FBE- Jeofizik Mühendisliği Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
FBE- Jeofizik Mühendisliği Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Gözat
Başlık ile FBE- Jeofizik Mühendisliği Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge13 Mart 1992 Erzincan depremi artsarsıntıları'nın kaynak zaman fonksiyonları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Gürler, E. Dilek ; Canitez, Nezihi ; 39211 ; Jeofizik Mühendisliği
-
Öge17 Ağustos 1999 İzmit Depreminden Sonra Avcılar Açıklarında Gelişmiş Olabilecek Deniz İçi Heyelanı Olasılığının Araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Şapaş, Aslıhan ; Ecevitoğlu, Berkan ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada, 17 Ağustos 1999 İzmit depreminin Avcılar’da sebep olduğu aşırı yıkımın nedeni, depremin tetiklemesiyle Avcılar açılarında gelişmiş olabilecek olası bir deniz içi heyelanıyla ilişkili olarak incelenmiştir. Araştırmada, daha önce yapılmış mühendislik jeolojisi çalışması, yer büyütme etkisi araştırması, multi-beam batimetri verisi, sismik yansıma verisi ve İzmit depremi ivme kayıtları incelenerek olası heyelanı oluşturan kütlenin modellemesi yapılmış ve oluşturacağı etki hesaplanmıştır. Sonuçta, hesaplanan enerji deprem yaratabilecek büyüklükte olduğu için, bunun etkisinin ivme kayıtlarında görüleceği düşünülmüş, eldeki ivme kayıtlarında, hesaplanan heyelanın izi görülmeye çalışılmıştır. Hesaplanan zamanlarda, ivme kayıtlarında küçük bir deprem görülmüştür. Bu konu üzerinde araştırma yapılmıştır. Görülen depremin büyüklüğü ile hesaplanan büyüklük uyuşmamıştır ve olayın geldiği yön konusunda net bir sonuca ulaşılamamıştır. Bu verilerin ışığında, modellemesi yapılan ve yıkımın etkisini arttırmış olabileceği düşünülen heyelanın depremle tetiklenerek oluştuğu ve Avcılarda yıkımın etkisini artırdığı kanıtlanamamıştır. Ayrıca potansiyel heyelan alanı olan Avcılar için, 40 km uzaklıkta oluşabilecek, 7 büyüklüğündeki olası bir depremin 0.32 g lik bir yatay ivme yaratacağı ve karada 10 milyon m3 lük bir kütleyi harekete geçirerek heyelana ve hasara sebep olabileceği hesaplanmıştır.
-
Öge2-D heat and fluid flow modelling of the central basin and western high in the Sea of Marmara, Turkey(Institute of Science and Technology, 2020-07-07) Şen, Elif ; Doğan, Doğa ; 505181402 ; Geophysical EngineeringThe main objective of this thesis is modelling the fluid flow and heat distribution of the Central Basin and the Western High of the Sea of Marmara to understand both heat distribution and gas and fluid flow in this critic region. For this purpose, two seismic sections are selected to create a real-earth model, which are SM46 for Central Basin and DMS-5 for Western High. Furthermore, interpreted geological features like faults, sedimentary units are transferred for the construction geometry and meshing, properly. After that, the physical parameters are accordingly determined to clarify boundary and cell zone conditions of the models, which are permeability, porosity, temperature and hydrostatic pressure. Thus, models are calculated through the time, numerically, also they reach the steady state condition. According to the results like heat distribution models and calculated velocity in XX and YY directions, the created models are adjusted to previous studies in this region. Generally, faults have responsibility to transport fluid inside of the system, so they provide a circulation by migrating and distributing gas and fluid flow accordingly to physical conditions like hydrostatic pressure and permeability. Besides, it is thought that the northern part of the Central Basin act a depocenter by promoting faults that F3 and F1 fault, when fluid and gas flow observed in the southern branch of the basin with F2, F4 faults. At the same time, inside of the Central Basin is interpreted as a transportation area because of the dominant lateral movements, while northern and southern branches have upward fluid flow activity with higher velocity on the seafloor. On the other hand, Western High shows a little bit higher fluid flow velocity values than the Central Basin due to the lower hydrostatic pressure, subsidiary and shearing structures. In addition, Main Marmara Fault has active role for circumstance of the fluid flow in the Western High with other active/inactive faults. Therefore, modeling results are in good agreement with previous studies.
-
Öge2005-2008 Bâla-sırapınar (ankara) Ve Çameli (denizli) Depremlerinin Kaynak Mekanizması Parametreleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-02-08) Çubuk, Yeşim ; Taymaz, Tuncay ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu tez çalışması kapsamında Bâla-Sırapınar (Ankara) ve Çameli (Denizli) bölgelerinde meydana gelen güncel depremlerin kaynak mekanizması parametrelerinin zaman ortamı moment tensör ters çözüm yöntemiyle belirlenmesi üzerine çalışılmıştır. 2005–2008 yılları arasında Bâla-Sırapınar (Ankara) ve Çameli (Denizli) bölgelerinde olan depremlerin kaynak parametrelerinin incelenmesi, depremler ile fay yapılarının özelliklerinin deprem verilerinden yararlanılarak bölgelerin sismotektonik özelliklerinin aydınlatılması amacıyla önem taşımaktadır. Tez çalışması kapsamında 30 Temmuz 2005 ve 18 Aralık 2008 tarihleri arasında Bâla-Sırapınar (Ankara) ile 13 Temmuz 2005 ve 8 Ekim 2008 tarihleri arasında Çameli (Denizli) bölgesinde meydana gelen toplamda 45 adet depremin verisi incelenmiştir. Bunların içinden sinyal/gürültü oranı iyi olan, veri kalitesi yüksek, 27 adet deprem Bâla-Sırapınar (Ankara) bölgesinde ve 10 adet deprem ise Çameli (Denizli) bölgesinde olmak üzere toplamda 37 adet depremin kaynak mekanizması parametreleri zaman ortamı moment tensör ters çözümü yöntemi ile elde edilebilmiştir.
-
Öge23 Şubat 1995 Ve 09-10 Ekim 1996 Kıbrıs Depremlerinin Kaynak Mekanizması Parametreleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Yolsal, Seda ; Taymaz, Tuncay ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada, 23 Şubat 1995 (to: 21:03:01.34; Mw=5.9), 09 Ekim 1996 (to: 13:10:50.4; Mw=6.8) ve 10 Ekim 1996 (to: 01:10:21.5; Mw=5.7) depremlerinin fay düzlemi çözümleri McCaffrey and Abers (1988) tarafından Nàbĕlek (1984) telesismik dalga şekli modelleme algoritmasının bir versiyonu olarak uyarladıkları SYN4 ve MT5 paket programları kullanılarak analiz edilmiştir. Bulunan çözümlere göre, 23 Şubat 1995 depremi, doğrultu atım bileşeni içeren ters faylanma, 09 Ekim 1996 depremi ise doğrultu atım bileşeni içeren normal faylanma ve 10 Ekim 1996 depremi , doğrultu atım bileşenine sahip ters faylanma göstermektedir. 23 Şubat 1995 depreminin doğrultu, dalım, kayma açısı, derinlik ve sismik moment (Mo) sırasıyla 15 5°, 75 5°, 73 5°, 14 2 km ve 6.96 1017 olarak saptanmıştır. 09 Ekim 1996 depreminin doğrultu açısı 38 7°, dalım açısı 16 5°, kayma açısı –161 7°, derinlik 12 2 km ve sismik moment (Mo) 2.083 1019 Nm. olarak belirlenmiştir. 10 Ekim 1996 depremi için ise doğrultu, dalım, kayma açısı, derinlik ve sismik moment (Mo) sırasıyla, 41 7°, 59 7°, 163 7°, 26 2 km, 3.651 10 17 olarak belirlenmiştir.
-
Öge3 Ağustos 1993, 22 Kasım 1995 Ve 22 Ocak 1997 Depremlerinin Kaynak Parametrelerinin Çözümleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Çalışkan, Canan ; Taymaz, Tuncay ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada, Ölü Deniz fay zonunun sismotektoniği ve üzerinde meydana gelen üç depremin (03.08.1993; t0= 12:43:04.80; MW= 6.1-22.11.1995; t0= 04:15:11.60; MW= 7.2-22.01.1997; t0= 17:57:22.10; MW= 5.7) fay düzlemi çözümleri McCaffrey and Abers (1988) tarafından Nábĕlek (1984) telesismik dalga şekli modelleme algoritmasının bir versiyonu olarak uyarladıkları MT5 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Aynı zamanda depremler için bulunan fay düzlemi mekanizmaları ile bölgenin sismotektoniği ilişkilendirilmiştir. Buna göre, 3 Ağustos 1993 Akaba Körfezi depreminin normal faylanma gösterdiği, 22 Kasım 1995 Akaba Körfezi depreminin normal faylanma bileşenine sahip sol yönlü doğrultu atımlı faylanma gösterdiği ve 22 Ocak 1997 Hatay depreminin doğrultu atım bileşeni içeren normal faylanma gösterdiği tespit edilmiştir. Sonuçları önceki çalışmalarla karşılaştırdığımızda bulunan çözümlerin daha duyarlı olduğu görülmektedir.
