydınlatma tasarımı kriterleri bu bölümde açıklanmıştır. 3-Bölüm'de ise, ofis çalışanlarının fizyolojik gereksi nimlerini karşılayan alt sistemler ve bunların yapma aydın latma alt sistemiyle entegrasyonu ele al inmiştir.îkl imlendir me ve aydınlatma fonksiyonlarını birlikte gerçekleştiren hava kanallı armatürler, aydınlatma armatürlerinin ofis hacimlerin de akustik sistemlerle birlikte kul lanımı.günışıgı ile yapma aydınlatmanın entegrasyonu bu bölümde açıklanmıştır. 4.Bölüm'de bilgisayarla çalışıan ofislerin aydınlatılma sı ele alınmıştır.VDT ve ekipmanlarının tanıtı iması, kullanım alanları.kullanıcı şikayetleri, kul lanı lan aydınlatma sistem leri açıklanmıştır. 5.Bölüm'de.bilgisayarla çalışılan ofislerde kullanıcı ____., _______ _.:-...._ ?_._.__. _____..._...». _..._._. . - ıforsuzluk inmiştir. 5.Bölüm'de.bilgisayarla çalışılan ofislerde kul şikayetlerinin büyük bir çoğunluğunu oluşturan konfo kamaşmasının değerlendirilmesi ve denetimi ele alırım XVII Kamaşmanın tanımı.nedenleri.kamaşmanın değerlendirilmesinde kullanılan yöntemler ve karşılaştırma tabi o lan, kamaşma dene timi sağlayan nomogramlar ve bu nomogramlar yardımıyla yapma aydınlatma armatürlerinin limit radyasyon ve örtüleme açıla rının hesaplanması açıklanmıştır. ö.Bölüm'de ise,bi Igisayarla çalışılan ofislerde kamaşma denetimi sağlayan örtüleme tekniği programı, bu teknikle ge liştirilen aşağı doğru genel aydınlatma armatürlerinin ka maşma denetimi ve hacim içindeki yatay ve düşey aydınlık dengesine etkileri açıklanmış ve örnek bir VDT için standart ların belirlediği VDT geometrisi içinde uygulamalar yapılmış tır. 7.Bölüm'de sonuç olarak, VDT' lerin aydınlatma sistemi a- sagı doğru genel aydınlatma sistemi ile tasarlanacak ve ger çekleştirilecek ise, bu sistemi oluşturacak armatürlerin.ka maşma denetimini en iyi şekilde gerçekleştirecek örtüleme a- çısının ne olması gerektiğine karar veri lecektir. Ayrıca bu çalışmanın bundan sonra yapılacak ne gibi çalışmalara temel olabileceği konusunda görüşlere yer verilmiştir.
-
ÖgeBoğaziçi Iskelelerındekı İşlevsel Değişimin Mekansal Etkileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Müftüler, Evren ; Ocakçı, Mehmet ; Şehirsel Tasarım ; Urban Designİstanbul için Boğaziçi tarih boyunca özel bir mekan olmuştur. Doğal bir oluşum olan Boğaziçi, görsel zenginliği ile İstanbul un kentsel kimliğinin önemli bir parçası olmuştur.Kentin gelişim süreci içerisinde Boğaziçi ilk zamanlarda mesire alanları olarak kullanılırken zamanla imara açılarak, önce küçük balıkçı köyleri daha sonra giderek büyüyerek birer semt haline gelmiştir. Bu gelişim süreci içerisinde deniz ulaşımını ve Şirket-i Hayriye nin rolünün de altını çizmek gerekmektedir. Şirket-i Hayriye denilince vapurlar ve bu vapurların yanaştığı Boğaziçi İskeleleri akla gelmektedir. İskeleler Boğaz Semtlerinin gelişiminde , mekan kurgularının oluşumunda önemli birer öğe olmuşlardır. Son elli yılda ulaşım türlerinin gelişimi ile deniz ulaşımı ve vapur iskeleleri giderek önemini kaybetmişlerdir. Yaşanan gelişim süreci, hazırlanan bu çalışmayla ortaya konmaya çalışılmıştır.
-
ÖgeBoğaziçi İskele Meydanlarının Mekansal Fonksiyonel Ve Kültürel Özelliklerinin İncelenmesi : Ortaköy Meydanındaki Düzenleme Çalışmalarının Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Kara, Gülayşe ; Gülersoy, Nuran Zeren ; 46340 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningTez çalışması kapsamında açık mekan kavramı ve bunun en iyi örneği olan meydanlar, tasarım açısından, fonksiyonel ve fiziksel özellikleri açısından Batı toplumlarındaki ve eski Türk kentlerindeki meydan anlayışı incelenmiştir. Çalışmanın ana konusu, Osmanlı Türk şehirlerindeki meydan gruplarından olan "İskele meydanları ve bunların mekansal, fonksiyonel ve kültürel özelliklerinin incelenmesidir". Altı bölümden oluşan çalışmanın, 1. Bölümde, konunun amacı, yöntemi ve kapsamı açıklanmış tır. 2. Bölüm, ilgili konuda geliştirilen çalışmaya temel olma sı amacıyla "Kentsel mekan ve kentsel dış mekan" kavram larının ardından meydanların oluşumlarını, formlarını ve fonksiyonlarını inceleyerek bunların tarih, içinde oluş muş olan meydanlara nasıl yansıdığının ele alındığı bö lümdür. 3. Bölüm kapsamında, Eski Türk şehirlerindeki meydan anlayı şı, Osmanlı ve Selçuklu dönemlerindeki meydanların özel likleri ele alınmış ve iskele meydanları kapsamlı olarak incelenmiştir. 4. Bölümde, alan çalışmasına konu olan Ortaköy yerleşmesi ve Ortaköy meydanı tüm yönleriyle ele alınmış, meydan için Beşiktaş Belediyesi tarafından yapılmış olan yeni düzenleme çalışmasının tanıtımı ve uygulama durumu in - celenmiştir. 5. Bölümde, Ortaköy meydanında kullanıcılarla, meydanın yeni düzenlemesine yönelik yapılmış olan anket çalışma sının sonuçları ve değerlendirilmesi verilmiştir. 6. Bölüm sonuç bölümüdür ve kısa bir değerlendirme yapıl - mıştır.
