İktisat Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Başlık ile İktisat Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge2001 Krizinin Türkiye'de Emek Piyasasına Etkileri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Çakın, Burcu ; Ülengin, Burç ; İktisat ; EconomicsTürkiye'de 1980'li yillarin basindan itibaren uygulanan yapisal uyum politikalari kapsaminda, ücretlerin talep yönü göz ardi edilmis ve ücretler sadece maliyet unsuru olarak degerlendirilmistir. Bu politikalarin basarisinda, ücretlerin baskilanmasi önemli bir araç olarak görülmekte, böylelikle maliyetlerin düsürülerek yatirimlarin ve istihdamin arttirilacagi savunulmaktadir. Neo-klasik teorinin beklentilerinin aksine, uygulanan ücret baskilamaya yönelik politikalar neticesinde istikrarli ve sürdürülebilir istihdam artisinin yaratilamamis olmasi bu çalismanin temel motivasyonunu olusturmaktadir. Bunun yaninda, özellikle kriz ve kriz sonrasi dönemlerde, çalisilan saatlerin istihdama göre daha esnek hareket etmesi, çalisilan saatlerin ekonomide yasanan dalgalanmalara karsi bir uyarlama araci olarak kullanildigi düsüncesine yol açmaktadir. Bu tez çalismasinin amaci, ücretleri toplam talebi belirleyen en önemli unsurlardan birisi olarak gören ve talep etkisini göz önüne alan post-Keynesyen teorik modeller çerçevesinde, talep ve maliyetin istihdam ve çalisilan saatler üzerindeki göreli etkilerini ampirik olarak incelemek ve uygulanan istikrar programlarini ve sonuçlarini bu kapsamda degerlendirmektir. Talep ve maliyetin göreli etkileri 1988-2002 dönemi için, Türkiye Özel Imalat Sanayi alt sektörlerinin çeyrek dönemlik istihdam, çalisilan saat, reel ücretler ve reel üretime iliskin panel verileri kullanilarak, iki farkli denklem sisteminde SUR (Seemingly Unrelated Regression) metodu ile test edilmistir. Çalismada ayrica, 1994 ve 2001 krizleri sonrasinda yasanan ücret baskilayici politikalarin sonuçlari ve bu sonuçlarin emek piyasasi degiskenlerine ve bu degiskenlerin arasindaki iliskilere etkileri tartisilmaktadir. Yapilan analiz neticesinde, talep ve maliyetin göreli etkilerinin alt sektörler bazinda farklilik gösterdigi ve her ikisinin de istihdam ve çalisilan saatler üzerinde etkili oldugu sonucuna ulasilmistir. Bununla beraber, çalisilan saatlerin ilgili degiskenlere, istihdama göre daha hizli ve daha güçlü tepki verdigi gözlenmektedir. Tüm bunlar çerçevesinde, talebin istihdam üzerindeki etkisini göz ardi eden politikalarin aksine, alternatif politikalar gelistirirken talep etkisinin de dikkate alinmasi gerektigi sonucuna ulasilmaktadir.
-
ÖgeA Dutch disease approach into the premature deindustrialization(Graduate School, 2022-08-18) Çakır, Muhammet Sait ; Aydemir, Resul ; 412142006 ; EconomicsWe explore the main causes and consequences of the premature deindustrialization phenomena. We argue that local currency overvaluations mainly associated with a surge in capital inflows into the emerging market economies following the deregulation of their capital accounts severely hurt the output share of manufacturing industry. First, we empirically establish a causal link from capital flows to local overvaluations. According to the two-way error component model which controls for the full set of country and time fixed effects, a surge in capital flows by one standard deviation is associated with an overvaluation of 1.67 percent. To address the possible endogeneity between capital flows and real exchange rate, we run two-variate first-order panel vector autoregressive model since the feedback effects from overvaluation to net financial inflows might introduce a bias into the fixed effect estimation. When we isolate the effect of positive capital inflow shock of one standard deviation by the Cholesky decomposition, we find that it is statistically significantly associated with an immediate overvaluation in real terms with 95 percent confidence level. Then we construct our baseline regression model. Applying the second generation estimators allowing for cross-section dependency (Augmented Mean Group and Common Correlated Effects Mean Group), we run a panel data regression model based on a sample of 39 developing countries in Latin America, Sub-Saharan Africa, East Asia, North America, and Europe from 1960 to 2017. We find that an overvaluation of 50 percent which corresponds approximately to one and half standard deviations is associated with a contraction of manufacturing output share as high as 1,25 percent over the five year period. With the turn of new century, the developing countries also experienced a massive deindustrialization by shedding manufacturing value-added as large as 1.24% of national income. Moreover, the evidence suggests that the relationship between real exchange misalignments and the manufacturing share in output might be nonlinear so that the manufacturing competencies which have been eroded by local currency overvaluations in real terms cannot simply be brought back during the undervaluation periods. We also show that the baseline regression results are robust to different data sets, alternative real exchange rate/deindustrialization measurements, and dynamic model specifications which allow us to treat the real exchange rate as endogenous variable to address any potential concern regarding the simultaneity bias. As a further robustness check on our findings, we empirically examine the effects of supply chain disruptions, inequality shocks, and institutional innovations on the path of industrialization in developing countries by running a panel vector autoregressive model. We found that deterioration in income distribution unequivocally harms the developing countries' bid for industrialization while better institutions proxied by an improvement regulatory quality invariably foster it. On the other hand, the effects of supply chain disruptions on the pace of industrialization follow a nonlinear path, showing the great resilience of local industries in absorbing imported input bottlenecks through intermediate input import substitution. We also provide evidence that backward participation into GVCs and regulatory quality do not mutually Granger-cause each other, and suggest that the well-established link from better governance to GVCs may be missing in the developing country case. Based on these empirical findings, the need for a comprehensive industrial policy along with a firm use of capital controls and macroprudential measures given a robust institutional framework comes out as the main policy implication of our work, and they are duly discussed in light of recent developments in the literature.