-
Öge3-D velocity structure for the sea Marmara and surrounding region (NW Turkey) by using full waveform tomography(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016) Sabuncu Çubuk, Yeşim ; Taymaz, Tuncay ; 439641 ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysics EngineeringMarmara Denizi ve Kuzeybatı Türkiye'nin kabuk ve üst-manto ölçeğinde 3-B yer yapısının yüksek çözünürlüklü sismik görüntüleme methodları ile incelenmesi, bölgenin aktif tektoniğinin ve jeodinamik evriminin anlaşılması için büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla, kuzeybatı Türkiye bölgesi için üç boyutlu (3-B) radyal anizotropik kesme dalgası hız modeli, doğrusal olmayan tam dalgabiçimi ters çözümü tomografisi ve eklenik (adjoint) yöntemler kullanılarak üretilmiştir. Çalışma alanı konumu itibariyle Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAFZ) ve Ege açılma bölgesinin karşılıklı etkileşiminin hakim olduğu bir geçiş bölgesinde yer almaktadır. Bu nedenle bölgede çok yoğun deprem etkinliği ve aktif deformasyon gözlemlenmektedir. Bölgede meydana gelen çok sayıdaki orta ve büyük magnitüdlü, derin ve sığ odaklı depremler, sismik görüntüleme çalışmalarının üç boyutlu (3-B) yer yapısını başarılı bir şekilde elde edilmesine katkı sağlamıştır. Türkiye'nin kuzeyinde bulunan sağ yanal doğrultu atımlı Kuzey Anadolu Fay Zonu, Avrasya ve Anadolu arasında levha sınırını teşkil etmektedir. Anadolu levhası, doğuda Avrasya ve Arabistan levhaları arasındaki çarpışma ve batıda ise Hellenik dalma-batma zonun geri çekme hareketi nedeniye batıya doğru kaçmaktadır. Afrika, Arabistan ve Avrasya levha hareketleri arasındaki bu etkileşimler, Türkiye'de oldukça karmaşık tektonik yapılar meydana gelmiştir. Marmara Denizi ve yakın çevresinde ise bu karmaşık jeolojik yapıların anlaşılması amacıyla birçok aktif ve pasif sismik araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmaların sonuçları bölgenin yapısal özellikleri, aktif tektoniği, fay uzanımları ve sismolojik özellikleri açısından çok sayıda önemli bilginin edinilmesine katkı sağlamıştır. Ancak, Marmara Denizi ve yakın çevresi ile Kuzeybatı Anadolu Bölgesi'nin aktif tektoniğinin, kabuk ölçeğinde sığ ve derin yapıdaki sismik kesme dalgası hızlarının ve kabuğun anizotropik özelliklerinin çok daha iyi anlaşılması için üç boyutlu (3-B) karmaşık yer yapısının yüksek çözünürlüklü yöntemler ile ortaya konulması gerekmektedir. Hesaplamalı sismoloji alanında ve yüksek başarımlı hesaplama olanaklarında gerçekleştirilen en son gelişmeler ile, yüksek mertebeden sayısal modelleme yöntemleri, yer içerisinde 3-B elastik dalga yayınımının hesaplanmasında ve görüntülenmesinde kullanılabilmektedir. Bu tez çalışmasında, 2007-2015 yılları arasında yerel ve bölgesel uzaklıklarda (Δ < 10°) meydana gelmiş orta büyüklükteki (Mw > 4.0) sinyal/gürültü oranı yüksek iyi kalitede üç bileşen deprem verisi seçilerek, Kuzeybatı Türkiye bölgesinin üç boyutlu (3-B) kabuk ve üst-manto yapısının görüntülenmesi üzerine çalışılmıştır. Bu amaçla, geniş-bandlı istasyonlar tarafından kaydedilmiş olan 62 adet depremin üç bileşen tam dalgabiçimi verisi ile ters çözüm çalışması gerçekleştirilmiştir. Çalışma alanı 24°-33°D boylamları ve 37.5°-43°K enlemleri arasında kalan bölge ile sınırlandırılmıştır. Modelleme ortamı düşey yönde azami 471 km derinliğine erişmektedir. Çalışma bölgesi küresel kesit üzerinde spektral elemanlara ayrıklaştırılmış olup, eş-enlem yönde 39 eleman (θ-yönü), boylam yönünde 48 eleman (ϕ-yönü) içermektedir. Derinlik yönünde ise 28 elemana ayrıklaştırılmıştır (r-yönü). Tüm üç boyutlu çalışma alanı ise toplamda 69.888 spektral elemandan ve 8.736.000 grid noktasından oluşmaktadır. Tüm küresel modelleme ortamını oluşturan 48 alt ortam içerisindeki hesaplamalar, İsviçre Ulusal Yüksek Başarımlı Hesaplama Merkezi'nin Piz Daint süper bilgisayarı yardımıyla 48 çekirdek üzerinde çalıştırılarak gerçekleştirilmiştir. Üç bileşen dalga biçimi verisi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KOERI) tarafından işletilen geniş-bandlı istasyonların kayıtlarından oluşmaktadır (50 istasyon). Bunlara ek olarak, Türkiye Ulusal Afet ve Deprem Araştırma Dairesi (AFAD-DAD), Yunan Birleşik Sismik Kayıtçı Ağı (HUSN, Yunanistan) ve GEOFON ağlarının çalışma alanı içerisinde kalan az sayıda (10-adet) geniş-bantlı istasyonlarının verisi de ters çözüm çalışmasında kullanılmıştır. Spektral elemanlar yöntemi kullanılarak düz ve ters sismik dalga yayınımı modellemesi SES3D programı ile gerçekleştirilmiştir. Veri ön hazırlık ve veri işlem aşamaları LASIF (Büyük ölçekli sismik ters çözüm iş akışı) programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Tez çalışmasında kullanılan üç boyutlu (3-B) başlangıç modeli Fichtner vd. (2013a), Fichtner vd. (2013b) tarafından Avrupa ve Anadolu bölgeleri için gerçekleştirilen çoklu-ölçekli tam dalga biçimi tomografisi çalışmasından alınmıştır. Gözlemsel ve yapay veri arasındaki farklılıklar faz ve genlik bilgilerini ayırmayı sağlayan zaman-frekans ortamı uyumsuzlukları yaklaşımı ile hesaplanmıştır. Hassasiyet çekirdekleri, P-, SH-, SV- hızları ve yoğunluk faz uyumsuzlukları için eklenik (adjoint) yöntem kullanılarak hesaplanmıştır. Üç boyutlu (3-B) başlangıç modelini geliştirmek ve gözlemsel ile yapay veri arasındaki uyumsuzlukları en aza indirgemek için doğrusal olmayan iteratif eşlenik-gradyan optimizasyon yöntemi kullanılmıştır. Ters çözüm işlemi, güncellenen 3-B yer modelleri arasında önemli bir farklılık oluşmadığı ve kullanılan tüm veri grubu için ortalama uyumsuzluk değerlerinin yavaşça azalmaya başladığı noktada 19. iterasyonda sonlandırılmıştır. Tüm veri grubu için hesaplanan ortalama uyumsuzluk değeri, 3-B başlangıç modeline göre 76% azaltılmıştır (χ = 1.03). Her bir iteratif 3-B yer modeli güncellemesi en az iki adet iteratif çözüm sonucunun test edilerek optimum ters çözüm parametrelerinin belirlenmesi sonucunda elde edilmiştir. Test iterasyonlarının verdiği uyumsuzluk değerlerine yaklaşık olarak ikinci dereceden polinom çakıştırılarak, gelinen iterasyon aşamasında en küçük uyumsuzluk değerini veren uygun adım uzunluğu ve yumuşatma parametresi belirlenmiştir. Bu nedenle, 19 iterasyon ve model güncellenmesinin gerçekleştirilmesi için test iterasyonları ile birlikte toplamda 80 adet iterasyon yapılmıştır. Çalışma sonucunda elde edilen 3-B yer modelinin (m19) herhangi bir gözlemsel veriyi, farklı fazları tahmin edebilme özelliği ve etkinliği, ters çözüm aşamasında