FBE- Savunma Teknolojileri Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Savunma Teknolojileri Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, sadece yüksek lisans düzeyinde eğitim vermektedir.
Araştırma Konuları :
İnsansız Hava Aracı Teknolojileri,
Kompozite Malzemeler, Seramik Malzemeler,
Rotorlu Araç Teknolojileri,
Savunma Amaçlı Bulanık Mantık Programlama,
Aerodinamik,
Mikro Uydu Tasarımı,
Elektromekanik Sistemler,
Strateji Geliştirme Teknolojileri,
Yapay Zeka Uygulamaları,
Zırh Teknolojileri
Gözat
Çıkarma tarihi ile FBE- Savunma Teknolojileri Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeSavunma sanayiinde teknoloji strateji ilişkileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) Mala, Murat ; Ansal, Hacer ; 98377 ; Savunma TeknolojileriBu çalışmada global ekonomik dünyada önemi gittikçe artan teknolojinin strateji oluşturma sürecine etkisi ve bu etkinin savunma sanayiindeki yansımaları ele alınmıştır. Teknoloji irdelenirken ana hatlarıyla teknolojinin tanımı yapılıp bu tanımdan hareketle teknolojinin boyutları ve sınıflandırılması ele alındı. Daha sonra ise Teknoloji Ömür Eğrisi, Teknolojik Akış Süreci gibi teknolojinin özünü anlatan ve daha sonra yapılacak çıkarımları destekleyen konular ele alındı. Strateji bölümünde ise genel anlamda bir strateji oluşturma sürecinin içerdiği aşamalar irdelenip çevresel faktörleri genel strateji oluşturma sürecine olan etkisi vurgulanmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümde ise teknoloji strateji ilişkisi incelenip bu ilişkinin boyutları, önemi ve endüstriyel değişime olan etkileri vurgulanmıştır. Daha sonra ise savunma sanayii ele alınıp bu sanayiinin kendine özgü karakteristikleri açıklanıp bu karakteristiklere göre araştırma ve geliştirmenin önemi üzerinde özellikle durulmuştur. Bu noktadan hareketle savunma sanayiinin genel bir irdelemesi yapılmış ve araştırma ve geliştirmeye dayanmayan bir savunma sanayiinin diğer sektörlerde olabileceği gibi bir ürün takipçiliği konumunda bulunamayacağı sonucuna varılmıştır. Bunun başlıca nedeni ise savunma sanayii ürününü satın alacak herhangi bir müşterinin eski veya halen yaygın olarak kullanılan bir ürüne yatırım yapmak istemeyeceği zira bu tür bir ürünün zaten hasımlarında bulunma ihtimali varolduğundan müşterinin genel savunma anlayışına büyük bir katkı yapamayacaktır. Sonuç olarak savunma sanayiini faaliyet alanı olarak seçen bir şirket daima en yeni ve taklit edilmesi yoğun bir araştırma ve geliştirme faaliyeti gerektiren ürünlere yönelmek durumundadır zira genellikle müşteriler zaten çok büyük maliyetlere katlanmak zorunda olduklarından, savunma ürünlerinde eski teknolojilere genelde yatırım yapmazlar ki bu da teknoloji neticesinde insan gücünden tasarruf etme anlayışının doğal bir sonucu olmaktadır. Ayrıca savunma sanayii daha öncede belirttiğimiz üzere teknoloji yoğun bir sektör olduğundan yoğun bir eğitilmiş insan gücü ve buna uyum sağlayacak sistemlere gereksinim duyar ki buraya yapılacak yatırımların zaman içinde ülkedeki diğer sanayii dallarına da yayılacağından savunma sanayiine yapılan yatırımlar genel olarak ülkenin teknolojik gelişmişlik düzeyine de katkıda bulunur.
-
ÖgeAskeri insan-makine sistemlerinin performansını artırmada ergonominin rolü(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Özdemir, Nurullah ; Özok, Ahmet Fahri ; 101224 ; Savunma TeknolojileriErgonomi; anatomi, fizyoloji, psikoloji, mühendislik, iş sağlığı ve yönetim bilimlerinden faydalanarak insan-makine-çevre ve malzeme arasındaki optimum etkileşimi sağlayan uygulamalı bir bilim dalıdır. Araç ve gereçlerdeki teknolojik gelişmelere paralel olarak insanın hem fiziksel hem de zihinsel yeteneklerinde de gelişmeler olmaktadır. Bu yetenekler eğitimle sağlanabilir. Etkin bir eğitim olmadan makinenin tamamen insana uydurulması imkansızdır. Uygulamalı bilimler arasında önemli bir yere sahip olan Ergonomi, askeri insan- makine sistemlerinin tasanmmda ayrı bir öneme haizdir. İnsan-makine sistemlerini oluşturan bileşenlerin ergonomik olmasıyla ancak tüm sistemin ergonomik olması sağlanabilir. Bundan dolayı bu çalışmada askeri sistemleri oluşturan alt sistemlerin ergonomik özellikleri ele alınmıştır. Askeri sistemlerin tasanmmda gerekli olan bilgiler: l.Antropometrik veriler 2.Biyomekanik performans verileri 3. Tepki zamanı verileri 4.Fizyolojik ve psikolojik veriler 5. Çevresel tepki verileri Ergonomi Bilimi, bir yandan sistemin etkinliğini artırırken diğer yandan insanın en rahat ve uygun şartlarda çalışması/görev yapması için bilimsel verileri ortaya koymaya çalışır. Daha az yorgunluk, daha az iş kazası, daha az hayat ve para kaybı, daha az hastalık ergonominin amaçlarmdandır. Ergonomi Biliminin en çok kullandığı veriler antropometrik verilerdir. Antropometri bir disiplin olarak insan vücudunun boyutlarını konu alır. Bir askeri sistem teknik bakımdan ne kadar iyi olursa olsun, eğer onu kullanacak olan mürettebatın ölçülerini, biyomekanik ve diğer özelliklerine uygun değilse etkin olarak kullanılamaz. Elle-ayakla kontrol edilen düğmeler, kollar, basma elemanları, kaydırmaîı düğmeler, joystickler, ateşleme düğmeleri, dümenler, başlıklar, tüm göstergeler, yatay ve düşey boyutlandırmalar mühendislik antropometrisine uygun olmalıdır. Antropometrik veriler her ülke insanına göre farklılıklar gösterir. Dolayısıyla değişik milletlerin askerlerinin ölçüleri de farklı olacaktır. Bu çalışmada Türk Askeri ile diğer ülke askerlerinin karşılaştırılması yapılmış ve bazı sonuçlara ulaşılmıştır. Ergonomik tasarımlarda ölçülerin %5-%95 sınırlar arası dikkate alınmaktadır. K Bu çalışmada, Türk Askerinin %5 ve%95 sınırlan ile diğer askerîerininki farklılık gösterdiği ortaya konulmuştur. Dolayısıyla, diğer ülkelerde yapılmış sistemlerin bizim askerimize tam uygunluğu düşünülemez. Tam uygunluğun olmadığı sistemlerde, mürettebat o sistemi kullanırken bazı zorluklarla karşılaşacaktır. Bu yüzden tasarım ve tedarik aşamasında Türk Askerine uygun sistemlerin yapılmasının sağlaması gerekmektedir. Diğer yandan, titreşim, havalandırma, sıcaklık, gürültü, zehirli gazlar gibi çevresel diğer etkenler dikkate alınmalı ve mürettebatın bu değişkenlerden bağımsız olması sağlanmalıdır. Silah sistemlerinde kullanılan araç-gereçler giderek daha karmaşık hale gelmekte döneminin en yüksek teknolojisini içermektedir. Gelişmekte olan ülkeler bu sistemlerin çoğunu gelişmiş ülkelerden tedarik etmektedirler. Acaba dışarıdan alman bu sistemler o ülkenin askerine ne kadar uygundur? Türk Askeri için bütün ergonomik ölçütlerin ve prensipleri biraraya getirilmesi gerekmektedir. Bu uygunluğun sağlanması için gerek yerli ve gerekse yabancı yüklenici firmaların, kuruluşların bu ergonomik kriterlere uymaları sağlanmalıdır. Bu kriterlere uyuianlar ya da uyulamayanlar ve uyulamama sebepleri konusunda yazılı olarak rapor sunmaları konusunda sistem geliştirilmelidir.. Sonuç olarak, bir savaş uçağının kokpitinden, bir piyade tüfeğinin tetiğine ; ateşleme düğmelerinin aralarındaki açıklıktan tankın kabin tasarımına kadar tüm askeri sistemlere ergonomik pirensipler uygulanmalıdır. Tasarım aşamasında da o sistemi kullanacak olanların tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.
