FBE- Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Başlık ile FBE- Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge(1-x)teo2–xgeo2 (x = 0.10, 0.20, 0.30) Camlarının Isıl Analizi Ve Mikroyapısal İncelemesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kalem, Volkan ; Öveçoğlu, M. Lütfi ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringTellürit camlar, silikat ve borat camlara kıyasla düşük ergime sıcaklığı, yüksek dielektrik sabiti, yüksek kırılım indisi ve iyi kızılötesi geçirgenlik gibi kullanışlı ve ilginç fiziksel özelliklere sahiptirler. Bu nedenle, tellürit camları son yıllarda bir çok teknolojik uygulama için uygun malzemeler olmuşlardır. Bu tür camlarda meydana gelebilecek çekirdeklenme ve kristallenme olayları hakkında bilgi sahibi olmak camda çekirdeklenme ve kristallenmenin istenmediği pratik uygulamalarda (optik fiberler,lazer camları, optik dönüşüm cihazları gibi) kararlılığını belirlemek açısından önemlidir. Bu çalışmada, GeO2 miktarının (1-x) TeO2 – x GeO2 (x = 0.10, 0.20, 0.30) camlarının ısıl özellikleri, kristallenme kinetiği, mikroyapı morfolojisi ve kristal fazlarının oluşumuna olan etkisi diferansiyel termal analiz (DTA), X-ışınları difraktometresi (XRD) ve taramalı elektron mikroskobu (SEM) teknikleri ile incelenmiştir. DTA analizleri sonucunda, üç farklı kompozisyondaki TeO2 – GeO2 camı için cam geçiş ve kristallenme sıcaklıkları belirlenmiştir. Bu değerler kullanılarak her bir cam için kristallenme mekanizması, hacimsel kristalizasyon olarak belirlenmiş ve kristallenme aktivasyon enerjileri elde edilmiştir.
-
Öge%8 Ysz (itriyum İle Stabilize Edilmiş Zro2) Termal Bariyer Kaplamaların (tbk) Üretilmesi Ve Proses Parametreleri Optimizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-09-29) Çiftyürek, Engin ; Taptık, Yılmaz ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringBu çalışmada, ülkemiz uzay, havacılık ve enerji sektörlerindeki kullanımı hızlı bir şekilde artan TBK’ların, özellikle %8 YSZ TBK’nın kalite karakteristiklerini ve performans kriterleri üzerine etkili proses parametrelerini inceleyerek yüksek kaliteli kaplamaların üretiminde önemli olan parametrelerinin optimizasyon sonuçları ortaya konmuştur. Termal bariyer kaplamalar (TBK), taban malzemenin yüksek sıcaklığa karşı korunmasında geniş uygulama alanına sahiptir. TBK kavramı; havayla soğutulan metalik malzeme ile sıcak gaz katmanı arasına, ısı transferini yavaşlatacak termal yalıtım yeteneği yüksek malzeme katmanının kaplanmasını içermektedir. En yaygın TBK örneği %8 İtriyum ile stabilize edilmiş zirkonyum oksit (YSZ) dir. Isıl yalıtım katmanı olarak da bilinen seramik esaslı kaplamanın, yapışma, oksidasyon ve korozyon direncini arttırmak, taban malzeme ile ısıl genleşme farklılığını gidermek için seramik kaplama ile taban malzeme arasına bağlanma katmanı olarak bilinen metalik katman, MCrAlY (M=Co,Ni) kaplanır. Bu çalışmada, HVOF (Yüksek Hızlı Oksi-Yakıt) sistemi ile metalik bağlanma katmanı ve APS (Atmosferik Plazma Sprey) sistemi ile seramik ısıl yalıtım katmanı uygulaması yapılmıştır. Proses parametrelerinin ürün karakteristiğine etkileri Deneysel Tasarım yöntemi (Design of experiement) kullanılarak yapılan deneyler ve yürütülen karakterizasyon çalışmaları ile ortaya konmuştur. Bu karakterizasyon çalışmalarını; metalografik çalışmalar, mikroyapı analizi, porozite ölçümü, kaplama kalınlığı tespiti, SEM incelemeleri ve yapışma mukavemetinin belirlemesinden oluşan performans testleri oluşturmaktadır.
-
ÖgeAçık Hücreli Alüminyum Köpük Üretimi Ve Karakterizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-07-26) Zaman, Elvan ; Keleş, Özgül ; 407220 ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringBu çalışmada; çamur köpüklendirme (polimer emdirme) yöntemi kullanılarak açık hücreli alüminyum ile %2 ve %4 bakır takviyeli alüminyum köpük üretilmiş ve üretilen köpüklerin karakterizasyonları yapılmıştır. İlk olarak; belirli bir sıcaklığa kadar ısıtılan saf su içerisinde polivinil alkol çözündürüldükten sonra metal tozları da eklenerek bir çamur karışımı hazırlanmıştır. Belirli ebatlarda kesilen açık hücreli poliüretan sünger bu karışıma daldırılarak çamur karışımı ile kaplanmıştır. Çamur karışımı ile kaplanan köpükler önce oda sıcaklığında, ardından da etüvde kurutulmuş ve son olarak da poliüretan sünger giderilerek, yapı sinterlenmiştir. Çalışmada, %51-%60 katı oranına sahip çamur karışımları hazırlanmış, yapılan viskozite ve sedimentasyon testleri sonucunda en ideal çamur reçetesinin % 60 katı oranına sahip olan çamur karışımına ait olduğu tespit edilmiştir. Bu ideal çamur karışımı kullanılarak üretilen açık hücreli köpüklerin arşimet prensibine göre yoğunlukları 0,12-0,19 gr/cm3 arasında ve porozite değerleri % 93,2-%95,5 arasında hesaplanmıştır. Makro ve mikro yapıları incelenen açık hücreli köpüklerin XRD analizleri yapılarak; bakır takviyeli alüminyum köpüklere normal atmosfer şartlarında yapılan sinterlemeler sonucunda bakır takviyeli alüminyum köpüklerin yapılarında; CuO ve Cu2O oluştuğu, argon atmosferinde yapılan sinterlemelerde ise bu bakır oksit yapılarının azaldığı görülmüştür. Son olarak açık hücreli alüminyum köpüklerin Vickers sertlikleri 30,6-34,7 HV aralığında ölçülmüştür.