kullanılmamış ek veri grubu (M≥3.7) ile sentetik testler yaparak doğrulanmıştır. Bu amaçla ters çözüme dahil edilmemiş veya bölgede yakın tarihte olmuş depremlerin yapay sismogramları hem başlangıç modeli (m0) ile hem de son yer modeli (m19) ile hesaplatılmış ve gözlemsel veri ile karşılaştırılmıştır. Gözlemsel ve yapay sismogramlar tüm çalışmada olduğu gibi 8-100 saniye arasında filtrelenerek kullanılmıştır. Bu karşılaştırma ile, son 3-B yer modeli (m19) kullanılarak üretilen üç bileşen yapay sismogramların, başlangıç modeli (m0) ile üretilen sismogramlara kıyasla gözlemsel veri ile çok daha uyumlu olduğu sonucu elde edilmiştir. Model doğrulama testi ile, iteratif ters çözümler sonucunda elde edilen 3-B yer modelinin bölgede çeşitli uzaklık ve büyüklüklerde meydana gelen herhangi bir depremden yayılan cisim ve yüzey dalgası verisini tahmin etmekte başarılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 3-B tam dalga biçimi tomografisi yöntemi kullanılarak yaklaşık ~40 km derinliğe kadar bölgedeki radyal anizotrpik kesme dalgası hız değişimleri belirlenmiştir. Elde edilen 3B yer modelinin (m19) büyük ölçüde batı Anadolu'nun karmaşık jeolojisini, aktif faylanma ve volkanik olayları içeren tektonik yapısını ortaya koyduğu gözlemlenmiştir. Elde edilen yer modeli önemli fay hatları boyunca (örn; Kuzey Anadolu Fay Zonu ve kolları) yüksek miktarda deformasyona uğramış zayıf kabuğun sismik hız özelliklerini göstermektedir. Genç ve eski volkanik yapılar ile (örn; Kula volkanik alanı) metamorfik çekirdek kompleksi yapılarının (örn; Menderes ve Kazdağ masifleri) sismik hız değişimleri de 3-B yer modelinde belirgin olarak gözlemlenmiştir. Radyal anizotropik 3-B yer modelinden farklı derinlikler için elde edilen SH- ve SV- dalgası hız değişimleri ayrı ayrı kesitlerde sunulmuş olup, izotropik S- dalgası hız dağılımları da hesaplatılmıştır. Modellerin jeolojik ve tektonik açıdan yorumlaması ayrı ayrı 3-B SH- ve SV- hız dağılımlarının çoğunlukla çok karmaşık yapılar içermesinden ötürü ağırlıklı olarak 3-B izotropik S- dalgası hız modelleri üzerinden gerçekleştirilmiştir. 3-B izotropik yer modeli önemli fay zonları boyunca düşük sismik S- dalgası hızı göstermiştir (2.55 ≤ VSiso ≤ 3.2 km/s). Aktif faylanmanın olduğu bölgelerde düşük hız zonlarının, farklı çalışmalarca belirtilen sismojenik derinlikle de uyumlu olacak şekilde, üst-kabukta yaklaşık olarak 12-15 km derinliklere kadar etki ettiği gözlemlenmiştir. 3-B tam dalga biçimi tomografisi sonuçları, metamorfik masiflerin olduğu bölgelerde kabuk içerisindeki tüm derinliklerde yüksek S- dalgası hızları ortaya koymuştur (VSiso ≥ 3.4 km/s). Üst kabuk içerisinde görülen düşük sismik hızlar (VSiso < 3.1 km/s) artan derinlikle birlikte orta ve alt kabuk içerisinde hızlı bir şekilde artış göstermiştir (VSiso > 3.3 km/s). Bununla beraber, bölgede lokal ölçekte ancak derin seviyede (h > 15 km) düşük hız zonlarının varlığı da gözlemlenmiştir (örn; Kula volkanik bölgesi). 3-B model içersinde gözlemlenen en yüksek izotropik kesme dalgası hız değerleri ise alt kabuk seviyelerinde elde edilmiştir (VSiso ≥ 3.8 km/s). Kuzeybatı Türkiye'de kabuk içerisinde yüksek değerde (20%) radyal anizotropi özelliği olduğu bulunmuştur. Elde edilen kabuk anizotropisinin aktif faylanma ve karmaşık jeolojik yapıların bölge içerisindeki heterojen dağılımı ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Bunlara ek olarak, elde edilen sismik hız değişimlerinin genel karakteristiği, bölgede gerçekleştirilmiş ve yayımlanmış olan farklı jeofizik yöntemlerin (örn; ısı akısı dağılımı, Curie derinlik noktası, manyetotellürük) bulguları ile de kıyaslanmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak, tam dalga biçimi tomografisi yöntemi kullanılarak elde edilen 3-B hız modelinin bölgenin genel tektoniği ve bölgede gerçekleştirilen diğer jeolojik ve jeofizik çalışmalarla da uyumlu olduğu belirlenmiştir. Bu bağlamda, radyal anizotropik 3-B hız modelinin (m19), bölgede kaydedilen iyi kalitedeki mevcut veri grubu kullanılarak, Marmara Denizi ve kuzeybatı Türkiye bölgesi'nin güncel sığ ve derin hız yapısını temsil eden optimum yer modeli olduğu sonucuna varılmıştır.
-
ÖgeAfyon-Sultandağı bölgesi hız yapısının yerel deprem tomografisi yöntemi ile belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Dinç, Aysun Nilay ; Karaman, Abdullah ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringSultandağı ve civarının son derece karmaşık olan tektonik yapısı tam olarak bilinmemektedir. Bölge, doğuda yanal atımlı faylardan oluşan tektonik rejim ile batıda oblik atımlı normal faylarla sınırlı graben-horst sistemlerinden oluşan tektonik rejim arasında bir geçiş bölgesidir. Tektoniğindeki bu karmaşadan dolayı Sultandağı bölgesinin üç-boyutlu P-dalgası hız yapısının belirlenmesi ve bölgedeki tektonizma hakkında ön bilgiler sağlanması büyük önem taşımaktadır. Bu tezde Şubat 2002 Sultandağı depreminin artçı kayıtlarından tomografik ters çözüm yapılarak çalışma alanının hız yapısı ve tektoniğinin aydınlatılması amaçlanmıştır. Tomografide başlangıç modelinin gerçek hız yapısına yakın olması ve depremlerin yüksek doğrulukta konumlandırılması, sonuçların güvenilir olması açısından önemlidir. Bu nedenle bölgeyi en iyi temsil eden minimum bir-boyutlu hız yapısı hesaplanmıştır. Elde edilen bir-boyutlu hız yapısı kullanılarak depremler tekrar konumlandırılmıştır. Daha sonra sentetik modeller üretilerek yapıda hangi alanların hangi çözünürlülükle elde edilebileceği irdelenmiş ve oluşturulan üç boyutlu model parametrelerinin ayrımlılıkları belirlenmeye çalışılmıştır. Son olarak, sentetik modellemelerden elde edilen bilgiler ışığında ve bir boyutlu hız modeli, üç boyutlu başlangıç modelini oluşturacak şekilde yapıya extrapole edilerek gerçek seyahat zamanı verilerine tomografik ters çözüm uygulanmıştır. Sonuçta çalışma alanı 14 km derinliğe kadar görüntülenmiştir. Bu görüntüler değerlendirildiğinde, Akşehir grabeninin ortalama derinliğinin 5 km olduğu tespit edilmiş ve Sultandağının bulunduğu alanda, yüksek hız değerlerinin altında düşük hız anomalisi hesaplanmıştır. Yüksek çözünürlülük alanında kalan bu anomalinin ters çözümden kaynaklanan bir yan etki olmadığı, farklı blok boyutlarına sahip hız modelleri kullanılarak test edilmiştir. Söz konusu düşük hız yapısının, Sultandağının neotektonik dönemin başlarında bindirme niteliğinde çalıştığını destekler bir bulgu olabileceği düşünülmüş ve jeolojik kanıtlarıyla birlikte tartışılmıştır.
