LEE- Proje ve Yapım Yönetimi-Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Çıkarma tarihi ile LEE- Proje ve Yapım Yönetimi-Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeCultural aspects of conflict-style in construction: insights through mindfulness(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Babaoğlu, Feriha Füsun ; Heyecan Giritli, Fatma ; Bu araştırma projesi, Türk inşaat endüstrisinde yer alan bireylerin ve çok çeşitli grupların veya bu gruplarla bağlantılı olanların, çatışma ve yönetiminde bireylerin ne kadar önemli rol oynadığına dikkatlerini çekmek ve ilgilenmelerini sağlamak ihtiyacından doğmuştur. Çalışmanın öncelikli amacı, bireyler seviyesinde kültürel değerleri benlik kurgusu ve bilinçli farkındalık değişkenleri üzerinden ele alarak kişisel çatışma stillerini değerlendirmek ve böylelikle daha derin bir anlayış geliştirebilmektir. İnşaat sektöründe çalışanlar veya bu alanda araştırma çalışmaları yapanlar, proje performansını ele alırken, çoğunlukla teknik konulara eğilmişler ve ne yazık ki insan faktörünü çoğu zaman arka plana atmışlardır. İnşaat endüstrisi ürünün niteliği açısından diğer endüstrilerden oldukça farklılaşmaktadır. İnşaatta ürün tektir ve yerine özgüdür. Tasarım her seferinde yeniden başlar ve seri üretim söz konusu değildir. Proje ekipleri her proje için bir kereliğine belirli bir süre için bir araya gelirler. Böylece sonuç olarak, inşaat endüstrisi üretimsel ve organizasyonel yönlerden diğer endüstrilerden farklılaşır. İnşaat endüstrisindeki organizasyonel araştırmalarda kullanılmak üzere, birçok farklı konsept geliştirilmiştir. Bunlardan biri olan sosyo teknik konsept insan ilişkileri akımıyla gündeme gelmiş, sosyal sistem içinde yer alan şahısların önemi organizasyonun teknik sistemi ile bir arada vurgulanmıştır. Bu yaklaşımla çevresel, psikolojik ve teknik faktörler bir araya getirilmiştir. Binaların insanlar için, insanlar tarafından ve insanlara hizmet amacıyla tasarlandığı düşünülürse, sosyal sistemin önemliliğini göz ardı etmek imkansızdır. Bütün bina yapım süreci sosyal sistem tarafından etkilenir ve bu süreç de dönüşümlü olarak sosyal sistemi etkiler. Buna çatışmaların yönetimi de dahildir. İnşaat projelerinin çoklu kültüre sahip ve çok karmaşık yapısına bakıldığında, çatışma kaçınılmazdır. Çatışma Yönetimi insanların birbiriyle çelişen ihtiyaçları, ya da hedefleri sebebiyle yaşadıkları iletişim sorunlarını ve olumsuz duygu durumları bulunduran anlaşmazlıklarını çeşitli yollarla çözümlemeleridir. Çatışmalar bireylerin tercih ettikleri yönetim stiline göre olumlu veya olumsuz sonuçlanabilir. Literatürde tarif edilen beş çatışma stili vardır ve bunlar temel olarak iki boyut üzerinden değerlendirilerek ele alınırlar. Bu iki boyut bir eksende çıkarcılık diğer eksende ise işbirlikçilik eğilimi ile tarif edilir. Bunların farklı şekillerde dengelenmesiyle oluşan beş stil şöyledir rekabet, kaçınma, uzlaşma, iş birliği, uyum. Bu araştırmada, kültür, bütünleşik 'öğrenilmiş davranış kalıpları' olarak işlevselleştirilmiştir. İnşaat sektörü, taşıdığı yüksek iş stresi ile bilinir ve bu sebeple çatışmalara ve anlaşmazlıklara çokça sahne olur. İnsan doğasını, uyulması gereken sıkı iş programlarını ve teslim tarihlerine yakın yüksek stres ortamlarını değerlendirerek, araştırmacılar inşaat endüstrisinde, kişiler ve organizasyonlar arasında yüksek seviyeli birçok çatışmalar olduğunu rapor ederler. Bu sebeplerle, çatışma yönetimini insan davranışları etkileşimi açısından ele alarak anlamak projelerin başarıyla sonuçlanması açısından oldukça önemlidir. İnşaat sektöründe araştırma yapan araştırmacıların da çatışma yönetimi ile ilgili konulara yaklaşımlarını insan davranışlarıyla birlikte değerlendirmeleri oldukça gereklidir. Çatışma insanların etkileşimde kaçınılmaz ve doğal bir olaydır ve öğrenilmiş davranış kalıplarının yani kültürün, bu etkileşimde etkisi vardır. Kültürün çatışma yönetimine etkilerini ve organizasyonlardaki kişisel davranışsal çözümlerini inceleyen çok sayıda çalışma olmasına karşın, inşaat sektöründe özellikle bireysel düzeyde bireysel ve çoğulcu benlik değerleri üzerinden ele alan yani benlik kurgusu ve farkındalık üzerinden değerlendiren herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Bireycilik ve toplulukçuluk, davranış ve yönetim alanında yapılan birçok kuramsal ve deneysel çalışmalarda kullanılan, temelinde kültürel değerler olan farklılaşma boyutlarındandır. Literatürde, bireyci (kendileşmiş) toplumlarda kişiler arası bağların zayıf olduğunu, toplulukçu (ilişkiselleşmiş) toplumlarda ise, kişinin doğduğu andan bu yana güçlü bir şekilde iç grubuna bağlı olduğunu ve kişinin hayatı boyunca bu bağlılığı korumaya çalıştığını belirlemektedir. Bireyler düzeyinde kültür, öğrenilmiş davranış kalıpları olarak işlevselleştirilmiş, bireyci veya toplulukçu benlik kurgusunun bireysel çatışma yönetimi stilinin seçiminde etkileri incelenmiştir. Türkiye gibi birçok farklı kültüre tarih boyunca ev sahipliği yapmış olan ve kültürlere köprü olan bir ülkede, hem bireyselci hem de toplulukçu kültürün etkileri olabilir. Bu iki değer bir arada farklı dengelerde bulunabilir. Benlik kurgusuna ilişkin İmamoğlu'nun geliştirmiş olduğu Dengeli Ayrışma-Bütünleşme Modeli bu çalışmada tercih edilen modeldir. Bu model ayrılmış öğelerin birbirlerine karşılıklı olarak bağımlı olması gerekliliğini savunur ve bu bağımlılığın sonucunda ortaya çıkan bütünleşmiş yapının, dengeli bir yapı olduğu görüşünü temel alır. Bu çalışmada yukarıda belirtilen 4 farklı benlik tipinden (Özerk-Ayrık, Özerk-İlişkisel, Bağımlı-Ayrık ve Bağımlı-İlişkisel) 3 tanesi ele alınmış, bağımlı ayrık benlik tipi çalışma alanı dışında tutulmuştur. Farkındalık da tıpkı benlik kurgusu gibi bireysel bir kurgudur. Bilinçli farkındalık, bireyin içinde bulunduğu anda, kendisinde ve çevresinde olanları olduğu gibi deneyimlemesini, ve dikkatini ana vererek anda olmasını ve tüm fark ettiklerini yargılamadan ve reaksiyon göstermeden kabul etmesini ifade eder. Bilinçli farkındalık çeşitli yöntemlerle geliştirilebilir. Bilinçli farkındalık sayesinde bireylerin güçlü duygu durumlarını ve çatışmaları daha etkin bir şekilde yönetebilecekleri belirtilmektedir. İş hayatında bilinçli farkındalık üzerine yapılan araştırmalarda, farkındalığı yüksek bireylerin objektif durum değerlendirmeleri yaparak pozitif bir duygusal tonla, çözüme yönelik alternatif yapıcı yaratıcı öneriler geliştirebilecekleri ifade edilmektedir. Bu çalışmada bireylerin mevcut farkındalık seviyeleri beş faktör üzerinden değerlendirilerek ölçülmüş ve tercih ettikleri kişisel çatışma stilleri ile ilişkisine bakılmıştır. Bu beş faktör şunlardır: gözlemleme, tanımlama, farkına vararak davranma, tepkisiz olma, yargısız olma. Halihazırda literatürde inşaat sektöründe bilinçli farkındalık ve çatışma yönetimi konusunda herhangi bir araştırma çalışması bulunmamaktadır. Bu araştırma projesi kapsamında açıklayıcı niceliksel bir çalışma sürdürülmüştür. Organizasyondaki bireylerin kişisel düzeyde çatışma stilleri, bireysel kültürel değerleri (ki bu çalışmada bireysel veya çoğulcu benlik kurgusu olarak ele alınmıştır) ve bilinçli farkındalıkları anketlerle ölçülmüştür. Öncelikle, benlik kurgusunun ve bilinçli farkındalığın hem birbirleri hem de çatışma stilleri üzerinde etkili olduğu gözlenmiştir. Öte yandan, önemli bir başka bulgu ise hem bireysel hem de çoğulcu benlik kurgusunun bir arada etkili olduğudur. Önemli bir diğer bulgu ise, kültürün çeşitliliği ve genellemelerden uzak olduğudur. Çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde araştırmanın konusu, amacı ve önemi belirtilerek böyle bir araştırmaya ihtiyaç duyulma nedenleri ve araştırma ile elde edilmek istenen sonuçlar ortaya konulmuştur. İkinci bölümde araştırmanın kavramsal çerçevesi çizilmiş ve araştırmada kullanılan değişkenler belirtilmiştir. Çatışma yönetimi, çatışma yönetimi stilleri, kültür ve özerk-ilişkisel benlik kurgusu, bilinçli farkındalık konuları araştırılarak, anılan değişkenler ile ilgili yaklaşımlar ve boyutlandırmalar çerçevesinde, daha önce aynı değişkenlerin kullanıldığı benzer çalışmalar incelenmiştir. Üçüncü bölümde araştırmanın yöntemi açıklanmıştır. Araştırmanın modeli, soruları ve hipotezleri ortaya konularak, hipotezlerin dayandığı kuramsal gerçekler irdelenmiştir. Araştırmanın evreni, örneklemi, sınırlılıkları, araştırmada kullanılan değişkenlerin işlemselleştirilmesi, ölçüm araçları, veri toplama araçları ve bu araçların doğrulanmasına yönelik analizlerle, verilerin analizinde kullanılan yöntem ve araçlar bu bölümde ifade edilmiştir. Dördüncü bölümde araştırma verileri analiz edilmiş ve elde edilen bulgular açıklanmıştır. Örneklemin demografik özellikleri, örnekleme yönelik betimleyici ve ilişkisel istatistikler ile hipotez testlerinin sonuçları ve değişkenler arası ilişkilerin analiz bulguları sunulmuştur. Beşinci ve son bölümde araştırma bulguları değerlendirilerek araştırmanın sonuçları ortaya konulmuştur. ; 645977 ; Proje ve Yapım Yönetimi Bilim DalıThis research study stems from the opinion that, there is a need for those individuals and parties who use the services of the Turkish construction industry, both building and civil engineering, and those that are engaged in one or other facets of it, to be involved with individual level implications of the problem of conflict and its management. Conflict is akin to construction project, given its complex and multi-cultural nature. The aim is to deepen our understanding of the relationship of culture and the possible effects of mindfulness to conflict management, in the construction industry. Culture is operationalized as integrated 'learned patterns of behavior'. The construction sector is well known to be linked with high levels of work-related stress leading to conflict and dispute. Given the human nature and the stress of meeting deadlines and tight schedules, there are high levels of interpersonal and interorganizational conflicts being reported by researchers in the construction industry. So, understanding the dynamics of human behavioral aspects of conflict management is vitally important for successful completion of projects. It is also essential for construction researchers to take aim at key issues related to the human behavioral aspects of conflict management. Conflict is natural and an inescapable phenomenon of human interaction and 'learned patterns of behavior' is affecting and can be affected by this interaction. Although numerous studies have been done to look at the effects of culture on conflict management and resolution of behavior in organizational settings; however no studies were found in the construction sector that especially investigate the impact of individual level individualistic and collectivistic values, namely 'self-construal' and individual 'mindfulness' construct. The premise of this explanatory study is to assess the influence of individual-level cultural values: (individualism / collectivism, namely self-construal) and mindfulness construct as variables to provide deeper insights and explanations to conflict behavior which is defined as individual conflict-style. Self-construal has significant role in explaining or predicting behavior in interpersonal conflict; but it did not receive enough attention by researchers in construction management field. This is also the first research study considering mindfulness construct in construction management field. To fill in this gap, conflict management styles of 185 professionals working for a global roll-out project, in Turkey have been analyzed using Thomas-Kilmann Conflict Mode Instrument. Self-construal has been evaluated by using Balanced Integration-Differentiation self-construal scale. Mindfulness scores are gathered by five factor mindfulness questionnaire (5FMQ). The findings indicate that self-construal type as an individual-level cultural variable and mindfulness is important in explaining the differences in handling types of interpersonal conflict in construction industry. Objectives of the research are: •to explain effects of individual's differences in conflict styles in construction management, •to understand the relationship between conflict style and pre-existing 'learned patterns of behavior': whether conflict handling style is culture-free or culture-specific, •to understand the effects of mindfulness construct between self-construal (learned patterns of behavior) and conflict-style, The study focuses on the individual element of social sub-system in the organization, to their self-construal (individualism/collectivism) values and mindfulness, their relation to interpersonal conflict-style at the individual level. Conflict Management literature is reviewed together with Conflict-styles and implications of culture/self-construal and mindfulness for Conflict styles. This study offers self-construal and mindfulness as alternative means to better understand, explain and manage the differences in individual conflict-styles adopted by construction professionals. By use of a combined questionnaire survey analysis, firstly the general information, secondly individual self-construal thirdly mindfulness and finally the conflict-style of professionals are identified. Conflict styles are the dependent variables, whereas self-construal's and mindfulness are the independent variables. The results are presented by use of statistics and structural equation modelling (SEM) methods. After summarizing the conclusions, recommendations for industry practice are given.
