FBE- Makine Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Çıkarma tarihi ile FBE- Makine Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeKimyasal reaksiyonların ikinci kanun analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1986) Gemci, Tevfik ; Öztürk, Aksel ; Makina Mühendisliği
-
ÖgeYangın risk analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995-12-04) Cedimoğlu, Mehmet ; Kılıç Abdurrahman ; 046211 ; Makina MühendisliğiYangın risk analizi, binaların ve bina sakinlerinin yangına maruz kalmalarını ve yangın sonucu doğabilecek can ve mal kayıplarını inceler Ayrıca yangına müdahale konusunda önerilen değişikliklerin can ve mal kaybı üzerinde ne derecede etkili oldukları dikkate almaktadır. Yangın risk analizi yapmak için bir model oluşturmak gerekmektedir. Bir yangında oluşabilecek zararların büyüklüğü, binanın kullanım şekline, yanabilecek malzemelerin alt ısıl değerlerine, bina sakinlerinin hareket yeteneklerine, binanın yüksekliğine, yol ulaşım sorununa ve binadaki maddelerin maddi değerlerine bağlıdır. Binalarda önerilen değişiklikler modellerde kullanılarak, binanın yangın risk değerini ne derecede etkileyeceği gözlenerek, sonuçta bina için yangına karşı gerekli stratejilerin ve yangın güvenlik programlarının uygulanması sağlanılabilir. Modellerin kurulmasında geçmiş yangın verilerinden, uzmanların tahminlerinden ve laboratuvar test sonuçlarından hareket edilir. Bu bilgilerden faydalanarak risk analizinin modelleri için gerekli olasılıklar tespit edilir. Bir binadaki yangının yayılışı çevre şartlarındaki değişikliklerden ayrı olarak farklı konumlarda düzenlenmiş yanan malzemelerin bir karışımının geliştirildiği fiziki ve kimyasal işlemleri içeren olasılıksal yaklaşımlar, yangın risk değerlendirilmesinde son yıllarda sık olarak kullanılmaktadır. Bu yaklaşımın kullanılmasındaki amaç; yangınla ilgili değişkenler arasındaki ilişkiyi tanımlamak ve istatistik teknikleri yardımıyla değişkenlerin olasılık değerlerinin dağılımlarını incelemektir. Bu çalışmada ayrıca literatürdeki yangın risk analizi modelleri incelenmiş ve yaygın olarak kullanılan yangın risk analizi modellerinin hesaplama metodlar ve veri kaynaklan ifade edilmiştir. Yangın risk analizi ile ilgili temel kavramlar açıklanmıştır.
-
ÖgeKontrol Organının Ayarı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Doğusan, H. Talat ; Dinibütün, A.talha ; 66469 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringGünümüz endüstrisi, mümkün olan en kısa sürede en fazla üretimi yaparak pazar koşullarına uyum sağlayabilir. Bu nedenle, endüstriyel sistemlerin, verimliliği temel alınarak tasarlanması gereklidir. Üretimde, yaygın olarak kullanılan otomatik kontrol sistemlerinin, optimum kontrolünün sağlanması problemi üzerinde durulması gereken bir konudur. Endüstriyel sistemlerde kullanılan kontrol sistemlerinin, ayarında genellikle deneysel yöntemler tercih edilmektedir. Bu deneysel yöntemlerden Ziegler-Nichols' ün önerdiği sürekli titreşim metodu ve proses reaksiyon eğrisi metodu sürekli sistemler için kullanılabilir ayar değerleri vermektedir. Fakat endüstrideki sistemlerin çoğu sürekli sistemlerden oluşmamaktadır. Bu deneysel yöntemelerhı bu sistemler içinde kabul edilebilir değerler verip vermediğinin incelenmesi pratik uygulama açısından önem taşımaktadır. Bu çalışmada geri besleme kolu üzerinde süreksiz ölçmeler bulunan bir sistemle, sürekli bir sistem bu deneysel yöntemler ve performans indeksleriyle deneye tabi tutulmuş ve sonuçlan karşılaştınlmıştır. Proses kontrol sisteminin şekli ve parametreleri uygulamadan alınmıştır.
-
ÖgeOynak Lokmalı Eksenel Hidrodinamik Kaymalı Yataklarının Davranışının Sayısal Olarak Belirlenmesi İçin Yeni Bir Algoritma(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Polat, Ahmet ; Yücenur, M. Sait ; 75597 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringBilgisayarların devreye girmesi, bellek kapasitelerinin ve işlem hızlarının giderek artması çeşitli nümerik metodların hemen hemen her türlü yağlama probleminin çözümü için kullanılmalarına imkan vermiştir. Bu metodlardan "sonlu farklar" metodu günümüzde yağlama problemlerinin nümerik olarak çözümünde en fazla kullanılan bir yöntem olarak bilinmektedir. Yapılan bu çalışmada herhangi bir lokma geometrisine ve akışkan film şekli geometrisine bağlı kalınmaksızın istenilen geometride çalışma imkanı sunulmuştur. Yani belli geometriler için çalışma sınırlaması ortadan kaldırılarak daha geniş bir geometrik serbestlik getirilerek geometrisi literatürde olmayan yataklar için de performans değerleri hesaplanmaktadır. Bu çalışmada daire sektörü şekline sahip oynak lokmalı eksenel hidrodinamik kaymalı yatakların performans karekterlerini hesaplamak için Genelleştirilmiş Reynolds denklemi kutupsal koordinatlara göre elde edilmiş ve sonlu farklar metodu kullanılarak nümerik şekilde çözülmüştür. Hazırlanan bilgisayar programı istenilen yatak geometrisinin, ve yatak büyüklüklerinin boyutlu olarak tanımlanmasına imkan vermekte ve böylelikle sonuçlar doğrudan, herhangi bir dönüşüm yapmadan boyutlu olarak elde edilebilmektedir. Böylelikle farklı geometrilere sahip yatakların belli geometrik yataklar için hazırlanmış çeşitli boyutsuz eğrilere bağlı kalmaksızın performans değerlerinin doğrudan boyutlu olarak elde edilmesi imkanı sağlanmıştır. Yatak performans değerleri olarak yük taşıma kapasitesi, lokmanın istenilen herhangi bir yönündeki basınç değişimi, lokma açılan, minumum yağ film kalınlığı ve yatak üzerindeki yeri, ortalama film kalınlığı, basınç merkezi gibi değerler hesaplanmaktadır.
-
ÖgeTaşıt Akustiği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Hızlan, Bahadır ; Güney, Ahmet ; 55582 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringGürültü en basit tanımıyla istenmeyen sesdir. Günümüzde gürültü, insanlan sevdikleri işleri rahat ve huzur içinde gerçekleştirmekten alıkoyan, boş zamanlarını verimli bir şekilde değerlendirmelerini engelleyen, onlan uykularından alıkoyan, sinir sistemlerini etkileyerek onlarda psikolojik rahatsızlıklara kadar varabilen etkiler yaratan, işitme organlannda geçici ve en kötüsü kalıcı hasarlar meydana getirebilen, toplum sağlığını tehdit eden bir unsurdur. Son zamanlarda gürültü kirliliği toplumda en az hava ve su kirlilikleri kadar tepki toplayan bir problem haline gelmiştir. Çevreyi koruma bilincinin toplumda giderek artan oranda kabul görmesi, büyük kentlerde gürültünün de insan sağlığı ve rahatını tehdit eder boyutlara ulaşması, gürültü konusunun önemini ön plana çıkarmıştır. Günlük yaşantımızın her anında, evde, işyerinde ve sokakta, çeşitli kaynaklardan yayılan gürültünün etkisini sürekli üzerimizde hissederiz. Çevremizde gürültü kirliliği yaratan kaynaklardan bir tanesi de motorlu taşıtlann etrafa yaydığı gürültüdür. Kentlerde şehiriçi ve şehirlerarası ulaşım gereksinimimizden kaynaklanan trafik gürültüsü, her gün artan sayıda trafiğe çıkan araçlardan dolayı sürekli artmaktadır. Sağlığımızı giderek ciddi bir şekilde tehdit eden trafik gürültüsünü önlemek, en azından kontrol altına almak yine bizim elimizdedir. Bu çalışmada ilk önce akustik konusunun temel kavramlan incelenmiştir. Daha sonra taşıt gürültüsü ve taşıt gürültüsünde etkili olan faktörler araştınlmıştır. Motorlu taşıtlar birbirleriyle bir arada çalışan bir çok parçanın biraraya gelmesi sonucu imal edilmektedirler. Sonuçta taşıt gürültüsü olarak karşımıza çıkan gürültü, birbiriyle bağımlı veya bağımsız olarak çalışan elemanlann herbirinin çevreye yaydığı gürültünün logaritmik toplamıdır. Bu nedenle araç içinde ve dışında yapılan ölçümlerle, çeşitli elemanlann toplam araç gürültüsüne etkisi araştırılmış, kullanılan çeşitli izolasyonlarla bu gürültünün önlenmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır.
