FBE- Fizik Mühendisliği Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Fizik Mühendisliği Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Gözat
Çıkarma tarihi ile FBE- Fizik Mühendisliği Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeFarklı Fiziksel Koşullarda Sentezlenen Zno Nanoparçacıklarının Özellikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 01.02.2012) Yavarinia, Nooshin ; Yılmaz, Yaşar ; 422732 ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu çalışmada ZnO nanoparçacıkları sentezlenmiştir. Sentez sol-jel metodu ile farklı sıcaklık, karıştırma hızı ve konsantrasyonlarda yapılmıştır ve oluşan nanoparçacıklar TEOS (Tetraethyl orthosillicate) ile kaplanmıştır. Örneklerin karakterizasyonunda X-Işınları, TEM, SEM ve Floresans Spektroskopisi yöntemleri kullanılmıştır. Ayrıca literatürde ilk kez ZnO nanoparçacıklarının oluşum kinetiği bu çalışmada incelenmiştir. Deneylerin sonunda karıştırma hızı ve sıcaklık arttıkça daha büyük parçacıklar oluştuğu gözlemlenmiştir. Ayrıca TEOS ile kaplamak parçacıkların daha küçük kalmasına neden olmuştur. Sentezlenen parçacıkların en küçüğünün boyutu 2 nm civarında iken en büyüğünün boyutu 20 nm civarında olduğu ölçülmüştür. Floresans ışıması veren bu parçacıkların uyarma-yayımlama spektrumları taranmış ve eksiton seviyelerinden oluşan geçişler ile derin tuzaklardan (yüzey kusurlarından) kaynaklanan geçişler gözlemlenmiştir. Eksiton seviyeleri arasında oluşan geçişlere ait olan piklerin dalgaboyu uyarma dalga boyu ile değişmezken, derin tuzaklardan kaynaklanan piklerde uyarma dalga boyu değiştikçe kaymalar görülmüştür. Parçacıklar sentezlenirken reaksiyon boyunca floresans spektrumları alınmış ve emüsyon piklerinin nasıl değiştikleri takip edilerek parçacıkların oluşum kinetiği ortaya çıkarılmıştır. Yüksek karıştırma hızının ve yüksek sıcaklığın reaksiyonu hızlandırdığı görülmüştür. İleriki çalışmalarda bu nanoparçacıkların sentezinin jel içerisinde yapılarak parçacık boyutunun ayarlanabilmesi planlanmaktadır.
-
Ögeİnsan Saçının Nötron Aktivasyon Analizi Yöntemi İle Kalitatif Ve Kantitatif Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 01.03.2010) Günay, Emine ; Özben, Cenap Ş. ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu tez çalışmasında, iki farklı bölgede yaşayan insanlardan toplanan 40 adet saç numunesindeki elementer konsantrasyonlar, Nötron Aktivasyon Analizi (NAA) yöntemi ile belirlenmiş ve Mg, Mn, Cu, In, Na, V, Cl, Al, Br, Au, As, Sb, W, Zn, K, La, Ta, Cr, Zr, Mo ve Co elementleri için konsantrasyonlar (gramdaki mikrogram) tayin edilerek sonuçların yaşa, cinsiyete ve bölgeye (şehir ve kırsal kesim) göre dağılımlarına bakılmıştır. Numuneler boya veya kına kullanmayan kişilerden toplanmış ve bölgesel farklılıkları irdeleyebilmek için de son on yıldır aynı bölgede yaşayan kişiler tercih edilmiştir. Toplanan saç örneklerinin yaklaşık yarısı taşrayı temsil eden Malatya iline bağlı Hekimhan ilçesinde yaşayan insanlardan, kalanı ise İstanbul’da ikamet eden insanlardan toplanmıştır. Numuneler alkol ve saf su ile bu tür numunelerin temizlenmesinde kullanılan standart metotlar kullanılarak temizlenmiştir. Işınlamalar İTÜ Enerji Enstitüsünde bulunan TRIGA-MARK II reaktöründe yapılmıştır. Alınan bütün gama spektrumlarının analizi, Fizik bölümü nükleer fizik araştırma laboratuarında bulunan Genie2000 programı kullanılarak yapılmıştır.
-
ÖgeGauss, Bessel Ve Aıry Hüzmeleri İle Femtosaniye Lazer – Malzeme Etkileşimlerinin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 01.03.2011) Yalızay, Berna ; Aktürk, Selçuk ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu çalışmada femtosaniye lazer hüzmelerinin şekillendirilmesi ve bu şekillendirilmiş hüzmelerin malzemeler ile olan etkileşimleri incelenmiştir. Günümüzde birçok lazer TEM00 olarak bilinen temel Hermite – Gauss ya da Laguerra – Gauss modunda hüzmeler üretmektedir. Bu çalışmada Gauss hüzmesinin bir aksikondan geçirilerek Bessel hüzmesine çevrilebileceği ve bu hüzemelerin kırınımsız olarak ilerlediği gözlenmiştir. Bessel hüzmeleri Gauss hüzmelerine kıyasla daha uzun mesafe odaklı kalabilmektedir. Bu malzemenin hareket ettirilmesine gerek kalmadan tek seferde çok daha kusursuz işlemenin yapılabileceği anlamına gelir. Bu çalışma kapsamında Bessel hüzmeleri kullanılarak metaller üzerinde nanometre boyutunda yapıların oluşturulabileceği görülmüştür. Bu gelişmenin özellikle plazmonik üretimini kolaylaştıracağını öngörmek mümkündür. Bunun yanı sıra Airy hüzmelerinin de kırınımsız olarak ilerlediği gözlenmiştir. Airy hüzmesi, bu özelliğinin yanı sıra ivmelenme özelliğine de sahiptir. Gauss hüzmeleri uygulanan kübik fazın ardından Optiksel Fourier dönüşüm uygulanarak Airy – Gauss hüzmelerine çevrilebilir. Ancak Airy hüzmelerinin oluşturulmasında kullanılan mevcut yöntemler pahalı faz dönüştürücülerine ve özel doğrusal olmayan optik elemanlara ihtiyaç duymaktadır. Bu tez çalışması kapsamında bir pozitif ve bir negatif silindirik mercek kullanılarak ivmelenen Airy hüzmeleri üreten optik eleman tasarımı gerçekleştirilmiş ve yapılan deneylerde bahsi geçen optik elemanla oluşturulan Airy hüzmelerinin beklendiği gibi neredeyse kırınımsız ve ivmelenerek hareket ettiği gözlenmiştir. Tasarımı yapılan bu optik eleman sayesinde Airy hüzmeleri alanında yapılacak çalışmaların artacağını ve hızlanacağını öngörmek mümkündür.
