FBE- Makine Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Başlık ile FBE- Makine Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge1050a, 3003, 3105, 5005 Alüminyum Alaşımlarının Çift Merdaneli Döküm Yöntemiyle Levha Şeklinde İmalatı Ve Mikroyapılarının İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Ünal, Alpaslan ; Bodur, Cengiz T. ; İmalat ; ManufacturingBu çalışmada 1050A, 3003, 3105, 5005 alüminyum alaşımlarının çift merdaneli döküm yöntemiyle üretiminde ortaya çıkan mikroyapıları üzerinde durulmuştur. 1050A, 3003, 3105, 5005 alüminyum alaşımlarının çift merdaneli dökümünde, yapılan teorik ve deneysel araştırmalar, bazı önemli mikroyapı karakteristiklerinin anlaşılmasına yardım etmiştir. Konunun daha iyi anlaşılması için çift merdaneli şeritlerin üretiminde döküm kalitesini etkileyen parametreler hakkında araştırmalar yapılmıştır. Bunun yanısıra alüminyum alaşımlarında döküm sırasında karşılaşılan problemler araştırılmştır. Bu problemlerin nasıl giderileceği hakkında da araştırmalar yapılmıştır. Çeşitli çift merdaneli döküm deneyleri, değişik alüminyum alaşımlarının, mikroyapı karakteristiğini ortaya çıkarmak için yapılmıştır. Çalışma sonucunda tane yapılarının morfolojisi ve boyutları hakkında bilgiler verilmiştir ve bu elde edilen mikroyapılar geleneksel döküm yöntemleriyle mukayese edilmiştir.
-
Öge8090 Al-li Alaşımında Retrogresyon Ardından Yeniden Yaşlandırma İşleminin Yorulma Özelliklerine Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Ilgaz, A. Özgür ; Demirkol, Mehmet ; İmalat ; ManufacturingAl-Li alaşımları, temel olarak uçak ve uzay araçlarında ağırlıktan tasarruf amacıyla geliştirilmiş bir alaşım grubudur. Al-Li alaşımları diğer alüminyum alaşımlarına göre, hafifliklerinin yanı sıra, daha yüksek elastiklik modülleri, yüksek uzun ömürlü yorulma dirençleri ve son zamanlarda öne çıkan düşük sıcaklık özellikleri ile öne çıkmaktadır. Ancak çoğu Al-Li alaşımındaki yüksek anizotropi ve özellikle hadde yönüne dik yöndeki düşük kırılma tokluğu bu alaşım grubunun önüne çıkan en büyük engel olmuştur. Al-Li alaşımlarının gerilmeli korozyon problemi ise 7xxx serisine de uygulanan ve dayanımda azalmaya sebep olan T73 temperiyle giderilmiştir. Ancak B. Cina tarafından patenti alınan, ilk olarak 7xxx serisine uygulanan ve dayanım düşüşü olmadan gerilmeli korozyon direncini arttıran retrogresyon ardından yeniden yaşlandırma işlemi, 8090 Al-Li alaşımına da uygulanmış ve başarılı olunmuştur. Bu çalışmada da deney malzemesi olarak 8090 alaşımı kullanılmıştır. Daha önce yine 8090 alaşımı üzerinde yapılan bir çalışmada belirlenen optimum retrogresyon sıcaklığında, retrogresyon ardından yeniden yaşlandırma işlemi uygulanmış deney numuneleri, dört noktadan eğme yöntemi ile yorulma testlerine tabi tutulmuştur ve retrogresyon işleminin yorulma özelliklerine etkisi araştırılmıştır. Aynı zamanda kırık yüzeyleri de makroskobik ve mikroskobik olarak incelenmiştir..
-
Öge8090 Alüminyum-lityum Alaşımında Retrogresyon Ardından Yeniden Yaşlandırma Isıl İşlemiyle Özelliklerin Optimizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Güleryüz, Canan Gamze ; Aran, Ahmet ; İmalat ; Manufacturing1970’lerdeki petrol krizinden sonra uçak-uzay uygulamalarında hafiflik önem kazanmıştır. Bu aşamada Al-Li alaşımları, uçak üreticilerinin ilgisini, geleneksel alüminyum alaşımlarına göre düşük olan yoğunlukları nedeniyle, eskiden olduğundan daha çok çekmeye başlamıştır. Bununla birlikte Al-Li alaşımları üzerinde, son 15 yılda yapılan çok sayıda araştırmaya rağmen uygulamaları beklendiği kadar olmamıştır. Bunun nedenleri arasında, bu alaşımların sünekliklerinin ve kırılma tokluklarının düşük olması, mekanik özelliklerinde görülen anizotropi, gerilmeli korozyona olan hassasiyetlerinin geleneksel yüksek dayanımlı alaşımlardan daha fazla olması vardır. Bununla birlikte olumlu özellikleri nedeniyle kullanılan birçok Al-Li alaşımın vardır. 8090 hem ticari, hem de askeri uçaklarda kullanılan bir alaşımdır. 1974 yılında, Cina tarafından 7000 serisi alüminyum alaşımlarında aşırı yaşlandırma durumundaki yüksek gerilmeli korozyon dayanıklılığıyla birlikte yapay yaşlandırmadaki maksimum dayanımı birlikte sunan bir ısıl işlem, ‘Retrogresyon ardından Yeniden Yaşlandırma (Retrogression and Reaging-RRA)-RYY' geliştirildi. Son yıllarda yapılan çalışmalar bu ısıl işlemin Al-Li alaşımlarında gerilmeli korozyon problemini gidermede kullanılabileceğini göstermiştir. Pek çok araştırmacı, belirli alaşımlar için, en uygun ısıl işlemi tanımlamak üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu çalışmada, 8090 Al-Li-Cu-Mg-Zr alaşımı üzerinde deneyler yapılmıştır. İlk etapta alaşımın yapay yaşlandırmaya olan cevabı araştırılmış, alaşıma, RYY ısıl işlemleri uygulanarak bu ısıl işlemin gerilmeli korozyon hassasiyetine olan etkisi üzerinde durulmuştur.
-
ÖgeAbsorbsiyonlu Sistem İle Çalışan Bir Buzdolabının Deneysel Ve Teorik Olarak İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Arslan, Mustafa Erhan ; Eğrican, Nilüfer ; Enerji ; EnergyBu çalışmada absorbsiyonlu soğutma sistemi ile çalışan bir buzdolabı deneysel ve teorik olarak incelenmiştir. Absorbsiyonlu soğutma sisteminin kullanıldığı buzdolaplarında karşılaşılan en önemli sorun, bu sistemlerin performansının düşük seviyelerde olmasıdır. Bu çalışmada yapılan incelemede ise, bu sorun üzerinde durulmuş ve sistemin performansının arttırılması hedeflenmiştir. Bu amaç doğrultusunda yapılan çalışmanın teorik kısmında, ilk olarak sistemin termodinamik analizi yapılarak deneysel çalışmada kullanılan sistem için matematik bir model oluşturulmuştur. Teorik çalışmanın ikinci kısmında, sistemin habbecik pompası (bubble pump) kısmı için bir model oluşturulmuş ve elde edilen sonuçlar, deneysel çalışma sonuçlarıyla karşılaştırılmıştır. Çalışmanın deneysel kısmında ise, öncelikle sistem performansını etkileyen parametreler (Şarj miktarı, basınç...) üzerinde optimizasyon çalışması yapılmıştır. İkinci aşamada, teorik çalışmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda sistem geometrisi değiştirilerek performanstaki değişim izlenmiş, aynı zamanda teorik çalışmanın doğruluğu tartışılmıştır. Birbirine paralel olarak yapılan deneysel ve teorik çalışmalar sonucunda, sistem performansında göz görülür bir iyileşmenin olduğu saptanmıştır.