-
ÖgeAg/zno Nanokompozit Partiküllerinin Ultrasonik Sprey Piroliz (usp) Yöntemiyle Üretimi Ve Tekstil Endüstrisi Atık Sularında Kullanımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-08-09) Dermenci, Kamil Burak ; Gürmen, Sebahattin ; 440229 ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringBu çalışmada, sıklıkla tercih edilen nano yapılı yarıiletken ZnO ile soy metal Ag kompoziti üretilmiş ve model olarak seçilen metilen mavisi çözeltisinin UV-A altında renk giderimi incelenmiştir. Ag/ZnO nanokompozit katalizörlerinin üretimi ultrasonik sprey piroliz tekniği kullanılarak 0,05; 0,1 ve 0,2M Ag+ ve Zn2+ iyonları içeren sulu çözeltileri ile gerçekleşmiştir. Hava aerosolü fırın ortamına taşıyan gaz olarak seçilmiş ve tüm deneylerde, 500 mL/dak. akış debisinde tutulmuştur. Reaksiyonlar 700-900°C arasında gerçekleştirilmiştir. Kristalografik yapısı XRD ve TEM ile belirlenenmiştir. Kristal boyutu, Scherrer formülü yardımıyla Ag ve ZnO için ayrı hesaplanmıştır. Partikül morfolojisi SEM kullanılarak belirlenmiştir. Sözkonusu yöntemle, küresel morfolojide mikronaltı partiküller elde edilmiştir. TEM görüntüleri, artan başlangıç konsantrasyonu ile boşluklu yapının yerini yoğun ikincil partiküllere bıraktığını göstermiştir. Fotokatalitik oksidasyon deneyleri için seçilen model kirletici metilen mavisinden renk giderimi, sabit konsantrasyon (0,2M) ve üç farklı sıcaklıkta (700, 800 ve 900°C) üretilen partiküller kullanılarak UV-Vis spektroskopisi ile hesaplanmıştır. Deney sonuçlarında, UV-A ışığı altında her 15 dakika aralıkla alınan numunelerde metilen mavisi çözeltisi için tüm deney setlerde renk gideriminin görüldüğü, en fazla giderimin ise 900°C setinde üretilen partiküllerle gerçekleştiği hesaplanmıştır. Ayrıca adsorpsiyon reaksiyonu hız sabitleri her 3 set için hesaplanmıştır.
-
ÖgeAkımsız Ni-b Kaplama Sistemlerine W İlavesinin Kaplama Özellikleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-06-30) Eraslan, Sinem ; Ürgen, Mustafa ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringGerçekleştirilen çalışmada akımsız Ni-B kaplama sistemlerine uygun miktar ve şekilde W ilave edilerek akımsız Ni-W-B kaplamalar elde edilmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda W katkısının kaplama yapısındaki % B içeriğini düşürdüğü ve kaplama hızını arttırdığı gözlemlenmiştir. Elde edilen XRD paternlerinde her iki kaplama türünün de amorf yapıda olduğu, ısıl işlem uygulamaları ile bu amorf yapının kristalin nikel ve nikel borürler oluşturarak faz dönüşümü gösterdiği görülmüş, bu faz dönüşümleri aynı zamanda sertlik artışına olanak sağlamıştır. Uygulanan aşınma testleri sonucunda üçlü Ni-W-B kaplamaların, Ni-B kaplamalara oranla çok daha iyi aşınma direnci gösterdiği, W katkısının aynı zamanda sürtünme katsayısı değerlerinde düşüşe neden olduğu ve ısıl işlem uygulanmamış numunelerin uygulananlara oranla sürtünme katsayılarının daha düşük değerlerde karşımıza çıktığı görülmüştür.
-
ÖgeAl7si-xb4c Ve Al7si-xzrb2 (x= %5, %10 Ve %15) Kompozitlerinin Mekanik Alaşımlama Ve Sinterleme Süreçlerinin İncelenmesi Ve Karakterizasyon Çalışmaları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-11-03) Kaya, Berna ; Öveçoğlu, Mustafa Lutfi ; 10056370 ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringAlüminyum endüstriyel uygulamalarda en çok tercih edilen malzemelerden biridir. Ancak bu malzemeler tek başlarına sahip oldukları özelliklerle kullanım koşullarının gerekliliğini her zaman karşılayamamaktadır. Yeni malzemelere olan bu ihtiyacı karşılamak amacıyla kompozit malzemelere ihtiyaç duyulmuştur. Partikül esaslı metal matriks kompozit malzeme üretiminde kullanılan malzemelerin rahatlıkla temin edilebilmesi ve toz metalurjisi gibi geleneksel bir üretim yönteminin kullanılabilmesi, düşük maliyet ve üretim kolaylığı açısından da bu malzemeleri ilgi çekici bir konuma getirmiştir. Kompozit malzemeler teknolojik problemlerin üstesinden gelebilmek için uzun süredir kullanılmaktadır. Kompozitler, sıkça kullanılan mühendislik malzemelerindendir ve dizayn, üretim gibi aşamalarda pek çok farklı yöntem izlenerek, otomotiv parçaları, hava araçları, spor malzemeleri gibi pek çok alanda kullanılır hale gelmişlerdir. Bütün malzemeler içinde kompozit malzemeler, alüminyumu sıkça kullanılan çelikten daha iyi özelliklerle üretebilme ve çelikle yerini değiştirebilme potansiyeline sahiptirler. Metal matriks kompozit malzemeler ileri teknoloji malzemeler grubunda yer alan, genellikle var olan malzemelerin kullanımının uygun olmadığı yüksek sıcaklık uygulamalarında kullanılan malzeme grubudur. Kompozit malzemeler dizayn eden kişilere çok geniş bir malzeme ve sistem çözümü sunarlar. Örneğin otomotiv endüstrisinde ağırlığı azaltmak ve buna bağlı olarak da aracın yakıt tüketimini azaltmak ileri teknoloji uygulamalarında çok önemli bir yer tutmaktadır. Metal matriks kompozitler, matriks malzemeden daha maliyetli oldukları için, malzeme özelliklerinin maliyetten daha önemli olduğu uygulama alanlarında kullanılmaktadır. Malzemelerin tek başlarına yeterli olmadıkları durumlarda kullanım koşulları sağlanamadığından yeni malzemelere olan ihtiyaç da