Siyaset Çalışmaları Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Çıkarma tarihi ile Siyaset Çalışmaları Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeBeing A Worker In A Small Scaled Industry Zone: A Perspective Focusing On The Workers’ Experiences Around The Problematic Of Class Making In Terazidere(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Kovankaya, İrfan Emre ; Arısan, Mehmet ; 239048 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesBu tezde, Edward Palmer Thompson ve Pierre Bourdieu'nün kavramsal yaklaşımları çerçevesinde Terazidere'deki ufak ölçekli sanayi bölgelerinde çalışan işçilerin deneyimleri aktarılmaya çalışılmaktadır. Bourdieu'nün sosyolojik yaklaşımının, çalışılan alandakine benzer değişkenlikteki grupların oluşumunun açıklanmasında ihtiyaç duyulan esnek kavramsallaştırmayı sağlayabileceği düşünülmektedir. Tezin amacı, İstanbul metropoliten alanı merkezi bölgelerine yakın ve neo-liberalizm ile uyumlu belirli üretim rejimlerinin baskın olduğu homojen bir sanayi bölgesinde, çeşitli hayatta kalma stratejilerinin oluşturulması ve geliştirilmesi bağlamında işçi deneyimlerinden ufak bir kesit sunmaktır. Bu bağlamda, kolektif örgütlenme araçlarından yoksun olan işçilerin saklı ve sembolik direnişlerini oluşturan çeşitli hayatta kalma stratejileri ve bu stratejilerin oluşumunda ve gelişiminde etkili olan dinamiklere ilişkin örnekler aktarılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Sınıf Oluşumu, Emek çalışmaları, Bayrampaşa, Bourdieu
-
ÖgeLuck, Equality And Justice In Rawls’ Theory(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010) Selçuk, Ekin Kadir ; Stocker, Barry ; 264403 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesJohn Rawls 1971 senesinde en ünlü eseri Bir Adalet Teorisi'ni yayınladı ve siyaset felsefesinde akademik tartışmaları kökünden değiştirdi. Plato'dan beri en önemli konulardan biri olarak gözüken adalet sorusunu iki yüzyıl aradan sonra yeniden siyaset teorisindeki tartşmaların merkezine taşıdı. Rawls, bir toplumda adaletin, özgürlük ve eşitlik ilkelerinin dengeli bir dağılımıyla sağlanabileceğine inandı. Eşitlikten hiçbir zaman saf, katı bir eşitlikçiliği anlamadı. Eşitsizliklerden toplumun en fakir grubu da yararlanıyorsa, onlara izin verilmeliydi. O, topluluk üyeleri arasında sınırlı bir zenginlik farkını ve en yüksek mevkilere gelme konusunda üyelerin mümkün olduğunca eşit şartlara sahip olması gerektiğini savundu. Onun asıl amacı, hakların, malların, hizmetlerin ve mülklerin toplumdaki bireyler arasında bölümünde doğal ve sosyal şansın rolünü önlemekti. Pekiyi başarılı oldu mu? Onun adalet ilkeleri şansın rolünü önledi mi? Nozick, Rawls'tan farklı düşünüp minimal bir devleti savunurken, Otsuka ve Dworkin vatandaşların temel özgürlüklerini sınırlamadan eşit bir toplum için farklı teoriler ileri sürdüler. Ben bu çalışmada, Dworkin'in engelliliğe ve yeteneklerdeki farklara karşı sigorta pazarları ve eşit açık arttırmalardan oluşan kaynakların eşitliği önerisinin, Rawls'un zenginliğin dağılımı konusunda keyfiyetin rolünü önleme çabası için daha iyi bir yol olduğunu göstermeye çalışıyorum. Anahtar Kelimeler: Rawls, Şans, Eşitlik
-