-
ÖgeBakır Nanoteller Üzerine Atomik Ölçeklerde Hesaplamalar(Fen Bilimleri Enstitüsü, 01.07.2009) Konuk, Mine ; Feyiz, Sondan Durukanoğlu ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu tez ile sunduğum çalışmada, gömülü atom yöntemiyle oluşturulan çok-cisimli, yarı deneysel potansiyel kullanılarak nanometre ölçeğindeki malzemelerin toplam enerji hesaplamaları ve atomik rahatlamaları kapsamlı olarak araştırıldı. İlgilenilen nanoteller üzerinde incelenen atom ve boşluk difüzyon süreçleri boyunca karşılaşılan enerji engel değerleri dürtülü elastik band yöntemi kullanılarak elde edildi. Araştırılan temel problem, <100> eksen yönelimine sahip ve kare kesit alanlı Cu nanotellerin enerji değerlerinin ve atomik rahatlamalarının telin sonlu olan boyutlarıyla nasıl değiştiğini belirlemektir. Değişen kesit alan büyüklüğü ile atom/boşluk difüzyon süreçleri ve atomik rahatlamaların farklı karakteristikler gösterdiği görüldü. Ayrıca, hareketli ekatomların nanotel üzerinde oluşturdukları yerel germeler ve sürece dahil olan atomların gerçekleştirdikleri yerel rahatlamaların yüzey difüzyon süreçlerinin genel karakterlerini anlamada önemli bir etkiye sahip olduğunu bulduk. Silindirik ve çok kabuklu Cu nanotellerde gözlenen durumun aksine, boşluk oluşturma enerjisinin tellerin merkezinde en büyük değerde iken tellerin kenarlarında neredeyse sıfır olduğunu bulduk. Bununla birlikte, boşluk difüzyon süreçleri için elde edilen enerji engel değerlerinin de tellerin kenarlarında çok daha düşük değerler alacağını gösterdik. Ayrıca, kesit alan değişimi altında boşluk difüzyon süreçleri ve boşluk oluşturma enerjileri için gözlenen genel davranışlar yerel atomların koordinasyon sayıları ile açıklanabileceğini gösterdik.
-
ÖgeKozmolojik Sabit Yeniden(Fen Bilimleri Enstitüsü, 01.09.2010) Etker, Çiğdem ; Arapoğlu, Savaş ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringSon yıllardaki Tip Ia Süpernova gözlemleri evrenin hızlanarak genişlediğini ortaya koymuştur. Bu çalışmada, Einstein’ın genel görelilik kuramından yola çıkılarak, genişleyen evren için uygun matematiksel model tanımlanmıştır. İvmelenerek genişlemeyi destekleyen kozmik mikrodalga fon ışınımı ve Tip Ia Süpernova gözlemleri üzerinde durulmuştur. Bu gözlemler evrenin %70’inin karanlık enerji olduğunu göstermektedir. Karanlık enerji için ise şu andaki en iyi aday kozmolojik sabit gibi görünmektedir. Kozmolojik sabit, Einstein alan denklemlerinin sağ tarafında evrende yeni bir madde bileşeni olarak ele alındığında teorik modelin gözlem sonuçları ile tutarlı olduğu ve kozmolojik sabitin karanlık enerji için uygun bir aday olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, ivmelenerek genişlemeyi açıklamak için ortaya atılan kozmolojik sabit dışındaki diğer modellere de kısaca değinilmiştir.
-
ÖgeAn investigation on the luminescence and structural properties of erbium doped cadmiumniobate phosphors(Fen Bilimleri Enstitüsü, 02.12.2013) Aian, Sanaz Ghafouri ; Özen, Gönül ; 10015410 ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringColumbite-type niobates with MNb2O6 general formula having interesting optical,dielectric and microwave dielectric properties have been intensively studied recently.There are lack of study on the luminescent properties of columbite metal niobates.In the present study ,rare earth doped CdNb2O6 compounds with columbite structure ,were produced by molten salt method and synthesized by using starting materials of metal nitrates and niobium oxide and salt systems such as , Li2SO4-Na2SO4 by 1:1 molar ratios. The Morphological properties of the powders as determined from X-ray diffraction and Scanning Electron Microscopy. The mechanism of this behavior has been studied by measuring the spectral characteristics of the photoluminescence and photoluminescence excitation spectra on the crystalline.CdNb2O6 doped with 0.5, 1, 3, 6% Er+3 compounds indicated CdNb2O6 phase (JCPDS file No., 38-1428) .The samples exhibited a single phase and all of the peaks were found to be CdNb2O6 phase at high temperature of over 900°C. The SEM pictures and The EDS of the material are the rod-like particles that seem to be distributed homogeneously.Therefore, the particle size increased along with the sintering temperature. The luminescence properties of columbite compounds were investigated at low (200-800 nm) and high (900-1100 nm) wavelengths.However Er+3:CdNb2O6 compound increased the luminescence intensity.The emission intensity of CdNb2O6 with increasing rare earth dopant Er2O3 concentration due to transfer of excitation energy absorbed by rare earth dopants to the NbO6 groups.Photoluminescence analysis performed between (900-1100nm) showed that ,luminescence intensity of CdNb increased by increasing the dopant ratio but ,concentration quenching was observed for CdNb2O6 above 1%mol dopant concentration.