-
ÖgeBoğaziçi koruma alanında 1970-1990 yılları arasındaki gelişiminin değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1992) Selçuk, F. Zeynep ; Zeren, Nuran ; 21749 ; Şehir ve Bölge PlanlamaBoğaziçi yerleşmeleri, başta doğal yapısı olmak üzere pek çok özelliği nedeniyle tarihin hemen her döneminde adından sıkça bahsettirmiştir. özellikle Osmanlı döneminde, Boğaziçi yerleşmeleri, doğal çevrenin ve mimarinin dengeli bileşimiyle en olgun düzeyine ulaşmıştır. Cumhuriyet döneminde ise sanayileşme ve kentleşmenin olumsuzluklarından etkilenmiş, yöre özelliğine uygun olmayan yeni fonksiyon alanlarına hizmet vermeye başlamıştır. Günümüzde olumsuz gelişmeler sonucu ve bilinçli koruma- planlama kavramlarının eksikliği nedeniyle Boğaziçi peyzajı önemli ölçüde tahrip edilmiş ve yok olmuştur. 1. Bölümde çalışmanın amacı "Boğaziçi imajını oluşturan yeşil dokunun zaman içinde azalmasının nedenlerini incelemek, planlı ve plansız yerleşmelerin bugünkü durumunu ortaya koymak, 1970-1990 yılları arasında Boğaziçi nüfusundaki değişim ile bu yıllar arasında hazırlanmış koruma plan ve kararlarının arazi kullanımıyla-görsel yapıyı nasıl etkilediğini irdeleyerek bir sonuç çıkarmak" olarak belirlenmiş ve çalışmanın yöntemi ortaya konmuştur. Boğaziçi yerleşmelerinin tarihteki yeri ve önemine 2..Bölümde değinilerek Osmanlı İmparatorluğu döneminde olgunluk düzeyine erişen Boğaziçi'nin nasıl değerlendirildiği orta ya konmuş, Cumhuriyet döneminde yerleşmelerin gelişimine nelerin etki ettiği belirtilmiştir. 3. Bölümde Boğaziçi'nin doğal yapısı, yeşil dokuyu oluşturan görsel ve rekreatif yeşillerin peyzaj özellikleriyle geçmiş ve günümüzdeki kullanımları incelenmiştir. 4. Bölümde ise 1970-1990 yılları arasında nüfusun gelişimi çeşitli yönleriyle ortaya konmuştur. Boğaziçi'nde Cumhuriyet' in ilanından günümüze kadar alınan koruma kararlarının ve hazırlanan planların bu alanı nasıl ve ne yönde etkilediği 5. Bölümde incelenmiştir. 6. Bölümde Boğaziçi'ndeki arazi kullanımı-görsel yapı etkileşimi açıklanmıştır. Sonuç bölümünde ise kaybedilen değerlerin yeniden kazanılmasının zorluğuna değinilerek bazı önerilerde bulunulmuştur.
-
ÖgeBoğaziçi Kıyı Alanlarının Rekreasyonel Açıdan Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) İnan, Serna ; Türkoğlu, Handan ; Peyzaj Planlama ; Landscape PlanningKıyı; deniz, göl ve akarsuların kara ile birleştiği yerde uzanan ve kendine özgü niteliklere sahip olan bir kara parçasıdır. Morfolojik özelliklerinin sağladığı ilginç mekanlar farklı bir yenilenme ve dinlenme imkanı sağlarken , kıyı görsel ve doğal güzelliklerin çoğunlukta olduğu bir yer halini almaktadır.Bu özelliklerinden dolayı ekonomik faaliyetlerin ve nüfusun yerleşmek için yarıştığı bir yer olmaktadır. Kıyı alanlarının zamanla özel mülkiyetin eline geçmesi de buraların daha hızlı bir şekilde kirlenmesine ve tahrip olmasına neden olmaktadır.Bu yüzden dünyanın pek çok yerinde 1970’lerden itibaren bu yolla tahrip olmuş alanların yeniden canlandırılması çalışmaları yürütülmektedir.Bu yöntemle kıyı alanları konut ,eğlence ve rekreasyon gibi faaliyetlerin yer aldığı halka açık mekanlar haline dönüştürülmektedir. Boğaziçi gerek Türkiye’nin gerekse dünyanın en önemli tarihi ,kültürel , rekreasyonel ve görsel değerlere sahip mekanıdır. Bu çalışmada hızlı kentleşmenin etkisi ile yeşil dokusunu giderek kaybeden ve hızla betonlaşan Boğaziçi rekreasyonel açıdan incelenmiş , mevcut durumun irdelenmesi ile eksikler tespit edilmiş ve sonuç olarak da durumun iyileştirilmesine yönelik önerilerde bulunulmuştur.
-
ÖgeBoğaziçi kıyılarının görsel niteliklerinin turizm açısından değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Hatipoğlu, Ayşegül ; Dökmeci, Vedia ; 66570 ; Şehir ve Bölge PlanlamaKent kıyılarının, sanayi devrimi ile geleneksel işlevlerini yitirmesi, kentte yaşayanların kıyılardan faydalanmasını kısıtlamıştır. Özellikle tarihi ve doğal güzellikleri yoğun içeren kentlerde görsel nitelik kaybı fazla olmaktadır. Kentin bu değerli parçasına yeni fonksiyonlar kazandırmak için ıslah çalışmaları başlatılmıştır. Yörenin mevcut ve potansiyel niteliklerine uyumlu tasarımlar turist te çekmektedir. Çevresel özellikler ve insanların bu özellikler hakkındaki yorumları ile tasarıma önemli girdiler sağlanarak turist çekimi gerçekleştirilebilir. Bu özellik ve nitelikler hakkında daha çok bilgi edinmek daha uygun tasarımların yapılmasına yardımcı olur. Bu sebeple turistler için önemli olan özellikler kamunun onayını alacak şekilde tasarıma dahil edilmelidir. Bu çalışmada konu edilen kent kıyısı gelişmiş bir kent kıyışıdır. İstanbul kentinde yer alan tüm faaliyetleri içeren ve önemli bir turist çekim kaynağı olan Boğaziçi mekanıdır. Kentsel olmayan doğaları nedeniyle kırsal kıyılar da bu çalışma dışındadırlar. Turistlerin kent kıyılarını algılama sürecinde katılımı öngören bir yöntem ile bilgi toplanmıştır. Boğaziçi'ni deniz yolu ile gezen iki farklı turist grubu ile çalışılmıştır. Her iki grup için de amaç deniz, kum ve güneş içeren bir tatilden çok, tarihi yöreleri ve doğal kaynakları görmeye, yerel yemekleri tatmaya, müze ve sanat galerilerini gezmeye, yürümeye dayalı, tarih ve kültür içeren bir tatildir. Bu tür bir tatili seçenler için tüm olanaklara sahip olan İstanbul Boğazında mevcut durum en uygun biçimde korunarak değerlendirilmelidir. Boğaziçi özel bir topografyaya sahiptir. Bu topografyada barınan zengin tarih ve kültür birikiminin üzerine getirilen yeni yapılanmalar ile anonim görüntüler yaratılmıştır. Oysa düşünülmesi ve üzerinde çalışılması gereken konu Boğaziçi'nin görsel niteliklerine yapılabilecek katkılardır.
