FBE- Savunma Teknolojileri Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Çıkarma tarihi ile FBE- Savunma Teknolojileri Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeEndüstri Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2008-07-14) Darcan, Elif Duygu ; Polat, Seçkin ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyRekabet firmaların başarı ve başarısızlıklarının özünde yer alır ve firmanın performansında etkili olan aktivitelerin uygunluğunu belirler. Rekabet stratejisi, bir endüstrideki firmanın iyi bir rekabet konumu için girdiği arayışı ve rekabetin ortaya çıktığı temel arenayı temsil eder. Rekabet stratejisinin nihai hedefi, bu kurallarla başa çıkmak ya da bunları firmanın çıkarları doğrultusunda değiştirmek olmalıdır. Bu çalışmada, ilaç endüstrisinin önemli yapısal unsurlarının beş kuvvet yöntemi ile belirlenebilmesi için, Rakbette başarılı olabilmek için gerekli ana faktörler nelerdir? sorusundan yola çıkılarak beş faktör analizi ve ilaç sektörü ile ilgili geniş çaplı bir literatür taraması yapılmıştır. Beş faktör analizi ile ilgili teorik bilgilerden yola çıkılarak 5 bölüm ve 47 sorudan oluşan bir anket oluşturulmuş ve bu anket 8 adet ilaç firmasında çalışan toplam 50 katılımcıya uygulanmıştır. Çalışma altı bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, konu ile ilgili genel bir bilgi verilmiştir. İkinci bölümde ise, yapılan literatür taraması sonucu elde edilen hem bilimsel hem de endüstriyel anlamda yapılan endüstri analizi uygulamalarından bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde, endüstri analizinde kullanılan genel kavramlar ve teorik bilgilere yer verilmiş ve bunun sonucunda ilaç endüstrisinde uygulanmak üzere bir anket geliştirilmiştir. Dördüncü bölümde ise, ilaç sektörü hakkında detaylı olarak bilgi verilmiştir. Beşinci bölümde hem sektörel araştırmaya dayalı hem de saha araştırmasına dayalı olarak ilaç sektörüne beş faktör analizi uygulanmıştır. Son bölümde ise beşinci bölümde yapılan analizlerden çıkan sonuçların genel bir özeti ve edinilen tecrübelere dayanılarak sonraki çalışmalarda yapılması gerekenler konusunda önerilerde bulunulmuştur.
-
ÖgeSogutucu İçerisinde Akış Ve Sıcaklık Dağılımı Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2008-11-19) Sevinç, Hasan ; Aslan, A. Rüstem ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyBir dondurucu yada soğutucu içerisindeki sıcaklık dağılımının üniform olması enerji sarfiyatı bakımından önemlidir. Bu çalışmanın ana motivasyonu dondurucu içerisindeki sıcaklık farklılıklarını analiz etmek ve bu farklılıkların sebebini araştırmak olmuştur. Çalışmada deneysel ve nümerik yöntemler kullanılmıştır. Öncelikle bugün piyasada bulunan bir no frost buzdolabı modeli için deneysel yöntemler ve ticari CFD kodları kullanılarak sıcaklık dağılımı elde edilimiştir. Daha sonra bu sonuçların karşılaştırılması ve yapılabilecek geliştirmelerden bahsedilmiştir. Ayrıca bir no frost dondurucu modeli üzerinde parametrik bir çalışma yapılmış ve sonuçları sunulmuştur. Bu parametrik çalışmanın amacı dondurucu içerisindeki sıcaklık dağılımını belirleyen ana parametrelerin basit modellerle etkinlerini incelemek olmuştur. Bir no frost buzdolabı içerisindeki sıcaklık dağılımını kabin içerisindeki hava akışı belirler. Kabin içerisindeki hava akışı ise hava sağlama sistemi tarafından sağlanır. Hava sağlama sistemi ise buzdolabına özgü olup, her buzdolabı için tasarlanır. Bu çalışmada no frost buzdolabının tasarımına yardımcı bilgiler bulunmaktadır.
-
ÖgeMems Duyargalı Eylemsizliğe Dayalı Seyrüsefer Dizgesi Geliştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-02-20) Yücel, Meriç ; Üstündağ, Burak Berk ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyBu çalışmada, MEMS atalet duyargaları ile eylemsizliğe dayalı seyrüsefer dizgeleri geliştirilmiş, duyarga hatalarından kaynaklanan ve zamanla hızla büyüyen pozisyon ve doğrultu hatalarını azaltmak için Kalman filtresi ve duyarga sıfırları için kayan ortalamalı kayıklık pencereleri kullanılmıştır. Belirlenen eşik değerin altındaki küçük atalet değerleri için algoritmanın çalışması yapılandırılmış ve bazı sezgisel algoritmalar ile desteklenmiştir. Bulunan sonuçlar birbiri ile karşılaştırılıp iteratif ve yardımsız çalışan seyrüsefer dizgesine göre daha az hatalı çalışan bir seyrüsefer dizgesi yapılmıştır. Sonuç olarak, geliştirilen cihazın küresel olarak seyrüsefer yapmak için yeterli güvenilirlikten uzak olduğu görülmüş, yalnızca seyrüseferin niteliği, çevresel koşullar vb. dış etkenlere bağlı olarak algoritmanın güncellenmesi ile yerel seyrüseferler için uygun olabileceği veya yardımcı duyargalar ile paralel çalışarak daha başarılı sonuç verebileceği görülmüştür.
-
ÖgeKalite Ödüllerinin Şirket Performansına Etkisi: Türkiye Özelinde Tüsiad-kalder Ulusal Kalite Ödülü Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-06-30) Samanlı, Muharrem ; Erçek, Mehmet ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyKalite ödüllendirme süreci, örgütlerin performanslarını bütünsel bir perspektifte ele alarak kalite yönetimi uygulamalarının başarısının ve şirket performansına etkisinin değerlendirilmesi ve başarılı bulunan uygulamaların ödüllendirilmesi yolu ile kalite yönetimi çabalarının örgüte getirdiği faydanın görünür kılınması esasına dayanan popüler bir uygulamadır. Küresel rekabetin her geçen gün daha da sertleştiği günümüz dünyasında “kalite”, şirketlerin hayatta kalabilmek ve rakiplerine üstünlük sağlamak adına kullandıkları en önemli koz haline geldiğinden, kalite ödüllerine gösterilen rağbet de azımsanmayacak seviyededir. İlk olarak 1951 yılında, Japonya’da JUSE tarafından Deming Ödülü’nün uygulamaya konulmasıyla gündeme gelen kalite ödüllerinin birincil amacı, genelde kalite yönetimi uygulamalarının ve özelde de TKY yaklaşımının örgütlerde benimsenerek yaygınlaşmasını ve doğru şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Ülkemizde de 1993 yılında Kalder tarafından Tüsiad-Kalder Ulusal Kalite Ödülleri verilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada kalite ödüllerinin örgütler üzerindeki etkisi Tüsiad-Kalder Ulusal Kalite Ödülü örneği üzerinden açıklanmaktadır. Ülkemizde örgütlerin Tüsiad-Kalder Ulusal Kalite Ödülü sürecine “niçin?” ve “nasıl?” girdikleri, bu sürecin sonucu olarak ne elde etmeyi bekledikleri ve ne elde ettikleri sorgulanarak kalite ödülünün ve ödül sürecinin şirket performansında ne tür ve ne yönde etkiler yarattığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.
-
Ögeİha Filosu K2 Uygulamalarındaki İnsan Operatörler İçin Bir Karar Destek Mimarisinin Tasarımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-07-24) Arslan, Oktay ; İnalhan, Gökhan ; Savunma Teknolojileri ; Defence Technologyİnsanlı araçlara karşı sahip oldukları üstünlüklerinden dolayı İHA’lar istihbarat, keşif, arama ve kurtama operasyonları gibi birçok askeri komuta ve kontrol uygulamalarında vazgeçilmez unsurlar hale gelmiştir. Fakat yine de insanlara zekaları ve daha esnek karar verme yetenekleri nedeniyle İHA’ların üst seviyede güdümü ve komutası konularında ihtiyaç duyulmaktadır. İçinde bulunduğu yeni konumda, insanlar dinamik olarak değişen bir çevrede zorlu zaman kısıtları altında çoklu İHA’ların komutası görevini üstlenmektedir. İHA’ların denetlemeli kontrolu İHA sayısı arttıkça gittikçe zorlaşmaktadır ve bazen bu problem birden fazla operatör tarafından bile başedilemez veya yapılamaz hale gelmektedir. Bu tezde, İHA filoları için kullanılan K2 sistemlerinin çevikliğini geliştirmek üzere karar destek sistemlerinin geliştirilmesi konusu üzerine odaklandık ve çok büyük sayıda çoklu İHA’ların kontrolu ile ilgili görevler içeren senaryolarda yüksek seviyeli karar vermede görevli olan operatorler için gerçek zamanlı karar destek sistemi çerçevesi sunduk. En basit şekilde karar destek sistemi planlama, iş sıralama ve alt-seviye görev odaklı iş planlama gibi 3 kısımdan oluşmaktadır. Bölüm sonunda bütün sistem laboratuvar ölçekli bir çoklu-araç görev simülatörüne entegre edilmiştir.
