FBE- Proje ve Yapım Yönetimi Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 178
  • Öge
    Ücretli çalışan mimarların işyeri mutluluğu ve farklı kariyer evrelerinde iş tatminini etkileyen faktörler
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017-12-14) Sezer, Savaş ; Acar, Emrah ; 502131414 ; Proje ve Yapım Yönetimi
    Mutluluk, herkesin hayattaki en büyük amacıdır. Herkes ne yaparsa yapsın sonunda mutluluğa erişmek için yapar. İş, arkadaşlık, aile, ilgi alanları, kariyer veya adı ne olursa olsun tüm süreçlerin sonucunda mutluluğa varmak isteriz. Psikoloji literatüründe bazı araştırmacılar mutluluğun kovalanamayacağı, onun sıkı çalışma ve iyi yaşamın getirdiği doğal bir sonuç olduğunu dile getirirken; bir diğer görüş olarak bazı araştırmacılar mutluluğun yönetilebileceği görüşünü savunmaktadırlar. Doğaları gereği psikolojiden sosyolojiye, ekonomiden yönetim bilimlerine kadar pek çok alanda mutluluk ile alakalı çalışmalar yürütülmüştür. Genel olarak sektörel bazda bazı iş tatmini araştırmaları göze çarpmaktadır. Fakat mimarlık mesleğini tekil olarak temel alan mutluluk çalışmalarına literatürde rastlanılamamıştır. Geçmiş araştırmalar, iş tatmini (iş yeri mutluluğu kavramının alt başlığı olan) ile yaşam tatmini (mutluluk kavramının alt başlığı olan) arasında bağ olduğunu ve birbirlerini karşılıklı olarak etkilediklerini göstermiştir. Bu sebeple iş yeri mutluluğunun incelenmesinde öncelikle ikinci bölümde genel mutluluk konseptini irdelemek gerekli görülmüştür. Her ne kadar mutluluk kavramını genel bir tanıma oturtmak çoğu insan için zor olsa da yapılan araştırmalarda katılımcıların çoğunun mutluluğun ne olduğu ve nasıl bir his uyandırdığı konusunda net oldukları gözlemlenmiştir. Mutluluğun bileşenlerinden ilk üçü olan pozitif duyguların varlığı, negatif duyguların azlığı ve hayat tatmini/memnuniyeti hedonic mutluluk bakışı ve öznel iyilik (subjective well-being) kavramlarının göstergesi iken diğer iki bileşen olan anlamlı ve amacı olan hayat ile adanmışlık ise eudaimonic mutluluk bakışı ve nesnel iyilik (objective well-being) kavramlarının göstergesidir. Mutluluğu ölçen araştırmalar mutluluğun en az iki girdisi olduğunu göstermiştir. Bunlardan birincisi, keyif, memnuniyet ve haz gibi pozitif duyguların tecrübesini temsil eden duygusal faktörlerdir. İkincisi ise çeşitli hayat girdilerinin duyulan memnuniyetin değerlendirilmesiyle oluşan algısal faktörlerdir. Mutluluğun sebeplerini ise üç ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlardan birincisi, bireyin doğuştan gelen kalıtsal özellikleri ile sahip olduğu ve temel anlamda kişilik özellikleri ile tanımlayabileceğimiz kişisel sebeplerdir. İkincisi, bireyin öznel özelliklerinden bağımsız olan ve etkileşimde bulunduğu fiziksel çevrenin etkileri sebebiyle meydana gelen çevresel sebeplerdir. Üçüncüsü ise birey-durum ilişkisinden meydana gelen etkileşimsel sebeplerdir. Araştırmalar göstermiştir ki, insan mutluluğunun yüzde ellilik bölümü genetik olarak belirlenmiştir. Yüzde onluk bölümü değiştirilemeyecek çevre/yaşam koşulları ile alakalıdır. Geriye kalan yüzde kırklık bölümü ise kişinin kendi kontrolü altındadır ve iradeli olarak mutluluğu artırıcı eylem ve davranışlar ile yön verilebilmektedir. Etkileşimsel sebepler ise kişi ve çevre arasındaki uyumu dengelemekte rol oynamaktadır. Mutluluğun sonuçlarını da kabaca beş başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar başarı odaklı, arzu edilen davranışlara yatkınlık odaklı, sağlık odaklı, fiziksel/psikolojik dayanıklılık odaklı ve sosyal odaklıdır. Üçüncü bölümde işyeri mutluluğu konusu araştırılmıştır. Mutluluk terimi, bazı istisnalar haricinde, organizasyonlar ve çalışanlar üzerine yapılan akademik