-
ÖgeYapım sürecinde fiziksel olmayan israfların yönetimine yönelik süreç analiz modeli(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2020) Can, Gizem ; Taş, Elçin Filiz ; 502142459 ; Proje ve Yapım Yönetimi ; Project and Construction ManagementÜlkelerin ekonomik durumları ile doğrudan etkileşim içerisindeki sektörlerden biri olan inşaat sektörü, birçok alt sektöre öncülük etmektedir. Ülke ekonomilerinin büyümesine bağlı olarak, daha fazla büyüme kaydedebilen sektör; benzer şekilde ekonomilerin daralması ile de olumsuz yönde etkilenmekte ve kendisine bağlı diğer sektörleri de etkilemektedir. Ülke ekonomisi ve diğer sektörler ile entegre biçimde yol alan inşaat sektöründe, bu dalgalanmaları daha kontrollü bir şekilde yönetmek önemli ve gereklidir. Küçülme dönemleri, kriz dönemleri olarak da düşünüldüğünde; sektörün bu gibi durumlar karşısında, mevcut durumunu en iyi şekilde koruyabilecek, büyüme dönemlerinde ise ivmesini artırabilecek uygun strateji ve yönetim biçimlerine ihtiyacı bulunmaktadır. Doğru ve uygulanabilir stratejiler ve yönetim metotları neticesinde, kriz dönemleri fırsata çevrilebilmekte ve faydalı sonuçlar elde edilebilmektedir. Bu durumun en somut örneği, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren Toyota'dır. Firma, 1980'li yıllara gelene kadar tarihinde önemli krizlere tanıklık etmiş, uyguladığı strateji ve yöntemler sayesinde de kriz dönemlerini fırsata çevirebilmiştir. Hatta Toyota, büyüme süreçlerinin en parlak dönemlerinde bile, "kriz yoksa, kriz yaratın" ve "sorun yoksa, sorun vardır" yaklaşımlarını benimsemekte, geliştirdiği strateji ve yöntemlerini uygulamaya devam etmektedir. Bu strateji ve yöntemlerin temelinde ise, israflardan arınarak değeri artırmayı esas alan "yalın düşünce" bulunmaktadır. Yalın düşüncenin, üretim sektörüne kazandırdığı faydalar sonucunda, bu düşüncenin inşaat sektörüne de uygulanabileceği fikri ile; israfları uzaklaştırarak, proje hedeflerinin gerçekleştirilmesi ve bina üretim süreçlerinin etkili şekilde yönetilmesi gündeme gelmiş, "yalın inşaat" kavramı ortaya çıkmış ve inşaat sektöründe yalınlaşma çabaları başlamıştır. İnşaat sektöründe yalınlaşabilmenin en önemli adımlarından birisinin, "israf" kavramını doğru anlayarak, israf yönetiminin yapılması gerektiği düşünülmektedir. Bina üretim sürecinde israf; sadece malzeme, ekipman israfları şeklinde fiziksel olarak ortaya çıkmadığı gibi, fiziksel olmayan israflar olarak da meydana gelebilmektedir. İşte bu noktada; süre, maliyet ve kalite israfları olarak ifade edilen fiziksel olmayan israfların, özellikle bina üretim sürecinin, üretim adı altında geniş yer kaplayan yapım süreci kapsamında, anlaşılması ve yönetilebilmesi önemlidir. Böylece, israfların sektörün hassas noktalarından birisi olduğunu bilerek ve inşaat sektörü açısından sistematik bir şekilde değerlendirerek; israf sorununun çözümü için uygun çözüm yöntemleri aramanın ve bu yöntemleri sektörde uygulanabilir hale getirmenin son derece önemli, kazançlı ve motive edici olacağı düşünülmektedir. Yapılan doktora tez çalışması ile birlikte; yalın düşünce ve yapılan araştırmalar çerçevesinde bina üretim süreci için "israf" kavramı yeniden ele alınmış ve yalın düşünceye göre, bina üretim süreci israflarına ait sınıflandırma sistemi oluşturulmuştur. Fiziksel olmayan israflar, yapım süreci kapsamında değerlendirilmiş ve inşaat sektöründe faaliyet gösteren ana yüklenici firmaların, yapım sürecindeki fiziksel olmayan israflarını yönetebilmeleri için, süreç analiz modeli oluşturulması amaçlanmıştır. Ayrıca; ülkemizde henüz böyle bir modelin bulunmaması ve yurt dışındaki mevcut çalışmaların da çoğunlukla fiziksel israflar kapsamında üretilmesi sebebiyle; ortaya konulan tez çalışması ile birlikte, fiziksel olmayan israflar ve bu israflara yol açan israf nedenlerinin belirlenmesi ve analiz edilmesi de hedeflenmiştir. Söz konusu amaca ulaşabilmek için gerçekleştirilen doktora tezi toplamda altı bölümden oluşmaktadır. Tezin ilk bölümünde; problemin tanımlanması yapılarak, tezin amaç ve kapsamı ile yöntemine yer verilmektedir. Tezin ikinci bölümünde; yalın düşünce, yalın inşaat, israf kavramı ile israf nedenlerine yönelik literatür araştırması yapılmaktadır. Tezin üçüncü bölümü ise, alan araştırmasının yapıldığı bölümdür. Bu bölümde, inşaat sektöründeki fiziksel olmayan israflara yol açan ve yapım sürecini etkileyen tasarım süreci israf nedenleri ile yapım süreci israf nedenlerinin tespit edilmesi ve israfların yönetimine ihtiyaç olup olmadığına dair sektördeki mevcut görüşün tespit edilmesi amacıyla anket çalışması gerçekleştirilmektedir. Anket çalışmasının ardından, anket bulguları açıklanarak değerlendirmeler yapılmaktadır. Tez çalışmasının dördüncü bölümünde sırasıyla; Delphi tekniği, israf kütüğü ve kök-neden analizi olmak üzere üç farklı yöntem kullanılarak, israf nedenleri analiz edilmektedir. Her analiz sonucunda, ilgili analize ait bulguların istatistiksel analizleri ve gerekli değerlendirmeleri yapılarak, bir sonraki analize geçilmektedir. Analizler neticesinde belirlenen kritik israf nedenlerine ait kök nedenlerin ortaya konması ile, dördüncü bölüm tamamlanmaktadır. Beşinci bölümde ise, yapım sürecinde fiziksel olmayan israfların yönetimine yönelik süreç analiz modeli oluşturulmaktadır. Tezin son bölümünde ise, yapılan çalışmalar özetlenerek, tez kapsamında ortaya konan model ve çalışmalara ait anahtar bulgulara, değerlendirmelere ve önerilere yer verilmektedir.