-
ÖgeAdaptif Ters Kontrol(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Akça, Serdar ; Hızal, N.aydın ; Makina Teorisi ve Kontrol ; Theory of Machines and ControlAdaptif ters kontrol (ATK), sonlu impuls cevabı olan (FIR) filtre kullanarak elde edilen dinamik sistem ters modelinin, dinamik sistem ile seri bağlı olan adaptif kontrolörün transfer karakteristiklerini belirlediği bir açık çevrim kontroldür. Bu çalışmada, sırası ile adaptif ters kontrol analizleri için kararsız lineer bir dinamik sistem ve bozucu etkiyen lineer uçak modeli test platformu olarak seçilmiştir. Filtered-X LMS algoritmasını kullanan online ATK sisteminin performansı, kararsız olan dinamik sistem kullanılarak incelenmiş ve uygun yakınsama faktörü ve ağırlık vektörü uzunluğunun seçilmesi halinde bu tip bir ATK sistemi konfigurasyonu ile hassas bir dinamik kontrol gerçeklenebileceği gösterilmiştir. Bu durumda, model referans ters modelleme özelliği eklenerek kontrol sistemi performansı arttırılabilmektedir. İç model kontrol (IMK) şemasına dayalı ATK konfigurasyonu ise basamak, rampa ve rastgele değişen karakterde bozucuya maruz lineer uçak modeli üzerinde test edilmiştir. Bu konfigurasyon ile adaptasyon hızına bağlı olmadan herhangi bir anda bozucu kestirimini veren direkt model mevcut olacağından, bozucu yok etme sinyali geri beslemesinin aktif hale getirilmesi ile etkin biçimde dinamik sisteme etkiyen bozucu yok edilmektedir.
-
ÖgeAdaptive remeshing on two dimensional unstructured meshes(Institute of Science and Technology, 1996) Dilaver, Serdar ; Binark, Korhan ; 55744 ; Mechanical EngineeringRüzgar tüneli deneyleri, hava araçlarının aerodinamik dizaynlarının belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Rüzgar tünelinde denenen model üzerine gelen kuvvetler ölçülebilir, yüzeyinde belirli noktalarda basmç değerleri elde edilebilir ve akım görünürlüğü teknikleriyle model üzerindeki ve etrafındaki akış alanı incelenebilir. Bütün bu metotlar ile elde edilen sonuçlan değerlendirerek model yeniden dizayn edilebilir. Ancak rüzgâr tüneli deneyleri çok vakit alır ve masraflıdır. Bir uçağın dizaynında on binlerce saat rüzgâr tüneli deneyi yapıldığı göz önüne alınırsa, bu aşamanın maliyet ve zaman açısından önemi daha iyi anlaşılır. Yüksek hızlı bilgisayarların kullanımıyla akış problemlerinin sayısal çözümü mümkün hale gelmiştir. Bir problemin sayısal çözümü iki aşamada incelenebilir. Bunlar; çözüm yapılan alanda bir ağ oluşturulması ve bu ağ üzerinde sayısal metodun gerçekleştirilmesidir. Elde edilen çözümün doğruluğu kullanılan sayısal metoda ve kullanılan ağın probleme uygunluğuna bağlıdır. Kullanılan bilgisayarların hızında ve belleğindeki artışa paralel olarak sayısal çözüm metotlarının aerodinamik dizayna katkıları da artmıştır. Geliştirilen çözüm tekniklerinin basit şekillere uygulanması ile gerçeğe çok yakın sonuçların elde edilmesi, karmaşık geometriler, örneğin uçaklar, üzerindeki akış alanının sayısal metotlarla çözümüne olan ilgiyi arttırmıştır. Sayısal modellemeyle uğraşan analizcinin ilk aşamada karşılaşacağı problem çözüm alanını kaplayan uygun bir ağın oluşturulması olacaktır. Bundan sonra ise sayısal sonucun hatasını azaltmak için ağın, akışın değişen özelliklerine uygun bir şekilde, adaptasyonu gerekecektir. Karmaşık geometrik yapıya sahip bir modelin etrafında ağ oluşturmanın zorluğu model yüzeyinin tek bir koordinat sistemiyle tanımlanamamışından kaynaklanmaktadır. Dikdörtgensel bir alanda kartezyen koordinat sistemi kullanılarak kolayca yapısal bir ağ elde edilebilir veya bir kanat profili etrafında yine yapısal bir ağ geometrik transformasyonlar kullanılarak elde oluşturulabilir. Fakat karmaşık bir geometriye sahip bir model etrafında, örneğin tam bir uçak etrafında, yapısal bir ağ elde etmek bu kadar kolay olmayacaktır. Kanadın etrafında oluşturulan ağ gövdenin etrafında oluşturulana uymayacaktır. Böyle bir model etrafında ağ, akış alanını gruplara ayırarak elde edilebilir. Ağ üretimine alternatif bir yaklaşım ise yapısal ağdan vazgeçip tamamıyla yapısal olmayan bir ağ kullanmakta*. Ağ elemanım iki boyutlu problemlerde üçgen ve üç boyutlu problemlerde üçgen tabanlı prizma seçerek, ağ oluşturulması mümkün olabilacektir. Yapısal olmayan ağlar son yıllarda sıkça kullanılmaktadır. vnı Ağ hangi metotla yapılırsa yapılsın, düğüm noktalan akışın fiziksel durumuna bağlı olarak dağıtılmalıdır. Bu ise fiziksel özelliklerin değiştiği yere en yüksek doğrulukla çözüm verecek minimum sayıda nokta yerleştirilmesiyle olacaktır. Böyle bir ağ ya bir koordinat sisteminin tanımlanmasıyla yapısal olarak veya her bir düğüm noktasının komşu noktalarla tanımlanmasıyla yapısal olmayarak elde edilebilir. En yaygın metot olan yapısal ağ yönteminde, ilgilenilen alan genelde dikdörtgensel alanlara ayrıştırılır. Böylece sınırlarda bulunmayan her bir düğüm noktasının aynı sayıda komşu noktası olacaktır. İki boyutlu halde koordinat sisteminin eksenleri t, ve rj dikdörtgenlerin kenarlarına paralel olacak şekilde tanımlanabilir. Böyle bir koordinat sisteminde düğüm noktalarını Tj'nm sabit olduğu doğrultuda, £ arttığı yöne doğru artarak numaralandınrsak ve aynı şekilde rj yönünde de numaralandınrsak, her bir düğüm noktasının ve komşularının numarası belirlenecektir. Böylece yapısal bir ağ elde edilecektir. Genellikle bu tür ağlar çözüm alanının transformasyon teknikleriyle bir dikdörtgene dönüştürülmesi ve bu dikdörtgenin, dikdörtgen elemanlara ayrılmasıyla elde edilir. Akışkan akışı ile ilgili bütün sayısal çözüm metotları bu tür ağlar üzerinde uygulanabilirler. Bu tür çözümlerle uğraşan analizciye yapısal ağ kullanmanın verdiği en büyük avantaj, bir çok metot arasından kendisine uygun birisini seçebilmesidir. Yapısal ağ kullanmanın sakıncası ise her geometri için uygun bir ağ oluşturmanın mümkün olmayışıdır. Bu sakınca çözüm alanım yapısal ağ oluşturulabilecek alt gruplara ayırarak giderilebilse de sonuçta kötü kaliteli