Music Graduate Program - Master Degree
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Çıkarma tarihi ile Music Graduate Program - Master Degree'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeSes Kaydında Bilgisayar Faktörü(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1995) Tanrıverdi, Haydar ; Önaldı, Şenel ; 43819 ; Müzik ; MusicBu tez, müzik alanında bilgisayardan nasıl faydalanılacağı ve müziğimizin gelişmesinde ne denli faydalı olacağı ile ilgilidir. Tezde incelenen, bilgisayar elemanları, müzik program örneği ve programın kullanılışı, müzik yapımında bilgisayarla kullanılan diğer cihazların fonksiyon ve yararlan konusudur. Bugüne kadar böyle bir çalışma içerisine girilmemiştir. Bu çalışma süresince elde edilen bilgiler, yazılı kaynakların incelenmesi, gözlem, arastama ve görüşme metodlan ile elde edilmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda edinilen bilgiler şöyledir : 1638-1948 yıllan arasında icad edilen basit hesap makinalan, bilgisayarın temelini oluşturmuştur. Hesap makinalannın geliştirilmesi şurasında, delgi tartları denilen özel kartlarla çalışan hesap makinalan geliştirildi. Delgi kartlarının mucidi olan Ada Augusto Lovalce bu katkısından dolayı ilk programcı olarak kabul edilmiştir. 1884 yılında Herman Holerith'üı geliştirmeye başladığı delikli kartlarla birlikte kullanılan elektrikli tasnif makinası icad edilmiştir. 1924 yılında I.B.M. isimli şirket tarafından ilk bilgisayarlar ticari hayata girmiştir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra sürekli gelişme gösteren elektronik bilgisayarlar, digital sistemle işleyen, digital bilgisayarların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu buluşlar günümüzün mikrobilgisayarlarını doğrudan etkilemiştir. Bilgisayar'ın tamamlayıcı elemanları; üzerinde tuşlar bulunan klavye, monitör, çalışmanın hızlandırılmasını sağlayan kumanda âleti görevi yapan "MOUSE", kablolar ve üzerine kayıtlar yapılan disketlerden oluşur. VIII Bilgisayarın müzik alanında kullanılmasını sağlayan bir iletişim sistemi bulunmuştur. Kısa adı "MİDİ" olan Müzik Enstrümanları Digital Arabi- rimi, bilgisayar ile diğer müzik âletleri arasındaki iletişimi sağlamıştır. MİDİ, âletler arası bilgi alışverişini kablolar vasıtasıyla düzenleyen bir haberleşme sistemidir. Birçok mesaj ve komutları içerir. Bilgisayarla birçok müzik âletinin aynı anda kullanılmasını sağlayarak, müzik sektörünün hızlı bir şekilde gelişmesine yardımcı olmuştur. Digital kayıt sisteminde MİDİ, gönderilen ve¬ ya alınan bütün komut ve mesajları sayısal sentezleme yolu ile değerlendirir. Âletler arası sayısal bir iletişim ağı oluşturur. Sistem iletişimsinde "MİDİ İN" bilgi girişi, "MEDI OUT" bilgi çıkışı ve "MİDİ THRU" yani bir kaç âletin birbirlerine bağlanması durumunda kullanılan giriş ve çıkışlar bulunur. MIDFnın aynı anda iki âletin, farklı âletlerin birlikte kullanılması, sequencer kayıt sisteminde kullanılması ve müzik âletlerinin bilgisayarla birlikte kullanılması sonucunda müzik çalışmalarına büyük olanaklar sağladığı bir gerçektir. MİDİ iletişimsi; kanal ve sistem mesajları içerir. Kanal mesajları yalnızca bilinen kanallar üzerinde etkisini gösterirler. Sistem mesajları ise geneli etkilemektedir. Türk Müziği çalışmalarında bilgisayarlardan faydalanabilmek mümkündür. Bunun için programların Türk Müziği Ses Sîstemi'ne göre ayarlanması gerekmektedir. Mevcut programlar üzerine gerekli verilerin ilave edilmesi, Türk Müziği seslerinin digital olarak kaydedilmesi ve gerekli editör programın yani perdelerdeki değişiklikleri kullanacak programın hazırlanması sonucu bil¬ gisayarı müziğimizde kullanabiliriz. Bilgisayarlı müzikte, digital kayıt âletleri ve bunların yan üniteleri, ses kaynaklarını oluşturan modül denilen âletler, efekt âletleri ve farklı müzik aletleri kullanılır. Bu âletler birbirleriyle kombine bir şekilde çalıştırılırlar. Günümüzde bu aletleri üreten firmalar ve bu firmaların ürettikleri yeni cihazlar sürekli bir artış göstermektedir. Bunun yanısıra bilgisayar programcıları, müzik sektöründe vazgeçilemez bir yer oluşturan bilgisayarlar için yeni yeni müzik programlan hazırlamaktadırlar. Bilgisayarla çalışan profesyonel müzisyenler, program içerisindeki hazır kayıt sistemlerini kullanırlar. Programlar içerisinde birbirlerinden bağımsız olarak kayıt yapılabilen kanallar bulunmaktadır. Bu kanalların her birine farklı enstrümanlar çalınabilir. Her kanal içerisinde yapılan kayıtlarda düzeltmeler veya ilaveler yapmak mümkündür. Çalış sırasında kişinin yaptığı ritmsel hatalar program içerisinde bulunan quantize denilen otomatik düzeltme yoluyla bilgisayar tarafından düzeltilir. Bu programlarla müzisyen tek başına bir orkestrasyon yapma imkanına sahiptir. Sırasıyla piano, bas, davul, string ve benzeri sesler ayrı bir şekilde kaydedilip, toplu bir şekilde dinlenerek çoğaltılabilir. Yapılan birçok müzik çalışmaları küçük bir diskette toplanarak, sağlıklı bir şekilde saklanabilir. Dolayısıyla çalışmaların arşivlenmesi ve korunması daha sağlıklı bir hale getirilebilir. Yapılan notasyon çalışmalarının, hatasız, düzgün bir şekilde kağıt üzerine dökülmesi için printer denilen çoğaltıcıdan faydalanılabilir. Kayıt çalışmaları sırasında istenilen bölümlerin birbiri ardına kopyalanması, istenmeyen bölümlerin çıkarılması, yapılan notasyon hatalarının düzeltilmesi ve nota ilaveleri mümkündür. D.T.M.S. "The Desk Top Music System" denilen masa üstü müzik sistemi kişinin müzik yapma işlemini her yönüyle kontrol edebilme olanağını sağar. Kişi yaptığı çalışmayı tamamen kendi istediği şekle dönüştürene kadar, kayıtlar üzerinde gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Çalışma sırasında gerçek akustik âlet sesleri ve elektronik müzik seslerini kullanabilir. Masa üstü müzik sistemini kurmak için her şeyden önce kişisel bir bilgisayara sahip olmak gerekir. Bilgisayar seçiminde hafiza genişliğinin yeterli kapasitede olmasına dikkat etmek gerekir. Bilgisayar ve diğer elektronik âletler arasındaki bilgi alışverişini sağlamak için bir "MİDİ" arabirimine ihtiyaç vardır. Çalışmalar sırasında farklı ses kaynaklan olan klavye, davul makinası ve ihtiyaca göre aynı anda birden çok ses üretebilen ses modülleri gerekmektedir. Bu ses kaynaklarının çıkışına bağlayacağımız bir arifi ve iki kolona ihtiyaç vardır. Son olarak da müzik mağazalarında bilgisayarların çeşitlerine göre hazırlanmış sofhvare paketleri adı verilen program paketlerinin edinilmesi gerekir. Bu ihtiyaçların tamamlanması sonucunda bilgisayarla kısa zamanda profesyonel bir şekilde birçok şeyler üretmek mümkün hale gelir.