-
ÖgeTürk inşaat sektöründe bilgi işçileri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-02-02) Akgün, Atacan ; Yaman, Hakan ; 502162451 ; Proje ve Yapım Yönetimi ; Project and Construction ManagementBilginin bir değer, bir entelektüel varlık ve dahası kıymetli bir bileşen olduğu bilgi çağında, geleneksel yaklaşımlar temel alınarak benimsenmiş olan proje organizasyonları ve hantal, gelişime kapalı ve rijit firma yönetim stratejileri, inşaat sektöründe birçok maddi ve manevi zarara neden olmaktadır. Geleneksel proje yaşam döngüsü süreçleri ve yönetim anlayışları, bilgi çağının gereksinimlerini karşılamakta zorlanmaktadır. Bu konularda 'bilgi'nin odağında yer alan personel üzerinden kurgulanacak güncellenebilir bir yönetim planlaması anlayışı gerçekçi ve uygulanabilir bir yaklaşım olarak düşünülebilir. Bu doktora tezinde, Türk inşaat sektöründe faaliyet gösteren büyük ölçekli yüklenici firmaların bünyesinde görev alan bilgi işçisi potansiyeline sahip personelin, mevcut organizasyon yapılarında farkedilmeme ve buna bağlı olarak kendilerinden beklenen düzeyde verim alınamama sorunlarına çözüm bulmak üzere, söz konusu personelin varlığının belirgin hale getirilerek potansiyelleri doğrultusunda değerlendirilebilecekleri yeni ve güncellenebilir bir yönetim anlayışının ortaya koyulması konusuna odaklanılmıştır. Doktora tezi kapsamında Türk inşaat sektöründeki bilgi işçilerinin varlığını saptamak ve saptanan bilgi işçilerinin iş süreçlerini yönetmek için bir yaklaşım ortaya koyulması planlanmıştır. Bu bağlamda konuyu doğru ve tutarlı bir şekilde ele alabilmek için öncelikle kapsamlı bir literatür araştırması yürütülerek elde edilen önemli bulgular tez kapsamında paylaşılmıştır. Bilgi işçisinin saptanabilmesi için öncelikli olarak bilgi işçisine ait temel özelliklerin belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeple literatür araştırmasında saptanan bilgi işçisi temel karakteristik özellikleri iletişim, motivasyon, özerklik, uygulamalı ve teorik bilgiye sahip olma, enformasyona erişim ve onu kullanma becerisi ve entelektüel beceri olarak belirlenmiştir. Konu ile ilgili yürütülen literatür araştırmasında elde edilen bulgular ışığında bilgi işçisi saptama ölçeği geliştirilmiş ve söz konusu ölçeği de kapsayan bir çevrimiçi anket üzerinden Türk inşaat sektöründe çalışan mimar ve mühendislerin katılımıyla bir alan araştırması yürütülmüştür. Alan araştırması için hazırlanan anketin ilk bölümü, katılımcılar ve çalıştıkları firmalara ilişkin demografik verileri elde etme amacıyla hazırlanan sorulardan oluşmaktadır. Bilgi işçisine yönelik özellikler ise anketin ikinci bölümü olan, inşaat sektöründeki bilgi işçilerini saptamak için geliştirilen ölçeğin temelini oluşturmaktadır. Alan araştırması sonucu elde edilen veriler nicel analiz yöntemleri kullanılarak değerlendirilmiş ve bilgi işçisi saptama ölçeğinin tutarlılığı konusunda önemli ve anlamlı kanıtlar sunmuştur. Ölçekte yer alan sorulara verilen yanıtların birbirleri ile korelasyonları değerlendirilmiş ve elde edilen sonuçlara göre ölçeğin amacına uygun ve tutarlı bir yapısı olduğu saptanmıştır. Yapılan analizler sonucunda yürütülen alan araştırmasına katılım gösteren 113 mimar ve mühendisin %18'i bilgi işçisi olarak saptanmıştır. Sonuçlar kişisel veriler ışığında değerlendirildiğinde; 1980-1999 arası doğumlulular, kadınlar, doktora mezunları, mimarlar, 11-15 yıl arası mesleki tecrübeye sahip olanlar ve merkez ofis çalışanlarının bilgi işçisi ortalama skorlarının diğer seçeneklere göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bilgi işçisi saptama ölçeğinin gelişmeye açık yönleri olmakla birlikte, bu alanda yapılan ilk çalışma olması nedeniyle özgün ve önemli olduğunu söylemek mümkündür. Bilgi işçisi saptama ölçeğinin geliştirilmesi ve bir alan araştırması ile uygulanmasının ardından bilgi işçilerinin inşaat sektörü bünyesinde yer alan büyük ölçekli yüklenici firmalardaki çalışma süreçlerine ilişkin bir iş süreci yönetim kavramsal modeli ortaya koyulmuştur. Bir personelin işe girişinden itibaren firmada geçirdiği toplam çalışma sürecini bütüncül olarak ele alan model; tanımlama, ölçme ve değerlendirme, performans izleme, karar verme ve geliştirme ana süreçlerinden oluşmaktadır. Modelin temelinde, bilgi işçisi potansiyeline sahip personelin işe giriş aşamasından itibaren saptanması, izlenmesi, değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak söz konusu personelin de katkısı ile iş süreçlerinin geliştirilmesi yer almaktadır. Modelin kavramsal olarak nitelendirilmesinin temel gerekçesi, aslında model aşamalarında yer alan her eylemin kendi içinde farklı alt süreçler barındırması ve modelin bu anlamda bir üst perspektif sunmasıdır. Her firma kendi organizasyonel dinamikleri ve kurumsal kültürü bağlamında modelde yer alan aşamaları ve eylemleri uyarlayabilme ve geliştirme olanağına sahiptir. Model, Türk inşaat sektöründe yer alan büyük ölçekli firmalara bir bakış açısı ve sektörde farkındalık seviyesinin düşük olduğu düşünülen bilgi işçisi profiline sahip çalışanların potansiyellerini ortaya koyabilecekleri bir yaklaşım önermektedir. Türk inşaat sektörü özelinde yürütülen bu çalışmanın farklı coğrafyalardaki yüklenici firmaların temel dinamiklerine de ayak uydurabilecek esnekliğe sahip bir yapısının olduğunu söylemek mümkündür. Model işe giriş sürecinden itibaren bir bilgi işçisinin firma bünyesindeki çalışma hayatını bütüncül olarak ele almakla birlikte, firmaların bu modeli bir anda kabul edip uygulamaya geçirmesi mümkün görünmemektedir. Çünkü hâlihazırda her firmanın mevcut bir çalışma düzeni vardır ve aynı durum personel için de geçerlidir. Dolayısıyla geçiş döneminin de kurgulanmasına gerek olduğu saptanmıştır. Bu bağlamda mevcut personele yönelik de bir geçiş modeli kurgulanmıştır. Model, her firmanın bilgi işçisi asgari sınırlarının firmanın kendi potansiyellerine göre değişkenlik gösterebileceğini savunmaktadır. Dolayısıyla mevcut personele yönelik geliştirilen geçiş modeli kapsamında personelin bilgi işçisi ölçeğine vereceği yanıtlar, işe yeni girecek personelin seviyesinin firmaya göre değerlendirilmesi için bir altlık niteliği taşıyacaktır. Bununla birlikte, firmada çalışan personel arasında bilgi işçisi potansiyeli taşıyanların saptanması ve iş süreçlerinin de geliştirilmesi, başka bir deyişle mevcuttaki değerlerin kaçırılmaması çalışma kapsamında önemsenen unsurlardan biridir. Modelin sınanmasını kabul eden Türkiye merkezli büyük ölçekli yüklenici bir firmanın bir projesine ait tasarım ofisi kapsamında çalışan 10 mimar ve mühendise anket uygulanmıştır. Anket sonuçları nicel analize tabi tutularak tasarım ofisi kapsamında bilgi işçisi potansiyeline sahip personel belirlenmiştir. Sonrasında, bilgi işçisi olarak saptanan personel ile birlikte söz konusu personelin departman yöneticileri ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bilgi işçisinin iş süreçlerinin yönetilmesine yönelik geliştirilen kavramsal modelin sınanması sürecinde personel ve yöneticiler ile gerçekleştirilen görüşmeler, modelin sektörde bugüne kadar dile getirilmemiş önemli bir sorunun çözümü olma potansiyeline sahip güçlü bir aday olduğunu göstermiştir. Görüşmelerin sonucunda, bilgi işçisi olarak saptanan personelin bilgi işçisi kavramına ve bu kavramın bir değer olarak değerlendirilmesine olan yaklaşımı olumlu bulunmuştur. Bilgi işçisi potansiyeline sahip personelin inşaat sektörü özelinde konunun farkındalık seviyesinin düşük olduğunu ortaya koyması, tez konusunun doğru bir soruna işaret ettiğinin göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Daha verimli olabileceğine inanan personelin özellikle çalıştığı firmanın liyakattan uzak organizasyonel yapısı kaynaklı sorunlar nedeniyle görünmez bir engele takılması tez kapsamında ortaya koyulan hipotezleri doğrulamıştır. Departman yöneticilerinin bilgi işçisi kavramına bakışı olumlu bulunmakla birlikte, personelinin iş süreçlerini geliştirmeye yönelik standart dışı uygulamalara karşı gösterdiği çekinceli tutum, alışılmış düzenin bozulmasına karşı gösterilen pasif direnç olarak değerlendirilmiştir. Yöneticilerin, kavramsal modelin sunduğu iş süreci yönetim anlayışını yenilikçi ve değerli bulmaları çalışmanın önemli sonuçlarından biri olarak değerlendirilmiştir fakat kuramsal boyutu olumlu bulunan modelin uygulamaya geçirilmesi senaryosuna beklentinin altında pozitiflikte yaklaşılması, rutini bozan her yeniliğe karşı gösterilen klasik bir karşı duruş olarak yorumlanmıştır. Modelin sınanması her ne kadar ilgili personel ve yöneticilerle yapılmış olsa da modelin sektördeki yöneticiler tarafından onanması da önemli bir aşama olarak görülmüştür. 'Uzman onayı' olarak adlandırılan bu aşama COVID-19 küresel salgını sürecinde kısıtlı olanaklarla yürütülen model sınama esnasında gerçekleştirilen görüşmelerin aynı zamanda uzman onayı/görüşü olarak kabul edilmesi ile tamamlanmıştır. Gelişen teknoloji ile birlikte insanın üretim sistemlerindeki rolünün de güncellenmesi durumu söz konusudur. Yöntemler sürekli gelişirken insanın üretim süreçlerindeki konumunun aynı kalmasını beklemek büyük bir yanılgıdır. Özellikle inşaat gibi insan odaklı bir sektörde, bilgiyi üretebilen, kullanabilen, saklayabilen, paylaşabilen ve aktarabilen bilgi işçisinin potansiyeli doğrultusunda değerlendirilmemesi, sırasıyla performans, personel ve proje kayıplarına neden olabilmektedir. Bu bağlamda Türkiye'de inşaat sektöründe büyük ölçekli yüklenici firmalarda çalışan bilgi işçilerinin saptanması ve söz konusu bilgi işçilerinin iş süreçlerinin yönetilmesine yönelik hazırlanan bu doktora tezi, sektörün çağı yakalaması adına atılması gereken önemli adımlardan birisi olma niteliği taşımaktadır. Literatürde bu alanda daha önce yapılmış akademik bir çalışma olmaması, doktora tezine bu anlamda bir başlangıç olma fırsatı sunmaktadır.
