GSSET- Environmental Biotechnology Graduate Program - Master Degree
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Çıkarma tarihi ile GSSET- Environmental Biotechnology Graduate Program - Master Degree'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Ögeİstanbul’da Evsel Katı Atıklar İçin Farklı Kompostlaştırma Teknolojilerinin Karşılaştırmalı Olarak Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-02-18) Işık, Tuba ; Öztürk, İzzet ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyBu çalışma kapsamında, İstanbul kenti evsel katı atıklarının kompostlaştırılabilirliği araştırılmıştır. Çalışmanın esas hedefi, üç farklı kompostlaştırma metodu olan; kapalı sistem, aktarmalı yığın ve havalandırmalı statik yığın sistemlerinin değerlendirilmesi ve birbirleri ile karşılaştırılmasıdır. Bu amaçla, Kısırmandıra Kompost ve Geri Kazanım Tesisi bir kapalı kompostlaştırma metodu olarak incelenmiştir. Bunun yanı sıra, tesiste açık alanda oluşturulan yığınlarda aktarmalı ve havalandırmalı statik yığın sistemleri değerlendirilmiştir. Her üç sistemde de aynı özellikteki evsel katı atık kullanılmıştır. Gerekli deneysel çalışmaların yürütülmesi amacı ile havalandırmalı statik yığın sistemi ile eş zamanlı olarak aktarmalı yığın ve kapalı kompostlaştırma sistemlerinden karıştırma esnasında kompozit numuneler alınmıştır. Çalışma esnasında, kompostlaştırılan evsel katı atığın karakterizasyonun belirlenmesi amacıyla haftalık olarak fiziksel ve kimyasal analizler yapılmıştır. Sonuç olarak, uygun yer seçimi ve yüksek kapasiteli aktarma ekipmanları kullanılarak reaktörde kompostlaştırma yerine çok daha basit ve ekonomik olan aktarmalı yığın yöntemiyle kompostlaştırmanın uygulanabileceği gösterilmiştir.
-
ÖgeBira Endüstrisi Arıtma Çamurlarının Aerobik Stabilizasyon Özelliklerinin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-12-08) Erginbaş, Burak ; Görgün, Erdem ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyÜlkemizde, endüstriyel atıksu arıtma çamurları gün geçtikçe daha fazla çevre problemi oluşturmaktadır. Katı atık düzenli depolama sahalarında karşılaşılabilecek muhtemel sorunların önüne geçmek için çamurun stabil olması yani organik içeriğinin biyokimyasal oksidasyon prosesi ile parçalanmış olması çok önemlidir. Mevcut düzeli depolama mevzuatı organik içeriği yüksek stabil olmayan çamuru tehlikeli atık olarak sınıflandırmaktadır. Bu durumun bir sonucu olarak özellikle bira endüstrisi gibi yüksek organik madde içerikli çamura sahip olan endüstriler ciddi ölçüde artan atık yönetim maliyetleri ile karşılaşmaktadırlar. Bu çalışma, endüstriyel atıksu arıtma çamuru yönetiminin genel görünümünü, çalışmanın amaç ve kapsamını aynı zamanda ilgili yasal çerçeveyi içeren bir giriş sunmaktadır. İlave olarak, iki başlık üzerinde geniş bir literatür taraması sunulmuştur; (i) çamur stabilizasyon yöntemleri ve stabilizasyon sonrası nihai bertaraf yolları ve (ii) atıksu ve çamur karakterizasyonu odaklı bira endüstrisi atık profili. Ayrıca, bu çalışma bira endüstrisi için fizibıl ve nihai bertaraf yöntemi olarak düzenli depolamayı mümkün kılan bir çamur stabilizasyonu çözümü sunmaktadır. Uygun yöntem olarak aerobik stabilizasyon bir dizi laboratuvar çalışması ile değerlendirilmiş, stabilizasyon özellikleri incelenmiş ve nihai bertaraf için düzenli depolamanın uygulanabilirliği irdelenmiştir. İlaveten, arıtılan atıksuyun organik madde içeriği ile çamurun organik madde içeriği arasında ki bağlantı deneysel olarak araştırılmıştır.
-
ÖgeMarmara Deniz Sedimentlerindeki Mikrobiyal Çeştliliğin Yerel Ve Mevsimsel Değişimleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-02-26) Ekşi, İsmet Handan ; İnce, Orhan ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyMarmara Denizi sedimentleri iklimsel, biyolojik ve kimyasal değişimlerin büyük ölçüde hassas bir kaydını tuttuğuna inanıldığından önemlidirler. Marmara Denizi bugün ciddi olarak kirlenmiş bir su kütlesidir. Bu çalışmada, Marmara deniz sedimentlerinin kimyasal ve mikrobiyolojik değişimleri yerel ve mevsimsel olarak incelenmiştir. Sedimentler hidrokarbonlar (2-20 g/kg) ile yoğun olarak kirletilmiştir ve aşırı derecede yüksek konsantrasyonlarda nitrat (0.1-2 mM) ve Ni (55-105 mg/kg) içermektedir. Komünite yapısındaki değişiklikler var olan OTU tiplerinden ziyade OTUs’in göreceli çokluğu şeklinde ortaya çıkmaktadır. Deniz sedimentlerinde mikrobiyal çeşitlilik ortamın kimyasal özellikleri ile ilişkilidir.Arkeyal komünite kompozisyonu ve sülfat indirgeyen bakterilerin miktarı sedimentin sülfat düzeyine bağlıdır. Arkeyal komünite ve sülfat indirgeyen bakteriler arasında sülfat düzeyine bağlı olarak bir rekabet ve/veya sintopik bir ilişki vardır. Sülfatın bulunduğu ortamlarda, sülfat bakterileri substrat için metanojenik konsorsiyum ile rekabet eder. Hidrojen, asetat ve metanol gibi substratlar için direk rekabet ortaya çıkar.
-
ÖgeKatı Atık Arıtan İki Kademeli Havasız Reaktör Sistemindeki Populasyon Dinamikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-07-05) Gülay, Arda ; Öztürk, İzzet ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyGünümüzde ortaya çıkan doğal kaynakların tükenmesi ve enerji yetersizliği gibi global problemler, bilimsel araştırmaların yönünü çevrel kirliliğini de önleyecek sürdürülebilir tekniklere yöneltmiştir. Bu bağlamda, etkili bir enerji geri kazanımı için, proses mikrobiyolojisinin ve dinamiklerinin yeterli şekilde anlaşılması anahtar bir rol üstlenmektedir. Bu çalışmanın amacı, iki farklı organik atığın anaerobik arıtımı sonucu oluşan kimyasal gradyanların ve populasyon dinamiklerinin izlenmesi, bunların sistem performansı ve mikrobiyal topluluk yapısına göre karşılaştırılmasıdır. Arke ve bakteri populasyon dinamikleri, çevresel değişkenlerin sonucundaki mikrobiyal izlerin değerlendirilmesi ve organik atık parçalanmasıyla ilişkili organizmaların tanımlanmasını sağlamak için asitleştirici (fermentör) ve çürütücü(metan reaktörü) şeklinde ayrılan iki kademeli anaerobik sistemde incelenmiştir. Örnekler, yemekhane ile sebze atıklarıyla beslenen ve farklı işletme koşullarında işletilen (pH, substrat ve yükleme oranı) reaktörlerden aylık olarak alınmıştır. Mikrobiyal çeşitlilik ve mikrobiyal komposizyondaki değişimler 16S rRNA geni tabanlı klonlama ve sekanslama ile DGGE moleküler mikrobiyolojik teknikler kullanılarak incelenmiştir. Her bir reaktörden alınan numunelerden, genel primerler kullanılarak arke ve bakteri sınıflarının klon kütüphanesi oluşturulmuştur. Yemekhane atıkları için 84’ü fermentörden, 61’i çürütücüden olmak üzere toplam 145 bakteri klonu 7 kütüphaneden, toplam 65 arke klonuda 4 farklı klon kütüphanesinden, sebze atıkları için 96 bakteri klonu asitleştiriciden(fermentör), 51’I çürütücüden, toplamda 145 bakteri klonu 6 farklı kütüphaneden, toplamda 25 arke klonu da 4 farklı kütüphaneden sekanslanmıştır. Bu sayılar anaerobik çamurdaki mikroorganizma türlerinin çeşitlilik gösterdiğini ve her bir substrat için reaktörlerdeki açık farklılıkları ortaya koymaktadır. DGGE ve klon analizleri arke tür yapısının pH ve uçucu yağ asit (UYA) konsantrasyonuyla yüksek korelasyona sahip olduğunu, bakteri türleri içinde pH’ın etkili olduğunu göstermektedir. Yemekhane atıklarıyla yapılan çalışmada, fermentörün 30 günlük işletilmesi sonunda Lactobacillus türü dominant hale gelmiş, çürütücüde ise Thermotogae, Firmicutes, Synergistetes, Synergistetes, Bacteroidetes filumlarının baskın olduğu görülmüştür. Fermentörde baskın olan arke türü Methanobacteriales filumundan Methanobrevibacter acididurans’tır, Methanomicrobiales filumundan Methanofollis liminatans’ta reaktör çeşitliliğinde yer almaktadır. Çürütücüde ilk olarak görülen Methanosarcinaceae türünün baskınlığı 3 ay işletmeden sonra Methanosaetaceae türüyle değişmiştir. Sebze atıklarıyla yapılan çalışmada DGGE bant verilerine göre fermentördeki baskın bakteri populasyonu Lactobacillaceae, Veillonellaceae ve Prevotellaceae türleridir, çürütücüde ise Desulfobacteraceae ve Syntrophaceae türleri baskındır. Prosese girmemiş atıkta mikro-anoksik boşluklar sebebi ile Methanobacteriaceae ve Methanosarcinaceae türlerine rastlanmıştır. Fermentör çamurunda Methanobacteriaceae dominant olup, çürütücü çamurunda ise Methanobacteria ve Methanomicrobia filumu ve az miktarda Methanococci filumuna rastlanmıştır. Farklı subtratlarla farklı fiziko-kimyasal şartlarda işletilmesine rağmen, birbirine benzer arıtma preformansları elde edilmiş olan çürütücü reaktöründe mikrobiyal topluluk yapısı önemli ölçüde farklı bulunmuştur. Söz konusu mikrobiyal populasyon farklılığı,, enerji geri kazanım sürecini etkileyebilmektedir.
