A multidimensional approach to urban quality of life : the case of Istanbul

thumbnail.default.alt
Tarih
1998
Yazarlar
Güvenç, İ. Ümit
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Institute of Science and Technology
Özet
1930'lu yıllardan beri, farklı disiplinlere mensup pekçok araştırmacı, yaşam kalitesi konusunda araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalarda, yaşam kalitesinin bileşenleri tanımlanmaya çalışılmış ve çeşitli coğrafi birimler, araştırmacılar tarafından geliştirilen yaşam kalitesi indeksleri yoluyla karşılaştırılmışlardır. Bireysel araştırmacılara ek olarak, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütler de yaşam kalitesi için kendi indekslerini geliştirmişlerdir. Ayrıca, yaşam kalitesini incelemek için, değişik alanlardan araştırmacılar biraraya gelerek Social Indicators Research adında bir dergi çıkarmışlardır. Yaşam kalitesi konusuna bu yoğun ilginin nedeni, kısıtlı kaynakların etkin kullanımı sorununda yatmaktadır. Karar verici konumundaki yetkililer, kısıtlı kaynaklan; insanların ihtiyaçları, beklentileri ve öncelikleri doğrultusunda kullanmak istemektedir. Bu ise, bu tür çalışmaların kaynak dağıtımı konusundaki karar verme süreçlerinde girdi olarak kullanılmasıyla başarılabilir. Diğer bir deyişle, bu çalışmalar, yetkililer için uygun politika üretme araçlarıdır. Yaşam kalitesini iyileştirici yönde politikalar uygulamak yetkililer için çok önemlidir. Zira, küreselleşme ve bölgeselleşme hareketleri uluslar arasındaki fiziksel ve ekonomik engelleri kaldırınca, çokuluslu şirketler global ekonomik sistemin aktörleri olmuşlar, ülkeler yerine de şehirler bu sistemin yapıtaşları haline gelmişlerdir. Böylece, bir şehirler sistemi hiyerarşisi oluşmuştur. Bu nedenle, çokuluslu şirketlerin yatırımlarım çekmek isteyen şehirler birtakım şartlan yerine getirmek durumundadırlar. Yüksek kaliteli altyapı, iletişim, ulaşım ve güvenlik hizmetleri, iyi yetişmiş insan kaynağı ve ekonomik gelişmeyi sağlayacak gerekli teknolojik birikim bunlardan en önemlileridir. Bütün bunlar, zamanla, halkın yaşam kalitesinde bir artış sağlayacaktır. Küresel ve bölgesel ekonomik sisteme entegre olarak büyük bir ekonomik patlama gerçekleştiren Çin'in sahil şeridindeki kentler, buna iyi bir örnek teşkil etmektedir. Yüzyılın başında dünya nüfusunun 2 milyar ve kent nüfusunun %10 olduğu, buna karşılık gelecek yüzyılın başında bu rakamların sırayla 7.6-9 milyar ve %50'ye ulaşacağı düşünüldüğünde, kentsel yaşam kalitesi kavramı çok daha önem kazanmaktadır. Bunlara ek olarak, kentli nüfusun %30'u gecekonduda yaşarken, 1 milyar insanın da temiz su ve kanalizasyondan yoksun olduğu göz önüne alındığında, kentsel yaşam kalitesinin önemi kendiliğinden anlaşılmaktadır. XI Bu çalışmada, 10 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip bir metropolitan olan İstanbul'da yaşayan kişilerin kentsel önceliklerinin, ihtiyaçlarının ve beklentilerinin çokölçütlü bir yaklaşımla modellenmesi amaçlanmaktadır. Bu öncelikler, beklentiler ve ihtiyaçlar; üç adet yöntemin birarada kullanılmasıyla incelenmiştir. Bu yöntemler; Hiyerarşik Bilgi Entegrasyonu (HBE), pazarlama alanında çok kullanılan bir teknik olan Bütünleşik İrdeleme (Bİ) ve Analitik Hiyerarşi Yönteminin (AHY) temelini oluşturan ikili karşılaştırma matrisleridir. İstanbul çapında yapılan, A-B-C sosyal sınıflarına göre kotalanmış rassal bir anket çalışmasının verileri, bu modelde girdi olarak kullanılmış ve kişilerin yaşam kalitesi faktörlerine verdiği ağırlıklar bulunmuştur. Böylece, kişilerin kafasındaki ideal şehir profili belirlenmiş ve yetkililer için kaynak dağıtımı konusunda politika tavsiyeleri üretilmiştir. Geleneksel karar verme metotları, her problemin iyi, doğru ve tam olarak tanımlanmış olduğunu varsayarak, görünürdeki alternatiflerin değerlendirilmesine