FBE- Jeofizik Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Başlık ile FBE- Jeofizik Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge13 Mart 1992 Erzincan depremi artsarsıntıları'nın kaynak zaman fonksiyonları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Gürler, E. Dilek ; Canitez, Nezihi ; 39211 ; Jeofizik Mühendisliği
-
Öge17 Ağustos 1999 İzmit Depreminden Sonra Avcılar Açıklarında Gelişmiş Olabilecek Deniz İçi Heyelanı Olasılığının Araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Şapaş, Aslıhan ; Ecevitoğlu, Berkan ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada, 17 Ağustos 1999 İzmit depreminin Avcılar’da sebep olduğu aşırı yıkımın nedeni, depremin tetiklemesiyle Avcılar açılarında gelişmiş olabilecek olası bir deniz içi heyelanıyla ilişkili olarak incelenmiştir. Araştırmada, daha önce yapılmış mühendislik jeolojisi çalışması, yer büyütme etkisi araştırması, multi-beam batimetri verisi, sismik yansıma verisi ve İzmit depremi ivme kayıtları incelenerek olası heyelanı oluşturan kütlenin modellemesi yapılmış ve oluşturacağı etki hesaplanmıştır. Sonuçta, hesaplanan enerji deprem yaratabilecek büyüklükte olduğu için, bunun etkisinin ivme kayıtlarında görüleceği düşünülmüş, eldeki ivme kayıtlarında, hesaplanan heyelanın izi görülmeye çalışılmıştır. Hesaplanan zamanlarda, ivme kayıtlarında küçük bir deprem görülmüştür. Bu konu üzerinde araştırma yapılmıştır. Görülen depremin büyüklüğü ile hesaplanan büyüklük uyuşmamıştır ve olayın geldiği yön konusunda net bir sonuca ulaşılamamıştır. Bu verilerin ışığında, modellemesi yapılan ve yıkımın etkisini arttırmış olabileceği düşünülen heyelanın depremle tetiklenerek oluştuğu ve Avcılarda yıkımın etkisini artırdığı kanıtlanamamıştır. Ayrıca potansiyel heyelan alanı olan Avcılar için, 40 km uzaklıkta oluşabilecek, 7 büyüklüğündeki olası bir depremin 0.32 g lik bir yatay ivme yaratacağı ve karada 10 milyon m3 lük bir kütleyi harekete geçirerek heyelana ve hasara sebep olabileceği hesaplanmıştır.
-
Öge2005-2008 Bâla-sırapınar (ankara) Ve Çameli (denizli) Depremlerinin Kaynak Mekanizması Parametreleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-02-08) Çubuk, Yeşim ; Taymaz, Tuncay ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu tez çalışması kapsamında Bâla-Sırapınar (Ankara) ve Çameli (Denizli) bölgelerinde meydana gelen güncel depremlerin kaynak mekanizması parametrelerinin zaman ortamı moment tensör ters çözüm yöntemiyle belirlenmesi üzerine çalışılmıştır. 2005–2008 yılları arasında Bâla-Sırapınar (Ankara) ve Çameli (Denizli) bölgelerinde olan depremlerin kaynak parametrelerinin incelenmesi, depremler ile fay yapılarının özelliklerinin deprem verilerinden yararlanılarak bölgelerin sismotektonik özelliklerinin aydınlatılması amacıyla önem taşımaktadır. Tez çalışması kapsamında 30 Temmuz 2005 ve 18 Aralık 2008 tarihleri arasında Bâla-Sırapınar (Ankara) ile 13 Temmuz 2005 ve 8 Ekim 2008 tarihleri arasında Çameli (Denizli) bölgesinde meydana gelen toplamda 45 adet depremin verisi incelenmiştir. Bunların içinden sinyal/gürültü oranı iyi olan, veri kalitesi yüksek, 27 adet deprem Bâla-Sırapınar (Ankara) bölgesinde ve 10 adet deprem ise Çameli (Denizli) bölgesinde olmak üzere toplamda 37 adet depremin kaynak mekanizması parametreleri zaman ortamı moment tensör ters çözümü yöntemi ile elde edilebilmiştir.
-
Öge23 Şubat 1995 Ve 09-10 Ekim 1996 Kıbrıs Depremlerinin Kaynak Mekanizması Parametreleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Yolsal, Seda ; Taymaz, Tuncay ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada, 23 Şubat 1995 (to: 21:03:01.34; Mw=5.9), 09 Ekim 1996 (to: 13:10:50.4; Mw=6.8) ve 10 Ekim 1996 (to: 01:10:21.5; Mw=5.7) depremlerinin fay düzlemi çözümleri McCaffrey and Abers (1988) tarafından Nàbĕlek (1984) telesismik dalga şekli modelleme algoritmasının bir versiyonu olarak uyarladıkları SYN4 ve MT5 paket programları kullanılarak analiz edilmiştir. Bulunan çözümlere göre, 23 Şubat 1995 depremi, doğrultu atım bileşeni içeren ters faylanma, 09 Ekim 1996 depremi ise doğrultu atım bileşeni içeren normal faylanma ve 10 Ekim 1996 depremi , doğrultu atım bileşenine sahip ters faylanma göstermektedir. 23 Şubat 1995 depreminin doğrultu, dalım, kayma açısı, derinlik ve sismik moment (Mo) sırasıyla 15 5°, 75 5°, 73 5°, 14 2 km ve 6.96 1017 olarak saptanmıştır. 09 Ekim 1996 depreminin doğrultu açısı 38 7°, dalım açısı 16 5°, kayma açısı –161 7°, derinlik 12 2 km ve sismik moment (Mo) 2.083 1019 Nm. olarak belirlenmiştir. 10 Ekim 1996 depremi için ise doğrultu, dalım, kayma açısı, derinlik ve sismik moment (Mo) sırasıyla, 41 7°, 59 7°, 163 7°, 26 2 km, 3.651 10 17 olarak belirlenmiştir.
-
Öge3 Ağustos 1993, 22 Kasım 1995 Ve 22 Ocak 1997 Depremlerinin Kaynak Parametrelerinin Çözümleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Çalışkan, Canan ; Taymaz, Tuncay ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada, Ölü Deniz fay zonunun sismotektoniği ve üzerinde meydana gelen üç depremin (03.08.1993; t0= 12:43:04.80; MW= 6.1-22.11.1995; t0= 04:15:11.60; MW= 7.2-22.01.1997; t0= 17:57:22.10; MW= 5.7) fay düzlemi çözümleri McCaffrey and Abers (1988) tarafından Nábĕlek (1984) telesismik dalga şekli modelleme algoritmasının bir versiyonu olarak uyarladıkları MT5 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Aynı zamanda depremler için bulunan fay düzlemi mekanizmaları ile bölgenin sismotektoniği ilişkilendirilmiştir. Buna göre, 3 Ağustos 1993 Akaba Körfezi depreminin normal faylanma gösterdiği, 22 Kasım 1995 Akaba Körfezi depreminin normal faylanma bileşenine sahip sol yönlü doğrultu atımlı faylanma gösterdiği ve 22 Ocak 1997 Hatay depreminin doğrultu atım bileşeni içeren normal faylanma gösterdiği tespit edilmiştir. Sonuçları önceki çalışmalarla karşılaştırdığımızda bulunan çözümlerin daha duyarlı olduğu görülmektedir.