-
ÖgeMarmara Denizi Sedimentlerinde Anaerobik Btex Ayrıştırması Yapan Mikroorganizmaların Bulunması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-09-20) Ketre, Canan Zöhre ; İnce, Orhan ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyMikrobiyal degredasyon, kontamine olmuş deniz sedimentlerinde doğal atenüasyonunun tek sürdürülebilir bileşenidir ve halen tam anlamıyla açıklanamamıştır. Mikrobial kapasitelerin ve kontamine olmus bölgelere dağılımının gözlemlenmesi doğal atenuasyonun değerlendirlmesinin temelini oluşturur.. Marmara Denizi çok yüksek hidrokarbon kirliliği sahip olmasına rağmen , bu bölgedeki benzen, toluen , etilbenzen ve ksilen ( BTEX ) seviyeleri henüz belirlenmemiştir. BTEXler öncelikli çevre kirleticileridir ve BTEX degrede eden organizmaların çevrede bulunmasıyla bioıslah edilebilir. Benzilsüksinat sentaz (bssA) enzimi anaerobik toluen ve ksilen degradasyonunun anahtar enzimidir ayrıca Toluen ve ksilen degradasyonu için fonksiyonel bir indikatör olarak kullanıldığı pek çok kez ispatlanmıştır. Benzilsüksinat sentazı kodlayan BssA geni, çevresel örneklerde BTEX ayrıştırıcılarının sayımı için hedeflenebilir. Gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu (Q-PCR ) genlerin bulunma çokluğunu belirlemek için çok kullanılan bir yöntemdir. Q-PCR, bu çalışmada geleneksel methodlara göre birçok avantaj sağladığı için seçilmiştir. Marmara Denizi’nin en kirli 10 bölgesinden alınan sediment örneklerinde, en geniş fizyolojik ve filogenetik mikroorganizma gruplarını hedeflemek için özel olarak dizayn edilen Q-PCR primerleri kullanarak analiz yapıldı. 2 yıllık gözlemlerin sonucunda, Marmara Denizi’nde BssA gen çokluğu 2.4×1010 - 7×1012 olarak bulundu. BssA geninin toplam petrol hidrokarbonlarının (TPH) çok olduğu bölgelerde daha fazla ve toplam mikrobiyal kominitedeki bssA gen çokluğu ile TPH içindeki BTEX yüzdesi ters orantılı olduğu belirlendi (%3-40). Yapılan korelasyon analizlerine göre bssA gen çokluğu ve aktivitesi azot fosfor oranı ve seviyesiyle yakından ilgili çıkmıştır. Sonuçlarımız anaerobik/ anoksik koşullarda mikrobiyal BTEX degradasyonun ileri incelemeleri için Marmara Denizi’nin ümit verici bir aday olduğunu göstermiştir.
-
ÖgeKesikli Besleme Koşullarının Mikrobiyal Çoğalma Üzerine Etkileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-02-22) Yavaşbay, Ateş ; İnsel, Güçlü ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyBiyokimyasal proseslerin denge koşulları altındaki performanslarını belirlemek için Monod tarafından geliştirilen kolay ayrışabilir substrat üzerinden mikrobiyal büyüme kinetiği kullanılmaktadır. Ancak birçok arıtma sistemine giren kirletici yükü zamana bağlı olarak değişkendir. Sistem denge koşullarına nadiren ulaşır. Ayrıca aktif çamur sistemleri sürekli değişen koşullara maruz kalmaktadır. Bu nedenle mikroorganizmaların metabolizmaları sürekli değişim halindedir ve bu durum denge koşulları altında geçerli olan Monod kinetiği ile açıklanamamaktadır. Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı simülasyon sonuçları ile deneysel veriler arasında farklılıklar gözlenmektedir. Özellikle deneyin başlangıcında gözlemlenen bu farklılıklara “geçici tepki (transient response)” adı verilmektedir. Monod Kinetik Teorisi bakterilerin geçici tepkisini açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Bu farklılığı ortadan kaldırmak için kolay ayrışabilir substrat üzerinden mikrobiyal büyüme dinamiğinin bakterinin substrat alım hızı ve depolama ürünlerinin kullanılmasının da modele birlikte dahil edilmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın genel amacı, değişen besleme koşulları altında bakterilerin metabolik değişiminin incelenerek mikrobiyal büyüme dinamiğinin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. İçsel solunum yapmakta olan biyokütleye yapılan arka arkaya yapılan beslemelerde oluşan oksijen kullanım hızı profilleri farklılık göstermektedir. Bu farklılıklar ilk beslenme anında ve substratın tamamen tükenmesi sırasında görülebilmektedir.
-
ÖgeTasarım Yöntemlerinin Tam Ölçekli Atıksu Arıtma Tesisi Dinamik Model Simülasyon Sonuçlarıyla Karşılaştırılması: Paşaköy Atıksu Arıtma Tesisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-02-25) Güder, Berk ; İnsel, H. Güçlü ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyDünyadaki su kaynaklarının zamanla kirlenmesi, atıksu desarj limitlerinin arttırılması ve atıksulardan nutrient (azot, fosfor) gideriminin gerekliliğini de beraberinde getirmiştir. Diğer nütrient giderimi alternatiflerinin yanında aktif çamur teknolojisi ekonomik olması sebebiyle dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Öngörülen desarj limitlerinin sağlanması da bu aktif çamur sistemlerinin şartlara uygun tasarımı, işletilmesi ve/veya optimizasyonu ile yerine getirilmektedir. Aktif çamur modelleri artık aktif çamur sistemlerinin tasarımı, kontrolü ve optimizasyon çalışmalarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak, bu modellerin doğru ve verimli olarak kullanılabilmesi için (1) kesin model bazlı-atıksu karakterizayonu (2) arıtma tesislerine uygun modelleme yaklaşımı ve metodolojisinin uygulanması ve bunların sonucu olarak (3) elde edilen model sonuçlarının doğru olarak yorumlanması gerekmektedir. Çalışmanın ilk aşamasında, işletme şartlarında atıksu karakterizasyonu belirlendi ve dizayn için persentil değerleri hesaplandı. Sonra, tesis farklı dizayn metodlarına göre (ATV-DVWK 131-E, Cape Town Üniversitesi ve Su Ortamında Araştırma Kuruluşu) tasarlanarak bunların sonuçları karşılaştırılmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında, tam ölçekli tesis, simülasyon programı yardımıyla kararlı hal ve dinamik koşullarda modellendi ve model sonuçları desarj konsantrasyonlarıyla karşılaştırıldı. Çalışmanın son aşamasında, uzun havalandırma tipi tam ölçekli aktik çamur tesisinin nütrient giderimi performansı modelleme çalışması ile incelenmiştir.
-
ÖgeSulfametoksazolun Anaerobik Ve Anoksik Biyodegredasyon Kapasitesinin Belirlenmesi Ve Mikorbiyolojik Kültür Üzerindeki Etklileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-03-03) Gökçek, Nazlı ; İnce, Orhan ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyZenobiyotik olduğu bilinen antibiyotikler, çevrede birikmektedirler. Tüketilen antibiyotiklerin yaklaşık %90 kadarı dışkı ya da urin yoluyla dışarıya aktif halde ya da metabolitler halinde atılmaktadır. Bu nedenle antibiyotikler domestik arıtma sistemlerine ulaşmakta, ve konvensiyonel olarak arıtılamaması sayesinde, alıcı su ortamlarına ulaşmamaktadır. Antibiyotikler karada ve suda yaşayan canlıları etkileyerek, çevreyi negatif yönde etkilemektedir. İnsanlar da antibiyotiklerden içme suyu yoluyla etkilenebilirler, ancak şu ana kadar çeşitli sularda antibiyotik tespit edilse de, içme suyunda antibiyotiklerin varlığı tespit edilmemiştir. Arıtma sistemlerindeki mikrobiyal komunite antibiyotiklerin etkilerine maruz kalmaktadır. Eğer arıtma sistemlerindeki mikroorganizmalar inhibe olurduğunda, organik madde degredasyonu ciddi şekilde etkilenmektedir. Bu nedenle antibiyotiklerin mikrobiyal komunite üzerindeki etkileri büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, antibiyotiklerin patojenlerdeki antibiyotik resistansını arttırması, ve patojenlerin öncelikle toplum sağlığı olmak üzere, bitki ve hayvan sağlığını negatif yönde etkilemesi, antibiyotiklere verilen önemi arttırmaktadır. Tamamlanan projede, bir antibiyotik olan Sulfametaksazolün (SMX) metanojenik, sülfat indirgeyici, ve nitrat indirgeyici ortamlarda, biyodegredasyon kapasitesi ve etkileri, TOK, gas kompoziyonu, elektron alıcısı ve antibiyotik konsantrasyonlarının değişimi ve degradasyondan sorumlu mikrobiyal komunitenin Q-PCR yönetemiyle belirlenmesi ile saptanmıştır. Bu kapsamda, kesikli reaktör şişeler, farklı numune alım zamanlarında bozulmak üzere kurulmuştur. Gaz üretimi ve kompoziyonu, TOK, antibiyotik ve elektron alıcı konsantrasyonları 120 gün boyunca izlenmiştir. Ayrıca spesifik mikrobiyal grupların populasyonlarındaki değişimler Q-PCR analizleriyle izlenmiştir. Elde edilen sonuçların detaylı incelemesi sonucunda, SMX biyodegredasyonu hakkında genel bir sonuca varılmıştır. Sonuç olarak, SMXin metanojenik, sülfat indirgeyici ve nitrat indirgeyici ortamlarda karbon kaynağı olarak kullanılabildiği görülmüştür.