odaklanmışlardır. Pekçoğu matemetikçi olan yöneylem araştırması uzmanları, modellerin dayandığı değerleri sorgulamaksızın sadece matematiksel mükemmelliyetçilik peşinde koşmuşlardır. Gerçekte ise, problemler tam, iyi ve doğru olarak tanımlı olmadıkları için, "Alternatif odaklı düşünme" denilen bu geleneksel yaklaşım, her zaman, olabilecek en iyi sonuçlara ulaştırmayabilmektedir. Problemlerin, kararvericilerin değerlerine uygun olarak yapılandırılması gerekmektedir. "Değerler, değerlendirmede kullanılan prensiplerdir" ve kararvericilerin asıl odaklanması gereken alternatifler değil, değerlerdir. Çünkü herşeyi oluruna bırakmak yerine alternatifler arasında seçim yapmanın nedeni, arzu edilen sonuçlara ulaşma ve arzu edilmeyenleri de önleme isteğidir. Bu ise tamamen değerlere dayanan bir kavramdır. Keeney bu yaklaşıma "değer odaklı düşünme" demektedir ve karar analizinde problemi yapılandırmanın önemini aşağıdaki cümlelerle vurgulamaktadır: "Karar verme konusunda pekçok kitap yazılmıştır. Bunlar bize karar problemlerinin nasıl çözüleceğini anlatırlar ama potansiyel karar olanaklarını nasıl tanımlayacağımızı anlatmazlar. En iyiyi seçmek için alternatifleri nasıl analiz edeceğimizi anlatırlar ama alternatifleri nasıl yaratacağımızı anlatmazlar. Belirli bir amaç fonksiyonu verildiğinde alternatifleri nasıl analiz edeceğimizi anlatırlar ama alternatifleri nasıl değerlendireceğimizi belirleyecek olan kalitatif amaç fonksiyonlarını nasıl oluşturacağımızı anlatmazlar....Neredeyse karar verme hakkındaki tüm literatür, karar verme problemini tanımlama, alternatifleri yaratma ve amaç fonksiyonu belirleme gibi çok önemli işlerden sonra ne yapılacağını anlatır. Ama tüm bu karar problemleri, alternatifler ve amaçlar nereden gelmektedir?" Alternatif odaklı düşünme, kısıtlı bir düşünme şeklidir. Çünkü halihazırdaki alternatifler, tıpkı bir çapa gibi davranır ve diğer alternatiflerin ve ölçütlerin düşünülmesini ve belirlenmesini kısıtlar, hatta engeller. Buna karşılık, değer odaklı düşünme, kararvericinin tam olarak ne istediğini belirleyerek buna ulaşmaya çabalamasına dayanır. Diğer bir deyişle, "değer odaklı düşünme en iyiden başlar ve bunu gerçekleştirir. Alternatif odaklı düşünme ise halihazırdakilerle başlar ve mevcudun en iyisini seçer". Bu açıdan bakıldığında, Bİ, bugüne kadar yapılan çoğu çalışmadan farklı olarak, kentsel yaşam kalitesi kavramım problem yapılandırma yaklaşımıyla ele almaktadır. xii Yani problem, matematiksel model mükemmeliyetçiliğiyle sınırlı bir yaklaşım yerine, değer odaklı bir yaklaşımla yapılandırılmıştır. Öncelikle, İstanbul'daki yaşam kalitesini etkileyen faktörlerin tanımlanması ve bunların hiyerarşik bir yapı içinde ifade edilmesi; araştırmacının bizzat kendisi tarafından değil, uzman görüşü, literatür taraması and İstanbul'da gerçekleştirilen bir pilot ankete dayanılarak gerçekleştirimiştir (çalışmanın amaçlarından biri yetkililere kaynak kullanımı konusunda politika tavsiyeleri üretmek olduğu için, iklim gibi kontroldışı değişkenler elimine edilmiştir). Böylece, kararvericilerin değerleri modele katılmış ve çalışmanın objektif-veriseti-güdümlü olması önlenmiştir. Daha sonra; belirlenen bu faktörler, Bİ yoluyla hipotetik şehir profillerinin oluşturulması için kullanılmışlardır. Yani, halihazırdaki alternatiflerle kısıtlanmış bir alternatif kümesi yerine, uzmanların ve İstanbulluların dahi düşünemeyebilecekleri alternatifler yaratılmıştır. Faktörler bizzat araştırmacı tarafından ağırlıklandırılmamış, bunun yerine kararvericilerin değer ve yargılarını yansıtan ikili karşılaştırma matrisleri ve Bİ kullanılmıştır. Ağırlıkları belirlemede kullanılan bu yaklaşım, ağdıkları kararvericilere doğrudan sormaktan daha doğru ve gerçekçi sonuçlar vermektedir. Görüldüğü gibi,, literatür taraması, pilot anket ve uzman görüşü doğrultusunda