ÖgeTürkiye’de Kadın Hareketine Ka-Der (kadın Adayları Destekleme Ve Eğitme Derneği) Bağlamında Bir Bakış(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010) Göl, Nuray ; Erbil, Aslı Öğüt ; 253847 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesBu çalışma kadınların siyasete katılım sorununu, kadın örgütleri perspektifinden incelemektedir. Dolayısıyla çalışmanın temel amacı, Türkiye'deki kadın hareketinin temsil eşitsizliği sorununa bakışındaki değişimin yanı sıra bu değişimin nedenlerine ve etkilerine odaklanmaktır. Çalışmada bahsedilen değişim, erkek değerlerinde birebir yasal eşitlik talebinin yerini kadınların toplumsal cinsiyet farklılıklarını gözeten yasal eşitlik talebinin almasıdır. Türkiye'de kadınlar için birebir yasal eşitlik pratikte eşitliği getirmemiştir. Bu durumda kadın hareketi de, soruna bakışını toplumsal cinsiyet farklılıklarını gözeten eşitlik anlayışı çerçevesinde dönüştürmüştür. Bu değişimi analiz etmek amacıyla incelenecek olan örnek deneyim, kuruluş amacını kadınların seçimle gelinen karar alma mekanizmalarına katılımını arttırmak ve hükümetleri toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı duyarlı kılmak olarak tanımlayan KA-DER (Kadın Adayları Destekleme Ve Eğitme Derneği)'dir. Çünkü KA-DER bu dönüşümün pratikteki yansımasını temsil etmektedir. Bunun yanı sıra, Türkiye'deki kadın hareketi tarihine, değişimi net görebilmek ve KA-DER'i önceleyen koşulları anlayabilmek çerçevesinde yer verilecektir. KA-DER, kadınların siyasal ve kamusal alanda farklılıklarıyla temsili meselesine vurgusuyla değişimi temsil etmektedir. KA-DER, sadece kamusal veya siyasal alanda nicel bir temsil eşitliği istememektedir. Bunun yanı sıra, kadınların toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı engellerin önleyici yasalarla giderilmesini ve seçilen kadın adayların kadınların taleplerini ve sorunlarını siyasetin gündemine getirmesi gerekliliğini savunmaktadır. Bu vurgu, kamusal/siyasal alanın eril yapısının kadın değerlerini de içine alabilecek şekilde dönüştürülmesini talep eden günümüz feminizmi açısından KA-DER'i önemli bir noktaya taşımaktadır.
-
ÖgeNeoliberal Politikalar Çerçevesinde Sermayenin Mahkum Emeği Kullanımı Ve Türkiye Örneği(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011) Pektaş, Özdeniz ; Kaya, Alp Yücel ; 286614 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesBu çalışmanın amacı, neoliberal politikalar ile birlikte, 1980 sonrasında cezaevlerinin, küresel olarak, sermaye için üretim yapan mekanlar ve mahkum emeğinin de, özgür olmayan bir emek biçimi olarak, sermaye için ucuz ve üretken bir iş gücü kaynağı haline gelmesini tartışmaktır. Bu bağlamda söz konusu sürecin Türkiye'de nasıl bir süreç izlediğinin gösterilmesi ikinci odak noktasını oluşturacaktır. 1980'ler öncesi dönemde mahkumların çalıştırılmasının temel amaçlarını ıslah ve devlet ihtiyaçlarının ?devlet işletmelerinde ve savaş zamanlarında iş gücü açığının kapatılması- karşılanması oluşturmaktadır. '80 sonrasında da devlet için üretim devam etmekle birlikte, yeni olan olgu cezaevlerinin kapılarının sermayeye açılması ve bu çerçeve de cezaevlerinin piyasa için üretim yapan mekanlara dönüşmesidir. Bu bağlamda, özgür olmayan emek olarak, mahkumlar da, hem Türkiye'de hem de diğer pek çok ülkede emek gücü piyasasının bir bileşeni haline gelmektedir. Bu çalışma içerisinde, söz konusu dönüşümün daha net anlaşılabilmesi için, hem Batı dünyası hem de Türkiye bağlamında, '80 öncesi dönem geniş bir aralıkta, fakat yalnızca genel hatlarıyla ele alınacaktır. Bu genel çerçeve içerisinde,'80 sonrası Türkiye örneği, yasal düzenlemeler, resmi kaynaklar ve basına yansıyan örnekler ışığında incelenmektedir. Türkiye'de mahkum emeğinin ucuz iş gücü kaynağı haline gelmesi ve cezaevlerinin piyasa için üretim yapan mekanlara dönüşümünün, `90'lı yılların sonunda başladığı, 2000'li yılların ikinci beş yılı içerisinde ise hız kazandığı vurgulanmaktadır.
