İktisat Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Çıkarma tarihi ile İktisat Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeFuture Ve Opsiyon Piyasaları Ve Hedging Amaçlı Uygulamalar(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1994) Yazıcıoğlu, Mert ; Albayrak, Cemil ; 30640 ; İktisat ; EconomicsBilindiği gibi finansal piyasalarda her gün değişik gelişmeler olmaktadır. Son 20 yıl içinde bu piyasaların en popüler gelişmesi hiç şüphesiz future ve buna bağlı olarak ortaya çıkan opsiyon piyasalarıdır. Finansal piyasalarda türev ürünler devrini açan ve son beş yıl içinde üst üste çeşitli türev ürünlerin ortaya çıkmasına neden olan future ve öpsiyonlar ülkemizde henüz iyi tanınmamaktadir. Gerek kişiler ve şirketler ve gerekse finansal kuruluşlar future ve opsiyon işlemlerinin sağladığı avantajlardan faydalanmamaktadır. Ülkemizde futureları tanıyanlar çok sınırlı kişilerdir. Ülkemizde 1986 yılında kurulan İstanbul Menkul Kıymetler Borsasi çok kısa bir zaman dilimi içinde çok büyük gelişme göstermiş ve Kasim 1993 içinde dünyanın en muteber 20 borsası içine girmiştir. Bu süre içinde borsa endeksi çok büyük bir atak göstermiş Kasım 1993 içinde 19000 seviyesine gelmiştir. Bu kısa süredeki büyük gelişme borsada gerek yatırımcılara gerek spekülatörlere büyük kazanç imkanı tanımıştır, insanlar borsa sayesinde kısa sürelerde paralarını ikiye katlama imkanı bulmuşlardır. Ancak özellikle 1991 yılındaki Körfez krizi ve bunun sonrasında ortaya çıkan ekonomik durum sonrasında borsa büyük bir durgunluğa girmiştir. Kendi yatırdıkları paraları kısa süreler içinde büyük karlar elde ederek geri almaya alışmış borsa spekülatörleri bu durgunluk karşısında kendilerine yeni bir kazanç yolu aramışlar ve ülkemizde bu yolla future işlemleri tanınmaya başlamıştır. Buyuk çoğunluğunu gerçek kişilerin oluşturduğu bu spekülatörler grubu futureların sağladığı büyük kaldıraçtan yararlanarak spekülasyona girmişlerdir. Dünyada da gerek spot ve gerekse future ve opsiyon işlemlerinin büyük çoğunluğu spekülatörler tarafından gerçekleştirilmektedir. Ancak bunun ötesinde futureların piyasalara getirdiği, ve finansman dünyasi açısından esas önemli olan future ve opsiyonların ve bunu müteakip diğer türev ürünlerin gerçek fonksiyonları hedging ve arbitrajtır. işte bu çalışmanın amacı, ülkemize genel anlamda yabancı olan bu ürünlerin tanıtılması, ancak bunun ötesinde future ve opsiyonların spekülasyon dışında nasıl kullanıldıklarının gösterilmesidir. Klasik 'ucuza al, pahalıya sat, karını realize et' düşüncesinin çok ötesinde bu yüksek hareket kabiliyeti olan bu tip finansal ürünlerle 1985 hatta 1990 sonrası pek çok. yeni ürün geliştirilmiştir. Bu çalışmanın gerçek amacı işte bu tip türev ürünlere futurelar ve öpsiyonlar sayesinde nasıl ulaşıldığının gösterilmesidir. 1 Çalışma sırasında bu tip ürünlerin ancak bir kısmına yer verilmiştir. Bunlar futurelardan doğan temel ürünlerdir. Bu türev ürünlerden de daha sonralan pek çok yeni ürün üretilmiştir. Ülkemizin finansal dünyasında çok daha fazla kullanılmaya açık bu ürünler yakın bir gelecekte herkesin ilgisini çeken hale geleceklerdir.
-
ÖgeKonjonktür Analizi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1994) Tanyılmaz, Kurtar ; Tokdemir, Ertuğrul ; 30659 ; İktisat ; EconomicsBilindiği gibi finansal piyasalarda her gün değişik gelişmeler olmaktadır. Son 20 yıl içinde bu piyasaların en popüler gelişmesi hiç şüphesiz future ve buna bağlı olarak ortaya çıkan opsiyon piyasalarıdır. Finansal piyasalarda türev ürünler devrini açan ve son beş yıl içinde üst üste çeşitli türev ürünlerin ortaya çıkmasına neden olan future ve öpsiyonlar ülkemizde henüz iyi tanınmamaktadir. Gerek kişiler ve şirketler ve gerekse finansal kuruluşlar future ve opsiyon işlemlerinin sağladığı avantajlardan faydalanmamaktadır. Ülkemizde futureları tanıyanlar çok sınırlı kişilerdir. Ülkemizde 1986 yılında kurulan İstanbul Menkul Kıymetler Borsasi çok kısa bir zaman dilimi içinde çok büyük gelişme göstermiş ve Kasim 1993 içinde dünyanın en muteber 20 borsası içine girmiştir. Bu süre içinde borsa endeksi çok büyük bir atak göstermiş Kasım 1993 içinde 19000 seviyesine gelmiştir. Bu kısa süredeki büyük gelişme borsada gerek yatırımcılara gerek spekülatörlere büyük kazanç imkanı tanımıştır, insanlar borsa sayesinde kısa sürelerde paralarını ikiye katlama imkanı bulmuşlardır. Ancak özellikle 1991 yılındaki Körfez krizi ve bunun sonrasında ortaya çıkan ekonomik durum sonrasında borsa büyük bir durgunluğa girmiştir. Kendi yatırdıkları paraları kısa süreler içinde büyük karlar elde ederek geri almaya alışmış borsa spekülatörleri bu durgunluk karşısında kendilerine yeni bir kazanç yolu aramışlar ve ülkemizde bu yolla future işlemleri tanınmaya başlamıştır. Buyuk çoğunluğunu gerçek kişilerin oluşturduğu bu spekülatörler grubu futureların sağladığı büyük kaldıraçtan yararlanarak spekülasyona girmişlerdir. Dünyada da gerek spot ve gerekse future ve opsiyon işlemlerinin büyük çoğunluğu spekülatörler tarafından gerçekleştirilmektedir. Ancak bunun ötesinde futureların piyasalara getirdiği, ve finansman dünyasi açısından esas önemli olan future ve opsiyonların ve bunu müteakip diğer türev ürünlerin gerçek fonksiyonları hedging ve arbitrajtır. işte bu çalışmanın amacı, ülkemize genel anlamda yabancı olan bu ürünlerin tanıtılması, ancak bunun ötesinde future ve opsiyonların spekülasyon dışında nasıl kullanıldıklarının gösterilmesidir. Klasik 'ucuza al, pahalıya sat, karını realize et' düşüncesinin çok ötesinde bu yüksek hareket kabiliyeti olan bu tip finansal ürünlerle 1985 hatta 1990 sonrası pek çok. yeni ürün geliştirilmiştir. Bu çalışmanın gerçek amacı işte bu tip türev ürünlere futurelar ve öpsiyonlar sayesinde nasıl ulaşıldığının gösterilmesidir. 1 Çalışma sırasında bu tip ürünlerin ancak bir kısmına yer verilmiştir. Bunlar futurelardan doğan temel ürünlerdir. Bu türev ürünlerden de daha sonralan pek çok yeni ürün üretilmiştir. Ülkemizin finansal dünyasında çok daha fazla kullanılmaya açık bu ürünler yakın bir gelecekte herkesin ilgisini çeken hale geleceklerdir.
