FBE- Mimarlık Tarihi Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Mimarlık Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Araştırma Konuları:
-Geç Dönem Osmanlı Mimarlığı
-Bizans Mimarlığı
-Modern Batı Mimarlığı
-Klasik Dönem Osmanlı Mimarlığı
-Antik Mimarlık
-Kent Tarihi
-Selçuklu Mimarlığı
-Beylikler Dönemi Mimarlığı
-İslam Mimarlığı
Gözat
Yazar "Ağır, Aygül" ile FBE- Mimarlık Tarihi Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAli Saim Ülgen Arşivi Üzerinden Erken Cumhuriyet Dönemi’nin Türk Mimarisi’ne Bakışı: Malatya Ulu Camisi Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-03-01) Aktur, Hilâl ; Ağır, Aygül ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureBu çalışmada, Ali Saim Ülgen Arşivi üzerinden Türk Mimarisi’ne bakış, Erken Cumhuriyet Dönemi’nin kültür politikasının bir uzantısı olan koruma ve onarım faaliyetleri üzerinden ele alınmış; koruma ve onarım faaliyetlerine örnek olarak Anadolu Selçuklu Dönemi yapısı olan Malatya Ulu Camisi ile ilgili bilgiler derlenmiştir. Ali Saim Ülgen’in Türk mimarlığına katkılarının anlaşılabilmesi amacıyla yaşamı ve çalışmaları, Ali Saim Ülgen Arşivi’nde yer alan Ülgen’in öğrencilik ve çalışma hayatına ilişkin belgeler, yazışmalar ve fotoğraflar üzerinden kısaca anlatılmıştır. Mimar Sinan Monografisi çalışması ile tanınan Ali Saim Ülgen’in Anadolu Selçuklu Dönemi yapılarına ilişkin çalışmaları, Ali Saim Ülgen Arşivi’nde yer alan belgeler ve çizimler kullanılarak aktarılmıştır. Ali Saim Ülgen’den “Malatya Ulu Cami, Divrik Ulu Cami ve Darüşşifa ve benzeri Selçuk Camileri üzerinde bir etüd” yapması istenmiş; Ülgen, çalışmayı yapmayı kabul etmiş ancak, çalışma tamamlanamamıştır. Ali Saim Ülgen Arşivi üzerinden Erken Cumhuriyet Dönemi’nin Türk Mimarisi’ne bakışına Malatya Ulu Camisi’nin örnek olarak seçilmesinin sebebi, Ali Saim Ülgen Arşivi’nde Malatya Ulu Camisi’ne ilişkin bir bölümü yayımlanmamış malzemelerin mevcut olmasıdır. Malatya Ulu Camisi’nin Erken Cumhuriyet Dönemi’nden günümüze kadar geçirdiği onarımlara ait bilgilere Ali Saim Ülgen Arşivi ile birlikte çeşitli arşiv ve kaynaklarda yer alan belge, çizim ve fotoğrafların derlenmesi sonucunda ulaşılmıştır. Ulu Cami onarımına ilişkin bilgilerin derlenmesi, Erken Cumhuriyet’in oluşturmaya çalıştığı kültür bilincinin ve Türk kültürünün mirası olan eski eserlere verdiği değerin anlaşılmasına ve günümüzde Türk kültürünün ve mirası olan eski eserlerin nasıl ele alındığının gözlemlenmesine yardımcı olmaktadır.
-
ÖgeAnadolu Selçuklu kapalı medreseleri ve kubbe-havuz ilişkisi(İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1992) Ağır, Aygül ; Ögel, Semra ; 21835 ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureBu çalışmada, Anadolu Selçuklu Kapalı Medreseleri tüm özellikleri ile ele alınmaya çalışılmış, ancak ağırlıklı olarak kubbe-havuz ilişkisi üzerinde durulmuştur. Konunun seçilme nedenleri, kapsamı, yapılan araştırmalar ve çalışmada izlenen yöntem birinci bölümde yer almaktadır. İkinci bölümde, kubbealtı havuz geleneği araştırılmakta, üçüncü bölümde ise, kapalı medreselerin kökeni incelenmekte ve ilk kapalı medreselerin tanımı yapılmaktadır. Anadolu Selçuklu Kapalı Medreseleri' nin inşa edildikleri dönem de, siyasal, sosyal, sanat ve bilim ortamları ile eğitim sisteminin ele alındığı bölüm dördüncü bölümdür. Beşinci bölümde, Anadolu Selçuklu Kapalı Medreseleri tek tek-, de taylı olarak ele alınmaya çalışılmış, havuzlarının varlığı ve kubbe ile ilişkileri araştırılmıştır.Anadolu Selçuklu Devleti eseri olmamakla birlikte,aynı zaman diliminde yapılmasından ötürü Divriği Turan Melik Şif ananesi de bu bölümde incelenmiştir. Anadolu Selçuklu Kapalı Medreseleri ' nde, kubbe-havuz ilişkisinin pragmatik ve simgesel anlamları üzerine yorumların bulunduğu, bunun yanısıra tek tek incelenirlerken, bugüne kadar bilinen bazı. özelliklerinin yeniden değerlendirildiği bölüm sonuncu bölümdür.
