FBE- Endüstri Ürünleri Tasarımı Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Çıkarma tarihi ile FBE- Endüstri Ürünleri Tasarımı Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeTasarımı Anlamada Ve Açıklamada Bütünsel Bir Model(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-06-17) Turan, Ahmet Zeki ; Bayazıt, Nigan ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu çalışma “tasarım” kavramıyla dile getirilen insan özelliğinin anlaşılmasını ve açıklanmasını amaçlar. Uyguladığı tümdengelimci bütünsel yöntem onu tasarım özelliğinin açığa çıktığı nokta olarak insan üzerine bir çalışmaya da dönüştürür. Toplumsal olarak kurulmuş görevleri ve rolleri bir yana insana öncelikle “bütün” kavramıyla işaret edilmektedir. İnsan tüm fiziksel ve psikolojik varlığıyla kesintisiz ve sürekli, dolayısıyla da açıklanamaz olarak işaret edilen bir yaşam bütünlüğünde toplanmakta, daha sonra da anlama ve açıklama yolunda aralanıp dağıtılarak ondaki organizasyonu, işleyişi ve sistemi işaret eden ilk kavramsal örgüye ve ağ desenine ulaşılmaya çalışılmaktadır. Böyle bir üst kuram denemesinin dayanacağı yöntemsel düzlem kaçınılmaz olarak felsefeye, özellikle fenomenolojiye aittir. Bütün kavramı ayrıca, tasarımcının tasarım sürecinde, tasarım araştırmacısının da araştırma sürecinde yapıp ederken yöneldiği, karşı karşıya kaldığı, konu edindiği, iletişime girdiği ve orada yerleşerek işleyişine katıldığı esas ve zorunlu varlığı anlatmak için kullanılmaktadır. Böylece bu çalışma, insanın gerçek dünya yaşamındaki güncel çelişki ve sorunlara da atıfla, ele aldığı konuyla ilgili kuramsal temelleri ele alışta, anlamada, değerlendirmede ve düşüncede bir yenilenmeyi amaçlamaktadır. Metnin ilerleyen bölümlerinde, dile gelmeyen ve biçimsel olarak bilinemeyen yaşam bütünlüğü bir anda dile indirgenecek ve onu bilinebilir ve anlaşılabilir kılan ilk kavramlara ve bu kavramlara hayat veren ilk devingen modele ulaşılmaya çalışılacaktır. Sonuç bölümünde, esas özelliklerinden biri tasarlamak olan bu bütün için birbirleriyle kurulan ve birbirlerine göre korunmuş durumları ve devinimleri olan ilk üç kavram ve bunları açığa çıkaran, üretken ağ deseni önerilecektir.
-
ÖgeEtkileşim Tasarımının Bilgi Ve İletişim Teknolojileri Gömülü Ürünlerin Tasarım Ve Geliştirilme Sürecindeki Rolü(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-01-11) Akoğlu, Canan ; Er, Alpay ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu tez temel olarak etkileşim tasarımının bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) gömülü ürünlerin tasarlanma ve geliştirilme sürecindeki rolünü tanımlamaktadır. Çalışma aynı süreçte etkileşim tasarımının endüstriyel tasarımla olan ilişkisini ortaya koyarken bu ilişkiyi ürün geliştirme sürecindeki roller açısından yeniden tarif etmektedir. Ayrıca etkileşim tasarımının geçirdiği dönüşümün açıklanması için bir kuramsal çerçeve ortaya koymaktadır. Bu çalışmayı gerçekleştirebilmek için farklı disiplinleri içeren kapsamlı bir literatür taramasıyla birlikte, bir dizi görüşmeler ve bir vaka çalışması yapılmıştır. Alan çalışmasının ilk aşamasını oluşturan görüşmeler ilgili alanda uluslararası düzeyde faaliyet gösteren ve öncü çalışmaları bulunan ABD’deki beş farklı tasarım danışmanlık firmasından kilit isimlerle yüz yüze gerçekleştirilmiştir. Vaka çalışmasında ilgili konuda temsil edici niteliklere sahip BİT gömülü bir ürüne dair literatür araştırması ve o ürünün tasarım ve geliştirilme sürecinde çalışan farklı uzmanlık alanlarından tasarımcılarla internet yoluyla derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Tezin belli başlı sonuçları şu şekilde özetlenmektedir: BİT gömülü ürün geliştirme faaliyetinde endüstriyel tasarım ve etkileşim tasarımının işbirliği içinde ve ortak çalışmalarının en yoğun olduğu aşamalar planlama ve konsept oluşturma gibi sürecin ilk aşamalarıdır. Etkileşim tasarımının süreç içinde tasarımın yanı sıra sürecin yönetimi üzerinde de söz sahibi olmaya başlamasının etkileşim tasarımı yönetimi konusunun yeni bir çalışma alanı olarak ortaya çıkmasına sebep olacağı öngörülmektedir. Etkileşim tasarımının BİT gömülü ürün geliştirme faaliyetinde planlama, konsept geliştirme ve sistem düzeyinde tasarım aşamalarında endüstriyel tasarıma oranla daha geniş bir faaliyet alanına sahip olacağı öngörülmektedir. Etkileşimin giderek maddi niteliğinin azalmasının hizmet tasarımının ön plana çıkmasına neden olacağı öngörülmektedir. Bu olası gelişme BİT gömülü ürün geliştirme faaliyetlerinde hizmet tasarımı konusunda yeni bir aktörün devreye gireceğini göstermektedir.
-
ÖgeFarklı Tasarım Görevlerinde Bilişsel Süreç Analizi: Tek Disiplinli Ekip Çalısması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-06-18) Enşici, Ayhan ; Bayazıt, Nigan ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsTezin amacı tasarım ekiplerinin farklı tasarım görevlerinde ortaya koydukları karar verme süreçlerine ait bilissel örüntülerin betimlenmesi ve karsılastırılmasıdır. Günümüzde tasarım görevleri çok kısa zaman dilimleri içinde çözülmesi gereken karmasık problemleri içermektedir. Bu nedenle, artık tasarım görevleri tek bir tasarımcı yerine birden fazla tasarımcının birlikte tasarlamasını gerektirmektedir. Tasarım ekipleri tasarım sürecinde ürün basarısında belirleyici olan sayısız karar almak zorundadırlar. Tasarım kararlarının nasıl olustuğu, hangi bilissel süreçler sonucunda ortaya çıktığının betimlenmesi kararların veriminin artırılabilmesi açısından önemlidir. Bu bağlamda bireysel tasarım eyleminden daha karmasık olan ekip tasarım süreçlerinin bilissel analizinin yapılması ve betimlenmesi önem kazanmaktadır. Arastırmada bireysel ve çevresel sartlara bağlı değiskenler sabitlenerek tasarım ekibinin üç farklı tasarım görevde yürüttükleri tasarım süreçleri analiz edilmistir. Ekiplerinin tasarım süreçlerinde ortaya koydukları problem çözme davranısları bağlamında karar verme bilissel edimleri irdelenmistir. Tasarım ekiplerinin uygulamalarından elde edilen arastırma sonuçlarının pratik uygulamalar için geçerliliği ve tekrar edilebilir olabilmesi için EBGA yaklasımı çerçevesinde deneysel arastırmalar yapılmıstır. Tasarım görevleri özelliklerinin ekiplerinin problem çözme davranıslarına ve bilissel karar süreçlerine olan etkisinin betimlenmesi amacıyla tasarım ekibinin değisen tasarım görevi, yenilikçi tasarım görevi ve özgün tasarım görevlerinde yürüttükleri tasarım süreçleri gözlemlenmistir. Tasarım görevleri, tasarım probleminin çözüm uzayının genisliği, tasarımcıların tasarım probleminin çözüm prensiplerinde önceden deneyim sahibi olma durumları, problem hakkında sahip oldukları kullanılabilir bilgi düzeyi ve ürünün benzerlerinin var olup olmadığı, dolayısıyla ne derece yeni ürün olduğu parametreleri göz önünde bulundurularak seçilmistir. Tasarım ekibi tüm görevlerde tasarım problemi çözümü için ürettikleri karar bilesenleri ve bilissel edimlerinin fazik periyot analizleri yapılarak karar süreçlerinin bilissel örüntüleri karsılastırılmıstır.
-
ÖgeTeknokent’lerde Yer Alan Firmalar Örnekleminde, Türkiye’de Tasarım Desteği İçeriğinin Belirlenmesine Yönelik Bir Model Önerisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-07-19) Çalgüner, Alper ; Er, Özlem ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial Products21. yüzyılda ülkelerin geleneksel ekonomilerini tasarım odaklı inovasyon ekonomisine dönüştürmedeki başarıları, büyük ölçüde ekonomik ve toplumsal hedefleri doğrultusundaki performanslarını belirlemektedir. Son yarım yüzyılda özellikle Bilim ve Teknoloji Geliştirme Politikaları kapsamında teknolojik yenilik odaklı Ar-Ge etkinliklerinin desteklendiği Türkiye’de, teknolojik yeniliğin yanısıra pazar ve kullanıcı ihtiyaçlarının tetiklediği tasarım, önemi yeterince kavranarak devlet tarafından doğrudan destek sağlanan bir etkinlik haline gelmemiştir. Bu tezde ilk olarak inovasyon sürecinin asli bir unsuru ve etkin bir rekabet aracı olarak tasarımın önemini kavramış olan İngiltere, Japonya, İsveç, Norveç, Hollanda, Avustralya, Güney Kore ve Tayvan örnekleri geliştirdikleri destek yapıları bakımından incelenmiştir. İkinci aşamada ise, özelleşmiş Tasarım Politikası geliştirmiş olan Yeni Zelanda, Letonya, Hindistan ve Finlandiya örneklerine yoğunlaşılarak; bu dört model ülkeye dair edinilen engel-gereksinim, amaç-odak ve çözüm-destek programı verileri ‘Tasarım Politikası’, ‘Tasarım Geliştirme Etkinliği’ ve ‘Bölgesel İnovasyon Sistemi’ne ait unsurların görsel olarak kavramsallaştırıldığı üç tablo üzerinde konumlandırılmıştır. Bu konumlandırma, amaç-odak ve çözüm-destek programı verilerinin engel-gereksinim verileri başlıkları altında gruplandırılması için yapılmıştır. Konu yazını araştırmasına dayanan gereksinim odaklı bu analiz sonrasında, Türkiye’de Teknokent’lerde yer alan firmalar özelinde, bu firmaları temsil gücüne sahip ODTÜ ve Hacettepe Teknokent’leri örnekleminde firmaların Endüstriyel Tasarım sürecindeki gereksinimlerinin saptanabilmesi için bir Alan Çalışması gerçekleştirilmiştir. Alan Çalışması sonucunda elde edilen veriler, çalışmanın ilk aşamasında ortaya konulan model ülke verileri ile karşılaştırmalı olarak analiz edilerek, örneklemde yer alan firmaların bu ülkelerde var olup Türkiye’de bulunmayan programlardan hangilerine gereksinim duyduğu belirlenmiştir. Bu analiz yoluyla ulaşılan bulgular, Alan Çalışması sonucunda elde edilen profesyonel gereksinim ve engel bulguları ile karşılaştırmalı olarak değerlendirildiğinde; Türkiye koşullarına özelleşmiş bir Ulusal Tasarım Politikası taslağının öncelikli olarak ‘fonlandırma’, ‘nitelikli bilgiye erişim’, ‘tasarım bilinci’ ve ‘tasarımın tanıtımı’ ile ‘merkezler ve destek kurumları’ konu başlıkları temel alınarak hazırlanması gerektiği görülmektedir. Bunun yanısıra ‘Tasarım ve İnovasyon Merkezleri’, ‘Ar-Ge fonlarını düzenleyici destek programları’ ve ‘Tasarım Bilgi Merkezi’ gibi incelenen model ülkelerde uygulanan destek programlarına, araştırmanın yapıldığı Teknokent’lerde etkinlik gösteren küçük ve orta ölçekli firmalar tarafından da gereksinim duyulduğu belirlenmiştir. Çalışma sonuçlarına göre Teknokent’lerde etkinlik gösteren firmalar öncelikli olarak proje yönetimi, tasarımcı temini, tasarım eğitimi ve tasarım araştırmaları gibi alanlarda destekleyici programlara gereksinim duymaktadırlar.