-
Öge“The Ideology Of Stones”: The Empowerment Of Kurdish Children As Political Actors In Turkey(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011) Onatlı, Mesut ; Dressler, Markus ; 286613 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesBu tezde Türkiye'de taş atan Kürt çocukları meselesini inceliyorum. Tezim, Batman şehrinde çocuklarla yaptığım görüşmelere dayanmaktadır. Kürt bölgesinde özellikle geçmişte yaşanılan şiddet, çocuklara aile üyelerinin ve diğer büyüklerin anlatılarıyla ulaşıyor. Bu anlatıların, bugün devam etmekte olan şiddet; okullardaki Türkçü eğitimin çocuklarda yarattığı ters etki; Türk medyasının ayrımcı dili; ve Kürt medyasının propagandacı dili ile birleşerek çocuklarda yeni bir bellek oluşumuna neden olduğunu tartışıyorum. Hem bu etki hem de Kürt bölgesindeki çocukluğun sosyal yapısı yeni bir ?çocukluk?algısı yaratıyor. Bu çocuklar yaşadıklarından hareketle, kendilerini ?çocuk? değil ?genç? olarak görüyorlar. Böylece, kendilerinde ?yapabilirim? duygusu gelişiyor ve bu duyguyla yanlış gördüklerine karşı sokaklarda kendi inisiyatifleriyle ?yapmaya? (eylemde bulunmaya) başlıyorlar. Bu eylemlilikleri ise onları şehirlerde adım adım politik bir aktör haline getiriyor. Bu çocuklar, devlet güçlerinin yaptıklarından, devletin ?Kürtleri inkar? söyleminden, Kürt Hareketinden ve ailelerinden etkilenip şimdi bir aktör olarak bu güçleri etkiliyorlar. Ayrıca bu çocukların PKK veya BDP gibi Kürt Hareketinin aktörleriyle direk ilişkisinin olmadığını fakat eylemlerini Kürt Hareketi adına yapan yarı-otonom gruplar olduklarını söylüyorum. Bu eylemler, bir çocuğun söylediği gibi bir ideoloji oluşturuyor, taşların ideolojisini. Ve bu ideoloji, bu çocukları sokakta, yeni aktif politik muhalif bir grup haline getirip Kürt Sorunu ekseninde yeni bir süreci başlatıyor ve böylece Türkiye'de bütün siyaseti etkiliyor.
-
ÖgeGenealogy Of Governmentality From Liberalism To Neoliberalism(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011) Genç, Ayfer ; Kaya, Alp Yücel ; 286616 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesBu tezde yönetimin soykütüğü yönetim sanatı tarihi üzerinden ve özellikle Michel Foucault'nun 1977-1978 ve 1978-1979 Collège de France derslerinin üzerinde yoğunlaşarak analiz edilmiştir. Bu kapsamda ilk bölümde Foucault'nun yönetme, özneleştirme ve diskur üçgeni ele alınmış ve sorgulanmıştır. Öncelikli olarak Foucault'nun yönetimin esas itibariyle discursive bir alan olmasından hareketle diskur kavramı incelenmiştir. Devamında Foucault'nun düşüncesinde 1970'lerde meydana gelen ve kendisinin özneleştirme üzerine yoğunlaşmasıyla sonuçlanan değişim ve kopuş analiz edilmiştir. İlk bölümün son kısmı ise yönetim üzerine yoğunlaşmıştır. Bunun başlıca nedeni Foucault'nun iktidar kavramından özne kavramına geçişi olmuştur. Sonrasında liberalizm tarihi incelenmeye başlanmıştır. Burada can alıcı nokta 18.yüzyılda gerçekleşen değişim olmuştur: Devlet iktidarını kendine amaç edinen raison d'Etat anlayışından liberalizme geçiş bu bölümün asıl yoğunlaştığı nokta olarak ön plana çıkmıştır. Foucault'ya göre liberalizm kendi rasyonalitesini yaratmış ve kısıtlı yönetim tarzını benimsemiştir. Buna göre yönetim ve iktidar, olayları olağan akışına bırakmayı tercih etmiş; sadece çıkarı gerektirdiğinde müdahale eder hale gelmiştir. Son bölüm neoliberalizmin kendi yönetim teknikleri, kuralları ve politikaları ile birlikte yeni bir rasyonalite olarak ortaya çıkmasıyla gerçekleşen 20. yüzyıl kırılmasını ele almıştır. Burada neoliberalizmin entellektüel altyapısını oluşturan Alman Ordoliberalizmi ve Amerikan Chicago Okulu sırasıyla ele alınmıştır. Özellikle neoliberalizmin özneleştirme metodları ve iktidar teknolojileri yardımıyla bireyi yeniden inşa etmesi bu bölümün son kısmında ayrıntılarıyla incelenmiştir.
