LEE- Peyzaj Mimarlığı-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Başlık ile LEE- Peyzaj Mimarlığı-Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAffective computing in generative art installations: The case of emo-land(Graduate School, 2023) Rohani, Sharafi ; Kavakoğlu Akçay, Ayşegül ; 825873 ; Landscape Architecture Master ProgrammeThis thesis explores the relationship between human emotion and Artificial Intelligence (AI) in affective and interactive environments. The goal is to reduce individuals' distractions in public places, an area largely neglected by current AI and IoT technologies. Emotions play a significant role in people's behavior and decision- making, and attention. On the other hand, the built environment has a profound impact on emotions, and well-being. Therefore, this research investigates how affective and interactive installations can influence users' attention and mitigate distractions in public spaces. This study stands at the intersection of several critical domains, drawing upon theories of generative art, affective computing, calm technology, and ambient media to forge a comprehensive framework for the design of installations within public spaces. While extensive research has explored the realm of interactivity, the intricate relationship between generative art installations, affective computing, and architectural elements has remained ambiguous. In this context, the research not only sheds light on these connections but also elucidates how technological advancements and computational capabilities can infuse deeper connections and fresh dimensions of interactivity, serving as a means to counteract the pervasive distractions that have proliferated in the age of ubiquitous screen technology. This study thus emerges as a pivotal contribution in the ongoing quest to harness technology and design for the purpose of restoring attention, fostering meaningful connections, and redefining the human experience within public environments. The research methodology involves the development of a computational system that incorporates generative techniques applied through installations in public spaces. Facial expressions are used as a parameter to detect emotions through a Convolutional Neural Network (CNN) model trained for Facial Emotion Recognition (FER). An interactive visual art interface called Emo-Land is designed and developed using AI- models and projection mapping. The complexity of patterns in the installation adapts based on the user's emotional state. By discussing the principles of Calm Technology and their application to the Emo- Land installation, the study tries to create an installation that let the users to restore their attention. This research aligns with the third wave of Human-Computer Interaction (HCI), emphasizing human values, meaning-making, and socially situated and embodied action. The evaluation of the Emo-Land's usability garnered an overall positive response, with users perceiving it as easy to use and expressing contentment with their interaction experience. The assessment encompassed dimensions of easey to use, efficiency, and satisfaction. Notably, users found the installation's design user-friendly and engaging, though some improvements are required to enhance its efficiency further. In terms of users' experiences, the majority of questions received favorable feedback, underscoring a positive ambiance and enhancing the spatial experience. Users' emotions were influenced by the installation. Biophilic patterns, while contributing to attention restoration, posed challenges in fully grasping their meanings. Nevertheless, participants positively regarded the participatory interaction aspect of the installation, highlighting its potential for enhancing user experiences. The findings of this study contribute to the understanding of how affective and interactive installations influence users' attention in public places and reduce distractions. By incorporating principles of Calm Technology and utilizing biophilic patterns, the research offers new perspectives on designing generative installations that foster an ambient commons in public places.
-
ÖgeBahçeden peyzaja geçişte etkileşimsel bir unsur olarak peyzaj resmi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-05-31) Bozkurt, Fatma Sultan ; Gürler Erbaş, Ebru ; 502191620) ; Peyzaj MimarlığıYüzyıllar boyunca insanlıkla birlikte insanlığın doğa kavrayışı da değişmiş, bu değişimde pek çok unsur rol oynarken dönüşen kavrayışların okunmasında sanat her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. İnsanın doğal çevresi ile kurduğu veya kuramadığı ilişkileri sanat üzerinden okumak mümkün olmuştur. Bu anlamda keşiflerin ve teknolojik gelişmelerin ivmelendiği Aydınlanma ile birlikte insanlığın entelektüel kapasitesinde ve dünya kavrayışınde büyük dönüşümler yaşanmıştır. Dönemin İngiltere'si toplumsal yapısı ve coğrafi konumu ile öncü bir yere sahip olurken Endüstri Devrimi ve Bilimsel Devrim gibi büyük adımların atılmasında önemli bir rol üstlenmiştir. 18. yüzyıl İngiltere'sinde doğanın resme konu oluş biçimi ile peyzajların biçimlenişi arasında kuvvetli bir ilişki ortaya çıkmış; araziler "havada asılı manzara"lar şeklinde ele alınmıştır. Güç sahibi otoriteler sanatı ve yaşam alanlarını dönüştürme yetisine sahip olmuşlardır. Doğa kavrayışının ve resme konu olan doğanın da tarihsel süreçteki dönüşümünde bu otoritelerin etkisini görmek mümkün olmuştur. Sanayileşme sürecinde olan İngiltere'de yaşanan plansız kentleşme ile birlikte, peyzaj resminde temsil edilen Arcadian peyzajlar toprak sahibi patronların arazilerine uygulanmak istenen bir şeye dönüşmüş ardından tam tersi bir şekilde resimden ilham alınarak tasarlanan arazinin resme konu olması gündeme gelmeye başlamış ve bu iki disiplin arasında tarihi bir bağ kurulmuştur. Öne çıkan bir tür olarak varlık gösterdiği dönem olan 18. ve 19. yüzyıllarda peyzaj resmi, doğaya karşı oluşmuş olan merak ve duyarlılığın en önemli temsil aracı haline gelmiştir. Bu bağlamda pek çok alandan gerek etkilenmiş gerekse etkilemiş ya da tetikleyici bir unsur olarak varlık göstermiştir. Bu tez çalışmasıyla, peyzaj mimarlığının gelişim serüveninde önemli bir etkileşimsel unsur olan peyzaj resminin gerek peyzaj kavramı üzerindeki gerekse meslek pratiği anlamındaki dönüştürücü etkisini ortaya koymak ve bu ilişki ağını endüstrileşme süreciyle önemli bir kırılma noktası olan 18. yüzyıl ve19. yüzyıl başları İngiltere'si bağlamında ele alarak bu eşikteki dinamikleri ve ilişkilenme biçimlerini açığa çıkararak peyzaj mimarlığı tarihi ve kuramı açısından literatüre katkı sağlamak amaçlanmıştır. Doğanın değişen kavranışıyla birlikte resim sanatında bulduğu karşılığı anlayabilmek adına tarih boyunca bu ilişkilerin nasıl kurulduğu ile ilgili ilişkiler sosyo-kültürel değişimler çerçevesinde 18. yüzyıl öncesi ve 18. yüzyıl ile 19. yüzyıl başlangıcını kapsayan aralıkta Batı eksenli yazılı ve görsel doküman taraması literatür araştırması yapılarak açığa çıkarılmıştır. Yapılan araştırmayla birlikte kavrayıştaki değişimle tuvale yansıyanlar arasında paralellik belirginleşirken insanın rasyonel bakış yeteneği kazanmasıyla eş zamanlı olarak peyzajın resimde kendi başına var olabildiği ortaya çıkmıştır. Avrupa'nın bir ucundan diğer ucuna etkileşimler ağı sonucu bu tür resminin yayılış süreci okunarak haritalandırılmıştır. Tezin takip eden bölümünde ilişkiler ağının bir düğüm noktası olduğu kabul edilen 18. yüzyıl ve 19. yüzyıl başları İngiltere'sinin dönem yapısı incelenmiş, döneme hakim olan güzel, yüce, pitoresk kavramları üzerinden kavramsal analiz ile ilişkiler keşfedilmiş, İngiltere'de peyzaj resminin serüveni ele alınmış, kısaca dönem İngiltere'si için genel çerçeve oluşturulmuştur. Diğer yandan akılcı bakış açısının hakim olduğu 18. yüzyıldan 19. yüzyıla geçiş sürecinde İngiltere'de endüstrileşmenin çevresel etkileri gözle görülür boyuta ulaşmış ve doğa kavrayışında akılcı bakışla birlikte duyarlılık geliştirilmiştir. Aynı zamanda doğa felsefesinden modern bilimlere geçiş dönemi olarak değerlendirilebilecek olan bu dönemde bilimsel gelişimi sağlamak adına doğa gözlemleriyle öne çıkan doğa kaşifleri ile peyzaj ressamlarının ortak paydada buluştukları ve bu süreçte doğanın resmedilişinin etkileyen, etkilenen ve araç olma durumları üzerine iklim bilimi, yer bilimi ve bitki bilimi özelinde araştırmalar genişletilmiş ve ilişkiler ağı oluşturulmuştur. Dönemin İngiltere'si için oluşturulan çerçeve kapsamında Romantizm yaklaşımları ile yayılan, sanatçı duyarlılığı ile resmedilen doğa ele alınmış, değişen toplumsal ve çevresel faktörler ışığında önde gelen sanatçı yaklaşımları değerlendirilmiştir. Peyzaj resmi ile peyzaj mimarlığı pratiği arasında kurulan ilişkinin direkt yansıması olarak kabul gören natüralist yaklaşımlı İngiliz peyzaj bahçeciliği ve resimle kurduğu ilişki değerlendirilmiştir. Kıtadaki peyzaj resmi uygulamasıyla ve İngiltere'deki patronların erken endüstrileşen İngiltere'nin, kır evlerinde görmek istedikleri peyzajların ilişkisi tarihsel dizinde haritalanmıştır. Toplumsal durumların yanı sıra resim sanatının bu yaklaşımın ortaya çıkışında ve uygulanışındaki etkileri üç ana figürün aracılığıyla ele alınarak yaklaşımdaki "doğal olma durumu" tartışılmıştır. Tezin merkezinde yer alan dönem kapsamında; tüm literatür taramaları, kavramsal analizler ve etkileşimler ilişkiler ağı sonucunda peyzaj resminin peyzaj pratiği ve günümüz peyzaj mimarlığının temel fenomenlerinden olan iklim bilimi, yer bilimi ve bitki bilimi gibi doğa bilimlerinin ortaya çıkış süreçlerinde etkileyen, etkilenen ve/veya araç olarak etkileşimsel bir role sahip olduğunu söylemek mümkün olmuştur. İnsanlık tarihinde duygu ve düşüncelerin yansıtılmasında temel bir yere sahip olan resim sanatı, doğa kavrayışının, peyzaj algısının tarihte okunması konusunda sağladığı kolaylığın yanında dönem insanının doğal çevreyi algılayış biçimini gözler önüne sermiş ve hakim bir tür olarak var olduğu dönemlerde pek çok bilimsel gelişmede aktif rol oynamıştır. Resimsi peyzaj bahçeciliği yaklaşımıyla bahçe ve açık yeşil alan sınırları önce görsel anlamda ortadan kalkmış, peyzaj kavramında çığır açan dönüşüm yaşanmıştır. Yaklaşım, önce varlıklı gelir gruplarının bahçeleriyle yaygınlaşmış, takip eden süreçte Endüstri Devrimi'yle birlikte çevresel ve atmosferik kirliliğin çığ gibi büyüdüğü hızlı gelişen ve plansız kentlerde peyzaj mimarlığı disiplini açısından önemli hareketlere dönüşerek bugünkü karşılığını bulmasında önemli bir etki yaratmıştır. Günümüz peyzaj mimarlığının gelişiminde resim sanatının yerini anlamak adına resimsi bakış açısıyla varlık bulan natüralist peyzaj bahçelerinin rolüne çekilen dikkatin yanında peyzaj resmiyle diğer bilim dallarının gelişimi ve hepsinin etkileşimiyle oluşan ortamın etkisini değerlendirmek son derece kritiktir. Gerek peyzaj mimarlığı pratiğinde yarattığı doğrudan etkiler, gerek doğa bilimlerinin ortaya çıkışında oynadığı etkin rol aracılığıyla peyzaj resmi, bugünkü anlamda peyzaj mimarlığı disiplininin temellerini oluşturan alanlarla derin etkileşimler kurarak bir ortam yaratmıştır. Tarih boyunca doğal çevre ile kurulan ilişkilerin bir yansıması olduğu gibi doğa kavrayışında büyük kırılmaların yaşandığı bahsi geçen dönemde de öne çıkan bir etkileşimsel unsur olarak varlık göstermiştir. Bu sebeple peyzaj resmi ile peyzaj mimarlığı arasındaki ilişki mevcutta düşünüldüğü gibi doğrusal değil çok daha karmaşık bir yapıya sahiptir.