araştırmalarda kapsamlı şekilde kullanılmamaktadır. Uzun yıllar boyunca geniş başlık olan mutluluk ile direkt alakalı olduğu düşünülen çeşitli kavramlar detaylı olarak incelenmiştir. Bu kavramlar temel olarak üç başlık altında toplanabilir. Bunların ilki anlık etkileşimsel tecrübelere dayanan ve bireyden bireye farklı etkiler gösteren durumlar sonucunda öznel olarak ölçülebilen geçici (transient) katmandır. İkincisi, anlık etkilenmelerden öte zaman içinde daha istikrarlı gelişim gösteren ve birey seviyesinde etkileri içeren kişisel (person) katmandır. Üçüncü katman ise, kolektif seviyede ve organizasyonu bir bütün olarak ele alan birim (unit) katmanıdır. Yeterli seviyede psikometrik desteği sağlayan bir iş yeri mutluluğu ölçeğine hiç rastlanamamıştır. Bu yüzden de iş yeri mutluluğu kendi bileşenleri üzerinden ölçülmüştür. İşyeri literatüründe mutluluk terimi genellikle iş tatmini, işe ilgi, organizasyonel bağlılık, organizasyonel katılım ve flow gibi kavramlar ile iç içe ve değişimli olarak kullanılır. İşyeri mutluluğunun çok sayıda bileşeni olmasının yanında bazıları literatürde daha öne çıkmaktadır. Bunların arasından en önemli üç bileşen olan adanmışlık, iş tatmini veya duygusal organizasyonel bağlılık ölçülerek organizasyondaki kişisel seviyedeki mutluluk varyansı hakkında önemli fikre sahip olunabilmektedir. İş tatmini ölçekleri de iş yeri ile alakalı konusunda tamamen olmasa da kritik önemde anlayışı sağlamaktadır İşyeri mutluluğu ile alakalı en çok araştırılan bileşen iş tatminidir. Geçmiş araştırmalara baktığımızda mutlu/üretken çalışan tezini test eden çalışmaların neredeyse tamamında işyeri mutluluğunun iş tatmini üzerinden tanımlanarak operasyonel hale geldiğini görmekteyiz. Mutlu çalışan ile işinden tatmin çalışanın birbirine eşdeğer kavramlar olarak tutulmasının çıkarımsal olarak bir hatasının bulunmayacağını söylemek yanlış olmayacaktır ancak bunu yapar iken iş tatmininin bilişsel ve duygusal bileşenleri göz ardı edilmemelidir. Tüm bu literatür ışığında araştırmada da iş yeri mutluluğunu iş tatmini üzerinden operasyonel hale getirmiştir. İşyeri mutluluğunun sebeplerini genel mutluluk kavramında da sınıflandırıldığı gibi üç ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlardan birincisi, bireyin doğuştan gelen kalıtsal özellikleri ile sahip olduğu ve temel anlamda kişilik özellikleri ile tanımlayabileceğimiz kişisel sebeplerdir. İkincisi, bireyin öznel özelliklerinden bağımsız olan ve etkileşimde bulunduğu fiziksel çevrenin etkileri sebebiyle meydana gelen çevresel sebeplerdir. Üçüncüsü ise birey-durum ilişkisinden meydana gelen etkileşimsel sebeplerdir İşyeri mutluluğunun sonuçları ise kabaca üç başlık altında toplanabilmektedir. Bunlar geçici ölçekteki mutluluk, topluluk ölçeğindeki mutluluk ve kişisel ölçekteki mutluluktur. Bahsi geçen her bir katmandaki mutluluğun farklı sonuçları vardır. Dördüncü bölümde ise kariyer ve kariyer evreleri üzerinden zaman katmanı incelenerek "Mimarlar için kariyer evrelerini nasıl belirleyebiliriz?" sorusuna cevap aranmıştır. Çeşitli araştırmalar göstermiştir ki, kariyer aşamalarının performans ve görev karakteristikleri üzerinde etkisi bulunmaktadır. Aynı zamanda kariyer aşamaları düzenleyici "moderator" bir etki göstererek performans, iş tatmini, iş karakteri ve işe katılım arasındaki bağları şekillendirip güçlendirmektedir. Ayrıca farklı kariyer evrelerindeki çalışanların beklentileri de çeşitli faktörlerin etkisiyle farklılaşmaktadır. Son bölümde ise yapılan saha çalışması ile tüm bu literatür anlamlandırılarak ülkedeki mimarlık mesleği profesyonellerinin konu açısından durumu analiz edilmiştir. Bu çalışmada araştırmaya zaman kavramı da katılarak farklı kariyer evrelerindeki