-
ÖgeBölge Planlama Politikaları Ve Bir Araç Olarak Kalkınma Ajansları(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Gönül, Dilcu ; Erkut, Gülden ; Bölge Planlaması ; Regional Planning1990’lı yıllardan bu yana küreselleşmenin artan etkisi ülke, bölge, sınır, yönetim gibi kavramlar üzerinde yoğun tartışmalar başlatmıştır. Bilgi-teknoloji ve işgücü ağlarının hızlı gelişimi beraberinde bu ağlara dâhil olma çabasının ürünleri olarak işbirliği, içsel büyüme ve ekonomik rekabeti, son yıllarda pek çok araştırmacı tarafından sosyo-ekonomik kalkınma politikalarının üretildiği en etkin ölçek olarak tanımlanan “bölge”nin gündemine taşımıştır. Böylelikle planlama birimi olarak bölgenin tüm dünyada önemi artmıştır. Avrupa Birliği’nde (AB) bölgeler arasındaki sosyo-ekonomik farklılıkları, bürokrasiyi azaltma ve bir taraftan da rekabeti arttırmaya yönelik çabalar da bölge planlama politikalarına yön veren önemli tetikleyicilerden olmuştur. Fakat ülkeler bu değişim ve dönüşümü yakalayabilmek için planlama ve yönetim sistemlerine bölge birimini yerleştirme ihtiyacı duymuşlardır. İşte Bölgesel Kalkınma Ajansları (BKA) da böyle bir dönemde kurumsal yeniden yapılanma ve bölgesel kalkınma politikaların bir aracı olarak gündeme gelmiştir. Türkiye’de ise BKA fikrinin ortaya çıkışı AB’ye uyum sürecine dayanmaktadır. Bu çalışmada geçmiş dönemlerden bu yana bölge planlama sahasında yaşanan kavramsal değişimler, bu değişimlerin ülkelerin kurumsal yapılanmaları ve bölge planlama sistemleri üzerindeki etkileri; BKA’lar özelinde incelenmektedir. Tüm bu çalışmalar ışığında ise Türkiye’deki oluşumlar konusunda çıkarımlar yapılmaktadır.
-
ÖgeBölgesel Gelişme İçin Sektörel Rekabetçilik: Trc2 Diyarbakır-şanlıurfa Bölgesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-30) Deniz, Zühal Çelebi ; Erkut, Gülden ; 10041196 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningTicaret tüm dönemlerde ülkelerin ekonomik büyümesinin vazgeçilmez bir parçası ve tetikleyicisi olmuştur. Dünya Bankası (2009), ticaretin büyümeyi teşvik eden faktörlerin merkezinde olduğunu belirtmiştir. İçinde bulunduğumuz küreselleşme çağında üretim ve ticarette sınırlar ve mesafelerin önemi azalmış, ticaret küreselleşerek ekonomik düzeni dönüştürmeye başlamıştır. Yeni ekonomik düzende coğrafi sınırların yerini ağsal sistemler almakta, bu sistem içinde güçlü bağlantıları olan ekonomiler gelişmekte ve refahlarını artırabilmektedir. 1980’ler ve 1990’larda ticaretin küreselleşmesiyle birlikte gelişmekte olan ülkeler hızlı büyüme sürecine girmişlerdir. Bu durumun bölgesel eşitsizliklere yansıması, Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde, yatırımların daha rekabetçi olan daha gelişmiş merkezlerde ve metropollerde yoğunlaşması şeklinde olup eşitsizlikleri arttırmaktadır. Diğer yandan, yapılan ampirik çalışmalar dışa açık büyüme ve ticaretin orta ve uzun vadede ülkelerde eşitsizliklerin azalmasını sağladığını göstermektedir. Dünya Kalkınma Raporuna göre (2009); bölgesel eşitsizliklerle mücadelenin sürdürülebilir yolu bölgelerin dengeli büyümesi değil, ihracat kaynaklı büyüme ve ekonomik entegrasyonun teşvikidir. Bu tez kapsamında Türkiye’nin bölgesel gelişme projelerinin başında gelen GAP içerisinde yer alan ve zengin üretim potansiyeline sahip TRC2 Diyarbakır-Şanlıurfa Bölgesi, sektörel rekabetçilik, ihracat ve ekonomik entegrasyon bağlamında ele alınmaktadır. Birinci bölümde eğilimler, sorunlar ve fırsatlar ortaya konularak araştırma konusu ortaya konulmuş, ikinci bölümde araştırmanın kuramsal dayanağı oluşturulmuştur. Üçüncü bölümde Türkiye’de bölgesel gelişme, ihracat, dışa açılma ve rekabetçilik konuları incelenmiştir. Dördüncü bölümde TRC2 Bölgesinin ekonomik yapısı ve dış ticareti incelenmiştir. Beşinci bölümde TRC2 Bölgesi ekonomisi ve sektörleri rekabetçilik analizleri ile incelenmiş, bölgenin rekabetçi sektörleri, çeşitliliği ve ekonomik entegrasyonu ortaya konulmuştur. Elde edilen sonuçlar düşük çeşitlilik ve bağlantılılığa karşın, Diyarbakır ve Şanlıurfa ekonomilerinde ihracatta rekabetçi güce sahip sektörler olduğu, yükselen sektörlerin varlığının entegrasyonu artıracak olumlu gelişmeler olduğunu, ancak bölgede nitelikli ürünlerin ihracatının artırılması ve çeşitlendirilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bölgenin rekabetçiliğini artırmak ve dışa açılmasını sağlamak için izlemesi gereken temel iki amaç rekabetçilik ve iç ve dış pazarlara bağlantıların sağlanmasıdır. Bölgenin ihracatta göreli üstünlüğe ve rekabetçi potansiyele sahip sektörleri olan “gıda ürünleri ve içecek”, “tarım ve hayvancılık”, “metalik olmayan diğer mineral ürünleri”, “elektrikli makine ve cihazlar”, “ağaç ve ağaç ürünleri” gibi sektörlerde ölçek ekonomilerinin sağlanması, ihtisaslaşma ve kümelenme politikalarının izlenmesi, markalaşma ve yenilikçiliğin artırılması ile rekabet gücünün artırılması gerekmektedir. Diğer yandan bölgenin dışa açılması ve ekonomisinin gelişmesi için erişilebilirlik ve bağlantılarının artırılması, eğitim politikalarıyla bölgenin beşeri sermayesinin ve nitelikli işgücünün artırılması sağlanmalıdır.
