Sanat Tarihi Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Çıkarma tarihi ile Sanat Tarihi Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeSoyut Bağlamda Melih Görgün'ün Özgün Baskı Dizaynları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1989) Görgün, Melih Tayyar ; Südor, Teoman ; 71553 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryBu çalışmada; soyut bir yapı şeması gösteren insanın "iç biçiminin" görsel versiyonu, özgün baskı tekniklerine bağ lı olarak hazırlanan dizaynlar aracılığı ile sunulmaktadır. Serigrafi ve gravür gibi özgün baskı tekniklerinin çeşit li durumları ile biçimlendirilen ve bu rapor bağlamında, görsel kaygıların ön plana çıkarılmasıyla oluşturulan yapıtlarda (özgün baskılarda), tema olarak işlenen "insanın içi" Melih Görgün' ün sanatçı kariyerindeki kreativitenin yardımıyla estetik duyumlara ve fantastik ekspresyonlara identifik olarak, çağcıl bir yaklaşım ekseninde, soyut bir mekan betimlemesiyle verilmektedir.
-
ÖgeSoyut Somut Sentezinde Adsız Kompozisyonlar(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1989) Özçelik, Ali ; Keskin, Ahmet ; 71552 ; Sanat Tarihi ; Art HistorySanat yapıtını oluşturmada kullanılan malzemenin etkisi vardır. Fakat asıl etkiyi, görsel olarak oluşturulan yapı tın kendi düzenlemesi verecektir. Bu yüzden boyayı fırça ile sürmek ya da hava ile püskürtmek sonucu değiştirmeyecek, sadece teknik bir olay olarak kalacaktır. Yapıtlarda renklilik hakimiyeti var. Soyut-somut sentezin de oluşturulan yapıtlardaki biçimler, gerçekt doğadan alınmıştır. Renklerinde yorum yapılmış, doku olarak değiştirilmeden kompüze edilmişlerdir.
-
ÖgeXIX. yüzyılda batılı ressamların gözüyle Türkiye(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1990) Makal, Çeyiz ; Sözen, Metin ; Sanat Tarihi ; Art History
-
ÖgeMilli Saraylar'da Duvar Ve Tavanlarda Yer Alan Doğa Ve Mimari Konulu Manzara Resimleri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1991) Yum, Şule ; Ögel, Semra ; 16895 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryBu çalışma 19. yüzyıl son dönem Osmanlı yapıları olan Milli Sarayların duvar ve tavanlarında yer alan doğa ve mimari konulu tasvirleri incelemektedir. Çalışmada, tasvirlerin resim özellikleri, yaklaşık olarak yapıldıkları tarih ve yapan sanatçıların kökenleri ince lenmek istenmiştir. Bütün bu özellikleri saptarken, yapıların mimarlık tarihleri -bulunabildiğince- ve Milli Saraylar Daire Başkanlığı Arşivi'nde bulunan belgelerden yararlanılmıştır. Milli Saray, Köşk ve Kasırlarda yer alan tasvirler "Doğa ve Mimari konulu manzara resimleri" ve "Figürlü Kompozisyonlar" başlıklı olmak üzere iki ana grupta ele alınmıştır. Milli Saraylar yapı grubu içine giren yedi saray, köşk ve kasır farklı resim özelliği sergilerken, her yapı, kendi içinde bile, mekanlara göre, farklı resim özelliği gös termektedir. Mimari olarak eklektisist özellikler taşıyan bu yapıların duvar ve tavan tasvirlerinde eş özellikler taşıdığı saptanmıştır. 19. yüzyıl Batı etkisi son dönem Osmanlı yapılarında mimari ve süsleme motifleri açısından etkili olmakla beraber, geleneksel özelliklerde gözardı edilmemiştir. Duvar ve tavan resimlerinde bu eklektisist yaklaşımın en belirgin örneği konu seçimlerinde de izlen mektedir. Osmanlı başkenti ol-uri İstanbul'dan seçilen konuların yanısıra, özellikle İtalya'dan, Akdeniz dünyasından ve Kuzey Avrupa'dan seçilen resim konuları, bu seçmeci yak laşımın örneklerini oluşturmaktadır. -v- Tüm bu bilgiler doğrultusunda, Milli Saraylar yapı grubu nun duvar ve tavan süsleme programını oluşturan tasvirli kompozisyonlarda, özgün olanların pekçoğunun yabancı kö kenli sanatçı veya ustalar tarafından tasarlanmış ve uygulanmış olduğu söylenebilir. Ancak bu uygulamaların hangi yaptırımla yönlendirildiği, bugün varolan bilgiler ışığında bilinememektedir. Öte yandan yapıların Osmanlı dönemindeki mekan işlevi çözümlemeleri henüz tam olarak ortaya çıkarılamadığı için, sözkonusu tasvirleri, bulun dukları mekanların işlevine dayanarak çözümlemek oldukça güç görünmektedir. İleride yapılacak çalışmalarla, mekan ların özgün işlevleri ortaya çıkarıldıkça, bu tasvirler kuşkusuz daha sağlıklı ele alınabilecektir.