mimarların iş tatmini araştırılmıştır. Bu noktadan yola çıkarak çeşitli sektörlerde çalışan farklı kariyer evrelerinde bulunan ücretli çalışan mimarlık mesleği mezunu profesyonellere yönelik bir saha araştırması tasarlanmıştır. Bu saha araştırmasının amaçları aşağıdaki temel sorulara cevap aramaktır: -Kariyerinin farklı evrelerindeki mimarların genel iş tatmin, iç/dış tatmin ve iş tatmini alt faktörleri düzeyleri açısından istatistiksel bir farklılık bulunmakta mıdır? -Mimarların genel iş tatmin, iç/dış tatmin ve iş tatmini alt faktörleri düzeyleri arasında demografik ve örgütsel değişkenler açısından istatistiksel anlamlı bir farklılık/ilişki bulunmakta mıdır? -Kariyerinin farklı evrelerindeki mimarların genel mesleki memnuniyet ve genel iş memnuniyeti düzeyleri arasında istatistiksel anlamlı bir farklılık bulunmakta mıdır? -Mimarların iş tatmin düzeyini ve mesleki memnuniyetsizliğini belirleyen faktörler nelerdir? Saha araştırmasından çıkan sonuçlara baktığımızda; ücretli çalışan mimarların iş yeri mutluluğunu iş tatmini üzerinden ölçtüğümüzde (ki literatürde genel kabul gören yöntem bu olarak görülmüştür) genel tatmin oranları 2,51/5,00 gibi düşük bir seviyede çıkmaktadır. Bu seviye ankete konu olan ifadelerden "kısmen memnunum" ile "memnunum" sözel ifadeleri arasında bulunmaktadır. Bu düzey farklı meslek grupları ve sektörleri irdeleyen geçmiş araştırmalara kıyasla da oldukça düşük olarak görünmektedir. Yani kısaca söylemek gerekirse, mimarların iş tatminleri yeterli ve kabul edilebilir seviyede gözlemlenmemiştir. İş tatminini etkileyen faktörlere baktığımızda ise sırasıyla maddi olanaklar (1,96/5,00), şirket politika ve pratikleri (2,04/5,00), yükselme (2,16/5,00), üstlerin insan ilişkileri (2,23/5,00) ve güvence (2,29/5,00) kategorileri en tatminsiz olunan faktörler olarak öne çıkmaktadır. Bahsi geçen bu beş faktörden dördü zorlukla "kısmen memnunum" sözel ifadesini karşılarken maddi olanaklar kategorisi bunu bile karşılayamayarak 2.00/5,00 düzeyinin altında kalan tek alt faktör olmuştur. Tatmin faktörleri listesinde en üstte ise çalışma arkadaşları (3,11/5,00) bulunmaktadır. Çalışma arkadaşlarını da sırasıyla birbirine yakın oranlar ile değerler (2,90/5,00), sosyal fayda (2,83/5,00), başarı (2,76/5,00) ve serbestlik (2,70/5,00) izlemektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, 20 alt faktör içinden yalnızca çalışma arkadaşları 3,00/5,00 düzeyini, yani "memnunum" sözel ifadesini geçebilmiştir. Faktörlerin sıralamasına baktığımızda en az tatmin olunan faktörlerin büyük çoğunluğunun dış tatmin içinde değerlendirildiği, daha yüksek olanların ise iç tatmin içinde değerlendirildikleri görülmüştür. Bu da mimarların daha çok mesleğin özüne ve duygusal algılamalara ait içsel tatminsel girdilerden daha fazla memnun iken çalıştıkları kurumlara ait somut kazanım özelliklerden daha az tatmin olduklarını göstermiştir. Bu sonuçlar iç tatmin düzeyinin (2,62/5,00) dış tatmin düzeyinden (2,33/5,00) yüksek ölçülmesini ve iç tatmin düzeyinin genel iş tatmini düzeyinden yüksek iken dış tatmin düzeyinin genel iş tatmin düzeyinden alçak olmasını da açıklamaktadır. Araştırmada kariyer evresi ilerledikçe mimarların genel iş tatmini, iç tatmin ve dış tatmin düzeylerinin yükseldiği görülmüştür. Erken kariyer evresindeki mimarların genel iş tatmin düzeyi 2,41/5,00 iken orta kariyer evresinde 2,53/5,00 ve ileri kariyer evresinde 2,94/5,00 olarak ölçülmüştür. Ancak bu noktada yine belirtilmesi gereken; en yüksek tatmin seviyesinde bulunan ileri kariyer evresindeki mimarların bile tatmin düzeylerinin ölçekteki "memnunum" sözel ifadesi olan 3,00/5,00 seviyesine dahi ulaşamamış olmasıdır. İş tatmini alt faktörlerine bakıldığında da yine benzer bir görünüme rastlanmaktadır. 