-
Öge1945’den Günümüze Türkiye’de Ambalaj Tasarımının Gelişme Dinamikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-12-23) Irmak, Orhan ; Er, Özlem ; 418638 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu tez, Türkiye’de 1945’den günümüze hızlı tüketim ürünleri alanındaki ambalaj tasarımı çalışmalarına ve ambalaj tasarımının gelişme dinamiklerine odaklanmıştır. Ambalaj tasarımının gelişimi ile firmaların ambalaj tasarımına kaynak ayırması ve tasarımı, bilinçli bir şekilde marka iletişiminin stratejik bir unsuru olarak kullanması kast edilmiştir. Tezin amacı ise, Türkiye’de ambalaj tasarımının artan önemini ve ambalaj tasarımının gelişimini tetikleyen dinamikleri ortaya koymaktır. Araştırma iki aşamada yapılmıştır. Birinci aşama, literatüre dayalı tarihsel bir analiz içermektedir. Keşif amaçlı bu analiz, 1945’den günümüze kadar geçen süre zarfında Türkiye’deki gelişmeleri incelemiş ve daha sonraki araştırma safhasında daha detayına inmek üzere nelerin ambalaj tasarımının gelişimini etkilemiş olabileceğini ortaya koymuştur. Sosyoekonomik değişimler, perakendecilik ve tasarım alanındaki gelişmeler ekseninde yapılan tarihsel analiz, 1945’den günümüze kadar geçen süreyi dört ayrı zaman dilimi içerisinde incelemiştir. Araştırmanın ikinci aşamasını ana araştırma yöntemi olan örnek olay çalışmaları oluşturmuştur. Hızlı tüketim ürünleri alanında ambalaj tasarımının en yaygın olarak kullanıldığı kişisel bakım, gıda ve alkollü içecek sektörlerine odaklanan örnek olay çalışmaları kapsamında, bu sektörlerin öncü firmaları Evyap, Ülker ve Tekel / Mey firmaları araştırılmıştır. Evyap firmasından Arko Men, Ülker firmasından Çokokrem ve Tekel / Mey firmasından Yeni Rakı markalarının analiz birimi olarak seçildiği örnek olay çalışmalarında, sektörel veriler ve firmaların tarihçeleri kadar bu markalar için son dönemde yapılan ambalaj yenileme çalışmaları detaylandırılmıştır. Çoklu delil kaynaklarına dayandırılan araştırmalarda, ana bilgi kaynağı olarak üst düzey firma temsilcileri ile yapılan görüşmeler kullanılmıştır. Araştırmanın her iki aşamasında elde edilen bulgular örüntü eşleme yöntemi ile değerlendirilmiş ve Türkiye’de ambalaj tasarımının gelişme dinamikleri elde edilmiştir. Türkiye’de 1945’den günümüze kadar geçen süreç, ambalaj tasarımının gelişimi açısından dört döneme ayrılmıştır. 1945-1960 dönemi, ambalajlı ürünlere geçişin yaşandığı ve henüz sanayileşmekte olan ülkede ambalaj tasarımının devlet kanalında Tekel gibi kurumlarda sürdürüldüğü görülmüştür. 1960-1980 dönemi talep piyasasına yönelik ambalaj çalışmalarını barındırmış, ithal ikamesi nedeniyle rekabet gerektirmeyen iç piyasa koşullarında, özel sektörün ambalaj tasarımından sadece bir gereklilik olarak faydalandığı anlaşılmıştır. 1980-1995 döneminde yabancı hızlı tüketim ürünlerinin iç pazara girişi ve perakendeciliğin yaygınlaşması ile rekabet koşulları oluşmuş, bu gelişmeler firmaların ambalaj tasarımından kalabalıklaşan market raflarında ürünlerini ayrıştırmak için kullanmasını sağlamıştır. Firma içi tasarım birimlerinin oluştuğu ve aynı zamanda reklam ajanslarının ambalaj tasarımı hizmeti sunduğu dönemde, firmaların ürün çeşitliliğini arttıran bir diğer unsur da ihracat odaklı sanayileşme olmuştur. Son olarak 1995-2010 dönemi, Gümrük Birliği anlaşması sonrasında iç piyasada etkisini arttıran çok uluslu firmaların yarattığı yoğun rekabet ortamı, yaygınlaşan ve toplumdaki tüketim şeklini değiştiren perakendecilik ve tüketicilerde artan bilinç düzeyi ambalaj tasarımı çalışmalarının hem firmalarda hem de bu tasarım hizmetini sunan ofislerde stratejik bir araç olarak ele alınmasını gerektirmiştir.
-
ÖgeEndüstriyel Ve Kültürel Mirasa Dayalı Kentsel Markalaşmada Tasarımın Rolü: Türkiye’deki Uygulamalara Yönelik Bir Analiz(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-01-16) Hocaoğlu, Dilek ; Er, Alpay ; 421099 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu çalışmada, başta İngiltere olmak üzere Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde yaşanan endüstrisizleşme sonucunda şehirlerde meydana gelen yeni ekonomik düzen ve sonrasında gözlenen kentsel markalaşma çalışmaları öncelikli olarak irdelenmiştir. Kentlerin yükselişinde önemli rol oynayan kentsel markalaşma çalışmalarında ele alınan endüstriyel ve kültürel miras incelenerek, bu konuda yürütülen çalışmalarda tasarımın rolü araştırılmıştır. Endüstriyel ve kültürel mirasa dayalı kentsel markalaşma çalışmaları özellikle yurtdışından örneklerle açıklanmış, Türkiye’de markalaşma çalışmaları yürüten ve bu çalışmalarda kültürel miraslarını kullanan İznik, Beypazarı ve Seferihisar incelenerek tasarımın bu kapsamdaki rolü üzerinde bir değerlendirme yapılmıştır. Bu şehirlere dair alan çalışmaları literatür incelemesi, gözlem, görüşme ve doküman analizleri yapılarak gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak, örnekler incelendiğinde tasarım faaliyetlerinin daha çok belediyelerin insiyatifiyle gerçekleştirilmekte olduğu ve bu konuda tasarımcılardan ya da tasarım firmalarından herhangi bir danışmanlık alınmadığı görülmüştür. Konuyla ilgili üniversitelerin tasarım bölümleriyle işbirliği çalışmaları yapılsa da henüz bu konuda uygulamaya geçen projelerin olmaması Türkiye’deki kentsel markalaşma sürecinde tasarımın profesyonel anlamda rol üstlenemediğini göstermektedir. Bu eksikliğin altında yatan sebep ise yerel yöneticiler tarafından tasarımın politika olarak yönetilememesidir.
-
ÖgeÜrün Tasarımında Anlamlandırma: Oyunsu Ürünler Üzerine Kavramsal Bir Çerçeve(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-05-23) Yalçın, Fatma Pınar ; Bayazıt, Nigan ; 415882 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsGünümüz Postmodern tüketim kültüründe ürün tasarımı, belli bir kavramı ele alıp anlamdırma düzeyinde; eş zamanlı olarak hem söz konusu kavramdan yabancılaşmayı hem de bu kavramın izlerinin ürünlerin bünyelerinde barınmasını sağlayarak, bireyin (tüketici/ kullanıcı) ürünle olan etkileşiminde onu anlam üretimine ve yaratıcılığa nasıl teşvik etmektedir? Çalışmanın kökeninde yatan soru budur. Çalışmada ‘oyunsu’ olarak adlandırılan ürünler salt oyun oynama ve oynatma kaygısından bir noktada kopmuş / kopartılmış olup biçimsel ve işlevsel özellikleri ile bünyelerinde oyun kavramınının dönüşüme uğratıldığı ürünlerdir. Çalışmada oyunsu olarak tanımlanan ürünler ile ilgili kavramsal analizler yapılırken göstergebilimsel ve anlambilimsel söylemlerden yararlanılmış, söz konusu ürünlerin bu söylemlerin de doğrultusunda nasıl anlamlandırıldıkları ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışmada kavramsal analizlerinin yapılacağı örneklem kümelerini oluşturmak adına başta Alessi, Pylones ve Koziol firmaları olmak üzere ürün gamlarında ağırlıklı olarak ‘oyunsu’ olarak atfedilen ürünlerin yer aldığı firmaların günlük kullanım nesnesi ürünlerine yer verilmiştir. Çalışmanın özelinde Pylones firmasının Türkiye’deki temsilcisi Pylones firmasının yerel mağazası olan Karınca’da yapılan gözlem, görsel kayıt ve karşılıklı görüşmelerden oluşan bir saha çalışmasına da yer verilmiştir.
