FBE- Restorasyon Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 195
  • Öge
    Restoration project of the tomb of Rumi Mehmed Pasha and cistern-public kitchen building
    (Institute of Science and Technology, 2018-06-04) Tchernega, Nina ; Eyüpgiller, Kemal Kutgün ; 502151212 ; Restoration
    The Rumi Mehmed Pasha mosque is located on a high terrace facing the Bosphorus strait. The tomb devoted to Rumi Mehmed Pasha is situated on the south of it, behind the Kible facing wall. The tomb is in the cemetery that occupies the back yard of the mosque. The cemetery is surrounded by a garden wall and is situated on a higher level than the mosque. In the building with an octagonal plan there is a single room. The entrance is through a door on the north of the tomb. There is an arched window on an upper-level over the entrance door. Each façade of the octagonal masonry building has a lower window with metal bars and an upper level arched window. The domed roof is covered with lead sheets. The finial (alem) is missing. At the entrance into the building, the cist of Rumi Mehmed Pasha is standing in the center. The paving is cladded with square brick tiles and corresponds to the octagonal plan of the tomb. There are some traces of fresco over plaster that is visible mainly in the dome. The lower-level windows' wooden frames and shutters are present in the interior. However, there are only a few upper-level glazed windows in the interior. Rumi Mehmed Pasha was Andreas Palaiologos, the Constantinople royalty, when Ottomans conquered the city. He converted to Islam and took the name Rumi Mehmed (Runciman, 2005). Later, he was accepted to the Palace of the Ottoman Empire and gained the status of Pasha. He he seved as the Grand Vizier for several years and took part in tax reforms and the migration policy. The political activities of Rumi Mehmed Pasha reflected on him negatively and consequently were the reason of his execution. He was executed and his head was buried partially in Üsküdar and his body was buried in Tire. The Grand Vizier of the Ottoman Empire Rumi Mehmed Pasha endowed a mosque complex the Üsküdar district. The complex played a positive role in the development of the district both economically and culturally. The complex used to consist of a xxiv mosque, a madrasa, a tomb devoted to Rumi Mehmed Pasha, a hamam, a well and a water-tank with a fountain. There was a waterway that provided water to the complex. Yet, since the flume lost its function due to abandonment, the water was provided through the Atik Valide flume of Nur-Banu Sultan. There is a building in ruins on the north corner of the mosque walls. According to some sources, it is believed to be part of the Şerefâbâd Kiosk. Others mention it as a cistern and the public kitchen of Rumi Mehmed Pasha mosque complex (Ayverdi, 1953; Konyali,1976 ; Haskan, 1995). Ayverdi (1953) writes that it was constructed with rubble stons of the original public kitchen. The tomb suffers from lack of maintenance. Also, the previous inappropriate interventions made a negative impact. The present day situation reveals that the building suffers from various material deterioration types and structural instability. A series of interventions methods were selected in order to restore the building. Firstly, a method to gain the stability was chosen. Later, it was advices to consolidate on level of a single element and a detailed description of application was given. Following that, a finishing advice on improving visitors' experience with improvement regarding lightning and educational information was given with the aim to cover the environment of the monument.