elemanlar oluşabilecek ve zaman kaybı olacaktır. Bütün bu sakıncalar göz önüne alınarak yapısal ağa alternatif olarak yapısal olmayan ağların kullanımı yaygınlaşmıştır. Bu ağ yapısının önemli bir özelliği her bir düğüm noktası etrafındaki komşu noktaların sayısının eşit olması gerekliliği bulunmayışıdır. Bu metotta dörtgen elemanlar kullanılabilir fakat yaygın olarak üçgen elemanlar kullanılmaktadır. Ağın yapısal bir düzeni bulunmadığından her bir elemanın hangi köşesinde kaç numaralı düğüm noktasının bulunduğu listelenmelidir. Bu yöntemle elde edilen bir ağ bir koordinat sistemiyle tanımlanamayacağından yapısal ağlara uygulanabilen bütün çözüm teknikleri (koordinat sistemine bağımlı olanlar) bu ağlar üzerinde kullanılamayacaktır. Yapısal olmayan ağlatın en büyük avantajı karmaşık geometriler için uygun olmasıdır. Ayrıca bu ağlar üzerinde adaptasyon işlemi yapısal olanlara nazaran daha etkin bir şekilde yapılabilmektedir. Yapısal olmayan ağlan kullanmanın dezavantajlan ise kullanılan çözüm yöntemlerinin sınırlı olması, bilgisayarda fazla bellek kullanılması ve çözüm süresinin uzaması olarak sıralanabilir. Yukanda belirtilen avantajlan göz önüne alınarak ve son yıllarda sıkça kullanıldığından dolayı bu çalışmada yapısal olmayan ağlar kullanılmıştır. İlk önce bazı yapısal olmayan ağ üretim teknikleri anlatılmış daha sonrada adaptasyon tekniği verilmiştir. Yapısal olmayan ağ üretimi için ilerleyen cephe yöntemi kullanılmıştır. İşleme bütün sınır çizgilerinin tanımlanmasıyla başlanır. Düğüm noktalan sınırlara yerleştirilir ve ardışık noktalar düz çizgilerle birleştirilir. Daha sonraki aşamalarda bu ıx çizgiler oluşturulacak üçgenlerin kenarları olacaktır. Bu nedenle sınırlara konan noktaların arası istenen ağ aralığı kadar olmalıdır. Sınır çizgilerine düğüm noktalan yerleştirildikten sonra üçgen elemanlar oluşturulabilir. Üçgen elemanlarla doldurulacak olan ve sınır çizgileriyle tanımlanacak olan bu bölgeye cephe denilmektedir. Cephe sürekli olarak değişen bir geometriden ibarettir ve herhangi bir anda üçgen oluşturmaya müsait bütün kenarları içermektedir. Yeni bir üçgen oluşturmak için cepheden mevcut bir kenar seçilir ve üçgen eleman oluşturulur. Bu ya cephede mevcut olan diğer kenarları kullanarak veya yeni kenarlar üretilerek gerçekleştirilir. Yeni eleman oluşturulduktan sonra cephenin yapısı değişecektir ve bu işlem cephe boşalana kadar yani cephe içinde sadece üç kenar kalana kadar devam edecektir. Aşağıda bu işlem adım adım verilmiştir. i - sınırların tanımlanması ii - noktaların yerleştirilmesi ve başlangıç cephesinin oluşturulması iii - cepheden bir kenar seçilmesi iv - eleman kalite kriteri a - yeni bir nokta oluşturulması b - varolan bir noktanın kullanılması v - bu noktayı kullanarak yeni bir elemanın oluşturulması vi - cephe yapısının değişmesi vii - eğer cephe boş değilse iii'ye gidilmesi, boş ise işleme son verilmesi Bu metotla istenen ebatlarda elemanların oluşturulabilmesi için bazı geometrik parametreler kullanılmalıdır. Bunlar birbirine dik iki doğrultu ve bu doğrultulardaki kenar uzunluklarıdır (iki nokta arasındaki aralık). Böylece bir noktada iki doğrultudaki aralık değerleri eşitse oluşturulan üçgen eşkenar olacaktır. Bu parametreler akış alanındaki her düğüm noktası için aynı olmayacaktır. Akımın ani olarak değiştiği yerlerde aralık değerleri küçük, yani noktalar birbirine daha yakın, diğer yerlerde ise buna nazaran daha büyük olacaktır. Akış alam üzerinde bu parametrelerin kontrolü ise iki yöntemle yapılabilmektedir. Bunlardan birincisi kontrol ağı kullanmaktır. Kontrol ağı üçgen elemanlardan oluşur ve düğüm noktalarındaki aralık değerleri, yeni oluşturulacak olan ağın aralık değerlerinin hesaplanmasında kullanılacaktır. Kontrol ağı yeni oluşturulacak ağı tamamıyla kaplamalıdır ve sahip olacağı üçgen sayısı yeni oluşturulacak ağın üçgen sayısından çok daha az olur. Her ne kadar az elemandan oluşsa da kontrol ağım oluşturmak zaman alan bir iş olacaktır. Oluşturulacak ağın daha iyi kontrolü ancak kontrol ağındaki nokta sayısının arttırılmasıyla olacaktır, bu ise daha çok zaman isteyecektir. Ayrıca bu metot akışın özelHklerinin ani olarak değiştiği yerlerde (şok dalgası, sınır tabaka) nokta aralıklarının belirlenmesinde yeterli olmayabilecektir. Bu nedenle daha kolay ve etkili olan bir yöntem geliştirilmiştir. Bu metotta nokta aralıklarının kontrolü çözüm alanına konan kaynaklarla sağlanmaktadır. Bir noktadaki aralık değeri, o noktanın kaynağa olan uzaklığına bağlı olarak hesaplanmaktadır. Üç çeşit kaynak olabilmektedir; nokta, çizgi, üçgen. Çizgi ve üçgen kaynak ların her bir ucunda bir nokta kaynak bulunmaktadır. Bir nokta kaynağının beş parametresi vardır. Bunlar; kaynağın akış alanındaki konum koordinatları, kaynak dairesinin içindeki sabit olan aralık değeri, kaynak dairesinin yarıçapı ve kaynak fonksiyonunun sabiti. Eğer bir noktanın yeri kaynak dairesinin içinde ise o noktanın aralık değeri kaynağın aralık değerine eşit olacaktır. Eğer nokta kaynak dairesinin dışmda ise o noktadaki aralık kaynak fonksiyonuna ve sabitine göre hesaplanacaktır. Ağ aralıklarının sonucun doğruluğu üzerindeki etkisi büyük olacağından, akış alanı içindeki aralık değeri büyük önem taşımaktadır. Aralık ne kadar küçük olursa yani düğüm noktalan birbirine ne kadar yakın olursa sonucun hatası o derece az olacaktır. Diğer taraftan kullanılan bilgisayarın hızı ve belleği kullanılan nokta sayısını sınırlamaktadır. Bu nedenle noktaların akışın ani olarak değiştiği diğer yerlere nazaran daha sık olması gerekmektedir. Fakat bu bölgeler genelde çözüm yapmadan bilinememektedir. Dolayısıyla düğüm noktalarının sayılarım hataların büyük olduğu bölgelerde arttırmak gerekecektir. Bu gereklilik çözücünün ve ağ üreticinin beraber çalıştığı ağ adaptasyonu metodunu gündeme getirmiştir. Adaptasyonda ilk aşama ağın sıklaştırılacağı veya seyreltileceği yerlerin tespit edilmesi olacaktır. Bundan sonra ise yeni ağ elde edilebilecektir. Bu çalışmada ilk aşamayı gerçekleştiren ve ağ üreten program için bir kontrol ağı oluşturan bir program geliştirilmiştir. Program her bir düğüm noktası için bir 'gösterge' değeri hesaplar. Bir noktadaki göstergenin değeri o noktanın akış alanındaki yerine göre değişmektedir. Akış alanında akışkanın fiziksel özelliklerinin ani olarak değiştiği yerler, şok dalgalan ve durma noktalandır. Bu bölgeleri tespit etmek için akışkanın özelliklerinin değişimi incelenmiştir. Bunun için akışkanın özelliklerini içeren bir değişken Q, tanımlanmıştır. Q=a. p+ b.p+ c. u+ d. v+ e.M Burada p,p,u,v,M sırasıyla yoğunluk, basmç,yatay ve düşey hızlar ile mach sayısıdır. a,b,c,d,e ise bunlara karşılık gelen ağırlık faktörleridir. Göstergenin hesabı için çeşitli kriterler göz önünde bulundurulmuştur. Bunlar; \u.VQ\, \VQ\ ve \v.