-
ÖgeAskeri lojistik politikalarının belirlenmesinde analitik şebeke yöntemi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Erkiletlioğlu, Alican ; Ülengin, Füsun ; 101259 ; Savunma TeknolojileriLojistik destek, Silahlı Kuvvetler için en önemli konulardan biridir. Bu çalışmada, Kara Kuvvetleri Komutanlığının lojistik sistem seçme problemi Analitik Şebeke Yöntemiyle çözülmeye çalışılmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde karar verme kavramı üzerinde durulmuş ve işletmelerde karar verme süreci ele alınmıştır. İkinci bölümde, Analitik Şebeke Yönteminin bir alt modeli diyebileceğimiz Analitik Hiyerarşi Yöntemi özetlenmiş, daha sonra da Analitik Şebeke Yöntemi anlatılmıştır. Analitik Hiyerarşi Yöntemi, hiyerarşilere bağımlı kalır, Analitik Şebeke Yöntemi ise, geri bildirimlere imkan tanır. Analitik Şebeke Yöntemi, ilk olarak problemi alt gruplara ve grupların alt öğelerine bölerek başlar. Problemi bu şekilde ayrıştırmakla, problemi etkileyen en küçük ayrıntılara kadar inilir. Daha sonra bu parçalar arasında, ilişkiler, etkileşimler kurulur ve şebeke modeli oluşturulur. Model kurulduktan sonra, gruplar ve öğeler arasındaki ilişki ve etkinin dağılımı, etkileyen grup veya öğeler dikkate alınarak etkilenenler arasındaki ikili karşılaştırmalarla yapılır. Karşılaştırmalarda 1-9 skalası kullanılarak etkinin dağılımı matrislere aktarılır. Elde edilen matrislerin öz vektörleri alınır ve bu öz vektörlerle başlangıçta kurulan şebeke modelinin süper matrisi elde edilir. Süper matrisin kuvvetleri alınarak matrisin satır değerleri birbirine yakınsadığı noktada çözüme ulaşılır. Üçüncü bölümde, lojistik sistemlerle ilgili bilgi verilmiştir. İlk olarak endüstriyel anlamda lojistik kavramı ele alınmıştır. Daha sonra Kara Kuvvetleri lojistik sistemi anlatılmıştır. Kara Kuvvetlerinin mevcut sistemi özetlenmiş ve lojistik sistemden neler beklendiği ortaya konmuştur. Dördüncü bölümde, Kara Kuvvetleri Komutanlığının lojistik sistem seçimi problemi, Analitik Şebeke Yöntemi ile modellenerek, mevcut sistemle önerilen sistem kıyaslanmış ve mevcut sistemin ele alınan kriterler doğrultusunda devam etmesi sonucuna varılmıştır.
-
ÖgeTürk Silahlı Kuvvetlerinde piyade tüfeği seçimi için bulanık karar ortamında analitik hiyerarşi metodunun uygulanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Kahraman, Halil ; Kahraman, Cengiz ; 101255 ; Savunma TeknolojileriGünümüz modern toplumunda, tabiatla ilgili bir çok karmaşık ve bulanık karar verme problemi ortaya çıkmaktadır. Bu problemlerin nasıl çözüleceği insan oğlu için günden güne önem kazanmaktadır. Geleneksel çok amaçlı karar verme programları, sistem geliştirme modelleri konusunda sınırlı deneysel veri ve insan tecrübesinden dolayı yetersiz kalmaktadır. Aynı zamanda emniyetlilik, güvenirlilik ve manevra kabiliyetleri gibi kalite gereksinimleri, dizayn safhasındaki teknolojik avantajlar ve silah sistemlerinin inşası konularında geleneksel yöntemlerin yardımı olamaz. Karar verme problemlerinin çözümü hassaslık ve titizlik içerisinde konunun detaylı bir şekilde anlaşılmasını gerektirir. Problemi salt derinlemesine inceleyip, konuya ilişkin en iyi çözüm bulunabilir. Fakat bu tip çözümler uygulandığı takdirde bazen sistemin başka noktalarında, problemin yalnız başına bir alt sistem olarak incelenerek bağlı bulunduğu üst sistemin ihmal edilmesinden kaynaklanan sorunlar çıkmaktadır. Bu da sistemi eskisinden daha kötü bir duruma sürükleyebilmektedir. Günümüzde sosyal ve davranış bilimlerine ilişkin "sistem yaklaşımı"nın önemi artarak yerini almıştır. Temel olarak burada bahsedilen sistem, sinir sistemi, dolaşım sistemi, şehir yönetim sistemi ve ulaşım şebekeleri gibi gerçek hayat sistemlerinin bir özetini veya maketini teşkil etmektedir. AHM'de olduğu gibi, sistem yaklaşımını kullanırken karar verici, sistemin çeşitli bileşenlerinin tüm ana sistem üzerindeki etkilerini ve önceliklerini hesap eder. Geçtiğimiz son on yılda Analitik Hiyerarşi Metodu(AHM), pratik ve gerçekçi çözümler vermesinden dolayı insan oğlunun istek ve ilgileri alanında sayısız derecelendirme problemlerinde kullanılmıştır. Analitik Hiyerarşi Metodu problemin elemanlarının hiyerarşik olarak temsil edilmesi için bir sistematik işlemdir. Birçok kriter ve alternatif çözümler arasından çeşitli karar alternatiflerine öncelikler kazandırmaya yarayan prosedürleri ve prensipleri içerir(Saaty, 1980-1982). Hiyerarşi, sistemin alt unsurlarının birbirleriyle fonksiyonel ilişkilerini ve tüm sisteme olan etkilerini ortaya çıkarmaya yarayan bir nevi sistem maketidir. Hiyerarşi, sistem yapısını oluşturan bileşenlerin birbirleri arasındaki ilişkileri ve tüm sistem üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmak üzere kurulur. Hiyerarşiler, bir ana amaçtan başlayarak alt amaçlara ayrılırlar. Alt amaçlar kendilerini teşkil eden kuvvetlere, kuvvetler kendilerine tesir eden kişilere, kişilerde sırasıyla amaçlarına, politikalarına, stratejilerine ve son olarak stratejilerin sonuçlarına ayrılırlar. Analitik Hiyerarşi Metodu, şu şekilde tanımlanabilir. Hiyerarşi ağacının herhangi bir seviyesinin(örneğin, dördüncü