FBE- Gemi ve Deniz Teknolojisi Mühendisliği Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gemi ve Deniz Teknolojisi Mühendisliği Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Gözat
Başlık ile FBE- Gemi ve Deniz Teknolojisi Mühendisliği Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAçık Deniz Tipi Balıkçı Teknesinde Yumrubaş Dizaynı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-07-19) Yasa, Ahmet Mertcan ; Kükner, Abdi ; 10002779 ; Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Marine TechnologyBu çalışmada öncelikle Türk Balıkçı Filosu ile ilgili genel bilgiler verilmiş ve eksik yönleri üzerinde durulmuştur. İÇTAG I243 projesinde elde edilmiş olan optimize balıkçı formu üzerinde çalışmalar yapılmak suretiyle toplamda 36 farklı yumrubaş modellenmiş ve bu yumrubaş türleri ana form üzerine eklenerek incelenmiştir. Direnç, stabilite ve denizcilik yönünden bu formlar birbirleri ile karşılaştırılmıştır. Direnç açısından en iyi ve en kötü formlar seçilerek kazanç ve kayıplar ortaya konmuş ve sınırlar belirlenmiştir. İkinci olarak seçilen en iyi formlar arasında stabilite hesapları yapılmış ve yumrubaşın stabilite üzerindeki etkisi incelenmiş ve etkilerinden bahsedilmiştir. Üçüncü olarak yine aynı formlar üzerinde Akdeniz göz önüne alınarak denizcilik hespları yapılmış ve denizcilik yönünden hangi formun daha iyi sonuçlar verdiği ve karşılaştırmalar bu çalışmada yer almıştır. Çalışma neticesinde modellenmiş formlar arasından en uygun formun seçilimi tamamlanmış ve geleceğe yönelik çalışma ve önerilerden bahsedilmiştir.
-
ÖgeAçık Deniz Yapıları Bağlama Sistemlerinin Dizaynında Bulanık Çok Kriterli Karar Verme Yöntemlerinin Uygulanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-06-08) Menteş, Ayhan ; Helvacıoğlu, İsmail Hakkı ; Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Marine TechnologyBu çalışmanın amacı, Marmara Denizinin doğusunda yerleşmiş bulunan gaz şirketlerine hizmet sağlayan en uygun çok noktalı tanker-şamandıra bağlama sistemine karar verebilecek yeni bir metodoloji geliştirmektir. Önerilen metodoloji, problemin bulanık ve belirsiz doğası nedeniyle Bulanık Küme Teorisini esas almaktadır. Çok noktalı bağlama sisteminde, probleminin analizi ve öz nitelik ağırlıklarının belirlenmesi aşamalarında bulanık AHP, bağlama sistemlerinin sıralanması ve seçimi aşamalarında ise bulanık TOPSIS yöntemleri kullanılmaktadır. Bu çalışmaya ek olarak, çok noktalı tanker-şamandıra bağlama sistemleri ve bu sistemleri oluşturan ana ve alt bileşenler için emniyet ve risk analizi yapan yeni bir metodoloji de geliştirilmiştir. Gerek seçim işlemi ve gerekse emniyet ve risk analiz işlemi için önerilen bu yöntemler çok yönlü ve esnek bir yapıya sahiptirler. Bu nedenle, yapılacak küçük değişikliklerle deniz endüstrisinde pek çok seçim veya emniyet ve risk analiz problemlerinde rahatlıkla kullanılabilirler ve uygulanabilirler.
-
ÖgeAşırı Deniz Şartlarında Gemilerin Davranışları(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Başaran, İsmail ; Belik, Ömer ; Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Marine TechnologyBu çalışmada, elastik bir geminin karışık dalgalı aşırı deniz şartlarındaki sürekli ve geçici cevapları, lineer bir gemi hidroelastisitesi teorisi kullanılarak incelenmiştir. Rijit ve elastik bileşik hareketler hesaba katılmıştır ve simetrik hareketlerin gemi mukavemetinde dominant olmasından ötürü sadece simetrik hareketler göz önüne alınmıştır. İlk olarak, sudaki hareket denklemlerine ulaşabilmek için “kuru tekne” özellikleri hesap edilmiştir. Örnek olarak bir hücumbotun kuru tekne özellikleri hesaplanmıştır. Hareket denklemlerinin elde edilmesi ve örnek hücumbot için R.A.O. (Response Amplitude Operators) hesapları yapılmış ve sonuçlar sunulmuştur. Geminin cevapları düzgün durum ve geçici durum cevaplarından oluşmaktadır. Geçici zorlama “darbe dövünmesi” ve “momentum dövünmesi” tanımlamaları kullanılarak elde edilmiştir. Dövünme tanımlamaları tartışılmış ve darbe ve momentum dövünmesi kuvvetleri ayrı ayrı hesaplanmıştır. Geçici zorlayıcı kuvvetler ve geçici cevaplar için sayısal sonuçlar tartışılmıştır. Gemilerin toplam cevapları, düzgün durum cevapları üzerine dövünme nedenli geçici cevapların lineer olarak süperpozisyonu ile bulunur. Cevapların zaman serileri “gerçek zamanlı bilgisayar deneyleri” ile elde edilmiştir. Dizayn özellikleri hakkında fikir sahibi olabilmek veya kriterler uygulayabilmek amacıyla simülasyonlardan elde edilmiş olan zaman serilerine istatistiksel analizler uygulanmıştır. Bu çalışma geliştirilebilir durumdadır ve ileri çalışmalara temel teşkil edecektir. Bu tez ilerideki çalışmalar için bir hazırlık adımı olarak görülmelidir.
-
ÖgeBalast Suyu Arıtım Sistemlerinin Seçiminde Kpı (anahtar Performans Göstergeleri) Uygulamaları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-01-20) Vural, Gülçin ; Yonsel, Fatma ; 10098828 ; Gemi ve Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Shipbuilding and Ocean EngineeringDeniz taşımacılığı dünya ticaretinde oldukça büyük bir öneme sahiptir. Uluslararası nakliyeciliğin %90'ının gemiler ile yapıldığı günümüzde, gemilerin maksimum yük ve minimum balast ile seyir etmeleri ekonomik olarak tercih edilse de, gemilerin güvenli seyri açısından bu mümkün değildir. Gemilerin balast tanklarına alınan balast suyu ile her gün yaklaşık 7.000 canlı farklı bir ekosisteme taşınmaktadır. Bu canlıların bir kısmı balast tanklarındaki koşullara karşı dayanıklı olup, geminin sefer süresi boyunca hayatta kalabilmektedirler. Hayatta kalmayı başarabilen canlılar, kimi zaman balast suyu ile boşaltıldıkları ekosistemlerde varlıklarını sürdürüp, yerli türlerin varlığını tehdit edebilirler. Bu yabancı türler sadece ekosistemdeki canlılara zarar vermekle kalmaz, balıkçılığı etkileyerek ekonomik zararlara yol açabilirler, insan sağlığına zarar verebilirler ve sahillerde biyolojik kirliliğe neden olup deniz turizmini olumsuz yönde etkilerler. Balast tanklarındaki su ile taşınan zararlı sucul istilacı türlerin verdikleri zararların boyutlarının ciddi olduğunun farkına varılması ile, ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok düzenleme ve çalışmalar yapılmıştır. Yapılan çalışmalar, balast tankları ile taşınan istilacı türlerin sorun olmalarını engellemek için, balast suyunun bu canlılardan arındrılmasına yönelik sistemlerin geliştirilmesini sağlamıştır. Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından 2004 yılında üye ülkelerin imzasına açılan Gemi Balast Suları ve Sedimenti Kontrolü ve Yönetimi Sözleşmesi yürürlüğe girdikten sonra, balast suyu arıtma sistemlerinin gemilerde kullanılması zorunlu hale gelecektir. Bu gereklilik ticari açıdan pek çok üretici firmanın balast suyu arıtma sistemi geliştirmesi ile sonuçlanmıştır. Piyasada balast suyu arıtma sistemi üreticileri arasındaki rekabet, gemi sahiplerini gemileri için en uygun olan sistemi seçme konusunda zora sokmaktadır. Çalışmada, hangi yöntemler ile balast suyu arıtılabilindiğine dair detaylı bilgi verilmiş, sonrasında ise balast suyu arıtma sistemi seçerken dikkat edilmesi gereken teknik ve ticari konulara değinilmiştir. Yeni inşa edilen gemiler için sistem seçmek problem olmasa da, Gemi Balast Suları ve Sedimenti Kontrolü ve Yönetimi Sözleşmesi yürürlüğe girdikten sonra inşa yılı eski olan pek çok gemiye balast suyu arıtma sisteminin entegre edilmesi, hem teknik hem de ticari açıdan oldukça zorlu bir süreçtir. Çalışmada detayları anlatılan Anahtar Performans Göstergeleri (KPI) yöntemi ile sistemin kullanılacağı gemilerin özelliklerine göre aynı anda pek çok sistem karşılaştırılıp, en uygun olan sistemin belirlenmesi amaçlanmıştır.
