LEE- Proje ve Yapım Yönetimi-Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Son Başvurular
1 - 3 / 3
-
ÖgeTürk inşaat sektöründe bilgi işçileri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-02-02)Bilginin bir değer, bir entelektüel varlık ve dahası kıymetli bir bileşen olduğu bilgi çağında, geleneksel yaklaşımlar temel alınarak benimsenmiş olan proje organizasyonları ve hantal, gelişime kapalı ve rijit firma yönetim stratejileri, inşaat sektöründe birçok maddi ve manevi zarara neden olmaktadır. Geleneksel proje yaşam döngüsü süreçleri ve yönetim anlayışları, bilgi çağının gereksinimlerini karşılamakta zorlanmaktadır. Bu konularda 'bilgi'nin odağında yer alan personel üzerinden kurgulanacak güncellenebilir bir yönetim planlaması anlayışı gerçekçi ve uygulanabilir bir yaklaşım olarak düşünülebilir. Bu doktora tezinde, Türk inşaat sektöründe faaliyet gösteren büyük ölçekli yüklenici firmaların bünyesinde görev alan bilgi işçisi potansiyeline sahip personelin, mevcut organizasyon yapılarında farkedilmeme ve buna bağlı olarak kendilerinden beklenen düzeyde verim alınamama sorunlarına çözüm bulmak üzere, söz konusu personelin varlığının belirgin hale getirilerek potansiyelleri doğrultusunda değerlendirilebilecekleri yeni ve güncellenebilir bir yönetim anlayışının ortaya koyulması konusuna odaklanılmıştır. Doktora tezi kapsamında Türk inşaat sektöründeki bilgi işçilerinin varlığını saptamak ve saptanan bilgi işçilerinin iş süreçlerini yönetmek için bir yaklaşım ortaya koyulması planlanmıştır. Bu bağlamda konuyu doğru ve tutarlı bir şekilde ele alabilmek için öncelikle kapsamlı bir literatür araştırması yürütülerek elde edilen önemli bulgular tez kapsamında paylaşılmıştır. Bilgi işçisinin saptanabilmesi için öncelikli olarak bilgi işçisine ait temel özelliklerin belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeple literatür araştırmasında saptanan bilgi işçisi temel karakteristik özellikleri iletişim, motivasyon, özerklik, uygulamalı ve teorik bilgiye sahip olma, enformasyona erişim ve onu kullanma becerisi ve entelektüel beceri olarak belirlenmiştir. Konu ile ilgili yürütülen literatür araştırmasında elde edilen bulgular ışığında bilgi işçisi saptama ölçeği geliştirilmiş ve söz konusu ölçeği de kapsayan bir çevrimiçi anket üzerinden Türk inşaat sektöründe çalışan mimar ve mühendislerin katılımıyla bir alan araştırması yürütülmüştür. Alan araştırması için hazırlanan anketin ilk bölümü, katılımcılar ve çalıştıkları firmalara ilişkin demografik verileri elde etme amacıyla hazırlanan sorulardan oluşmaktadır. Bilgi işçisine yönelik özellikler ise anketin ikinci bölümü olan, inşaat sektöründeki bilgi işçilerini saptamak için geliştirilen ölçeğin temelini oluşturmaktadır. Alan araştırması sonucu elde edilen veriler nicel analiz yöntemleri kullanılarak değerlendirilmiş ve bilgi işçisi saptama ölçeğinin tutarlılığı konusunda önemli ve anlamlı kanıtlar sunmuştur. Ölçekte yer alan sorulara verilen yanıtların birbirleri ile korelasyonları değerlendirilmiş ve elde edilen sonuçlara göre ölçeğin amacına uygun ve tutarlı bir yapısı olduğu saptanmıştır. Yapılan analizler sonucunda yürütülen alan araştırmasına katılım gösteren 113 mimar ve mühendisin %18'i bilgi işçisi olarak saptanmıştır. Sonuçlar kişisel