-
ÖgeBölgesel Kalkınma Ajansları Ve Yönetişim: Doğu Marmara Kalkınma Ajansı Uygulaması Olarak Düzce Turizm Strateji Ve Eylem Planı Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016 -12-29) Yılmaz, Serkan ; Türk, Şevkiye Şence ; 10129428 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningDünyayı küçük bir köy haline getiren küreselleşme, geleneksel yönetim modelleri yerine yenilikçi yaklaşımların geliştirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Yönetişim kavramı, klasik yönetim biçimlerinin zaafları neticesinde doğmuş gibi görünmekle birlikte, genel olarak gücün kendisinden ziyade, nasıl kullanılacağıyla ilgilenmektedir. Bu bağlamda yönetişim; çeşitli işbirliği modellerini içinde barındıran, toplumun her kesiminden katılımı esas alan ve taraflar arasında etkileşimi yüksek tutan bir çoklu-karar verme sürecidir. İyi yönetişim kavramı ise, Dünya genelinde ekonomik kalkınmaya önem veren birçok uluslararası donör kurum tarafından kullanılan bir terim olup, hesap verebilirlik, hukukun üstünlüğü, katılım, şeffaflık ve uyum gibi çeşitli kriterlerle yönetişimin iyi yapılıp yapılmadığına yönelik bir değerlendirmedir. Bölgesel kalkınma ajansları, özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın olumsuz etkileri sonrasında yaşanan yeniden yapılanma faaliyetleri sonucu ortaya çıkmış olup, giderek daha da belirginleşmeye başlayan bölgelerarası farklılıkları gidermeye yönelik politikalar üretme ve uygulama araçlarından biridir. 50 yılı aşkın bir süredir etkin bir biçimde birçok ülkede faaliyet gösteren bölgesel kalkınma ajansları; genellikle kamu yönetimi tarafından finanse edilen, bölgesel ekonomik gelişmeyi özendirmek üzere merkezi ve yerel hükümetin arasında bir düzeyde oluşturulan ve modern yönetişim unsurları çerçevesinde çalışan kurumsal yapılardır. Türkiye’de bölgesel kalkınma ajansı kurma çabaları, 2000’li yılların başında Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin hızlanmasına paralel olarak ivme kazanmıştır. 2002 yılında İstatistiki Bölge Birimi Sınıflandırmasının (İBBS) kabul edilmesiyle başlayan süreç, 2003 yılında Avrupa Birliği’ne Katılım Ortaklığı Belgesinde ve Ön Ulusal Kalkınma Planında kalkınma ajansların kurulmasına yönelik taahhütler verilmesiyle devam etmiştir. 2006 yılında 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun çıkarılmış ve bunu takip eden 3 yıl içerisinde İBBS-2 düzey bölgelerinde 26 adet bölgesel kalkınma ajansı kurulmuştur. Bu çalışma ile ülkemizde merkezi yönetim ile yerel yönetim arasındaki bir ölçekte örgütlenen, karar vericiler ile toplumun her kesiminden temsilciyi içinde barındıran bir yapıda kurgulanan, bölgesinin ekonomik kalkınmasına yönelik faaliyetlerde bulunan bölgesel kalkınma ajanslarının uygulamalarının; çeşitli iyi yönetişim unsurları bakımından hangi düzeyde olduğunun araştırılması amacıyla yapılmıştır. Bu çalışma, Düzce Turizm Strateji ve Eylem Planı örneği üzerinden kalkınma ajanslarının sunmuş olduğu destek faaliyetlerinin; iyi yönetişim kriterleri açısından uygulanabilirliğine yönelik detaylı bilgi edinilmesini sağlayacaktır.
-
ÖgeBölgesel kalkınmada bilimsel ve teknolojik gelişimin etkileri ve Marmara Bölgesi kapsamında bir değerlendirme(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Öztürk, Birgül ; Atalık, Gündüz ; 100881 ; Şehir ve Bölge PlanlamaBugün toplumsal, siyasi ve ekonomik etkileri açısından İngiliz Sanayi Devrimi ile eş tutulan ve kimilerince yeni bir sanayi devrimi kimilerince de, yeni bir çağ olarak enformasyon çağma ve sanayi ötesi toplum olarak enformasyon toplumuna geçiş süreci olarak nitelenen tarihsel bir olguya tanık olmaktayız. Bu olgu, daha çok üretim sistemlerinin ve iş sürecinin dayandığı teknoloji tabanındaki köklü değişimle ayırt edilmektedir. Bu değişim sürecinde, teknolojiye ve çağımız teknolojisinin kaynağı olan bilime, ister firmalar ister ülkeler düzeyinde olsun her kim egemense, yeni teknolojileri kim daha üst düzeyde yeniden üretebiliyorsa ve daha bir yetkinlikte kullanabiliyorsa, sanayi başta olmak üzere bütün ekonomi etkinlik alanlarında, bu teknolojilerin sağladığı üstünlükten de önce o yararlanmaktadır. Başka bir deyişle, rekabet üstünlüğüne önce o sahip olmaktadır. Çok açıktır ki, bilim ve teknoloji, ulusların rekabet üstünlüğünün tek anahtarı haline gelmiştir. Bu nedenle bilim ve teknoloji politikaları, ülkelerin kalkınma programlarında ekonomiyi düzenleyici önlemler olarak önemini korumaktadır. Bu tezde, bilimsel ve teknolojik kalkınma politikalarına yön veren kalkınma planlan ülkemiz koşulları içinde ele alınıp, bölgesel ölçekte bilimsel ve teknolojik kalkınma kavramının planlama yaklaşımı çarçevesinde incelenmesi için gerekli kaynaklar ve araçlar değerlendirilmiştir. Amaç, kalkınmakta olan ülkelerde bilimsel ve teknolojik kalkınma konusuna, ulusal ve bölgesel ölçekte örneklerle eğilmek ve ülkemizdeki durumu Marmara Bölgesi'ni esas alarak incelemektir. Bu amaç doğrultusunda, bilimsel ve teknolojik gelişme konusunundaki araştırmanın tanıtıldığı giriş bölümünü, kalkınmada bilimsel ve teknolojik gelişimin incelendiği ikinci bölüm izlemektedir. Bunu teknolojik gelişmenin ve yenilenmenin bölgesel kalkınmada oynadığı rolün kavramsal olarak incelendiği üçüncü bölüm izlemektedir. Dördüncü bölümde ise, bilimsel ve teknolojik kalkınma doğrultusunda, kalkınma vm planlan ülkemiz koşullan içinde ele alınmıştır. Son bölümde ise, teknolojik gelişmelerin Türkiye'de imalat sanayii üzerindeki etkileri, Türk imalat sanayiinde yer alan özel ve kamu sektör işletmelerinin teknolojik yapısı ve teknolojik yenilenme faaliyetleri Marmara Bölgesi esas alınarak incelenmiş ve bulgular sunulmuştur. Kalkınma planlanmızm ve Marmara Bölgesi imalat sanayiinin incelenmesi sonucu; ülkemizin teknolojik yetkinliği kazanma konusunda gereken seviyeye henüz ulaşamadığı ve imalat sanayimizde yeni teknolojilerin yaygınlaşma hızının, ürün ve üretim sürecindeki teknolojik yenilenme düzeyinin istenilen seviyeye ulaşamadığı saptanmıştır. Küreselleşme karşısında sanayimizin sorunlanndan biri de teknolojik yenilenme ve yeniden yapılanma olarak belirmektedir.