-
ÖgeBalast Suyu Arıtımında Elektrokimyasal Hücre Uygulaması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-05-18) Güney, Ceren Bilgin ; Yonsel, Fatma ; Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Marine TechnologyBu doktora çalışması, Avrupa Birliği 6. Çerçeve Programı tarafından desteklenen 031529 kontrat numaralı araştırma projesi olan BaWaPla-Sürdürülebilir Balast Suyu Yönetimi Tesisi (Sustainable Ballast Water Management Plant) kapsamında gerçekleştirilmiştir. BaWaPla Projesi ile UV ve filtre gibi bilinen balast suyu arıtımı teknolojilerinin yanı sıra, yeni bir elektrokimyasal teknolojinin de dahil olduğu karma bir balast suyu arıtma sistemi hayata geçirilmiştir. Sistemde yer alan elektrokimyasal teknolojiyle, deniz suyunun elektrolizi sağlanarak yüksek derişimde aktif klor içeren dezenfektan üretilmektedir. Doktora çalışması ise deniz suyunun elektrolizi için söz konusu elektrokimyasal teknolojinin kullanıldığı elektrokimyasal hücrelerin geliştirilme ve optimizasyon aşamasındaki laboratuvar çalışmalarıyla bunların değerlendirmelerini kapsamaktadır. Bu süreçte deneyler birbirinden farklı şekilde tasarlanmış beş elektroliz hücresi ile gerçekleştirilmiş ve öncelikli olarak elektroliz hücrelerinin performansları test edilmiştir. Daha sonra dezenfektan üretiminde kullanılacak suyun (elektrolit) içeriği ve sıcaklığı gibi hücre dışı bazı etmenlerin üretilen dezenfektan sıvı üzerindeki etkisi araştırılmış ve de üretilen dezenfektanın farklı koşullarda değişimi incelenmiştir. Bunlara ek olarak dezenfektan sıvının biyolojik etkinliğinin belirlenmesi için de bir takım mikrobiyolojik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Doktora çalışmasında ulaşılan sonuçlar ışığında geliştirilen elektrokimyasal hücrelerin yer aldığı pilot sistem Ağustos ve Eylül 2009’da Blyth-İngiltere’de test edilmiştir. Bu testlerde IMO (International Maritime Organization - Uluslar Arası Denizcilik Örgütü) deşarj standartlarını sağlayan BaWaPla Pilot Sistem’i IMO onayına hazır durumdadır.
-
ÖgeBiyolojik Sistemlerden Esinlenilmiş, Atımlı Jet İtme Sistemine Sahip Bir Su Altı Aracının Kavramsal Dizaynı Ve İtme Veriminin Sayısal Değerlendirmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-20) Özalp, Mustafa Kemal ; Kükner, Abdi ; 10040459 ; Gemi ve Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Shipbuilding and Ocean EngineeringBu çalışmada kalamarın ve deniz anası gibi atımlı jetlerle hareket eden deniz canlılarının itme sistemlerinden esinlenerek, kavramsal bir araç tasarlanmıştır. Atımlı jetleri oluşturmak için piston-silindir mekanizması kullanılmıştır. Birinci bölümde kalamarın yüzmesi ve girdap halkaları üzerine olan geçmiş çalışmalar incelenmiş; atımlı jet sistemiyle hareket eden sualtı araçları incelenmiştir. İkinci bölüme, direnç hesaplamaları sırasında kullanılan akış denklemleri ve türbülans modeli açıklanarak başlanmıştır. Aracın tasarımı için başlangıç formu olarak, direnç deneyi verileri bilinen DREA parametrik denizaltı modeli seçilmiştir. DREA modelinden yeni modeller türetmeden önce sayısal olarak aracın direnci tekrar hesaplanmış ve teyit edilmiştir. Bu çalışmadaki tüm sayısal hesaplamalarda araç iki boyutlu eksenel simetrik olarak incelenmiştir. Ardından, ana modelden yola çıkarak, kıç kısmında belirli oranlarda açıklık bulunan yeni formlar türetilmiştir. Amaç, aracın kıç kısmında atımlı jetlerin tahliye edilebileceği bir çıkış açmaktır. Ana modelin kıç eğrisinin karakteristiği en az değiştirilerek belirli piston-çıkış çap oranlarına sahip 5 adet model türetilmiştir. Bu modeller arasından, direnç değeri ve yerleştirilecek itme sisteminin performans değişkenleri göz önüne alınarak, De=0.4Dp modeli seçilmiştir. Üçüncü bölümde, atımlı jet sisteminin performans parametreleri açıklanmış ve bunların hangi aralıklarda olacağı belirlenmiştir. Ardından, atımlı jetler tarafından oluşturulacak itmenin nasıl hesaplanacağı açıklanmıştır. Atımlı jetlerin oluşturduğu itme sayısal olarak hesaplanmıştır. Direnç hesaplamalarında olduğu gibi burada da ANSYS ICEM CFD ve ANSYS Fluent yazılımları kullanılmıştır. Analizlere geçmeden önce, piston hareketinin nasıl modellendiği açıklanmış ve oluşturulan ağ örgüsünün özelliklerinden bahsedilmiştir. Dördüncü bölümde “senaryo -1” adında bir senaryo oluşturulmuş ve bu senaryo için belirlenen performans parametreleri için hesaplamalar yapılmıştır. Bu senaryoda piston 0.5 m/s’lik hız ile, 0.15 s’lik püskürtmeler yaparak ve püskürtmeler arasında 0.1 s dinlenerek toplamda 1 s boyunca çalışmaktadır. Bu durumda, sistemin araca verdiği ortalama itme kuvveti hesaplanmıştır. Daha önceden oluşturulmuş olan hız-direnç kuvveti tablolarından yararlanarak, aracın bu itme kuvveti ile hangi hızda sürekli olarak sevk edebileceği saptanmıştır. Saptanan araç hızı, kontrol hacminin “giriş” sınırında akış hızı olarak tanımlanmış ve böylece, gerçek bir hareket sırasında aracın üzerine gelecek ters yönde akışın etkisi modellenmiştir. Ters yönde akışın etkisiyle yeni itme değeri ve o ortalama itme kuvvetine karşılık gelen hız güncellenerek analizler tekrarlanmıştır. Ta ki, ardışık analizlerden elde edilen ortalama itme kuvvetleri arasındaki fark, belli bir hata yüzdesnin altına inene kadar. Ardından, yine iteratif olarak, aracı aynı sürekli hızda sevk edecek bir sürekli jet için piston hızı belirlenmiştir. Her iki jet modunda da piston hızı ve ortalama itme değerleri belirlendikten sonra, atımlı ve sürekli jet modu için itme verimleri hesaplanmıştır. Bu koşullar altında sürekli jet itme verimi atımlı jet itme veriminden % 6.6 daha yüksektir. Ancak senaryo -1 sonunda sistemin girdap halkası üretmediği görülmüştür. Bunun sebebi araç hızı değerinin jet hızından daha yüksek olmasıdır. Girdap halkası üretiminin olması ve halkalardan azami miktarda yararlanabilmek için, araç hızı-jet hızı oranı 0.5’ten küçük olacak şekilde, araç hızı ve çalışma oranı (〖St〗_L ) arasında bir matematiksel ilişki kurulmuştur. Bu matematiksel bağıntı sonucu 〖St〗_L≤0.08 olması gerektiği hesaplanmıştır. Senaryo -1’den edilen bilgilerle “senaryo -2” adında yeni bir senaryo oluşturulmuştur. Bu senaryoda piston 0.5 m/s’lik hız ile, 0.08 s’lik tek bir püskürtme yapmıştır. 〖St〗_L=0.08 değeriyle oluşturulan bu senaryo için araç hızı-jet hızı oranı 0.373 olarak hesaplanmıştır ve belirli bir hassasiyetle, olması gereken araç hızı-jet hızı oranı hesaplanabilmiştir. Senaryo -2 sonunda sürekli jet itme veriminin atımlı jet itme veriminden %22.7 daha verimli olduğu görülmüştür. Beşinci bölümde, beklenenin aksine, atımlı jet itme veriminin sürekli jet veriminden daha düşük olmasının sebepleri araştırılmış ve açıklanmıştır. Atımlı jet modunda verimi düşüren en büyük etken, piston dinlenme süresinde iken nozul eksenin iki yönlü akışın olmasıdır. Yatay doğrultuda salınımlar yapan silindir içindeki akışkan kütlesi, piston üzerine önce vakum etkisi oluşturarak direnci artırır. Ardından nozulun iç kısmında ters yönlü girdap halkası oluşur ve silindir içerisine dış ortamdan akışkan dolmaya başlar. Bu sebeple araç çevresindeki akış da bozulur. Altıncı bölümde, atımlı jet itme verimini düşüren etkiler yorumlanmış ve bu etkilerin tasarımsal sebeplerden olduğuna karar verilmiştir. Aracı atımlı modda daha verimli hale getirebilmek için piston dinlenme safhasında iken, nozul eksenin iki yönlü akışı kesecek bir mekanizma olması önerilmiştir. Buna ek olarak, istenen araç hızı- jet hızı oranında seyrederken yüksek 〖St〗_L değerinde çalışabilmesi için, fazlaca büyük olan silindir hacmi ve piston çapının küçültülmesi önerilmiştir. Özetlenecek olursa, yapılan kavramsal tasarım bu haliyle atımlı jet modunda istenen verimi elde edememiştir. Bunun için atımlı jet sistemi tasarımı üzerinde çeşitli düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Piston-silindir mekanizması yerine daha verimli ve daha kompakt bir itme sistemi kullanılması da araştırılmalıdır.