belirlenen kriterler, halihazırda olmayan, insan düşüncesinin de ötesinde hipotetik alternatifler yaratmak için kullanılmış, ve ancak bundan sonra alternatifler kararvericiler tarafından değerlendirilmişlerdir. Bu da değer odaklı yaklaşımdan başka birşey değildir. Çalışmanın amaçlarında birisi de İstanbul'da yaşayan kişilerin yaşam kalitesi kriterlerine verdikleri ağırlıkları bulmaktır. Ağırlık kavramı belirli bir tecih teorisine göre tanımlanır Bunun için, AHY, Elektre-tipi yöntemler, belirlilik altında karar vermek için Çokölçütlü Değer Teorisi (ÇÖDT) ve risk altında karar vermek için Çokölçütlü Fayda teorisi (ÇÖFT). ÇÖDT kriterlerin birleştirilmesiyle ilgilidir. En basit birleştirme basit toplamsal modeldir. ÇÖDT'nin aksiyomatik bir temeli vardır. Bu aksiyomatik temel özellikle ağırlıkların ölçümü için çok önemlidir. Çünkü bu aksiyomatik temel, kullanıcının ağırlıklar üzerindeki davranışsal etkileri inceleyebilmesine olanak sağlar. AHY ve Elektre-tipi yöntemler, şu ana kadar özellikle ağırlıkların anlamı konusunda ikna edici bir temele sahip olamamıştır ama özellikle bir uzman gözetiminde uygulandıklarında bu yöntemleri kullanarak bulunan sıralamalar yararlı olabilir. Diğer bir deyişle, bu yöntemler dikkatli kullanılmalıdır. Diğer taraftan, AHY'nin tüm hiyerarşi için değil de sadece ana amacı gerçekleştirmek için dikkate alman en üst seviyedeki kriterlerin göreli ağırlıklarını bulmak için kullanılmasının nedeni, analizin, uzmanlar arasında değil, İstanbul'daki değişik sosyoekonomik sınıflara mensup kişiler arasında gerçekleştirilmesidir. Bu nedenle, 200 kişinin çok fazla sayıda ikili karşılaştırma matrisini doğru olarak doldurması mümkün değildir. Kişiler, bir tane ikili karşılaştırma matrisini bile doldurmakta güçlük çekmişlerdir. Bu çalışmada, ÇÖDT'e dayalı, ayrıştırıcı bir yöntem olan Bİ yöntemi kullanılması uygun bulunmuştur. Keeney'nin ÇÖDT ve Saaty'nin AHY'si gibi yöneylem araştırması-yönetim bilimi yaklaşımları, bir alternatifin toplam faydasının, herbir kriter tarafından sağlanan faydaların birleşimi olduğunu varsayarlar. Günlük hayatta pek raslanmayan konular ve kararverici sayısının az olduğu durumlar için çok uygundurlar. Ancak, Bİ, genellikle alınacak sabun/otomobil markası kararı gibi günlük konular ve çok sayıda (yüzler ve binler mertebesinde) kararvericinin xüi sözkonusu olduğu durumlar için uygundur. Bu da Bİ yöntemini çalışmamız için uygun bir yöntem haline getirmektedir. Bu çalışmada kullanılan model, yaşam kalitesi gibi çok sayıda kriter içeren karar problemleri çin uygun olan HBE kullanılarak oluşturulmuştur. Öncelikle; literatür taraması, pilot anket ve uzman görüşleri yardımıyla belirlenen kriterler, birbirinden bağımsız dört adet kümeye bölünmüşlerdir: (1) Fiziksel Çevre (FÇ) (2) Sosyal Çevre (SÇ) (3) Ekonomik Çevre (EÇ) (4) Ulaşım-İletişim (Uİ) Daha sonra, deneysel tasarım prensiplerine dayanılarak, herbir küme için hipotetik şehir profilleri üretilmiştir. Kart sayısının fazla olduğu durumlarda, faktoriyel tasarım yerine ortogonal tasarım kullanılmıştır. Bu durum, FÇ ve SÇ kümelerinde meydana gelmiştir. Ortogonal tasarım kullanıldığı için, bu kümelerdeki geçerlilik testleri için de ayrıca ikişer adet kart daha üretilmiştir. Bu kartlar çapraz kontrol kartlarıdır. Sonuçta üretilen kart sayısı, herbir küme için sırasıyla, 10, 10, 8, 8 olmak üzere toplam 3 6' dır. Bu sayı çok fazladır. Bunun için, kişiler, dört kümeden birine rassal olarak atanmışlardır. Böylece, tüm kartları değil, sadece kendi atandıkları kümenin kartlarını değerlendirmişlerdir. Daha sonra yapılan analizlerden, kümeler arasındaki sosyoekonomik sınıf ve cinsiyet dağılımının orantılı olduğu görülmüştür. Demek ki, yöntem işe yaramıştur. Köprü aşamasında, geleneksel HBE yönteminin kullandığı ayrı bir Bİ yerine, AHY'nin temelini oluşturan ikili