-
ÖgeBulanıklaşan Sınırları Yeniden Ele Almak: Güncel Kent-kır İlişkilerinin Tanımlanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-30) Doğançayır, Caner Murat ; Akgün, Aliye Ahu ; 10042251 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningKentsel ve kırsal alanlar, insan yerleşmeleri içerisinde uzun süredir ayırılmış birimler olarak ele alınmaktadır. Söylemler ve kuramlar, siyasalar ve uygulamalar bu iki yerleşme türünü ayrı ayrı, kısmen temas içinde, kısmen kentsel olanın yararına varolan iki mekan olarak kabul etmiştir. Her ne kadar mekan temelli ilişkilere olan anlayış bu geçersiz görüşleri kısmen arkada bırakmış olsa da, uzam boyunca güçlenen mekansal etkileşimleri kuram haline getirecek ve tetkik edecek aletler sınırlı ve birbirleri ile bağlantısızdırlar. Amaç, hedef, araştırmanın verileri ele alış şekli ve yönteminin sunulmasından sonra bu çalışma 4 bölüm ve sonuç bölümü içerisinde kentsel ve kırsal alanların dinamikleri ve aralarındaki karşılıklı etkileşimleri üzerine güncel anlayışların kopuklukları ve katkıları ile ilgilenmektedir. Kent-kır ilişkilerinin vurgularını ortaya çıkarmak doğrultusunda, ikinci bölümde mekansal etkileşimlerin evrim ve çeşitlenmelerinde ve bu dinamiklerin özellikle kırsal alanlar üzerindeki yansımalarında açığa çıkarılan veya eksik bırakılanları sunmak için söylemler sorgulanmıştır. Kuramsal çerçevelerin ve ampirik çalışmaların sınırları, kent-kır etkileşimleri ile ilintili farklı alanların arasındaki kopukluklar ele alınmıştır. Açıklığa kavuşturulmuş ve vurgulanmış örtüşmeler, gereken önem verilmemiş boşluklar sorunsallaştırılmıştr. Kent-kır ilişkilerini kapsayan sekiz farklı tanımlama ve koşul, literatür araştırması ve taksonomi metodları kullanılarak ele alınmıştır. Kent- kır ilişkilerindeki tanımlarla ilgili farklılıklar ve bunların güncel mekansal etkileşimlerinin temsiliyetleri, belirleyici etkenleri içindeki ortaklaşma ve farklılaşmaları, sosyal ve economic değerlere erişimin izlerini ortaya çıkarmaktadır. Kent- kır bağlantıları her ne kadar mekansal karşılaşmaları iyi derecede tanımlasa ve yansıtsa da, coğrafi çeşitlenmeleri bu kapsamda belirsiz kalmaktadır. Kent-kır ilişkilerine yönelik üçüncü bölümdeki bir diğer literatür araştırması, saha temelli literatürün, mekansal etkileşimlerin daha geniş çerçevesini yansıtmaktaki yetersizliği olarak adlandırılabilecek eksik kısmının üstesinden gelmeyi amaçlamaktadır. Zaman dilimlerinin, bağlantılar ve akışların, yerel, ulusal ve küresel ölçeklerin farklı boyutları değişkenler olarak kullanılmıştır. Yedi küresel bölgenin altındaki saha temelli çalışmaların, etkileşimlerin boyutlarına yaptıkları vurgularn kıyaslanması, küresel, ulusal ve yerel bölgelerin içindeki bağlantı ve akışların çeşitlenen dağılımını yansıtmaktadır. Araştırmanın yorumlanması ve görselleştirilmesinin sonuçları bölgeler içerisindeki coğrafi referanslı mekansal etkileşimlerin düzeyini vermektedir fakat karşılıklı ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda sadece varsayımlarda bulunacak bulgular sağlamaktadır. Bu bağlamda, yerleşmeler boyunca işleyen mekansal bağlantıların ve akışların coğrafi rotaları belirsiz kalmaktadır. Kırsal alanların kent- kır ilişkilerinin farklılaşmış içsel ve dışsal güçler üzerindeki yansımaları, kent- kır ilişkileri yaklaşımları ve kırsal tipoloji konseptlerinin ilişkisel savları üzerinden yapılan bir söylem analizi ile dördüncü bölümde ele alınmıştır. İki farklı literaturün araştırmasını, iki akımın söylemlerinin yeniden kavramsallaştırılması takip etmektedir. Bu iki kavramsal temelin karşılaştırılması, kent-kır ilişkilerinin genellenmiş ve kırsal tipolojilerinin özelleşmiş özlerini ortaya çıkarmaktadır. Kent- kır ilişkilerinde ampirik çalışmaların etkinliğinin beşinci bölümdeki incelemesi örnek olay temelli kırsal tipoloji uygulmalarına dayandırılmıştır. Onaltı uygulamadaki vurgulanan mekansal etkileşimlere yönelik söylem analizi ve bu araştırmaların yöntemsel içeriklerindeki değerlendirme şekilleri üzerinden, üçüncü bir yeniden kavramsallaştırmaya oluşturulmuştur. Kırsal tipoloji uygulamalarının sağladığı materyaller, bağlantı ve akışlar doğrultusundaki mekansal etkileşimlerin gözlenmesi, ölçülmesi ve yorumlanması için sınırlıdır. Üç kavramsal temelin çapraz kesiti yaklaşımların, kavramların ve uygulamaların ölçek, dönem, konum ve konuları doğrultusunda özelleşmiş amaçları içerisindeki zengin içerikleri yansıtmaktadır. Buna ek olarak kent-kır ilişkilerinin karşılaşmalarının gidişatının anlaşılmasını güçlendirmek için kavramsal temeller hakkında örtüşen söylemler bulunmaktadır. Diğer yandan mekan temelli bağlantı ve akışların rotalarını ve değişkenliklerini ölçülmesi önündeki engeller, kavramsal çerçevelerin söylemler arasındaki kopukluklar, daha geniş boyutta kent-kır ilişkilerinin derinlemesine ele alınmasını sınırlamaktadır. Çeşitli ilgili araştırma sahalarının çarpışırılması ve kaynaştırılması, insan yerleşmeleri sistemlerinin keşfedilmesi yolunda yardımcı olabilir.