-
ÖgeTransient Contact Analysis Of A Hermetic Reciprocating Compressor Valve(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Yıldırım, İbrahim ; Belek, H. Temel ; 55659 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringKompresörler soğutma çevrimi elemanlarından biridir. Soğutma çevrimi gözönüne alınırsa kompresörler akışkanın entalpisini artırarak mekanik enerjiyi iç enerjiye çevirir. Pistonlu kompresörler yüksek basınçta düşük debi gerektiren uygulamalarda yoğun olarak kullanılırlar. Akışkanın kompresör silindiri içerisine girişi basınç farkıyla açılıp kapanan yaprak valflarla olmaktadır. Genellikle pistonlu kompresörlerde iki tip yaprak valfa rastlanır. Birinci tip yaprak valflar yaylarla desteklenmiş düz plakalardır. Bu tür yaprak valflarda akışkanın geçişi yayın basınç farkıyla sıkıştırılmasıyla oluşan aralıktan olur. İkinci tip yaprak valf ise esnek yaprak valflar olarak adlandırılır ve yaprak valf bir tarafı ankastre plaka olarak düşünülebilir. Bu tip yaprağın çalışma prensibi şöyledir: Yaprak valf üzerine gelen net basınç farkıyla eğilir, akışkan yaprağın eğilmesiyle oluşan aralıktan piston içerisine girer. Kompresörlerde iki çeşit yaprak valf bulunur. Bunlar giriş ve çıkış yaprak valfları olarak adlandırılır. Bu iki valf yaprağın çalışırken maruz kaldığı basınçlar oldukça farklıdır. Çıkış yaprak valfları yüksek basınç altında çalışmaktadırlar. Çıkış yaprağının bir tarafı kompresör çıkış basıncına sürekli olarak maruz kalır. Yaprağın diğer tarafı ise silindir içi basıncı görür. Silindir içerisindeki basınç kompresör basıncını geçtiği anda yaprak valf açılır ve sıkıştırılmış akışkan oluşan aralıktan çıkar. Silindir içerisindeki gazın sıkıştırılması politropiktir. Kompresörün bir devrini ikiye bölersek, ilk bölümü, sıkıştırma ve gaz çıkışı olarak adlandırabiliriz. İlk bölümdeki sıkıştırma süresi gaz çıkış süresinden çok daha uzun zaman alır. İkinci bölümü genişleme ve gaz emme olarak adlandırabiliriz. Gaz emme süresi içerisinde giriş yaprak valfi açık konumda olmalıdır. Başlangıçta iki yüzeyi arasındaki basınç farkıyla açılan yaprak valf, açık konumuna gelmesiyle yüzeyleri arasında fazla bir basınç farkı olmadan durmaktadır. Yaprak valfların hareketinin emilecek ve basılacak gazların miktarlarına etkilerine bakarsak, çıkış yaprak valfinin hareketinin basılacak gazın miktarını fazla etkileyemiyeceği düşünülür. Ancak kapanırken geç kalırsa geriye gaz dönüşü artabilir. Giriş yaprak valfini düşünürsek, akışkan yaprağın eğilmesiyle oluşan aralıktan geçtiğinden ve düşük basınç farkıyla çalıştığından, yaprağın davranışı akış üzerine kısıtlamalar getirebilir. Yukarıda anlatılanlar ışığında giriş yaprak valfinin modellenip, davranışının incelenmesi kompresör tasarımcıları için oldukça önem taşımaktadır. Giriş yaprak valfi basınç farkıyla açıldıktan sonra uç tarafı "trepan" adı verilen engele çarpar. Yaprağın trepana çarptıktan sonraki hareketi önem kazanır. Yaprağın trepana çarptıktan sonraki davranışının bilinmesi yaprağın XVI kapama anına kadar yapacağı haraketlerin bilinmesi açısından önemlidir. Yaprağın trepana çarpması bir "temas problemi" olarak incelenmiştir. Temas problemleri Geleneksel olarak temas problemleri deneysel ve analitik olarak incelenir.Temas problemlerinin mekaniğini anlamak açısından yararlı olan deneysel ve analitik çözümler belli sınırlamalar içerirler. Analitik çözümler ancak belli geometri ve özel yükleme şartları altında geçerlidirler. Dolayısıyla elimizde olan bir temas problemi için kesin analitik çözüm bulmak zordur. Analitik çözümün olmadığı veya zor olduğu durumlarda sayısal yöntemler deneysel ve analitik çözümlerin yanına üçüncü bir yol olarak gelir. Sayısal hesaplama yöntemlerinin gelişmesi, temas ve çarpma problemlerinin incelenmesine çok güçlü bir şekilde olanak sağlamaktadır. Bir çok sayısal yöntem arasında Sonlu elemanlar yöntemi en çok kullanılanıdır. Sonlu elemanlar yöntemi; varyasyonel yöntemlerin alt bölgelere ayrılmış olan tüm problem domenine sistematik olarak uygulanması olarak tarif edilebilir. Dinamik çarpma probleminin varyasyonel tarifi Bir sistemin davranışının bilinmesi, sistemi oluşturan tüm noktaların ilgili zaman dilimi içerisinde bulundukları konumun bulunması ile olur. Sistem kendisine uygulanan dış ve iç kuvvetler tarafından hareket ettirilir. Bu hareket belli şartları sağlamalıdır. Bu şartlar, yerelleştirilmiş lineer momentumun korunumu, bünye denklemlerinden elde edilecek olan gerilme ile gerinme arasındaki bağlantı, başlangıç şartları, sınır şartları ve temas noktasında yerel sınır şartlarının sağlanmasıdır. Eğer virtuel işler prensibinin dinamik problemlere uygulanmış şeklini yazarsak; / 8i la c£l- j St/îb t£l- J âtf*q dS- j Siftq dS+ J Sil °p 'u (£1=0 elde edilir. Bu denklemdeki ilk terim iç kuvvetlerin yaptığı virtüel işi, bu terimi takip eden üç terim dış kuvvetlerin yaptığı virtüel işi, son terim atalet kuvvetlerinin virtüel işini göstermektedir. Bu denklem sonlu elemanlar yönteminin uygulanması için elverişlidir. Sonlu elemanlara ayrıştırılmış sistem üzerindeki bir eleman üzerindeki yer değiştirmelerin tarifi yapılırsa yukarıdaki denklemdeki tüm terimler elde edilebilir. Yukarıdaki denkleme ayrıklaştırılmış sonlu elemanlar yöntemi uygulanması ile çok serbestlik dereceli denklem sistemi elde edilir. XVII Mu+Cu+Ku = F (t) ~ ext Bu denklem sisteminin çözümü için direk integrasyon yöntemlerinden olan Newmark methodu uygulanmıştır. Direk integrasyon yöntemleri kullanılarak yapılan çözümler kesin değildir ve dikkatli kullanılmalıdırlar. Direk integrasyon yöntemlerinde bir sonraki adım için yer değiştirme ve hızın nasıl değişebileceği tahmin edilmektedir. Bu nedenle çözümdeki zaman adımlarının büyüklüğü önem