giderek artar. Metal matriksli kompozit (MMK) malzemeler sınıfında yer alan partikül esaslı metal matriks kompozitler (PMMK), üretimlerinde kullanılan malzemelerin kolay temini, ayrıca toz metalurjisi yönteminin avantajları, düşük maliyetleri ve üretimlerinin kolaylığı göz önüne alındığında kuvvetli bir malzeme grubunu oluştururlar. Yüksek elastik modül, yüksek sıcaklıklarda çalışabilme, düĢük yoğunluk, termal Ģok direnci, yüksek elektik ve termal iletkenlik gibi bazı avantajlara sahiptirler. Partikül takviyeli metal matriks kompozitler (PTMMK), metallerde ve aynı zamanda seramiklerde tek başlarına bulunmayan özelliklerin eşsiz bir bileşimini oluştururlar. Bu kompozitler, matriks dayanımını arttıran partiküllerin homojen dağılımları ile oluşurlar. Genel olarak, yüksek tokluk, sertlik ve takviyelendirilmemiş matriks malzeme ile kıyaslandığında daha düşük yoğunluklarda daha fazla dayanım göstermelerinin yanı sıra iyi aşınma dayanımı gösterirler. Bu çalışmada alüminyum ile ağırlıkça % 7 oranında silisyum içeren metal matriks toz malzemeler 1 saat, 2 saat, 4 saat ve 8 saat mekanik alaşımlama (MA) yöntemi ile üretilmiştir. Bunun yanında bor karbür (B4C) ve zirkonyum diborür (ZrB2) pekiştirici fazları ile takviyelendirilen alüminyum (Al) ve %7 silisyum (Si) içeriğine sahip metal matriks kompozit (MMK) malzemeler mekanik alaşımlama (MA) yöntemi ile üretilmişlerdir. Ağırlıkça değişen oranlarda bor karbür (B4C) ve zirkonyum diborür (ZrB2) takviyesi yapılan toz malzemeler ile çeşitli sürelerde mekanik alaşımlama (MA) yapılan takviyelendirilmemiş alüminyum – silisyum metal matriks malzemelerin özelliklerindeki farklılıklar üzerinde durulmuştur. Mekanik alaşımlama (MA) süreçleri sonrası elde edilen toz malzemelerin partikül boyutları laser partikül boyutu ölçüm cihazı ile ölçülmüş, toz malzemelerin mikroyapı ve faz analizleri taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve X-Işınları kırınımı (XRD) teknikleri kullanılarak yapılmıştır. Toz malzemelerin sertlik ölçümleri Vickers mikrosertlik cihazı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Ardında mekanik alaşımlanmış numuneler preslenmiş ve presleme sonrası ham yoğunluk ölçümleri yapılmıştır. Sinterlenmiş numunelerin yoğunlukları Arşimet tekniğiyle hesaplanmış ve mikrosertlik deneyleri Vickers mikrosertlik cihazında gerçekleştirilmiştir. Sinterleme sonrası kompozit malzemelerin optik mikroskop (OM) ile yapıları incelenmiş, taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve X-Işınları kırınımı (XRD) teknikleri ile mikroyapı ve faz analizleri yapılmıştır. Ayrıca sinterlenmiş numunelere aşınma testi uygulanmış böylece farklı takviye fazların aşınma oranlarına etkisi incelenmiştir. Yapılan karakterizasyon çalışmaları sonucunda mekanik alaşımlama süresinin artması ile hem toz haldeki hemde sinterlenmiş numunelerin mekanik özelliklerinde önemli oranda artış olduğu gözlemlenmiştir. Buna ek olarak artan B4C ve ZrB2 miktarı ile mekanik özelliklerin daha da iyileştiği gözlemlenmiştir.
-
ÖgeAlaşım (mo-cu), Katot Kullanarak (mo-n-cu) Nanokompozit Kaplamaların Ark Fiziksel Buhar Biriktirme Yöntemi İle Üretimi Ve Karakterizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-02-22) Mohammadimoghanjoughi, Mortaza ; Ürgen, Mustafa ; 458226 ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringNanokompozit kaplamalar geliştirilmiş mekanik özelliklere sahip olmaları ve kimyasal olarak inert bir yapı sergilemeleri dolayısıyla sürtünme ve aşınma direncini azaltmaktadırlar. Mo-N-Cu kaplamalar özellikle yağlı ortamda üstün aşınma ve sürtünme özellikleri sergilemektedir. Bu çalışmada, alaşım katot kullanarak katodik ark fiziksel buhar biriktirme yöntemi ile Mo-N-Cu kaplamalar üretilmiştir. İki farklı yöntemle üretilen kaplamalar, XRD yöntemi kullanılarak yapısal olarak tanımlanmıştır. Numunelerin üzerinde kaplama kalınlık, sertlik ölçümleri yapılmış, yapışma özellikleri belirlenmiş ve kırık yüzey ve kesit incelemeleri yapılmıştır. Kaplamaların aşınma özellikleri disk üzerine pim yöntemi kullanılarak yağlı ortamda incelenmiştir. Kaplamaların, yüksek hız çeliği pimler kullanılarak, 20 N yük altında ve 2cm/s hızla formüle edilmiş yağda yapılan aşınma deneyleri sonucunda tüm kaplamaların oldukça düşük sürtünme katsayıları (0.03-0.06) verdiği belirlenmiştir. Tüm kaplamalarda ve karşıt yüzeylerde aşınma izlerine rastlanmamıştır. Kaplamaların kırık yüzeyleri incelendiğinde ark yöntemi ile üretilen kaplmaların tamamen eş eksenli yapıya dönüştüğü ve kolonsal yapının ortadan kalktığı, manyetik alanda sıçratma ile üretilen kaplamalarda ise kolonsal yapının hala varlığını sürdürdüğü gözlenmiştir. Kaplamaları yapışma özellikleri hem Rockwell C hem de çizik yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Sonuçlar her iki tür kaplamanın da yüzeye yapışma özelliklerinin iyi olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak her iki kaplama yöntemi kullanılarak yapılan kaplamaların benzer aşınma davranışı gösterdikleri belirlenmiştir. Buna göre daha hızlı kaplama olanağı sağlayan katodik ark yöntemi kullanılarak bu kaplamaların istenilen özelliklerde üretilebileciği ortaya konulmuştur.