-
ÖgeAkçakoca-Cide Karadeniz yamacı deniz yansıma sismiği verilerinin işlenmesi ve bölgenin aktif tektoniği açısından yorumlanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Önal, Kemal Mert ; Demirbağ, Mustafa Emin ; 638022 ; Jeofizik Mühendisliği Ana Bilim DalıKaradeniz, 423.000 km2'lik alanı, 534.000 km3'lük hacmi ve 2206 m en büyük derinliği ile oval bir havza olma özelliğine sahiptir. Atlantik Okyanusu'na Akdeniz, Ege Denizi ve Türk Boğazlar Sistemi (Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale Boğazları) aracılığıyla bağlı olan Karadeniz'in ortalama su seviyesi, Ege Denizi'nin su seviyesinden yaklaşık olarak 55 cm daha yüksektedir. Karadeniz, kuzeyindeki Azak Denizi'ne, derinliği 5 m'den az olan Kerç Boğazı ile bağlıdır. Karadeniz'de şelfin en fazla gelişim göstererek 190 km genişlik değerlerine ulaştığı bölge Kırım bölgesinin batısında yer almaktadır. Türk ve Rus sahilleri boyunca ve güney Kırım bölgesinde, yalnızca belirli yerlerde şelf genişliği 20 km değerlerine ulaşabilmektedir. Yaklaşık 40 km şelf genişliği değerlerinin bulunduğu bölgeler ise Bulgaristan sahilleri ve Azak Denizi'nin güneyidir. Karadeniz Pontid magmatik kuşağının kuzeyine doğru bir yay-ardı ve/veya yay-içi havza olarak açılmıştır. Andrusov ve Archangelsky Sırtlarının oluşturduğu Orta Karadeniz Sırtı tarafından Batı ve Doğu Karadeniz Havzalarına ayrılmaktadır. Karadeniz Havzası'nı oluşturan Batı ve Doğu Karadeniz Havzaları farklı açılma zamanları ve mekanizmalarına sahiptir. Çalışma alanı, Batı Karadeniz Havzası'nın güney kesiminde, güneyden İç-Pontid Süturu ve kuzeyden Batı Karadeniz Havzası ile sınırlandırılan ve İstanbul Zonu olarak adlandırılan kıtasal parça üzerindeki bölge ve bu bölgenin açıklarında yer almaktadır. Batı Karadeniz Havzası, Eosen sırasında, güneye doğru hareket eden İstanbul Zonu'nun arkasından bir yay-ardı havza olarak açılmaya başlamış ve İç-Pontid Süturu boyunca Sakarya Zonu ile çarpışmıştır. İstanbul Zonu, Erken Kretase'de, günümüz Odessa şelfi civarında bulunan orijinal konumundan riftleşerek, Batı Karadeniz ve Batı Kimeryen Fayları boyunca güneye doğru hareket etmeye başlamıştır. İstanbul Zonu, muhtemelen Geç Albiyen sırasında günümüzdeki konumuna yerleşmiştir. Jeofiziksel çalışmalardan elde edilen veriler, 1960'lardan itibaren hızla gelişim gösteren tektonik bilimi için giderek artan bir öneme sahip hale gelmiştir. Sismik yansıma yöntemi, denizlerde taban altındaki derin yapıların ve jeolojik özelliklerin incelenmesinde en etkin biçimde kullanılan jeofiziksel yöntemdir. Batı Karadeniz'in Türkiye kıyıları açıklarındaki şelf ve yamaç bölgelerinde petrol arama firmaları tarafından ekonomik amaçlı olarak gerçekleştirilen iki boyutlu (2B) ve üç boyutlu (3B) sismik çalışmalar, akademik çevrelerin kullanımına oldukça kısıtlı bir şekilde açıktır. Bu çalışmaların sayısıyla kıyaslanamayacak kadar az olsa da, bu bölgedeki tektonik çalışmalara ışık tutan bilimsel amaçlı sismik yansıma çalışmalarının sayısında özellikle 1990'lı yılların ortalarından itibaren önemli bir artış gözlenmektedir. TPAO ve diğer petrol arama firmaları tarafından toplanan yoğun miktardaki sismik verilerin oldukça az bir bölümü, bu bilimsel amaçlı çalışmalara katkı sağlayacak şekilde yayınlanarak akademik ortamda paylaşılmıştır. Batı Karadeniz'in Türkiye kıyıları açıklarında günümüze kadar, özellikle kütle kayması, gaz hidratlar ve tabana benzeyen yansıtıcı (Bottom Simulating Reflector-BSR), sedimantasyon, deniz-seviyesi değişimleri ve Messiniyen olayları gibi farklı konular üzerine odaklanmış, detaylı sismik kesitler sunan birçok önemli bilimsel çalışma gerçekleştirilmiştir. Tektonik konulu çalışmalarda, depremler ve heyelanlar gibi zarar verici tektonik olayların zaman ve yerlerinin önceden tahmin edilmesi için çeşitli yollar aranmaktadır. Neotektonik açıdan yararlı olabilmesi için bu önceden tahminlerin, can ve mal kaybını azaltmak için yeterli doğrulukta olma zorunluluğu vardır. Bu önceden tahmin tekniklerinin araştırılması, aktif tektonik özelliklerin araştırılmasını da kapsamaktadır. Batı Karadeniz Havzası'nın güneyinde, 15 Ekim 2016 tarihinde gerçekleşen Karadeniz depremi (Ml=5.0), dikkatleri yeniden Karadeniz'in tektonik aktivitesi konusu üzerine çekmiştir. Yerel saatle 11:18'de meydana gelen bu deprem, yaklaşık olarak 7-8 saniye sürmüştür. İstanbul, Kocaeli, Düzce, Sakarya, Zonguldak ve hatta Bulgaristan'ın Varna ve Burgaz şehirlerinde hissedilmiştir. Depremin merkezüssü İstanbul'un 195 km kuzeydoğusunda ve Zonguldak'ın 124 km kuzeybatısında kalan bir noktadadır. Sığ bir merkezüssüne sahip (yüzeyden 11.4 km derinde) bu deprem, Karadeniz'in Türkiye kıyılarına yakın bölgede aletsel olarak kaydedilebilen nadir büyük depremlerden biridir. Karadeniz'in Türkiye kıyılarında aletsel olarak kaydedilmiş en büyük deprem, 03 Eylül 1968'de meydan gelen Bartın depremidir (MS=6.6). Bu deprem, Karadeniz'in güneyindeki aktif bindirmeye ait ilk sismolojik kanıt olma özelliğine sahiptir ve depremin odak mekanizması çözümü, sağ yönlü doğrultu atımlı Kuzey Anadolu Fayı'nın davranışından farklılık gösteren bir bindirme mekanizmasına işaret etmektedir. 15 Ekim 2016 Karadeniz Depremi'nin moment tensör çözümünden elde edilen odak mekanizması çözümü, Bartın depreminin odak mekanizması çözümüyle benzerlik göstererek, bu depremin Batı Karadeniz Havzası'ndaki aktif bindirmeye ait diğer bir sismolojik kanıt olduğunu ortaya koymaktadır. Karadeniz'in orta ve derin bölümlerinin asismik olduğuna inanılmaktaydı, fakat güncel çalışmalarla birlikte araştırmacılar, Karadeniz'de dikkate değer sayıda ve çoğunlukla Mw 4.0 olan depremlerin gerçekleştiğini ortaya koymuşlardır. Ayrıca Karadeniz'in sınırlarına doğru artış gösteren bir depremselliğe sahip olduğunu ve en büyük depremlerinde sınırlarında gerçekleşmekte olduğunu ifade etmişlerdir. Araştırmacılar ayrıca güney Karadeniz'de ve orta bölümlerde, özellikle Bartın ve Samsun açıklarında, sıkışmalı bir tektonik rejimi ifade eden ters fay bileşeni ağırlıklı depremlerin meydana geldiğini ve ters faylanma bileşeninin güçlü olduğu bu depremlerin genelde havzaya paralel olarak uzanmakta olduğunu vurgulamışlardır. Bu depremler bölgenin asismik olmayıp, çok sık aralıklarla olmasa da zaman zaman deprem ürettiğini ortaya koymaktadır. Kıvrımlara genellikle ters faylar eşlik etmektedir ve bu ters fayların büyük bir kısmı düşük açılı olan bindirme faylarıdır. Bazı bindirme fayları ve yüksek açılı ters faylar yüzey kırığı oluşturabilirler, fakat gömülü ters faylar olarak adlandırılan diğer birçok ters fay ise antiklinallerin çekirdeklerinde saklı olarak kalırlar. Son zamanlarda bu gömülü aktif fayların belirgin şekilde deprem tehlikesi ortaya koydukları kabul edilmektedir ki, bu büyük zararlara sebep olan depremler, kıvrımlı kayaçların içinde veya tam altında konumlanmış olan faylar üzerinde oluşabilmektedir. Bu özellikteki faylar, kilometrelerce derinlikte gömülü olabilirler ve deprem sırasında yırtıldıklarında yüzeyde yükselme ve kıvrımlanmalara sebep olabilirler. Bu çalışmada, Batı Karadeniz Havzası'nın güneyinde, Akçakoca ile Cide arasında kalan bölge açıklarında bulunan şelf ve yamaç bölgeleri altında, sıkışmalı tektonik rejimin etkisi ile oluştuğu düşünülen faylar ve bu fayların aktiviteleri ile oluşan jeolojik yapılar, deniz yansıma sismiği verileri kullanılarak ortaya çıkarılmıştır. Bu çalışmada kullanılan deniz yansıma sismiği verileri İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Cambridge Üniversitesi ve Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) işbirliğiyle 1998'in Eylül ayında toplanmıştır. Toplam uzunlukları 460 km'yi bulan 14 hat üzerinde, R/V MTA Sismik-1 gemisiyle veriler toplanmıştır. Zaman ortamı sismik göç kesitlerinin elde edilebilmesi amacıyla ham verilere, deniz sismiği veri işlem aşamalarının tüm gerekli olan ve bazı isteğe bağlı olan veri işlem aşamaları uygulanmıştır. Bu zaman ortamı göç kesitlerinden, bindirme fay yapılarına ve bu fayların aktiviteleri sonucu oluşmuş olan kıvrımlara örnekler vermek mümkün hale gelmiştir. Bu görseller, çalışma alanını etkileyen sıkışmalı rejimin varlığına açıklık getirmek için oldukça faydalıdır. Verileri kullanılabilir olma özelliğindeki denizde açılmış olan Akçakoca-1 ve Akçakoca-2 kuyuları ve karada açılmış olan Ereğli-1, Filyos-1, Bartın-1, Ulus-1, Amasra-1, Çakraz-1 ve Gegendere-1 kuyularına ait kompozit kuyu logları, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (PİGM)'nden temin edilmiş ve elde edilen veriler, sismik verilerle bir arada değerlendirilmiştir. Zaman ortamı sismik göç kesitinde ayırt edilen sismik birimlerin jeolojik yaşlandırmaları, Akçakoca-1 ve Akçakoca-2 kuyularından elde edilen verilerden faydalanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada ayrıca, önceki jeolojik çalışmalarda verilen jeolojik kesitler vasıtasıyla kara-kıyı ötesi jeolojik kesitler hazırlanmış ve çalışma alanında karadaki jeolojik özelliklerin deniz altında nasıl devam ettiğine dair bulgular sunulmuştur. Bu jeolojik kesitlerde ayrıca, çalışma alanındaki sıkışmalı tektonik rejimin varlığı hakkında oldukça faydalı yeni bulgular vermektedir. Bu çalışmadan elde edilen önemli bulgular, sismik yansıma çalışmalarından elde edilen sonuçların kullanılmasıyla, havzayı etkileyen sıkışmalı tektonik rejimin varlığı ile ilgili diğer bir ipucunun verilmesi ve bindirme ile ilişkili jeolojik yapıların karadan denize doğru nasıl devam ettiğine dair bilgilerin ortaya konulmasıdır. Elde edilen sonuçlar, Karadeniz'in K-G yönlü olarak sıkışmakta olduğu düşüncesini destekler niteliktedir.