-
ÖgeBlade cup method for cavitation reduction in marine propellers(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Şamşul, Murat Burak ; Kükner, Abdi ; 724251 ; Gemi ve Deniz Teknoloji MühendisliğiCavitation is a phenomenon that affects the components of a vessel below the water-plane. In many different conditions, the components of the propulsion system must operate at the limits of their capacity. Various conditions create limits on the Naval Architect's ability to design efficient and effective propulsion system components. In most of the projects, engineers and designers focus on the propeller design at the very last stages of the project. Engine selection is performed based on the ship resistance at the target ship speed. Engine power and torque are one of the major inputs for the propeller design. The gearbox reduction ratio is the other input that has a significant influence on the propeller. After collecting all of these design inputs, there is one more major limit which is the stern shape of the boat. The stern shape has different characteristics according to the type and operating purposes of the boat. However, stern shape limits the propeller diameter in most cases. This limitation affects the design that the pitch of the propeller should be increased to reach the thrust needed for satisfying the hull speed requirements. In such cases, increasing the blade pitch leads to high pitch ratio propellers which create a risk for cavitation occurrence. Cavitation occurrence starts when the local pressure values around the blade become lower than the vaporization pressure at the operating condition. A high pitch ratio that indicates a high blade angle of attack creates a risk of cavitation in these conditions. Propeller blade cup which is a geometric change on the trailing edge of the blades can be used for cavitation reduction. The blade cup produces an additional thrust and the additional thrust provides an opportunity to reduce the blade angle of attack. The decrement in the angle of attack of the blades leads to a reduction in the cavitation risk. The main dimensions of the propeller can be determined for a vessel based on the propulsion system components. Engine determination is performed according to the aimed hull speed for the vessel. The propeller is the part that converts the engine power to thrust which is needed to reach the aimed speed. In most cases, propeller main dimensions are limited with the stern shape of the boats. This limitation leads to create highly pitched propellers to use the engine torque for reaching the top speed of the vessel. Additionally, not only the maximum speed should be satisfied but also the boat needs to operate at the design cruising speed at the efficient engine rotation speed. If all of the defined conditions and limitations are considered, operating at the aimed hull speed without propeller cavitation may not be possible by only changing the main characteristics of the propeller. The propeller cup is a trailing edge drop that can be applied to a propeller blade in order to create additional thrust. The additional thrust that is created by the blade cup leads to an increased torque of the propeller. Blade pitch reduction optimisation is performed to decrease the propeller torque to the level of the initial no-cup propeller. This optimisation process provides cavitation reduction because of the reduced blade angle of attack. In this thesis, cavitation validation is performed for both a 3D propeller and a 2D blade section. Then a 3D cavitating propeller is created and the cavitating propeller is investigated by applying different levels of blades cup by Computational Fluid Dynamics (CFD). After showing the cavitation reduction capabilities of the propeller trailing edge cup method, the cavitating propeller is analyzed in several propeller advance ratios to understand the effects of the cup and create a blade cup drop vs. angle of attack decrement method. In the series calculation section, the 500mm diameter propeller which is used in the series calculations is converted to different cupped propellers by using the calculation results. The thrust coefficient values 0.3 and 0.32 is used and open water efficiency results are compared for the specified thrust coefficients. The results and propeller conversion examples show that the original no-cup propeller which is a cavitating propeller can be converted to light, medium or heavy cupped blades. The result graphs provide the required P/D decrement for each cupping level. Cavitation can be reduced or eliminated with the help of cupping and P/D optimisation. The open water efficiency of the propellers can be increased or kept constant.
-
ÖgeComputer aided fairing of ship hull forms(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) Narlı, Ebru ; Sarıöz, Kadir ; 100706 ; Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği ; Naval Architecture and Marine EngineeringBu tezde gemi tekne formlarının düzgünleştirilmesi problemi tanıtılmakta ve ön dizayn aşamasında tekne formlarının düzgünleştirilmesi için kullanılabilecek yeni yöntemler sunulmaktadır. Bu yöntemler karmaşıklık açısından büyük farklılıklar gösterebilmektedir. Örneğin, problem basit olarak tekne formlarım uygun dereceden bir B-spline yüzeyi ile temsil etmek şeklinde tanımlanabileceği gibi çok daha karmaşık olarak bir nonlineer optimizasyon problemi olarak da tanımlanabilir. Tekne formlarının üç boyutlu düzgünlüğü hidrodinamik performans ve üretim kolaylığı açısından mutlaka sağlanması gereken bir özelliktir. Bu amaçla kullanılan konvansiyonel yöntem olan fiziksel tirizler ve ağırlıklar 18. yüzyıldan beri başarı ile uygulanmaktadır. Bu yöntemde üç boyutlu tekne formu üç ayrı düzlemde iki boyutlu dizayn eğrileri ile temsil edilir ve iteratif bir tarzda uygulanan düzgünleştirme işlemi sonunda üç boyutlu düzgün bir form elde edilebilir. Yeterli zaman ve deneyimli uzman bulunması durumunda bu yöntem oldukça başarılıdır. Yöntemin temel dezavantajlarından biri düzgünlük kriterinin uzmana bağlı olarak değişmesi ve aynı probleme çok farklı çözümler üretilebileceği gerçeğidir. Günümüzde yaygın rekabetin hüküm sürdüğü bir ortamda gemi ön dizaynı çok sayıda alternatifin kısa zaman dilimleri içinde geliştirilmesini ve güvenilir gelişmiş performans analiz yöntemleri kullanarak incelenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu tür performans analiz yöntemleri hassas ve detaylı tammlanmış tekne formları gerektirmektedir. Bu durumda dizayner ön dizayn aşamasında kısa zaman dilimlerinde hassas ve detaylı olarak tanımlanmış düzgün alternatif tekne formları geliştirmek durumundadır. Tekne formu düzgünleştirme prosedürü halen çeşitli bilgisayar destekli gemi dizayn paket programlarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Genel uygulamalar interaktif olarak gerçekleşmekte ve dizaynerin dizayn form eğrilerini interaktif olarak düzgünleştirmesi gerekmektedir. Genellikle, eğrilik eğrisi veya yüzeyi kullanılarak formun ne derece düzgün olduğu dizaynere sunulmaktadır. Bu yöntemler konvansiyonel yöntemin sahip olduğu tüm dezavantajlara sahiptir. Yani, objektif bir kriter yoktur, deneyimli personel gereklidir ve işlem zaman alıcıdır. Ön dizayn aşamasında çok sayıda hassas ve detaylı tammlanmış düzgün tekne formları geliştirmek durumunda olan dizayner otomatik olarak düzgünleştirme işlemi yapacak prosedürlere gereksinim duyacaktır. Bu tezde bu amaca yönelik olarak ön dizayn aşamasında kullanılabilecek üç yeni tekne form düzgünleştirme yöntemi geliştirilmiştir. Geliştirilen tüm yöntemlerin başarısı ve uygulanabilirliği gerçek tekne form ve eğrilerinin düzgünleştirme problemlerine uygulanarak gösterilmektedir. XV111 Geliştirilen ilk yöntem tekne form eğri ve yüzeylerinin doğrudan düzgünleştirilmesi olarak adlandırılmakta ve yöntemin esası, konvansiyonel tiriz ve ağırlık metodundan esinlenerek düzgünleştirmenin insan müdahelesi olmadan bilgisayar ortamında gerçeklenmesine dayanmaktadır. Tekne formlarının üç boyutlu düzgünleştirme problemi iki boyuta indirgenmekte ve tekne form dizayn eğrileri uygun dereceden B- spline eğrileri ile temsil edilmekte ve yeterli düzgünlük sağlanana kadar bu işlem iteratif olarak farklı düzlemlerde devam etmektedir. İterasyonlar sonucu her üç düzlemde yeterli yaklaşıklık elde edildiğinde üç boyutlu düzgün bir form elde etmek mümkün olabilmektedir. Bu yöntemle üretilen formların düzgünlüğü nümerik bir değer olan düzgünlük sayısının değeri ile değerlendirilmektedir. Düzgünlük sayısının tarifi düzgünlüğün saptanmasında en güvenli kriter olan eğrilik eğrisi yardımıyla, eğrilik eğrisini iyi bir yaklaşımla temsil ettiği varsayılan ikinci türev değerlerinin karelerinin toplamı olarak yapılmaktadır. Sonuçta elde edilen form, iterasyon sayısına bağlı olarak orijinal formdan farklı olabilmektedir. Bu tür durumlarda uygulanacak bir afin dönüşüm ile orijinal formun sahip olduğu form ve performans karakteristiklerini korumak mümkün olabilecektir. Geliştirilen ikinci yöntem tekne formlarının geriye dönük düzgünleştirilmesi olarak adlandırılmaktadır. Tekne formlarım düzgünleştirmek üzere eğrilik yüzeyleri uygun matematiksel yüzeyler ile temsil edilmekte ve geri dönüşüm ile tekne formu elde edilmektedir. Tekne formlarının düzgünlüğünü en iyi temsil eden kriterler eğrilik yüzeyine dayandığı için bu yüzeylerin düzgünleştirilmesi ile elde edilen yeni yüzeyler de orijinal yüzeye göre çok daha düzgün olmaktadır. Eğrilik yüzeylerini temsil etmek üzere çok farklı matematiksel ifadeler kullanılabilmektedir. Eğrilik yüzeylerini temsil etmek üzere avantaj lan ve başarısı kanıtlanmış B-spline teknikleri seçilmiştir. Kullanılan matematiksel ifadelerin eğrilik yüzeyini yakın temsili sağlanarak düzgünleştirilmiş yüzeyin orijinal yüzeye yakınlığı sağlanabilmektedir. Geliştirilen son yöntem tekne formlarının düzgünleştirilmesi için optimizasyon yaklaşımı olarak adlandırılmıştır. Tekne formlarının düzgünleştirilmesine yönelik çalışmalarda temel amaç tüm ara işlemlerin dizaynerden gizlenmesi olduğundan bu amaca yönelik olarak tekne form eğrilerinin düzgünleştirilmesi işlemi bir non-lineer optimizasyon problemi olarak formüle edilmektedir. Bu formülasyonda dizayn değişkenleri olarak tekne formunu oluşturan ofset noktalan, amaç fonksiyonu olarak ise tekne yüzeyinin düzgünlüğünü belirleyen eğrilik yüzeyine bağlı fonksiyonlar kullanılmaktadır. Değişik geometrik veya performansa bağlı kısıtlar kullanılarak problemin çözüm alanı sınırlanabilmektedir. Bu formülasyon ile gerçekleştirilen çalışmalar amaç fonksiyonunun ve kısıtların doğru seçilmesi durumunda düzgün tekne formlarının kolay ve hızlı bir şekilde elde edileceğini göstermektedir. Geliştirilen yöntemler gerçek tekne form eğri ve yüzeylerine uygulanarak pratik problemlerdeki uygulanabilirlikleri kanıtlanmaktadır.