-
ÖgeReligion As A Soft Power In International Relations(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011) Taşkaya, Özgür ; Gözaydın, İştar ; 286607 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesHerhangi bir zor kullanmadan, sahip olunan ideallerin başkalarına benimsetilmesi ve başkalarının isteklerini biçimlendirme kabiliyeti olarak tanımlanabilecek yumuşak güç kavramı uluslararası ilişkiler disiplininde son yıllarda önemli bir popülarite kazandı. Amerika Birleşik Devletleri'nin Ortadoğu'daki sert güç yaklaşımının yakın zamanlardaki başarısızlığı yumuşak güç kavramı üzerine yapılan çalışmalardaki artışa yeni bir ivme kazandırdı. Uluslararası ilişkiler disiplini bir başka konuda daha çoğalan çalışmalara tanık oldu; din konusunda. Birçok akademisyen dinin yaygın bir canlanma yaşadığını ve bunun insan hayatının birçok alanında önemli yankılara yol açmakta olduğunu belirttiler. Fakat, oldukça az sayıdaki çalışma yumuşak güç kavramı ile dini bir arada ele aldı. Bundan dolayı bu çalışma bahsi geçen alandaki eksikliği gidererek uluslararası ilişkiler disiplinine katkıda bulunmaya yönelik bir adım olarak görülmelidir. Böylece, bu çalışma dinin uluslararası ilişkilerde yumuşak güç kaynağı oluşturabildiğini iddia eden çalışmalara katkıda bulunmaktadır. Dinsel yumuşak gücün farklılığı onun herhangi bir şekilde zora başvurmadan din yoluyla başkalarını cezbedebilmek veya yanına çekebilmekten kaynaklanıyor. Bu nedenle, dinsel yumuşak güç din yoluyla edinilen iyi bir imaja sahip olmak ile yakından alakalıdır. Bu çalışma devletler ve devlet dışı aktörler tarafından dinsel yumuşak gücün nasıl elde edilip kullanıldığını analiz etmektedir. Bu aktörler dini çekici bir biçimde kullanarak diğerlerinin kalbini ve aklını kazanma kabiliyetine sahiptirler.
-
ÖgeThe Philosophy Of Art And Politics: A Comprehensive Analysis Of The Role Of Western Art In Politics(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011) Dönmez, Damla ; Koçan, Gürcan ; 286606 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesSanat ve Politika'nın her birinin insan olmanın gerekli koşullarından biri olduğu kuşku duyulmaz bir gerçektir. Ayrıca, bu iki disiplinin her biri bir diğerinin de gerekli koşuludur. Sanat Politika'ya ihtiyaç duyarken, Politika da Sanat'a ihtiyaç duymaktadır. Her ne kadar, karşılıklı her iki ilişki de incelenmeye değer olsa dabu tezde bu ilişkinin bir kutbu ile ilgilenilecektir; Politika'nın neden Sanata ihtiyaç duyduğuna. Sanat, Politika üzerinde pek çok sebepten önemli bir rol oynamaktadır. Birincil olarak Sanat toplumdaki iletişimi güçlendirir, Politika'nın değerlerini yıkar ve onu yeniden tanımlar ve son olarak da Sanat, Politika'ya özgürlük getirir. Sanat, tıpkı bir devrim gibi Politika'nın kahkahası görevini görür. Kahkaha hayatta ne rol oynuyorsa, Sanat da Politika da aynı işlevi görür. Bu ilişkiyi daha iyi anlayabilmek için, öncelikle hayatın anlamının ne olduğu sorgulanacaktır. Onun kapsamlı bir analizinden sonra, insanların Sanat'a ve Politika'ya neden ihtiyaç duyduğunun cevabını verecek olan, her ikisinin yaşamdaki yeri belirlenecektir. Buna göre, yaşamın anlamı yaşamaktan öte bir şey olmamaktır ve yaşamak da ancak iyi olarak nitelendirildiğinde yaşamak olarak adlandırılabilir. Bu sebeple, ?iyi yaşamak? Sanat ve Politika'nın varoluşu ile sağlanabilir. Bu yüzden, hemen ardından Sanat'ın ne olduğu sorusunun tanımlanması gerekir. Sanat; deneyim, diyalog ve festivaldir. Tüm bu tanımlayıcı özelliklerin sonucu olarak, Sanat iletişimi ve özgürlüğü getirir. Politika'nın değerlerini yıkar ve ona yeni değerler üretir. Politik arenanın ?iyi yaşama? sürecinde varlığını devam ettirmesini sağlar. Onu, oluşma ilkesine uyumlu olarak, yeniden üretir, canlandırır ve tazeler. Sanat, Politika'nın kahkahası olur ve bu da modern tiyatronun ilkel hali olan Karnaval temasıyla son bölümde örneklendirilmektedir. Karnaval'da kullanılan Soytarı ve Deli imgelerinin de kahkaha motifleri olarak kullanılışının incelenmesi ile Sanat'ın Politika'daki rolü daha iyi algılanabilecektir.