karşılaştırma matrisleri kullanılarak, dört adet kriter kümesinin, ana amaç olan şehirdeki en iyi yaşam kalitesine ulaşma açısından göreli önemleri hesaplanmıştır. Bunun için, herbir kümedeki kişilerin toplu göreli önem vektörünü, w* (t=PE, SE, EE, TC), hesaplarken Saaty'nin Geometrik Ortalama Yöntemi (GOY)'den faydalanılmıştır. Ayrıca, tüm kişiler bir bütün olarak düşünülerek, toplu bir göreli önem vektörü de, v/ASB~, GOY ile hesaplanmıştır. vAGR vektörünün, köprü aşamasında göreli önem vektörü olarak kullanılabilmesi için, bu vektörün herbir grubun grup göreli önem vektörünü, w1 (t=PE, SE, EE, TC), temsil edebildiğinin kanıtlanması gerekmektedir. Bunun için, Bryson tarafından tanımlanan bir benzerlik fonksiyonundan ve iki adet göstergeden faydalanılmıştır. Dört vektörden herbirinin toplu vektörle benzerliği bulunmuş, daha sonra iki gösterge hesaplanmıştır. Bu testlere göre, toplu vektör, vA0*, diğer dört vektörü temsil edebilecek durumdadır. H*0* vektörü, (0.198, 0.200, 0.381, 0.221)'dir. Görüldüğü gibi, EÇ kümesi, en yüksek göreli öneme sahip kümedir. Grupların vektörlerinde de aynı durum gözlemlenmektedir. Çalışmanın sonuçları, HBE yaklaşımını desteklemektedir. Kümelerden ve köprü aşamasından hesaplanan faydalar, beklentilerimizle uyumlu çıkmıştır: (1) Ekonomik Çevre kümesi, en önemli kümedir. Bu kümeye ait faktörler de üst sırada yeralmaktadır. (2) Faktörlerin olumlu seviyelerine ait faydalar pozitiftir. xiv (3) Faktörlerin olumsuz yönlerine ait faydalar negatiftir. (4) Tüm faktörler olumsuz seviyedeyken, faydalardaki marjinal artış daha düşüktür. Modelin uyumluluğunu gösteren Pearson R2 değerleri çok yüksektir; tüm değerler %90'nın üzerindedir. Kişilerin tutarlılığı bir uyum katsayısıyla ölçülmektedir. Kişiler bir bütün olarak elealındığında, bu katsayı %96 gibi çok yüksek bir değere sahiptir. EÇ ve Uİ kümeleri faktoriyel tasarım sonucu, FÇ ve SÇ kümeleri ise ortogonal tasarım sonucu modellenmiştir. Bu nedenle, FÇ ve SÇ kümelerine ait modeller, basit toplamsal modellerdir. Yani faktörler arasındaki etkileşimler incelenemez. Diğer taraftan, faktoriyel tasarımla oluşturulan EÇ ve Uİ kümelerinin modellerinde faktörler arasındaki etkileşimler incelenebilir. Bunun sonucunda etkileşim terimlerinin katsayılarının istatistiksel anlamlılığı test edilebilir. Modeller istatistiksel olarak karşılaştırılabilir. Böylece, modellerdeki parametreler daha doğru ve hassas olarak hesaplanabilir. EÇ kümesinde, etkileşimler anlamlı bulunmamıştır. Basit toplamsal modelin uygun olduğu görülmüştür. Uİ kümesinde ise ikili ve üçlü etkileşim terimleri anlamlı bulunmuştur ve bu modelin basit toplamsal modelden daha üstün olduğu görülmüştür. Bu şu demektir. Faktörlerin tek bir etkisi yoktur. Faktörlerin çeşitli seviyelerdeki fayda değerleri, diğer faktörlerin seviyelerine bağlı olarak değişmektedir. Bunların ortalamaları ise basit toplamsal modeldeki faktörün katsayısına eşittir. Görüldüğü gibi, etkileşim terimleri dikkate alınmaları gerekirken alınmazlarsa, son derece yanıltıcı sonuçlara varılabilir. Çalışmadan çıkartılabilecek kavramsal sonuç şudur: İstanbul'da yaşayan kişiler, iş bulma olanakları yüksek, altyapı ve belediye hizmetleri yeterli, trafik akışı rahat ve çabuk, yaşam ve konut maliyeti düşük, güvenli bir şehir istemektedirler. Dolayısıyla, yetkililer ve şehir-bölge planlamacılar bu alanlara eğilmelidirler. Tüm faktörlerin kontrolü çok kolay değildir ama bu çalışma, İstanbul'un kaynaklarının hangi önceliklere göre kullanılması gerektiğini göstermektedir. Bu çalışmada, kişisel değil, sadece gruplar bazında sonuçlar verilmiştir. İstanbul gibi büyük ve heterojen bir şehir için, 200 anketten fazlasının gerektiği bilinmektedir. Ancak, çalışmanın bütçesinin araştırma fonunun desteğiyle sınırlı olması, anket sayısının arttırılmasını engellemiştir. Bu