-
ÖgeHelikopter Göstergelerinin Konumlandırılmasına Yönelik Bir Araştırma Metdu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-05-23) Alppay, Ekrem Cem ; Bayazıt, Nigan ; 413599 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial Productsİnsanlar ve makineler arasında bilgi ve güç alışverişi yapılmasını sağlayan imgesel düzlemler olarak tanımlanan arayüzler, insan makine sistemlerinin temel bileşenlerinden birisini meydana getirmektedir. Kullanıcı arayüzleri birçok farklı ürün ve sistem tipinde farklı biçim ve yapılara sahip olabilmektedir. Gerek kişisel tüketim ürünlerinde, gerek profesyonel ürün ve sistemlerde arayüzler ürün ve sistemin amacı, bağlamı ve yapısına göre önemli farklılıklar göstermektedir. Ulaşım araçlarının gösterge panelleri de kullanıcı arayüz tiplerinden bir tanesidir. Motosiklet, otomobil, ticari vasıta, lokomotif, gemi ve hava taşıtlarında bulunan kontrol ve gösterge panelleri o araçların sürücüleri için sistem ile iletişim kurdukları temel bileşendir. Sivil amaçlar için kullanımı giderek artan helikopterler bu sistemlere önemli bir örnektir. Araçların verimli, konforlu ve güvenli bir şekilde kullanılabilmesi bu gösterge panellerinin tasarımlarının doğru olarak yapılmasına bağlıdır. Bu çalışmada çok amaçlı ticari helikopterlerin gösterge panelleri, bir başka ifadeyle ana kullanıcı-pilot arayüzleri ele alınmıştır. Çalışmada sivil helikopterlerin gösterge panellerinin, mevcut tasarım yaklaşımları incelenerek analiz edilmiş kullanıcı odaklı bir yaklaşımla tasarlanmasına yönelik olarak yeni bir araştırma metodu önerisi geliştirilmiştir. Helikopterlerin kullanımına dair genel insan faktörleri verileri, özellikle gösterge panelleri bağlamında, çalışma ve araştırmanın odak noktasını oluşturmuştur. Burada yapılan çalışma temel olarak kullanıcı görüşlerine dayanan verilerin iki farklı araştırma metodu kullanılarak toplanması ve bu verilerin analiz edilerek optimum bir gösterge panelinin tasarlanması için bir yaklaşım ortaya konmasıdır. Çalışmanın sonucunda bir optimum panel tasarımı da bu metot yardımıyla tasarlanmıştır. Bu bakımdan bu çalışma kullanıcı görüş ve tercihlerine dayanan bir arayüz optimizasyonu olarak da nitelendirilebilir. Araştırmanın ilk aşamasını 15 helikopter pilotu ile yapılan bir anket çalışmasından meydana getirmiştir. Burada kullanıcılardan öncelikle McCormick ve Sanders (1993)’ın tanımladığı temel arayüz düzenleme ilkeleri olan önem derecesi, kullanım sıklığı, işlevsel gruplama ve kullanım sırası hakkında sayısal değerlendirmeler yapmaları istenmiş; ayrıca helikopter gösterge panelleri hakkında kişisel deneyim ve görüşleri de alınmıştır. Yapılan anket çalışmasında bu tip bir sistemin arayüzünde kullanım sırası ilkesinin geçerli bir kavram olmadığı görülmüştür. Önem derecesi ve kullanım sıklığı değerlerinin tüm pilotlar temelinde aritmetik ortalaması hesaplanmış, işlevsel gruplama matrisleri oluşturularak pilotların gösterge grubu tercihleri ortaya konmuştur. Ayrıca önem derecesi kullanım sıklığı kavramlarına ağırlık vererek “bütünleşik değer” başlığı altında üçüncü bir veri grubu elde edilmiştir. Anket çalışmasında elde edilen verilerin tasarıma dönüştürülmesi bu aşamanın ikinci adımını meydana getirmektedir. Önem derecesi, kullanım sıklığı ve bütünleşik değer verileri kullanılarak birer adet işlevsel gruplama ilkesini esas alan üç farklı gösterge paneli tasarlanmıştır. Tasarımların yapılması için ayrıca göstergelerin sayısal değerlerini temel alan bir yerleşim sistematiği de geliştirilmiştir. Bu yerleşim sistematiği ayrıca çalışmanın optimum tasarım geliştirime aşamasında da kullanılmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında ise kullanıcı merkezli tasarım yaklaşımı kullanılarak; kâğıt prototipleme metodu ile pilotlarla deneysel çalışma yapılmıştır. Pilotlara 1/1 ölçekli bir gösterge paneli verilerek, belirli bir süre tanınarak, üzerine göstergeleri kendi tercihlerine göre yerleştirmeleri istenmiştir. Bu çalışmanın video kaydı yapılırken çalışmanın bitiminde her pilotun yapmış olduğu düzenlemenin fotoğrafı çekilmiştir. Daha sonra her pilotun yapmış olduğu deneysel çalışma analiz edilmiş, çalışma süresinde her pilotun tercihlerini belirten kritik ve önemli ifadeler incelenmiştir. Analiz aşamasından önce gösterge paneli, kullanıcı ilişkisi bağlamında alt bölgelerine ayrılmış ve böylece göstergelerin belli bir mantık dahilinde yerleştirilebilmesi konusuna bir alt yapı oluşturulmuştur. Deneysel çalışmaların analizi aşaması ise üç ayrı adımda gerçekleşmiştir. İlk adımda yapılan çalışma genel olarak analiz edilmiş, göstergelerin yerleşimleri maddeler halinde incelenmiş ve pilotların çalışma boyunca kullandıkları önemli ifadeler analiz edilmiştir. İkinci aşamada bir çizelgede panelin her bölgesinde yer alan anket değerleri incelenmiş ve gösterge panelinin çiziminde her bir göstergenin kendi anket değerleri yazılmıştır. Burada amaç önem derecesi, kullanım sıklığı ve bütünleşik değer kavramlarının gösterge paneli üzerindeki yerleşim dağılımlarında anlamlı bazı ilişkiler aramaktır. Üçüncü ve son aşamada ise her pilotun gösterge paneli sayısallaştırılmış; her pilotun değerleri ortalama anket verileri ile karşılaştırılmıştır. Yapılan karşılaştırmalarda, genel olarak tüm göstergeler ele alındığında; göstergelerin %44’ünün yerleşim tercihlerinde önem derecesi ilkesi, % 37’sinde kullanım sıklığı ilkesi ve %19’unda ise “bütünleşik değer” kavramı öne çıkmaktadır. Diğer taraftan araştırmada elde edilen gösterge grupları temelinde ise; birinci gösterge grubunda önem derecesi, ikinci gösterge grubunda kullanım sıklığı derecesi üçüncü gösterge grubunda ise yine kullanım sıklığı derecesi öne çıkmaktadır. Çalışmanın son aşamasını ise anket ve deneysel çalışma bulgularının bir araya getirilerek optimum bir gösterge panelinin tasarlanmasına yönelik bir metot ortaya konması oluşturmuştur. Deneysel çalışma her pilotun kendi düşünce ve tercihini doğrudan olarak yansıtan bir araştırma metodudur. Bu bakımdan deneysel çalışmaya ait bulgular araştırmacı için, çalışmanın bu aşamasında temel hareket noktası olmuştur. Geliştirilen optimum gösterge paneli tasarımı yaklaşımı temel olarak göstergelerin ortalama konumsal değerleri dikkate alınarak panele yerleştirilmelerine; daha sonra bu yerleşimin anket verileri, kullanıcı görüşleri dikkate alınarak iyileştirilmesine dayanmaktadır. Çalışma sürecinde bazı göstergelerin arasında bir komşuluk ilişkisi bulunması gerektiği bazı pilotlar tarafından ifade edilmiştir. Bu tür sağ/sol ya da alt/üst şeklindeki ilişkiler ayrıca deneysel çalışma bulgularında analiz edilerek optimum panel tasarımına da uygulanmıştır. Bu bakımdan arayüz tasarımına yönelik araştırmalarda kullanıcılara “ayrılmazlık ilişkisi” başlığı altında bir bağıntı sorulması araştırmacı tarafından önerilmektedir. Deneysel ve anket çalışmalarının analizleri sonucunda; kullanıcıların tercih ettikleri gösterge panellerinde önem derecesi ve kullanım sıklığı gibi kavramların ilk aşamada belirleyici bir özelliğe sahip olmadığı görülmüştür. Bu bakımdan ele alınan ürün ya da sistemin kullanım özelliklerine bağlı olarak bu iki ilkenin bir araya gelmesinden ya da tamamen gözleme bağlı olarak yeni bir değerlendirme ilkesinin ortaya konması gerekebilir. Diğer taraftan göstergelerin işlevlerine göre gruplanmalarının kullanıcıların öncelikli tercihi olduğu görülmüştür. Ayrıca bir arayüzün düzenlenmesi bir kullanılabilirlik ve insan faktörleri alanı problemi olduğu kadar aynı zamanda bir tasarım problemidir. Bu bakımdan burada arayüz olarak kullanılacak alanın genel geometrik yapısı da önem taşımaktadır. Bundan dolayı aynı elemanların kullanılacağı farklı bir geometrik yapıya sahip bir arayüzün düzeni diğerlerine göre farklılıklar gösterebilecektir.
-
Öge19. Yüzyıl Osmanlı Saray Mobilyaları: Batılılaşma Etkisi Ve Biçimsel Açıdan Yemek Kültüründeki Değişim Süreci(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-06-05) Arıburun, L. N. Ece ; Bayazıt, Nigan ; 431187 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu çalışmada, Batı dünyasında endüstrileşme çağı olarak anılan 18 ve 19.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan sosyokültürel değişimler incelenecektir. Osmanlı İmparatorluğu özellikle 19.yüzyılda Tanzimat Fermanı’nın (Gülhane Hattı Hümayunu) ilanı ile birlikte önce askeri düzende ve devlet idaresinde, sonra sosyal ve toplumsal konularda çeşitli yenileştirme hareketlerine girişmiştir. Bu hareketlerin başında devletin yönetim merkezi olan yeni Sarayların inşası ve burada uyulan yeni diplomatik protokol kuralları gelmektedir. Saray özelinde başlayan bu değişim zamanla halka yayılarak Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyokültürel bağlamda biçimsel dönüşümünün göstergesi olarak ele alınabilir. Konuyu biçimsel ve teorik düzlemde en iyi takip edebileceğimiz örnekler arasında olan yemek mobilyaları ise çalışmanın esas araştırma problemini oluşturmaktadır. Batılılaşma etkisi ile birlikte Osmanlı’nın dış ve iç politikaları da değişmeye başlamış, özellikle dış devletlerle olan protokoller gereği Saray bünyesinde verilen yemek davetlerinde Batılı yemek düzenine ait mobilyalar kullanılmaya başlanmıştır. Bunun sonucunda yüzyıllardır alışılagelmiş yer sofrası, sini gibi ürünlerin yerini masa ve sandalyeye bıraktığı gözlemlenmektedir. Çalışmada yemek yeme eyleminin Osmanlı’da nasıl, niçin ve ne zaman biçimsel değişime uğradığını; özellikle yabancı ülkelerin hükümdarlarına verilen ziyafet törenlerinden örneklemelerle açıklanması amaçlanmaktadır.