-
ÖgeBiyofilik tasarım elemanlarının iç mekânlarda algıya ve davranışa etkisi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-05-11) Dalay, Lâl ; Aytaç, Gülşen ; 502191611 ; Peyzaj MimarlığıBu tez çalışması, biyofilik tasarım elemanlarının, iç mekânlar özelinde, insanların mekân algısına ve davranışlarına etkisini araştırmaktadır. Bu bağlamda, insan-doğa-mekân arasındaki ilişki ortaya konarak, biyofili kavramının temelleri açıklanmış, biyofilik tasarım teorisi detayları ile tanımlanmış ve tasarım elemanları hem fiziksel hem de sanal mekân boyutunda algı ve davranış ile ilişkiyi ortaya çıkarmak üzere kullanılmıştır. Tez çalışmasının amacı, insan ve doğa arasındaki ilişkinin biyofilik tasarım stratejisi kapsamında iç mekânlara nasıl yansıdığını, insanların algı ve davranış sistemlerinin biyofilik tasarım elemanlarından nasıl etkilendiğini analiz etmektir. Tezin hedefine ulaşmak için; -"Doğa-insan-mekân üçlemesinin tarihi süreç boyunca ilişkisi ve biyofilik tasarım çerçevesinde günümüz çevresine yansıması nasıl olmuştur?" -"Biyofilik tasarım elemanları iç mekânlarda stratejik olarak nasıl uygulanır ve duyusal etkileri nelerdir?" -"Biyofilik tasarım elemanlarının duyusal ve sanal mekân deneyimi boyutlarında algı ve davranış üzerinde etkisi nasıldır?" sorularına cevap aranmıştır. Bu doğrultuda şekillenen tezin kavramsal çerçevesi ise dört ana bölümden oluşmuştur ve "Biyofili Kavramı", "Biyofilik Tasarım Teorisi", "İç Mekânlardaki Biyofilik Unsurların, Duyusal Algı ve Davranış İle İlişkisi", "Sanal Biyofili Deneyimi Alan Çalışması: Arkas Sanat Merkezi "Doğa, Bahçeler, Düşler" Sergisi" başlıkları altında tez şekillenmiştir. Tezin ilk üç bölümünde literatürden edinilen bilgiler, amaca yönelik bir kurgu ile sunulmuştur. Dördüncü ve son bölüm olan alan çalışması bölümünde ise, literatürde sanal sergi mekânı özelinde biyofili deneyimine yönelik bir çalışmaya rastlanmaması doğrultusunda odak daraltılarak, biyofilik unsurların sanal sergi mekânı deneyiminde davranış ve algıya etkisine mercek tutulmuştur. Tezde biyofili özelinde işlenen doğanın entegrasyonu, yürütülen alan çalışması ile, hem doğanın sanatsal temsili boyutunda, hem de sanal mekâna yansıması boyutlarında ele alınmıştır. Alan çalışması özelinde, biyofilik unsurları güçlü bir şekilde barındırdığı tespit edilen Arkas Sanat Merkezi, "Doğa, Bahçeler, Düşler" sergisinin sanal deneyimine yönelik bir anket uygulaması gerçekleştirilmiştir. COVID-19 Pandemi koşulları ise biyofilik mekân deneyiminin sanal ortamda yürütülmesine yön vermiştir. Tezin hedefi doğrultusunda iç mekânlarda biyofilik tasarım elemanlarının algı ve davranışa etkisinin analizi, 110 kişilik katılımcı grubunun anket cevaplarından elde edilen veriler doğrultusunda tartışılarak sunulmuştur. Çalışmadan elde edilen bulgular, biyofilik tasarım unsurlarının, fiziksel ve çok duyulu bir ortamda nasıl etki ettiğini ve alan çalışması ile sanal ortamda bu unsurların deneyimcilerin algı ve davranışları üzerinde nasıl etkilere sahip olduğunun anlaşılmasını sağlamıştır. Bununla birlikte alan çalışması ile sanal biyofili deneyimin, sergi mekânı odağında algı ve davranışa etkisinin ortaya çıkarılması, sanal sergi mekânlarının biyofilik açıdan değerlendirilmesi için bir referans oluşturmuştur.
-
ÖgeEvaluating the restorative potential of different green strategies in streets(Graduate School, 2023-02-07) Vosough Ahmadinazhad, Saba ; Bozkurt, Melih ; 502181618 ; Landscape ArchitectureToday's lifestyles cause people to deal with more stress, which in turn leads to mental health issues in cities around the world. For pedestrians, urban sidewalks are places they typically interact with during their daily commute. Thus, pedestrians have the opportunity to stroll and recover in urban streets before heading home. Therefore, if urban streets are designed to have restorative characteristics, they can improve the mental health of humans. According to previous research, green spaces have always been known to have restorative properties. However, the influence of natural features on the mental health of people has been investigated for a long time. There is still a need for new research to determine the ideal green strategies according to their restorative potentials that will positively impact human mental health and wellbeing. These suggestions state that It is necessary to identify urban green areas that promote mental health and develop green strategies that enable people to recognize the restorative qualities of these areas. In this context, this study aimed to examine and measure the restorative potential of different green strategies from the perspective of pedestrians to understand their preferences for green spaces and identify which green strategy has the greatest effect on them. The participants of this study are expected to walk around the street scenes prepared from 3D models and answer the questionnaire questions. The questionnaire is organized to evaluate different scenes while they are visiting these places. In this study, a virtual reality (VR) supported system has been used to examine people's perceptions and responses to different green strategies presented to them, giving a more realistic sense of being in the proposed areas. In the experimental study, we presented participants with scenes of the environments on a 6.4-inch phone screen embedded in VR glasses. Participants can view various green strategies that occupy the space between streets, sidewalks, and buildings within the survey scope. In the virtual environment that the participants will experience, the relationships between the driveway, green space, sidewalks, gardens, and building facades in different street sections are modeled in the computer environment using virtual reality glasses. With various green strategies applied, 16 experimental conditions from the same environment design were represented (4 Facade types × 4 Sidewalk vegetation types). The scenes represent four different types of vegetation on sidewalks: 1) Trees, 2) Shrubs, 3) Grass, 4) Without vegetation, and four different facade types: 1) Open front yards, 2) Hedge vegetation, 3) Green wall, 4) Solid wall. In this thesis, we approached potential participants from four different groups, two main groups of people from the architectural discipline and people who are not from the architectural discipline, and two subgroups of undergraduate students and professionals (employees or graduate students). We chose these groups to understand whether education and employment status affect people's perceptions and preferences. In the context of the experimental based questionnaire's structure, the first section contains questions to understand the user characteristics of the study. In the second section, we investigate whether participants prefer seeing green areas in places between sidewalks and streets and in building facades within sixteen models. In the third section, participants will rate the remaining scenes from the previous section based on their restorative potential. Finally, in the last section, participants will rate a selected scene from the previous section using the seven questions from the Perceived Restorativeness (PRS) Scale to measure the restorative properties of the setting. These questions are grouped according to their intended subscale assignment from Attention Restoration Theory's (ART) four components (Fascination, Being away, Extent, and Compatibility) and the restorative potential component. As a result of this thesis, in terms of green space preferences, all fifty participants preferred to see green areas between sidewalks and streets and on the facades of buildings. Regarding the restorative potential of different green strategies, most participants find the model with trees in areas between sidewalks and streets and open front yards in building facades to be the most restorative. In terms of the restorative properties of the model with the highest score (from the previous section), a positive correlation between "Restorative Potential" and "Fascination," "Being Away," "Extent," and "Compatibility" was found using Pearson correlation. Fascination" was positively correlated only with "Compatibility," while the relationship between "Fascination" and "Being away" and "Extent" was insignificant. "Being away" was positively correlated with both "Extent" and "Compatibility." Finally, "Extent" was positively correlated with "Compatibility". The findings of this thesis offer scientific evidence about the features of an urban green space that people prefer most in terms of its potential for restorative action to policymakers and planners who are charged with designing urban street green spaces. If urban green environments are designed with the desired characteristics and space preferences, the perceived restorative effect of the places on people will likely increase.