-
ÖgeSoyut-somut Sentezinde Çevre, Mekan Ve Form(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1991) Kaptan, Sibel ; Bezeyiş, Şadan ; 16849 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryYapılan eserlerde soyut-somut sentezi doğrultusunda çevre, mekan ve formun kişisel yorumla ele alınarak bir yaratmaya gidilmiştir. Duy gu, düşünce ve heyecanların sanat yapıtına katkıları önemli ölçüde dir. Resimlerdeki Sürrealist-fantastik üslubtaki duygusal atmosfer bizi kendi içine çekmekte ve yapıtla bütünleşmemizi sağlamaktadır. Bu Bü tünleşme sadece yapıtlardaki duygusal atmosferden kaynaklanmamakta, Renklerin ve hareketin çekiciliği insanla eserlerdeki formların bü tünleşmesini sağlamaktadır.
-
ÖgeTürklerde Heykel Sanatının Tarihsel Gelişimi Ve Kültürel Değişimi Yansıtan İstanbul Örneği(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1991) Erdem, Seçkin ; Batur, Afife ; 16827 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryTürklerde Heykel sanatı, İslam dininin etkisi ile günümüz plastik sanatları içersinde en az yaygınlaşmış olanıdır. Heykel sanatının bu konumda oluşunu sadece İslam dininin getirdiği kurallara bağlamak yanlış olacağından bu soruna, heykel sanatının tarihsel gelişimi açısından bakılmıştır. Konunun incelenen açıdan açıklığa kavuşması bağlamında sosyo-kültürel ve sosyo-politik çeşitlilik anlamında İstanbul örneği üzerinde çalışılmıştır. Bu amaç doğrultusunda giriş bölümünde, konunun önemi ve araştırmanın gereği üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, İslam dini öncesi Türk Sanatında Heykelin hangi anlamda yer aldığı incelenmiştir. Üçüncü bölümde, İslam dini etkisi ile Anadolu'da yer alan heykel sanatı içersinde tasvir yasağının etkileri, Selçuklu taş işçiliği ve Selçuklu sonrası gelişen heykel sanatı irdelenmiş ve Osmanlı batılılaşma süreci içersinde Sanayi-i Nefise ve ilk heykeltraşlar kuşağına değmemiştir. Dördüncü bölümde Cumhuriyet dönemi ile birlikte Güzel Sanatlara getirilen devlet desteği, bu dönem anıt-heykel ve Sanatçıları, Anıt kavramımn Türk toplumunda algılanışı incelenerek Cumhuriyet dönemi sanatçı kuşaklara yer verilmiştir. Beşinci bölümde ise büyük kentlerin amt-heykellerie süslenmesi sonucu prestij ve imaj yakalama çabasıyla görsel estetik obje değerini yitiren heykel sanatında İstanbul örnek kent olarak seçilmiştir. Sonuç bölümünde; heykel sanatının tarihsel gelişiminin incelenmesi sonucunda günümüz heykel sanatım etkileyen unsurlar ve bu unsurların yarattığı sonuçlar ortaya konulmuştur.
-
ÖgeSoyut Bağlamda Özgün Baskı Çalışmaları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1991) Sarıkayalar, Berna ; Südor, Teoman ; 16846 ; Sanat Tarihi ; Art HistorySoyut Bağlamda Özgün Baskı Çalışmaları Soyut biçimlerin organizasyonu sonucu, doğada var olan biçimlerin ve günlük hayatta her zaman kullanılan fakat kimsenin dikkatini çekmeyen bir ayrıntının, resimlere girip renklerin kromasının (yoğunluk) ve biçimlerin doğal varlığının azaltılıp, çoğaltılması sonucu bu özgün baskı çalışmaları oluşturulmuştur. Psikolojik etkilerin bir uzantısı olarak şu andaki sanatsal biçimlere ve içeriğe dönüşen amacı izleyiciyi düşündürmeye ve onlarda değişik heyecanlar verebilmeye yönelik çabalar halinde dışa vuruluyor ki bu uygulamada dürtüyle biçimleniyor. Eserler; renklerden, çeşitli dokulardan oluşan ve bu dokuların yüzey üzerinde kabarması ile doğan bazen üst üste binmesi ile yok olan, bazan açığa çıkan kıpırdanışların ve transformizm (biçimde değişimcilik) ile yakalanılan varyasyonların (çeşitlilik) bir uzantısı olarak doğmuş tur. Eserlerde verilmek istenen mesaj; çok basit, fakat bazen çok karmaşık olabilen sevgiyi, yine onunla bağlantılı olarak insanı, insanla ilgili olan herşeyi ve insanın da içinde bulunduğu sonsuzluğu, uzayı ve bütün bunların en basit şekilleri olan geometrinin diliyle verebilmek olmuştur. Bu seyircilere uzatılan bir davetiyedir. Ve sanki eserlere bakan kişi onların içine girip, hiç bir ipucu vermeden bu mesajı çözebilecek ve sonuçta yine onu - VIII bulacaktır. Seyirci o sergilenmiş olan yirmi bir adet esere baktığı zaman eğer içlerinde küçücük bir heyecan, kıpırdanış, beğeni, bağlanış duyabiliyorsa ve sanata karşı ilgileri eserler sayesinde biraz daha yoğunlaşabiliyorsa şüphe yokki istenilen sonuca ulaşılmış olacaktır.
