Music Graduate Program - Master Degree
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Başlık ile Music Graduate Program - Master Degree'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge1950 Sonrasi Görsel Sanatlar Ve Müzik Arasindaki Etkileşim(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Aydoğan, Bilge ; Ödekan, Ayla ; Müzik ; MusicGeleneksel sanat kurallardan kurtulma sürecinin önemli bir adımı olarak değerlendirilen 19. yüzyıl, görsel ve işitsel sanatların etkileşiminin yoğunlaşmaya başladığı bir sürece işaret eder. 19. yüzyılın kültürel ortamı, kendinden önceki dönemlerden daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Dünya küçülmeye başlamış, büyük sanat yapıtlarının ucuz yollu kopyaları üretilmiş, yüzyılın ilk çeyreğine egemen olan Napolyon'un emperyalist dönemine ve Neoklasik sanat anlayışına tepkiler doğmaya başlamıştır. Öyle ki, karmaşık olan bu kültürel ortamın her alanında müzik, mistik bir yol gösterici olmuştur. Wagner'in ?Bütünsel Sanat Çalışmaları? (Gesamtkunstwerk) başlığını taşıyan kitabında, tüm sanatları bir çatı altında toplayacak olan aracıdır müzik. Nitekim 20. yüzyıl sanatı da; Fütüristlerin, Kübistlerin, Soyut Sanat savunucuların ve Dadacıların müzik ile kurduğu bağ ile şekillenecektir. 20. yüzyılın ilk yarısına baktığımızda birbirine koşut olarak gelişen farklı akımlar ve çeşitli ifade biçimlerinin bir aradalığını görmekteyiz. Kandinsky'nin soyut arayışlarının karşısına Kübist sanatçılar, ?yapı bozum? ile çıkmışlardır. Öte yandan Avrupa'nın diğer ucunda Fütürist sanatçılar, manifestolarıyla sanat ortamının güvenli yapısını sarsan açıklamalar ve eylemler gerçekleştirmişlerdir. Savaş öncesinin yarattığı bunalım ve yalnızlık duygusu sanata da yansımıştır. 1920'li yıllara gelindiğinde oldukça eklektik bir yapı çıkar karşımıza. Dada etkinliklerine de katılmış olan besteci Edgar Varese ve Eric Satie'nin de aralarında bulunduğu bir grup avangard sanatçı, Sürrealizm akımını harekete geçirmişlerdir. Müzik ile görsel sanatların etkileşimi bağlamında, Dışavurumculuk akımının müzikte ortaya koyduğu tonal kırılma ile görsel sanatlardaki formun bozulması, birbirine eşdeğer yaklaşımlar olarak görülmüştür. Öte yandan yüzyılın ilk yarısında etkili olan Fütürist ve Dada sanatçılarının eylemsel tavırlarında karşımıza çıkan avangarde hareketin ise Wagner'in sanatların bütünlüğü ilkesine temellendirilmiştir. Müzik ve görsel sanatların 1950 sonrasındaki gelişimine baktığımızda, 20. yüzyılın ilk yarısındaki avandgard hareketin etkili olduğu görülmektedir. 2. Dünya Savaşı'nın eşiğinde olan Avrupa'nın tekinsiz ortamından kaçan pek çok sanatçı Amerika'ya göç etmiştir. Bu sanatçılar arasında Duchamp, Varese, Dali, Tanguy, Leger, Breton gibi daha pek çok sanatçı sayılabilmektedir. Bu sanatçılar 1950 sonrasında oluşacak sanat anlayışının temelini oluşturmuşlardır. İlk bakışta göze çapan, bu sanatçıların Dadacılardan miras kalan, rastlantıya dayanan içgüdüsel bir tavrı benimsemiş olan Sürrealizm akımının temsilcileri olduklarıdır. 20. yüzyılın ilk yarısında; müzikte dizisel, görsel sanatlarda ise soyut anlatımın yoğunlukta olduğu bir dönem yaşanmıştır. Bu yaklaşımlar her iki alanın, ?sanatın sanat için? üretildiği düşüncesini destekleyen bir özellik kazanmasına neden olmuştur. Dolayısıyla, toplumdan kopuk, anlaşılması güç ve seçkinci bir yapı ortaya çıkmaya başlamıştır. Duchamp, Cage ve Fluxus sanatçılarının öncülüğünde yeniden canlanan avandgard yaklaşım ise, işte bu noktada önem kazanmaya başlamıştır. Sanatın yeniden tanımının yapılmaya başladığı modern sonrası sürecin başlangıcı olmuşlardır bu sanatçılar. 1950'lerde New York merkezli oluşumun yüzyıl başlarındaki Paris sanat ortamını anımsanmaktadır. New York sokaklarının bar ve klüplerinde sanatın ve sanatçının varlık alanının sorgulanması, sanat nesnesi olarak yeni malzemelerin kullanıma girmesi, hem müzik hem de görsel sanatlar alanına yepyeni bir alan açmıştır. Avrupa'da da benzer gelişmeler yaşanmaktadır. Deneysel çalışmalar, görsel sanatlar ve müzik alanında hız kazanmıştır. Soyut sanat ve dizisel müziğin saflık özellikleri melezleşmeye başlamış, günümüz sanatını oluşturan çoklu ortam üretimlerinin temelleri atılmıştır.