-
ÖgeBulgar Türkleri’nin Ulusötesi Girişimcilikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-12-28) Kahraman, Nefise ; Baycan, Tüzin ; Bölge Planlaması ; Regional PlanningSon yıllarda ‘ulusötesi-leşme’ kavramı göç araştırmalarında daha analitik ve yeni bir tutum ortaya koymuştur. Literatürün geleneksel yaklaşımının aksine, ulusötesileşme kapsamındaki araştırmalar; göçmenlerin orijinlerine, göçtükleri yeni çevreye adaptasyonlarına ve anavatanları ile süregelen ilişkiler ile bu tür bir sosyal ortamda ulusal sınır kavramının nasıl ayrımlaştıına odaklanmaktadırlar. Buna paralel olarak göçmen girişimciliğinin farklı bir kolu olan ‘ulusötesi girişimcilik’, bölge planlama, ekonomi ve sosyoloji disiplinlerinin ilgisini çeken yeni bir araştırma konusudur. Ulusötesi girişimcilik göçmen girişimcilerin ulusal sınırların ötesindeki fırsatları ortaya çıkarttığı ve eyleme döktüğü çifte-düzlemli bir süreçtir. Ulusötesi girişimciler hem fiziksel hem de fiili seyahatler sayesinde iki veya daha fazla sosyal çevreye yerleşik insanlardır. Bu yerleşiklik onlara kritik global ilişkiler kurabilme imkanı verirken, veritabanlarındaki yaratıcıklarını, hareketliliklerini ve lojistik olma özelliklerini maksimuma çıkartma yetisi de vermektedir. Bu çalışma ulusötesi girişimcilik kavramını incelemeyi ve Bulgar Türkü göçmenlerin Türkiye ve Bulgaristan arasındaki uluslararası aktivitelerini harekete geçiren güçleri ve motivasyonlarını tanımlamayı amaçlamıştır. Alanda yapılan derinlemesine mülakatlarlar doğrultusunda anlaşılmıştır ki Bulgar Türkü girişimciler; “göngüsel/dairesel” seyahatler ile Bulgaristan ve Türkiye arasında küçük veya büyük çaplı aile işletmelerine veya bireylere mal taşımacılığı yapmak, kuryelik ve ticaret ile uğraşmakta veya yolcu taşımacılığı yapmaktadırlar. Tüm girişimcilerin ulusötesi iş eylemleri tamamen sosyal netwörkleri sayesinde gerçekleştirdikleri bu çalışmanın gözlemlerinden dikkat çekici bir sonuçtur. Bulgar Türkü ulusötesi girişimcilerin kişisel özellikleri ve sosyal çevreleri, mevcuttaki ekonomik aktivitelerini ve bu aktivitelerin kaydettiği başarıyı anlamlı şekilde etkilemektedir.
-
ÖgeBursa Soğanlı Botanik Parkı’nın Bitkisel Tasarımının Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Turan, Levent ; Türkoğlu, Handan ; Peyzaj Planlama ; Landscape PlanningBu tez çalışmasında; peyzaj düzenlemelerinin önemli bir parçasını oluşturan bitkilendirme ve bitkisel tasarım konularıyla birlikte, Bursa Soğanlı Botanik Parkının bitkisel tasarım uygulamalarının değerlendirilmesi ana tema olarak alınmıştır. Çalışma kapsamında; bitkilerin tasarımda yerine getirebilecekleri işlevler, bitkisel tasarım kriterleri ve bunların park mekanlarına uygulanışları anlatıldıktan sonra, Bursa Soğanlı Botanik Parkı’nın bitkisel tasarımı, bitkisel tasarım kirter ve esaslarına göre irdelenmiştir. Bursa Soğanlı Botanik Parkı’nın kullanıcıları ve tez konusuyla ilgili meslek sahipleriyle, bu konu hakkında, yüz yüze anketler gerçekleştirilmiş, bu kişilerin değerlendirmeleri alınmış ve birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Park kullanıcılarıyla ilgili meslek sahiplerinin değerlendirmeleri benzerdir. İki grup da parkı ve bitkisel tasarımını başarılı bulmuşlardır. Sonuç olarak; bu konudaki araştırmalarda, kullanıcı değerlendirmelerinin bir kriter olarak ele alınabileceği, bitkisel tasarımın başarısının, bir parktaki memnuniyet düzeyini yükselttiği, bitkisel tasarımın başarılı olarak algılanmasının, bitkisel tasarım kriterlerinin gerçekleştirilmesine bağlı olduğu, Bursa Soğanlı Botanik Parkı gibi doğa ve kültür temasını işleyen bir parkın tercih edildiği ve bu tip tema parklarının yapımına önem verilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır.
-
ÖgeBütünleşik Kıyı Alanları Yönetimi Ve İstanbul Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-06) Uçlar, Sevcan ; Buldurur, Mesture Aysan ; 435574 ; Bölge Planlaması ; Regional PlanningKıyı alanları sahip oldukları doğal, sosyal, kültürel ve ekonomik potansiyellerle en çok tercih edilen alanlar olmuş, bunun sonucu olarak tarih boyunca yoğun insan faaliyetlerinin merkezi haline gelmişlerdir. Hızla artan nüfus ve kıyılardan her türlü toplumsal kümelerin yararlanma hakkı olması kıyılar üzerindeki baskıyı giderek arttırmış, sınırlı bir kaynak olarak kıyılar zamanla zarar görmeye başlamış ve doğal değerlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. Kıyılardaki yoğun kullanımların neden olduğu çevre sorunlarıyla mücadele etmek amacıyla dünyada ulusal ve uluslararası girişimler başlamıştır. İlk olarak kıyılardaki çevresel kirliliğe engel olmak amacıyla1972 yılında ABD’de ortaya çıkan “kıyı yönetimi” kavramı zaman içinde derinleşerek, yerini daha kapsamlı ve çok yönlü bir yönetim anlayışını ifade eden “bütünleşik kıyı alanları yönetimi” kavramına bırakmıştır. Bütünleşik kıyı alanları yönetimi dünya ülkelerinin yasal ve yönetsel mevzuatlarında yeni yeni yer edinmeye başlayan bir süreçtir. Buna karşın, özellikle Avrupa’daki birçok ülke bütünleşik kıyı alanları yönetimi konusunda ulusal strateji planlarını hazırlamış durumdadır. Bütünleşik kıyı alanları yönetimi kavramının öncüsü olan ABD’de ise çok daha yerleşmiş bir kıyı yönetim sistemi ve buna paralel sıkı bir yasal mevzuat ile idari yapılanma olduğu bilinmektedir. ABD ve Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında Türkiye’nin bütünleşik kıyı alanları yönetimi konusunda henüz emekleme aşamasında olduğu görülmektedir. Türkiye’de kıyı yönetimi konusunda uluslararası antlaşmalara paralel olarak başlayan bir takım girişimler olsa da, bütünleşik kıyı alanları yönetimine ilişkin bir ulusal strateji geliştirilmiş ya da yasal-yönetsel mevzuatta kıyı yönetiminin yer edinmesine ilişkin bir çalışma yapılmış değildir. Bu nedenle şimdiye kadar kıyı yönetimi adı altında yapılan projeler beklenen başarıyı gösterememiştir. Son dönemlerde özellikle Avrupa ülkelerinden örnek alınarak Türkiye’nin seçilen bölgelerinde Çevre Bakanlığı tarafından yaptırılan bütünleşik kıyı alanları yönetim programları ise hem idari yapılanması hem de yasal mevzuatı yeterli ölçüde tanımlanmadığından tam olarak uygulanamamaktadır. Tez çalışmasında Türkiye’nin bütünleşik kıyı alanları yönetimi konusundaki yetersiz durumu dünya ülkelerinden seçilen örneklerle karşılaştırmalı olarak gösterilmiş, Türkiye’nin en önemli kıyı kenti olan İstanbul’da kıyı planlamasının eksikliğinin yarattığı sorunlar ortaya konmaya çalışılmıştır.