-
Ögeİyon Katkılı Hidrojel - Metal Kontaklarda Elektriksel Özelliklerin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 03.07.2012) Erdoğan, Sevcan ; Yılmaz, Yaşar ; 434700 ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringElektronik endüstrisinin gelişmesi ile elektronik aygıtlar, günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Elektronik aygıtların üretiminde kullanılan inorganik yarıiletken malzemelerin işletim maliyetinin yüksek olması, araştırmaları alternatif hammadde arayışına yönlendirmiştir. Bu noktada, organik yarıiletkenler getirdikleri düşük maliyet, geniş ve esnek yüzeylere uygulanabilme, üretim süreçlerindeki kolaylık ve hız gibi avantajlarıyla dikkat çekmektedir. Ayrıca, malzemenin canlı dokulara uyumlu olması da son yıllarda organik devre elemanı çalışmalarının büyük artış göstermesini sağlamaktadır. Plastik malzemeler bugüne kadar elektriksel izolasyon gerektiren her yerde kullanıldıklarından mükemmel birer yalıtkan olarak bilinirlerdi, fakat elektronik ve malzeme biliminde yaşanan gelişmeler ile polimerlerin iletken olabileceğinin bulunması üzerine organik elektronik çalışmaları hız kazanmıştır. Polimer malzemelerin uygulama alanına göre değişiklik gösterebilen iletkenlik mekanizması, konjuge bağlarla elektronlar üzerinden sağlanabileceği gibi, polimer üzerine eklenen metal tozları ya da iyonize olabilen tuzlarla da sağlanabilmektedir. Jeller teknolojik açıdan birçok uygulama alanına sahip olan malzemelerdir. Kuru hallerinde yalıtkan olan jeller, suyu seven çapraz bağlı polimer ağı sayesinde elektroliti fiziksel bir kafes gibi sararak hem mekanik bütünlüğü korumakta, hem de uygulanan elektrik alan altında iyonik iletkenliğin sağlanmasına ortam hazırlamaktadır. Bu tez çalışmasında, monomer olarak akrilamid molekülünün kullanıldığı poliakrilamid jelleri saf su ortamında şişirilmiş ve farklı metallerle kontak edilerek elektriksel özellikleri incelenmiştir. Çalışma süresince kontak elektrodu olarak iki farklı metal kullanılmıştır. Bunlar; kıymetli metal sınıfa giren platin ve %99,5 saflıkta 1050 kalite alüminyum alaşımıdır. Bu çalışmada hidrojel – metal kontağının akım karakteri 5 V, 10 V, 30 V sabit gerilim altında ve -10 V 10 V aralığında gerilim taraması yapılarak incelenmiştir. Alınan elektriksel ölçümlerde, platin elektrotların kullanıldığı simetrik (platin/hidrojel/platin) kontaklarda, akımın her iki yöndeki kutuplamaya aynı cevabı verdiği yani kontağın omik karaktere sahip olduğu görülmüştür. Alüminyum elektrot ile yapılan asimetrik (platin/hidrojel/alüminyum) eklemlerde ise, akımın her iki yöndeki kutuplamaya aynı cevabı vermediği, akım – gerilim eğrisinin diyot karakteri gösterdiği gözlenmiştir. Bu şekilde elde edilen kontaklar doğrultucu kontak karakterindedir. Alüminyumun farklı davranışının nedeni araştırılmış ve alüminyumun anot olarak kutuplandığı ölçümlerde, alüminyum ile hidrojel arasında gerçekleşen bir etkileşim sonucu alüminyum yüzeyi üzerinde yüksek dirençli, yalıtkan özelliğe sahip oksit tabaka oluşumu gözlenmiştir. Bu tabakanın oluşum nedenleri araştırılmış ve yapılan literatür taraması sonucunda, anodizasyon adı verilen elektrokimyasal bir işlem ile alüminyum, zirkonyum, titanyum, tantal, niyobyum, hafniyum gibi metaller üzerinde oluşturulan oksit tabakasının, akımı doğrultma özelliğine sahip olduğu görülmüştür. Anodizasyon işlemi adı verilen bu yöntemde, sisteme bir gerilim verilmesi ile elektrolit içindeki iyonların ayrışması ve bu iyonlardan negatif yüklü olan oksijen anyonlarının pozitif kutup olan anoda çekilerek, metal yüzeyinde reaksiyon oluşturması şeklinde açıklanmaktadır. Gerçekleşen reaksiyon sonucu anot metali yüzeyinde oksit tabakası oluşmakta ve bu oksit tabakası, metal yüzeylerin korozyon direncini arttırmada, elektronik endüstrisinde dielektrik malzeme uygulamalarında, organik ya da metalik pigmentlerin eklenmesi ile dekoratif kaplama olarak yüzey işlem uygulamalarında kullanılmaktadır. Ayrıca, alüminyumun asidik elektrolit ortamda anodizasyonu sırasında meydana gelen yüksek düzendeki gözenekli yapı, nanoyapıların sentezi için de kullanılabilmektedir. Bu tez çalışması kapsamında, elektriksel ölçümde kullanılacak metal elektrot seçiminin çok önemli olduğu, platin gibi kararlı elektrotlar ile yapılan kontaklarda jelin elektriksel özellikleri ile ilgili doğru cevap alınacağı fakat alüminyum gibi elektrik alan altında üzerinde yüksek dirençli bir oksit tabakası gelişen elektrotlarda sağlıklı ölçüm alınamayacağı görülmüştür. Ayrıca, anodizasyon adı verilen elektrokimyasal süreçte kullanılan geleneksel elektrolitlerin yerine yarıiletken jel elektrolitler kullanılmış ve geleneksel elektrolitlerle karşılaştırma yapıldığında oksit tabakasının daha hızlı oluştuğu gözlemlenmiştir. Oluşan bu oksit tabakasının doğrultucu kontak özelliği gösterdiği gözlemlenmiş ve bu özellik kullanılarak organik diyot üretilebileceği görülmüştür. Monomer konsantrasyonu, şişme derecesi, çapraz bağlayıcı konsantrasyonu gibi parametreler değiştirilerek jel elektrolitin içyapısı değiştirilmiş ve alüminyum elektrot üzerinde biriken oksit tabakasının gösterdiği doğrultma özelliği incelenerek polimer jel diyotun en uygun çalışma aralığı bulunmaya çalışılmıştır. Alınan ölçümler sonucunda, 7 V gerilim için akımı yaklaşık 830 kat doğrultabilen jel diyot yapılmıştır. Bu çalışma, organik elektronik devre elemanı çalışmalarına bir alternatif olması açısından önem taşımaktadır. Yüksek lisans çalışması süresi bu eklemlerdeki iletkenlik mekanizmasının anlaşılabilmesi ve yorumlanabilmesi açısından kısıtlı bir süre olsa da anodizasyon işlemi ile polimer diyot yapılabileceği konusunda yol gösterici bir çalışma olmuştur.