-
ÖgeTürk Resminde Folklorik Ögeler(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1991) Develi, Emine ; Batur, Afife ; 16894 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryBu çalışmada, 16. yüzyıl geleneksel minyatür resminden 1940'lı yıllara kadar olan dönemde gerçekleştirilen örnekler, tema olarak ele alınan folklorik öğelere ağırlık verilerek katalog düzeni içned incelenmeye çalışılmış, bunun yanında perspektif, ışık ve renk gibi resim-sel özellikler üzerinde de durulmuştur. Batılılaşma sürecinde, minyatürden tuval resmine geçişte, değişim yalnız teknik ve malzemede değil, ele alınan konularda da sözko-nusudur. İki boyutlu minyatür resminin bazı örneklerinde, tema olarak yerel halk yaşamının betimlendiği görülür. Batılı anlamda tuval resmi uygulanmaya başlandıktan sonra, ağırlıklı olarak manzara, natürmort gibi resim türleri izlenirken, 20. yüzyılın başlarında yerel halk yaşamını içeren konuların da resimlendiği görülür. Türk resminde konu alanında görülen bu değişim, dönemin yaşanılan olaylarıyla bağlantılı olarak hız kazanmıştır. Bu dönemde oluşturulan yapıtlar incelenirken, kırsal yöre insanı, yaşanılan çevre, ekonomi ve eşya kültürü, örf ve adetler üzerinde titizlikle durulmuştur. Ayrıca, Halk yaşamını konu alan bu yapıtlar, dönemin yaşam biçimini, gelenek ve göreneklerini folklorik öge/ögeler olarak yansıtmaları bakımından da belgesel niteliktedir.
-
ÖgeFausto Zonaro Ve Çağdaşlarının İstanbul Manzaraları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1991) Gürçağlar, Aykut ; Ögel, Semra ; 16896 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryFausto Zonaro, 19. yüzyılın ikinci yarısında Kuzey italya'nın Padova kentji yakınlarındaki Masi Kasabasında dünyaya gelmiştir. Sanatçı ailesinin fakir olması nedeniy le duvarcı ustası olan babasının yanında çalışarak, küçük yaşta zanaatkarlığın temel felsefesini Öğrenmiştir. Lendinara, Verona ve Roma'da akademik bir resim e- ğitimi gören sanatçı, 1880-18B8 arası İtalya'yı dolaşarak izlenimlerini, gözlemlerini tuvallerine aktararak, Napoli, Venedik, Roma, Torino, Milano kentlerinde sergiler düzen lemiştir. r ını İstan ği re rını, de Em çiliğ yız. getir sin b valle rumla geliş tur. Ça ine bul' nkçi doğ pres i ve II. ilen ir g rind n, mesi lışm eley u tt tut a ma yoni ayr Abdü Fau öste e ya yeti ndek amız eceğ alya um la nzar zm'e ınt ı İham sto rges nsıt şt ir i ka da sa iz. F 'da y beti alan varan cı fo it ta Zonar i ola arak, diği tkıla natç aust aptı mlem nı v bir togr rafı o, S rak Tür öğre rıy 1 inin o Zo ğı g işti e ke kuş afik ndan aray döne k re ncil a ön İsta naro, özlem r. Sa nt gö ak üz bir 1896. in s minin sim s er ve emli nbul 1891 leri natçı rünüm er ind anlat.da S anata sana anatı pors bir y konu yi sonu nın leri e sa imla aray yak t fe içi elen ere lu ma lında cunda kent ni iş f Doğ karş Ress laşım lsef e nde k res sahip nzarala- geldiği ed indi- insanla- ley işin- a Gerçek- 1 1 aşııiükl.«?» amlıgına inin ke sini tu- ent yo- saml iğinin olmuş
-
Öge1986-1996 tarihleri arasında İstanbul'da düzenlenen ve mekanları ile doğrudan ilişki kuran sergiler(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992) Boynudelik, Zerrin ; Batur, Afife ; 92706 ; Sanat Tarihi ; Art History19.yy. sonlarından başlayıp 20.yy. ortalarına kadar devam eden dönem genel olarak MODERN DÖNEM olarak adlandırılır. Modern dönem ve genel olarak bu dönem içinde hayatın hemen her alanında hakim olmuş olan düşünce biçimi temel olarak 19.yy. eklektisizmine karşı oluşturulmuş bir harekettir. 19.yy. içinde yaşanan eklektik ve bunun yarattığı karmaşıklık içinden çıkış yolu olarak Modem dönem bir ideoloji olarak Aydınlanma dönemi felsefesini benimsemiş, bu felsefî yaklaşımın insan ve akıla verdiği değeri ve buna bağlı kavramları kullanarak kendi felsefesini oluşturmuştur. Bu yaklaşım, edebiyattan sanata, mimariden siyasi düşüncelere kadar hayatın hemen her alanında etkili olmaya başlamıştır. 20.yy. ortalarına gelindiğinde Modern dönem ideolojisi, özellikle mimari ve plastik sanatlardaki uygulamaları artık kuşku ile karşılanmaya başlanmış ve dolayısıyla Aydınlanma felsefesi terim ve kavramları yeni bir gözle okunmaya çalışılmıştır. Geçmişle tüm ilişkilerin kesilmeye çalışıldığı, en somut örneklerini mimarlık alanında görebildiğimiz, bu alanda kendi iç kuralları ve söylemini oluşturmuş olan Modern dönem ve daha dar anlamı ile Modern mimari sorgulanmaya başlanmıştır. Değişen toplumsal düzenler, ekonomik koşullar, siyasi tercihler bu yeni durumun yeni bir kavram ile açıklanması gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu yeni durum, uzun süre üzerinde tartışıldıktan sonra önce mimari alanda kullanılmaya başlanıp, daha