-
ÖgeBüyük Ulaşım Projelerinin Alansal Etki Değerlendirmesi: İstanbul Örneğinde Tequıla Modeli Uygulaması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-07-27) Aksoy, Hıfzı ; Erkut, Gülden ; 434229 ; Bölge Planlaması ; Regional PlanningBu tezin çıkış noktası ulaştırma genel başlığı altında “koridor gelişimi” alt başlığından yola çıkılarak belirlenmiştir. Sınırötesi işbirlikleri kapsamında desteklenen bölgesel projeler araştırılmış ve ulaştırma genel başlığı ile birleştirildiğinde Yunanistan ile Türkiye arasında inşa edilecek olan Via Egnatia Otoyolu projesinden hareketle projenin getirileri ile götürüleri üzerine araştırma yapılmış ve Alansal Etki Değerlendirmesi başlığı net olarak belirlenmiştir. Tarihte çok önemli bir yere sahip olan Via Egnatia (Egnatia Yolu), Roma ile İstanbul’u Trakya üzerinden birbirine bağlamaktaydı. AB TENs politikaları kapsamında günümüzde tekrar eski önemine kavuşmuş ve yapısal fonlar ile desteklenerek Trakya bölümü hizmete açılmıştır. Türkiye bölümü ise 3. Köprü ve bağlantılı çevre yolunun inşaası ile Via Egnatia’nın tamamlanması projesi gündemdedir. Buradan hareketle, ulaştırma genel başlığı daraltılmış ve literatür araştırması ile Alansal/Karasal Etki Değerlendirmesi başlığı bu tezin temel noktası olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda, Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığı çerçevesinde yapılan tüm diğer reformlar ve çıkarılan tüm uyum yasaları gibi ulaştırma alanında da birçok değişiklik yapılmaktadır. Tüm ulaşım modları (karayolu, demiryolu, havayolu ve denizyolu) AB standartlarına göre yeniden yapılandırılmakta olup mevcut hatlarda iyileştirme çalışmaları ve yeni hatlar ve/veya yollar için birçok büyük ölçekli ulaştırma altyapı projeleri gündemdedir. Bu projelerin başlıcaları da Trans Avrupa Ulaşım Ağı’na entegrasyon adına yapılan büyük bütçeli yatırımlardır. Ancak, AB tarafından desteklenen (yapısal fonlar, hibeler ve benzeri bütçe yardımları yoluyla) bu denli büyük ulaşım altyapı yatırımlarının olası alansal veya karasal etkileri üzerine yapılan çalışmalar çevresel ve ekonomik etkiler başlıkları ile sınırlıdır. Dünyada örnekleri oldukça fazla olan Alansal/Karasal Etki Değerlendirmesi; Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya örnekleri ile ortaya konmuş ve politika üretenler için vazgeçilmez bir araç olarak ulusal planlamada yerini almıştır. Büyük ulaştırma yatırımlarının ve alansal/karasal etkilerinin değerlendirildiği örnekler arasında tüm ulaştırma modlarının dahil edildiği projelere yer verilmesine özen gösterilmiş olup ülkemizde uygulaması bulunmayan “iç su yolları ulaşımı” da Güney Kore örneği ile AB örneğinde göze çarpmaktadır. Ne yazık ki ülkemizde Alansal/Karasal Etki Değerlendirmesi örneğine rastlanamamıştır. Ancak ülkemiz megakenti İstanbul’un bir bölge olarak ele alındığı bu tez kapsamında İstanbul için bir alansal etki değerlendirmesi yapılmış olup bu büyük altyapı yatırımlarının alansal veya karasal etkileri araştırılmıştır. Çevresel ve xxiv ekonomik etki değerlendirmelerinden farklı olarak bir Alansal Etki Değerlendirmesi (TIA) modeli olan TEQUILA modeli (Alansal Etkinlik, Kalite, Kimlik Katmanlı Değerlendirme) bu araştırmanın merkezinde olup İstanbul özelinde 2010 ve 2018’de yapılması planlanan 3. Köprü (büyük ulaştırma altyapı projesi olarak değerlendirilmiştir) için de sonuçlar genel olarak irdelenmiştir. Kullanılan TEQUILA modelinin içerdiği göstergeler aynen alınmış ve İstanbul kent ölçeği olarak değil bölge ölçeğinde ele alınmıştır. Modelin sonuçları kabaca bir değerlendirme sunduğundan çalışmanın bulguları da bu yönde değerlendirilmelidir. Kent ölçeği için alınması mutlak surette gerekli olan göstergelerin çoğu modelin içeriği gereği kullanılmadığından bulguların değerlendirilmesinde bu husus göz önüne alınmalıdır. Modelin eleştirel noktasını oluşturan konu da bu noktada belirmektedir: Detaydan uzak kabaca bir çerçeve çizmektedir. Kullanılan modelde belirlenen değişkenlerin ve buna bağlı olarak modelin çıktısının bölgesel ve bölgeler arası erişim, bölgesel etkinlik ve bölgesel kimlik adına kabaca bir fikir vermesi açısından bu çalışmada da ileriki çalışmalara altlık oluşturmak amaçlanmış olup kentsel ölçekte yapılmış bir çalışma olmadığının altını çizmek gerekir. Modelin değişkenleri arasında bulunan tiyatro ve müze sayıları gibi alt göstergeler için projeksiyon verisi olmadığından 2018 yılı için de yine 2010 yılı verileri kullanılmıştır. Model içinde kritik öneme haiz olmadığından sabit olarak alınmasında bir sakınca görülmemiştir. Ancak, yapılacak yeni alansal veya karasal kimlik (territorial identity) araştırmalarından elde edilecek bulgular modele veri olarak dahil olduğunda veya yapılacak bir projeksiyon ile bu veriler tahmin edilebildiğinde modelin sonuçları daha farklı olarak değerlendirilebilecektir. İstanbul Bölgesi için yapılan bu tez çalışmasında esas amaç 3. Köprü için bir çalışma ortaya koymak değil, genel olarak büyük ulaştırma altyapı projelerinin İstanbul Bölgesi için bir alansal etki değerlendirmesi yoluyla incelenmesidir. Bu incelemenin bölgesel ve/veya makro ölçekte olduğu belirtilmelidir. Modelin uygulaması microsoft office programı olan excel ile hazırlanmış olup herhangi özel bir yazılım kullanılmamıştır. Emisyon gazları değişkeninin projeksiyon verileri ise trend analizi yöntemi kullanılarak kestirim yapılması yoluyla belirlenmiş ve modele bu şekli ile dahil edilmiştir. Modelin özgün yapısında ayrıca bir simülasyon yazılımının varlığı ile görsel bulgulara erişmek mümkündür fakat maddi ve uluslar arası erişim sorunları nedenleriyle simülasyon yapılamamış, sadece modelin çıktıları yorumlanabilmiştir. Modelde yeşil alan tahribatı göstergesi ise İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi tarafından hazırlanan 3. Köprü Projesi Raporu’na dayanmaktadır. Raporun ortaya koyduğu veriler TEQUILA Modeli’ne veri oluşturmuştur. Bu bağlamda, modelin sonuçlarını sıralayacak olursak: Toplam etkinlik başlığında, alansal erişilebilirlik anlamında, büyük ulaştırma yatırımlarının alansal/karasal etkilerinin pozitif; ancak alansal kalite ve alansal kimlik başlıklarında ise %90’a varan negatif etkileri olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçların alınmasında kuşkusuz Marmaray Projesi kapsamında artan demiryolu uzunluğu (km olarak), 3. Köprü Projesi ile artacak olan karayolu uzunluğu (km olarak), trafikteki araç sayısının artışı, hızla artan nüfus, yeşil alan tahribatı ve diğer göstergelerin ilk bakışta vermesinin beklendiği negatif sonuç toplam etkinlik katmanında pozitif çıkarak yorumlarda eleştiriye neden olabilir. Nüfus ve karayolu bağımlılığı nedeniyle ortaya çıkan karayolu uzunluğu modeli doğrudan etkilediğinden negatif etkilerin beklenmesi çok açıktır. Unutulmaması gereken nokta ise en başta ifade edildiği gibi bölge bazlı düşünülmesi gerektiğidir. Kentsel ulaşımın xxv bölgesel ulaşım ile ayırdının bu tez kapsamında net olarak yapıldığını söylemek gerekir. Sonuç olarak, bu tezde, Istanbul için yapılan Alansal Etki Değerlendirmesi; büyük ulaştırma altyapı projelerinin (3. Köprü projesi bu anlamda seçilmiştir) alansal veya karasal etkilerini ortaya koymak adına farklı bir bakış açısı getirmek amaçlanmıştır. Sonuçların beklentiyi kısmen karşıladığı rahatlıkla söylenebileceği gibi veri eksikliği ve projeksiyon veriler ile çalışmanın güçlüğü sorunlarının aşılmasından sonra bulguların değişebileceğini bir kez daha belirtmek gerekmektedir.