-
ÖgeThe formation of neoliberalism in Turkey and the economic rise of conservative Islam: A crucial coalition in the 1980s(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012-06-04) Üçoğlu, Murat ; Bove, Geoff ; 419091020 ; Political Studies ; Siyaset ÇalışmalarıThis thesis attempts to scrutinize the main reasons for the establishment of the coalition between conservative Muslim people and neoliberalism in Turkey in the 1980s. During the globalization process, the rapid and overwhelming change of the world influences almost all societies, thoughts and values. It can be said that conservative Islamism could not escape from this change and this ideology has integrated itself into the neoliberal globalization process. Therefore, the thesis aims to illustrate why and how Muslim people agreed to co-operate with neoliberal capitalism, since historically they were against the western style capitalism. In the final instance, the thesis tries to observe the key issues for the rise of this coalition with the help of Foucault?s and Althusser?s theories.
-
ÖgeA review of Douzinas' reading of Judaic understanding of justice through the lenses of old testament and lacanian psychoanalysis(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012-06-05) Akpınar, Betül ; Gözaydın, İştar ; 419091015 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesThe thesis aims to study on Judaism and Judaic understanding of justice. However, it can be said that it is an examination which searches the question of how the Jews have been influenced by the Judaic law. The conclusion derives from the research does not claim to present a response to the question as to encompass the Jews in general but rather it must be thought as an effort which tries to search the question by focusing on some special contexts and persons.The incentive of the thesis is the argument of Costas Douzinas in which it is asserted that ?to be just the Jewish must obey the law, without any reason or justification?. When I first encounter with this claim, I begin to questioning almost intuitively about the validity of this claim. By glancing on the valid ground of this claim, I realize that it bears some problems and this directs me to choose it as the topic of the thesis.Douzinas puts forth this claim in his several works and in different contexts. There appears two stopovers in his works with regards to the specific question of justice one of which stands on the ancient Israel and the other on present-day.Throughout the thesis, following the mentioned stopovers, it is argued that one can put forth this kind of argument only with regards to a specific tradition within Judaism: Rabbinic tradition. This tradition and its understanding of justice are almost completely compatible with Douzinas? argument. However, the Judaic tradition does not solely consist of Rabbinic tradition but houses others which has emerged as a reaction to Rabbinic tradition and its command-centered approach to justice. Throughout the Chapter II, this question is examined by focusing on the Hasidic tradition in addition to Rabbinic tradition. Hasidic tradition is focused on referring to the works of Martin Buber and Rabbinic tradition to Emmanuel Levinas?. These two traditions are specifically preferred to study on since Buber and Levinas are the two philosophers whom Douzinas makes reference to in this context.In accordance with his main argument, Douzinas argues in the second stopover that Judge Jephthah, as all judges in the Book of Judges (the seventh book of the Old Testament), follow absolute loyalty and faith in the God of Israel. Considering Jephthah?s personal history in the axis of his tribe, I argue otherwise. Having discussed the reason why Jephthah cannot be the follower of the justice of the God of Israel, I argue that there is nothing other than the petit objet a of psychoanalytical terminology where Douzinas identifies the justice of Jephthah and of Israeli God.It is argued here that Jephthah who is spoken by the language of law of Israel has experienced two multi-faced ?castrations? and introduced to ?lack?. This introduction to lack marks the birth of Jephthah as a ?subject of lack? and paves the way towards the ?subject of desire?. There are two castrations each bears its own bunch of (quasi) lack; and, the ?object a? (the massacre near the river of Jordan) is the only (impossible) way for the subject to try to remove its lack. However, this object a does not overlap with the justice of the God of Israel because of the reasons explained below.
-
ÖgeThe development and transformation of the İslamic publishing field: The cases of Nesil and Timaş(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012-12-12) Öçal, Devran Koray ; Suner, Asuman ; 419101005 ; Political Studies ; Siyaset ÇalışmalarıUsing Pierre Bourdieu?s ?field theory? as its conceptual framework, this thesis investigates the development and transformation of the Islamic publishing field in Turkey. Presenting a broad historical overview of the relations between Islamic movements and the state in Turkey from the late Ottoman era to the present, the thesis discusses the emergence of the Islamic cultural field in general, and the Islamic field of publishing in particular in relation to the transformation of the political, cultural and economic fields in Turkey. Focusing specifically on the two prominent Islamic publishing houses emerged from the Nur community, Nesil and Timaş, the thesis demonstrates how the Islamic field of publishing has moved from the periphery to the center of the broader cultural field in Turkey. The thesis examines the transformation of the publishing policies of Nesil and Timaş from the 1960s to the present. At the same time, on the basis of the interviews and the field study, the thesis provides an analytical and critical evaluation of persistent discursive elements and institutional practices characterizing the current identity of these Islamic publishing houses.