-
ÖgeTasarıma Evrimsel Bir Bakış: Türkiye’ye Özgü Sigara Paketlerinin Üzerinden Tasarımda Değişimin Tasviri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-07-06) Kocabıyık, Elif ; Bayazıt, Nigan ; 435850 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu tezde 20. yüzyılın başından günümüze kadarki tarihi kapsayan ve 1161 adet Türkiye’ye özgü sigara paketini içeren bir koleksiyon üzerinden, ‘zaman içinde objelerin tasarımı nasıl ve neden değişir’ sorusu incelenmektedir. Bu soru ile tasarım objelerinin görünüşlerinin uzun zaman içindeki değişimine anlamsal bir katkı sağlanması hedeflenmiştir. Tezin kavramsal çerçevesi şu şekilde kurulmuştur: i) Evrimsel düşünce ve bilimde biyoloji anlayışı, ii) Darvinci evrim teorisi ve memler, iii) Tasarım objeleri üzerine çalışma: Türk sigaraları ve sigara paketleri. Evrimsel düşünce ve bilimde biyoloji anlayışı, biyolojik dünyayı karmaşık bir sistem olarak algılar ve bu sistemin özelliklerini tanımlar. Dünyaca kabul gören Darvinci evrim teorisi, canlıların evrimsel mekanizmasını açıklar. Memler, kültürel evrimde kopyalanan fikir örüntülerini tanımlar. Biyolojik dünya ile insan yapımı dünya birbirine benzer. Evrimsel bakış açısı; tasarımcı, tasarım bağlamı ve zaman etkilerini bir araya getirerek sigara paketlerinin tasarımlarındaki değişime geniş ölçekli açıklamalar getirir. Sigara paketleri, tasarımcı fikirlerinin ve çevresindeki diğer fikirler ile olan etkileşiminin biçimsel uzantısıdır ve memler olarak incelenebilir. Memler Darvinci evrim teorisinin gereklerini yerine getiren fikir örüntüleridir. Farklı tipteki memler, Türk sigara paketlerinin bu karmaşık sistemini sadeleştirmeye yardımcı olur. Bu tezde açıklayıcı, betimleyici ve keşfedici araştırma amaçları ile niteleyici ve niceleyici yöntemler içeren ‘biyolojik’ bir örnek alan çalışması ele alınmıştır. Sigara paketleri çalışmalarından elde edilen ve değerlendirilen veriler, yapılan literatür çalışması ile karşılaştırıldığında olumlu sonuçlar vermiştir. Bu metodolojik çerçeve ile gerçekleştirilen çalışmalar, ‘Türk sigara paketi tasarımlarının zaman içinde değişimi’ olgusunun anlaşılmasına ve tasarım evrimi ile tasarım tarihi temel bilgilerine katkı sağlamıştır.
-
ÖgeKullanım Pratikleri Bağlamında Ürün-kullanıcı Etkileşimi: Türkiye’de Otomobil Dönüştürme Eylemleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-09) Ülkebaş, Selen Devrim ; Bayazıt, Nigan ; 443701 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu araştırmada Türkiye’de kullanım pratikleri içerisinde otomobilin kullanıcısı tarafından tekrardan tasarlanma sürecinde, anlam ve biçim yeniden üretiminin yapısının anlaşılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda “otomobil modifiyesi” olarak adlandırılan otomobil dönüştürme eylemleri incelenmiştir. Araştırmada on beş dönüştürülmüş otomobil kullanıcısı ile yüz yüze derinlemesine nitel görüşmeler gerçekleştirilmiş, bu görüşmelerden elde edilen veriler Gömülü Kuram yöntemi ile çözümlenerek katılımcıların deneyimleri anlaşılmaya çalışılmıştır. Araştırmanın sonunda elde edilen bulgulara göre katılımcılar, gerek otomobilin dış görünümünde/gövdesinde gerçekleştirilen görünüm odaklı dönüştürme tercihlerinde, gerekse otomobilin performansını arttırmayı amaçlayan dönüştürme tercihlerinde otomobillerini kullanım değeri üzerinden performans, spor otomobillerin özelliklerini kazandırmayı amaçlamaktadırlar. Ancak, katılımcıların çoğunun otomobillerini bu düzenlemelerin amaçladığı doğrultuda, performans otomobili olarak kullanmamaları, dahası modifiye etkinliklerine katılmak gibi özel durumlar dışında otomobillerini trafikte nadiren kullanmaları dikkat çekici bir sonuç olarak ortaya çıkmıştır. Katılımcılar, gerçekleştirdikleri bu dönüştürmeler ile yeni biçimler yaratırken aslında kimliklerine yönelik çevrelerine aktarmaya çalıştıkları biricik olma, farklı olma, dikkat çekme ve görünür olma isteklerine maddi bir biçim kazandırarak otomobilleri üzerinden kimliklerini inşaa etmektedirler. Araştırmanın sonunda elde edilen bulgular alan-yazındaki çalışmalarla karşılaştırıldığında kullanım değerinden çok işaret değeri üzerinden tüketilen dönüştürülmüş otomobillerin kimliğin ve sosyal ilişkilerin işaretlerle, tüketim ve tüketim nesneleri ile ilişkili inşa edildiği günümüzde, kullanıcıları için bir ulaşım aracının ötesinde sosyal ve psikolojik dünyalarına hizmet eden bir araç haline geldiği görülmüştür.
-
ÖgeÇevrimiçi Yansımalı Etkileşimler: Endüstriyel Tasarım Stüdyo Dersinde İletişimi Desteklemek İçin Sosyal Ağ Sitelerinin Kullanımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-05-14) Hough, Simge ; Öğüt, Şebnem Timur ; 464682 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsÖğrencilerin verilen projeler üzerine çalıştıkları tasarım stüdyosu dersinde, öğrenciler ve hocalar sosyal etkileşim ve ileşitim süreçlerine girerler. Bu sosyal ortam tasarım eğitiminde temeldir. Etkileşim ve iletişim süreçlerinin başında hocaların ögrencileri projeleri hakkında yönlendirdikleri “stüdyo eleştirileri” gelir. Hocalar projeler ile “eylem içinde yansıma” üzerinden diyaloğa girerler. Öğrenciler bu diyaloğu izleyerek kendileri de yansımalı bir süreç izlerler. Öğrenciler projeleri, hocalar, diğer öğrenciler ve projeler ile yansımalı etkileşimler içinde bulunurlar. Etkileşim ve iletişim süreçlerinde eksikler ve engeller saptanmıştır. Öğrenciler, notlar için rekabette bulunduklarından, fikirlerini paylaşmaktan kaçınırlar. Bazı öğrencilerle projelerini paylaşıp diğerleriyle paylaşmayabilirler. Hocaların, çoğunlukla, stüdyo eğitimi pedagojik altyapıları yoktur. Hocalar stüdyo eleştirileri üzerinden eğitim verdiklerinden, yansımalarını kendi ve diğer hocaların eleştirileri üzerine yapmalıdırlar. Öğrencilerin öğrenmeleri ve hocaların öğrencilerin öğrenmelerini değerlendirmeleri, öğrencilerin tasarladıkları son ürüne değil, tasarlama süreçlerine bağlıdır. Öğrencilerin proje süreçlerini hocalar ve öğrencilerin takip etmelerinde engeller olabilir. Stüdyodaki sosyal ortamı destekleyecek çevrimiçi bir platform için sosyal ağ sitelerinin örnek alınması önerilmektedir. Stüdyonun gereklilikleri ve sosyal ağ siteleri arasında benzerlikler bulunmaktadır. Önerinin test edilmesi için, stüdyoki yansımalı etkileşim ve iletişimi destekleyecek bir sosyal ağ sitesinin, hocalar ve öğrenciler tarafından kullanılması tasarlanmıştır. Eylem araştırması yöntemi ile, üç döngülü bir uygulama oluşturulmuştur. Bu makale, ilk döngüyü anlatmaktadır.
-
ÖgeTasarım Sürecinde Somut, Soyut Ve Duygusal İçerikli Çeşitli Kavramların Ürün Biçimine Dönüştürülmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-05-24) Başar, Deniz Leblebici ; Bayazıt, Nigan ; 10000939 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu tez, çeşitli duygusal içeriklere sahip (soyut, somut ve duygusal) kavramların ürün biçiminde somut hale dönüştürülmesine odaklanan bir bilişsel tasarım çalışmasını temsil eder. Tasarım sürecinin ilk aşamalarındaki yeni ürün geliştirme ve form oluşturma aşamalarındaki zihinsel aktivitelerdeki farklılıkları ortaya koymayı ve tanımlamayı hedefler. Araştırmada nitel ve nicel araştırma metodlarının bir arada kullanıldığı bir yaklaşım benimsenmiş, veri analizinde ise birincil yöntem olarak retrospektif protokol analizi kullanılmıştır. 12 profesyonel tasarımcının, doğal çalışma ortamlarında, soyut, somut ve duygusal kavramları ürün biçimine dönüştürme süreçleri analiz edilmiş, karşılaştırılmış ve betimlenmiştir. Veri seti, üç farklı kavram tipi genelindeki teorik ve işleyişten kaynaklanan farklılıkları belirten güncel bilişsel yayınlar ışığında analiz edilmiştir. Bulgular, soyut kavramları biçime dönüştürürken tasarımcıların kullandığı zihinsel süreçlerin anlaşılması ve tanımlanmasına ilişkin önemli bilgiler verir. Biliş bilimi ve tasarım modellerine atıfta bulunularak sonuçlar tartışılmıştır. Bir kavramın somutluğu veya duygusal içerikli olması, sözel alanda işlenme şekli ile tasarımcıların kavramsal çıkışlı biçim oluşturma süreçleri ile doğrudan benzerlikler göstermektedir. Bulgular istatiksel olarak anlamlıdır. Bulgular ışığında, tasarımcıların öncelikle, kavramların zihinsel görüntülerinin elde etmeye yönelik çağrışımlar yaparak, bir sözcüksel imajı olası resimsel imaja dönüştürdüğü ve daha sonra zihinlerinde betimlenen görsel imaja dayanarak eskizler yapmaya ya da o görsel imajı tanımlamaya başladığı sonucuna varılabilir.
-
ÖgeSürdürülebilirlik Kavramının Firma Stratejisi Açısından Ambalaj Tasarımına Etkilerinin İrdelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-06-06) Vatan Özgen, Ceyda ; Bayazıt, Nigan ; 10000761 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsSürdürülebilirlik kavramı sürdürülebilir gelişimi ya da sürdürülebilir yaşamı ifade etmektedir. Birleşmiş Milletler 1987 Bruntlant Raporu’nda sürdürülebilirlik kavramı geniş bir şekilde yer almıştır. Bruntlant Raporunda “Sürdürülebilir Gelişim: günümüz ihtiyaçlarının gelecek nesillerin ihtiyaçlarının buluşmasını tehlikeye atmaksızın buluşması” olarak tanımlanmıştır. Daha sonra Birleşmiş milletler tarafından düzenlenen çevre ve gelişme konferansında (UNCED, The Earth Summit) çevre ile ilgili önemli kararlar alınmasının ardından sürdürülebilir tüketim ve kalkınma kavramları giderek önem kazanmaya başlamıştır. Gelecekte sürdürülebilirlik kavramı daha da önem kazanacaktır. Bugünkü nüfus artış hızı incelendiğinde, dünya nüfusunun 50 yıl içinde 6 milyardan 12 milyara çıkacağı öngörülmektedir. Üretimde ve tüketimde dünya çapında bir sürdürülebilir seviyeye ulaşılırsa, kişi başına düşen çevresel yük beş katına çıkacak, toplam çevresel yükün yarıya indirilmesi için şimdikinden yirmi kat daha çevresel olarak sürdürülebilir bir gelişme gösterilmesi gerekecektir. Sürdürülebilir bir çevre anlayışı içerisinde, kaynakların korunduğu, ekonomik açıdan faydaları olan geri kazanımı, ürün servis sistemlerini ve çevreci üretim yöntemlerini vb. içeren sürdürülebilir ürün tasarımı modeli geliştirilmesi gereklidir. Sürdürülebilirlik kavramı sadece politik ve ekonomik yönüyle değil, firma yönetim kararları ve stratejileri, tasarımcı yaklaşımları ve çevresel etkileri içeren, enerji kullanımı, malzeme tüketimi ve işçilik maaliyetleri açısından ele alınarak, bugünkü tercih ve eğilimlere, malzeme seçimine ve ürün yaşam döngüsüne olan etkileri göz önüne alınmalıdır. Bu çalışma kapsamında ‘Sürdürülebilirlik Kavramının’ firma yönetim kararlarına etkisi ve bu kararların sürdürülebilir ürün tasarımına etkisi üzerinde durulacaktır. “Üreticilerin sürdürülebilir ürün tasarımı sürecinde karar verme aşamalarında gözönünde bulundurmaları gereken önemli noktaları ortaya çıkarmak ve bunların kullanımını sağlamak” ve “ürün tasarımı için sürdürülebilir; global enerji sarfiyatı, işçilik maaliyetleri, malzeme tüketimi, ürün servis sistemleri ve geri dönüşüm faaliyetlerini değerlendirmeye yarayan bir model geliştirmek” çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Ambalaj sektörü çalışma sahası olarak seçilmiştir. Ambalaj sektörü çerçevesinde yürütülen örnek olay çalışması ile ambalaj ürünlerinde sürdürülebilir tasarım kriterlerinin firma organizasyonel yapısı üzerinde etkilerinin saptanması sağlanmıştır. Seçilen değerlendirme birimlerinin incelenmesinde yaşam döngüsü analizi aşamalarında “enerji ve malzeme”nin sürdürülebilirliği araştırılmıştır.