seviye) öğeleri ile bir üst seviyeden de tek bir e öğesi ele alınsın. Analitik Hiyerarşi Yöntemi, ikili karşılaştırmalar yoluyla dördüncü seviyedeki her bir öğeyi, bir üst seviyedeki e öğesi ile karşılaştırarak, ikili karşılaştırmalar matrisini oluşturur. Bu matris sayesinde, probleme ilişkin öz vektör xı ve en büyük öz değer bulunur. Söz konusu öz vektör faktörlere ilişkin ağırlıkların, öz değer de karar vericinin yargılarının tutarlılığının tespitinde kullanılır. Bununla birlikte, Saaty'nin AHM tahmin etmeden kaynaklanan bir takım dezavantajlara sahiptir. Örneğin, ikili karşılaştırmalar matrisi iki taraflı olup, matrisin bir tarafı 2 ilâ 9 arası sayılardan oluşurken, eşleniği ilk yandaki sayıların karşılığı olan 1/9 ilâ 1/2 arası sayılardan oluşur. Matrisin bir tarafının ağırlık oranı 1/2 - 1/9 = 0.4, eşleniğinin ağırlık oranı 9 - 2 = 7 ile kıyaslanır. 1 ila 9 arasında numaralandırılmış ölçeklerin kullanımının basit olmasına karşın, karar vericinin kararları ile ilgili belirsizliğinin açıklanması ve sayıya dökülmesi konusunda yetersiz kalmaktadır. AHM'nin problem çözmedeki olumsuzlukların üstesinden gelmek maksadıyla, Juang ve Lee (1991), hiyerarşik yapılardaki ağırlık kriterlerini ölçmek için bulanık ölçeğin kullanılması önerilmiştir. Cheng, (1996-1999) ise, silah sistemlerini geliştirme problemlerinde Bulanık Analitik Hiyerarşi Metodunun kullanılmasının uygun olduğunu savunmaktadır. Bu çalışmada "en iyi piyade tüfeğinin seçimi" problemi, uzmanların deneyim ve tecrübelerine dayanılarak oluşturulan alt düzey standartların, bulanık sayılarla ifade edildiği Bulanık Analitik Hiyerarşi Metodu ile ele alınmıştır. Silahların, sayısal olarak ifade edilebilen teknik özellikleri ile sayısal olarak ifade edilemeyen karakteristik özellikleri, bulanık mantığa göre sayısal performans değerlerine çevrilebilir. Bu derece, performans skoru olarak da adlandırılır. Bu skorlar sayesinde, en iyi piyade tüfeği seçilebilir.
-
ÖgeUluslararası güç dengesinde Türkiye'nin göreli yeri : analitik bir yaklaşım(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Arda, Kaan ; Ülengin, Füsun ; 101260 ; Savunma TeknolojileriOrganizasyonların büyük, küçük, özel, kamu, kar amaçlı ya da kar amaçlı olup olmadıklarına bakmadan ölçümler yapmak zorunda oldukları bu tezin en temel bulgulanndandır. Ölçümlerin ana amacı; organizasyonların gelecekte ayakta kalabilmeleri için ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşmaktır. Organizasyonel performans ölçümü konusunda iki tür yaklaşımlar mevcut olduğu gözlenmiştir. Bunlardan "Stratejik Yaklaşımlar" ölçülecek konuların neler olması gerektiği, bunların nasıl elde edileceği ve ölçümün organizasyon içinde ve dışında yapacağı etkileri üzerinde durmaktadır. Analitik Yaklaşımlarda yapılan tartışma ise; belirlenen kriterler ışığında performansı en yüksek birimin seçilmesidir. Tezde incelen Stratejik Yaklaşımlar; Dengelenmiş performans yaklaşımı ve İlgi grupları yaklaşımıdır. Analitik yaklaşımlar ise; Objektif matris yöntemi, Topsis, Electre, Analitik hiyerarşi metodu, Puanlama modelleri, Veri zarflam analizidir. Veri Zarflama Analizi tekniği; benzer girdi ve çıktı faktörlerine sahip kar amacı gütmeyen karar birimlerinin göreli etkenliğini ölçmeyi amaçladığından, Piyade Okulu Asteğmen Adayı Temel Kurs Bölüklerinin performansım değerlendirmede en uygun teknik olduğu karan verilmiştir. Veri zarflama analizinin uygulamasında önemli olan iki husus;. Karar birimlerinin seçimi. Faktörlerin seçimidir. Karar birimleri olarak seçilen Asteğmen Adayı Kurs Bölükleri yoğunlukları farklı olarak aynı girdi ve çıktıları içerdiklerinden uygun karar birimleri olmuşlardır. Sayı olarak girdi ve çıktı faktörlerinin bir fazlası olması gerektiğinden bu kurala da uygundur. Faktörlerden çıktıları oluşturan; Disiplin notu, Nazari dersler, Uygulamalı dersler belirlenirken önce bölüklerin süreçleri tespit edildi. Süreçlerde kritik faaliyetler belirlendi. Bu kritik faaliyetler tespit edilirken çıktılar üzerinde önemli derecede etki sahibi olmasına dikkat edildi. Bu kritik faaliyetler sürekli gözlenmesi gereken ve ölçülmesi gereken faaliyetlerdir. Girdi olarak, adayların devam durumları, subay sayılan ve eğitici tecrübeleri faktörleri ele alınmıştır. Veri zarflama analizi sonuçlan göstermiştir ki, girdi faktörlerinde atıl kullanım var. Seki bölüğün altısında girdilerde azaltmaya gidilerek mevcut çıktılar elde edilebilir. Bu azaltma veya dağıtımın daha dengeli bir şekilde yapılması subay sayısında ve eğitici tecrübesinde uygulanabilir bir faktör olmalanna karşın, devam durumunda böyle bir yaklaşım söz konusu olamayacağı tespit edilmiştir. xi Ayrıca her etki olmayan bölük için etkin olan bölük tespit edilmiş ve etkin bölük cinsinden faktör değerleri tespit edilmiştir. Buna göre tüm etkin olmayan bölüklerin referans olarak alınacak bölük altıncı bölüktür. Tüm organizasyonların, stratejilerini belirlemede, zamanla değişen etkinliğin izlenmesinde, kaynak dağıtımının planlanmasında ve operasyonel faaliyetlerin tanımlanmasında kullanacakları performans ölçüm sistemini yaratmaları gerektiği tespit edilmiştir.