-
Ögeİş Süreçleri Yönetim Sistemlerinin Güncel Durumu Ve Kurulumu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-03-23) Can, Fehime Çağlayan ; Sümen, Halefşan ; Savunma Teknolojileri ; Defence Technologyİş hayatında olup da süreç, süreç iyileştirme, süreç yönetimi vb gibi kavramları duymamak mümkün değil. Üretim alanında Yalın, 6 Sigma, Sürekli İyileştirme; bilgi teknolojilerinde SOA, iş akışı, BAM gibi kavramlarının hepsi bir şekilde sürecin iyileştirilmesine odaklanır. Günümüz koşullarında süreçler artık sadece kurum içinde başlayıp kurum içinde biten bağımsız yapılar değildir. Dış kaynak kullanımı, küreselleşme, çoklu lokasyonlar vb. konular süreçlerin kapsamını kurumların dışına taşımakta ve özellikle süreç içinde kullanılan bilgi teknolojilerinin entegrasyonunu ve bunun yönetimini önemli bir konu olarak karşımıza çıkarmaktadır. Başlarda bağımsız entegrasyon uygulamaları, süreç izleme ve takip uygulamaları veya süreç tasarım ve modelleme uygulamaları halinde karışımıza çıkan çözümler günümüzde tek bir çatı altında birleştirilerek birer süit olarak konumlandırılmaya başlanmıştır. Bundan birkaç yıl öncesine kadar BT alanında duyulmaya başlanan ve bugün teknoloji yönetimi konuları arasında en sıcak konulardan biri olan BPM, Business Process Management (İş Süreci Yönetimi) kelimelerinin kısaltmasıdır. Yukarıda bahsedilen ve iş dünyasında kullanıla gelen süreç iyileştirme yöntemlerinin getirdiği tüm deneyim, düşünce yöntemi ve iş yönetimi tarzlarını içinde birleştiren bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. En yalın hali ile BPM; operasyonel iş sürecini tasarlamak, analiz etmek, yürürlüğe koymak ve kontrol etmek için kullanılan araç metot ve teknolojiler bütünüdür denebilir. BPM, süreçlerin performanslarını geliştirmek için iş birimleri ile bilgi teknolojileri çalışanlarını bir araya getiren bir platform olarak da çözüm sunmaktadır. Ancak BPM paketlerinin güncel durumuna baktığımızda henüz teknolojik evrimini tamamlayıp yaygın bir teknoloji olarak günümüz dünyasında yerini almadığını görürüz. BPM sistemlerinin kurulumu kendi içinde gerek teknolojik gerekse de süreçsel bazı sıkıntıları beraberinde getirmekle beraber; herhangi bir BPM sisteminin kurulumu ile bir işletmenin kazanacakları oldukça fazladır.
-
Ögeİşletmeden İşletmeye Satış Ve Kişisel Satış Sürecinde Performans Yönetimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-07-06) Can, Hüseyin Nazım ; Sümen, Halil Halefşan ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyTeknolojinin gelişmesi ile birlikte, insanlar ihtiyaç duyabilecekleri bilgiye veya tüketim malzemelerine daha kolay ulaşabilir olmuşlardır. Bu durum firmalar için de geçerlidir. Firmalar da ihtiyaç duydukları endüstriyel malzemeleri çok hızlı ve rahat bir şekilde tedarik edebilmektedirler. İşletmeden işletmeye yapılan satışlarda geçmişte satınalma sorumluları işletmelerinin ihtiyaç duyduğu malzemelerin temini için tedarikçi firmaları ziyaret ederek en uygun ürünü tespit ettikten sonra alım yapmaktayken, artan rekabet sonucu tedarikçi firmaların satış sorumluları tek tek firmaları ziyaret etmekte ve ürünlerinin avantajlarını anlatarak satınalma sorumlularına kabul ettirmeye çalışmaktadır. Bahsi geçen süreç uzun ve teferruatlı bir hazırlığın yanı sıra teknik bilgi gerektirmekte ve bu süreci yöneten satış temsilcisinin satış sürecinde gösterdiği performans kritik hale gelmektedir. Bu çalışmada istişari satış süreci ile işletmeden işletmeye yapılan satış süreci ele alınmış, satış temsilcilerinin performans değerlendirme sistemleri incelenerek satış temsilcisinin niteliklerini ölçmeye çalışan bir anket çalışması müşterilere uygulanarak, müşteri nazarında satış temsilcisinin performansı ölçülmeye çalışılmıştır. Farklı sektörlerden satış yöneticileri ile de mülakatlar yapılarak işletmelerin yaklaşımları konuya eklenmiştir.
-
Ögeİnsansız Savaş Uçakları İçin Agresif Manevra Planlama Ve Kontrol Sistemlerinin Geliştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-07-23) Üre, Nazım Kemal ; İnalhan, Gökhan ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyBu tez agresif manevra yapabilme kapasitesine sahip İnsansız Savaş Uçakları (İSU) için referans manevraların oluşturulması ve kontrol edilmesi problemini ele almaktadır. Bu amaçla karışık manevraların daha küçük manevra parçalarına ve bu parçalara ait manevra parametrelerine ayrıştırıldığı bir haraket dili geliştirilmiştir. Bu sistemin başlıca avantajı uçağın dinamik zarfı içinde referans manevra yaratma ve kontrol probleminin karmaşık manevranın bütünü yerine, her bir ayrıştırılmış manevra parçası içerisinde ele alıyor olmasıdır. Böylece sistem, uçak dinamiklerini Hibrid Dinamik bir Sistem olarak ele alınmasını sağlamaktadır ve problemin boyutunu düşürmektedir. Referans manevra profillerinin oluşturulması için manevra parçaları arasındaki geçiş kuralları ve çeviklik ölçütlerini göz önüne alan bir algortima geliştirilmiştir. Alçak seviye geribeslemeli kontrolcü tasarımı için ise her bir manevra parçası ayrı bir problem olarak ele alınmış ve her biri için Yüksek Dereceden Kayma Kipli Kontrolcü tasarımı yapılmıştır. Elde edilen sistem agresif savaş manevraları üzerinden test edilmiştir.
-
ÖgeITU-pSAT II İçin İletişim Altsistemi Ve Yer İstasyonu Tasarım Çalışması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-03-03) Fidanoğlu, Melih ; İnalhan, Gökhan ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyBu çalışmada, ITU-pSAT II uydusu için yapılacak olan iletişim altsistemi ve yer istasyonu için bir altyapı oluşturulması amaçlanmıştır. İlk olarak uydular hakkında genel bilgi verilmiş olup, ardından daha önce başarıyla gönderilmiş olan ITU-pSAT I uydusunun altsistemleri ve uçuş sonuçları anlatılmıştır. ITU-pSAT II uydusunun tasarım halindeki altsistemleri açıklandıktan sonra iletişim bölümü için gerekli olan tecrübe ve bilgilerin anlatımı yapılmıştır. Bu kapsamda daha önce fırlatılan küpsatların iletişim sistemleri ve yer istasyonları incelenmiştir. Bunu takiben modülasyon, protokol ve link bütçesi ile ilgili teorik bilgiler verilmiştir. Görev ihtiyaçları doğrultusunda uydu üzerindeki iletişim altsistemi için alternatifler değerlendirilmiştir. En son bölümde ise, iletişim sisteminin diğer parçası olan yer istasyonu ile ilgili alternatifler anlatılmıştır. Burada iletişim sisteminin kalbini oluşturan radyo seçenekleri incelenmiştir. Yazılım kısmında ise, kişisel bilgisayar üzerinden anten rotor kontrolü, radyo kontrolü, TLE verisini kullanarak Doppler kaymasını ve uydunun pozisyonunu hesaplayan programlar ile dijital mod programları anlatılmış ve karşılaştırılmıştır.