veriler ışığında değerlendirildiğinde; 1980-1999 arası doğumlulular, kadınlar, doktora mezunları, mimarlar, 11-15 yıl arası mesleki tecrübeye sahip olanlar ve merkez ofis çalışanlarının bilgi işçisi ortalama skorlarının diğer seçeneklere göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bilgi işçisi saptama ölçeğinin gelişmeye açık yönleri olmakla birlikte, bu alanda yapılan ilk çalışma olması nedeniyle özgün ve önemli olduğunu söylemek mümkündür. Bilgi işçisi saptama ölçeğinin geliştirilmesi ve bir alan araştırması ile uygulanmasının ardından bilgi işçilerinin inşaat sektörü bünyesinde yer alan büyük ölçekli yüklenici firmalardaki çalışma süreçlerine ilişkin bir iş süreci yönetim kavramsal modeli ortaya koyulmuştur. Bir personelin işe girişinden itibaren firmada geçirdiği toplam çalışma sürecini bütüncül olarak ele alan model; tanımlama, ölçme ve değerlendirme, performans izleme, karar verme ve geliştirme ana süreçlerinden oluşmaktadır. Modelin temelinde, bilgi işçisi potansiyeline sahip personelin işe giriş aşamasından itibaren saptanması, izlenmesi, değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak söz konusu personelin de katkısı ile iş süreçlerinin geliştirilmesi yer almaktadır. Modelin kavramsal olarak nitelendirilmesinin temel gerekçesi, aslında model aşamalarında yer alan her eylemin kendi içinde farklı alt süreçler barındırması ve modelin bu anlamda bir üst perspektif sunmasıdır. Her firma kendi organizasyonel dinamikleri ve kurumsal kültürü bağlamında modelde yer alan aşamaları ve eylemleri uyarlayabilme ve geliştirme olanağına sahiptir. Model, Türk inşaat sektöründe yer alan büyük ölçekli firmalara bir bakış açısı ve sektörde farkındalık seviyesinin düşük olduğu düşünülen bilgi işçisi profiline sahip çalışanların potansiyellerini ortaya koyabilecekleri bir yaklaşım önermektedir. Türk inşaat sektörü özelinde yürütülen bu çalışmanın farklı coğrafyalardaki yüklenici firmaların temel dinamiklerine de ayak uydurabilecek esnekliğe sahip bir yapısının olduğunu söylemek mümkündür. Model işe giriş sürecinden itibaren bir bilgi işçisinin firma bünyesindeki çalışma hayatını bütüncül olarak ele almakla birlikte, firmaların bu modeli bir anda kabul edip uygulamaya geçirmesi mümkün görünmemektedir. Çünkü hâlihazırda her firmanın mevcut bir çalışma düzeni vardır ve aynı durum personel için de geçerlidir. Dolayısıyla geçiş döneminin de kurgulanmasına gerek olduğu saptanmıştır. Bu bağlamda mevcut personele yönelik de bir geçiş modeli kurgulanmıştır. Model, her firmanın bilgi işçisi asgari sınırlarının firmanın kendi potansiyellerine göre değişkenlik gösterebileceğini savunmaktadır. Dolayısıyla mevcut personele yönelik geliştirilen geçiş modeli kapsamında personelin bilgi işçisi ölçeğine vereceği yanıtlar, işe yeni girecek personelin seviyesinin firmaya göre değerlendirilmesi için bir altlık niteliği taşıyacaktır. Bununla birlikte, firmada çalışan personel arasında bilgi işçisi potansiyeli taşıyanların saptanması ve iş süreçlerinin de geliştirilmesi, başka bir deyişle mevcuttaki değerlerin kaçırılmaması çalışma kapsamında önemsenen unsurlardan biridir. Modelin sınanmasını kabul eden Türkiye merkezli büyük ölçekli yüklenici bir firmanın bir projesine ait tasarım ofisi kapsamında çalışan 10 mimar