-
ÖgeKara kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasında strateji üretmek için metot geliştirme ve geliştirilen metodun uygulanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Öztük, Oktay ; Erkut, Haluk ; 101047 ; Savunma TeknolojisiStrateji üretme kavramı, stratejik yönetim kavramının bir unsurudur. Stratejik yönetim kavramı ise 1950'lerde ortaya çıkan planlama kavramına dayanır. Aslında planlama belki de insanoğlunun var olduğu ilk günden beri yaptığı bir faaliyettir. Fakat bu kavramın belli bir sistematiğe oturtulması 1950'lerde önem kazanmıştır. Planlama geleceğe yönelik bir kavramdır. Önceleri planlama faaliyeti daha çok yakın geleceğe yönelik bir faaliyetti. 1960'lara gelindiğinde belirlenmiş olan planlama faaliyeti sistematiği içerisinde daha uzak noktaları planlama ihtiyacı doğmuştur. Bu ihtiyaçla birlikte "uzun vadeli planlama " kavramı gündeme gelmiştir. Bu kavram planlama tekniklerinde de değişikliklere neden olmuştur. 1965'te bu kavramlar üzerine bir yenisi eklenmiş ve " toplu planlama - bütünü planlama " kavramı geliştirilmiştir. Bu kavramla birlikte sistem artık parçalar halinde değil de bir bütün olarak ele alınmaya başlanmıştır. 1970'lere gelininceye kadar planlama kavramı, ulaşılacak hedefleri belirlemek olarak anlaşılıyordu. 1970'lerden sonra belirlenen hedeflere ulaşmak için izlenecek yol kavramı planlamaya dahil edildi. Böylece yol, yatak, çizgi anlamına gelen "Stratum" sözcüğünden türetilen strateji kavramı planlama süreciyle birleştirildi. Bunun sonucu olarak stratejik planlama dönemi başladı. 1980'lere gelindiğinde organizasyonun bir çevre içinde yaşadığı ve bu çevrenin organizasyonu etkilediği gündeme geldi. Bu dönemden sonra gelecekteki durumu tahmin etmenin, hedefler belirlemenin yetersiz ve kısıtlayıcı olduğu görüşü ortaya çıktı. Çünkü hızlı değişim geleceği bütün yönleri ile tahmin etmeyi imkansız hale getiriyordu. Yanlış tahmin edilmiş bir geleceğe yönelik belirlenmiş stratejilerde ihtiyaca cevap veremez hale geliyordu. 1990'dan sonra " Stratejik Görüş " kavramı, hızlı değişen koşullar içinde hızla değişip kendini yeniden üretebilecek bir değerler bütünü olarak ortaya çıktı. Stratejik yönetim süreci temel olarak üç aşamayı içerir. Bunlar. Strateji üretme. Strateji uygulama. Stratejik öğrenme safhalarıdır. Bizim bu çalışmadaki amacımız, mevcut değişimlere uyum sağlamak ve gelecekteki değişimlere çabuk uyum sağlayacak sistemi kurmak isteyen Kara Kuvvetlerine, bu konudaki stratejileri üretme konusunda bir ışık tutmaktır. Kara kuvvetleri değişimlere ayak uydurmak ve değişimlerin üstesinden gelebilecek sistemi kurmak için yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Böylesine kapsamlı bir çalışmanın öncelikle detaylı bir şekilde planlanması gerekir. Bu xııı planlama içerisinde belirlenecek hedeflere götürecek yolların belirlenmesi lazımdır, işte bu yolları belirleme işine " strateji üretme " diyoruz. Biz bu çalışma ile bu yolların nasıl üretilmesi gerektiği konusunda bir metot, bir model ortaya koyduk ve bunu uygulamaya çalıştık. Önerdiğimiz modeli oluştururken önceden belirlenmiş modelleri inceledik ve uygun kısımlarını aldık. Bunların dışında ihtiyaç olduğunu düşündüğümüz adımlan modele ekleyerek kendi modelimizi oluşturduk. Kuvvet yapılandırma konusundaki çalışmalar için sistematik bir şekilde stratejiler üretilerek çalışmalara başlanmasının faydalı ve gerekli olduğunu düşünüyoruz.
-
ÖgeHelikopter rotor pallerinin radyoskopi yöntemiyle hasarsız muayenelerinin yapılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2001) Delipınar, Şahin ; Taptık, Yılmaz ; 104192 ; Savunma TeknolojileriHelikopter rotor palleri servis anında helikopterin tüm yükünü taşıyan ve hareketli olması itibariyle deformasyona açık, helikopterin ana parçalarından biridir. Yapı itibariyle kompozit malzeme olup spar adı verilen ana iskelet üzerine bindirilen aluminum balpeteği ve dış yüzeyde fiberglass yapıdan oluşmaktadır. Çok çeşitli paller kullanılmakla beraber çakmamızda ülkemizde yaygın olarak kullanılan Skorsky ve UH-1 Helikopterlerinin rotor pallerini inceleyeceğiz. Türk Silahlı Kuvvetlerinde yaygın olarak kullanılan bu helikopterler özellikle Güneydoğu şartlarında acil maksatlarla kullanılmakta ve çoğu zaman yük ve süre itibariyle servis limitlerini aşan durumlara maruz kalmaktadırlar. Bu nedenle Hasarsız Muayane Yöntemlerinin Uygulanması çok daha fazla önem kazanmaktadır. Helikopter rotor pallerinin hasarsız muayenelerinin yapılmasında Radyografi, Ultrasonik, Penetrant, Edy Current ve diğer hasarsız muayene yöntemlerinin tümü kullanılmakla beraber Radyoskopi ve Ultrasonik yöntemleri iç yapı kusurlarım görsel olarak göstermesi bakımından en yaygın kullanılan yöntemlerdir. Ancak Radyoskopi yöntemi diğer yöntemlere nazaran süreksizliklerin gerçek zamanlı olarak tespit edilebilmesi, görüntü üzerinde netleştirme yapılabilmesi ve digital ortamda kayıtlarının yapılabilmesi itibariyle tercih edilen bir yöntemdir. Radyografi yöntemiyle Radyoskopi yöntemi arasındaki temel fark; Radyografi'de incelenen malzemenin görüntüsü film üzerine aktanlıyorken Radyoskopi'de görüntünün bir flourecent screen ve kamera yardıyla monitöre aktarılması ve çıplak gözle eş zamanlı olarak izlenebiliyor olmasıdır. Radyografi yöntemiyle hasarsız muayene yapılmasında X-Ray cihazı, Nükleer reaktörler ve Radyoizotoplar temel radyosyon kaynaklarını oluşturmaktadır. Radyografi yönteminde bu üç kaynakta kullanılırken çalışmamızda inceleyeceğimiz yöntemde X-Ray cihazı kullanılacaktır. Metin kısmında bu üç yönteme de kısaca değinilecek, avantaj ve dezavantajları açıklanacaktır. X-Ray cihazının en önemli avantaj larmdan biri personelin radyasyona maruz kalma riskinin azaltılmış oluşudur. Uygulanan elektrik akımı kesildiğinde ortamdaki radyasyon düzeyi normal değerlerine inmektedir. Cihazın sabit bir mekanda kullanılıyor olması, incelenecek malzemenin sökülerek mekana getirilmesini zorunlu kılmaktadır ancak kullanılan mekanın kaim duvar, kurşun kapı gibi özel yöntemlerle imal edilmiş olması radyasyona maruz kalma riskini en aza indirmiştir. İleriki bölümlerde odanın yapısı ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. Radyoskopi yöntemiyle malzemenin iç yapı kusurları iki boyutlu olarak tespit edilebilmektedir ancak X-Ray ışınlama paralel süreksizliklerin tespit edilebilmesi için, birbirine dik iki ayrı yönden çekim yapılma zorunluluğu vardır. Ayrıca incelenen malzemeye uygun güçte X-Ray işim gönderme zorunluluğu vardır. Temel prensip olarak minimum güç ve maximum amper seviyelerinde ölçüm yapılmaya çalışılır. Çekim esnasında Focal Spot adı verilen tüpten X ışınlarının çıkış açısımnda mümkün olduğunca dar tutulması, görüntünün net elde edilmesinde büyük önem arz etmektedir. Çalışmamızda son olarak gerçek uygulamalar yapılarak sonuçlar değerlendirilecek ve daha emniyetli ve net çekimlerin yapılabilmesi için çözüm önerileri getirilecektir