-
ÖgeArbitraj Fiyatlandırma Modeli(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997) Büyükkarcı, M. Faik ; Bolak, Mehmet ; 62277 ; İktisat ; EconomicsSermaye piyasalarının gelişme sürecinin devam etmesi dolayısıyla ülkemizde de yatırımcılar giderek daha fazla bilinçlenmekte ve yatırım yaparken çok çeşitli kriterleri gözönüne almak zorundadırlar. Çünkü piyasaları etkileyen faktörler çok fazladır ve bunların iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Bu çalışmada arbitraj fiyatlandırma modelini incelenmeye çalışılmıştır. Yeni bir model olan arbitraj fiyatlandırma modeli, menkul kıymet getirilerinin, çeşitli faktörlerden etkilendiğinden yola çıkan bir modeldir. Birinci bölümde yani giriş bölümünde, çalışmanın amacı ve yapılmak istenenler anlatılmıştır. İkinci bölümde, sermaye piyasası araçları yani yatırımlara konu olan enstrümanlardan bahsedilmiştir. Bu enstrümanların neler olduğu ve özelliklerinden bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde, portföy analizi konusu ele alınmıştır. Finansal varlıkların getirilen ve riskleri, riskin çeşitleri, geleneksel portföy yaklaşımı, modern portföy yaklaşımı ve portföy yönetimi konulan ele alınmıştır. Dördüncü bölümde, mekul kıymet fiyatlandırma modeli konusu üzerinde durulmuştur. Modelin varsayımları, pazar portföyü ve sermaye pazarı doğrusu, finansal varlık pazar doğrusu ve beta katsayıları konulan incelenmiştir. Beşinci bölümde, arbitraj fiyatlandırma modeli incelenmiştir. Arbitrajın tanımı, özellikleri, modelin varsayımları, getiriler ve betalar, modelin oluşturulması, finansal varlıkların sayılarının sonsuz ya da sınırlı olduğu durumlarda modelin incelenmesi, modelin daha önce yapılmış deneysel testleri, menkul kıymet fiyatlandırma modeli ile karşılaştırılması ve model yardımıyla portföy performansının ölçülmesi konulan incelenmiştir. Altıncı bölümde, yani uygulama bölümünde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem gören şirketler üzerinde modelin geçerli olup olmadığı test edilmeye çalışılmıştır. Uygulama çalışması iki bölümde yürütülmüştür. İlk bölümde seçilen hisse senetleri üzerinde makroekonomik faktörlerin açıklayıcı gücünün olup olmadığı araştırılmıştır. İkinci bölümde ise seçilen hisseler gruplara ayrılmış, bu gruplarda faktör analizi yapılmıştır. Faktör analizi sonrasında elde edilen faktör skorları ile o gruptaki hisseler arasında regresyon analizi yapılmıştır. Bu sayede hisse senedi getirilerini etkileyen faktörler bulunmaya çalışılmıştır. Yedinci bölümde, uygulama sonucunda elde edilen sonuçlar değerlendirilmeye çalışılmış ve önerilerde bulunulmuştur.
-
ÖgeArz-yönlü İktisat Ve Laffer Eğrisinin Türkiye Tahmini : 1982-2008(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Eriç, Gülçin Elif ; Selim, Raziye ; 239035 ; İktisat ; EconomicsVergi oranlarındaki değişikliklerin iktisadi faaliyetler üzerinde önemli etkileri olduğu bilinmektedir. Maliye literatüründe genel olarak, yüksek vergi oranlarının ekonomi üzerinde olumsuz etkiler yarattığı hususunda uzlaşıldığı görülmektedir. Vergi oranlarının düşürülmesine bağlı olarak çeşitli kanallarla uzun dönemde ekonominin büyüyeceği düşünülür. 1970'lerin iktisadi sorunlarına alternatif bir çözüm getirebilmek için ABD'de ortaya çıkan ve temelini vergi indirimlerinin oluşturduğu arz-yönlü iktisat politikası bir çok ülkede uygulanmıştır. 1974 yılında Amerikalı iktisatçı Arthur Laffer tarafından ortaya atılan ve arz-yönlü iktisadın en önemli konularından biri olan ?vergi indirimlerinin vergi gelirlerini arttıracağı? görüşü, bir diğer ifadeyle Laffer etkisi, halen tartışmalı konulardan biri olsa da, farklı dönemlerde farklı ekonomiler için test edilmiş ve genel olarak Laffer'in görüşlerini destekleyici sonuçlara ulaşılmıştır. Bu tez çalışmasının amacı, eğer gerçekten bir Laffer eğrisi söz konusuysa, Türkiye'nin 1982-2008 dönemine ait Laffer eğrisinin tahmin edilmesidir. Literatürdeki diğer çalışmalardan farklı olarak, hem tüm vergi gelirleri toplamı için hem de diğer vergi türleri için Laffer eğrileri tahmin edilmiştir. Bu çalışmada Türkiye'nin vergi gelirleri ve vergi oranları arasındaki ilişki, 1982 yılından sonraki dönem için incelenmiştir. 1982 yılının seçilmesinin nedeni, 1980 sonrasının iktisadi yapıdaki değişikliklere paralel olarak vergi sisteminde de kapsamlı değişikliklerin yapıldığı bir dönem olmasıdır. 1980'lerde başta ABD olmak üzere pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede gündemde olan marjinal vergi oranlarının indirilmesi, kamu harcamalarının azaltılması, yasal-kurumsal serbestleşme ve özelleştirme gibi iktisat politikaları akademik ve politik çevrelerde tartışılan önemli konular arasında yer almıştır. 24 Ocak 1980 İstikrar Programında alınan kararlar ile Türkiye'nin iktisadi yapısında çok ciddi dönüşümler yaşanmıştır. Burada esasen vergi politikasına ilişkin kararlar mevcut olmasa bile, iktisadi anlamda yaşanan bu dönüşüm, maliye politikasını da etkilemiş ve maliye politikası araçları da bu değişim doğrultusunda arz yönlü iktisat anlayışı çerçevesinde kullanılmıştır. Bu dönem sonrasında Türkiye'nin vergi politikasında köklü değişikliklere gidildiği görülmektedir. Vergi indirimleri tüm dünyada uygulandığı gibi Türkiye'de de hem dolaylı hem de dolaysız vergiler bazında bir maliye politikası aracı olarak kullanılmaktadır. Çalışmada kullanılan veriler, Maliye Bakanlığı'nın çeşitli vergi istatistiklerinden elde edilmiştir. Laffer eğrisinin tahmininde Beenstock'un İngiltere'nin Laffer eğrisini tahmin etmek için kurduğu model kullanılmıştır. Modelin çözümünde En Küçük Kareler Yöntemi'nden yararlanılmıştır. Sonuçta, teorik olarak Laffer eğrisinin varlığından söz edilse bile, Türk Vergi Sistemi'ndeki gelişmelere bakıldığında Laffer'in kurmuş olduğu hipotezi destekleyecek sonuçlara ulaşılamadığı söylenebilir.