-
ÖgeHolding İşletmelerin Finansal Açıdan Değerlendirilmesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1994) Akyüz, Esra ; Berk, Niyazi ; 36641 ; İktisat ; EconomicsUlusal ve uluslararası ekonomik yapıdaki hızlı değişimler, günümüzün yoğun rekabet ortamında, varlıklarını devam ettirmek isteyen işletmelerin büyümelerini zorunlu kılmıştır. Bu büyüme çeşitli şekillerde olmaktadır, şirketlerin büyümesini sağlayan yollardan ülkemizde en çok rastlanılanı ise holdingleşmedir. Bu çalışmada; yapısal nitelikleri ve mali yapıları gereci dişer işletmelerden farklılıklaeı sahip olan holding şirketler ve konsolide finansal tablolar yoluyla yapılacak değerlendirmenin gerekliliği, bu tabloların hazırlanması ve de analizi incelenecektir. öncelikle çeşitli yönleriyle holdingler konusu ele alınmış, dünyadaki ve Türkiye'deki tarihsel gelişimi incelenmiştir. ikinci bölümde bir grubun bütününün, finansal durumu ve faaliyet sonuçları hakkında fikir veren tek araç olan konsolide finansal tabloların oluşturulması üzerinde durulmuştur. üçüncü bölümde de çeşitli çıkar gruplarına yönelik olarak yapılan konsolide finansal tabloların analizi yer almaktadır. Son aşamada ise kuramsal açıklamaların daha iyi anlaşılabilmesi için bir uygulama yapılması uygun görülmüştür.
-
ÖgeGümrük Birliği'nin Türk otomotiv sanayiine olası etkileri( 1995) Gökozan, Banu ; Yentürk, Nurhan ; İktisatThe Industry has gained a dynamism since 1984, with diminshed import restrictions and new foreign investments such as Toyota. Automotive industry; which has provided labor to 100.000 in ite main and backing-up small industries and had shown a rapid development between 1987 - 1992 whit almost 12.5 percent, is facing several different problems due to its structure and conjuncture. Applying protective policies on the Turkish automotive industry, caused delay for the integration whit the international markets. The high input costs, the low quality of products, and the high taxes and fund applied to the sales were the basic disadvantages that has decreased the chance of it in the international markets. The automotive industry passed through three major transformation between 1910 - 1990. Starting from 1910's, the serial production that has been started by Ford Company in USA, has spread all over the world. In the initial period before the fordist mass production, there was an excess of small scale producers. The trend towards oligopolization, first developed in the USA, became an important phenomenon in the 1920s. Following the Great War, European producers started being effective in the world market by applying mass production due to product differences. After that, in 1970's Japaneese had success of being the first in the world's automotive industry by their plain production understandings. Japan had great success on the cost and qualitiy straregy. In the international automotive industry con petition, Japanesse cars have got the fiirst place.
-
ÖgeAvrupa Topluluğu Ortak Tarım Politikasının Türk Tarımına Etkileri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997) Aktuğ, Hüseyin ; Özkale, Lerzan ; 64224 ; İktisat ; EconomicsAvrupa Topluluğu Ortak Tarım politikasının Türk tarımına etkileri konulu bu tez üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, Ortak taran politikası ve bileşenlerini incelemektedir. Ortak tarım politikası incelenirken asıl olarak, politikanın refah etkileri ve bunun kesimler üzerindeki dağılımına önem verilmiştir. Bu da, tezi, aynı konulu diğer çalışmalardan önemli ölçüde farklılaştırmaktadır. Birinci bölümün son kısmı, topluluk ortak tarım politikasından ayrılan ve farklılaşan, ortak balıkçılık politikasına ayrılmıştır. İkinci bölüm; Türkiye'de tarımsal gelişmenin tarihini inceleyerek başlamaktadır. Gelişimleri 1946lardan itibaren incelenmeye başlanan tarımsal göstergeler, 1980'li yıllardan sonra ayrıntılandırılmış ve genel politika bileşenleri içinde, bu bileşenler ile sebep sonuç ilişkileri gözlenmiştir. Bu noktada bizim için önemli olan tarımsal politikalar ile onların bir sonucu olması gerekli tarımsal göstergeler arasındaki ilişkidir. Tarımsal politikalar gerçekten göstergelerin belirleyicisi olabilmekte midir? Üçüncü bölüm, tüm dünya ekonomisinin gelecekteki en önemli yönlendiricisi olacak GATT Uruguay Round'u, Türk tarımı ve Ortak Tarım politikası açısından inceleyip sonuçlan, anlaşmanın muhtemel etkileri ile karşılaştırmaktadır. Tezin son kısmında ekler bölümü yer almaktadır. Ekler bölümünde AT-Türkiye ilişkilerini düzenleyen anlaşmaların tarım ile ilgili hükümleri, FEOGA ve bir tarım ürünleri terminolojisi yer almaktadır.