-
ÖgeAksiyomatik Tasarım İlkeleri İle Askeri Lojistik Ağı Tasarımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-05-24) Danaci, Tugba ; Durmusoglu, Bulent ; Savunma Teknolojileri ; Defence Technologyİnsanoğlu çıkarlarını devam ettirebilmek, korumak ya da yeni kazanımlar elde etmek adına, sürekli savaşmıştır. Teknoloji en çok savaş zamanlarında gelişmiştir. Teknoloji geliştikçe, değiştikçe, kendisiyle beraber savaşma yöntemlerini şekillerini de değiştirdi. Fakat bu değişimlerin nasıl kullanıldığı savaşı kazananı belirlemektedir. Özellikle sahip olunan kaynakları nasıl, nerede, ne miktarda ve ne zaman kullanılacağı başarıyı getirmektedir. Askeri lojistik kuvvetlerin ve silahların temini, sevkıyatı, koşullandırılması, bakımı ve geri çekilmesini ifade etmektedir. Bu çalışmada aksiyomatik tasarım ilkeleri ile askeri lojistik ağı tasarımı yapılmıştır. Aksiyomatik tasarım, müşteri ihtiyaçlarının fonksiyonel gereklilikler şeklinde ifade edilmesini, fonskiyonel gerekliliklerin gerçekleşmesi için gereken tasarım parametrelerini ve bunlar arasındaki matematiksel ifadeyi göstermektedir. Askeri lojistik insan ve ekipman lojistiğini içermesine rağmen bu çalışmada sadece ekipman lojistiği tasarımı yapılmıştır. Ayrıca savaş meydanındaki lojistik yerine, ulusal lojistik olarak da tanımlanan, savaş alanına kadar olan lojistik üzerinde durulmuştur. Tasarım dört alt baslıkta yapılmıştır: temin etme, depolama, dağıtım ve bakım-onarım. Satın almada önemli olan müşterinin gereksinim duyduğu ürünü doğru zamanda, doğru miktarda uygun fiyata ve istenilen özelliklerde satın almaktır. Maliyet kalemi değişken ürün maliyeti, taşıma maliyeti ve sabit maliyetten oluşmaktadır. Maliyeti düşürmek için, konsolidasyon, dış kaynak kullanımı ya da talepleri azaltma yollarına başvurulabilir. Fiyat analizleri yapılarak ürün değişken fiyatı optimize edilmeye çalışılmalıdır. Ayrıca stoktaki ürünlerin özellikleri tam bilinmelidir. Ürün özellikleri derken miktar ve kalite kastedilmektedir. Yeni alımlardan önce depodaki ürünler kullanılmalı, üründe modifikasyonlar yapılarak istenilen kalite standartlarına getirmeye çalışılmalıdır. İstenilen kalite standartları ise olası düşmanın ekipmanlarının kalitesine ve miktarına bağlıdır. Bu bilgilerin elde edilmesi için casusluk yapılmalı ve elde edilen bilgilerin doğru kullanımı için de çok hassas biçimde tahmin etme metodlari geliştirilmelidir. Askeri lojistikte en önemli sorunlardan bir tanesi depolama standartlarının sağlanamamasıdır. Depolamada maliyetleri düsürmek ve envanter kullanımını arttırmak amaçlanmaktadır. Maliyeti azaltmak için dış kaynak kullanımı ya da konsolidasyon yöntemleriyle sabit maliyetler ve yönetim maliyetleri düşürülmeli; envanter seviyesi ve envanter hareketleri azaltılmalıdır. Envanter seviyesi sadece depoda bulunan envanteri değil, taşıma halindeki envanteri, tadilattaki envanteri ve savaş alanındaki envanteri de içermektedir. Askeri sistemlerde savaş olasılıklarına karşı bazı ekipmanlar tehlike bölgelerine yakın yerlere konumlandırılırlar. Önemli olan ne miktarda hangi üründen nerede depolanacağı, bu ürünlerin ne sıklıkta bakıma tabi tutulacağı, saklama koşullarının neler olacağıdır. üçüncü basamağı ulaştırma tasarımı oluşturmaktadır. Askeri dağıtım; savaş alanı dağıtım ve savaş alanına kadar dağıtım olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Dağıtımda önemli olan zamanında ve düşük maliyette olmasıdır. Ölçek ekonomisi ve mesafe ekonomisi dikkate alınarak maliyet azaltılabilir. Rota optimizasyonu ve taşıma yönteminde esneklikler arttırılarak zamanında ulaştırma sağlanabilir. En son tasarım basamağı bakım onarım faaliyetleridir. Askerler tarafından sahada bakımı yapılamayan ürünler belirli bakım merkezlerine gönderilmektedirler. Bakımda önemli olan maliyetlerin düşürülmesi ve riskin azaltılmasıdır. Riskin azaltılması için ürünler kısa surede bakımdan geçirilmeli ve tamir edilmeli, tamir prosesleri oluşturulmalı ve kontroller sıkı yapılmalıdır. Maliyetleri azaltmak için önleyici ve tahmin edici bakim yöntemleri ile ekipmanlardaki bozulmalar azaltılabilir. Dış kaynak kullanımı ile yönetim maliyetleri ve personel maliyetleri sıfırlanabilir. Çalışmada örnek askeri sistem olarak Amerika Birleşik devletleri savunma bakanlığının yayımlamış olduğu kaynaklardan faydalanılmıştır.
-
ÖgeFemtosaniye lazer ile Sİ-plaka üzerine mikro ölçekte biçimlendirme(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-11-22) Sofuoglu, Sirin Didem ; Trabzon, Levent ; 417522 ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyFemtosaniye lazer ile mikromalzeme işleme son dönemlerde gittikçe popüler hale geldi. Bunun sebebi ise lazerin darbe süresi thermal difuzyon yasasina gore ısının yayılımından çok daha kısa zamanda gerçekleşmekte. Femtosaniye lazerin bu ayrıcalığı, özellikle mikro malzeme gibi çok küçük hacimli malzemeler işlerken, malzeme daha ısınıp zarar görmeye başlamadan mikroişlemenin bitmesinden kaynaklanmakta. Tabi bu avantaj, en önemli husus olan enerji akışı değeri melting ve ablasyon eşiği arasında tutulduğu sürece geçerli olmakta. Yapılan deneylerde Si-Wafer’ın ablation ve melting threshold değerlerinin bulunmalarının yanı sıra en düzgün yüzey karakteristiğine sahip istenilen en ve derinlikteki kanallar açılması için gerekli diğer parametrelerin bulunması çalışıldı.
-
Ögeİtü Psat Iı: Yönelim Kontrolüne Sahip Nano Uydular İçin Yüksek Yeterlilikli Platform Geliştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-06-26) Akay, Mehmet Caner ; İnalhan, Gökhan ; 432742 ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyGünümüzde uzay teknolojilerine fazlasıyla ilgi görülmektedir. İlk uzaya gönderilen uydudan bugüne gelişen teknoloji ile uzaktan algılama, iletişim, bilimsel deney, navigasyon ve keşif gibi bir çok farklı amaçta kullanılmak üzere uydular tasarlanmaktadır. Bu tasarımlar için de büyük yatırımlar yapılmaktadır ve bu yatırımlar sayesinde sadece uzay teknolojileri değil bir çok mühendislik alanında gelişim sağlanmıştır. İlk geliştirilen uydu yapılarının büyük boyutlu ve maliyetli olması sebebiyle özel amaçlar için daha özel yapılar kullanılması istenmektedir. Bu özel yapılar önceki uydulara göre daha kompakt ve amaca göre değişmekle birlikte daha küçük boyutlarda olmuştur. Boyutların ve ağırlığın değişmesindeki bir diğer etken ise fırlatma maliyetinin azaltılmasıdır. Büyük boyutlu uyduların fırlatma maliyeti yüksek olmasından dolayı fırlatıldıktan sonra oluşabilecek bir hatada küçük boyutlu uydulara göre daha fazla paranın çöpe atılması demektir. Bir öğrenci eğitim projesi olarak başlayan küp uydu tasarım projeleri şimdi farklı amaçlarla gelişerek yüksek öncelikli bir konu haline gelmiştir. Bir çok kişi ve kurum, bu konu hakkında çalışmaları teşvik etmektedir, TÜBİTAK da ülkemizde bu kurumlardan biri olmaktadır. TÜBİTAK tarafından desteklenen projemizde, İTÜ bünyesinde İTÜ pSAT I sonrasında tasarlanan ikinci küp uydu tasarımı gerçekleştirilmiştir. İTÜ pSAT II’de ilk projeden edinilen tecrübe ile yüksek yeterlilikli uçuş sistemi (bus) mimarisi geliştirilmiş, daha hassas yönelim belirleme ve kontrol sistemini (YBKS) temel alan sistem tasarlanmış ve üretilmiştir. İçerdiği sistemler dışında nano uydu temel tasarım kriterleri göz önüne alınarak tasarlanan İTÜ pSAT II’nin modüler yapısı da özgün bir tasarımdır. Bu tasarımlar ve geliştirilen sistemler; uydu içerisinde istenilen çalışmaya göre değiştirilebilir alt sistemleri olmasını sağlaması sebebiyle projenin amacı olan yüksek yeterlilikli nano uydu platformu elde edilmiştir. Ayrıca bu platformun uçuşa hazır halde olup olmadığını sınamak adına testleri yapılmıştır ve başarıyla sonuçlanmıştır. Bu tez içerisinde İTÜ pSAT II adına yaptılan sistem mühendisliği ve testler anlatılmıştır. Buna ek olarak projemizde yer alan diğer arkadaşlar tarafından yapılmış olan, YBKS ve bus sistemlerine ek olarak uydunun modüler yapısı alt sistemleri özetlenmiştir.