20 alt faktörün çalışma arkadaşları hariç 19'unda kariyer evresi ilerledikçe tatmin düzeyinde de yükselme görülmektedir. Bu farklılıkların istatistiki anlamlılığı test edildiğinde ise istatistiki anlamlı farklılığın erken ile ileri evreler ve orta ile ileri evreler arasında olduğu görülmüştür. Aynı sonuçlar iç tatmin, dış tatmin ve tatminin alt faktörlerinde de görülmektedir. Kariyer evresinin iş tatmini, bileşenleri ve alt faktörleri üzerinde önemli bir etkisi bulunmaktadır. Demografik, ekonomik ve örgütsel değişkenler bakımından aritmetik ortalamalar üzerinden ikili kıyaslamalar yapıldığında ise erkeklerin (2,63/5,00) kadınlardan (2,41/5,00), evlilerin (2,70/5,00) bekarlardan (2,40/5,00), lisansüstü eğitim almış olanların (2,65/5,00) olmayanlardan (2,41/5,00), yönetici pozisyonunda olanların (2,70/5,00) olmayanlardan (2,31/5,00), şantiyede çalışanların (2,47/5,00) ofiste çalışanlardan (2,39/5,00) genel iş tatminlerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu farklılıkları irdelediğimizde ise cinsiyet (kadın-erkek), medeni durum (evli-bekar), eğitim düzeyi (lisansüstü eğitim almış-almamış) ve örgütsel rolün (yönetici pozisyonunda olan-olmayan) genel iş tatmini üzerinde istatistiki olarak anlamlı farklılık yarattığı, hizmet alanının ise etkisinin olmadığı görülmüştür. Ayrıca kurumsal hizmet süresi, mesleki deneyim süresi ve gelir düzeyinin genel iş tatmini ile istatistiki olarak anlamlı ilişki kurduğu, örgütsel büyüklüğün ise kurmadığı görülmüştür. Bu değişkenlerden gelir düzeyi genel iş tatmini ile en güçlü korelasyonu (0,369) kurarken sırasıyla yaş (0,318) ve mesleki deneyim süresi (0,310) ve kurumsal hizmet süresi (0,221) takip etmektedir. Kurulan tüm bağlar pozitif lineer yönlüdür ancak zayıf düzeyde ilişki gözlenmiştir. Araştırmada mimarlar için sosyal fayda, değerler, serbestlik, çalışma arkadaşları ve başarı tatmin düzeyleri en yüksek, şirket politika ve pratikleri, üstlerin insan ilişkileri, güvence, maddi olanaklar, yükselme, üstlerin teknik yeterliliği, tanınma ve çeşitlilik ise tatmin düzeyleri en düşük olarak öne çıkmaktadır. Bu bulgular kalitatif veriler ile de örtüşmektedir. Mimarlara mesleki memnuniyetsizlik sebepleri sorulduğunda maddi olanaklar (.44), çalışma koşulları (.38), işverenler (.23), işin yapısal problemleri (.23) ve itibarsızlık (.12) etmenleri öne çıkmaktadır. Yani kabaca genellemek gerekirse, iki mimardan biri maddi olanaklarından ve üç mimardan biri çalışma koşullarından ve dört mimardan biri ise işverenlerinden memnun olmadıklarını dile getirmişlerdir. İş tatminini etkileyen faktörler sorulduğunda ise, maddi olanaklar (.52) baskın şekilde öne çıkmaktadır. Bu faktörü sırasıyla çalışma koşulları (.28), işveren tutum ve davranışları (.20), işin yapısal özellikleri (.20), duygusal etkenler (.20), takdir (.15), itibar (.13) ve çalışma arkadaşları (.13) izlemektedir. Kısaca özetlemek gerekirse, mimarların işlerinden memnun olduğunu söylemek mümkün değildir. Mimarların iç tatminlerine kıyasla özellikle dış tatminlerinin daha düşük olduğu, bu durumun da şirket politika ve pratikleri, maddi olanaklar, üstlerin tutumları, güvence, yükselme ve çalışma koşulları ile ilişkili oldukları görülmektedir. Mimarların iş tatminlerinde yükselme sağlayabilmek için öncelikle bu faktörler konusunda iyileştirmeler yapılması gerektiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
  • Öge
    Yapım projeleri yöneticilerinin dijital yeterlikleri
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018-06-05) Doğan, Yelda Özge ; Acar, Emrah ; 502151415 ; Proje ve Yapım Yönetimi