-
ÖgeAvrupa Topluluğu Ortak Tarım Politikasının Türk Tarımına Etkileri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997) Aktuğ, Hüseyin ; Özkale, Lerzan ; 64224 ; İktisat ; EconomicsAvrupa Topluluğu Ortak Tarım politikasının Türk tarımına etkileri konulu bu tez üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, Ortak taran politikası ve bileşenlerini incelemektedir. Ortak tarım politikası incelenirken asıl olarak, politikanın refah etkileri ve bunun kesimler üzerindeki dağılımına önem verilmiştir. Bu da, tezi, aynı konulu diğer çalışmalardan önemli ölçüde farklılaştırmaktadır. Birinci bölümün son kısmı, topluluk ortak tarım politikasından ayrılan ve farklılaşan, ortak balıkçılık politikasına ayrılmıştır. İkinci bölüm; Türkiye'de tarımsal gelişmenin tarihini inceleyerek başlamaktadır. Gelişimleri 1946lardan itibaren incelenmeye başlanan tarımsal göstergeler, 1980'li yıllardan sonra ayrıntılandırılmış ve genel politika bileşenleri içinde, bu bileşenler ile sebep sonuç ilişkileri gözlenmiştir. Bu noktada bizim için önemli olan tarımsal politikalar ile onların bir sonucu olması gerekli tarımsal göstergeler arasındaki ilişkidir. Tarımsal politikalar gerçekten göstergelerin belirleyicisi olabilmekte midir? Üçüncü bölüm, tüm dünya ekonomisinin gelecekteki en önemli yönlendiricisi olacak GATT Uruguay Round'u, Türk tarımı ve Ortak Tarım politikası açısından inceleyip sonuçlan, anlaşmanın muhtemel etkileri ile karşılaştırmaktadır. Tezin son kısmında ekler bölümü yer almaktadır. Ekler bölümünde AT-Türkiye ilişkilerini düzenleyen anlaşmaların tarım ile ilgili hükümleri, FEOGA ve bir tarım ürünleri terminolojisi yer almaktadır.
-
ÖgeBirinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı İmparatorluğu’nda Finansmanı Ve Savaşan Diğer Devletlerle Karşılaştırılması(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Akıncı, Emre ; Tokdemir, Ertuğrul ; İktisat ; EconomicsBirinci Dünya Savaşı, günümüze kadar süren dünya düzeninin oluşmasında çok önemli bir rol oynayan; ülke sınırlarının çizilmesini ve hatta birçok devletin ortaya çıkmasını sağlayan en önemli etkenlerdendir. Bu çalışmada, iktisadi bir bakış açısı ile aşağıdaki konular incelenmiştir: ?Ekonomik bir unsur olarak savaş, Osmanlı İmparatorluğu'nun ve diğer bazı devletlerin savaşı finansmanı, halkın iaşesi ile halkların refah düzeylerindeki dramatik düşüşler, finansal kaynaklar, savaş ekonomisi ve sonuca olan etkisi.? Aynı zamanda, sayısal veriler ile ülkelerin durumları karşılaştırılmıştır.
-
ÖgeA Decomposition Analysis Of Labor Force Participation Trends In Turkey: 1988-2006(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Değirmenci, Serkan ; İlkkaracan, İpek ; 239034 ; İktisat ; EconomicsSon yirmi yıllık dönemde Türkiye'de işgücüne katılım oranı sürekli azalan bir eğilim izlemiştir. İşgücü piyasasının genel ortalama oranı düşmekteyken, kır-kent veya erkek-kadın gibi farklı nüfus grupları arasında katılım dinamiklerinde önemli farklılıklar vardır. Türk işgücü piyasası önemli ölçüde kadınlarınkinden yüksek erkek işgücüne katılım oranları ve kentsel kesimden yüksek kırsal kesim işgücüne katılım oranları ile karakterize olmuştur. Bu çalışma Türkiye'deki farklı nüfus grupları için 1988-2006 periyodunda işgücüne katılımın belirleyicilerindeki değişimleri araştırmaktadır. Ampirik analizlerde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yapılan 1988, 2000 ve 2006 Hanehalkı İşgücü Anketlerinin mikro verileri kullanılmaktadır. İlk olarak, logit regresyon modelleri ile çalışma çağı nüfusunun işgücüne katılımını etkileyen faktörler tespit edilmektedir. Daha sonra, ampirik analizlerle, kentsel kesim erkek ve kadın alt örneklemlerine odaklanılmakta ve 1988-2006 periyodunda bu alt örneklemler arasındaki işgücüne katılım olasılıkları farklılaşmalarının kaynaklarına ulaşılmaya çalışılmaktadır. Bu farklılaşmaları araştırmak için lineer olmayan bir ayrıştırma analizi kullanılmaktadır. Logit regresyon tahminleri göstermektedir ki yaş, eğitim düzeyi, medeni durum, hanehalkı reisi olma, hanede 14 yaşından küçük çocuğun varlığı ve hanehalkı büyüklüğü gibi faktörler bütün çalışma çağı nüfusunun işgücüne katılımının anlamlı belirleyicileridir. Bu faktörlerin marjinal etkileri ne var ki, kentsel kesim erkek ve kadınları için oldukça farklılaşmaktadır. Bu belirleyicilerin etkileri zaman içinde değişmektedir. Ayrıştırma analizlerinin sonuçlarına göre, kentsel kesim erkek ve kadınları arasındaki işgücüne katılım olasılıklarındaki farkın zamanla azaldığını buluyoruz. Cinsiyete dayalı katılım farkının daralmasında, kadınların işgücüne katılma olasılıklarındaki artışın yanında, erkeklerin katılma olasılıklarındaki düşüş oldukça etkili olmuştur. Ayrıştırma analizi gösteriyor ki modelimize dâhil ettiğimiz açıklayıcı değişkenlerdeki (yani gözlemlenebilen ve ölçülebilen faktörlerdeki) değişimler, 1988-2006 periyodunda işgücüne katılım eğilimlerindeki gözlemlenen değişimlerin sadece kısıtlı bir açıklamasını sağlıyor. Zaman içinde işgücüne katılım eğilimlerindeki değişimin önemli bir bölümünün katsayılardaki değişim yani ?açıklanamayan? kısımdan dolayı olduğunu buluyoruz.