-
ÖgeEndüstriyel Tasarımda Paradigma Kaymaları: Bruno Latour A Özel Bir İlgiyle(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-07-12) Çelikel, Sıdıka Benan ; Aydınlı, Semra ; 10006884 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial Products“Endüstriyel Tasarımda Paradigma Kaymaları: Bruno Latour’a Özel Bir İlgiyle” başlığını taşıyan bu tez çalışmasında, endüstriyel tasarım disiplininin varlık koşullarının irdelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, ilkin disiplinin ne türden ön-kabullerin üzerinde temellendiği ortaya konulmaya çalışılmış, hemen ardından ise bu ön-kabuller sorguya açılarak tasarım kavrayışımıza ilişkin yeni bir bakış açısının olanaklılığı ‘paradigma’ ve ‘paradigma kayması’ kavramları üzerinden tartışmaya açılmıştır. Endüstriyel tasarım disiplininden özgün bir tarzda bahsedebilmenin yolunun, kendi uzmanlık alanımız dışındaki alanlarla girişeceğimiz düşünsel etkileşimlerden geçtiği yönündeki inanç, amaçlanan yeni bakış açısının olanaklılığının, genelde bilim felsefesi, özelde ise Bruno Latour düşüncesi dolayımında aranmasına neden olmuştur. Çalışmada, endüstriyel tasarım disiplinine ilişkin eski paradigmanın tespiti, aşılma girişimleri ve yeni paradigma önerileri ele alınır. Fransız antropolog, sosyolog, bilim ve teknoloji felsefecisi Bruno Latour’a, tez çalışmasının başlığında da ifade edildiği gibi, ‘özel bir ilgi’ gösterir. Modern epistemolojik özne/nesne ayrımını, ikisi arasında herhangi bir fark gözetmeksizin ‘aktör’ olarak nitelendiren Aktör-Network Teorisi (ANT), endüstriyel tasarım alanına ilişkin yerleşik kavrayışımızda radikal bir dönüşüm gerçekleştirmemize olanak sağlayan özgün bir girişim olarak değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, endüstriyel tasarım disiplinine, bu güne dek yapılan çalışmalarda söz konusu olduğu gibi ‘epistemolojik’ değil, ‘ontolojik’ olarak yaklaşmaya amaçlayan bu çalışmada, endüstriyel tasarım alanına ilişkin modernist olmayan bir bakış açısının olanaklılığı tartışılmıştır.
-
ÖgeTürk Ayakkabı Firmalarının Rekabet Stratejilerinde Tasarımın Rolü(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-07-18) Çakıroğlu Başar, Ayşem G. ; Er, Özlem ; 10004316 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu çalışmada Türk ayakkabı sektöründe yer alan firmaların rekabet stratejilerinde tasarımın rolü incelenmiştir. Firmaların rekabet stratejilerinde tasarımın nasıl bir rol oynadığını, İstanbul’da kendi markaları ile üretim gerçekleştiren önde gelen on ayakkabı firmasının derinlenmesine incelendiği örnek olay çalışmaları ile araştırılmıştır. Rekabet stratejileri konusunda teorik çerçeve işletme ve yönetim bilimleri konusunda otorite olarak kabul edilen Michael Porter’ın “jenerik stratejiler” kategorizasyonuna dayanmaktadır. Çalışma sonucunda ayakkabı firmalarının rekabet stratejilerinde tasarımı ne amaçla ve nasıl kullandıkları ortaya koyulmuştur. Bu çerçevede farklılaşma, odaklanma ve maliyet liderliği olarak ele alınan üç jenerik rekabet stratejisinde tasarım yaklaşımları ortaya çıkan kavramlarla tanımlanmıştır. Bu çalışmayla ayakkabı sektöründe faaliyet gösteren firmaların rekabet stratejileri, tasarım yaklaşımları ele alınmış ve örnek olay çalışması gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın ilk aşamasında ulusal ve uluslararası alanda sektörle ilgili, ticaret ve endüstri ile ilintili kurum ve kuruluşların rapor, çalışmaların incelenmesi ve literatür taraması yapılmıştır. İkinci aşamada Türk ayakkabı sektöründe yer alan ve İstanbul’da kendi markasıyla üretim yapan firmalardan oluşan bir örneklem seçilmiştir. Örnek Olay çalışması şeklinde ele alınan Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneğine üye, İstanbul’da markalı üretim yapan ayakkabı firmalarının rekabet stratejileri incelenmiştir. Firmalarda tasarımın farklı stratejilerde nasıl ve ne amaçla uygulandığı karşılaştırmalı örnek olay analiziyle ortaya konularak benzerlik ve farklılıklar belirlenmiştir. Araştırma sonucunda ortaya çıkan bulguların, gelişmekte olan Türk ayakkabı sektöründeki firmaların rekabet stratejilerinde tasarımın nasıl bir rol oynayabileceği konusunda model oluşturması hedeflenmiştir. Bu çeşit bir çalışmayla sektörde varlık gösteren firmaların durumlarını analiz edip, nasıl bir yapılanmaya gidilmesi gerektiğini öne çıkartılarak, sektörün ve firmaların gerekli çıkarımları yapmalarına fayda sağlamak amaçlanmıştır.
-
Ögeİstanbul Restoranlarında Yemek Türlerinin Yemek Kaplarına Etkileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-07-22) Cartier, Pınar ; Bayazıt, Nigan ; 10008907 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsAraştırmada teorik kavramların paralelinde, restoran maddi kültürü örnekleri olan yemek kaplarının gözlemleri, fotoğrafları, menüler ve sunulan yemeklerin incelenmesi ve bu nesnelerin seçimlerini gerçekleştiren kişiler ile yarı-yapılandırılmış görüşmelerin desteği ile seçim süreçleri, anlam ve değerin nasıl oluşturulduğu ve sürdürüldüğü, kaynakları, İstanbul’da yemek türlerinin yemek kapları üzerindeki etkileri bağlamında gerekçeleri ile ortaya konulmuştur. Maddi Kültür araştırma yöntemlerine yönelik olarak etnografik araştırma araçlarından gözlem ve görüşmeler, amaçlı örnekleme yöntemi ile seçilen, İstanbul’da yer alan farklı cinste yemekler sunan, benzer fiyat kategorisinde dokuz restoranda ve aynı cins yemekler sunan, farklı fiyat kategorilerinde on balık restoranında gerçekleştirilmiştir. Fiyatlardaki ve yemek cinsi sınıflandırmalarındaki benzerlik ve farklılıklar seçimlerdeki bireysel ve toplumsal etkilerin yanısıra eknomik koşulların ve sunulan yiyeceklerin de yemek kaplarına etkilerinin ortaya konulabilmesi için karşılaştırmalar yapılmasına olanak tanımıştır. ; Yemek kaplarının fotoğrafları, alan notları ve görüşme transcriptleri kalitatif araştırma analitik süreçleri ile ele alınarak karşılaştırılmış, elde edilen veriler indirgenerek ortaya çıkan ve yanısıra doğrulanan kavramlar ışığında sonuçlara ulaşılmıştır.