-
ÖgeAnadolu Selçuklu Savunma Yapıları Bağlamında Alanya Kızıl Kule(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017-01-17) Ocak, Mustafa Tahir ; Ağır, Aygül ; 10135082 ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureAlanya, Hellenistik dönemden itibaren Akdeniz’deki önemli liman kentlerinden biri olmuştur. Yarımada biçiminde olan Alanya Kalesi, topoğrafyanın sağladığı avantajla ideal bir yerleşim yeridir. Sur ile çevrelenmiş Hellenistik ve Roma dönemleri yerleşimlerini Bizans yerleşimi takip etmiştir. Alanya Kalesi’nin günümüzdeki sınırlarına ulaşması ise ancak Anadolu Selçuklu devrinde olmuştur. İmar faaliyetlerinin arttığı bu dönemden sonra Karamanoğulları ve Osmanlı egemenliği hakim olmuş ancak Selçuklu döneminde yakaladığı gelişmeyi sürdürememiştir. Alanya Kalesi’nin en önemli bölümlerinden biri şüphesiz Kızıl Kule’dir. 1226 yılında inşa edilen kule, kalenin savunma sisteminin en kilit noktasında yer almakta ve saldırılara karşı en dış savunma hattını oluşturmaktadır. Batı yönünde gelişmiş bir sur sistemiyle Ahmedek’e, güney yönünde ise deniz surlarıyla Tersane’ye bağlanmaktadır. Kızıl Kule, Alanya Kalesi’nin savunma sisteminin bir elemanı olmasının yanında tekil bir yapı olarak da Anadolu Selçuklu savunma yapıları açısından incelenmesi gereken önemli bir yapıdır. Bu çalışmada, kullanılan yapım tekniği, plan tipi ve bünyesinde barındırdığı malzeme çeşitliliği açısından önemli görülen Kızıl Kule’yi, Anadolu Selçuklu savunma mimarisi içerisinde ele almak ve sonuçlarını ortaya koymak amaç edinilmiştir. Bu tezde Kızıl Kule, mimarisi, bünyesinde bulunan devşirme taşlar ve geçirdiği onarımlar açısından ele alınmıştır.
-
ÖgeFormation of an Ottoman town in the Balkans; the case study of Kavala(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018) Ivkovska, Velika ; Ağır, Aygül ; 10199792 ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureBu tez temel olarak Osmanlı kent ve konut gelişiminin öne çıkan örneklerinden biri olan Kuzey Yunanistan'ın Kavala kentini konu almaktadır. Bu çerçeve içerisinde doktora tezi Kavala'nın 1391 ve 1912 yılları arasında Osmanlı yönetimi altındaki gelişimini kapsamaktadır. Osmanlı fethinin başladığı 14. yüzyıl sonrası Kavala, I. Selim ve Kanuni Sultan Süleyman ile Veziri İbrahim Paşa'nın çalışmaları sayesinde canlı bir liman kenti haline gelmiştir. Kavala kentinin yerinde olduğu düşünülen Bizans yerleşimi Christoupolis'in fethi ve yerle bir edilmesinden sonra alanda kalıntıların niteliği konusunda fazla bilgi bulunmamaktadır. Bizans dönemi kale kalıntısı ve yeni arkeolojik buluntular dışında herhangi bir yapı bulunmamaktadır. Bu durum Kavala'nın bir Osmanlı yerleşimi olduğunu düşündürmektedir. Çalışmada bahsi geçen zaman dilimi içerisinde bir Osmanlı yerleşimi olarak Kavala'nın gelişimi gözlenmektedir. Daha küçük ölçekte ise tez Osmanlı mahalle organizasyonuna ve kentsel mekanın gelişimine odaklanmaktadır. Bu çalışma, kentin gelişimini, beş yüz yıllık Osmanlı yönetimi süresince kurulması, büyümesi ve gelişimininde etkili olan tüm tarihsel, mimari, ekonomik, sosyal ve politik koşulları göz önünde bulundurarak açıklamaya çalışmaktadır. Birinci bölümde çalışmanın amacı, kapsamı ve son dört yılda toplanan ve çalışmanın özünü oluşturan belge ve görsel malzemelere dayanan yöntem açıklanmaktadır. Çalışma, Balkanlarda Osmanlı kent gelişiminin özgünlüğünü Kavala kenti örneği üzerinden ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bunun yanı sıra öncelikle kentin ana çekirdeğinin (intra muros) konumunu belirlemeyi, ardından çekirdek dışında (extra muros) kalan alanların gelişimini ortaya koymayı hedeflemektedir. Çalışmada, kentin kurulmuş olduğu coğrafi sınırlar içerisinde, geçirmiş olduğu tarihsel gelişim sürecinin farklı evreleri ele alınmıştır. Çalışmada nicel ve nitel araştırma yöntemleri kullanılmıştır. Bu amaçla tarihsel dokümanlardan, arşiv belgelerinden ve alan araştırmalarından karşılaştırmalı bir yöntem aracılığıyla yararlanılmıştır. Kentin geçmişine bakıldığında yok olmuş bir Bizans şehrinin üzerine