-
ÖgeÇoklu Frekanslı Atomik Kuvvet Mikroskobu Ve Uygulamaları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 03.08.2009) Şahin, Ramazan ; Özer, H. Özgür ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu tez için yapılan çalışmalarda, görüntüleme üzerinde rol oynayan parametreleri anlamak için Atomik Kuvvet Mikroskobu’ nun fiziksel temelleri ve çalışma prensibi teorik olarak incelendi. Daha sonra AKM’ nin farklı çalışma modları değişik birçok örnek üzerinde denendi, örneğin Kontak Mod Atomik Kuvvet Mikroskobu, Dinamik Mod AKM, Kontak Dışı AKM, Manyetik Kuvvet Mikroskobu ve bu çalışma tekniklerinin Çoklu Frekanstaki uygulamaları. Çoklu frekanslı AKM’ ye sahip olmak için, Atomik Kuvvet Mikroskobu’ nu iki tane dijital Faz Kilitlemeli Döngü (PLL), yüksek frekansı geçiren ve alçak frekansı geçiren filtrelerle destekleyerek modifiye ettik. Birinci ve ikinci rezonans frekansına ait genliklerin oranlarını değiştirerek Genlik Modülasyonu AKM çalışma modunda ve Manyetik Kuvvet Mikroskobu ile değişik örnekler üzerinde birçok deneyler yaptık. Çoklu frekanslı Genlik Modülasyonu AKM’ nin daha iyi kuvvet ölçme hassasiyeti olanağı verdiği söylenmesine rağmen bazı dezavantajları vardır. Örneğin, yayın hareketinin lineer olmaması, iğnenin yüzeye yapışmasından dolayı gecikmesi, viskoelastisite veya enerji kaybı bunların bazılarıdır. Bu nedenle, Atomik Kuvvet Mikroskobunu iki dijital PLL ile destekledikten sonra Frekans Modülasyonu AKM tekniği ile çalıştırdık. PLL’ lerden biri birinci rezonans frekansına eşleştirildi. Yüzey-iğne etkileşmelerinden dolayı rezonans frekansındaki kaymalar iğne-yüzey arası mesafenin kontrolü için geri besleme mekanizmasına gönderildi. Birinci rezonans frekansındaki kaymalar yüzeyin topografisini belirlemede kullanılırken, ikinci PLL yayın ikinci rezonans frekansına eşleştirildi ve ikinci rezonans frekansındaki kaymalar ve hata sinyalinin yüzey haritası elde edildi. Bu tezde Tekli sürücü frekanslı AKM ile Çoklu Frekanslı AKM arasındaki belirgin farklılıklar incelenip bu çalışma şekillerinin optimizasyonu yapılmıştır.
-
ÖgeDenizlerde, Rüzgarla, Eğimli Sahilden Çekilen Su Kütlesinin Rüzgar Aniden Kesilince Yarattığı Salınımların Radyasyonla Sönümlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 05.02.2013) Canlı, Umut ; Postacıoğlu, Nazmi ; 458941 ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu çalışmada derinliğin sabit bir eğimle değiştiği bölgede denize rüzgarın uyguladığı kuvvetin ani bir şekilde durması halinde orata çıkan salınımların radyasyonla sönümlenmesini matematiksel olarak inceleniyor. Rüzgarın denizden karaya veya karadan deniz doğru estiği durumlarda farklılıklar içeren bu problem için iki farklı çözüm yöntemi önerildi. Bu yöntemlerden biri, kısa zaman önce yayınlanan bir yönteme radyasyon sönümlenmesi ekleyerek elde edilen çözüm, diğeri ise Green fonksiyonları yoluyla formüle edilen yeni bir yöntem. Burada Green fonksiyonu temelli yöntemin diğer yöntemin radyasyon sönümü eklenmiş versiyonuyla neredeyse birebir örtüşen bir sonuç verdiği gösteriliyor ve sönümün batimetrik süreksizliğin şiddetinin bir fonksiyonu olarak nasıl değiştiği inceleniyor.
-
ÖgeChameleon Gravıty(Fen Bilimleri Enstitüsü, 06.01.2013) Boran, Sibel ; Arapoğlu, A. Savaş ; 434917 ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu çalışmada, bilinen ivmelenerek genişleyen bugünkü evren modeline teorik olarak alternatif bir açıklama kazandırmak için, skaler–tensor teorilerden yardımla, vakum enerjisi kaynaklı quintessence skaler alan modelleri kullanılmıştır. Bu tür kosmolojik skaler alanlar yoğun bir ortamda bulunduğunda, eşdeğerlik ilkesinin yerel testlerinde henüz tespit edilmemiştir. Bu bağlamda, bu çalışmanın temelini oluşturan bukalemun kütle çekimi yerel madde yoğunluğuna bağlı olarak skaler alanın kütle kazanmasını anlatan yeni bir senaryo olarak literatürde ortaya çıkmıştır. Maddeye konformal olarak bağlanan bukalemun skaler alanının farklı yoğun ortamlardaki davranışları ve kosmolojik evrimi incelenmiştir. Tüm bunları yapabilmek için varyasyonel yöntemlerden faydalanılarak, skaler-tensor teori kaynaklı bukalemun skaler alan lagranjiyeninden hareket denklemleri eldesine gidilmiştir ve buradan potensiyele bağlı olarak elde edilen skaler alanın kütlesi hakkında yorumda bulunulmuştur. Son olarak, doğada bukalemun alanının varlığının somut kanıtı olarak yakın gelecekte gerçekleşecek olan uydu deneyleri hakkında bazı açıklamalar yapılmıştır.
-
ÖgeYüksek Dönüşüm Oranında Gerçekleştirilen Kopolimerizasyonlarda Reaktiflik Oranlarının Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 06.01.2013) Yayla, Mustafa Gökhun ; Giz, Ahmet Togo ; 433763 ; Fizik Mühendisliği ; Physics Engineeringİstatistiksel Kopolimerizasyonda farklı tip monomerlerin kopolimere katılımlarının oranı kararlımsı haller için Mayo – Lewis denklemi ile verilir. r_a ve r_b ile verilen reaktiflik oranları kopolimer kompozisyonunu belirleyen parametrelerdir. Bu oranların bilinmesi, oluşan kopolimerin kompozisyonu ve özelliğini öngörmede önemlidir. Reaktiflik oranlarının belirlenmesi için çeşitli doğrusal ve doğrusal olmayan metodlar geliştirilmiştir. Yüksek dönüşümlerde gerçekleştirilen reaksiyonlar, reaksiyon sırasında daha aktif monomer hızla tükenerek kompozisyon kaymasına yol açtığı için birtakım ek zorluklara sebep olur ve bu kayma etkileri de dikkate alınmalıdır. Burada yüksek konsantrasyon da sürdürülen ve sürekli gözlemlenen deneyler topluluğu için doğrusal olmayan en küçük kareler yöntemi Sunbul ve Giz tarafından geliştirilen yöntem yüksek dönüşümde gerçekleştirilip verilerin sadece deney sonunda toplandığı duruma uyarlanmıştır. Sonuçlar Kelen – Tudos (KT) ve Extended Kelen – Tudos (EKT) olarak bilinen güvenilir iki doğrusal metodun sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Bu yöntemlerden KT kompozisyon kaymasını dikkate almazken EKT metodu bu etkiyi dikkate alır. Doğrusal olmayan en küçük kareler tekniği Mayo – Lewis denkleminin kompozisyon kaymasını dikkate almanın yanı sıra doğrusal olmamasını ve deneysel hataları daha iyi değerlendirmesini kullanır. Tüm kodlama işlemi MATLAB kullanılarak yazılmıştır.