sonra her etkinlik alanına kaymaya başlayan Post-Modernizm ile açıklanmaya/tanımlanmaya başlanmıştır. Türkiye'de de Cumhuriyetin kurulması ile birlikte yeni bir toplum ve kent ima¬ jı yaratma çabalan gündeme gelmiş, bu beklentiye en iyi cevaplar dönem ola¬ rak da uygunluk göstermesi bakımından Modern düşünce ve Modern mimari anlayışta bulunmuştur. Bugün ise tüm dünya toplumlarında yaşanan, öncelikle mimari alanda Modernizm'e bir karşı çıkış olarak kabul edilen Post-Modernizm Batı toplumlarında olduğu kadar özgür ve cesurca olmasa bile Türkiye'de de özellikle edebiyat ve mimari alanlarında ve daha geniş bir çerçevede bakıldığın¬ da günlük yaşam içinde etkili obuaya başlamıştır. Bu çalışmada, günümüzün bu gerçeğinden yola çıkılarak, daha dar bir çerçeve de, özellikle mimari uygulamalar bağlamında ve istanbul kenti ile sınırlanmış olarak örneklenmeye çalışılmıştır. Örneklerde Modern mimariye bir karşı çıkış olarak gündemi meşgul eden ve özellikle de Modern mimari'nin kesinlikle kaçındığı tarihçilik konusunda Modern mimariye tarihsel referansları kullanması bakımından taban tabana zıt olan Post-Modern mimarinin tarihsel biçim kullanma serbestliği ortak özellik olarak ele alınmıştır. Yapılan çalışma Türkiye'de, Batı ülkelerinde olduğundan farklı bir biçimde özellikle vitrin düzenlemelerinde daha yaygın olarak kullanıldığı sonucuna ulaşılmasına neden olmuştur. Çünkü Batı toplumlarında yapıların tamamında da en az vitrin düzenlemeleri kadar yaygın bir kullanım söz konusudur.
-
Öge1980-1992 Arası İstanbul Yapılarında Tarihsel Biçim Kullanımı Üzerine Analitik Bir Çalışma(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992) Boynudelik, Zerrin ; Batur, Afife ; 22638 ; Sanat Tarihi ; Art History19.yy. sonlarından başlayıp 20.yy. ortalarına kadar devam eden dönem genel olarak MODERN DÖNEM olarak adlandırılır. Modern dönem ve genel olarak bu dönem içinde hayatın hemen her alanında hakim olmuş olan düşünce biçimi temel olarak 19.yy. eklektisizmine karşı oluşturulmuş bir harekettir. 19.yy. içinde yaşanan eklektik ve bunun yarattığı karmaşıklık içinden çıkış yolu olarak Modem dönem bir ideoloji olarak Aydınlanma dönemi felsefesini benimsemiş, bu felsefî yaklaşımın insan ve akıla verdiği değeri ve buna bağlı kavramları kullanarak kendi felsefesini oluşturmuştur. Bu yaklaşım, edebiyattan sanata, mimariden siyasi düşüncelere kadar hayatın hemen her alanında etkili olmaya başlamıştır. 20.yy. ortalarına gelindiğinde Modern dönem ideolojisi, özellikle mimari ve plastik sanatlardaki uygulamaları artık kuşku ile karşılanmaya başlanmış ve dolayısıyla Aydınlanma felsefesi terim ve kavramları yeni bir gözle okunmaya çalışılmıştır. Geçmişle tüm ilişkilerin kesilmeye çalışıldığı, en somut örneklerini mimarlık alanında görebildiğimiz, bu alanda kendi iç kuralları ve söylemini oluşturmuş olan Modern dönem ve daha dar anlamı ile Modern mimari sorgulanmaya başlanmıştır. Değişen toplumsal düzenler, ekonomik koşullar, siyasi tercihler bu yeni durumun yeni bir kavram ile açıklanması gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu yeni durum, uzun süre üzerinde tartışıldıktan sonra önce mimari alanda kullanılmaya başlanıp, daha sonra her etkinlik alanına kaymaya başlayan Post-Modernizm ile açıklanmaya/tanımlanmaya başlanmıştır. Türkiye'de de Cumhuriyetin kurulması ile birlikte yeni bir toplum ve kent ima¬ jı yaratma çabalan gündeme gelmiş, bu beklentiye en iyi cevaplar dönem ola¬ rak da uygunluk göstermesi bakımından Modern düşünce ve Modern mimari anlayışta bulunmuştur. Bugün ise tüm dünya toplumlarında yaşanan, öncelikle mimari alanda Modernizm'e bir karşı çıkış olarak kabul edilen Post-Modernizm Batı toplumlarında olduğu kadar özgür ve cesurca olmasa bile Türkiye'de de özellikle edebiyat ve mimari alanlarında ve daha geniş bir çerçevede bakıldığın¬ da günlük yaşam içinde etkili obuaya başlamıştır. Bu çalışmada, günümüzün bu gerçeğinden yola çıkılarak, daha dar bir çerçeve de, özellikle mimari uygulamalar bağlamında ve istanbul kenti ile sınırlanmış olarak örneklenmeye çalışılmıştır. Örneklerde Modern mimariye bir karşı çıkış olarak gündemi meşgul eden ve özellikle de Modern mimari'nin kesinlikle kaçındığı tarihçilik konusunda Modern mimariye tarihsel referansları kullanması bakımından taban tabana zıt olan Post-Modern mimarinin tarihsel biçim kullanma serbestliği ortak özellik olarak ele alınmıştır. Yapılan çalışma Türkiye'de, Batı ülkelerinde olduğundan farklı bir biçimde özellikle vitrin düzenlemelerinde daha yaygın olarak kullanıldığı sonucuna ulaşılmasına neden olmuştur. Çünkü Batı toplumlarında yapıların tamamında da en az vitrin düzenlemeleri kadar yaygın bir kullanım söz konusudur.