    Dijital teknolojiler, insanların çalışma, öğrenme ve bilgi toplumuna katılma biçimlerini radikal bir şekilde etkilemektedir. Dijitalleşme, işgücü piyasasına etki ederek yeni işler ve çalışma koşulları yaratmakta ve rutin bilişsel ve manuel görevleri içeren işlerden, kurallara dayalı çözümlerin olmadığı rutin olmayan görevlere doğru bir kaymaya sebep olmaktadır. Bu değişim istihdamda beceri gereksinimlerinde kaymaya yol açmakta ve genel olarak 21.yüzyıl becerileri olarak tanımlanan uzman düşünme, karmaşık iletişim ve işbirliği, problem çözme ve dil becerileri gibi daha çok üst düzey bilişsel beceriler içeren yeterliklere duyulan gereksinimi arttırmaktadır. Bu becerilerin kesişiminde yer alan dijital yeterlik (DY), Avrupa Birliği tarafından yaşamboyu öğrenmenin temel yeterliklerinden biri olarak kabul edilmekte ve 'bilgi toplumu teknolojisinin iş, boş zaman veya öğrenim bağlamında sorumluluk, özerklik ve diğer uygun tutumlarla kullanma yeteneğini' ifade etmektedir. DY, bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımının operasyonel yönlerinin ötesine geçerek, dijital teknolojilerin her meslek için değişen genel ve göreve özgü yeterlikler içeren bilgi toplumunda eleştirel, etkin ve yetkin uygulamasına odaklanmaktadır. Yapım sektöründeki dijital yeterlikle ilişkilendirilebilecek araştırmalar incelendiğinde, genel olarak Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin (BİT) teknik kullanım bilgisine odaklanan çalışmalar dikkat çekmektedir. Ancak dijital yeterlik bilgi, beceri ve tutumun bütünleşmesiyle, bilişsel süreçler, etik farkındalık, duygusal ve sosyal beceriler gibi çok geniş bir açıklıkta yeterlik içeren, yani araç ve yazılım bilgisi gibi teknik işlemsel becerilerin ötesinde çok boyutlu bir kavramdır. Uygulama odaklı çerçevelerin dar bir bakış açısı olduğu ve dijital yeterliğin geliştirilmesi için yüksek mertebe düşünme becerilerine dikkat çekildiği göz önünde bulundurulduğunda, konuya daha geniş bir perspektiften bakılması gerektiği, ancak yapım sektöründe bu bağlamda incelenen herhangi bir çalışma bulunmadığı görülmektedir. Avrupa Birliği'nin Dijital Yeterlikler Çerçevesi'ni (DigComp) kullanan bu çalışma, yapım projeleri yöneticilerinin DY seviyesini değerlendirmeyi, her dijital yeterlik alanı için gelişimlerini etkileyen faktörleri belirlemeyi ve sektördeki dijital yeterlik gelişimini izlemek amacıyla yapılacak kapsamlı çalışmalara öncü olmayı amaçlayan bir saha araştırmasının sonuçlarını sunmaktadır. 27 profesyonelden elde edilen verilerin niceliksel ve niteliksel analizleri, yapım projeleri yöneticilerinin rutin olmayan problemleri tek başlarına çözebilecek yeterliğe yakın olduğunu, ancak karmaşık durumlarda başkalarına rehberlik edebilecek ya da işle ilgili yeni fikirler ve süreçler önerebilecek düzeyde olmadıklarını göstermektedir. Çerçeveyi oluşturan beş yeterlik alanı kapsamında incelendiğinde ise, yapım yöneticilerinin sadece en yüksek yeterlik seviyesinde olduğu "enformasyon ve veri okuryazarlığı" alanında karmaşık durumlarda başkalarına rehberlik edebilecek düzeye yaklaşmakta olduğu görülmektedir. Bu alanı, ortalama seviyeye yakın olan "iletişim ve işbirliği" ve "problem çözme" alanları takip etmektedir. "Güvenlik" ve "dijital içerik oluşturma" alanlarında ise, genel ortalamanın altında bir seviyede oldukları ve ancak iyi tanımlanmış, rutin görevleri yapabilme ve açıkça anlaşılır problemleri çözebilme düzeyinde oldukları görülmektedir. Ayrıca çerçeveyi oluşturan 21 yeterliğin 9'unda proje yöneticilerinin ortalamanın altında kaldığı görülmektedir. DigComp, yapım sektöründe birey ve kurumların birey düzeyinde dijital yeterlik değerlendirmelerinde, gelişimlerinin izlenmesinde, beceri tabanındaki boşlukları belirlemede ve kariyer planlamasında mesleki gelişim fırsatlarını aramada yardımcı olabilir.