-
ÖgeAlev Sentezi İle Nano-borik Asit Üretimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-02-19) Işık, Mehmet İkbal ; Timur, Servet ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringBu çalışmada, nano-borik asitin alev sentezi ve mekanik öğütme yöntemleri kullanılarak üretilebilirliği incelenmiştir. Alev senteziyle üretiminde organik bor çözeltisi başlangıç malzemesi, hidrojen, oksijen ve azot gazları kullanılmıştır. Azot gazının debisi, alevden uzaklık gibi borik asit yapıları üzerinde etkili parametrelerin yanında bu yapıların büyüme mekanizması da incelenmiştir. Yüksek enerjili bilyalı öğütme prosesinde ise bilyalı kuru öğütme yapılarak öğütme süresiyle boyut ve morfoloji özellikleri incelenmiştir. Karakterizasyon çalışmaları sonucu alev senteziyle nano-borik asit yapılarının üretilebildiği, ancak yanma sonucu oluşan gaz fazındaki suyun yoğunlaşmasının önemli bir sorun teşkil ettiği görülmüştür. Yüksek enerjili bilyalı öğütme prosesinde ise öğütme süresinin arttırılması ile partikül boyutunun küçüldüğü ancak belli bir boyutta kalarak nanoboyuta inmediği görülmüştür.
-
ÖgeAlümina-geçiş Metali İkili Sistemlerin Zırh Malzemesi Olarak İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-02-21) Batıbay, Ahmet Burçin ; Öveçoğlu, M. Lütfi ; 10002664 ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringAlümina hafifliği ve üstün özellikleriyle, özellikle yüksek sıcaklık fırınlarında geniş çapta kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra kesici takım, tekstil endüstrisinde iplik kılavuzu olarak ayrıca elektronik endüstrisinde, zırh yapımında, tıpta implant uygulamalarında ve protezlerde kullanılmaktadır. Ergime noktası 2000 ± 30 °C olan alüminyum oksit, düşük sıcaklıklarda kimyasal maddelere ve mekanik yüklere karşı en dayanıklı malzemelerden birisidir. Bu çalışmada, alüminanın üstün özelliklerinden yararlanılarak, düşük özelliklerini iyileştirmek amacıyla geçiş metalleri ile ikili sistem oluşturması hedeflenmiştir. Bu sistemin günümüz teknolojisinde kullanımını arttırmak, özellikle savunma sanayinde zırh malzemesi olarak uygulanması istenmiştir. Bunun için toz halindeki alümina; kobalt, nikel, molibden gibi geçiş metalleriyle yitrium oksit, PVA yardımıyla yaş öğütmede polimer kaplarda zirkon bilyalarla 30 saat öğütme işlemi yapılmıştır. Elde edilen tozlar eksenel presler yardımıyla pelet, çubuk ve plaka haline getirilerek mekanik testlerdeki dayanımı ve de numunelerin karakterizasyonu yapılmıştır. Mekanik test olarak, basma, 3 nokta eğme, kırılma tokluğu ve en önemlisi zırh malzemesi uygunluğu için balistik test yapılmıştır. Elde edilen sonuçların irdelenmesi için X ışınları ile yapılan faz analizleri (XRD), optik mikroskop (OM), taramalı elektron mikroskobu (SEM) analizleri yapılmıştır. Bu çalışmanın sonunda, alüminaya nikel, kobalt ve molibden katkılarının malzemenin özelliklerini iyileştirdiği ve özellikle nikel - kobalt katkısının zırh malzemesi kullanımı için en cazip seçim olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak, katkılar alüminanın mekanik özelliklerini olumlu yönde etkilemiştir.
-
ÖgeAlüminyum Matrisli Bor Karbür Takviyeli Kompozitlerin Aşınma Ve Korozyon Davranışlarının İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Meydanoğlu, Onur ; Kayalı, Eyüp Sabri ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringAlüminyum alaşımları mühendislik ve yapı malzemesi olarak yaygınca kullanılmaktadır. Düşük yoğunlukları ve yüksek mukavemet/yoğunluk oranları Al alaşımlarının en önemli karakteristik özellikleridir. Al alaşımlarının mekanik özellikleri takviye malzemesi ilavesi ile yüksek oranda geliştirilebilir. Al matrisli kompozitlerin kullanım alanlarına örnek olarak havacılık, otomotiv ve spor sektörleri verilebilir. Bu çalışmada, 7075 Al alaşım matrisli B4C takviyeli kompozitlerin aşınma ve korozyon davranışları incelenmiştir. Kompozit malzemeler ticari 7075 Al talaşı ile farklı tane boyutuna sahip B4C partiküllerinin sıcak preslenmesi ile elde edilmiştir. Kompozitlerin aşınma davranışları, disk üzerinde bilya aşınma test cihazında 1N normal yük altında Al2O3 ve çelik toplar kullanılarak normal atmosferik koşullarda yapılan aşınma testleri ile hacim kaybı cinsinden belirlenmiştir. Korozyon testleri, kompozitleri ISO 11846 standardında belirtilen çözeltiye daldırarak, oda sıcaklığında 24 saat tutulması süretiyle yapılmıştır. Korozyon sonuçları kompozit numunelerde oluşan kütle kayıbına göre değerlendirilmiştir.