-
ÖgeFTDT ve MOM sayısal yöntemleriyle radar saçılma yüzeyi modelleme ve azaltma teknikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2001) Çiber, Bekir ; Aslan, Rüstem ; 112267 ; Savunma TeknolojileriRadar Saçılma Yüzeyi (RSY), hedeflerin üzerine gelen elektromanyetik enerjiyi radar alıcısı yönünde yansıtma kabiliyetlerinin bir ölçüsüdür. Hedefe göre alıcı ve vericinin aynı yerde yada farklı yerde olmasına bağlı olarak, mono-statik ve bi-statik RSY olarak tanımlanır. Her iki durumda da, hedeften çok uzakta (dalga boyuna göre radarla hedef arasındaki mesafe sonsuza giderken) saçılan alanın ( Es ) genliğinin gelen alanın (Es.) genliği ile karesel ortalaması olarak ifade edilir. Bir a fonksiyonuyla gösterilir ve, er = Iım" _ 4kR~ -^t- ¦« şeklinde ifade edilir. RSY birimi, Q [dBm2 ]' dir. RSY, hedefin görünür kısmını tarif eder ve hedef tarafından ne kadar güç akısının tutulmuş olduğunu ve de ne kadarının radar alıcısına yansımış olduğunu ölçer. Hedeflerin RSY değerleri kullanılan frekansa, hedefin geometrisine ve elektriksel özelliklerine bağlıdır. Bir hedefin saçılma karakteristiği büyük ölçüde gelen dalganın frekansına bağlı olarak değişir. Üç farklı frekans bölgesi söz konusudur. Bunlar, 1. Yüksek Frekans 2. Rezonans 3. Alçak Frekans bölgeleridir. Yüksek Frekans Bölgesi (Optik bölge); hedef boyutları gelen dalga boyundan çok büyüktür. RSY kabaca hedefin alanıyla aynı büyüklüktedir. Bu bölgede hedefe parça parça bakılır. Rezonans Bölgesi; Hedef boyutları gelen dalga boyu ile yaklaşık olarak aynı mertebelerdedir. Dalga boyundaki değişikliklere bağlı olarak RSY geniş bir alanda değer alır. Alçak Frekans Bölgesi (Rayleigh bölgesi) ; hedef boyu gelen dalga boyundan çok küçüktür. RSY ~ A."4. Bu bölgede hedef noktasal hedef olarak davranır. RSY hesaplamalarında öncelikle, levha, küre, silindir ve tel gibi temel şekiller ele alınır. Kompleks yapılarda ise, hedef olabildiğince bu temel şekillerden oluşan alt bölgelere ayrılır. Bu sayede, bütününde karmaşık bir yapı sahip olan uçak, tank vs. gibi gerçek hedeflerin RSY tahmini daha gerçekçi bir şekilde yapılabilir. Bu çalışmada da öncelikle temel kanonik yapılar ele alınmış daha sonra uçak ve tank gibi gerçek bir hedeflerde uygulama yapılmıştır. Günümüzde, elektromanyetik problemlerin çözümlerinde yoğun olarak sayısal yöntemler kullanılmaktadır. Bunlar, probleme özgü sayısal teknikler olabileceği gibi, ilgili alanda, oldukça geniş problem gruplarına uygulanabilen yöntemlerde olabilmektedirler. Bu çalışmada RSY hesabında yaygın olarak kullanılan sayısal yöntemlerden, FDTD (Zamanda Sonlu Farklar) ve MoM (Moment Metodu) teknikleri incelenmiştir. FDTD yöntemi, zaman domeninde doğrudan üç boyutlu uzaydaki Maxwell denklemlerine dayanırken, MoM yönteminin ana formülasyonu frekans domeninde Green fonksiyonlarının kullanılmasıyla elde edilen integral denklemdir. Her iki yöntemde RSY hesaplamalarında uzun yıllardır başarıyla kullanılmaktadır. RSY hesabında kullanılan sayısal yöntemler, diğer elektromanyetik problemlerinin çözümlerinde olduğu gibi, ancak belirli koşullar altında iyi sonuçlar verebilirler. O yüzden, yöntemler seçilirken ele alınan problemin doğasına ve içinde bulunulan koşullara en uygun yöntemi seçmek gerekir. Moment Metodu (MoM) ve Zamanda Sonlu Farklar Yöntemi (FDTD) gibi sayısal yöntemler, ilgilenilen hedeflerin karakteristik boyutlarının gelen dalga boyuna göre çok küçük olduğu Rayleigh bölgesi olarak da adlandırılan alçak frekans bölgesinde yada yaklaşık olarak aynı mertebede olduğu rezonans bölgesinde saçılan alanın hesaplanmasında kullanılması uygun yöntemlerdir. Hedef boyutlarının gelen dalga boyuna göre çok büyük olduğu optik bölge olarak da adlandırılan yüksek frekans bölgesinde ise sayısal yöntemler prensip olarak uygulanabilir olsalar bile, örneğin MoM' da matris boyutlarının çok büyümesi gibi pratik nedenlerden dolayı günümüzün bilgisayar olanakları ile çözüme ulaşmak mümkün olmamaktadır. Yüksek frekans bölgesinde kullanılabilecek yaklaşık metotların en basit ve en eski olanı Geometrik Optik (GO) metodudur. GO' te RSY, yalnızca saçılmanın olduğu noktadaki lokal eğrilik yarıçaplarını içeren basit bir formül ile verilir. Bir yada her iki yönde eğrilik yarıçaplarının sonsuz olması durumunda GO yaklaşıklığı geçersiz hale gelir. FO yaklaşıklığı, hedef yüzeylerinin eğrilik yarıçaplarının dalga boyuna göre çok büyük olması durumunda ve kenar etkilerinin ihmal edilebileceği yeterince geniş yüzeyler için gerçeğe çok yakın sonuçlar vermektedir. Ancak kenar ve köşeler gibi süreksizlik oluşturan etkilerinin ihmal edilemeyeceği durumlarda ise, bu etkileri de dikkate alan Geometrik Kırınım Teorisi (GKT) ve Fiziksel Kırınım Teorisi (FKT) kullanılabilir. Günümüzde, özellikle askeri hedeflerde (gemi, uçak gibi) RSY değerinin küçültülmesi, yani radara yakalanmayan hayalet (stealth) hedeflerin tasarımı oldukça ilgi çeken bir konudur. Amerikan B-2 ve F-l 17A uçakları ve Sea Shadow gemisi ile Fransız La Fayette gemisi çok iyi tasarlanmış örneklerdir. Hedeflerden saçılmanın her frekans ve bakış açısına göre azaltılması oldukça zor bir iştir. Bu nedenle algılamada kullanılan radarın birinde görünmeyen hedef bir diğerinde kolaylıkla görülebilir. Hedeflerin RSY değerlerini azaltmak için, 1. hedeflerin metal yüzeylerinde, gelen elektromanyetik enerjiyi radar yönünde yansıtmayacak şekilde yüzey şekillendirme teknikleri kullanmak, 2. metal yüzeylerin azaltılması ve var olanlarında gelen radar işaretini yutacak şekilde RAM (Radar Absorbing Material) malzeme ile kaplamak, 3. hedef yüzeylerinde gelen radar işaretini sönümleyebilmek için pasif sönümleyiciler kullanmak, 4. yine sönümleme için üzerlerinde elektronik devreler içeren aktif sönümleyiciler kullanmak günümüzde kullanılan etkili tekniklerdir. Ancak hedeflerin elektromanyetik davranışlarının frekansa, geometriye ve radar işaretine bağlı olarak çok farklılıklar gösterebileceği unutulmamalıdır. Ayrıca, RSY azaltma teknikleri uygulanırken hedeflerin temel işlevleri unutulmamalıdır. Örneğin, azaltma teknikleri uyguladığımız bir uçak airodinamik açıdan da performansını sürdürebilmelidir.