-
ÖgeAfyon-Sultandağı bölgesi hız yapısının yerel deprem tomografisi yöntemi ile belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Dinç, Aysun Nilay ; Karaman, Abdullah ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringSultandağı ve civarının son derece karmaşık olan tektonik yapısı tam olarak bilinmemektedir. Bölge, doğuda yanal atımlı faylardan oluşan tektonik rejim ile batıda oblik atımlı normal faylarla sınırlı graben-horst sistemlerinden oluşan tektonik rejim arasında bir geçiş bölgesidir. Tektoniğindeki bu karmaşadan dolayı Sultandağı bölgesinin üç-boyutlu P-dalgası hız yapısının belirlenmesi ve bölgedeki tektonizma hakkında ön bilgiler sağlanması büyük önem taşımaktadır. Bu tezde Şubat 2002 Sultandağı depreminin artçı kayıtlarından tomografik ters çözüm yapılarak çalışma alanının hız yapısı ve tektoniğinin aydınlatılması amaçlanmıştır. Tomografide başlangıç modelinin gerçek hız yapısına yakın olması ve depremlerin yüksek doğrulukta konumlandırılması, sonuçların güvenilir olması açısından önemlidir. Bu nedenle bölgeyi en iyi temsil eden minimum bir-boyutlu hız yapısı hesaplanmıştır. Elde edilen bir-boyutlu hız yapısı kullanılarak depremler tekrar konumlandırılmıştır. Daha sonra sentetik modeller üretilerek yapıda hangi alanların hangi çözünürlülükle elde edilebileceği irdelenmiş ve oluşturulan üç boyutlu model parametrelerinin ayrımlılıkları belirlenmeye çalışılmıştır. Son olarak, sentetik modellemelerden elde edilen bilgiler ışığında ve bir boyutlu hız modeli, üç boyutlu başlangıç modelini oluşturacak şekilde yapıya extrapole edilerek gerçek seyahat zamanı verilerine tomografik ters çözüm uygulanmıştır. Sonuçta çalışma alanı 14 km derinliğe kadar görüntülenmiştir. Bu görüntüler değerlendirildiğinde, Akşehir grabeninin ortalama derinliğinin 5 km olduğu tespit edilmiş ve Sultandağının bulunduğu alanda, yüksek hız değerlerinin altında düşük hız anomalisi hesaplanmıştır. Yüksek çözünürlülük alanında kalan bu anomalinin ters çözümden kaynaklanan bir yan etki olmadığı, farklı blok boyutlarına sahip hız modelleri kullanılarak test edilmiştir. Söz konusu düşük hız yapısının, Sultandağının neotektonik dönemin başlarında bindirme niteliğinde çalıştığını destekler bir bulgu olabileceği düşünülmüş ve jeolojik kanıtlarıyla birlikte tartışılmıştır.
-
ÖgeAlaşehir Grabeninde Sismik Modelleme Çalışması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-01-31) Okut, Nigar Gözde ; Demirbağ, Emin ; 10026297 ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringTez çalışması kapsamında Batı Anadolu’da yer alan ve önemli graben sistemlerinden birisi olan Alaşehir Grabeni’ne ait derinlik modelinin yapay sismik yansıma kesitleri şeklinde sunulması amaçlanmaktadır. Bu amaç için jeofizikte modellemede düz problem çözümü kullanılarak, ışın izleme yöntemiyle kesitler zaman ortamında, yığma ve göç kesitleri şeklinde elde edilmiştir. Jeofizikte düz çözüm yöntemiyle jeolojik modele ait jeofiziksel cevap elde edilmektedir. Sismik yansıma yönteminde de genel olarak düz problem çözümü kullanılmaktadır. Bu çalışmada da Alaşehir Grabeni’ne ait derinlik modelinin sismik cevabı, yapay yığma ve göç kesitleri şeklinde sunulmuştur. Alaşehir Grabeni özellikle sahip olduğu jeotermal potansiyel kaynağı açısından son zamanlarda daha fazla dikkat çeken ve araştırılan bir alan olmuştur. Tez çalışmasında genel olarak önceki çalışmalar ve sonuçları ile birlikte en güncel yazılan kaynaklar kullanılmıştır. Bu kaynaklardan grabeni oluşturan ana yapılar, formasyonlar, formasyonlara ait sismik hızlar, grabeni dolduran birimlerin evrimi gibi temel bilgiler elde edilmiştir. Bu temel bilgiler ışığında grabeni temsil eden bir derinlik modeli öngörülmüştür. Alaşehir Grabeni için formasyon bilgileri N.B.Çiftçi (2007) tarafından yazılan doktora tezinden, formasyonlara ait sismik hızlar ise D. Demircioğlu-Kolenoğlu (2009) tarafından yazılan yüksek lisans tezinden bölgede TPAO tarafından açılan Alaşehir-1 sondaj kuyusunda yapılan kuyu atışları (check-shot) ve sondaj bilgileri dikkate alınarak kullanılmştır. Alaşehir-1 sondaj kuyusu, bölgede açılan diğer sondaj kuyularına nazaran grabenin temeline inen kuyu olması nedeniyle ayrı bir önem taşımaktadır. Kaynaklarda grabeni oluşturan ana yapısal unsurlar, formasyonlar ve bunların geometrileri sismik kesitler şeklinde de desteklenmiştir. Bu bilgiler dikkate alınarak Alaşehir Grabeni’ni temsil eden bir derinlik modeli oluşturulmuştur. Derinlik modelinde grabenin güney kenarını sınırlayan, eğimi derinlere doğru düşen listrik fay özelliği gösteren ana fay, grabenin en önemli yapısıdır. MGBF olarak adlandırılan bu fay aynı zamanda yokuş-düzlük geometrisine sahiptir. Grabeni oluşturan bir diğer önemli yapı ise, kuzey kenarını sınırlayan ve MGBF’ nin antitetik fayı olma özelliğini gösteren Kuzey sınır fayıdır. Bu fay, ana faya nazaran daha dik bir eğime sahiptir. Graben içerisinde yarım graben sistemlerinde gelişen antitetik ve sintetik fayları temsilen, graben tortul birimlerini kesen kuzey kenarında iki adet antitetik ve güney kenarına doğru ana faya paralel bir adet sintetik fay modelde oluşturulmuştur. Ayrıca grabenin güney kenarında normal faylarla sınırlandırılmış sintetik fay yapıları da görülmektedir. Alaşehir Grabeni, beş farklı formasyon içeren sedimanter örtü kayaçlarından ve metamorfik temel kayaçlardan oluşmaktadır. Grabeni dolduran sedimanter