-
ÖgeTaramalı Tünelleme Mikroskobunda Tünelleme İle Uyarılmış Photonların Gözlemlenmesi İçin Sistem Tasarlanması Ve Kurulumu Ve Altın Yüzeylerinde Uygulanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 06.02.2013) Tamer, Mehmet Selman ; Gürlü, Oğuzhan ; 459526 ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringMalzemenin özelliği, nanometre mertebesi gibi küçük boyutlara inildikçe, büyük boyutlarda gösterdiği özelliklerden çok daha farklılıklar göstermeye başlar. Bu boyutlarda malzemeyle çalışmak oldukça zor ve anlaşılması zordur. Taramalı uç mikroskopisinde gelinen nokta bu alanda çalışmak isteyenler için oldukça ümit verici olmuştur. Taramalı uç mikroskoplarının bize sağladığı 0.01nm çözünürlükte görüntüleme kapasitesine sahip olan taramalı tünellemeli mikroskopisi bu alanda önemli bir yere sahiptir. TTM ile iletken ve yarı iletken yüzeylerde yüzey topografyasını çıkarmakla kalmaz bize aynı zamanda tünelleyen elektronlarla yüzey üzerinde spektroskopik ölçümler almamıza olanak sağlar. TTM bize aynı zamanda tünelleyen elektronların yarattıkları etkiler ile ilgili çalışmamıza da olanak sağlar. Biz de bu açıdan düşünecek olursak, TTM kullanarak tünelleyen elektronların yüzeyden saçtıkları fotonlar ile çalışma şansı buluyoruz. Eğer tünelleyen elektronlar sayesinde yüzeyden foton çıkışının nedenlerini anlayabilirsek birçok farklı yüzey sistemini TTM ile topografisini görüntülemekle kalmayıp aynı zamanda diğer özelliklerini de inceleme şansı bulacağız. Young ve arkadaşları tünelleme ekleminden foton saçılmasını öngördüklerinde, henüz TTM icat edilmemişti. Bunun için metal-oksit-metal eklemi üzerinde çalıştılar. TTM’in Binnig ve arkadaşları tarafından icad edilmesi ve ilk başarılı deneyinin yapılması Young’ın öngörüsünü gerçeklendirmeye fırsat tanımıştır. Gimzewski ve arkadaşları tarafından ilk başarılı deney gerçekleştirilmiştir. Tünelleme ekleminin yanına yerleştirilen bir foto detektör ile tünelleme ekleminden foton çıkışı gözlemlenmiştir. Bu gelişmeler bize daha büyük ufuklar kazandırmış ve tünelleme ekleminden foton saçılımının nedenleri TTM ile daha kolay ve daha çok anlaşılır bir şekilde çalışılmaya başlanmıştır. İlk başarılı deney de beraberinde birçok araştırma grubunun dikkatini bu konuya çekmeyi başarmıştır. Bu yeni method ile iletken yüzeylerde nano yapıların, yüzey sistemlerinin topografik ve elektronik çalışılmasının yanında optik özelliklerinin de incelenebilmesine olanak sağlanmıştır. Bizim çalışmamızda da bu çalışmalar örnek alınarak laboratuvarımızda bulunan öğrenci eğitim amaçlı olarak üretilmiş TTM cihazı geliştirilmiş ve gerekli modifikasyonlar yapılarak tünelleme ekleminden foton saçılımı gözlemlenebilir bir deney düzeneği kurmak amaçlanmıştır. İlk sonuçlar da kolay sonuç verebilmesi açısından pürüzlü altın yüzeylerindeki ilk uygulaması gerçekleştirilecektir. Bu çalışmada ilk etapda hedeflenen, öğrenci eğitim amaçlı olarak üretilmiş basit ama bir o kadar da kullanışlı ve tatmin edici sonuçlar veren TTM’yi modifiye edip bilimsel çalışmalarda kullanılabilir bir hale getirmek. Bunun için ilk etapta tersine mühendislik yapılmış ve öğrenci TTM’si tüm fonksiyonlarıyla nasıl çalıştığı, elektronik ve mekanik tüm mekanizmaları çözümlenmiştir. Çözümlenen bu mekanizma kopyalanarak başka bilimsel amaçlı üretilmiş ve bize daha fazla esneklik sağlayan bir kontrol elektroniği ile öğrenci eğitim amaçlı olan TTM başlığı kontrol edilmiştir. Yeni kontrol elektroniğinin bize sağladığı avantaj, artık yüzey taranırken aynı anda her bir nokta için foton çıkışı ölçülebilecektir. Bunun yanında çalışmak istediğimiz diğer ölçümler için de bize fazladan kanal sağlamaktadır. Yeni elektronik ile aynı zamanda istediğimiz gibi çıkış aldığımız için başka cihazlar ile yüzey taramasını eş zamanlı olarak gerçekleştirmemize imkân verecektir. Yeni kontrol elektroniği bize daha sonradan sisteme dâhil edeceğimiz lock-in amplifier ve optik spektrometreyi de kontrol edebilmemize imkân sağlayacaktır. Dolayısıyla yeni kontrol elektroniği ile kontrol etmek bizim için sistemin geliştirilmesi ve daha çok ölçüm yeteneği kazandırılması açısından önem arz etmektedir. Elimizdeki öğrenci eğitim amaçlı kullanılan TTM elektroniği ile bizim sisteme dâhil ettiğimiz kontrol elektroniği ve verdikleri sinyalleri karşılaştırdığımızda öğrenci eğitim TTM elektroniğinin daha gürültülü sinyal verdiğini görüyoruz. Yeni kontrol elektroniği bizim daha sağlıklı, daha az gürültülü ölçümler almamıza olanak sağlamıştır. Sistem elektronik olarak hazırlandıktan sonra ikinci aşama optik düzeneğin kurulmasıdır. Optik düzenek TTM başlığından bağımsız bir şekilde hareket ederek tünelleme eklemine odaklanmalıdır. Bu sayede TTM başlığı optik sistemden kaynaklanabilecek titreşimlerden izole bir şekilde çalışması sağlanmıştır. Optik