baştan kurulmuş olan bir kentin Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altındaki beş yüz yılı izlenebilmektedir. Bizans ve Osmanlı dönemleri arasında devamsızlık, Osmanlı Kavala'sının gelişimini geçmiş yerleşimler ile bağlantısı olmayan yeni bir kent olarak ele inceleyebilmemize olanak tanır. Çalışmada son olarak özel bir çalışma alanı olan kent tarihi ile alakalı, Osmanlı yerleşimlerinin gelişimine ve özel olarak liman kenti Kavala'ya odaklanan daha önce yapılmış tüm çalışmaları kapsayan bir literatür değerlendirmesi yapılmıştır. Osmanlı Kavala'sı hakkında geniş bir literatür çalışması bulunmamaktadır. Amelia Stefanidptou, Barbara Bruni, Panagiotis Ziogas gibi yazarlar Kavala'nın kentsel gelişimi ve mimarisinin yalnızca belirli kısımları ile ilgilenmiştir. Prof. Dr. Heath Lowry'nin "In the Footsteps of the Ottomans", The Shaping of the Ottoman Balkans", "Remembering Ones Roots, Mehmet Ali Pasha of the Egypt's Links to the Macedonian Town of Kavala: Architectural Monuments, Inscriptions and Documents" isimli çalışmaları Kuzey Yunanistan'ın tarihine odaklanır. Bunun yanı sıra bu çalışmalar bölgedeki kamusal ve dini yapıları ele aldığı gibi gibi Osmanlı döneminden kalan anıtsal yapıları da belgeler ve çeşitli arşiv belgelerini ortaya çıkarır. Bahsi geçen çalışmalar hem bu tez için hem de çalışma alanındaki tarihsel gelişmeleri ortaya koyması açısından ölçülemez öneme sahiptir. Çalışmanın ikinci bölümünde alanın coğrafya, topografya ve morfolojisi göz önünde bulundurularak, plan ve yerleşiminin özgün nitelikleri ile birlikte, Osmanlı kenti bir bütün olarak tanıtılmaktadır. Bunun yanı sıra Osmanlı kenti ve merkezlerinin, çarşı, imaret ve mahalle kavramları dahil olmak üzere, özgün kentsel özellikleri ve bu alanlarda konut ve ticari aktiviteler arasındaki önemli ilişkiler tanımlanmaktadır. Daha ayrıntılı olarak mahalle içerisindeki yaşam ile kamusal ve özel alanların mekansal organizasyonu da analiz edilmektedir. Üçüncü bölüm, tezin konusuna daha yakından odaklanmakta, kentin Neopolis isimli Yunan kolonisinden Bizans dönemindeki Christoupolis'e uzanan tarihine dair kısa bir girişi içermektedir. Çalışma bölgesinde tarih öncesi zamanlardan bu yana çeşitli gruplar yerleşmiştir. Kavala kentinin tarihi Thasos adası ile yakından ilişkilidir. Thasos Adalılar, adanın kuzeyinde, Strymonas ve Nestos Nehirleri arasında kalan bölgeyi kolonileştirerek bu alanda pek çok farklı ticaret merkezleri kurmuşlardır. Tarihte Kavala kentinin ismine ilk kez M.Ö 7. yüzyılda, yeni şehir anlamına gelen Neapolisa adıyla rastlanmaktadır. Neopolis isminin Christoupolis'e ne zaman dönüştüğü ise tam olarak bilinmemektedir. Christoupolis ismine tarihte ilk olarak M.S. 8. yüzyılın sonu 9. yüzyılın başında rastlanmaktadır. Tezin ana kısmını oluşturan dördüncü bölüm Kavala kentini ve kentin Osmanlı fethinden sonraki gelişimini ele almaktadır. Bu bölüm Kavala kentinde Osmanlı fethi ile meydana gelen dönüşümü somut olarak çalışmayı ve analiz etmeyi hedeflemektedir. Alt bölümlerinde, kronolojik sıralamayı takip ederek, fetihten hemen sonraki erken dönemlerinden başlayıp (1391-1478), 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman ve Veziri İbrahim Paşa dönemi, 17. ve 18. yüzyıllar arası Mehmet Ali Paşa dönemi ve tütün fabrikaların yayılması ile yaşanan endüstri kentinin gelişimi (19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başları) konularının üzerinde durarak kentin gelişimindeki tüm aşamaları ortaya koymaktadır. Alt bölümlerin her birinde su kemeri, askeri kaleler, çeşmeler, camiler ve mescitler, çarşılar ve imaretler gibi kamusal yapıları da içeren kentsel gelişmenin farklı bölümlerine odaklanılmakta ve mahallelerin içerisindeki sokak düzeni ve Osmanlı evinin karakteristik özellikleri tanımlanmaktadır. Ayrıca nüfus artışının etkisi ile Kavala'nın esas Osmanlı yerleşiminin dışındaki bölgelerdeki kentleşmesi ve son kısımlara doğru, yapılardaki malzeme ve teknikteki farklılaşmalar ile ayırt edilebilecek Batılılaşma süreci dikkate alınmaktadır. Beşinci bölümde, tüm çalışmanın sentezi olarak, sonuçlar ve Balkanların güneyindeki Osmanlı yerleşmelerinin bir örneği olarak ele alınan Kavala'nın özgünlüğü üzerine yapılan çalışmanın sonuçları sunulmaktadır. 