  • Öge
    Spa-wellness projelerinin inşaat proje yönetimi süreçlerindeki kritik başarı faktörleri
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018-06-04) Uysal, Büşra ; 502101401 ; Kanoğlu, Alaattin
    Modern hayatın getirdiği stresli yaşam ve kötü beslenme alışkanlıkları insanların sağlığını olumsuz etkilemeye başladığından beri, insanların sağlıklarını geri kazandıracak ve mevcut sağlıklı hallerini korumalarını sağlayacak yöntemler arayışında bulunması kaçınılmaz olmuştur. Sudan gelen sağlık anlamı taşıyan "Spa" kavramı ve zindelik anlamı taşıyan "Wellness" kavramı bir araya gelerek; bu arayışlara cevap veren imkânlar sunmakta ve Spa-Wellness aktivitelerinin yapıldığı merkezler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Popülaritesi ile birlikte sayıları her geçen gün artan, ülke ekonomisine hareketlilik getiren Spa-Wellness merkezleri niş bir pazarın oluşmasını sağlamıştır. Yerli-yabancı yatırımcılar, malzeme ve donanım tedarikçileri, uygulama yapan inşaat-dekorasyon firmaları, Spa-Wellness işletmeleri ve çeşitli konularda uzmanlaşan danışmanlar bu büyüyen niş pazarda yer almanın ve başarılı Spa-Wellness merkezleri yaratmanın yollarını aramaktadırlar. Spa-Wellness kavramlarının Türk kültüründeki karşılığı; varlığı çok eskilere dayanan geleneksel hamam ve kaplıcalardır. Bu geleneksel hamam ve kaplıcalar zaman içerisinde yenilenmeyen, eskiyen ve köhneleşen işletmeler terk edilmeye yüz tutmuştur. Günümüzde Spa-Wellness geçmişten gelen farklı birçok kültürün modern bir sentezidir ve evrensel bir kavramdır. Osmanlı Hamamları, Rus Banyaları, Fin saunaları, Hint Ayurvedası, Japon Onsenleri, Çin alternatif tıp teknikleri gibi farklı kültürden gelen birçok kavram modern Spa-Wellness'ın bileşenlerini oluşturmuşlardır. Geleneksel hamam ve kaplıcalar yerlerini; hamam ve termal havuzların da yer aldığı modern Spa-Wellness merkezlerine bırakmışlardır. Modern Spa-Wellness merkezi ülkemiz için yeni sayılacak bir oluşumdur. On beş-yirmi yıllık bir geçmişi vardır. Bu merkezlerin popülerliği ile birlikte sayıları her geçen gün artarken, sektöre dair bilgi ihtiyacı da artmaktadır. Bilgi eksikliği nedeniyle yatırım süreçlerinde alınan yanlış kararlar, tasarım-yapım uygulamalardaki eksik ya da hatalı durumlar ve akabinde gelişen yanlış işletme stratejileri sektörün imajını zedeleyen durumların oluşmasına sebep olmuştur. Spa-Wellness sektörünün ülke ekonomisine katkılarının farkına varan sektör katılımcıları, başarılı Spa-Wellness merkezleri yaratmayı hedeflemektedirler. Bir Spa-Wellness merkezinin başarılı kabul edilmesi için; yüksek hizmet kalitesi sunması, müşteri memnuniyeti sağlaması ve işletmenin karlı olması önemlidir. Ancak bir Spa-Wellness merkezinin bu başarı kriterlerini sağlayabilmesi temelde birçok kritik faktöre bağlıdır. Sektöre dâhil olacak bütün katılımcılar; geniş bir çerçeve ile bakarak bu kritik faktörleri göz önünde bulundurmalı, kapsamları dâhilinde olan kriterlerin yerine getirilebilmesi için gerekli hamleleri yapmalıdırlar. Bu nedenle tezin amacı; Spa-Wellness projelerinin inşaat proje yönetimi süreçlerindeki kritik başarı faktörlerinin tespit edilmesidir. Her sektör için geçerli olabileceği gibi bu sektörde de başarılı olmanın temeli öncelikle Spa-Wellness kavramlarını tanımak ve ne olduğunu anlamaktır. Bu bağlamda tez kapsamında, kaynak araştırması yapılarak; "Spa" ve "Wellness"'ın kavramsal boyutlarına, mekânsal özelliklerine, tarihsel gelişim süreçlerine, günümüzdeki durumuna, sektörü yönlendiren küresel ve yerel trendlerine yer verilmiştir. Böylelikle sektör katılımcılarına akademik bir bakış açısıyla vizyon sağlamak amaçlanmıştır. Spa-Wellness ile ilgili genel bilgi verilmesinin ardından, Spa-Wellness yapım projeleri ele alınmıştır. Spa-Wellness projeleri uzmanlık isteyen özel fonksiyonlu hacimlerden oluşur, bu nedenle de kendine has dinamikleri ve