sistemin genel yapısı şu şekildedir: ilk etapda tünelleme ekleminden saçılan fotonlar küresel olmayan lensin odak noktasına ayarlanır ve tünelleme ekleminden toparlanıp paralelize edilir. Paralelize edilen fotonlar daha sonra ikinci bir lens ya da ayna ile fiberoptik kabloya aktarılır. Fiber optik kablo ile tünelleme ekleminden toparlanan fotonlar detektöre iletilir. Bu şekilde deney düzeneğimizi kurduktan sonra ölçüm almaya başladık ve sistemimizin oldukça iyi bir şekilde çalıştığını söyleyebiliriz. TTM ile yüzey topografisini çıkartırken aynı zamanda foton saçılım haritasını da çıkartabiliyoruz. Yüzeyden foton saçılımının yüzey topografisi ile arasındaki bağlantıyı çalıştık. Bu noktada birçok soru ile karşılaşıldı. Yüzeyden, tünelleme ekleminden foton saçılımına neden olan sebeplerin oldukça karmaşık bir yapısı olduğu görüldü. Her bir parametrenin foton saçılımı üzerindeki etkisinin çalışılması için her bir parametrenin çok iyi bir şekilde kontrol edilebiliyor olması gerekir. Ancak elimizdeki imkanlar buna pek müsait değil. Literatür taraması yaptığımızda görüyoruz ki, yüzey sisteminden foton saçılımını etkileyen birçok faktör var. Kullandığımız TTM iğnesinin sivriliği, malzemesi, açısı, yüzey sisteminin malzemesi, ortam nemi, sıcaklığı, kullanılan altın kaplama ince filmin kalınlığı ve birçok neden yüzeyden foton saçılımını doğrudan etkileyebilmektedir. Yüzeyden, tünelleme ekleminden foton saçılımına neden olan sebeplerin oldukça karmaşık bir yapısı olduğu görüldü. Her bir parametrenin foton saçılımı üzerindeki etkisinin çalışılması için her bir parametrenin çok iyi bir şekilde kontrol edilebiliyor olması gerekir. Ancak elimizdeki imkânlar buna pek müsait değil. Bu çalışma süresince alınan sonuçların fiziksel açıklamaları ile çalışmaya pek fırsat bulunamamıştır. Daha çok çıkan sonuçlar üzerinde tartışılabilecek sorular sorulmaya çalışılmıştır zira iki yıl için oldukça uzun ve zor bir projedir. Bu çalışma için çalışılan iki yıl oldukça verimli geçmiştir ve sıfırdan bu noktaya getirmek oldukça zaman alıcı olmuştur. Proje için birkaç sene daha çalışıldığında bu deney düzeneğinden oldukça verimli sonuçlar alınacağı kanaatindeyim. Proje için konulması gereken hedefler literatürde de belirtilen foton saçılımını etkileyen faktörlerin kontrol altına alınabilmesi olmalıdır. Literatür taraması yaptığımızda görüyoruz ki, yüzey sisteminden foton saçılımını etkileyen birçok faktör var. Kullandığımız TTM iğnesinin sivriliği, malzemesi, açısı, yüzey sisteminin malzemesi, ortam nemi, sıcaklığı, kullanılan altın kaplama ince filmin kalınlığı ve birçok neden yüzeyden foton saçılımını doğrudan etkileyebilmektedir. Tezimde ilk etapda TTM ile ilgili ve TTM kullanılarak yapılan spektroskopi ölçümleri ile ilgili teorik ve gerçeklenmiş sistemimiz hakkında bilgi vermeye çalışacağım. Daha sonrasında tünelleme ekleminden uygulanan potansiyele bağlı olarak foton çıkışının gözlemlenmesi ile ilgili teorik ve gerçeklenmiş sistemimiz hakkında bilgi vereceğim. Elde ettiğimiz sonuçlar, üzerinde tartışmalar ve ileride yapılabilecek önerilerimiz olacaktır. Genel itibariyle aldığımız sonuçlar yüzeyin topografik haritasını çıkartırken bir diğer yandan da foton saçılım haritasını çıkarmak olmuştur. Almış olduğumuz sonuçlar projenin hedefi doğrultusunda ilerlediğini göstermesi açısından önemlidir ancak bu sonuçlara benzer sonuçlar literatürde bulunmaktadır. Bizim ölçtüğümüz sonuçların literatür ile farkları incelenip literatüre farklı bir açıdan yaklaşılabilir.
-
ÖgeCms İleri Hadron Kalorimetresi İçin Dört Anotlu Fotoçoğaltıcı Simülasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 06.07.2012) Yücel, Mete ; Cankoçak,Kerem ; 435644 ; Fizik Mühendisliği ; Physics Engineering2013 yılında CMS deneyi bakım çalışmaları atına girecektir. Bu esnada İleri Hadron Kalorimetresindeki(HF) foto çoğaltıcı tüpler değiştirilecektir. Bu foto çoğaltıcı tüplerin simülasyonlarının yapılması için Shower Library methodu seçilmiştir. Shower Library metodu şu andaki CMSSW versiyonları ile çalışacak şekilde güncellenmiştir. Eski ve yeni Shower Library arasındaki farkların gösterilmesi amacıyla sonuçlar hazırlanmıştır. İlk etapta yapılan değişikliklerin, eski sonuçları tekrar edip edemediği test edilmek istenmiştir. Shower Library metodu geliştirildiğinde eski foto çoğaltıcılar için hazırlanan Shower Library sonuçları alınmış ve gene eski foto çoğaltıcılar için yeni CMSSW sürümü ve yeni Shower Library kodu kullanılarak elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Elde edilen sonuçlarda uyum görülmüş, daha düşük bir hata ile simülasyonun yapılabilmesi için daha fazla simülasyon verisine ihtiyaç duyulduğu gösterilmiştir. Daha sonra yeni foto çoğaltıcılar için sonuçlar çıkarılmış ve eski foto çoğaltıcılar ile farkları gösterilmiştir.