-
ÖgeDogrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Ekonomik Büyüme İlişkisi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Güvercin, Deniz ; Ülengin, Burç ; İktisat ; EconomicsBu çalısma; dogrudan yabancı sermaye yatırımlarının ekonomik büyümeyi etkileyebilmesi ve büyüme üzerinde uzun dönemli etkilere sahip olabilmesi için ülkenin iyi kurumlara sahip olması gerektigini öne sürmektedir. yi kurumlara sahip ülkeler derken mülkiyet haklarının korundugu ( fikri mülkiyet hakları dahl), düsük rüsvet ve suç oranlarına sahip, bireylerin politik elit (güç) tabaka tarafından demokratik haklardan ve bireylerin ekonomik faaliyetleri sonucu elde ettikleri özel faydalarından uzaklastırılamadıgı, toplumsal organizasyon yapısı ekonomik anlamda yenilik ve gelisime açık ülkelerden bahsetmekteyiz. Diger bir deyisle bireylerin faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkan özel kazançlarla, sosyal kazançlar arasındaki farkın açılmamasını saglayan iyi kurumlara sahip ülkelerde dogrudan yabancı sermaye yatırımlarının bir defaya özgü gelir artısından daha çok uzun dönem büyüme artıslarını saglayacagını düsünmekteyiz. Vurguladıgımız bu noktayı ispat etmek için literatürde farklı kurumsal yapıya sahip oldugu gösterilen Botswana ve Ghana ile SSCB rejiminin yıkılması ile serbest piyasa ekonomisine geçen, bagımsızlıgını ilan etmis ülkeler örneklem olarak alınmıstır. Botswana `nın Ghana'ya göre çok iyi kurumlara sahip oldugu literatürde gösterilmistir. Bununla birlikte SSCB'nin yıkılmasını izleyen süreç boyunca dagılan ülkelerin farklı politika ve kurumlara sahip olacakları düsünülmüstür. Kazakistan ve Kırgizistan iyi kurumlara sahip, Tacikistanın ve Türkmenistan'ın kötü kurumlara sahip oldugu sonucuna Kauffman endeksi sayesinde ulasılmıstır. Bu yüzden; tez'de öne sürülen dogrudan yabancı sermaye yatırımları ekonomik büyümeyi iyi kurumlara sahip ülkelerde uzun dönemde artıracaktır fikrinin dogrulugunu ispatlamak için farklı kurumlara sahip ülkeler için dogrudan yabancı sermaye yatırımı ekonomik büyüme iliskisini Toda- Yamamato nedensellik testi yardımı ile test ettik. Sonuçlar, iddianın bu ülke ve ülke grupları için geçerli oldugunu dogrudan yabancı sermaye yatırımı ve ekonomik büyüme arasındaki iliskinin iyi kurumlara sahip Botswana'da, Kazakistan ve Kırgizistan'da anlamlı, kötü kurumlara sahip Ghana, Tacikistan ve Türkmenistan'da anlamsız oldugunu ortaya koymustur.
-
ÖgeDoğal Gaz Piyasasında Gelecekteki Fiyatlar Ve Depolamaya İlişkin Bir Ekonometrik Model(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012) Yakan, Tolga ; Ecer, Sencer ; İktisat ; EconomicsTez kapsamında, gelecekteki doğal gaz fiyatları ile bu günkü spot fiyatlar arasındaki fark `Depolama Teori'si ışığında ekonometrik olarak modellenmiştir. Bu çerçevede fiyat farkı, depolama maliyeti, nominal faizler, risk primi ve depolama kazancının bir fonksiyonu olarak oluşturulmuştur. Literatürdeki ekonometrik kestirimlerden farklı olarak; temel model içerisindeki risk primi ve depolama kazancı ayrı modeller ile tahmin edilmeye çalışılmış, ayrıca depolama teorisinin gerektirdiği tüm değişkenler model içerisinde yer almıştır. Depolama kazancı, fiyat şokları, fiyat dalgalanmaları ve depolama miktarının şokları ile temsil edilmiştir. Depolama kazancı modeli bağlamında, depolama miktarındaki değişimlerin etkisi depolama kazancının modellenmesinde düşünülen depolama miktarının şokları üzerinden okunmaya çalışılmıştır. Model kestirimine bağlı olarak ortaya çıkan bulgular `Depolama Teori'sinin tahminlerini doğrulamakta; aynı zamanda gelecekteki fiyatları tahmin edebilecek katsayılar sunmaktadır. Özelde ise, gelecekteki ile bugünkü fiyatlar arasındaki fark depolama kapasitesini temsil eden depolama şokları değişkeni ile artmaktadır. Bu sonuç özellikle çok yüksek depolama kapasitesi olan durumlarda spekülatif davranışlar olabileceğine işaret etmektedir.