-
ÖgeGüneşin Altında Değişenler: Yerleşiklikten Göçerliğe, Mevsimlikten Sürekliliğe Gezici Tarım İşçileri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Erenler, Sinem ; Kaya, Alp Yücel ; 359973 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesTürkiye'de tarımsal istihdamdaki düşme eğilimi, 2000 senesi sonrası değişen tarımsal politikalar ile beraber ivme kazanmıştır. Bu ivme, 2008 istihdam krizi ile beraber tersi bir eğilim göstermiş ve tarımsal istihdam 2008 sonrası artma eğilimine girmiştir. Bu tez bu çerçeve içerisinde 2000 senesi tarım politikalarındaki değişimlerin ve 2008 yılı sonrası emek piyasasındaki değişimlerin, mevsimlik tarım emeğini nasıl etkilediğini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda geçmişteki tanımlarından farklı olarak artık belirli bir dönemde çalışıp memleketine geri dönmenin mümkün olmadığı koşullarda, mevsimlik tarım işçiliğinin yeniden tanımlanması ve bu koşullarda yaşama uğraşının analizi önem kazanıyor. Bunun yanında bu tezde tarımda önemli bir emek olan kadın emeğinin, tarımdaki rolünün bu değişimlerle nasıl bir hal aldığı da inceleme konusudur. Bu bağlamda mevsimlik tarım emeğini daha iyi incelemek için Düzce?de saha araştırması yapılmıştır
-
ÖgeTowards the ethics of Marxism: Investigation of the philosophical relations between Marx, Lacan and Badiou(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Mergen, İbrahim ; Turanlı, Aydan ; 359950 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesBu yüksek lisans tezinde iki temel soru ele alınacaktır. İlk olarak `Marksizm?de felsefi anlamda etik bir boyut söz konusu mudur?? sorusuna yanıt aranacaktır. Ele alınacak diğer soru ise `Eğer ki Marksizm?de etik bir boyut mevcut ise Alain Badiou?nun etiği Marksizm dahilinde midir?? sorusudur. Birinci ana bölümde ana hatları ile Marksizm ve etik ilişkisi ele alınmıştır. İkinci bölümde Badiou etiği psikanalize dayandığı için Lacan?ın psikanalitik yaklaşımı değerlendirilmiştir. Ve son bölümde Badiou?nun etiği Marksizm açısından değerlendirilmiştir.
-
ÖgeSocial Agents, National States And International Institutions: Restructuring Of Higher Education In Turkey(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Altan, Damla Aslı ; Gülöksüz, Elvan ; 331921 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesKüreselleşme sürecinin politik, ekonomik ve sosyal alanlarda süregelen dinamikleri `yönetim? mekanizmalarını `yönetişim? odaklı bir işleyişe dönüştürmüştür. Bu dönüşüm,doğası gereği, devlet ve özel sektör arasında gittikçe artan bir hızda uluslararasılaşan ağların oluşumuna yol açmıştır. Dolayısıyla, ulusal devlet yapılanmasınin temel politika alanları, eğitim politikalarını da dahil edecek biçimde bir dönüşüm sürecine girmiştir. Çalışmanın amacı küreselleşme sürecinin ekonomik ve sosyal dinamikleri karşısında Avrupa Yükseköğretim Alanı (AYA) oluşturma hedefiyle 1999 yılında başlatılan Bologna Süreci bağlamında ortaya çıkan uluslararası ve ulusal aktörler ile Türkiye?nin 2001 yılında sürece katılımıyla kurumsal ve organizasyonel düzeylerde ortaya çıkan ilişki biçim(ler)iyle oluşan çok katmanlı yönetişim sistemini araştırmaktır.