örtü kayaçları rollover geometrisine sahip olup, ana faya doğru yelpaze şeklinde uzanan ve kalınlıkları güneyden kuzeye doğru incelen tabakalanma göstermektedirler. Formasyonlara ait sismik hız değerleri kuyu atışları sonucu elde edilen sismik ara hız değerleridir ve her bir formasyon için ayrı ayrı belirlenerek derinlik modelinde gösterilmiştir. Metamorfik temel için de sismik ara hız 5000 m/ sn olarak belirtilmiştir. Derinlik modelinin oluşturulmasından sonraki adım, bu modelin sismik cevabını, yapay yığma ve göç kesitleri şeklinde elde etmektir. Düz çözüm yöntemiyle ışın izleme modellemesi kullanılarak derinlik modeli iki boyutlu yapay sismik yansıma kesitleri şeklinde sunulmuştur. Yığma kesitinin oluşturulması için öncelikle bölgeye ait hız/derinlik modelinin tanıtılması gerekmektedir. Burada grabeni oluşturan ve derinlik modelinde gösterilen bütün yapılar yüzeyden derine doğru sismik ara hız ve derinlik bilgileri kullanılarak veri işlem paketindeki ilgili modüllerce tanıtılmış ve veri tabanına kaydedilmiştir. Bu adım bir veri işlem adımı değildir. Sadece modellemede kullanılmak üzere gerekli olan bir ön işlemdir. İki boyutlu hız/derinlik modelinin tanıtılmasıyla ışın izleme yöntemi kullanılarak belirtilen ışın tipine göre ışın yolları üretilmiş, yansıma katsayıları ve çift-yol seyahat zamanları hesaplanmış, süzgeçleme ile dalgacık biçimi kazandırılarak Alaşehir Grabeni’ne ait derinlik modelinin yapay yığma kesiti elde edilmiştir. Yığma kesitine gürültü ilave edilmiş ve gürültü veriler üzerinden göç veri işlemi yapılarak yorumlama aşaması gerçekleştirilmiştir. Işın tipi olarak difraksiyon üreten ışın yolu seçilmiştir. Bunun nedeni ilk olarak derinlik modelinde faylar gibi keskin köşelerin bulunduğu yapıların olması bir diğer nedeni ise, yığma kesitine uygulanılacak olan göç işleminin bu saçılma enerjisi üzerindeki etkisini ortaya koymaktır. Yığma kesitinde fayların formasyonlarla kesiştikleri yerlerde, antitetik ve sintetik faylanmaların olduğu yerlerde saçılma enerjisinin baskın olduğu görülmüştür. Grabenin tabanını oluşturan Alaşehir formasyonu ise yığma kesitinde derinlik modelinde olduğundan daha dar görülmektedir. Ayrıca güney kenarını sınırlayan ana fay ile kuzey sınır fayının kesiştikleri yansıma yüzeyi aradaki düşük hız farkından dolayı zaman ortamında arayüzeyi sanki yukarı yükseltilmiş gibi metamorfik temele ait arayüzeye yakın yansıma yüzeyi şeklinde görülmüştür. Bu etkilerin giderilmesi adına yığma sonrası zaman migrasyonu ile göç veri işlemi uygulanmıştır. Göç veri işleminde pseudo-hız analizi ile derinlik modeli dikkate alınarak belirli CDP noktalarında hız analizi değerleri çift/tek yol seyahat zamanlarına karşılık hız değerleri kullanılarak yapılmıştır. Kuyu atışından elde edilen sismik ara hız değerlerinden ortalama ve RMS hız değerleri matematiksel bağıntıları dikkate alınarak hesaplanmıştır. Genel olarak bu farklı üç sismik hız için göç veri işlemi test edilmiştir. Elde edilen göç kesitlerinde difraksiyonlara bağlı olarak meydana gelen saçılma enerjilerinin tamamen ortadan kalktığı görülmüştür. Fayların yerleri daha belirgin hale gelmiş, eğimli olaylar gerçek yerlerine taşınmıştır. Üç farklı hız için göç kesitleri karşılaştırıldığında, ara hızlar kullanılarak elde edilen göç kesitinin derinlik modeline en yakın sismik cevabı ürettiği gözlenmiştir. Ortalama hızlarda, özellikle güney kenarını sınırlayan ana fayın eğimi derinlere doğru değişirken, tortullar içerisinde bulunan antitetik ve sintetik fayların eğimlerinin ve yerlerinin ara hız sonuçlarına göre değişim gösterdiği sonucu elde edilmiştir. RMS hızları kullanıldığında ise, grabenin kuzey kenarında gözlenen ana yapıların derinlere doğru tamamen bozulduğu, arayüzeylerden gelen yansımaların ve fayların yerleri hakkında yorum yapılmasının güçleştiği sonucu elde edilmiştir. Bu çalışmada hız analizi veri tabanına tanımlanırken, derinlik modeli dikkate alınarak yapılardaki değişimlere göre CDP aralıları dar/geniş olarak seçilmiştir. Ancak veri üzerinden yapılan hız analizinde doğru hız değerlerinin seçilmesi, doğru yığma ve göç kesitlerinin elde edilmesinde önemli bir veri işlem adımını oluşturmaktadır. Bütün modelleme sonuçları İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği bölümünde lisanslı olarak bulunan Disco/Focus (v.5.0) sismik veri işlem paketi ile gerçekleştirilmiştir.
-
ÖgeAnolog Sığ Deniz Sismiği Verilerinin Sayısallaştırılması Ve Su Tabanı Tekrarlı Yansımalarının Bastırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Tekeci, Yıldız ; Kocaoğlu, Argun ; 55654 ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringKağıt üzerine kaydedilen veri, veri işlem teknikleri için uygun olmamasından dolayı kullanışlı değildir. Bilindiği gibi, kayıtlarda yorumcunun doğru ve güvenilir bir nitelikte yorum yapmasını olumsuz yönde etkileyecek bazı faktörler bulunur. Su tabanı tekrarlı yansımaları, tabaka arası tekrarlı yansımaları, hayalet tekrarlı yansımaları, profil dışı üçüncü boyuttan yansıma ve saçılmalar bunlar arasındadır. Şimdiye kadar tekrarlı yansımaları yok etmek üzere, ters evrişim yönteminden yararlanılmıştır. Fakat bu işlemin uygulanması için de verinin sayısal hale dönüştürülmesi gereklidir. Bu çalışmada sayısallaştırmak suretiyle, kayıttan elde edilen zaman serisi harmoniklerle ifade edilerek veri işlem tekniklerinin uygulanmasına elverişli hale getirilmiştir.