-
ÖgeAlaşehir Grabeninde Sismik Modelleme Çalışması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-01-31) Okut, Nigar Gözde ; Demirbağ, Emin ; 10026297 ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringTez çalışması kapsamında Batı Anadolu’da yer alan ve önemli graben sistemlerinden birisi olan Alaşehir Grabeni’ne ait derinlik modelinin yapay sismik yansıma kesitleri şeklinde sunulması amaçlanmaktadır. Bu amaç için jeofizikte modellemede düz problem çözümü kullanılarak, ışın izleme yöntemiyle kesitler zaman ortamında, yığma ve göç kesitleri şeklinde elde edilmiştir. Jeofizikte düz çözüm yöntemiyle jeolojik modele ait jeofiziksel cevap elde edilmektedir. Sismik yansıma yönteminde de genel olarak düz problem çözümü kullanılmaktadır. Bu çalışmada da Alaşehir Grabeni’ne ait derinlik modelinin sismik cevabı, yapay yığma ve göç kesitleri şeklinde sunulmuştur. Alaşehir Grabeni özellikle sahip olduğu jeotermal potansiyel kaynağı açısından son zamanlarda daha fazla dikkat çeken ve araştırılan bir alan olmuştur. Tez çalışmasında genel olarak önceki çalışmalar ve sonuçları ile birlikte en güncel yazılan kaynaklar kullanılmıştır. Bu kaynaklardan grabeni oluşturan ana yapılar, formasyonlar, formasyonlara ait sismik hızlar, grabeni dolduran birimlerin evrimi gibi temel bilgiler elde edilmiştir. Bu temel bilgiler ışığında grabeni temsil eden bir derinlik modeli öngörülmüştür. Alaşehir Grabeni için formasyon bilgileri N.B.Çiftçi (2007) tarafından yazılan doktora tezinden, formasyonlara ait sismik hızlar ise D. Demircioğlu-Kolenoğlu (2009) tarafından yazılan yüksek lisans tezinden bölgede TPAO tarafından açılan Alaşehir-1 sondaj kuyusunda yapılan kuyu atışları (check-shot) ve sondaj bilgileri dikkate alınarak kullanılmştır. Alaşehir-1 sondaj kuyusu, bölgede açılan diğer sondaj kuyularına nazaran grabenin temeline inen kuyu olması nedeniyle ayrı bir önem taşımaktadır. Kaynaklarda grabeni oluşturan ana yapısal unsurlar, formasyonlar ve bunların geometrileri sismik kesitler şeklinde de desteklenmiştir. Bu bilgiler dikkate alınarak Alaşehir Grabeni’ni temsil eden bir derinlik modeli oluşturulmuştur. Derinlik modelinde grabenin güney kenarını sınırlayan, eğimi derinlere doğru düşen listrik fay özelliği gösteren ana fay, grabenin en önemli yapısıdır. MGBF olarak adlandırılan bu fay aynı zamanda yokuş-düzlük geometrisine sahiptir. Grabeni oluşturan bir diğer önemli yapı ise, kuzey kenarını sınırlayan ve MGBF’ nin antitetik fayı olma özelliğini gösteren Kuzey sınır fayıdır. Bu fay, ana faya nazaran daha dik bir eğime sahiptir. Graben içerisinde yarım graben sistemlerinde gelişen antitetik ve sintetik fayları temsilen, graben tortul birimlerini kesen kuzey kenarında iki adet antitetik ve güney kenarına doğru ana faya paralel bir adet sintetik fay modelde oluşturulmuştur. Ayrıca grabenin güney kenarında normal faylarla sınırlandırılmış sintetik fay yapıları da görülmektedir. Alaşehir Grabeni, beş farklı formasyon içeren sedimanter örtü kayaçlarından ve metamorfik temel kayaçlardan oluşmaktadır. Grabeni dolduran sedimanter örtü kayaçları rollover geometrisine sahip olup, ana faya doğru yelpaze şeklinde uzanan ve kalınlıkları güneyden kuzeye doğru incelen tabakalanma göstermektedirler. Formasyonlara ait sismik hız değerleri kuyu atışları sonucu elde edilen sismik ara hız değerleridir ve her bir formasyon için ayrı ayrı belirlenerek derinlik modelinde gösterilmiştir. Metamorfik temel için de sismik ara hız 5000 m/ sn olarak belirtilmiştir. Derinlik modelinin oluşturulmasından sonraki adım, bu modelin sismik cevabını, yapay yığma ve göç kesitleri şeklinde elde etmektir. Düz çözüm yöntemiyle ışın izleme modellemesi kullanılarak derinlik modeli iki boyutlu yapay sismik yansıma kesitleri şeklinde sunulmuştur. Yığma kesitinin oluşturulması için öncelikle bölgeye ait hız/derinlik modelinin tanıtılması gerekmektedir. Burada grabeni oluşturan ve derinlik modelinde gösterilen bütün yapılar yüzeyden derine doğru sismik ara hız ve derinlik bilgileri kullanılarak veri işlem paketindeki ilgili modüllerce tanıtılmış ve veri tabanına kaydedilmiştir. Bu adım bir veri işlem adımı değildir. Sadece modellemede kullanılmak üzere gerekli olan bir ön işlemdir. İki boyutlu hız/derinlik modelinin tanıtılmasıyla ışın izleme yöntemi kullanılarak belirtilen ışın tipine göre ışın yolları üretilmiş, yansıma katsayıları ve çift-yol seyahat zamanları hesaplanmış, süzgeçleme ile dalgacık biçimi kazandırılarak Alaşehir Grabeni’ne ait derinlik modelinin yapay yığma kesiti elde edilmiştir. Yığma kesitine gürültü ilave edilmiş ve gürültü veriler üzerinden göç veri işlemi yapılarak yorumlama aşaması gerçekleştirilmiştir. Işın tipi olarak difraksiyon üreten ışın yolu seçilmiştir. Bunun nedeni ilk olarak derinlik modelinde faylar gibi keskin köşelerin bulunduğu yapıların olması bir diğer nedeni ise, yığma kesitine uygulanılacak olan göç işleminin bu saçılma enerjisi üzerindeki etkisini ortaya koymaktır. Yığma kesitinde fayların formasyonlarla kesiştikleri yerlerde, antitetik ve sintetik faylanmaların olduğu yerlerde saçılma enerjisinin baskın olduğu görülmüştür. Grabenin tabanını oluşturan Alaşehir formasyonu ise yığma kesitinde derinlik modelinde olduğundan daha dar görülmektedir. Ayrıca güney kenarını sınırlayan ana fay ile kuzey sınır fayının kesiştikleri yansıma yüzeyi aradaki düşük hız farkından dolayı zaman ortamında arayüzeyi sanki yukarı yükseltilmiş gibi metamorfik temele ait arayüzeye yakın yansıma yüzeyi şeklinde görülmüştür. Bu etkilerin giderilmesi adına yığma sonrası zaman migrasyonu ile göç veri işlemi uygulanmıştır. Göç veri işleminde pseudo-hız analizi ile derinlik modeli dikkate alınarak belirli CDP noktalarında hız analizi değerleri çift/tek yol seyahat zamanlarına karşılık hız değerleri kullanılarak yapılmıştır. Kuyu atışından elde edilen sismik ara hız değerlerinden ortalama ve RMS hız değerleri matematiksel bağıntıları dikkate alınarak hesaplanmıştır. Genel olarak bu farklı üç sismik hız için göç veri işlemi test edilmiştir. Elde edilen göç kesitlerinde difraksiyonlara bağlı olarak meydana gelen saçılma enerjilerinin tamamen ortadan kalktığı görülmüştür. Fayların yerleri daha belirgin hale gelmiş, eğimli olaylar gerçek yerlerine taşınmıştır. Üç farklı hız için göç kesitleri karşılaştırıldığında, ara hızlar kullanılarak elde edilen göç kesitinin derinlik modeline en yakın sismik cevabı ürettiği gözlenmiştir. Ortalama hızlarda, özellikle güney kenarını sınırlayan ana fayın eğimi derinlere doğru değişirken, tortullar içerisinde bulunan antitetik ve sintetik fayların eğimlerinin ve yerlerinin ara hız sonuçlarına göre değişim gösterdiği sonucu elde edilmiştir. RMS hızları kullanıldığında ise, grabenin kuzey kenarında gözlenen ana yapıların derinlere doğru tamamen bozulduğu, arayüzeylerden gelen yansımaların ve fayların yerleri hakkında yorum yapılmasının güçleştiği sonucu elde edilmiştir. Bu çalışmada hız analizi veri tabanına tanımlanırken, derinlik modeli dikkate alınarak yapılardaki değişimlere göre CDP aralıları dar/geniş olarak seçilmiştir. Ancak veri üzerinden yapılan hız analizinde doğru hız değerlerinin seçilmesi, doğru yığma ve göç kesitlerinin elde edilmesinde önemli bir veri işlem adımını oluşturmaktadır. Bütün modelleme sonuçları İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği bölümünde lisanslı olarak bulunan Disco/Focus (v.5.0) sismik veri işlem paketi ile gerçekleştirilmiştir.