-
ÖgeGöçmen, mülteci ve geçici koruma altındaki çocukların oyuna erişimlerinin değerlendirilmesi ve oyun rehberi: yerel yönetimler için öneriler(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-01) Avcı, Sinem ; Bozkurt, Melih ; 502171614 ; Peyzaj Mimarlığıİnsanlık tarihi boyunca bireyler ya da gruplar farklı nedenlerle bulundukları yerden farklı coğrafyalara doğru hareket etmişler ve göç olgusu insanlık tarihinin bir parçası olmuştur. Türkiye Cumhuriyet tarihi boyunca düzenli ve düzensiz birçok göç hareketine sahne olmuştur. Anadolu coğrafyası her dönemde kitlesel göç hareketlerinin en önemli duraklarından biridir. Birleşmiş Milletler Çocuk Fonlarının (UNICEF) 2021 tarihli Türkiye raporuna göre Türkiye'de 1,7 milyonu çocuk olmak üzere 3,6 milyondan fazla Suriyeli mültecinin yanı sıra en az 140.000'i çocuk olan 320.000 mülteci ve diğer milletlerden sığınmacı bulunmaktadır. Birçok göçmen, mülteci ve geçici koruma statüsündeki kişinin evi olarak Türkiye, çocuklara barınma, sağlık, eğitim gibi temel haklarına erişim sağlamanın yanı sıra, Çocuk Hakları Genel Bildirgesi ile de belirlenen "Dinlenme, boş zaman değerlendirme, oyun oynama, kültürel ve sanatsal etkinliklere katılma hakkı"nı (madde 31) sağlamakla da yükümlüdür. Çocukluğun ayırt edici faaliyetlerinden biri olarak oyun; savaş, göç, yerinden edilme, kabul edilme, dışlanma, uyum gibi travmatik süreçlere maruz kalan göçmen, mülteci ve geçici koruma altındaki çocuklar için kendilerini ifade edebilecekleri ve bir grupla iletişim kurabilecekleri koşullar yaratabilmektedir. Oyunun, çocukların fiziksel, sosyal, duygusal, bilişsel ve dil becerilerini geliştirmedeki etkisinin yanı sıra; risk altında ve kırılgan bir grup olan mülteci ve geçici koruma statüsündeki çocuklara sağladığı özgüven, güven, kimlik, umut ve sosyal uyum gibi psikososyal faydalar ve çocukların dil ve kültüre ilişkin bilgi edinmesine olan katkısı akademik araştırmalarla ortaya konmuştur. 21. Yüzyıl'ın en büyük kitlesel göç hareketinin önemli duraklarından biri olan Türkiye'de yaşayan mülteci ve geçici koruma altındaki çocukların oyuna erişimleri ve çocuklara oyun hakkının sağlanması belirtilen faydalar bakımından kritik bir konudur. Çalışmanın amacı göçmen, mülteci ve geçici koruma altındaki çocukların oyuna erişimlerinin mevcut durumunu değerlendirmek ve çocukların oyuna erişiminin sağlanabilmesi için yerel odaklı çözüm önerileri üreterek yerel yönetimler için çocuklara oyun imkanı sağlamaları konusunda izleyebilecekleri stratejileri ve iş birliklerini (çocuk alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, aktivistler, vakıflar, dernekler, elçilikler, çocuk hakları alanında çalışan ulusal ve uluslararası kuruluşlar, kamu kurumları (Milli Eğitim, Adalet, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vs.), ve üniversiteler) içeren bir rehber ortaya koymaktır. Çalışmanın yöntemi literatür araştırmasıdır. Literatür araştırması üst ölçekten başlayarak sırasıyla uluslararası göç, Türkiye'ye göç, çocuklar ve iltica konularını ele almaktadır. Oyuna ilişkin kuramsal çerçeve ile oyun ve çocuk ilişkisi, oyunun önemi, geçmişten bugüne oyunun ve oyun alanlarının değişimi ve oyun alanlarının özellikleri üzerinde durulmuştur. Göçmen, mülteci ve geçici koruma altındaki çocukların oyun hakkı ve oyuna erişimlerine çocuk hakları ve psikososyal süreçler perspektifinde değerlendirilmiş, çocukların oyuna erişimindeki kısıtlara değinilmiştir. İkincil olarak; "refugee children" (mülteci çocuklar), "right to play" (oyun hakkı), "bringing play to refugee children" (mülteci çocuklara oyun sağlamak), "playgrounds in refugee camps" (mülteci kamplarında oyun alanları), "play in crisis" (kriz durumlarında oyun), "playgrounds after disasters" (afet sonrası oyun alanları), "alternative play opportunuties for children" (çocuklar için alternatif oyun imkanları), "child friendly cities" (çocuk dostu kentler) terimleriyle arama yapılarak, mülteci çocuklara oyun sağlanmasına ilişkin çalışmalara ve bunlara emsal olabileceği düşünülen ulusal ve uluslararası çalışmalara ulaşılmıştır. Erişilen örnekler oyunun sağlanma yöntemlerine gruplanarak aktarılmıştır. Örnekler, sahip oldukları ortaklıklar ve farklılıklar belirlenerek, oyunun sağlanma yöntemleri, oyunun sağlandığı konum, odak topluluk, uygulamanın sürekliliği, durum ve tasarım kriterleri olmak üzere altı ana başlık altında incelenmiştir. Örneklerin belirtilen başlıklar özelinde analiz edilmesiyle bir değerlendirme matrisi ortaya konulmuştur. Çocukların oyuna erişimlerinde mevcut durum ve kısıtlar, ulusal ve uluslararası örneklerin yer verildiği değerlendirme matrisinden elde edilen veriler ile çakıştırılmıştır. Bunun sonucunda, mülteci ve geçici koruma altındaki çocukların mevcut durumuna ilişkin tespitler ve bu tespitler özelinde oyun imkanlarına erişimlerine dair sorunlar ve çözüm önerileri ortaya konulmuştur. Çalışma sonucunda; çözüm önerilerinin uygulanabilmesi için stratejiler ve iş birliği önerilerinin yer aldığı bir oyun rehberi oluşturulmuştur. Yerel yönetimleri hedefleyen bu rehber ile göçmen, mülteci ve geçici koruma altındaki çocuklara oyun sağlanmasında izlenebilecek yöntemler ve iş birlikleri tartışmaya açılmıştır.
-
ÖgeHuman-space interaction in virtual landscapes(Graduate School, 2023-08-28) Korkmaz, Suna ; Kim, Ikhwan ; 502201617 ; Landscape ArchitectureHumans interact with their physical surroundings by using their cognitive and perceptual faculties. Numerous urban researchers are seeking ways to keep the space at an optimal level for human life. Hence, changing needs bring along the necessity of constant renewal and adjustment. People often perform many of the activities of daily life intuitively and relatively automatically. Because perceived compatibility can be used immediately with minimal mental effort, and the results can be perceived directly. Although we can perceive similar conveniences in a virtual space, our respective actions are not immediate or intuitive. The findings are consistent with the link between spatial configuration, spatial cognition, and patterns of space utilization. By enhancing or lowering people's feeling of place, spatial layout plays a vital role in understanding everyday experiences with space. According to Hart and Moore's research, spatial cognition is the internalized observation and construction of space in knowledge. It involves the mental or psychological image of space's organization, interactions, and order. As a result of this process, cognitive mapping occurs as a method for organizing, understanding, and navigating complicated sets of information that are present in many situations. These habitats include observable physical surroundings as well as memories of earlier environments and varied other components that influence both our past experiences and our present observations. According to Kevin Lynch, space suggests action as well as constraining the individual. According to Lynch, "legibility" refers to the system's components' ability to be instantly identified and ordered into a logical pattern. Therefore, a city can be perceived as a related model of visually recognizable symbols if it can be read. A legible city has areas where neighborhoods, landmarks, or pathways can be quickly recognized and arranged into a general pattern. He argues that the wayfinding process is facilitated by the environmental image, which is a mental representation of the physical world around us that utilizes our perception of architectural legibility. Many environmental factors can influence people's experience of space, including the dimension and depth of their surroundings. Consequently, the spatial depth and height ratio may help to perceive individuals' visual perception to evaluate enclosure quality. Considering these interactions between humans and space, the virtual space design may simulate the physical world regarding spatial perception to be an efficient environment. While research on links between virtual landscapes and cognition began almost 30 years ago, there has been a dramatic acceleration in research into how we learn to solve spatial difficulties. Especially regarding digital games production, the virtual landscape within the content is a large part of the process and has an extraordinary value in understanding how to increase the user experience. This thesis evaluates spatial cognition and spatial perception in virtual landscapes, using urban design principles at its core. Urban design theories proposed by many researchers, especially Kevin Lynch, have been accepted as a guide in questioning the spatial perception of the living environment. Nevertheless, a lack of research was observed to determine whether these hypotheses validate in a virtual environment. "How an effective virtual environment design should be? This research is aimed to reach a conclusion with the experiments carried out by specifying the questions within the scope of this thesis. Considering Lynch's legibility principle, the wayfinding elements in the virtual environment were investigated and the cognitive mapping process was examined. Afterward, the relationship between spatial perception and depth ratio was questioned and compared with the physical world. The results will lead designers and researchers to optimal virtual environment design. The thesis follows the below steps to achieve the intended aim, divided into six chapters: Following the introduction in chapter one describes the historical development process of virtual landscapes and the possible spatial capability applications in the physical world to virtual landscapes and accordingly discusses the requirements of impressive virtual landscape designs. The study continues with the literature review in chapters two and three. Chapter two includes definitions and explanations of spatial perception, spatial information, spatial cognition, and cognitive mapping in the physical world, while cognitive mapping is divided into two sections including wayfinding and D: H ratio research. Chapter three continues with the concept of the sense of place and immersion, social interactions, spatial perception, and wayfinding. To clarify the user experience in given qualities it is followed by character viewpoints and camera locations in digital games and first-person players' sense of enclosure and the D: H ratio perception in virtual landscapes. The fourth chapter includes the research questions and the hypothesis part. Accordingly, the research answers possible differences that may occur if physical world theories are applied and the factors that affect the perceptual form of urban environments in virtual landscapes. In the fifth chapter, with two different survey analyses regarding experiment one and experiment two sections, the methodology part comes. Experiment one includes the wayfinding-related survey on World of Warcraft and compares the results with physical world results. Experiment two takes place in designed areas by the researcher to assess the D: H ratio perception in the virtual environment. Similar to the first experiment, it compares the results with the physical world optimal values. Finally, in the sixth chapter, the thesis results are concluded, and the discussions around the future possibilities of the provided method and its capabilities are made to enlighten the field for further studies.