-
ÖgeAn analysis of design awareness with selected case studies in Turkish manufacturing industry(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014) Soylu, Hayriye Yasemin ; Er, Özlem ; 389237 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsGünümüzde firmaların rekabette ayırt edici bir üstünlük kazanmaları sürekli yenilik (inovasyon) yapabilme yeteneklerine bağlıdır. İnovasyon, teknoloji ya da tasarım sayesinde gerçekleşmektedir. Tasarımın tetiklediği inovasyonun söz konusu olduğu durumlarda, üst yönetimin tasarıma ve tasarımın stratejik kullanımına dair yaklaşımı büyük önem arz eder. Öte yandan, tasarım farkındalığı tasarımın stratejik olarak kullanımında bir önkoşul niteliğini taşır. Çokuluslu bir şirketin pazarlama müdürü olarak çalışırken bu doktora tezini yazmaya karar verdim çünkü görevimi yaparken tasarım ile ilgili ne kadar çok karar vermek durumunda kaldığımı görmüş ve bu kararları vermenin bazı durumlarda ne kadar güç olabileceğini deneyimlemiştim. Tasarım yönetimi literatürüne bakınca, pazarlama ile tasarımın pek çok noktada kesiştiğini gördüm: Ürün ve marka yönetimi, kurumsal iletişim, tedarik yönetimi gibi konular bol miktarda tasarım kararını içinde barındırmaktaydı. Bunların yanısıra, günümüzde firmaların varlıklarını devam ettirmeleri için gerek şart olarak görülen inovasyonun teknolojinin yanı sıra tasarım tarafından da tetiklenebileceğini fark ettim. Oysa ki MBA'de okurken bu kesişim noktalarının hiç farkında değildim. Pazarlama ile tasarımın ne kadar çok noktada kesiştiğini bilmeyen tek profesyonel ben miydim? Bu sorunun cevabını bulmak amacıyla çeşitli şirket ve sektörlerde çalışan 18 kişiye çalıştıkları firmalardaki tasarım uygulama alanlarını sordum. Çoğu ilk aşamada sorduğum soru karşısında afalladı. Bazıları tasarım deyince ne demek istediğimi sordular. Tasarım ile neyi kastettiğimi anlamamışlardı. Bazıları ise 'bizim tasarım ile hiç işimiz olmaz' şeklinde kesin yanıtlar verdi. Ben de sorumu daha anlaşılır kılmak adına tasarımın ne olduğunu tarif etmeye çalışırken, tasarımcı olmayan profesyonellere tasarımı tarif etmenin en kolay yolunun tasarımı fiziksel çıktıları ile anlatmak olduğunu gördüm. Ardından tasarım yönetimi literatürüne geri döndüm. Literatürde tasarımın fiziksel çıktılarına ilişkin bir sınıflandırma var mıydı? Eğer böyle bir sınıflandırma mevcut ise, yöneticilerin tasarımın ABC'si ile ilgili ne bilip neyi bilmediklerini sistematik bir biçimde açığa çıkartma imkânımın olacağını düşünüyordum. Bu amaçla farklı yazarlar tarafından geliştirilen tasarım denetim araçlarını da inceledim. Literatürde tasarımın fiziksel çıktılarına ilişkin muhtelif sınıflandırma yaklaşımlarına rastladım. Bu yaklaşımların hiçbirinde 'şirketler için tasarım sınıflandırma modeli' şeklinde bir başlık yer almıyordu. Kimi tasarım disiplinlerini göz önüne alarak oluşturulmuştu. Kimi tüm kurumsal yapılara nispeten daha kolay uyum sağlayacak nitelikteydi. Bazı sınıflandırma yaklaşımlarını ise 'tasarım denetimi araçlarında' gömülü sorulardan açığa çıkartmaya çalıştım. Yukarıda bahsi geçen sınıflandırma yaklaşımlarını incelerken, tasarımın fiziksel çıktılarının sınıflandırılması ile kurumsal tasarım alanlarının sınıflandırılmasının sıkça iç içe geçtiğini fark ettim. Öte yandan konu kurumsal tasarım alanları olduğunda, 80'li yıllarda Peter Gorb tarafından önerilen üçlü gruplamanın (ürün ve servisler, iletişim, çevre) en çok kabul gören yaklaşım olduğunu fark ettim. Söz konusu üçlü gruplama yeterince kapsayıcı ve güncel miydi? Kapsayıcılık konusunu irdelemek üzere 1966-2014 arasında önerilen tüm sınıflandırma yaklaşımlarını kıyasladım. Sonuçta, kurumsal kimlik tasarımının, tüm kurumsal yapılar için geçerli olabilecek ve aynı zamanda iletişim tasarımından ayrı ele alınması gereken dördüncü bir kategori olarak değerlendirilmesinin doğru olacağı kanısına vardım. Çünkü kurumsal kimlik tasarımı, iletişim alanı dışında kalan diğer iki kurumsal tasarım alanından da (ürün ve servisler, çevre) ciddi bir biçimde etkileniyordu. Ayrıca kurumsal kimlik tasarımı iletişim tasarımına göre çok daha üst düzeyde ele alınmaktaydı ve daha uzun vadeli bir tasarım yatırımıydı. Üstelik son yıllarda iletişim ajansları ile kurumsal kimlik ajanslarının birbirinden farklılaşması eğilimi de kurumsal kimlik tasarımının ayrı bir kurumsal tasarım alanı olarak ele alınması gerektiğini teyid ediyordu. Pazarlama ile tasarım pek çok alanda kesiştiğini görmek beni tasarım sınıflandırmasına ilişkin herhangi bir model olup olmadığına bakmak üzere bu sefer pazarlama literatürüne bakmaya yönlendirdi. Amacım aynı zamanda önermeyi planladığım dörtlü sınıflandırma modelinin pazarlama disiplini açısından da yeterince güncel olup olmadığını anlamaktı. Pazarlama literatüründe de herhangi bir tasarım sınıflandırma modeli mevcut değildi. Ancak pazarlama literatüründe rastladığım deneyim tasarımı, 360 derece pazarlama iletişimi, bütünleşik pazarlama iletişimi gibi kavramlar, kurumsal tasarım alanları resmedilirken hem çevrim içi (on-line) hem de çevrim dışı (off-line) tasarım çıktılarını dikkate almak gerektiğini hatırlattı bana. Özellikle de teknolojideki son gelişmelerle beraber, çevrim içi (on-line) ve çevrim dışı (off-line) tasarım çıktılarının şirket paydaşlarının beş duyusuna da dokunduğu ortaya çıktı. Tüm bu güncel bilgilerin ışığında şirketlerde tasarımın filizlediği kurumsal alanlara ilişkin bir kavramsal model ortaya çıktı (Corporate Design Germination Model). Artık elimde bir kontrol listesi vardı ve tasarımcı olmayan yöneticilerin tasarım hakkında neyi bilip neyi bilmedikleri daha sistemli bir biçimde test edebilecektim. Ancak ikinci alan araştırmasına başlamadan evvel ilk alan araştırmasından topladığım 18 profesyonel yöneticiye ait verileri değerlendirdim. Acaba profesyonellerin ilk akıllarına gelen tasarımın fiziksel çıktılarının tamamı, önerdiğim sınıflandırma modelinde yer bulabilecek miydi?Verilen yanıtları tekrar kontrol ettikten sonra,ürün ve servislerin üretilemesini, onların bir bütün olarak müşteriye sunulmasını sağlayan sistemlerin tasarımı konusunun açıkta kaldığını fark ettim. Pazarlama literatürüne geri dönünce, ürün servis sistemleri kavramının aslında birinci grup için (ürün ve servis tasarımı yerine) tam da aradığım grup ismi olduğunu gördüm. Öte yandan pazarlama yönetimi literatüründen ve tasarım yönetimi literatüründen söz konusu kurumsal tasarım alanlarının hangi tasarım çıktılarını içereceğine ilişkin bir kontrol listesi derledim. Artık alan araştırmasının ikinci evresine geçmeye hazırdım. Alan araştırmasının ikinci evresinde daha metodolojik ilerleyecektim. Özellikle örneklem konusunda çok daha hassas davranacaktım. İlk evrede tasarım farkındalığını araştırırken en kolay ulaşabildiğim tanıdıklardan ve arkadaşlarımdan oluşan bir örneklem kullanmıştım. İkinci evrede ise Türkiye'de imalat sanayinde faaliyet gösteren en büyük 1000 şirketin pazarlamadan sorumlu en üst düzey yöneticilerine anket uygulayacaktım. Üstelik bu sefer elimde tasarımın dokunduğu kurumsal alanlara ve tasarımın fiziksel çıktılarına ilişkin bir kontrol listesi de vardı. Tasarımın filizlendiği kurumsal alanlara ilişkin kavramsal modelbu çalışmanın literatüre getirdiği ilk katkıydı. Çünkü bu denli kapsayıcı, güncel ve disiplinler arası bir tasarım sınıflandırma modeli mevcut tasarım yönetimi veya pazarlama yönetimi literatüründe mevcut değildi.Oysa ki bu bir ihtiyaçtı: Çünkü tasarım bu sayede şirketlerde daha görünür kılınabilirdi. Üstelik çoğu bilim ve disiplin bir sınıflandırma ile başlarken tasarımın diğerlerinin gerisinde kalması pek anlamlı gelmiyordu. İkinci alan araştırmasında, yöneticilerin tasarım farkındalığının yanısıra şirketlerin tasarım hassasiyetine de odaklandım. Fakat tasarım hassasiyetini ölçümlerken kendi geliştirdiğim kontrol listesi ile yetinmedim. Kotler'in 1984'te ortaya koyduğu Tasarım Hassasiyeti Denetim Aracı'nı da on-line anket sorularına dahil ettim. İkinci evrede tasarım farkındalığına ilişkin elde ettiğim sonuçlar, birinci evre ile paralellik gösteriyordu: Türkiye'nin en büyük şirketlerinin en üst düzey pazarlama yöneticilerinde de tasarım farkındalığı düşük çıkıyordu. Tasarım hassasiyeti skorlarına gelince, öngörülenin aksine hiç de düşük sayılmazdı. Zira Kotler, 7'nin üzerinde skorlara sahip firmaların iyi performans gösteriyor olacaklarını kaydetmişti. Kotler'e göre tehlike çanları tasarım hassasiyeti skoru 4'ün altındaki firmalar için çalıyordu. 4-7 arası skora sahip firmalar ise vasat konumdaydı. Araştırmaya katılan 23 firmanın Kotler skoru ortalaması 7,65'ti. Bu firmalardan 16 tanesi 7 ve üzerinde skora sahipti. Kalan 7 firma ise 4 ile 7 arasında bir skora sahipti. Özetle Türkiye'nin en büyük firmalarından 23 tanesinin incelendiği araştırmanın ikinci evresinde (Faz 2) tasarım hassasiyeti açısından tehlike çanları çalan bir kurum yoktu. Türkiye'de imalat sanayinde faaliyet gösteren firmalarda yöneticilerin tasarım farkındalığı bu kadar düşük iken, firmaların tasarım hassasiyetinin yüksek çıkması acaba gerçek durumu yansıtıyor muydu? Durum böyleyken neden bu firmalar arasında dünya çapında örnek gösterilebilecek tasarımla yönlendirilen organizasyonlar yoktu? Aynı çalışmada firmaların tasarım hassasiyetini bir de kendi geliştirdiğim Fonksiyonel Entegrasyon Matrisinikullanarak ölçtüm. Fonksiyonel Entegrasyon Matrisi, Kotler'inkurumsal tasarım alanları ayrımını kullanmakla beraber, Kotler'e göre daha doğrudan ve detaylandırılmış bir yol izleyerek, Fonksiyonel Entegrasyon Matrisi'nde belirtilen tasarımın fiziksel çıktılarının her birinde tasarımcıların görev alıp almadığını irdelemekteydi. Tasarımcıların görev almadığı tasarım uygulamaları, mevcut tasarım literatüründe sessiz tasarım (silent design) olarak adlandırılır ve tasarımın tasarımcı olmayan kişiler tarafından yapıldığına işaret eder. Fonksiyonel Entegrasyon Matrisindeki fiziksel çıktılar tasarlanırken eğer tasarımcı kullanılmıyorsa, bu firmalarda sessiz tasarımın mevcudiyetine işaret etmekteydi. Buradan elde edilecek sonuç önemliydi çünkü tasarım yönetimi literatürüne göre sessiz tasarımın mevcudiyeti firma bünyesinde tasarıma verilen önemin düşük olduğuna işaret eder. Kendi geliştirdiğim Fonksiyonel Entegrasyon Matrisi yöntemine göre ölçülen tasarım hassasiyeti skorları, Kotler tasarım hassasiyeti skorlarına göre daha düşük çıkıyordu (ortalama 6,61). (Örneklem küçük olduğu ve normal dağılım göstermediği için iki değerlemenin farklılığı non-parametrik bir test olan Wilcoxin kullanılarak saptandı, p=0,026). Diğer bir deyişle benim tarafımdan geliştirilen yönteme göre ölçüm yapıldığında firmaların tasarım hassasiyeti skorları bir miktar daha düşük çıkıyordu. Dolayısıyla, yöneticilerin tasarım farkındalığının düşük olduğu bir ortamda, şirketlerin de tasarım hassasiyetinin nispeten düşük çıkması daha beklenen bir sonuçtu. Benim geliştirdiğim fonksiyonel entegrasyon matrisi esas alınarak yapılan tasarım hassasiyeti ölçümü ile Kotler sonuçları arasındaki farklar, bu çalışmanın mevcut literatüre getirdiği ikinci katkı olarak değerlendirilebilir. Çalışmamın esas amacı tasarımcı olmayan yöneticilerin tasarım farkındalığını ve bunun bütüncül tasarım