-
ÖgeCost analysis of potential wind farms located at different regions in caspian sea(Institute of Science and Technology, 2020) Ahmadov, Mahammad ; Bayraktar Bural, Deniz ; 637411 ; Department of Shipbuilding and Ocean EngineeringIn this study, considering the Wind Energy Potential of the Caspian Sea, the Levelized Costs of Energy and Capacity Factors have been investigated for potential wind farms near the Absheron Peninsula, Olya site, Atyrau site, and finally for Sulak City's shoreline. Before LCOE analysis, Simple Feasibility Study has been done for the Absheron Project. Economical aspects of wind energy, today and the future of the wind power industry and its advantages and disadvantages have been investigated. Capital Expenditures, Operation, and Maintenance Expenditures of the offshore wind farms have been checked. Azerbaijan's wind energy potential has been checked. In the shoreline of the Absheron Peninsula, two different wind farms have been planned and designed and their Levelized Costs of Energy have been analyzed. Besides, other regions of the Caspian Sea basin have been investigated and potential wind farms in certain areas have been designed and their LCOE and Capacity Factor results have been compared. All projects' layouts have been selected. Preliminary calculations have conducted for all projects. For these projects, chosen regions' bathymetric maps, their hydrometrological features have been analyzed. Sea borders and shipping roads of the regions have been checked. Wind speeds of certain areas have been extrapolated by the help of power law. In order to have better results, several wind turbine factories' products have been checked. Their power curves have been analyzed and the most efficient one has been chosen for this research. Projects' Annual Energy Productions, their Capacity Factors, and finally, their LCOE have been calculated. In the project Absheron, two different discount rates have been used and its results have been compared with the projects of the other regions of the Caspian Sea. Besides, the results of the Absheron Project have been compared to the Azerbaijani Government's energy policy. Besides, the results of this research, have been compared to the results of the international offshore wind farms' average Capacity Factors and LCOE results. Regions' metrological features and their impacts on the planned projects have been mentioned in the end. To do that, researches and publications about the Caspian Sea basin have been checked and analyzed. To make a better comparison, their results have been compared to the results of this research.
-
ÖgeDalga Enerjisinden Elektrik Enerjisine Dönüşüm Sistemleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Bak, Ufuk ; Kükner, Abdi ; Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Marine TechnologyBu çalışmanın ilk bölümünde farklı dalga enerjisi dönüşüm sistemleri üzerinde durulacaktır. İkinci ve üçüncü bölümlerde ise bu sistemler içinde en çok verim elde edilen olarak düşünülen titreşimli su kolonu (OWC – Oscillating Water Column) için iki farklı teorik çalışma yapılmıştır. İkinci bölümde yer alan teoride doğrudan kolon içinde sıkışan hava incelenmektedir. Bu matematiksel anlamda iki nokta arasındaki basınç farkı olarak ortaya çıkmakta ve Bernoulli Denklemi ile ifade edilmektedir. Ücüncü bölümde incelenen Optimizasyon Teorisi’nde ise zorlanmış bir hareket yapan bir sistemin genel denklemi yazılmakta ve sönüm katsayısının bileşenleri açıklanıp bunların oluşturduğu dirençler üzerinde durularak sonuca varılmağa çalışılmaktadır. Dördüncü bölümde ise üçüncü bölümde yer alan optimizasyon teorisi Marmara Denizi’ne uyarlanmıştır. Sonuç bölümünde Marmara Denizi için yapılacak bir projede teorilerde nelerin düzeltilmesi gerektiği ve kurulacak sistemin beklenen kayıplarının nerelerde olduğu açıklanmıştır.
-
ÖgeDarpa Suboff Denizaltı Modeli İle Bu Modelden Yeni Türetilen Formların Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği (had) İle Sayısal Direnç Hesabı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-06-11) Budak, Gökhan ; Beji, Serdar ; 10075609 ; Gemi ve Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Shipbuilding and Ocean EngineeringSon zamanlarda tamamen olmasa da araştırmacıların büyük bir çoğunluğunun deneysel çalışmak yerine bilgisayar yazılımları kullanması teknolojininde gelişmesiyle beraber artan talebi karşılayabilmek açısından bu yazılımların gelişimini de beraberinde getirmiştir. Bilgisayar yazılımlarının bu derece geliştirilmesi akademik çalışmalarda bulunan kişilerin daha kısa sürede mevcut sorunlara dair bilgi sahibi olmaları açısından faydalı olmuştur. Yapılan araştırmalarda özellikle bilgisayar yazılımları sayesinde elde edilen verileri önceden deneyleri yapılarak elde edilmiş verilerle kıyaslama yapmak suretiyle doğruluğunu test etmek ve güvenilir sonuçlara ulaşılabilindiğini görmek daha fazla araştırmacının bilgisayar yazılımlarını kullanmasına neden olmuştur. Hesaplamalı akışkanlar dinamiği (HAD) yazılım programları sayesinde araştırmacılar özellikle tasarım aşamasında önemli bilgiler edinebilmektedir. Bu bilgiler ışığında tasarlanması planlanan araçlar için göreceli olarak bir fikir sahibi olunmaktadır. Özellikle gemi ön tasarım aşamasında ilk metot olarak tasarlanan gemilere benzer formda olan ve önceden üretilmiş gemilerin bilgilerinden yola çıkarak bilgi edinilmektedir. Bu bilgiler tasarım aşamasında detaylı bilgiler edinilmesini sağlasa da performans periyotlarında detaylı bilgiler edinilmesini sağlamamaktadır. İkinci metot ise model deneyleri yapılmış ve deney sonuçları bilinen formlardan faydalanmaktır. Model deneyleri yapılmış olan formlar çok daha güvenilir ve doğru sonuçlara ulaşabilmek için oldukça önem arz etmektedir. Ancak her zaman deney düzeneği kurabilmek ve karar verebilmek için çok fazla zamanın bulunmadığı durumlar olabilmektedir. İşte bu durumlarda bilgisayar yazılımları kullanmak hem gereksiz maliyetleri engelleyecek hem de sayısal olarak tam ve doğru bir sonuç olmasa da göreceli olarak bilgi sahibi olunmasını sağlayacaktır. Gereksiz maliyetler denmesinin nedeni tasarım aşamasında özellikle de birden fazla seçeneğin test edileceği durumlarda deney araç gereçleri ve deney düzeneğinin kurulması gibi masrafların oluşabilmesidir. Bu çalışmanın başlığı “Darpa Suboff Denizaltı Modeli ile Bu Modelden Türetilen Formların Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği (HAD) ile Sayısal Direnç Hesabı” olup, direnç açısından mümkün olduğunca iyi bir denizaltı formuna ulaşmak hedeflenmiştir. Özellikle belirtilmelidir ki amaçlanan denizaltı formunda yelken, takıntı ve pervane olmaksızın yalın gövde üzerinde çalışılmış ve bu doğrultuda bulunan sonuçlar birbiri içinde kıyaslanmıştır. Başlangıçta da belirtildiği üzere kullanılan bilgisayar programından elde edilen sonuçların doğruluğunu teyit edebilmek için önceden model deneyi yapılarak elde edilmiş direnç değerleriyle, bilgisayar yazılımı kullanılarak elde edilen sonuçların kıyaslanması ve ardından mevcut form üzerinde küçük değişiklikler yapılarak, optimum nitelenebilecek bir form oluşturulabilme yaklaşımı izlenmiştir. Bu sebeple literatürde Darpa Suboff ismiyle bilinen denizaltı formuna ait denklemler kullanılarak belirlenen denizaltı formu, Rhinoceros bilgisayar yazılımı yardımıyla üç boyutlu olarak çizilmiştir. Çizilen yalın gövde için direnç analizi yapılabilmesi ve bu analiz neticesinde elde edilen direnç değerleriyle deney verilerinin kıyaslanabilmesi çalışmamızda diğer denizaltı formlarına referans olacağından, hesaplamalardaki hata oranı belirlenmiştir. Hesaplanan bu hata oranlarının makul bir aralıkta çıkmasının ardından kıyaslanması hedeflenen denizaltı formları çizilmiştir. Bu formlar oluşturulurken, mevcut referans form olarak belirlenen Darpa Suboff denizaltı modeli üzerinde baş ve kıç formlarında küçük değişiklikler yapma yoluna gidilmiştir. Oluşturulan tüm değişik baş formları tüm değişik kıç formları ile ayrı ayrı birlikte kullanılarak çok sayıda birbirinden farklı denizaltı formları oluşturulmuş ve bu formların herbiri için HAD yazılım programı olan ANSYS-Fluent yazılım programları kullanılarak direnç değerleri sayısal olarak hesaplanmıştır. Referans forma ait deney sonuçları içerisinde farklı hızlardaki direnç değerleri mevcut olduğundan çalışmamızda belirlediğimiz üç farklı hız için direnç değerleri elde edilmiş ve birbiri ile kıyaslanarak baş ve kıç formu için direnç açısından en uygun tasarımın belirlenmesine çalışılmıştır.