-
ÖgeDoğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Ekonomik Büyüme İlişkisi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Güvercin, Deniz ; Ülengin, Burç ; 206886 ; İktisat ; EconomicsBu çalısma; dogrudan yabancı sermaye yatırımlarının ekonomik büyümeyi etkileyebilmesi ve büyüme üzerinde uzun dönemli etkilere sahip olabilmesi için ülkenin iyi kurumlara sahip olması gerektigini öne sürmektedir. yi kurumlara sahip ülkeler derken mülkiyet haklarının korundugu ( fikri mülkiyet hakları dahl), düsük rüsvet ve suç oranlarına sahip, bireylerin politik elit (güç) tabaka tarafından demokratik haklardan ve bireylerin ekonomik faaliyetleri sonucu elde ettikleri özel faydalarından uzaklastırılamadıgı, toplumsal organizasyon yapısı ekonomik anlamda yenilik ve gelisime açık ülkelerden bahsetmekteyiz. Diger bir deyisle bireylerin faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkan özel kazançlarla, sosyal kazançlar arasındaki farkın açılmamasını saglayan iyi kurumlara sahip ülkelerde dogrudan yabancı sermaye yatırımlarının bir defaya özgü gelir artısından daha çok uzun dönem büyüme artıslarını saglayacagını düsünmekteyiz. Vurguladıgımız bu noktayı ispat etmek için literatürde farklı kurumsal yapıya sahip oldugu gösterilen Botswana ve Ghana ile SSCB rejiminin yıkılması ile serbest piyasa ekonomisine geçen, bagımsızlıgını ilan etmis ülkeler örneklem olarak alınmıstır. Botswana `nın Ghana'ya göre çok iyi kurumlara sahip oldugu literatürde gösterilmistir. Bununla birlikte SSCB'nin yıkılmasını izleyen süreç boyunca dagılan ülkelerin farklı politika ve kurumlara sahip olacakları düsünülmüstür. Kazakistan ve Kırgizistan iyi kurumlara sahip, Tacikistanın ve Türkmenistan'ın kötü kurumlara sahip oldugu sonucuna Kauffman endeksi sayesinde ulasılmıstır. Bu yüzden; tez'de öne sürülen dogrudan yabancı sermaye yatırımları ekonomik büyümeyi iyi kurumlara sahip ülkelerde uzun dönemde artıracaktır fikrinin dogrulugunu ispatlamak için farklı kurumlara sahip ülkeler için dogrudan yabancı sermaye yatırımı ekonomik büyüme iliskisini Toda- Yamamato nedensellik testi yardımı ile test ettik. Sonuçlar, iddianın bu ülke ve ülke grupları için geçerli oldugunu dogrudan yabancı sermaye yatırımı ve ekonomik büyüme arasındaki iliskinin iyi kurumlara sahip Botswana'da, Kazakistan ve Kırgizistan'da anlamlı, kötü kurumlara sahip Ghana, Tacikistan ve Türkmenistan'da anlamsız oldugunu ortaya koymustur.
-
ÖgeDoğrudan yabancı sermeye yatırımlarının Türkiye'nin iktisadi büyümesi üzerindeki etkisi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010) Solak, Zenep ; İlkkaracan, İpek ; İktisat ; Economics
-
ÖgeDöviz Kuru Rejimi Tercihinin Döviz Krizlerindeki Rolü(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011) Özşahin, Selçuk ; Aşıcı, Ahmet Atıl ; 286619 ; İktisat ; EconomicsÜlkelerin farklı özelliklerinin döviz kuru rejimi tercihlerine etkisini anlamak için kapsamlı bir literatür gelişmiştir. Finansal, ticari ve politik unsurların kur rejimi tercihi üzerinde etkisi olmaktadır. Döviz kuru rejimi tercihi aynı zamanda çok boyutludur; farklı etkenler bir araya gelerek ülkelerin rejim tercihlerini belirlemektedir. Bu nedenle, karakteristikleri farklı olan ülkelerde, benzer konularda aynı rejim politikası farklı sonuçlar üretebilir. Döviz kuru rejimi tercihinin dışsal olarak görülmesinin ve rejimlerin bazı hedefleri gözeterek ama ülkelerin başka özelliklerinin etkilerini dikkate almadan uygulanmalarının sonuçları döviz krizleri olabilmektedir. Döviz krizleri literatüründe döviz kuru rejimi geliştirilen modellerin bir unsuru olmuş, krizler üzerindeki bazı etkileri tespit edilmiştir. Bu çalışmada ise 1970 sonrasında ve 2007 yılına kadar olan dönemde yaşanan krizlerde döviz kuru rejimi tercihinin rolünün ne olmuş olduğu ampirik olarak araştırılmaktadır. Döviz krizlerinin ve döviz kuru rejimi tercihinin doğrusal olmayan ve çok boyutlu karakterleri dikkate alınarak, parametrik olmayan bir yöntem olan, Sınıflandırma ve Regresyon Ağaçları kullanılmıştır (Breiman ve diğ. 1984). Rejim sınıflandırmaları Reinhart ve Rogoff (2004) de facto sınıflandırma verilerine dayanmaktadır. Kriz dönemleri bir döviz piyasası baskı endeksi ile (Eichengreen ve diğ. 1995) ile tespit edilmiştir. Önce kriz olmayan dönemlerde kur rejimi tercihinin ülke özelliklerine göre ne şekilde oluştuğu belirlenmiş, sonra, kriz dönemleri örnekleminde aynı özelliklere sahip ülkelerin farklı rejim tercihlerinde bulunup bulunmadığı araştırılmıştır. Sonuçlar kriz yaşayan ülkelerin kur rejimi tercihlerinin kendileri ile aynı özelliklere sahip olmalarına rağmen kriz yaşamamış ülkelerden ayrışacağı hipotezini desteklemektedir.