-
Öge1950 Sonrası Türkiye'de Müzikle Sosyoloji İlişkisi Ve Belirleyici Dönemler(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998) Ünvar, İlhan ; Kutluğ, Fikret ; 72173 ; Müzik ; MusicMüziği, sosyolijiden ayırt ederek düşünmemiz ve incelememiz mümkün değildir. İnsanların ve toplumların yaşantısındaki tüm değişimler paralel olarak müziği de etkilemiştir. Toplumlar yaşamın akışı içinde etkilemeye ve etkilenmeye elverişli yapıdadır. Bu nedenle çalışmalarımızı müzik-sosyoloji dialaktiğinden yola çıkarak kurmaya çalıştık. Türkiye’de müziğin sosyolojik ilişkileriyle oluşturduğu dönemleri değişimleri özellikle de yakın dönemdeki tarihe damgasını vurmuş oluşumları inceledik. Çalışmamıza; modernleşmenin, toplum yapısı ve geleneklerle ilişkilerini inceleyerek başladık. Daha sonra Türkiye özeline girerek Türkiye’de kültürel (modernleşme, popüler kültüre geçiş ve bunların sosyolojik oluşumlarını inceledik. Sonraki bölümde; Türkiye’deki Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet sonrası sosyal değişimler ve Türk müziğine etkilerini inceledikten sonra Türkiye’de özellikle 1950’lerden sonra sosyal kimlikle ortaya çıkan belli başlı müzik dönemlerini türlerini, oluşumlarını , yapılarım çıkış noktalarını ve çıkış nedenlerini ortaya koymaya çalıştık.
-
Öge1950-1970 Arası Türkiye'de Sinema Müzik İlişkisi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998) Şirin, Betül ; Gökdel, Fatma ; 72147 ; Müzik ; MusicSinemanın ilk yıllan, Fransa’da Lumieres Kardeşlerin ve aynı tarihte Amerika’da Thomas Edison’un 1896 yılında “sinematograf’ aygıtım keşfetmeleriyle birlikte, Lumieres kardeşlerin dünyanın her yamna operatörler göndererek belge filmleri çekmeleriyle başlar. Başlangıçta kısa film ile başlayan sinema; zamanla insanların dikkatini çekmeye başlaması, büyük bir endüstri haline gelmesi ve sanat niteliklerinin yavaş yavaş anlaşılması sonucu kısa metrajlı olan filmlerin uzun metrajlı olarak yapılması düşüncesini oluşturmuştur. Lumieres Kardeşler tarafından gönderilen operatörler ilginç belge filmleri çekmekte, sonradan bunları çoğaltarak satışa hazırlamaktaydılar. Rusya’ya ve Orta Doğu’ya giden operatörler, Türkiye’den geçerken İstanbul’da, İzmir’de ve o sırada Osmanlı imparatorluğuna dahil bulunan bazı yerlerde de filmler çekmişlerdir. 1914’te Osmanlı imparatorluğunun itilaf devletlerine karşı ittifak devletleri safhmda savaşa katılması Yeşilköy (eski adıyla Aya Stefonos) de dikili bir anıtın bombalanmasına neden olmuş ve bu tarihsel olayı Türk sinemacılarından Fuat Uzkınay görüntülemiştir. Bu görüntüler ilk Türk filmini meydana getiren görüntülerdir. I.Dünya savaşında Türk Ordularının Başkomutanı Enver Paşa savaş içinde Almanya’yı ziyaret ettiği sırada Alman Ordusu’nun “Ordu Film Dairesi” kurarak faaliyete geçirmesi dolayısıyla sinemaya verilen değeri kavramıştır. Yurda dönünce ilk işlerinden biri Türkiye’de de hemen bir Ordu Film Dairesi’nin kurulmasını sağlamak olmuştur. 