-
ÖgeArbitraj Fiyatlandırma Modeli(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997) Büyükkarcı, M. Faik ; Bolak, Mehmet ; 62277 ; İktisat ; EconomicsSermaye piyasalarının gelişme sürecinin devam etmesi dolayısıyla ülkemizde de yatırımcılar giderek daha fazla bilinçlenmekte ve yatırım yaparken çok çeşitli kriterleri gözönüne almak zorundadırlar. Çünkü piyasaları etkileyen faktörler çok fazladır ve bunların iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Bu çalışmada arbitraj fiyatlandırma modelini incelenmeye çalışılmıştır. Yeni bir model olan arbitraj fiyatlandırma modeli, menkul kıymet getirilerinin, çeşitli faktörlerden etkilendiğinden yola çıkan bir modeldir. Birinci bölümde yani giriş bölümünde, çalışmanın amacı ve yapılmak istenenler anlatılmıştır. İkinci bölümde, sermaye piyasası araçları yani yatırımlara konu olan enstrümanlardan bahsedilmiştir. Bu enstrümanların neler olduğu ve özelliklerinden bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde, portföy analizi konusu ele alınmıştır. Finansal varlıkların getirilen ve riskleri, riskin çeşitleri, geleneksel portföy yaklaşımı, modern portföy yaklaşımı ve portföy yönetimi konulan ele alınmıştır. Dördüncü bölümde, mekul kıymet fiyatlandırma modeli konusu üzerinde durulmuştur. Modelin varsayımları, pazar portföyü ve sermaye pazarı doğrusu, finansal varlık pazar doğrusu ve beta katsayıları konulan incelenmiştir. Beşinci bölümde, arbitraj fiyatlandırma modeli incelenmiştir. Arbitrajın tanımı, özellikleri, modelin varsayımları, getiriler ve betalar, modelin oluşturulması, finansal varlıkların sayılarının sonsuz ya da sınırlı olduğu durumlarda modelin incelenmesi, modelin daha önce yapılmış deneysel testleri, menkul kıymet fiyatlandırma modeli ile karşılaştırılması ve model yardımıyla portföy performansının ölçülmesi konulan incelenmiştir. Altıncı bölümde, yani uygulama bölümünde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem gören şirketler üzerinde modelin geçerli olup olmadığı test edilmeye çalışılmıştır. Uygulama çalışması iki bölümde yürütülmüştür. İlk bölümde seçilen hisse senetleri üzerinde makroekonomik faktörlerin açıklayıcı gücünün olup olmadığı araştırılmıştır. İkinci bölümde ise seçilen hisseler gruplara ayrılmış, bu gruplarda faktör analizi yapılmıştır. Faktör analizi sonrasında elde edilen faktör skorları ile o gruptaki hisseler arasında regresyon analizi yapılmıştır. Bu sayede hisse senedi getirilerini etkileyen faktörler bulunmaya çalışılmıştır. Yedinci bölümde, uygulama sonucunda elde edilen sonuçlar değerlendirilmeye çalışılmış ve önerilerde bulunulmuştur.
-
ÖgeHisse Senetlerinin Halka Arz Edilmesi Ve Halka Arz Öncesi Denetim(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998) Özer, Hüseyin Devrim ; Bolak, Mehmet ; 72138 ; İktisat ; EconomicsSermaye piyasasının son dönemlerdeki gelişimi ve hisse senetlerini halka arz eden şirketlerin sayısındaki artış "Halka Arz" kavramını güncel hale getirmiştir. Ekonomik göstergelerdeki olumsuz işaretlere rağmen şirketler hissse senetlerini halka arz etmeye devam etmektedirler. Şirketlerin artan orandaki kaynak ihtiyaçları bu süreci hızlandırmaktadır. Şirketlerin halka açılması sırsında Sermaye Piyasası Mevzuatı çerçevesinde belirli bir prosedür izlenmesi gerekmektedir. Halka arz işlemi aracı kurumlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Hisse senetleri halka arz edilecek işletmeler ile aracı kurumlar arasında halka arz türüne göre bir sözleşme yapılmaktadır. Halka arz edilecek hisse senetleri tertipleri, grupları, nominal sermayeye oranları ve devir ve tedavüllerindeki kıstlar gibi bir dizi özellikle değerlendirilmektedir. Kuruluş aşamasında veya kuruluştan sonra hisse senetlerini halka arz edecek işletmeler Sermaye Piyasası Kurulu'na yapacakları başvurudan önce Sermaye Piyasası Kanunu ve tebliğllerinde yer alan şartları yerine getirmelidir. İzahname ve sirküler hazırlanması ve özet denetim raporunun yayımlanması ile halka arz işlemleri tamamlanmaktadır. Halka arz öncesi, hisse senetleri halka arz edilen şirketler bağımsız denetim şirketleri tarafından denetlenmektedirler. Genel kabul görmüş muhasebe ve denetim standartlarına göre şirketlerin mali tablolarının denetlenmesinden sonra, denetim raporu hazırlanmaktadır. Denetim sırasında işletmelerin mali tablolarının doğru ve mevzuata uygun olarak hazırlanıp-hazırlanmadığının kontrolü "Kamuyu Aydınlatma İlkesi" gereğidir. Bu çerçevede işletmelerin halka arz aşamasında, Bilanço ve Gelir Tablosu kalemlerinin özellilk arz eden unsurlarının çeşitli denetim teknik ve yöntemleri ile denetlenmesi önem arz etmektedir.