ve mühendise anket uygulanmıştır. Anket sonuçları nicel analize tabi tutularak tasarım ofisi kapsamında bilgi işçisi potansiyeline sahip personel belirlenmiştir. Sonrasında, bilgi işçisi olarak saptanan personel ile birlikte söz konusu personelin departman yöneticileri ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bilgi işçisinin iş süreçlerinin yönetilmesine yönelik geliştirilen kavramsal modelin sınanması sürecinde personel ve yöneticiler ile gerçekleştirilen görüşmeler, modelin sektörde bugüne kadar dile getirilmemiş önemli bir sorunun çözümü olma potansiyeline sahip güçlü bir aday olduğunu göstermiştir. Görüşmelerin sonucunda, bilgi işçisi olarak saptanan personelin bilgi işçisi kavramına ve bu kavramın bir değer olarak değerlendirilmesine olan yaklaşımı olumlu bulunmuştur. Bilgi işçisi potansiyeline sahip personelin inşaat sektörü özelinde konunun farkındalık seviyesinin düşük olduğunu ortaya koyması, tez konusunun doğru bir soruna işaret ettiğinin göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Daha verimli olabileceğine inanan personelin özellikle çalıştığı firmanın liyakattan uzak organizasyonel yapısı kaynaklı sorunlar nedeniyle görünmez bir engele takılması tez kapsamında ortaya koyulan hipotezleri doğrulamıştır. Departman yöneticilerinin bilgi işçisi kavramına bakışı olumlu bulunmakla birlikte, personelinin iş süreçlerini geliştirmeye yönelik standart dışı uygulamalara karşı gösterdiği çekinceli tutum, alışılmış düzenin bozulmasına karşı gösterilen pasif direnç olarak değerlendirilmiştir. Yöneticilerin, kavramsal modelin sunduğu iş süreci yönetim anlayışını yenilikçi ve değerli bulmaları çalışmanın önemli sonuçlarından biri olarak değerlendirilmiştir fakat kuramsal boyutu olumlu bulunan modelin uygulamaya geçirilmesi senaryosuna beklentinin altında pozitiflikte yaklaşılması, rutini bozan her yeniliğe karşı gösterilen klasik bir karşı duruş olarak yorumlanmıştır. Modelin sınanması her ne kadar ilgili personel ve yöneticilerle yapılmış olsa da modelin sektördeki yöneticiler tarafından onanması da önemli bir aşama olarak görülmüştür. 'Uzman onayı' olarak adlandırılan bu aşama COVID-19 küresel salgını sürecinde kısıtlı olanaklarla yürütülen model sınama esnasında gerçekleştirilen görüşmelerin aynı zamanda uzman onayı/görüşü olarak kabul edilmesi ile tamamlanmıştır. Gelişen teknoloji ile birlikte insanın üretim sistemlerindeki rolünün de güncellenmesi durumu söz konusudur. Yöntemler sürekli gelişirken insanın üretim süreçlerindeki konumunun aynı kalmasını beklemek büyük bir yanılgıdır. Özellikle inşaat gibi insan odaklı bir sektörde, bilgiyi üretebilen, kullanabilen, saklayabilen, paylaşabilen ve aktarabilen bilgi işçisinin potansiyeli doğrultusunda değerlendirilmemesi, sırasıyla performans, personel ve proje kayıplarına neden olabilmektedir. Bu bağlamda Türkiye'de inşaat sektöründe büyük ölçekli yüklenici firmalarda çalışan bilgi işçilerinin saptanması ve söz konusu bilgi işçilerinin iş süreçlerinin yönetilmesine yönelik hazırlanan bu doktora tezi, sektörün çağı yakalaması adına atılması gereken önemli adımlardan birisi olma niteliği taşımaktadır. Literatürde bu alanda daha önce yapılmış akademik bir çalışma olmaması, doktora tezine bu anlamda bir başlangıç olma fırsatı sunmaktadır.