-
ÖgeTasarım odaklı yenilik, sürdürülebilir rekabet avantajı ve değer yaratma: Türkiye konut pazarında girişimcilik örneği olarak foldhome(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-09-14) Ertuğral, Zeynep ; Acar, Emrah ; 502122457 ; Proje ve Yapım YönetimiKüresel ekonomi giderek artan oranda ekonomik değer yaratan yeniliklerle şekillendirilmektedir. Özelleştirilmiş ürün tasarımları ve müşteride aidiyet hissi yaratan stratejilerle marka değeri oluşturularak ‟tüketim deneyimleri" tasarlanması, pazarda rekabet edebilmenin başlıca koşulları arasına girmiştir. Ayrıca yeniliğin girişimciliğin gerçekleşme aracı olarak zenginlik yaratmak için kaynakların değerlendirilmesini arttırıcı bir unsur olduğu kabul edilmektedir. Şirketlerin sürdürülebilir rekabet avantajı elde etmesinin en önemli kaynaklarından birinin yenilik olduğunu kabul eden rekabet teorileri yönetim bilimleri tarafından uzun yıllardır ortaya koyulmaktadır. Pazar Tabanlı Model (MBV- beş güç modeli), Kaynak Tabanlı Model (RBV) ve bu iki teorinin güçlerini birleştirerek günümüz iş dünyası rekabet avantajı stratejilerine de etki etmesi amaçlanan Dinamik Yetenekler teorileri (Teece, 1997) bu alanda en bilinen teorilerdir. Tasarım yönetimi bilimleri ise, yeniliği tasarım odaklı bakış açısı ile ele almaktadır. Şirketlere rekabet avantajı sağlayacak modelin merkezinde tasarım vardır. Ancak bu tasarım klasik yaklaşımlardaki ihtiyaç, işlev ve forma cevap verme arayışlarından farklıdır. Artık bir ürünün tasarımsal değeri oluşturulan anlam ve iletişim gücü ile ölçülebilmektedir. Burada ürün tasarımına farklı bir bakış açısı getirilmiş ve şirketlerin artık ürün üzerinden yaratılan anlamı, tüm organizasyonel süreçlerine uyarlamalarının önemine dikkat çekilmiştir. Günümüzde yenilik kavramı ve yarattığı değerin nasıl gerçekleştiğini anlama yolunda girişimcilik ile olan ilişkisini de incelemek gerekmektedir. Girişimcilerin belirsiz ortamlarda bile cesur, hesaplanmış riskleri alabilen, yaratıcı kişilikleri ile kaynaklarını stratejik olarak yöneterek yeni ürün ve hizmetleri yarattıkları ve bunların ticarileştirilmesinde aktif rol aldıkları görülmektedir. Girişimcilik çeşitli türlerde gerçekleştirilerek ekonomik ve sosyal gelişime katkı sağlamaktadır. Stratejik girişimcilik, şirketlerde rekabet avantajı elde etmek, değer yaratmak ve sürdürülebilirliği sağlanmak için en güncel girişimcilik türü olarak dikkat çekmekte, strateji ve girişimcilik literatürünün dinamiklerini birleştiren etkin bir model sunmaktadır. Literatür çalışmalarında vurgulandığı gibi, rekabet avantajının kısa sürdüğü dinamik iş ortamlarında avantaj ve fırsat arama davranışları arasında bağlantı kurabilecek, aslında birbirini tamamlayan iki disiplin olan stratejik yönetim ve girişimcilik şaşırtıcı derecede az ilişkilendirilmiştir. Ayrıca girişimci liderlerin kaynakları stratejik olarak nasıl yönettiği, rekabet avantajı ve değer yaratmak için kaynakları yeteneklere nasıl dönüştürdüğü konusunda da çok az deneysel kanıt olduğu belirtilmektedir. Stratejik girişimcilik modeli bu boşlukları doldurmayı hedefleyen bir modeldir. Girişimci düşünce, kültür ve liderliğin kaynakların stratejik yönetiminde etkin kullanılması sonucunda yenilik ve yeniliğin sürdürülebilirliği sağlanarak rekabet avantajı geliştirilmektedir. Organizasyondaki iç çevre yapısı ve üst yönetimin vizyonu da hedeflenen rekabet avantajını etkilemektedir. Bu oluşum kendi içinde sürekli ve tekrar eden bir yapı olarak tanımlanmaktadır. İş dünyasında yenilik kavramı derinlemesine irdelenmekte iken inşaat sektöründe de bu konuda çeşitli çalışmalar yapılmıştır. İnşaat sektörünün yaşamsal etkisi nedeniyle yasa ve yönetmeliklerde yapılan düzenlemeler yenilik süreçlerine yüksek etki etmektedir. Ek olarak, çalışanlar arasında ve tedarik zinciri ekpleri ile bütünleşmenin proje temelli olup süreklilik arz etmemesi, sektörün karmaşık yapısında rol alan pek çok aktörün, farklı iletişim ağı katmanlarında ve çeşitli seviyelerde iletişim kurması gibi literatürde inşaat sektörünün proje odaklı yaklaşımının yenilik ve verimlilik üzerindeki olumsuz etkisi çok kez tekrarlamaktadır. Konut sektöründe de durum inşaat sektöründen farklı görülmemektedir. Ek olarak müşterilerin riskten kaçınmaya, ‟denenmiş ve gerçek" ürünleri satın almaya yatkınlık sergilemeleri yeniliğin önünde engel olarak görülmektedir. Konut sektörünün yenilik performansı için çizilen manzara iyimser görünmese de, ilgili çıkarımların ağırlıklı oranda müteahhitlik/yapım hizmetlerine odaklanan literatürdeki bakış açılarını yansıttığı, yenilikçi tasarımla yaratılan katma değeri sürdürülebilir rekabet avantajı sağlayacak şekilde iş modelleri ile ilişkilendiren çözümlemeleri nadiren içerdiği görülmektedir. Literatür araştırmaları, inşaat sektöründe stratejik yönetim, tasarım odaklı yenilik ve girişimcilik arasındaki bağlantılar konusunda bir bilgi açığının var olduğunu göstermektedir. Tez çalışması ilgili konularda akademik katkı sağlayabilmek adına Türkiye konut sektöründe tasarım odaklı girişimcilik sonucunda gerçekleşmiş bir yenilik örneğini derinlemesine incelemektedir. Araştırma kapsamında 2010 yılında konut pazarında kurulan ve ana fikri 'bir eve sığmayacak farklı işlevleri olan çeşitli odaların katlanarak eve dahil edilmesini sağlamak' olarak ifade edilen patentli bir tasarım yeniliği olan Foldhome konsepti örnek olay incelemesi ile ayrıntılı olarak çözümlenmiştir. Araştırma sorularının cevaplarını elde etmek için nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Örnek vakayı anlayabilmek için yukarıda belirtilen literatür alanları incelenmiş, mevcut modeller araştırılmıştır. Devamında örnek vakanın 30 çalışanı ve girişimci ile resmi görüşmeler yapılarak deşifre edilmiştir. Veri çeşitlendirmesini sağlamak amacı ile şirkete ait kurumsal raporlar, sosyal medya hesapları ve yazılı basın raportajları gibi farklı bilgi platformları kullanılmıştır. Görüşmelerin deşifre metinlerinin analizi için içerik analizi kullanılmıştır. Foldhome konsepti etrafında oluşturulan iş modeli ile geliştirici şirket 2010 ve 2018 yılları arasında yaklaşık 2 milyon metrekareden fazla inşaat alanı ile 29 proje gerçekleştirmiştir. Bu süreçte yazılı medyada toplam 5 milyar TL den fazla ciro elde edildiği, kurumsal web sitesinde ise yaklaşık 80 e yakın ulusal ve uluslar arası ödül alındığı belirtilmiştir. Şirket çalışanlarından bir yetkilinin ifadesine göre 10.000 den fazla tapu teslimi yapılmıştır. Çalışmanın bulguları, geliştiricisi olan şirketin konut pazarında yüksek bir ticari performans yakalamasını sağlayan Foldhome konseptinin hayata geçirilmesini sağlayan iş stratejilerini ve bu stratejilerin uygulanmasını kolaylaştıran iç ve dış faktörleri açıklamaktadır. Ürün farklılaştırma ve tasarımla rekabet, satış odaklılık ve tasarım süreçleri ile entegrasyon, atik yönetim ve operasyonel esneklik, pazarlama ve marka yönetimi, etkin finans yönetimi, doğru işbirlikleri ve stratejik ortaklıklar, Foldhomu ticari başarıya taşıyan iş stratejileri olarak tespit edilmiştir. Bu stratejilerin başarı ile uygulanmasını sağlayan girişimci ile ilgili faktörler ve Foldhome'u kurumsal değerin merkezine almak, iç girişimciliği desteklemek, yatay organizasyonel yapı, çok görevlilik, etkin insan kaynakları yönetim politikaları ve kritik personelin sürekliliği gibi iç faktörler ve şirketin aktif büyüklüğe eriştiği dönemdeki devletin konut üretim ve satışını teşviki gibi dış faktörler açıklanmıştır. Foldhome örneği, stratejik girişimcilik ve tasarım odaklı yenilik iş modellerinin inşaat sektöründe uygulamasının bir örneğidir ve değer katan yenilikçilik söylemini desteklemektedir. Girişimciliği, dinamik kapasiteler geliştirmede ve rekabet için değer yaratmada güçlü bir içsel kaynak olarak ortaya koymaktadır. Girişimcilik boyutunun uzun vadeli rekabet edebilirlik denklemine dahil edilmesi, özellikle strateji geliştirirken, hızlı kararlar verebilmenin önemli olduğu inşaat endüstrisi gibi proje odaklı iş ortamlarında teorik ve pratik açıdan yeni olanaklar yaratmaktadır. Foldhome'un hikayesi, girişimciliğin kurumsal stratejilerle ilişkili yeniliklerin geliştirilmesindeki rolünü anlamayı amaçlayan uygulayıcılara içgörü sağlayabilir. Öte yandan, avantaj arama ve fırsat arama davranışları arasındaki yapısal gerilime bağlı olarak hikaye henüz tamamlanmamıştır. Organizasyon büyüdükçe, kurumsallaştıkça ve çeviklik pahasına sık sık değiştirilmeye devam ettirildikçe, süreçlerin yönetilmesi şirketin uzun vadeli sürdürülebilirliğini sağlamak için kritik öneme sahip olacaktır. Tez çalışmasının sonucunda ‟Stratejik Girişimcilik Çarkları" özeti ortaya koyulmuştur. Özet, tasarım odaklı yenilikle sürdürülebilir rekabet avantajı elde etmenin temel esasının, girişimci ve onun düşünce, liderlik ve kültür yaklaşımları ile uyumlamış çekirdek yönetim ekibinin esnek ve hızlı strateji geliştirme ve uygulama kapasitesine bağlı olduğunu vurgulamaktadır. Stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanması için dış çevre verileri MDV (Market Driven View – Pazar Odaklı Yaklaşım), iç çevre verileri Dinamik Yetenekler yaklaşımıyla iki katman olarak eş zamanlı izlenmektedir. Dış çevreden alınan bilgi ve veriler yeniliğin piyasadaki konumunu değerlendirmek için kullanılıp stratejik öğrenme süreçlerini beslemektedir. İç çevreden alınan veriler yeniliğin stratejik kaynaklarının yönetimini ve operasyonel öğrenmeyi desteklemektedir. Sürekli tekrar eden çarklar şeklinde ifade edilme,öğrenme sonrası koordinasyon ve dönüşümü vurgulamak için kullanılmıştır. Öğrenme süreçlerinden elde edilen deneyimler sisteme girişimci ve çekirdek yönetim ekipleri tarafından yeniliğin artımlı dönüşümü ve rekabetçi stratejilerin uygulanması için dahil edilmektedir. Burada dikkat edilecek diğer unsur da yeniliğin ve sürdürülebilir rekabet avantajının birlikte, girişimci ve ekibini ifade eden çarkla ilişki halinde olmasıdır. Değişim ve ona bağlı sürdürülebilir rekabet avantajı ancak girişimci ve ekibi katmanlardan gelenleri değerlendirip uygulamaya geçirdiği sürece gerçekleşecektir ve uygulamalar organizasyona özel ('tailor made') olacaktır. Oluşturulan özetin sektör paydaşlarına farklı yeniliklerin geliştirilmesi için stratejik bir yol gösterici olması hedeflenmektedir.
-
ÖgeUser-centered interface design for BIM-IoT enabled fire emergency response system(Graduate School, 2023-06-09) Rezaeifam, Sanam ; Günaydın, Hüsnü Murat ; Pehlevan Ergen, Esin ; 502162455 ; Project and Construction ManagementBuilding fire emergencies are considered a high-risk domain for significant loss of lives and property. Accurate information and Situational Awareness (SA) enable fire responders to make timely decisions and perform safe operations during fire emergencies. Advanced technologies, such as Building Information Modelling (BIM) and the Internet of Things (IoT) have the potential to supply information required for decision-making during a fire emergency. However, the information retrieved from these technologies fails to cover all the critical knowledge required for situational awareness (SA) or fails to present this information to the users in a usable and effective way. This dissertation aims to define fire emergency responders' SA Goals, Decisions, and Information (GDI) requirements to specify design characteristics of SA-oriented user-centered Fire Emergency Information Systems (FERS) based on combined Building Information Modelling (BIM) and Internet of Things (IoT) technologies. The semi-structured scenario-based interviews were conducted with ten Municipal fire department experts to determine GDI requirements. Based on the identified requirements, the SA-oriented use-case and sequence data models for decision-support FERS were developed to reveal the dynamic aspect of the FERS and to describe how the system should behave to enhance the SA of responders. The use-case data model visualizes the possible interactions of fire responders with the system, and the sequence data models visualize the order of the interactions and the call/return messages between the lifelines of the FERS. The validation of the GDI requirements and data models was performed by obtaining experts' feedback, and based on the feedback; the models were finalized. The SA GDI requirements and data models used for FERS's user-centered interface design to support responders with higher SA. The iterative design process was used based on a User-Centered Design (UCD) method and principles of UI (User Interface) design to determine the functional and visual requirements of the UI; Then, these requirements were used to define the graphical user interface (UI) characteristics of the FERS. For validation, the fire response experts evaluated the usability of the user interface via a questionnaire, which combined Usability Metric for User Experience (UMUX) and After-Scenario Questionnaire (ASQ). Also, the experts were interviewed to retrieve their suggestions for improvement and the design was revised to include these suggestions. The findings showed that the developed UI focuses on effectively achieving user goals and has the potential to significantly improve the efficacy of fire responding operations, minimizing the risk of loss of life and property damage. Besides, effective decision support systems, especially in cases where the skills and training of the firefighters are not sufficient can direct the emergency response.