1923’lere (Tiyatrocular Dönemine) gelindiğinde Türkiye’de ki sinema çalışmaları tiyatrodan gelmiş kişiler ile yapılmaktadır. Bu çalışmalar Türkiye’nin en ünlü tiyatrocusu Muhsin Ertuğrul ve o zaman ki tek ödenekli tiyatro Darülbedayi (İstanbul Şehir Tiyatrosu) nin tekelinde bulunmaktadır. Tiyatrocular sinemayı, tiyatro sahnesi olarak görmüşler ve sinemayı kapalı mekanda düşünmüşlerdir. Bu nedenle sinemaya olumlu bir katkıları olamamıştır. Sinemamn ilk dönelerinden beri filmler gösterilirken piyano görüntüye fon olarak eşlik etmekteydi. Önceleri çalman müzikler ile görüntü arasında bağlantı gözetilmiyordu. Daha sonraları çalman müziğin görüntülere uyumlu olmasına özen gösterildi. Böylece belli durumlarda belli parçaların çalınması gibi bir geleneğin oluşmasına neden oldu. Özellikle müzik sanatımn belirli parçalan sahnelere göre sınıflandırıldı, perdede bu sahneler yeraldığı vakit bu parçalar çalınıyordu. Canlı, hareketli sahnelerde temposu hızlı ve neşeli parçalar yer almaktaydı. Film yapımcıları filmin genel temposunu belli sahnelerde çalınması gereken parçalan belirten açıklamalan da, film ile birlikte film gösterimcisine göndermekteydiler. Bunun yanısıra yavaş yavaş belli bir film için bestelenmiş, özgün müzik kullanılması da yaygınlaşmıştı. Zamanla sesli sinemamn ortaya çıkışıyla birlikte müziğin de diğer sesler gibi ses kuşağına alınması ve görüntü ile birlikte sunulması mümkün olmuştu. 1930’larda Mısır ve Yunanistan ile ortak olarak gerçekleştirilen, Muhsin Ertuğrul’un yönettiği “İstanbul Sokaklannda” nın ilk sesli Türk filmi olarak 1931 senesinde Beyoğlu’nda Melek ve Elhamra sinemalannda gösterime girmesiyle ülkemizde sesli film dönemi başlamıştır. 1938’de Muhammet Kerim’in çevirdiği “Aşkın Gözyaşlan” adlı filmin İstanbul’da gösterilmesi ile bol müzikli, aşklı, gözyaşlı Mısır filmleri akımı başlamıştır. 1939’da Mısır filmleri etkisi altında tanınmış şarkıcılardan yararlanılmaya başlanmış, Münir Nurettin Selçuk “Allah’ın Cenneti” adlı filmde başrol oynamıştır. Bu filmin tutması üzerine Muhsin Ertuğrul “Kahveci Güzeli” adlı filmini yine Münir Nurettin Selçuk ile çevirmiştir. Münir Nurettin Selçuk “Kahveci Güzeli” ve Allah’ın Cenneti” adlı filmlerinde genellikle Sadettin Kaynak ve kendi bestelerinden örnekler kullanmıştır.Tiyatrocular Dönemi (1923-1939) nin sonunda Türkiye’de sinema endüstrisi savaş nedeniyle istenilen atılımı gerçekleştirememiştir. Kapanan Avrupa pazarlarının yerini 1938 -1944 yıllan arasında Hollywood filmleri ile Mısır’dan gelen Arap filmleri yeralmıştır. Mısır filmlerinin hem sinemacılar hem de izleyiciler üzerinde büyük etki göstermiştir. Özellikle Mısır filmlerinin büyük ilgi görmesi, müziklerinin aynen alınıp güftelerinin türkçeye çevrilip plaklara okutulmasına neden olmuştur. Bu durum kendi kültürümüzün bozulabileceği düşüncesini yaratmıştır. Bu olumsuzluğu gidermek için 1948’de Basın Yayın Genel Müdürlüğü Mısır filmlerini yasaklamıştır. Mısır filmlerinin