-
ÖgeHisse Senetlerinde Fiyat Değişkenliğinin İncelenmesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1999) Aksoy, Mehmet Hakan ; Ülengin, Burç ; 92563 ; İktisat ; EconomicsBu çalışmada, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören hisseler ve IMKB-100 endeksi arasında eşbütünleşik hareketlerin varlığı araştırılmıştır. Örnek grup olarak, bu tür bir ilişkiye en yatkın olduğu düşünülen dört büyük özel bankanın hisse senetlerinin ve IMKB-100 endeksinin son 5 yıldaki hareketleri incelenmiştir. Dört büyük bankanın hisse senetlerinin IMKB-100 endeksinde %40'ın üzerinde paya sahip olmaları bu kararı güçlendirmektedir. Mevcut zaman serilerinin durağan olmadığı (yani rassal yürüyen seriler olduğu) test edidikten sonra Dickey-Fuller sınamasıyla aynı dereceden birim köke sahip olup olmadıkları incelenmiş, tüm serilerin birinci dereceden birim köke sahip olması sonucunda eş-bütünleşme (cointegration) sınamalarına geçilmiştir. Johansen testi ile tüm veri setinde bir toplam eşbütünleşik ilişki sayısı ve ilişkilerin hangi seriler arasında olduğu araştırılmıştır. Alternatif olarak, Engle-Granger testi ile her hisse senedi serisinin IMKB-100 endeksiyle ikili bir eşbütünleşik ilişkiiçinde olup olmadığı test edilmiştir. Johansen testi ile %90 güven düzeyinde LIMKB ve LYKB arasında uzun süreli tek bir eşbütünleşik ilişki tanımlanmıştır. Buna göre Yapi Kredi bankası hisse senetlerinin günlük kapanış değerlerinin ve IMKB-100 endeksi günlük kapanış değerlerinin (logaritmik dönüşüm sonrasıarasında bu tarz bir ilişkiden bahsetmek mümkündür. Engle - Granger Testi sonuçları ise %95 güven düzeyinde LIMKB - LYKB uzun süreli ilişkisine işaret etmektedir. Çalışmaya bir bütün olarak bakıldığında, bankalar ile İMKB -100 endeksi arasında kuvvetli bir eşbütünleşik ilişkiye rastlanamamıştır. Anahtar Kelimeler: Eşbütünleşme, IMKB-100, Bankalar
-
ÖgeGelişme sürecinde tarım sektörü ile imalat ve hizmet sektörleri arasındaki ilişkinin ve etkileşimin modellenmesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005) Bayar, Ayşe Aylin ; Günçavdı, Öner ; İktisatGelişmekte olan ekonomilerde ekonominin öncü sektörü olan taran sektörü ile diğer sektörler arasında gelişme süreci içerisinde karşılıklı etkileşimlerin incelenmesi iktisatçıların önemle üzerinde durduğu konulardan biri olmuştur. Teorik beklenti tarım sektörünün literatürde açıklanan birçok farklı mekanizmalar yoluyla gelişmeyi tetiklemesi ve imalat ve hizmet sektörlerin de gelişmesine neden olması doğrultusundadır. Son yirmi yıl boyunca, Türkiye ekonomisi gelişme süreci içerisinde taran sektörüne yönelik çok farklı politikaların uygulandığı ve ekonomik yapısal önceliklerini taran sektöründen imalat sektörüne kaydırıldığı dönemlerden geçmiştir. Tarım sektörünün ulusal gelir içerisindeki payında azalmalar görülmekle beraber istihdam anlamında halen nüfusun %35'e yakın oranı tarımsal alanlarda çalışmaktadırlar. Bu nedenle Türkiye ekonomisi için tarım sektörünün belirli bir öneme sahip olduğu söylenebilmektedir. Türkiye ekonomisindeki taran sektörünün değişen rolünün belirlenmesi için karşılıklı etkileşimlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu tez çalışmasının ana amacı da gelişme süreci içerisinde literatürde var olduğu söylenen taran sektörü ile imalat ve hizmet sektörleri arasındaki etkileşimlerin varlığını Türkiye ekonomisi için incelemektir. Ana amaç gereği, yapısal dönüşümlerin ve ilişki yönlerinin belirlemesi için ampirik testler uygulanmıştır. Türkiye ekonomisi 1950-2004 dönemi için incelemeye tabi tutulmuş ve bu uzun dönem uygulanan politika değişimlerine bağlı olarak belirli zaman dilimlerine ayrılmıştır. Her bir dönem için karşılıklı etkileşimlerin test edilmesi için ilk olarak Granger nedensellik testi uygulanmış, ardından uzun dönemli eşbütünleşim ilişkisi ARDL Bağ testi ile sınanmıştır. Ampirik sonuçlar, teorik beklentinin aksine taran sektöründen imalat ve hizmet sektörlerine doğru bir ilişki yönünün olmadığını ortaya koymuştur. Bu nedenle teorik olarak savunulan tarım sektörünün diğer sektörlere girdi sağlaması ve aynı zamanda girdi talep etmesi mekanizmasıyla diğer sektörleri etkilediği yönündeki savın test edilmesi amacıyla endüstriler arası girdi akım ilişkilerini en net şekilde ortaya koyan Girdi Çıktı tablolarıyla belirtilen dönemler içerisinde girdi anlamında bir ilişkinin olup olmadığı incelenmiştir. Girdi Çıktı analizi ile elde edilen sonuçlar, taran sektörünün diğer sektörlere girdi sağlamaması, ya da girdi talep etmemesi ya da her iki durumunda geçerli olduğu zamanlarda diğer sektörlerin üretim düzeylerinde oldukça düşük seviyelerde azalmaların yaşandığını göstermektedir. Dolayısıyla girdi çıktı analizleriyle de tarım sektöründen imalat ve hizmet sektörlerine doğru bir ilişki tespit edilememiştir.
-
ÖgeTürkiye'de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Modellenmesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005) İbili, Gökhan ; Kayam, Saime Suna ; 145016 ; İktisat ; EconomicsBu çalışmada, 1991-2003 yılları arasında Türkiye'den yurtdışına giden yatırımlar incelenmiştir. İnceleme yazında sıkça kullanılan çekim ve ekonomik potansiyel modelleri uygulanarak yapılmıştır. Bu iki modelin genel değişkenlerinin yanında ülkelerin risk durumları, ülkesel özellikler, Türkiye'nin gelir seviyesi açıklayıcı değişken olarak kullanılmıştır. Kullanılan yöntem ise veri setinin uzatılarak sıradan en küçük kareler tahmini yapılması şeklindedir. Türkiye'den giden yatırımların daha yüksek gelire sahip ülkeleri tercih ettikleri, Türki Cumhuriyetlerin Türk yatırımcıları için cazip ülkeler oldukları, Türkiye'nin gelir seviyesi arttıkça yatırım miktarında artış olduğu; aynı gelire sahip ülkelerden nüfusu az olanı tercih ettikleri, daha yakın ülkelere yatırım yaptıkları, daha risksiz ülkeleri tercih ettikleri çalışmanın bulguları arasındadır. Bir ülkenin yaptığı tüm yatırımları incelemesi ve Türkiye için yapılan ilk çalışma olması bu çalışmanın yazma katkılarıdır.