-
ÖgeAkımsız Nikel Fosfor/nikel Bor Dubleks Kaplamaların Korozyon Ve Aşınma Dirençlerinin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-12-18) Dil, Gökçe ; Gökşenli, Ali ; 450904 ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologySon 60 yılda ortaya çıkan akımsız kaplamalar, alışıldık elektrolitik kaplamalara alternatif oluşturmaktadır. Dışarıdan herhangi bir elektrik ihtiyacına gerek duymadan gerçekleşen otokatalitik akımsız kaplamalar, içeriğindeki bileşenlerin değişmesiyle sonuçta elde edilen özelliklerin de değişmesini sağlamaktadır. Yüksek sertlik, iyi korozyon ve aşınma dirençleri, yorulmaya etkileri gibi gelişen malzeme teknolojisinde önemli özelliklerin sağlanmasıyla akımsız kaplamalar günümüzde geleceği açık bir yüzey mühendisliği konusudur. Sağladığı üstün mekanik ve elektrokimyasal özelliklerin yanı sıra elektrolitik kaplamalara göre bir diğer avantajı da yüzey geometrisinden bağımsız kaplama yapılabilmesidir. Yarı kapalı geometriler, borular ve karmaşık yüzey şekillerinin kaplama kalınlıkları her yüzeyde aynı olmaktadır. Bunun yanında uygun ön işlemler kullanıldığında sadece metallere değil plastiklere, ametallere ve farklı malzeme çeşitlerine de uygulanabilmektedir. Uygulama alanları uçak-uzay teknolojisinden dekorasyona kadar geniş bir yelpazeye yayılmıştır. En geniş kullanımlı olan akımsız kaplama çeşitleri Ni-P ve Ni-B kaplamalarıdır. Ni-P ticari şekilde yaygın kullanılsa da Ni-B üstün sertliğiyle krom kaplamaların alternatifi olarak gözükmektedir. Ni-B kaplamaların ticari bir bileşimi piyasada bulunmamasına rağmen malzeme mühendisliği alanında çok çeşitli indirgeyicilerle hazırlanan kaplama banyoları Ni-B kaplamaları her zaman göz önünde ve geliştirilmeye hazır tutmuştur. Her iki kaplamanın özellikleri alaşımlandırma yoluyla daha da iyileştirilebilir. Bunun yanında dubleks kaplama denilen iki farklı kaplama birbirinin üzerine de yapılabilir. Dubleks kaplama çok çeşitli şekillerde yapılabilir. İki farklı akımsız kaplama yöntemi birbirinin üstüne yapılabilirken farklı yüzdelik oranlarda yanı kaplama türü de üst üste kaplanabilir. Alternatif olarak püskürtmeli kaplama, akımsız kaplamanın üstüne yapılabilir. Olasılıkların çok olması, kaplamanın istenen özelliklerde olması ihtimalini daha da yükseltmektedir. Bu çalışmada akımsız Ni-P, Ni-B ve dubleks hazırlanan Ni-P/Ni-B kaplamalar incelenmiştir. Üç kaplamanın ayrı ayrı ve karşılaştırılmalı olarak sertlik, aşınma ve korozyon dirençleri araştırılmıştır. Kaplamalar faz değişimleri için çeşitli sıcaklıklarda tavlanmıştır ve boş çelik üzerine gerçekleştirilen kaplamalarla tavlanmış ve tavlanmamış numuneler deneylerde karşılaştırılmıştır. Ni-B kaplama banyosu literatürde belirtilen özelliklerde hazırlanmış, Ni-P banyosu ise ticari bir firmadan satın alınmıştır. Kaplama sonucunda korozyon deneyleri yapılmıştır. Kaplamaların korozyon dirençlerini tespit etmek amacıyla iki farklı deney uygulanmıştır. İlki asidik iki ayrı çözeltide (hacimce %10’luk HCl ve %5’lik H2SO4) numunelerin bekletilmesi, diğeri ise polarizasyon deneyleridir. Daldırma banyolarında 7 gün bekletilen numunelerin ağırlık kaybı üzerinden deney sonuçlanmıştır. Polarizasyon deneyinde ise iletilen akım miktarının değişimi korozyon direncini göstermektedir. İki deneyin sonucunda da çeliğe göre çok daha iyi koruma sağlayan kaplamalar kendi aralarında da mukayese edilmiştir. Aşınma deneylerinde ise düzlem üstü top deney düzeneği kullanılarak numunelerin sürtünme katsayıları ve kuvvetleri, aşınma yüzeyleri ve aşındırıcı alümina topta hem de numunelerin üzerinde yüzey aşınma profillerinin de incelenmesiyle aşınma mekanizmaları ve aşınmaya dirençleri araştırılmıştır.
-
ÖgeHesaplamalı Akışkanlar Dinamiği Kullanılarak Su Altı Araçları İçin Pervane Tasarımı Ve Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-02-04) Güngör, Emre ; Özdemir, Bedii ; 458664 ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyBu çalışmada özgün bir tasarım yazılımı aracılığı ile su altı araçları için pervane tasarımı gerçekleştirilmiş ve hesaplamalı akışkanlar dinamiği tabanlı yazılımlarda pervanenin becerileri doğrulanmıştır. Sonlu hacimler yöntemine dayanan algoritmaların ve tercih edilen yöntemlerin sınanması ise çeşitli pervaneler için gerçekleştirilmiştir. Deneysel verileri mevcut olan pervaneler üzerinde uygulanmış olan sonlu hacimler çözümlemesinde ağ yapısının etkisi, ayrıklaştırma derecesinin katkısı ve çalkantı modellerinin uygunluğu değerlendirilmiştir. Özgün bir tasarım yazılımında oluşturulmuş pervane üzerinde, örnek pervaneler ile doğrulanmış olan tüm benzer kurgu uygulanmıştır. Su altı aracından beklenen hız, pervane devri, çıkış gücü pervane boyutları gibi isterler oluşturulmuştur. Su altı aracı için gerekli beceri isterleri tasarlanmış pervane ile sağlanabildiği ortaya çıkarılmış, istenilen itkiyi sağlayabilen ve su altı aracını istenilen hıza ulaştırabilecek yüksek verimli pervane tasarımına ulaşılabildiği görülmüştür.
-
ÖgeHava Trafik Kontrolünde Kontrolör Kararları Nedeni İle Oluşan Gecikmelerin Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-09-03) Eren, Utku ; İnalhan, Gökhan ; 10012190 ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyBu çalışmada iki farklı veri seti kullanılarak, Avrupa Hava Sahası üzerinde bir takım analizler gerçekleştirilmiş ve bu hava sahasını modelleme yöntemlerinin verimliliği üzerinde durulmuştur. Öncelikle, Hava Trafiği modellerine ön ayak olması amacı ile Avrupa Hava Sahası üzerinde bulunan hava alanlarının ve hava limanlarının ayrı ayrı bağlantı grafları analizler için kullanılan veri setleri üzerinden oluşturulmuş ve trafik akışının karakteristikleri hakkında bilgi edinmek amacı ile Fransa Hava Sahası incelenmiştir. Bu noktadan sonra gecikme analizlerine geçilmiş ve yaşanan gecikmeler iki farklı bakış açısı ile incelenmiştir. İlk olarak her uçuş için uçuşun geçtiği tüm hava alanları üzerinde yaşadığı gecikmeler gerçek uçulan ve planlanan sürelerin farkı ile hesaplanmış ve uçuşun bütün fazlarındaki yaşadığı gecikmeler elde edilmiştir. Bütün uçuşların sonuçlarının birleştirilmesi üzerine, Avrupa hava sahası üzerindeki gecikme üretim dağılımları ve bu dağılımların zamanla nasıl ilerlediği elde edilmiş, gecikme üretimi açısından sorunlu bölgeler saptanmıştır. İkinci bir yaklaşım olarak hava limanları ağı üzerinde gecikmelerin nasıl ilerlediği araştırılmış ve farklı bir modelleme yöntemi önerilmiştir. Bu metodun hava limanları arasında gerçekleşen tüm uçuşları ayrı ayrı incelemesi nedeni ile temsil etme kapasitesi daha yüksek bir modelleme yöntemi olduğu sonucuna varılmıştır.