-
ÖgeOsmanlı Hanedanı`nda Müzik(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1995) Uluocak, Derya Özlem ; İçli, Selahattin ; 43859 ; Müzik ; MusicOsmanlı Hânedânı'nda Müzik" isimli tezimizde Osmanlı Hânedânı'nm müziğe olan ilgisinin Osmanlı toplumu ve kültürü üzerindeki etkilerini ve şu konulan araştırdık. Osmanlı hanedanına mensup her ferdin aklen ve bedenen iyi bir eğitim ile yetiştirildiği bilinmektedir. Bu eğitimde erkek ve kadın ayırımı yapılmadığı gibi konu ayırımı da yapılmamış, her tür mevzuda eğitim önemsenmiştir. Akıl ve beden eğitiminin yamsıra ruh eğitiminin de müzikle tamamlandığını görüyoruz. Bu tezimizde diğer hanedan mensuplarının müzikle ilgisini de araştırmak istiyoruz. 39 pâdişâhımızın 18'inin icracı ve hattâ bestekâr olarak müzikle ilgilenmiş olması, eş ve çocuklarının müzik eğitimlerini sağlamış olmaları tarihi belgelerle belli olmaktadır. Bu arada yine diğer ülke hanedanlarında görülmediğini tahmin ettiğimiz bir mevzâ daha dikkati çeker ki, bu da Osmanoğularm'da kadınların da müzikle bestekâr olarak ilgilenmiş olmalarıdır. Tarihte yer alan en büyük medeniyetlerden birine sahip olmuş olan Çin'de bile, hanedan tarafından müziğin yasaklanma hareketine gidilmiş olduğu dönemler yaşandığı görülürken dünyadaki diğer hanedanlarda müziğe buderece önem verilmemişken, Osmanlı hânedânındaki bu sanat ve müzik düşkünlüğü son derece gurur vericidir.
-
ÖgeTürkiye'de Film Müzikleri Tarihi Ve Gelişimi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997) Özdemirden, Burçak ; İçli, Selahattin ; 64221 ; Müzik ; MusicTürkiye'de ilk Film gösterisi Romanya uyruklu bir Polonya yahudisi Sigmund Weingberg tarafından 1896 yılında yapılmıştır. İlk filmler Müdafaa-i Milliye Cemiyetinin, merkez ordu sinema dairesi katkılarıyla daha sonrada, Malul Gaziler Cemiyeti tarafından yapılmış ilk film Fuat Uzkınay tarafından çekilmiştir. 1914 - 1922 arası belgesel niteliğinde filmler çekilmiş ilk konulu filmlere yönelinmiştir. 1922 (2 film), 1923 (3 film), 1925 (3 film), 1929 (1 film), 1931 (1 film), 1933 (7 film), 1934 (3 film) ve böylece 1990'Iara kadar sürecek bir serüven başlamış oluyordu. 1939 - 1949 yılları arasında bir geçiş dönemi yaşanmıştır. 1948'e kadar senede 2-4 film arasında oynayan eğri 1948'de 18 film çıkmış. İlk sinemacılar döneminde ise 1949 yılında 19 filme ulaşmıştır. 1950'de (22 film), 1959'da ise bu rakam 77 filme ulaşmıştır. Olgun sinemacılar dönemi (1960 - 1965) 65 senesinde 214 filmle rekor seviyeye ulaşmış. 1965 sonrası Türk sinemasında ise 301 filmle 1972 senesi en fazla film çekilen yıldır. 80'li yıllardan sonra yılda 68 filmle ani bir yükselmenin ardından 1990 yılından itibaren senede 6-10 filme yerini bırakmıştır. Birçok konuda olduğu gibi toplumdaki tüm olumsuz gelişmeler sanat ve sanatçı eğitiminin yetersizliği, sinema ve film müziğinde de kendini geliştiren bir sektörün oluşmasını engellemiş, amatörlerin teknik arayışları olarak süregelmesine neden olmuştur. Burada Amatör yaptığı mesleğin sahibi olmayan kişi anlamındadır. Türk sinemasında Filmin Müziğine ayrılan bütçe tüm maliyetin % 0;5 - 1'l arasındadır. Filmin bitiminden çok kısa bir süre sonra ticari endişe ile filme alel acele müzik yapılmakta adeta zamanla yarışan, daha doğrusu belli süreler içinde başlama ve bitme özellikleri dışında, Filme hiçbir katkı sağlamayan, genelde bir skoru, (Notasyonu) olmayan anlayışla yapılmaktadır. Filmlerde Orkestral yazı kullanılmamaktadır, (genelde) kullanılsa dahi birlikte çalma alışkanlığı olmayan toplama müzisyenlerle oluşturulmakla, -V- hatta bir orkestra kaydını yapabilecek film stüdyosu bulmakta güçlük çekilmektedir. Müzik adamı herşeydir yani kompozitör, aranjör, kondüktör hatta ton maister. Belli konularda ekolleşmiş besteciler yoktur. Besteci seçiminde seçilen yol kişisel Referans yada sağduyudur. Film müziği eğitiminin Akademik bir boyut kazanması zamanı gelmiş ve geçmektedir. Bir film endüstrisi kurulmalı profesyonel boyutta eğitim ve ticari ilişkiler geliştirilmelidir. Yetenek olarak birçok konuda kendini kanıtlamış Türk insanının iyi bir eğitimle birçok uluslararası başarıya imza atacağı düşüncesi en büyük beklentimizdir.
-
ÖgeTonmaister Ve Tonmaisterlik(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997) Dicle, Bora ; Deran, Erol ; 62287 ; Müzik ; MusicBu tez çalışması tonmaisterlik eğitiminin akademik bir eğitime ihtiyacı olduğu, Türkiye'deki tonmaisterlerin eksiklikleri saptanarak hazırlanılmıştır. Bu düşünceden hareket ederek Bölüm (l)'de; çalışmanın amacı, önemi, sınırlılıkları ve kullanılan yöntemler üzerinde durulmuştur. Bölüm (2)' de; tonmaister, tonmaister'lik ve stüdyo birimlerinin tanımlanması yapılmış ve anlatılmıştır. Bölüm (3)'de; Türkiye'de tonmaister'lik eğitimi veren kurum ve kuruluşlar anlatılmıştır. Stüdyolarda görev yapan tonmaisterlerin eğitim durumu ve akademik tonmaisterlik eğitimine bakış açılan görüşme metoduyla saptanmıştır. Bölüm (4)'de dünyada tonmaisterlik eğitimine değinilmiştir, örneklem olarak Amerika Birleşik Devletleri'ndeki New York Üniversite'si ve Oberlin Konservatuarı müzik teknolojisi bölümlerinin müfredat programlan incelenmiştir. Bölüm (5)'de akademik tonmaisterlik eğitiminden geçen tonmaisterlerin alması ve kesinlikle bilmesi gereken dersler neden ve sonuçlarıyla ifade edilmiştir. Bu sonuca göre Tonmaisterlik mesleğinin akademik bir eğitim sürecine ihtiyacı olduğu saptanmıştır.