kazanmaktadır. Newmark metodu koşulsuz olarak kararlıdır. Yapay sönümleme olarak bilinen kesin çözümden daha düşük genlik elde edilmesine neden olmaz. Methodun dikkatle kullanılması gereken kısmı, çözüm için ne kadarlık bir faz farkı hatasına izin verilebileceğinin tayin edilip, zaman adımlarının buna göre verilmesidir. Zaman adımları ilgi duyulan en yüksek frekans için yüzde 10 hata kabul edilerek aşağıdaki şekilde hesaplanır. At = G> mas İlgi duyulan bu yüksek frekansın altındaki frekanslar için faz farkı hatası çok daha küçük olacaktır. Yaprak Valfin matematik modeli Yaprak valfin kalınlığının diğer boyutlarına göre küçük olduğu düşünülürse ince ve kalın kabuk modellemelerinin kullanılabileceği anlaşılır. Sonlu eleman formülasyonu açısından baktığımızda, ince kabuk için yüzeye dik yer değiştirme tek bir bağımsız değişken olarak kullanılmalı ve eğimin sürekliliği için gerekli önlemler alınmalıdır. Kalın kabuk modelinde deformasyondan önce orta yüzeye dik olan doğrular deformasyondan sonra yine doğru kalmalıdır fakat orta yüzeye dik olmayabilirler. Bu kabul, yer değiştirme için üç ayrı bağımsız değişken tarif edilmesine olanak sağlar. Kalın kabuk modeli kullanılarak bağımsız değişkenlerin tarifi için sıfırına dereceden sürekli fonksiyonlar kullanılabilir. Yaprak valflerin modellenmesi için hem ince hemde kalın kabuklarda kullanılabilen bir sonlu eleman seçilmiştir. Bu elemanın seçilmesinin nedeni formülasyonun kolaylığı yanında temas probleminin çözümü için gerekli bağlantı denklemlerinin yazılmasının daha doğru olarak yapılmasına olanak sağlamasıdır. Kullanılan elemanın tanıtılması Mindlin/Reissner kubuk teorisi kullanılarak sonlu eleman için tanımlanan bağımsız değişkenler; düğüm noktalarındaki değerler kullanılarak aşağıdaki şekilde tanımlanırlar. XVIII 4 w = Z N{w. 1=1 A=im i=i - » Elemanın katılık matrisi iki kısımdan oluşmaktadır. Kayma katılık matrisinin hesaplanması T.J.R. Hughes ve T.E.Tezduyar [29] tarafından önerilen şekilde yapılmıştır. Bu farklı formülasyonun nedeni kalın kabukların formülasyonundan gelen kayma kilitlenmesi olarak adlandırılan olayın kabuk kalınlığı sınır noktalara yakın olduğu zaman aşılabilmesidir. Kayma kilitlenmesi, model sadece eğilme momentlerine maruz kaldığında sıfır olması gereken kayma gerinmelerinin doğru olarak bulunamaması sonucunu yaratmaktadır. Bu problemin aşılması amacı ile, indirgenmiş entegrasyon veya kayma deformasyonlarını tarif eden ayrı şekil fonksiyonları kullanılabilinir. T.J.R. Hughes ve T.E.Tezduyar' in geliştirdiği kayma katılık matrisi hesaplanmasında bu gibi fazladan işlere gerek kalmadan eğilme katılık matrisi için kullanılan şekil fonksiyonları kullanılmaktadır. Temas modellenmesi ve temas aranması Valf yaprağı elastik bir temas elemanı buna karşın yaprak valfin çarptığı trepan ise katı temas elemanı olarak tanımlanmıştır. Sonlu elemanlar modelinde temas, elemanın yüzeyinde fiziksel kesişim anlamına gelmektedir. Temas oluştuğunda temas eden noktanın, ki burada temas katı temas elemanlarıyla olmaktadır, hareketi temas yüzeyine dik doğrultudaki vektör doğrultusunda sıfırlanmaktadır. Temas kontrolü temas elemanlarının arasındaki uzaklık kontrol edilerek yapılmaktadır. Eğer uzaklık, verilen temas tolerans değeri içerisinde ise temas eden elemanların düğüm noktaları arasında bağlantı denklemleri yazılmaktadır. Başlangıç ve sınır şartlan Giriş yaprak valfi gaz sıkıştırma sırasında valf tablasına tamamen yapışık kalmaktadır. Dolayısıyla başlangıç koşulları olarak sıfır hız almak doğru olur. Valf yaprağının kenarı valf tablası ve conta arasına sıkıştırılmaktadır. Sıkıştırılan kenar ankastere olarak modellenmiştir. Harekete neden olan silindir içi ve silindir giriş haznesindeki basınçlar ölçülmüş ve bu değerler yaprak valf üzerine etkiyen yükün bulunmasında kullanılmıştır. Bu amaçla basınçların ölçülebilmesi için bir XIX deney düzeneği hazırlanmıştır. Deney düzeneğinde basınç transdüserleri silindir içine ve giriş haznelerine yerleştirilmiştir. Silindir içine yerleştirilen trasdüser ölü hacim yaratmayacak şekilde valf tablası delinerek silindir içindeki basıncı okumaktadır. Yaprak valf üzerindeki basınç dağılımı.yaprağın açık konumu için bir Hesaplamalı Akışkanlar Mekaniği Programı olan "STAR-CD " kullanılarak bulunmuştur. Hesaplamalı akışkanlar mekaniği programından elde edilen basınç dağılımının yaprağın diğer konumları için de aynı simetriği göstereceği düşünülmüştür. Bu konumdaki yaprak valf üzerindeki basınç dağılım oranları elde edilmiştir. Zamana bağlı olarak ölçülen basınç değerleri ile dağılım oranlarının çarpılmasıyla elde edilen değerler yaprak valf üzerine gelen yükleme olarak verilmiştir. Sonlu Elemanlar analizi Yukarıda anlatılan şartlarda sonlu eleman modeli oluşturulmuştur. Değişik yaprak valf kalınlıkları, trepan yüksekliği ve trepansız olarak yaprağın hareketi, hızı, tepki kuvvetleri ve gerilmesi incelenmiştir. Değerlendirme ve varılan sonuçlar Analizler sonucunda trepansız olarak çalıştırılacak bir yaprağın daha fazla gaz akış alanı sağlayacağı görülmüştür. Yaprağın çok ince olması nedeniyle fazla bir atalete sahip olmadığı dolayısıyla üzerine gelen kuvvete hızlı olarak cevap verdiği görülmüştür. Yaprak valf tamamen açık olduğunda üzerine gelen net eğme kuvveti az olmaktadır. Eğer yaprağın direngenliği bu az kuvveti yenecek şekildeyse, yaprak valf geriye dönmeye çalışır ve gaz akış alanı azalır. Daha yumuşak yaprak valfları kullanmak yararlı olacaktır. Yumuşak yaprak valflar kullanılırken gerilmeler artacağından ömür testlerinin yapılmasında fayda olacağı anlaşılmaktadır. Trepansız olarak çalıştırılacak olan yaprağın daha fazla akış alanına izin verirken daha fazla gerilme altında olduğu gözlenmiştir.