âv/Sy\ dir. Sonuncu kriter akışın toplam hızının çok düşük olduğu ve düşey hızın ani olarak değiştiği yerlerde kullanılmıştır (kanat profilinin hücum kenan). Bütün noktalar için gösterge değerleri hesaplanıp listelendiği zaman, bunların 0 ile 20,40 gibi iki sayı arasında değiştiği görülmüştür. Yeni aralık değeri eskisinin gösterge değerine bölünmesiyle elde edildiğinden gösterge değerlerinin kontrolü gerekmektedir. Bu nedenle gösterge değerleri ölçeklenmeli ve daha küçük bir sayı aralığına sıkıştınlmahdır. Bu çalışmada her problem için gösterge değerlerinin ölçeklendiği sınırlar dışandan programa verilmiştir. Çünkü her problemin akış özellikleri ve ağ yapısı aynı olmamaktadır, örnek olarak bir problemde gösterge değerleri 0.5 ile 2 arasına xı sıkıştırılmıştır. Gerçek gösterge değerleri bu aralığa bir transformasyon fonksiyonuyla yerleştirilmiştir. Fonksiyonun şekli yeni ağın kalitesini önemli ölçüde etkileyecektir. Bu şekilde her bir düğüm noktasının yeni gösterge değeri elde edildikten sonra eski ağın aralık değerleri kullanılarak yeni ağ elde edilir. Bunun ilk önce eski ağın aralık değerlerinin hesaplanması gerekmektedir. Bir düğüm noktasındaki aralık değeri o düğüm noktasında kesişen eleman kenarlarının uzunluklarının ortalaması olarak alınmıştır. Bu aralık değerlerinin gösterge değerlerine bölünmesiyle kontrol ağı elde edilmiş olur. Bu kontrol ağı kullanılarak da yeni ağ oluşturulur. Elde edilen ağ akışa daha uygun hale gelmiş yani adapte edilmiştir. Yapılan uygulamalarda adaptasyonun bir defada değil de birkaç aşamada yapılması halinde sonuçta elde edilen ağın daha uygun olduğu gözlenmiştir. Bu çalışmada adaptasyon tekniği dört problem üzerinde denenmiştir. Her bir durum için 3 veya 5 adaptasyon yapılmıştır. Gerek göstergenin hesaplanmasında gerekse ölçeklendirilmesinde farklı kriterler kullanılmıştır. Çünkü bir probleme uygun olan değişken değerlerinin diğerlerine uygun olmadığı gözlenmiştir. Bu çalışmada iki boyutlu yapısal olmayan ağlar üzerinde uygulanabilen bir adaptasyon tekniği geliştirilmiştir, ilk başta akış alam ile ilgili verileri içeren dosyalar hazırlandıktan ve bir başlangıç ağı hazırlandıktan sonra istenen sayıda adaptasyon kolay bir şekilde yapılabilmektedir.
-
ÖgeAkış kaynaklı titreşimlerde türbomakinanın yarattığı uyarımın etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) Çakmak, Esra ; Karadoğan, Haluk ; 98402 ; Makine MühendisliğiBaşta kağıt ve tekstil endüstrisi olmak üzere pompaların kullanıldığı sanayi kollannda,pompa çıkışındaki basınç çalkantılarının belirli sınırlar içerisinde tutulması gerekmektedir. Sanayide kullanılan pompaların bastığı akışkan üzerindeki basınç çalkantıları belirli sınırlan aştığında yapılan üretimin kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu çalışmaya başlarken temel amacımız herhangi bir çarkın geometrik özellikleri ve dönme sayısı bilindiğinde uyarım karaktetristiğinin hangi yapıda, hangi şiddette ve özellikle hangi frekansta olduğunu tesbit edebilmek için bir genellemeye gidebilmekti.Bu amaca yönelik olarak özellikleri birbirlerinden farklı dört adet geriye dönük kanatlı kapalı aliminyum çark kullanılarak çark çıkışındaki çalkantıların oluşumunun ayrıntılarını incelemek ve modellemek yerine, genel olarak basit deneylerle tüm çarklara ait spektral yapılar elde edilerek durum değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çalışmaların ilk aşamasında deneylerde kullanılacak olan çarkların yapılan hakkında bilgi edinmek üzere, bunlann farklı devir sayılannda elde edilen Hm - Q eğrilerinin çizilmesi hedeflenmiştir. Bu Hm - Q eğrilerinden tek bir devir sayısına ait eğri üzerinde yaklaşık olarak bir tasanm noktası belirlenmiş ve daha sonra bu noktadan daha yüksek ve daha alçak debili iki komşu nokta daha belirlenmiştir. Daha sonra çalışılan bu devir sayısından daha yüksek ve daha alçak olmak üzere iki farklı devir sayısında daha aynı çarka ait Hm-Q eğrileri deneysel olarak bulunmuş ve bu yeni eğriler üzerinde ilk çalışma devrinde elde edilen yaklaşık tasarım noktası ile bunun komşularının homologları (benzerleri) diğer iki eğri üzerinde de işaretlenerek toplam dokuz çalışma noktası tespit edilmiştir. Çalışmaların ikinci aşamasında, belirlenen noktalarda çark çıkışında, basmç sinyalleri bir transdüser yardımı ile alınmış ve bir data aktarma kartı yardımı ile toplanılan datalar " Scope " ve " Matlab " isimli programlar kullanılarak çözümlenmiş ve çark çıkışındaki sinyallerin frekans analizleri grafik olarak elde edilmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda, türbomakinah sistemlerde, akış - akustik yapı akkuplajını dolayısıyla sistemde meydana gelebilecek zorlanmış titreşimleri ve bunun neticesinde oluşabilecek her türlü zararı önleyebilmek için, ilk olarak uyarıcı olarak ele alman türbomakinaların spektral yapılan bulunarak bir genellemeye gidilmeye çalışılmış, ikincş olarak ise toplanılan verilerden yola çıkılarak, yapılan boyutsal çözümleme sonucu bulunan bağımsız boyutsuz guruplar kullanılarak, genelleştirilmeye çalışılmıştır
-