  • Öge
    Üsküdar Doğancılar'da bir paşa konağı restorasyon projesi
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1991) Aras, Lerzan ; Akın, Nur ; 14399 ; Restorasyon
    İstanbul'un fethi ile imar edilen, gerek anıtsal gerekse sivil mimari eserlerle süslenen Üsküdar, yüzyıllar boyunca kentin ve sarayın önemli mesire ve ticaret yerlerinden biri olma özelliğini korumuştur. Tezin konusu olan Üsküdar-Doğancılar'daki Paşa Konağı'nm kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak taşıdığı mimari özelliklerinden ötürü XIX. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Çalışmanın birinci bölümünde Osmanlı imparatorluğunun XVIII. ve XIX. yüzyıllarda içinde bulunduğu sosyal, kültürel ve ekonomik durum ile bu durumun sivil mimariye yansıması, İstanbul sivil mimarisinde oluşan plan tipleri ve konak yaşamı incelenmiştir. İkinci bölümde, konağın içinde bulunduğu Üsküdar bölgesinin tarihçesine yer verilmiş, konağın ayrıntılı tanımı yapılmıştır. Yapının strüktürel özellikleri üçüncü bölümde anlatılmıştır. Yapıda çeşitli nedenlerden ötürü meydana gelmiş bozuklukların detaylandırılması ise dördüncü bölümün konusunu oluşturmuştur. Beşinci bölümde yapının restitüsyonu için kaynak olabilecek aynı dönem yapılarının tipolojik karşılaştırması, altıncı bölümde ise o dönemin mimari ve kültürel etkilenimlerinin yapı üzerinde bıraktığı izlere göre değerlendirildiği restitüsyon çalışmaları anlatılmıştır. Yedinci ve son bölüm, belirli bir dönem ve yaşantıyı belgelemesi açısından korunmaya alınması gereken bu konağın tekrar kullanılabilmesi için gerekli restorasyon çalışmalarını içermektedir. Önerilen yeni işlev, gerek yapının bünyesine uygun olması ve az müdahaleyle aynen korunabilirliğin sağlanması, gerekse yöreye ve belediyeye uygun olması nedeniyle, halk eğitim ve kültür merkezidir. Getirilen öneri doğrultusunda gerekli restorasyon müdahaleleri de bu bölümde yer almaktadır.
  • Öge
    Yeşilköy, tarihi merkez'de (Köyiçi), sosyal, yapısal ve kentsel oluşumun irdelenmesi
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1990) Yıldırım, Fatma ; Akın, Nur ; 14228 ; Restorasyon
    Başdöndürücü bir hızla gelişen teknoloji toplumların kültürel yapısını temsil eden mimari oluşumları aynı hızla potasında eritme eğilimindedir. İnsanın doğal yapısından gelen koruma tutkusu bu eğilime bir tepki denebilecek tarzda savunma mekanizmasını gündeme getirmektedir. Türkiye gibi kültürel birikimleri çeşitli dönemlerde dünyayı etkileyen önemli uygarlıkların birbiri ardına bıraktığı eserlerden oluşan ülkelerde kültürel kimliğin korunması, dünya tarihinin doğru tanımlanması gibi evrensel bir soruna da ışık tutmaktadır. Bu büyük uygarlıkların hepsine yüzyıllar boyu başkent olan İstanbul, doğal olarak en zengin kültürel birikimleri içeren bir tarih kentidir. Özellikle sur içinde yoğunlaşan kültürel kalıntılar sur dışında daha çok diğer kültür merkezleriyle bağlantı sağlayan ulaşım yolları üze rinde görülebilmektedir. Tez kapsamında incelemeye alınan Yeşilköy Yerleşimi bu nitelikte bir gelişim alanıdır. Tezin ilk bölümünde Dünya' da ve Türkiye'de koruma kavramları ve gelişimleri özelinde sadeleştirmeye gidilmiştir. İkinci bölümde Yeşilköy tarihi çevre değerleri açısından korunarak geliştirilmesi gereken bir yöre olarak incelenmiştir. Üçüncü bölümde Yeşilköy içinde seçilen Köyiçi Mahallesi'nin sınırları belirlenmiş ve yapılan tespitler doğrultusunda mimari özellikleri irdelenmiştir. Dördüncü bölümde bu yörenin korunarak geliştirilmesi için önerilen yeni kullanım ve tasarlama ilkeleriyle buna bağlı olarak çalışmanın makro boyutlarda getirebileceği ilkeler araştırılmış ve çalışmanın uygulanabilirliği tartışılmıştır. Ekler bölümünde ise yörede yapılan rölöve ve sosyal analiz çalışmalarını içeren çalışmalar yeralmaktadır.