-
ÖgeSystem Componenet Balancing İn Split Type Air-conditioners(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Gök, Özgür ; Dinibütün, A. Talha ; 66619 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringSoğutma ve iklimlendirme sistemlerinde halen kullanılmakta olan ısı değiştiricilerin dizayn esaslarından birisi bileşenlerin seçimidir. Klasik termal dizayn metodlarında bileşenlerin seçimi yapılırken, her bileşen diğerlerinden farklı olarak düşünülür ve ayrı dizayn edilir. Fakat bileşenlerin herbirinin karakteristiği diğerleri ile yakın ilişkidedir. Bileşenlerin biraraya getirilmesi ile meydana gelen sistem, hem dizayn şartlarında ve hem de çalışma esnasında meydana gelebilecek her şartta uygun bir şekilde çalışmalıdır. Dizayndaki diğer önemli bir nokta, sistemin buharlaşma ve yoğuşma olan bölümleri arasında uygun bir ilişkinin veya "dengenin" kurulmasıdır. Bunun anlamı; evaporator ve kondenser ünitesi genel bir sistem içinde birlikte bağlandığında, buharlaşma ve yoğuşma miktarları arasında bir denge şartının kurulması gerektiğidir. Yani evaporatörden uzaklaştırılan ve yoğuşma ünitesi tarafından yoğuşturulan buhar miktarı her zaman sıvı soğutucu akışkanın buharlaşması yolu ile evaporatörde üretilen buhar miktarına eşit olmasıdır. Sistem bileşenleri, sistem dizayn şartlarında eşit kapasitelere sahip olacak şekilde seçildiğinde, denge noktası dizayn şartlarında meydana gelecektir. Diğer taraftan, dizayn şartlarında bileşenlerin eşit kapasitelere sahip olacak şekilde seçilmemesi durumunda ise sistem dengesi dizayn şartlarından başka çalışma şartlarında kurulacak ve sistem uygun bir performans gösteremeyecektir. Sistem verimi genellikle, sistemin denge koşullarına veya çalışma şartları altındaki dengelere ulaştığı noktaya bağlıdır. Birçok değişkenin var olması sebebi ile sistemin denge noktalarının hesaplanması son derece karmaşıktır. Bu yüzden çalışmanın amacı; split direk genişlemeli tip hava XII iklimlendiricisi için sistem denge noktalarını ve sistem kapasitesini tespit eden bir algoritma geliştirilmesi olarak saptanmıştır. Alkol, vücûtla temas ettiği zaman bir soğutma hissi uyandırır. Soğutma prensibi de bunun gibidir. Alkol.vücuda sürüldüğü zaman bir soğuma hissi uyandırır. Bunun sebebi alkolün buharlaşırken vücuttan bir miktar ısı çekmesidir. Soğutma prensibi de böyledir. Sıvılar buhar haline geçerken çevresinden ve çevresindeki nesnelerden bir miktar ısı çeker. Tam tersi olarak buhar da sıvı hale geçerken sahip olduğu enerjiyi dışarıya verir. Biz likit alkolü bir kabın içine koyarsak.alkol yavaş yavaş buharlaşırken çevreden bir miktar ısı çeker ve bulunduğu yeri soğutur. Tabii ki böyle bir kap içindeki alkol hemen kaybolacaktır. Alkol, buharlaşırken çevresini soğutur fakat buharlaştıktan sonra tekrar kullanılması mümkün değildir. Alkolü tekrar sıvı haline getiremez miyiz? Eğer getirebilirsek.belli bir miktar alkol kullanarak odayı soğutabiliriz. 0 zaman problem alkolü tekrar sıvı hale döndürmek. Bu durumda, biz de buharların doğal özelliği olan "Yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkta buharlar sıvı hale döner." Kompresör içinde sıkıştırılan alkol yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkta ısı değiştirgecine gönderilir ve bir fan sayesinde yoğuşturulur. Sıvı hale gelir. Klimalarda ise alkol yerine F-22 gazı kullanılır. Klimalar ısı taşıyıcısıdırlar. Yazın klimayı çalıştırdığınızda soğuk hava oda içine üflenirken sıcak hava dışarı atılır. Burada klima iç mahalden sıcaklığı alarak dışarıya taşır ve atar. Bu yüzden klimalara ısı taşıyıcısı adı verilir. X111 Klimanın içindeki soğutucu akışkan evaporator (iç ünite ) tarafına sıvı halde gönderilir ve sonra buharlaşır. Bu yolla.sıvılaşmış soğutucu akışkan buharlaştırılır ve soğuk hava evaporatörün arkasında bulunan bir fan ile odaya verilir. Soğutucu akışkan bir kompresör ve kondenser (dış ünite ) yardımı ile devamlı kullanılmak üzere ters çevrilir. Klimanın iç yapısı dört ana elemandan oluşur: 1. Evaporator (İç ünite ) Burada soğutucu akışkan buharlaştırılıp soğuk hava odaya verilir. 2. Kompresör Buhar halindeki soğutucu akışkanın basıncı arttırılır.Bu sayede ilerde sıvılaştırma için ilk adım atılmış olur. 3. Kondenser Yüksek sıcaklıktaki sıkıştırılmış buhar sıvı hale getirilir. 4. Kılcal Sıvı akışkanın basıncı azaltılarak uçucu bir hale getirilir. Evaporator içindeki sıvı akışkan oda içindeki sıcak hava ile temas eder ve akışkanın ( F-22 ) buharlaşmasına sebep olur. Akışkan buharlaşırken çevresinden de ısı çeker. Oda içindeki sıcak hava bir fan tarafından emilir.soğutulur ve tekrar odaya gönderilir. Isı iletkenliğini arttırmak için bakır boru kullanılmış,ayrıca bu bakır borular ince kanatçıklar ile yüzey alanı arttırılmıştır. Soğutma çevrimini tekrar ettirmek için buhar halinde evaporatörden gelen akışkanın sıvılaştırılmadan önce sıcaklığının ve basıncının arttırılması XIV gerekir. Kompesör sayesinde bu olay hızlandırılır ayrıca gazın çevrimini tamamlaması sağlanır. Yüksek basınçta buhar halindeki akışkan kondenserde dış hava (30C-35C) sayesinde sıvılaştırılır. Yapı olarak kondenser;evaporatörün aynısıdır. Bu yüzden ikisinin yerleri değiştirilerek ısıtma da.soğutma da gerçekleştirilebilir. "Kılcal"da sıvı akışkanın basıncı düşürülerek daha uçucu hale getirilir, sıvı akışkan (F-22) son derece dar bir borudan geçilmeye zorlanır. Bu borudan geçerken akışkanın sürtünmeden dolayı kaybettiği enerji basıncının düşmesine sebep olur. Basınç aniden düşürüldüğü için bir kısım akışkan buhar haline çevrilir,kalan sıvı ise soğuyarak sıcaklığın düşmesine sebep olur. işin esası sıvı akışkan kılcaldan geçerken basıncı ve sıcaklığı düşer ve uçucu bir hale gelir. Soğutma esnasında, soğuk havayı iç ünite ile sıcak havayı ise dış ünite ile atarız. Eğer ünitelerin yerini değiştirirsek sıcak havayı odadan içeri vermiş oluruz. Ünitelerin yerini değiştirmek yerine gazın akış yönünü değiştiririz. Böylece istediğimiz zaman soğutma, istediğimiz zaman ısıtma konumunu seçebiliriz. Bunun için dört yollu bir valf kullanırız. Split tip klimalar iki üniteden oluşur, iç ünite ve dış ünite. Dış ünite yukarıda da belirtildiği gibi kompresör ve kondenser, iç ünite ise evaporatörden oluşur. Çoğunlukla gündelik hayatta pencere tipi klimalar bilinir ki bunlar tüm bu elemanlar üzerinde tek bir ünite halindedir. Sağutma sisteminin veya.heat-pump sisteminin esas amacı ısıyı düşük sıcaklıktan yüksek sıcaklığa naklettirmektir. Bunu yaparken sistemin tüm elemanlarıyla uyum içinde çalışması gerekmektedir. XV Dizayn aşamasında incelikle evaporator dizaynı gelir ki bu başlıbaşına bir ünitedir. Daha sonra kondenser dizaynı yapılarak devam edilir. Kondenser dizaynı - dizayn sistemi olarak evaporatörün aynısıdır yalnız ufak tefek farklılıklar ile geliştirilmiştir. Konderser ünitesi kondersere uygun bir kompresör seçimi yapılır. Kondensör ve evaporator dizaynında NTU metodu kullanılmıştır. Dizayn ısı transfer katsayılarını hesaplayarak; bu hesaplar zorlanmış taşınım (hava tarafı için) ve iç soğutucu akışkan için yapılarak belirlenir. Daha sonra kanat verimi hesapları yapılır. Burada önemli olan ısı değiştici yüzeyinin ıslak, kuru veya ıslak - kuru oluşudur. Bu üç çeşide göre hesaplar devam ettirilir. Bütün bunları yapabilecek ve soğutma çevrimi veya heat-pump sistemi en yüksek performansta ve en efektif elemanlarla çalıştırmak için dîzayn şartlarını ve ısı değiştirici boyutlarını elde etmeye yarayan bir algoritma da geliştirilmiştir.