-
ÖgePredictive data mining with neural networks and genetic algorithms(Institute of Science and Technology, 2001) Alkan, Ali ; Kocabaş, Şakir ; 104220 ; Defence TechnologyVeri madenciliği büyük miktarda veri içinden işe yarar bilginin elde edilmesidir. Öngörü, veri madenciliğinin en önemli hedeflerinden biridir, öngörü amaçlı veri madenciliği ise büyük miktarda veri içinden geleceğe ilişkin doğru tahminlerin yapılabilmesini sağlayacak güçlü örüntülerin aranmasıdır, öngörü problemleri, eldeki geçmiş verilerle bağıntılı olarak kullanım amaçlarına göre tanımlanır, öngörü problemleri, sınıflandırma ve bağıntılama olarak iki ana kısma ayrılırlar. Yapay sinir ağları, öngörü amaçlı veri madenciliğinde kullanılan en önemli teknolojilerden biridir. Yapay sinir ağlarının mimarilari, öngörü uygulamalarında gösterecekleri performans üzerinde çok büyük etki yapmaktadırlar. Burada yapay sinir ağı mimarisi ile kastedilen, ağın topolojik yapısı, ağ içindeki bağlantılar ve transfer fonksiyonudur. Optimal yapay sinir ağı mimarisini elde etmenin sistematik bir yolu yoktur. Uygulama da deneme-yanılma yolu ile en uygun yapay sinir ağı mimarisi aranır. Bu yöntem çokça zaman kaybına yol açmakla birlikte en elverişli mimari elde edilemeye de bilir. Yapay sinir ağları için optimal mimarinin bulunması problemi; her bir noktası bir yapay sinir ağı mimarisini gösteren bir uzayda en uygun mimarinin aranması olarak formüle edilebilir. Bu çalışmada genetik algoritmaların yapay sinir ağı mimarilerini nasıl ürettiği açıklanmaktadır. Bu çalışmada genetik algoritmalar tarafından üretilen yapay sinir ağlarının çıkışlarının, gene, yeni bir yaklaşım olarak genetik algoritmalar tarafından birleştirilmesi ile doğruluğun daha da arttığı gösterilmektedir. Son olarak, bu çalışmada göterilmektedir ki, genetik algoritmaların kullanımı ile yapay sinir ağlarının öngörü amaçlı uygulamalarındaki başarı seviyeleri kaydadeğer biçimde artmaktadır.
-
ÖgeSanal prototiplendirme(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2001) Türker, Aykut ; Güvenç, Levent ; 104007 ; Savunma TeknolojisiGünümüzde pazara yeni ürün çıkma hızının yüksekliği, teknoloji üreten firmaların rekabet gücü için yeni ürün geliştirme süreçlerini sürekli azaltmaya ve aynı anda da ürün kalitesini sürekli yükseltmeye zorlamaktadır. Bu asamda, mühendislik firmalarının giderek standart çözümlerin ötesi geçerek, kendi işlerine yönelik uzmanlaşmış yazılımlara yönelmelerini kaçınılmaz kılmıştır. Yeni ürün geliştirme ve tasarım süreçlerinin kısaltılması, hem de tasarım alternatiflerinin daha verimli şekillerde ele alınarak toplam kalitenin arttırılması için, sanal prototiplendirme yaklaşımı giderek önem kazanmıştır. Bu çalışmada, bir sanal prototiplendirme yazılımı olan ADAMS/Controls ile, bir ve iki uzuvlu basit manipülatör yapıları modellenmiş, kontrol geliştirme ortamı olarak da MATLAB / Simulink yazılımı kullanılarak örnek bir tasarım süreci gerçekleştirilmiştir. Modelleme sırasında karmaşık özellikler kolayca modellenebilmiş, tasarım sonucunda da mekanizmalarda istenen performansların elde edildiği görülmüştür. Grafik ve canlandırmalar ile görsel sonuçlar elde edilmiştir.
-
ÖgeMuharebe sahasının senaryolar yardımıyla analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2002) Doğruyol, Savaş ; Polat, Seçkin ; 127024 ; Savunma TeknolojileriTezde; muharebe sahasının taktik seviyede geleceğine yönelik inceleme yapılmıştır. Analiz için Senaryo Planlama konusunda Michel Godet'in geliştirdiği metodoloji ve Bülent Dölek tarafından bu metodoloji üzerine geliştirilen yazılım kullanılmıştır. Muharebe sahasının geleceği ile ilgili analizlerin yapılmasında kullanılan yöntem ve metodolojiler hakkında tanımla ve açıklamalar yapılmış; Senaryo Planlama Kavramı, Michel Godet'in Senaryo Planlama Metodu açıklanmıştır. Bu metot üzerine Bülent Dölek' in geliştirdiği Senarist98 isimli yazılım kullanılmıştır. Bu tezde öncelikle kavramsal olarak muharebe sahası incelenmiştir. Muharebe sahasının boyutları tanımlandıktan sonra genel olarak iç ve dış değişkenler belirlenmiştir. İç ve dış değişkenlerin muharebe sahasında tanımlan ve önemleri ifade edilmiştir. Bahsi geçen metodoloji ve yazılım kullanılarak bu konuda uzmanların katılımlarıyla muhtemel senaryolar analiz edilmiştir. Bu çalışma ile elde edilen sonuçlar; 1. Gerçekleşmesi beklenen muharebe sahası senaryoları, 2. Kullanılan metot ile ilgili değerlendirme ve sonuçlan başlıkları altında sunulmuştur.
-
ÖgeEndüstri Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2008-07-14) Darcan, Elif Duygu ; Polat, Seçkin ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyRekabet firmaların başarı ve başarısızlıklarının özünde yer alır ve firmanın performansında etkili olan aktivitelerin uygunluğunu belirler. Rekabet stratejisi, bir endüstrideki firmanın iyi bir rekabet konumu için girdiği arayışı ve rekabetin ortaya çıktığı temel arenayı temsil eder. Rekabet stratejisinin nihai hedefi, bu kurallarla başa çıkmak ya da bunları firmanın çıkarları doğrultusunda değiştirmek olmalıdır. Bu çalışmada, ilaç endüstrisinin önemli yapısal unsurlarının beş kuvvet yöntemi ile belirlenebilmesi için, Rakbette başarılı olabilmek için gerekli ana faktörler nelerdir? sorusundan yola çıkılarak beş faktör analizi ve ilaç sektörü ile ilgili geniş çaplı bir literatür taraması yapılmıştır. Beş faktör analizi ile ilgili teorik bilgilerden yola çıkılarak 5 bölüm ve 47 sorudan oluşan bir anket oluşturulmuş ve bu anket 8 adet ilaç firmasında çalışan toplam 50 katılımcıya uygulanmıştır. Çalışma altı bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, konu ile ilgili genel bir bilgi verilmiştir. İkinci bölümde ise, yapılan literatür taraması sonucu elde edilen hem bilimsel hem de endüstriyel anlamda yapılan endüstri analizi uygulamalarından bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde, endüstri analizinde kullanılan genel kavramlar ve teorik bilgilere yer verilmiş ve bunun sonucunda ilaç endüstrisinde uygulanmak üzere bir anket geliştirilmiştir. Dördüncü bölümde ise, ilaç sektörü hakkında detaylı olarak bilgi verilmiştir. Beşinci bölümde hem sektörel araştırmaya dayalı hem de saha araştırmasına dayalı olarak ilaç sektörüne beş faktör analizi uygulanmıştır. Son bölümde ise beşinci bölümde yapılan analizlerden çıkan sonuçların genel bir özeti ve edinilen tecrübelere dayanılarak sonraki çalışmalarda yapılması gerekenler konusunda önerilerde bulunulmuştur.