yaklaşımına etkilerini irdelemek olduğu için çalışmanın üçüncü evresinde vaka araştırması yöntemi kullanılarak dört farklı firmayı detaylı bir biçimde inceledim. Firmaları seçerken çalışmanın ikinci evresinde (Faz 2'de) en yüksek performans gösteren, diğer bir deyişle tasarım hassasiyeti en yüksek olan firmaları tercih ettim. Çünkü bu firmalarda bütüncül tasarım yaklaşımının olma ihtimalinin daha yüksek olacağını düşünüyordum. Üçüncü evreye geçerken elimdeki veriler şu şekildeydi: Düşük tasarım farkındalığına sahip yöneticilerin yönettiği yüksek tasarım hassasiyetine sahip firmalar. Bu veriler çelişkili bir duruma işaret ediyordu ancak Kotler denetim aracı ile yapılan ölçüm sonuçları bunu gösteriyordu. Acaba tasarım hassasiyeti skoru yüksek çıkan bu firmalarda yöneticilerin tasarım farkındalığı düşük iken, bütüncül bir tasarım yaklaşımından söz etmek mümkün olabilir miydi? Üçüncü evredeki incelemeyi daha metodolojik yapabilmek adına Svengren'inönerdiği teorik modeliadapte ederek kullandım. Svengren tasarımın stratejik bir kaynak olabilmesi için işlevsel, görsel ve kavramsal bir entegrasyonun gerekliliğini vurgular. İşlevsel entegrasyon tüm fonksiyonlarla ilgili tasarımların tasarımcılar tarafından gerçekleştirilmesini; görsel entegrasyon tasarımın tüm fiziksel çıktılarının görsel açıdan ahenk içinde olmasını, kavramsal entegrasyon ise tüm bunların şirket stratejileri belirlenirken düşünülmesi gerektiğinden bahseder. Ben de yaptığım literatür çalışmasının ışığında bütüncül bir tasarım yaklaşımına ulaşmak için, işlevsel, duyusal ve kavramsal entegrasyonun sağlanması ve tüm bunların esaslı bir koordinasyon ile bütünleşmesi gerektiği kanısına vardım. Svengren'in modeli ile benim modelimin arasındaki temel fark, benim modelimin, tasarımın fiziksel çıktıları arasındaki ahengin görsellikle sınırlı kalmamasını; duyusal entegrasyon gözetilerek beş duyuya uyum içinde hitap edecek şekilde tasarlanmasının gerekliliğini vurgulamasıdır. Vaka çalışmaları sırasında dört firmadan toplam 12 yönetici ile görüştüm. Her firmada mutlaka en üst düzey pazarlama yöneticisi ile görüşmeye özen gösterdim. Bunun yanı sıra bilgileri farklı kaynaklardan teyid etmek adına ARGE yöneticilerini ve imalat müdürlerini de örnekleme mümkün olduğu oranda dahil etmeye çalıştım. İncelediğim dört firmada da bütüncül bir tasarım yaklaşımının olmadığını saptadım ve buna bağlı olarak tasarım uygulamalarına ayrılan kaynakların etkin kullanılamamasının, firmaların birtakım pazar fırsatlarını kaçırmalarına yol açtığını fark ettim. Özetlemek gerekirse, Kotler'e göre tasarım hassasiyeti yüksek çıkan ancak yöneticilerin tasarım farkındalığının düşük olduğu bu firmalar, bütüncül bir tasarım yaklaşımı sergilemiyordu. Vaka çalışmalarından elde ettiğim bu bulgular, bu araştırmanın literature sağladığı üçüncü bir katkı idi. Sonuç olarak, yukarıda bahsi geçen pazar kayıplarının önlenmesi için pazarlama yöneticisi adaylarını yetiştiren işletme eğitiminde, tasarım farkındalığını ve bütüncül tasarım anlayışını vurgulayacak programlar gerekliydi. Çünkü ancak tasarım farkındalığı yüksek düzeyde olan pazarlama yöneticileri, tasarıma ayrılan kaynakların en etkin şekilde kullanılmasını sağlayarak, pazarlama stratejisinin daha başarılı olmasına katkıda bulunurken, tasarıma dayalı inovasyonu destekleyerek firmanın rekabetçi gücünü de artırabilir.
-
ÖgeInvestigating design for social innovation through business models in Rural India : A model proposal for developing countries(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014) Bayraktaroğlu, Serkan ; Şatır, Seçil ; 389296 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsGelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme imkanlarını gözeterek bu günün ihtiyaçlarını karşılayabilmenin altını çizen sürdürülebilir kalkınma kavramı uygulamada çevre ve sosyoekonomik gelişmeler arasındaki ilişkilerin çok iyi kurgulanmasını zorunlu kılmaktadır. Büyümenin sınırları, kalkınmadaki dengesizliklerin giderilmesi ve ekonomik stratejilerin bu bakış açısıyla belirlenmesi yönünde ortak tavır almayı hedefleyen devletler, sürdürülebilir kalkınma hedefleri belirlenmesi hususunda uzlaşmış olsa da bunu gerçekleştirecek somut adımlar konusunda bağlayıcı bir karar üzerinde henüz anlaşamamıştır. Bu sebeple ülkeler kendi sosyoekonomik yapılarına uygun farklı ödünler vererek kalkınma faaliyetlerini olabildiğince sürdürülebilir bir şekilde gerçekleştirmeye gayret göstermektedir. Her ne kadar çevresel sorunlar, enerji ve hammadde kıtlığı sürdürülebilrlik denildiğinde ilk akla gelen kısıtlar olarak karşımıza çıksa da sürdürülebilrliğin daha az tartışılan sosyal ayağı tüm bu iyileştirilmelerin gerçekleşmesini sağlayacak iradeyi, motivasyonu, bağlılığı ve davranış değişikliğini içerdiğinden aslında kilit roldedir. Kalkınmanın odaklandığı önemli alanlardan yoksullukla küresel mücadele bağlamındaki hedeflere ulaşmakta, gelişmekte olan diğer bir çok ülke gibi ülkemizde de kırsalın durumu önem kazanmaktadır. Ülkemizde, dünya ile paralel olarak kırsal kalkınma yaklaşımları başta modernleşme ile teknoloji transferi ve adaptasyon üzerinden ilerlemiş, 1950'lerden itibaren ise sürekli evirilmiştir. 2000'lerden itibaren bir yandan sosyal problemleri çözerken diğer yandan ekonomik girdi sağlayamaya odaklanan 'sürdürülebilir geçim kaynakları yaklaşımı' gibi yerelde kendine yetebilen dağıtılmış sosyoekonomik sistemler üzerine odaklanılmıştır. Bu sayede küreselleşmenin kırsal üzerindeki yıkıcı etkisinin azaltılması hedeflenmektedir. Tabandan doğacak bu tür çözümlerin tutunabilmesi ve gelişebilmesi için giderek daha fazla tartışılan yaklaşımlardan biri de sosyal yenileşimdir. Her ne kadar literatürde sosyal yenileşim göreceli olarak yeni bir kavram olsa da sosyal yenileşimin kendisi uygulamada aslında tarih boyunca örneklerini gördüğümüz türden iyileştirmelere karşılık gelmektedir. Üretici kooperatifleri buna verilebilecek en eski örneklerden biridir.Literatüre araştırmasına göre sosyal yenileşim, sosyal problemlerin çözümünü sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle eşgüdümleme rolünü üstlenebilmekte, yerel halkın sürdürülebilir kırsal kalkınma hedeflerine aktif katılımı ve bu yöndeki davranış değişikliğini sağlamakta kilit rol üstlenebilir. Çalışma bu bağlamda, kırsalda gerçekleşen sosyal yenileşimler ile sürdürülebilir kalkınma hedefleri arasındaki bağlantıyı örnek vakalar üzerinden işaret etmekte, bu iyileştirmelerin gerçekleşmesinde tasarımın oynadığı rolü iş modelleri üzerinden araştırmaktadır. Endüstriyel tasarım bir disiplin olarak doğuşundan itibaren yarattığı katma değer ile hem şirketlerin rekabet gücünü hem de dolaylı olarak ülkelerin ekonomik refahını arttırarak kalkınmaya ekonomik anlamda olumlu etkide bulunmaktadır. Tasarımın kalkınmakta olan ülkelerdeki itici rolü üzerine yapılan çalışmalar da benzer etkiyi işaret etmektedir. Her ne kadar tasarımın sürdürülebilirlik ile olan yakın ilişkisi, çok daha uzun süreden beri, tasarlanmış ürünlerin çevreye olan etkileri çerçevesinde araştırılsa da, özellikle 2000'lerin başından itibaren, sosyal fayda konusunda çalışan organizasyonların sayısı arttıkça, tasarımın sosyal etkisi de popüler bir araştırma ve uygulama alanı haline gelmiştir. Bununla birlikte, son yıllarda giderek daha fazla araştırmaya konu olan sosyal yenileşim için tasarım, özellikle kalkınmakta olan ülkelerde ümit vaat edici, dönüştürücü bir dinamizmin tetikleyicisi olabilecek bir potansiyele sahiptir. Karmaşık sosyal meseleler karşısında, etkin ve bütüncül çözümler üretebilmek için, tasarımın sivil toplum örgütleri, kalkınma ajansları gibi farklı paydaşlarla birlikte çalışması, kendi alanındaki deneyimini yeni bilgi ve beceriler ile harmanlaması gerekmektir. Çalışmanın amacı; bu türden ortaklıkların gerçekleştiği, sosyal fayda sağlayan, sonuçlarının okunabileceği kadar olgunlaşmış projeler üzerinden sürdürülebilir kırsal kalkınma, sosyal yenileşim ve tasarım arasındaki ilişkiyi tespit etmek ve bu ilişki ağında tasarımcıların üstlenebileceği rolleri tanımlamaktır. Çalışma vaka analizi yöntemi ile gerçekleşmiş projeler üzerinden tasarımın kırsalda iş modellerini mümkün kılarak nasıl sosyal yenileşim ve kalkınmaya destek verdiğini araştırmaktadır. Türkiye, Hindistan ve Brezilya gibi kalkınmakta olan ülkeler, büyüyen ekonomileri, gelir dağılımındaki eşitsizlikler ve kırsal kalkınma hedefleri açısından benzerlikler taşımaktadırlar. Bununla birlikte Türkiye, diğer iki ülkeye nazaran tasarım odaklı sosyal yenileşim ve kalkınma projelerine çok daha az sahne olmaktadır. Bu sebeple çalışma, bu türden projelerin gerçekleştiği coğrafyalardan seçilen vakaları inceleyerek kalkınmakta olan ülkeler için örnek bir model önermektedir. Bu amaç doğrultusunda, Hindistan özelinde, tasarımcıların rol aldığı, bir iş modelinin doğduğu, sosyal yenileşim ve kalkınma içerikli vakalar incelenmiştir. Vakalar sosyal faydanın da tanımlanabileceği ve tez için üretilmiş hibrit iş modeli analiz aracı ile inclenmiş, bu sayede hem vakalar arasında karşılşatrma yapılabilmesi sağlanmış hem de tasarımın etki alanı ve sosyal faydanın nerede ortaya çıktığı gözlemlenebilmiştir. Çalışmanın sonuçları göstermektedir ki tasarımcılar farklı ama geçişken kimlikleri ile ve bu kimliklerinin onlara tanımladığı sınırlar dahilinde ekonomik ve sosyal değerin birlikte doğduğu sosyal yenileşimlerin gerçekleşmesini destekleyebilmektedirler. İş modelleri, karmaşık sistemler perspektifi ile aktörler, onların rolleri ve ilişkilerine göre analiz edilmiş; sosyal yenileşim ekosistemlerinin özellikleri tanımlanmıştır. Bu ekosistemler, Türkiye için de bir model önerisine ulaşılmasına izin vermektedir.Hindistan özelinde incelenen projeler, ülkenin bütünündeki sosyal fayda içerikli çalışmaları özetlemeye yetemeyecek kadar sınırlıdır. Aynı zamanda projelerin araştırılmasında proje başına ayrılan zaman, dil ve iletişim sıkıntıları, tüm projelerin aynı derinlikte incelenmesini olanaksız kılmıştır. Bu sebeple de belirlenen örnekler arasında, kalkınma ve tasarım konusuna yaklaşımıyla diğer tasarım enstitülerinden ayrışan NID'nin yer aldığı projelere odaklanılmıştır. İncelenen projelerde görülmüştür ki sosyal fayda içerikli projelerde tasarım; zanaat odaklı veya tarım dışı faaliyet gösteren çok küçük işletmelerin kapasitelerini arttırmakta, dezavantajlı topluluklar için ürün, hizmet, altyapı geliştirme faaliyetleri göstermektedir. Hindistan özelinde, literatürün de varsaydığı gibi, sosyal fayda ve ekonomik fayda birlikte ortaya çıkmaktadır. Bu birliktelik organizasyonların yaklaşımlarına ve çözümlerine doğrudan yansımaktadır. Bu sebeple çalışmada tasarımcıların, her ne kimlikle olursa olsun, kalkınmakta olan bir ülkede sosyal yenileşim içerikli bir proje gerçekleştirirken ekonomik ve sosyal değeri birlikte üretebilmeye odaklanmasının zaruri olduğunun altı çizilmektedir. Ortaya çıkan bir diğer bulgu ise kimlikler arasındaki geçişin, sektörler arasındaki geçişkenliğin bir yansıması olarak sıklıkla gözlemlenebileceğidir. Tasarımcının kimliğindeki bu geçişkenlik, özünde yöntemlerini çok etkilemese de projedeki rolünü değiştirmekte, getirdiği çözüm önerilerinin sınırlarını çizmektedir.