-
ÖgeFigürün Gravürdeki Yeri Ve Figür Çalışmaları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992) Korucuoğlu, Belgin ; Südor, Teoman ; 22644 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryFigürün Gravürdeki Yeri ve Figür Çalışmaları" Her bilgi, bir süje obje ilgisine dayanır. Bilginin süje obje ilgisi içinde ortaya çıkması, süjenin objeyi belli bir perspektif altında kavraması, onu yorumlaması demektir. Her sanat yapıtı, bir estetik obje olarak yorumlanmış bir varlığı ifade eder. Tarih boyunca insan figürü, dünyanın her tarafındaki sanatçılar için esin kaynağı olmuştur. Doğada var olan nesnelerin biçimlerinin doğal görünümleri bozulmadan, kompozisyon kurallarına uygun organizasyonu sonucu bu özgün çalışmalar oluşturulmuştur. Eserlerde verilmek istenen mesaj; sevgiyi, bununla bağlantılı olarak insanı, insanla ilgili olan herşeyi, onun içinde bulunduğu sonsuzluğu, geçmişini, karmaşık iç yapısını, gücünü ortaya koymaktır. Zengin tarihi ve kültürel birikim araştırılmış, özellikle de gün ışığına çıkan yazınlar ona ışık vermiş; bunları günümüz Güzel Sanatlar'ına tekrar kullanılmak üzere kitlelere ulaştırmak amaçlanmıştır. Teknik olanakların sağladığı imkanlarla eserlerin dokusu oluşturulmuş, deneme yanılma yoluyla elde edilen sonuçlar, ayrı tadlar getirmiş, figürün mekan içindeki yerleşimi, uzay, şekil, zemin ilişkisi içinde ele alınmıştır. Yaşamın içinden, açık, seçik bilinir nesnelerin bu organizasyonunda zaman, düşün ve mekan kavramı ön plandadır. - IX Gerçek olanın ve hissedilenin orasında, bırakılmışlık, yalnızlık, bir iç kaynaşma, bir duygu dünyası; sergilenmiş olan eserlerden seyirciye aktarılabiliyorsa ve sanata karşı ilgileri eserler sayesinde biraz daha yoğunlaşabiliyorsa şüphesiz istenilen sonuca ulaşılmış olacaktır. Bu tez; sunulan yapıtların dışında Baskı tekniklerini, Baskı sanatının tarihini ve yapıtların açıklamalarını kapsamaktadır.
-
ÖgeSoyut Kavramında Lekenin Yeri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992) Çalçalı, Ayla ; Südor, Teoman ; 22643 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryResimlerimdeki sentez; somut duyurulmasında kullanılabilen real ve irreal lekelerin yeni bir mantık içinde bireşim kazanmaları ana sorunumu oluşturdu. Bu sorunumun her tablomdaki ayrı çözümü, yeni organik bir bütünü, yeni bir sistemi görselleştirir. Soyut biçimlere resimde kuşatma görevi yüklemek, somut biçimlerle de merkezi odaklaştırmalar yaparak resimde ritm ve biçim organizesi sağlanmıştır.
-
ÖgeKadıköy-Moda-Yeldeğirmeni Çevresinde Art-Nouveau/Jugenstil Cephe Düzenlemeleri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993) Kutun, Banu ; Batur, Afife ; 26767 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryArt Nouveau, Osmanlı imparatorluğu'nda 19. yy' ı n son çeyreğinde, Avrupa ile aynı. dönemde varlığını hissettirmiştir. îthal edilen günlük kullanım eşyalar ile bir donem İstanbul yaşantısında önemli bir yer tutmuştur» Bu akım özellikle II.Abdülhamit ' in ülkeye davet ettiği saray başmimarı R. d'Aronco ile başlayan ve diğer mimarlar ile yaygın bir şekilde mimarlıkta uygulama alanı bulmuştur. AN/JS, mimarlıkta daha çok dekoratif biçimlenmelerle ilgi çekmektedir. Ancak Osmanlı mimar 1 ışındaki motif olarak değilse bile kompozisyon özellikleri bakımından Avrupa Art Nouveau' sundan ayrılır. Bu. özellikler Osmanlı Art Nouveau' sunda kendine özgü bir karakter yaratmıştır. Beyoglu-Galata bölgesinde Avrupa Art Nouveau' i ar in daha yakın bir üslup gözükmekle beraber Kadıköy yakasında geleneksel kalıp ve malzeme tekniklerine daha bağlı olarak gelişmiştir.Plan şemalarında önemli bir değişiklik gözlenmez.Çoğunlukla iki veya üç katlı olan yapılarda yükseltilmiş bir bodrum sık görülen bir uygulamadır.Kadıköy bölgesinde incelenen anonim yapılarda dekorasyon düzenlemeleri Osmanlı sivil mimarisinin cephe düzenleme ilkeleri parelelinde belli mimari elemanları süsleme için değerlendiren bir tavır içinde kullanılmıştır.Cephe simetri ekseni üzerindeki orta bölüm çıkma yapmıştır.Karakteristik süsleme örnekleri daha çok burada gözümüze çarpar.Binalar AN/JS motiflerle bezeli sacak veya parapetler ile sonlandırılmıştır.Bu dönemdeki A.N. mimarlık örnekleri cephede demir malzeme ilede uyumlu bir şekilde ortaya çıkmaktadır.Ancak bu uygulama.Kadıköy yakasında Avrupa yakasından farklı olarak geleneksel üsluba daha bağlı bir şekilde karşımıza çıkar.