-
ÖgeBim-based facilities management: A aconceptual framework for bim implementation of the fm industry(Graduate School, 2023-06-14) Tezel, Ecem ; Giritli, Heyecan Fatma ; 502172403 ; Project and Construction ManagementThe Building Information Modelling (BIM) concept, which emerged in the early 2000s, contributes to the architecture, engineering and construction (AEC) industry by enhancing communication and coordination between stakeholders, detecting errors in advance to minimize rework, shortening project duration, reducing project costs and increasing quality. BIM, which is majorly used in the design and construction phases, has the ability to store a wide variety of information produced at different stages of the building life cycle in a digital data repository. Due to its data storage capability, many researchers and experts argue that the main benefit of BIM will emerge in the usage phase, which is the longest and most information-intensive phase by nature. Buildings require several facilities management (FM) services to maintain their functionality, comfort, safety and efficiency during the operational phase, which starts right after the completion of the construction. BIM-based processes and applications that have caused a great transformation in the AEC industry, are undoubtedly changing the FM industry as well. Traditionally, building information is compiled as hard copy or electronic files that are, most of the time, incomplete, inaccurate, outdated or unavailable for further use. BIM can minimise these data-related problems and support facilities managers in decision-making processes through complete, reliable and available data. Therefore, BIM-based FM can be considered an information management methodology for the operational phase of the buildings. Although BIM has an increasing adoption rate, especially in the design and construction phases, it is unexpectedly low utilised in the operational phase. Researches indicate that there are several factors inhibiting the BIM-FM integration. Recently, numerous international researchers and industry experts have been conducting various studies focusing on BIM-based FM. In addition to academic publications, the International Organization for Standardization (ISO) has published the ISO 19650 series of standards, which define the processes to identify and manage BIM-based information and exchange information among participants throughout the building lifecycle. Although the ISO 19650 series provide a holistic roadmap for BIM-based information management, it encourages countries to develop and implement national procedures reflecting particular industry conditions. Turkey has its own unique case in terms of the speed of BIM adaptation and implementation. BIM has been first mandated for the construction works of transportation projects in 2021. However, prior to this, companies that follow international trends and take initiative to implement BIM have enabled the Turkish AEC industry to achieve BIM Level 2 competence, parallel to other BIM-implemented countries. BIM Level 3, which refers to the highest level attainable in terms of BIM maturity, represents the state of full collaboration between teams on a common data medium. The rare examples for BIM Level 3 in Turkey consist of a few subway and airport projects, still Level 2 competence is more frequently observed. Industry reports and academic studies have revealed that the BIM-based data transfer to the operational phase is very limited. Yet, in the light of this information, it is expected to see the influence of BIM-based transformation experienced in the Turkish AEC industry on the FM sector practices. In this context, it is seen that there is a need for a holistic study to guide the FM sector during the BIM transition and implementation process. The aim of the doctoral thesis entitled "BIM-BASED FACILITIES MANAGEMENT: A CONCEPTUAL FRAMEWORK FOR BIM IMPLEMENTATION OF THE FM INDUSTRY", is to propose a conceptual framework that will guide the BIM adaptation process and BIM-based applications of the managers of the FM service provider companies and the building owners and/or tenants. In the Introduction section, which is the first section of the thesis, first of all, the subject, purpose, scope and method of the thesis study are explained. The second part of the thesis includes the existing literature on the subject field. This chapter firstly introduces various definitions of the FM concept, then examines the evolution of the FM industry on a global scale, and briefly introduces frequently used FM technologies and software. Then, using the science mapping method, it identifies the articles published in international peer-reviewed journals in the fields of BIM and FM, categorizes them according to the journal in which they were published, authors who prepared the publication, and keywords. In addition to identifying influential scientific journals, researchers and keywords in BIM and FM, this classification identifies areas that have not yet been adequately researched and reveals potential future research areas in BIM-FM. After examining for what purposes BIM can be used in FM, what are the challenges to BIM transition of the FM industry, and what are the required BIM information for various FM services, this thesis study introduces the 19650 series of standards developed by ISO for BIM-based information management. The third part of the thesis study includes field studies conducted to determine BIM awareness and BIM use levels within the Turkish FM industry. Firstly, a quantitative research was conducted to measure the BIM awareness and usage levels of industry professionals, to identify the information requirements necessary for making BIM-based FM, and to identify the barriers for the sector to provide effective and efficient service. An online survey invitation was sent to the leading companies of the sector to participate in the survey. Then, semi-structured interviews were conducted with individuals running FM services in various building types in Turkey to discuss the factors that led to the limited use of BIM within the sector. The research conducted on the Turkish FM sector not only revealed the problems in the current business processes of the sector, but also showed that the sector has various expectations for BIM adaptation. In this context, in the fourth part of this thesis, a conceptual framework proposal is introduced that aims to facilitate the transition of FM companies to the BIM-based working process. The framework reflects on the ISO 19650 family of standards and proposes a BIM implementation roadmap considering the unique conditions of the Turkish FM industry. This is, to the best of the author's knowledge, the first attempt to develop a holistic guideline to implement BIM procedures and applications in the local FM sector, which is dominated by traditional business models, has old building stock and is developing its technological infrastructure. The two main principles advocated by the proposed conceptual framework are; the involvement of the FM team in the projects as early as possible and the BIM transition process to be advanced with a collaborative systematic with the building owner and/or tenant. The focus group study, which was carried out with the participation of industry professionals, in order to measure the applicability and validity of the proposed conceptual framework by the FM sector, takes place in the fifth part of the thesis. Finally, in the conclusion section, which is the sixth chapter of the thesis, the studies carried out within the scope of the thesis are summarised, the conceptual framework proposed for BIM-based FM is demonstrated and the contributions of the proposed framework to the BIM transition process of the FM sector are disclosed.
-
Ögeİnşaat projelerinde maliyet tahmin, analiz ve yönetimi için bütüncül maliyet ağı modeli(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-06-15) Yazıcıoğlu, Ediz ; Kanoğlu, Alaattin ; 502942204 ; Proje ve Yapım YönetimiToday, the gradual decrease of resources in the world has made it much more important to determine the cost of large and complex construction projects. The solutions put forward to determine the project costs, separate the problem from the big picture, and bring other problems with it. The cost network model has shown that a solution can be realized by following a holistic view of the cost problem. The cost network model has been created as a solution that includes the existing methods used for calculating construction project costs and is a synthesis of these methods. The cost network model is basically a multidimensional process model, and it has enabled the definition, analysis, and calculation of the relations of costs based on processes to be created on a network. In the cost network model, it has been argued that the world-scale relations ranging from the economic-political level to the sources of production conceptually determine the formation and change of cost, and how this network of relations can be defined, analyzed, and cost calculations are described. The foundations of the conceptual development of the model were established with the philosophical foundations explained in the cost network conceptual model. In the cost network objective model, the basis for the future development of the model is formed by defining world standards as acceptance and requirements in data classification of building information, business and project management, building information modeling, process modeling, and cost calculations. In the objective model of the cost network, the tools and methods that will be created at the conceptual level of the contractor and the project at the construction scale are described. In the Cost network objective model, which consists of a definition, analysis, and computerization phases, the structure is accepted as a product as a whole and the relations of the building components that make up the structure, are considered as a product, are defined with the Design Structure Matrix. By using the Design Structure Matrix methodology, the production and organization relations arising from product relations were defined and analyzed. In determining the production process costs, the production process costs were calculated by using the source cost data in the unit price analysis, which is one of the cost estimation methods, together with the process modeling methodology, and the cost of the project consisting of the process costs in the whole project was calculated. The transformation of the objective model of the cost network into software in the computerization phase is described with the CONEMO software, and the software structure and operation are explained. In the example of testing the objective model of the cost network, it was tried to describe the structure of the cost network model and the software described with it. The results of the example of testing the objective model of the cost network; It has concretely demonstrated the importance of the method based on the holistic and cost relations proposed by the Cost Network Model, as well as helping to reveal the sources of the problems of cost analysis and calculation results, which are based on existing cost methods. A different paradigm was created for the determination of project costs, together with the suggestions for the future development of the Cost Network Model.
-
ÖgeEnvironmental sustainability embeddedness in corporate social responsibility(Graduate School, 2023-09-04) Şimşir, Gizem ; Giritli, Heyecan F. ; 502142460 ; Project and Construction ManagementThe rapid growth of the world population has caused environmental pollution, energy and water consumption, and a shortage of resources for future generations. Studies are being conducted to improve the world's well-being and sustainable development. World leaders are taking climate change seriously. The Turkish building industry has been struggling to maintain its position as the country's leading economic sector. CSR activities are needed to enhance competitive advantage and provide environmental sustainability, and modern communications technologies are democratizing the availability of information. This thesis focuses on profoundly understanding sustainability and CSR implementations through mindfulness.