ÖgeAkış Problemlerinin Sonlu Hacimler Metodu İle Yapısal Olmayan Hesap Ağlarında Çözümü(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Aksoy, Hüseyin Gökmen ; Kavurmacıoğlu, Levent ; Enerji ; EnergyBu çalışmada sıkıştırılamaz daimi akış problemlerinin temel değişkenler kullanılarak yapısal olmayan hesap ağlarında, sonlu hacimler yöntemi kullanılarak çözümü incelenmiştir. Basıncın ve hızların hesaplanması için SIMPLE algoritması kullanılmıştır. Çalışmada öncelikli olarak akış problemlerini tanımlayan denklemlere temel oluşturan Taşınım-Yayınım denklemi çözülmüştür. Yapılan hesaplamalar sonucu hesap ağındaki kontrol hacmi sayısı arttıkça yapısal ve yapısal olmayan hesap ağlarında elde edilen sonuçların birbirlerine yaklaştığı tespit edilmiştir. Ağız tarafından sürülen akış ve ani genişleyen kanalda akış problemleri çözülmüştür. Yapılan hesaplamalar sonucu yapısal olmayan hesap ağları ile yapılan çözümlemelerin hesap ağındaki kontrol hacmi sayısı arttıkça yapısal hesap ağlarında elde edilen sonuçlara yaklaştığı görülmüştür. Ayrıca ikinci düzeltme adımının çözümün yakınsamasını özellikle yüksek Reynolds sayılarında iyileştirdiği tespit edilmiştir. SIMPLE algoritmasının mühendislik uygulamaları için yeterli olduğu ancak yüksek teknoloji uygulamaları için daha gelişmiş bir yöntem kullanılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
-
ÖgeAkışkanlar mekaniğinde tansörler(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Kandemir, İlyas ; Binark, A. Korhan ; 39628 ; Makine MühendisliğiBu çalışmada birçok mühendislik probleminde adını duyduğumuz, çok boyutlu incelemelerde işlekçe kullanılabilen tansörter ve tansör notasyonu, bir mühendisin matematiğe bakması gereken gözle bakılarak ele almağa çalışılmıştır. Konunun özgünlüğü ve nadirliği nedeniyle temel kavramlara inilerek tarifler yapılmıştır. Tansörlerin diğer matematiksel uygulamalardan notasyon olarak farklılığı ve bunun sonucu olarak uygulamadaki kolaylığı, bilgisayara kolay adaptasyonu; boyut, değişken bağımlılığı ve geometri gibi konuların doğrudan probleme dahil edilebilmesi, bilhassa yurdumuzdaki uygulamalarda örneklerine pek fazla rastlanmaması gibi nedenler konuyu cazip kılmaktadır. Konuyu anlaşılır işlemek için örneklerden ve özel durumlardan sık sık faydalanılm ıştır. Bu çalışmada, yüzey üzerindeki akışların dinamik sınır tabakası problemlerine yönelmek üzere akışkanlara ait temel hareket denklemleri tansörel formda çıkarılmış, bir kanat profiline uygulamak üzere, örnek bir dönüşüm ve bunun ilgili parametreleri tarif ve hesap edilmiştir.
-
ÖgeAlev duman borulu buhar kazanlarının dizaynı için paket program(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Asrak, Abdülaziz ; Genceli, Osman F. ; 55709 ; Makine MühendisliğiBu çalışma, buhar kazanlarının ısıl, yük kaybı ve mukavemet hesaplarını yapan ve sonuçta ortaya çıkan kazanın teknik resmini Autocad ortamında çizen bir paket programın hazırlanmasını konu almaktadır. Giriş bölümünde kısaca buhar kazanlarının tanımı verilmiş, kazan seçiminde nasıl bir yol izleneceği açıklanmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde alev duman borulu kazanlar hakkında bilgi verilmiş ve bu kazanların üstünlükleri ve dezavantajları anlatılmıştır. Programın tanıtılması üçüncü bölümde yapılmıştır. Hesapları yapılan kazan tipleri, yakacağın nasıl seçileceği, temel alınan hesaplama yöntemleri açıklanmıştır. Alev geri dönüşlü kazanın yapısı ve hesap şekli iskoç ve kalorifer kazanlarından farklı olduğundan hesap şekli ayrıca verilmiştir. Hesaplamalarda sıkça kullanılan yakacak, su buharı, antalpi, iletim, taşınım ve yük kayıplarına ait tabloların nasıl programın kullanabileceği hale getirileceği, tabloların veri şeklinde bilgisayara girilmesi grafiklerle açıklanmıştır. Yine bu bölümde, hesaplamalar sonucunda ortaya çıkan kazan verilerini okuyarak çizimi gerçekleştiren Autolisp programı hakkında kısaca bilgi verilmiş ve hem Autolisp hem de programın akışı anlatılmıştır. Ayrıca her iki programın akış şemaları da bu bölümde verilmiştir. Programın uygulama örneklerinin verildiği dördüncü bölümde, üç tip kazanın değişik yakacaklar kullanılarak hesapları yapılmıştır. Doğalgazlı, sıvı yakıtlı iskoç, alev geri dönüşlü ve kalorifer kazanlarının konstrüktif verileri gösterilmiştir. Sonuç bölümünde programın getirmiş olduğu kolaylıklara ve üstünlüklere değinilmiştir. Ek kısmında ise program listesi verilmiştir.
-
ÖgeAlüminotermik Kaynağında Kaynak Parametrelerinin Dikiş Özelliklerine Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Tosun, Murat ; Vural, Murat ; İmalat ; ManufacturingAlüminotermik kaynağı, birbirine kaynak yapılacak iki parçanın, termit adı verilen karışım yardımıyla elde edilen metal eriyiğinin, birleştirilecek parçalar arasındaki boşluğa dökülmesi ve katılaştırılması yoluyla birleştirilmesi prensibine dayanır.Alüminotermik kaynak, özellikle demir yollarında kullanılan rayların birleştirilmesinde başarılı sonuçlar veren yüksek verimli bir kaynak yöntemidir. Alüminotermik kaynakta kaynak kalitesini etkileyen iki temel parametreden, birincisi ray uçları arasındaki kaynak boşluğu, diğeri ise ray uçlarına uygulanan ön ısıtma miktarıdır.Bu çalışmada amaçlandığı üzere alüminotermik kaynağında kaynak parametrelerinin değiştirilmesi ile kaynak bölgesinin sertlik, mikroyapı ve kimyasal bileşim gibi özelliklerinde meydana gelen değişimlerin kaynak kalitesine etkileri irdelenmeye çalışılmıştır.Bu amaca yönelik olarak alüminotermik kaynağında iki temel parametre olan kaynak boşluğu ve ön tavlama sıcaklığı birbirleri ile kombinasyon oluşturacak şekilde değiştirilerek bu çalışmanın ilk adımı olan kaynak işlemi gerçekleştirilmiştir. Kaynak işlemlerinde ray malzemesi olarak Uluslararası Demiryolları Birliği yönetmeliğine uygun olarak A900 kalitesinde ve Alman S49 profil standardında raylar kullanılmıştır. Yapılan kaynaklardan alınan numunelerin, sertlik değerleri ölçülmüş, kimyasal ve metalografik analize tabi tutularak elde edilen sonuçlar incelenmiştir.