  • Öge
    Arkadius sütununun restorasyonu ve çevresinin düzenlenmesi
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1992) Öztürk, Arzu ; Ahunbay, Zeynep ; 21752 ; Restorasyon
    Bugün Cerrahpaşa semtinde bulunan Arkadius sütununun yapımına 5. yy basında imparator Arkadius tarafından başlanmış, oğlu II. Theodosius tarafından tamamlanmıştır. î.S. 330'da başkent olan Konstantinopel, sütun inşa edildiği tarihte Roma kültürünün etkisi altındaydı. Roma'nın ikiz şehri olarak düşünülen istanbul'da Roma'ya benzer şekilde spiral kabartma bantlı Theodosius ve Arkadius sütunları inşa edilmiştir. Arkadius sütununun spiral kabartma bantlarında Gainas isyanı ve bu isyanın bastırılması anlatılmıştır. istanbul'un Osmanlıların eline geçtiği sırada ayakta duran sütun geçirdiği yangın ve depremler sonucunda, 18. yy basında oldukça bozulmuş bir durumdaydı. Çökme tehlikesi gösterdiğinden 1715 tarihinde Osmanlılar tarafından taban kısmına kadar yıkılmıştır. Sütunun taban kısmı harap ve bakımsız bir durumda günümüze kadar ulaşmıştır. Sütunun yakın çevresinde, Osmanlı döneminde inşa edilen külliyeler ve ahşap yapıların oluşturduğu tarihi bir çevre vardır. Bu tarihi doku 1950'lerden bu yana hızla bozulmuş ve niteliksiz bir mimari çevreye dönüşmüştür. Hazırlanan tez çalışmasında sütunun ve çevresinin sorunları saptanarak, çözümler getirilmeye çalışılmıştır. Sütunun ve yakın çevresinin sorunları rölöve çizimleri ve fotoğraflar ile tespit edilmiştir. Restorasyon aşamasında sütunun kalan kısmının gerekli en az müdahale ile olduğu gibi korunması, sütunun çevresinde kalan tarihi yapıların onarılarak iyileştirilmesi önerilmiştir.
  • Öge
    Hekimbaşı Çiftliği Kasrı restorasyon projesi
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1991) Bayraktaroğlu, H. Zümrüt ; Ahunbay, Zeynep ; 14397 ; Restorasyon
    Hekimbaşı çiftliği Kasrı, Küçüksu'nun arka sırtlarındaki bir tepenin üzerinde, Boğazdan Ümraniye'ye ulaşan Hekimbaşı çiftliği Caddesi yakınındadır, Ormana bitişik, tamamen gecekondulaşmış bir araziye oturmaktadır. Kasır, o dönemin "Devlet Baş Mimarı" unvanını almış olan Sarkis Balyan tarafından, 1881 yılında yapılmıştır. Kuzey yönünde dört katlı bir kulesi olan, üç katlı kargir bir yapıdır. Tamamen harabe görünümünde olan yapının, sahip çıkılmadığı takdirde, bilinçsiz tahribat sonucu kısa süre sonra yok olacağı açıktır. Bu kasır için yeni kullanım önerileri getirmeyi amaçlayan bu tez, yedi bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, tezin amacı ve aşamaları açıklanmıştır, îkinci bölümde, yapının inşa edildiği dönemde Avrupa ve Osmanlı Devletindeki mimari ortam, Boğaziçi ve Küçüksu'nun durumu incelenmiştir. Bu bölümün, Avrupa 'da- ki mimari ortamın tanıtılmasıyla başlanmasının nedeni, yapının gerek plan, gerek üslup bakımından Batılı özellikler göstermesidir. Yine bu nedenle daha ilerideki bölümlerde yer yer Avrupa'dan örnekler verilmiştir. Üçüncü bölüm, kasırların genel özelliklerini ve gelişimini anlatmaktadır. Dördüncü bölüm, Hekimbaşı çiftliği Kasrının tanımlanmasına ayrılmıştır. Beşinci bölümde, kasır aynı dönemin diğer yapılarıyla karşılaştırılmış; altıncı bölümde restitüsyonu yapılmıştır. Yedinci bölüm ise, restorasyon önerilerini içermektedir. Bu yapının geniş arazisiyle beraber bir spor klübüne devredilmesi ve aslına sadık kalınarak, klübün idare binası olarak restore edilmesi önerilmektedir.