-
Öge1950-1970 Arası Türkiye'de Sinema Müzik İlişkisi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998) Şirin, Betül ; Gökdel, Fatma ; 72147 ; Müzik ; MusicSinemanın ilk yıllan, Fransa’da Lumieres Kardeşlerin ve aynı tarihte Amerika’da Thomas Edison’un 1896 yılında “sinematograf’ aygıtım keşfetmeleriyle birlikte, Lumieres kardeşlerin dünyanın her yamna operatörler göndererek belge filmleri çekmeleriyle başlar. Başlangıçta kısa film ile başlayan sinema; zamanla insanların dikkatini çekmeye başlaması, büyük bir endüstri haline gelmesi ve sanat niteliklerinin yavaş yavaş anlaşılması sonucu kısa metrajlı olan filmlerin uzun metrajlı olarak yapılması düşüncesini oluşturmuştur. Lumieres Kardeşler tarafından gönderilen operatörler ilginç belge filmleri çekmekte, sonradan bunları çoğaltarak satışa hazırlamaktaydılar. Rusya’ya ve Orta Doğu’ya giden operatörler, Türkiye’den geçerken İstanbul’da, İzmir’de ve o sırada Osmanlı imparatorluğuna dahil bulunan bazı yerlerde de filmler çekmişlerdir. 1914’te Osmanlı imparatorluğunun itilaf devletlerine karşı ittifak devletleri safhmda savaşa katılması Yeşilköy (eski adıyla Aya Stefonos) de dikili bir anıtın bombalanmasına neden olmuş ve bu tarihsel olayı Türk sinemacılarından Fuat Uzkınay görüntülemiştir. Bu görüntüler ilk Türk filmini meydana getiren görüntülerdir. I.Dünya savaşında Türk Ordularının Başkomutanı Enver Paşa savaş içinde Almanya’yı ziyaret ettiği sırada Alman Ordusu’nun “Ordu Film Dairesi” kurarak faaliyete geçirmesi dolayısıyla sinemaya verilen değeri kavramıştır. Yurda dönünce ilk işlerinden biri Türkiye’de de hemen bir Ordu Film Dairesi’nin kurulmasını sağlamak olmuştur. 1923’lere (Tiyatrocular Dönemine) gelindiğinde Türkiye’de ki sinema çalışmaları tiyatrodan gelmiş kişiler ile yapılmaktadır. Bu çalışmalar Türkiye’nin en ünlü tiyatrocusu Muhsin Ertuğrul ve o zaman ki tek ödenekli tiyatro Darülbedayi (İstanbul Şehir Tiyatrosu) nin tekelinde bulunmaktadır. Tiyatrocular sinemayı, tiyatro sahnesi olarak görmüşler ve sinemayı kapalı mekanda düşünmüşlerdir. Bu nedenle sinemaya olumlu bir katkıları olamamıştır. Sinemamn ilk dönelerinden beri filmler gösterilirken piyano görüntüye fon olarak eşlik etmekteydi. Önceleri çalman müzikler ile görüntü arasında bağlantı gözetilmiyordu. Daha sonraları çalman müziğin görüntülere uyumlu olmasına özen gösterildi. Böylece belli durumlarda belli parçaların çalınması gibi bir geleneğin oluşmasına neden oldu. Özellikle müzik sanatımn belirli parçalan sahnelere göre sınıflandırıldı, perdede bu sahneler yeraldığı vakit bu parçalar çalınıyordu. Canlı, hareketli sahnelerde temposu hızlı ve neşeli parçalar yer almaktaydı. Film yapımcıları filmin genel temposunu belli sahnelerde çalınması gereken parçalan belirten açıklamalan da, film ile birlikte film gösterimcisine göndermekteydiler. Bunun yanısıra yavaş yavaş belli bir film için bestelenmiş, özgün müzik kullanılması da yaygınlaşmıştı. Zamanla sesli sinemamn ortaya çıkışıyla birlikte müziğin de diğer sesler gibi ses kuşağına alınması ve görüntü ile birlikte sunulması mümkün olmuştu. 1930’larda Mısır ve Yunanistan ile ortak olarak gerçekleştirilen, Muhsin Ertuğrul’un yönettiği “İstanbul Sokaklannda” nın ilk sesli Türk filmi olarak 1931 senesinde Beyoğlu’nda Melek ve Elhamra sinemalannda gösterime girmesiyle ülkemizde sesli film dönemi başlamıştır. 1938’de Muhammet Kerim’in çevirdiği “Aşkın Gözyaşlan” adlı filmin İstanbul’da gösterilmesi ile bol müzikli, aşklı, gözyaşlı Mısır filmleri akımı başlamıştır. 1939’da Mısır filmleri etkisi altında tanınmış şarkıcılardan yararlanılmaya başlanmış, Münir Nurettin Selçuk “Allah’ın Cenneti” adlı filmde başrol oynamıştır. Bu filmin tutması üzerine Muhsin Ertuğrul “Kahveci Güzeli” adlı filmini yine Münir Nurettin Selçuk ile çevirmiştir. Münir Nurettin Selçuk “Kahveci Güzeli” ve Allah’ın Cenneti” adlı filmlerinde genellikle Sadettin Kaynak ve kendi bestelerinden örnekler kullanmıştır.Tiyatrocular Dönemi (1923-1939) nin sonunda Türkiye’de sinema endüstrisi savaş nedeniyle istenilen atılımı gerçekleştirememiştir. Kapanan Avrupa pazarlarının yerini 1938 -1944 yıllan arasında Hollywood filmleri ile Mısır’dan gelen Arap filmleri yeralmıştır. Mısır filmlerinin hem sinemacılar hem de izleyiciler üzerinde büyük etki göstermiştir. Özellikle Mısır filmlerinin büyük ilgi görmesi, müziklerinin aynen alınıp güftelerinin türkçeye çevrilip plaklara okutulmasına neden olmuştur. Bu durum kendi kültürümüzün bozulabileceği düşüncesini yaratmıştır. Bu olumsuzluğu gidermek için 1948’de Basın Yayın Genel Müdürlüğü Mısır filmlerini yasaklamıştır. Mısır filmlerinin ilgi gördüğünü gören Türkler 1950’lerde (Sinemacılar Dönemi) bu filmler üzerinde küçük değişikliklerle Türk sinemasına uyarlamaya çalışmışlardır. Bu tür filmlere şarkı yapan bestekarlara başında Sadettin Kaynak sonra Münir Nurettin Selçuk gelmektedir. O yıllarda Sadettin Kaynak, Münir Nurettin Selçuk, Metin Bükey film için şarkı yapmış Nedim Otyam, Yalçın Tura ise film için film müziği yapmışlardır. Sinemacılar Döneminde, Tiyatrocular ile Geçiş dönemi sinemacılarının etkisinden, dolayısıyla tiyatrodan arınmış, doğrudan doğruya sinema dilini kullanan eserler verme çabalarına girişilmiştir. Bu dönem sinemacıların başında Ö. Lütfi Akad yer almaktadır. 1914’ten 1950’ye dek uzanan dönemlerde Türk sineması özgün bir sinema dilinden yoksun yaşamıştır. Kullanılan dil sinema dili değildir. Ancak 1950-1960 yıllan arasında, önceki dönemlerden farklı olarak sinemaya özgü bir dille anlatma çabalanna başlanmıştır. 1967’den sonra renkli film yapımının birdenbire artışı, film maliyetinin artmasına neden olmuştur. 1987 sonrası; televizyon kanallanmn çoğalması, film yapımcılarının ekonomik taleplerinin karşılanamaması ile Türk Sineması krize girmiş, daha çok film festivalleri için film üretilmiştir.