-
ÖgeAnolog Sığ Deniz Sismiği Verilerinin Sayısallaştırılması Ve Su Tabanı Tekrarlı Yansımalarının Bastırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Tekeci, Yıldız ; Kocaoğlu, Argun ; 55654 ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringKağıt üzerine kaydedilen veri, veri işlem teknikleri için uygun olmamasından dolayı kullanışlı değildir. Bilindiği gibi, kayıtlarda yorumcunun doğru ve güvenilir bir nitelikte yorum yapmasını olumsuz yönde etkileyecek bazı faktörler bulunur. Su tabanı tekrarlı yansımaları, tabaka arası tekrarlı yansımaları, hayalet tekrarlı yansımaları, profil dışı üçüncü boyuttan yansıma ve saçılmalar bunlar arasındadır. Şimdiye kadar tekrarlı yansımaları yok etmek üzere, ters evrişim yönteminden yararlanılmıştır. Fakat bu işlemin uygulanması için de verinin sayısal hale dönüştürülmesi gereklidir. Bu çalışmada sayısallaştırmak suretiyle, kayıttan elde edilen zaman serisi harmoniklerle ifade edilerek veri işlem tekniklerinin uygulanmasına elverişli hale getirilmiştir.
-
ÖgeArmutlu Yarımadası Eosen Volkaniklerinin Paleomanyetizması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Avşar, Ümit ; İşseven, Turgay ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada, doğrultu atımlı sağ yönlü Kuzey Anadolu Fayı’nın iki önemli kolu arasında yer alan Armutlu Yarımadası’nın Eosen’den günümüze tektonik gelişimi hakkında paleomanyetik yorumda bulunmak için Yarımada’da yer alan Eosen volkaniklerinden toplam 50 mevkiden paleomanyetik yönlü numune (en az 7 veya daha fazla) toplanmıştır. Söz konusu karot numuneler paleomanyetizma laboratuvarında ölçmelere hazır hale getirildikten sonra, standart paleomanyetik yöntemler kullanılarak her mevkiye ait ortalama mıknatıslanma doğrultusu belirlenmiştir. 50 paleomanyetik mevkiden 32’sinin güvenilir mıknatıslanmaya sahip olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlar şu şekilde özetlenebilir; Armutlu Yarımadası’nın çeşitli kesimlerinde yarımadayı temsil edebilecek saat yönlü rotasyonlar elde edilmiş ve söz konusu rotasyonların ortalamasının ~26° olduğu saptanmıştır. Faylarla sınırlı alanlarda rijit blokları rotasyonu üzerine geliştirilmiş olan matematiksel modelleme bölge içinde uygulanarak test edilmiştir ve paleomanyetik rotasyon miktarı ile matematiksel modelden hesap edilen değerin (~29°) uyum içinde olduğu görülmüştür. Bölgenin doğrultu atımlı sağ yönlü iki fay kolu arasında yer almasından dolayı, bölgede saat yönlü rotasyonların beklenmesi doğaldır. Ancak, bölgenin çeşitli kesimlerinde genel tektonik mekanizmaya uymayan saatin tersi yönlü rotasyonlarla da karşılaşılmıştır. Bu rotasyonların genellikle bulundukları mevkilerin civarındaki faylarla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Armutlu Yarımadası Eosen volkaniklerinden elde edilen ortalama mıknatıslanma doğrultuları eğim açıları da değerlendirilmiştir. Bölge için beklenen manyetik eğim açısı I=~59° olup güvenilir paleomanyetik mevkilerin ortalama mıknatıslanma eğim açılarının genellikle bu değerden düşük olduğu görülmüştür. Bu bilgiler ışığında, Eosen’den bugüne bölgenin güneyden kuzeye doğru “enlemsel bir hareket” yapmış olduğuda söylenebilmektedir.
-
ÖgeArmutlu Yarımadası Kuzeyi Dip Morfolojisi Ve Multı Beam Sonar Veri İşlem Teknikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Basmacı, Ahmet Emre ; Ecevitoğlu, Berkan ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringMikro batimetri verisinde karşılaşılan gürültülere ve ölçülen hatalı derinliklere uygulanan veri işlem teknikleri ile görüntü kalitesinin arttırılması yapılan çalışmanın temelini oluşturmaktdır. Hata miktarı çok olan ölçümler harita ortamında Bull’s eye etkisine neden olmaktadır.Geliştirilen yöntem; daha önceden eşit alanda bölünmüş harita parçaları üzerinden Bull’s eye etkisine sahip yerlerin, koordinatları belirli poligonlar içine alınmasına, tanımlanan alanlar içinde kalan verinin yeni oluşturulacak dosya içine yazılmaması esasına dayanmaktadır. Böylece bahsedilen nedenlerden kaynaklanan Bull’s eye etkilerinin haritadan yerleri belirlenmekte, silme işlemi ham veri üzerinden gerçekleştirilmektedir. Haritanın eşit parçalara bölünerek çalışılması hem haritalamada hem de Bull’s eye giderimindeki işlem zamanını kısaltmaktadır. Grid düğüm noktaları üzerinden çalışan eşik değer ortalama yöntemi ile birbirine komşu, boş olmayan grid düğüm noktaları belirlenmekte ve bütün grid boyunca, belirlenen filtre boyundaki alan içindeki ortalama derinlik değeri ile alan içindeki değerler önceden atanmış eşik değer ile ilişkilendirilmektedir. Böylece, ortalamadan çok büyük olan değerler yerine ortalama değerin atanması ani yalancı yükselimlerin oluşmasını engellemektedir. Gemi motorunun neden olduğu gürültü ışık yönlendirimli kabartma haritalarında küçük dalga boylu, geminin hareket doğrultusunda süreklilik arzeden istenmeyen yapılar oluşturmaktadır. Genlik spektrumunda ise gürültü, yüksek dalga sayılarında düşük genlikli salınımlar olarak gözlenmektedir. Geliştirilen high-cut filtreleme tekniği; Verinin genlik spektrumu ile aynı boyutta tasarlanmış bir kosinüs penceresi genlik spektrumuyla çarpılmakta ve iki boyutlu ters Fourier dönüşümü ile harita ortamına geçildiğinde gürültünün yok olduğu gözlenmektedir. İzmit Körfezi’nde Hersek Deltası’nın doğusunda, Kuzey Anadolu Fayı’nın Armutlu Yarımadası’nın kuzeyinde dip morfolojisinde yapmış olduğu etkiler görüntülenmiştir. İmralı Adası’nın kuzeyinde eskiden Çınarcık Çukuru’na dökülmekte olan bir nehir yatağının yukarı bölümünde doğrultu atım bileşeni yüksek bir fayın etkisi altında uğradığı deformasyon da tespit edilmiştir. Atım miktarından hareketle, Güney Sınır Fayı’nın yaşı 1150007500 yıl olarak tahmin edilmektedir.
-
ÖgeAsimptotik ışın teorisi ile yapay sismogram oluşturulması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1991) Kaşlılar, Ayşe ; Canitez, Nezihi ; 19374 ; Jeofizik Mühendisliğiîki boyutlu ortamlarda sentetik sismogramların he saplanması için Asimtotik Işm Teorisi *ne (ART) dayanan, hızlı ve etkili bir yöntem geliştirilmiştir. Ekonomik ve kullanması kolay olan bu yöntem sismik kırılma verileri nin yorumlanmasında kullanılabilecek pratik bir araçtır. Bu çalışmada kullanılan Asimtotik Işın Kuramı ile yapay sismogram üretiminde hız yapısı büyük poligonal bloklarla tanımlanmış ve her blok içinde hız gradyanı sa bit ve keyfi yönde seçilmiştir. Yansıyan ve iletilen ışın lar için genlikler sıfırıncı dereceden ART, baş dalgaları için birinci dereceden ART kullanılarak hesaplanmıştır. Yapılan çalışmada önce homojen iki tabakalı ortam incelenmiş ve bu yapı iki şekilde ele alınmıştır. îlk aşa mada yansıyan, kırılarak alt ortama iletilen dalgalarla, başdalgaları incelenmiş, ikinci aşamada bu dalgalara tek rarlı yansımalar da katılmıştır, üçüncü modelde üç tabaka lı bir ortam ele alınmış, ikinci ortam ince kalınlıklı ve düşük hızlı kabul edilmiştir. Dördüncü model için, üçüncü modeldeki üç tabakalı ortam kullanılmış fakat ikinci kat man hızı yüksek verilmiştir. Beşinci model yine üçüncü mo deldeki üç tabakalı ortam olup bu defa kalınlığı düşürül müş fakat ikinci katman hızı düşük olarak bırakılmıştır. Altıncı ve son modelde ise graben modeli incelenmiştir. Bu yöntemi kullanarak üretilen yapay sismogramlarda yansıyan, tekrarlı yansıyan ve kırılan dalgalarla birlik te başdalgaları da dikkate alınmıştır. Dönüşmüş dalgalar bu çalışmada kullanılmamıştır. Daha ileriki çalışmalarda kabuk yapısını temsil ede bilecek ilginç modeller üretilerek, gerçek verilerle kar şılaştırılmaya çalışılacaktır.