-
ÖgeCms Hadron Kalorimetresinde Hibrit Fotodiyot Detektörlere Gürültü Kütüphanesi Yaratılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 06.07.2012) Bahtiyar, Hüseyin ; Cankoçak, Kerem ; 435647 ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu çalışmada CMS dedektöründeki Hadron kalorimetresi içindeki HB ve HE nin içerisinde bulundan hibrit fotodiyotlar için, kütüphane yaratılmıştır. HPD gürültü kütüphanesi her HPD için gürültü bilgilerini tutan, kullanımı kolay bir pakettir. Aynı zamanda gürültü bilgilerini Monte Carlo veya proton-proton çarpışmasından oluşan veriler ile karıştırabilme özelliğine sahiptir. HPD gürültü kütüphane üreticisi ve okuyucusu yerel (sadece HCAL için) veya genel (CMS) verileri için CMS yazılımının son sürümüne başarı ile yükseltilmiştir. Kullanıcı olay karıştırıcısı yardımıyla HPD gürültüsünü herhangi bir sürece ekleyebilir, böylece kullanıcı nadir çarpışma olaylarında (Higgs bozonu araştırması gibi) HPD gürültüsünün etkisini gözlemleyebilir. Ayrıca bu çalışmada CMS yazılımının özel olarak tasarladığı simülasyon aracıyla 8 TeV kütle merkezi enerjide Monte Carlo verileri oluşturulmuştur. Oluşturulan Monte Carlo ile HPD gürültüsü karıştırılmıştır. Gürültü eklenmiş olaylar MET ve ak5CaloJet algoritmaları kullanılarak yeniden yapılandırılıp, HPD gürültü etkisi kayıp enine enerji için ve iki jet değişmez kütlesi için incelenmiştir.
-
ÖgeTimusta Alfabeta T Hücresi Farklılaşması İçin Bir Matematiksel Model(Fen Bilimleri Enstitüsü, 06.07.2012) Şimşek, Emrah ; Feyiz, Sondan Durukanoğlu ; 435927 ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringTimositler kemik iliğinde üretilirler ve farklı olgun T-hücreleri olmak üzere timusa göç ederler. Tamamen işlevsel bir αβ T-hücresi almacı ifade eden öncül hücreler CD4+-yardımcı ve CD8+-katil (sitotoksik) tek pozitif (TP) T-hücreleri olmak üzere gelişir/farklılaşırlar. Bir TP T-hücresi olmadan önce bir timosit, hücre yüzeyinde CD4 ve CD8 proteinlerinin ayrımsal ifade edilmeleri ile tanımlanan CD4-CD8--Çift Negatif, CD4+CD8+-Çift Pozitif ve CD4+CD8az-Ortanca ardışık gelişimsel aşamalarından geçer. Timus içi T-hücresi almacı (THA) ve IL7 sitokin sinyalleri, hücre içi sinyalleşmeler ve transkripsiyon faktörleri aracılığı ile CD4/CD8 kader seçiminin sürücüsüdür. İlk önce αβ T-hücresi literatürünü tarayarak bir timositin Ortanca aşamadan TP pozitif aşamasına farklılaşması sürecinin altında yatan 8 anahtar eleman ve bunların arasında tanımlanmış 13 etkileşimin bir düzenleyici ağ modelini inşa ettik. Sonra Ölçünlenmiş Nitel Dinamik Sistemler Metodunu kullanarak modelimizi dinamik bir matematiksel temsile dönüştürdük. Metodu kullanarak, içersindeki her bir adi diferansiyel denklemin (ADD) ağ içersindeki ayrı bir elemanın etkenlik düzeyinin zamana göre değişimini tanımladığı, sistemin dinamiğini deterministik olarak benzeştirme (simüle etme) imkanı veren bir ADD seti elde ettik. Nitel olarak modelimizin durağan durumları ile Ortanca, yardımcı ve katil hücrelerin etkenlik motifleri arasında iyi bir mutabakat elde ettik. Sonra farklı şiddet ve uzunluklardaki THA ve IL7 sinyallerinin kader seçimi üzerine olan etkilerini tahmin ettik. Dahası bazı iyi bilinen devre dışı bırakılma/aşırı ifade olunma deneylerini bilgisayar benzeştirimlerimizde test ettik ve bazı durumlar dışında deneylerle iyi bir uyum yakaladık.
-
ÖgeRadon Bozunum Ürünlerinin Daha İyi Bir Verim İle Detekte Edilebilmesi İçin Radon Deteksiyon Sistemin Elektrik Alan Geometrisinin Optimizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 06.07.2012) Barlas, Esra ; Özben, Cenap Ş. ; 435646 ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu çalışmanın ana konusu, İstanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Fizik Laboratuvarında, üretilen radon monitör sisteminin içerisinde yer alan alfa detektörünün olabilecek en iyi verimde çalışabilmesi için gerekli olan elektrik alan optimizasyonunu içermektedir. Detektörün ölçüm yapan kısmı olan silikon fotodiyotunun sistem içerisindeki lokasyonu da yapılan simülasyonlar aracılığıyla incelenmiştir. Bu incelemeler bir çok yazılım paketleri kullanarak yapılan simülasyonlar ile gerçekleştirilmiştir. Öte yandan ölçümleri etkileyecek sistematik etkiler olan nem, basınç, sıcaklık, toz parçacıklarının ölçümlerde yaptıkları değişiklikler de simülasyonlar yardımıyla incelenmiştir. Ayrıca radon ve radyum kaynaklarıyla alınan ölçümlerden elde edilen spektrumlar ile simülasyon sonuçları karşılaştırılmıştır. Detektörün elektrik alan geometrisi ve silikon fotodiyotun lokasyonu bu sonuçlara göre tayin edilmiştir.
-
ÖgeBeg Spin Camının Global Faz Diyagramları Ve Spinsiz Fermiyon Sistemleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 07.07.2008) Özçelik, Veli Ongun ; Berker, Nihat ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu tez sürecinde klasik ve kuantum sistemlerde meydana gelen faz geçişleri üzerinde durularak Blume-Emery-Griffiths ve Hubbard modelleri üzerinde uygulamalar yapılmıştır. Blume-Emery-Griffiths spin camı modelinin global faz diyagramları hesaplanarak bu gaz diyagramı üzerindeki faz sınırları incelenmiş; birince ve ikinci dereceden faz geçişlerini ayıran trikritik noktanın sıcaklığa olan ters bağlılığı gözlemlenmiştir. Ayrıca, paramanyetik ve ferromanyetik fazlar arasında kuvvetli etkileşimli ikinci dereceden bir faz geçişi gözlemlenmiştir. Hesaplanan faz diyagramları topolojisinde spin camı ve paramagnetik geri dönüşlere rastlanmıştır. Faz diyagramları ve geçişleri hesaplanırken, Hamiltonyende yer alan etkileşim katsayılarının renormalizasyon grubu dönüşümü altınad gittikleri sabit noktalardan ve sabit dağılımlardan faydalanılmıştır. Tezin ikinci kısmında, fermiyonik Hubbard sistemi üzerinde çalışılarak faz diyagramları ve yoğunluklar hesaplanmıştır. Yoğun, seyrek ve iki ara fazdan oluşan bu sistemde bütün faz geçişlerinin ikinci dereceden olduğu yapılan özdeğer üsteli hesaplamaları sonucunda görülmüştür.