-
ÖgeAlüminyum Talaşının Geri Kazanımı Ve Uçucu Kül Takviyeli Alüminyum Matrisli Kompozit Üretimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-06-29) Vatansever, Recep ; Kayalı, E. Sabri ; 403365 ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringBu çalışmada, sıfıraltı sıcaklıklarda mekanik öğütme işlemi ile alüminyum alaşımı talaşlarının geri kazanımı ile uçucu kül takviyeli ve uçucu kül takviyesiz alüminyum matrisli kompozit malzeme üretimi incelenmiştir. Bağlayıcı faz olarak ortalama parçacık boyutu 27 μm olan saf alüminyum tozu kullanılarak değişen talaş ağırlık oranlarına sahip toz – talaş karışımları hazırlanmıştır. Ayrıca, eşit ağırlık oranına sahip Al tozu ve 6061 alaşımı talaşı içeren ve değişen ağırlık oranlarında uçucu külden oluşan karışımlar hazırlanmıştır. Hazırlanan karışımların bir kısmı atritörde sıvı azot ortamında kriyojenik şartlarda öğütülmüş, diğer bir kısmı da elle karıştırılmıştır. Karışımlar tek yönlü olarak soğuk preslendikten sonra 350 ºC’ de ekstrüde edilerek silindirik numuneler elde edilmiştir. Hazırlanan numuneler mikroyapı, mekanik özellikler ve korozyon davranışı açısından incelenmiştir. Deneysel sonuçlara göre, uçucu kül hacim oranının artması ile yoğunluk ve elektrik iletkenliği düşmekte, boşluk hacim oranı artmaktadır. Fakat, elle karıştırma işlemine nazaran kriyoöğütme işlemiyle ve kriyoöğütmedeki öğütücü bilya/karışım ağırlık oranının artmasıyla kompozitin boşluk hacim oranındaki artış azalmaktadır. Kriyoöğütme işleminde en yüksek bilya/toz ağırlık oranına sahip numunelerin sertlik, akma ve basma dayanımı değerleri diğer numunelerden daha yüksektir. Bu numunelerde, uçucu kül takviye oranı yaklaşık ağ. % 5 olduğunda mekanik özellikler en yüksek değerde iken artan uçucu kül takviyesi ile düşmektedir.
-
ÖgeAlüminyumun İçerdiği İz Elementlerinin Yüzey Segregasyonu Ve Tribolojik Özellikleri Üzerindeki Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2008-11-19) Şenel, Esma ; Ürgen, Mustafa ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringTicari saflıkta alüminyum iz elementi mertebesinde empürite içermektedir. Alüminyumun içinde hemen hemen hiç çözünmeyen Pb, In, Sn gibi iz elementleri,alüminyumun 350 °C’nin üzerindeki ısıl islemi sırasında bulundukları konumlardan ayrılırlar ve yüzeye dogru hareket ederler. Bu olay, iz elementlerinin yüzeyde ve yüzeye çok yakın bir tabakada enginlesmesiyle sonuçlanmaktadır. Bu çalısmada, düsük (50,100 ppm) ve yüksek (1000 ppm) konsantrasyonlardaki iz elementlerinin yüzeyde zenginlesmesinin, alüminyumun tribolojik davranısına etkisi incelenmistir. Öncelikle kursun, kalay ve indiyum içeren alüminyum numuneler vakuma alınmıs ve atmosfere açık ortamlarda ısıl isleme tabi tutulmustur. Isıl islemin ardından GD-OES, Taramalı Elektron Mikroskobu, Raman spektroskopisi yardımıyla yapılan yüzey karakterizasyonu sayesinde, zenginlesmenin gerçeklestigi gösterilmistir. Zenginlesmenin alüminyumun tribolojik davranısına etkisini inceleyebilmek için uygun parametreler belirlenmis, gerçeklestirilen asınma testleri sonucunda numuneler, sürtünme katsayıları ve asınma izleri bakımından birbiriyle karsılastırılmıstır. Sonuç olarak, vakumda ısıl islem gören numunelerin saf alüminyuma göre çok daha düsük sürtünme ve asınma gösterdigi görülmüstür. Açık atmosferde ısıl islem gören numunelerin asınma davranısı ise yüzeyde olusan oksit karakterine göre degismektedir. Bu açıdan en iyi sonucu 1000 ppm Sn içeren numune vermistir.
-
ÖgeAmonyağı Oksitleyen Arkeaların Atık Arıtma Tesislerinde Olası Varlığının Araştırılması Ve Çevresel Örneklerle Karşılaştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-07-07) Çelik, Melih Özgür ; Akarsubaşı, Alper Tunga ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringBu çalışma kapsamında amonyağı oksitleyen arkeaların (AOA) varlığının araştırılması için: kimya, alkol, yağ, petrol,sakız, maya, bira, ve çöp sızıntı suyu atık arıtma tesislerinden 16 farklı aktif çamur örneği ve çevresel: toprak, termal/kaynak suyu, tatlısu, tropikal akvaryum suyu ve çökelti örnekleri arkeal amoA gen varlığı polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) ve dizi analizleme yöntemleri kullanılarak araştırılmıştır. Bu çalışmalara ek olarak, AOA ‘ların en iyi büyüdüğü amonya (NH3) derişiminin tespiti için üç farklı AOA zenginleştirilmiş kültürü (toprak ve deniz arkeonları) inkübe edilmiştir. Büyümedeki artış nitrit ölçümleri ve kantitatif polimeraz zincir reaksiyonu (QPCR) deneyleri ile incelenmiştir. Çalışmalarımız sonucunda geniş ölçekte bakılmış olan AAT ‘lerde AOA varlığını gösteren moleküler kanıtlara rastlanmamıştır, ancak araştırılan tüm çevresel numune noktalarında archaeal amoA gen varlığı tespit edilmiştir. Bu sonuçlar AOA’ların farklı çevresel büyüme koşullarına çok iyi adapte olduklarını ve yaygın bulunduklarını kanıtlamaktadır. Bu çalışma sonucunda amonyak derişimi gibi konvansiyonel parametrelerin incelenen AAT’lerde AOA aktivite ve büyümesi hakkında tahmin yürütmeye olanak sağladığı anlaşılmaktadır.