-
ÖgeCultural aspects of conflict-style in construction: insights through mindfulness(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020)This research study stems from the opinion that, there is a need for those individuals and parties who use the services of the Turkish construction industry, both building and civil engineering, and those that are engaged in one or other facets of it, to be involved with individual level implications of the problem of conflict and its management. Conflict is akin to construction project, given its complex and multi-cultural nature. The aim is to deepen our understanding of the relationship of culture and the possible effects of mindfulness to conflict management, in the construction industry. Culture is operationalized as integrated 'learned patterns of behavior'. The construction sector is well known to be linked with high levels of work-related stress leading to conflict and dispute. Given the human nature and the stress of meeting deadlines and tight schedules, there are high levels of interpersonal and interorganizational conflicts being reported by researchers in the construction industry. So, understanding the dynamics of human behavioral aspects of conflict management is vitally important for successful completion of projects. It is also essential for construction researchers to take aim at key issues related to the human behavioral aspects of conflict management. Conflict is natural and an inescapable phenomenon of human interaction and 'learned patterns of behavior' is affecting and can be affected by this interaction. Although numerous studies have been done to look at the effects of culture on conflict management and resolution of behavior in organizational settings; however no studies were found in the construction sector that especially investigate the impact of individual level individualistic and collectivistic values, namely 'self-construal' and individual 'mindfulness' construct. The premise of this explanatory study is to assess the influence of individual-level cultural values: (individualism / collectivism, namely self-construal) and mindfulness construct as variables to provide deeper insights and explanations to conflict behavior which is defined as individual conflict-style. Self-construal has significant role in explaining or predicting behavior in interpersonal conflict; but it did not receive enough attention by researchers in construction management field. This is also the first research study considering mindfulness construct in construction management field. To fill in this gap, conflict management styles of 185 professionals working for a global roll-out project, in Turkey have been analyzed using Thomas-Kilmann Conflict Mode Instrument. Self-construal has been evaluated by using Balanced Integration-Differentiation self-construal scale. Mindfulness scores are gathered by five factor mindfulness questionnaire (5FMQ). The findings indicate that self-construal type as an individual-level cultural variable and mindfulness is important in explaining the differences in handling types of interpersonal conflict in construction industry. Objectives of the research are: •to explain effects of individual's differences in conflict styles in construction management, •to understand the relationship between conflict style and pre-existing 'learned patterns of behavior': whether conflict handling style is culture-free or culture-specific, •to understand the effects of mindfulness construct between self-construal (learned patterns of behavior) and conflict-style, The study focuses on the individual element of social sub-system in the organization, to their self-construal (individualism/collectivism) values and mindfulness, their relation to interpersonal conflict-style at the individual level. Conflict Management literature is reviewed together with Conflict-styles and implications of culture/self-construal and mindfulness for Conflict styles. This study offers self-construal and mindfulness as alternative means to better understand, explain and manage the differences in individual conflict-styles adopted by construction professionals. By use of a combined questionnaire survey analysis, firstly the general information, secondly individual self-construal thirdly mindfulness and finally the conflict-style of professionals are identified. Conflict styles are the dependent variables, whereas self-construal's and mindfulness are the independent variables. The results are presented by use of statistics and structural equation modelling (SEM) methods. After summarizing the conclusions, recommendations for industry practice are given.
-