-
ÖgeMühendislik Malzemelerinin Sert Lehimlenebilme Karakteristikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Özturan, Mehmet Bülent ; Akkurt, Selma ; 55496 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringDIN 8505 'e göre lehimleme "Metal malzemelerin erimiş bir ilave metal (lehim) yardımıyla, gerektiğinde bir dekapan ve/veya koruyucu gaz kullanarak birleştirilmesi yöntemidir." Lehimleme de ana metaller erimediğinden birleşme olayı ana metal ile ilave metal (dolgu metali) arasındaki difüzyon olayı sonucu oluşur. Bu olay da sert lehimlemeyi kaynaktan ayıran en önemli özelliktir. Ana metalin erimemesi demek kaynağa göre çok daha az ısı girdisi ve ana metalde mekanik ve kimyasal karakteristik değişmelerinin en az seviyede olması demektir. Sert lehimleme operasyonunun diğer imal usullerine tercih edilmesinin birçok sebepleri vardır. Bu sebeplerden bazıları şunlardır. a)Güçlü, sünek, şok ve titreşimlere dayanıklı malzemeler eldesi, b)Kolay ve hızlı yapılabilmesi, c)Benzer olmayan metallerin ideal birleştirilmesi, d)Temiz bir yüzey elde edilmesi, e)Ekonomikliği, f)Otomatik metodlara uygulanabilirliği'dir. Sert lehimleme basit fakat yapılması şart olan altı temel adımda gerçekleştirilir. Bunlar sırasıyla; 1)Parçalarda uygun bir boşluğun sağlanması, 2)Temizleme, 3)Dekapanlama, 4)Monte etme, 5)Sert lehimleme, 6)fşlem sonrası temizliktir. Bu çalışma ana hatlarıyla mühendislik malzemelerinin sert lehimlenebilme karakteristiklerini inceleyen bir literatür araştırmasından oluşmaktadır. Malzemelerin sert lehimlenebilme yetenekleri, metal ve metal dışı malzemeler olarak iki sınıfa ayrılarak incelenmiştir. Üçüncü bölümde malzemeler kabaca tanıtıldıktan sonra sert lehimlenmelerinde hangi dolgu metallerinin ve hangi sert lehimleme yöntemlerinin kullanılacağı yeri geldikçe belirtilmiştir. Bunların dışında çalışma, sert lehimleme öncesi ve sonrasında yapılması gereken işlemler ve lehimlemenin kısaca tarihi, tanımı ve sınıflandırılmasından oluşan bölümlere de sahiptir. v
-
ÖgeTürkiye'de Kojenerasyon Firmaları Ve Uygulamaları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Gülşen, Olcay ; Özkaynak, F.taner ; 66684 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringSanayi ve teknolojide baş döndürücü bir hızla ilerleme içinde olan dünyamızda, bu ilerlemeye paralel olarak hızla artan bir enerji ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Buna bağlı olarak da mevcut petrol bazlı yakıtlar, doğal gaz, kömür rezervleri gibi birincil enerji kaynaklarımız da hızla azalmaya başlamıştır. Dünyanın ekolojik dengesinin de bozulmaya yüz tutmasıyla, özellikle endüstriyel uygulamalarda çevre ile dost sistemlerin seçimi zorunlu hale gelmiştir. Yani amaç; bir taraftan primer enerji kaynaklarım en verimli şekilde kullanmak, diğer taraftan da çevrede mümkün olan en az hasan ve kirlenmeyi yaratacak sistemleri seçmektir. Kojenerasyon'un da can alıcı özelliği bu iki noktada yatmaktadır. Bu çalışmada kojenerasyon sistemlerinin temel prensipleri ve özellikleri açıklandıktan sonra Türkiye'de bu sistemi kuran belli başlı firmalar incelenmiştir. Daha sonra da örnek bir tesiste fizibilite incelemesi yapılmıştır. Kojenerasyon sistemleri Türkiye için çok yenidir. Bu çalışmaya başlanmasının temel noktasını da bu yenilik teşkil etmiştir, öyle ki; çalışmaya başlanılan ilk günlerde Türkiye'de çalışan makine mühendislerinin yandan fazlasının bu sistemler üzerine fikir dahi yürütemedikleri gözlemlenmiştir. İşletmeler kojenerasyon firmalarıyla, teklif almaktan çok bu sistemler hakkında bilgi almak için görüşmekteler. Türkiye'de özellikle son yıllarda enerji sıkıntılarının da artmasıyla, alternatif enerjilere yönelim artmıştır. Yukarıdaki sebeplerden dolayı, özellikle kojenerasyon sistemlerinin daha uygun olduğu tekstil, kağıt, seramik, çimento, kimya, gıda, toplu ısıtma ve soğutma gibi hem elektrik hem de ısıya gereksinimi olan sektörler için kojenerasyonun ne olduğu ve kazançlarının neler olduğu vurgulanmış ve Türkiye'de bu sistemleri kuran firmaların araştırılması ve incelenmesi yapılmıştır. Burada amaç, işletmelere kojenerasyon firması önermek değildir. Fakat bu işletmelerin kojenerasyon sistemi teklifi alabilecekleri firmaları, objektif bir kaynaktan inceleyebilmelerinin daha yararlı olacağı düşüncesinden hareketle, bu inceleme ve araştırma çalışması hazırlanmıştır. Bu kapsamda; Topkapı Endüstri A.Ş., Borusan Makine Servis ve Tic. AŞ., Çukurova İthalat ve İhracat T.A.Ş., Dako Tic. Koli. Şti., MAN Enerji Sistemleri Ltd. Şti. ve AKSA Jeneratör AŞ.'nin; gaz motorlu, gaz türbinli ve birleşik gaz-buhar türbinli kojenerasyon sistemleri ele alınmış ve firmaların referanslarıyla uygulama örnekleri incelenmiştir.