-
ÖgeFpga Tabanlı Şifreli Kablosuz Haberleşme Sistemi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-02-18) Az, Ilgaz ; İnalhan, Gökhan ; 10027741 ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyÖnerilen sistemde, iki farklı noktada bulunan kullanıcılar arasında şifreli mesaj, resim ve ses verisi gönderip alabilen düşük güçlü ve maliyet-etkin FPGA tabanlı kablosuz haberleşme sistemi tasarımı yapılmıştır. Kullanıcılar, donanım tabanlı sistemleri sayesinde birbirleri arasında ister şifreli ister şifresiz haberleşme kanalı üzerinden veri alış-verişi yapabilmektedir. Şifreli kanal seçimi kullanıcı tarafından arayüz programı yardımıyla yapılabilmektedir. Donanım tabanlı olan sistem, FPGA geliştirme kartı üzerine kurulmuştur. FPGA geliştirme kartı, sistemin ana kontrolcüsü olarak çalışmaktadır. Sistemde kullanılan geliştirme kartı Digilent firmasına ait Nexys-2 modelindeki karttır. Sistemde kablosuz haberleşme, ses örnekleme ve ses çıktısı üretme işlemleri çevresel birim kartlarıyla gerçekleştirilmektedir. FPGA geliştirme kartına bağlanabilen çevresel birim kartları, IEEE 802.15.4 kablosuz haberleşme standardını gerçekleme, ses girdisi alma ve ses çıktısı üretme işlevlerini yerine getirmektedir. Mesaj ve resim verileri bilgisayar ortamında C# programlama dili kullanarak oluşturulan arayüz üzerinden girilebilmektedir. Kullanıcı arayüz programı ile FPGA kartı UART seri arayüz protokolü ile haberleşmektedir. Sistemde kullanılan şifreleme algoritması AES-128 simetrik blok şifreleme algoritmasıdır. Algoritmanın hem şifreleme hem de şifre çözme adımları FPGA üzerinde gerçeklenmiştir. Sistemin yazılımsal altyapısı FPGA üzerinde VHDL kullanarak oluşturulmuştur. Şifre ve şifre çözme algoritmaları, kablosuz haberleşme, UART arayüzü, ses örnekleme ve ses çıkış ana kontrol ve alt birim yazılım modülleri VHDL kullanarak oluşturulmuştur. Sistemin yazılımsal tasarımında, sistemi kontrol eden yapılar en küçük işlevsel bloklara kadar ayrılmış ve tasarımlarında alttan-üste (bottom-up) yaklaşımı kullanılmıştır. Alt birimleri kontrol eden yazılım modülleri tasarlandıktan sonra bu modülleri üst seviyede kontrol edecek yazılım modülleri tasarlanmıştır. Bu sayede, hata ayıklama işlemleri kolaylaştırılmıştır. Sistem testlerinde, standardın verdiği mesafelerde konumlanan iki kullanıcıya donanım birimleri kurulmuş ve donanımlar UART arayüzü üzerinden kullanıcı arayüz programına bağlanmıştır. Bilgisayarda bulunan kullanıcı arayüz programı üzerinden şifreli haberleşme işlevi aktif edilmiş ve mesaj ve resim verileri gönderilip alınmıştır. Aynı zamanda, ses giriş biriminden alınan sayısal ses verisi, karşı kullanıcıya gönderilip ses çıkışı alınmıştır. Bu özelliklerinden ötürü, tüm sistem yakın konumlanan güvenli arayüze sahip haberleşme cihazı şeklinde çalıştığı düşünülebilir. Sistem, iki kullanıcı arasında yarı-zamanlı (half-duplex) yapıda haberleşme arayüzü sağlamaktadır ancak yazılım altyapısında kurulan mimari sayesinde kullanıcılar birbirlerine veri gönderimi yaparken herhangi bir zamansal kısıtları bulunmamaktadır. Kullanıcılar aynı anda veri gönderimi yapsalar dahi, sistem bu verileri kaydedip haberleşme kanalının boş olduğu zamanda verilerin iletimini gerçekleştirmektedir. Sistem, yazılım teknikleri ve mimarisi sayesinde (saat darbesini gerekli zamanlarda aktif etme, aktif olmayan modülleri kapatma vb.) literatürde önerilen diğer sistem tasarımlarına göre görece düşük güç tüketimi değerlerine sahiptir. Kullanılan yazılım teknikleri sayesinde (en küçük işlevsel modüllere ayırma vb.) FPGA üzerinde az sayıda kaynak harcanarak tasarlanmaya çalışılmış ve daha ucuz FPGA yongalarıyla da bu tasarımın gerçeklenmesine çalışılmıştır.
-
ÖgeTürk Bankacılık Sektöründe Ürün Çeşitlendirmesinin Karlığa Olan Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-02-21) Turgut, Buse ; Polat, Seçkin ; 461188 ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyTürk Bankacılık sektöründe son 10 yılda gerçekleşen önemli yasal düzenlemeler ve yoğunlaşan sektörün bir sonucu olarak, bankalar karlılıklarını koruyabilmek için yeni stratejiler uygulamakta. Bu noktada, dünya bankacılık literatüründe de son yıllarda sık işlenen bir konu olan ürün çeşitlendirme stratejisi gündeme gelmektedir. Türkiye bankacılık sektörü incelendiğinde, son 5 yılda vergi sonrası özkaynak karlılığı gibi temel performans göstergelerinde önemli düşüşler görülmektedir. Bankaların karlılıklarının bu düşüşten etkilenmemesi için odaklanma ve çeşitlenme gibi stratejileri kullandıkları görülmektedir. Bu bilgiler ışığında, bu çalışmada çeşitlenme stratejisinin Türkiye’deki bankaların performanslarına olan etkisi incelenerek, performans artırıcı bir strateji olarak Türk Bankacılık Sektöründe kullanılıp kullanılamayacağının belirlenmesi amaçlanmaktadır. Yapılan bu çalışmada Türk bankacılık sektöründe özellikle son yıllarda azalan aktif ve özkaynak karlılıkları için ürün çeşitlendirmesinin bir çözüm olup olamayacağı değerlendirilmiştir. Çalışma 2007-2012 yılları arasında Türkiye’de faaliyet gösteren 41 bankanın 3 aylık dönemler itibariyle bilanço ve gelir tablosu verileri kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Ürün detayındaki veriler için bankalar birliği verileri esas alınmıştır. Daha önceki çalışmalar göz önünde bulundurularak, tez çalışmasının hipotezi; bankanın çeşitlenme miktarı ile karlılığı arasındaki pozitif ilişki bulunmaktadır, şeklinde belirlenmiştir. Bu çalışmada, Türkiye bankacılık pazarında sıklıkla kullanılan ve banka performansını arttıran üst düzey yönetim stratejisi olduğu düşünülen çeşitlenmenin nicel ölçümleri yapılmıştır. Literaturde çokca adı geçen ve kapsamlı bir ölçüm yöntemi olan entropi ve Herfindahl endeksleri olmak uzere iki farklı ürün çeşitlenme ölçümü yapılmışır. Daha sonra çeşitlenme ölçümleri ve bazı banka özelliklerinin karlılığa olan etkisi panel veri regresyon analizi yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Bu araştırma kapsamında karlılığı en fazla Sermaye Yeterliliği ve Şube Başına Toplam Aktif etkilemiştir. Sermaye yeterliliği için pozitif etki, Şube başına toplam aktif için ise negati etki söz konusudur. Aktif kalitesi ile performans arasında anlamlı ilişki gözlemlenmemiştir. Herfindahl endeksiyle bulunan çeşitlenme ROA ve RAPROA’yı negatif yönde etkilerken, ROE ve RAPROE için anlamlı etki gözlemlenmemiştir. Tam ters bir etki ile Entropi ile ölçümlenen çeşitlenme ROA ve RAPROA’yı pozitif yönde etkilerken, ROE ve için anlamlı etki gözlemlenmemiştir. Her iki endeks ile de hesaplanan çeşitlenmeler için, banka özelliklerinin etkileri benzer olarak bulunmuştur.