-
ÖgeTeknolojik Gelişmeler Ve İstihdam Vasıflı Emek Talebi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005) Solmaz, Özgür ; Ansal, Hacer ; 175041 ; İktisat ; EconomicsBu çalışma, sıklıkla "nitelikli emek" yerine kullanılan "vasıflı emek" kavramım tartışarak teknolojik gelişmeler ile vasıflı emek talebi arasındaki ilişkiyi Türkiye imalat sanayi, otomotiv sektörü ve bu sektördeki firmalar bazında irdelemeyi amaçlamaktadır. Vasıflı emek kavramından bahsederken yapılan işin gerektirdikleri ile işi yapan kişinin sahip olduğu özellikleri birbirinden ayırmak gerekmektedir. İşi yapan kişinin vasıf düzeyinin ölçülmesinde izlenecek en doğru yöntemin kişisel raporlama yöntemi olduğu belirtilmektedir. Çalışanların eğitim düzeyi, vasıf düzeyinin dolaylı olarak ölçülmesinde kullanılan bir yöntemdir. Bu çalışmada, imalat sanayi genelinde yapılan değerlendirmelerde vasıf düzeyinin dolaylı bir ölçüm yöntemi olan eğitim düzeyi verileri ile ölçümsüz bir yöntem olarak niteliklerine göre işgücü verileri kullanılmıştır. Otomotiv sektörü genelinde eğitim düzeyi verileri bulunamadığından sadece niteliklerine göre işgücü verileri değerlendirilmiştir. Saha çalışması sırasında yapılan gözlemler ve görüşmelerden elde edilen sonuçlar firma bazındaki değerlendirmelerde ilave edilmiştir. 1970'li yıllarda tüm dünyada yaşanan ekonomik kriz ile birlikte bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişerek yaygınlaşması sonucu firmalar üretim ve organizasyon biçimlerini yemden gözden geçirmişlerdir. Mikroelektronik teknolojilerin kullanımı ve Post-Fordist esnek organizasyon biçimlerini içeren bu yeni teknoloji uygulamaları kullanılacak emeğin vasıf düzeyini de farklı şekillerde etkilemektedir. Bilgisayar nümerik kontrollü cihazlar, programların tamamen mühendisler tarafından yapılması nedeniyle sadece uygulayıcı olan işçiler üzerinde vasıfsızlaştıncı etkide bulunmaktadır. Bununla birlikte esnek organizasyon biçimlerinin işçilerin kısmen daha fazla inisiyatif ve sorumluluk sahibi olmalarının istenmesi nedeniyle vasıf düzeyini artırdığı söylenebilmektedir. 1980'li yıllardan itibaren ihracata yönelik sanayileşme politikalarının izlendiği Türkiye imalat sanayinde de ağır rekabet koşulları nedeniyle bu gelişmeler takip edilmektedir. İmalat sanayinde yemliklerin öncüsü olan otomotiv sektöründe de vıı paralel gelişmeler gözlenmektedir. Hem imalat sanayi genelinde hem de firmalar özelinde yıllar itibariyle çalışanların eğitim düzeylerine bakıldığında mavi yakalı personelde meslek lisesi mezunlarına doğru, beyaz yakalı personelde de üniversite mezunlarına doğru bir eğilim söz konusudur. Bu eğilimde daha çok yeni organizasyon modellerine geçişle birlikte insan kaynaklarına bakışın değişmesinin ve yapılan iş ne olursa olsun daha yüksek eğitimli işgücünün işi daha verimli yapabileceği gibi inanışlar etkili olmaktadır. Niteliklerine göre işgücü verilerine bakıldığında 1992-2001 döneminde özel imalat sanayinin bileşiminde çok bir değişim gözlenmezken motorlu kara taşıtları imalatı ve onarımı alt sanayinde (ISIC-3843) ise teknik personel sayısının diğer mesleklere oranla daha hızlı arttığı gözlenmiştir. Otomotiv sektöründe faaliyet gösteren tüm ana sanayi firmaların çalışan toplamlarına bakıldığında da firmalarda gözlendiği gibi mühendis ve idareci mühendis sayılarında artış gözlenmektedir. Sonuç olarak; vasıflı emek talebi konusunda bu çalışmada yapılan saptamaların sınanması, daha çok sektör ve daha çok firmayla yapılacak ayrıntılı saha çalışmalarıyla derinleştirilmesi, sonuçlar doğrultusunda uygun mesleki eğitim politikalarının geliştirilmesi gerekmektedir.
-
ÖgeReel Döviz Kuru Ve Ekonomik Büyüme: Türkiye(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Uğurlu, Erginbay ; Ülengin, Burç ; 209091 ; İktisat ; EconomicsBu çalısma; Türkiye için reel döviz kuru ve büyüme arasındaki iliskiyi üç aylık 1989:Q1-2005:Q2 verileri kullanarak arastırmaktadır. Serilerin duraganlıkları DF, PP, KPSS, Ng-Perron testleri kullanılarak incelenmis ve serilerin birinci dereceden bütünlenen oldugu sonucuna varıldı. Görgül uygulamaya; arasındaki iliski arastırılan RER ve GDP degiskenleri için iki degiskenli veri analizi ile baslandı. RER ve GDP serilerinin çesitli transformasyonlarının çapraz korelasyon degerleri incelenilen tüm dönem ve 1989:Q1-2001:Q3 alt dönemi için hesaplandı. ki degiskenli analiz asamasına yapılan Granger Nedensellik Testi ile devam edildi. Bu çalısmada Johansen Esbtünlesme testi kullanılarak, iki degisken grubu için de tek esbütünlesen vektör bulundu. Degiskenlerin uzun dönemli hareketini ve kısa dönemli düzeltme hareketlerini birlikte incelemek amacıyla Vektör Hata Düzeltme Modellleri tahmin edildi. Her iki VHD modeli için Etki-Tepki Fonksiyonları ve Varyans Ayrıstırması analizleri uygulandı. Uygulanan etki-tepki fonksiyonlarında, RDK'daki 1 std sapmalık sokun GDP'yi kısa dönemde arttırmakta ardından gelen dönemlerde azalmaktadır. Varyans ayrıstırması analizinde RER'in GDP'yi açıklama gücünün uzun dönemde yok olmadıgı gözlendi.