ilgi gördüğünü gören Türkler 1950’lerde (Sinemacılar Dönemi) bu filmler üzerinde küçük değişikliklerle Türk sinemasına uyarlamaya çalışmışlardır. Bu tür filmlere şarkı yapan bestekarlara başında Sadettin Kaynak sonra Münir Nurettin Selçuk gelmektedir. O yıllarda Sadettin Kaynak, Münir Nurettin Selçuk, Metin Bükey film için şarkı yapmış Nedim Otyam, Yalçın Tura ise film için film müziği yapmışlardır. Sinemacılar Döneminde, Tiyatrocular ile Geçiş dönemi sinemacılarının etkisinden, dolayısıyla tiyatrodan arınmış, doğrudan doğruya sinema dilini kullanan eserler verme çabalarına girişilmiştir. Bu dönem sinemacıların başında Ö. Lütfi Akad yer almaktadır. 1914’ten 1950’ye dek uzanan dönemlerde Türk sineması özgün bir sinema dilinden yoksun yaşamıştır. Kullanılan dil sinema dili değildir. Ancak 1950-1960 yıllan arasında, önceki dönemlerden farklı olarak sinemaya özgü bir dille anlatma çabalanna başlanmıştır. 1967’den sonra renkli film yapımının birdenbire artışı, film maliyetinin artmasına neden olmuştur. 1987 sonrası; televizyon kanallanmn çoğalması, film yapımcılarının ekonomik taleplerinin karşılanamaması ile Türk Sineması krize girmiş, daha çok film festivalleri için film üretilmiştir.
-
ÖgeThe 19th-century Instrumental Ballade As A Musical Form And Genre Through An Analysis Of Chopin's Four Ballades(Institute of Social Sciences, 2019) Şenergin, Barışcan ; Aji, Jerfi ; 569563 ; Music ; MüzikThe history of the Ballade goes a very long way back. Ballade is fundamentally one of the formes fixes (fixed forms) in 13th to 15th century medieval music. All ballade pieces until the 19th century were vocal pieces. However, in 19th century, Chopin has pioneered a new genre with the same name, but without words. He has given four pieces in this genre. In my thesis, I have analyzed all of them in detail together with some other pieces. Consequently, I have drawn inferences from these analyses and provided a concrete definition of the specific sound of a Chopin Ballade.
-
Öge6-12 Yaş Orta-ağır Zihinsel Geriliği Olan Çocuklarda Ses, Ritim Ve Hareket Uygulamaları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016) Başar, Şükran ; Toksoy, Atilla Coşkun ; 436981 ; Müzik ; MusicBu araştırma, 6- 12 yaş orta- ağır zihinsel geriliği olan çocukların eğitiminde ses, ritim ve hareket uygulamalarını esas alarak 25 (yirmi beş) dersten oluşan bir model sunmayı amaçlamıştır. Bu dersler MEB tarafından Özel Eğitim ve Uygulama Okulları için hazırlanmış Müzik dersi müfredatına uygun bir biçimde yapılandırılmıştır. Araştırmanın güvenirliği 'Katılımlı- Katılımsız Gözleme Dayalı Nitel Değerlendirme Formları', 'Yapılandırılmamış Görüşme' ve 'Anket' verileri ile desteklenmiştir. Sonuç olarak, araştırma dâhilinde önerilen uygulamaların orta- ağır zihinsel geriliği olan çocukların bilişsel, duyuşsal ve psikomotor gelişimleri ile kişilik gelişimi ve dil ve konuşma sorunlarına fayda sağlayabileceği kaydedilmiştir.