-
Öge1950 Sonrası Türkiye'de Müzikle Sosyoloji İlişkisi Ve Belirleyici Dönemler(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998) Ünvar, İlhan ; Kutluğ, Fikret ; 72173 ; Müzik ; MusicMüziği, sosyolijiden ayırt ederek düşünmemiz ve incelememiz mümkün değildir. İnsanların ve toplumların yaşantısındaki tüm değişimler paralel olarak müziği de etkilemiştir. Toplumlar yaşamın akışı içinde etkilemeye ve etkilenmeye elverişli yapıdadır. Bu nedenle çalışmalarımızı müzik-sosyoloji dialaktiğinden yola çıkarak kurmaya çalıştık. Türkiye’de müziğin sosyolojik ilişkileriyle oluşturduğu dönemleri değişimleri özellikle de yakın dönemdeki tarihe damgasını vurmuş oluşumları inceledik. Çalışmamıza; modernleşmenin, toplum yapısı ve geleneklerle ilişkilerini inceleyerek başladık. Daha sonra Türkiye özeline girerek Türkiye’de kültürel (modernleşme, popüler kültüre geçiş ve bunların sosyolojik oluşumlarını inceledik. Sonraki bölümde; Türkiye’deki Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet sonrası sosyal değişimler ve Türk müziğine etkilerini inceledikten sonra Türkiye’de özellikle 1950’lerden sonra sosyal kimlikle ortaya çıkan belli başlı müzik dönemlerini türlerini, oluşumlarını , yapılarım çıkış noktalarını ve çıkış nedenlerini ortaya koymaya çalıştık.
-
Ögeİlköğretimde Konu Başlıklarına Göre Bir Okul Şarkıları Kitabı Denemesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001) Özeren, Cemalettin Alp ; Güvençoğlu, Şerife ; 107355 ; Müzik ; MusicBizim de içinde yetişerek belli bir noktaya geldiğimiz eğitim sisteminde gözlemlediğimiz en önemli ayrıntılardan biri, eğitim müziğinde şarkı dağarcığının zayıflığı olmuştur. Şüphesiz bu zayıflığın ardında yapılacak o- lası müzik üretimlerinin sunulabileceği ortamların sınırlılığı da yatmaktadır. Tez kapsamında yapılan çalışma, hem görsel hem de işitsel materyal içermektedir. Ayrıca işitsel materyal, kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. Kase- din bir yüzünde şarkılar sözlü olarak seslendirilirken; diğer yüzünde enstrü mantal olarak yer almakta sarkılan adeta eğlenceli bir oyun gibi sunmaktadır. Gerek sarkılan kullanacak olan eğitimci, gerekse öğrenci; notayla ilgi li olarak aklına takılabilecek pekçok sorunun yanıtını notanın hemen yanında bulabilecektir. Bu kolaylık, belki de öğrencinin şarkılara daha kısa sürede da ha çok ilgi göstermesini sağlayacaktır. Bu çalışmada, öncelikle ülke eğitim müziği dağarında yer alan konular, özelden genele gidilerek tesbit edilmeye çalışılmıştır. Örnek kitaplar, kendi a- ralannda resmi ders kitabı ya da yardımcı ders kitabı oluşlarına; yalnızca şarkı lar ya da hem şarkı hem öğretim içermelerine bağlı olarak sınıflandırılmış ve ele aldıklan konular tesbit edilmiştir. lanmış;.örneğin hayvanlara sarar vermemek;, alkol ve sigara gibi kötü alış kanlıklardan uzak durmak Skiden adeta üstüne basa basa vurgulanmıştır. İstenildiğinde kolayca ulaşılabilmesi amacıyla, sözler, aynca biraraya getirilmiştir. Tezde yer aktı şarkılar önsözde de belirtildiği gibi, çeşitli ciddi eği tim kuruîiılanîMÎa denenmiş ve olumlu neticeler alınmıştır. Tezi hazırlamaya başladığımda; bugüne kadar görev yaptığım eğitim kurumlan için hazırladığım şarkılara da yer vermeyi amaçlamıştım. Ancak o malzemeleri; kişisel yoğunluğum nedeniyle, hem görsel hem de işitsel o- larak hazniayamamam sonucu, teze dahil etmemeyi uygun gördüm. Tez, ülkemiz eğitim müziğinde ele alınan belli başlı konuları birarada sergilemekte ve ardından, daha çok çocuk şarkısı yapılmalı düşüncesinden hareketle hazırlamış olduğum 15 özgün çalışmayı hem görsel hem de işitsel olarak sunmaktadır
-
ÖgeMüzikli Oyunların Çocuk Gelişimine Etkisi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001) Kılık, Tolga ; Nurlu, Erol ; 107354 ; Müzik ; MusicOkul öncesi dönem olarak adlandırılan sıfır-altı yaş arasında yaşamın temelini oluşturacak bir gelişim döneminden geçer. Her yaşın kendisine has bedensel, sosyal, duygusal ve zihinsel gelişim düzeyi bulunmaktadır. Bu dönemdeki gelişimin sağlıklı olması bundan sonraki yaşantının da sağlıklı olması açısından önemlidir. Çocukların aile dışında eğitimlerinin ve gelişimlerinin desteklendiği kurumlar ana okullarıdır. Ana okullarının bu özellikleri dışında, çocukları ilkokula hazırlama gibi bir misyonu bulunmaktadır. Ana okulunda yapılan eğitimin, sanatsal etkinliklerle de desteklenmesi çocuğun gelişimi ve ondaki yeteneklerin ortaya çıkartılması açısından önemlidir. Özellikle ana okulları çocuğun oyun gereksinimlerini de karşılayan toplumsal kurumlardır. Oyun, insan yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır. Farklı oyun türleri vardır. Oyun, sanıldığının aksine boş vakit geçirme yada oyalanma uğraşı değildir, oyun önemli bir eğitim aracı olmakla beraber; çocuğun bedensel, duygusal, zihinsel ve sosyal dünyasının da destekleyicisi ve yönlendiricisidir. Özellikle üç altı yaş arasında eğitimin vazgeçilmez olguları arasındadır. Oyun kavramı içinde yer alan, aynı zamanda müzik eğitiminin de bir parçası olan "Müzikli Oyunlar"; çocukların bedensel, duygusal ve sosyal gelişimlerinin yanı sıra, kavram ve yaratıcılık gelişimlerine katkıda bulunur. Bu nedenle "Müzikli Oyunlar" eğitimin bir parçası olarak kullanılabilir. Bu düşünceden hareketle; tezin son bölümünde yapılan "Uygulama Çalışması"yla da "Müzikli Oyunlar"ın çocuk gelişimindeki etkileri ortaya konmuştur.