-
Ögeİstanbul su topolojisi: Kent ve su ilişkisinde makro, mikro ve yönetimsel ölçekler arası topolojik okuma yöntemi önerisi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-06-05) Aluçlu, Gizem ; Kaya Erdem, Meltem ; 502191621 ; Peyzaj MimarlığıSuyun doğası akışkandır. Öyle ki, su akar, birikir, sızar. Doğası gereği varolan eylemlerinin sonucunda, organizma ölçeğinden gezegen ölçeğine kadar farklı canlılar, farklı ekosistemler arasında bağlar kurmaktadır. Hayati öneme sahip olan suyun, akarak ve süzülerek oluşturduğu bu dallanmalar, peyzajın her noktasına dokunan bir kohezyon bütünlüğü oluşturmaktadır. Bu bağlayıcı temel, bazen besleyici bazen de yok edici akışkanlıklar gösterebilmektedir. Doğada su, akışta kalarak topografyadaki suyun hikayesini oluşturmaktadır. Yeryüzü şekillerini oluşturan bu hikâye, karşılıklı olarak topografyanın yönlendirmelerinden etkilenmektedir. Bu çift yönlü ilişkide, antopojenik müdahale, tarihten günümüze kentleri yaratmış ve insana bu ilişkiyi kontrol edebilme fikrini kazandırmıştır. İlk yerleşimlerden günümüze kadar kent ile birlikte gelişen ve değişen suyun hikayesine olan müdahaleler, bazen bir paleolitik çağ yerleşiminde su kanunları ile sonuçlanırken, bazen de 20. yüzyıl su yönetimi stratejilerine dönüşmüştür. Çok yönlü perspektif okumaları gerektiren suyun kent ile hikayesi, günümüze kadar pek çok katmanlı okumanın konusu olmuşsa da, çok katmanlı okumalardaki boyutsal ilişkiler göz ardı edilmiştir. Suyun, yerleşim ve insan ile kurduğu ilişkiye dair bir söylem, bir planlama stratejisi ya da bir tasarım yaklaşımı üretebilmek için suyun kent ile kurduğu çok ölçekli ve çok boyutlu ilişkiyi analiz edebilme yöntemine ihtiyaç duyulmaktadır. Çok ölçekli ve çok boyutlu ağların çözümlenebilmesi, ayrışarak parçalar haline getirildikten sonra, bu parçalar arasındaki bağlamsal ilişkiyi kurabilmeyi gerektirmektedir. Çözünen tüm bu özgün parçacıklar, kendi söylemini oluşturmakta ve bir algoritmayı takip ederek bir araya geldiklerinde bir bütünü tanımlamaktadır. Bir bütünü oluşturan tüm ağlar ise topolojik ilişkiler ile tanımlanmaktadır. Bu nedenle, tez kapsamında su topolojisi, kent ve su arasındaki makro, mikro ve yönetimsel ölçekteki çeşitli olguları çok boyutlu döngülerde sentezleyerek ortaya çıkararak suyun hikayesini okuyan bir yöntem olarak tanımlanmıştır. Topolojik ağları çözümlemeyi hedefleyen su topolojisi, bu tez kapsamında üç aşamalı olarak geliştirilmiştir. Öncelikle, tarihsel sürecin getirdiği kent ve su arasındaki ilişkinin tanımlanması gerekmektedir. Bu ilişki derinlemesine bir literatür taraması ile ortaya çıkarılmış ve bu inceleme sonucunda kentsel su ve su yönetimi kavramlarının kent ve su ilişkisinde önemli roller üstlendiği sonucuna ulaşılmıştır. Peyzaj mimarlığı disiplinin çok katmanlı okuma yöntemleri temel alınarak oluşturulan su topolojisi, kentsel su kavramının peyzaj mimarlığı disiplinindeki tarihsel gelişimini incelemeyi gerektirmiş ve bu inceleme bir içerik analizi yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Böylece ilk aşamada, kentin su ile olan ilişkisi yerleşimlerin kurulmasından, disiplin ile ilişkili olarak kentsel suyun dönüşümüne kadar her ölçekte irdelenmiştir. İkincil olarak, topoloji kavramı literatür taraması yöntemi ile derinlemesine araştırılmış ve kavramsal olarak haritalanmıştır. Bu haritalamanın bir sonucu olarak, topoloji felsefesi peyzaj tabanlı olarak yeniden kurgulanmıştır. Elde edilen tüm literatür araştırmalarının ve kavramsal haritalamaların bir sonucu olarak, kent ve su arasındaki ilişkiyi tarihsel süreçte betimlemeye yönelik bir söylem analizi gerçekleştirilerek, su topolojisi kavramı tanımlanmıştır. Su topolojisi, peyzaj tabanlı bir okuma yöntemi olarak geliştirilirken, çok boyutlu ve çok ölçekli okumayı sağlayan bir sistem olarak önerilmiştir. Yöntem, kentin suya yaklaşımını tarihsel süreçte anlayabilmek için, ölçekler arasında yakınlaşıp uzaklaşmayı gerektirirken makro ve mikro ölçekleri arası okuma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Tarihte yüzyıllar boyunca kentlinin ve yöneticilerin de suya yaklaşımının değişmesi ise, yönetimsel ölçekte bir okumayı gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, su topolojisi makro, mikro ve yönetimsel ölçek olmak üzere üç farklı ölçekte analiz edilmek üzere kurgulanmıştır. Üç farklı ölçekte analiz edilen kentsel ögeler, tarihsel sürecin lineer bir okumadansa bir su belleği okumasını gerektiren süreç tabanlı boyutsal bir sentez ile bir araya getirilerek anlamsal bir bütün sağlanmıştır. Sonuçta, üç farklı ölçek ve dönemler arası tarihsel okumanın arasında oluşan çok boyutlu matris ile su topolojisi tariflenmiş olmaktadır. Tez çalışması kapsamında yöntemin uygulama alanı olarak yerleşim açısından su ile kurduğu ilişki kapsamında önem taşıyan ve dramatik topografik kesitlere sahip olan İstanbul megakenti seçilmiştir. Su topolojisi yöntemi kapsamında kent tarihinde Bizantion, Konstantinopolis ve İstanbul dönemleri ayrı ayrı, makro, mikro ve yönetimsel ölçeklerde ele alınmış ve elde edilen bulgular çok boyutlu sentezde biraraya getirilmiştir. Elde edilen bulgularda, İstanbul kenti makro ölçekte pek çok yangın ve deprem gibi afetler ile yüzleşirken, taşkın gibi kentin yayılması ile karşılaşılmaya başlanan unsurlar kentin topografya formları ile olan ilişkisini doğrudan etkilemiştir. Kentin makroformu ise, makro ölçekte kentin su ile ilişkisini etkileyen bir başka unsur olarak ortaya çıkmıştır. Kentte suya erişim sorununu çözmek için su yolları sistemleri oluşturulmuş ve bu oluşturulan makro su sistemlerinin bir parçası haline gelen su teknolojileri kentin su ile olan mikro ilişkisini belirlemiştir. Yönetimsel ölçekte ise, farklı kültürler ve farklı yönetim yaklaşımları etkisinde kalınması kentin su ile olan ilişkisine doğrudan yansımaktadır. Makro, mikro ve yönetimsel ölçek bağlamlarında bulunan tüm bulgular arasındaki ilişkiler su belleği ile süreçsel bir boyut okumasında birleştirilmiştir. Tezin, alan çalışmasının sentez bölümünde İstanbul'un bir mega kent olarak çözümlenen makro, mikro ve yönetimsel katmanlarının ne tür ilişkiler kurduğu belirlenmiştir. Kentin, tarih boyunca zamansal ve mekânsal, ölçekler arası ve zamansal-ölçekler arası olmak üzere üç ayrı şekilde topolojik bağlar içerdiği sonucuna ulaşılmıştır. Zamansal-mekânsal topolojik ilişkiler, belirli bir ölçekte farklı dönemler arasında kurulan bağları tanımlarken, ölçekler arası topolojik bağlar, aynı dönemde makro, mikro ve yönetimsel ölçekler arasındaki ilişkileri tarif etmektedir. Zamansal-ölçekler arası boyutu tarif eden topolojik bağlar ise hem farklı dönemlerde hem de farklı ölçeklerde ortaya çıkan unsurların birbirleri ile etkileşimi sonucu ortaya çıkmaktadır. Tüm bu bağlar ortak bir altlıkta hem kavramsal hem de mekânsal olarak haritalanarak, İstanbul su topolojisi ortaya çıkarılmıştır. Bu tez kapsamında, kentin su ile kurduğu tarih öncesi dönemlere dayanan derin ilişkinin ölçekler arası çok boyutlu olarak tariflenmesi gerekliliği ile birlikte bir topolojik okuma yöntemi geliştirmek amacı ile su topolojisi yöntemi önerilmiş ve bu kavram kent-su ilişkisini makro-mikro ve yönetimsel ölçeklerde ele alan kavramsal bir okuma yöntemi olarak geliştirilmiştir. Bu tez çalışması ortaya koyduğu su topolojisine yönelik kavramsal çerçeveyi tanımlayan bir okuma önerisini sunmakla birlikte gelecek araştırmalar kapsamında kavramın kent-su ilişkisini çok boyutlu olarak ele alan bir model olarak geliştirilmesi planlanmaktadır.
-
Ögeİtalya'daki sur kentlerinin doğal ve kültürel peyzaj değerleri açısından irdelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-06-20) Kaplan, Çağla ; Aytaç, Gülşen ; 502191606 ; Peyzaj MimarlığıTarih süresince surlar, kenti dış saldırılara karşı korumak amacıyla inşa edilmiş, ilk dönemlerinden modern çağlara kadar şehirlerin biçimlenmesinde ve kimliklerinin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. İçinde bulundukları dönemlere bağlı olarak hem işlevsel hem sosyal açıdan, geçmişten günümüze kent tarihi için etkin bir öğe olmuştur. Tezin temelini oluşturan "sur" kavramının tercih edilmesi ve çalışılması, Doğu Roma İmparatorluğu'na başkentlik yapmış, dünyada başka bir benzeri bulunmayan tek üçlü sur yapısına sahip olan İstanbul şehrine duyulan ilgiye dayanmaktadır. Yapımına 5. yüzyılda başlanan Theodosius kara surları, zaman içerisinde yıkım ve tekrar yapımlarla birlikte birçok müdahaleden geçmiştir. Günümüzde, tarihi Konstantinopolis'i çevreleyen kara surları, 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınmıştır. Surların tarih boyunca süregelen yolculuğu, gerek sur kavramının bizatihi yapısı, gerekse doğal ve kültürel peyzaj değerlerine olan etkisi ve bu değerlerle surların kurmuş olduğu ilişki, her zaman ilgi odağında olmuştur. Surlar genellikle arkeolojik bağlamda, kentlerin en büyük ve en kapsamlı kalıntıları ve izlerini oluşturmuştur. Devasa ölçekleri, ayakta kalmalarının ana nedenidir ve toplulukların inşa süreçlerindeki doğal ve yapay parametreleri göstererek, toplumun hem sosyolojik yaşamı, hem de dönemin malzeme, teknoloji ve kaynak varlığı hakkında fikir vermektedir. Sur kentleri, binlerce yıldır içinde bulundukları dönemlere ve coğrafyalara tanıklık etmekte, anıt eserler listesinde yer almakta, beraberinde kent yaşamına ait birçok eşsiz özelliği ve eseri bünyesinde barındırmaktadır. Bu değerlere sahip olan sur kentlerini, dünya üzerindeki en iyi korunmuş örneklere ev sahipliği yapan İtalya özelinde yerinde incelemek, bu tezin özgün yönünü ortaya koymaktadır. Bu tezin amacı, Türkiye'deki sur varlığının çevresiyle olan ilişkisine bir rehber oluşturmak ve İtalya'daki farklı dönem sur kentlerini doğal ve kültürel peyzaj değerleriyle birlikte bütünsel bir çerçevede incelemektir. Bu kapsamda tez çalışmasında ilk olarak sur kavramı, sur kentlerinin oluşum amacı ve işleyiş mekanizmaları, en eski sur şehirlerinin hangileri olduğu ve nasıl geliştikleri detaylı bir şekilde açıklanmıştır. İtalya'nın çeşitli bölgelerinde yer alan ve örneklem olarak ele alınan yirmi sur kenti; kuruluş dönemlerine göre İlk Çağ, Orta Çağ, Rönesans ve surun temel yapılma amacı olan savunma işlevini yitirdiği Sanayi Dönemine kadar detaylı bir şekilde ele alınmış, doğal ve kültürel peyzaj değerleri doğrultusunda incelenmiştir. İtalyanca kaynaklar başta olmak üzere yapılan geniş kapsamlı literatür taraması sonucunda tezde yer alan İtalya sur kentleri arasından Pompeii, Roma, Verona, Lucca, Viterbo, Siena, Cittadella, Pisa, Montagnana ve Palmanova yerinde ziyaret edilerek incelenmiş, fotoğraflarla belgelenmiştir. Bu değerlendirme kapsamında, sur kavramının tarih boyunca İtalya'da izlediği süreç, bu sürecin hem doğal hem kültürel peyzaj üzerindeki etkisi, sur kentlerinin çevreleriyle kurduğu dinamik ilişkinin literatür taraması ve yerinde gözlemle belgelenmesi, bu çalışmanın özgün katkısını oluşturmakta ve Türkiye'deki sur varlıkları için bir rehber olma potansiyeli sunmaktadır.