-
ÖgeOligopol piyasalarda Ar-Ge yatırımları ve devlet politikası(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Palabıyık, Evren ; Zeki Orbay, Benan ; İktisat ; EconomicsBu çalisma, isbirligi altindaki AR-GE yatirimlari ve rekabet altindaki AR-GE yatirimlarinda sübvansiyonun etkilerini inceliyor. Firmalarin toplam kârlarini ençoklayacak olan AR-GE yatirim miktarina beraber karar verdikleri durum olan AR-GE isbirligi ile firmalarin her birinin kendi kârini ençoklayacak olan AR-GE yatirim miktarina tek basina karar verdigi durum olan AR-GE rekabeti karsilastiriliyor. Firmalarin AR-GE düzeyi, çikti miktari, fiyat düzeyi, firma kârlari ve sosyal refah, isbirligi ve rekabet durumlari için karsilastiriliyor. Devletin sübvansiyon politikalarinin bu degiskenler üzerindeki etkileri inceleniyor. Çalismamizin, önceki çalismalardan iki önemli farki bulunuyor: Öncelikle, bilgi yayilim orani belirsizdir, diger bir deyisle firmalar içeri ve disari sizacak bilgi oranindan AR-GE yatirimini yapmadan önce haberdar degiller. Ikinci olarak, devlet firmalarin AR-GE yatirimlarini sübvanse ederek sosyal refahi maksimize etmeyi amaçliyor. Bilgi yayilim oraninin yüksek oldugu durumda, yani R&D bilgisinin önemli bölümü disari sizdiginda, AR-GE rekabeti yapan firmalar, AR-GE isbirligi yapan firmalardan daha fazla sübvansiyon alir. Ayrica, AR-GE rekabeti yapan firmalarin kâr düzeyi, AR-GE isbirligi yapan firmalarin kâr düzeyinden bu sübvansiyonun etkisiyle daha yüksek olur. Diger yandan AR-GE rekabeti ve AR-GE isbirligi ayni düzeyde çikti miktari, fiyat düzeyi ve sosyal refaha yol açar. Modele devletin R&D politikasi dâhil edildiginden dolayi, bu sonuçlar önceki çalismalarin sonuçlarindan farklidir.
-
ÖgeEnflasyon Hedeflemesi : Ekonometrik Bir İnceleme(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Zeybek, Ömer ; Ülengin, Burç ; İktisat ; EconomicsGünümüzde enflasyon hedeflemesi politikası, kronik enflasyonist etkilerin kırılması ve uzun dönemde saglıklı büyümeye izin verecek bir enflasyon oranına ulasılması amacıyla bir çok merkez bankası tarafından basarıyla yürütülmektedir. Ancak enflasyon hedeflemesi politikası uygulanırken politika araçlarının ne ölçüde kontrol edilebilir oldugu önemli bir sorundur. Ayırca enflasyon hedeflemesi politikası, aslında enflasyon tahmini hedeflemesi politikası oldugundan, merkez bankalarının enflasyon tahmini için tutarlı ekonometrik modeller kullanması gerekmektedir.. Bu çalısmada, Johansen tipi esbütünlesme analizi yöntemin ile kurulan Vektör Hata Düzeltme Modellerine konan kısıtlarla Türkiye için 1987 ? 2005 dönemi için Enflasyonun belirleyicisi oldugu düsünülen degiskenlerin dıssal yani kontrol edilebilir olup olmadıkları arastırılmıstır. Yapılan analiz sonucunda Türkiye için para arzı ve bono faizleri içsel yani kontrol edilemez çıkmıstır. Buna göre merkez bankası bu büyüklükleri hedefleme yaparken kullanırsa, hedeflerini tutturmada zorlanacaktır çünkü bu büyüklükler diger bir çok degiskenden etkilenerek olusmaktadır. Analiz sonucunda oldukça anlamlı olarak kur degiskenleri dıssal çıkmıstır.
-
ÖgeFarklı yapılarda işbirlikçive rekabetçi Ar&Ge altında optimal çevre politikası(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Umur, İlker ; Kayalıca, Özgür ; İktisat ; EconomicsBu arastirma optimal çevre politikasi yönetimini farkli pazar yapilarinda, Cournot ve Bertrand, teknolojik tasma ve ürün farklilasmasinin oldugu isbirlikçi ve rekabetçi çevresel Arastirma ve Gelistirme (Ar-Ge) altinda analiz etmektedir. Emisyon yogunlugunu azaltici Ar-Ge ve farklilastirilmis ürünün söz konusu oldugu duopol durumunda üç asamali teorik oyun teorisi dikkate alinmistir. Birinci asamada hükümet emisyon vergisi ve Ar-Ge sübvansiyonu belirler. Ikinci asamada firmalar emisyon vergisini ve Ar-Ge sübvansiyonunu veri alip eszamanli olarak Ar-Ge seviyelerini belirler. Üçüncü asamada ise iki durum analiz edilmektedir. Birinci durumda Cournot rekabeti altinda firmalar diger her seyi veri olarak alip üretim seviyelerini kararlastirir. Bununla beraber, ikinci durumda ise Bertrand rekabeti altinda firmalar diger her seyi veri olarak alip fiyat seviyelerini kararlastirir.. Her iki pazar yapisinda emisyon vergisinin marjinal hasardan az oldugu gösterilmistir. Bununla birlikte, ürün farklilasmasi yeterli derecede az oldugunda emisyon vergisi Bertrand rekabetinde marjinal hasara esitlenmektedir. Ar-Ge sübvansiyonu konusuna gelince, fiyat rekabetinde sübvansiyon her zaman pozitiftir. Miktar rekabetinde ise sübvansiyon ürün farklilasmasina ve teknolojik tasmaya dayanmaktadir; isbirlikçi Ar-Ge altinda sübvansiyon daima pozitiftir. Rekabetçi Ar- Ge ortaminda eger ürün farklilasmasi parametresi yeterince yüksek ve teknolojik tasma yeteri kadar düsükse, optimal sübvansiyon negatif olabilir. Aksi takdirde optimal sübvans iyon pozitiftir.