-
ÖgeDünyada Ve Ülkemizde Müzik Telif Hakları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004) Kızılkaya, Yasemin ; İçli, Selahattin ; 175083 ; Müzik ; MusicSözlük anlamı ile telif hakkı, bir sanat yada düşün eserini yaratan kimsenin bu yapıttan doğan haklarının tümüdür. Telif hakkı eser sahibini korur ancak korunan eser sahibinin eserleridir. Telif haklarının kaynağı, 15.yy'da Avrupa'da matbaanın icadına bağlanmıştır. Ne var ki basım tekniği, yüzyıllarca önce Avrupalıların bilmediği dönemlerde Çin ve Kore'de kullamlmaktaydı. Bazı uzmanlar ise telif hakkı fikrinin her zaman mevcut olduğunu ama uzun süre kanunlarla ifade edilmediğini öne sürmüşlerdir. Bugün gelişmekte olan her ülke milli üretimini arttırma ve dünyadaki bilgi kaynaklarına giriş sağlama zorunluluğu ile karşı karşıyadır. Bu gelişmeler, dünyanın her yerinde eğitim kurumlarına ve yaratıcı topluluklarına büyük yükler getirmiştir. Telif hakkı, insan zihninin ifade tarzlarım koruyarak, ülkelere kendi isteklerini fikirlerini ve başarılarını bütün dünyaya iletme fırsatım verir. Dünyada müzik alanındaki telif kavramım başlatan kişi büyük Fransız besteci CLAUDE DEBUSSY' dir. Paris'te bir lokantada kendi eserlerinin hiçbir şekilde ödeme yapılmadan icra edilmesi onu rahatsız eder ve mekan sahipleri ile mahkemelik olur. Böylece dünyada müzik telifini yaratan süreç, bir Fransız mahkemesinin kararıyla başlamıştır. Telif haklan konusunda ciddi çalışmaları olan ve ülkemizdeki meslek bMMerinin de üyesi olduğu başlıca 2 konfederasyon bulunmaktadır: - CIS AC (Dünya Temsili Telif Haklan Meslek Birlikleri Konfederasyonu) - BIEM (Dünya Mekanik Telif Haklan Meslek Birlikleri Konfederasyonu) Aynca dünyada telif haklan üzerine yaptığı çalışmalarla eser sahibinin her türlü maddi ve manevi haklanm koruyan birçok meslek birliği bulunmaktadır. Bunlardan başlıcalan şöyle sıralanabilir: - AMRA, Amerika Birleşik Devletleri - GEMA, Almanya - PRS, İngiltere - SACEM, Fransa - IMRO, İrlanda - PvAO, Rusya vii - SGAE, İspanya - KODA, Danimarka Ülkemizde ise telif haklarının başlangıcı dünyadakinin aksine çok yenidir. 1850 tarihli telif hakkıyla ilgili ilk hukuk metni 1957 tarihli Telif Nizamnamesi - 1910 tarihli Hakkı Telif Kanunu 1 95 1 tarihli 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 1986 tarihli Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu Yukarıda adı geçen kanunlar, ülkemizde şimdiye kadar gerçekleştirilen telif haklan kanunları kronolojisi olarak açıklanabilir. Bunların yanısıra ülkemizde halen faaliyet gösteren çeşitli meslek birlikleri bulunmaktadır, bunlardan bazıları kuruluş tarihleri ile birlikte şöyledir. - MES AM (Türkiye Mûsikî Eseri Sahipleri Meslek Birliği, 1 987) - MSG (Müzik Eseri Sahipleri Grubu, 1 999) - MÜ- YAP ( Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği, 2000) Müzik alanında birden fazla meslek birliği olmasının getirdiği bazı olumsuzluklar da mevcuttur. Rekabet, genel olarak pek çok hizmetin iyileşmesini sağlarken, öte yandan da eser sahiplerinin, eserleriyle ilgili olarak kullanılan eserlerin tespit edilmesini ve bu eserlere ilişkin bu kurumlarla lisans sözleşmesi yapılmasını çok daha güçleşmiştir. Ülkemizdeki telif haklarıyla ilgili sevindirici bir haber ise geçtiğimiz Mart aymda TBMM'den geldi. Korsan yayınla mücadele edilmesi amacıyla bazı kanunlarda değişik yapılmasını öngören yasa tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, fikri mülkiyet konusunda örnek alınacak bir yasa çıkardıklarına inandığını ifade etti. Tüm bunlardan yola çıkarak telif hakkı kavramının insan haklarının önemli bir parçası olduğunu söylemek yanlış olmaz. Mevcudiyet sebebi ise dürüstlük ve ananevi "şahsi mülkiyet" kavramı ile izah edilebilir. Fikri haklan koruma yolunda gerek ulusal gerekse uluslar arası alanda büyük çapta örgütlenme gerçekleştirilmiştir. Teknolojik gelişmenin açtığı yeni ufuklar ve şartlara göre bu hakların korunması için yeni düzenlemelere devam edilmeli ve gereken tedbirler alınmalıdır. Sanatın ilerleme ve gelişmesinde büyük katkıları olduğu da yadsınamaz.
-
ÖgeIV. Murad'ın Sarayında Müzik Ve Müzisyenler(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005) Tetik, Seher ; Uslu, Recep ; 175077 ; Müzik ; MusicThe history of Turkish music covers an extensive period of Turkish history; there has been many studies conducted in order to enlighten this period of time. Nonetheless, studies that were too general or conducted in the manner of evaluations are not adequeate enough to enlighten the facts.lt is usually improbable for all the resources to be evaluated since the subject matter is too wide and general to begin with; hence it is inevitably necessary to focus on specific subtopics for the sake of conducting a well-developed study. Consequently it is critical to observe the Turkish music via focusing on each era individually in order to be able to comprehend the influence of each era on the following ones while reinforcing the conception of the continuity of musical culture throughout these eras; within such a perspective the investigation of the music and the musicians of IV. Murad's era is of crucial importance not only to obtain information on the musical background of the era but also to enlighten the influence of this period and its musicians on previous and latter periods in Turkish Music. Covered in this study is the palatial music and musicians that have taken place in the years of Murad IV's dominion. In introduction, firstly, the Ottoman musical culture before IV. Murad's Era is introduced briefly, then the methodology within which the thesis has been prepared is explained, followed by the plan of the study. The first section, provides information regarding IV. Murad's life, his great intelligience for arts and sciences as well as his compositions and its sources. The second section, classifies the musicians that recordedly had lived in the palace. The classification is made according to their education and compositions which were on religious, nonreligious or martial themes. In the third section, firstly, we classified the Sazende, Hanende, Bestekar, Saz şairi, and the musicians originated from Iran that recordedly had lived in the palace. Following, depending on the information from the resources, we explained vni the musician's lives. In the end of this section, the compositions which were composed by these musicians is listed. In conclusion of the thesis the results emerging from our researches are given. In the attachments sections, we provide a recording of the notes of the compositions conducted by the musicians of the era, resources of which are scientific researches and the Archieve of TRT.
-
ÖgeA Pychological Approach To Gay Musicians In Istanbul(Institute of Social Sciences, 2006) Shidfar, Farhad ; Karahasanoğlu Ata, Songül ; 175051 ; Music ; MüzikThis study encompasses comprehensive analysis of gays and their performed music in various bars and night clubs in Istanbul, Turkey, based on experimentation and observation. In order to launch such a field study, some interviews from gays have been carried out which include; analyzing their life characteristics, a spot-light on their performance and stage characteristics, and finally came up with analyzing then- private lives, searching the leading effects and causes, which had been derived from their psychology and eventually their behaviours. Carrying out the issue, Freud's theory and an amalgam between gay's music in Turkey and the discussions of "id", "ego", "superego" and "Defence mechanisms" of Sigmund Freud's theory have been taken into consideration. The role of Turkish culture and traditions and religion of Islam in shaping the gay musician's mental reaction has been disclosed as well. This study will also help us to trace the roots of gay musicians' stage characteristics, their self confidence, their non-elevated rude language style even in gays' private lives and their music performance, the reasons of popularization of gay music programs on TV especially among the women in eastern and rural parts of Turkey, the role of religion of Islam and Turkish culture upon the gay musicians and their reacted attitudes and responses, and then provides us with the persuading answers to some pre-established questions like; why they loose themselves thoroughly in music as a means of release and escapist activity, why almost most of them follow the footprints of the gay musician pioneers.