-
ÖgeAnodize Alüminyum Şablonlara Elektrolitik Kaplama Yöntemi İle Kendi Kendini Taşıyabilen Ni-w Nano Tellerin Kaplanması Ve Karakterizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-08) Paşaoğlu, Doğan Işıhan ; Ürgen, Mustafa ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringNi-W alaşımlarının elektrokaplama yöntemiyle üretilmesi ilgi çekici bir konudur. Kaplama sonucu elde edilen ürünler, tribolojik, manyetik, elektriksel ve elektro-erozyon özellikleri açısından benzersiz bir bileşime sahiptir. Bu yöntemle üretilen Ni-W kaplamalar yüksek çekme mukavemeti ve sertlik özelliklerinin yanısıra, güçlü asitlere karşı yüksek direnci ve yüksek ergime sıcaklığıyla ön plana çıkmakta ve sert krom kaplamalara alternatif olarak görülmektedir. Bu özelliklerin yanısıra, Ni-W alaşımları, hidrojen çıkışı ve sülfürden arındırma gibi işlemler açısından elektrokatalitik özellikleriyle umut vaad etmektedir. Bu çalışmanın amacı, grubumuz tarafından daha önceden geliştirilen bir yöntem yardımıyla kendi kendini taşıyabilen Ni-W nanotel üretmek ve karakterizasyon çalışmalarını yürütmektir. Yapılan deneyler, şablon olarak anodize alüminyum oksit (AAO) şablonların, grubumuzca zinkatlama yöntemine dayanan bir metotla aktifleştirilmesi ve doğru akım elektrolitik kaplama yöntemi ile AAO şablonlara Ni-W nanotel kaplanmasına dayanmaktadır. Kaplama devam ettirildikçe porlar Ni-W nanoteller ile doldırılmakta ve ardından AAO ve Al katmanları çözülerek geriye kendi kendini taşıyabilen nanoteller kalmaktadır. Ni-W nanotellerin üretimi için öncelikle AAO şablonların üretimi optimize edilmiştir. Önceden tavlanan ve elektro parlatma işlemine tabi tutulan saf alüminyum numuneler, okzalik asit ile iki basamaklı anodizasyon basmaklarından geçirilmiş; yaklaşık100nm por çapı elde edilmiştir. Anodizasyon süresi ayarlanarak kalınlık 2 µm elde edilmiştir. Elde edilen porlu yapının tabanları elektrokimyasal ayrışma ve zinkatlama yöntemi ile doğru akım elektrolitik kaplama için hazır hale getirilmiştir. Elektrolitik kaplama deneyleri 1.25 A/dm2, 1.56 A/dm2, 1.87 A/dm2 ve 2.18 A/dm2 değerlerinde gerçekleştirilmiştir. Atomik %9 W içeren Ni-W alaşım eldesi için optimizasyonlar yapılmış; kullanılan çözeltinim kritik pH ve kaplama anındaki akım yoğunluk değerleri ortaya çıkarılmıştır. Deneylerin sonunda, uzunlukları 1.5-1.8 µm ve çapları ortalama 120 nm ile 140 nm arası değişen Ni-W nanoteller başarı ile üretilmiştir. Elde edilen numuneler Watts çözeltisi ile kalınlaştırılmış ve ardından AAO ve Al katmanları NaOH çözeltisinde çözülmüştür; kendi kendini taşıyan Ni-W nanoteller üretilmiştir. Ardından FEG-SEM ve XRD analizleri yapılmış, elektrokatalitik özellikleri polarizasyon eğileri üzerinden incelenmiş ve Ni-W nanotellerin düz elektrolitik Ni kaplamalara göre davranışı irdelenmiştir. Deney sonuçları, yapı içine oksit katılımı engellenebilirse Ni-W nanotellerin elektrokatalitik malzeme olarak kullanılabilme potansiyeline sahip oldukları göstermiştir. Bu üretim yöntemi sayesinde ilk defa kendi kendini taşıyabilen Ni-W nanotel yapılar üretilmiştır; ve yüksek yüzey alanları nedeniyle kullanım alanlarının genişleyeceği düşünülmektedir.
-
ÖgeArk Fiziksel Buhar Biriktirme Yöntemi İle Metalik Taban Malzemeleri Üzerinde Tio2 İnce Filmlerin Üretimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kepenek, Bahadır ; Çakır, Ali Fuat ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringFotoaktif TiO2 ince filmler birçok alanda kullanılmaktadırlar. TiO2 filmler ultraviyole ışığa maruz kaldıklarında organik bileşikleri parçalayacak kadar kuvvetli oksidasyon enerjilerine sahip olmaktadırlar. Bu çalışmanın amacı, ark fiziksel buhar biriktirme yöntemi ile Ti ve paslanmaz çelik taban malzemesi üzerinde TiO2 ince filmlerin üretimi ve fotokatalitik özelliklerinin ölçülmesidir. Manyetik fokuslama ve taban malzemesinin sıcaklığı filmlerin kristal yapısını ve fotokatalitik özelliklerini etkileyen önemli parametreler olarak ortaya çıkmaktadır.