-
ÖgeKamu sektörü konut projelerinde ihale aşaması planlama sürecine yönelik bir model önerisi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-11-16) Tıratacı, Hakan ; Yaman, Hakan ; 502052456 ; Proje ve Yapım Yönetimiİnşaat projelerinin ihale evresinde planlama ve programlama faaliyetlerinin etkinliği, projelerin bir sonraki yapım aşamasında meydana gelebilecek sorunların ve risklerin asgari düzeye indirilmesini sağlamaktadır. Türkiye'de özellikle kamu inşaat sektöründe gerçekleştirilen ihale süreçlerinde planlama ve programlama çalışmalarına gereken önemin verilmediği görülmektedir. İhale evresindeki planlama ve programlamadaki bu yetersizlik nedeniyle yürütülen projeler ile teslim süreleri ve yatırım kararları arasında uyumlu olmayan nitelikler görüldüğü açıktır. Bu sorunun çözülmesi için öncelikle kamu sektöründeki inşaat projelerinin taahhüt edilen zamanda teslim edilmesini sağlayarak işveren ve hak sahipleri arasındaki anlaşmazlıkları önlemek ve projelerin Tahmini İş Süresini belirleyip işin zamanında bitirilmesini sağlamak önem arz etmektedir. Böylelikle projelerde hem kamunun hem de hak sahiplerinin parasal ve zamansal kayıplarına engel olunması mümkün olacaktır. Türkiye'deki kamu inşaat sektöründe en aktif ve büyük kurumun TOKİ olması nedeniyle bu doktora tezinde TOKİ tarafından yürütülen konut projelerinde gecikme sürelerinin belirlenmesi ve belirlenen bu gecikme sürelerini azaltacak Tahmini İş Süresini hesaplayacak bir modelin önerilmesi amaçlanmıştır. Doktora tezinde karma araştırma yöntemi kullanılmıştır. Öncelikle TOKİ yetkilileri ile yapılan görüşmeleri içeren bir vaka çalışması metodolojisi benimsemiştir. Görüşmeler sırasında mevcut 3500 TOKİ projesine ilişkin ayrıntılı bilgileri gösteren bir rapor elde edilmiştir. Görüşmeler ayrıca TOKİ'nin mevcut inşaat süresini hesaplamak için konut sayısı, çizim türü ve çalışılmayan günler olmak üzere üç faktörü kullandığını göstermiştir. Çalışmanın bulguları, TOKİ tarafından hesaplanan toplam inşaat sürelerinin, resmi yüklenici sözleşmelerine keşif süresi olarak aktarılırken yüksek düzeyde kısaltıldığı görülmüştür. Bunun sonucunda TOKİ konut projelerinde birçok gecikmenin ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak toplam inşaat süresinin daha hassas ve pratik bir şekilde tahmin edilmesi için süreyi etkileyen ek faktörleri kullanarak Tahmini İş Süresine ulaşan yeni bir modele gereksinim olduğu saptanmıştır. Bu sebeple doktora tezinin ikinci kısmında bir model önerine yer verilmiştir. Mevcut 2800 adet TOKİ inşaat projeleri içinde %25,71 (1530) oranla en fazla konut projelerinin geciktiği ve konut projelerinin de kendi içerisinde %47,06 (720) oranında gecikmeye sahip olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle, modelin yalnızca konut projelerine uygulanmasına karar verilmiştir. Doktora tezinin bu bölümünün temel amacı, "Tahmini İş Süresi" olarak adlandırılan toplam inşaat süresini daha doğru tahmin etmek için literatür taraması, TOKİ yetkilileri ile görüşmeler ve TOKİ'den elde edilen belgelerden elde edilen toplam 11 adet faktörü içeren yeni bir model önermektir. Önerilen model, SPSS 26.0 yazılımı ve istatistiksel yöntemler kullanılarak Temel İş Süresini oluşturan ilk üç faktöre diğer sekiz faktörün etkisiyle belirli değerlendirme ölçütleri doğrultusunda Tahmini İş Süresini hesaplamaktadır. Veri analizi sırasıyla çoklu regresyon analizi, CHAID ve CART ile yapılmıştır. Bulgular %95 güven aralığına göre yorumlanmıştır (p<0,05). Çalışmanın bulguları regresyon, CHAID ve CART analizi için sırasıyla on bir faktörden sekizinin, yedisinin ve beşinin anlamlı olduğu ve Temel İş Süresini etkilediklerini göstermiştir. Kestirimler ve standart hatalar, üç istatistiksel yöntemin tümünün geçerliliğini kontrol etmek ve doğrulamak için hesaplanmış ve her üç yöntem için bulunan sonuçlar kendi aralarında karşılaştırılmıştır. Sonrasında model test edilmiş ve regresyon formülünün geçerliliği gösterilmiştir. Bulgulara göre temel iş süresi(F1+F2+F3), proje önceliği (F4), projenin karmaşıklığı (F5), projenin zorluk derecesi (F7), projenin finansal riski (F8) ve proje bölgesinin iklim koşulları (F10) Tahmini İş Süresini önemli ölçüde etkilemektedir. Temel iş süresi, Tahmini İş Süresi üzerinde en yüksek etkiye sahiptir. CHAID ve CART, standart sapmalar açısından regresyona göre daha iyi performans göstererek, daha karmaşık değerlendirme kriterlerine sahip olan F9, F10 ve F11 faktörleri nedeniyle hesaplama yönteminin tahmin yeteneğini artırmıştır. Modelin uygulama safhasında öncelikle TOKİ'nin mevcut Temel İş Süresi hesabına ilişkin değerlendirme ve eleştiriler yapılmıştır. Bu noktada TOKİ'nin sözleşme sürelerini belirlerken hesapladığı iş sürelerini dikkate değer miktarda kısaltarak sözleşme sürelerini oluşturduğu gözlemlenmiştir. Sonrasında her bir yöntemde bulunan anlamlı faktörler kullanılarak 1530 konut projesi için Tahmini İş Süreleri ve geciken konut proje sayıları yeniden hesaplanmıştır. Modelin uygulanması öncesi, mevcut duruma göre geciken konut proje sayısında belirgin bir azalma olduğu gözlemlenmiştir. Modelin uygulanması öncesinde geciken proje sayısı 720 olup, 1530 proje içinde %47,06 orana karşılık gelmektedir. Model uygulandıktan sonra geciken proje sayısının regresyon yönteminde %22,88'e (350 proje), CHAID yönteminde %18,63'e (285 proje) ve CART yönteminde ise %19,54'e (299 proje) düştüğü görülmüştür. Sonuçlar önerilen modelin geciken konut proje sayısını azaltmayı başardığını göstermektedir. Sonuç olarak bulgular, önerilen modelin konut projeleri için ideal süreyi tahmin etmek için geçerli ve güvenilir bir araç olduğunu desteklemiştir.
-
ÖgeIntegration of lean management and sustainability at construction supply chain management level as a competitive advantage tool(Graduate School, 2023-12-14) Küpeli Tatlıcı, Gamze ; Sertyeşilışık, Begüm ; 502142456 ; Project.and Construction ManagementSuccess and performance of construction companies' supply chains can influence competitiveness, cost and time effectiveness, sustainability and lean performance of construction companies. Suppliers' selection decision and supply chain establishment at the very beginning of the project can play important role in minimization of potential problems. Moreover, lean and sustainable supply chain can be affected and supported by cooperation with the most suitable suppliers. This thesis aims to determine the effective criteria in supplier selection to establish sustainable construction supply chain and to propose a conceptual model which can be considered to be used in supplier selection to establish sustainable construction supply chain. So that, the focus of this thesis is on the supply chains initial establishment phase. With this aim, following the literature review and examining 16 standards, indices and certificates, the Delphi Method and Best-Worst Method (BWM) were applied and interviews were conducted. Examination of the 16 standards, indices and certificates revealed 649 criteria which have been refined through elimination of the overlapped criteria. In total 222 criteria were remained and grouped under 4 categories. Based on these 4 categories of criteria, four groups (i.e., PHO, EMD, PR, and SC) of four round Delphi surveys were performed. As a result of the Delphi surveys, 11 criteria in the PHO group, 8 criteria in the EMD group, 8 criteria in the PR, and 7 criteria in the supply chain groups were selected. Delphi surveys' outputs provided input to the BWM. The criteria to be used in supplier selection were searched by calculating the optimal and global weights obtained from the experts. As a result of BWM, in the group rankings, SC group was indicated to have the greatest impact whereas the PHO group was indicated to have the least impact. Furthermore, according to the BWM, the top ten global weighted criteria in the descending order are: SC6, SC7, SC2, SC1, SC5, SC4, EMD7, EMD6, EMD2, and EMD4. These criteria list, which can be considered as potential input to the suppliers' selection phase in lean and sustainable construction supply chain management, has been proposed within the conceptual model. Interviews were held with experts on the research findings. All interviewees agreed that the criteria and conceptual model can be applicable to the construction industry and can facilitate supply chain management in the construction industry. Considering these 10 criteria and using them as potential inputs to supplier selection can support the construction industry professionals' decision-making process in lean and sustainable construction supply chain management.
-
ÖgeYaşam döngüsü etki değerlendirmesi son nokta ağırlıklarının ayrık seçim deneyi ile saptanması(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-02-23) Subaşı Bayazıt, Ayşe ; Taş, Elçin Filiz ; 502162452 ; Proje ve Yapım YönetimiEnerji kullanımı ve emisyon salınımları açısından toplam enerji kullanımının ve toplam emisyonların üçte birine sahip olan yapı sektörünün en önemli gündemi sürdürülebilirliktir. Yapılı çevrede sürdürülebilirliği sağlamak üzere yeşil bina sertifikaları, bina enerji kimlik belgeleri, binalarda yenilebilir enerji kullanımı teşvikleri ve yeşil ürün etiketleri gibi uygulamalar geliştirilmekle birlikte en önemli katkı yapıların tasarım evresinden itibaren çevreye olan etkilerinin ölçülmesi ve izlenmesi olmaktadır. Çevreye verilen olumsuz etkileri belgeleyen çevresel ürün beyanları ve yapılan yaşam döngüsü değerlendirme analizleri de bu noktada devreye girmektedir. Çevresel ürün beyanları orta nokta etki kategorilerine ait bilgileri yayınlamaktadır. Orta nokta etki kategorilerinin sayısı yedi ile onsekiz arasında değişmekte ve her biri ayrı birim ile ölçülmektedir. Son nokta etki kategorisi sayısı da metodolojiden metodolojiye değişmekte ve en az üç olduğu görülmektedir. Bu nedenle ağırlıklandırma olmadan yaşam döngüsü sonuçlarıyla en çevreci alternatifi seçmek mümkün olamamaktadır. Bu tez çalışması sürdürülebilir yapılı çevre hedefine ulaşmak adına, son nokta etki kategorisi ağırlıklarının hesaplanmasını amaçlamaktadır. Tez kapsamında ortaya atılan araştırma sorularının ve sonuçlarının her biri ayrı bir bölüm ve ayrı bir yayın olarak kurgulanmıştır. Öncelikle tez kapsamında yapılan çalışmaların ilkinde (bölüm 2) yaşam döngüsü üzerine yapılan çalışmalar incelenmekte ve Türkiye ile dünyadaki durum karşılaştırılmaktadır. Türkiye'de orta nokta etki kategorisi ağırlıklandırmasına yönelik bir tez olduğu anlaşılmakla birlikte son nokta etki kategorilerine ait çalışmaya rastlanmamaktadır. Orta nokta etki kategorisi ağırlıklandırmaları zarar etki yolu vasıtasıyla analizlere dahil edilen bilimsel veri safhasını atlayarak doğrudan ağırlıklandırma yaptığından son nokta etki kategorileri ağırlıklarına nazaran daha öznel bulunmaktadır. İkinci araştırma konusu (bölüm 3) yapılı çevrede yaşam döngüsü analizlerinde tek skor ihtiyacı üzerinedir. Bunun için on iki çatı kaplama malzemesi üzerinde