-
ÖgeTuzla Ve Haliç Koylarında Bulunan Anaerobik/anoksik Hidrokarbon Yıkımından Sorumlu Mikrobiyal Türlerin Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-03-03) Azman, Samet ; İnce, Orhan ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyYapılan bu çalışmada, metanojenik ve nitrat indirgeyici şartlarda, Haliç ve Tuzla körfezlerinden alınan sedimentler ile kurulan nutrient eklenmiş mikrokozmozlardaki mikrobiyal populasyon dinamikleri incelenmiştir. Populasyon dinamikleri, mikrokozmos örneklerinin ve hidrokarbon giderimi ile korele olan türlerin Denatüre edici Gradiyent Jel Elektroforezi (DGGE) yöntemiyle ve daha önceden Marmara Denizi sedimentlerden oluşturulmuş klon kütüphaneleri ile çalışılmıştır. 40 bakteriyal ve 31 arkeal türün, Haliç ve Tuzla sedimentleri ile kurulan mikrokozmozlarda zamanla değiştiği gözlemlenmiştir. Bu taksanomik birimlerin dağılımı kültüre alınamayan türlere aittir. Bu nedenle, hidrokarbon yıkım kapasiteleri ile ilgili literatürlerin karşılaştırılması sağlanamamıştır. Ancak hidrokarbon yıkımı ile yapılan korelasyon analizleri, hidrokarbon yıkımından sorumlu olması muhtemel adayları belirlemiştir.
-
ÖgeNonil Fenol Etoksilatın Aerobik Parçalanmasının Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-03-03) Gençel, H. Betül ; Ubay Çokgör, Emine ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyNonil fenol etoksilat (NPEO) bir non-iyonik yüzey aktif madde olup endüstride çok geniş bir kullanım alanı bulunmaktadır. Madde, deterjan, emulsifiyer, yayıcı ve ıslatıcı maddelerin gerek üretiminde gerekse üretim aşamasında kullanılmaktadır. Biyolojik olarak parçalanması sonucu daha toksik, daha kalıcı ve endokrin bozucu etkisi olan metabolitlerine dönüşmektedir. Bu çalışma, alkyl fenol etoksilat sınıfına dahil olan bu nonil fenol etoksilatın hetetrofik biyokütleden oluşan aktif çamur üzerindeki akut ve kronik etkisini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Pepton çözeltisiyle aklime edilmiş aktif çamur üzerindeki akut etkisi respirometre ile yapılan analizler sonucu değerlendirilmiştir. Respirometrik analizlerin yanı sıra kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) değişimi ve NPEO değişimi izlenmiştir. NPEO giderimi alınan numunelerin yüksek basınçlı sıvı kromatografisi (HPLC) ile analizi sonucu bulunmuştur. Daha sonra sistem bir süre NPEO’ya alıştırılmış ve bu süreçte yine respirometre ile analizler yapılarak maddenin kronik etkisi incelenmiştir. Akut çalışmalar sırasındaki gibi KOİ ve NPEO giderimi analiz edilmiştir. Sonuçlar, çok bileşenli model kullanılarak tahmin edilen kinetik ve stokiyometrik katsayılarla değerlendirilmiş ve nonil fenol etoksilatın optimum arıtma koşulları için literature kazandırılmıştır.
-
ÖgeBiohydrogen production from organic wastes using anaerobic membrane bioreactor(Institute of Science and Technology, 2012) Hasanoğlu, Aysel ; Altınbaş, Mahmut ; 335677 ; Environmental Biotechnology ProgrammeFuel production from biomass, which is an important issue nowadays is an emerging process. Biomass is generally used as substrate, to produce fuels such as ethanol, biomethane, biodiesel. Anaerobic processing is a treatment way for industrial, food processing and agricultural originated waste/wastewaters. Methane, which is produced during anaerobic treatment have an economical value utilized as heat and electricity.The aim of the present study is to biohydrogen production from dinner hall wastes by using membrane modules. For that purpose, lab-scale anaerobic membrane bioreactors operated in thermophilic temperatures. Food wastes supplied from İTÜ dinner hole, grinded by using grinders.Four different operating conditions were tested during this study. Membrane bioreactor system initially operated using two complete mixing reactors sequentially with a total volume of 10L and PP MF membranes were installed in the second stage of the reactor. In the second operating period, second reactor was discarded and PP membranes were transferred to the first stage.
-
ÖgeSentetik Östrojen 17 Alfa- Etinilestradiol’un Nitrifikasyon Prosesi Üzerine Akut Ve Kronik Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-07-03) Tezcan, Burcu ; Ubay Çokgör, Emine ; 434493 ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyBu çalışmada sentetik bir hormon olan 17α-etinilestradiolun (EE2) nitrifikasyon prosesi üzerine akut ve kronik etkileri, EE2’nin biyolojik olarak parçalanabilirliliği ve mikrooragnizmanın depolama özellikleri incelenmiştir. Bir arıtma tesisinden alınan aktif çamur, evsel atıksu karakteristiğine sahip olan pepton içerikli sentetik atıksuya aklime edilmiş ve sistem kararlı hale gelene kadar işletilmiştir. Çamur yaşı 10 gün olan sistemin hidrolik bekletme süresi 1 gündür. Sistem kararlı hale geldikten sonra, ilk olarak akut deneyler uygulanmış ve EE2’nin nitrifikasyon prosesi üzerine olan akut etkileri araştırılmıştır. Bu safhadaki deneyler, hacmi 2 L olan reaktörlerden birine sadece pepton karışımı, diğerine ise pepton karışımı ile birlikte 1 mg/L EE2 hormonu eklenmesi ile tamamlanmıştır. Akut deneylerin tamamlanması ile sisteme sentetik atıksu ile EE2 aklimasyonu birlikte uygulanmış ve konvansiyonel parametrelerle sistem izlenmiştir. Sisteme yapılan EE2 aklimasyonu ile birlikte, kronik deneylere geçilmiş ve 40 gün boyunca hacmi 2 L olan reaktörlerde oksijen tüketim hızındaki değişim izlenmiş ve EE2’nin nitrifikasyon prosesi üzerine olan kronik etkileri araştırılmıştır. Tüm deneyler için uçucu askıda katı madde miktarı 1200 mg UAKM/L iken giriş KOİ konsantrasyonu 360 mg KOİ/L’dir. Ayrıca, tüm bu deneylere ek olarak su ve katı fazda EE2 ölçümleri de yapılmıştır. Deneyler süresince mikroorganizmanın depolama kapasitesini tespit etmek için PHB ölçümleri yapılmıştır. Elde edilen verilere dayalı olarak, uygun arıtma şartlarını saptamak için ASM3’e göre kinetik ve stokiyometrik katsayılar AQUASIM programı yardımı ile hesaplanmıştır.
-
ÖgeAntibiyotiklerin Metanojenik Yolizleri Üzerinde Çoklu Akut Etkilerinin Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-07-03) Özbayram, Emine Gözde ; İnce, Orhan ; 433667 ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyBu çalışmada, seçilmiş antibiyotik karışımlarının havasız koşullarda mikrobiyal komünitenin metanojenik aktivitesi üzerindeki kısa süreli inhibisyon etkisi incelenmiştir. Bu kapsamda, üç değişkenli akut testler tasarlanmıştır. Birinci değişken substrat çözeltisinin içeriğidir (asetat, bütirat ve uçucu yağ asidi karışımı). Diğer değişken antibiyotik karışımının kompozisyonudur (Sulfametoksazol, Eritromisin ve Tetrasiklin). Son değişken ise antibiyotik konsantrasyonudur (1 – 250 mg/L). Yapılan istatistiksel analizler antibiyotik karışımının konsantrasyonu ile toplam metan üretimi arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Tüm substrat koşullarında, en yüksek inhibisyon etkisini 250 mg/L Sulfametoksazol ve Tetrasiklin karışımı içeren test şişeleri göstermiştir. Test şişelerinin tamamında, antibiyotik karışımlarının kısa süreli inhibitör etkisi 100 mg/L konsantrasyondan sonra gözlenmiştir. Test sonuçları antibiyotik karışımlarının asetoklastik metanojenlerin toplam metan üretimi üzerindeki inhibisyon etkisinin, karışımı oluşturan antibiyotiklerin her birinin oluşturduğu etkiden daha fazla olduğunu göstermiştir.