14. ve 15. yüzyıllarda Kuzey Batı Anadolu ve Balkanları fetheden Osmanlı İmparatorluğu bu bölgelerde hâlihazırda yerleşmiş olan bir kültürle karşılaşmıştır. Bu bölgelerde mevcut kent formları kullanılmış ve kentler nadiren baştan inşa edilmişlerdir. Bu sebeple bu bölgelerden örnekler ele alınırken tam anlamıyla bir Osmanlı kentinden ziyade Osmanlılaşma'dan söz etmek daha doğru olacaktır. Ancak tam bu noktada Kavala kenti istisnai bir örnek oluşturmaktadır. Bahsi geçen genel yerleşim biçiminin aksine Kavala boş bir alana sıfırdan kurulmuş olup önceki yerleşimlerin kentin konut gelişimi üzerine etkisinden söz etmek mümkün değildir. Kent formunun gelişimini etkileyen çok çeşitli etmenler bulunmaktadır. Fiziki, sosyal ve güvenlik sebepli olarak gruplanabilecek bu etmenlerin her birinin kent gelişimine eşit derecede katkısı bulunmaktadır. Kavala örneğinde ise kentin kuruluşunda takip eden etmenlerin hayati önemi bulunmaktadır; kentin korunması ve kontrolü, suyun getirdiği yaşam ve zenginlik, kentin doğal çevreye uyumu, sokak dokusundan doğan kent sirkülasyonu, Osmanlı kent yaşamının sembolü olarak farklı etnik grupların ortak saygı çerçevesinde yaşamları, kentin ekonomik refahını arttıran ticaret, aileyi ve ailenin çevre ile ilişkisini sembolize eden konut. Bugün Kavala kentinde hala Osmanlı etkileri görülmektedir. Osmanlıların kentte bırakmış oldukları anıtsal yapıların yanı sıra kent dokusu ve konut programı da bu etkileri yansıtmaktadır. Çalışmanın yürütüldüğü dört yıl boyunca Osmanlı izlerini özellikle Kavala'nın tarihsel yarımadasındaki konutlar üzerinden okumak mümkün olmuştur. Konutların bakımsız durumları ve geçirmiş oldukları başarısız restorasyon uygulamalarına karşılık, Kavala kentinin sokaklarında bugün hala Osmanlı Dönemi dokusunun izlerine rastlanmaktadır. Kavala'daki beş yüz yıllık Osmanlı varlığı (1391-1912) Birinci Balkan Savaşı ve takip eden 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması ile son bulmuştur. Osmanlı Devleti Enez-Kıyıköy hizasının batısında kalan tüm bölgeleri kaybeder.1912 yılında Birinci Balkan Savaşı'nın sonunda kısa bir süre Bulgaristan yönetimine giren Kavala şehri, 26 Haziran 1913 yılında, İkinci Balkan Savaşı sonrasında Yunanistan birlikleri tarafından işgal edilmiştir ve o zamandan beri modern Yunanistan Devleti'nin bir parçasıdır. Tezin son kısmı referanslardan ve eklerden oluşmaktadır. Referanslar üç bölümden oluşur. Birinci bölümde Başbakanlık Osmanlı Arşivleri'nden elde edilen belgeler yer almaktadır. İkinci bölümde Osmanlı kent gelişimi, Kavala kent gelişimi ve tarihi, liman kentleri, Osmanlı konutları ve benzeri konulardaki basılı yayınlar, üçüncü bölümde ise internet kaynaklarına yer verilmiştir. Ekler kısmı üç bölümden oluşmaktadır. Birinci kısımda (Ek A) Kavala kenti ve etrafını konu alan tarihsel haritalar ve kartografilere yer verilmektedir. Haritalar Kavala'nın en eski haritası olan Piri Reis haritasından başlayarak kronolojik olarak sıralanmıştır. Üzerindeki bilgilerin daha iyi okunabilmesi için haritalardan bazı bölümler alınıp büyütülmüştür. İkinci bölümde (EK B) Başbakanlık Osmanlı Arşivleri'nde yer alan Osmanlı Kavalası'na ait belgelere yine kronolojik sırayla yer verilmiştir. Belgelerin en eskisi 1478 yılına tarihlenmekte olup, bu belgeler Kavala'nın Osmanlı idaresi altında bulunduğu beş yüz yıllık süreyi kapsayarak 1909 yılına kadar takip edilebilmektedir. Arşivde bulunan bütün belgeler Osmanlı Türkçesi ile yazılmıştır. Çalışma içerinde belgelerin içeriğine ait verilmiş olan İngilizce bilgiler yazarın kendisine aittir. Eklerin son bölümünde (Ek C) Kavala Belediye'sinden alınan ve en eskisi 1923 yılına tarihlenen grafik haritalar yeniden düzenlenerek verilmiş, bunun yanı sıra Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nden elde edilen ve çeşitli mimari ve kentsel projeleri konu alan planlar sunulmuştur.