-
ÖgeAvcılar Ve Yakın Çevresinde Derin Sediman Rezonansının İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) İmamoğlu, Çağrı ; Güney, Aysun Boztepe ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical Engineering17 Ağustos Kocaeli depremi (Mw=7.4) episantrdan yaklaşık 110 km uzakta bulunan Avcılar da büyük hasar meydena getirmiştir. Bu çalışmada Avcılar ve civarındaki derin sedimentlerin titreşim frekansları incelenmiştir. Avcılar (AVC), Ambarlı (ARL), Bakırköy (BKR) lokasyonlarında bu çalışma sırasında toplanan mikrotremör verileri ve aynı istasyonlarda daha önce USGS tarafından toplanmış olan Kocaeli depremine ait artçıların kuvvetli yer hareketi verileri kullanılmıştır. Temel titreşim frekansının hesaplanmasında Nakamura tekniği olarak bilinen düşey hareketin spektrumunun yatay hareketin spektrumuna (Y/D) oranı kullanılmıştır. Spektral oranlarda ana pike karşılık gelen frekans, sedimentin temel titreşim frekansıdır. Hesaplanan spektral oranlar 0.2 ve 5.0 Hz frekans aralığında incelenmiştir. AVC ve ARL istasyonlarında kaydedilen mikrotremör verilerinden hesaplanan ortalama Y/D oranları, kuvvetli yer hareketi verilerinde S-penceresi için hesaplanan Y/D oranlarına benzememekte ancak geç S koda pencereleri için benzerlik gözlenmektedir. BKR istasyonunda da benzer bir durum söz konusudur. AVC, ARL ve BKR istasyonları için mikrotremör verilerinden hesaplanan temel rezonans frekansları sırası ile 0.33, 0.26 ve 0.54 Hz’dir. AVC ve ARL istasyonlarında mikrotremör verilerinden hesaplanan ortalama Y/D oranlarında temel rezonans pikleri dışında farklı frekanslarda büyük genlikli pikler gözlenirken, BKR istasyonunda sadece temel rezonans frekansı civarında büyük genlikli pik vardır. AVC ve ARL istasyonlarında daha önceki çalışmalarda hesaplanmış olan hız-derinlik modelleri kullanılarak temel rezonans pikleri ve harmonikleri hesaplandığında bunlar gözlemsel veriden hesaplananlar ile çakışmaktadır. Buda AVC ve ARL istasyonları altındaki derin sedimentlerde Kocaeli depremi sırasında rezonansın oluştuğunu göstermektedir.
-
ÖgeAVO analizi ile deniz tabanının modellenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Ocakoğlu, Neslihan ; Demirbağ, Emin ; 66583 ; Jeofizik MühendisliğiBu çalışmada deniz tabanının Yansıma Genliği-Açılım Analizi (Amplitude-versus- offset veya kısaca AVO) ile modellenmesi gerçekleştirilmiştir. Modellemede Saroz Körfezi'nden alınan bir grup CDP verisine Deneme- Yanılma (Trial and Error) yöntemi ile düz çözüm uygulanarak deniz tabanının elastik parametreleri hakkında bilgi edinilmiştir. Bir ortamda yayılan ve bir arayüzeyden yansıyan sismik dalgaların, ortamların litolojik özelliklerine işaret edebilecek şekilde yansıma genliğini etkileyen faktörler; arayüzeyin alt ve üstünde yeralan ortamların P ve S dalga yayınım hızları, yoğunlukları ve dalgaların arayüzeye geliş açılandır. Dalgaların arayüzeye geliş açısı bir değişken olarak kontrol edilebildiğinden yansıyan dalgaların genliğinin geliş açısı ile değişimi ortamların fiziksel özellikleri hakkında bilgi sahibi olmamıza olanak verir. Sismik dalgaların arayüzeye geliş açılan aslında sismik enerji kaynağı ve alıcılar arasındaki uzaklık (offset) ile kontrol edilebilir. Bu çalışmada yansıma genliklerinin açılıma bağlı değişimleri incelenmiştir. AVO veri-işleminde bilinen sismik veri-işlemden farklı olarak göreceli genlik değerleri (Relative Amplitude) önemlidir yani AGC (Automatic-Gain -Control) uygulanmamış sismik veriler kullanılır. Uygulamada akustik/elastik bir ortam olan su/kaya ortamında deniz tabanından yansıyarak gelen dalgaların genliklerini modellemek için Zoeppritz denklemleri kullanılmıştır. Düz çözüm aşamasında Saroz körfezinden alınan CDP (Common- Depth-Point, ortak derinlik noktası) Açılım- Yansıma Genliği verileri programda giriş verisi olarak kullanılmıştır. Modelleme öncesi CDP verileri S/G oranını arttırmak için ayıklanmıştır. Bu aşamada CDP verisi üç gruba ayrılarak her bir grup kendi içinde düşey yığma (Vertical Stack) işlemine tabi tutulmuş daha sonra her gruba ait açılıma bağlı yansıma genlikleri öncelikle Q soğurulma düzeltmesi uygulamasından geçirilmiş ve daha sonrada genlikler okunmuştur. Okunan genlik değerlerine programda önce kayan ortalama yuvarlatma işleci ve küresel yayılma düzeltmesi (Geometrical Spreading) uygulanmış sonraki adımda da seçilen fiziksel kıstasların ışığında Deneme- Yanılma tekniği ile model veri üretilmiş, üretilen model veri ile gözlemsel veri kıyaslanarak matematik koşullan sağlayan model verinin parametreleri saklanmıştır. Böylece ortamı en iyi temsil eden P, S dalga hızları ve yoğunluk parametrelerinin frekans histogram grafikleri elde edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre; %90 ihtimalle deniz tabanı siltli-killi birimler için hesaplanan P dalga hızı, S dalga hızı ve ortamın yoğunluğu şöyledir: P dalga hızı Vp = 1575 m/sn, S dalga hızı Vs = 850 m/sn, yoğunluk p = 1.7 gr/cm3. Aynca deniz tabanı için hesaplanan R(0) değeri yani t=0 düşey gidiş geliş zamanındaki yansıma genliği ve Poisson değeri yaklaşık olarak şöyledir: R(0) = 0.285, o =0.28. vııı
-
ÖgeAvustralya Fıtzroy Havzasında Çok Kanallı Sismik Yansıma Verilerinin İşlenmesi Ve Yapısal, Stratigrafik Değerlendirme Ve Gaz Varlığının Araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-02-16) Symons, Olcay ; Kurt, Hülya ; 10065546 ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada Batı Avustralya eyaletinin Maden ve Petrol Bakanlığı, Jeolojik Araştırma Birimi tarafından sağlanan 2D Yulleroo 2007 adlı çok kanallı sismik yansıma projesine ait 3 adet hatta toplanan çok-kanallı sismik yansıma verileri ve Yulleroo-1 ile Yulleroo-2 kuyu bilgileri kullanılarak, Batı Avustralya eyaletinin kuzeybatısında yer alan Canning havzasındaki Fitzroy havzasının batı kesiminin jeolojik yapısı, stratigrafisi ve gaz potansiyeline dair delilleri araştırılmıştır. Çok kanallı sismik yansıma verileri 2007 yılında Terrex Seismic şirketi tarafından toplam 13 hatta yaklaşık 373 km uzunlıkta toplanmıştır. Bu tez kapsamında, Fitzroy havzasında 1967 yılında açılmış olan Yulleroo-1 ve 2008 yılında açılmış olan Yulleroo-2 kuyularına en yakın toplam 83,5 km olan 3 sismik yansıma hattı seçilmiş ve veri işlemleri gerçekleştirilmiştir. Kaynak olarak vibroseis kullanılarak toplanan verilerin uzunluğu 6s, örnekleme aralığı 2 ms olup, Nyquist frekansı 250 Hz’dir. Kayıt esnasında 400 kanal kullanılmış, her bir kanal 20 m aralıklarla dizilmiş olan istasyonlara yerleştirilmiştir. Atış-alıcı arasındaki en yakın mesafe 10 m ve en uzak mesafe ise 3990 m’dir. Atışlar her 20 m de bir tekrarlanarak hatlar tamamlanmıştır. Sismik veriler, Globe Claritas 6.1.1 veri işlem programı kullanılarak veri işlem aşamalarından geçirilmiştir. SEGD formatında toplanan veri öncelikle dahili formata çevirilmiştir. Veri işlem aşamasında geleneksel yol izlenmiş olup bunlar sırasıyla; veriden istenmeyen izlerin ayıklanması, atış-alıcı geometrisinin tanımlanması, faz dönüşümü, statik düzeltme, genlik kazanımı uygulaması, yüzey dalgalarının bastırılması, ters evrişim, frekans ortamında süzgeçleme, ortak derinlik noktası (ODN) gruplaması, normal kayma zamanı (NKZ) düzeltmesi ve hız analizi, yığma işlemi, artık statik düzeltmesi ve sismik göç (migrasyon) ile son olarak otomatik genlik kazancı (AGC)’dir. Sismik yansıma verilerine veri-işlem uygulanarak, düşey ekseni seyahat zamanı olan sismik migrasyon kesitleri elde edilmiştir. Derinlik ortamında yorumlama yapmak amacıyla jeolojik birimler ve zamanlar, kuyu ve stratigrafik bilgiler göz önüne alınarak sismik migrasyon kesitlerinde tespit edilmeye çalışılmıştır. Değerlendirilen sismik yansıma kesitlerinde Yulleroo antiklinali, Canning havzasının oluşumunda önemli etkisi olan Fenton fayı ve yapısal haritalarda gösterilmemiş olan birçok fay gözlenmektedir. Kuyularda belirtilen doğal gaz seviyeleri, sismik yansıma kesitlerinde seçilmiştir. Ayrıca, sismik yansıma kesitlerinden anlık genlik ve anlık frekans kesitleri elde edilerek farklı seviyelerdeki hidrokarbon potansiyeli araştırılmıştır.