-
ÖgeArmutlu Yarımadası Eosen Volkaniklerinin Paleomanyetizması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Avşar, Ümit ; İşseven, Turgay ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada, doğrultu atımlı sağ yönlü Kuzey Anadolu Fayı’nın iki önemli kolu arasında yer alan Armutlu Yarımadası’nın Eosen’den günümüze tektonik gelişimi hakkında paleomanyetik yorumda bulunmak için Yarımada’da yer alan Eosen volkaniklerinden toplam 50 mevkiden paleomanyetik yönlü numune (en az 7 veya daha fazla) toplanmıştır. Söz konusu karot numuneler paleomanyetizma laboratuvarında ölçmelere hazır hale getirildikten sonra, standart paleomanyetik yöntemler kullanılarak her mevkiye ait ortalama mıknatıslanma doğrultusu belirlenmiştir. 50 paleomanyetik mevkiden 32’sinin güvenilir mıknatıslanmaya sahip olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlar şu şekilde özetlenebilir; Armutlu Yarımadası’nın çeşitli kesimlerinde yarımadayı temsil edebilecek saat yönlü rotasyonlar elde edilmiş ve söz konusu rotasyonların ortalamasının ~26° olduğu saptanmıştır. Faylarla sınırlı alanlarda rijit blokları rotasyonu üzerine geliştirilmiş olan matematiksel modelleme bölge içinde uygulanarak test edilmiştir ve paleomanyetik rotasyon miktarı ile matematiksel modelden hesap edilen değerin (~29°) uyum içinde olduğu görülmüştür. Bölgenin doğrultu atımlı sağ yönlü iki fay kolu arasında yer almasından dolayı, bölgede saat yönlü rotasyonların beklenmesi doğaldır. Ancak, bölgenin çeşitli kesimlerinde genel tektonik mekanizmaya uymayan saatin tersi yönlü rotasyonlarla da karşılaşılmıştır. Bu rotasyonların genellikle bulundukları mevkilerin civarındaki faylarla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Armutlu Yarımadası Eosen volkaniklerinden elde edilen ortalama mıknatıslanma doğrultuları eğim açıları da değerlendirilmiştir. Bölge için beklenen manyetik eğim açısı I=~59° olup güvenilir paleomanyetik mevkilerin ortalama mıknatıslanma eğim açılarının genellikle bu değerden düşük olduğu görülmüştür. Bu bilgiler ışığında, Eosen’den bugüne bölgenin güneyden kuzeye doğru “enlemsel bir hareket” yapmış olduğuda söylenebilmektedir.
-
ÖgeArmutlu Yarımadası Kuzeyi Dip Morfolojisi Ve Multı Beam Sonar Veri İşlem Teknikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Basmacı, Ahmet Emre ; Ecevitoğlu, Berkan ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringMikro batimetri verisinde karşılaşılan gürültülere ve ölçülen hatalı derinliklere uygulanan veri işlem teknikleri ile görüntü kalitesinin arttırılması yapılan çalışmanın temelini oluşturmaktdır. Hata miktarı çok olan ölçümler harita ortamında Bull’s eye etkisine neden olmaktadır.Geliştirilen yöntem; daha önceden eşit alanda bölünmüş harita parçaları üzerinden Bull’s eye etkisine sahip yerlerin, koordinatları belirli poligonlar içine alınmasına, tanımlanan alanlar içinde kalan verinin yeni oluşturulacak dosya içine yazılmaması esasına dayanmaktadır. Böylece bahsedilen nedenlerden kaynaklanan Bull’s eye etkilerinin haritadan yerleri belirlenmekte, silme işlemi ham veri üzerinden gerçekleştirilmektedir. Haritanın eşit parçalara bölünerek çalışılması hem haritalamada hem de Bull’s eye giderimindeki işlem zamanını kısaltmaktadır. Grid düğüm noktaları üzerinden çalışan eşik değer ortalama yöntemi ile birbirine komşu, boş olmayan grid düğüm noktaları belirlenmekte ve bütün grid boyunca, belirlenen filtre boyundaki alan içindeki ortalama derinlik değeri ile alan içindeki değerler önceden atanmış eşik değer ile ilişkilendirilmektedir. Böylece, ortalamadan çok büyük olan değerler yerine ortalama değerin atanması ani yalancı yükselimlerin oluşmasını engellemektedir. Gemi motorunun neden olduğu gürültü ışık yönlendirimli kabartma haritalarında küçük dalga boylu, geminin hareket doğrultusunda süreklilik arzeden istenmeyen yapılar oluşturmaktadır. Genlik spektrumunda ise gürültü, yüksek dalga sayılarında düşük genlikli salınımlar olarak gözlenmektedir. Geliştirilen high-cut filtreleme tekniği; Verinin genlik spektrumu ile aynı boyutta tasarlanmış bir kosinüs penceresi genlik spektrumuyla çarpılmakta ve iki boyutlu ters Fourier dönüşümü ile harita ortamına geçildiğinde gürültünün yok olduğu gözlenmektedir. İzmit Körfezi’nde Hersek Deltası’nın doğusunda, Kuzey Anadolu Fayı’nın Armutlu Yarımadası’nın kuzeyinde dip morfolojisinde yapmış olduğu etkiler görüntülenmiştir. İmralı Adası’nın kuzeyinde eskiden Çınarcık Çukuru’na dökülmekte olan bir nehir yatağının yukarı bölümünde doğrultu atım bileşeni yüksek bir fayın etkisi altında uğradığı deformasyon da tespit edilmiştir. Atım miktarından hareketle, Güney Sınır Fayı’nın yaşı 1150007500 yıl olarak tahmin edilmektedir.