-
ÖgeDöviz Kuru Riski Yönetimi: Türk Bankacılık Sektöründe Bir Uygulama(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Durak, Arzu ; Ülengin, Burç ; İktisat ; EconomicsBu çalışmada, Türk Bankacılık sektöründe döviz riski yönetimi için `Riske Maruz Değer' yöntemi kullanılarak farklı senaryolar altında analizler yapılmıştır. Döviz varlıklarından oluşan hipotetik bir portföy seçilerek, Riske Maruz Değer yöntemleri arasında en yaygın kullanıma sahip olan Delta- Normal yöntemi ile hesaplamalar yapılmıştır. Aynı zamanda stres testleri ve farklı korelasyon faktörlerinin etkileri ile model geliştirilmiştir. Analizlerde kullanılan veri seti normal koşullar olarak ele alınan dönemi için 2005-2007 günlük döviz satış kurlarından, kriz koşulları için ise 2008 ikinci yarıyıl günlük döviz satış kurlarından oluşmaktadır. İki farklı senaryo altında farklı varlık dağılımları ile RMD hesaplamaları yapılmıştır. Uygulamalar ile ulaşılan birinci senaryo sonuçlarına göre, bankalar portföylerindeki USD ağırlıklarını azaltarak EURO ağırlıklarını arttırırlarsa normal piyasa ve kriz piyasası koşullarında RMD rakamını azaltmak mümkün olmuştur. İkinci senaryo altında yapılan analiz sonuçları ise USD yerine JPY, GBP ve CHF tutmanın RMD rakamını normal ve kriz piyasası koşullarında sürekli arttırdığını göstermiştir.
-
ÖgeEffects Of A Quality Differentiation Among Downstream Firms Due To An Upstream Quality Investment(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010) Seçgin, Buğra ; Orbay, Zeki ; 264401 ; İktisat ; EconomicsTedarikçi firmanın yaptığı kalite yatırımı sonucu, üretici firmaların kalite farklılaşmasının etkilerini inceledik. Bir tedarikçi firma, iki üreticiye yarı mamül sağlamaktadır. Üreticilerin kalite verimlilikleri farklıdır, ve tedarikçinin yapacağı bir kalite yatırımı, üreticiler arasında bir kalite farklılaşması yaratır. Bu kalite farklılaşmasının derecesi, düşük kaliteli firmanın kalitesinin rakibi üzerindeki etkilerini belirlemekte önemlidir. Bu etkiler, eğer kaydadeğer bir farklılaşma varsa pozitiftir. Kalite verimlilikleri yakın ise, firmalar neredeyse aynı şekilde davranır ve bu durumda düşük kaliteli firmanın kalitesindeki bir artış rakip firmayı negatif etkiler. Ayrıca, yatırım maliyetlerindeki artış, kaydadeğer bir kalite farklılaşması olduğunda, düşük kaliteli üreticinin yararına olduğu halde, yüksek kaliteye sahip üreticiyi her zaman olumsuz etkiler. Ek olarak, farklı zamanlamaların etkilerini araştırdık. İlk hareket etmek, yüksek kaliteli şirkete rakibini piyasanın dışında bırakma şansı verir.
-
ÖgeEksik Bilgi Altında Stratejik Dış Ticaret Politikaları ve Çevre(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Aytaşkın, Şule ; Zeki Orbay, Benan ; İktisat ; EconomicsBu çalısmada amaç; gelismekte olan yerel bir ülkenin (Güney) ithalat tarifesi ve emisyon vergisini birinci asamada açıkladıgı ve gelismis bir ülkeden (Kuzey) yabancı bir firmanın üretimini nerede gerçeklestirecegine ikinci asamada karar verdigi, iki asamalı oyun-kuramsal bir model kurarak, optimum dıs ticaret ve çevre politikalarını incelemektir. Yabancı firma, kendi ülkesinde kalıp Güney'e ihracat yapabilir veya dogrudan yabancı yatırım (DYY) yaparak üretimini Güney'de gerçeklestirebilir. Yerli firmanın marjinal maliyeti herkes tarafından bilinmekte, ancak yabancı firma düsük maliyetli veya yüksek maliyetli teknolojiye sahip olabilmektedir. Bu model çözümlenerek, sadece kirliligin gelismekte olan ülkeye marjinal zararı yeterince küçük ise, kirlilik yogun endüstrilerde DYY'ın yerel ülkede refah kazançları ile sonuçlanacagı gözlenir. Fakat, kirliligin marjinal zararı yüksek ise, o zaman yerel rekabet uluslar arası rekabete nazaran refah kayıpları ile sonuçlanır. Ayrıca bulunmustur ki, yabancı firmanın teknolojisi hakkında eksik bilgi varsa refah kayıpları daha büyük olabilir.