-
ÖgeKüreselleşen Kentte Oyuncaklar: İstanbul'da Günümüz Oyuncaklarının Üretim Ağları Ve Tasarım Karakteristikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-16) Gürpınar, Avşar ; Öğüt, Şebnem Timur ; 10039970 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBir coğrafyanın sosyal, kültürel ve ekonomik yapısında yaşanan değişim ve dönüşümler kendisini gündelik hayatın ürünlerinde biçimsel ve yapısal olarak gösterir. Bu durum yapılı çevrede ve kent hayatında olduğu kadar gündelik hayat nesnelerinin ortaya çıkışı, gelişimi/evrimi ve sosyal hayatta varoluş biçimleri üzerinden okunabilir. Oyuncaklar da her kültür, toplum ve dönemde gündelik hayatın ve maddi kültürün önemli bir parçası olmuşlardır. Bu haliyle oyuncaklar, sadece oyunun fiziksel elemanları olmanın ötesinde, bir toplumun küreselleşme ile olan ilişkisini, biçimlerinden üretim yöntemlerine, kullanıcı ile olan ilişkilerinden kültürel referanslarına kadar birçok farklı şekilde okuma olasılığı tanımaktadır. Küreselleşme teorilerine yeni yaklaşımlar bu kavramın ve onun üzerine yapılan tartışmaların öncelikle salt ekonomik ilişkilere indirgenemeyeceğini iddia etmektedir. Bunun yanı sıra bu teoriler, küreselleşmenin sadece hakimiyetçi ve tektipleştirici etkilerinin olmadığını da öne sürmektedir. Küresel dinamikler hemen her coğrafya ve toplumda yerel aktörler tarafından değiştirilip dönüştürülmekte ve Yerel ile Küresel’in buluşmasında diyalektik bir kabullenme ve reddediş dışında birlikte var olma ya da hibritleşme gibi farklı eklemlenme biçimleri ortaya çıkabilmektedir. Hatta kimi zaman küreselleşmenin bir sonucu/özelliği olan yaratıcı ve fiziksel iş gücünün dünya üzerindeki dolaşımının hızlanması, teknoloji transferinin, üretim çeşitliliğinin ve bu üretim kaynaklarına erişiminin kolaylaşması birçok firmanın tasarım ve üretim stratejilerinde belirgin farklılaşmalar doğurmaktadır. Bu bağlamda diğer birçok gündelik hayat nesnesi gibi oyuncaklar da yerel ve küresel dinamiklerin etkileşiminin fiziksel karşılığını bulduğu nesneler olarak önemli bir araştırma konusu oluşturmaktadır. Bu araştırmanın temel eksenini gündelik hayat nesnelerinin küreselleşme etkisinde yaşadığı değişim ve dönüşümler oluşturmaktadır. Araştırmada, günümüzde oyuncakların tasarım ve üretim karakteristiklerinin ülkenin değişen sosyo-ekonomik ve kültürel şartları ile farklı taktikler üzerinden nasıl uyumlu hale getirildiği İstanbul örneği üzerinden incelenmektedir. Bu amaçla ilk olarak şehirde oyuncak üretiminin ortaya çıkışı ve gelişimi incelenmiştir. Tarihsel kaynaklardan faydalanarak ve oyuncak üretiminin ilk sistematik örneklerinden başlayarak, üretim etkinliklerinin ve oyuncak tipolojilerinin dönüşümü dönemin değişen şehirsel yapısı ve ekonomik, sosyal ve kültürel konjonktür bağlamında analiz edilmiştir. Burada edinilen bilgilerden faydalanarak üretimin farklı baskın dönemler üzerinden tanımlanması mümkün olmuştur. İstanbul’da varlık gösteren farklı tasarım ve üretim sistemlerinin incelenmesi güncel yapının anlaşılması için önemli bir altyapı oluşturmuştur. İstanbul’da ilk sistematik oyuncak üretimi Eyüp semtinde 17. Yüzyılda başlamıştır. Endüstri öncesi üretim pratikleriyle uyumlu olarak, yani çoğunlukla zanaatkârlar tarafından, basit araç gereçlerle ve geleneksel biçimlerin tekrarlanması üzerinden yaklaşık üç yüzyıl boyunca etkinlik gösteren bu sistemde geleneksel oyuncaklar, büyük oranda çevredeki malzemelerin yeniden kullanımı ile üretilmiş ve satılmıştır. Bu sistem zaman içerisinde, özellikle de 20. Yüzyılın yeniden şekillenen tasarım ve üretim pratikleri bağlamında yerini endüstriyel yöntemlerin, yeni malzemelerin ve güncel modellerin hâkim olduğu bir döneme bırakmıştır. Endüstriyel dönemde öncelikle üretimin coğrafi olarak şehrin birçok farklı noktasına nüfuz eden bir yapıya kavuştuğu görülmektedir. Başlangıçta kişisel girişimler yoluya değişmeye başlayan üretim zamanla birçoğu metal ve plastik gibi endüstriyel malzemelerle üretim yapan şirketlere doğru evrimleşmiştir. Bu durum şehrin değişmekte olan yapısı ile de uyum içerisinde gelişmiştir. Yeni sosyalleşme mekânları/alanları ve açılmakta olan alışveriş merkezleri kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan endüstriyel oyuncakların kullanıcıya ulaşmasını kolaylaştırıcı bir etki yapmıştır. Bunun yanı sıra özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası kültürel etkiler ile oyuncak tipolojisi de değişmiştir. Başlangıçta ağırlıklı olarak yabancı oyuncakları yeniden üretmekte olan şirketler hem zamanla kendi özgün modellerini üretmeye başlamış hem de teknolojik değişime ayak uydurmaya çalışmışlardır. Malzeme teminindeki sıkıntılar, ekonomik kriz ve 1980’li yıllarda Türkiye’nin neoliberal ekonomiye ani eklemlenişi ile birlikte, var olan endüstriyel sistemin sürdürülmesi konusunda sorunlar ortaya çıkmış ve bugün endüstri-sonrası ya da küresel olarak nitelendirebileceğimiz sisteme doğru bir değişim gerçekleşmiştir. Tarihsel yapının araştırılması ve incelenmesi sonucunda güncel durumun tüm derinliği ile anlaşılması amacıyla İstanbul’da bugün etkinlik göstermekte olan küresel sistemin incelenmesi iki aşamada gerçekleştirilmiştir. İlk aşamada sektörde farklı tasarım ve üretim pratikleri gösteren aktörler ve alanlar belirlenmiştir. Daha sonra bunların şehir içerisindeki coğrafi ve endüstriyel organizasyonunun yanı sıra birbirleri ve küresel dinamiklerle ilişkileri ele alınmıştır. Bu bölümde, eski dönemlerle benzer endüstri öncesi ve endüstriyel üretim etkinliklerinin yanı sıra bugüne özgü yöntemlerin ve şirketlerin var olduğu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla günümüzde İstanbul’da eski ve yeni birçok tasarım ve üretim pratiğinin bir arada var olduğu iddia edilebilir. İncelemenin ikinci aşamasında konunun bütüncül olarak anlaşılabilmesi için farklı oyuncak tipleri ve bunların oluşturulmasında rol oynayan kültürel adaptasyon taktikleri/halleri ele alınmıştır. İthal ve yerel ürünlerin oluşturduğu geniş bir yelpaze içerisinden seçilen yerli ve yerel şirketlerin ürettiği/ürettirdiği oyuncaklar belirlenen ölçütler üzerinden kategorize edilmiş ve tasarım karakteristiklerinin yanında aktörler tarafından tanımlanan tasarım ve üretim süreçleri belirlenerek incelenmiştir. Sonuç olarak oyuncak şirketlerinin yeni ürün geliştirmede geleneksel, popüler ve küresel bağlamda kültürel kavramların yanı sıra farklı üretim pratiklerini kullanarak geliştirdikleri çeşitli kültürel adaptasyon halleri sınıflandırılmış ve açıklanmıştır. Bu araştırmada öncelikle, şimdiye kadar ağırlıklı olarak sosyolojik ve ekonomik çerçevede ele alınan alternatif modernite ve kültürel adaptasyon şekilleri tasarım disiplini bağlamında tartışılmıştır. Günümüzde İstanbul’da göze çarpan oyuncak çeşitliliği ve bu oyuncakların karakteristiği üzerinden kent ekseninde küreselleşmenin nasıl yerelleştiği anlaşılmaya çalışılmıştır. Tüm bu tartışmalar ışığında tüm dinamiğin sosyal, ideolojik ve kültürel çerçevede oyuncaklar ve onların tasarım ve üretim pratikleri üzerinden nasıl okunabileceği üzerinde durulmuştur. Sonuç olarak, küreselleşmenin yerel aktörler ve dinamikler çerçevesinde yerelde kendine bulduğu karşılık veya karşılıklar yöntemleştirilerek endüstriyel tasarım bağlamında temelini pratikten alan teorik bir altyapı oluşturulmuştur.