zorlukları vardır. Kaynak araştırması yapılarak, projelerin başarılı bir şekilde yürütülmesini sağlayan proje yönetimi süreçleri ve bilgi alanları Spa-Wellness projelerine uyarlanmıştır. Spa-Wellness projelerinin proje yaşam döngüsü; inşaat öncesi süreçleri, inşaat süreçleri ve inşaat sonrası süreçleri olarak üç ayrı alt başlık altında anlatılmıştır. Proje yönetim süreçleriyle ilgili kaynak çalışmasının aktarılmasının ardından örnek olay incelemeleri yapılarak, gerçekleşmiş Spa-Wellness yapım projelerinin süreçlerine bakılmıştır. Uzmanlık gerektiren Spa-Wellness projeleri, sektörde yer alacak katılımcıların da ilgili alanlarda uzmanlaşması ihtiyacını doğurmuş; bu bağlamda projelere danışmanlık, projelendirme, inşaat, imalat, ürün tedariki teknik servis ve yönetim desteği gibi hizmetler veren küçük ve büyük ölçekli uzman firmalar oluşmuştur. Örnek olay incelemelerinde bu firmalardan; birçok projeye dâhil olmuş, referansları, iş hacmi ve teknik kadrosuyla sektöre örnek teşkil eden bir tanesiyle iletişime geçilerek dâhil oldukları projeler hakkında bilgi toplanmıştır. Örnek olay incelemelerinde farklı özellikteki Spa-Wellness projeleri ele alınmıştır. Projelerin yapım yılları, yapım yöntemleri, konseptleri, yüzey alanları, bütçeleri, organizasyon şemaları, iş programları farklılık gösterdiği için proje yönetim süreçleri de farklı farklıdır. Seçilen örnek projeler; inşaat öncesi süreçler, inşaat süreçleri ve inşaat sonrası süreçler alt başlıkları altında anlatılmış; proje bilgileri aktarılmıştır. Kaynak araştırmasından elde edilen bulguların ışığında, örnek olaylar incelemelerindeki gerçekleşmiş Spa-Wellness projeleri üzerinden tespit edilen kritik başarı faktörleri tartışılmıştır. Tezin sonuç bölümünde, önceki bölümlerde yapılan araştırmalar ve örnek olay incelemelerinde edinilen tecrübeler değerlendirilerek Spa-Wellness yapım projelerinin, proje yönetim süreçlerindeki kritik başarı faktörleri bir liste halinde sıralanarak; gelecekteki Spa-Wellness projesi katılımcılarına yön verecek bir bilgi birikimi oluşturulmuştur. Bu çalışmanın etkisi; popülerliği ile birlikte sayıları her geçen gün artan Spa-Wellness projelerinin önemine dikkat çekmek ve Spa-Wellness projelerinin inşaat proje yönetimindeki kritik başarı faktörlerini belirlemek suretiyle sektörün gelişimine katkıda bulunmaktır.
  • Öge
    Avan (Ön) proje evresinde bina maliyetinin inşaat imalatlarına dayalı olarak hesaplanmasına yönelik bir model
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Eski, Orhan ; Çıracı, Murat ; 39789 ; Proje ve Yapım Yönetimi
    Avan proje evresinde bina maliyetinin imalatlara dayalı olarak hesabına yönelik bir yöntem bu tez çalışması içinde oluşturulmuştur. Amaç, avan proje aşamasında maliyet hesabını en doğru şekilde yaparak yatırım miktarını belirlemek ve alternatif projeler arasında bir se çim yapabilmektir. Yapım imalatları düzeyinde yapılan maliyet hesa bının doğru sonuç vereceği düşünülerek ve inşaat imalatları içindeki az sayıdaki imalatların maliyetinin toplam inşaat işleri maliyeti içindeki payının büyük olduğu esas alınarak yöntem geliştirilecektir. Birinci bölümde, avan proje aşamasında kullanılabilen mevcut bina maliyeti hesabı yöntemleri değerlendirilmiştir. îkinci bölümde, yöntemin oluşturulması için gerekli veriler ve bu verilerin alındığı toplu konut alanlarında bulunan binaların genel özellikleri açıklanmaktadır. üçüncü bölümde, inşaat işleri imalatları, avan proje üzerin den miktarlarının ölçülebilirliğine bağlı olarak sınıflandırılmakta ve ölçülebilen imalatlar için ölçüm kuralları verilmektedir. Avan proje üzerinden ölçülebilen imalatlara dayalı olarak geliştirilen yöntem ile bina maliyetinin hesaplanması ve yöntemin avantajları ile dezavantajları açıklanmaktadır. Sonuç bölümünde, çalışma sonucu elde edilen bulgular verilmek te ve geliştirilen yöntem değerlendirilmektedir.