-
ÖgeHaseki Hürrem Sultan Yapıları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-12-25) Kartal, Şehri ; Ağır, Aygül ; 444875 ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureHaseki Hürrem Sultan 16.yy’ın ilk yarısında Rusya yakınlarından Osmanlı Sarayı’na getirilmiş ve o dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın hasekisi olmuştur. Döneminin siyasi olaylarında, Şehzade Mustafa ve Sadrazam İbrahim Paşa’nın ölümünde aldığı roller açısından tartışılmıştır. Sahip olduğu birden fazla erkek çocuk doğurması, padişah ile evlenmesi, şehzadeleri ile birlikte sancağa gitmemesi ve Harem’i Yeni Saray’a (Topkapı Sarayı’na) taşıması ile çocuklarının sahip olduğu ayrıcalıklar ve veliaht kavgaları dönemin diğer ilgi çeken konuları olmuştur. Aslında Haseki Hürrem Sultan, mimari alanda da en az politik alanda olduğu kadar kendinden söz ettirecek öneme sahiptir. O, kendinden önceki saray kadınlarına nasip olmayan bir şeyi başarmış, başkent İstanbul’da, bulunduğu semte de adını verecek bir külliye yaptırmıştır. Üstelik bununla kalmamış, yine İstanbul’da başka yapılara, Edirne’de, Ankara’da, Aksaray’da, Konya’da, Mekke’de, Medine’de, Kudüs’te ve Bulgaristan’da birçok yapıya, ya da yapı topluluğuna adını vermiştir. VGM’den elde edilen dört adet vakfiyenin ve BOA belgelerinin ışığında, Haseki Hürrem Sultan’ın adını taşıyan bu yapılar incelenmiştir. Adını taşıyan imar çalışmaları arasında, baniliğini üstlendiği Avratpazarı’ndaki Haseki Sultan Külliyesi (1537-1551), Bahçekapı’daki Haseki Hamamı (1537-1540), Eminönü Daye Hatun Mahallesi’ndeki Kalcılar (Halıcılar) Hanı (1540), Ankara’daki Haseki Sultan Cami (1540), Mekke-Medine’de bulunan külliyeleri (1548-1552), Kudüs’te bulunan Haseki Sultan Külliyesi (1549-1557), Ayasofya Haseki Hürrem Sultan Hamamı (1556), Edirne Haseki Suyolları (1556) gibi Osmanlı coğrafyasının dört bir yanına yayılmış yapılarının yanında, Haremeyn’deki Ayn-ı Zübeyde Suyolları (15??), Edirnekapı’daki Kariye Hankahı (1555-1556) gibi yapıların genişletme ya da onarımı da yer almaktadır. Bunun dışında İstanbul Kağıthane’deki Daye Hatun Külliyesi, İznik’teki Daye Hatun Mescidi, Ayvansaray’daki Toklu Dede Zaviyesi, Aksaray Acıpınar’daki Hasan Dede Zaviyesi, Denizli Sarımahmutlu’daki Şeyh Muhlisiddin (Merkez Efendi) Camisi ve Uşak’ta Şeyh Muhlisiddin’in oğlu Şeyh Ahmed’e ait zaviyeli cami gibi yapılar Haseki Hürrem Sultan’ın vakfına bağlanmış ve masrafları karşılanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından da Topkapı Sarayı’nın Harem Dairesi genişleterek eşi Haseki Hürrem Sultan’ın ikameti için odalar tahsis ettirilmiş, vefatının ardından Süleymaniye Külliyesi’nin haziresine türbesi (1558) yaptırılmış ve sağlığında yaptırmayı planladığı Cisr-i Mustafa Paşa’daki külliyenin yapımı (1559-1560) gerçekleştirilmiştir. Haseki Hürrem Sultan, bu kadar geniş coğrafyaya bu kadar çok sayıda yapı yaptırması bakımından Osmanlı kadın dünyasında bir ilk, üstelik bunları ‘valide sultan’ sıfatını kullanmadan ‘hasekilik’ döneminde yaptırması açısından tektir. Yapıları ise, dönemin olayları ve Haseki Hürrem Sultan’ın her elde ettiği yeni bir ayrıcalık ile bağlantılı yapım tarihine sahip olması nedeni ile, yer seçimi, Kanuni Sultan Süleyman’ın desteği ve Mimar Sinan’ın denemelerinin bir parçası olması ile politik ve sanatsal anlamda değer kazanmıştır.
-
ÖgeIı. Abdülhamid Dönemi Nde İstanbul Bahçeleri (1876-1909)(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Altıner, Fikriye Pınar ; Ağır, Aygül ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureBu çalışmada, II. Abdülhamid Dönemi’nde, II. Abdülhamid’in yaptırılmalarında ve uygulanmalarında birinci dereceden etkili olduğu bahçe tasarımları incelenmiştir. Bahçelerden bazıları; Yıldız Sarayı Bahçesi, Maslak Kasırları Bahçesi, Huber Korusu, Taksim Bahçesi, Tepebaşı Bahçesi’dir. Bahçeler konum, tasarım özellikleri ve bileşenler, bitki çeşitliliği ve günümüzdeki durumları açısından incelenmiştir. Kaynaklarda bulunmayan görsel malzemeyi desteklemek amacıyla güncel fotoğraflar ile çalışma desteklenmiştir. Çalışmanın sonucunda 19. yüzyılda Avrupa’daki tarihi bahçeler ile II. Abdülhamid Dönemi’nde uygulanmış olan önemli tarihi bahçeler karşılaştırılmıştır.