-
ÖgeThe Acceptable Pitch Range(s) For Single Note Repetitions In Music Aptitude Examinations(Institute of Social Sciences, 2017) Köker, Oğul ; Baysal, Ozan ; Music ; MüzikThis thesis grew out from the research questions that emerged from the research done as part of the project “Müzik Algısı Ölçme-Değerlendirme Sınavlarında Ses-İşleme Araçlarının Kullanılabilirliği” [The Applicability of Sound-Processing Tools in the Exams for Music Perception Assessment and Evaluation] funded by TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu [The Scientific and Technological Research Council of Turkey]) (Project no.: 215K017). Employing the sounds recorded for the aforementioned project, a computer-based survey was devised to find out the acceptable frequency deviation ranges for the answers given to the single note repetition questions, in which the prospect students of the conservatory try to reproduce a reference pitch played on the piano by their voices. The survey was conducted on faculty members teaching music-related topics at the university, and on people who will be eligible to become faculty members soon, with 35 participants in total. Two major outcomes arose from the data gathered through the survey. Firstly, it was found out that there was indeed an acceptable frequency deviation range for a pitch sung by a prospect student to be considered a successful repetition of the reference pitch played on the piano: The survey participants taking the role of the jury members at conservatory entrance exams accepted performances with a quite big range of frequency deviations from the reference pitch as successful. This range which participants deemed acceptable as successful was approximately 75 cents, distributed unevenly around the absolute correct pitch. For the deviations lower than the absolute correct pitch, the success rates did not fall under the 60 % threshold until the deviations got approximately as big as 45 cents. For the deviations higher than the absolute correct pitch, the success rates did not fall under the 60% threshold until the deviations got approximately as big as 30 cents. Secondly, it was found out that besides the fundamental frequency of the sung note, variables such as pitch envelope, timbre, and octave differences also affect the perceived pitch. This means that at the conservatory entrance exams the jury members’ evaluation of the prospect students might not be fair, since the effects of such variables on the evaluation process are unknown
-
ÖgeAesthetics Of Genre-appropriate Reverb(Institute of Social Sciences, 2017) Karadeniz, Hüseyin ; Karadoğan, Can ; Music ; MüzikIt is essential to create an acoustic space for instruments, almost in every genre of music. First reason of this is about aesthetics. It is about being able to put instruments background or up front as desired. Second reason is listener’s traditions for certain genres. They shape the recording and mixing phase of the music for certain genres. The main goal of this work is to interrogate the validity of these common expectations of reverb usage for certain genres and to understand the reasons behind their existence. The secondary goal of this work is to inquire the possibility of breaking the expectations about using reverbs and to suggest new possibilities. The first stage tried to explain the terms about reverberation. A brief history of reverb is given and types of reverbs are explained. The second stage covered basic concepts of digital reverberation units. Common parameters of digital units are explained. The third stage consisted of the aesthetics of reverb. The reasons to add dimension to a mix, using reverb units on individual instruments, creative usage of reverb units are explained. The fourth stage of this work tried to collect data from three different groups of participants who are fifty-five people in total: Musicians, sound engineers, and non- musicians. Results are analyzed in this stage. The conclusion of this work presents comparison of the participants’ preferences according to playback system they used. Analysis of the questions, which have distinctive results, and their possible reasons are covered. In addition, to be able to get more reliable results, suggestions for future research are given.
-
ÖgeAnadolu Rock'ta Melodik, Armonik Ve Ritmik Yapı: 1965-1975(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015) Güner, Burçin Bahadır ; Baysal,ozan ; 418001 ; Müzik ; MusicAnadolu rock ortaya çıktığı altmışlı yıllarda Türkiye'de özgün bir müzikal türün oluşumuna olanak sağlamıştır. Bu müzikal tür Amerika Birleşik Devletleri'nde ortaya çıkan Rock n Roll ile Anadoludaki makam müziği geleneğinin bileşiminden oluşmuştur. Eserlerde görülen majör, minör ve frigyen modaliteleri genel olarak makam müziği özellikleri göstermekte ve melodik seyir açısından da birbirleriyle büyük benzerlikler taşımaktadır. Melodik ritim açısından da her sanatçının belirli kalıpları sıkça kullandığı görülmektedir. Ayrıca ilk eserler yedi, sekiz ve onbir heceli olup; genellikle halk şiirlerinden bestelendiği için ritmik bölünmeler benzer biçimde kurulmuştur. Orijinal şarkı sözlerinin de yine halk şiirinde gördüğümüz bu hece ölçüleriyle yazıldığı görülmektedir. Makam müziği ile olan ilişkisinden dolayı sahip olduğu kendine has modal yapısı armonik açıdan da Batı'daki benzerlerinden farklılaşmaktadır. Majör modalitede I, IV ve V akorları her ne kadar form açısından blues ve rock n roll'a benzese de armonik yürüyüşün belirli akor kalıplarından oluşmadığı görülüyor. Minör modalite de ise hem V-i kadansının hem de popüler müzikte sıkça kullanılan bVII-i kadansının kullanıldığı görülmektedir. Frigyen modalitede ise bII-i ve bVII-i kadansları kullanılmaktadır.