-
Öge1950 Sonrasi Görsel Sanatlar Ve Müzik Arasindaki Etkileşim(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Aydoğan, Bilge ; Ödekan, Ayla ; Müzik ; MusicGeleneksel sanat kurallardan kurtulma sürecinin önemli bir adımı olarak değerlendirilen 19. yüzyıl, görsel ve işitsel sanatların etkileşiminin yoğunlaşmaya başladığı bir sürece işaret eder. 19. yüzyılın kültürel ortamı, kendinden önceki dönemlerden daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Dünya küçülmeye başlamış, büyük sanat yapıtlarının ucuz yollu kopyaları üretilmiş, yüzyılın ilk çeyreğine egemen olan Napolyon'un emperyalist dönemine ve Neoklasik sanat anlayışına tepkiler doğmaya başlamıştır. Öyle ki, karmaşık olan bu kültürel ortamın her alanında müzik, mistik bir yol gösterici olmuştur. Wagner'in ?Bütünsel Sanat Çalışmaları? (Gesamtkunstwerk) başlığını taşıyan kitabında, tüm sanatları bir çatı altında toplayacak olan aracıdır müzik. Nitekim 20. yüzyıl sanatı da; Fütüristlerin, Kübistlerin, Soyut Sanat savunucuların ve Dadacıların müzik ile kurduğu bağ ile şekillenecektir. 20. yüzyılın ilk yarısına baktığımızda birbirine koşut olarak gelişen farklı akımlar ve çeşitli ifade biçimlerinin bir aradalığını görmekteyiz. Kandinsky'nin soyut arayışlarının karşısına Kübist sanatçılar, ?yapı bozum? ile çıkmışlardır. Öte yandan Avrupa'nın diğer ucunda Fütürist sanatçılar, manifestolarıyla sanat ortamının güvenli yapısını sarsan açıklamalar ve eylemler gerçekleştirmişlerdir. Savaş öncesinin yarattığı bunalım ve yalnızlık duygusu sanata da yansımıştır. 1920'li yıllara gelindiğinde oldukça eklektik bir yapı çıkar karşımıza. Dada etkinliklerine de katılmış olan besteci Edgar Varese ve Eric Satie'nin de aralarında bulunduğu bir grup avangard sanatçı, Sürrealizm akımını harekete geçirmişlerdir. Müzik ile görsel sanatların etkileşimi bağlamında, Dışavurumculuk akımının müzikte ortaya koyduğu tonal kırılma ile görsel sanatlardaki formun bozulması, birbirine eşdeğer yaklaşımlar olarak görülmüştür. Öte yandan yüzyılın ilk yarısında etkili olan Fütürist ve Dada sanatçılarının eylemsel tavırlarında karşımıza çıkan avangarde hareketin ise Wagner'in sanatların bütünlüğü ilkesine temellendirilmiştir. Müzik ve görsel sanatların 1950 sonrasındaki gelişimine baktığımızda, 20. yüzyılın ilk yarısındaki avandgard hareketin etkili olduğu görülmektedir. 2. Dünya Savaşı'nın eşiğinde olan Avrupa'nın tekinsiz ortamından kaçan pek çok sanatçı Amerika'ya göç etmiştir. Bu sanatçılar arasında Duchamp, Varese, Dali, Tanguy, Leger, Breton gibi daha pek çok sanatçı sayılabilmektedir. Bu sanatçılar 1950 sonrasında oluşacak sanat anlayışının temelini oluşturmuşlardır. İlk bakışta göze çapan, bu sanatçıların Dadacılardan miras kalan, rastlantıya dayanan içgüdüsel bir tavrı benimsemiş olan Sürrealizm akımının temsilcileri olduklarıdır. 20. yüzyılın ilk yarısında; müzikte dizisel, görsel sanatlarda ise soyut anlatımın yoğunlukta olduğu bir dönem yaşanmıştır. Bu yaklaşımlar her iki alanın, ?sanatın sanat için? üretildiği düşüncesini destekleyen bir özellik kazanmasına neden olmuştur. Dolayısıyla, toplumdan kopuk, anlaşılması güç ve seçkinci bir yapı ortaya çıkmaya başlamıştır. Duchamp, Cage ve Fluxus sanatçılarının öncülüğünde yeniden canlanan avandgard yaklaşım ise, işte bu noktada önem kazanmaya başlamıştır. Sanatın yeniden tanımının yapılmaya başladığı modern sonrası sürecin başlangıcı olmuşlardır bu sanatçılar. 1950'lerde New York merkezli oluşumun yüzyıl başlarındaki Paris sanat ortamını anımsanmaktadır. New York sokaklarının bar ve klüplerinde sanatın ve sanatçının varlık alanının sorgulanması, sanat nesnesi olarak yeni malzemelerin kullanıma girmesi, hem müzik hem de görsel sanatlar alanına yepyeni bir alan açmıştır. Avrupa'da da benzer gelişmeler yaşanmaktadır. Deneysel çalışmalar, görsel sanatlar ve müzik alanında hız kazanmıştır. Soyut sanat ve dizisel müziğin saflık özellikleri melezleşmeye başlamış, günümüz sanatını oluşturan çoklu ortam üretimlerinin temelleri atılmıştır.
-
ÖgeMüzikle Tedavi Ve Öğrenciler Üzerindeki Terapik Etkileri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Özçevik, Arzu ; Altınölçek, Haşmet ; 206896 ; Müzik ; MusicMüziğin, birçok tanımındaki gibi ruhun gıdası olduğu, insanı rahatlattığı, dinlendirdiği ve huzur verici etkilerinin olduğu bilinmektedir. Günümüzde yapılan bilimsel çalışmalarda, müziğin insan sağlığı üzerinde etkili olabileceği yönündedir. Bu alanda, Amerika ve Avrupa'da pek çok araştırma merkezi çalışmalarını sürdürmektedir. Müzik, çocuklarda görülen bazı psikiyatrik bozukluklarda faydalı olabilmektedir. Yapılan araştırmalarda da belirtildiği gibi, özellikle zekâ geriliği, davranış bozuklukları ve öğrenme bozuklukları görülen çocuklarda müzik terapisi ile sevindirici sonuçlar alınabilmektedir. Müzik bu tür rahatsızlıkları olan çocuklarda, ruhsal, duygusal ve toplumsal gelişime katkıda bulunur. Ayrıca zihinsel melekelerin kuvvetlendirilmesine ve iletişim yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur. Tarihsel olarak bakıldığında, müziğin ruh ve beden sağlığına olan etkileri ile ilgili, çok bilgiye rastlanmaktadır. Günümüzde de müzik terapi bilimsel ve metodik bir yöntem kazanmıştır. Bilindiği gibi, modern psikiyatrinin en önemli konularından biri, problemli kişileri topluma kazandırmak, gerçek yaşamla ilişkilerini sağlamaktır. Bu bağlamda, giderek büyük anlam ve önem kazanan müziğin terapik etkileri, çocukların sağlıklı gelişmesinde önem arz etmektedir.