-
ÖgePlastik Sanatlarda Estetik Yaklaşımlar Ve Analitik Değerlendirmede Yapısalcılık(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993) Alpman, Meltem ; Aydınlı, Semra ; 26830 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryYapısalcılık 20. yüzyılın başlarında ilk olarak Dilbilimde ortaya çıkmış bir çözümleme yöntemidir. Ferdinand de Saussure bu yaklaşımla dilbilimde bir çığır açmıştır. Disiplinler arası da denilebilecek bu yöntemin özelliği belli bir bilim dalında ortaya çıkmış olmasına rağmen diğer bilim dallarına da uygulanabilir olmasıdır. Bu tezin amacı ise yapısalcı yöntemi plastik sanatlarda, mimarlıkta ve endüstri ürünlerinde uygulamaya koymaktır. Estetik bir değerlendirme söz konusu olduğu için öncelikle beli başlı estetik yaklaşımlar ele alınmış ve yapısalcı estetik üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde ise dilbilim çerçevesinde bu yöntem açıklanmaya çalışılarak konu üzerinde çeşitli örnekler getirilmiştir. Bu bölümde ayrıca göstergebilim de irdelenmiştir. Son bölümde ise analitik çalışmalara temel olacak bilgilere yer verilerek örnekler üzerinde açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Bu şekilde ortaya konan bu tez çalışması daha sonra yapılacak daha detaylı çalışmalar için bir temel olma özelliğindedir.
-
ÖgeYıldız Sarayı'nın Kimliğini Belirlemede Resim Ve Fotoğrafların Önemi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993) Ertaş, Nuray ; Sözen, Metin ; 26768 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryAraştırma konumuz olan Yıldız Sarayı pek çok değişik fonksiyonlu yapıların bir araya gelmesinden oluşmuş bir saray kompleksidir. Yıldız Sarayı 'nın çok önemli bir özelliği de Osmanlı İmparatorluğu'nun son sarayı olmasıdır. Bu sebeple sarayın araştırılan her unsuru Osmanlı İmparatorluğunun son dönem mimarisi, yaşayış tarzı ve daha pek çok özellikleri hakkında değerli bilgiler vermektedir. Bizde bu çalışma çerçevesinde ulaşma imkanı bulabildiğimiz görsel malzemeleri de bir araya getirip bir değerlendirme yaparak sarayın kimliğini araştırmaya çalıştık. Ve bu çalışmalarımız sırasında gördük ki asıl gelişmesini yakın diyebileceğimiz bir zamanda tamamlamış olan saray yapıları yanında sarayın üzerinde bulunduğu alanın tarihi oldukça gerilere hatta Bizans devrine kadar inmektedir. Bugün saray yapılarının üzerinde bulunduğu tepeler, güzel bitki örtüsü ile insanların her zaman ilgisini çekmiş Osmanlı sultanları da buraları çok amaçlı olarak kullanmışlardır. 1877 'de Sultan II.Abdülhamid' in buraya taşınması ve ilk zamanlarından beri bir tek tasarımla değilde zaman içinde ihtiyaç ve isteğe göre yapılan binalarla Sultan evi haline gelen saray 1909 yılına kadar en hareketli devrini yaşamıştır. Sultan Abdülhamid' in tahttan indirilmesi ile bir bakıma sarayın da düşüşü başlamıştır. Daha sonra gelen sultanlar tarafından da zaman zaman kullanılan saray yapıları ve bahçeleri gittikçe ilgiden uzak kalmış, ve sonunda yorgun düşen sarayın bazı yapıları harabe haline gelmiş, bu güne kadar yapılan restorasyon çalışmaları ile bu yapıların çoğu kurtarılabilmiştir. Bugün bu yapıların çoğu bazı değişik kurumlar tarafından kullanılmaktadır. Biz bu çalışmada sarayın geçirdiği bu evreleri, acısı ve tatlısıyle içinde yaşanan hayatı, verdiği kayıpları, geçirdiği tamir ve değişiklikleri saptıyarak ve bunları her türlü görsel malzeme ile pekiştirerek Yıldız Sarayı'nın kimliğini belirlemeye gayret edeceğiz
-
Öge13.-14. Yy. Anadolu'suna Tarihlenen Kandil Ve Şamdanlarda Işık Sembolizmi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1994) Durmuş, M. Elif ; Ögel, Semra ; 30665 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryOrtaçağ İslam düşüncesinde ışık sembolizmi ve geometrik motifler temelinden yola çıkılan aşağıdaki araştırmada, çağın (13. -14. yy.) aydınlatma araçları; kandil ve şamdanlar dekorasyonları nedeniyle ele alınmıştır. Bir başka deyişle, 13. -14. yy. Anadolu'suna tarihlenen kandil ve şamdanlardan, üzerlerinde geometrik motifler bulunanlar katalog kısmını oluşturmuş, burada yer alan geometrik ve figürlü süslemelerin ışık sembolizmiyle olan bağlan tartışılmıştır. Günümüzde, dünyada çeşitli koleksiyonlara dağılmış bulunan sözkonusu kandil ve şamdanların hemen hepsi Anadolu'daki tekke, türbe, medrese veya camiilerden getirilmişlerdir. Bu orijin birlikteliğinin yanısıra, şamdanlarda görülen diğer belirgin özellik ise hemen hepsinin aynı boy ve ölçülerde, aynı formda ve aynı ağırlıkta olmalarıdır. İlk bakışta göze çarpan bu özellikler, dekorasyondaki bütünlükte de kendini belli eder. Öyle ki, bu gruptaki şamdanların süslemesinde başlıca dört temanın; Oniki ayın işleri, Saray yaşamından sahneler; eğlence, taht ve av sahneleri, Astrolojik semboller ve Geometrik motiflerin yer aldığı görülür. Nerede ve kimin tarafından yapıldıkları belli olmayan bu şamdanlardan, geometrik rozetlere sahip olanlarının motiflerine göre bir katalogunun verilmesi araştırmanın başlıca sonuçlarından biridir. Diğeri ise, sözkonusu geometrik ve figürlü süslemenin Ortaçağ İslam düşüncesinde ışık sembolizmi çerçevesinde ele alınmasıdır.