-
Ögeİstanbul Limanları'nın Modernizasyonu: Dersaadet Rıhtım Ve Anadolu Demiryolları Şirketlerinin İnşa Faaliyetleri (1890-1934)(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016 -11-17) Bilgili, Nazire ; Ağır, Aygül ; 10130181 ; Mimarlık Tarihi ; History of Architectureİstanbul limanlarının modernleştirilmesi gerektiği düşüncesi Sanayi Devrimi’nin yol açtığı ve 19. yüzyılın ikinci yarısında hız kazanan buharlı gemicilik ile birlikte Doğu Akdeniz’de ticari faaliyetlerin artmasıve Osmanlı Devleti’nde 1854’te demiryolları inşasının başlaması temelinde yükselmektedir. Ancak bu tarihten önce de rıhtım ve yapılarının iyileştirilmesine yönelik girişimlerin olduğu görülmektedir. Örneğin 1848’de Sultan Abdülmecid o sırada İstanbul’da faaliyet gösteren mimarlardan, Gaspare&Giuseppe Fossati’den ve William Smith’ten, yeni rıhtım tesisleri için planlar ve maliyet hesabı hazırlamalarını istemiştir. Aynı yıl Karaköy rıhtımı tamir edilmiş ve Eminönü rıhtımı yenilenmiştir. 1854’te Kahire-İskenderiyeve 1856 yılında İzmir-Aydın hattında demiryolları inşası üzerine imtiyazların verilmesi ile başlayan süreçte iskele şehirlerinin hinterlandları ile bağlantıları kurulmaya başlanmış ve rıhtım, liman ve tesislerin inşası önem kazanmıştır. 1853 Kırım Savaşı sırasında sevkiyat konusunda yaşanan zorluklar İstanbul’da modern rıhtımların inşa edilmesi gerektiği konusunun 1856 Paris Barış Konferansı’nda da ele alınmasına yol açmıştır. 1872’de Mişel Paşa, Galata ve Eminönü kıyılarının düzenlenmesi için Hükümet’e bir öneri sunmuş; ancak İmtiyaz Sözleşmesi, Dersaadet Rıhtım Şirketi ile 1890’da imzalanmıştır. İmtiyaz Şartnamesi’nde taş veya tuğladan kâgir olarak yapılması öngörülen binaların Rıhtım Şirketi’nce betonarme sistemde yapılmak istenmesi konularında Şirket ve Hükümet arasında ihtilaf yaşanmıştır. Binaların betonarme sistemde yapılmasının onayı Osmanlı’da betonarme binaların ortaya çıkışını başlatması yönüyle de önem kazanmaktadır. İstanbul tarafında ise 1871’de yolcu taşımacılığına başlayan ve İstanbul’u Avrupa’ya bağlayacak demiryolunun son istasyonunun limanla bağlantısı olmayan Yedikule olması başlangıç noktasının Sirkeci olması konusunu gündeme getirmiştir. Rumeli Demiryolu’nun Sirkeci’ye kadar uzatılmasıyla ihtiyaç duyulan esas istasyon binasının inşası için hazırlanan 1872 ve 1873 tarihli projeler istasyon binasının yanı sıra ambar, rıhtım ve antrepo inşasını da öngörmektedir. Haydarpaşa-İzmit demiryolu hattının kurulmasıyla Haydarpaşa’da artan yoğunluk burada bir limanın ve tesislerinin inşasını zorunlu kılmıştır. Demiryolunun gelişimi ile beraber Haydarpaşa’da liman inşa ve işletme imtiyazı Almanlara verilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından Anadolu Demiryolları Şirketi 1924’te, Dersaadet Rıhtım Şirketi 1934’te hükümet tarafından satın alınmıştır. Bu konu iktisat tarihi alanındaki bazı çalışmaların da ele aldığı konulardan biridir ve bu çalışmalarda Osmanlı’da doğrudan yatırım yapan yabancı sermayenin izleri Anadolu Demiryollarıve Dersaadet Rıhtım Şirketleri aracılığıyla aranmaktadır.
-
Ögeİstanbul’da Yazılı Ve Görsel Kaynaklara Göre 15. Ve 16.yy’da (1453-1559) Osmanlı Sivil Mimarlığı Üzerine Bir Değerlendirme: Gurfe Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-06-30) Yılmaz, Emre Can ; Ağır, Aygül ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureBu çalışmada, İstanbul’daki Osmanlı Sivil Mimarlığı’nın 15–16.yy arasındaki durumu incelenmiştir. Öncelikle bu mimarlığı oluşturmasında etkin olduğu düşünülen gelenekler üzerinde durulmuştur. Ardından Osmanlı Sivil Mimarlığı hakkında üretilmiş kuramlar incelenmiş ve bu kuramların çalışmanın dönemiyle ilişkili olan boyutları tartışılmıştır. Ardından İstanbul’un fethinden sonraki imar ve iskân süreci ile 16.yy İstanbul’undaki toplumsal değişimler irdelenmiştir. Fiziki durumu incelemek için ise vakfiyeler, seyahatnameler, yayınlanmış çeşitli arşiv kaynakları gibi yazılı; Osmanlıların ve Batılıların kent tasvirleri gibi görsel kaynaklardan, birbirlerini olumladıkları ölçüde yararlanılmıştır. Dönemin ayırt edici bir sivil mimarlık birimi olduğu düşünülen “gurfe” üzerinde daha derinlemesine durulmuş, bu birim hakkında bulunabilenler ortaya konmuştur. Dönemin sanat üretimini açıklamak üzere bütüncül bir bakış açısı aranmış, son olarak çalışma kapsamında ortaya çıkanlar baştaki konut kuramlarıyla ilişkilendirilmek istenmiştir.