-
ÖgeSogutucu İçerisinde Akış Ve Sıcaklık Dağılımı Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2008-11-19) Sevinç, Hasan ; Aslan, A. Rüstem ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyBir dondurucu yada soğutucu içerisindeki sıcaklık dağılımının üniform olması enerji sarfiyatı bakımından önemlidir. Bu çalışmanın ana motivasyonu dondurucu içerisindeki sıcaklık farklılıklarını analiz etmek ve bu farklılıkların sebebini araştırmak olmuştur. Çalışmada deneysel ve nümerik yöntemler kullanılmıştır. Öncelikle bugün piyasada bulunan bir no frost buzdolabı modeli için deneysel yöntemler ve ticari CFD kodları kullanılarak sıcaklık dağılımı elde edilimiştir. Daha sonra bu sonuçların karşılaştırılması ve yapılabilecek geliştirmelerden bahsedilmiştir. Ayrıca bir no frost dondurucu modeli üzerinde parametrik bir çalışma yapılmış ve sonuçları sunulmuştur. Bu parametrik çalışmanın amacı dondurucu içerisindeki sıcaklık dağılımını belirleyen ana parametrelerin basit modellerle etkinlerini incelemek olmuştur. Bir no frost buzdolabı içerisindeki sıcaklık dağılımını kabin içerisindeki hava akışı belirler. Kabin içerisindeki hava akışı ise hava sağlama sistemi tarafından sağlanır. Hava sağlama sistemi ise buzdolabına özgü olup, her buzdolabı için tasarlanır. Bu çalışmada no frost buzdolabının tasarımına yardımcı bilgiler bulunmaktadır.
-
ÖgeMems Duyargalı Eylemsizliğe Dayalı Seyrüsefer Dizgesi Geliştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-02-20) Yücel, Meriç ; Üstündağ, Burak Berk ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyBu çalışmada, MEMS atalet duyargaları ile eylemsizliğe dayalı seyrüsefer dizgeleri geliştirilmiş, duyarga hatalarından kaynaklanan ve zamanla hızla büyüyen pozisyon ve doğrultu hatalarını azaltmak için Kalman filtresi ve duyarga sıfırları için kayan ortalamalı kayıklık pencereleri kullanılmıştır. Belirlenen eşik değerin altındaki küçük atalet değerleri için algoritmanın çalışması yapılandırılmış ve bazı sezgisel algoritmalar ile desteklenmiştir. Bulunan sonuçlar birbiri ile karşılaştırılıp iteratif ve yardımsız çalışan seyrüsefer dizgesine göre daha az hatalı çalışan bir seyrüsefer dizgesi yapılmıştır. Sonuç olarak, geliştirilen cihazın küresel olarak seyrüsefer yapmak için yeterli güvenilirlikten uzak olduğu görülmüş, yalnızca seyrüseferin niteliği, çevresel koşullar vb. dış etkenlere bağlı olarak algoritmanın güncellenmesi ile yerel seyrüseferler için uygun olabileceği veya yardımcı duyargalar ile paralel çalışarak daha başarılı sonuç verebileceği görülmüştür.
-
ÖgeKalite Ödüllerinin Şirket Performansına Etkisi: Türkiye Özelinde Tüsiad-kalder Ulusal Kalite Ödülü Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-06-30) Samanlı, Muharrem ; Erçek, Mehmet ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyKalite ödüllendirme süreci, örgütlerin performanslarını bütünsel bir perspektifte ele alarak kalite yönetimi uygulamalarının başarısının ve şirket performansına etkisinin değerlendirilmesi ve başarılı bulunan uygulamaların ödüllendirilmesi yolu ile kalite yönetimi çabalarının örgüte getirdiği faydanın görünür kılınması esasına dayanan popüler bir uygulamadır. Küresel rekabetin her geçen gün daha da sertleştiği günümüz dünyasında “kalite”, şirketlerin hayatta kalabilmek ve rakiplerine üstünlük sağlamak adına kullandıkları en önemli koz haline geldiğinden, kalite ödüllerine gösterilen rağbet de azımsanmayacak seviyededir. İlk olarak 1951 yılında, Japonya’da JUSE tarafından Deming Ödülü’nün uygulamaya konulmasıyla gündeme gelen kalite ödüllerinin birincil amacı, genelde kalite yönetimi uygulamalarının ve özelde de TKY yaklaşımının örgütlerde benimsenerek yaygınlaşmasını ve doğru şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Ülkemizde de 1993 yılında Kalder tarafından Tüsiad-Kalder Ulusal Kalite Ödülleri verilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada kalite ödüllerinin örgütler üzerindeki etkisi Tüsiad-Kalder Ulusal Kalite Ödülü örneği üzerinden açıklanmaktadır. Ülkemizde örgütlerin Tüsiad-Kalder Ulusal Kalite Ödülü sürecine “niçin?” ve “nasıl?” girdikleri, bu sürecin sonucu olarak ne elde etmeyi bekledikleri ve ne elde ettikleri sorgulanarak kalite ödülünün ve ödül sürecinin şirket performansında ne tür ve ne yönde etkiler yarattığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.
-
Ögeİha Filosu K2 Uygulamalarındaki İnsan Operatörler İçin Bir Karar Destek Mimarisinin Tasarımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-07-24) Arslan, Oktay ; İnalhan, Gökhan ; Savunma Teknolojileri ; Defence Technologyİnsanlı araçlara karşı sahip oldukları üstünlüklerinden dolayı İHA’lar istihbarat, keşif, arama ve kurtama operasyonları gibi birçok askeri komuta ve kontrol uygulamalarında vazgeçilmez unsurlar hale gelmiştir. Fakat yine de insanlara zekaları ve daha esnek karar verme yetenekleri nedeniyle İHA’ların üst seviyede güdümü ve komutası konularında ihtiyaç duyulmaktadır. İçinde bulunduğu yeni konumda, insanlar dinamik olarak değişen bir çevrede zorlu zaman kısıtları altında çoklu İHA’ların komutası görevini üstlenmektedir. İHA’ların denetlemeli kontrolu İHA sayısı arttıkça gittikçe zorlaşmaktadır ve bazen bu problem birden fazla operatör tarafından bile başedilemez veya yapılamaz hale gelmektedir. Bu tezde, İHA filoları için kullanılan K2 sistemlerinin çevikliğini geliştirmek üzere karar destek sistemlerinin geliştirilmesi konusu üzerine odaklandık ve çok büyük sayıda çoklu İHA’ların kontrolu ile ilgili görevler içeren senaryolarda yüksek seviyeli karar vermede görevli olan operatorler için gerçek zamanlı karar destek sistemi çerçevesi sunduk. En basit şekilde karar destek sistemi planlama, iş sıralama ve alt-seviye görev odaklı iş planlama gibi 3 kısımdan oluşmaktadır. Bölüm sonunda bütün sistem laboratuvar ölçekli bir çoklu-araç görev simülatörüne entegre edilmiştir.