-
ÖgeAsimptotik ışın teorisi ile yapay sismogram oluşturulması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1991) Kaşlılar, Ayşe ; Canitez, Nezihi ; 19374 ; Jeofizik Mühendisliğiîki boyutlu ortamlarda sentetik sismogramların he saplanması için Asimtotik Işm Teorisi *ne (ART) dayanan, hızlı ve etkili bir yöntem geliştirilmiştir. Ekonomik ve kullanması kolay olan bu yöntem sismik kırılma verileri nin yorumlanmasında kullanılabilecek pratik bir araçtır. Bu çalışmada kullanılan Asimtotik Işın Kuramı ile yapay sismogram üretiminde hız yapısı büyük poligonal bloklarla tanımlanmış ve her blok içinde hız gradyanı sa bit ve keyfi yönde seçilmiştir. Yansıyan ve iletilen ışın lar için genlikler sıfırıncı dereceden ART, baş dalgaları için birinci dereceden ART kullanılarak hesaplanmıştır. Yapılan çalışmada önce homojen iki tabakalı ortam incelenmiş ve bu yapı iki şekilde ele alınmıştır. îlk aşa mada yansıyan, kırılarak alt ortama iletilen dalgalarla, başdalgaları incelenmiş, ikinci aşamada bu dalgalara tek rarlı yansımalar da katılmıştır, üçüncü modelde üç tabaka lı bir ortam ele alınmış, ikinci ortam ince kalınlıklı ve düşük hızlı kabul edilmiştir. Dördüncü model için, üçüncü modeldeki üç tabakalı ortam kullanılmış fakat ikinci kat man hızı yüksek verilmiştir. Beşinci model yine üçüncü mo deldeki üç tabakalı ortam olup bu defa kalınlığı düşürül müş fakat ikinci katman hızı düşük olarak bırakılmıştır. Altıncı ve son modelde ise graben modeli incelenmiştir. Bu yöntemi kullanarak üretilen yapay sismogramlarda yansıyan, tekrarlı yansıyan ve kırılan dalgalarla birlik te başdalgaları da dikkate alınmıştır. Dönüşmüş dalgalar bu çalışmada kullanılmamıştır. Daha ileriki çalışmalarda kabuk yapısını temsil ede bilecek ilginç modeller üretilerek, gerçek verilerle kar şılaştırılmaya çalışılacaktır.
-
ÖgeAvcılar Ve Yakın Çevresinde Derin Sediman Rezonansının İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) İmamoğlu, Çağrı ; Güney, Aysun Boztepe ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical Engineering17 Ağustos Kocaeli depremi (Mw=7.4) episantrdan yaklaşık 110 km uzakta bulunan Avcılar da büyük hasar meydena getirmiştir. Bu çalışmada Avcılar ve civarındaki derin sedimentlerin titreşim frekansları incelenmiştir. Avcılar (AVC), Ambarlı (ARL), Bakırköy (BKR) lokasyonlarında bu çalışma sırasında toplanan mikrotremör verileri ve aynı istasyonlarda daha önce USGS tarafından toplanmış olan Kocaeli depremine ait artçıların kuvvetli yer hareketi verileri kullanılmıştır. Temel titreşim frekansının hesaplanmasında Nakamura tekniği olarak bilinen düşey hareketin spektrumunun yatay hareketin spektrumuna (Y/D) oranı kullanılmıştır. Spektral oranlarda ana pike karşılık gelen frekans, sedimentin temel titreşim frekansıdır. Hesaplanan spektral oranlar 0.2 ve 5.0 Hz frekans aralığında incelenmiştir. AVC ve ARL istasyonlarında kaydedilen mikrotremör verilerinden hesaplanan ortalama Y/D oranları, kuvvetli yer hareketi verilerinde S-penceresi için hesaplanan Y/D oranlarına benzememekte ancak geç S koda pencereleri için benzerlik gözlenmektedir. BKR istasyonunda da benzer bir durum söz konusudur. AVC, ARL ve BKR istasyonları için mikrotremör verilerinden hesaplanan temel rezonans frekansları sırası ile 0.33, 0.26 ve 0.54 Hz’dir. AVC ve ARL istasyonlarında mikrotremör verilerinden hesaplanan ortalama Y/D oranlarında temel rezonans pikleri dışında farklı frekanslarda büyük genlikli pikler gözlenirken, BKR istasyonunda sadece temel rezonans frekansı civarında büyük genlikli pik vardır. AVC ve ARL istasyonlarında daha önceki çalışmalarda hesaplanmış olan hız-derinlik modelleri kullanılarak temel rezonans pikleri ve harmonikleri hesaplandığında bunlar gözlemsel veriden hesaplananlar ile çakışmaktadır. Buda AVC ve ARL istasyonları altındaki derin sedimentlerde Kocaeli depremi sırasında rezonansın oluştuğunu göstermektedir.
-
ÖgeAVO analizi ile deniz tabanının modellenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Ocakoğlu, Neslihan ; Demirbağ, Emin ; 66583 ; Jeofizik MühendisliğiBu çalışmada deniz tabanının Yansıma Genliği-Açılım Analizi (Amplitude-versus- offset veya kısaca AVO) ile modellenmesi gerçekleştirilmiştir. Modellemede Saroz Körfezi'nden alınan bir grup CDP verisine Deneme- Yanılma (Trial and Error) yöntemi ile düz çözüm uygulanarak deniz tabanının elastik parametreleri hakkında bilgi edinilmiştir. Bir ortamda yayılan ve bir arayüzeyden yansıyan sismik dalgaların, ortamların litolojik özelliklerine işaret edebilecek şekilde yansıma genliğini etkileyen faktörler; arayüzeyin alt ve üstünde yeralan ortamların P ve S dalga yayınım hızları, yoğunlukları ve dalgaların arayüzeye geliş açılandır. Dalgaların arayüzeye geliş açısı bir değişken olarak kontrol edilebildiğinden yansıyan dalgaların genliğinin geliş açısı ile değişimi ortamların fiziksel özellikleri hakkında bilgi sahibi olmamıza olanak verir. Sismik dalgaların arayüzeye geliş açılan aslında sismik enerji kaynağı ve alıcılar arasındaki uzaklık (offset) ile kontrol edilebilir. Bu çalışmada yansıma genliklerinin açılıma bağlı değişimleri incelenmiştir. AVO veri-işleminde bilinen sismik veri-işlemden farklı olarak göreceli genlik değerleri (Relative Amplitude) önemlidir yani AGC (Automatic-Gain -Control) uygulanmamış sismik veriler kullanılır. Uygulamada akustik/elastik bir ortam olan su/kaya ortamında deniz tabanından yansıyarak gelen dalgaların genliklerini modellemek için Zoeppritz denklemleri kullanılmıştır. Düz çözüm aşamasında Saroz körfezinden alınan CDP (Common- Depth-Point, ortak derinlik noktası) Açılım- Yansıma Genliği verileri programda giriş verisi olarak kullanılmıştır. Modelleme öncesi CDP verileri S/G oranını arttırmak için ayıklanmıştır. Bu aşamada CDP verisi üç gruba ayrılarak her bir grup kendi içinde düşey yığma (Vertical Stack) işlemine tabi tutulmuş daha sonra her gruba ait açılıma bağlı yansıma genlikleri öncelikle Q soğurulma düzeltmesi uygulamasından geçirilmiş ve daha sonrada genlikler okunmuştur. Okunan genlik değerlerine programda önce kayan ortalama yuvarlatma işleci ve küresel yayılma düzeltmesi (Geometrical Spreading) uygulanmış sonraki adımda da seçilen fiziksel kıstasların ışığında Deneme- Yanılma tekniği ile model veri üretilmiş, üretilen model veri ile gözlemsel veri kıyaslanarak matematik koşullan sağlayan model verinin parametreleri saklanmıştır. Böylece ortamı en iyi temsil eden P, S dalga hızları ve yoğunluk parametrelerinin frekans histogram grafikleri elde edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre; %90 ihtimalle deniz tabanı siltli-killi birimler için hesaplanan P dalga hızı, S dalga hızı ve ortamın yoğunluğu şöyledir: P dalga hızı Vp = 1575 m/sn, S dalga hızı Vs = 850 m/sn, yoğunluk p = 1.7 gr/cm3. Aynca deniz tabanı için hesaplanan R(0) değeri yani t=0 düşey gidiş geliş zamanındaki yansıma genliği ve Poisson değeri yaklaşık olarak şöyledir: R(0) = 0.285, o =0.28. vııı