-
ÖgeAnsys programı ile dizayn optimizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) Akhoroz, Engin ; Kocabaş, Hikmet ; 83009 ; Makine MühendisliğiMühendislik bilimi, analiz, dizayn, fabrikasyon, satış, araştırma ve geliştirme gibi birçok faaliyet alam içermektedir. Bunlardan biri olan "sistem dizaynı", mühendislikte büyük bir yer kaplamaktadır. Hızla gelişmekte olan dünyada, sadece çalışan bir sistem geliştirmek artık tatmin edici olmaktan uzaklaşmaktadır. Önemli olan "e« iyi " sistemi geliştirmektir. "En iyi" kavramına, gördüğü işlevlere göre en hafif, en ucuza mal olmuş en verimli, en hızlı, çok fonksiyonlu, dayanıklı vb. manalar atfedilebilir. Böyle bir sistemin dizaynı, "optimizasyon problemi" olarak formüle edilip çözümlenebilir. En basit tabiri ile bir optimizasyon problemi, "en iyi" den kastedilen manaları hedef olarak alıp, matematiksel fonksiyonla temsil ettirilerek, belirtilen sınırlar dahilinde bu fonksiyonun minimum (bazen maksimum) değerinin bulunmasıdır. Böyle bir problemin üç önemli bileşeni vardır:. Dizayn değişkenleri: Genellikle uzunluk, kalınlık, çap vb. gibi modeli tanımlayan geometrik büyüklüklerdir. Bunlar bağımsız değişkenlerdir.. Dizayn sınırlamaları: Dizayn değişkenlerine bağımlı olarak tanımlanan ve sisteme ait gerilme, frekans, boyut, deformasyon, sıcaklık vb. büyüklüklerdir sınırlarını belirten değişkenlerdir.. Hedef fonksiyonu: Dizayn değişkenlerine bağımlı olarak tanımlanan ve dizayn sınırlamaları dahilinde minimum veya maksimum yapılmaya çalışılan fonksiyondur. Optimizasyon problemlerin çözümünde analitik ve sayısal yöntemler kullanılmaktadır. Analitik yöntemlerin, çözüm yolunda belirli bir aşamadan daha ileriye geçememesi birçok sayısal yöntemin geliştirilmesine zemin hazırlamıştır. Sayısal yöntemlerde da tekrarlı (iteratif) işlemlerin çokça yapılması, çağımızın en önde gelen vazgeçilmezlerinden olan bilgisayarları devreye sokmuştur. CAD, CAM, CAE programları üreten bazı büyük yazılım şirketleri, geliştirdikleri bu programlara dizayn optimizasyonu yapan modüller de eklemişlerdir. Bu tezde dizayn optimizasyonunun teorisi ve ANSYS programı ile nasıl yapılacağı ele alınmıştır.
-
ÖgeApplication of artificial intelligence to Scada systems(Institute of Science and Technology , 1991) Topbaş, Safa ; Karadoğan, Haluk ; 19294 ; Mechanical EngineeringŞebekeler Şebekeler her türlü bilgi ve enerjiyi taşımak amacıyla kullanılan proses ve işlemlerden oluşan ortamlardır. Bu bağlamda şebeke; - malzeme (katı, gaz, sıvı); enerji ve bilgi taşıma ve dağıtma - yolcu veya mal nakli için kullanılan trafik yolları (kara, hava, deniz vs. ) için kullanılan her türlü ekipmanı kapsayan sisteme verilen genel isimdir. Taşıma işlemi kaynaktan tüketiciye yapılırken depolama, saklama ve talebe bağlı değişimlerin optimal olarak karşılanması istenir. Arz / talep ilişkisi şebekelerin boyutlandırır İması ve işletilmesinde temel etkenlerdir; böylece üretim ve depolama boyutlarının referans değerleri rahatlıkla saptanabilir. Şebekelerin Otomasyon ve Kontrolü Dağıtım şebekelerine ait elemanlar genellikle büyük coğrafi alanlara dağılmış durumdadırlar, bunun sonucunda otomasyon ve kontrol elemanlarıyla, işletim personelinin farklı konumlarda olmasının gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Böylece insan ve makina arasında bir bilgi taşıma ortamının da kullanılması zorunlu hale gelmektedir. Şebekelerin otomasyon ve kontrolü özellikle şu endüstriler inde öneme sahip olmaktadır: sektör- Elektrik dağıtım ağları Gaz şebekeleri Petrol ürünleri dağıtım şebekeleri Su, atık su, kanalizasyon şebekeleri Bölgesel ısıtma sistemleri Trafik yönetim sistemleri Veri iletişim şebekeleri
-
ÖgeApplication of the galerkin method to plane elasticity problems(Institute of Science and Technology, 2000) Tanrıöver, Hakan ; Şenocak, Erol ; 101023 ; Mechanical EngineeringGalerkin yöntemi düzlemsel elastisite problemlerine uygulandı. Problem olarak değişken katılıklı kompozit katmanlar seçildi. Katman içindeki katılığı değiştirmek, fiberin hacim oranım veya yörüngesini değiştirerek sağlanabilir. Fiber hacim oram değişken kompozit katman ve fiber açısı değişken katmanlı plakların düzlemsel gerilme problemlerinden analitik çözümü olmayan değişken katsayılı kısmi diferansiyel denklemler ortaya çıkar. Bu denklemler değişik sayısal yöntemler ile çözülebilir. Fiber hacim oram değişken olan katman için belirli sınır şartlarında Ritz metodu kullanılarak yapılmış çözümler literatürde mevcuttur. Bu çalışmada aynı problem Galerkin metodu kullanılarak çözüldü ve metodun mevcut çözümlere yakın sonuçlar verdiği görüldü. Galerkin yöntemi uygulanırken deneme fonksiyonları olarak polinomlar seçildi. Değişken fiber açılı plak için kollokasyon tekniği kullanılarak çözülmüş bir problem ele alındı. Galerkin metodu az sayıda terim alınarak bu probleme uygulandı. Kollokasyon yönteminden elde edilen yer değişimi ve gerilme değerlerine yalan sonuçlar bulundu. Son olarak çözümü bilinen durumlar için Galerkin metodundan hesaplanan değerlerin hata normları bulundu.