-
ÖgeBartın – Amasra Açıklarında Deniz Sismiği Verilerinin Derinlik Ortamında Göç Uygulamaları Ve Bölge Jeolojisi İle İlişkilendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Damcı, Emre ; Demirbağ, Emin ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringTez çalışması kapsamında değerlendirilen sismik yansıma verileri, Bartın – Amasra açıklarında İstanbul Zonu veya Batı Pontidler olarak bilinen bölgede toplanmıştır. Bölgenin jeolojik yapısı Devoniyen’den Kuvaterner’e kadar değişik tektonik rejimlerin etkisi altında kalmıştır. Karmaşık jeolojik yapıya sahip bölgede ani hız değişimleri ve yapısal değişimlerden dolayı sismik yansıma sinyalleri saçılmaya uğrar. Saçılma hiperbollerinin toparlanması ve yansıma sinyallerinin ait oldukları gerçek konumlarına getirilebilmesi için sismik yansıma kesitlerine zaman ve derinlik ortamında göç işlemi uygulanarak, karşılaştırmaları yapılmıştır. Deniz tabanı morfolojisinin karmaşık olması, yanal yönlü hız değişimlerinin ve bindirmeli yapıların varlığından dolayı verilere derinlik ortamında göç işlemleri uygulanması gerekmektedir. Derinlik ortamı göç uygulaması için göç hız analizi yapılmıştır. Hız analizi, zaman ortamında göç yöntemleri kullanılarak yapılmıştır. Göç işlemleri yöntemlerinden Kirchhoff, sonlu-farklar ve frekans ortamı göç yöntemleri zaman ve derinlik ortamında uygulanarak, elde edilen sonuçlar ışığında karşılaştırılmaları yapılmıştır. Derinlik ortamında göç kesitlerinin elde edilmesinden sonra bölgede daha önce yapılmış olan jeolojik ve jeofizik çalışmalardan faydalanılarak kesitlerin jeolojik yorumuna gidilmiştir. Elde edilen hız analizi sonucunda ortamın sismik hızları 1400 m/s – 2000 m/s arasında değiştiği elde edilmiştir. Sismik yansıma kesitlerinin ait olduğu kesimler Kretase’den Eosen’e kadar olan birimleri kapsamaktadır. 11 numaralı sismik kesitte, bölgenin genel tektonik bindirmeli rejimine bağlı gelişmiş olan bindirmeli yapı, göç işlemi uygulanması sonrasında belirgin hale gelmiştir. 07 numaralı hattın derinlik ortamında göç uygulaması sonrası yapılan değerlendirmeyle, deniz tabanından yaklaşık 500 m derinde tabakalanmayı kesen arayüzey üstte gaz hidrat barındıran çökel birimlerden alttaki serbest gaz barındıran çökel birimlere geçiş yüzeyi olarak değerlendirilmiştir.
-
ÖgeBatı Anadolu Kara Ve Kıyı Ötesi Ml≥5.0 Depremlerine Ait Artçı Şok Dizilerinin (2005-2015) İstatistik Özellikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-06-17) Özçelik, İbrahim Yeşua ; Güney, Emine Aysun ; 10076717 ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada Batı Anadolu kara ve kıyı ötesi ML≥5.0 depremlerinin artçı şok alanlarında, ana şokları izleyen 150 günlük sürede meydana gelen artçı şok dizilerinin istatistik özellikleri, KRDAE-UDİM deprem kataloğu (2005-2015) kullanılarak incelenmiştir. Artçı şokların istatistik özelliklerini incelemek için Gutenberg-Richter yasasına göre b değeri ve geliştirilmiş Omori yasasına göre p değeri ZMAP program paketi kullanılarak hesaplanmıştır. İncelenen 17 deprem için artçı şok alanında, 150 günlük sürede meydana gelen artçı şok sayılarının 10 – 2914 arasında ve hesaplanan tamamlılık magnitüdü (Mc) değerlerinin ise 1.8 – 3.2 arasında değiştiği saptanmıştır. Bu 17 ana şokun artçı şok dizileri için hesaplanan b değeri aralığı 0.69±0.002 – 2.51±0.4 olup, p değeri aralığı ise 0.33±0.008 – 2.25±0.19’dur. Bu depremlerden artçı şok sayısı göreceli olarak yeterli (432 – 2914) ve b ve p değerlerinin standart sapmaları düşük (sırasıyla 0.02 – 0.05 ve 0.03 – 0.19) olan 5 adet depremin (24 Mayıs 2014 ML=6.5 Gökçeada açıkları, Ege Denizi; 10 Haziran 2012 ML= 6.0 Ölüdeniz açıkları, Muğla; 19 Mayıs 2011 ML=5.9 Kütahya, Simav; 17 Ekim 2005 ML=5.9 İzmir Seferihisar; 3 Mayıs 2012 ML=5.1 Kütahya) istatistik özellikleri yorum aşamasında kullanılmıştır. Çalışma bölgesindeki jeotermal alanlarda meydana gelen depremlerin artçı şok dizileri için göreceli olarak daha yüksek b ve p değerleri (>1) hesaplanmıştır. 19 Mayıs 2011 ML=5.9 Kütahya, Simav depremi artçı şok dizisi için b değeri 1.77±0.05 ve p değeri 1.09±0.04 olarak, 17 Ekim 2005 ML=5.9 İzmir Seferihisar depremi artçı şok dizisi için b değeri 1.26±0.03 ve p değeri 2.25±0.19 olarak hesaplanmıştır. Ana şokun meydana geldiği fayın türüne göre ana şoklara ait artçı şok dizileri için hesaplanan b değerlerinin değişim gösterdiği saptanmıştır. Normal fay üzerinde meydana gelen 19 Mayıs 2011 ML=5.9 Kütahya, Simav depremi artçı şok dizisi için hesaplanan b değeri 1.77±0.05’dir. Doğrultu atımlı fay üzerinde meydana gelen 10 Haziran 2012 ML= 6.0 Ölüdeniz açıkları, Muğla ve 24 Mayıs 2014 ML=6.5 Gökçeada açıkları, Ege Denizi depremi artçı şok dizileri için hesaplanan b değerleri sırasıyla 0.728±0.04 ve 0.69±0.02’dir. Sonuç olarak normal fay üzerinde meydana gelen depremlerin artçı şok dizileri için hesaplanan b değerlerinin doğrultu atımlı fay üzerinde meydana gelen depremlerin artçı şok dizileri için hesaplanan b değerlerinden daha yüksek olduğu saptanmıştır.
-
ÖgeBatı Anadolu Ve Yakın Çevresınde Sks Ayrımlanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Tok, Hande Eren ; Taymaz, Tuncay ; Jeofizik Mühendisliği ; Geophysical EngineeringBu çalışmada S dalgası ayrımlanması yöntemi kullanılarak, Ege bölgesindeki yedi adet geniş bantlı istasyona ve Kafkasya bölgesindeki iki adet geniş bantlı istasyona ait deprem verileri işlenmiştir. Ege bölgesine ait verileri elde etmek için 2004 yılında kurulmuş olan İzmir Balçova BLCB, 2005 yılında kurulmuş olan Muğla Bodrum BODT, 2004 yılında kurulmuş olan Muğla Dalyan DALT, 2005 yılında kurulmuş olan Muğla Datça DAT, 2004 yılında kurulmuş olan Muğla Fethiye FETY, 2003 yılında kurulmuş olan Muğla Milas MLSB ve 2006 yılında kurulmuş olan Yerkesik YER istasyonları kullanılmıştır. Kafkasya bölgesine ait veriler 1998 yılında Rusya’da kurulumuş olan Kislovodks KIV ve 1997 yılında Ermenistan’da kurulmuş olan Garni GNI istasyonlarından elde edilmiştir. Ege bölgesine ait deprem verileri Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünden alınmıştır. Kafkasya bölgesinin verileri IRIS (Incorporated Research Institutions For Seismology) kuruluşunun WILBER II internet sitesinden indirilmiştir. Veri- işlem aşamasında 2002 ve 2007 yılları arasında kaydedilmiş derin odaklı ve büyük, tele-sismik depremler kullanılmıştır. Çalışmada depremlerin incelenmesiyle elde edilen sonuçlar ile Ege ve Kafkasya bölgelerinin tektonik yapısı ilişkilendirilerek yorum yapabilmek amaçlanmıştır. Yeraltında S dalgası ayrımlanmasına neden olan anizotropi özelliği gösteren yapılar araştırılarak, ortamla ilgili farklı hızlarda seyahat eden ayrımlanmış dalgalardan hızlı seyahat eden S dalgasının yönlenme açısı ve ayrımlanan dalganın iki bileşeni arasındaki gecikme zamanı t parametreler olarak hesaplanmıştır. Çalışmalarda kaynaktan çıkıp dış çekirdekten geçerek alıcıya gelen SKS fazı kullanılmıştır. Sonuç olarak Ege ve Kafkasya bölgelerinde bölgelerinin tektoniği yorumlamıştır.