-
Ögeİş Süreçleri Yönetim Sistemlerinin Güncel Durumu Ve Kurulumu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-03-23) Can, Fehime Çağlayan ; Sümen, Halefşan ; Savunma Teknolojileri ; Defence Technologyİş hayatında olup da süreç, süreç iyileştirme, süreç yönetimi vb gibi kavramları duymamak mümkün değil. Üretim alanında Yalın, 6 Sigma, Sürekli İyileştirme; bilgi teknolojilerinde SOA, iş akışı, BAM gibi kavramlarının hepsi bir şekilde sürecin iyileştirilmesine odaklanır. Günümüz koşullarında süreçler artık sadece kurum içinde başlayıp kurum içinde biten bağımsız yapılar değildir. Dış kaynak kullanımı, küreselleşme, çoklu lokasyonlar vb. konular süreçlerin kapsamını kurumların dışına taşımakta ve özellikle süreç içinde kullanılan bilgi teknolojilerinin entegrasyonunu ve bunun yönetimini önemli bir konu olarak karşımıza çıkarmaktadır. Başlarda bağımsız entegrasyon uygulamaları, süreç izleme ve takip uygulamaları veya süreç tasarım ve modelleme uygulamaları halinde karışımıza çıkan çözümler günümüzde tek bir çatı altında birleştirilerek birer süit olarak konumlandırılmaya başlanmıştır. Bundan birkaç yıl öncesine kadar BT alanında duyulmaya başlanan ve bugün teknoloji yönetimi konuları arasında en sıcak konulardan biri olan BPM, Business Process Management (İş Süreci Yönetimi) kelimelerinin kısaltmasıdır. Yukarıda bahsedilen ve iş dünyasında kullanıla gelen süreç iyileştirme yöntemlerinin getirdiği tüm deneyim, düşünce yöntemi ve iş yönetimi tarzlarını içinde birleştiren bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. En yalın hali ile BPM; operasyonel iş sürecini tasarlamak, analiz etmek, yürürlüğe koymak ve kontrol etmek için kullanılan araç metot ve teknolojiler bütünüdür denebilir. BPM, süreçlerin performanslarını geliştirmek için iş birimleri ile bilgi teknolojileri çalışanlarını bir araya getiren bir platform olarak da çözüm sunmaktadır. Ancak BPM paketlerinin güncel durumuna baktığımızda henüz teknolojik evrimini tamamlayıp yaygın bir teknoloji olarak günümüz dünyasında yerini almadığını görürüz. BPM sistemlerinin kurulumu kendi içinde gerek teknolojik gerekse de süreçsel bazı sıkıntıları beraberinde getirmekle beraber; herhangi bir BPM sisteminin kurulumu ile bir işletmenin kazanacakları oldukça fazladır.
-
Ögeİşletmeden İşletmeye Satış Ve Kişisel Satış Sürecinde Performans Yönetimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-07-06) Can, Hüseyin Nazım ; Sümen, Halil Halefşan ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyTeknolojinin gelişmesi ile birlikte, insanlar ihtiyaç duyabilecekleri bilgiye veya tüketim malzemelerine daha kolay ulaşabilir olmuşlardır. Bu durum firmalar için de geçerlidir. Firmalar da ihtiyaç duydukları endüstriyel malzemeleri çok hızlı ve rahat bir şekilde tedarik edebilmektedirler. İşletmeden işletmeye yapılan satışlarda geçmişte satınalma sorumluları işletmelerinin ihtiyaç duyduğu malzemelerin temini için tedarikçi firmaları ziyaret ederek en uygun ürünü tespit ettikten sonra alım yapmaktayken, artan rekabet sonucu tedarikçi firmaların satış sorumluları tek tek firmaları ziyaret etmekte ve ürünlerinin avantajlarını anlatarak satınalma sorumlularına kabul ettirmeye çalışmaktadır. Bahsi geçen süreç uzun ve teferruatlı bir hazırlığın yanı sıra teknik bilgi gerektirmekte ve bu süreci yöneten satış temsilcisinin satış sürecinde gösterdiği performans kritik hale gelmektedir. Bu çalışmada istişari satış süreci ile işletmeden işletmeye yapılan satış süreci ele alınmış, satış temsilcilerinin performans değerlendirme sistemleri incelenerek satış temsilcisinin niteliklerini ölçmeye çalışan bir anket çalışması müşterilere uygulanarak, müşteri nazarında satış temsilcisinin performansı ölçülmeye çalışılmıştır. Farklı sektörlerden satış yöneticileri ile de mülakatlar yapılarak işletmelerin yaklaşımları konuya eklenmiştir.
-
Ögeİnsansız Savaş Uçakları İçin Agresif Manevra Planlama Ve Kontrol Sistemlerinin Geliştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-07-23) Üre, Nazım Kemal ; İnalhan, Gökhan ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyBu tez agresif manevra yapabilme kapasitesine sahip İnsansız Savaş Uçakları (İSU) için referans manevraların oluşturulması ve kontrol edilmesi problemini ele almaktadır. Bu amaçla karışık manevraların daha küçük manevra parçalarına ve bu parçalara ait manevra parametrelerine ayrıştırıldığı bir haraket dili geliştirilmiştir. Bu sistemin başlıca avantajı uçağın dinamik zarfı içinde referans manevra yaratma ve kontrol probleminin karmaşık manevranın bütünü yerine, her bir ayrıştırılmış manevra parçası içerisinde ele alıyor olmasıdır. Böylece sistem, uçak dinamiklerini Hibrid Dinamik bir Sistem olarak ele alınmasını sağlamaktadır ve problemin boyutunu düşürmektedir. Referans manevra profillerinin oluşturulması için manevra parçaları arasındaki geçiş kuralları ve çeviklik ölçütlerini göz önüne alan bir algortima geliştirilmiştir. Alçak seviye geribeslemeli kontrolcü tasarımı için ise her bir manevra parçası ayrı bir problem olarak ele alınmış ve her biri için Yüksek Dereceden Kayma Kipli Kontrolcü tasarımı yapılmıştır. Elde edilen sistem agresif savaş manevraları üzerinden test edilmiştir.
-
ÖgeITU-pSAT II İçin İletişim Altsistemi Ve Yer İstasyonu Tasarım Çalışması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-03-03) Fidanoğlu, Melih ; İnalhan, Gökhan ; Savunma Teknolojileri ; Defence TechnologyBu çalışmada, ITU-pSAT II uydusu için yapılacak olan iletişim altsistemi ve yer istasyonu için bir altyapı oluşturulması amaçlanmıştır. İlk olarak uydular hakkında genel bilgi verilmiş olup, ardından daha önce başarıyla gönderilmiş olan ITU-pSAT I uydusunun altsistemleri ve uçuş sonuçları anlatılmıştır. ITU-pSAT II uydusunun tasarım halindeki altsistemleri açıklandıktan sonra iletişim bölümü için gerekli olan tecrübe ve bilgilerin anlatımı yapılmıştır. Bu kapsamda daha önce fırlatılan küpsatların iletişim sistemleri ve yer istasyonları incelenmiştir. Bunu takiben modülasyon, protokol ve link bütçesi ile ilgili teorik bilgiler verilmiştir. Görev ihtiyaçları doğrultusunda uydu üzerindeki iletişim altsistemi için alternatifler değerlendirilmiştir. En son bölümde ise, iletişim sisteminin diğer parçası olan yer istasyonu ile ilgili alternatifler anlatılmıştır. Burada iletişim sisteminin kalbini oluşturan radyo seçenekleri incelenmiştir. Yazılım kısmında ise, kişisel bilgisayar üzerinden anten rotor kontrolü, radyo kontrolü, TLE verisini kullanarak Doppler kaymasını ve uydunun pozisyonunu hesaplayan programlar ile dijital mod programları anlatılmış ve karşılaştırılmıştır.