-
ÖgeEksik Bilgi Altında Stratejik Dış Ticaret Politikaları ve Çevre(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Aytaşkın, Şule ; Zeki Orbay, Benan ; İktisat ; EconomicsBu çalısmada amaç; gelismekte olan yerel bir ülkenin (Güney) ithalat tarifesi ve emisyon vergisini birinci asamada açıkladıgı ve gelismis bir ülkeden (Kuzey) yabancı bir firmanın üretimini nerede gerçeklestirecegine ikinci asamada karar verdigi, iki asamalı oyun-kuramsal bir model kurarak, optimum dıs ticaret ve çevre politikalarını incelemektir. Yabancı firma, kendi ülkesinde kalıp Güney'e ihracat yapabilir veya dogrudan yabancı yatırım (DYY) yaparak üretimini Güney'de gerçeklestirebilir. Yerli firmanın marjinal maliyeti herkes tarafından bilinmekte, ancak yabancı firma düsük maliyetli veya yüksek maliyetli teknolojiye sahip olabilmektedir. Bu model çözümlenerek, sadece kirliligin gelismekte olan ülkeye marjinal zararı yeterince küçük ise, kirlilik yogun endüstrilerde DYY'ın yerel ülkede refah kazançları ile sonuçlanacagı gözlenir. Fakat, kirliligin marjinal zararı yüksek ise, o zaman yerel rekabet uluslar arası rekabete nazaran refah kayıpları ile sonuçlanır. Ayrıca bulunmustur ki, yabancı firmanın teknolojisi hakkında eksik bilgi varsa refah kayıpları daha büyük olabilir.
-
Öge2001 Krizinin Türkiye'de Emek Piyasasına Etkileri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Çakın, Burcu ; Ülengin, Burç ; İktisat ; EconomicsTürkiye'de 1980'li yillarin basindan itibaren uygulanan yapisal uyum politikalari kapsaminda, ücretlerin talep yönü göz ardi edilmis ve ücretler sadece maliyet unsuru olarak degerlendirilmistir. Bu politikalarin basarisinda, ücretlerin baskilanmasi önemli bir araç olarak görülmekte, böylelikle maliyetlerin düsürülerek yatirimlarin ve istihdamin arttirilacagi savunulmaktadir. Neo-klasik teorinin beklentilerinin aksine, uygulanan ücret baskilamaya yönelik politikalar neticesinde istikrarli ve sürdürülebilir istihdam artisinin yaratilamamis olmasi bu çalismanin temel motivasyonunu olusturmaktadir. Bunun yaninda, özellikle kriz ve kriz sonrasi dönemlerde, çalisilan saatlerin istihdama göre daha esnek hareket etmesi, çalisilan saatlerin ekonomide yasanan dalgalanmalara karsi bir uyarlama araci olarak kullanildigi düsüncesine yol açmaktadir. Bu tez çalismasinin amaci, ücretleri toplam talebi belirleyen en önemli unsurlardan birisi olarak gören ve talep etkisini göz önüne alan post-Keynesyen teorik modeller çerçevesinde, talep ve maliyetin istihdam ve çalisilan saatler üzerindeki göreli etkilerini ampirik olarak incelemek ve uygulanan istikrar programlarini ve sonuçlarini bu kapsamda degerlendirmektir. Talep ve maliyetin göreli etkileri 1988-2002 dönemi için, Türkiye Özel Imalat Sanayi alt sektörlerinin çeyrek dönemlik istihdam, çalisilan saat, reel ücretler ve reel üretime iliskin panel verileri kullanilarak, iki farkli denklem sisteminde SUR (Seemingly Unrelated Regression) metodu ile test edilmistir. Çalismada ayrica, 1994 ve 2001 krizleri sonrasinda yasanan ücret baskilayici politikalarin sonuçlari ve bu sonuçlarin emek piyasasi degiskenlerine ve bu degiskenlerin arasindaki iliskilere etkileri tartisilmaktadir. Yapilan analiz neticesinde, talep ve maliyetin göreli etkilerinin alt sektörler bazinda farklilik gösterdigi ve her ikisinin de istihdam ve çalisilan saatler üzerinde etkili oldugu sonucuna ulasilmistir. Bununla beraber, çalisilan saatlerin ilgili degiskenlere, istihdama göre daha hizli ve daha güçlü tepki verdigi gözlenmektedir. Tüm bunlar çerçevesinde, talebin istihdam üzerindeki etkisini göz ardi eden politikalarin aksine, alternatif politikalar gelistirirken talep etkisinin de dikkate alinmasi gerektigi sonucuna ulasilmaktadir.
-
ÖgeVadeli İşlem Ve Opsiyon Borsası’nın Yarattığı Ekonomi Ve Etkinliğinin Testi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Günindi, Onur ; Ülengin, Burç ; 206874 ; İktisat ; EconomicsGünümüzde vadeli islem ve opsiyonlarin önemi gün geçtikçe artarak devam etmektedir. Riskten korunmak isteyen yatirimcilar ve spekülatif amaçli islem yapmak isteyen yatirimcilarin siklikla yöneldigi bu piyasada islem hacimleri büyük degerlere çikmistir. Türkiye'de vadeli islemlerin önemi bazi nedenlerden dolayi geç farkina varilmis olsa da zaman ilerledikçe islem hacminin artarak devam ettigi de gözden kaçmamaktadir. Bu piyasalarin gelismesi ve islem gördükleri borsalarin düzenli islemesi için ülke ekonomilerinin güçlü olmasi gerekmektedir. Türkiye'de de su an için bu piyasalarin çok gelismemesinin asil nedeni olarak ülke içindeki ekonomik istikrarsizliklar gösterilmektedir. Ülke ekonomisinin iyi gitmemesi ve ekonomide dalgalanmalar yasanmasi ülkenin risk tasidigi anlamina gelir ki buda vadeli islem ve opsiyon piyasalarinin gelismesine engel teskil eder. Kisaca VOBAS diye adlandirilan Vadeli Islem ve Opsiyon Borsasinda sadece vadeli islem sözlesmeleri islem görmektedir. Su anda Vadeli Islem ve Opsiyon Borsasinda opsiyonlar henüz islem görmemektedir. Borsada su an için on ürün üzerinden islem yapilmaktadir. Bu çalismada islem gören vadeli sözlesmelerin uzlasma fiyatlari ele alinmis olup zaman serileri kullanilarak serilerin birim kök analizi yapilmaya çalisilmistir. Vadeli Islem ve Opsiyon Borsasi için etkin pazar arastirilmasi hem ürün bazinda hem de borsanin geneli için yapilmis etkinligi hakkinda sonuçlar bulunmaya çalisilmistir. Islem gören ürünlerin çogunun etkin pazar sartlarina uymadigi sonucuna varilmistir. Bu durum da vadeli islem piyasasinin etkin olmadigi hakkindaki bulgularimiz agirlik kazanmistir. Etkinsizligin arastirilmasinda, piyasa islem hacimlerinin çok yüksek olmadigi bundan dolayi derinligin artmamasi sonucu bulunmustur. Derinligin artmamasindaki iki sebep olarak ta yeni olan piyasanin tam olarak iyi taninmamasi ve yatirimcilar için ülkenin hala risk içermesi görüsü belirtilmistir.