-
ÖgeGirdap Vanesi İle Stabilize Edilmiş Alevlerin Deneysel İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-07-07) Kaynaroğlu, Bertan ; Tunçer, Onur ; 10043073 ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyBu tez kapsamında, atmosferik şartlar altında açık, ön-karışımlı bir yakıcının alev karakteristiği ve türbülanslı akış ile etkileşimi incelenmiştir. Akış yapısı ortaya konularak alevin kararlı bir şekilde kalmasının fiziksel incelemesi yapılmıştır. Deney düzeneği olarak sekiz paleli ve gelen akışa 45 ̊ ile yerleştirilmiş konvansiyonel bir girdap vanesi ile ortasında alev tutucu bir çubuk bulunan girdap üreteci kullanılmıştır. Çubuğun bittiği konumda akış genişleme düzlemine ulaşmaktadır. Bu amaçla ilk başta soğuk akışın özellikleri Parçacıkla Hız Tayini (PIV) yöntemi ile incelenmiş olup akış yapısı ortaya çıkarılmıştır. Bu aşama da sorgulama penceresi akış yapısının genel özelliklerinin elde edilmesi amacı ile 64 x 64 piksel ve % 50 üst üste bindirme ile elde edilmiştir. Soğuk akış incelemelerinde parçacık olarak hem TiO_2 hem lazkin nozülünde hava parçalamasına uğramış yağ partükülleri kullanılmıştır. Akışın özelliği olarak merkezcil kuvvetler etkisi altında büyük parçalı ve her ne kadar ön kurutmaya tabi tutulsa da sıkıştırılmış havadan gelen nem yüzünden topaklanan TiO_2 parçacıkları çıkış kesitinin dış kısımlarına doğru yönlenmiştir. Bu yöntemle PIV ölçümlerinde ki sinyal gürültü oranını düşürdüğünden dolayı zaman zaman hatalı vektörler vermektedir. Bu yüzden, yağ damlacıkları deneyler de öncelikli olarak tercih sebebi olmuştur. PIV ölçümlerinden hız vektörleri bulunurken çok bilindik bir yöntem olan çapraz korelasyon yerine ortalama korelasyon alınmıştır. Ortalama korelasyon yöntemi, belirlenen sorgulama penceresinin her bir görüntüde ki toplamını alıp sonrasında ortalamasını alır. Bu ortalamayı ikinci resimde ki ortalama ile korelasyona uğratarak bu sorgulama penceresinden bir vektör elde eder. Sonrasında bu işlem her bir sorgulama penceresine uygulanarak hız vektör alanı elde edilmiş olur. Bu yöntem çapraz korelasyonun aksine hem daha hızlı hemde daha güvenilir sonuçlar vermiştir. Bu nedenle hız vektörleri üzerinde hiç bir yumuşatma olmadan, gerçek hız vektörleri elde edilmiştir. Akışın genel özelliği olarak, iki farklı yeniden dolaşım bölgesi gözlenmiş, bunlardan biri içte olup iç yeniden dolaşım bölgesi olarak adlandırılmış. Gelen akış yakıcıdan çıkarken genişlemeye uğrayarak alev tutucu çubuğun üzerinde ters bir basınç gradyeni ile güçlü bir yeniden dolaşım bölgesi oluşturmaktadır. İkinci bir zayıf yeniden dolaşım bölgesi ise yakıcının dış taraflarında durgun hava ile etkileşim sonucu oluşmaktadır. Tepkimeli akış incelemelerinde eşdeğerlik oranı TiO_2 parçağı ile yapılan deneylerde 0.74, yağ parçacıkları ile yapılan deneylerde 0.7 olarak sönme bölgesinden hemen üstünde bir değerde yapılmıştır. Bu deneylerde soğuk akış ile benzer bir akış yapısı gözlenmiştir. Tepkimeli akış görüntülemesi akışın bütün özelliklerini incelemek anlamında sorgulama penceresi soğuk akışla aynı olacak şekilde seçilmiştir. Akış karakteristiği için TiO_2 partikülleri kullanılmış ve yanmış gazların soğuk akışta olduğu gibi iç bölgede yeniden dolaşım bölgesini oluşturuduğu görülmüştür. İç sınır tabakaya bağlı kalarak gelişen bu durum sonucunda iç yeniden dolaşım bölgesinde “V” şeklinde bir alev oluşturduğu gözlenmiştir. Bu yeniden dolaşım bölgesi akış özellikleri göz önüne alındığında bu bölgede yanma sırasında oluşan ara geçiş ürünleri olan radikalleri hapsetmiş ve bu sayede yanma sonucu oluşan ürünlere geçişi kolaylaştırarak alevin fakir olarak yanmasına katkı sağlamıştır. Ayrıca girdap vanesi sayesinde akışın girdap şeklinde olması 3-boyutluluk göz önüne alındığında taze hava-yakıt karışımı alev cephesinin ısısına daha fazla maruz kalmış ve gelen akışın sıcaklığı yükseltilmiştir. Bu kısımda unutulmamalıdır ki, ortalama korelasyon alevin salınma özelliğinden dolayı doğru sonuçlar vermeyecektir. Bu yüzden bu kısımda ki hız vektörleri çapraz korelasyon yöntemi ile elde edilmiştir. TiO_2 ile yapılan deneylerde alevin yanmış gazları ısıtmasından dolayı bu bölgede ısıl genişleme olmasından ötürü parçacık yoğunluğu soğuk akışa göre ciddi bir şekilde azalmıştır. Buna rağmen alev cephesinin alanı bu gradyen değişiminden dolayı kolayca bulunacak hale gelmiştir. PIV ile kaydedilen Mie saçılım görüntülerinden bu sonuç çıplak gözle dahi görülebilmektedir. Ortaya konulan akış yapısından sonra alev cephesinin özellikleri incelenmiştir. Alev cephesinin özellikleri hem yukarı da bahsedilen TiO_2 parçacıkları ile gözlenmiş hemde yağ partikülleri ile çalışma daha ileriye taşınmıştır. Alev cephesinin ortalama özellikleri, TiO_2 ile yapılan deneylerde ortaya konmuştur. Bunun için görüntüler üst üste toplanmış sonrasında ise keskin gradyen bulunmaya çalışılmıştır. Yağ partikülleri ile yapılan deneylerde ise, yağ partikülleri alev cephesinden ürünler kısmına doğru geçerken yanmakta ve gözden kaybolmaktadır. Bu sayede her bir görüntüde keskin bir alev cephesi çıplak gözle dahi gözükmektedir. Alev cepheleri MATLAB’da yazılan algoritma ile bulunmaya çalışılmıştır. Bu algoritma ise şu şekilde ilerlemektedir: ilk başta PIV görüntülerine Gauss filtesi vb. filtreler uygulanarak her hangi bir yanlış girinti çıkıntı alev cephesinde yumuşatılmıştır. Bu noktada alev sınırının detaylı özelliğini tutmadan sadece genel olarak filtreleme yapılmıştır. Medyan ve Weiner filtreleri kenar özelliklerini koruduğundan dolayı girintili ve çıkıntılı alev yapısı özelliği korunmaya devam edilmektedir bu da haylice hataya yol açmaktadır. Buna ek olarak filtre sonucu elde edilen hatanın beş piksel mertebesinde olmasından dolayı filtrelereme konusundan herhangi bir hataya yol açılmamıştır. Filtreler sırasında elde edilen görüntünün parlaklık histogramı çizdirilmiş ve buna göre histogramı genişletilmiş ve eş dağılımlı olması göz önüne alınmıştır. Tam bu anda görüntü daha da işlenmeden önce soğuk reaktantlarların olduğu bölge beyaz, ürünlerin olduğu bölge siyah olacak şekilde ikili matrise dönüştürülmüştür. Fakat bu nokta da alev cephesinin belirlenmesi için çok fazla girintili çıkıntılı olduğuna karar verilmiş ve görüntüyü pürüzsüzleştirme işlemine devam edilmiştir. Bir adım daha pürüzsüzleştirme uygulamak açısından, görüntü 5 piksel çapında disk şeklinde bir matris ile korele edilmiştir. Bu adımla birlikte görüntüler kenar sınırları bulunmak için yeterli düzgünlüğe ulaşmıştır. Bu adımdan sonra görüntü yanmamış reaktantlar bir, yanmış ürünler sıfır olacak şekilde ikili bir matris ile ifade edilmiştir. Kenar sınır algoritması olarak Canny’nin geliştirdiği metod kullanılmış ve başarılı olunmuştur. Eşik değeri düzgün bir biçimde arttırılarak üst üste iki kere Canny sınır belirleme algoritması kullanılmıştır. Sonrasında ise elde edilen görüntü alev cephesinin olmasının beklendiği alan maskelenerek sadece bu bölge ile ilgilenilmiştir. Bazı kenarların kopuk olduğu görüldüğünden Canny’nin alev cephesini tek piksel ile sembolize eden algoritmasına, bu cephenin kalınlaştırılıp tekrar inceltilmesi medotu eklenerek alev cephesinin her koşulda sürekli olarak temsil edilmesi sağlanmıştır. Elde edilen alev cepheleri, ortalama alev cephesi alanı ile anlık alev cepheleri alanları bulmak ve buradan türbülanslı yanma hızına geçmek için görüntüler işlenmeye devam edilmiştir. Damköhler’in türbülanslı alev tanımı ışığı altında ve alev cephesi alanları ile laminer alev ilerleme hızını bilerek türbülanslı alev hızları elde edilmiştir. Her bir görüntü sonucu elde edilen alev cephelerinin alanları bir resimde toplanarak alev fırçası kalınlığı (flame brush thickness) elde edilmiştir. Bu elde edilen bilgi, Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği (HAD) çözümlemeleri için oldukça önemlidir. Alev fırçası kalınlığı, çözüm yapılacak alanda alev cephesinin konumunun ulaşabileceği en uç noktaları temsil eder. Bu değer, akış alanının ağ yapısı oluşturulurken dikkate alındığında en küçük yapıdaki türbülans özelliklerini bulma konusunda hayli önem teşkil eder ve hem türbülans hem de alevin özelliklerini bulma konusundan HAD çözümlemeleri için doğru sonuçlar verir. Yapılan bu çalışma ile artan ve kıvrımlaşan alev alanı ile türbülanslı alev ilerleme hızının arttığı gözlenmiştir. Alev cephelerinin bulunduğu flame brush bölgesinde bir nokta seçilerek bu noktadaki dik hız bileşeni ile alev alanlarının faz diagrami çizdirilmiş ve herhangi bir korelasyon gözlenmemiştir. Aynı şekilde düşey düzlemde alev cephelerinin salınımına dair baskın bir frekansta gözlenmemiştir. Fakat unutulmamalıdır ki, girdaplı akış yatay düzlemde ki hareketi frekans ve salınım hareketine sahip olabilir.