-
ÖgeAvustralya Fıtzroy Havzasında Çok Kanallı Sismik Yansıma Verilerinin İşlenmesi Ve Yapısal, Stratigrafik Değerlendirme Ve Gaz Varlığının Araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-02-16) Symons, Olcay ; Kurt, Hülya ; 10065546 ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada Batı Avustralya eyaletinin Maden ve Petrol Bakanlığı, Jeolojik Araştırma Birimi tarafından sağlanan 2D Yulleroo 2007 adlı çok kanallı sismik yansıma projesine ait 3 adet hatta toplanan çok-kanallı sismik yansıma verileri ve Yulleroo-1 ile Yulleroo-2 kuyu bilgileri kullanılarak, Batı Avustralya eyaletinin kuzeybatısında yer alan Canning havzasındaki Fitzroy havzasının batı kesiminin jeolojik yapısı, stratigrafisi ve gaz potansiyeline dair delilleri araştırılmıştır. Çok kanallı sismik yansıma verileri 2007 yılında Terrex Seismic şirketi tarafından toplam 13 hatta yaklaşık 373 km uzunlıkta toplanmıştır. Bu tez kapsamında, Fitzroy havzasında 1967 yılında açılmış olan Yulleroo-1 ve 2008 yılında açılmış olan Yulleroo-2 kuyularına en yakın toplam 83,5 km olan 3 sismik yansıma hattı seçilmiş ve veri işlemleri gerçekleştirilmiştir. Kaynak olarak vibroseis kullanılarak toplanan verilerin uzunluğu 6s, örnekleme aralığı 2 ms olup, Nyquist frekansı 250 Hz’dir. Kayıt esnasında 400 kanal kullanılmış, her bir kanal 20 m aralıklarla dizilmiş olan istasyonlara yerleştirilmiştir. Atış-alıcı arasındaki en yakın mesafe 10 m ve en uzak mesafe ise 3990 m’dir. Atışlar her 20 m de bir tekrarlanarak hatlar tamamlanmıştır. Sismik veriler, Globe Claritas 6.1.1 veri işlem programı kullanılarak veri işlem aşamalarından geçirilmiştir. SEGD formatında toplanan veri öncelikle dahili formata çevirilmiştir. Veri işlem aşamasında geleneksel yol izlenmiş olup bunlar sırasıyla; veriden istenmeyen izlerin ayıklanması, atış-alıcı geometrisinin tanımlanması, faz dönüşümü, statik düzeltme, genlik kazanımı uygulaması, yüzey dalgalarının bastırılması, ters evrişim, frekans ortamında süzgeçleme, ortak derinlik noktası (ODN) gruplaması, normal kayma zamanı (NKZ) düzeltmesi ve hız analizi, yığma işlemi, artık statik düzeltmesi ve sismik göç (migrasyon) ile son olarak otomatik genlik kazancı (AGC)’dir. Sismik yansıma verilerine veri-işlem uygulanarak, düşey ekseni seyahat zamanı olan sismik migrasyon kesitleri elde edilmiştir. Derinlik ortamında yorumlama yapmak amacıyla jeolojik birimler ve zamanlar, kuyu ve stratigrafik bilgiler göz önüne alınarak sismik migrasyon kesitlerinde tespit edilmeye çalışılmıştır. Değerlendirilen sismik yansıma kesitlerinde Yulleroo antiklinali, Canning havzasının oluşumunda önemli etkisi olan Fenton fayı ve yapısal haritalarda gösterilmemiş olan birçok fay gözlenmektedir. Kuyularda belirtilen doğal gaz seviyeleri, sismik yansıma kesitlerinde seçilmiştir. Ayrıca, sismik yansıma kesitlerinden anlık genlik ve anlık frekans kesitleri elde edilerek farklı seviyelerdeki hidrokarbon potansiyeli araştırılmıştır.
-
ÖgeBartın – Amasra Açıklarında Deniz Sismiği Verilerinin Derinlik Ortamında Göç Uygulamaları Ve Bölge Jeolojisi İle İlişkilendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Damcı, Emre ; Demirbağ, Emin ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringTez çalışması kapsamında değerlendirilen sismik yansıma verileri, Bartın – Amasra açıklarında İstanbul Zonu veya Batı Pontidler olarak bilinen bölgede toplanmıştır. Bölgenin jeolojik yapısı Devoniyen’den Kuvaterner’e kadar değişik tektonik rejimlerin etkisi altında kalmıştır. Karmaşık jeolojik yapıya sahip bölgede ani hız değişimleri ve yapısal değişimlerden dolayı sismik yansıma sinyalleri saçılmaya uğrar. Saçılma hiperbollerinin toparlanması ve yansıma sinyallerinin ait oldukları gerçek konumlarına getirilebilmesi için sismik yansıma kesitlerine zaman ve derinlik ortamında göç işlemi uygulanarak, karşılaştırmaları yapılmıştır. Deniz tabanı morfolojisinin karmaşık olması, yanal yönlü hız değişimlerinin ve bindirmeli yapıların varlığından dolayı verilere derinlik ortamında göç işlemleri uygulanması gerekmektedir. Derinlik ortamı göç uygulaması için göç hız analizi yapılmıştır. Hız analizi, zaman ortamında göç yöntemleri kullanılarak yapılmıştır. Göç işlemleri yöntemlerinden Kirchhoff, sonlu-farklar ve frekans ortamı göç yöntemleri zaman ve derinlik ortamında uygulanarak, elde edilen sonuçlar ışığında karşılaştırılmaları yapılmıştır. Derinlik ortamında göç kesitlerinin elde edilmesinden sonra bölgede daha önce yapılmış olan jeolojik ve jeofizik çalışmalardan faydalanılarak kesitlerin jeolojik yorumuna gidilmiştir. Elde edilen hız analizi sonucunda ortamın sismik hızları 1400 m/s – 2000 m/s arasında değiştiği elde edilmiştir. Sismik yansıma kesitlerinin ait olduğu kesimler Kretase’den Eosen’e kadar olan birimleri kapsamaktadır. 11 numaralı sismik kesitte, bölgenin genel tektonik bindirmeli rejimine bağlı gelişmiş olan bindirmeli yapı, göç işlemi uygulanması sonrasında belirgin hale gelmiştir. 07 numaralı hattın derinlik ortamında göç uygulaması sonrası yapılan değerlendirmeyle, deniz tabanından yaklaşık 500 m derinde tabakalanmayı kesen arayüzey üstte gaz hidrat barındıran çökel birimlerden alttaki serbest gaz barındıran çökel birimlere geçiş yüzeyi olarak değerlendirilmiştir.