-
ÖgePlastik Sanatlarda Eğri Formların Organizasyonu(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1994) Yılmaz, Serdar ; Bezeyiş, Şadan ; 41145 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryPlastik sanatlarda eğri formlar kompozisyon oluşturan diğer elemanlar ile birlikte kullanılırlar ise bir denge oluşturur. Estetik anlamda, diğerleri ile düz veya kırık sert formlara karşıt değerde, yumuşak ve eğri formlar kullanılarak oluşturulmuş kompozisyonlarda bir denge oluşmaktadır. Plastik sanatların organize edilmesi, yani oluş turulması ve kurulup tasarlanması sırasında denge oluşturması için gereken değerler arasında eğri formlar eserin karakterini belirlemede ve onu hareket lendirmede önemli rol oynamaktadır. Eğri çizgilerin organizasyonu içerisinde formun plan ve mekan içindeki elemanlarını da kapsadığı dikkate alınacak olur ise, sanat alanında eğri formlardan oluşmuş bir kompozisyon ya da eğri formlarla kurulmuş bir denge, eserde sınırsız bir açık kompozisyonun organizasyon imkanını ve yepyeni tasarım olanakları yaratabilir. Sanatın çizgi ile başladığı bir gerçek, yani nokta; onu başlangıç kabul eden bir mesafe boyutunda uzandığı zaman çizgiyi meydana getirmektedir. Çizgi, hareket ederek ve sınırlama yaparak meydana getirmiş olduğu biçimin yanında yeteri kadar ve düzenli kullanılırsa doğal olarak ritmi de sağlamak tadır. En önemli özelliği kütle ve somut biçimi gösterebilmesidir. Çizgi, bir noktanın hareket durumunu ortaya koyabildiği gibi uzunluk ve genişliği olan şekil ve bunun yanında da formlar arasındaki devamlılık olarak da belirtilebilinir. Kapalı olan veya olmayan bütün şekilleri çizgiler yaratır. Çizgilerin mümkün olan bütün düzenleri kafamızda düşündüklerimizin ortaya çıkaması ve tasarımların anlatılabilmesi için en uygun olanıdır. Çizgi kalınlıklarının değişimi ve benzeri farklı teknik ve uygulamalar kompozisyonun yapısını kuvvetlen dirmektedir. Çizgi, formun bütününde ve ifadesinde kesin olarak egemen ve etkilidir. Kompozisyonun tamamında da başlangıç noktası olarak değerlendirebiliriz. Çizgi ile resmin planının konturlarını ve hacminin sınırlarını çizerek biçimi ortaya çıkarabiliriz. Bir objenin formunu tanımlayarak onu algılaya- bilmemizde biçim temel esası teşkil eder. Formu ve onun zeminden ayrılıp görsel bir kontrast oluşturması, formun biçimini algılamamıza bağlıdır ki formların biçimleri hep çizgi ifadeleri ile oluşturulabilmektedir. Plastik sanatlarda eğri formların kullanımı insanlar üzerinde psikolojik olarak hareket duygusu uyandırmakta, yumuşaklık hissi vermektedir. Kompozisyonun karekterini olabildiğince ifade yönünden olumlu değiştirip seyirciyi bu yönde etkilemektedir. Yüzeyde oluşan şekiller, ister geometrik, isterse geometrik olmanyan, yani amorf, biçimsiz eğriler insanda üçüncü boyut etkisi hissettirmektedir. Özellikle eğri çizgilerin organizasyonunda, mekan - çevre - form değerleri içinde ele alınması ve bu bağlamda doğadaki denge ile bezeşmesi esasına dayanması gereklidir. Eğri çizgilerin organizasyonunda formun plan ve mekan içindeki elemanlarını da kapsadığı dikkate alınırsa plastik sanatlarda sınırsız bir açık kompozisyon organizasyonu ve tasarım imkanı yarattığı görülecektir. Yüksek lisans çalışmalarım sırasında yapmış olduğum araştırmalar, bir sanat eserinin içeriği ne olursa olsun kompozisyonunun mutlaka iyi organize edilmesi gerektiğini, formların mutlaka bir denge aranılarak oluşturulması gerekliliğini ortaya koymuştur. Tez çalışmamda bu dengenin oluşumunda sonsuz tasarım imkanları yaratabileceğini gördüğüm eğri formların organizasyonunu ortaya koymaya çalıştım. Kompozisyona dengeli bir biçimde yerleştirilecek eğri bir form esere yepyeni değerler kazandırabilir.