-
ÖgeUluslar Arası Piyasalarda Parite Değişimlerinin Türkiye’deki Döviz Kuruna Etkisinin Araştırılması(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Doğru, Bülent ; Ülengin, Burç ; 169900 ; İktisat ; EconomicsUluslar arası piyasaların kontrolünde belirlenen Euro-Dolar paritesnin Türkiye'deki döviz kurunu ne yönde hareket ettirdiği önem arz etmektedir Dünyadaki tüm finansal varlıklar düşünüldüğünde Aslında hiçbir ülkenin tek başına pariteyi belirleyebilecek kadar güçlü olmadığını, göreceli finansal büyüklüğün eldeki finansal büyüklüklerle orantılı olarak değişebileceğini söyleyebiliriz. Türkiye dünya finans piyasasında elindeki döviz rezervleri itibariyle Euro ve Dolar kurunu etkileyebilecek kadar büyük bir iktisadi oyuncu değildir. New York, Londra, Tokyo gibi büyük finans borsalarına nispeten Türkiye borsası pariteyi belirlemekten uzak, ancak parkenin etkilerini kendi bünyesindeki döviz piyasasına yansıtabilmektedir. Bu tez Türkiye'deki döviz piyasalarının özellikle euro ve doların parite değişimlerine hangi yönde reaksiyon verdiğini VAR yöntemiyle ampirik olarak analiz etmeye dayanmaktadır. Bu tez çalışmasının amacı, uluslar arası piyasalarda belirlenen Euro-Dolar paritesi değiştiğinde bu değişikliğin Türkiye'deki Nominal Euro ve Dolar kurunu hangi yönde hareket ettireceğini VAR modeli ile analiz edilmesidir. Literatürde VAR modeli kullanılarak döviz kurlarına etki eden faktörler yâda döviz kurlarının makro iktisadi direkt etkisini araştıran çok sayıda çalışma mevcuttur. Kurulan ekonometrik modelde parite değişimi bağımsız bir değişken olarak yer almakta ve döviz kuruna etkisinin işareti ve büyüklüğü analiz edilmeye çalışılmaktadır. 2002-2004 dönemini kapsayan periyotta günlük nominal kur değerleri kullanılarak yapılan çalışmada bir dönem önce parkedeki değişim pozitif yönlü olduğunda euro kuruda pozitif yönlü ve hızlı bir hareket sergilerken, dolar kuru negatif yönde ve daha yavaş bir hareket sergilemekte olduğu ortaya çıkarılmıştır. Parite değişkeninin istatistik! açıdan anlamlı ve beklenilen yönde kurları hareket ettirdiği modelden ortaya çıkmıştır. Dinamik bir ticari sistemi olan ülkeler için kur önemli bir maliyet unsuru olarak dikkate alınmalıdır. Makroekonomik ve Siyasi belirsizlikleri sıklıkla yaşayan Türkiye'de Döviz kurlarının hareketi hakkında fikir sahibi olmanın, finansal yatırımlar açısından yararlı olması beklenmektedir.
-
Ögeİstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda İşlem Gören Şirketlerin Yıllar İtibariyle Şeffaflık Düzeyleri İle Likiditeleri Arasındaki İlişki (1995-2005)(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Özbay, Emrah ; Şenesen, Ümit ; 206885 ; İktisat ; EconomicsSirketlerin kaynak saglamak amacıyla hisse senetlerini halka arz ederek ve/veya tahvil ihraç ederek sermaye piyasalarına yönelmeleri, basta hissedarlar ve borç verenler/tahvil alanlar olmak üzere, bütün çıkar gruplarına performansları hakkında seffaf bilgi sunmaları sorumlulugunu da beraberinde getirmistir. Bilgi ve bilgi sistemleri ile isleyis etkinligi kazanan menkul kıymet piyasalarında yatırımcıları esit kosullarda ve es zamanda aydınlatma, yatırımcıların korunması ve piyasaların düzgün islemesinin temel ilkesidir. Piyasaya gelen tüm yeni bilgiler, piyasa katılımcıları tarafından en kısa sürede ögrenilerek degerlendirilmekte ve yatırım kararları belirlenmektedir. Teoriye göre, bilgiyi daha fazla kullanma avantajına sahip yatırımcıların sayısı arttıkça, yatırımcılar bir firmanın hisselerini tutmak için daha düsük bir getiri oranı bekleyecek, böylece sermaye maliyeti azalma egilimi gösterecektir. Bu nedenle daha fazla seffaf sirketlerin hisse senetlerinin likiditeleri fazla, sermaye maliyetleri düsük olacaktır. Bu çalısmada söz konusu teori çerçevesinde hisse senetleri MKB'de islem gören sirketlerin seffaflık düzeyleri ile likiditeleri arasındaki iliski arastırılmıstır. Bu amaçla, 2005 yılında hisse senetleri MKB'de islem gören 288 sirketten, aynı yıl itibariyle MKB Ulusal Pazar'da olusan islem hacminin %56'sını olusturan 27 sirketin 1995-2005 dönemine ait yıllık bazda seffaflık tablosu ve likidite tablosu olusturulmustur. Sirketlerin seffaflık düzeylerinin göstergesi olarak faaliyet raporları, bagımsız denetim raporları ve web sitelerinde kamuya açıkladıkları bilgilerden olusturulan seffaflık skor tablosu, likiditelerinin göstergesi olarak yıllık bazda islem görme oranları esas alınmıstır. Çalısmada likidite bagımlı degisken, seffaflık skor tablosu bagımsız degisken olup, basit regresyon denklemi kurulmustur. Daha sonra sirketlerin kârlılık oranları da denkleme ikinci bagımsız degisken olarak dâhil edilmistir. Regresyon sonuçlarından, sirketlerin 1995 ? 2005 dönemindeki seffaflık düzeyleri ile likiditeleri arasında anlamlı iliski bulundugu ve sirketlerin likiditelerindeki degisimlerin %2'sinin seffaflık düzeylerindeki degisimler ile açıklandıgı görülmüstür. Sirketlerin likiditeleri ile kârlılık oranları arasında ise anlamlı bir iliski oldugu sonucuna ulasılamamıstır.