-
ÖgeTürk Savunma Sanayii Gelişimi İçin hızlandırılmış Teknoloji İstihbarat Yöntemi: Trız(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-10-23) Çetin, Serkan ; Öztayşi, Başar ; 10074250 ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyTürkiye sanayileşmesini tamamlayamamış, bu nedenle henüz tam olarak üretici ülkeler kategorisinde olmayan, düşük değilse bile orta gelir düzeyinde bir ülkedir. Salt ekonomik açıdan değerlendirildiğinde görülen bu olumsuz duruma karşın Türkiye, bulunduğu coğrafyada güçlü ve caydırıcı konumunu sürdürmek, bunun için de güçlü bir silahlı kuvvetlere ve onu destekleyen güçlü bir savunma sanayiine sahip olmak, dolayısıyla bu alanda harcamalar yapmak zorundadır. Ülkemiz uzun vadede teknoloji edinme stratejilerinden birkaçına başvurarak yoluna devam etmelidir. Ancak Türkiye gibi bölgesel güçten küresel güç olma yolunda ilerleyen, uluslar arası devlet destekli terör örgütlerinin sahada olduğu siyasi ve jeopolitik konumda olan, teknolojiden yoksun bir Türkiye için çok uzun sürecek olan teknoloji edinme faaliyetleri ulusal savunma gücünü kısa vadede zayıflatmaktadır. Uzun vadede ise gelişmiş ekonomilerin her zaman bir adım gerisinden gidilecek ve montaj sanayinin değişik versiyonu olan kopya sanayi riski ortaya çıkacaktır. Tez çalışması kapsamında literatür taraması teknoloji transferi, teknoloji istihbaratı, patent kırma teknikleri kavramları çerçevesinde yapılmıştır. Literatür taraması doğrultusunda elde edilen verilere göre; teknoloji yönetimi ve ulusal teknoloji stratejisi belirleme faaliyetlerinin temelini gelecek çalışmaları oluşturmaktadır. Gelecek çalışmalarında ağırlıklı olarak kullanılan yöntemler teknoloji istihbaratı, teknoloji değerlendirmesi, teknoloji tahmini ve teknoloji öngörüsü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda teknoloji öngörü çalışmaları alternatif formları arasından teknoloji istihbaratı metodu incelenerek Türk savunma sanayisi için hızlandırılmış teknoloji istihbaratı stratejileri araştırılmıştır. Savunma sanayii firmalarının şimdiki ve gelecekteki faaliyetlerini etkileyebilecek teknolojilerin belirlenmesi ve değerlendirilmesi için hızlandırılmış teknoloji istihbarat yöntemi olarak TRIZ yenilikçi buluş tekniğinin uygulanması çalışmamızın temel amacını oluşturmaktadır. Teknoloji istihbaratı faaliyetleri arasında açıklanmış patentler üzerinden bilgi sağlama önem derecesini her geçe gün artırmakta olan bir faaliyet olarak karşımıza çıkmaktadır. İhtiyaç duyulan teknik bilgiler, patentlerin genel erişime açık internet veri tabanlarına ulaşılarak temin edilebilmektedir. Patentler, yenilikçiliği ve kolay erişebilirliği nedeniyle endüstriyel araştırma ve ürün geliştirme için önemli bir bilgi kaynağıdır. Bu bilgi kaynağının yenilikçi/yenileşim tasarımlarda nasıl kullanılabileceğini bilmek çok daha önemlidir. Açık kaynaklardan kolaylıkla erişim sağlanabilecek olan patent veri tabanları bir çok farklı teknoloji istihbaratı metodları arasında öne çıkmaktadır. Tez çalışması kapsamında kullanılan patent kırma metodolojisi ve patentin kapsamını aşma yöntemleri istemlerin yeniden düzenlenmesini ifade eden yasal ve bir teknik sistemin yeni versiyonunu oluşturmayı sağlayan bir mühendislik yöntemidir. Bu çalışmada TRIZ yenilikçi problem çözme teorisi araçları incelenerek patent kapsamını aşma yaklaşımı ile izlenebilecek olası inovasyon yolları irdelenmiştir. Akabinde savunma endüstrisinde gelecekte çok stratejik öneme sahip olacak olan insansız hava araçları üzerinde alınmış patentler incelenmiş ve seçilen bir patentin kapsamını aşma tasarımına yer verilmiştir.
-
ÖgeAfet Durumları İçin Seyyar Hastane Yeri Seçimi: İstanbul'dan Bir Vaka Çalışması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-10-23) Vafaei, Nazanin ; Öztayşi, Başar ; 10047743 ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyNoise, Artan popülasyon büyüklüğü ve yeteri kadar sağlık yardımının olmayışı, volkanik patlamalar, tayfun, tropikal hortum, kasırga, deprem, toprak kayması ve savaş gibi felaketlerde afet yöneticisi ve büyükşehirliler için en önemli problemdir. Afet genel olarak deprem vb. korkunç olaylardan kaynaklanan ve can ve mal kaybına yol açacak ciddi felaketler olarak tanımlanmaktadır. Afet yönetimi, kaynakların kaybını azaltmak için toplumun veya halkın gücünü geliştirmektedir. Bu anlamda afet yöneticisi, afetlerle yüz yüze kalmakta ve afetlerde tepki vermek için tesislerin hazırlanmasında önemli role sahiptir. Güvenilir, kesin ve güncel bilgiler afet öncesinde, sırasında ve sonrasında başarılı tepkiler vermede afet yöneticilerine yardım etmektedir. Farklı bölümlerde bilgileri paylaşma, koordine etme ve kolaylaştırma da afet yöneticilerinin diğer görevleri olarak sıralanabilir. Yüzyıllardır depremler Türkiye’de can ve mal kayıplarına sebep olan felaketlerin basında gelmektedir. Türkiye’nin ekonomik, kültürel ve sanayi merkezi olan İstanbul’da da deprem tehlikesi oldukça yüksektir. İstanbul’un kentsel yapılasmasına bakıldığında bağlı ilçelerinin birbirinden çok farklı özellikler gösterdiği görülmektedir. Bu nedenle ilçelerin detaylı deprem tehlike analizlerine dayanan kapsamlı zarar azaltma planlarının hazırlanması gerekmektedir. Gecmis depremlerden elde edilen verilerin duzenli ve yeterli olmaması nedeniyle binaların ve diğer yapıların hasar gorebilirlikleri hakkında cok doğru ve yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle yapıların hasar gorebilirlik modelleri tekil binalardan cok bina toplulukları hakkında bilgiler vermektedir. Bu calısmada yararlanılan hasar gorebilirlik analizi yardımıyla elde edilen değerler nufus-bina iliskileri kullanılarak analiz edilmis ve su sonuclar elde edilmistir. Türkiye yüzyıllardır depremler nedeniyle can ve mal kayıplarına uğrayan ülkeler arasında üst sıralarda yer almaktadır. Bunun en önemli nedeni Türkiye’nin aktif deprem kusağında bulunmasıdır. Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Marmara denizindeki uzantısından dolayı, ekonomik, kültürel ve sanayi merkezi olan İstanbul’da deprem tehlikesi oldukça yüksektir. Tarihsel depremlere ve Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun yapısına bakıldığında İstanbul’da 1999 yılından sonra 30 yıl içerisinde büyüklüğü 7 ve üzerinde bir depremin gerçeklesmesi olasılığı yüzde 70 olarak hesaplanmaktadır. Ayrıca, istanbul gibi büyük bir metropol alanın çok hızlı ve plansız kentlesmesi, sartnamelere uymayan insaat uygulamaları, yetersiz altyapı ve çevresel bozulmalar nedeniyle deprem riski oldukça artmaktadır. Bu nedenle İstanbul’un deprem öncesinde acil müdahale planlamasının yapılması, ilk yardım ve acil barınma ihtiyaçlarının belirlenebilmesi gerekmektedir. Bu çalısmanın amacı, Coğrafi Bilgi Sistemleri kullanılarak Besiktas ilçesinin deprem riskine karsı hazır olup olmadığının ve cevap verebilme potansiyelinin arastırılması ile kapsamlı zarar azaltma planlarına altlık olusturacak analizlerin yapılmasıdır. Böylece deprem sonrası ilçede yasayanlara toplanma ve çadır alanları gösterilmesi, yaralılar için en yakın ilk yardım ve acil müdahale merkezlerinin belirlenmesine çalısılmıstır. Afete hazır olmanın önemi, afetlerin önceki yıllardaki etkisi ve acil durumlarda tıbbi servislerin önemi bize acil sahra hastanelerinin uygun yer seçimini konusuna yönlendirmektedir. Acil durumlarda çok kriterli karar