-
ÖgeAtomsal Bağların Sonlu Elemanlar Yöntemi Kullanılarak Modellenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Aydınol, Volkan ; Göller, Gültekin ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringLiteratürde, malzemelerin nanoskobik seviyede analizleri için yoğun olarak kuantum mekaniği simülasyonları ve moleküler dinamik simülasyonları kullanılmaktadır. Eğer konu malzemelerin mekanik davranışının incelenmesi ise, moleküler dinamik simülasyonları özellikle tercih edilmektedir. Ancak moleküler dinamik simülasyonlarının uzunluk ve zaman boyutlarında temsil edebildikleri fiziksel sistemlerin büyüklükleri göz önüne alındığında birçok mühendislik probleminin incelenmesinde yetersiz kaldığı görülmektedir. Söz konusu sınırların aşılması için, başta “çok mertebeli” (multiscale) simülasyonlar olmak üzere, çeşitli çalışmalara literatürde rastlanmaktadır. İşte bu çalışmanın temel hedefi de, sonlu elemanlar yöntemi ve model derecesi düşürme tekniklerini kullanılarak mevcut sınırlar içinde analizi yapılan sistemlerden daha büyük sistemlerin, yine mevcut sınırlar içerisinde modellenip analiz edilebileceğini göstermektir. Bunun için, kovalent bağlı bir kristal olan elmas, basit yapısı, deney verilerinin çokluğu ve mühendislikteki önemli yeri sebebi ile tercih edilmiştir. Çalışma kapsamında çeşitli büyüklüklerdeki elmas kristalleri, atomik bağlar kiriş elemanlarla ve atomlar noktasal kütlelerle ifade edilmek üzere sonlu elemanlar yöntemi ile modellenmiştir. Kiriş parametrelerinin elde edilmesinde DREIDING potansiyelinden yararlanılmıştır. Elde edilen modelin doğruluğu statik çekme analizleri ile gösterilmiştir. Ardından, bu model, komponent mode sentezi (component mode synthesis) model derecesi düşürme tekniği kullanılarak küçültülmüş ve bu yeni modelin orijinal sistemi ne kadar iyi temsil edebildiği bir dinamik analizle gösterilmiştir. Modelleme çalışmasının literatürde verilen deneysel sonuçlarla büyük uyum içinde olduğu ve model derecesi düşürme çalışmasının orijinal sistemin büyük başarı ile temsil ettiği gösterilmiştir.
-
ÖgeAz91d Magnezyum Alaşımının Mikro Ark Oksidasyonunda Elektrolite Karbon Nanotüp İlavesinin Yüzey Özelliklerine Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-11-08) Kılıç, Deniz ; Baydoğan, Murat ; 10020072 ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringBu tez çalışmasında AZ91D magnezyum alaşımına KOH, Karbon Nanotüp ve Na2SiO3 içeren sulu bir elektrolit çözeltisi içerisinde toplam 5 dakika süreyle mikro ark oksidasyon işlemi uygulanmıştır. İşlem sırasında, pozitif ve negatif voltaj değerleri, vuruş oranı, frekans değiştirilerek kaplama yüzey özelliklerine etkileri incelenmiştir. Ayrıca karbon nanotüp ilavesinin de kaplama yüzey özelliklerine etkisi araştırılmıştır. Yapılan deneyler sonrasında Enerji Saçılım Spektroskopisi (EDS), Taramalı Elektron Mikroskopisi (SEM), X-Işınları Analizi, kaplama kalınlığı, yüzey pürüzlülüğü, aşınma direnci analizleri gerçekleştirilerek elde edilen kaplamaların özellikleri incelenmiştir.
-
ÖgeAzot Difüzyonunu Önlemeye Yönelik 50crmo4 Çeliğinin Akımsız Nikel Fosfor (nip) Kaplaması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-06-12) Yemenici, Seda ; Çimenoğlu, Hüseyin ; 10075279 ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringIsıl işlem proseslerinden biri olan nitrasyon endüstriyel alanda en yaygın olarak kullanılan bir yüzey sertleştirme yöntemidir. Nitrasyon sırasında sıcaklığı yaklaşık olarak 540 ºC kadar yükseltip azot gazı kullanılarak metal yüzeyine azotun difüze olmasıyla gerçekleşir. Ne kadar tercih edilen bir yöntem olsa da kontrollü olarak yapılması önerilmektedir. Eğer kontrollü nitrasyon yapılmazsa, kullanımda metal yüzeyinde pullanma yada çatlaklar meydana gelmektedir. Kontrollü nitrasyon istenmeyen fazların oluşmasını engellemekte, oluşan diğer fazların kontrolünü sağlamakta ve metalin istenilen mekanik özelliklerini geliştirmektedir. Nitrasyon sırasında iki farklı tabaka oluşmaktadır ve metalin çekirdek yapısı değişmemektedir. Bu tabakalardan yüzeye en yakın olan beyaz tabaka olarak adlandırılıp malzemenin sertliğini, korozyon ve aşınma direncini arttırmaktadır. İkinci tabaka, beyaz tabakanın altındadır ve difüzyon tabaka olarak adlandırılır. Yorulma direncinde iyileşme sağlamaktadır. Kullanım alanına göre hangi özelliğin arttırılması isteniyorsa kontrollü nitrasyonla o tabakanın kalınlığı, fazları ayarlanılmaktadır. Ancak bazen kontrollü nitrasyonun dışında metalin geometrik şeklinden dolayı istenmeyen fazlar oluşur ve kullanımda çatlaklar meydana gelmektedir. Bölgesel çatlakları önlemek için kaplama yapılmaktadır. Nitrasyon özelliklerine en yakın, ekonomik ve hızlı olmasından dolayı akımsız nikel fosfor kaplama tercih edilmiştir. Bu çalışmanın amacı, nitrasyonu engelleyebilecek kaplama kalınlığını belirlemek ve bu kaplamanın malzeme yüzeyinde etkilerini incelemektir. Öncelikle nitrasyonu önleyebilecek kaplama kalınlığı belirlenilmiştir. 50CrMo4 temperlenmiş çeliğe farklı sürelerde toz nikel ve fosfor bazlı kaplama yapılarak nitrasyon uygulanmıştır. Nitrasyondan sonra optik mikroskopta tabaka görüntülerine bakılıp, sertlikleri ölçülerek nitrasyon öncesi ve sonrası değerler karşılaştırılmıştır. Kaplama kalınlığının 3-5 μm arasında belirlenilmiştir. İkinci önemli adım ise kaplama banyosunun parametreleridir. Kaplama banyosunun, kaplama kalınlığını elde edebilecek en verimli olduğu süre, Elnico 571’in kimyasal miktarı, pH ve sıcaklık değerleri üzerinde deneyler yapılmıştır. En iyi çalışma koşulları 10 dakika süre ile 80 ml/L Elnico 571 nikel ve fosfor bazlı kimyasal, 4-6 pH değerinde ve 82-102ºC’de sıcaklık olarak görülmüştür. Kaplama yapıldıktan sonra farklı ortam konsantrasyonlarında kaplamasız ve kaplamalı numunelere nitrasyon uygulanılmıştır. Tüm bu numunelerin optik mikroskopta tabaka kalınlıklarına bakılmış, taramalı electron mikroskobunda EDX analizleri ve elemental haritanlanması yapılmıştır. Kaplamalı numunelere azot difüze olmamıştır. Sonuç olarak denilebilir ki azot difüzyonu engellenildiği için nitrasyon ısıl işlem görevi görmüştür. Bunu daha iyi anlamak için nitrasyon ve nitrasyon ile aynı sürede yapılan ısıl işlemin sertlik değerleri karşılaştırılmıştır. Sertlik ölçümleri hem farklı yüklerde yüzeyden hem de yanal yüzeylerden yapılmıştır. Sertlik sonuçlarına göre ısıl işlemle ile nitrasyonun bir farkı olmadığı görülmüştür. Karakterizasyon işlemlerine XRD ile devam ederek kaplamalı numuneler arasında ısıl işlemin etkisi kontrol edilmiştir. Bu analiz sonucunda kristal Ni ve çökelen Ni3P fazları ortaya çıkmıştır. Bu çökelen fazlar yapılan çizik ve korozyon testinde iyileşme göstermiştir.