-
ÖgePlastik Enjeksiyon Kalıplarının İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Birinci, Ahmet ; Akkurt, Selma ; 75330 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringKalıplama yolu ile şekillendirme, plastiklerin üretim yöntemleri arasında en çok kullanılanıdır. Her yöntemin prensiplerine göre, gerek bu yöntem ile üretilebilecek plastik türleri açısından, gerekse yöntemin özellikleri sebebi ile, kullanılan kalıplarda bir takım farklılıklar mevcuttur. Bu çalışmada enjeksiyon ile kalıplama üzerinde durulduğundan, kalıp elemanları, kalıp tasarım kriterleri, kalıp imali gibi konular incelenirken enjeksiyon kalıpları baz alınmıştır. Çalışmaya plastik malzemelerin enjeksiyon kalıplarının tanıtımı ile başlanmış olunup, ilerleyen bölümlerde kalıp elemanları, kalıp çeşitleri, tasarım kriterleri, kalıplama sırasında ortaya çıkabilecek muhtemel hatalar ve bunların giderilmesi için alınması gereken önlemler anlatılmıştır. Yüksek yatırım maliyeti gerektiren enjeksiyon ile kalıplama metodunda, yatırımın büyük kısmını kalıpların oluşturduğu göz önüne alındığında kalıp imalatının ne kadar önemli bir safha olduğu görülmektedir. Bu sebeple kalıp tasarımının ve imalatının ne kadar özen gerektiren bir uğraş olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Bu çalışmada her ne kadar enjeksiyon kalıpları konusunda kapsamlı bir kaynak oluşturulmaya ve kalıp ile ilgili tüm konulara yer verilmeye çalışılmışsa da plastik malzeme ve üretim teknolojisinin gelişimi ile devamlı oluşan yeni bilgilerin daima izlenmesi ve göz önüne alınması gereklidir; Çünkü metal malzemelere alternatif olarak geliştirilen suni malzemeler arasında plastikler, devamlı olarak yeni araştırmalarla, kendini geliştirecektir.
-
ÖgeSegmanlar(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Yeşilada, Ömer ; Kocabaş, Hikmet ; 75616 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringSegmanların Motorun çalışması sırasında, zamanların oluşumunda önemli görevleri vardır. Bir hava pompası gibi çalışan motorun çalışması sırasında, meydana gelen yüksek sıcaklık nedeniyle, pistonun genleşerek sıkışıp kalmasını önlemek için, özellikle piston başında fazla boşluk bulunur. Bu nedenle, piston basma takılan segmanlar, dört zamanın oluşumunda çok önemli görevler yaparlar. Piston başında bulunan segmanlar, silindir cidarlarına belli bir basınç yaparak, pistonla silindir arasında sızdırmazlık temin ederler. Segmanlar silindir cidarındaki fazla yağı sıyırarak, pistonla silindir arasında ince bir yağ filminin oluşumunu temin ederek, hem silindirlerin yağlanmasını sağlarlar ve hemde motorun yağ yakmasını önlerler. Ayrıca segmanlar piston dışındaki yüksek ısıyı, silindir cidarına ve oradan da soğutma suyuna iletilerek, pistonların soğumasına yardım ederler. Motorun kalbini oluştururlar. Genellikle dökme demirden, bazı özel hallerde de çelikten imal edilirler. Gerilmemiş halde oval durumdadırlar. Yuvalarına oturabilmeleri için belli bir açıklığı oluşturacak biçimde belli bir yerlerinden kesilmişlerdir, yani bütün bir halkadan küçük bir parça uygun şekilde kesilerek çıkarılmıştır. Segmanlar üzerindeki yuvalarda bu suretle belli bir basınç altında otururlar. Konuyla ilgili detaylı açıklamalar tezin içinde mevcuttur.
-
ÖgeKarayolu Taşıt Aerodinamiğinin Sayısal Yöntemle İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Tokatlıoğlu, Malik ; Soruşbay, Cem ; 66791 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringTezin genelinde bir taşıttaki aerodinamik direnç katsayısına etki yapan faktörlerden olan taşıtın arka cam açısı, taşıt yer mesafesi ve taşıt boyunda yapılan modifikasyonların etkisi irdelenmeye çalışılmaktadır. Bu arada aerodinamik direnci etkileyen diğer unsurlar üzerindede durulmaya çalışılmaktadır. Tezin birinci bölümünde bir karayol taşıtını etkileyen seyir dirençleri anlatılmaktadır. Karayol taşıtlarında yakıt ekonomisini etkileyen faktörler sıralanmaktadır. Yakıt ekonomisini geliştirmek için yapılan uygulamalardan örnekler verilmektedir. İkinci bölümde ise otomobilin başlangıcı ile günümüze kadar geçen zaman içinde taşıt aerodinamiği konusunda yapılan uygulamalardan bahsedilmeye çalışılmaktadır. Bir kara vasıtasına etki eden aerodinamik kuvvet sistemi tanıtılmaktadır. Tezin üçüncü bölümünde taşıt özellikleri ve ana parametreleri verilmektedir ve bir taşıtta uygulanan genel aerodinamik dizayn pensipleri üzerinde durulmuştur. Düşük bir aerodinamik dirence sahip olması istenen bir taşıt için temel aerodinamik dizayn prensipleri tanıtılmıştır. Deneysel aerodinamiğin temel elemanı olan rüzgar tünelleri hakkında bilgi verilmeye çalışılmaktadır. Dördüncü bölümde yapılan uygulamalarda kullanılan paket program CFD2000/SFV tanıtılmaktadır, programın çözdüğü denklemler ve k-e türbülans modeli hakkında bilgi verilmiştir. Tezin son bölümünde ise taşıt yer mesafesi, taşıt arka cam açısı ve taşıt boyunda yapılan uygulamalarla elde edilen taşıtın yerden yüksekliği ile oluşan basınç değişimi, hız vektörleri ve ağ sistemleri şekiller halinde verilmektedir.
-
ÖgeGemi İnşasında Kaynaklı Birleştirmeler, Kaynak Sıraları Ve Uygulamaları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) İslam, Çetin ; Dikicioğlu, Adnan ; 75104 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringBu çalışmanın ilk kısmında her türlü kaynaklı bağlantılar da karşılaşılan kalon gerilme ve deformasyon problemlerinin oluşum nedenlerine ve önlemlerine değinilmiş, ayrıca kaynak kabiliyetini ve seçilecek dolgu metallerinin tespitinde etkili olan gemi inşa çeliklerinin mekanik ve kimyasal özellikleri üzerinde durulmuştur, İlerleyen kısımlarında ise sırasıyla toleranslar dahilinde ve verimli kaynaklı üretim için günümüzde uygulanmakta olan montaj, çektirme ve alıştırma sistemlerine değinilmiş ayrıca Lloyd kurallarına ve genel kaynaklı tasarım esaslarına göre malzemelere uygulanacak kaynak ağzı standartları açıklanmıştır. Tüm bu kriterlerin paralelinde en az gerilmeyle, mümkün oldukça deformasyonsuz bağıntılar elde etmek, sonuçta tekneye daha uzun bir yorulma ömrü kazandıracak şekilde kaynaklı imalat için tekne inşasında uygulanması gereken kaynak sıralarından geniş biçimde pratik uygulamalardan örnek verilerek bahsedilmiştir. Bu tezin son kısmı ise, bir çelik tekne inşasının başlangıcından kızak'dan indiriliş aşamasına kadar geçen süreçte uygulanan kaynaklı imalatı ve önemli konstrüksiyonlardaki uygulanmış ve başarılı sonuç vermiş kaynak planlarını kapsamaktadır.