-
ÖgeOksitetrasiklinin Termofilik Anaerobik Dışkı Çürütücülerinin Performansı Ve Aktif Mikrobiyal Popülasyon Üzerine Etkileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-06) Süzen, Fulya ; İnce, Orhan ; 434765 ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologySon yıllarda hızla gelişen endüstri ve nüfus artışıyla birlikte bütün dünyada enerji ihtiyacı da hızla artmaktadır. Enerji kaynağı olarak fosil yakıtların fazlaca tüketilmesi sera gazı etkisi yaratması nedeniyle iklim değişikliğine sebep olmaktadır. Bu kaynakların çevre üzerinde yarattığı olumsuz etkileri minimum seviyeye indirgemek için alternatif ve çevre dostu enerji kaynakları kullanılması öngörülmektedir. Bu anlamda, anaerobik çürütme yoluyla biyogaz üretimi yenilenebilir enerji üretimi açısından diğer enerji formlarına göre önemli avantajlar sunmaktadır. Bu süreç, atmosferdeki sera gazı (SG) emisyonlarını azaltabilmekte ve bu prosesin son ürünü olan digestate bitkiler için gübre olarak yeniden kullanılabilmektedir. Bu nedenlerle, anaerobik çürütme prosesi biyoenerji üretimi için en tasarruflu ve çevreye faydalı teknolojilerden biri olarak kabul edilmektedir. Organik atıkların herhangi bir türü anaerobik çürütme işlemi için substrat olarak kullanılabilmektedir. Elde edilmesi son derece kolay olan hayvansal atıklar (hayvan dışkısı) en yaygın olarak kullanılan substratların başında yer almaktadır. Diğer taraftan, bu atıkların kullanılması anaerobik çürütücü sistemlerinde bazı sorunlar yaratabilmektedir. Veteriner hekimliğinde kullanılan antibiyotikler, zayıf metabolize olma özellikleriyle, vücuttan gübre olarak atılarak hayvan dışkısında sıklıkla tespit edilmişlerdir. Bu antibiyotikler havasız çürütme sistemlerindeki hassas mikroflaraya zararlı olduklarından, hayvan gübresinin biyogaz üretiminde substrat olarak kullanılması sırasında problem teşkil edebilirler. Ayrıca, antibiyotik içeren hayvan atıkları toprakla şartlandırıldığında çevre üzerinde bu antibiyotik kalıntılarının potansiyel etkisi dikkate alınması gereken önemli bir diğer husus haline gelmektedir. Antibiyotiklerin sık kullanımı mikroorganizmaların antibiyotiklere karşı direnç geliştirmeleri ile ilgili sorunları önemli ölçüde arttırmaktadır. Bunlara ek olarak, OTC hayvanların sindirim sistemlerinde indirgenerek metabolitlerine ayrışmaktadır. Oluşan bu metabolitler mikrobiyal popülasyon üzerine etki eden inhibitörlerdir. Orijinal molekül tarafından üretilen inhibisyondan ziyade bu antibiyotik metabolitleri bakteriyel faaliyetler üzerine inhibisyon etkisi yaratmaktadır. Bu maddelerin biyogaz üretimi üzerindeki etkileri mühendislik açısından incelenmiş olmasına rağmen, mikrobiyal popülasyon üzerindeki olası etkileri ile ilgili çalışmalar oldukça azdır. Bu nedenle, bu çalışmanın amacı yaygın olarak kullanılan bir veteriner antibiyotiği olan OTC’nin, aktif mikrobiyal popülasyon üzerine ve termofilik gübre çürütücülerdeki biyogaz üretimi üzerine olan etkilerinin değerlendirmesidir. Bu çalışmada, sık kullanılan bir veteriner antibiyotiği olan oksitetrasiklinin (OTC), intromasküler enjeksiyon yoluyla aşılanmış olan büyükbaş hayvanın gübresinin termofilik havasız çürütücülerinde biyogaz ve metan üretimleri ile mikrobiyal populasyon üzerine olan etkisi farklı katı oranları ve karıştırma hızları denenerek gözlemlenmiştir. Çalışma doğrultusunda, Set1 ve Set2 olmak üzere iki deney seti kurulmuştur ve bu setlerin her biri 2 tane kontrol ve 2 tane de OTC içeren olmak üzere 4 (D1, D3, D4 and D5) reaktör içermektedir. D1 ve D4 kontrol (OTC içermeyen), D3 ve D5 ise OTC içeren reaktörlerdir. Set1, termofilik koşullarda (55±10C), 90 rpm karıştırma hızında ve farklı katı oranlarıyla (5-5.5 %TS and 7.5-8 %TS) kurulmuştur. Set2, sadece Set1’den farklı olarak 120 rpm karıştırma hızıyla kurulmuştur diğer koşullar Set1 ile aynı olacak şekilde kurulmuştur. Bu çalışmada, mikroorganizmaların yüksek sıcaklığa adapte olabilmelerini sağlamak adına sıcaklık 1. gün 37 °C, 2. gün 40 °C, 3. gün 45 °C, 4. gün 50 °C ve 5. gün 55 °C olacak şekilde kademeli olarak ayarlanmıştır. Termofilik çürütücülerin mezofilik çürütücülere kıyasla, yüksek metabolizma hızı, prosesin daha hızlı olması ve daha yüksek verimde biyogaz üretimi, düşük hidrolik bekleme sürelerinin olması, daha yüksek organik yükleme oranları ile beslenme yeteneği ve patojenlerin daha yüksek verimle ölmelerinin sağlanması gibi birçok avantajı bulunmaktadır. Ayrıca, bu çalışmaya göre, termofilik koşullarda mezofiliğe oranla daha yüksek metan oranı bulunmuştur ve OTC’nin yarı ömrü de daha düşük olarak saptanmıştır. Bu çalışma kapsamında, 3.5 yaşındaki dişi Holstein ırkı, 440 kg vücut ağırlığındaki süt ineğinin vücudunun her iki tarafına, musculus semitendinosus ve musculus semimembranosus kaslarına, eşit miktarda ve standart uygulama dozunda 50 ml solusyon (20 mg/kg) oksitetrasiklin (OTC) enjekte edilmiştir. 5 gün boyunca her 24 saatte bir hayvandan dışkı örnekleri toplanmış ve homojen bir numune elde etmek için bu 5 numune karıştırılmıştır ve bu karışım deney boyunca anaerobik çürütücüler için substrat olarak kullanılmıştır. Bu çalışmada, çürütücülere laboratuvar ölçekli dışkı çürütücülerinden alınan aşı çamuru 1:10 oranında eklenmiştir. Her iki set için de hidrolik bekletme süresi (HRT) 20 gün olarak belirlenmiştir ve her 5 günde bir analitik, moleküler ve fizikokimyasal analizler için numune alınmıştır. Çürütücülerdeki biyogaz üretimi, TS giderimi, biyogaz ve VFA konsantrasyonları izlenmiştir. Fluorescent in situ Hybridization (FISH) and RNA tabanlı Q-PCR yöntemleri kullanılarak mikrobiyal populasyonun çeşitliliğine bakılmıştır. Bu çalışmada, Set 1 ve Set 2’de maksimum biyogaz verimi 132-134 L/kgTVS olarak bulunmuştur. Sonuçlar, 90 ve 120 rpm karıştırma hızlarınnın biyogaz verimi üzerine önemli bir etki yaratmadığını göstermiştir. 20 günün sonunda, 1,5-4,7 mg/L değerler aralığındaki OTC konsantrasyonunun toplam biyogaz üretimi üzerine inhibisyonu %10-18 oranında olmuştur. 20 günlük işletme sonunda maksimum TS giderimi %30 oranında bulunmuştur. Asetik ve propiyonik asit baskın olarak gözlenmekle beraber inhibisyon etkisi yaratabilecek konsantrasyonlarda VFA birikimi gözlenmemiştir. İşletme süresi boyunca OTC azalma eğilimi göstermiştir ve termofilik anaerobik çürütücülerde yarı ömrü 14 gün olarak hesaplanmıştır. Aktif populasyon dinamiği FISH ve Q-PCR gibi moleküler yöntemler kullanılarak incelenmiştir. FISH sonuçlarına göre, aktif bakteri populasyonu işletmenin sonunda bütün çürütücülerde azalırken aktif Methanomicrobiales populasyonu yükselmiştir. Bütün çürütücülerde en fazla bulunan metanojen (%48 oranında) Methanobacteriales olmuştur.Ayrıca Methanobacteriales spp. kontrol çürütücülerinde değişme göstermemekle birlikte OTC içeren çürütücülerde azalma göstermiştir. Aktif Methanosarcina populasyonu dalgalanmalar göstermiştir ve spesifik bir trend izlenmemektedir. Q-PCR sonuçlarına göre, Set 1 çürütücülerinde bakteriyal, Methanobacteriales, Methanomicrobiales, Methanosaeta ve Methanosarcinales gen kopya sayısı zaman içinde azalmıştır. Methanobacteriales and Methanosarcinales gen kopya sayısı 90 rpm karıştırma hızıyla işletilen Set 1’de azalırken 120 rpm karıştırma hızıyla işletilen Set 2’de artma göstermektedir. Bakteriyel, Methanomicrobiales and Methanosaeta gen kopya sayıları bütün çürütücülerde azalmıştır. Methanosaeta gen kopya sayısı oldukça düşük konsantrasyonlarda tespit edilmiştir ve zaman içinde önemli bir azalma göstermemiştir. Methanosaeta türlerinin aktivite ve gen kopya sayıları setlerin bütün çürütücülerinde düşük konsantrasyonlarda gözlenmiştir ve bu da metan oluşumunun özellikle Methanosarcinales türleri ve hidrojenotrofik metanojenler grubundaki Methanobacteriales ve Methanomicrobiales türleri tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir.