ÖgeYapım sürecinde fiziksel olmayan israfların yönetimine yönelik süreç analiz modeli(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2020)Ülkelerin ekonomik durumları ile doğrudan etkileşim içerisindeki sektörlerden biri olan inşaat sektörü, birçok alt sektöre öncülük etmektedir. Ülke ekonomilerinin büyümesine bağlı olarak, daha fazla büyüme kaydedebilen sektör; benzer şekilde ekonomilerin daralması ile de olumsuz yönde etkilenmekte ve kendisine bağlı diğer sektörleri de etkilemektedir. Ülke ekonomisi ve diğer sektörler ile entegre biçimde yol alan inşaat sektöründe, bu dalgalanmaları daha kontrollü bir şekilde yönetmek önemli ve gereklidir. Küçülme dönemleri, kriz dönemleri olarak da düşünüldüğünde; sektörün bu gibi durumlar karşısında, mevcut durumunu en iyi şekilde koruyabilecek, büyüme dönemlerinde ise ivmesini artırabilecek uygun strateji ve yönetim biçimlerine ihtiyacı bulunmaktadır. Doğru ve uygulanabilir stratejiler ve yönetim metotları neticesinde, kriz dönemleri fırsata çevrilebilmekte ve faydalı sonuçlar elde edilebilmektedir. Bu durumun en somut örneği, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren Toyota'dır. Firma, 1980'li yıllara gelene kadar tarihinde önemli krizlere tanıklık etmiş, uyguladığı strateji ve yöntemler sayesinde de kriz dönemlerini fırsata çevirebilmiştir. Hatta Toyota, büyüme süreçlerinin en parlak dönemlerinde bile, "kriz yoksa, kriz yaratın" ve "sorun yoksa, sorun vardır" yaklaşımlarını benimsemekte, geliştirdiği strateji ve yöntemlerini uygulamaya devam etmektedir. Bu strateji ve yöntemlerin temelinde ise, israflardan arınarak değeri artırmayı esas alan "yalın düşünce" bulunmaktadır. Yalın düşüncenin, üretim sektörüne kazandırdığı faydalar sonucunda, bu düşüncenin inşaat sektörüne de uygulanabileceği fikri ile; israfları uzaklaştırarak, proje hedeflerinin gerçekleştirilmesi ve bina üretim süreçlerinin etkili şekilde yönetilmesi gündeme gelmiş, "yalın inşaat" kavramı ortaya çıkmış ve inşaat sektöründe yalınlaşma çabaları başlamıştır. İnşaat sektöründe yalınlaşabilmenin en önemli adımlarından birisinin, "israf" kavramını doğru anlayarak, israf yönetiminin yapılması gerektiği düşünülmektedir. Bina üretim sürecinde israf; sadece malzeme, ekipman israfları şeklinde fiziksel olarak ortaya çıkmadığı gibi, fiziksel olmayan israflar olarak da meydana gelebilmektedir. İşte bu noktada; süre, maliyet ve kalite israfları olarak ifade edilen fiziksel olmayan israfların, özellikle bina üretim sürecinin, üretim adı altında geniş yer kaplayan yapım süreci kapsamında, anlaşılması ve yönetilebilmesi önemlidir. Böylece, israfların sektörün hassas noktalarından birisi olduğunu bilerek ve inşaat sektörü açısından sistematik bir şekilde değerlendirerek; israf sorununun çözümü için uygun çözüm yöntemleri aramanın ve bu yöntemleri sektörde uygulanabilir hale getirmenin son derece önemli, kazançlı ve motive edici olacağı düşünülmektedir. Yapılan doktora tez çalışması ile birlikte; yalın düşünce ve yapılan araştırmalar çerçevesinde bina üretim süreci için "israf" kavramı yeniden ele alınmış ve yalın düşünceye göre, bina üretim süreci israflarına ait sınıflandırma sistemi oluşturulmuştur. Fiziksel olmayan israflar, yapım süreci kapsamında değerlendirilmiş ve inşaat sektöründe faaliyet gösteren ana yüklenici firmaların, yapım sürecindeki fiziksel olmayan israflarını yönetebilmeleri için, süreç analiz modeli oluşturulması amaçlanmıştır. Ayrıca; ülkemizde henüz böyle bir modelin bulunmaması ve yurt dışındaki mevcut çalışmaların da çoğunlukla fiziksel israflar kapsamında üretilmesi sebebiyle; ortaya konulan tez çalışması ile birlikte, fiziksel olmayan israflar ve bu israflara yol açan israf nedenlerinin belirlenmesi ve analiz edilmesi de hedeflenmiştir. Söz konusu amaca ulaşabilmek için gerçekleştirilen doktora tezi toplamda altı bölümden oluşmaktadır. Tezin ilk bölümünde; problemin tanımlanması yapılarak, tezin amaç ve kapsamı ile yöntemine yer verilmektedir. Tezin ikinci bölümünde; yalın düşünce, yalın inşaat, israf kavramı ile israf nedenlerine yönelik literatür araştırması yapılmaktadır. Tezin üçüncü bölümü ise, alan araştırmasının yapıldığı bölümdür. Bu bölümde, inşaat sektöründeki fiziksel olmayan israflara yol açan ve yapım sürecini etkileyen tasarım süreci israf nedenleri ile yapım süreci israf nedenlerinin tespit edilmesi ve israfların yönetimine ihtiyaç olup olmadığına dair sektördeki mevcut görüşün tespit edilmesi amacıyla anket çalışması gerçekleştirilmektedir. Anket çalışmasının ardından, anket bulguları açıklanarak değerlendirmeler yapılmaktadır. Tez çalışmasının dördüncü bölümünde sırasıyla; Delphi tekniği, israf kütüğü ve kök-neden analizi olmak üzere üç farklı yöntem kullanılarak, israf nedenleri analiz edilmektedir. Her analiz sonucunda, ilgili analize ait bulguların istatistiksel analizleri ve gerekli değerlendirmeleri yapılarak, bir sonraki analize geçilmektedir. Analizler neticesinde belirlenen kritik israf nedenlerine ait kök nedenlerin ortaya konması ile, dördüncü bölüm tamamlanmaktadır. Beşinci bölümde ise, yapım sürecinde fiziksel olmayan israfların yönetimine yönelik süreç analiz modeli oluşturulmaktadır. Tezin son bölümünde ise, yapılan çalışmalar özetlenerek, tez kapsamında ortaya konan model ve çalışmalara ait anahtar bulgulara, değerlendirmelere ve önerilere yer verilmektedir.