-
ÖgeDemirleme Sistemi Hareketlerinin İncelenmesi Ve Sayısal Çözüm Yöntemleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Bayraktar, Deniz ; Kükner, Abdi ; Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Marine TechnologyBu çalışmada, demirlenmiş olan bir geminin yatay düzlemdeki hareketleri (boyuna öteleme, yanal öteleme ve yunuslama) ile zorlayıcı dış kuvvetlerin (akıntı, rüzgar, dalgalar) etkisinin hesaba katıldığı matematiksel bir model incelenmiştir. Boyuna öteleme hareketi yaptığı düşünülen silindirik duba problemi ise çeşitli sayısal yöntemlerin hareket denkleminin çözümünde kullanılabileceği, dalga sürüklenme kuvvetinin hesaplanabileceği ve demirleme hattının statik çözümünün yapılabileceği bir sistem olup, pratik anlamda uygulamaya geçmek için zemin oluşturmaktadır. Çeşitli zorlayıcı frekans değerlerinde ve çeşitli dalga yükseklikleri için elde edilen dalga sürüklenme kuvvetlerinin etkisiyle sistemin dengesinin nasıl bir hal alacağı sırasıyla, dördüncü dereceden Runge-Kutta ve Adams-Bashforth-Moulton Yöntemleri kullanılarak hareket denkleminin çözülmesi ile ortaya konup, birbirleri ile karşılaştırılmışlardır.
-
ÖgeDeniz Yüzeyinde Petrol Yayılımının Sayısal Olarak Modellenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Akan, Çiğdem ; Ertürk, Şafak Nur ; Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Marine TechnologyBir petrol kirliliği meydana geldiğinde, insanlara ve doğal kaynaklara gelebilecek zararı en aza indirmek için kirliliğe en kısa zamanda müdahale etmek gerekmektedir. Bu yüzden, kaza sonrası denize dökülen petrolün yayılımının modellenmesi oluşan kirliliğe gerekli müdahaleyi zamanında yapabilmek açısından önemlidir. Bu tezin amacı petrol yayılımının iki-boyutlu nümerik modelini oluşturmaktır. Bu amaç doğrultusunda deniz yüzeyinde petrol yayılımı ampirik formüller yardımıyla ile modellendi ve bu model yüzey akıntısı modeli ile birleştirildi. Daha sonra olası petrol dökülme senaryoları yaratılarak viskozitesi ve başlangıç konumu bilinen bir yağ tabakasının deniz yüzeyindeki yayılımı incelendi, MATLAB programı yardımı ile simülasyonlar yapıldı ve sonuçlar değerlendirildi. Bu çalışmada kullanılan MATLAB programları şöyledir: fay_adv.m; lehr_adv.m; bathy_bosp.m; lehr_adv_bosp.m; cohen.m; fingas.m; mackay.m; mackay_compare.m; buck_comp.m; buck_rt.m; fay_comp.m; fay_rt.m; fay_rt_comp.m; lehr_comp.m; lehr_spr.m; lehr_rt.m; spreading_buck.m; spreading_buck.fig; spreading_lehr.m; spreading_lehr.fig; spreading_fay.m; spreading_fay.fig; lehr.jpg; buck.jpg.
-
ÖgeDenizde Petrol Ve Rüzgar Projelerinin Farklı Mesleki Disiplinler İçeren Bir Çerçeve Dahilinde Tartışılması Ve Monte Carlo Metodu İle Fizibilite Değerlendirmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-01-21) Soylu, Mahmut Erbil ; Helvacıoğlu, İsmail Hakkı ; 10099421 ; Gemi ve Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Shipbuilding and Ocean EngineeringYeni nesillere daha parlak bir gelecek bırakmak amacı dahilinde bol, ucuz ve temiz enerji kaynaklarına ulaşmak için açık deniz enerji yatırımları, Türk Enerji Politikaları dahilinde ciddiyetle dikkate alınması gereken oldukça önemli bir husustur. Bu tez çalışmasında farklı tipteki birçok enerji amaçlı deniz projesi hakkında temel bilgiler paylaşılacak olup; akabinde tanıtılan projeler hakkında operasyonel yaklaşımlar aktarılacaktır. Operasyonel yaklaşımlar ile paralel olarak, bu projelerde faydalanılan açık deniz yapıları hakkında bilgiler paylaşılacaktır. Ortaya koyulmuş olan deniz projeleri hakkında olasılıksal yatırım ve gelir modelleri oluşturularak, soyut ancak gerçekçi bir yaklaşım dahilinde oluşturulan 10 yıllık bir yatırım senaryosunun Monte Carlo modeli finansal simulasyonu oluşturulacaktır. Finansal senaryonun oluşturulmasındaki temel amaç, buna benzer bir stratejik plan takip edildiğinde ortaya çıkacak olan maddi kazancın tahmin edilmesi ve Türk Enerji Endüstrisine sağlayacağı katkının derecesinin belirlenmesi olacaktır. Bu tez çalışması dahilinde su derinliği kısıtlaması olarak 400ft derinlik tercih edilmiştir. Bu su derinliğinin tercih edilmesi arkasındaki temel etmen, 400ft su derinliğinin günümüzde hali hazırda kullanımda olan sütun yardımı ile stabilize mobil deniz platformların büyük bir çoğunluğunun azami çalışılabilir su derinliği değeri olmasıdır. Bu derinlik değeri günümüzde sığ ve derin tip deniz alanlarında gerçekleştirilen enerji projeleri içerisinde operasyon prensipleri, ekipman, makina, deniz araçları, yapısal gereksinimler ve hidrodinamik problemlerin farklılıkları açısından en belirgin limit olarak kabul edilebilir. Giriş bölümünde, ilerleyen bölümlerde değinilecek olan farklı tipteki projeler hakkında genel bilgiler verilmiştir. Bu bölüm dahilinde, yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde rüzgar enerjisinin Avrupa'daki durumu ve gelecekle ilgili beklenir projeksiyonları, deniz alanlarında gerçekleştirilen rüzgar projelerinin günümüzdeki durumu ve yakın gelecekteki beklenir durumu hakkında bir takım istatistiki bilgiler paylaşılmıştır. Bu paylaşımdaki temel amaç deniz alanlarında gerçekleştirilecek olan rüzgar enerjisi projelerinin çok önemli bir gelişim evresine girdiğinin tespitidir. Ayrıca, 2015 yılında gerçekleştirilen Avrupa rüzgar enerjisi beklenir gelişim senaryosunda deniz alanlarında gerçekleştirilecek olan projelerin toplam kapasite içerisindeki pay artışına da değinilmiştir. Buna ek olarak doğal gaz depolama konusu ilerleyen bölümlerde tartışılacak proje ile ilgili bir takım kavramların tanımları verilmiş olup buna ek olarak birçok farklı ülkenin doğal gaz depo hacimleri ve doğal gaz tüketimleri ile ilgili oransal bilgiler paylaşılarak, Türkiye'nin durumu ve hedefleri karşılaştırılmıştır. Giriş bölümünde değinilen diğer bir konu ise hidrokarbon rezervlerinin geliştirilmesi ve ekonomiye kazandırılması konusunda gerçekleştirilen fizibilite çalışmalarının değişken pazar koşulları ve teknik zorluklar nedeni ile zamana bağlı olarak oldukça farklı sonuçlar vermesi ve bu tür değerlendirmeler gerçekleştirilirken ön planda tutulması gereken parametreler ile ilgili bilgiler verilmiştir. Tez çalışmasının ikinci bölümünde deniz alanlarından rüzgar enerjisi üretimi konusu detaylı olarak ele alınmıştır. Bölüm dahilinde denizde rüzgar enerjisi üretiminin karadaki üretime nazaran avantaj sağladığı koşullar, Türkiye'deki potansiyel rüzgar alanlarının tespiti ve kategorizasyonu yapılmış olup birçok prospektif alan tanımlanmıştır. Öncül prospekt tanımlamalara ek olarak, deniz alanlarında rüzgar kaynaklarının değerlendirilmesi maksatlı ölçüm sistemleri ile alakalı bilgiler paylaışlmış olup, konu ile ilgili yeni geliştirilmiş olan bir laser teknolojisi hakkında bilgiler verilmiştir. Deniz alanlarında rüzgar enerjisi projelerinde ilk ölçümler sonucu uygun olan yerlerin projelendirilmesi için gerekli olan esaslar üzerine tartışılmış olup, Türk deniz alanlarında ölçüm yapılması önerilen 33 deniz alanı ve önerilen 42 ölçüm lokasyon kordinatı listelenmiştir. Farklı potansiyele sahip görünen deniz alanları 3 kategori altında toplanmış olup bu noktadaki temel amaç farklı potansiyele sahip yörelerin farklı tarife politikalarına