-
ÖgeEritromisinin Biyodegradasyon Kapasitesinin Anoksik Ve Anaerobik Koşullarda Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-06) Coşkun, Neşe ; İnce, Orhan ; 406073 ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyTamamlanan projede bir antibiyotik olan eritromisinin (ERM) biyodegradasyonu ve mikrobiyal kültürün üzerindeki etkileri metanojenik, nitrat indirgeyici ve sülfat indirgeyici koşullarda; degradasyondan sorumlu mikrobiyal komunitenin kantitatif polimeraz zincirleme reaksiyonuyla sayılması, çözünmüş organik karbon (ÇOK), biyogaz ölçümü, elektron alıcısı ve antibiyotik konsantrasyonu takibi yardımıyla yapılmıştır. Bu kapsamda, kesikli reaktör şişeler, farklı numune alım zamanlarında bozulmak üzere kurulmuştur. Gaz üretimi ve kompozsiyonu, TOK, antibiyotik ve elektron alıcı konsantrasyonları 120 gün boyunca izlenmiştir. Ayrıca spesifik mikrobiyal grupların populasyonlarındaki değişimler Q-PCR analizleriyle izlenmiştir. Elde edilen sonuçların detaylı incelemesi sonucunda, ERM biyodegredasyonu hakkında genel bir sonuca varılmıştır. Sonuç olarak, ERM’nin metanojenik, sülfat indirgeyici ve nitrat indirgeyici ortamlarda karbon kaynağı olarak kullanılamadığı görülmüştür.
-
ÖgeSülfametoksazol’ün Aerobık Ortamda Düşük Çamur Yaşında Asetatın Biyolojik Ayrışabilirliği Üzerine Akut Ve Kronik Etkileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-06) Kor, Gökçe ; Ubay Çokgör, Emine ; 435504 ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyAntibiyotiklerin birçoğu veterinerlik ve tıp alanında kullanılmakta, ayrıca ürün kalitesini geliştirmek için hayvanların büyümesinde besin olarak da verilmektedir. Antibiyotikler ekosistemde ve biyolojik arıtma sistemlerinde organizmalar için toksisite etki oluşturarak ekolojik dengeyi de bozmaktadır. Bu çalışmanın amacı, aktif çamur sistemlerinde antibiyotik mekanizmasının ortadan kaldırılmasının ve bu kimyasalların karbon kaynağı biyodegradasyonu üzerindeki akut ve kronik inhibisyon etkilerinin araştırılmasıdır. Bu nedenle, Türkiye’de yaygın olarak kullanılan sülfametoksazol, model antibiyotik olarak seçilmiştir. Bir arıtma tesisinden alınan aktif çamur, asetat içerikli sentetik bir atıksuya aklime edilmiştir. Bu kapsamda, asetat biyolojik olarak kolay ayrışabilir bir karbon kaynağı olarak kullanılmış ve sisteme ani besleme ile günde bir defa eklenmiştir. Çalışmanın başında iki çamur yaşında bir adet doldur-boşalt tipi reaktör kurulmuş ve reaktör asetat karışımı ile beslenerek kararlı denge haline ulaştırılmıştır. Sistemde denge koşulları sağlandıktan sonra, aklime olan biyokütle respirometrik deneylerde kullanılmıştır. Asetat karışımı ve biyokütle kontrol reaktörüyle aynı oranda respirometreye eklenmiş ve oksijen tüketim hızı, substrat biyodegradasyonu değerlendirmek amacıyla deney boyunca takip edilmiştir. Antibiyotiğin karbon giderimi üzerindeki akut etkilerini değerlendirmek için respirometreye farklı konsantrasyonlarda antibiyotikler eklenmiş, fakat kronik deneyler aynı konsantrasyondaki antibiyotik ile yürütülmüştür. Akut ve kronik çalışmalardaki substrat tüketimi, respirometre deneyleriyle ulaşılan oksijen tüketim profillerinin gözlemlenmesi ile incelenmiş ve antibiyotik etkisi altında olmayan kontrol reaktörünün oksijen tüketim profili ile model simülasyonlarından yararlanılarak karşılaştırılmıştır. Model simülasyon sonuçları ile gerekli kinetik ve stokiyometrik katsayılar modifiye edilmiş ASM3 modeli kullanılarak belirlenmiştir.
-
ÖgeUltrasonik Ön Arıtmanın Tarımsal Biyogaz Tesislerinden Çıkan Artık Biyokütlenin Anaerobik Çürütme Verimine Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-08) Vural, Mehtap ; Taşlı Toraman, Rüya ; 405324 ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyAtıksu arıtma tesislerinden sonra veya tarımsal biyogaz tesislerinde uygulanan anaerobik çürütme prosesinde oluşan artık biyokütle çeşitli miktarlarda selüloz, hemi-selüloz ve lignin içermektedir. Son yıllarda, biyo-etanol, biyodizel, metan ve biyo-hidrojen gibi ikinci nesil biyo-ürünlerin üretiminde enerji ekinlerinden ziyade lignoselülozik biyokütlenin kullanılmasının tercihi artış göstermektedir. Bu eğilimin temel nedeni olarak enerji ekinlerinin hale hazırda yüksek talep gören yiyecek ekinleri ile toprak ve su rekabeti gösterilebilir. Ancak, lignin içeriği, selülozun kristalleşmesi, tanecik boyutu gibi bir çok faktör lignoselülozik biyokütlenin içinde bulunan hemiselüloz ve selülozun çürütülme verimini sınırlamatadır. Bu çalışmada, yükek enerjili, düşük frekanslı ultrasonik ön arıtma yönteminin tarımsal biyogaz tesisinin ikincil çürütme tankından çıkan artık biyokütlenin tekrar çürütülme verimine olabilecek katkısının belirlenmesi amaçlanmıştır. Tarımsal biyogaz üretim tesisinin ikincil çürütme tankından alınan çamura çeşitli sürelerle ultrases uygulanmıştır. Ön arıtma uygulanan ve uygulanmayan çamur örnekleri 40 gün süreyle anaerobik şartlarda bekletilerek biyogaz üretimleri izlenmiştir. Aynı işlem atıksu arıtma tesisi anaerobik çürütücüsünden çıkan artık biyokütleye de uygulanarak sonuçlar karşılaştırılmıştır. Elde edilen deneysel sonuçlar tarımsal biyogaz üretim tesisi artık biyokütlesinin anaerobik çürütme veriminin artan ultrasound spesifik enerjisi ile artış gösrerdiğini ortaya koymuştur. Toplam biyogaz üretiminde 2334 kJ/kgTS spesifik enerjide yüzde 21 artış gözlenmiştir. Atıksu arıtma tesisi anaerobik çürütme prosesinden çıkan artık biyokütle ile yapılan deney sonucunda, ultrasonik ön arıtmanın bu biyokütlenin çürütme veriminin üzerinde daha büyük etkisinin olduğu ve bu biyokütlenin anaerobik çürütme hızının daha fazla olduğu gözlenmiştir. Bu çamura 1122 kJ/kgTS ve 5413 kJ/kgTS değerinde spesifik enerji uygulanmış biyogaz üretiminin yüzde 90’ının sırasıyla 13 ve 10 günde tamamlandığı, toplam biyogaz üretiminin 5413 kJ/kgTS spesifik enerji değerinde yüzde 30 arttığı gözlenmiştir. Buna karşın, tarımsal biyogaz üretim tesisi artık büyokütlesinin anaerobik çürütme prosesinde biyogaz üretiminin bütün spesifik enerji değerlerinde 40 günün sonunda maksimum değere ulaşmadığı ancak gaz üretimindeki artış hızının azalmaya başladığı gözlenmiştir. Bu sonuç, lignin içeriği nedeniyle tarımsal artık biyokütlenin anaerobik olarak çürütülebilirliğinin mümkün olduğunu ancak prosesin daha uzun çürütme sürelerine ihtiyaç duyduğunu göstermiştir.