yaşam döngüsü analizi yapılarak karşılaştırılmakta ve sonuçlar orta nokta etki kategori cinsinde incelenmektedir. Orta nokta etki kategorilerinin on iki malzeme için aynı sıralamayı vermediği gözlemlenmektedir. Üçüncü bölüm bulgularında ağırlıklandırma yöntemleriyle çalışmanın tekrar edilmesi önerildiğinden tezin dördüncü bölümünde, tek skor YDED analizlerini elde etmede farklı ağırlıklandırma yöntemleri ve katsayıları kullanılmaktadır. Panel ağırlıklandırma ve parasal ağırlıklandırma yöntemleri ile elde edilen tek skor YDED analiz sonuçları karşılaştırıldığında, farklı yöntemlerin farklı sıralamalara işaret ettiği gözlemlenmektedir. Panel ve parasal ağırlıklandırma yöntemleri ile elde edilen sonuçların tutarlı olmadığı, sıralamaların değiştiği görülmektedir. Ayrıca orta nokta ağırlıklandırma yöntemleri, çevreye olan zararların formüle edilmesi evrelerini içermediğinden son nokta etki kategorilerinin ağırlıklandırılması yöntemi tezin kapsamı olarak belirlenmektedir. Son nokta etki kategorileri olan İnsan Sağlığı (İS), Ekosistem Kalitesi (EK) ile Doğal Kaynaklar ve Ekosistem Hizmetleri (DKEH) tez kapsamında ele alınana koruma alanlarıdır. Orta nokta etki kategorilerinin her bir koruma alanına olan zararı diğer bir deyişle olumsuz etkisi bilimsel yollarla formüle edilerek son nokta etki kategorilerine dönüştürülmektedir. Sonrasında ise son nokta etki kategori ağırlık katsayıları ile tek skor YDED analizleri elde edilmektedir. Bu nedenle koruma alanları olan İS, EK ve DKEH arasındaki önem derecelerine göre hesaplanacak ağırlık katsayıları için uygun yöntemin insanların tercihlerini tanımlayan alt niteliklerin önemini analiz eden Ayrık Seçim Deneyi (ASD) yöntemi olduğunda karar verilmiştir. Beşinci bölümde, ASD anketlerinin çevre bilimlerindeki yeri araştırılmaktadır. Ayrıca ASD anketinin tasarlanmasına veri sağlamak üzere ASD anket bileşenleri analiz edilerek araştırmacılara yol göstermesi hedeflenmektedir. ASD bileşenleri olarak referans senaryonun varlığı, soru kartındaki seçenek (senaryo ya da profil) sayısı, nitelik sayısı, her niteliği betimleyen seviye sayısı, her bir katılımcıya gösterilen soru kartı sayısı, analizlerde kullanılan geçerli cevap sayısı ve anket yöntemleri kıstasları seçilmektedir. 553 ASD anketi arasında 175 anket referans senaryo kullanırken, 155 ankette referans senaryo bulunmazken, 223 ankette hiçbiri seçeneği yer almaktadır. Her soru kartında yer alan seçenek sayısı 2 ile 10 arasında değişmekle birlikte, 553 ASD anketinin ortalama seçenek sayısı 3,17, medyanı ve modu 3 olarak hesaplanmaktadır. Senaryoları tanımlayan nitelik sayısı 2 ile 16 arasında değişirken, 553 anketin ortalama değeri 5,35, modu ve medyanı ise 5'tir. Her niteliğin aldığı asgari değer sayısı, diğer bir deyişle minimum seviye sayısı 1 ile 7 arasında değişirken, azami değer sayısı, diğer bir deyişle maksimum seviye sayısı 2 ile 12 arasında değişmektedir. Asgari seviye sayısı ortalaması 2,65 iken azami seviye sayısı ortalaması 4,88'dir. Asgari seviye sayısı medyan ve modu 2 iken, azami seviye sayısı medyanı 5 modu ise 4'tür. ASD anketlerinde kullanılan soru kartı sayısı 1 ile 50 arasında değişirken, ortalaması 8,05, medyanı 8 modu ise 6'dır. Analizlerde baz alınan cevap sayısı (örneklemde cevapları analizde kullanılan katılımcı sayısı) 39 ile 10.573 arasında değişmekle birlikte ortalaması 702,27, medyanı 479 ve modu 500'dür. ASD anketleri %45,75 oranında çevrimiçi olarak uygulanmaktadır. Onu %40,15 ile sahada yüz yüze görüşme izlemektedir. Bu analizler ışığında altıncı bölüm için tasarlanan ASD anketinde referans senaryo bulunmakta ve her koruma alanı (son nokta etki kategorisi) için güncel değeri göstermektedir. Her soru kartında biri referans senaryo olmak üzere toplamda üç seçenek bulunmaktadır. Her seçenek diğer bir deyişle senaryo 3 nitelik ile tanımlanmaktadır. Bir önceki ASD bileşen analizinde ortalama seçenek sayısı 3,17'dir. Bu ASD anketinde nitelikler İS, EK ve DKEH'dir. Her bir nitelik %25'lik dilimler halinde "-%100" ile "+%100" arasında toplam 9 seviyeye sahiptir ve referans senaryo 0 (sıfır) ile temsil edilmektedir. Her bir katılımcıya gösterilen soru kartı adedi 9 iken bir önceki bölümde soru kartı ortalaması 8,05'tir. Anket uygulanma yöntemi çevrimiçi ve yüz yüze şeklinde karma olarak kullanılmaktadır. Analizlerde kullanılan geçerli cevap sayısı ülke gelir grubuna göre 513 (düşük-orta), 795 (yüksek), 940 (düşük) ve 950 (yüksek-orta) katılımcı ile ASD bileşen analizi bölümünde bahsedilen ortalamadan (702)'den genel itibariyle yüksek olup, sadece düşük-orta gelir seviyesi ülkelerindeki sayı (513) bu ortalamadan (702) düşük ancak mod (500) ve medyan (479) değerinden yüksektir. Tezin altıncı bölümünde ASD anketi tasarlanmış önce pilot olarak çevrimiçi ve yüz yüze uygulanmış sonrasında ise nihai olarak ana anket Şubat, Mart ve Nisan 2023 dönemlerinde farklı ülkelerde uygulanmaktadır. Ekonometrik yaklaşım ve ÇKKA kümelenme yaklaşım yöntemleri kullanılarak ASD anketiyle elde edilen katılımcı tercihlerinden koruma alanları önem dereceleri hesaplanarak ağırlık katsayıları elde edilmektedir. Buna göre, ekonometrik yaklaşım yönteminden elde edilen küresel ağırlık katsayıları İS için 0,42, EK için 0,31 ve DKEH için 0,26'dır. Yüksek gelir grubu katsayıları ise İS için 0,34, EK için 0,41, DKEH için 0,25'tir. Yüksek-orta gelir grubu ağırlık katsayıları İS için 0,36, EK için 0,36, DKEH için 0,28'dir. Düşük-orta gelir grubu ülkeleri ağırlık katsayıları ise İS, EK ve DKEH için sırasıyla 0,36, 0,32 ve 0,32'dir. Düşük gelir ağırlık katsayıları ise, İS için 0,54, EK için 0,24 ve DKEH için 0,22'dir. ÇKKA Kümelenme yaklaşım yönteminden elde edilen küresel ağırlık katsayıları İS için 0,41, EK için 0,32 ve DKEH için 0,27'dir. Yüksek gelir grubu katsayıları ise İS için 0,36, EK için 0,39, DKEH için 0,26'dır. Yüksek-orta gelir grubu ağırlık katsayıları İS için 0,39, EK için 0,33, DKEH için 0,28'dir. Düşük-orta gelir grubu ülkeleri ağırlık katsayıları ise İS, EK ve DKEH için sırasıyla 0,39, 0,31 ve 0,31'dir. Düşük gelir ağırlık katsayıları ise, İS için 0,48, EK için 0,27 ve DKEH için 0,25'tir. ÇKKA Kümelenme yaklaşımı ikincil bir yaklaşım olarak sonuçların test edilmesi için kullanılmakta olup, YDED tek skor analizleri için ekonometrik yaklaşım yöntemiyle hesaplanan ağırlık katsayılarının tercih edilmesi tavsiye edilmektedir. Türkiye yüksek-orta gelir grubunda olduğunda Türkiye için yapılacak YDED tek skor analizlerinde ekonometrik yaklaşım ile elde edilen İS için 0,36, EK için 0,36, DKEH için 0,28 ağırlık katsayılarının kullanılması önerilmektedir. Tezin yedinci bölümünde ayrık seçim deneyi yöntemiyle hesaplanan ağırlıklar, malzeme ölçeğinde yapılı çevredeki kullanı örneklendirilmektedir. Bölümler arası sonuçların birbiri ile karşılaştırılması adına yine aynı on iki çatı kaplama malzemesi yaşam döngüsü analizlerine uygulanmaktadır. Analiz sonuçlarında ağırlıkların bir önceki bölümdeki EVR yöntemi ve EI99 yöntemi ile benzerlik gösterdiği görülmektedir. Sekizinci bölümde ise genel değerlendirme yapılarak çalışmanın limitlerinden bahsedilmiş, gelecekteki çalışmalar için önerilerde bulunulmuştur. Sonuç olarak bu tez kapsamında küresel uzlaşı amacıyla oluşturulmuş çok disiplinli bilim insanlarının ortak çalışma yaptığı bir proje kapsamında (GLAM) küresel ve gelir seviyelerine göre 4 grup ülke için son nokta ağırlık katsayıları hesaplanmakta ve yapılı çevrede kullanımı örneklendirilmektedir. Doktora tezi kapsamında Türkiye ilk kez pilot ülke olarak çalışılmaktadır. Diğer önemli bir husus da örneklem büyüklüğünün bilgi dahilinde şimdiye kadar yapılan çalışmalar açısından en büyüğü olmasıdır. Ayrıca tez düşük gelir ülkelerini de dahil eden ilk çalışma olması nedeniyle önemlidir. ASD yönteminin ekonometri dışında çevre değerleme alanında kullanılması, güncel referans değerleri kullanılması ve Türkiye'de son nokta etki kategorileri alanında yapılan ilk çalışma olması nedeniyle özgündür.
-
ÖgeBüyük ölçekli inşaat projeleri için paydaş yönetim modeli(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-20) Türesoy, Mürüvet ; Günaydın, H. Murat ; 502892213 ; Proje ve Yapım YönetimiEtkin bir paydaş yönetimi ve paydaş olgusu, hangi sektör, ürün veya proje olduğundan bağımsız olarak herhangi bir üretim sürecinin çeşitli aşamalarında odakta insan faktörüolduğu sürece, önemle dikkat edilmesi gereken konulardır.Her ne kadar teknolojik gelişmeler, makineleşme ve bilgisayar kullanımının yanısıra son yıllardayapay zeka gündemde olsa da, insanın anlaşılması, eğitilmesi ve motive edilmesi, yönetilmesi ve yönlendirilmesi başarıya giden yoldaki temel taşlardandır. Bu açıdan bakıldığında, proje üretim sürecinde yeralan ve paydaşolaraktanımlananherbirbirey,grupveyaorganizasyonunprojebaşarısındakiönemi ve payı inkar edilemez. İnşaat projelerinin tekrarı mümkün olmayan, bir kereye mahsus ve eşsiz olma niteliğiyanında, son yıllarda artan nüfus ve ihtiyaçlar, gelişen ekonomik, teknolojik , politik vesosyo- kültürel konjonktürde büyük ölçekli projelerin -LSCPs- yaygınlaşması, kültürler arası geçişgenlikfarklı proje yönetim yaklaşımlarını zorunlu hale getirmektedir. Emek-yoğun bir üretimin öne çıktığı inşaat sektöründe, büyük ölçekli inşaat projelerinde yeralan paydaş ve paydaş gruplarının çeşitliliği, sayıca fazlalığı, birbirleriyle olanetkileşim ve sıkı ilişkiler sözkonusudur. Projelerin büyüklük ve kapsamları gereği karmaşık yapıları vebelirsizliklerile uzun zamana yayılması ve buna bağlı olarak paydaşların ve projekoşullarının değişime açık olması gibi etkenlerhedeflenen proje başarılarına ulaşmak için etkili yönetim anlayışlarını gerektirmektedir. Çok bilinen ve "demir üçgen" olarak da ifade edilen proje başarı kriterlerinden; maliyet, süre ve kalitenin yanısıra , paydaşı önceleyen ve paydaşınyararı ve memnuniyetini de başarı kriterleri arasında gören Paydaş Teorisi'ne dayananbir yönetim anlayışı öne çıkmaktadır. Etkili paydaş yönetimi kapsamında, sadece projede yeralan ya da projeyi herhangi bir şekilde etkileyen ve/veya ondan etkilenen paydaşları değil, daha geniş anlamda sosyal sorumluluk bilinciyle hareket edilerekprojeden beklenen yararın kamu yararı ile örtüşmesini gözeten bir bakış açısından sözedilebilir. Projeyönetiminintemelbileşenlerindenolanpaydaşyönetimininamacı,birprojeninbaşarıyla tamamlanması için paydaşların desteğini ve katılımını sağlamak, paydaş amaç ve beklentileri ile proje hedeflerinin uyumlu olduğu bir ortamı yaratmak, tüm proje eylemlerini "paydaşları zorlamak yerine problemleri kararlılıkla çözerek" yürütmektir. Organizasyon açısından bakıldığında,birprojenin başarısı,hemprojeveyaüründen eldeedilen faydailehemdeproje üretim sürecinin başarıylayürütülmesinin bir kombinasyonudur. Paydaş bakış açısınagöreise başarı,paydaşlarınprojeyekarşıpozisyonvetutumları,algıveizlenimlerininonlarınprojeden beklentilerini karşılayacak ve proje başarısı için onları motive edecek şekilde, proje başarısıile paydaş memnuniyeti arasında birdenge sağlamaktır.