-
ÖgeEndüstri İçi Ticarette Stratejik Teknoloji Transferi Politikaları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010) Karaman, Kemal ; Kayalıca, M. Özgür ; 253845 ; İktisat ; EconomicsFirmaların piyasalarda rekabet edebilmesi için uygun maliyetlerle üretim yapması gerekir. Üretim maliyetleri yüksek olan firma rekabet gücünü arttırmak için daha düşük maliyetli daha etkin teknolojiyi elde etmeye çalışır. Daha etkin teknoloji elde etmenin en yaygın yollarından biri teknolojiyi transfer etmektir. Bu çalışma, iki ülke-iki firmalı bir modelde teknoloji transferini konu almaktadır. Bu çalışmanın amacı, teknoloji transferinin gerçekleştiği ve gerçekleşmediği durumlarda firmaların üretim politikaları ile hükümetlerin uygulayacakları değişik teşvik politikalarını incelemektir. Özel olarak, ülke hükümetlerinin firmalarına verecekleri teşvikleri belirlerken işbirliği yapmadığı durum ve işbirliği halinde teşvik politikası oluşturdukları durumlar incelenmiştir. Teknoloji transferi ise sabit ve üretim miktarına bağlı teknoloji transfer ücreti olduğu durumlar için incelenmiştir. Çalışmamızda, diğer birçok bulgu ile birlikte sabit teknoloji transfer ücreti olması halinde teknolojisini transfer edecek firmanın aldığı teşvik miktarının artmasının teknoloji transferi yapılmasını zorlaştırdığı, teknoloji transfer edecek firmanın aldığı teşvik miktarının artmasının ise teknoloji transferini kolaylaştırdığı belirlenmiştir. Ülke hükümetlerinin işbirliği halinde tek bir teşvik miktarı belirlediği durumlarda; üretim miktarına bağlı teknoloji transferi ücreti olduğunda hükümetlerin belirleyeceği teşvik miktarı sabit teknoloji transferi ücreti olduğu durumda belirleyecekleri teşvik miktarından daha büyük olmakta, teknoloji transferi olmadığında belirlenen teşvik miktarı ise diğer politikalarla belirlenen teşvik miktarlarından daha az olmaktadır.
-
ÖgeEnflasyon Hedeflemesi : Ekonometrik Bir İnceleme(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Zeybek, Ömer ; Ülengin, Burç ; İktisat ; EconomicsGünümüzde enflasyon hedeflemesi politikası, kronik enflasyonist etkilerin kırılması ve uzun dönemde saglıklı büyümeye izin verecek bir enflasyon oranına ulasılması amacıyla bir çok merkez bankası tarafından basarıyla yürütülmektedir. Ancak enflasyon hedeflemesi politikası uygulanırken politika araçlarının ne ölçüde kontrol edilebilir oldugu önemli bir sorundur. Ayırca enflasyon hedeflemesi politikası, aslında enflasyon tahmini hedeflemesi politikası oldugundan, merkez bankalarının enflasyon tahmini için tutarlı ekonometrik modeller kullanması gerekmektedir.. Bu çalısmada, Johansen tipi esbütünlesme analizi yöntemin ile kurulan Vektör Hata Düzeltme Modellerine konan kısıtlarla Türkiye için 1987 ? 2005 dönemi için Enflasyonun belirleyicisi oldugu düsünülen degiskenlerin dıssal yani kontrol edilebilir olup olmadıkları arastırılmıstır. Yapılan analiz sonucunda Türkiye için para arzı ve bono faizleri içsel yani kontrol edilemez çıkmıstır. Buna göre merkez bankası bu büyüklükleri hedefleme yaparken kullanırsa, hedeflerini tutturmada zorlanacaktır çünkü bu büyüklükler diger bir çok degiskenden etkilenerek olusmaktadır. Analiz sonucunda oldukça anlamlı olarak kur degiskenleri dıssal çıkmıstır.
-
ÖgeFarklı yapılarda işbirlikçive rekabetçi Ar&Ge altında optimal çevre politikası(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Umur, İlker ; Kayalıca, Özgür ; İktisat ; EconomicsBu arastirma optimal çevre politikasi yönetimini farkli pazar yapilarinda, Cournot ve Bertrand, teknolojik tasma ve ürün farklilasmasinin oldugu isbirlikçi ve rekabetçi çevresel Arastirma ve Gelistirme (Ar-Ge) altinda analiz etmektedir. Emisyon yogunlugunu azaltici Ar-Ge ve farklilastirilmis ürünün söz konusu oldugu duopol durumunda üç asamali teorik oyun teorisi dikkate alinmistir. Birinci asamada hükümet emisyon vergisi ve Ar-Ge sübvansiyonu belirler. Ikinci asamada firmalar emisyon vergisini ve Ar-Ge sübvansiyonunu veri alip eszamanli olarak Ar-Ge seviyelerini belirler. Üçüncü asamada ise iki durum analiz edilmektedir. Birinci durumda Cournot rekabeti altinda firmalar diger her seyi veri olarak alip üretim seviyelerini kararlastirir. Bununla beraber, ikinci durumda ise Bertrand rekabeti altinda firmalar diger her seyi veri olarak alip fiyat seviyelerini kararlastirir.. Her iki pazar yapisinda emisyon vergisinin marjinal hasardan az oldugu gösterilmistir. Bununla birlikte, ürün farklilasmasi yeterli derecede az oldugunda emisyon vergisi Bertrand rekabetinde marjinal hasara esitlenmektedir. Ar-Ge sübvansiyonu konusuna gelince, fiyat rekabetinde sübvansiyon her zaman pozitiftir. Miktar rekabetinde ise sübvansiyon ürün farklilasmasina ve teknolojik tasmaya dayanmaktadir; isbirlikçi Ar-Ge altinda sübvansiyon daima pozitiftir. Rekabetçi Ar- Ge ortaminda eger ürün farklilasmasi parametresi yeterince yüksek ve teknolojik tasma yeteri kadar düsükse, optimal sübvansiyon negatif olabilir. Aksi takdirde optimal sübvans iyon pozitiftir.