-
ÖgeTürkiye’nin Avrupa Birliği’ne Üyeliği Sürecinde Dinin Rolü: Bir Engel Mi?(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Ertürk, Gizem ; Gözaydın, İştar ; 331922 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesBu tezde cevaplanmaya çalışılan temel soru şudur: ?Türkiye, çoğunluğu Müslüman olan nüfusu ile Avrupa Birliği?ne üye olabilir mi?? Sonuç olarak, bu tez dinin tek başına Türkiye?nin AB?ye üyelik sürecinde bir engel teşkil etmeyeceğini savunmaktadır. Entegrasyon, basmakalıp algıların değişmesiyle mümkün olabilir. Örnekse, ?Türkiye çoğunluğu Müslüman olan nüfusuyla Avrupa Birliği?ne üye olabilir mi?? gibi hâkim soruların yerini ?Avrupa Birliği, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyle birlikte yaşamayı ister mi?? almalıdır. Anahtar Kelimeler: Politika, Din, yumuşak Güç, Avrupa, Sekülarizm
-
ÖgeCultural Memory In Post -1937-1938 Dersim Laments: Reflections On Trauma And Violence(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Yıldırım, Yıldız ; Dressler, Markus ; 331920 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiesBu tez çalışması 1937-1938 sonrası Dersim ağıtlarını toplumsal hafızanın yansıması olarak sunmaktadır. 1937-1938 dönemine ait toplumsal hafıza Dersimlilerin kültürel bellek araçlarında nasıl yer almaktadır? Bu döneme atıfta bulunan ağıtlardan neler öğrenmekteyiz? Bu çalışma gösteriyor ki Dersimliler bu döneme ait deneyimlerini önceden var olan (Alevi pratikleriyle yakından ilşkili) kültürel araçları yoluyla canlı tutumuşlardır. 1937-1938 olayları tabu ve konuşulamaz bir dönem olarak düşünülse de, bu dönem olayı yaşayanların belleğinde büyük çapta ses bulmaktadır. Görülüyor ki kamusal alandaki baskı ve inkara rağmen Dersimliler ağıtları bir iletişim aracı olarak kullanmışlardır. Olayların tanıklarının dillendirilmesi imkansız deneyimleri ağıtlar yoluyla anlatıp dinleyiciyle paylaştıkları görülebilmektedir. Normalde anlatılması imkansız travma ve şiddet deneyimlerinin izlerini ağıtlarla oluşturulan kültürel bellekte sürebiliriz. Ağıtlardaki sembol ve anlamlara yakından baktığımızda, bu kültürel bellek araçlarının ortak biçim, ton ve bağlamda oluşturulduğunu ve toplumsal travma ve şiddetin arşivsel alanları gibi işlev gördüğünü anlayabiliriz. Bu bağlamda ağıtlar geçmişin belleğini canlı tutmada araç görevi görmekte ve geçmişte şahit olunan şiddetin unutulmasını da önlemektedirler. Travma ağıtlarda çok açık bir şekilde ifade edilmektedir. Her ne kadar deneyimleri hatırlanmayacak kadar acı ve travmatik olsa da Dersimliler bu deneyimleri ağıtlar vasıtasıyla detaylarıyla anlatmaktadırlar. Dersim olayları toplumda dillendirilemeyen bir deneyim olarak düşünülse de, 1937-1938 sonrası kültürel bellekte şiddet ve travmanın izlerini açık seçik bir şekilde görebiliriz. Toplumlar ulus devlet inşasının belirli aşamalarında şiddete maruz kalsalar bile, Dersimliler gibi şiddete ve travmaya maruz kalmış kişiler, kendileri, bu durumla baş etme yolları bulmakta ve deneyimlerini kendi bildikleri yollarla anlatmaktadırlar.