-
ÖgeAnadolu Rock'ta Melodik, Armonik Ve Ritmik Yapı: 1965-1975(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015) Güner, Burçin Bahadır ; Baysal,ozan ; 418001 ; Müzik ; MusicAnadolu rock ortaya çıktığı altmışlı yıllarda Türkiye'de özgün bir müzikal türün oluşumuna olanak sağlamıştır. Bu müzikal tür Amerika Birleşik Devletleri'nde ortaya çıkan Rock n Roll ile Anadoludaki makam müziği geleneğinin bileşiminden oluşmuştur. Eserlerde görülen majör, minör ve frigyen modaliteleri genel olarak makam müziği özellikleri göstermekte ve melodik seyir açısından da birbirleriyle büyük benzerlikler taşımaktadır. Melodik ritim açısından da her sanatçının belirli kalıpları sıkça kullandığı görülmektedir. Ayrıca ilk eserler yedi, sekiz ve onbir heceli olup; genellikle halk şiirlerinden bestelendiği için ritmik bölünmeler benzer biçimde kurulmuştur. Orijinal şarkı sözlerinin de yine halk şiirinde gördüğümüz bu hece ölçüleriyle yazıldığı görülmektedir. Makam müziği ile olan ilişkisinden dolayı sahip olduğu kendine has modal yapısı armonik açıdan da Batı'daki benzerlerinden farklılaşmaktadır. Majör modalitede I, IV ve V akorları her ne kadar form açısından blues ve rock n roll'a benzese de armonik yürüyüşün belirli akor kalıplarından oluşmadığı görülüyor. Minör modalite de ise hem V-i kadansının hem de popüler müzikte sıkça kullanılan bVII-i kadansının kullanıldığı görülmektedir. Frigyen modalitede ise bII-i ve bVII-i kadansları kullanılmaktadır.
-
Öge6-12 Yaş Orta-ağır Zihinsel Geriliği Olan Çocuklarda Ses, Ritim Ve Hareket Uygulamaları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016) Başar, Şükran ; Toksoy, Atilla Coşkun ; 436981 ; Müzik ; MusicBu araştırma, 6- 12 yaş orta- ağır zihinsel geriliği olan çocukların eğitiminde ses, ritim ve hareket uygulamalarını esas alarak 25 (yirmi beş) dersten oluşan bir model sunmayı amaçlamıştır. Bu dersler MEB tarafından Özel Eğitim ve Uygulama Okulları için hazırlanmış Müzik dersi müfredatına uygun bir biçimde yapılandırılmıştır. Araştırmanın güvenirliği 'Katılımlı- Katılımsız Gözleme Dayalı Nitel Değerlendirme Formları', 'Yapılandırılmamış Görüşme' ve 'Anket' verileri ile desteklenmiştir. Sonuç olarak, araştırma dâhilinde önerilen uygulamaların orta- ağır zihinsel geriliği olan çocukların bilişsel, duyuşsal ve psikomotor gelişimleri ile kişilik gelişimi ve dil ve konuşma sorunlarına fayda sağlayabileceği kaydedilmiştir.
-
ÖgeAn Ethnography Of Free Improvisation In The Creative(Institute of Social Sciences, 2017) Aşkan, Aslı Balâ ; Reigle, Robert F. ; Music ; MüzikThere is a place for improvisation in any musical genres of the world. While improvisation means the most natural way to express through music, to some it means high levels of proficiency in music. However, the term free improvisation describes a different genre. The genre free improvisation has a unique approach to music. Musicians have a freedom from any predetermined features of music. Genres, styles, scales, rhythmical structures, playing techniques and many more things can be modified through musician's will. Originated from free-jazz, free improvisation is now considered as a different genre. After a brief introduction to definition of free improvisation, the thesis will focus on free improvisation from two different perspectives. At first, topic will be approached from ethnomusicological perspective. With observations and interviews with musicians and audience, the gathered data will be explained. Analysis of all the data has been made through a semiotic approach. Therefore, the semiotic analysis method of Charles Peirce from Thomas Turino's perspective will be briefly summarized. An example of semiotic analysis will be applied to a recorded free improvisation performance. Second approach will focus on free improvisation and music education relationship. For introduction, some known techniques with improvisatory sections by famous composers and educators will be explained. Main focus of the second section will be the queries. Visual and musical results of performance-based surveys will show how boundaries can effect on an individual's creative process. In the last part of education section, results from private piano classes that involve improvisatory sections will be explained. Results from 2 groups of students will be compared to each other, and to students in control group.
-
ÖgeMagical Realism In Electroacoustic Music: The Use Of Field Recordings As Compositional Materials(Institute of Social Sciences, 2017) Ural, Meltem ; Karadoğan, Can ; Music ; MüzikMagical Realism is an inspiring art movement which is mostly seen in literature today, and may also found expression in painting and cinema. It can be briefly defined as the combination of realism and fantasy in such a way that ?magical element grow organically out of the reality portrayed? (Faris, 1995: 163). I suggest that the duality which magical realism requires can also occur in electroacoustic music, when field recordings —since they narratively represent the ?reality‘— are blended with any other artificial sound world: Because the sound world we ?create? with instruments or electronic, synthesized, transformed, processed, manipulated or moulded sounds doesn't actually exist in real life, it can be treated as the fantastic content of such an electroacoustic work. Although it is convenient to understand the term ?field recording‘ as a documentary medium, I would rather use it as a creative way of interacting with reality. Since listening to everyday sounds, or maybe just hearing them as a selective perception, is a guide of inspiration for composers, recording our own listenings can offer alternative perspectives with the feeling of an absolute liberation from the classical compositional approaches. Besides, the breaking down of the boundaries between ?music‘ and ?sound‘ in 20th century resulted in 21st century as an explotion of interest in ?sound‘. As a matter of fact in the contemporary scene, field recordings found scope in compositions, performances, installations, multimedia and in sound maps. Recording, as an operation, is a way of amplifying listening experience. So the focus of interest of this research is the listening experiences that are turned into electroacoustical compositions. In this research, Magical Realism was analysed as a literary genre and its four key features were explained briefly. It was demonstrated that these characteristics, which I gave the titles ?interpenetration of irreconcilable worlds‘, ?critical lens of postcolonialism‘, ?emergence of new space, time, identity‘, and ?mythic narrative‘, can also be provided in some electroacoustic works using field recordings. Ten examples of electroacoustic music, which I appreciate as good role models in this respect, were studied. Also, historical links between magical realism and field recording were traced. My research showed that both of them have their roots in 1920s of Weimar Germany. Thus it was determined that there is a network of relations between the concepts cinematic recording, new objectivity, musique concréte, and surrealism; and this network of relations considerably supports the argument of this research.
-
ÖgeJazz Vibraphone In Turkey: A Pedagogical Approach(Institute of Social Sciences, 2017) Garagon, Ayberk ; Aji, Jerfi ; Music ; MüzikThe purpose of this thesis is to find out the ways how autodidact jazz vibraphonists learn their art. As part of the classical orchestra and jazz band, vibraphone is a relatively new instrument. It was developed in the U.S. in the early 20th century. The progress of jazz music and vibraphone continued parallel to each other. All of the early jazz vibraphonists were self-taught or had started their careers by playing another instrument. Today, there are not many vibraphone players and teachers outside the United States and Europe. Furthermore, the number of jazz vibraphone players in Turkey is much less than that. This leads to anyone who wants to learn this instrument to learn by themselves. However, learning an instrument alone is a hard task for most people. It is predictable that there are mainly two difficulties lying ahead for the self-taught jazz vibraphonists to overcome. First is to learn jazz harmony and jazz idioms, and the second is to learn the techniques of the vibraphone. Various educational materials can be found on these issues. I believe the most reliable source of information are method books that are written by specialists. Most of the written methods about jazz vibraphone and vibraphone techniques are recent, having been written in the past fifty years. To that end, I examined different types of jazz vibraphone methods. Also, with the development of the internet and the technology, new educational materials like apps and websites have emerged. I intend to provide a retrospective review of pedagogical materials for the vibraphone in this study. A substantial section of this thesis consists of interviews which were made by the author with Can Tutuğ and Alp Özdayı, two prominent jazz vibraphonists living in Turkey. Both of the interviewees are self-taught on jazz vibraphone. I intend to give a broad understanding of self-taught learning derived from their experience. In the light of the information gathered from the jazz vibraphone educational materials and interviews that have been conducted, it is seen that, even if jazz vibraphone methods are still valuable sources for self-taught musicians, new technologies became an integral part of their learning. However, the most important way of learning is a combination of listening, transcribing and studying jazz harmony.