-
ÖgeBakır Anot Çamurlarından Selenyum Geri Kazanımı Ve Rafinasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-09-06) Kılıç, Yasin ; Timur, Servet ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringBu çalışma elektrolitik bakır üretimi yapan tesislerin bir yan ürünü olan bakır anot çamurlarının içeriğinde bulunan bakırın ve selenyumun değişik koşullar ve parametreler altında kazanımının incelenmesini kapsamaktadır. SARKUYSAN Elektrolitik Bakır Sanayii ve Ticaret A.Ş. firmasından temin edilen bakır anot çamurunun kimyasal analizi, faz analizi yapılarak yapısı incelenmiştir. Ön işlemlerden geçirilen anot çamuru çalışmanın ilk kademesi olan bakırsızlaştırma işlemine tabi tutulmuştur. Bakırsızlaştırılan anot çamuru ise çalışmanın ikinci kademesini oluşturan selenyum çözümlendirme işlemine tabi tutulmuş ve bünyesindeki selenyum kazanılmıştır. Bakırsızlaştırma deneyleri sırasında çözümlendirme işlemi sülfürik asit içerisinde yapılmış ve oksidan ortam, sıcaklık ve oksijen miktarı gibi bakırın çözümlendirme verimine etki eden parametreler irdelenmiştir. Selenyum çözümlendirme deneyleri NaOH çözeltisi kullanılarak yapılmıştır. Yapılan çözümlendirme deneyleri sırasında NaOH konsantrasyonu, sıcaklık, farklı oksidanlar, oksidan miktarı, sıcaklık ve basıncın selenyum çözümlendirme verimlerine etkisi incelenmiştir. Yapılan deneylerle selenyum çözümlendirme işlemi için optimum parametreler belirlenmiştir. Son olarak, selenyum çözümlendirme işlemleri sırasında elde edilen çözeltilerden Na2S ile rafine edilip empüriteler uzaklaştırıldıktan sonra aseton ile redüklenerek selenyumun geri kazanımı sağlanmıştır.
-
ÖgeBakır Konverter Curuflarından Renkli Metallerin Geri Kazanımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-06-30) Ekiz, Hayriye Elvan ; Arslan, Cüneyt ; Malzeme Bilimi ve Mühendisliği ; Material Science and EngineeringEndüstriyel çağın başlangıcından beri, cevherden metal üretiminin vazgeçilmez yan ürünlerinden olan curuflar, son yıllara kadar fabrika sahalarında depolanmaktan başka bir işlem görmemekte ve atık olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Eti Bakır A.Ş Samsun İzabe Tesislerinden alınan bakır konverter curuflarından asitte pişirme yöntemi ile en yüksek oranda bakır, kobalt ve çinko geri kazanımı ve demir giderilmesinin gerçekleştirilmesidir. Tasarlanan sistemde, curuf üzerinde farklı asit/katı oranları kullanımı ve hidrojen peroksit ilavesi ile bir ön işlemden geçirilmesi, oluşan şiddetli reaksiyon sayesinde curuf yapısını oluşturan kararlı silikat ve ferrit bileşiklerinin içerisine hapsolmuş metallerin serbest kalması hedeflenmiştir. Numune daha sonra pişirilerek, renkli metallerin sülfat bileşiklerine dönüşmesi sağlanmış ve çözümlendirme işlemi metaller geri kazanılmıştır. Elde edilen deney sonuçlarına göre, bakır konverter curuflarından sülfatlayıcı kavurma prensibine dayalı asitte pişirme yöntemi ile metal geri kazanımının mümkün olduğu görülmüştür. Yapıya eklenen hidrojen peroksit, kararlı silikat ve ferrit yapısının parçalanmasını ve curuf bünyesindeki hapsolmuş metallerin serbest kalmasını sağlamaktadır. Pişirme sıcaklığı arttıkça, metal çözünürlüklerinde azalma gözlenmiştir. Pişirme süresinin artışı, metal çözünürlüklerini önemli oranda etkilemezken; asit/katı oranlarındaki artış, demir dışındaki metallerin çözünürlüklerini olumlu yönde etkilemiştir. Asit/katı oranı arttıkça yapıdaki hidrojen peroksit miktarı da arttığından, demirin hematit olarak çökmesi ve sistemden uzaklaştırılması teşvik edilmiştir. Çalışma sonunda, geri kazanılan bakır, çinko ve kobalt değerlerinin yüksek, demir geri kazanımının ise düşük olduğu deney koşulları optimum parametre olarak seçilmiştir. Buna göre, optimum koşullar; 250 °C pişirme sıcaklığı, 2 saat pişirme süresi ve 3/1 asit/katı oranıdır. Bu koşullarda; % 50,7 Cu, % 38,7 Fe, % 69,2 Zn ve % 72,1 Co geri kazanımı sağlanmıştır.