-
ÖgeKuzey Ege Kıyı bandının peyzaj mimarlığı bağlamındaki zamansal-mekansal değişimi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-01) Aydın Uzun, Birsen ; Başkaya Türer, Fatma Ayçim ; 502201604 ; Peyzaj MimarlığıSu, ilk uygarlıklardan beri insan hayatındaki temel unsurlardan biri olmuştur. Yaşamın vazgeçilmez kaynağı olan su, kentleşmede de önemli bir belirleyici haline gelmiştir. İnsanların suya daima ihtiyaç duymaları, tarih boyunca su kenarında bulunan alanları öncelikli bir yerleşim yeri haline getirmiştir. Suyun kara ile birleştiği mekan olması sayesinde kıyılar, stratejik önemini daima korumuşlardır. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan kıyılarda, çok katmanlı bir tarihi ve mimari mirasa rastlamak mümkündür. Kent ile kıyı arasındaki yakın ilişki, kentleşmenin başladığı ilk zamanlardan günümüze kadar devam etmiştir. Günümüzde birçok metropol, limanlar sayesinde ticaret yapabilmenin getirdiği avantajlara bağlı olarak kıyılarda kurulmuştur. Kıyılar, sahip oldukları pozitif özellikleri sayesinde bölge halkı, tüccarlar ve turistler için önemli bir çekim kaynağı olarak görülmüştür. Sürekli hareket halinde ve değişken bir yapıya sahip olan kıyılar, etkileşimde olduğu kentlerin planlanmasında, gelişiminde ve değişiminde önemli rol almaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye, önemli kıyı kentlerine sahip ülkelerin başında gelmektedir. Kıyılarımızın önemli bir kısmı, dünyanın önde gelen turizm ve yerleşim merkezlerinden biri olan Akdeniz Havzası içerisinde yer almaktadır. Akdeniz; Asya, Avrupa ve Afrika olmak üzere üç kıtanın kıyısına sınırı olan bir iç deniz olarak bilinmektedir. Batıda Cebelitarık Boğazı ile Atlas Okyanusu'na bağlanan Akdeniz'in, Türkiye de dahil olmak üzere yirmi üç ülkeye kıyısı bulunmaktadır. Politik, ticari, sosyo-kültürel ve turizm konusundaki gelişmeler sayesinde Akdeniz, daima hareketli bir konuma sahip olmuştur. Türkiye, coğrafi ve jeopolitik konumu sonucunda bir Doğu Akdeniz ülkesi olarak görülmektedir. Ülkemiz, Akdeniz Havzası kıyı uzunluğunda önemli bir paya sahiptir. Ülkemizde en uzun kıyı hattına sahip bölge olan Ege; doğal, tarihi ve kültürel özellikleri sayesinde kıyı kullanımı ve turizm açısından birçok potansiyele sahiptir. Akdeniz ikliminin özelliklerini taşıyan Kuzey Ege Havzası'nın, tarımsal değerinin de oldukça yüksek olduğu bilinmektedir. Kuzey Ege bölgesi; Çanakkale, Balıkesir, İzmir gibi önemli kıyı kentlerini ve Manisa ilini kapsamaktadır. Çalışma, ülkemizin ikinci en uzun kıyı hattına sahip olan Çanakkale ilinin Behram Köyü'nden başlayarak, Balıkesir ilinin Altınoluk Mahallesi'ne kadar devam eden kıyı alanını kapsamaktadır. Çalışma alanı, tarih boyunca ev sahipliği yaptığı tüm kültürlerin izlerine sahiptir. Behramkale-Altınoluk hattı ve yakın çevresi, son yıllarda yoğun ilgi görerek önemli turizm ve konut alanlarından biri haline gelmiştir. Çalışma alanının sınırları, Bütünleşik Kıyı Alanları Planı incelenerek belirlenmiştir. Kent, tarihsel süreçlerin sonucudur ve sürekli bir değişim içinde bulunmaktadırlar. Kent ve toplumun kültürü, senkronize biçimde çalışarak birbirlerine uyum sağlamaktadırlar. İnsanların sürekli hareket halinde olmalarına bağlı olarak, kent de hareket ederek dönüşmektedir. Kentlerin fiziksel tasarımı, insandan ve insan faaliyetlerinden etkilenmektedir. Sonuç olarak kentlerin tasarımında, hem mekansal hem de zamansal olgular ön plana çıkmaktadır. Kentler, zamansal-mekansal değişimlerin bir sonucu olarak sürekli dönüşmektedirler. Turizmin yoğunlaştığı ve kentleşmenin hızla arttığı alanlara ait karakteristik peyzaj dokuları, yapılaşma baskısı altında bulunmaktadır. Çalışmaya konu olan alanda son yıllarda yoğun bir turizm ve ikinci konut kullanımı görülmektedir. Büyükşehirlerden hızlı bir şekilde göç alan bölgede özellikle yaz aylarında nüfusta ciddi bir artış gözlenmektedir. Söz konusu değişim; ekonomik, çevresel, toplumsal ve kentsel etkileri de beraberinde getirmektedir. Bozulan kıyı şeridi, deniz kirliliği, trafik, altyapı problemleri, değişen toplum yapısı, mimari dokunun kaybolması, plansız kentleşme gibi problemlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Zengin bir tarihi geçmişe sahip olduğu bilinen bölgedeki değişimler zamansal-mekansal parametrelere bağlı olarak değerlendirilmiştir. Bu çalışma, Behramkale-Altınoluk hattının değişimlerini sorgulayarak, peyzaj karakteri ve kentsel doku açısından söz konusu olan riskleri ve bölgeye ait koruma stratejilerini sunmayı amaçlamaktadır. Alanın sınırları, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na ait Bütünleşik Kıyı Alanları Planı'na göre oluşturulmuştur. Bu çalışma, beş aşamalı bir değerlendirme sürecinden meydana gelmektedir. İlk aşamada literatür çalışması yapılarak kıyı, kıyı karakteri, kıyı kullanım şekilleri, kent-kıyı ilişkisi ve peyzaj mimarlığı kapsamında zamansal-mekansal değişim kavramlarına odaklanılmıştır. Aynı zamanda çalışma alanının özelliklerini ve karakterini anlayabilmek amacıyla Kuzey Ege Bölgesi ve Akdeniz kıyı kültürü incelenmiştir. İkinci aşamada; Ayvacık ilçesi, Behramkale Köyü, Küçükkuyu Mahallesi, Edremit ilçesi ve Altınoluk mahallesinin tarihi ve kültürel özellikleri incelenerek kıyı hattına dahil olan yerleşimler arasındaki doku farklılıkları değerlendirilmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde, Behramkale-Altınoluk kıyı hattının 2000, 2010 ve 2023 yıllarına ait hava fotoğraflarından yararlanılarak zamana bağlı mekansal değişimi ortaya koymak amacıyla ArcGIS 10.8.2 yazılımı üzerinden analizler elde edilmiştir. Yazılım üzerinden yapılan kontrollü sınıflandırma ile doğal bitki örtüsü, çıplak alanlar, yerleşim alanları, su yüzeyi, tarihi alanlar, sahiller, zeytinlikler ve tarım alanları gibi parametrelerin haritalandırması yapılmıştır. Kontrollü sınıflandırma analizleri Corine ve WorldCover verileri ile desteklenmiştir. Dördüncü bölümde, tespit edilen peyzaj karakter alanlarının fiziksel değişimlerden nasıl etkilendiği irdelenmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise karakteristik peyzaj dokularının geleceğe yönelik karşı karşıya olduğu riskler, koruma stratejileri, ve bunların yorumlanması hedeflenmiştir. Çalışmaya konu olan kıyı hattı 2000, 2010 ve 2023 yılları çerçevesinde incelendiğinde elde edilen bulgular, bölgenin peyzaj karakterinin ve kentsel dokusunun zaman içinde değiştiğini göstermektedir. Ele alınan 23 yıllık süreçte; bölgede yer alan doğal bitki örtüsünün, zeytinlik alanların ve tarım arazilerinin yoğunluğunun azaldığı belirlenmiştir. Özellikle Küçükkuyu-Altınoluk yerleşimleri arasında kalan alanda, yoğun ikinci konut kullanımına ve turistik yapıların artışına rastlanmıştır. Behramkale-Küçükkuyu arasında kalan bölgede ise yapılaşmanın arttığı görülmektedir. Kıyı hattında yer alan zeytinlik alanların azalarak yerini otel, plaj, bungalov ve diğer turizm işletmelerine bıraktığı sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada, tüm sonuçlar değerlendirilerek çok katmanlı kıyı kültürü ve peyzajının sürdürülebilirliği üzerine bir tartışma başlatmak amaçlanmaktadır.
-
ÖgeLive with nature to live in nature: A public participatory mapping of place values of Atatürk Urban Forest(Graduate School, 2024-06-13) Azarmikhosroshahi, Kosar ; Koramaz Kısar, Elif ; 502201609 ; Landscape ArchitectureEnvironmental management and decision-making fields face dualistic complexities of balancing societal progress and developments by addressing their needs and values while sustaining the capacity of ecosystem functioning. This pertains to the need to recognize the interconnectedness and dependencies of human and nature systems and the democratic and participatory approaches to ensure environmental sustainability. Despite this, the role of resource users and their underlying values in understanding coupled social-ecological systems (SES) has yet to be developed both in research and actual management and decision-making frameworks. This research, with a focus on human-nature relationships, aims to elicit and measure the place values of Atatürk Urban Forest (AUF) in Istanbul, Turkey. Place values are the diverse importance individuals attribute to the elements in the surrounding landscapes. Through adopting a plural valuation and public participatory value mapping approach, this research examines the AUF visitors' relational, intrinsic, and instrumental values to capture the many ways people facilitate relationships with nature and perceive its importance for their subjective well-being. Using the public participation geographic information systems (PPGIS) technique, a web-based questionnaire on ESRI's Survey123 was conducted on-site during the spring-summer of 2023. A total of 112 random site visitors participated resulting in a 29.3% survey participation rate. The survey collected the visitors' place value data points assigned for the AUF's physical landscape along with their non-spatial data on socio-demographics, pattern of use, and familiarity with the site. Accordingly, the collected place value points data were investigated by pattern and density spatial analysis, and the non-spatial data were analyzed by descriptive statistics and non-parametric one-way ANOVA and T-tests. The descriptive analysis of public-anchored place values signified the importance of the AUF landscape for its aesthetic values. A contextual hierarchy of anchored place values, additionally revealed the aesthetic value as the visitors' highest priority ranked value, biodiversity value as the second priority, and recreation value as the third priority place value of AUF. In addition to these, in descending order, place values including therapeutic, future, social relations, intrinsic, cultural heritage, economic, learning, and spiritual values contextualize AUF as a multifunctional SES. The overall density analysis of all the mapped place values demonstrated the most distinguishable landscape elements where simultaneously concentrate diverse and intensified place values, in areas such as the natural pond areas, festival area, café area and the children's playground. Density analysis of the mapped place values corresponding to relational, intrinsic, and instrumental values revealed the spatial convergence of relational and intrinsic values. The co-existence of these values across the AUF landscape reflected the dependencies of 'live in nature' and 'live with nature' human-nature relationships in the urban forest, strengthening our comprehension of AUF as an interconnected SES. The statistical analysis did not yield in significant association for participants' familiarity with the site and pattern of use in conjunction with their identified place values. Only education indicator of participants' socio-demographics revealed a positive association with the mean assignment of relational and intrinsic values. Accordingly, the visitors with university-level education assigned more intrinsic values to the urban forest denoting their understanding of nature's importance for its own sake. Under-university level graduates, on the other hand, assigned more relational values reflecting the value concept's appeal to a broader audience. Overall, the results of the research equip landscape management and design with a visual and evaluative tool to inform the experts about the most important areas of value across the AUF landscape according to the public's perception. Furthermore, future research directions and insights for the landscape architecture field adopting PPGIS to study place values in the landscape scales are extensively discussed. Finally, this research advocates for managing lands in line with people's values and for their further integration into adaptive management and decision-making frameworks in light of ensuring social-ecological sustainability and well-being.
-
ÖgeLuminant landscapes: Optimizing locomotion and interaction invirtual environments(Graduate School, 2024-08-15) Jahandideh, Romman ; Kim, Ikhwan ; 502201613 ; Landscape ArchitectureThis study investigates the impact of color and luminance on locomotion and interaction within virtual environments, considering varying light intensity and transparency levels. The primary objective is to enhance immersion and accuracy in interaction and teleportation within virtual landscapes. Through virtual reality experiments conducted in architectural environments, significant immersion effects are observed, particularly through locomotion and interaction involving touch. Eye- tracking locomotion is also explored, enabling instantaneous motion by gazing, highlighting the importance of clear visual cues aligned with wayfinding principles for successful performance. Recognizing color and luminance as crucial depth cues, the study delves into their role in object distance perception within virtual environments. A forced-choice pairwise comparison experiment is employed, and data is evaluated using the Kendall coefficient of agreement and consistency. By examining 12 color conditions across four light intensity and object transparency levels, the research challenges conventional beliefs regarding color perception in specific virtual environmental conditions. Contrary to previous assumptions, the study reveals nuanced relationships between warm colors, luminance rates, and perceived distance, underscoring the complexity of color and luminance effects in virtual contexts. The findings of this research offer valuable guidance for the design of virtual reality interfaces, particularly in terms of color and lighting selection. By optimizing these elements, interactions, wayfinding, and eye-tracking locomotion in virtual environments can be enhanced, thereby improving the overall user experience. This study contributes to a deeper understanding of the interplay between visual cues, environmental factors, and user perception in virtual reality, paving the way for more immersive and effective virtual experiences.
-
ÖgeOyunlar aracılığı ile park deneyiminin zenginleştirilmesi üzerine mobil dijital uygulama kullanımının irdelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-24) Gülmez, Dilan ; Örnek, Muhammed Ali ; 502171610 ; Peyzaj MimarlığıGelişen teknoloji ile artan hayat kalitemiz ile çeşitli dezavantajlar da bulunmaktadır. Örneğin sedanter (hareketsiz) yaşam biçimi bu olumsuz özelliklerinden biridir. Özellikle çocuklarda görülen teknoloji ile iç içe olma durumu akıllı telefonlar, tabletler ya da bilgisayarlar ile birlikte olunması teknolojinin hayatımıza ne kadar entegre olduğunun göstergesidir. Teknoloji bu kadar hayatımızın odağında yer alıyorken bizler de teknolojik gelişmeleri yakından takip edip bu gelişmeler ışığında tasarımlar yapmak durumunda kalıyoruz. Gamification yani oyunlaştırma bu çalışmada yer alacak ana unsur olarak görülmektedir. Bu yenilikçi kavram ile günümüz teknolojik gelişmeler ile ilgili olan nesiller için farklı bir motivasyon kaynağı olarak kullanmak, bu çalışmada yer alan ana etmenlerden birisidir. Bu akademik çalışmada belirtildiği gibi park deneyimini ve park kullanımını arttırmak için çeşitli motivasyonlar mevcuttur. Oyunlaştırma da bu motivasyonlardan biridir. Bu tezde aktarıldığı gibi oyunlaştırmanın, kullanıldığı alanlarda motivasyonu arttırdığı özellikle de eğitim alanında yapılan çalışmalarda görülmektedir. Bu çalışma ile kent parkı kullanımlarının teşvik edilmesi, günümüz çocuklarının geçmişten günümüze dahil oldukları oyun kavramını farklı bir bakış açısı ile birleştirilmesi hedeflenmektedir. Kent parkları kullanımını arttırarak kullanıcılar için kent parkı deneyiminin zenginleştirilmesi bu tez çalışması kapsamındadır. Oyunlaştırmanın giderek artan kullanım alanlarına bakıldığı zaman bu akademik çalışma park kullanımı ve oyunlaştırma üzerine başka bir örnek olarak karşımıza çıkar. Bu çalışma, oyunlaştırma üzerine örnek uygulama üzerinden gidilerek park deneyimi üzerine kapsamlı bir araştırmadır. Peyzaj mimarlığı ve şehir planlama açısından araştırmacılara farklı bir bakış açısı kazandırılması amaçlanmıştır. Oyun ve oyunlaştırmanın park deneyimini zenginleştirmesi üzerine yapılan bu çalışmada örnek alan olarak Atatürk Kent Ormanı seçilmiştir. İçerdiği zengin bitki ve kuş envanteri yanında ulaşım kolaylığı açısından da önemli kentsel mekanlarımızdan biridir. Bu tez çalışmasında oyunlaştırma ve oyunlar aracılığı ile park deneyiminin zenginleştirilmesi irdelenmiştir. Doğa deneyimi ve park deneyiminin iç içe bulunduğu kent parklarında oyunlar aracılığı ile bu deneyimlerin daha farklı boyutlara çıkması üzerinde durulmuştur. Oyunlaştırma bu tez çalışmasında belirtildiği üzere 2010'lu yıllarda ortaya çıkan ama kullanıldığı alanlarda motivasyon olarak başarı sağlayan bir kavramdır. Bu çalışma ile eğitim, pazarlama, turizm gibi birçok farklı alanda kullanılan oyunlaştırma ve motivasyon olgusunu literatürde çok sık yer almayan park kullanımında ele almaktadır. Tüm bu geliştirilen süreçler sonucunda da oyunlaştırma ile kullanıcıların kent parklarını kullanmaya teşvik edilebileceği öngörülmektedir. Çünkü bu deneyimin oyunlar aracılığı ile zenginleştirilip kullanıcıların günlük hayat aktivitesi olarak gördüğü bu park kullanma eyleminin bambaşka şekilde algılanması amaçlanmıştır. Bu kent parkları İstanbul Atatürk Kent Parkı özelinde incelenecektir. Bu araştırma, peyzaj mimarlığı ve ilgili disiplinlerde oyunlaştırmanın etkileşim amacıyla kullanımına ilişkin vaka çalışmaları ve uygulamalar için literatürü gözden geçirmektedir. Vaka çalışmaları dışında; bu araştırmada yer alan örnekler hakkında net bir fikir vermesi için de literatür araştırması yer almaktadır. Park deneyimi ve oyunlaştırma konusunda yer alan çeşitli uygulamalar yanında ilerde araştırma alanı olarak seçilen mekanda geliştirilen konsepte dair çeşitli vaka çalışmaları da yer alır. Verilen örnek vaka çalışmalarının birinde, yaşlıların onları daha aktif hale getirmesi için geliştirilen bir uygulama yer alırken, diğeri ise çocuklar içindir. Son olarak parklarla ilgili oyunlaştırma kavramlarının sonuçları araştırmanın son bölümü olarak gösterilmektedir. Ana araştırma makalesini tanımlayan park kullanımını arttırmak için oyunlaştırma kavramıdır. Bu araştırma için iki bölümden oluşan oyunlaştırma kavramı tanımlanır. Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, giriş bölümünde tezin amacı, kapsamı ve yöntemi ele alınmıştır. Konunun arka planı yanında araştırma problemi ve yöntemi belirtilmiştir. İkinci bölümde literatür araştırması yer alır. Oyunlaştırma kavramı ve kullanım alanları ve çeşitli vaka çalışmaları ile konunun özü verilmeye dikkat edilmiştir. Ayrıca çeşitli uygulamalar örnek olarak verilerek oyunlaştırma ve oyun arasındaki farklar açıklanmıştır. Bu bilimsel çalışmanın üçüncü bölümünde, araştırma amacı ve kapsamı birlikte verilerek final tasarımında dikkate alınan noktalar açıklanmıştır. Bu bölümde ayrıca mobil uygulama örneği olarak ele alınan Munzee üzerinden gidilerek kullanım alanları ele alınarak tez çalışmasının hangi aşamasına dahil edildiği belirtilmiştir. Dördüncü ve son bölümde ise sonuç ve öneriler sunularak elde edilen veriler ışığında kent parkları deneyiminin mobil uygulamalar ile zenginleştirilmesi hususuna yer verilmiştir. Bu çalışmada park kullanımını ve oyunlaştırmayı, Munzee uygulaması ve İstanbul Atatürk Kent Ormanı özelinde incelenmektedir. Bu araştırmanın sonunda ise oyunlaştırma ve oyun kavramlarının etkisi ile İstanbul Atatürk Kent Parkı örneğinde kent parklarının deneyimlenmesi üzerinde önerilen örnek uygulama ışığında park deneyiminin zenginleştirilmesi irdelenecektir.
-
ÖgePeyzaj, iklim ve kültür arasında kurulan çok boyutlu ilişkilerin araştırılması: Güneydoğu Anadolu örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-12-07) Akarsu, Başak ; Aytaç, Gülşen ; 502191603 ; Peyjaz MimarliğiBu tez çalışmasında peyzaj, iklim ve kültür arasında kurulan ilişkiler çok boyutlu olarak tariflenmiş ve kurulan bu çok boyutlu ilişkilerin Güneydoğu Anadolu Bölgesi örneği üzerinden araştırılması hedeflenmiştir. Bu bağlamda, çalışma peyzaj, iklim ve kültür üst başlıkları altında kurgulanmıştır. Bölgenin çok katmanlı yapısını oluşturan ve çok boyutlu çeşitli ilişkiler kuran bu üç kavram, her bir başlık altında öncelikli olarak bir literatür taraması ile incelenmiş, sonrasında ise bu kavramların bölgede buldukları karşılıklar örneklendirilmiştir. Çok boyutlu ilişkilerin karşılaştırılmalı olarak araştırılabilmesi için peyzaj, iklim ve kültürün her biri için ayrı için ayrı bir analiz yöntemi önerilmiş ve bölge özelinde uygulanmıştır. Böylelikle analizlerin karşılaştırılmalı olarak bir araya getirilmesi mümkün olmuştur. Öncelikli olarak peyzaj kavramı ele alınmış, peyzajın kavramsal karşılığının tarihsel süreçteki değişimi ve bu süreç içerisinde peyzajın devinimli yapısının algıda bulduğu karşılıklar araştırılmıştır. Peyzajdaki aynılıkları ifade eden peyzaj kimliği kavramı için bir literatür taraması yapılmış ve farklı kuramcıların peyzaj kimliğine yaklaşımları ve kimlik sınıflandırmaları incelenmiştir. Bu çeşitli yaklaşımlardan hareketle, peyzaj kimliği sınıflandırılmasının yapılabilmesi için dört parametre sınıfı önerilmiştir: x. Algısal y. Eylemsel, I. Duyusal II. Sosyal III. Hafıza IV. Fiziksel, a. Varoluşsal b. Kişisel c. Mekânsal d. Kültürel, 'Doğal ''Yapay. Parametreler öncelikli olarak doğal ve yapay parametreler olarak ele alınmış, araştırma bölgesinin kendisine has morfolojik ve topografik özellikleri doğal parametreler başlığı altında; zaman içerisinde geçirdiği yapılaşma ve kentleşme süreçleri ve bölgede uygulanan büyük ölçekli bölgesel projeler yapay parametreler başlığı altında incelenmiştir. Analizin çok boyutlu ilişkiler katmanında sistematikleştirilebilmesi için önerilen parametreler ile bölgenin peyzaj kimliği kodlarının çıkarılması ve bu kodların peyzaj, iklim ve kültür üst başlık analizlerinin bir araya getirildiği çok boyutlu ilişkiler bölümünde bir haritalama tasarım stratejisi ile ifade edilmesi hedeflenmiştir. Bu nedenle peyzaj kimliğini ifade etmek için Güneydoğu Anadolu Bölgesi için doğal ve yapay parametreleri temel alan bir haritalama altlığı tasarlanmıştır. İkinci olarak ele alınan iklim konusunda, öncelikli olarak iklimsel özellikleri tayin eden hidrolik döngü araştırılmıştır. Mezopotamya'dan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne uzanan Bereketli Hilal (Fertile Crescent)'e karakter özelliklerini veren Fırat ve Dicle Nehirleri, hidrolik döngüleri bakımından ele alınmış, bu nehirlerin arakesitinin coğrafyaya ve toplum morfolojisindeki etkisine literatür taramasından destek alınarak değinilmiştir. Tarihsel süreç içerisinde su ve iklim arasındaki ilişkiye yapılan manipülatif müdahaleler ile birlikte suyun bölgedeki bir potansiyelden tehdide dönüşümünün hikayesi, bölgede uygulanmış proje örnekleri ve sonuçları ile aktarılmıştır. Çok boyutlu ilişkiler analizinde Güneydoğu Anadolu'nun iklim verilerinin peyzaja ve kültüre olan etkilerinin saptanabilmesinin kolaylaştırılması için bölgenin iklim deseni araştırılmış ve analizi yapılmıştır. Bu kapsamda, bölge illeri meteorolojik verileri içeren 6. Adana, 13. Elazığ ve 15. Diyarbakır Meteoroloji Bölge Müdürlüklerinden kaydedilen en eski tarihten en yeni tarihe kadar olan aylık ve yıllık ortalama hava sıcaklığı (°C), ortalama en düşük hava sıcaklığı (°C), ortalama en yüksek hava sıcaklığı (°C) ve aylık toplam ortalama yağış̧ miktarı (mm) verileri talep edilmiştir. Bölge müdürlüklerinden alınan veriler incelenerek çeşitli grafiklere dönüştürülmüş, bölgenin iklim deseni bu grafikler üzerinden okunmuştur. Böylece iklim deseni ve değişimleri, yapılan çok boyutlu ilişkiler analizinde nicel veri olarak kullanılmıştır. Kültürün kavram karşılığı ise çerçevesi çokça tartışılması ve algıda farklar yaratması sebebiyle öncelikli olarak dil bilimleri, sonrasında ise toplum bilimleri literatüründe taranmıştır. Çeşitli kültür tanımlarının ve farklı disiplinlerdeki karşılıklarının incelenmesinin ardından kültür kodları araştırılmış ve kültür kodları bu çalışma kapsamında insan ve toprak, birey ve yer, toplum ve çevre olmak üzere üç aşamada ele alınmıştır. Kültür kodlarının bu üç aşaması mekânsal ölçekte büyümektedir ve ilişkiler düzleminde derinleşmektedir. Bu bağlamda, mekân ile toplum morfolojisi arasındaki döngüsel süreç toplum ve çevre başlığı altında işgal, inşa, ikamet ve göç aşamaları ile tanımlanmıştır. Döngüsel sürecin bu aşamaları, kültür kodlarını oluşturan insan ve toprak, birey ve yer, toplum ve çevre katmanları ile eşleştirilmiştir. Tüm bu mekânsal ya da sosyal olarak seyreden süreçler, kültürel bellekte birikerek bölgenin kolektif kültürel hafızasını oluştururlar. Çok boyutlu ilişkiler analizinde kültür boyutunu oluşturan veriler, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin kolektif kültürel bellek analizinden elde edilen nitel veriler olmuştur. Bu analiz için yarı yapılandırılmış görüşme yöntemi tercih edilmiştir. Araştırma bölgesi ziyaret edilmiş ve bölgede rastgele seçilen katılımcılara yereldeki kolektif kültürel bellek kodlarını deşifre etmeye yönelik "Demografik, Bölgedeki Yaşantı ile İlgili ve Bölge Özellikleri ile İlgili" başlıkları altında toplanmış olan yarı yapılandırılmış görüşme soruları yöneltilmiştir. Bölgedeki kolektif kültürel belleğin görüşme yanıtlarından analiz edilebilmesi ve elde edilen bu nitel verinin peyzaj kimliği kodlama sistemi ile ilişkilendirilebilmesi için yanıtların peyzaj kimlik kodlarında buldukları karşılıklar bir skala oluşturularak tespit edilmiştir. Tez çalışmasını sonlandıran çok boyutlu ilişkiler bölümünde, iklim deseni analizi ile elde edilen nicel veriler ve kolektif kültürel bellek analizi ile elde edilen nitel veriler bir araya getirilmiştir. Önerilen peyzaj kimliği kodlama sistemine göre kodlanan bu verilerin, bölgesel olarak harita düzleminde karşılık bulabilmesi için bir haritalama tasarım stratejisi geliştirilmiştir. Doğal ve yapay parametreleri temel alarak oluşturulan harita strateji altlığına elde eden kodlar yerleştirilmiş ve bahsedilen çok boyutlu ilişkilerin haritalama yöntemi ile ifade edilmesi ve okunması sağlanmıştır.
-
ÖgeThe use of gamification to enrich the park experience for the visitors: Istanbul Atatürk urban forest park case study(Graduate School, 2022-02-24) Eshaghi, Sarvin ; Örnek, Muhammed Ali ; 502181607 ; Landscape ArchitectureThe excessive population growth leading to urbanization and, subsequent to it, urban sprawl, increases the size and number of urban settlements. Consequently, to fulfill the land needed for this expansion, humans encroach the public open areas, including highly crucial urban green spaces. Generally, any kind of greenness within the city, known as urban green spaces, benefits the ecosystem and the inhabitants. Hence, the green infrastructure, universally, should be preserved. Urban parks, specifically urban forest parks, serving as recreational green public spaces, are beneficial for environmental issues and human's mental and physical health, in other words, well-being, by enabling them to interact with nature. To appropriately preserve the urban forest parks, being aware of the motivational factors for the visitors have a key role. While the willingness factors vary amongst people, it is important to know whether different people can experience the same park diversely, which is almost attractive in terms of general park features. Hence, the study refers to the concept of sense of place, capable of turning spaces into the desired places, framing the users' behavior and transmitting cultural meaning. Augmentation occurs using Information and Communication Technologies (ICTs) in urban environments. It can be as simple as telecommunication technologies or very complicated ones. With their everyday use in peoples' lifestyles, they have penetrated humans' real lives, fading away the border detaching the real world from the world of computer-mediated services. Nowadays, a holistic technological perspective dominates the urban areas rather than individual ICT projects, which can reshape people's interaction with their surroundings. Hence, the ICT-enriched spaces result in augmented spaces that convey a sense of place, supporting meaning-making and behavior framing. With its recent definition, gamification, which is the process of making activities more game-like, is a sample of augmentation. While triggering motivation in the users, it can support inducing new behaviors or reshaping the existing ones. Currently, gamification is spread out to various domains, both in academia and amongst practitioners. However, while gamification may involve any type of content, it is called a serious game in the case of transmitting serious educational content besides being entertaining. They are able to engage the player with the education of a certain topic or enhancement of a specific skill. The recent covid-19 outbreak and consequent confinement periods affected people's everyday lifestyles. While suddenly, people lost the freedom of being outdoor, experiencing new places, and interacting with each other, the technology rescued them from such a phenomenon. Virtual environment served them as a mediator to be in the same place, interact, and experience their daily activities in a novel form. Additionally, gamification changed even the sense of their virtual places. This thesis aims to enrich the park visitors' experience via entertainingly introducing the Atatürk urban forest park to them, accompanied with educational content, by means of a locative serious game. The game benefits from the public awareness reinforcement to serve urban green space preservation. It generates a sense of placeness in its in situ mobile version and desktop version, played remotely, to frame the players' behavior for the sake of its aim. The thesis is divided into six chapters to achieve its intended aim: The first chapter, the introduction, describes the excessive population growth leading to urbanization and its subsequent, urban sprawl, which increases the size and number of urban settlements and decreases the area of highly crucial urban green spaces. Discussing the green infrastructure benefits, this part emphasizes the importance of its preservation. After a brief debate around the possible ways of this conservation, this chapter continues with the thesis's purpose, method, and content. The literature review part, located in the second and the third chapter, introduces the types, definitions, and the benefits of the urban green spaces, instanced as parks and urban forest parks. This chapter continues with a description of the park experience, followed by the concept of the sense of place. Augmentation and the use of ICTs for behavior framing are described, followed by the idea of gamification, serious games, related case studies, and software. Next, in the fourth chapter, the thesis continues with the research part. Firstly, it introduces the selected area, Atatürk Urban Forest Park, with its detailed fauna and flora information. Then, it proceeds with the game development part, introducing the operated 360° panoramic field photography with a smartphone and using 3dvista Virtual Tour PRO software as the game development tool to provide a locative serious game. For the evaluation of the developed game's success, in the fifth chapter, the thesis conducts an online survey, including a Google form questionnaire, requested to be filled after the gameplay, focused on the remote version, inspired by the pandemic situation. Finally, in the last chapter, the thesis results are concluded, and the discussions around the future possibilities of the provided method and its capabilities are made to enlighten the field for further studies.
-
ÖgeToplumsal algı aracı olarak, peyzaj tasarımında ekofütürist yaklaşım: Ekoloji, anlatı ve teknoloji(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-10) Tosun, Mehmet Taylan ; Kaya Erdem, Meltem ; 502201610 ; Peyzaj MimarlığıGeleceğe karamsar bir lensten bakıldığı, geri dönüşü zor olan bu dönemde, kentler ve çevreler son hızla genişlemeye devam ederken ekolojinin yeteri kadar ön planda tutulan bir tasarım ilkesi olarak görülmemesi, insanlığın kendi sonunu adım adım getireceğinin en büyük göstergesidir. Şimdinin yaşandığı, geleceğin göz ardı edildiği güncel yaşam koşulları, toplumun ekolojik bilincinin oluşturulması gerektiğini gösteriyor. Tasarlanan çevre mekanların, toplum bilincinin şekillenmesinde oynayan en büyük role sahip olduğu göz önüne alındığında, peyzaj mimarlığı, mekansal planlama ve tasarım disiplinleri, geleceği şekillendirmek için hayati önem taşımakta. Çevredeki birçok, kimliksiz, ekolojinin dahil edilmediği, teknoloji ve yeniliklerden uzak, gelenekselliği merkezinde bulunduran peyzaj tasarımları, bu disiplinlere yenilikçi bir tasarım anlayışına ihtiyaç duyduğunu vurgulamaktadır. Bu tez çalışması kapsamında, yenilikçi, çok katmanlı ve disiplinlerarası bir tasarım anlayışı keşfi olarak bir terminolojik üretim gerçekleştirilmektedir. Toplumların geleceğe umutla bakabilmesi için temel olarak insan, doğa ve teknoloji arasındaki ilişkinin yeniden sorgulanması ve güçlendirilmesi önemli bir ihtiyaç. Antroposen, Kapitalosen, Ktulusen gibi günümüzde tartışılmaya devam edilen çağların izlerinin görüldüğü bu karmaşık ve tartışmalı ilişkinin inşa edilmiş söylemler ve retoriklerden oluştuğunu unutmamak gerekiyor. İklim krizinin gündeme gelmesiyle ortaya çıkan çeşitli ekolojik hareketler, akımlar ve topluluklar bu ilişkiyi onarmak üzere çeşitli değerleri ve yargıları savunarak ekolojik tartışma ortamının zenginleşmesine sebep olmuştur. Eko-hareketler olarak adlandırılan bu gruplar belli dönemlerin gündemine ve önceki akımların etkileriyle ekolojiyi, ekonomik sistemler, spiritüalizm, cinsiyet, anarşizm, kıyametçilik, iyimserlik, eşitsizlikler gibi çeşitli kavramlarla birlikte ele alarak ekolojinin sadece doğa ve insan arasında değil, kültürel, sosyolojik ve ekonomik boyutlarının da olduğunu ve onarılması gerektiğini göstermiştir. Önerilen yeni tasarım anlayışı için benimsenmesi gereken ekolojiye yaklaşım biçimi bu temel kavramsal araştırma ile şekillenmiştir. Ekolojik hareketlerin yanı sıra, geçmişi çok daha geriye uzanan alternatif ekolojik yaşam arayışları ve ideal ekolojik yaşamın pratikte uygulanabilirliği sorgusu, tarih boyu çeşitli formatlarda ortaya atılarak o dönemin ütopya söylemlerini şekillendirmiştir. 20. yüzyıl makine metaforuyla oluşturulan kentsel plan projeleri, hippilerin komün yaşam deneyleri, ekolojik ütopya eserleri, dijital görselleştirme akımları ve ekolojik planlama stratejileri, teknolojinin gelişimiyle paralel bir yol çizmiştir ve topluma etkileri sebebiyle ideoloji olarak tanımlamak mümkündür. Başta daha çok pastoral doğaya özlem temelli söylemler içeren bu ideolojiler, günümüzde daha çağdaş bir yaklaşımla akıllı ekolojik sistemlerin kentlere entegre edilmesi üzerine söylemler barındırmaktadır. Howard, Corbusier ve Wright'ın kent ütopyaları, Drop City, Ekotopya, Solarpunk akımı, ve özellikle Singapur'un ekolojik dönüşümünün ele alındığı kentsel yeşil stratejiler, bu çalışmada öncü ideolojiler olarak seçilmiştir. Seçilen öncü ideolojiler, gündem, hedef kitle, temel amaç, ve algı etkisini içeren söylemleri ile karşılaştırılarak ortaya çıkan ortak yönleri ve etkileşimleri çağdaş peyzaj tasarım anlayışının şekillenmesinde rol oynayan bir diğer bileşen olarak ele alınmıştır. Günümüzde bir diğer oldukça önemli bir problem olarak kimliksiz ve estetik kaygılardan uzak mekanların tasarımlarına cevap olacak bir tasarım yaklaşımı için, tasarımın yeşil aklama stratejilerinin ve estetik kaygının son derece indirgemeci bir tavırla ele alındığı stereotipik mekan üretim biçimlerinin sorgulanması gerekiyor. Ekolojik estetik ve bakım kavralmlarının yeniden düşünülmesi gerektiği bu dönemde, toplumun ekolojik ve zamansal bilincini oluşturacak veya şekillendirecek algı yönetimine ihtiyaç duyulduğundan bahsetmek mümkün. Tez kapsamında, toplumsal algının oluşturulması, şekillendirilmesinde ve yönlendirilmesinde önemli bir araç ve ortam tarifleyici olarak ele alınan peyzaj tasarımlarının sanat, anlam ve anlatı yönünün geliştirilmesi gerektiği öne sürülmektedir. Bu noktada peyzaj mimarlığı disipliniyle paralel bir disiplin olarak kamusal ekolojik arazi sanatının geçmişten günümüze kadar geçirdiği gelişim, bir diğer önerilen tasarım yaklaşımının bileşeni olacaktır. Alternatif ekolojik yaşam ideolojileri karşılaştırması gibi ana söylem üzerinden değil, içerdikleri anlam, anlatı, toplumun dikkatini çekebilen kilit özelliği ve bağlamları üzerinden gerçekleştirildiği bir diğer yöntemde Zaman Peyzajı (Time Landscape), Spiral İskele (Spiral Jetty), Buğday Tarlası (Wheatfield) ve Diriliş Alanı (Revival Field) projelerine yer verilmiştir. Yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda çağdaş peyzaj tasarım yaklaşımının sanat, anlam ve anlatıya olan ihtiyacı vurgulanmaktadır. Tez kapsamında literatür taraması, söylem analizi ve örnek vaka incelemeleri yolu ile ortaya koyulan tespitler, çağdaş peyzaj tasarımının, ekoloji prensiplerini kapsayıcı bir ölçekte kullanılması, belli anlam ve anlatıları içererek toplumu düşünmeye teşvik etmesi yönünde barındırdığı potansiyeller ortaya koyulmaktadır. Nedenleri ve gelişim desenlerinin detaylı işlendiği tez çalışmasında tartışmaya açılan çağdaş peyzaj tasarım yaklaşımının Eko-fütürizm yaklaşımından beslenebileceği ve bu sayede yeni kavramsal açılımları barındırabileceği ve disipline özgü bir anlam ve anlatı biçiminin sergilenebileceği savunulmakta ve konu tartışmaya açılmaktadır. Eko-Fütürizm, geçmiş anlamlarından ayrıştırılarak ekoloji ve geleceği vurgulaması ile, tez kapsamında ortaya çıkan verileri içerecek ve geleceği şekillendirmek üzere çağdaş peyzaj tasarımında bir algı aracı olarak sunulmaktadır. Bu sayede, yaşam çevrelerinin şekillendirilmesinde öncü rol oynayan peyzaj mimarlığı disiplininin, toplumun gelecek umudunun yeniden canlanması yönünde üstlendiği yeni roller ve sorumluluklar ortaya koyulmaktadır.
-
ÖgeUrban acupuncture as a strategic method to improve cities in terms of blue-green infrastructure(Graduate School, 2022) Konuk, Rümeysa ; Bozkurt, Melih ; 824877 ; Landscape Architecture ProgrammeIn developing cities, the growth of building areas leads to changes in the urban fabric and a decrease or threat to the availability of open spaces, a basic necessity for living. Urban form greatly influences individuals' way of life and is therefore related to ecological, economic, and social issues. In contemporary cities, urban expansion occurs through the development of public spaces, both on the periphery and within the interior. To address the overdevelopment and degradation of public spaces by building stock, research into sustainable and circular space production and development of models is necessary. The complexity of cities' growth impacts the design of open spaces, affecting the quality of life. With an increase in complex parameters, open space design becomes increasingly important in maintaining or improving the quality of open spaces in the face of infrastructure changes and complex relationships. The concept of urban acupuncture was first put forward in the 1960s and has since been applied in various physical forms. The potential for its use in improving cities is widely recognized, especially in light of the numerous actors and problems that exist in urban environments and make it difficult to implement large-scale improvement projects. The approach of urban acupuncture offers a solution-oriented, immediate intervention method to address these challenges. This research aims to explore the full potential of urban acupuncture as an innovative and strategic method for enhancing cities. The focus is on investigating the benefits of combining urban acupuncture with landscape design to improve both the blue-green infrastructure and social context of cities. The study aims to analyze the improvement potential of blue-green infrastructure in urban areas through the use of the acupuncture method. Urban acupuncture offers a unique opportunity to tackle the complex challenges of modern cities. It provides a means of implementing small-scale, targeted interventions that can have a positive impact on the larger urban environment. By examining the relationship between urban acupuncture and landscape design, this research seeks to demonstrate the positive impact that this approach can have on cities and their residents. The goal is to advance our understanding of the role that urban acupuncture can play in creating more livable, sustainable, and resilient urban environments. The research was conducted in two phases. In the first phase, relevant topics such as urban acupuncture, blue-green infrastructure, and social context were analyzed conceptually. In the second phase, case studies were conducted and evaluated. The literature review conducted in the first phase helped to determine the criteria used to select and evaluate the case studies within the context of the subject.