-
ÖgeTaşıma Matris Metodu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Tören, Zafer ; Ereke, Murat ; 75252 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringYatay eğilme ve burulma zorlanması gibi problemlerin çözümünde ortaya çıkan hiperstatik sistemler için, taşıma matris metodu uygun bir çözüm yolu olmaktadır. Bir çubuğun veya bir sistemin, iki ucu arasındaki kuvvet ve deformasyon büyüklükleri arasındaki lineer bağıntının belirlenmesi, taşıma matris metodunun anafikrini oluşturmaktadır. Mukavemet ve mekanik problemlerinde sınır değerler çok fazla olursa, bu sınır değerleri başlangıç değerlerine dönüştürmek ve bu suretle ara şartlardan dolayı girebilecek yeni sabitlerin önüne geçebilmek, taşıma matris metodu ile mümkündür. Bunun için de, problemi matris şeklinde formüle etmek gerekir. Bu çalışmada ilk olarak, giriş bölümünde taşıma matris metodunun genel tarifi yapılmıştır. Bir sistemde, meydana gelebilecek deformasyon büyüklükleri ve sol uçtaki büyüklüklere göre sağ uçtaki büyüdüklerinin nasıl bulunabileceği ifade edilmiştir. Ayrıca, eğilmeye zorlanan bir kirişte oluşan elastik eğrinin diferansiyel denklemi verilmiştir. Bölüm 2'de, taşıma matris metodunun, şasinin yatay düzlemde eğilmesine uygulanması anlatılmıştır. Kirişlerin eğilmesinde geçerli olan diferansiyel denklemi kullanarak, sol uçtaki büyüklüklerden sağ uçtaki büyüklükleri bulmak için alan matrisi teşkil edilmiştir. Daha sonra, bir bölgeden diğerine geçişi sağlayan nokta matrisi oluşturulmuştur. Böylece, sol baştaki büyüklüklerden sağ baştaki büyüklüklere kadar, her bölge ve noktadaki büyüklüklerin bulunabileceği ifade edilmiştir. Bölüm 3'de, yatay düzlemde eğilme probleminde olduğu gibi, alan ve nokta matrisleri oluşturularak, sol uçtaki büyüklüklerden sağ uçtaki büyüklükleri tespit ederek, burulma probleminin de çözümü yaplmıştır. Bölüm 4'de, bölüm 2 ve bölüm 3'de olduğu gibi, titreşim probleminin çözümü, farklı olan alan ve nokta matrislerinin teşkil edilmesiyle, her noktadaki büyüklüklerin bulunmasıyla yapılmıştır. Bölüm 5'de iki ve beş gözlü çerçeve modellerinin eğilme ve burulma yönünden, aynı beş gözlü çerçeve modelinin titreşim yönünden incelenmesine ait bilgisayar programıyla yapılan çalışmalara yer verilmiştir. Son olarak, bölüm 6'da sonuçlar ve öneriler sunulmuştur.
-
ÖgeSonlu Eleman Deplasman Yönteminin (şasi-karoseri Hesapları Üzerine) Bilgisayar Uygulaması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Uçar, İsmail Gürkan ; Ereke, Murat ; 66674 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringBu çalışmada sonlu elemanlar yönteminin(Fe-Metodu) şasi-karoseri hesaplarında kullanılmasını incelemiştir. Bu amaçla sınırlı kapasitede çalışan bir bilgisayar programı ele alınmış ve kapasitesi arttırılarak yeniden yazılmıştır. Böylelikle program gerçeğe uygun modeller çözebilir hale getirilmiştir. Yeni programımızda çözülebilecek yapıları ifade ve veri hazırlama şeklini göstermek amacıyla bir midibüs karoseri modeli ve bir kamyon şasi modeli çözdürülmüştür. Yeni program Visual Basic programlama dilinde yazılmıştır. Verileri ve sonuçlar Excel ortamı kullanılarak değerlendirilmiştir. Böylece veri girişindeki hatalar azaltılmış, sonuçları görmek ve değerlendirmek ve gerekirse değişiklikler yapmak ve bunları tablo veya grafik halinde kolayca ifade etmek mümkün hale gelmiştir.
-
ÖgeGüneş Enerjili Absorpsiyonlu Soğutma Sisteminin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Kuzgun, Ömer ; Kılıç, Abdurrahman ; 68912 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical Engineeringİnsanların büyük bir kısmı aşırı sıcak bölgelerde yaşamaktadır. Bu yüzden güneş enerjili soğutma özellikle bu bölgelerde oldukça popüler gözükmektedir. Güneş enerjili soğutma uygulamalarında kullanılan en büyük avantaj maximum talep noktasında elde edilebilir, maximum güneş enerjisi miktarıdır. Bu başvurularda iki ana uygulama vardır. Bunlardan ilki bina soğutulmasında diğeri yiyeceklerin korunması içindir. Bina soğutma başvurularında kullanılan güneşli soğutma sistemi sıcak yaz periyodunda dışarıdan ısıyı temin etmek için kullanılabilir. Bu sistemin maliyeti iki ana fonksiyon arasında pay edilebilir. İstenilen soğutma öğlen civarı maximum düzeydedir. Bu hal binanın durumuna göre değişir. Soğutma için depolanacak kapasite birkaç saat olmasına rağmen ısıtma sisteminde bu periyod oldukça fazladır. Ancak güneşli çevrimler özellikle etkili değillerdir ve güç çevrimlerinde güneşli kollektörlerin kullanımında büyük toplama alanları ve yüksek maliyet gerektirir. Güneşli enerji daha çok ısı enerjisine dönüştürülür. Mekanik ve elektrik enerjisine daha az dönüştürülür. Bir absorpsiyonlu çevrimli soğutma sistemi güneşli kollektörler için en uygun uygulama alanı olarak gözükmektedir. Absorpsiyonlu soğutma sisteminde 4 temel eleman vardır; Üreteç, yoğuşturucu, buharlaştırıcı ve yutucudur. Bu bölümler üzerinde çalışma akışkanı sirküle edilir. Çalışma akışkanı LiBr-H20 veya NH3- H2O olan soğutucu ve yutucu çiftinden oluşan akışkanlardır. Isı güneşli kollektörlerden üretece temin edilir. Bu ısı üreteç de soğutucunun bir kısmını buharlaştırmaya yol açar. Yoğuşturucuya ulaşınca soğutucu buhar yoğunlaştırılır. Yoğuşturulan buhar buharlaştırıcıya kadar gider. Hava ile ısıl kontakt ile yoğuşturucuda bu soğutucu akışkan soğutulur. Yoğuşmuş şekilde buharlaştırıcıya gelen bu soğutucu akışkan, buharlaştırıcıda dışarıdan temin edilen ısı ile yeniden buharlaştırılır. Yutucudaki çevrim kapalıdır. Yutucuda soğutucu ve yutucu akışkan yeniden birleştirilir. Birleştirilen bu çözelti üreteçe pompa ile basılır. -vıı- Kısaca bölümler hakkında bilgi vermek gerekirse öncelikle bölüm1 de esas konumuz olan absorpsiyonlu soğutucunun özet bir şekilde anlatımı incelendi. Bölüm 2 de ise soğutucu akışkanlarla NH3-H20 soğutucu akışkanlı sistem ile H20-LiBr çalışma sistemi çiftine giriş yapıldı Bölüm 3 de ise özellikle NH3-H2O Çalışma sistemi çevrim boyunca her bir kompenentde ki hal ve durumu incelendi Bölüm 4 de ise absorpsiyonlu soğutma çevriminde esas önemli olan çevrimin soğutma tesir katsayısının hangi değerlerin etkisiyle değişebileceği incelenerek sistemin çalışması için yapılan bilgisayar programı hakkında bilgi verildi.