tabi tutularak projelerin ulusal enerji stratejisi dahilinde şekillendirilmesi ve yönlendirilmesi için bir enstrüman olarak düşünülmesi gerekliliğidir. Bu noktada tarife Avrupa birliğindeki açık deniz rüzgar enerji fiyat politikaları hakkında bilgiler paylaşılmıştır. İkinci bölümün devamında, açık deniz rüzgar alanlarında gerçekleştirilecek olan rüzgar enerjisi projeleri hakkında genel bir projelendirme çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu noktada, Akçakoca yöresinden bir rüzgar ölçüm örneği üzerinden yıllık ortalama rüzgar hızı hesaplanmış olup, elde edilen ortalama hız Hellman'ın bağıntısı ile kullanılmak istenilen rüzgar türbininin rotor yüksekliğindeki ortalama hız kestirimi yapılmıştır. Yapılan kestirim, seçilmiş olan türbinin karakteristik rüzgar hızı, güç verimi eğrisi ile kesiştirilerek, bahsi geçen alanda, seçilmiş olan türbin ve spesifik rotor yüksekliğindeki kapasite faktörü belirlenmiştir. Üçüncü bölüm genel olarak deniz alanlarında gerçekleştirilen petrolcülük projelerinin tanıtılması ile ilgili olarak kurgulanmıştır. Konu ile alakalı olarak Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının Kuzey Marmara doğal gaz depolama sahası üçüncü faz geliştirme projesi ile ilgili platform ve sondaj gereksinimleri tanımlanarak ileriki bölümlerde tanıtılan finansal simulasyon içerisine hangi varsayımlar dahilinde yerleştirildiği tarif edilmiştir. Bölüm dahilinde tartışılan geliştirme projesi iki adet sabit çelik platform üzerinden kazılacak olan 12'şer adet kuyu vasıtası ile doğal gaz depo rezervuarına yapılan enjeksiyon ve geri üretim miktarlarının arttırılarak, yerel pazarda herhangi bir kapasite fazlası ya da kısıt halinde devreye girerek doğal gaz ağının dengelemesinin gerçekleştirilmesidir. Üçüncü bölümde tartışılan diğer bir konu ise faaliyete başladığı tarihten günümüze ekonomik olarak başarı getirmeyen Akçakoca açık deniz doğal gaz sahasının yenilikçi bir bakış açısı dahilinde tekrar değerlendirilmesidir. Bakış açısı dahilinde üçüncü geliştirme safhası ile üretilebilir rezervlerin arttırılmasıdır. Akçakoca sahası'nın geçmişteki geliştirme faaliyetleri hakkında bilgiler verilmiş olup, sahada hali hazırda keşfedilmiş ancak geliştirilmemiş olan rezervler tablolanmıştır. Saha geliştirme konsepti dahilinde önceki geliştirme fazlarında inşaa edilmiş ve kullanımda olan 4 adet üretim platformunda bulunan proses ekipmanı ve sistemlerinden faydalanılması esas alınmıştır. Üretim platformlarının yüzey lokasyonlarından, geliştirilmek istenilen rezervlerin yatay ve düşey uzaklıkları belirtilmiş olup, yönlü sondaj teknolojisinin erişime el verdiği rezervlerin tercihi yapılmıştır. Bununla birlikte bahsi geçen geliştirme operasyonlarını gerçekleştirmek için temin edilmesi gereken sütun stabilize sondaj platformunın gerekli minimum sütun uzunluğu ve sondaj platformunda bulunması gereken teknik özellikler listelenmiştir. Dördüncü bölüm dahilinde önceki iki bölümde tartışılan denizde rüzgar ve petrolcülük projeleri ile ilgili kullanılması muhtemel olan sabit deniz yapıları ile ilgili yapısal analiz sonuçları paylaşılmıştır. Bölüm dahilinde gerçekleştirilen analizin metodolojisi tartışılmış, analizlerde kullanılan rüzgar, dalga ve akıntı yükleri ve diğer çevresel etmenlerin tanımları yapılmış olup birçok farklı tipteki sabit açık deniz yapısının dinamik davranışları ve doğal frekansları tespit edilmiştir. Analiz edilen deniz yapıları; rüzgar ölçümleri için kullanılması planlanan monopile tip açık deniz yapısı, rüzgar türbininin taşıyıcısı olan 4 bacaklı sabit yapısı, Akçakoca projesi içerisinde modifikasyonlara tabi tutulması planlanan üretim platformlarının, olası bir modifikasyon sonucunda dinamik davranışının ne şekilde değişmesinin beklendiği tartışılmıştır. Gerçekleştirilen yapısal analiz çalışmaları dahilinde öncelikle planlanan yapının üç boyutlu modeli oluşturulmuş olup, yapının taşıması beklenen harici yükler ve çevresel yükler belirlenmiştir. Harici ve çevresel yükleri farklı kombinasyonlarda yapı üzerine uygulayarak her bir durumda yapı elemanları üzerinde oluşan stres miktarları hesaplanmıştır. Güvenlik katsayısı haricinde stres değerleri olan yapısal elemanların çapları ve malzeme et kalınlıkları arttırılarak daha mukavim hale getirilmiştir. Değiştirilen model tekrar üzerinde oluşan stresler tekrarlanmış ve bütün yapısal elemanlar stresleri istenilen düzeye eriştiği aşamada mukavim statik model tamamlanmıştır. Statik model, zemin özellikleri ve zemine sabitleme elemanlarının da modele eklenmesi sonrası tekrar analiz edilerek, yapının temel mukavemeti kontrol edilmiştir. Zemin analizinde Ayazlı doğal gaz üretim platformu tasarımında kullanılan karot analizi sonuçlarından faydalanılmış olup, tez çalışması dahilinde tartışılan 7 farklı modelin her birinde aynı zemin modeli kullanılmıştır. Açık deniz yapısının taban geometrisi, su derinliği, harici yüklerin büyüklüğü ve çevresel yüklerin çeşitliliği bir arada değerlendirilmiş olup yapı üzerinde oluşan maksimum toplam moment tespit edilmiştir. Bundan sonraki aşamada dalga yükleri belirli periyotlar ve dalga yüksekliklerinde yapısal model üzerinde uygulanarak, sabit yapıda oluşan hareketlerin doğal frekansları belirlenmiştir. Tespit edilen doğal frekansların kabul edliebilir aralıklarda olup olmadığı tartışılmış ve uygun olmadığı belirlenen modeller üzerinde tasarımın ilk aşamasına geri dönülerek, model geometrisi ve yapı elemanlarının özellikleri değiştirilmiştir. Yapılan analiz çalışmalarında SACS isimli analiz yazılımı kullanılmıştır. Beşinci bölümde, 10 yıllık soyut ancak önceki bölümlerde gerçekçiliği tanıtılmış olan deniz enerji projelerin tek bir operatör tarafından gerçekleştirildiği varsayımı dahilinde finansal simulasyona esas operasyon sıralaması ve planlaması tartışılmıştır. Bu tanımlama dahilinde farklı tip projelerdeki benzer operasyonlar gruplanarak detaylı planlama gerçekleştirilmiştir. Altıncı bölümde, bir önceki bölümde tanımlanmış olan operasyon senaryosuna uygun olarak farklı tiplerdeki açık deniz projelerinin, proje ömürleri, gelir modelleri, işletme giderleri ve buna benzer maliyetleri ve gelirleri etkileyen birçok parametre tanımlanarak projelerin ayrı ayrı gelir varsayımları yapılmıştır. Gelir varsayımları içerisinde olasılık metodu ile uyumlu sonuçlar vermesi amacı ile gelirler farklı tahmini fonksiyonlarla tanımlanarak gelecek dönemler için fiyat ve gelir tahminleri gerçekleştirilmiştir. Monte Carlo simulasyonu ile belirlenmiş parametre aralıklarından gelişigüzel çekilen değişkenler ile net günümüz değer hesaplamaları 1000 defa yapılarak %10 yıllık enflasyon değerine göre olasılık dağılım fonksiyonu oluşturulmuştur. Bu yapılan çalışma sonucunda net günümüz değerin histogramı çizilmiş olup birçok olasılıkta 2 milyar dolar üzerinde net günümüz değer hesaplanmıştır. Sonuç ve öneriler bölümünde ise yapılan çalışma sonucunda Türk denizcilik sektörü içerisinde rüzgar enerjisi ve petrol, doğal gaz projeleri alanına yatırımların arttırılması, sabit deniz yapılarının rüzgar enerjisi projelerinin popülerliğinin artmasına bağlı olarak yeniden önemli bir araştırma ve geliştirme konusu haline geldiği aktarılmıştır.