-
ÖgeAraç Dinamiği Modelleri Geliştirilmesi Ve Savrulma - Devrilme Engelleyici Kontrolde Kullanımları(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Yiğit, Teyfik ; Güvenç, Levent ; Makina Teorisi ve Kontrol ; Theory of Machines and ControlBu çalışmada, yol taşıtlarında savrulma ve yalpa gibi çoğu zaman istenmeyen dinamik davranışların düzeltilmesi amacıyla tasarlanan aktif güvenlik sistemlerinin sanal testlerinin gerçekleştirilmesi için farklı serbestlik derecelerine ve farklı karmaşıklık düzeylerine sahip araç dinamiği modellerinin geliştirilmesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla çift izli ve tek izli olmak üzere iki farklı yaklaşımda toplam beş adet araç dinamiği modeli oluşturulmuştur. Ayrıca, yine bu çalışmada yol taşıtlarında istenmeyen savrulma ve devrilme gibi dinamik davranışların düzeltilmesi amacıyla model regülatörü yapısında savrulma ve yalpa önleyici direksiyon kontrol sistemleri tasarlanmış ve geliştirilen bu direksiyon kontrol sistemlerinin, hazırlanan farklı serbestlik dereceli araç modelleri ile standart manevralarla belirlenen simülasyon senaryolarında testleri gerçekleştirilmiştir.
-
ÖgeAsansörlerde kabin kılavuz ray konsollarının sismik bölgeler için tasarımı, modellenmesi ve analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020-08-14) Sancak, Abdül Melik ; İmrak, Cevat Erdem ; 503171201 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringAsansörler yapılarda katlar arası insan ve yük taşımayı sağlayarak günlük hayatı kolaylaştıran transport sistemleridir. Özellikle hastane, okul, kamu binaları gibi yapılarda asansörler insanların yer değiştirmesinde oldukça önemlidir. Ancak deprem gibi doğal afet durumlarında asansörlerin çalışma koşulları bozulur ve asansör kullanılamaz duruma gelir. Deprem anında binanın en sağlam bölümleri asansör kuyuları olmasına rağmen, deprem anında asansörlerin kullanılmamasının nedeni, deprem dalgaları sebebiyle asansörlerin yapısal elemanlarında hasarlar meydana gelmesi ve insanların bu asansörlerde mahsur kalabilmeleridir. Bu yapısal elemanların başında asansör karşı ağırlık raylarını ve kabin raylarını asansör kuyusunun duvarlarına bağlayan ve sabitleyen, rayların dikey doğrultuda bir hat halinde kalmasını sağlayan konsol elemanları gelmektedir. Deprem dalgalarının yükleri sonucunda konsol elemanları hasar görebilmekte ve asansörün karşı ağırlığının ve kabinin raylar üzerinde doğrusal olarak hareket edememesi sonucu asansörler kullanılamamaktadır ve içerisinde insanlar mahsur kalmaktadır. Binalarda kullanılan yolcu asansörlerinde çoğunlukla TSE K 179 – "Asansör rayı bağlama sistemi" standardında da görülen standart konsol tasarımları kullanılmaktadır. Büyük depremler sonrası hasar alan binalar incelendiğinde konsolların, gelen deprem kuvvetlerine dayanamadığı ve hasara uğradığı görülmektedir. Son zamanlarda bu hasarları en aza indirmek için yapılan çalışmalar sonucunda farklı bazı tasarımların ortaya çıkarıldığı görülmektedir. Bunlardan iki tanesi; destekli konsol tasarımı ve kanallı konsol tasarımıdır. Destekli tasarıma bakıldığında konsolun içe kıvrıldığı bölgeye eklenen, genelde 10 mm kalınlığında olan destek parçası bulunan konsollarda, etkiyen kuvvetler sonucu oluşan gerilmelerin daha az olduğu düşünülmektedir. Bu konsolun standart tasarıma çok benzeyen bir yapısı vardır, tek farkı eklenen destek unsurudur. Kanallı tasarım incelendiğinde standart tasarıma nazaran farklı bir yapıda olduğu görülmektedir. Konsolun orta bölgesine eklenen kanal tasarımıyla oluşturulan farklı kenarların, konsola etkiyen kuvvetler sonucu oluşan gerilmelerin standart tasarıma göre oldukça fazla azaldığı iddia edilmektedir. Ancak farklı tasarımların üzerinde oluşan gerilmelerin konsolun hangi bölgelerinde yüksek olacağı ve standart tasarıma göre farklılık gösterebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu çalışmada, yukarıda belirtilen ve binalarda kullanılan farklı üç konsol tasarım tipinin gerilme ve deformasyon incelemesi yapılmıştır. Bu sebeple; ASME A17.1, TS EN 81-77, TS EN 81-50, TS EN 1998-1 ve IBC 2018 standartları kullanılmıştır. Belirtilen standartlardan; kılavuz ray üzerinde asansörün normal kullanımından kaynaklanan kuvvetler, deprem kuvvetleri, deprem kuvvetlerinin varsayılan yönleri, toplam kuvvetlerin patenlere dağılımı ve toplam kuvvetlerin neler olduğu elde edilmiştir. Elde edilen veriler sonucunda kuvvetlerin hesaplanması için bazı tasarım varsayımlarında bulunulmuş olup devamında bu verilerle üç farklı konsol tasarımı için modeller oluşturulmuştur. Oluşturulan modeller ANSYS sonlu elemanlar programında standartlardan elde edilen verilerle çalıştırılmış ve sonuçlar alınmıştır. Toplam mesh sayısı her bir simülasyonda ortalama olarak 960000 mesh olarak tespit edilmiştir. Sekiz katlı bir binada toplam 10 kullanıcılı bir asansör olduğu varsayılmıştır. Binanın toplam boyu 25 m olarak alınmıştır. Kılavuz rayların sabitlenmesi için gerekli konsollar arası mesafe belirlenmiş ve toplam 10 adet konsol çifti kullanılmıştır. Kılavuz raylar, standartlarda belirtildiği üzere birbirlerine bağlantı levhaları aracılığı ile bağlanmıştır. Deprem kuvvetleri için AFAD TDTH web uygulaması üzerinden deprem açısından en tehlikeli olarak renklendirilen Bingöl ili civarında seçim yapılmış ve hesaplama değerleri kullanılmış olup bilimsel veriler incelenmiştir. Her bir konsol tasarımı için 10 adet simülasyon olmak üzere en az 30 simülasyon yapılmıştır. Tasarımlarda her simülasyon için farklı bölgelere kuvvetler uygulanmış olup en yüksek gerilme değerleri, gerilme değerlerinin nasıl değiştiği ve deformasyon değerleri incelenmiştir. Sonuç olarak en yüksek gerilme değeri standart tasarımda çıkmış olup dikkat edilmesi gerekenler ve sonuçlar ilerleyen bölümlerde belirtilmiştir. Literatür çalışmasının çoğunluğu internette bulunan bilgiler incelenerek en doğru bilgiler sunulmaya çalışılmıştır. Bölümlere göre deprem bilgileri, gerekli asansör bilgileri, asansörün temel tasarım bilgileri, simülasyon verileri, sonuçlar ve yorumlar sıralanmıştır.