-
ÖgeKalın Çubukların Titreşim Frekansları Ve Dinamik Stabilitesinin Sonlu Elemanlar Yöntemiyle Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Bahçıvan, Ali ; Karadağ, Vedat ; 75284 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringBu çalışmada Sonlu Elemanlar Yöntemi kullanılmak suretiyle kesit dönme ataletlerinin hesaba katıldığı elastik ince çubukların; dönme ataleti ve kayma şekil değiştirmelerinin hesaba katıldığı 4 ve 6 serbestlik dereceli iki ayrı kalın çubuk elemanının, değişik mesnet şartlarında titreşim analizi ve statik ve dinamik halde burkulma yükleri incelenmiştir. Çubukların titreşim analizi, ankastre-ankastre, ankastre-serbest, basit-basit mesnet hallerinde boyuna uzama da hesaplara dahil edilerek incelenmiştir. Bu analizde kesit dönme ataleti ve kayma deformasyonu hesaba katılmış ve bunların etkileri de incelenmiştir. Boyuna uzama için lineer sonlu elemanlar kullanılmıştır. Yine dönme ataleti etkisinde ankastre- serbest halde çubuğun serbest ucundaki nokta kütle etkisi de hesaplanmıştır. Bunun yanında, ele aldığımız kalın çubuklardan 4 serbestlikli için, ankastre-serbest, ankastre-ankastre, basit-basit mesnet hallerinde serbest titreşim frekansları elde edilmiştir. 6 serbestlikli için, sadece basit-basit mesnet halinde serbest titreşim frekansları elde edilmiştir. Buna ek olarak, ele aldığımız kalın çubuklardan 4 serbestlikli için, ankastre- serbest, ankastre-ankastre, basit-basit mesnet hallerinde burkulma yükleri elde edilmiştir. 6 serbestlikli için, sadece basit-basit mesnet halinde burkulma yükleri elde edilmiştir. Kalın çubukların kesit kalınlığı arttıkça değişen serbest titreşim frekansları ve bu frekanslara etki eden dönme ataleti ve kayma etkileri incelenmiştir. Kalın çubukların ince ve kalın kenarına göre serbest titreşim frekansları ile bu frekanslara etki eden dönme ataleti ile kayma etkileri incelenmiştir. Teorik çalışmalar için birisi sert plastik diğeri çelik olmak üzere iki çubuk kullanılmıştır. Çubukların elastik modülleri daha önce yapılan deneysel olarak elde edilen bir çalışmadan alınmıştır. XIV Teorik çalışmalar sonucu elde edilen çeşitli parametrelerin etkileri tablolarda gösterilerek sonuçlar yorumlanmış ve dizayn açısından önlemleri gösterilmiştir. Sonuçta, dönme atalet etkisi sebebiyle ince çubuklarda serbest titreşim frekanslarının azaldığı incelendi. P eksenel kuvveti etkisi altında, kuvvet arttıkça frekansların azaldığı incelendi. P eksenel kuvveti kritik burkulma yüküne eşit olduğunda 1. özfrekansın O'a eşit olduğu incelendi. Bunun yanında, ankastre-serbest halde nokta kütle etkisinde serbest titreşim frekanslarının azaldığı gözlendi. Dönme atalet etkisi ve kayma deformasyonları sebebiyle kalın çubuklarda serbest titreşim frekanslarında ve burkulma yüklerinde bir azalma görülmüştür. Bu azalmanın ihmal edilemeyecek derecede büyük olduğu gözlendi. Sadece dönme ataleti etkisi sebebiyle frekanslardaki azalmanın ihmal edilecek derecede küçük olduğu elde edildi. Dönme atalet etkisinin dinamik halde burkulma yüklerinde azalmaya sebep olduğu fakat statik halde burkulma yüklerine etki etmediği görülmüştür. Bunun yanında dinamik halde devir sayısı arttıkça burkulma yüklerinin azaldığı ve kritik devir sayısında burkulma yükünün 0 olduğu görüldü. Kalın çubuklarda çubuk kütlesi etkilerine dahil edilen kayma deformasyonunun, çubuğun geometrik matrisine etki eden kayma deformasyonundan ve aynı zamanda dönme atalet etkilerinden fazla olduğu görülmüştür.
-
ÖgeYatay Borular İçinde Akmakta Olan Soğutucu Alışkanın Buharlaşması Esnasında Isı Taşınım Katsayısının Değişiminin Çeşitli Parametrelere Göre İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Kaytaz, Günhan ; Dağsöz, Alpin Kemal ; 66733 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringDairesel kesitli yatay borular içinde buharlaşarak akmakta olan bir soğutucu akışkanın söz konusu olduğu hallerde ısı taşınım katsayısının çeşitli parametrelere göre nasıl değiştiğinin incelendiği bu çalışmada, önceden yapılmış deney sonuçları veri olarak kullanılmış ve nümerik yöntemler yardımıyla bir teori üretmede yararlı olabilecek ampirik ifadeler elde edilmeye çalışılmıştır. Deney sonuçları, ampirik ifadelerin elde edilmesinde faydalanılan bilgisayar rutinlerine uygun hale getirilmek için önce boyutsuzlaştırılmıştır. Elde edilen sonuçlar da boyutsuz olmakla birlikte kolayca fiziksel büyüklükler cinsjnden ifade edilebilmektedir. Verileri değerlendirerek bağıntıyı elde etmek için 50 farklı matematiksel metod ayrı ayrı incelenerek bunlardan en uygun ve olayın fiziksel yanını en iyi yansıtan bağıntı tercih edilmiştir. Deney ve hesap sonucu bulunan değerler birbirleri ile karşılaştırıldıktan sonra hem veriler ve hem de sonuçlar birer tablo halinde çalışmaya eklenmiştir. Elde edilen sonuçlar, matematiksel açıdan değil, fiziksel açıdan konuyu en iyi yansıtan tipte bağıntılar kullanılarak bulunduğu için, sapmalar açısından ancak belirli sınırlar içerisinde kalmıştır. Sonuçların irdelendiği bölümde, bu çalışma sırasında dikkate alınan diğer noktalar üzerinde durulmuş ve bunların etkisinin ne yönde olup nasıl hesaplanacağına dair önerilerde bulunulmuştur. Genel olarak elde edilen sonuç tatminkar bulunmuştur.
-
ÖgeÜretim Kaynakları Planlaması (mrp)(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Çulban, Tolga ; Özsoy, Can ; 75173 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringGünümüzde, Üretim Kaynakları Planlaması'nın (MRP II) üretim yapan kuruluşlar için stratejik önemi kaçınılmazdır. Bir MRP II sisteminin görevi; üretimi, kaynak ve kapasiteleri gözönünde bulundurarak optimal bir şekilde planlamak ve takip etmek, acil durumlarda anında müdahalelere olanak sağlayarak üretimin ve müşteri siparişlerinin durumunu göstermektir. Sonuç olarak üretimin verimliliği arttırılır, teslimat tarihindeki gecikmeler en aza indirilir, üretim kaynak ve kapasitelerinin kullanımı maksimize edilir. Detay planlama ve üretim takibi sayesinde, mevcut makina ve iş merkezleri optimal şekilde yüklenir, üretim emirlerine mümkün olduğu kadar geç başlanır ve sipariş planlanan zamanda bitirilir. MRP II, bir firma işletim sistemi ve bazen de işletmenin bilgisayar modeli olarak adlandırılmaktadır. Başka bir deyişle, gerçek imalat işletmesini simüle edebilen ve böylece herbir faaliyet etkisinin test edilebilmesine olanak sağlayan, sonuç olarak da üst yönetimin daha sağlam kararlar verebilmesini sağlayan bir sistemdir.
-
ÖgeBantlı Konveyörlerin Bilgisayarla Tasarımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Kadiroğlu, Nesrin ; Gerdemeli, ismail ; 68911 ; Makine Mühendisliği ; Mechanical EngineeringÖzellikle yığma türde malzemeler için en etkin taşıma sistemlerinden biri sürekli taşıma makineleridir. Bu tip makineler malzemenin çabuk,ekonomik ve daha kolay taşınmasını sağlarlar. Bu araştırmada, bantlı konveyörlerin tasarımını yapacak bir bilgisayar programı yazıldı. Program TURBOPASCAL programlama diliyle AutoCAD çizim programını kullanarak yazılmıştır. Program bantlı konveyörlerin başlıca kısımlarını oluşturan bant, tahrik ve dönüş tamburları, rulolar ve tahrik grubu seçimi, hesabı ve çizimleri bilgisayar yardımıyla yapılmış ve tasarım sonuçlarını standartlaştırır ve tasarım ilgili TSE, DİN, İSO standartlarına uygundur.