-
ÖgeDüşük ve orta hızlı gemilerin dalga direnci karakteristiğinin belirlenmesi için bir yaklaşım yöntemi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Okan, Zeynep Ece ; Okan, M. Barbaros ; Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Marine TechnologyBu çalısmada, gemi dalga direncinin gemi yüzeyine dağıtılmıs Kelvin kaynaklarından yararlanarak hesaplanması anlatılmaktadır. Kelvin Kaynaklarının entegrasyonu için çok daha basit bir hesap yöntemi kullanılmıstır. Ayrıca direnç hesabı için basınç entegrasyonu yanı sıra momentum korunumu ile de hesap yapılması ve alınan sonuçların karsılastırılması öngörülmüstür. Bu amaçla bir bilgisayar programı gelistirilmis ve bazı gemi formlarının direç hesabı yapılarak elde edilen sonuçlar model deney sonuçlarıyla karsılastırılmıstır. Sonuçlarda hesaplanan dalga direnci eğrisinin model deney sonuçlarından olusturulan eğrinin karakteriyle uyumlu olduğu görülmüstür. Bu sebeple dizaynerin olusturduğu formun direnç karakteristiğini görmesi ve formu hakkında fikir sahibi olabilmesi açısından program tatmin edici sonuçlar vermektedir. Fakat güç hesabına geçilmesi için yeterli uyum yoktur.
-
ÖgeEmniyetli gemi operasyonları için hata türleri ve etkileri analizi (FMEA)'ne dayalı risk değerlendirme modeli geliştirilmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021) Göksu, Serap ; Arslan, Özcan ; 670654 ; Deniz Ulaştırma MühendisliğiGemi operasyonları esnasında hem çevresel hem de insan kaynaklı riskler, beklenmeyen ve istenmeyen aksaklıklara sebep olabilmektedir. Gemilerde, risk değerlendirme faaliyetleri çoğunlukla her bir operasyon için sabit risk değerlendirme formları ile yapılmaktadır. Ancak gemi operasyonları esnasında görüş durumu, geminin konumu, operasyonun yapıldığı zaman dilimi, hava durumu, akıntı hızı, gelgit durumu, trafik yoğunluğu, seyir bölgesi, gemi türü ve geminin boyu vb. dinamik faktörler bu riskleri artırabilmektedir. Gemilerde operasyonel risk değerlendirme formları mevcuttur ancak risk değerlendirme formlarında, bu dinamik riskler yer almamaktadır. Bu tez çalışmasında, gemi operasyonlarındaki riskleri artıran dinamik faktörler tespit edilmiş, nicel olarak operasyondaki hangi değişkenlerin hangi riskleri ne kadar artırdığını incelenmesi için deneyimli gemi adamlarına ön anket çalışması yapılmıştır. Daha sonra, oluşturulan bir uzman ekip ile dinamik risk faktörlerinin neden olacağı potansiyel hata türleri belirlenmiştir. Dinamik risk faktörlerinin değerlendirilmesi için Hata Türleri ve Etki Analizi (FMEA) yöntemi kullanılmıştır. Belirlenen hata türlerinin ortaya çıkma sebepleri, bu hata türleri meydana geldiğinde karşılaşılan durumlar ve bu hata türlerinin operasyon esnasında tespit edilip edilemeyeceği uzmanlar tarafından değerlendirilmiştir. Klasik FMEA'daki hatalı ölçüm ve uzman değerlendirmelerinden kaynaklanan belirsizliğin ortadan kaldırılması için çalışmaya bulanık küme teorisi dahil edilmiştir. Yanaşma/kalkma/halat ve demirleme operasyonu vaka çalışması olarak belirlenmiş ve önerilen yöntemin geçerliliği ve uygulanabilirliği gösterilmiştir. Bu kapsamda, yanaşma/kalkma/halat ve demirleme operasyonlarındaki statik risklere dinamik riskler eklenerek, operasyona ait toplam risk değeri hesaplanmıştır. Uzman değerlendirmeleri sonucunda, klasik FMEA ve bulanık FMEA'nın çıktısı olan RPN ve FRPN değerleri belirlenmiş ve hata türleri önceliklendirilmiştir. Elde edilen RPN ve FRPN değerleri karşılaştırıldığında, yapılan öncelik sıralamalarında önemli ölçüde farklılık olduğu görülmüştür. Çalışmanın sonucunda, hesaplanan FRPN değerlerine göre, dinamik risklerin oluşturduğu potansiyel hatalardan hangisinin operasyon süreci için daha kritik olduğu hesaplanmış ve geminin emniyetini etkileyen olası risklerin kontrol edilmesi ve proaktif bir yaklaşımla bu risklerin etkilerinin azaltılması veya ortadan kaldırılması için kontrol önlemleri belirlenmiştir. Risklerin önceliklendirilmesi, bu risklerin doğru yönetilebilmesi açısından önemlidir. Sınırlı kaynak ve insan gücünün daha etkin yönetilmesi, yeni risklerin ortaya çıkmasını da önleyecektir. Böylece, risk kaynaklı maliyetlerin azaltılması ve sınırlı kaynak aktarımlarının daha verimli yapılması sağlanabilecektir.
-
ÖgeGemi Bakım Tutumunda Karlılığı Artırıcı Yeni Stratejiler Ve Ram/shıpnet Projesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Acar, Burak ; Belik, M. Ömer ; Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Ocean EngineeringGeçtiğimiz yüzyıl, güvenilirlik ve bakım-tutm stratejilerinin gelişmesiye birlikte, ekipman güvenilirliği ile ilgili çalışmalara odaklanılan bir yüzyıl olmuştur. Şirketler, ekipman güvenilirliğinin üst düzeye çıkarılması durumunda, kârlılıkta artış da sağlamaya başlayınca, güvenilirlik ve bakım-tutumun sürekli geliştirilmesi, şirket stratejilerinin temel bir parçası olmuştur. Firmalar arası bilgi alışverişi de bu süreci hızlandıran bir diğer etmendir. Yeni Güvenlik Anlayışı (New Safety Culture) da, güvenilirlik ve bakım-tutum stratejilerinin ortaya çıkardığı bir anlayıştır. Bu anlayış ve bilgi iletişimindeki gelişmeler, ticari gemi işletmeciliği üzerinde büyük etkiler yapmıştır. Güvenlik optimizasyonunun, güvenilirliği ve maliyet etkinliğini artırabilmek amacıyla, denizcilik şirketleri, dünya çapında bir bilgi iletişim ağı kurmaktadırlar. RAM/SHIPNET olarak adlandırılan bu ağ sayesinde, güvenilirlik, geçerlilik ve bakım-tutum verileri şirketlerin sürekli gelişimini sağlamak amacıyla, gizlilik esasına göre, ortak kullanıma sunulmaktadır. Bu çalışmada yeni güvenlik anlayışı ile ilgili gelişmeler ve RAM/SHIPNET projesinin geliştirilmesi ve uygulanması ile ilgili bilgiler yer almaktadır.
-
ÖgeGemi Formu, Dümen Ve Pervane Etkileşiminin Sayısal İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-08-05) Kınacı, Ömer Kemal ; Kükner, Abdi ; 10010892 ; Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Marine TechnologyCisimler etrafındaki akış problemleri oldukça karmaşık problemlerdir ve ancak belirli yaklaşımlar yapılarak özel şartlar altında çözülürler. Tüm takıntıları yerinde olan bir gemi etrafındaki akışın çözülmesi uzun seneler boyunca tek tek yapılmış ve birbirleriyle olan etkileşimleri göz ardı edilmiştir. Son yıllarda hızla gelişen bilgisayar teknolojisi vasıtasıyla ise bu sorunlar zamanla aşılmaktadır. Artık türbülans modelleri kullanılarak bir gemi etrafındaki akış dümen ve pervanesiyle birlikte çözülebilir hale gelmiştir. Gemi, pervane ve dümenin akış içindeki etkileşiminin birçok farklı koldan incelenmesi mümkündür. Bu çalışmada etkileşim hidromekanik açıdan incelenmiştir. Gemi sevk sisteminin en önemli parçalarından birisi pervanedir ve pervaneye gelen akımın mümkün olduğunca düzgün olması istenir. Pervane dizaynı yapılırken, pervane iz yüzeyine gelen akış hızı (genellikle deneysel olarak) gemi takıntısızken hesaplanır ancak dümen pervaneye gelen akımı değiştirir. Bu tez kapsamında yapılan çalışmada pervane dizaynı yapılırken dümen etkilerinin hesaba katılmasının önemi anlatılmıştır. Bir gemi üretim safhasına geçmeden evvel sevk sisteminin denenmesi için öncelikle pervane açık su testine tabi tutulur. Deney havuzunda pervane tek başına çalıştırılır ve itme, tork, verim gibi performans kriterleri açısından incelenir. Pervane optimizasyonu açık su testinden gelen sonuçlara göre yapılır. Ancak açık denizde pervane tek başına çalışmamakta; gemi ve dümenle bir takım oluşturarak sevk sistemini yönetmektedir. Dolayısıyla pervanenin açık su performansının iyi olması her gemiye uygulanabileceği anlamına taşımamaktadır. Pervane optimizasyonu yapılırken veya pervane performansı incelenirken gemi ve dümenin etkileri hesaba katılarak işlem yapılmalıdır.