-
ÖgeAşınmaya Karşı Plazma Püskürtme Ve HVOF (Yüksek Hızlı Oksi-yakıt) Püskürtme Yöntemleriyle Yüzey Hazırlama(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Bilge, Taner ; Dikicioğlu, Adnan ; 75489 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringBu çalışmada, uygulamada birçok türü kullanılan ısıl püskürtme yöntemlerinden; alevle püskürtme, elektrik ark ile püskürtme, patlamalı püskürtme, plazma püskürtme ve HVOF püskürtme yöntemleri detaylı olarak incelenmiştir. Daha sonra, teknolojik açıdan son gelişmiş yöntemler olan Plazma ve HVOF püskürtmenin üstünlükleri ve kendileri arasında karşılaştırmaları irdelenmiştir. Bu son teknoloji sistemlerinin klasik püskürtme yöntemlerine göre ne kadar üstün olduğu yapılan çalışmalar sonucunda elde edilmiştir: 1. Yüksek kaplama kalitesi; - Yüksek mukavemet, - Yüksek makro ve mikro sertlik, - Kaplamada düşük oksit içeriği. 2. Yüksek kaplama; - Yüksek püskürtme oranı, - Yüksek kaplama verimi, - HVOF yöntemiyle plazma püskürtmede karşılaşılan çok miktarda parametrelerde azalma. Yüksek ekonomik özellikler; Kaplama oranının daha yüksek olması, Mekanik özellikleri yüksek, temiz olarak kaplanmış malzemelerde son yüzey işlemleri için ekstra işlerin ortadan kalkması (zaman, işçilik, makinelerin aşınma olayının azalması vs. gibi).
-
ÖgeAutocad yardımı ile çalışan kartezyen sac kesme robotu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Şimşir, Uğur ; Kuzucu, Ahmet ; 66580 ; Makine MühendisliğiKartezyen kesme robotu, bu tez kapsamında iki ana konuda incelenmiş ve dizayn edilmiştir. Birinci konu, saclardan kesilerek çıkartılacak parçaların resimlerinin 1:1 ölçekte AutoCAD çizim programı ile çizilerek, bu resimlere ait bilgilerin DXF dosyalarına aktarılması ve bu dosyaların deşifre edilmesi, ikinci konu ise deşifre edilen bilgileri referans konum bilgileri olarak kullanarak PD kontrol algoritması ve runge-kutta metodu ile AC servomotor konum ve hız kontrolünün gerçekleştirilmesidir. AutoCAD ile sadece LINE ve ARC komutları kullanılarak kesilecek parçanın resmini çizmek mümkün olmaktadır. DXF dosyasından alman bilgiler yörünge takibi yapılabilmesi için önce sıraya dizilir daha sonra dairesel ve doğrusal yörünge takibi için hazırlanmış programların faydalanacağı dosyalara referans bilgileri olarak aktarılır. Ana software tarafından programlar çağrılarak yörünge takibi gerçekleştirilir. Programlan yazmak için Turbo Pascal dili kullanılmıştır. Çember şeklinde parçalan sacdan çıkarmak için resim çizmek yerine çember yançapı girilmektedir. Ayrıca kesilerek çıkarılması istenen basit parçaların resimlerini çizmek yerine tezgah başında koordinatların elle girilmesi suretiylede kesim işlemi gerçekleştirilecek şekilde program hazırlanmıştır. Robotun mekanik konstrüksiyonunda yörünge takibi konum hassasiyetinin önemli olması nedeniyle bilyalı vidalar ve kendi kendini ayarlayan yürütme arabaları tercih edilmiş ve kullanılmıştır. Tezgah 3mm'den 75 mm'ye kadar sacları kesebilecek şekilde dizayn edilmiştir. Saclar plasma torçu ile suyun yaklaşık 10 cm altında kesilecek olup bu sayede kesilen bölgelerdeki malzemenin distorsiyonu minimuma indirilir, dolayısı ile malzemenin ömrü artar. Bu yöntem ile havaya kansan cüruf miktarıda yok denecek kadar az olduğundan insan sağlığını tehdit eden etkiler ortadan kaldırılmış olur. Altıncı bölümde çeşitli kalınlığa sahip sacların yörünge takibi yapılarak kesilmesi ile elde edilen konum, hız ve kumanda akımı bilgilerine ait simülasyon sonuçlan gösterilmiştir.
-
ÖgeBacalar ve baca hesabının bilgisayar programlanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Bayraktar, Kemal Gani ; Dağsöz, Alpin Kemal ; 46366 ; Makine MühendisliğiBaca, esas olarak yanma ürünü gazları C duman veya atık gaz) taşıyan boru veya kanallara verilen isimdir. Ancak mutfak ve banyo gibi hacimlerin havalandırılmasında kullanılan boru ve kanallarada havalandırma bacası denilmektedir. Yapılarda kullanılan ve baca adı verilen bir başka eleman ise çöp bacalarıdır. Çöp bacaları çok katlı yapılarda çöplerin atılmasında ve bir merkezde toplanmasında kullanılır. Bu çalışmada duman bacaları üzerinde durulmuştur. Bacanın önemi vurgulanmış, bacalar ile ilgili tarif ve kelimeler, baca çeşitleri ve baca elemanları şekillerle açıklanmaya gayret edilmiştir. Bacaların sağlamaları gereken ana hususlar belirtilmiş, baca malzemelerinin uygun kullanma yerleri bir tablo ile verilmiş, baca kayıp ifadesi ve müsaade edilen baca kayıpları belirtilmiştir. ülkemiz sınırlı enerji kaynaklarını çok daha verimli tüketmek zorundadır. Bunun için uzun vadeli enerji tasarruf programına gerek vardır. Bu programda konut ısınması için harcanan enerjinin toplam enerji tüketimindeki payının % 41 olduğu ve konutlardaki kayıpların % 32 sinin bacadan olduğu düşünülürse, konunun özel ele alınması gerektiği ortaya çıkar. Yanmanın iyileştirilmesi ve verimin arttırılması için; baca kayıplarının ve baca gazı çıkışındaki dirençlerin azaltılması, baca gazı hacmini küçük olması gerekir. Bu sayede; yanma iyileşecek, verimi artacaktır. Yakıt tasarrufu sağlanacak, hava kirliliğinde azalma olacak, hem ülke, hemde aile ekonomisi kazanacaktır. Bu yüzden özellikle baca-kazan ilişkisi iyi incelenmelidir. Baca kesitleri, çeşitli Avrupalı firmaların hazırlamış olduğu diagramlar yardımıyla bulunur ve kontrol edilebilinir. Ancak burada her zaman kullanılabilen DİN 4705 KISIM l'e göre teorik baca hesabı ile birlikte bazı pratik bilgiler verilmiştir. Ayrıca yapılan bir bilgisayar programı ile, baca hesap süresi saatler mertebesinden, dakikalar mertebesine inmiş ve hata yapma ihtimali ortadan kalkmıştır
-
ÖgeBacalar ve sanayi bacası hesabının bilgisayar programlanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) İnce, Berk ; Dağsöz, Alpin Kemal ; 66484 ; Makine MühendisliğiBu çalışmada bir yanma sonucu açığa çıkan atık gazların tahliye edilmesini sağlayan duman bacaları hakkında bilgi verilmiştir. Baca elemanları açıklanmış, ayrıca baca tiplerini ve elemanlarını tanıtıcı şekillere de yer verilmiştir. Bacaların sağlamaları gereken şartlar ve DIN 4705 kısım 1' e göre teorik baca hesabı açıklanmıştır. Çalışmanın son kısmında ise sanayi bacalarının hesabına yönelik bilgisayar programı verilmiştir. Bu vesile ile fazla yayın bulunmayan bu konuda literatüre bir katkıda bulunulmaya çalışılmıştır.