-
Ögeİstanbul’un Eski ‘venedik Ticaret Kolonisi’’nin ‘osmanlı Ticaret Bölgesi’ne Dönüşümü(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Ağır, Aygül ; Batur, Afife ; Mimarlık Tarihi ; History of Architecture“İstanbul’un Eski ‘Venedik Ticaret Kolonisi’nin ‘Osmanlı Ticaret Bölgesi’ne Dönüşümü” başlığıyla doktora tezi olarak önerilen araştırma, İstanbul’un Fethi’ne kadar dört yüz yıla yakın varlığını sürdürmüş Venedik Ticaret Kolonisi’nden Osmanlı Ticaret Bölgesi’ne geçiş sürecini konu almaktadır. Çalışma, mekan olarak, Venedik Kolonisi’nin Fetih’ten önce Haliç’in güney sahilinde kaplamış olduğu düşünülen alanla, zaman olarak ise, Venedik yerleşiminden ilk kez söz eden 1082 tarihli “ayrıcalık belgesi (Chrysoboullos)”ne dayanarak 11. yy’dan, bölgenin Rüstem Paşa Camisi’nin inşası ve Yeni Cami’nin inşa hazırlıklarıyla Osmanlı kimliğini büyük ölçüde kazandığı 16. yy’ın sonuna kadar sınırlandırılmıştır. Çalışma ağırlıklı olarak birincil kaynakların sunduğu bilgiler üzerine kurulmuştur. Bölgenin ‘Osmanlı Ticaret Bölgesi’ne geçiş döneminde kimlik değiştirme süreci yaşadığına tanık olunmuştur. Osmanlılar, kendileri için önemli bir rakip olan Venediklilerin, İstanbul içindeki “küçük Venedik”inin izlerini, şehrin bütününde de çok etkili olan yapılarla büyük ölçüde silmişlerdir. Kimlik değişse de binlerce yıldır değişmeyen bir şey vardır: Ticaret. Kiliselerin yerini mescitler / camiler almıştır. Ancak, uzaktan malların geldiği iskeleler, tüketim merkezlerine ulaştıran ana yollar ve çarşıların Fetih öncesi ve sonrası bölgenin değişmezi oldukları belgeler aracılığıyla doğrulanmıştır.
-
ÖgeKentsel Kültür Varlıklarının Değerlendirilmesine Ve Tanıtılmasına Yönelik Bir Öneri: Buldan Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-02-11) Doğan, Evinç ; Ağır, Aygül ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureBu çalışmada amaçlanan; Buldan için sürdürülebilir kalkınma yolunda kentsel ölçekte koruma çalışmalarını ele alacak ve kentsel kültür varlıklarının tanıtımı yoluyla turizm potansiyeli yaratacak bir proje tasarlanmasıdır. Bir başka deyişle bu çalışma, gerek yapıların kullanımı ve işlevselliği, gerekse el sanatlarının sürdürülmesi ve kültürel etkileşim bağlamında desteklenmesi açısından önem taşıyan kültür varlıklarının değerlendirilmesine ve aynı zamanda tanıtımına yönelik bir öneri niteliğindedir. Çalışmada TÜBA-TÜKSEK (Türkiye Bilimler Akademisi - Türkiye Kültür Sektörü) tarafından gerçekleştirilmiş olan Türkiye Kültür Envanteri Pilot Bölge Çalışmaları incelenerek, Buldan’daki kültür varlıklarını ve mimari yapıları içerecek bir güzergah belirlenmiş, güzergah üzerindeki yapıların seçim kriterleri ve neden korunması gerektiği açıklanarak kültür turizmi ile ilişkilendirilmiştir. Buldan’a yapılan kısa süreli ziyaretlerde rota denenmiş ve rota üzerinde ele alınan kültür varlıkları fotoğraflanmıştır. Çalışma ayrıca yapıların işlevlendirilmesi ve sahip oldukları tarihi ve kültürel özellikleri yitirmeden yöreye olan ilginin artırılmasına yönelik öneriler sunmaktadır. Çalışmanın yerel halka gerek ekonomik anlamda gerekse kültürel değerleri koruma ve tanıtma açısından halkı bilinçlendirme anlamında katkıda bulunması beklenmektedir.