-
ÖgeEvsel Atıksu Giderimi Yapan Yüksek Hızlı Membran Biyoreaktörlerin Proses Performansının Araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-08-05) Razbonyalı, Cansın ; Sözen, Seval ; 10008084 ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyYapılan çalışma da, pepton ve evsel atıksu giderimi yapan, düşük çamur yaşında işletilen batık membran konfigürasyonlu bir MBR sisteminin (bMBR) karbon giderim performası araştırılmıştır. Bu çerçevede; laboratuvar ölçekli bMBR sistemi, 2 gün, 1 gün ve 0.5 gün olmak üzere üç farklı çamur yaşında ve hidrolik bekletme suresi 8 saat olacak şekilde işletilmiştir. Deneysel çalışmalarda, 200 mg/L kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) konsantrasyonuna ayarlanmış, atıksudaki hızlı ayrışabilen ve yavaş ayrışabilen çözünmüş organik maddeyi temsil eden pepton karışımı ile ortalama KOİ konsantrasyonu 250mg/L olan İSKİ Baltalimanı Ön Atıksu Arıtma Tesisi’nden temin edilen evsel atıksu ile çalışılmıştır. Çalışmanın sonucunda, yüksek hızlı MBR sistemi çok iyi kalitede çıkış suyu elde etmiştir. Pepton karışımı ile yürütülen deneylerde çıkış suyu KOİ konsantrasyonu 40 mg/L ( %86 genel KOİ giderimi) veya daha düşük, evsel atıksu ile yürütülen deneylerde ise KOİ konsantrasyonu 70 mg/L (%75 genel KOİ giderimi) veya daha düşük çıkış suyu kalitesi elde edilmiştir. Bu değerler, kentsel atıksu arıtma tesislerinde uygulanan mevcut 125 mgKOİ/L sınır değerinin oldukça altındadır. Elde edilen sonuçlar literatür çalışmalarında elde edilen sonuçlar ile tutarlıdır. Ayrıca, uygulanan çamur yaşı ve test edilen substratlar özelinde mikrobiyal davranışın ve giderim kinetiklerinin gözlemlenmesi amacıyla respirometrik analizlerden oksijen tüketim hızı (OTH) profilleri elde edilmiştir. Bunlara ek olarak, sistemde tutulan çözünmüş fazdaki organik maddenin boyut dağılımı PBD testi ile araştırılmış ve 40 nm gözenek çapına sahip membranın, yaklaşık 8 nm boyutunun üzerindeki organik maddeyi tutabildiğini göstermiştir.
-
ÖgeÇökelme Süresinin Kademeli Olarak Azaltılmasının Anaerobik/aerobik Ardışık Kesikli Reaktör Sistemindeki Biokütlenin Çökelme Özelliklerine Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-09-13) Sadrzadeh, Fatemeh ; Dülekgürgen, Ebru ; 10015698 ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologyHızlı nüfus artışı ve sanayileşme sonucunda oluşan atık sular tabiatın özümleyebileceği miktarı aşmış ve alıcı ortamları kirlenme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmıştır. Doğadaki ekolojik dengeyi olumsuz yönde etkileyebilecek ve diğer faydalı kullanımlarını engelleyecek bu durumun önüne geçebilmek için atıksuları uzaklaştırmadan önce arıtma zorunluluğu doğmuştur.Biolojik atıksu arıtımının amacı; atıksudakı çökelemeyen kolloidal ve organik maddeleri farklı mikrooganizmalar yardımıyla gidermek ve kararlı hale getirmektir. Biyolojik arıtmanın temeli tek hücreli canlılardır.Yani mikroorganizmalardır. Mikroorganizmalar da diğer canlılar gibi doğar, beslenir, solunum yapar, ürer ve ölür.Mikroorganizmalar gerekli şartların sağlanması durumunda çok hızlı bir şekilde üreyebilirler. Bu şartlar tüm canlılar için gerekli olan oksijen ve besin maddesidir.Bakteriler gıda ihtiyacı olarak atıksuda fazlaca mevcut bulunan ve çevreye verildiğinde kirlilik yaratan organik maddeleri kullanırlar.Bakterilerin solunum yapması ve çoğalması için suda bulunan çözünmüş oksijen yeterli olmaz. Bunun için dışarıdan oksijen verilmesi gerekmektedir. Dışarıdaki havayı suya veren mekanik ekipmanlar sayesinde gerekli oksijen temin edilmiş olur.Böylece atıksu içerisindeki mikroorganizmalar gelişerek suda kirliliğe sebep olan tüm organik madde ve kirletici maddeleri yok ederler. Bu işlem sonunda atıksu içindeki organik maddeler biyolojik olarak ayrıştırılır. Seleksiyon teorisine göre, biokütleye dış stres faktörleri uygulayarak ve hidrolik, kinetik veya metabolik seleksiyon baskıları yaratarak istenen belirli özelliklerde mikrobiyal popülasyonların seçimi mümkündür( wanner, 1994). Bu dış arasında, çökelme süresi( Ts;dk) yavaş flokları yıkayıp uzaklaştıran ve dolaysıyla ardışık kesikli reaktör (AKR) sistemlerinde hızlı çökelen biokütlenin üretilmesine yardımcı olan ana hidrolik seleksiyon baskılarından biri olarak edilmektedir (Qin et al 2004). Proje önerisi kapsamında karbon kaynağı olarak çözünmüş nişasta ve asetat ile beslenen labratuvar ölçekli ve 2L çalışma hacimli bir AKR’de elde edilen biokütlenin çökelme kapasitesi ve organik madde giderim verimleri araştırılmıştır. Biokütlenin çökelme özelliklerinin iyileştirilmesi hedefli temel strateji olarak reaktördeki çökelme süresi kademeli olarak azaltılan sistemden toplanan örneklerde askıda katı madde(AKM) , çamur hacim indeksi, KOİ giderim verimi, hücre-içi karbon depolama polimerleri olan PHA’lar ve glikojenlerin ölçümü ile sistem karakterize edilmiştir. Bu araştırmada sistem asetat ve çözünmüş nişasta ile beslenen sistemden elde edilen numunelerde aşağıda sıralı parametreler ölçülmüş. Parametre birim açıklamalar aşagıda acıkladıgım gibidir: AKM mg/l reaktör içerisindeki toplam askıda katı madde UAKM mg/l reaktör içerisindeki biokütle knstrasyonunu gösteren uçucu askıda katı madde ÇHİ ml/g biokütlenin çökelme kapasitesinin göstergesi olan çamur hacim indeksi D-AKM mg/l çıkış suyu kalitesi açısından cıkış suyu toplam askıda katı madde miktarı D-UAKM mg/l çıkış suyu kalitesi açısından çıkış suyu uçucu askıda katı madde miktarı KOİ mg/l çıkış suyu kalitesi ve sistemin organik madde giderim verimi ile ilgili olarak giriş ve çıkış suyu süzülmüş KOİ değerleri PHB ve PHV cinsinden PHA mg/l KOİ ekivanlanı farklı işletme koşullarında biokimyasal dönüşüm süreçlerinin irdelenmesi için gerçekleştirilen çevrim-içi deneylerin ve bunlara paralel yürütülen respirometrik deneylerin bazılarında AKR ve respirometreden tam karışım örnekleri toplanır ve hücre-içi karbon depolama süreçlerinin aydınlatılabilmesi amacıyla PHA (polihidroksialkonat) ölçümleri Gaz Kromatografi ile gerçekleştirilmiş. AKM ve UAKM deneyde AP40 filtreden kullanılmıştır. Filtreyi distile su ve musluk suyla yıkanıp 1saat etüvde (105 ˚C) kurutmuştur. Sonra etüvden çıkarıp nemden etkilenmemesi için 30 dakikada desikatörde beklenmıştır. 1saat beklenip desikatöre konululdu. Desikatörde 30 dakika beklenildi. Sonra tartım yapıldı. Bu filtreyi 15 dakika için 550’de konuldu. Yarım saat beklenip tartım yapıldı. Sonra standard metode göre hesaplamalar yapıldı. KOI deney için numune hacmi seçildi. Her numune için çift çalışıldı. Sonra su ile 5ml’ye tamamlandı. Üzerine 1.5 ml dikromat ve 3.5 ml asit eklendi(standart metode göre). 2 saat 150 C’de kaynatıldı. Sonra titrasyon yapıldı. Hesaplamalar standard metode göre yapıldı. PHA deneyi için reaktörden 25-30 ml numune alındı. Sentrifüjlendı. Üst faz dökülünecek. 4.5 ml fosfat buffer eklendi. Yine sentrifujlendi. Freeze-dry yapıldı. 