dezavantaj, sosyoekonomik sınıflara göre kotalı ve rassal bir anketle aşılmıştır. Çalışmanın sonuçları, gerçekten de tercihlerde heteroj enliğin varlığına işaret etmektedir. Dolayısıyla, daha sonraki çalışmalarda, farklı tercihlere sahip grupları tanımlamak yararlı olabilecektir. Böyle bir segmantasyon çalışması, yetkililere ve şehir-bölge planlamacılara ek bilgi sağlayacak ve değişik grupların önceliklerini ve beklentilerini anlayabilmelerine olanak verecektir. Bu ve benzer çalışmaların verileri, 0-1 tamsayılı programlama gibi çeşitli tekniklere girdi oluşturabilir ve bu şekilde, teklif edilen projelerin değerlendirilmesinde ve kısıtlı bir bütçedeki paranın projeler arasındaki dağıtımını belirlenmesinde kullanılabilir.
In this study, the priorities and the expectations of the inhabitants of Istanbul are investigated from a multidimensional perspective. These priorities and expectations are modelled by using Hierarchical Information Integration (HE) and Conjoint Analysis (CA) in conjunction with pairwise comparisons, which constitute the basis of the Analytic Hierarchy Process (AHP). Data gathered through a survey conducted in Istanbul are used as input to obtain the weights attached to QOL factors by individuals. In this way, the ideal city in the minds of the inhabitants of Istanbul is portrayed and policy recommendations in line with the priorities and needs of the people are produced for authorities. Conventional decisionmaking methodologies have always concentrated on the evaluation of readily available alternatives with the implicit assumption that all decision problems are well-structured. Operations researchers, most whom are mathematicians, have focused on the perfection of the mathematical models that they developed, without questioning the values that the models are based on. This study provides a problem structuring approach to urban QOL. First of all, expert judgment, literature review and a pilot survey among the inhabitants of Istanbul are used to identify the attributes and to build the hierarchy of QOL in Istanbul. In this way, the values of the decisionmakers are included in the model and the psychological aspects of QOL are taken into account to avoid data-driven studies lacking the guidance of theory and logic. Second, CA is used to avoid a decision situation limited with the readily available alternatives. CA allows the creation of unavailable and hypothetical alternatives even beyond the human thought. Third, pairwise comparisons and CA are used to avoid the arbitrary weighting schemes of variables, which is a major problem in the previous studies. These techniques enable the elicitation of the preferences of the respondents more accurately than the direct questioning approach. Due to the large number of attributes, these are grouped into four independent constructs by the experts. The respondents, who are randomly assigned to one of the constructs, rated the city cards of their own construct on a 0-10 scale. The relative importances of the attributeas are estimated by the models built taking the interaction terms into account. The relative weights of the constructs are calculated through pairwise comparisons and in this way the constructs are integrated. The global importance of an attribute is found by multiplying the relative importance of that attribute by the relative importance of its construct. Economic environment is the most important construct. Opportunity of finding a satisfactory jobs are followed by infrastructure&municipal services, traffic flow, cost of living and accommodation, public transportation and safety.
Açıklama
Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 1998
Anahtar kelimeler
Endüstri ve Endüstri Mühendisliği , Yaşam kalitesi, Industrial and Industrial, Quality of life
Alıntı