-
ÖgeVenedik Sarayı Ve Yakın Çevresi: Tomtom Kaptan Sokağı Ve Postacılar Sokağı Yapıları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-08-19) Özulu, Tuğba ; Ağır, Aygül ; 409490 ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureOsmanlı topraklarında elçi bulundurma hakkını ilk olarak elde eden Venedikliler’in balyoslarının, XVI. yüzyıldan itibaren yaşadıkları ve bugün İtalya Başkonsolosluğu ikametgâhı ve Büyükelçi’nin İstanbul konutu olarak kullanılan Venedik Sarayı’nın yakın çevresini ve hatta Beyoğlu yönünde çok daha geniş sınırları içine alan bir bölgeyi algılayabilmek, bu çevredeki yüzyıllara yayılı yapılanmanın, gelişme ve değişmenin sürecini başlatan ve şekillendiren sosyal hareketlerin kökenini anlamakla mümkün olacaktır. Bu açıdan da Venedik Sarayı, söz konusu çevrenin kaderine yön veren oluşumun köşe taşlarından biridir. Venedik Sarayı, Pera’nın bağlık bahçelik bir bölge olduğu XVI. yüzyıldan bu yana, bu çevrede yer almaktadır ve Avusturya ve Fransa işgali altında kaldığı dönemde bile “Venedik” ismini gururla taşımayı sürdürmüştür. Sarayın etrafındaki “İtalya” ve “İtalyan” adı ile anılan yapıların da bulunduğu, içinde yükseldiği ortam; bugün dahi bir İtalya sokağının temsili gibidir. Tez çalışmasında, öncelikle, yazılı ve görsel kaynaklar ışığında, Venedik Sarayı’nın, bugün bulunduğu bölgeye gelene kadarki süreci, mimarisi, yapının yüzyıllar içinde geçirdiği onarımlar, değişiklikler, ilaveler vb. incelenmiş ve Venedik Sarayı’nın günümüzdeki durumu, Saray’a şahsen yapılan ziyaret esnasında edinilen bilgiler ve çekilen fotoğraflar ile zenginleştirilmiş bir biçimde ele alınmıştır. Venedik Sarayı’nın odak noktasını oluşturduğu bu tez çalışmasının sonraki bölümlerinde ise, sarayın yakın çevresinde; Tomtom Kaptan Sokağı ve Postacılar Sokağı üzerinde yer alan önemli yapılara ayrı ayrı yaklaşılmıştır. Tomtom Kaptan ve Postacılar Sokakları, yüzyıllar içinde, elçilikler, konsolosluklar, elçilik postaneleri ve mahkemeleri, kiliseler, manastırlar, yabancı okullar, otel ve Pera’da baş gösteren apartmanlaşma olgusunun ilk örneklerinden sayılabilecek olan yapılara ev sahipliği yapmıştır ve halen bu yapılardan bir kısmı faaliyetini sürdürmektedir. XVIII. yüzyılda, Levanten ve gayrimüslimlerin, Türkler karşısında çoğunluğu oluşturduğu, zamanla ise daha kozmopolit bir ortamın teşekkül ettiği Pera’nın (Beyoğlu) “Büyük Pera Caddesi (İstiklal Caddesi) ile Türk iskanın çoğunlukta bulunduğu, XIX. yüzyılda özellikle kıyı bölgesinde İslami kültürün egemen olduğu Tophane’ye inen Boğazkesen Caddesi’ni birbirine bağlayan, batı-doğu doğrultusundaki bu hat, gerek mimarisi gerekse zaman içinde değişen sosyal grafiği ile elçilik yapıları merkezli söz konusu yerleşkenin tarihçesinin üzerinden okunabildiği, Beyoğlu-Tophane sırtları-Tophane bağlantısında yer alan çok hassas ve değerli bir ara kesittir. Venedik Sarayı ve yakın çevresi, XVI, XVII, XVIII ve XIX. yüzyıl seyyahlarının olduğu kadar, birçok günümüz yazarının satırlarında da kendine yer bulmuştur. Beyoğlu’nun süre gelen karmaşasının hemen yanı başında sükûnetini koruyan, işi düşmeyenin pek de uğramadığı ancak üzerindeki yapıların birçoğunun iyi korunduğu bu tenha sokakların büyüsüne kapılan yazarlar bu sokaklardan bahsetmiştir. Sonuç olarak; bu tez çalışması, İstanbul’da asırlardır varlığını sürdürmüş bir İtalyan (Venedik) elçilik sarayını ve mimarisini irdelemek ve sarayın günümüzde “Küçük İtalya” olarak anılan çevresinin oluşmasındaki etkili rolünün farkındalığıyla ve Tomtom Kaptan ile Postacılar Sokağı üzerindeki diğer önemli yapılarla beraber, yakın çevresini bütüncül bir perspektif içinde değerlendirmek amacıyla sarf edilmiş mütevazı bir çabadır.
-
ÖgeXIX. Yüzyıl İstanbul’unda Bahçe Köşkleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-12-17) Sürer, İdil ; Ağır, Aygül ; 451105 ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureOsmanlı mimarisi, özellikle Lâle Devri (1718-1730) ve sonrasında “Batılılaşma dönemi” olarak anılan dönemde, farklı bir doğrultuda gelişmeye başlamıştır. Yeni yorumların arandığı, hızla değişen kültürel ve toplumsal yapının her alana yansıdığı bu dönemde, özellikle XIX. yüzyılda meydana getirilen mimari eserler bu değişimi çok çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştur. Dönemin mimari anlayışı, en büyük ölçekten en küçük ölçekli yapılara dek yansımış ve bahçe köşklerinde de bu anlayışın etkileri ortaya çıkmıştır. Bu tezin amacı, Osmanlı bahçe mimarisinin önemli öğelerinden olan bahçe köşklerinin, XIX. yüzyıl boyunca İstanbul’da inşa edilmiş bazı örnekleri hakkında kapsamlı bir değerlendirme oluşturmak ve bu yapılar aracılığıyla dönemin mimarisine ışık tutmaktır. Belirli bir zaman diliminde ve coğrafyada inşa edilmiş olan bahçe köşklerinin incelendiği bu çalışmanın, XIX. yüzyıl boyunca İstanbul’da inşa edilen tüm bahçe köşklerini belgelemeyi amaçlayan bir katalog çalışması olmadığı özellikle hatırlanmalıdır.