-
ÖgeFinancial resilience of conventional versus participation banking: Evidence from macro stress testing approach and risk spillovers analysis(Graduate School, 2022-06-10) Atan, Huzeyfe Zahit ; Aydemir, Resul ; 412152002 ; EconomicsIslamic banking, which provides an alternative to the traditional banking system through the principals of interest-free finance, has risen in global markets over the last 20 years and is already present in many countries. Rising consumer demand for Islamic-law-based products and services has propelled Islamic banking to the forefront of the global economy during this period. Another factor that may appeal to investors is the approach Islamic banking manages financial risks. Several studies that showed, during the 2008 global recession, Islamic banks outperformed their conventional counterparts suggesting that the Islamic banking system may be a safe haven for global risk spillovers. In that regard, several studies have been performed to compare and contrast conventional and Islamic banking. In light to these advances in Islamic banking, this dissertation is made up of three chapters that compare Islamic and conventional banks on a worldwide scale as well as in the context of Turkey. In the first chapter, we examine how equity returns of conventional and Islamic banks are affected by shocks to major financial indices using the multivariate quantile autoregression technique. We analyze the resilience of the dual banking systems to financial risk spillovers at the global and regional levels based on data from 16 countries for the period between 2008-2018. The primary goal of this research is to see if there is a link between key financial indices and bank stock prices, as well as to compare conventional and Islamic banks in this regard. Recent research has found that bank stock price is linked to banks' overall performance. In this regard, bank stock performance is critical in terms of providing information about the bank's overall success. The findings of the first chapter show that there is no substantial difference in sensitivity to financial shocks between Islamic and conventional banks at the global and regional levels. As a result, this conclusion may suggest that Islamic markets have lost their safe haven status over interest-based financial systems since the 2008 financial crisis. Moreover, in contrast to earlier reports on Islamic banking competitiveness that argue that double layers of Shariah systems may generate heterogeneity across countries, our results reveal that the effects of individual shocks to Islamic banks are homogeneous in the Gulf, MENA, and Asian countries. This uniformity may be attributable, among other things, to recent advancements in Islamic financial principles and standards released by AAOIFI and IFSB. Second chapter extends the data timeline in first chapter to investigate stability and risk characteristics of dual banking system using 170 banks from 14 emerging market countries with multivariate quantile regression technique for 2008-2020 period. The primary purpose of this chapter is to examine how bank-specific factors influence risk spreads on conventional and Islamic banks' stock price returns. For this purpose, we choose leverage ratio, capital adequacy ratio and market value as bank specific determinants. Our findings reveal that bank equity prices tend to be more sensitive to shocks in major financial indices as bank's leverage ratio increases for both Islamic and conventional banks. This result is important especially for Islamic banks as recent reports claim that recently developed instruments in Islamic financial system which have led to increases in the debt and leverage ratio, endangers stability of the Islamic banks as they are relatively more affected to financial risk spillovers. For bank size, the impact of financial shocks over bank equity returns increases with bank size for Islamic banks. The primary cause might be that when Islamic banks increase in size, credit risk management gets more complex owing to specific risk management requirements for different PLS transactions which may cause moral hazard and adverse selection concerns. However, we observe the impact of the financial shocks doesn't vary according to different bank size levels for conventinal banks. Last, our findings imply that when the capital adequacy ratio reduces for conventional banks, they become more vulnerable to financial shocks. Third chapter compares determinants of capital adequacy requirements for participation and conventional banks in Turkey employing an innovative stress test approach. We use two models for our analysis: an additive semi-parametric quantile regression model (Koenker 2010,2011) and a semi-parametric quantile panel model (Cai et al (2018). Also, with probability analyses, the likelihood of capital adequacy ratio being lower or greater than a given value is calculated based on values of explanatory factors in the context of various scenarios. The public debt ratio for conventional banks and the exchange rate for Islamic banks are the key drivers in establishing the capital adequacy ratio, according to the findings in the third chapter. Although unemployment has a positive marginal impact on the capital adequacy ratio in both Islamic and conventinal banks, the results imply that this positive impact is unaffected by the fluctuations in the unemployment rate. The semi-parametric panel quantile technique is used only for conventional banks, as there are very few banks for Islamic banks in our sample, and the determinants of capital adequacy ratio are explored while taking bank size into account. Banks improve their capital adequacy ratios regarding increases in the public debt ratio and interest rate as their size and capital adequacy grow
-
ÖgeFormel ve Enformel Bakım Arasındaki Ekonomik İlişki(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012) Çamaş, Halinur ; Ecer, Sencer ; 326683 ; iktisat ; EconomicsArtan yaşlı nüfusu ile birlikte yaşlı bakımı ve bakım sağlayan insanlara ilişkin sorunlar da artmaktadır. Bağımlılık derecesindeki artış uzun süreli bakım talebini arttırmakla birlikte yaşlı bakımı zor, kapsamlı ve pahalı bir hizmet olarak tanımlanmaktadır. Artan harcamaları kontrol altına alabilmek için söz konusu politika ve programlardan biri de enformel bakımın yaygınlaştırılmasına yönelik teşviklerdir. Bu tezde, SHARE (Survey of Health, Ageing and Retirement in Europe) araştırmasına ait 2005 ve 2007 dönemi panel verileri kullanarak, Avrupa ülkeleri için söz konusu iki bakım türü arasındaki ekonomik ilişki incelenerek birbirlerine ikame olarak kullanılıp kullanılamayacakları araştırılmaktadır. Panel probit modeli bakımı bulgularına göre, enformel bakımın yüksek bilgi ve beceri gerektiren hemşire formel bakımı ile tamamlayıcı ilişki içerisinde olduğu fakat, uzun süreli bakıma ihtiyaç duyan birey, neredeyse kendi başına hiçbir faaliyeti gerçekleştiremeyecek düzeye geldiğinde, bu ilişkinin ikame ilişkisine dönüştüğü sonucuna varılmaktadır. Mesela, yaşlı bireyin bitkisel hayata girmesi gibi tıbbı müdahalelerin çaresiz kaldığı durumlarda enformel bakım ve hemşire formel bakım tamamen birbirleri yerine kullanılabilmektedir. Bu sebeple, günümüzde yaşlılara yönelik enformel bakımı destekleyici politikaların sağlanan enformel bakım hizmetlerinin nitelikleri arasında herhangi bir ayrım yapmaksızın uygulanmasının yeterli faydayı sağlamayacağını göstermektedir. Bu sebeple; devlet, enformel bakım arzını arttırıcı politikalar yanında bu tezde odaklandığımız formel bakım türü olan hemşire arzını arttırıcı politikalar yürütmeli ve de aynı anda enformel bakım hizmetinin verilmesini sağlayacak destek ve eğitim hizmetlerini sağlamalıdır.