-
ÖgeAnalysis Of Robert Schumann’s Op. 2 Papillons Through A Performing Practice Approach(Institute of Social Sciences, 2017) Mehmetli, Engin ; Aji, Jerfi ; Music ; MüzikRobert Schumann, the son of a book dealer, had deep connections with literature and poetry. He was deeply fond of E. T. A. Hoffmann (1776 - 1822) and Jean Paul Richter (1763 - 1825). His source of inspiration was literature. He reflected his ideas via music, especially on the piano. He composed multiple piano cycles such as Papillons, Carnaval, Kreisleriana. Schumann’s double characters are reflected in his compositions as Florestan and Eusebius. These two contrasting characters are a model for a vivid, extroverted character and an introverted, dreamy character. The purpose of the thesis is to demonstrate how Robert Schumann's Op. 2 Papillons interpretations change from the beginning of the twentieth century until the end of the century. The first chapter gives detailed information about composer’s biography, general view of the nineteenth-century piano music, Papillons and Jean Paul’s novel Flegeljahre, piano cycle as a form, and a short comparison with piano cycle Carnaval. German Romanticism, The Biedermeier movement, and Hausmusik are within the scope of this chapter. Different movements and views spread out after the Napoleonic Wars in Central Europe. In the second chapter, I tried to give detailed information about performing practice of the early nineteenth-century piano music. A different view of interpretations and performances are discussed according to various theorists. In the eighteenth century, composers did not put any tempo or dynamic marking on the score. A performer of this era was expected to know the style of the piece and necessary ornaments. However, in the nineteenth century, composers started to put necessary tempo or dynamic indications on the score. With the advent of technology and industrialization, the piano became an every-day activity, a tool of education. The third Chapter gives a detailed analysis of form, structure, recommendations for correct interpretation and analysis of pianists’ performances. I chose Claudio Arrau, Vladimir Sofronitsky, Wilhelm Kempff, Alfred Cortot, Jörg Demus, Sviatoslav Richter, Murray Perahia and Samson François among famous twentieth-century pianists in my analysis. Fınally, in the conclusion part, I gave three charts showing different metronome markings of the twentieth-century pianists’ performances.
-
ÖgeAnalyzing The Correlation Between The Use Of Music And Color In Cinema(Institute of Social Sciences, 2018) Kuntman, Ayşegül Begüm ; Altınbüken, Eray ; 534599 ; Music ; MüzikCinema is an art form in which music and color are used abundantly for similar purposes; like symbolic representation or narrative construction. This thesis aims to present methods for comparing their use in cinema and reveal any possible correlation. Based on a comprehensive research on music and color, the use of these two elements are analyzed in two example films: Tom Ford's "Nocturnal Animals" and Nicolas Winding Refn's "The Neon Demon". As a result of the analyses, the correlations are presented. Additionally, recommendations are given on different manners of using music and color together in films or other art forms.
-
ÖgeAn Application Of Neural Network-based Music Generation Models In The Context Of Modern And Contemporary Music(Institute of Social Sciences, 2019) Akyol, Tuğrul Orkun ; Ekmektsoglou, Emmanouil ; 614975 ; Music ; MüzikThe purpose of this thesis is to test the performance of the artificial neural network- based music generation models in a different musical context and to determine if they can be used as composition assistance tools by the contemporary composer. A brief explanation of the working principles and recent history of ANNs are given before moving onto the conducted experiments. For the purposes of the thesis, a model called Performance RNN, developed by Project Magenta, is trained three times with different datasets and/or hyperparameters. The model is capable of creating performances with feeling: it is sensitive to time intervals as small as eight milliseconds and it can process dynamic information. The datasets are in MIDI format and they are compiled from audio files with the help of another neural network model called Onsets and Frames, which transcribes raw audio files of piano music into MIDI files. For the first experiment a dataset of Messiaen's complete piano works is used, which spans over six hours. Messiaen is chosen because of his relative consistent musical language and large output of solo piano works.
-
ÖgeApproach To Social Semiotic And Music Structure Of The Protest Songs In South Korea: Through The Anthem Of The Political Movement, "marching For Our Beloved"(Institute of Social Sciences, 2019) Park, Soo Kyung ; Tanır, Emine Şirin Özgün ; 618013 ; Music ; MüzikSince the late 20th century, protest songs have been the icon for the political and social protest movement in South Korea. The protest songs have worked as a multi-functional communication tool to bring attention to political protests in South Korea. The songs as the icon – like a national flag or a mascot – reinforce the communal identity of people, and they support to convey the nonverbal message which expresses the emotion, thought, and desire for encouraging people to participate in the protest. Furthermore, a role and a value of the protest songs have been modified as the social and political circumstances changed since the 1970s. The protest songs in South Korea were considered as an index for the political and social protest uprising. The songs in the 1970s and the 1980s were not only used as the rebellious force against the dictatorships but also as the informative force, which signified the social and cultural meaning as the nonverbal communicative force. The songs represented the ideology, thought, emotion, and identity of people through musical features such as rhythm, melody, and others. Moreover, the social circumstance and daily life in the late 20th century were embodied through the musical elements of the protest songs. Therefore, society and people's everyday life are able to be described and analyzed through the sonic lens of the songs. The protest songs signify the various social meanings and values through musical language.