48 saat sonra freeze dry dan çıkarıp tartım yapıldı. Tartımlar kaydedildi. Standardlar eklenip kaynatıldı. Üst faz alındı ve GC’de ölçüldü. Glikojen parçalama işlemi için 4.5 ml numune alındı. Üzerine 0.5 ml HCL eklendi. Numuneler 5saat için kaynatıldı. Pastor pipet ile HPLC viallara aktarıldı. Sonra okulamalar HPLC ile yapıldı. Sonuç olarak, çökelme süresi azaltınca iyi bir biokütle giderimi elde edildi. Çökelme süresi 5 dakikaya gelince, biökütle miktari reaktörde sabitlendi. Ortalama olarak, elde edilen biokütle miktari 10g AKM/L, çamur hacim indeksi(ÇHI1O ve ÇHI30) 20 ve 18 ml/g ve KOI giderimi 75%di. Biokütle giderimi rağmen, iyi bir çamur hacim indeksi ve yüksek biokütle konstrasyon systemde elde edildi. Analizlerin sonuçta minimum çökelme hızının, çökelme süresinden daha etkili olduğu isbat edildi. Minimum çökelme hızı, yavaş çökelen biokütlelerin systemde kalmasına etkilidir. Sonuç olarak, anaerobik fazda PHB,PHV,PHA ve glikoz üretimi artar çünkü systeme besleme yapılır ve bu besleme hücre içinde depolanır çünkü elektron verici vardir ama elektron alıcı olmadığı için bu beslemeyi kullanamaz oyüzden depolanır ve aerobik fazda kullanılır çünkü aerobik fazda oxyjen (elektron alıcı) vardır ve bu enerjiyi mikroorganizmalarin büyümesi için kullanacak buyüzden PHB,PHV,PHA ve glykoz’un konsantrasyonu aerobik fazında azaltır. Hızlı nüfus artışı ve sanayileşme sonucunda oluşan atık sular tabiatın özümleyebileceği miktarı aşmış ve alıcı ortamları kirlenme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmıştır. Doğadaki ekolojik dengeyi olumsuz yönde etkileyebilecek ve diğer faydalı kullanımlarını engelleyecek bu durumun önüne geçebilmek için atıksuları uzaklaştırmadan önce arıtma zorunluluğu doğmuştur.Biolojik atıksu arıtımının amacı; atıksudakı çökelemeyen kolloidal ve organik maddeleri farklı mikrooganizmalar yardımıyla gidermek ve kararlı hale getirmektir. Biyolojik arıtmanın temeli tek hücreli canlılardır.Yani mikroorganizmalardır. Mikroorganizmalar da diğer canlılar gibi doğar, beslenir, solunum yapar, ürer ve ölür.Mikroorganizmalar gerekli şartların sağlanması durumunda çok hızlı bir şekilde üreyebilirler. Bu şartlar tüm canlılar için gerekli olan oksijen ve besin maddesidir.Bakteriler gıda ihtiyacı olarak atıksuda fazlaca mevcut bulunan ve çevreye verildiğinde kirlilik yaratan organik maddeleri kullanırlar.Bakterilerin solunum yapması ve çoğalması için suda bulunan çözünmüş oksijen yeterli olmaz. Bunun için dışarıdan oksijen verilmesi gerekmektedir. Dışarıdaki havayı suya veren mekanik ekipmanlar sayesinde gerekli oksijen temin edilmiş olur.Böylece atıksu içerisindeki mikroorganizmalar gelişerek suda kirliliğe sebep olan tüm organik madde ve kirletici maddeleri yok ederler. Bu işlem sonunda atıksu içindeki organik maddeler biyolojik olarak ayrıştırılır. Seleksiyon teorisine göre, biokütleye dış stres faktörleri uygulayarak ve hidrolik, kinetik veya metabolik seleksiyon baskıları yaratarak istenen belirli özelliklerde mikrobiyal popülasyonların seçimi mümkündür( wanner, 1994). Bu dış arasında, çökelme süresi( Ts;dk) yavaş flokları yıkayıp uzaklaştıran ve dolaysıyla ardışık kesikli reaktör (AKR) sistemlerinde hızlı çökelen biokütlenin üretilmesine yardımcı olan ana hidrolik seleksiyon baskılarından biri olarak edilmektedir (Qin et al 2004). Proje önerisi kapsamında karbon kaynağı olarak çözünmüş nişasta ve asetat ile beslenen labratuvar ölçekli ve 2L çalışma hacimli bir AKR’de elde edilen biokütlenin çökelme kapasitesi ve organik madde giderim verimleri araştırılmıştır. Biokütlenin çökelme özelliklerinin iyileştirilmesi hedefli temel strateji olarak reaktördeki çökelme süresi kademeli olarak azaltılan sistemden toplanan örneklerde askıda katı madde(AKM) , çamur hacim indeksi, KOİ giderim verimi, hücre-içi karbon depolama polimerleri olan PHA’lar ve glikojenlerin ölçümü ile sistem karakterize edilmiştir. Bu araştırmada sistem asetat ve çözünmüş nişasta ile beslenen sistemden elde edilen numunelerde aşağıda sıralı parametreler ölçülmüş. Parametre birim açıklamalar aşagıda acıkladıgım gibidir: AKM mg/l reaktör içerisindeki toplam askıda katı madde UAKM mg/l reaktör içerisindeki biokütle knstrasyonunu gösteren uçucu askıda katı madde ÇHİ ml/g biokütlenin çökelme kapasitesinin göstergesi olan çamur hacim indeksi D-AKM mg/l çıkış suyu kalitesi açısından cıkış suyu toplam askıda katı madde miktarı D-UAKM mg/l çıkış suyu kalitesi açısından çıkış suyu uçucu askıda katı madde miktarı KOİ mg/l çıkış suyu kalitesi ve sistemin organik madde giderim verimi ile ilgili olarak giriş ve çıkış suyu süzülmüş KOİ değerleri PHB ve PHV cinsinden PHA mg/l KOİ ekivanlanı farklı işletme koşullarında biokimyasal dönüşüm süreçlerinin irdelenmesi için gerçekleştirilen çevrim-içi deneylerin ve bunlara paralel yürütülen respirometrik deneylerin bazılarında AKR ve respirometreden tam karışım örnekleri toplanır ve hücre-içi karbon depolama süreçlerinin aydınlatılabilmesi amacıyla PHA (polihidroksialkonat) ölçümleri Gaz Kromatografi ile gerçekleştirilmiş. AKM ve UAKM deneyde AP40 filtreden kullanılmıştır. Filtreyi distile su ve musluk suyla yıkanıp 1saat etüvde (105 ˚C) kurutmuştur. Sonra etüvden çıkarıp nemden etkilenmemesi için 30 dakikada desikatörde beklenmıştır. 1saat beklenip desikatöre konululdu. Desikatörde 30 dakika beklenildi. Sonra tartım yapıldı. Bu filtreyi 15 dakika için 550’de konuldu. Yarım saat beklenip tartım yapıldı. Sonra standard metode göre hesaplamalar yapıldı. KOI deney için numune hacmi seçildi. Her numune için çift çalışıldı. Sonra su ile 5ml’ye tamamlandı. Üzerine 1.5 ml dikromat ve 3.5 ml asit eklendi(standart metode göre). 2 saat 150 C’de kaynatıldı. Sonra titrasyon yapıldı. Hesaplamalar standard metode göre yapıldı. PHA deneyi için reaktörden 25-30 ml numune alındı. Sentrifüjlendı. Üst faz dökülünecek. 4.5 ml fosfat buffer eklendi. Yine sentrifujlendi. Freeze-dry yapıldı. 48 saat sonra freeze dry dan çıkarıp tartım yapıldı. Tartımlar kaydedildi. Standardlar eklenip kaynatıldı. Üst faz alındı ve GC’de ölçüldü. Glikojen parçalama işlemi için 4.5 ml numune alındı. Üzerine 0.5 ml HCL eklendi. Numuneler 5saat için kaynatıldı. Pastor pipet ile HPLC viallara aktarıldı. Sonra okulamalar HPLC ile yapıldı. Sonuç olarak, çökelme süresi azaltınca iyi bir biokütle giderimi elde edildi. Çökelme süresi 5 dakikaya gelince, biökütle miktari reaktörde sabitlendi. Ortalama olarak, elde edilen biokütle miktari 10g AKM/L, çamur hacim indeksi(ÇHI1O ve ÇHI30) 20 ve 18 ml/g ve KOI giderimi 75%di. Biokütle giderimi rağmen, iyi bir çamur hacim indeksi ve yüksek biokütle konstrasyon systemde elde edildi. Analizlerin sonuçta minimum çökelme hızının, çökelme süresinden daha etkili olduğu isbat edildi. Minimum çökelme hızı, yavaş çökelen biokütlelerin systemde kalmasına etkilidir. Sonuç olarak, anaerobik fazda PHB,PHV,PHA ve glikoz üretimi artar çünkü systeme besleme yapılır ve bu besleme hücre içinde depolanır çünkü elektron verici vardir ama elektron alıcı olmadığı için bu beslemeyi kullanamaz oyüzden depolanır ve aerobik fazda kullanılır çünkü aerobik fazda oxyjen (elektron alıcı) vardır ve bu enerjiyi mikroorganizmalarin büyümesi için kullanacak buyüzden PHB,PHV,PHA ve glykoz’un konsantrasyonu aerobik fazında azaltır. Hızlı nüfus artışı ve sanayileşme sonucunda oluşan atık sular tabiatın özümleyebileceği miktarı aşmış ve alıcı ortamları kirlenme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmıştır. Doğadaki ekolojik dengeyi olumsuz yönde etkileyebilecek ve diğer faydalı kullanımlarını engelleyecek bu durumun önüne geçebilmek için atıksuları uzaklaştırmadan önce arıtma zorunluluğu doğmuştur.Biolojik atıksu arıtımının amacı; atıksudakı çökelemeyen kolloidal ve organik maddeleri farklı mikrooganizmalar yardımıyla gidermek ve kararlı hale getirmektir. Biyolojik arıtmanın temeli tek hücreli canlılardır.Yani mikroorganizmalardır. Mikroorganizmalar da diğer canlılar gibi doğar, beslenir, solunum yapar, ürer ve ölür.Mikroorganizmalar gerekli şartların sağlanması durumunda çok hızlı bir şekilde üreyebilirler. Bu şartlar tüm canlılar için gerekli olan oksijen ve besin maddesidir.Bakteriler gıda ihtiyacı olarak atıksuda