-
ÖgeKıbrıs Sorunu Ve Annan Planı Çerçevesinde Türkiye, Yunanistan Ve Avrupa Birliği İlişkileri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) Maral, Bahar ; Uzer, Umut ; 359963 ; Siyaset Çalışmaları ; Political StudiseBütün tarih boyunca birçok dünya ülkeleri ve özellikle de Ortadoğu ve Anadolu bölgesinde Kıbrıs adası stratejik bir öneme sahip olmuştur. Ada: Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk kesimleri yönünden ve bununla birlikte uluslararası arenada söz sahibi birçok gelişmiş ülke için yıllardır güncelliğini koruyan sorunlar nedeniyle çalışma içeriğine konu edilmiştir. Kıbrıs adasından kaynaklı sorunlar için Türk ve Yunan devletleri üzerinden Kıbrıs Rum ve Türk toplumları, Avrupa Birliği ve özellikle de Birleşmiş Milletler birçok çözüm projesi üretmiş; ancak hiçbir zaman tam anlamıyla bir uzlaşma sağlanamamıştır. Kıbrıs sorununun çözümü için hayata geçirilen ve hazırlanan plan ve projeler arasında önemli bir yere sahip olan Annan Planı da öncesi ve sonrası ile plan sürecinde yaşanan tüm ayrıntıları ve sonuçları araştırılarak çalışma konusu içerisinde anlatılmaya çalışılmıştır. Kıbrıs sorununun devamında ada için birincil taraf rolünde olan Türk ve Yunan devletlerinin tarihsel sürecin akışına göre izlediği politikalar, milli hedefler ve diplomatik girişimlerde tetkik edilerek yorumlanmıştır. Kıbrıs adasında yaşayan Rum ve Türk topluluklarının birbirleriyle olan ilişkileri araştırılmış, buna bağlı olarak gelişen Türk ve Yunan ilişkileri de analiz edilmiştir. Çalışma hazırlanırken daha önce bu konuda yapılmış akademik çalışma ve akademik makaleler literatür incelemesi yapılarak incelenmiştir. Ayrıca bu konu üzerine yazılmış birçok kitap temin edilmiş, çalışmadaki konu başlıklarına göre yararlanılmaya çalışılmıştır. Bunlar dışında, ilgili uluslararası alanda ve ulusal anlamda yapılan birçok görüşme, toplantı, panel gibi çalışmalar incelenmiş, konu ile bağlantılı bölümlerde bu hususlardan da yararlanılmaya çalışılmıştır. Kıbrıs adasının Türk – Yunan devletleri açısından olan sorunun uzun yıllardır devam ettiği, bu sorunun özellikle adada yaşayan her iki toplum için de büyük kayıp ve sıkıntılar verdiği görülmektedir. Ancak, konuya objektif olarak bakıldığında, sorundan daha çok etkilenen, dışlanan ve birçok ülke tarafından ambargo uygulanan taraf adada yaşayan Türk halkı ve varlığı hala kabul edilmeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmuştur. Anahtar Kelimeler: Annan Planı, Avrupa Birliği, Kıbrıs Sorunu, Rauf Denktaş
-
ÖgeIndividual Conversion From Alevism To Sunnism: Reconsidering Identity Transformation In The Context Of Urbanization And Turkish Politics(Institute of Social Sciences, 2015) Akpınar, Neslihan ; Serdar, Ayşe ; 393630 ; Political Studies ; Siyaset ÇalışmalarıThis thesis addresses some Alevis' estrangement from their traditional belief system and worship forms and their conversion into conservative Sunni Islam in relation to their experience of urbanization process and encounters with Sunnism i.e. Sunnification politics of the Turkish state, Sunni people's behaviors and interactions with them. In-depth interviews were carried out by the thirteen informants. Sunnification of the informants is basically examined in terms of factors, motivations and relationalities which lay behind the Sunnification process. Secondly, the thesis analyzes how those informants identify themselves with regard to religious, cultural and political sensitivities during their conversion process and its aftermath.
-
ÖgeThe Determinants Of Voting Behavior In Turkey: A Micro-level Analysis For The Period 2012-2014(Institute of Social Sciences, 2016) Sak, Ali Kürşat ; Kayaoğlu Yılmaz, Ayşegül ; 436984 ; Political Studies ; Siyaset ÇalışmalarıThis thesis examines that the factors that shape party preferences in Turkey by estimating an individual vote intention function for the period 2012-2014. The dependent varible is party preferences of the respondents. It consist of seven categories including AKP, CHP, MHP, BDP, other, indecisive and no vote cases. Our model also includes several socio-demographic and socio-economic, identity, region, party preferences in the previous election and economic voting variables as independent variables. The economic variables consist of retrospective-prospective and pocketbook-sociotropic hypotheses of economic voting theory. Micro data from 21 identical electoral tendency surveys which conducted between 2012 and 2014 are used in empirical analysis. Multinomial logit model is used employed in the empirical analysis. Multinomial logit estimates of voting intention function reveal that economic voting is present in Turkey in the sense that both pocketbook and sociotropic evaluations affect the likelihood of voting for the incumbent party. In other words, the economic perceptions and expectations of Turkish voters influence their likelihood of voting for the currently-ruling AKP. The last vote choice seems to be the most important and critical variable in explaining and predicting the vote. As far as identity variables concerned, sect, the degree of religiosity, lifestyle are most important factors with the economic variables and the last choice on party preferences. Region, education level, age and gender have relatively less importance. Working status, income level and settlement have little effect on voting decision and are found to be insignificant in most cases.