-
ÖgeAudio Based Classification Over Musical Production Period: A Study On Musics Of Barış Manço And His Contemporaries(Institute of Social Sciences, 2019) Köktürk, Metehan ; Karadoğan, Can ; 587329 ; Music ; MüzikThis thesis will be focused on an audio classification implementation over musical production periods based on the low-level audio features that are extracted from the musical works which can be considered under the umbrella term Anatolian Rock or so called Turkish Psychedelic Rock. This approach is derived from the idea that the technological opportunities and resources has an effect on the characteristic and the output quality of produced music. This phenomenon can be observed on the sound of the music over decades. Calculated with a sufficient precision, informatical outputs of a classification based on production period will have an importance and influence forevaluating today's music production quality and aesthetics. The audio collection is gathered from the musical works of Barış Manço, who is one of the most influential figures in music history of Turkey, and his contemporary artists who are as valuable as himself.
-
ÖgeAuditory Distance Perception: Intensity And Direct-to-reverberant Energy Ratio Cues(Institute of Social Sciences, 2017) Çankaya, Bartu ; Karadoğan, Can ; Music ; MüzikSpatial hearing can be studied in several aspects such as directionality, localization, elevation and distance. This study investigated the auditory distance perception in particular significance. The term auditory distance perception is generally used to describe the listeners distance estimation. The distance estimation might not be the same with the actual sound source distance in the auditory space. There are several sound source attributes which are considered as distance cues for a given distance discrimination task. Main focus of the study was particularly the most effective relative and absolute distance cues. These are considered to be the intensity and the direct-toreverberant energy ratio cues. Both of the cues were examined in separate experiments by isolating each cue in a given experiment. Other than the isolation of the cues the condition of having multiple cues were also examined in relative and absolute distance perception. However, the distance perception of the sound sources in the median plane without elevation was the consideration of the study here. In the first section of the study a literature review had been done prior to the present study. Understanding the fundamentals of acoustics and the human hearing system is crucial for the distance perception phenomenon. This provided several benefits such as the design considerations of the experimental procedure. The next chapter basically constructed of the methodology used in this study including experimental design and procedure. This study is consisted of six auditory experiments conducted with 12 participants. The stimuli used for the experiments was an impulse sound with varying distances between 1 metre and 6 metres. A total of 18 stimuli were used in the experiments and participants were made to judge either the distance change or the absolute distance of the sound source in scientific units. The results provided that the intensity of the sound source is a robust relative distance cue while the DRR is exclusively effective for absolute distance perception.
-
ÖgeChanging Ways Of Self-expression: The Legacy Of Romanticism In Twentieth-century American Art Music(Institute of Social Sciences, 2019) Özer, Erkin Can ; Aji, Jerfi ; 617818 ; Music ; MüzikRomanticism, from the nineteenth century onwards, dominated the artistic perception, mindset of creativity and even the ways of appreciation towards artworks by the public. It can mean so many things that it does not mean anything to many people, as its definition is considered to be highly problematic. Roughly, Romanticism represents the values of emotional expression, love of nature, individualism, nostalgia and many other aspects of interest. Coming to life in literature and painting, Romanticism passed through music limitlessly manifesting itself. Romantic Music not only directed the whole musical trend of the nineteenth century, it also played a leading role in the genesis of contemporary approaches like Serialism, Modernism and Minimalism. In this thesis, the elements which identify Romanticism will be examined, and the place that it occupied in the center of twentieth century will be studied with its causes
-
ÖgeA Comparative Analysis Of The Madrigals Of Carlo Gesualdo And Cladio Monteverdi(Institute of Social Sciences, 2017) Soykan, Mert ; Whitehead, Paul ; Music ; MüzikThis thesis compares and contrasts the madrigals of two central figures of late Renaissance music; Carlo Gesualdo and Claudio Monteverdi. The framework for the works in the discussion is limited to the shared texts that they both composed in their madrigal collections between 1587 and 1611. With references from different sources, this framework functions as a template where the discussions in hand take place. In the first chapter of the thesis, the material in hand and the historical framework for this material is presented. The first chapter introduces the musical form of the madrigal. The influence of the northern polyphony and the native songs on the madrigal is discussed. The second part of the introduction discusses the musical styles and influences of Carlo Gesualdo and Claudio Monteverdi. Finally, the texts subject to the thesis are introduced. The second chapter is the analytical body of the study. It presents the analysis in light of the musical styles of the composers. Text and music relationship, form, structure, influences of the composers and the musical devices in the compositions are discussed. The harmonic language of the composers is also analyzed in the second chapter. Hexachordal system of Chafe (1992) is the main reference for the harmonic analysis. The harmonic movements in the compositions and how they function as expressive devices on the text is discussed. The use of modality versus tonality is reviewed. The range of the musical analyses in the thesis is limited to the first five book of madrigals of both composers, featuring works from first, fourth and fifth books. The logic behind choosing this set of madrigals is twofold; first of all, it encompasses a precise chronology of works without exceeding the limits that the thesis has set for itself. Furthermore, these madrigals provide us with a clear template to carry out our investigation.