fazlaca mevcut bulunan ve çevreye verildiğinde kirlilik yaratan organik maddeleri kullanırlar.Bakterilerin solunum yapması ve çoğalması için suda bulunan çözünmüş oksijen yeterli olmaz. Bunun için dışarıdan oksijen verilmesi gerekmektedir. Dışarıdaki havayı suya veren mekanik ekipmanlar sayesinde gerekli oksijen temin edilmiş olur.Böylece atıksu içerisindeki mikroorganizmalar gelişerek suda kirliliğe sebep olan tüm organik madde ve kirletici maddeleri yok ederler. Bu işlem sonunda atıksu içindeki organik maddeler biyolojik olarak ayrıştırılır. Seleksiyon teorisine göre, biokütleye dış stres faktörleri uygulayarak ve hidrolik, kinetik veya metabolik seleksiyon baskıları yaratarak istenen belirli özelliklerde mikrobiyal popülasyonların seçimi mümkündür( wanner, 1994). Bu dış arasında, çökelme süresi( Ts;dk) yavaş flokları yıkayıp uzaklaştıran ve dolaysıyla ardışık kesikli reaktör (AKR) sistemlerinde hızlı çökelen biokütlenin üretilmesine yardımcı olan ana hidrolik seleksiyon baskılarından biri olarak edilmektedir (Qin et al 2004). Proje önerisi kapsamında karbon kaynağı olarak çözünmüş nişasta ve asetat ile beslenen labratuvar ölçekli ve 2L çalışma hacimli bir AKR’de elde edilen biokütlenin çökelme kapasitesi ve organik madde giderim verimleri araştırılmıştır. Biokütlenin çökelme özelliklerinin iyileştirilmesi hedefli temel strateji olarak reaktördeki çökelme süresi kademeli olarak azaltılan sistemden toplanan örneklerde askıda katı madde(AKM) , çamur hacim indeksi, KOİ giderim verimi, hücre-içi karbon depolama polimerleri olan PHA’lar ve glikojenlerin ölçümü ile sistem karakterize edilmiştir. Bu araştırmada sistem asetat ve çözünmüş nişasta ile beslenen sistemden elde edilen numunelerde aşağıda sıralı parametreler ölçülmüş. Parametre birim açıklamalar aşagıda acıkladıgım gibidir: AKM mg/l reaktör içerisindeki toplam askıda katı madde UAKM mg/l reaktör içerisindeki biokütle knstrasyonunu gösteren uçucu askıda katı madde ÇHİ ml/g biokütlenin çökelme kapasitesinin göstergesi olan çamur hacim indeksi D-AKM mg/l çıkış suyu kalitesi açısından cıkış suyu toplam askıda katı madde miktarı D-UAKM mg/l çıkış suyu kalitesi açısından çıkış suyu uçucu askıda katı madde miktarı KOİ mg/l çıkış suyu kalitesi ve sistemin organik madde giderim verimi ile ilgili olarak giriş ve çıkış suyu süzülmüş KOİ değerleri PHB ve PHV cinsinden PHA mg/l KOİ ekivanlanı farklı işletme koşullarında biokimyasal dönüşüm süreçlerinin irdelenmesi için gerçekleştirilen çevrim-içi deneylerin ve bunlara paralel yürütülen respirometrik deneylerin bazılarında AKR ve respirometreden tam karışım örnekleri toplanır ve hücre-içi karbon depolama süreçlerinin aydınlatılabilmesi amacıyla PHA (polihidroksialkonat) ölçümleri Gaz Kromatografi ile gerçekleştirilmiş. AKM ve UAKM deneyde AP40 filtreden kullanılmıştır. Filtreyi distile su ve musluk suyla yıkanıp 1saat etüvde (105 ˚C) kurutmuştur. Sonra etüvden çıkarıp nemden etkilenmemesi için 30 dakikada desikatörde beklenmıştır. 1saat beklenip desikatöre konululdu. Desikatörde 30 dakika beklenildi. Sonra tartım yapıldı. Bu filtreyi 15 dakika için 550’de konuldu. Yarım saat beklenip tartım yapıldı. Sonra standard metode göre hesaplamalar yapıldı. KOI deney için numune hacmi seçildi. Her numune için çift çalışıldı. Sonra su ile 5ml’ye tamamlandı. Üzerine 1.5 ml dikromat ve 3.5 ml asit eklendi(standart metode göre). 2 saat 150 C’de kaynatıldı. Sonra titrasyon yapıldı. Hesaplamalar standard metode göre yapıldı. PHA deneyi için reaktörden 25-30 ml numune alındı. Sentrifüjlendı. Üst faz dökülünecek. 4.5 ml fosfat buffer eklendi. Yine sentrifujlendi. Freeze-dry yapıldı. 48 saat sonra freeze dry dan çıkarıp tartım yapıldı. Tartımlar kaydedildi. Standardlar eklenip kaynatıldı. Üst faz alındı ve GC’de ölçüldü. Glikojen parçalama işlemi için 4.5 ml numune alındı. Üzerine 0.5 ml HCL eklendi. Numuneler 5saat için kaynatıldı. Pastor pipet ile HPLC viallara aktarıldı. Sonra okulamalar HPLC ile yapıldı. Sonuç olarak, çökelme süresi azaltınca iyi bir biokütle giderimi elde edildi. Çökelme süresi 5 dakikaya gelince, biökütle miktari reaktörde sabitlendi. Ortalama olarak, elde edilen biokütle miktari 10g AKM/L, çamur hacim indeksi(ÇHI1O ve ÇHI30) 20 ve 18 ml/g ve KOI giderimi 75%di. Biokütle giderimi rağmen, iyi bir çamur hacim indeksi ve yüksek biokütle konstrasyon systemde elde edildi. Analizlerin sonuçta minimum çökelme hızının, çökelme süresinden daha etkili olduğu isbat edildi. Minimum çökelme hızı, yavaş çökelen biokütlelerin systemde kalmasına etkilidir. Sonuç olarak, anaerobik fazda PHB,PHV,PHA ve glikoz üretimi artar çünkü systeme besleme yapılır ve bu besleme hücre içinde depolanır çünkü elektron verici vardir ama elektron alıcı olmadığı için bu beslemeyi kullanamaz oyüzden depolanır ve aerobik fazda kullanılır çünkü aerobik fazda oxyjen (elektron alıcı) vardır ve bu enerjiyi mikroorganizmalarin büyümesi için kullanacak buyüzden PHB,PHV,PHA ve glykoz’un konsantrasyonu aerobik fazında azaltır.
-
ÖgeDüşük Çamur Yaşı İle İşletilen Tam Ölçekli Atıksu Arıtma Tesislerinde Biyogaz Oluşum Potansiyelinin Model Bazlı İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-12-16) Yıldız, Dilvin ; İnsel, H. Güçlü ; 432901 ; Environmental Biotechnology ; Environmental BiotechnologySon on yılda, olumsuz çevresel etkileri kanıtlanmış olan yenilenebilir olmayan enerji kaynaklarının (fosil yakıtlar) tükenmesi ve yeni enerji kaynaklarına olan ihtiyaç, modern toplumun enerji konusuna olan ilgisini arttırmı!tır. Fosil yakıtların dünya genelinde kullanım yüzdesi yakla!ık olarak yüzde 85 (IPCC, 2011) gibi bir rakama denk gelmektedir. Yenilenemeyen enerji kaynaklarının limitli olması ve ekonomik değerlerinin günden güne artması nedeniyle yenilenebilir enerji kaynakları global enerji otoritelerinin odak noktası haline gelmi!tir. Biyokütle yenilenebilir enerji kaynakları arasında en geni! orana sahiptir (IPCC,2011). Bu durumda biyokatı gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının artan önemi reddedilemez bir hal almaktadır. Günümüzde önemli biyokatı kaynakları ,gübre ve belediye atıksularından elde edilen çamur olarak bilinmektedir. Atık su arıtma tesisleri bir yanda yüksek miktarda çamur üretme potansiyeline sahipken diğer yandan enerji tüketimleri oldukça fazladır. Önceki çalı!malarda belediye atıksu arıtma tesisleri için gerekli olan kapital başına enerji aralığı arıtma tesisinin büyüklüğüne ve yürüttüğü arıtma teknolojisine ba lı olaraktan 20-50 kWh/ca.year olarak bulunmu!tur. Anaerobic özümleme ve/veya termo-kimyasal yakma prosesleri, atıksu arıtma tesislerinde çamurdan enerji elde etmek için uygulanan i!lemlerdir. Çamur atıksu arıtma tesisleri için önemli bir enerji kaynağıdır. Dolayısıyla atıksu arıtma tesislerinde tasarım aşamasında arıtma yöntemi seçimi ve uygulama a!amasında enerji kullanımının kontrol edilmesi enerji açısından verimli atıksu arıtma tesislerinin var olmasını sağlayacaktır.Son zamanlarda, atıksu arıtma tesislerinde uygulanan metodların optimizasyonuna ve maliyetlerinin düşürülmesine tasarlanan işletme senaryolarını modelleme araçları ile test etmek mümkün hale gelmiştir. Model bazlı inceleme yaklaşımı farklı tesis yüklerinde çıkış suyu standartlarını tutturarak atıksu arıtma tesislerinde sürdürülebilir bir enerji döngüsünü yakalayabilmek için en uygun yaklaşımdır. Bu çalışmada, genel aktif çamur modeli kullanılarak Türkiye’nin en büyük atıksu arıtma tesisinin çıkış suyu kalitesi, biyokütle üretimi ve biyogaz üretim potansiyeli simulasyonu yapılmıştır.