-
ÖgeA model proposal using big data for external stakeholder management in the construction industry(Graduate School, 2024-06-03) Bulğan, Jıbid ; Taş, Elçin Filiz ; 502172405 ; Project and Construction ManagementThis thesis focuses on stakeholder management in construction projects. It first defines the gap in research in this area, stating the neglect shown to external stakeholders. It discusses the incapability to effectively reach and communicate with external stakeholders. Concluding that stakeholder dissatisfaction results in project failures, the thesis delves into looking for solutions for inclusive external stakeholder management. It resolves that external stakeholder management can be improved by using Industry 4.0 technologies, such as big data.
-
ÖgeMimari restorasyon projelerinin yönetimi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-09) Savaş, Sezer ; Acar, Emrah ; Acar, Damla ; 502182436 ; Proje ve Yapım YönetimiMimari restorasyon yüksek düzeyde belirsizlik içeren karmaşık bir proje türüdür. Mimari restorasyon projelerini diğer inşaat projelerinden ayıran kendine has pek çok özellik bulunmaktadır. Kapsamı tanımlayabilmek için araştırmaya dayalı uygulamalara duyulan yoğun ihtiyaç, planlama, zaman yönetimi, tasarım, denetim, karar verme, malzeme kullanımı, özgün yapım yöntemleri, gizli katmanlar, alışılmışın dışında ve çok sayıda paydaşlar, yoğun bilgi akışı, yasal ortam vb. gibi mimari restorasyon projelerinin kendine has özellikleri proje yönetimi çabalarını önemli ölçüde karmaşık hale getirmekte ve bu projelerin alışılmadık bir yaklaşımla ele alınması ihtiyacını doğurmaktadır. Bu projeler için evrensel olarak kabul görmüş çeşitli yönergeler, standartlar ve yönetmelikler bulunmasına rağmen; bahsi geçen bu mevzuat tanımlı bir proje yönetimi sistematiğine dayanmamaktadır ve mimari restorasyon projelerinin yönetimi konusunda uzmanlaşmış bir yönetim yaklaşımının bulunmaması büyük bir bilgi boşluğudur. Proje yönetimi bilgisinin mimari restorasyon projelerinde yetersiz kullanılması, zaman ve bütçe aşımları, kalite sorunları, yetersiz araştırma, yanlış kapsam tanımı, disiplinler arası koordinasyon eksikliği, fazlar arasındaki kopukluk, değişim yönetiminde verimsizlik ve proje belirsizlikleri gibi proje başarısını doğrudan etkileyen çeşitli sonuçlara yol açmaktadır. Literatür taraması, alanında önemli yere sahip 10 restorasyon uzmanının katılımıyla gerçekleştirilen odak grup toplantısı, 41 restorasyon uzmanının katıldığı anket çalışması ve uygulama deneyimine sahip 9 restorasyon profesyonelinin katıldığı 48 saatlik saha eğitiminden elde edilen nitel ve nicel verilerin sentezini içeren bir karma yöntemli araştırma stratejisi türevi olan keşfedici sıralı araştırma sürecini izleyen bu çalışma; mimari restorasyon projelerinin kendine özgü doğasına proje yönetimi perspektifinden odaklanmaktadır. Çalışma, mimari restorasyon projelerinin kendine has özelliklerini, süreçlerini ve başarı kriterlerini, yaygın pratikteki sorunlarını ve potansiyellerini ve başarılı şekilde yönetilip tamamlanmalarına etki eden farklılıklarını anlamayı; alandaki mevcut yönetim anlayışını kapsamlı bir şekilde inceleyerek proje yönetimi bilgi alanıyla arasında ilişki kurmayı; bu projeleri için en uygun iş modelini tespit etmeyi; geleneksel proje yönetimi bilgi, araç ve tekniklerinin mimari restorasyon projelerine ne ölçüde uygulanabileceğini keşfetmeyi, daha uyarlanabilir ve çağdaş yaklaşımların bunlara daha iyi uyup uymayacağını araştırmayı ve sonucunda mimari restorasyon projeleri için uyarlanmış ve pratik olarak uygulanabilir bir yönetim modeli önermeyi ve bu modeli sınayarak uygulanması halinde mevcut yönetim pratiklerine kıyasla mimari restorasyon projelerinin başarılı şekilde yönetilip tamamlanmasına sağlayacağı katkıyı keşfetmeyi amaçlamaktadır. Sonuçlar, özellikle planlama evresinde mevcut koşulların analizi için daha fazla araştırma gerektirmesi, projedeki belirsizlik ve risk düzeyinin fazla olması, uzmanlığa ve kalifiye işgücüne erişim güçlüğü ve insan kaynakları havuzunun dar olması, proje kapsamının sıklıkla değişmesi ve proje paydaşlarının sayısının ve çeşitliliğinin fazla olması gibi mimari restorasyon projelerinin özgün niteliklerinin proje başarısını önemli ölçüde etkilediğini; bu projelerde karşılaşılan sorunların çoğunun planlama safhası, özellikle de araştırma aşaması sebebiyle kaynaklandığı; mimari restorasyon projelerinin yaşam döngüsünde çeşitli uygulama sorunları yaşandığını; araştırma, kapsam tanımı, uygulama projesi ve yapım aşamalarının özel dikkat gerektirdiğini; mimari restorasyon projelerin yaşam döngüsünün büyük bölümünde disiplinler arası koordinasyon eksikliği yaşandığını; mimari restorasyon projelerinde prosedürler, mevzuat, onay süreçleri ve kamu kurumlarıyla ilgili kronik sorunlar bulunduğunu; geleneksel uygulamaların bu tür projeler için yetersiz kaldığını; mevcut yönetim anlayışlarının bu projeler için uyumsuz olduğunu; ve mimari restorasyon projelerinin başarılı bir şekilde yönetilip tamamlanması için güncel bir bakış açısı içeren özel bir yönetim yaklaşımına ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Araştırma bulgularına dayanarak bu çalışma kapsamında, planlama, kapsam yönetimi, paydaş yönetimi, organizasyon yapısı ve karar alma dahil çoğu aşamada oldukça çevik ve inşaat ve belgeleme dâhil bazı aşamalarda nispeten daha şelale olan hibrit bir yönetim modeli önerilmektedir. Bağlamsal faktörlerin belirleyici rolü göz önüne alındığında, modelin danışman yapım yönetimi proje teslim sistemi, birim fiyatlı veya maliyet artı kar sözleşmeler ve çevik gibi uyarlanabilir yaşam döngülerinden oluşan ve mimari restorasyon projelerinin özgün niteliklerine uygun bir iş modeliyle desteklenmesi gerektiği görülmektedir. Sınama çalışmasının sonuçları önerilen modelin ve içerdiği tüm alt bileşenlerinin özellikle tanımlanmış ve yönetilebilir aşama ve süreçlerle uygun bir çerçeve sunması, belirsizliğe karşı esneklik sağlaması ve işbirliğini ve bilgi akışını destekleyerek hataları en aza indirmesi gibi nedenlerle mimari restorasyon projelerinin yönetimine uygun olduğunu, bu projelerin başarılı şekilde yürütülüp tamamlanmasına katkı sağlayacağını ve önerilen modeli pratikte kullanılmasının önünde herhangi bir rasyonel engel bulunmadığını göstermektedir. Özetle, mimari restorasyon projelerinin benzersiz gereksinimlerini hedef alan ve çevik ve şelale proje yönetimi yaklaşımlarını uygun bir iş bağlamıyla birleştiren hibrit bir modelin, bu tür projelerin karmaşıklığıyla başa çıkmada faydalı olabileceği görülmektedir.
-
ÖgeMulti objective early-stage design optimization of multifamily residential projects(Graduate School, 2024-08-19) Bilge, Eymen Çağatay ; Yaman, Hakan ; 502182431 ; Project and Construction ManagementReal estate development is a multifaceted process that involves the reconstruction of the built environment to meet the needs of the community. Success depends on developers prioritizing the needs of occupants, who are directly influenced by demographic and socio-economic factors. Developers conduct market research, financial and engineering feasibility assessments, and provide detailed programs to guide the architect's design process. Optimizing architectural design, aligned with occupant profiles and their specific needs, is crucial for project success. Factors such as location, floor, daylight intake, solar radiation, and view access affect the value of each unit. To optimize early-stage architectural design, scientific analysis of these variables is essential. Numerous studies have addressed architectural optimization. Most optimization work has been done for performance-oriented purposes, such as environmental, energy, and thermal performance. However, the lack of studies that examine optimization from a user perspective and optimize designs according to the value criteria of different user types is the main motivation for this study. The aim of this study is to find a building form and plan layout that can be used in the early stages of architectural design, where criteria such as daylight, view, sun-hour, sales area, and cost are optimized according to the different expectations of different housing type users. The first phase of this study aims to find the impact of façade orientation, view, floor location, and daylight access on the value of housing units and their changes based on different housing unit types and users. This study utilized the AHP model to determine the weights of factors affecting the value of housing units, which was presented as a survey to the residents. The results were analyzed using statistical tests. According to the results, the study found that façade preference is the least important among view, daylight, and floor location preferences. park view and middle floor view are highly preferred for all apartment types, followed by south-facing view and main street view. The study indicates that residents' housing preferences and trends vary based on different unit types. Only the internal physical factors that affect the architectural form and layout were examined in this study. Many factors, such as financial, social, and environmental factors, affect the value of housing units, and those that do not affect the architectural form and layout of the building are excluded from this study. The findings of this study will enable developers to better understand the needs of home buyers and design projects that meet those needs. The second phase of this study proposes a multi-objective early-stage design optimization for a real estate development project based on the NSGA2 genetic algorithm, considering weighted user preferences for different housing types. The modelling part is employed via the platforms Rhino and Grasshopper; Wallacei is used for NSGA2, and Viktor.ai is used to deploy the app. Tested on six sample plots, the model was able to find architecturally optimized results that respond to different user expectations. While the model successfully demonstrated responsiveness to parameters, its focus on Pareto-optimal solutions limited the diversity of unit mixes generated. The model has been tested by professionals on a sample plot and is found to be important for architects and investors to generate ideas at an early stage of architectural design.