-
ÖgeZonguldak Yöresi Kömür Madenlerinde Doğal Radyoaktivitenin Kalitatif Ve Kantitaif Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 07.12.2009) Emirhan, Mehmet Erhan ; Özben, Cenap Ş. ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu tez çalışmasında, kömür işçilerinin maruz kaldıkları doğal radyonüklid kaynaklı ışınımın olası etkilerinin minimize edilmesi için, işçilerin çalıştığı bölgelerden toplanan numunelerdeki doğal radyonüklid konsantrasyonları belirlenmiştir. Bu çalışmada yapı malzemesi olarak düşünülen ve Zonguldak ilinde bulunan üç farklı kömür işletmesinden toplanan taşkömürü numunelerinin doğal radyonüklid konsantrasyonları pasif gama spektroskopisi metodu ile belirlenmiştir. Bu değer kullanılarak radyum aktivite eşdeğeri, havada soğurulan doz hızı, yıllık ortalama doz eşdeğeri ve risk faktörleri hesaplanmıştır. Numunelerin, sağlığa zararlılık belirteçleri göz önüne alındığında iki bölgenin, 0.97 ve 1.63 değerleri ile radyolojik bakımdan risk değerlerinde veya yakın olduğu belirlenmiştir. Detektörün verim hesabı, tez çalışmaları esnasında geliştirilen bir metot ile yapılmıştır. Bu metotta standart kaynaklar kullanılarak elde edilen deneysel kalibrasyon verisi ve teorik model aynı anda kullanılmış ve 20 ile 1770 keV enerji aralığındaki geniş bir bölgede verim eğrisinin oluşturulması mümkün olmuştur. Nötron aktivasyon analizi tekniğinin numunelere uygulanmasıyla kömür numuneleri içindeki, (n,) reaksiyonlarına uygun (eser miktarda da olsa) elementlerin kalitatif ve kantitatif analizi yapılmıştır. İTÜ Enerji Enstitüsünde bulunan TRIGA-MARK II reaktörünün akısı tayin edilmiş ve doğruluğunun testi için, içeriği bilinen sertifikalı malzemeler ışınlanıp analiz edilerek bulunan değerler sertifika verileri ile karşılaştırılmıştır. Numunelerimizde 25 farklı elementin konsantrasyonu (gramdaki mikrogram olarak) tayin edilmiştir. Numunelerin toplandığı bölgelere radon detektörleri yerleştirilerek, sözkonusu yerlerdeki radon ölçümleri yapılmıştır.
-
ÖgeAdyabatik Olmayan Küresel Simetrik Kütleçekimsel Çökme Problemine Bir Bakış(Fen Bilimleri Enstitüsü, 09.03.2010) Baylan, Semiha ; Özdemir, Neşe ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringGenel görelilik teorisine göre uzay-zamandaki madde alanları enerji-momentum tensöründe sıçramalı süreksizliğe neden olur ve uzay-zamanı iç ve dış diye adlandırılan iki ayrık bölgeye ayırır. Birbirinden ayrık bu iki bölge Einstein alan denklemlerinin çözümleridir ve bir sınır yüzeyi üzerinde, burada zamansal bir hiperyüzey üzerinde, eşleşmek zorundadırlar. İç ve dış bölgelere ait eğrilikler arasındaki ilişki hiperyüzeyin uzay-zamana nasıl gömüldüğü ile ilgilidir. Bu tezde küresel simetrik radyasyon yayan ideal elektrik yüklü bir akışkanın kozmolojik sabit varlığında gravitasyonel çökme problemi incelenmiş, ve sınır yüzeyi üzerinde sağlanması gereken karşılaştırma koşulları verilmiştir. Elektrik yüklü iç uzay-zaman de Sitter-Vaidya ve dış uzay Reissner-Nordström de Sitter uzayı olarak seçilmişitir. Adyabatik olmayan çökme durumunun gerçekleşebilmesi için problemde tanımlanan fiziksel büyüklüklerin sağlamak zorunda olduğu bir bağıntı elde edilmiştir.
-
ÖgeUyuşumlu Olmayan Faz Uzayı Değişkenleri İle Kuantum Mekaniksel Sistemler(Fen Bilimleri Enstitüsü, 09.07.2008) Elbistan, Mahmut ; Dayı, Ömer Faruk ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu çalışmada Moyal parantezinin yarıklasik limiti alınarak spin dinamiği incelenmiştir. Ele alınan sistemi tanımlayan lagrange fonksiyoneli tekil olduğundan sistemin bağları ve seçilen ayar alanları ile koordinatlar bir deformasyon parametresi yardımıyla uyuşumsuz hale gelmiş ve sistemin dinamiğini belirleyen yarıklasik parantezler ile Hall etkisi ve iki farklı formulasyonuyla spin Hall etkisi tartışılmıştır. Yarıklasik limitte hesaplar yapıldığından hem klasik olayları hem de kuantum mekaniksel olayları incelemek mümkün olmuştur. Klasik sistemler göz önüne alındığında yarıklasik parantezler Poisson parantezlerine dönüşmüşlerdir. Spin, kuantum mekaniksel bir olgu olması sebebi ile yarıklasik limitte incelenebilmiş ve iki farklı formulasyonda da spin Hall iletkenliği bulunmuştur. Hall etkisi incelenirken deformasyon parametresinin uygun seçimi ile kuantum Hall iletkenliği bulunmuş böylelikle etkileşimsiz bir teoriden etkileşimli bir teoriye geçiş sağlanmıştır. Spin Hall etkisi incelenirken deformasyon parametresinin uygun seçimi ile literatürdeki farklı spin Hall iletkenlik sonuçlarına ulaşılmıştır. Hesaplanan sonuçlar literatürdekilerle uyum içerisinde olmakla beraber yeni öngörüler de sunabilmektedir.