-
ÖgeBatı Anadolu Kara Ve Kıyı Ötesi Ml≥5.0 Depremlerine Ait Artçı Şok Dizilerinin (2005-2015) İstatistik Özellikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-06-17) Özçelik, İbrahim Yeşua ; Güney, Emine Aysun ; 10076717 ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada Batı Anadolu kara ve kıyı ötesi ML≥5.0 depremlerinin artçı şok alanlarında, ana şokları izleyen 150 günlük sürede meydana gelen artçı şok dizilerinin istatistik özellikleri, KRDAE-UDİM deprem kataloğu (2005-2015) kullanılarak incelenmiştir. Artçı şokların istatistik özelliklerini incelemek için Gutenberg-Richter yasasına göre b değeri ve geliştirilmiş Omori yasasına göre p değeri ZMAP program paketi kullanılarak hesaplanmıştır. İncelenen 17 deprem için artçı şok alanında, 150 günlük sürede meydana gelen artçı şok sayılarının 10 – 2914 arasında ve hesaplanan tamamlılık magnitüdü (Mc) değerlerinin ise 1.8 – 3.2 arasında değiştiği saptanmıştır. Bu 17 ana şokun artçı şok dizileri için hesaplanan b değeri aralığı 0.69±0.002 – 2.51±0.4 olup, p değeri aralığı ise 0.33±0.008 – 2.25±0.19’dur. Bu depremlerden artçı şok sayısı göreceli olarak yeterli (432 – 2914) ve b ve p değerlerinin standart sapmaları düşük (sırasıyla 0.02 – 0.05 ve 0.03 – 0.19) olan 5 adet depremin (24 Mayıs 2014 ML=6.5 Gökçeada açıkları, Ege Denizi; 10 Haziran 2012 ML= 6.0 Ölüdeniz açıkları, Muğla; 19 Mayıs 2011 ML=5.9 Kütahya, Simav; 17 Ekim 2005 ML=5.9 İzmir Seferihisar; 3 Mayıs 2012 ML=5.1 Kütahya) istatistik özellikleri yorum aşamasında kullanılmıştır. Çalışma bölgesindeki jeotermal alanlarda meydana gelen depremlerin artçı şok dizileri için göreceli olarak daha yüksek b ve p değerleri (>1) hesaplanmıştır. 19 Mayıs 2011 ML=5.9 Kütahya, Simav depremi artçı şok dizisi için b değeri 1.77±0.05 ve p değeri 1.09±0.04 olarak, 17 Ekim 2005 ML=5.9 İzmir Seferihisar depremi artçı şok dizisi için b değeri 1.26±0.03 ve p değeri 2.25±0.19 olarak hesaplanmıştır. Ana şokun meydana geldiği fayın türüne göre ana şoklara ait artçı şok dizileri için hesaplanan b değerlerinin değişim gösterdiği saptanmıştır. Normal fay üzerinde meydana gelen 19 Mayıs 2011 ML=5.9 Kütahya, Simav depremi artçı şok dizisi için hesaplanan b değeri 1.77±0.05’dir. Doğrultu atımlı fay üzerinde meydana gelen 10 Haziran 2012 ML= 6.0 Ölüdeniz açıkları, Muğla ve 24 Mayıs 2014 ML=6.5 Gökçeada açıkları, Ege Denizi depremi artçı şok dizileri için hesaplanan b değerleri sırasıyla 0.728±0.04 ve 0.69±0.02’dir. Sonuç olarak normal fay üzerinde meydana gelen depremlerin artçı şok dizileri için hesaplanan b değerlerinin doğrultu atımlı fay üzerinde meydana gelen depremlerin artçı şok dizileri için hesaplanan b değerlerinden daha yüksek olduğu saptanmıştır.
-
ÖgeBatı Anadolu Ve Yakın Çevresınde Sks Ayrımlanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Tok, Hande Eren ; Taymaz, Tuncay ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada S dalgası ayrımlanması yöntemi kullanılarak, Ege bölgesindeki yedi adet geniş bantlı istasyona ve Kafkasya bölgesindeki iki adet geniş bantlı istasyona ait deprem verileri işlenmiştir. Ege bölgesine ait verileri elde etmek için 2004 yılında kurulmuş olan İzmir Balçova BLCB, 2005 yılında kurulmuş olan Muğla Bodrum BODT, 2004 yılında kurulmuş olan Muğla Dalyan DALT, 2005 yılında kurulmuş olan Muğla Datça DAT, 2004 yılında kurulmuş olan Muğla Fethiye FETY, 2003 yılında kurulmuş olan Muğla Milas MLSB ve 2006 yılında kurulmuş olan Yerkesik YER istasyonları kullanılmıştır. Kafkasya bölgesine ait veriler 1998 yılında Rusya’da kurulumuş olan Kislovodks KIV ve 1997 yılında Ermenistan’da kurulmuş olan Garni GNI istasyonlarından elde edilmiştir. Ege bölgesine ait deprem verileri Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünden alınmıştır. Kafkasya bölgesinin verileri IRIS (Incorporated Research Institutions For Seismology) kuruluşunun WILBER II internet sitesinden indirilmiştir. Veri- işlem aşamasında 2002 ve 2007 yılları arasında kaydedilmiş derin odaklı ve büyük, tele-sismik depremler kullanılmıştır. Çalışmada depremlerin incelenmesiyle elde edilen sonuçlar ile Ege ve Kafkasya bölgelerinin tektonik yapısı ilişkilendirilerek yorum yapabilmek amaçlanmıştır. Yeraltında S dalgası ayrımlanmasına neden olan anizotropi özelliği gösteren yapılar araştırılarak, ortamla ilgili farklı hızlarda seyahat eden ayrımlanmış dalgalardan hızlı seyahat eden S dalgasının yönlenme açısı ve ayrımlanan dalganın iki bileşeni arasındaki gecikme zamanı t parametreler olarak hesaplanmıştır. Çalışmalarda kaynaktan çıkıp dış çekirdekten geçerek alıcıya gelen SKS fazı kullanılmıştır. Sonuç olarak Ege ve Kafkasya bölgelerinde bölgelerinin tektoniği yorumlamıştır.