-
ÖgeGemi Kökenli Petrol Kirliliğinin Biyolojik Yöntemlerle Giderilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Bilgin, Ceren ; Yonsel, Fatma ; Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Marine TechnologyHer sene büyük miktarlarda petrol ve petrol ürünü, kazayla, ihmalle veya yasadışı olarak deniz ortamına girmektedir. Petrolün tankerlerle deniz aşırı taşınması sırasında yaşanan kazalar ve gemi işletmeciliğindeki ihmaller bu kirliliğin iki ana sebebi olarak belirmektedir. Organik bir madde olan petrol deniz ortamında bulunan mikroorganizmalarca doğal olarak parçalanabilmekte veya çevreye daha az zararlı maddelere dönüştürülebilmektedir. Petrolün doğal indirgenme süreçlerinden birisi olan biyolojik bozulmanın (biyodegradasyon) optimize edilmesi ile geliştirilen biyoremidasyon tekniği, gelecekte petrol kirliliğinin deniz ortamından giderilebilmesi için en etkili olacak yöntemlerden biri olarak belirmektedir. Petrolün mikrobiyolojik bozunması, dökülen petrolün özelliklerinin ve miktarının yanı sıra, döküldüğü bölgenin çevresel şartlarına da bağlıdır. Özellikle, ortamda bulunan çözünmüş oksijen konsantrasyonu, tuzluluk, sıcaklık, mikrobiyolojik topluluk ve ortamdaki besleyici konsantrasyonu biyodegradasyon üzerinde oldukça etkili parametrelerdir. Bu çalışma petrol kirliliğinin İstanbul Boğazı’nda biodegradasyonla hangi ölçülerde giderilebileceğini bulmayı hedeflemektedir. İstinye Koyu civarından alınan deniz suyu örnekleri incelenmiştir. Laboratuvar koşullarında sürdürülen deneylerde 4.5 litrelik pleksiglas malzemeden yapılmış olan STR (Stirred Tank Reactor) reaktör kullanılmıştır. Deniz suyu örnekleri petrol ürünlerinden olan motorin ile sentetik olarak kirletilerek motorinin biyolojik olarak parçalanabilirliği gözlenmiştir. Koydaki mikroorganizmaların petrolü düşük tuzluluk değerlerinde daha hızlı indirgediği tespit edilmiştir. Ayrıca, farklı sıcaklıklarda da biyolojik bozunmanın gerçekleştiği gözlenmiştir. Bununla birlikte düşük sıcaklıklarda mikrobiyolojik bozunma hızının düştüğünü tespit edilmiştir.
-
ÖgeGemi yapılarında gerilme yığılması öngörülerinin kaba ağ yapısı ve makine öğrenmesi ile gerçekleştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020-05-14) Ateş, Burçin ; Köroğlu, Serdar Aytekin ; 508171104 ; Gemi ve Deniz Teknolojisi Mühendisliği ; Shipbuilding and Ocean EngineeringGemi ve deniz yapılarının tasarımında dikkate alınması gereken limit durumlar vardır. Servis limit durumunda (SLD) global ölçekte ve kaba ağ yapısıyla analizler yapılır. Yorulma limit durumunda (YLD), SLD'nda gözükmeyen ve yapının özellikle süreksizlikler veya ani değişim gösteren bölgelerinde bulunan gerilme yığılmalarına ve bu gerilmelerin yorulma ömrüne olan etkisine yoğunlaşılır. Sıcak nokta gerilmesi denilen ve sonlu elemanlar analizi ile ekstrapolasyon kullanılan hesap yaklaşımında, yapının yerel ve SLD'de kullanılana kıyasla çok daha yüksek çözünürlükte bir ağ yapısının kullanıldığı bir model üretilir. Bu modelin analiz süresi, ağ yapısı ve farklı yükleme durumlarının da katkısıyla yüksek hesaplama maliyetlerine yol açmaktadır. Bu durum özellikle tasarım için gerekli parametrik çalışmaların pratikte yapılmasını zorlaştırmaktadır. Makine öğrenmesi, genel bir matematik model kullanımı yerine, deney yoluyla elde edilen veya karmaşık matematiksel modellerden üretilen verilerden yola çıkılarak kurulan yaklaşık modellerin anlam çıkarma, tahmin gibi amaçlarla kullanılmasını sağlayan istatistiksel yöntemleri ifade eder. Gerilmeler, yapısal mekanik analizlerin çoğunda incelenir. Yorulma dayanımını etkileyen faktörlerden bazıları, malzeme tipi, ortalama ve artık gerilme, kalite ve kaynak kusurları gibi imalat faktörleri ve son olarak boyut ve plaka kalınlığı dır. Yorulma, yeterince yüksek bir güvenlik seviyesi sağlamak için gemilerde önemli bir tasarım kriteridir. Bir yapıda şekil veya kesitte ani bir değişiklik olan bölgeler süreksizlik nedenidir ve gemi söz konusu olduğunda kabaca birçok yapının birleşimi olduğu düşünülürse bu tarz süreksizlikler kaçınılmazdır. Çeşitli konumlardaki (örn. ambar kapağı köşelerinde, kaynak ağızlarında, perdelerde, takviye uçlarında, kiriş ağ plakalarında ve çift dipli sintine alanlarında, enine stifner bağlantılarında..vb) gerilme yığılmaları nedeniyle yorulma meydana gelir. Bu tür gerilme yığılmalarının değerlendirmesi yapısal tasarımda normal gerilme analizinden farklıdır. Buradaki amaç akma gerilmesinden ziyade süreksizlik bulunan noktada lokal bir değerlendirme yapıp yorulma nedeniyle oluşan kırılma ve çatlama gibi durumların değerlendirilmesidir. Gemi yapılarında enine stifner bağlantıları veya T birleşim noktaları gibi çeşitli kaynaklı bölgelerde gerilme yığılmaları meydana gelir. Bu bölgelerden klas kuruluşları da incelendiğinde çok sık karşılaşılan bir problem olan, T şeklinde iki plakanın birleşiminden oluşan yapısal bir modelin gerilme yığılmaları bu çalışma kapsamında incelenmiştir. Modelin simülasyonu Ansys APDL Script programlama dilinde parametrik model kodu oluşturularak yapılmıştır. Seçilen bağımsız parametreler ile modelin boyutu, kalınlığı, yük durumu ve mesh boyutları düzgün dağılımlı rastgele değişmektedir. Aynı zamanda değişen parametrelerin sınırları gemi inşa alanında kullanılmaya uygun olacak şekilde genişletilmiştir. Böylece modelin çok değişkenli birden fazla durumunu gözlemek mümkün olmuştur. Modelde gemi dizaynı sırasında uyulması gerekilen klas kuruluşlarının belirlediği kurallara göre yapılan gerilme hesaplaması referans değerler olarak kabul edilmiştir. Bu gerilme hesaplamalarında plakaların kalınlığı kadar (t x t) hassas bir mesh örgüsü uygulanıp gerilme değerleri elde edilmiştir. Sonra aynı model mesh hassasiyeti azaltılarak daha kaba bir mesh ile analiz edilmiştir. Yapılan analizlerde önce 200 farklı durum incelenmiş olup sonra veri sayısı arttırılarak 2000 farklı analiz yapılmıştır. Kaba ağ yapısına sahip modelden çekilen gerilme değerleri (aynı zamanda modeldeki gerilme yayılımını ölçmek için meta parametre olan) bir yarıçap kadar alanda taratılmıştır. Alan etkisi önemli bir parametredir. Çünkü yığılmanın meydana geldiği noktadan iki farklı yarıçap parametresi ile uzak ve yakın alanlardan mantıklı gerilmeler alınarak, etkisiz noktalardaki değerlerin modelde oluşturacağı sapmaların önüne geçilmiştir. Taratılan alanda oluşan gerilme dağılımının ortalaması ve standart sapması da makine öğrenmesi uygulaması için bir girdi oluşturacaktır. Amaç, kaba bir mesh analizinden elde edilen gerilmelerin dağılımı, varyansı, mesh boyutu, maksimum gerilmesi gibi farklı farklı etmenler ile makineye problemi öğretip referans gerilme değerini tahmin etmektir. Bu çalışma ile seçilen parametrelerin tahminde etkili olduğu gözlenmektedir. Örneğin mesh boyutunu makine öğrenmesi inputlarından çıkarıldığında kök ortalama kare hata dikkate alınırsa 2 kat artmaktadır, veya her iki model için ekstrapole edilmiş gerilme değerleri yerine maksimum gerilme değerlerine göre hata hesaplandığında yine 1,7 kat artış gözlemlenmektedir. Hesaplanan hata oranları makine öğrenmesi yöntemlerinden Gauss süreci regresyon analizi sonucunda elde edilen değerlerdir. Sonuç olarak, bir regresyon analizi yapılarak hassas mesh modelinin gerilme sonuçları tahmin edilmekte ve böylece büyük ölçekli yapıların tasarımında zaman ve bilgi tasarrufu sağlanmaktadır.