-
ÖgeObserving The Limits Of Visual Bias On Sound Source Localization In Ventriloquism Effect: A Case Study On Sound Engineers Vs. Naive Listeners(Institute of Social Sciences, 2017) Tepedelen, Naci ; Özdemir, Taylan ; Music ; MüzikVisual stimuli and its sound stimuli are judged by the human brain together and perceived them as a single event, even if both are assessed by different sensory systems. Also even if these two stimuli are realized in different spatial positions, a human can perceive both stimuli at the same spatial position. Generally, depending on the properties of the stimuli, the visual sensory system dominates the auditory sensory system, and the sound perceptually is heard from the position where the visual is located. This domination of visual system over auditory one is called ventriloquism effect. Past studies have investigated ventriloquism effect with various experiments. While neuroscientists have mostly focused on its effect on human perception, sound engineers have mostly focused on its effects on sound localization. In order to observe the ventriloquism effect, an experimental setup was designed for this thesis, under the guidance of the past studies. The primary goal was to understand the effects of visual stimuli on sound localization, just as it is in the sound engineers’ studies. For this, the experiment was composed of two main parts. The first part included only sound localization questions, while the second part had visual and sound stimuli together to investigate the effects of visual stimuli on sound source localization. The results from these two sections were assessed separately and interdependently. As a result, it was observed that the sound estimations were given under the effect of visual stimuli as in the previous studies. Furthermore, this effect occurred at different rates depending on the influences of experiment variables as previously predicted in the light of past studies. Some of these influencing factors are; characteristic of audiovisual togetherness, subjects' experiences, spatial discordance amount between audio and visual stimuli, directing subjects with the instruction of the experiment, localization accuracy of sound stimuli and reliability of visual stimuli. Variables of this experiment were also prepared considering the influencing factors those mentioned above. The noteworthy results of this experiment were obtained when these variables were compared. For instances, estimations of sound engineers and naive listeners were evaluated as two separate subject groups, taking into account the experience of the subjects on the sound source localization. Audio stimuli with two different frequency characteristics (2000 Hz sine and white noise), was chosen for comparing them in localization accuracy. Also by changing the relationship between audio and visual stimuli, characteristic of togetherness was differentiated and those were compared too If the results of the audio-only test are given at first, there was no significant difference between the sound engineer and the naive listeners. While sound engineers determined the location of the sounds with an error of 1.9? and 3.4? standard deviation, naive listeners determined with an error 2? and standard deviation of 3.2?. Sine wave were localized by both subject groups with a slightly larger angular difference than the noise signal. While the location of the sine wave can be determined with an average of 4,1 ? error and 2,3 ? standard deviation, the noise signal was determined with a 3.2 ? error and a standard deviation of 1.8?. One of the interesting results of the experiment was that the estimations of the sine wave tend to shift towards the center when the actual sound position is taken into account, whereas the noise signal estimates tend to be out of the center. When the audio and visual were presented together with spatial disparity, the first salient thing that was to observe the maximum visual bias rate when the visual stimuli were presented at the center. When the average bias effect of all visual positions is taken into account, sound localization estimations of the sound engineers shifted towards the visual by 15.2%, while the estimations of the naive listeners were 13.7%. Estimations made for sine shifted towards the visual by 18.1%, while the estimations for noise signal were 10.8%. However, only when it is considered that the visual is presented at the central position; sound engineers' sound localization estimations 69,7%, naive listeners 46%; localization estimations of the sine wave 62.9%, and noise signal shifted towards the visual by 52.8%. In the audio-visual test, another experimental variable was created by adding motion relation to the audio-visual togetherness. To put it briefly, the visual stimulus was made to have the characteristic of slowly fade in and fade out, rather than suddenly appearing and disappearing. Along with this, attack and release times were given to audio signal according to the movement of the visual. As a result, visual and audio stimuli, which tend to move together, had more effects on subjects' perception than static audio-visual relation. So estimations were shifted towards the visual position more. When all visual positions and all estimations are taken into account, the visual bias rate created by stimuli with static features was 10.8%, while the visual bias created by motion-related stimuli was measured as 28.7% (this comparison was made only on noise signal estimations). Furthermore, for centrally presented visual stimuli, when the audio engineer's noise signal estimations in the previous test shifted towards the visual by 59.5, in the second it increased to %86,5, also naive listeners’ estimations increased from %46,5 to %79,6.
-
ÖgeSonic Signification In Altered States Of Consciousness: An Inquiry Into Musical Trance(Institute of Social Sciences, 2017) Turan, Dilara ; Harrison, Jane Ellen ; 469109 ; Music ; MüzikThe term altered states of consciousnessis used to express the deviated states of normal awake consciousness, being altered by various causes. Musical trance, as a subcategory of altered states of consciousness, is a cultural and biological based phenomenon observed mostly, but not necessarily, in religious music rituals. As a result of the examination of the previous works on this area, it has been seen that the function of music in trance rituals has been predominantly associated with the cultural, sociological and contextual features, rather than in association with the sensory and psychoacoustic effects of sounds. In this study, besides the specific cultural contexts of traditional trance rituals, sonic qualities of musics accompanying trance experiences and their biopsychological and perceptual foundations and effects have been examined in terms of their relations with the altered states phenomenon. In the first chapter, the nature of the altered states of consciousness as a general phenomenon has been investigated through studies concerning neural alterations in brain regions and their cognitive and perceptual effects. Additionally, in this chapter, the ideas put forward about the psychological and cognitive mechanisms of the musical trance in specific, have been brought together in order to provide the theoretical landscape of the subject topic. In the following chapters of the present study, set of examples in which the musical trance has traditionally been performed, have been studied in terms of their cultural and sonic qualities in relation to the theoretical ground presented.Within the scope of this survey around the world, 125 different recorded examples of traditional musical trance, which were studied by ethnomusicologists, have been brought together for a systematic examination. In the second chapter of the study, cultural, sociological and contextual features of these samples have been presented in the context of seven geographical regions, and the broad cultural frames, such as the belief systems, intentions and motivations behind the ritual activity and the formal characteristics of ritual settings have been provided. In the last chapter, collected samples have been systematically analyzed via manual ear analysis and music analysis program Sonic Visualizer, in terms of the basic parameters of musical sounds e.g., melody, tempo, have been presented categorically. It has been observed that the cognitive and psychological effects of these sonic attributes relate to the perceptual effects of altered states of consciousness presented before. Among these sound-specific characteristics, the statistical regularity in the musical flow (musical repetition and continuity) has been found to be the most determinant parameter and it has been examined in terms of its effects on time perception. The repetitive, short and clear structure of melodies, the predominant use of percussive instruments and temporal elements, multi- layered and interlocked musical texture and vertical time organization have been observed among the other common means of sonic signification in ASC context. Besides these sonic qualities, tempo variants and their correlates on the types of musical trance, and the psychoacoustic effects of communal chanting have been proposed as the diverging means of sonic signification.