-
ÖgeCadde Ve Sokak Adlandırmalarının (kentsel Toponimi) Kentsel Kimlik Ve Toplumsal Bellek Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi; Ayvalık Ve Cunda Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-11-23) Araz, Selime ; Ayataç, Hatice ; 10093044 ; Şehir ve Bölge Planlama ; Urban and Regional PlanningSokaklar, kentte yaşayan insanların kamusal alana adım attıkları ilk mekân olma özelliğini taşımaktadır. Bu sebeple sokaklar; gündelik yaşamımızda, kentin kimliğinde, toplumsal bellekte önemli bir yere sahiptir. Böyle kritik öneme sahip alanlar tarihten bu yana bir takım müdahalelere maruz kalmıştır. Bu müdahalelerden biri de cadde ve sokakların adlandırılmasıdır. Cadde ve sokak adlandırmaları bir müdahale olarak değerlendirilmektedir çünkü sürekli tekrar edilebildiğinden isimler dile yerleşmekte ve geçmişin yeniden kurgulandırılmasında, yapılandırılmasında ve algılanmasında aktif bir role sahip olmaktadır. Adlandırma eylemi tarihten buyana nesne ve kişilere kişilik kazandırmak amacıyla yapılmaktadır. Cadde ve sokakların adlandırılması, kent kimliğinin ve toplumsal belleğin oluşturulmasında etkin bir rol oynamaktadır. Aynı zamanda yer isimleri, politik ve sosyal kimlik üzerindeki çabalar şeklinde kendini göstermekte ve hakim olan düzene karşı çıkma veya onu tekrar üretme, başka bir ifade ile yerini sağlamlaştırma amacıyla kullanılmaktadır. Bu durum kentsel planlama bilim dalı için önemli bir araştırma konusu oluşturmaktadır. Bu çalışma kapsamında özetle Ayvalık İlçesinin kimlik bileşenleri ve toplumsal bellek ögelerinin belirlenip değerlendirilmesi ve bu ögelerin cadde ve sokak adlandırmalarındaki etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda, tez çalışması giriş ve sonuç bölümleri hariç olmak üzere 3 bölümde anlatılmıştır. İlk bölümde kentsel kimlik ve toplumsal bellek bağlamında sokakların kentler, kentleri yönetenler ve kentlerde yaşayanlar için ne kadar önemli olduğu anlatılmış, ikinci bölümde dil kullanımlarının ve adlandırmaların etkileri değerlendirilerek Ülkemizde ve Dünyada sokak adlandırmalarında ne tür unsurların bulunduğu, en çok hangi adların kullanıldığı ve bu adların bireyler üzerinde nasıl etkilerinin olduğu incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise Ayvalık kentinin öne çıkan özellikleri anlatılarak cadde ve sokak adlandırmaları incelenmiştir. Ayvalık’ta yapılan bu çalışmada cadde ve sokak adlandırmalarının kentsel kimlik ve toplumsal bellek bağlamında analiz edilmesi amacıyla 664 adet cadde ve sokak incelenmiştir. İnceleme neticesinde beşeri çevre özelliklerinin adlandırmalarda ağır bastığı görülmüş olup, kentteki adlandırmaların yaklaşık yarısının Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetle ilgili kavramlar olduğu dikkati çekmiştir. Bu kavramların içerisinde de tarihsel öneme sahip kişiler büyük bir oranda yer almaktadır. Ancak tarihsel öneme sahip kişiler içinde yerele özgü kişilerden ziyade genel ve ulusal öneme sahip adlandırmaların yapıldığı tespit edilmiştir. Yapılan incelemelerde, Ayvalık kentinin kimlik bileşenleri sınıflandırıldığında yapılaşmış çevre özelliklerine ait ögelerin oldukça fazla olduğu görülmektedir. Ancak cadde ve sokak adlandırmalarında bu ögelere çok az rastlanılmıştır. Ayvalık’ta rumların yaşadığı dönemden kalan ve bir kısmı camiye dönüştürülen birçok kilise bulunmasına rağmen bu türlü adlandırmaların cadde ve sokaklarda kullanılmadığı görülmüştür. Genellikle hastane, belediye, cami ve daha önce o cadde ve sokak üzerinde bulunan kuyu, çeşme gibi adlandırmalar bulunmaktadır. Ayrıca Ayvalık’ta cadde ve sokak adlandırmalarında kanun ve yönetmeliklere aykırılıkların bulunduğu tespit edilmiştir. Sokak adlandırmalarının %63’ünün cadde ismi ile birlikte numara aldığı, bu durumda sokakların büyük çoğunluğunun kendi kimliğini yansıtmadığı, %7’lik kısmının ise aynı ada sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu sebeple İlçe genelinde cadde ve sokak adlandırmalarında revizyona ihtiyaç olduğu görülmektedir. Bu ihtiyaç doğrultusunda yeniden adlandırılacak olan cadde ve sokakların Ayvalık’ın kimlik bileşenleri doğrultusunda adlandırılması halinde kentin kimliği ve toplumsal belleğin ön plana çıkarılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir.