FBE- Endüstri Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yayın Türü "Master Thesis" ile FBE- Endüstri Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeA multidimensional approach to urban quality of life : the case of Istanbul(Institute of Science and Technology, 1998) Güvenç, İ. Ümit ; Ülengin, Füsun ; 75178 ; Industrial Engineering1930'lu yıllardan beri, farklı disiplinlere mensup pekçok araştırmacı, yaşam kalitesi konusunda araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalarda, yaşam kalitesinin bileşenleri tanımlanmaya çalışılmış ve çeşitli coğrafi birimler, araştırmacılar tarafından geliştirilen yaşam kalitesi indeksleri yoluyla karşılaştırılmışlardır. Bireysel araştırmacılara ek olarak, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütler de yaşam kalitesi için kendi indekslerini geliştirmişlerdir. Ayrıca, yaşam kalitesini incelemek için, değişik alanlardan araştırmacılar biraraya gelerek Social Indicators Research adında bir dergi çıkarmışlardır. Yaşam kalitesi konusuna bu yoğun ilginin nedeni, kısıtlı kaynakların etkin kullanımı sorununda yatmaktadır. Karar verici konumundaki yetkililer, kısıtlı kaynaklan; insanların ihtiyaçları, beklentileri ve öncelikleri doğrultusunda kullanmak istemektedir. Bu ise, bu tür çalışmaların kaynak dağıtımı konusundaki karar verme süreçlerinde girdi olarak kullanılmasıyla başarılabilir. Diğer bir deyişle, bu çalışmalar, yetkililer için uygun politika üretme araçlarıdır. Yaşam kalitesini iyileştirici yönde politikalar uygulamak yetkililer için çok önemlidir. Zira, küreselleşme ve bölgeselleşme hareketleri uluslar arasındaki fiziksel ve ekonomik engelleri kaldırınca, çokuluslu şirketler global ekonomik sistemin aktörleri olmuşlar, ülkeler yerine de şehirler bu sistemin yapıtaşları haline gelmişlerdir. Böylece, bir şehirler sistemi hiyerarşisi oluşmuştur. Bu nedenle, çokuluslu şirketlerin yatırımlarım çekmek isteyen şehirler birtakım şartlan yerine getirmek durumundadırlar. Yüksek kaliteli altyapı, iletişim, ulaşım ve güvenlik hizmetleri, iyi yetişmiş insan kaynağı ve ekonomik gelişmeyi sağlayacak gerekli teknolojik birikim bunlardan en önemlileridir. Bütün bunlar, zamanla, halkın yaşam kalitesinde bir artış sağlayacaktır. Küresel ve bölgesel ekonomik sisteme entegre olarak büyük bir ekonomik patlama gerçekleştiren Çin'in sahil şeridindeki kentler, buna iyi bir örnek teşkil etmektedir. Yüzyılın başında dünya nüfusunun 2 milyar ve kent nüfusunun %10 olduğu, buna karşılık gelecek yüzyılın başında bu rakamların sırayla 7.6-9 milyar ve %50'ye ulaşacağı düşünüldüğünde, kentsel yaşam kalitesi kavramı çok daha önem kazanmaktadır. Bunlara ek olarak, kentli nüfusun %30'u gecekonduda yaşarken, 1 milyar insanın da temiz su ve kanalizasyondan yoksun olduğu göz önüne alındığında, kentsel yaşam kalitesinin önemi kendiliğinden anlaşılmaktadır. XI Bu çalışmada, 10 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip bir metropolitan olan İstanbul'da yaşayan kişilerin kentsel önceliklerinin, ihtiyaçlarının ve beklentilerinin çokölçütlü bir yaklaşımla modellenmesi amaçlanmaktadır. Bu öncelikler, beklentiler ve ihtiyaçlar; üç adet yöntemin birarada kullanılmasıyla incelenmiştir. Bu yöntemler; Hiyerarşik Bilgi Entegrasyonu (HBE), pazarlama alanında çok kullanılan bir teknik olan Bütünleşik İrdeleme (Bİ) ve Analitik Hiyerarşi Yönteminin (AHY) temelini oluşturan ikili karşılaştırma matrisleridir. İstanbul çapında yapılan, A-B-C sosyal sınıflarına göre kotalanmış rassal bir anket çalışmasının verileri, bu modelde girdi olarak kullanılmış ve kişilerin yaşam kalitesi faktörlerine verdiği ağırlıklar bulunmuştur. Böylece, kişilerin kafasındaki ideal şehir profili belirlenmiş ve yetkililer için kaynak dağıtımı konusunda politika tavsiyeleri üretilmiştir. Geleneksel karar verme metotları, her problemin iyi, doğru ve tam olarak tanımlanmış olduğunu varsayarak, görünürdeki alternatiflerin değerlendirilmesine odaklanmışlardır. Pekçoğu matemetikçi olan yöneylem araştırması uzmanları, modellerin dayandığı değerleri sorgulamaksızın sadece matematiksel mükemmelliyetçilik peşinde koşmuşlardır. Gerçekte ise, problemler tam, iyi ve doğru olarak tanımlı olmadıkları için, "Alternatif odaklı düşünme" denilen bu geleneksel yaklaşım, her zaman, olabilecek en iyi sonuçlara ulaştırmayabilmektedir. Problemlerin, kararvericilerin değerlerine uygun olarak yapılandırılması gerekmektedir. "Değerler, değerlendirmede kullanılan prensiplerdir" ve kararvericilerin asıl odaklanması gereken alternatifler değil, değerlerdir. Çünkü herşeyi oluruna bırakmak yerine alternatifler arasında seçim yapmanın nedeni, arzu edilen sonuçlara ulaşma ve arzu edilmeyenleri de önleme isteğidir. Bu ise tamamen değerlere dayanan bir kavramdır. Keeney bu yaklaşıma "değer odaklı düşünme" demektedir ve karar analizinde problemi yapılandırmanın önemini aşağıdaki cümlelerle vurgulamaktadır: "Karar verme konusunda pekçok kitap yazılmıştır. Bunlar bize karar problemlerinin nasıl çözüleceğini anlatırlar ama potansiyel karar olanaklarını nasıl tanımlayacağımızı anlatmazlar. En iyiyi seçmek için alternatifleri nasıl analiz edeceğimizi anlatırlar ama alternatifleri nasıl yaratacağımızı anlatmazlar. Belirli bir amaç fonksiyonu verildiğinde alternatifleri nasıl analiz edeceğimizi anlatırlar ama alternatifleri nasıl değerlendireceğimizi belirleyecek olan kalitatif amaç fonksiyonlarını nasıl oluşturacağımızı anlatmazlar....Neredeyse karar verme hakkındaki tüm literatür, karar verme problemini tanımlama, alternatifleri yaratma ve amaç fonksiyonu belirleme gibi çok önemli işlerden sonra ne yapılacağını anlatır. Ama tüm bu karar problemleri, alternatifler ve amaçlar nereden gelmektedir?" Alternatif odaklı düşünme, kısıtlı bir düşünme şeklidir. Çünkü halihazırdaki alternatifler, tıpkı bir çapa gibi davranır ve diğer alternatiflerin ve ölçütlerin düşünülmesini ve belirlenmesini kısıtlar, hatta engeller. Buna karşılık, değer odaklı düşünme, kararvericinin tam olarak ne istediğini belirleyerek buna ulaşmaya çabalamasına dayanır. Diğer bir deyişle, "değer odaklı düşünme en iyiden başlar ve bunu gerçekleştirir. Alternatif odaklı düşünme ise halihazırdakilerle başlar ve mevcudun en iyisini seçer". Bu açıdan bakıldığında, Bİ, bugüne kadar yapılan çoğu çalışmadan farklı olarak, kentsel yaşam kalitesi kavramım problem yapılandırma yaklaşımıyla ele almaktadır. xii Yani problem, matematiksel model mükemmeliyetçiliğiyle sınırlı bir yaklaşım yerine, değer odaklı bir yaklaşımla yapılandırılmıştır. Öncelikle, İstanbul'daki yaşam kalitesini etkileyen faktörlerin tanımlanması ve bunların hiyerarşik bir yapı içinde ifade edilmesi; araştırmacının bizzat kendisi tarafından değil, uzman görüşü, literatür taraması and İstanbul'da gerçekleştirilen bir pilot ankete dayanılarak gerçekleştirimiştir (çalışmanın amaçlarından biri yetkililere kaynak kullanımı konusunda politika tavsiyeleri üretmek olduğu için, iklim gibi kontroldışı değişkenler elimine edilmiştir). Böylece, kararvericilerin değerleri modele katılmış ve çalışmanın objektif-veriseti-güdümlü olması önlenmiştir. Daha sonra; belirlenen bu faktörler, Bİ yoluyla hipotetik şehir profillerinin oluşturulması için kullanılmışlardır. Yani, halihazırdaki alternatiflerle kısıtlanmış bir alternatif kümesi yerine, uzmanların ve İstanbulluların dahi düşünemeyebilecekleri alternatifler yaratılmıştır. Faktörler bizzat araştırmacı tarafından ağırlıklandırılmamış, bunun yerine kararvericilerin değer ve yargılarını yansıtan ikili karşılaştırma matrisleri ve Bİ kullanılmıştır. Ağırlıkları belirlemede kullanılan bu yaklaşım, ağdıkları kararvericilere doğrudan sormaktan daha doğru ve gerçekçi sonuçlar vermektedir. Görüldüğü gibi,, literatür taraması, pilot anket ve uzman görüşü doğrultusunda belirlenen kriterler, halihazırda olmayan, insan düşüncesinin de ötesinde hipotetik alternatifler yaratmak için kullanılmış, ve ancak bundan sonra alternatifler kararvericiler tarafından değerlendirilmişlerdir. Bu da değer odaklı yaklaşımdan başka birşey değildir. Çalışmanın amaçlarında birisi de İstanbul'da yaşayan kişilerin yaşam kalitesi kriterlerine verdikleri ağırlıkları bulmaktır. Ağırlık kavramı belirli bir tecih teorisine göre tanımlanır Bunun için, AHY, Elektre-tipi yöntemler, belirlilik altında karar vermek için Çokölçütlü Değer Teorisi (ÇÖDT) ve risk altında karar vermek için Çokölçütlü Fayda teorisi (ÇÖFT). ÇÖDT kriterlerin birleştirilmesiyle ilgilidir. En basit birleştirme basit toplamsal modeldir. ÇÖDT'nin aksiyomatik bir temeli vardır. Bu aksiyomatik temel özellikle ağırlıkların ölçümü için çok önemlidir. Çünkü bu aksiyomatik temel, kullanıcının ağırlıklar üzerindeki davranışsal etkileri inceleyebilmesine olanak sağlar. AHY ve Elektre-tipi yöntemler, şu ana kadar özellikle ağırlıkların anlamı konusunda ikna edici bir temele sahip olamamıştır ama özellikle bir uzman gözetiminde uygulandıklarında bu yöntemleri kullanarak bulunan sıralamalar yararlı olabilir. Diğer bir deyişle, bu yöntemler dikkatli kullanılmalıdır. Diğer taraftan, AHY'nin tüm hiyerarşi için değil de sadece ana amacı gerçekleştirmek için dikkate alman en üst seviyedeki kriterlerin göreli ağırlıklarını bulmak için kullanılmasının nedeni, analizin, uzmanlar arasında değil, İstanbul'daki değişik sosyoekonomik sınıflara mensup kişiler arasında gerçekleştirilmesidir. Bu nedenle, 200 kişinin çok fazla sayıda ikili karşılaştırma matrisini doğru olarak doldurması mümkün değildir. Kişiler, bir tane ikili karşılaştırma matrisini bile doldurmakta güçlük çekmişlerdir. Bu çalışmada, ÇÖDT'e dayalı, ayrıştırıcı bir yöntem olan Bİ yöntemi kullanılması uygun bulunmuştur. Keeney'nin ÇÖDT ve Saaty'nin AHY'si gibi yöneylem araştırması-yönetim bilimi yaklaşımları, bir alternatifin toplam faydasının, herbir kriter tarafından sağlanan faydaların birleşimi olduğunu varsayarlar. Günlük hayatta pek raslanmayan konular ve kararverici sayısının az olduğu durumlar için çok uygundurlar. Ancak, Bİ, genellikle alınacak sabun/otomobil markası kararı gibi günlük konular ve çok sayıda (yüzler ve binler mertebesinde) kararvericinin xüi sözkonusu olduğu durumlar için uygundur. Bu da Bİ yöntemini çalışmamız için uygun bir yöntem haline getirmektedir. Bu çalışmada kullanılan model, yaşam kalitesi gibi çok sayıda kriter içeren karar problemleri çin uygun olan HBE kullanılarak oluşturulmuştur. Öncelikle; literatür taraması, pilot anket ve uzman görüşleri yardımıyla belirlenen kriterler, birbirinden bağımsız dört adet kümeye bölünmüşlerdir: (1) Fiziksel Çevre (FÇ) (2) Sosyal Çevre (SÇ) (3) Ekonomik Çevre (EÇ) (4) Ulaşım-İletişim (Uİ) Daha sonra, deneysel tasarım prensiplerine dayanılarak, herbir küme için hipotetik şehir profilleri üretilmiştir. Kart sayısının fazla olduğu durumlarda, faktoriyel tasarım yerine ortogonal tasarım kullanılmıştır. Bu durum, FÇ ve SÇ kümelerinde meydana gelmiştir. Ortogonal tasarım kullanıldığı için, bu kümelerdeki geçerlilik testleri için de ayrıca ikişer adet kart daha üretilmiştir. Bu kartlar çapraz kontrol kartlarıdır. Sonuçta üretilen kart sayısı, herbir küme için sırasıyla, 10, 10, 8, 8 olmak üzere toplam 3 6' dır. Bu sayı çok fazladır. Bunun için, kişiler, dört kümeden birine rassal olarak atanmışlardır. Böylece, tüm kartları değil, sadece kendi atandıkları kümenin kartlarını değerlendirmişlerdir. Daha sonra yapılan analizlerden, kümeler arasındaki sosyoekonomik sınıf ve cinsiyet dağılımının orantılı olduğu görülmüştür. Demek ki, yöntem işe yaramıştur. Köprü aşamasında, geleneksel HBE yönteminin kullandığı ayrı bir Bİ yerine, AHY'nin temelini oluşturan ikili karşılaştırma matrisleri kullanılarak, dört adet kriter kümesinin, ana amaç olan şehirdeki en iyi yaşam kalitesine ulaşma açısından göreli önemleri hesaplanmıştır. Bunun için, herbir kümedeki kişilerin toplu göreli önem vektörünü, w* (t=PE, SE, EE, TC), hesaplarken Saaty'nin Geometrik Ortalama Yöntemi (GOY)'den faydalanılmıştır. Ayrıca, tüm kişiler bir bütün olarak düşünülerek, toplu bir göreli önem vektörü de, v/ASB~, GOY ile hesaplanmıştır. vAGR vektörünün, köprü aşamasında göreli önem vektörü olarak kullanılabilmesi için, bu vektörün herbir grubun grup göreli önem vektörünü, w1 (t=PE, SE, EE, TC), temsil edebildiğinin kanıtlanması gerekmektedir. Bunun için, Bryson tarafından tanımlanan bir benzerlik fonksiyonundan ve iki adet göstergeden faydalanılmıştır. Dört vektörden herbirinin toplu vektörle benzerliği bulunmuş, daha sonra iki gösterge hesaplanmıştır. Bu testlere göre, toplu vektör, vA0*, diğer dört vektörü temsil edebilecek durumdadır. H*0* vektörü, (0.198, 0.200, 0.381, 0.221)'dir. Görüldüğü gibi, EÇ kümesi, en yüksek göreli öneme sahip kümedir. Grupların vektörlerinde de aynı durum gözlemlenmektedir. Çalışmanın sonuçları, HBE yaklaşımını desteklemektedir. Kümelerden ve köprü aşamasından hesaplanan faydalar, beklentilerimizle uyumlu çıkmıştır: (1) Ekonomik Çevre kümesi, en önemli kümedir. Bu kümeye ait faktörler de üst sırada yeralmaktadır. (2) Faktörlerin olumlu seviyelerine ait faydalar pozitiftir. xiv (3) Faktörlerin olumsuz yönlerine ait faydalar negatiftir. (4) Tüm faktörler olumsuz seviyedeyken, faydalardaki marjinal artış daha düşüktür. Modelin uyumluluğunu gösteren Pearson R2 değerleri çok yüksektir; tüm değerler %90'nın üzerindedir. Kişilerin tutarlılığı bir uyum katsayısıyla ölçülmektedir. Kişiler bir bütün olarak elealındığında, bu katsayı %96 gibi çok yüksek bir değere sahiptir. EÇ ve Uİ kümeleri faktoriyel tasarım sonucu, FÇ ve SÇ kümeleri ise ortogonal tasarım sonucu modellenmiştir. Bu nedenle, FÇ ve SÇ kümelerine ait modeller, basit toplamsal modellerdir. Yani faktörler arasındaki etkileşimler incelenemez. Diğer taraftan, faktoriyel tasarımla oluşturulan EÇ ve Uİ kümelerinin modellerinde faktörler arasındaki etkileşimler incelenebilir. Bunun sonucunda etkileşim terimlerinin katsayılarının istatistiksel anlamlılığı test edilebilir. Modeller istatistiksel olarak karşılaştırılabilir. Böylece, modellerdeki parametreler daha doğru ve hassas olarak hesaplanabilir. EÇ kümesinde, etkileşimler anlamlı bulunmamıştır. Basit toplamsal modelin uygun olduğu görülmüştür. Uİ kümesinde ise ikili ve üçlü etkileşim terimleri anlamlı bulunmuştur ve bu modelin basit toplamsal modelden daha üstün olduğu görülmüştür. Bu şu demektir. Faktörlerin tek bir etkisi yoktur. Faktörlerin çeşitli seviyelerdeki fayda değerleri, diğer faktörlerin seviyelerine bağlı olarak değişmektedir. Bunların ortalamaları ise basit toplamsal modeldeki faktörün katsayısına eşittir. Görüldüğü gibi, etkileşim terimleri dikkate alınmaları gerekirken alınmazlarsa, son derece yanıltıcı sonuçlara varılabilir. Çalışmadan çıkartılabilecek kavramsal sonuç şudur: İstanbul'da yaşayan kişiler, iş bulma olanakları yüksek, altyapı ve belediye hizmetleri yeterli, trafik akışı rahat ve çabuk, yaşam ve konut maliyeti düşük, güvenli bir şehir istemektedirler. Dolayısıyla, yetkililer ve şehir-bölge planlamacılar bu alanlara eğilmelidirler. Tüm faktörlerin kontrolü çok kolay değildir ama bu çalışma, İstanbul'un kaynaklarının hangi önceliklere göre kullanılması gerektiğini göstermektedir. Bu çalışmada, kişisel değil, sadece gruplar bazında sonuçlar verilmiştir. İstanbul gibi büyük ve heterojen bir şehir için, 200 anketten fazlasının gerektiği bilinmektedir. Ancak, çalışmanın bütçesinin araştırma fonunun desteğiyle sınırlı olması, anket sayısının arttırılmasını engellemiştir. Bu dezavantaj, sosyoekonomik sınıflara göre kotalı ve rassal bir anketle aşılmıştır. Çalışmanın sonuçları, gerçekten de tercihlerde heteroj enliğin varlığına işaret etmektedir. Dolayısıyla, daha sonraki çalışmalarda, farklı tercihlere sahip grupları tanımlamak yararlı olabilecektir. Böyle bir segmantasyon çalışması, yetkililere ve şehir-bölge planlamacılara ek bilgi sağlayacak ve değişik grupların önceliklerini ve beklentilerini anlayabilmelerine olanak verecektir. Bu ve benzer çalışmaların verileri, 0-1 tamsayılı programlama gibi çeşitli tekniklere girdi oluşturabilir ve bu şekilde, teklif edilen projelerin değerlendirilmesinde ve kısıtlı bir bütçedeki paranın projeler arasındaki dağıtımını belirlenmesinde kullanılabilir.
-
ÖgeA3 Düşünme Yolu İle Çapraz Sevkiyat Tesisinin Geliştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-01-31) Çelepçıkay, Ömer ; Durmuşoğlu, M. Bülent ; 10026336 ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringBu çalışmada, Türkiye’nin en büyük lojistik şirketinin çapraz sevkiyat tesisi incelenmiştir. Yalın bir bakış açısı sağlayan A3 yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntemle şirketin mevcut durumu incelenerek gözlem ve analiz yapılmıştır. Bu gözlem ve analizler sonucu bazı problemler saptanmıştır. Tespit edilen problemlerden ortalama stokta kalma süresini azaltmak için Öneri A3’ü geliştirilmiştir. Bu A3 çalışması, gündüz eşzamanlı olarak sevkiyat yapılmasının önemini ortaya koymuştur. Bu yaklaşım uyguladığı takdirde ortalama stokta kalma zamanlarında yaklaşık %20 düşüş öngörülmüştür. Stoklardaki bu azalma beklentisi, tesisin iş hacminin yükselmesini mümkün kılmaktadır. Ayrıca mesai ücretlerinin azalmasını dolayısı ile de maliyetlerin düşmesine imkân tanımaktadır. Bir diğer problem ise mal kabul sürelerinin fazlalığıdır. Bu problemin kaynağını ortaya koyması ve çözüm üretebilmek için Sorun A3’ü geliştirilmiştir. Bu A3 çalışması tedarikçi ile iletişimin yetersiz olduğunu ortaya koymuştur. Bu iletişimsizliği giderebilmek ve planlamanın daha doğru yapılabilmesini sağlayabilmek için randevu sistemi önerilmiştir. Bu sistem ile tedarikçilerin geliş zamanları ve yük miktarlarına göre zaman optimizasyonu hedeflenmiştir. Bu yaklaşım, belirlenen kısıtlarla hayata geçirildiğinde mal kabul sürelerinde %60’a varan düşüş öngörülmüştür. Bu yaklaşımla tesis daha planlı ve programlı bir yapıya kavuşabilmektedir. Öngörülen düşüşle birlikte tesisin potansiyeli artmakta ve girdilerin yükselmesi beklenmektedir. Ayrıca mal kabul sürelerindeki düşüş personele ödenen mesai ücretlerinde tasarrufa imkân vermektedir.
-
ÖgeAcil Durum Tahliye Simulasyonları Ve İşletme Fakültesi’nde Uygulanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-08-04) Ekizoğlu, Betül ; Bozdağ, Cafer Erhan ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringHer geçen gün binalar daha çok büyümekte ve daha kalabalık insan grupları bir arada bulunur hale gelmektedir. Bu gelişmelere bağlı olarak kişilerin binalardan güvenli çıkışlarının sağlanması da önem kazanmaktadır. Her bina sorumlusu binada yaşayan veya çalışan kişilerin güvenliğini düşünmek durumundadır. Ayrıca bu konuda yasal düzenlemeler de bulunmaktadır. Kalabalık insan topluluklarının bir arada bulunduğu yapılarda acil durum hazırlıkları, verimli tahliye planları hazırlanması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Verimli tahliye planlarının oluşturulması için literatürde farklı tekniklerin kullanıldığı görülmüştür. En genel anlamıyla bu teknikler Risk değerleme, optimizasyon ve simülasyon teknikleridir. Acil durumlarda ortaya çıkan stres, panik gibi psikolojik faktörlerin, birlikte bulunan kişiler arasındaki sosyolojik ilişkilerin ve çevresel faktörlerin simülasyon modellerine daha iyi yansıtılabilmesi acil durum çalışmalarında büyük öneme sahiptir. Tez çalışmasının yapılma amacı İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi’nin acil durum tahliye simülasyon modelinin kurulması ve model sonuçlarının elde edilmesidir. Çalışma kapsamında literatür araştırması yapılmış, acil durumlar için farklı simülasyon modelleri incelenmiş, çalışma amacına en uygun model belirlenmiştir. Simülasyon modeli on adet senaryo üzerinde incelenmiş olup, her senaryonun sonuçları elde edilmiştir. Performans kriteri olarak toplam tahliye süresinin alındığı çalışma en düşük toplam tahliye süresinin elde edildiği senaryonun acil durum planı için önerilmesiyle sonuçlanmaktadır.
-
ÖgeAcil durumlarda yaya tahliyesi için grup davranışı içeren sosyal kuvvet modeli önerisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017-12-18) Turgut, Yakup ; Bozdağ, Cafer Erhan ; 507151130 ; Endüstri MühendisliğiGüvenlik insanların temel ihtiyaçlarından birisidir. Öte yandan yangın, terör saldırısı ve doğal felaket gibi durumlar insanların ve diğer canlıların can ve mal güvenliği için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tür felaketlerle yaşamımız boyunca çok sık karşılaşmamıza rağmen, karşılaşmamız durumunda hazırlıksız yakalanmamıza bağlı olarak çok dramatik sonuçlarla karşılaşabiliriz. Bu felaketlerden çoğu zaman kaçınmak mümkün olmadığından dolayı, karşılaşmamız anında olabileceklere karşı alınabilecek önlemler kayıpları en aza indirmek açısından faydalı olacaktır. Acil durumlardaki kayıpları en aza indirebilmek için etkili tahliye planlarına ihtiyaç vardır. Deneysel çalışmalar ve bilgisayar destekli analizler bu planların oluşturulmasında uygun yöntemler olarak görülmektedir. Matematiksel denklemler, bazı fizik teorileri ve simülasyon modelleri tahliye planlamasında bilgisayar destekli analizin temelini oluşturmaktadır. Acil durumdaki yaya davranışlarının modellenmesi yeni bina tasarımından robot planlama ve kontrolü gibi birçok farklı alanda önemli bir yere sahiptir. Trafik ve yapı mühendisleri, yaya trafiği planlamacıları ve tahliye planlamacıları en etkili tahliye ve yaya akışını sağlamak amacıyla bu modelleri yaptıkları yapıların tasarımı aşamasında bir girdi olarak kullanabilir. Yaya dinamiklerinin modellemesinde kullanılan modellere son yıllarda olan ilgi artmaktadır. Çünkü bu modeller yaya davranışlarının tahmin edilmesinde ve tahliye bölgelerinin tasarımında kritik bir role sahiptir. Bu modeller literatürde farklı şekillerde sınıflandırılmaktadır. En yaygın olarak kullanılan sınıflandırmalar Mikroskopik-Makroskopik, Sürekli-Kesikli, Deterministik-Stokastik şeklindedir. Bu çalışma içerisinde ise modeller Mikroskopik-Mezoskopik-Makroskopik şeklinde sınıflandırılmıştır. Çalışma içerisinde bu üç temel başlık altında toplanan modelleri incelediğimiz zaman, hesaplama zamanı ve sağlanan detay seviyesi noktalarında farklılıklar olduğu görülmektedir. Mikroskopik modeller daha fazla hesaplama zamanına ihtiyaç duyarken, daha detaylı ve daha gerçekçi yaya davranışları ortaya çıkardığı görülmektedir. Makroskopik modeller ise mikroskopik modellerin tam tersi daha az hesaplama zamanı ve daha az detaya sahip modeller ortaya koymaktadır. Mezoskopik modeller ise iki yaklaşımın hibrid hali olarak göze çarpmaktadır. Literatürde kullanılan modellere baktığımız zaman Mikroskopik modeller içerisinde yer alan Ajan Temelli modelleme yaklaşımının daha yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir. Ajan temelli benzetim bireylerin otonom ve birbirleriyle etkileşim kurabilen ajanlar olarak tanımlandığı modellerdir. Ajanlar sahip oldukları kurallar doğrultusunda bilgi alma, alınan bilgiyi işleme, değişen ortama uyum sağlama ve karar verme yeteneğine sahip otonom bireylerdir Ajan temelli modelleme ve simülasyon kesikli olay simülasyonu ve nesneye yönelik programlama yönteminden faydalanarak kompleks uyarlanabilir sistemleri yönetir. Yaya davranışlarının modellenmesinde kullanılan mikroskopik modellerden biri Sosyal Kuvvet Modelidir. SKM yayaların hareketlerinin belirli kuvvetlerin etkisi altında ortaya çıktığını ileri süren, Newton'un ikinci hareket yasasına dayanan matematiksel bir modeldir. Modelin bu ismin almasının sebebi yayaların hareketlerinin ortaya çıkmasında etkili olan içsel motivasyonları birer kuvvet olarak düşünmesidir. Modelin bazı eksik yanları olmasına rağmen, yaya davranışlarının modellenmesinde literatürde çok önemli bir yere sahiptir. %Acil durumdaki yaya hareketlerinin yalnızca birer robot, ya da fiziksel paçacık şeklinde modellendiği modeller her zaman için eksik kalacaktır. Çünkü psikolojik, sosyolojik, eğitim vb., faktörler yayaların sergilediği davranışları etkilemektedir. Ayrıca yayalar çevresiyle etkileşim kuran sosyal varlıklardır. Bu tez çalışmasında acil durumda kaçan yaya gruplarını modellemek amacıyla matematiksel bir model oluşturulmuş ve AnyLogic yazılımı kullanılarak modelin implementasyonu sağlanmıştır. Önerilen model Helbing'in temel SKM dayanmakta olup, model üzerinde grup davranışı doğrultusunda bazı değişiklikler yapılmıştır. Temel modele, modelin eksikleri ve grup davranışı doğrultusunda bazı yeni kuvvetler eklenmiştir. Ajan temelli modelleme yaklaşımı kullanılmış ve yayalar belirli kuvvetlerin etkisi altında hareket eden ajanlar olarak modellenmiştir. Yayaların belirli bir t anındaki yeni konumlarının ve hızlarının elde edilmesinde Euler nümerik yönteminden faydalanılmıştır. Önerilen model iki boyutlu düzlemde sürekli iken, adi diferansiyel denklemin çözümünde kullanılan Eüler nümerik yaklaşımdan dolayı zaman kesiklidir. Yayalar gruplara bölünmüş ve gruplar halinde hareket etmeleri sağlanmıştır. Yaya grupları oluşturulurken Sosyal uzaklık teorisi ve K-Means kümeleme algoritmasından faydalanılmıştır. Yaya yoğunluğunun 0.125 den küçük olduğu durumlarda yayalar sosyal uzaklık teorisine göre gruplandırılırken yaya yoğunluğunun daha büyük olduğu durumlarda K-means kümeleme algoritmasından faydalanılmıştır. Yayaların birarada hareket etmelerini sağlamak amacıyla Boids algoritmasından esinlenilmiş ve grup içerisinde yer alan yayaların algılanan kütle merkezleri hesaplanarak ve bu kütle merkezinden grup üyelerine hayali bir grup kuvveti uygulanarak grup üyelerinin birbirlerine yakın hareket etmeleri sağlanmıştır. Ayrıca grup davranışının bir alt türü olan lideri takip etme davranışını da incelemek amacıyla her bir grup içerisinde bir lider olma durumunu incelenmiş, lider çekici kuvveti sosyal kuvvet modeline eklenmiştir. Ayrıca liderin hedefe doğru gidişinin engellenmemesi amacıyla lider itici kuvveti de eklenmiştir. Önerilen modelin etkinliğini ortaya koymak amacıyla simülasyon deneyleri yapılmıştır. Yaya sayısı, çıkış sayısı, çıkışın genişliği, engellerin varlığı, konumu, grup sayısı ve lider sayısı gibi farklı senaryolar test edilmiş ve tüm senaryolar için tahliye süreleri elde edilmiştir. Her bir deney için 100 koşum yapılmış ve yapılan koşumların ortalaması alınarak tahliye süreleri elde edilmiştir. Modelin doğrulanmasını sağlamak amacıyla önerilen model literatürde yer alan çalışmalar ile karşılaştırılmış ve çalışmalara benzer sonuçlar verdiği görülmüştür. Daha sonra ise modelin acil durumlarda meydana gelen yaya olgularını meydana getirme durumu incelenmiş ve bu durumların birçoğunu ortaya koyduğu gözlemlenmiştir.
-
ÖgeAcil Servis Performansını Değerlendirmeye Yönelik Bir Çok Kriterli Karar Modeli(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-06-27) Tüzün, Serhat ; Topçu, Y. İlker ; 434250 ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringSağlık Hizmetleri Yönetimi, son yıllarda üzerinde çok disiplinli araştırmalar yapılan en önemli konulardan birisidir. Bu konuda yapılan çalışmalar sağlık hizmetlerine erişim düzeyini iyileştirmenin yanında artan sağlık maliyetlerini kontrol altına alma amacını taşır. Sağlık hizmetleri alanı, diğer araştıma alanları gibi yüksek belirsizlik altında olup, bileşenleri arasında dinamik bir ilişki vardır. Bunlara ek olarak, birbirleriyle çelişen amaç ve hedeflere sahip çok sayıda karar verici barındırması ile diğer alanlardan ayrılmaktadır. Bu amaç ve hedefler dahilinde, kaliteli hizmetin düşük maliyet ile sunulabilmesi ve bu hizmete herkesin kolayca erişebilmesi ana amaç olarak ön plana çıkmaktadır. Tüm bu farklı bakış açıları ele alındığında, sağlık hizmetlerinde Yöneylem Araştırması tekniklerinin kullanılmasını mantıklı kılmaktadır. Yöneylem Araştırması, İkinci Dünya Savaşı’nda ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra olgunluk seviyesine ulaşmış olup, günümüzde gerçek hayat problemlerinin modellenip çözülmesinde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Sağlık hizmetleri de, Yöneylem Araştırması tekniklerinin etkin bir şekilde kullanılabileceği gerçek hayat problemlerini barındıran bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tez çalışmasında öncelikle Sağlık Hizmetleri Yönetimi ele alınmış ve geçmiş yıllardaki çalışmalar incelenerek yapılan kapsamlı yazın taraması neticesinde bu çalışmalar sınıflara ayrılmıştır. Belirlenen kriterler dahilinde yapılan araştırma sonucunda çalışma özellikleri, konu, metodoloji, problem özellikleri ve konum özellikleri şeklinde beş ana sınıf oluşturulmuş, ve incelenen çalışmalar bu sınıflar altında gruplanmıştır. Oluşturulan taksonomi tablosu ile çalışmaların yoğunlaştığı sınıflar tespit edilmiş ve eksik noktalar bulunmuştur. Bu noktalardan birisi olan Acil Servis Performansı’nın bu çalışma kapsamında araştırılmasına karar verilmiştir. Acil Servis Performansı, bugüne dek Sağlık Hizmetleri Yönetimi altında detaylı bir şekilde incelenmemiş bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Acil Servis hakkında yapılan araştırmalar, yoğun belirsizlik altında olması sebebiyle genel bir performans ölçümünün Acil Servis’te uygulanmasının zor olduğu görüşünde birleşmektedir. Bu bağlamda, yapılan çalışmalar daha çok Acil Servis için önemli olan faktörleri ayrı ayrı ele alarak sistemin incelenen faktör bazında etkinliğini ölçmektedir. Bu çalışma, ayrı ayrı incelenen bu faktörleri tek bir modelde birleştirerek Acil Servis’in genel performans ölçümünü yapmayı hedeflemektedir. Yapılan çalışma altı ayrı bölümden oluşmaktadır. İlk olarak Sağlık Hizmetleri Yönetimi hakkında genel bilgi verilmiş olup örnekler ile yapılan çalışmalar aktarılmıştır. Konuya son dönemde verilen önemden bahsedilmiş olup farklı ülkelerdeki çalışma gruplarının ilgisinden söz edilmiştir. Daha sonra Yöneylem Araştırması tekniklerinin nasıl kullanıldığını göstermek adına geçmiş yıllarda yapılmış çalışmalardan örnekler seçilmiş ve kısaca anlatılmıştır. Sonraki bölümde Sağlık Hizmetleri Yönetimi’nin ortaya çıkışı ve gelişimi aktarılmış olup, kapsamlı bir yazın taraması yapılmıştır. Yazın taraması sonucunda çalışmalar sınıflara ayrılıp taksonomi tablosu oluşturulmuştur. Sınıflar arası etkileşimler, hangi konu başlıkları altında hangi tür çalışmaların yapılabileceği ve bu çalışmalarda hangi tekniklerin kullanılmasının uygun olacağı detaylı bir şekilde incelenmiş, ve gelecekte yapılacak çalışmalara yol gösterme hedeflenmiştir. Sağlık Hizmetleri Yönetimi’nin genel olarak incelenmesinin ardından Acil Servis Performansı üzerine yoğunlaşılmış ve Acil Servis’lerin genel yapısından bahsedilmiştir. Bu yapıda ve süreçlerde karşılaşılan problemler anlatılmış, önceki çalışmalar ile bu problemlerin nasıl çözümlendiği örneklendirilmiştir. Bu çalışmalara ek olarak sağlık hizmetlerinde performans ölçümünün nasıl yapıldığı incelenmiş, ve Acil Servis Performansı alanında yaşanan eksiklik üzerinde durulmuş, bunun nedenleri ile nasıl modellenebileceğinden bahsedilmiştir. Daha sonra, kurulan model ve modelde kullanılan yöntemler detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Acil Servis Performansı’nın hesaplanabilmesi için önemli faktörler ele alınmış ve bu faktörlerden uzman görüşü ile kriter listesi oluşturulmuştur. Bu kriterler, zaman ana kriteri altında kayıt süreci, bekleme süreleri ve tedavi süreci, kalite ana kriteri altında hizmet kalitesi, bilgi kalitesi ve fiziki koşullar ile maliyet ana kriteri altında işletme maliyeti, ekipman maliyeti, malzeme maliyeti ve işgücü maliyeti olarak şekillendirilmiştir. Bu kriterlerin Acil Servis Performansı’nı etkileyen ağırlıkları ile her bir kriterin performans değeri kullanılarak bir formül elde edilmiştir. Bu formül kullanılarak Acil Servis Performansı’nın hesaplanabilmesi için iki fazlı bir model oluşturulmuştur. Modeli ilk fazında, Analitik Ağ Süreci ile kriterler arası ilişkiler ve bu ilişkilerin dereceleri tespit edilerek her bir kriterin önem düzeyleri hesaplanmıştır. Sağlık sektörü çalışanlarından oluşan uzmanların katkılarıyla bu hesaplamalar yapılmıştır. Bu önem düzeyleri aracılığıyla kriterler ağırlıkları bulunmuş ve genel bir formülasyon ortaya çıkartılmıştır. İkinci fazda ise her bir kriter için değerlendirme ölçütleri belirlenmiş olup bu ölçütlerin performans değerlerine dönüşümü gerçekleştirilmiştir. Bu dönüşüm için Performans Dönüşüm Fonksiyonları oluşturulmuştur. Kantitatif kriterler için yapılan ölçümler üstel tek boyutlu değer fonksiyonları aracılığıyla performans değerlerine dönüştürülmüştür. Kalitatif kriterler için ise Likert ölçeği kullanılarak ölçümlendirme yapılmış ve Heaviside basamak fonksiyonları aracılığıyla performans değerlerine dönüşümleri gerçekleştirilmiştir. Elde edilen kriter ağırlıkları ile her bir kriter için bulunan performans değerleri, oluşturulan formüle yerleştirilerek Acil Servis Performansı ölçümü tamamlanmıştır. Ortaya çıkan genel performans değeri için bir ölçek oluşturulmuş ve Acil Servis’in etkin çalışma düzeyi sözel ölçek ile anlamlı kılınmıştır. Buna göre, herhangi bir Acil Servis’e uygulanabilecek olan model sonucunda ortaya çıkacak değer sonucunda Acil Servis’in ideal düzey ile tehlikeli düzey aralığında yer alan konumu tespit edilebilecektir. Çalışmada önerilen model İstanbul’da yer alan büyük bir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Acil Servis’inde uygulanmıştır. Uzmanlar ile yapılan çalışmalar sonucunda kriter ağırlıkları bulunmuş, daha sonra Acil Servis’te yapılan ölçümler ile kriterlerin performans değerleri elde edilmiştir. Tüm bu verilerin birleştirilmesiyle Acil Servis Performansı için oluşturulan formül kullanılarak uygulama yerinin genel performansı hesaplanmış ve güçlü ve zayıf noktaları tespit edilmiştir. Uygulama yerinin kabul edilebilir düzeyde bir etkinlik düzeyine sahip olduğu belirlenmiştir. Daha sonra her bir kriterin performans değerleri incelenmiş olup hangi noktalarda güçlü, hangi noktalarda zayıf olduğu yorumlanmış ve bu zayıflıkların giderilmesine yönelik yapılabilecek Sağlık Hizmetleri Yönetimi çalışmaları önerilmiştir. Son bölümde, yapılan çalışma özetlenmiş ve kurulan modelin avantaj ve dezavantalarından bahsedilmiştir. Daha sonra bu dezavantajların nasıl yok edilebileceği incelenmiş ve gelecekte yapılabilecek çalışmalar için öneriler getirilmiştir. Bu öneriler ışığında, bir Acil Servis için uygulanan bu çalışmanın Türkiye’de yer alan tüm Acil Servisler’e uygulanabileceği tespit edilmiş olup; kapsamlı bir inceleme ile Türkiye’deki Acil Servisler’in etkinlik düzeylerinin belirlenip kıyaslanabileceği, ve Sağlık Bakanlığı’na yol gösterecek bir proje dahilinde zayıf noktaların tespit edilip, bu zayıf noktaların giderilebileceği bir çalışma yapılmasının uygun olacağına kanaat getirilmiştir. Ek olarak, yapılacak değişiklikler ve eklenecek ülkelere özgü özellikler ile tüm dünyadaki Acil Servisler’de kurulan bu modelin uygulanabileceği belirtilmiştir.
-
ÖgeAn adaptive forecasting methodology by utilizing change point detection technique on time series(Institute of Science And Technology, 2020-03-16) Naser Naemi Avval, Ali ; Beyca, Ömer Faruk ; 507161134 ; Industrial Engineering ; Endüstri MühendisliğiThe objective of the exponential smoothing forecasting is to use past observations to form future forecast, to do this algorithm use past data by multiplying specific weight of for each observation in order to magnify the importance the most recent observation compare to older ones, in most of the samples of past observations there are some abrupt change lying beyond which called time series data that called change points, they have a direct impact on forecast values and cause portion of errors called residual inside the estimated values, while it is data analysts monitor these changes by using several methods to clarify the reasons of the these outliers and preserve the operation or data points from further change points, removing these outliers from training sets of the forecasting algorithms can improve the efficiency of estimated values too. In this research we used Holt-winters and ARIMA method to forecast the next 30 day electricity consumption according to our data, such that we changed the process of the Holt-Winters(HW) exponential smoothing forecast such that instead of fitting whole data points using HW we conducted a graph based CPD method, this method uses two sample test called minimum spinning tree(MST) to form a graphical view of data points to find two sample of data according to connection between data points. And as another change point detection approach we used dynamic time wrapping method to cluster the data so that we identified 9 outlier points and eliminated them from data. using the outcome of graph-based method which searches for single change point called τ it separates the whole data into two samples, one before the change point and the other after the change point, then HW conducts separately on two samples, while for one of the samples these are real data points instead of the second one we added fitted values of the second sample, comparing new outcomes with normal HW outcomes with real data points using mean absolute percentage error (MAPE), and also we used the outcome of the dynamic time wrapping and its forecast error to compare them with the graph-based method, these results suggest that new method lowers the difference between real values and forecasted values thus this method can cause more accurate results comparison with traditional ARIMA and exponential smoothing method.
-
ÖgeAfet sonrası sahra hastanelerinin yerleşimi için genetik algoritma uygulaması: İstanbul vakası(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Kömürcü, Yeşim ; Uğurlu, Seda ; 632858 ; Endüstri MühendisliğiAfet sonrası kayıpların çoğu, insani yardım planlamasının olmaması ya da yetersiz uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Geçici sahra hastanelerinin yerleşimi ve yaralıların hastanelere atanması doğal afet yönetiminde anahtar konulardır. Mevcut hastanelerin acil servis birimleri bulunmasına rağmen, İstanbul'da ciddi bir deprem olması durumunda bu kapasitelerin yaralılar için yeterli olmayacağı düşünülmektedir. Bu nedenle, felaketin ardından hızla inşa edilecek ve ek kapasite görevi görecek sahra hastanelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sahra hastanelerinin en uygun yerlerinin belirlenmesi, yaralıya yanıt verme süresini azaltmak için önemlidir. Ayrıca, yaralıların mevcut hastane ve sahra hastanelerine en uygun şekilde atanması da yanıt süresinin azaltılmasına ve kapasitenin verimli kullanılmasına yardımcı olacaktır. Bu çalışmanın amacı, yaralıların tümüne olabildiğince çabuk yanıt vermek için toplam seyahat maliyetini ve sahra hastanesi kurulum maliyetini en aza indirmektir. Problem NP-Zor türünde olduğundan ve matematiksel modellerin çözümünün çok uzun sürelerde sonuçlanacağı ya da sonuç bulmada yetersiz kalacağından dolayı meta sezgisel yöntemlere başvurulmuştur. Bu amaçla MATLAB'da sezgisel çözüm yöntemi olan genetik algoritma (GA) geliştirilmiştir. Algoritmanın performansını artırmak için farklı çaprazlama ve yer değiştirme stratejileri test edilmiştir. Deneysel çalışmada, 4 farklı GA stratejilerinin performansları, optimal sonucunun bilindiği deneysel veri kümeleri kullanılarak karşılaştırılmıştır. Çaprazlama tiplerinden birleşim çaprazlama, iki noktalı çaprazlamaya göre daha iyi performans göstermiş ve optimal sonucu bulmuştur. Yer değiştirme tiplerinde ise en kötü bireyi eleyerek yeni jenerasyon oluşturan algoritma popülasyonun %50'sini eleyerek yeni jenerasyon oluşturan algoritmadan daha kısa sürede optimal sonuca ulaşmıştır. Karşılaştırma sonucuna göre, gerçek İstanbul veri seti için en iyi GA seçilmiş ve gerçek İstanbul verisinde uygulanmıştır. Japonya İş Birliği Uluslararası Ajansı'na göre olası yıkıcı bir İstanbul depreminde en fazla ölü ve ağır yaralı olacak ilçelerden Bahçelievler ve Küçükçekmece uygulama için seçilmiştir. Uygulamada Bahçelievler ve Küçükçekmece ilçelerinde mesafe kısıtı olmaksızın ve mesafe kısıtı eklenerek 2 model çözülmektedir. Duyarlılık analizi kapsamında farklı yaralı sayıları, mesafe kısıtı ve sahra hastanesi kapasitesi ile oluşturulan 8 model çoklu koşumlar sonucunda değerlendirilmiştir. Yaralı sayısı ve sahra hastanesi kurulum maliyeti sabit olan mesafe kısıtının değiştiği modeller incelendiğinde mesafe kısıtı yarıçapı azaldıkça açılan sahra hastanesi sayısı arttığından seyahat maliyeti azalsa da toplam maliyet artmaktadır. Yaralı sayısı ve mesafe kısıtı aynı olup sahra hastanesi kapasitesi ve dolayısıyla kurulum maliyeti arttığında ise açılan sahra hastanesi sayısı oldukça azalmaktadır. Sahra hastanesi kapasitesi ve mesafe kısıtı aynı olup yaralı sayısı değiştiğinde yaralı sayısının artışına göre seyahat maliyeti ve kurulum maliyeti doğru orantılı olarak artmaktadır. Model 4 en az maliyetli model olup Model 4'ün özelliklerine bakıldığında; yaralılar en fazla 5 km yarıçapında bulunan hastanelere atanmaktadır, hem maliyet daha az hem de yaralıların seyahat süresi oldukça kısalmış olmaktadır.
-
ÖgeAile şirketlerinde stratejik yönetim : Türk tekstil sektöründe bir vaka analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) Demirbaş, C. Verda ; Polat, Seçkin ; 83043 ; Endüstri MühendisliğiStrateji, işletmeye yön vermek ve rekabet üstünlüğü sağlamak amacıyla, işletme ve çevresini sürekli analiz ederek uyum sağlayacak amaçların belirlenmesi, faaliyetlerin planlanmsı ve gerekli araç ve kaynakların yeniden düzenlenmesi sürecidir. Stratejik yönetim ise etkili stratejiler geliştirmeye, uygulamaya ve sonuçlarını değerlendirerek kontrol etmeye yönelik, kararlar ve faaliyetler bütünüdür. Yönetim hiyerarşisinin her bir kademesindeki yöneticilerin sorumluluk alanları ve olaylara bakış açılan birbirinden farklı olduğundan, örgütlenme yapısına göre değişik seviyelerde strateji geliştirilebilmektedir. Bunlar; şirket stratejileri; farklı işletmeler ve değişik iş gruplarına sahip bir şirketin bütün olarak stratejilerini ifade eder, işletme stratejileri; belirli bir sanayi kolu veya pazarda nasıl rekabet edilebileceği, ne tür faaliyetler yapılacağıyla ilgilidir, fonksiyonel strateji ise işletme içerisindeki fonksiyonel birimlere ait kararlardan oluşmaktadır. Stratejik yönetimin süreci, özel bir karar alma veya problem çözme süreci olarak düşünülebilir. Dolayısıyla stratejik yönetim, karar alma sürecinde olduğu gibi, genel bir yaklaşımla plânlama, uygulama ve değerlendirme safhalarından meydana gelir. Sürecin başlangıcını, amaçların tespiti ve uygun stratejilerin geliştirilmesi, tanımlanması oluşturur. Daha sonra, bunların uygulanması ve sonuçlarının kontrol edilerek değerlendirilmesi takip eder. Stratejilerin geliştirilmesi ve planların hazırlanması aşamasında, dış çevre analizinin; fırsat ve tehditlerin belirlenmesi, işletme içi analizlerinin; işletmenin güçlü ve zayıf yönlerinin belirlenmesi, yani SWOT Analizinin uygulanması ve stratejik amaçların, yönetim değerlerinin ve örgütsel önceliklerin belirlenmesi gereklidir. Strateji geliştirildikten ve stratejik plânlar hazırlandıktan sonra yapılması gereken ilk faaliyet, stratejilerin başarıyla uygulanabilmesi için organize edilmesidir. Stratejinin işletmenin diğer özellikleriyle uyum içerisinde olması gereklidir. Bu uyum öğeleri: (7S) Yapı, Ortak Değerler, Sistemler, Kabiliyetler, Çalışanlar, Yönetim Tarzı ve Stratejidir. Tasarlanmış stratejileri gerçekleşen stratejilere dönüştürme prosesi; strateji uygulamasının en kritik unsurları olan; entegrasyon, organizasyon yapısı (kuruluş yapısı), kontroller ve liderlik, dört elemanı dikkate alınmalıdır. Stratejik yönetim sürecinin son adımı; uygulanan stratejilerin sonuçlarının değişik boyutlarda gözden geçirilmesi, stratejik uygulamaların nasıl gittiği, amaçların ve planların ne kadar başanlabildiğinin belirlenmesi stratejik yönetim sürecinin son adımı, kontrol ve değerlendirme aşamasıdır. Bu adım sürece geri besleme sağlamaktadır. vii Tez kapsamında literatür araştırması ve vaka analiziyle incelenecek olan aile şirketlerinde stratejik yönetim konusuna geçilmeden önce aile şirketi tanımından bahsedilmesi gerekidir. Şirket yönetiminde sahipliğin, temel politik karar organlarının ve hiyerarşik yapının önemli bir kısmının belli bir ailenin üyelerinden oluşması halinde ailesel yönetim sözkonusu olmaktadır. Bu yönetim şeklinin en önemli özelliği, üst yönetim kademelerinin belirli aile fertlerine veya akrabalara açık olması ve tercih edilmelidir. Bu tür yönetime dünya genelinde ekonomik çabaların başlangıç dönemlerinde geniş ölçüde rastlanmaktadır. Aile şirketlerinde yöneticilik, katılımsal olarak geçmekte belli bir aileye mensup olma ve yakınlık yönetim kadrolarına gelmede etkin olmaktadır. İşletme ile ilgili kararlarda söz sahibi aile ve onun bireylerinin oluşturduğu kurullar tarafından alınmaktadır. Aile şirketlerinin özel yapılarından kaynaklanan, kendilerine has stratejik üstünlükleri ve zayıflıkları vardır. Tez kapsamında, bu özellikler ve aile şirketlerinde stratejik yönetim süreci analiz edilecektir. Tez kapsamında analiz edilen vaka, Türk tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir aile şirketidir. 1989 da perakende satış yapmak, alıp-satmak amacıyla kurulmuş, 1998 de, üretim yapan, aylık üretim kapasitesi 100.000 adede ulaşmış ihracatçı bir işletme haline gelmiştir. Vaka analizinin ilk adımında Türk tekstil sektörünün gelişimi analiz edilmiştir. Daha sonra analiz yapılmak üzere seçilmiş olan işletmenin sahipleri ve çalışanlarıyla bir çok kez görüşülerek, analiz aşamasında gerekli olabilecek tüm bilgiler alınmıştır. İşletmenin kurulduğu günden itibaren verilmiş olan tüm stratejik kararlar ve iş sahiplerinin bu kararlan verirken hangi gerekçeleri dikkate aldıkları, bu stratejilere yönelik hangi eylemleri gerçekleştirdikleri belirlenmiştir. Bu stratejiler gruplandığmda işletme hayatında değişimlerin yaşandığı noktalar belirginleşmiştir. Bu gruplamaya göre işletmenin kuruluşundan günümüze kadar geçen sürede yaşadığı evreler 4 başlık altında toplanmıştır: Kuruluş Dönemi, İhracata Geçiş Donemi, Büyüme Dönemi ve Duraklama Dönemi. Her dönem için işletmenin "Çalışanlannm Profili", "Ürün Çeşitleri", "Müşteri Tanımı", "Kalite Politikası", "Piyasa / Sektörün Durumu", "Rakipler" tanımlanmıştır. Bu önemli faktörlerin belirlenmesinden sonra, işletmenin almış olduğu kararların, işletmenin güçlü ve zayıf yönleri, dış çevre fırsat ve tehditleriyle ne kadar uyumlu olduğunun belirlenmesi amacıyla her dönem için SWOT Analizi yapılmıştır. Bir sonraki adımda işletmenin belirlemiş olduğu stratejilerin, işletmenin diğer öğeleriyle uyumunun analiz edilmesi amacıyla, her dönem için 7S Analizi yapılmıştır. Tez kapsamında, Türk Tekstil-Konfeksiyon Sektörü'nde faaliyet gösteren bu aile şirketinin stratejik karar alma süreçleri analiz edilmiş, literatür araştırması çalışmasıyla birleştirilerek sonuçlar değerlendirilmiştir.
-
ÖgeAksiyomlarla Tasarım Yaklaşımı İle Robot Kolu Seçimi İçin Bir Karar Destek Sistemi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-02-07) Bahadır, Mehmet Çağatay ; Satoğlu, Şule Itır ; 423121 ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringKüreselleşmenin etkisi ile birlikte yoğun rekabet ortamı, işletmelerin yönetim anlayışlarının değişmesine neden olarak, üretim faktörlerini daha etkin kullanmak amacıyla stratejiler belirlemeye ve uygulamaya zorlamaktadır. İşletmeler, sürdürülebilirliklerinin sağlanması amacıyla fiyat, kalite, verimlilik, hızlı yanıt, çevre yönetimi, ürün çeşitliliği ve esneklik üzerine stratejiler üretmeye ve bu stratejileri rekabet gücü olarak kullanmaya başlamışlardır. Bunun yanında; teknolojide meydana gelen bu hızlı gelişimin etkisi ile; teknoloji kavramı, insan yaşamının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş ve işletmelerin üretim faaliyetlerinde bu stratejilerin uygulanması için yer edinmiştir. Buna paralel olarak da, üretimde insan faktörünün yerini robot sistemleri almaya başlamıştır. Bütünleşik birçok alt sistemden oluşan robot sistemleri karmaşık yapıya sahiptir. Bu yapıları nedeniyle robot sistemlerinin tasarımı yapılırken, uygun alt sistemlerin tasarımı önemli ve zor bir süreçtir. Robot sistemleri tasarım sürecinin temel aşamalarından biri olan üretim sistemine uygun robot kolu seçimi işlemi, sistemin işlevselliği ve amacına ulaşması bakımından önemli bir konudur. Bu çalışmada, üretim sistemine uygun robot kolu seçimi amacıyla çok ölçütlü karar verme sürecinde kullanılan ve bilimsel bir metod olan Aksiyomlarla Tasarımdan yararlanılarak “endüstriyel robot kolu seçimi metodolojisi” önerilmiştir. Çalışmada literatürden yararlanılarak; birbirinden bağımsız olduğu ve Aksiyomlarla Tasarımın bağımsızlık aksiyomunu gerçekleştirdiği varsayılan endüstriyel robot kolu seçimi ölçütleri saptanmıştır. Belirlenen ölçütler, robot kolundan beklenen özellikler ve kısıtlar dikkate alınarak filtreleme ölçütleri ve sayısal ölçütler olarak gruplandırılıp, iki ana aşamadan oluşan metodoloji yardımıyla seçim işlemi gerçekleştirilmektedir. Birinci aşamada, robot kolu alternatifleri filtreleme ölçütlerinden yararlanılarak süzülmüş; ikinci aşamada ise elemeden geçen her bir robot kolu alternatifine ait bilgi içeriği bilgi aksiyomu prensibinden yararlanılarak hesaplanmıştır. Sayısal ölçütler, kontrol edilebilen ve kontrol edilemeyen ölçütler olarak sınıflandırılmış; tasarım ve sistem aralıkları kavramları bu ölçüt tiplerine göre tekrar tanımlanarak bilgi içeriği hesaplanmasında bu kavramlardan yararlanılmıştır. Optimum robot seçimi “en iyi tasarım minimum bilgi içeriğine sahiptir” prensibine diğer bir deyişle bilgi aksiyomuna dayalı olarak yapılmıştır. Bununla birlikte; bir tür karar destek sistemi, yazılımla bütünleştirilerek geliştirilmiştir. Bu karar destek sistemi, gıda sektöründe faaliyet gösteren bir firmanın paketleme süreci için endüstriyel robot kolu seçimine uygulanmıştır.
-
ÖgeAktivitelere dayalı yönetim(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Özkaynak, Anıl ; Seraslan, M. Nahit ; 66466 ; Endüstri MühendisliğiGünümüzde, teknolojinin hızla ilerlemesinin yanında, ortaya çıkan yeni üretim, rekabet ve yönetim felsefeleri, işletmelerin rekabet avantajı sağlamak için maliyetlerine odaklanmasını kaçınılmaz kılmıştır. İşletmelerin maliyet yapısındaki değişiklik, işçilik oranları düşerken, genel gider ve teknoloji giderlerinin artması da, geleneksel maliyetleme sistemlerinin yetersiz kalmasına neden olmuştur. Birinci bölümde, yeni üretim çevresinin doğurduğu rekabet ortamı ve bununla ilgili yeni yönetim felsefeleri aktarılmış, bu yeniliklerin Jiıgrıy^LyöQetUm--sistemleri ile ilişkileri açıklanmıştır. Şirketlerin maliyet yapılarındaki değişikliğin yanında yönetimin giderek artan bilgi gereksinimini yeni yönetim muhasebesi sistemlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Geleneksel maliyet muhasebesi sistemlerinin eksikliklerine karşılık, ilk defa 1980'lerde, A.B.D. 'de, 4Jrtjjfltelefe--l^^ah~#a%ejy^BdJmae (ADM) adı altında yeni bir maliyet anlayışı ortaya çıkmış ve hızla yaygınlaşmaya başlamıştır. ADM'nin temelinde, kaynakların aktiviteler tarafından tüketildiği, ve bu aktivitelerin işletmenin ürünlerini üret mekte kullandığı gerçeği yatmaktadır. Dolayısıyla kaynakların maliyetleri ürünlere aktiviteler üzerinden taşınmalıdır. Aktiviteler, zamanın nasıl kullanıldığını ve süreçlerin çıktılarını açıklayarak şirketin yaptığı işleri tanımlar. Üçüncü bölümde, ADM'nin ilkeleri açıklanmış, aktivitelere dayalı sistemlerin temeli olan aktiviteler ayrıntılı olarak incelenmiştir. ADM'nin bir işletmede sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için doğru bir aktivite analizine dayanması gerekir. Dördüncü bölümde, bir işletmenin aktivitelerinin nasıl analiz edilebileceği adım adım anlatılmış, önem verilmesi gereken hususlar belirtilmiştir. Beşinci bölümde aktivitelere dayalı maliyetlerin hesaplama yöntemi ayrıntılı bir şekilde anlatılmış ve küçük bir örnek ile desteklenmiştir. işletmenin aktivite maliyetlerini bulması ile birlikte, birçok maliyet nesnesinin maliyetini kolaylıkla hesaplayabilir duruma gelmiştir. Bu maliyet nesneleri ürün, müşteri, yansanayi, kalite gibi maliyeti hesaplanabilir, şirketin kararlarını etkileyici birimleri kapsar. Bu çalışma kapsamında, altıncı bölümde, birçok işletme için en önemli maliyet nesnesi olan ürünlerin maliyetlerinin hesaplanmasına değinilmiştir. Aktivitelere Dayalı Yönetim(ADY), ADM tekniklerini ve bunlarla elde edilen maliyetleri de kullanarak işletme süreçlerinin incelenmesini ve iyileştirilmesini ve performans ölçümü konularını bir arada işlemektedir. Müşteriye odaklanma, yeniden yapılanma, basitleştirme, kayıpları azaltma, değer katmayan aktiviteleri ortadan kaldırma gibi amaçlar işletmelerin süreç iyileştirme üzerinde önemle durmalarına neden olmuştur. Yedinci bölümde süreç yaklaşımı ile çeşitli süreç iyileştirme teknikleri anlatılmıştır. Sekizinci bölüm, Aktivitelere Dayalı Yönetimi ve süreç yönetiminin önemli bir parçası olan performans göstergelerine ayrılmıştır. Performans göstergeleri, şirketin amaçları ve ulaşmak istediği nokta ile süreçleri ve aktiviteleri arasındaki ilişkiyi kurmak için tanımlanır. Bu bölümde süreçlere yönelik bazı performans göstergeleri önerilmiştir. Dokuzuncu bölüm ADM teknikleri ışığında, aktivitelere dayalı yönetim yaklaşımı ile genel bir yöntem ortaya koymakta ve bu yöntemin bir işletmede ürün maliyetlerinin aktivitelere dayalı olarak hesaplanmasından oluşan bir uygulamayı içermektedir. Aktivite analizi, aktivite maliyetlerinin ve ürün maliyetlerinin hesaplanmasının yürütül düğü ve desteklendiği bu programın teknik bilgileri ve raporları eklerde sunulmuştur. Sonuçlar bölümünde, ADY'nin işletmelere ve yöneticilere getirdiği faydalar anlatılmış ve uygulanmasındaki bazı zorluklara değinilmiştir.
-
ÖgeAkıllı çok ölçütlü yasal takip avukatlık ofisi performans yönetimi sistemi(Fen Bilimleri Enstitüsü , 2020-06) Uruç, Erdinç ; Onar, Sezi Çevik ; 642735 ; Endüstri Mühendisliği Anabilim DalıYapılan tez kapsamında, zamanında ödenmeyen borçlar için firmaların birlikte çalıştığı yasal takip süreçlerini yürüten avukatlık ofislerinin performanslarının ölçülmesi için bir model geliştirilmiştir. Model geliştirilirken analitik hiyerarşi süreci ve bulanık analitik hiyerarşi temel alınarak iki farklı yöntem ile hesaplama yapılmıştır. Hesaplamaları yapmak üzere Java dili kullanılarak bir yazılım uygulaması geliştirilmiştir. Yazılım uygulaması, hem AHP(Analitik Hiyerarşi Prosesi) hem de BAHP(Bulanık Analitik Hiyerarşi Prosesi) için firmaların performanslarını hesaplamakta ve hesaplama sonucunda avukatlık ofislerini performans puanına göre sıralamaktadır. Günümüzde ödenmeyen borçların miktarı gün geçtikçe artmaktadır. Firmalar müşterilerine ürün ve hizmetlerini sunmakta ancak her zaman bunların karşılığında ödemelerini zamanında alamamaktadır. Bu durum firmaların nakit akışlarını, cirolarını, kredi puanlarını ve hatta marka değerlerini ciddi anlamda etkilemektedir. Bu nedenle firmalar ödenmeyen borçların tahsilatı konusuna büyük önem vermektedirler.
-
ÖgeAltı Sigma Metodolojisi Ve Türkiye’deki Uygulamaları(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Ergün, Ahmet Koray ; Cerit, Bülent ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringAltı Sigma metodolojisi, mükemmelliğe ulaşmayı amaçlayan şirketlerin süreçlerini iyileştirmede kullandıkları yeni bir kalite anlayışıdır. Bu çalışmada, Altı Sigma metodolojisinin kalite anlayışına kattığı yeni boyut ile iş dünyasına kazandırdıkları ortaya konulmuş, temel özelikleri ortaya çıkartılarak Türkiye’deki şirketler üzerinde uygulanabilirliği ile ilgili bir araştırma yapılmıştır. Altı Sigma’nın diğer kalite anlayışları ile ilişkisine, kullandığı araçlara ve organizasyonda yayılımına yer verilmiştir. 2003 yılına kadar Tükiye’deki şirketlerin Altı Sigma uygulamaları örnek altı şirket ile anlatılmıştır. Mükemmellik modellerinden esinlenerek ve literatür araştırmasından elde edilenlerle oluşturulan Altı Sigma ile ilgili önermeleri içeren bir saha çalışması yapılarak Türkiye’deki farklı profillerdeki şirketlerin Altı Sigma’ya duydukları ihtiyaç ve Türkiye’deki şirketlerin bu yeni metodolojiye ne kadar hazır oldukları ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda Türkiye’deki şirketlerin toplam kalite anlayışı doğrultusunda kalite hedeflerine ulaşmaları için Altı Sigma metodolojisini kullanabilecekleri belirtilmiştir.
-
ÖgeAltı Sigma Metodu Ve Bir Şirket Uygulaması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Akarslan, Birant ; Özkan, Coşkun ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringBu çalışmada, Altı Sigma metodunun temelini oluşturan tanımlama, ölçme, analiz, iyileştirme, kontrol yöntemleri detaylı bir biçimde incelenmiştir. Altı Sigma baz olarak istatistiki işlemlere dayandığından, metodu oluşturan temel istatistik bilgisi üzerinden geçilmiş ve bunu müteakip ileri düzeyde istatistik bilgisi verilmiştir. Ayrıca Altı Sigmanın dünya üzerindeki başarı öykülerinden ve firmalara kazandırdıklarından bahsedilmiştir. Toplam Kalite Yönetimi metodlarıyla birebir bağımlı olmalarından dolayı Toplam Kalite Yönetiminde kullanılan belli başlı metodlara da değinilmiştir. Yüksek lisans tezinin bir sonraki aşamasında bir Altı Sigma uygulamasının bir firmada adım adım nasıl uygulanabileceğine değinilmiştir. Altı Sigmanın uygulaması esnasında tanımlama aşamasındaki önemli aşamalardan proje sözleşmesi, proses haritası, müşterinin sesi gibi bileşenlere, ölçme safhasında akış şemaları, neden sonuç diyagramlarına, analiz safhasında regresyon, korelasyon ve merkezi limit teoremlerine, iyileştirme ve kontrol safhalarında ise atılması gereken adımlar ve alınması gereken önlemlerden bahsedilmiştir.
-
ÖgeAltı Sigma Ve Çağrı Merkezi Sektöründe Bir Uygulaması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-07-14) Tırpan, Eylem ; Cerit, Bülent ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringBu tez çalışmasında, Altı Sigma, hizmet sektörü özelinde incelenmiş ve hizmet sektöründeki gerçek bir uygulamasına yer verilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde Altı Sigma’nın temel kavramlarına yer verilmiştir. İkinci bölümde Altı Sigma uygulamalarındaki temel stratejilere değinilmiş, Altı Sigma yaklaşımının çözüm olarak ortaya koyduğu iki metodoloji olan TÖAIK ve DFFS metodolojileri anlatılarak özellikle öne çıkan ve daha yaygın olarak kullanılan TÖAIK döngüsü ve adımları hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde Altı Sigma uygulamalarında en sık kullanılan araç ve yöntemlere yer verilmiştir. Dördüncü bölümde Altı Sigma uygulamalarından istenilen sonuçların elde edilebilmesi için gereken organizasyon yapısı, temel roller, bu rollerin görevleri ve sahip olmaları gereken yetkinlikler paylaşılmıştır. Beşinci bölümde, şirketlerin Altı Sigma çalışmalarından hedefledikleri faydaları sağlayabilmeleri için gereken kritik faktörlere değinilmiştir. Altıncı bölümde, Altı Sigma uygulamaları hizmet sektörü özelinde incelenmiştir. Yedinci bölüm olan son bölümde ise hizmet sektöründe çağrı merkezi faaliyeti yürüten bir şirkette gerçek bir Altı Sigma uygulamasına yer verilmiştir.
-
ÖgeAltı Sigma ve Türkiye uygulaması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2004) Karaköse, Mehmet Ali ; Cebeci, Ufuk ; 152386 ; Endüstri MühendisliğiBu tez çalışması, Altı Sigma, Altı Sigma Araçlarına yönelik olarak gerçekleştirilen uygulama çalışmaları ve Altı Sigma organizasyonunda yönetimin rolü ve katılımına yönelik gerçekleştirilen bir anket çalışmasını içermektedir. Birinci bölümde değişim, değişimin gerekliliği ve kalite kavramı irdelenmiş ve Altı Sigma' ya kadar kalite adına gerçekleşen aşamalar açıklanılmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde Altı Sigma' run ne olduğu, tarihsel gelişimi, işletmelere kazandırdıkları anlatılmış ve süreç yönetimi, müşteri, tasarım gibi Toplam kalite Yönetimi' nde de adı geçen bir çok kavramla olan ilişkisi açıklanılmıştır. Üçüncü ve dördüncü bölüm, Altı sigma uygulama metodolojisinin beş aşamasını ve bu aşamalarda kullanılan araçları içermektedir. Bu kapsamda her aşamanın ne anlama geldiği, neler yapılması gerektiği, her bir aşamada kullanılan uygulama araçları ve uygulama stratejileri üzerinde durulmuştur. Beşinci bölümde, altı sigma organizasyonunda yer oyuncular ve bu oyuncuları görevleri ile ilgili bilgiler verilmiştir. Bu bölümde ayrıca, her bir rol için gerekli eğitim programına yönelik eğitim içerikleri de ele alınmıştır. Altıcı bölümde, Altı sigma uygulamalarında başarının elde dilmesi için özellikle dikkat edilmesi gereken kritik basan faktörleri üzerinde durulmuştur. Bu kapsamda, özellikle proje seçimine yönelik olarak, örnek bir proje seçim modeli anlatılmıştır. Yedinci bölümde, Altı Sigma uygulama araçlarından bir kaçının bir tekstil ve kilit işletmesinde uygulanmasına yönelik olarak gerçekleştirilen çalışmaları ve bu çalışmaların sonuçlarım içermektedir. Sekizinci bölümde, altı sigmada yönetimin katılımı ve rolüne ilişkin gerçekleştirilen anket araştırmasına ilişkin bilgiler yer almaktadır. Anket araştırması neticesinde yönetimin rolü ve rol önceliği ile başan-yönetim katılımı arasındaki ilişki belirlenmeye çalışılmıştır. Son bölüm olan dokuzuncu bölümde ise, tez çalışması kapsamında gerçekleştirilen çalışma ve araştırmaların sonuçları ortaya konulmuştur.
-
ÖgeAltı Sigma Ve Yönetimde Bir Uygulama(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Çetin, Erdinç ; Bayraktar, Cahit Ali ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringBu çalışmada 6 Sigma yaklaşımı kullanılarak mavi yakalı eğitimleri için matematiksel bir eğitim öncelik modeli oluşturulmuştur. Model doğrultusunda mavi yakalılar için eğitim öncelik puanları hesaplanarak, hangi mavi yakalı çalışanın eğitim almada öncelikli olduğu hesaplanmıştır. İlk olarak DMAIC döngüsü çerçevesinde eğitim için çalışan seçiminde etkin faktörler belirlenmiş, sonra belirlenen bu faktörler ölçülmüş, analiz aşamasında ölçülen bu faktörler önceki verilen eğitimler üzerinden eğitime seçilmede etkin olan ana faktörler belirlenmiş, sonuçta modele girdi oluşturackalar elde edilip, iyilşetirme aşamasında müşteri beklentileri doğrultusunda kendi aralarında ve kendi içlerinde değerlendirilen faktörlerden model oluşturulmuştur. DMAIC döngüsünün son aşaması olan kontrol adımında ise mavi yakalılara verilen eğitimlerin, modelin gidişatı izleyebilmek için kontrol grafiği oluşturulmuştur.
-
ÖgeAnalitik Ağ Prosesi İle Yeni Nesil Koltuğun Sunulacağı Pazar Ve Ürün Tipi Seçimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-07-06) Eren, Canan ; Koç, Tufan Vehbi ; 435873 ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringYeni ürün geliştirme, firmaların gerek yerel gerekse de global pazarlarda rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için tercih edebileceği stratejilerden biri olmadan öte, günümüzde bir zorunluluk halini almıştır. Rekabetin dayandığı temeller günümüzde yaratıcılık, yenilik ve farklılık olurken bunun yolu da önemli ölçüde ürün geliştirmekten geçmektedir. Tüketicilerin beğenilerindeki, teknoloji ve rekabetteki hızlı değişim dikkate alındığında firmaların daimi olarak yeni ürün ve hizmetler sunmaları kaçınılmazdır. Rekabetin yoğun olduğu bir ortamda, müşteriye üstün kaliteli ürün ve hizmet sunulması, pazarın degişen ve gelişen gereksinim ve beklentilerinin yakından izlenip, bu gereksinimlerin hızlı bir sekilde karşılanmasını gerektirmektedir. Bu durumun farkına varan işletmeler gün geçtikçe bu faaliyetlerine daha çok önem verip, mevcut müşterileri ve pazarları için olduğu kadar, yeni müşteriler ve pazarlar için ürün geliştirmektedirler. Ürün geliştirme faaliyetleri sadece işletmeler için değil, aynı zamanda ülke ekonomisinin ihtiyaç duyduğu yenilik ve girişimcilik kavramlarını geliştirir ve büyümeye pozitif katkı yapar, nitelikli insan kaynaklarının yetişmesine, ülkeninin dinamizm kazanmasına ve rekabet potansiyelinin artmasına olanak sağlar. Bu çalışmada, öncelikle ürün ve yeni ürün geliştirme kavramları üzerinde durulmuş ve yeni ürün geliştirme süreci açıklanmıştır. Sonrasında karar verme süreci ve karar verme teknikleri ile ilgili bilgi verilmiştir. Sıklıkla kullanılan çok kriterli karar verme tekniklerinden detaylı olarak bahsedilmiştir. Teorik bilgilerden sonra, tezin uygulama bölümünde bir otobüs üretim işletmesinde yürütülen yeni nesil koltuk projesinden bahsedilmiş, proje sırasında geliştirilen yeni nesil koltukların sunulacağı pazar ve ürün tipi alternatifleri oluşturulmuştur. 4 adet alternatif belirlenmiş, hangisinin seçileceğine karar verebilmek için literatür araştırması yardımıyla 16 adet kriter oluşturulmuş, bu kriterler 4 ana kriter kümesi altında gruplandırılmıştır. Kriterler arasında hem iç hem de dış bağımlılık olduğu için çok kriterli karar verme tekniklerinden biri olan Analitik Ağ Prosesi uygulamasına karar verilmiştir. Ağ ve ilişkiler tanımlandıktan sonra konusunda uzman 4 kişinin ortak görüşüyle, modeldeki kriterler ikili karşılaştırma metodu ile ağırlıklandırılmıştır. Tutarsızlık oranları da hesaplanmış ve analiz edilmiştir. Model analizi ve kriterlerin ikili karşılaştırması için Super Decisions paket programı kullanılmıştır. Programda ortaya çıkan raporlar ve sonuçlar analiz edilerek değerlendirilmiş ve öneriler sunulmuştur.
-
ÖgeAnalitik ağ süreci ve promethee teknikleri ile hastane yer seçimi : Trabzon örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015) İmamoğlu, Gül ; Topcu, Yusuf İlker ; 392975 ; Endüstri MühendisliğiNüfus artışı, ortalama yaşam süresinin uzaması, değişen beslenme alışkanlıkları, salgın hastalıkların geniş bölgelere hızla yayılması gibi sebeplerle dünya genelinde sağlık sektörüne olan talep gün geçtikçe artmaktadır. Bu talep artışı sağlık sektörünün bel kemiği konumunda olan hastanelere duyulan ihtiyacı da arttırmaktadır. Türkiye, kişi başına düşen hastane yatak sayısı ve kişi başına düşen doktor sayısı gibi hususlarda Avrupa ülkelerinin gerisindedir. Hem bu eksikliği gidermek hem de artan sağlık taleplerini karşılamak için Türkiye'de yeni hastaneler kurulmasına büyük önem verilmektedir. Hastanelerin etkili bir şekilde toplum sağlığına katkı verebilmesi, çevre ile uyumlu olması ve sürdürülebilir başarı sağlaması için yer seçimi hayati önem taşımaktadır. Buna rağmen hastanelerin yer seçimleri üzerine yapılmış çalışmalar oldukça azdır. Hastaneler için uygun yer seçiminin belirlenmesi basit bir karar problemi değildir. Bu karar alınırken birçok etmenin değerlendirilmesi gerekmektedir. Hastaneler için uygun yer seçimlerinin yapılabilmesi, ancak geniş araştırmalar sonucu elde edilen verilerin kullanıldığı, rasyonel ve sayısal değerlendirme sistemlerinin uygulanması ile sağlanabilir. Trabzon ili, hem il içerisinde ikamet eden kişilerin hem de sağlık turizmi için ile gelen kişilerin oluşturduğu büyük sayıda hasta potansiyeline sahiptir. İl içerisindeki mevcut hastaneler ise giderek artan bu potansiyel hastaları karşılamakta zorlanmaktadır. Bu sebep ile Trabzon, özellikle son yıllarda yeni hastanelerin kurulduğu ve kurulmaya devam edilmesinin planlandığı bir şehir haline gelmiştir. Kurulacak hastanelerin etkili bir şekilde çalışmalarını sağlamak amacı ile Trabzon ili içerisinde yeni kurulacak bir hastane için en uygun ilçenin seçilmesine yönelik melez bir Çok Ölçütlü Karar Verme modeli sunulmuştur. Her karar modelinin içerisinde bulunduğu sistemin farklı özelliklerine göre modellenmesi uygun olacağından, uygulamanın yapıldığı Trabzon ili için belirleyici olacak kriterler saptanmıştır. Kriter ağırlıklarının Analitik Ağ Süreci (AAS) ile belirlendiği ve değerlendirmenin PROMETHEE Tekniği ile yapıldığı bu melez yöntem ile Trabzon ilindeki ilçeler hastane kurulmasına uygunluğuna göre sıralanmıştır. Elde edilen sıralamada özellikle ilk üç sırada yer alan ilçelerin uygun olma, son sırada yer alan ilçenin uygun olmama sebepleri irdelenmiş, ilçelerin üstün ve zayıf olduğu kriterlere dikkat çekilmiştir.
-
ÖgeAnalitik hiyerarşi prosesi yardımıyla kalite fonksiyon açınımında önceliklendirme(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Özarpacı, Cem Görkem ; Tolga, Ethem ; 75361 ; Endüstri MühendisliğiGünlük yaşamımızda gerek özel gereksede işimizle ilgili bir çok kararlar vermek zorunda kalırız. Bu kararlar genelde bir çok kısıt altında, birden fazla faktörün etkileşimde bulunduğu durumlar altında alınır. Bu çalışma, karar verme destek sistemleri dahilinde mevcut çok ölçütlü deterministik yöntemleri incelemeyle başlamıştır. Çok ölçütlü karar verme destek sistemleri içinde insan beyninin doğal çalışma sistemine benzer bir yaklaşım sunan analitik hiyerarşi prosesi yöntemi üzerinde durulmuştur. Analitik Hiyerarşi Prosesi, bir amacı veya hedefi etkileyen etmenleri biribirine benzer özellikler allında gruplandırır ve amaca uygun hiyerarşiler kurarak her düzeyin amacı ne kadar ve nasıl etkilediğine dair önceliklendirmeler yapan bir karar verme destek sistemidir. Pazarlama fonksiyonlarını dikkate aldığımızda, tüm kurulan stratejilerin, planların ürünün müşteri tarafından daha doğru algılanması, bir marka bilinci yaratılması ve ürün bağlılığın yaratılması üzerine olduğunu görürüz. Bunun dışında kalan aktiviteler destekleyici satış, dağıtım gibi aktivitelerdir. Tüm bunlar dikkate alındığında ürünün tasarım ve fonksiyonduk açısından müşteri beklenti ve ihtiyaçlarını tam olarak karşılaması hatta müşterileri özellikleri bakımından müşteriyi heyecanlandırması gereklidir. Bu nedenle Kalite Fonksiyon Açınımı tekniği müşteri beklentilerini ürün üzerine yansıtmada çok kullanışlı bir metodtur. Bu çalışmada, Kalite Fonksiyon Açınımı metodunda kullanılacak müşteri isteklerinin önceliklendirilmesinde Analitik Hiyerarşi Prosesi yönteminin uygunluğu gösterilmektedir. Sonuçta müşteri beklentileri AHP ile önceliklendirilmiş ve bulunan sonuçlar ile Kalite Fonksiyon Açınımı yöntemi uygulanmıştır.
-
ÖgeAnalitik hiyerarşi yöntemi ile performans değerlendirme(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Kara, Nurhan ; Fığlalı, Alpaslan ; 101208 ; Endüstri MühendisliğiGünümüzde, globalleşen dünya, gelişen teknoloji, artan rekabet, firmaları ayakta kalabilmek için amansız bir yanşa itmektedir. Şirketler var olabilmek için farklılaşmak zorundadır. Teknolojinin hızla geliştiği günümüzde, işletme kaynaklarından malzeme, makine, teçhizat veya sermaye ile uzun vadeli farklılaşma yaratmak olası değildir. Oyun değişti. Kuralları da tabi.. Para, pul, teknoloji artık eski hükümdarlığını sürdüremiyor. Daha doğrusu rekabette ön sıralarda yer almak için yeterli değil. Küresel pazarlarda çekişen şirketlerin yeni kahramanı "insan". Üstünlük kimde yansında eski aktörler yerlerini bu yeni kahramana bıraktı ve insanoğlu hak ettiği itiban geri kazandı. Teknolojik gelişmeleri takip etmek; modem yönetim ve pazarlama yöntemlerine başvurmak; araştırmalara ve maliyet düşürme tekniklerine yatınm yapmak; yeni ürün tasarımları gerçekleştirmek artık eskisi kadar önemli değil. Çünkü rakip şirketler her türlü modeli, yöntemi taklit etmekte ustalar. Oysa elemanlarına yatınm yapan ve gücünü çalışanlarından alan şirketleri ise taklit etmek mümkün değil. Evet, günümüzün silahı "insan". Şirketin başansı insanına, insanının başarısına bağlı. Çalışanların başarısının değerlendirilmesi hayati önem taşıyor. İnsan Kaynaklan Yönetimi giderek önem kazanıyor ve Performans Değerlendirme insan kaynağını etkin olarak kullanabilmek için vazgeçilmez bir enstrüman haline geliyor. "Analitik Hiyerarşi Yöntemi (AHP) ile Performans Değerlendirme" konulu tez çalışmasında, İnsan Kaynaklan Yönetimi ve Performans Değerlendirmeye ilişkin genel bilgiler verilmiş ve AHP ile Performans Değerlendirme konusunda bir uygulama çalışması yapılmıştır. Yapılan uygulamada, Standart Puanlandırma Cetvelleri ve AHP ile Performans Değerlendirme Yöntemleri kullanılmış elde edilen sonuçlar karşılaştırılmıştır.