-
ÖgeTürk Resminde D Grubu(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1994) Çıtak, Esin ; Ögel, Semra ; 30662 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryÇag'daş Türk Rssmi ve gelişmesi çok uzun yılları kapsamaktadır. Minyatür sonrası Türk Resmi, hemen büyük gelişme gösterememiş, Batı'dan ve yöntemlerinden çok uzak kalınmıştır. Türkiye'de Cumhuriyet Dönemiyle birlikte gelişmeye başlayan Türk Resmi'nde ilk dört grubun dördüncüsü olan ve bu nedenle alfabenin dördüncü harfini, kendine grup ismi olarak alan D Grubu, önceki üç grubun daha deg'işmiş olanı ve batıdan daha çok etkileneni olarak ortaya çıkmıştır. Yavaş yavaş da olsa D Grubu ve sonrasında, artık çag'daşlaşan bir Türk Resmi'nden bahsedebiliriz. Bu çalışmamda, yazılı kaynaklar üzerinde durulmakla birlikte, sanatçı görüşlerinden de yararlanılmıştır, istanbul Resim ve Heykel Müzesi'ndeki D Grubu sanatçılarının tablolarının fotog'rafları bu çalışmaya konmuştur, flncak D Grubu belirgin bir akım olmaktan çok, bir "resim hareketi" olduğundan, farklı tutum görüşteki ve daldaki sanatçıların, hatta aynı sanatçının farklı dönemlerdeki resimleri de D Grubu sergilerinde yer alabildiğinden, bu çalışmadaki resimler bir akım bütünlüğü göstermeyebilir. Tez konusu, tek tek sanatçıları incelemekten çok D Orubu'nun anlatımını, sanatçıların birlikteliğini içerdiğinden, sanatçıların yaşamlarına çok geniş yer verilmemiş, hayatından çok sanatı üzerinde durulmuş katolog anlayışında çalışılmıştır.
-
ÖgeLeke, Işık Ve Dokunun Plastik Değer Olarak Resimde İrdelenmesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1994) Boşnak, Emin ; Bezeyiş, Şadan ; 30639 ; Sanat Tarihi ; Art HistorySanat eserinin incelenmesi, hem genişliğine, hem derinliğine bir araştırma gerektirmektedir. Bu genişlik dünyanın bütün yüzeyi, derinliğide tarihin geçmiş yüzyıllarıdır. Onun içindirki, dünya Plastik Sanatların (Resim- Heykel-Mimari) irdelenmesine yönelme, sanat kültürünün tanınmasında tek yoldur. Bunu yapmadan yöresel değerlendirmelere gitmek, kimi iddialar çerçevesi içinde kalmak durumunu ortaya çıkarır. Bu çalışmanın amacı da yapıtlarındaki somut ve soyut nesnelerin plastik olarak zihinsel duyumlama yeteneğimizde bambaşka etkiler uyandırmak amacını gütmesidir. Bu bağlamda dünya sanatında, resmin dilini oluşturan öğelerin yapıtlarımda da irdelenmesi problem olarak ortaya konulan sorunlara çözüm getirmiştir. Plastik Sanat'ın en belirgin özelliği ve onu bilimden ayıran nitelikler den biri aynı amaç içinde değişik -zaman zaman apayrı çözümler verebilmesi- bu durumdan ötürü de çağlan, toplumları, kişileri birbirinden ayıran değişik estetik tercihlerin ortaya çıkmasını sağlamasıdır. Fonksiyonu belirli ve sınırlı bir öge için dahi, görsel açıdan farklı, hatta bambaşka etkiler uyandırabilecek algılama söz konusu olabilmektedir. Bu olgu Sanat'ın niteliği ve gücü hakkında basit fakat ilginç, aynı zamanda kesin bir yargı olarak ifade edilebilir. Resim düzlemindeki görsel elemanlar, plastik bir düzen oluşturacak şekilde kullanılması biçimi oluşturmaktadır. Resimde biçimi oluşturan öğeler çizgi ve renk olarak karşımıza çıksada leke çizgiden ve renkten daha etlilidir. Birinci bölümde homojen bir yüzeyle zıtlaşan alan olarak tanımlanan lekenin çizgiden ve renkten etkili olduğu irdelenmekte; ikinci ve üçüncü bölümlerde ışığın ve dokunun resimdeki yerleri saptanmaktadır. Dördüncü bölümde Görsel etkileri bilinç düzeyinde belli bir süreçten geçirmek için, sözlü olarak tanımlamak, irdelemek vasıflandırmak kuram sal içeriğe dönüştürmek amacı güdülmüştür. Bu amaçla Geştalt teorileri kapsamında var olan tüm ilkeler ve etmenler göz önüne alınarak komposizyon bütünlüğü aranmaya çalışılmıştır. Beşinci bölümde örnek olarak önerileni yapıtlarındaki Leke-doku ve ışığın bütüne anlam kazandıran, onu oluşturan parçalar olarak değil; bu par çaların ne şekilde biraraya geldikleri ve parçalar arasındaki ilişki açıklan maya çalışılmıştır. Bunun için biçimsel organizasyon, alan kuvvetleri ve izomorfizim kavramları ile görsel etkinlik irdelenmiştir.