-
ÖgeBatı Karadeniz’de Gaz Hidrat Anomalilerinin Avo Analizi İle İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-02-16) Yavuz, Sinem ; Demirbağ, Emin ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringGaz hidrat günümüzde diğer hidrokarbon kökenli enerji kaynaklarına alternatif olarak gösterilen önemli bir enerji kaynağıdır. Batı Karadeniz bölgesinde Akçakoca-Kurucaşile arasında 1998 yılında toplanan sismik verilerin detaylı incelenmesiyle bazı hatlarda bölgede gaz hidrat varlığını işaret eden BSR seviyesine rastlanılmıştır. Bu çalışma kapsamında BSR seviyesinin en belirgin olarak görüldüğü sismik hattın AVO analizine hazırlanması amacıyla özel olarak sismik veri işlem yapılmıştır. Bu veri işlemin ardından belirgin olarak BSR tespit edilen çoklu CDP’ler seçilerek BSR seviyesinin bulunduğu ortamın sismik parametrelerini belirlemek amacıyla AVO analizi yapılmıştır. AVO analizinde Zeoppritz yaklaşımlarıyla sıfır ofset ve eğim değerleri elde edilmiştir. Ayrıca, sıfır ofset ve eğim değerlerinin istatistiksel değerlendirilmesinin ile elde edilen sonuçların ardından düz çözüm modelleme ile ortamın sismik parametreleri belirlenmiştir.
-
ÖgeBursa ve çevresindeki küçük depremlerin ivme kayıtlarının incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Polat, Orhan Dede ; Eyidoğan, Haluk ; 46484 ; Jeofizik MühendisliğiBu çalışmada, Bursa ve çevresine yerleştirilmiş 5 adet ivme-ölçer (strong-motion) sismografından elde edilen küçük depremlerin ivme ve yerdeğiştirme spektrumları kullanılarak kaynak parametrelerinin belirlenmesine çalışılmıştır. Bu amaçla Kasım 1992 - Şubat 1994 arasında olmuş ve 28.8° - 29.5° D boylamları ile 39.9° - 40.5° K enlemleri arasında kalan 40 depremin 3 bileşenli sayısal ivme sismogramı incelenmiştir. Spektral özelliklerin ve kaynak parametrelerinin belirlenmesi amacıyla 40 ivme sismogrammın SH (transvers S) ivme ve yerdeğiştirme spektrumları hesaplanmış, köşe frekansı fQ ile i"max parametreleri incelenmiştir. Uzak alan Brune kaynak modeli kuramından yola çıkarak spektral parametreler belirlenmiş; bu parametreler kullanılarak kaynak boyutu, sismik moment, gerilme düşümü ve sismik enerji gibi kaynak parametreleri elde edilmiştir. Nedeni ve fiziksel mekanizması tartışmalı olan fmax parametresi incelenmiş ve bu parametrenin kaynak ile ilgili olduğu sonucuna varılmıştır. Tortul kütleler üzerinde bulunan istasyonlardan elde edilen SH spektrumlarmda çeşitli Qs etkileri incelenmiştir. Köşe frekansı f' da az da olsa değişim gözlenmiş, f ' m seçiminin ise güçleştiği görülmüştür. Kaya ve temel birimlerde soğurulmanm az, spektral parametrelerde ise belirgin değişimin olmadığı sonucuna varılmıştır. Yerdeğiştirme verilerine geçilmeye gerek kalmaksızın ivme spektrumundan köşe frekansının okunabileceği ve buna bağlı kaynak parametrelerinin hesaplanabileceği bulunmuştur. Elde edilen dinamik ve kinematik kaynak parametreleri arasmda bağıntılar elde edilmiş ve tartışılmıştır.
-
ÖgeCrustal and upper mantle deformation beneath NW of North Anatolian Fault Zone inferred from harmonic decomposition of receiver functions(Institute of Science And Technology, 2020-06-15) Keleş, Derya ; Taymaz, Tuncay ; 505171405 ; Geophysical Engineering ; Jeofizik MühendisliğiTurkey is a unique region in the world due to its complex tectonic history and sophisticated geological & tectonic features. The North Anatolian Fault Zone (NAFZ) is the most characteristic tectonic structure contributing to active deformation of the country along with its complexity in the crustal structure. Thus, understanding the physical properties of the crust at different depths is utmost important in order to infer about zones of high deformations. To achieve this, quantifying seismic anisotropy in the crust can greatly help in revealing crustal kinematics linking to the past and present deformation history. In this thesis work, we performed the harmonic decomposition on receiver functions to determine how the seismic anisotropy changes at various depth ranges beneath the NW of NAFZ. We used the teleseismic earthquakes (with epicentral distances between 30° and 90°) recorded at the Dense Array for North Anatolia (DANA) seismic network. We calculated the receiver functions using water-level deconvolution, and then time-series P-receiver function traces were converted into depth space. The harmonic coefficients, k=0, k=1 and k=2 were obtained after the harmonic decomposition technique to the radial and tangential components of depth migrated P wave receiver functions. The k=0 harmonics were sued to analyse the isotropic features of the crust (e.g. sedimentary thickness and Moho depth). We obtained energy variation and orientation of anisotropy through the anisotropic component of harmonic coefficients (k=1 and k=2). Our results obtained from k=1 harmonic coefficients indicate that the presence of relatively thick sediments below the Istanbul Zone and Armutlu-Almacık Block with respect to the Sakarya Zone. Overall the thickness of crust increases from south to north (e.g. from Sakarya Zone to Istanbul Zone). The k=1 harmonic coefficient is usually greater than the energy of k=2 harmonic coefficient. The high-energy distribution based on the k=1 harmonic coefficients is mainly observed in the lower crust for almost the entire study area except for the Pamukova Basin with considerably high-energy values in the upper crustal depths. The orientation of anisotropy is usually along the NW-SE direction and nearly perpendicular to the southern branch of NAFZ. At some regions away from the NAFZ segment, anisotropic orientation appears to be controlled by maximum shear deformation. The energy variation in the lower crust from k=1 harmonics is diffused and it can be explained by a presumable upwelling of hot material and the widening of deformation zone with increasing depth in this region. However, we have not observed clear energy variation in the total energy maps calculated from k=2 harmonic except for in the upper crust. The high-energy variation from k=2 harmonic can be related to the expected influence of active faults in the upper crust on the observed anisotropic signal.