verme (ÇKKV) ve coğrafi bilgi sistemlerini (CBS) beraber kullanma daha iyi bir seçim yapmamıza yardımcı olabilir. Coğrafi bilgi sistemleri (CBS), konumsal giriş verilerinden haritalar elde eden bir görsel sistemdir. Bir harita okuyucu ile haritalara varlık kapsamında katmanlar eklemektedir ve bunlardan belli bir proje için gereken bilgilere dayalı ticari haritalar elde etmektedir. Coğrafi bilgi sistemleri sonuçları azaltma, tespit etme, iyileştirme ve kurtarma gibi aşamalardan oluşan afetlerin farklı aşamaları için önemli bir role sahiptir. AHP (Analitik Hiyerarşi Prosesi), matematik ve psikolojiye dayanan bazı teknikler ile kompleks problemlerin çözülmesinde kullanılan ve uygulanan çok kriterli karar verme araçlarından en önemlilerinden biridir. AHP ile problem, hiyerarşik olarak daha basit alt problemlere ayrıştırılır ve karar verici bu problemleri ayrı ayrı analiz eder. Bu metotta, karar verici alternatif ve kriterleri beraber (birini diğer ikisiyle) karşılaştırır. Çevre ve deprem duyarlı bir planlama yaklaşımı, planlama öncesinde jeoçevresel değerlendirmeye dayalı bir uygunluk değerlendirmesini gerektirir. Uygunluk değerlendirme analizlerinde ise, farklı disiplinlere ait mekansal veri ve bilgiler birlikte sentezlenmelidir. Bu analizlerde jeoçevresel kriterlerin önceliği ve ağırlığı arazi kullanımının türüne göre değişir. Coğrafi bilgi sistemleri (CBS), çoklu kriter analiz yöntemleriyle entegre edilerek, en doğru arazi kullanımının seçiminde mekansal ve mekansal olmayan verilerin birlikte analiz ve sentezini yaparak, jeoçevresel kriterlerin öncelik ve ağırlıklarının belirlenmesini sağlar. Nihayetinde, Coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ve Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) yöntemlerini birleştirecek çok kriterli karar verme prosesi uygulanmıştır ve bu metot İstanbul kenti sahra hastanesi optimum yerinin belirlenmesinde kullanılmıştır. İstanbul, Boğaz ve Avrupa-Asya’da bulunan Marmara Denizi’nde konumlanan Türkiye’nin en önemli ve büyük kentlerinden biridir. Bu çalışma için, Avrupa bölgesinin Boğaz kıyısında bulunan Beşiktaş semti örnek olay olarak seçilmiştir. Beşiktaş’ın nüfusu TUİK 2013 verilerine göre 1,865,750 ‘tir ve İstanbul’un en küçük ve önemli semtlerinden biri yapan 21 km2 (8 mil kare) alanı kapsamaktadır. Bu alanda deprem olma riski oldukça yüksek olup belediyenin olası afetlere karşı gereken tesisleri hazırlaması gerekmektedir. Besiktas İstanbul’un Avrupa yakasında yer alan, bünyesinde 7 üniversite kampüsü, 1900 den fazla tarihi eser ve birçok bankanın genel merkezlerini bulunduran, ekonomik, kültürel ve tarihi bakımdan büyük önem tasıyan bir ilçesidir. Bunun yanında ana ulasım güzergâhları Beşiktaş ilçesinde bulunmakta ve günlük nüfusu 2 milyonlara ulasmaktadır. Bu nedenle böyle bir bölgenin risk analizinin yapılması zorunludur. Bu çalışmada kriter olarak ana arterlere uzaklık, mevcut hastanelere uzaklık, popülasyon yoğunluğu, operasyon süreleri ve yatak kapasitesi olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, Beşiktaş’ta bulunan 5 alternatif park da sahra hastanesi alanı seçimi bakımından karşılaştırılmıştır. Bu çalışma İstanbul’da afet durumunda sahra hastanesi en iyi yer seçimi için AHP ve CBS yöntemlerini kapsayan özel bir metot içermektedir. Bu çalışma optimal sahra hastanesi yeri belirlenmesi için AHP ve CBS yöntemlerini birleştirmektedir. Bu çalışmada, önce alternatifler tanımlanmış, sahra hastanesi en iyi yer seçimi için değerlendirme kriterleri belirlenmiş, en iyi yer seçimi tahmininde AHP ve CBS’ nin rolü tanımlanmış ve İstanbul- Beşiktaş bölgesi için en iyi sahra hastanesi seçimi örnek olay sonuçları verilmiştir. Kriterlerin önemi, örnek olayımızdaki faktörleri değerlendiren afet yönetimi konusunda uzman 3 akademisyen tarafından belirlenmiştir. Sahra hastanesi için en iyi yer seçimini kolaylaştırma, AHP ve güçlü görselleriyle öne çıkan CBS ‘nin birleşimiyle desteklenen karar verme metodolojisi kullanılarak sağlanmıştır. Bu kombinasyon afet durumunda karar vermede afet yönetimi gücünü geliştirmek için sahra hastanesi yeri seçimi alternatiflerinin değerlendirilmesinde güçlü bir yöntem sağlamaktadır. Acil durum yönetiminde AHP ve CBS etkileşimi üzerine çalışılmış ve bu üç durumu aynı zamanda ele alan bir model elde edilmiştir. Acil durumlarda karar vermede ve hızlı tepki vermede kriterlerin kesin olarak tanımlanması, analizi ve değerlendirilmesi hayati önem taşımaktadır. Bu çalışma, konumsal verinin karar vericilerin ve afet yöneticilerinin toplumu afetlere karşı hazırlayan bazı eylemler için karar almada nasıl yardımcı olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu, İstanbul’un Beşiktaş semti sahra hastanesi için en iyi yer seçimini belirleyecektir. Bu çalışma analizi daha iyi yapacak ArcGIS yazılımını kullanarak görsel açıdan güçlü haritalar elde etmektedir. Ayrıca, Expert Choice yazılımını kullanarak gelişmeci bir karar verme modeli sunmaktadır. Bu model afet ve acil durum anında can kaybını önleme adına karar verme prosesini geliştirmektedir. Bu çalışmada CBS ile ilişkili ArcGIS 10.2 yazılımı kullanılmıştır. Bu yazılım kullanılarak ilgili popülasyon verisini Türkiye İstatistik Kurumu tarafından hazırlanan verilerden alınarak analiz yapılmıştır. Ayrıca, İstanbul haritasının hücresel verilerine, yol ağ haritalarına ve hastanelere Ulaşım Planlama Müdürlüğünden alınan verilere ihtiyaç duyulmuştur. Buna ek olarak park koordinat eksen verileri Beşiktaş Belediyesi tarafından alınmıştır. ArcGIS’te veriler tanıtılıp dönüştürüldükten sonra, kriter öncelik ve ağırlıklarını tanımlamak için Expert Choice 11 kullanılarak bir AHP modeli oluşturulmuştur. Sahra hastanesi kurmak için en uygun yer Yıldız Parkı olarak belirlenmiştir. Öncelik sırasıyla Prof. Dr. Aykut Parkı, Beşiktaş Sanatçılar Parkı, Ulus Parkı ve Cemil Topuzlu Parkı da Beşiktaş’ta sahra hastanesi kurmak için en iyi bölgeler olarak seçilmiştir. (Şekil 6.12). Bu parkların ağırlıkları sırasıyla 0.368, 0.249, 0.167, 0.157 ve 0.060’tır. Tüm öncelikler belirlendikten sonra, duyarlılık analizi kullanılmıştır. Duyarlılık analiziyle amaç altında bulunan kriterlere göre alternatiflerin duyarlılığı gösterilmiştir. Duyarlılık analizinin 5 çeşidi mevcuttur: Dinamik, Performans, Gradyan, Başa baş ve İki Boyutlu (2D). Oluşturulan modele her bir kriterin önemi ve rolüyle belirlenmiş belirli bir katkısı bulunmaktadır. Dinamik duyarlılık analizinden en önemli kriter olarak 40.9% katkıyla popülasyon yoğunluğu bulunmuştur. Ayrıca, ana arterlere uzaklık da 5.4% katkıyla en az öneme sahip kriter olarak belirlenmiştir. Diğer kriterler bu iki kriter arasındadır. Diğer kriterlerin katkıları 23.4% katkıyla hastaneye uzaklık, 18.7% katkıyla operasyon süresi ve 11.5% katkıyla yatak kapasitesi olarak hesaplanmıştır. Duyarlılık analizi performansından kriter katkı oranında yapılan küçük bir değişim sonucu etkilememektedir. Bu da modelin güvenilir olduğunu göstermektedir. Bu çalışma sahra hastanesi planlaması için ana faktörleri analiz etmiş ve CBS-GIS tabanlı özel bir planlama modeli önermiştir. İstanbul Belediyesi’nden alınan verilerle CBS kullanılarak hazırlanan AHP modeli önerilmiştir. CBS’ nin ArcGIS yazılımının araçlarından biri olan Buffer Metodu ile görsel haritaların oluşturulmasında bu modele yadsınamaz bir katkısı bulunmaktadır.