-
ÖgeConvolution An Approach For Pre-auralization Of A Performance Space(Institute of Social Sciences, 2019) Gelen, Gurur Engin ; Deneç, Gökhan ; 586692 ; Music ; MüzikSound is a physical phenomena. An acoustic disturbance creates vibrations which travel through a medium such as gas, liquid or solid. Due to acoustic differences in rooms, the music made in one room sounds different in another room. This change is mainly because of the acoustical response of the room and the speaker set, mixer that is used. The overall spectrum balance changes. By reflections, absorptions and diffusions sounds that are travelling in the room interfere with each other constructively and destructively in complex ways. Therefore, the overall spectrum balance changes and reverberation occurs. This thesis investigates an optimal solution to minimize the spectral difference due to room effects and playback system effects for the artists. By using a free software called REW Room Acoustics, a frequency sweep of 20Hz - 20kHz played in the room 2 times 21.8 seconds in total to calculate the response of the room. Mean response for those sweeps calculated.
-
ÖgeCreating Music 'inside The Box': Do Chiptune's Limitations Have Aesthetic And Creative Value?(Institute of Social Sciences, 2019) Yalvaç, Hazal Elif ; Deneç, Gökhan ; 569279 ; Music ; MüzikChiptune is music created with the sound chips that were part of computers and computer games consoles in the 1980s and 1990s e.g. Commodore 64, Atari ST & Amiga, Nintendo Entertainment System (NES) & Game Boy. Creating music with these chips back then involved many challenges, from what now seem like severe limitations: in sound choices, note polyphony, sample rates, and sequencer memory. These challenges - which mirrored the challenges of creating the computer games themselves that the music became central to - forced programmers / composers to innovate. As this thesis will explore, these computer games and their music indirectly spawned a musical approach that has developed in its own right, as Chiptune.
-
ÖgeCritical Edition Of Hampartsum Manuscript Yzper2 In The Private Archive Of Ali Rifat Çağatay(Institute of Social Sciences, 2019) Demirtaş, Salih ; Dişiaçık, Nilgün Doğrusöz ; 555948 ; Music ; MüzikThis dissertation provides a methodological example of critical edition for sources in Hampartsum notation. YZPER2 , the Hampartsum manusript of this study belongs to the private archive of Ali Rifat Çağatay (1867-1935), a significant musical figure of Turkish Music during early twentieth century. The manuscript consist of 21 compositions belonging to instrumental genre of makâm music. Guidelines of the methodology are developed by Corpus Musicae Ottomanicae (CMO), a research project carried out by Institute for Musicology at the University of Münster in Germany.The final commentaries of the critical edition covers paleographic and orthographic specifications of the notation system and the value of the manuscript as a historical source.
-
ÖgeDebussy As A Proto-spectralist(Institute of Social Sciences, 2019) Özcan, Ozan Hasan ; Aji, Jerfi ; 600894 ; Music ; MüzikAccording to some researchers, the roots of spectralist thinking can be extended to as far as early romantic era. Spectralist ideas can be observed especially in music of Liszt, Debussy and Scriabin so that these composers are even occasionally regarded as "proto-spectralist". The temporal time approach, fondness of timbre and overtone handling of Debussy can be counted as his spectralist thinking in his music as well as his approach to the performance and impact of the performance venue.