  • Öge
    Yapım yönetiminde kaynak planlama yaklaşımları ve kompüter destekli çoklu proje programlama
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Sarıcı, Özlem ; Kanoğlu, Alaattin ; 39732 ; Proje ve Yapım Yönetimi
    Günümüzde, teknolojinin ve yapım tekniklerinin büyük bir hızla gelişmesi, üre time kalite ve hız kazandırmasının yanısıra, pekçok yenilik ve olanağı da beraberinde getirmiştir. Boyutlarını büyütmeye eğilimli olan firmalar bu olanaklardan yararlana rak, tek bir projeyi tamamlayıp diğerine başlamaktan çok, birden fazla projeyi aynı pe riyotta başarılı bir şekilde yürütmeyi amaçlamaktadırlar. Bununla birlikte, parasal kaynakların kıt, zamanın da çok değerli olduğu düşü nüldüğünde, kaynakların en rasyonel biçimde kullanılmasını sağlayacak bir yönetim anlayışı ve programlama tekniğinin gerektiği açıktır. Farklı proje koşullarında aynı yaklaşımların söz konusu olması düşünülemeyeceğinden, firmanın içinde bulunduğu koşulların ve yürütülecek projelerin gereksinimlerinin çok iyi analiz edilmesiyle kuru lacak bir sistemin, maksimum faydanın sağlanmasında atılacak ilk ve en önemli adım olduğu unutulmamalıdır. Yönetim anlayışının yanısıra, projelerin plan ve programının hazırlanması aşamasında da projenin boyutları ile kapsam ve niteliği, gözönünde tutul ması gereken önemli noktalardan biridir. Araştırma kapsamında ele alınan çoklu projeler de bu şekilde farklı yaklaşım ve tekniklerin gereksinildiği ortam ve koşullan yaratırlar. Bu tez, yakın geçmişte bilimsel bir temele oturtulan "Çoklu Proje Programlama" (MPS-Multi Project Scheduling) yaklaşımının karakteristiklerinin ve uygulama ilkelerinin incelenmesini amaçlayan bir çalışmadır. Tek projenin söz konusu olduğu durumlardaki organizasyonel yapının, planlama ve programlama yaklaşımının ve raporlama tekniğinin, çoklu proje ortamla rında kullanılabilirliğinin sorgulanması, yönetimsel anlamda ortaya konulan teorinin pratikte ne gibi sorunlarla karşılaşacağının belirlenmesi ve bu problemlerin çözümünde izlenmesi gereken yolun incelenmesi, araştırma kapsamında ele alınan başlıca ko nulardır. Çoklu proje programlamasının, birbirlerine çeşitli ilişkilerle bağlı farklı fonksi yon gruplarının ya da aynı kaynak havuzunu paylaşmak durumunda olan projelerin bir arada ele alınarak programlamasının yapılmasına ilişkin bir yaklaşım olduğundan hare ketle, bu gibi durumlarda kaynakların en etkin şekilde nasıl kullanılabileceği sorusuna çözüm aranmaktadır. Çünkü, mevcut kaynaklar ve yönetimsel dikkat için rekabet ha linde birden fazla projenin bulunması, çoklu proje ortamlarında kaynak planlama ve programlamasına çok daha fazla önem verilmesini gerektirmektedir. Kaynak kulla nımlarında kapasitenin aşılmasına yol açan çakışmaların ve kaynak yetersizliklerinin çözümlenmesinde gözönüne alınan kriterler, eylem önceliklerinin yanısıra proje önce liklerini de içermekte ve kaynak dengeleme işlemi, çoklu proje kaynak programlama sının ayrılmaz bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Son olarak, bu denli karmaşık ilişki ve işlemlerin ele alınmasının ancak kompü- ter desteğinin sağlanmasıyla mümkün olabileceği vurgulanarak, bu destek tüm yönle riyle ortaya koyularak, problemi ele alış biçimleri ve sundukları olanaklar bakımından, yaygın olarak kullanılan software paketlerinin birkaçı incelenmiştir.