LEE- Bilim ve Teknoloji Tarihi-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Başlık ile LEE- Bilim ve Teknoloji Tarihi-Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAn analysis of the knowledge of earth sciences in Middle Byzantine histories, chronicles and military manuals (867-1204)(Graduate School, 2022-01-06) Çetinalp, Kutsi Aybars ; Şengör, A. M. Celâl ; 422181041 ; History of Science And Technology ; Bilim ve Teknoloji TarihiThis Master of Science thesis handles the novelty and the accuracy of the knowledge of Earth Sciences in Middle Byzantine histories and military manuals (taktika). Its aim is to understand the knowledge regarding the Earth Sciences, which Byzantines brought forth through the analysis of the original Byzantine texts and their comparison with the classical texts and modern science. The year 867 AD witnessed a great blossom in fields of science, education, literature and culture in general. This flourishing period following the Byzantine Dark Ages (seventh and eighth centuries) called as Macedonian Renaissance, after the eponymous Macedonian dynasty (867-1056) or Middle Byzantine Renaissance created some of the greatest minds the Empire has ever seen such as Leon the Mathematician, Mikhael Psellos etc. Thanks to the developments made during this period the accessibility of classical texts was at its peak. Therefore, the intellectuals of this period were both educated in religious and classical texts. This thesis is based on the works of Byzantine history and taktika writers educated during the Macedonian Renaissance, beginning from 867 until the infamous Sack of Konstantinoupolis during the Fourth Crusade in 1204. Therefore, it includes all Middle Byzantine history, chronicle and taktika authors whose works have survived and can be reached. The main reason for choosing this period for study is the revival of classical education as we have stated above, and the reason for choosing the authors of history and taktika genre is that it would be the rational start for a master study with limits such as these. Because these sources are in a better position than their predecessors in terms of variety and accessibility. The Byzantine knowledge analysed in the thesis contains all fields of Earth Sciences from geomorphology to atmospheric phenomena and seismic phenomena, which Byzantines recorded frequently. In addition to the analysis, this thesis also studies how the Byzantine intellectuals perceive and interpret natural phenomena given their education in both religious and classical texts and how did they use this knowledge in historical work, military manuals. One of the purposes of this study is to draw attention to the lack of similar studies. There are many studies about the earthquakes or climatic changes in the Byzantine Empire or how the Byzantines interpreted these. However, there were none that studies Earth Sciences under the scope of the History of Science or the History of Geology. History of Earth Science in Byzantine Empire is an overlooked field of study. Therefore, this study attempts to focus on this particular overlooked subject. Both Byzantine and classical texts used in this work were studied in their original Greek with a philological approach. The information gathered was tracked whether it belongs to the author or belongs to one of the classical authors, or whether it has a religious, biblical origin as it was in most cases. In addition, the information gathered is evaluated according to modern geology.
-
ÖgeBilim ve teknolojiyi gazete reklamlarından izlemek: Erken Cumhuriyet dönemi İstanbul basınında bilim ve teknoloji (1923-1945)(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-01) Dik, Selin ; Zorlu, Tuncay ; 422201068 ; Bilim ve Teknoloji TarihiErken Cumhuriyet dönemi (1923-1945) basının etkili bir şekilde kullanıldığı döneme işaret etmektedir. Bu dönemde, Cumhuriyet hükümeti bilimi temel ve yol gösterici olarak benimseyerek çağdaş bir Türkiye'nin oluşturulmasını amaçlamıştır. 1923-1945 yıllarını kapsayan bu dönemde, bilime, bilimin ilkelerine ve teknolojik dönüşüme büyük bir önem verilmiştir. Hükümet, bu hedefe ulaşmak için bilimsel temelli politikalar oluşturmuş ve uygulamıştır. Ayrıca, devlet politikalarını toplumun her kesimine ulaştırabilmek için basını etkili bir şekilde kullanmıştır. Bu süreçte, Cumhuriyet dönemi ile ivme kazanan basın ve basın organları, devletle birlikte çalışarak yeni bir Türkiye'nin oluşturulmasında önemli bir rol üstlenmiştir. Bilim ve teknoloji, çoğu durumda gazete veya dergi reklamları aracılığıyla insanlarla iletişime geçmiş, toplumlar için yeni ihtiyaçlar yaratmış ve kendisini takip eden kitleleri yönlendirmiştir. Bu yönüyle reklamlar, modernleşme iddiasındaki ülkelerde toplumun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Özellikle Cumhuriyet dönemi Türkiye'sinde, bu unsurların etkisi giderek artmış ve reklamlar, bilimsel temelli ulusun vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Erken Cumhuriyet dönemi, Türkiye'nin modernleşme sürecinde önemli bir zihinsel dönüşümü işaret etmektedir. Bu dönem, bilimsel ve eleştirel düşünce temelinde şekillenen politikaların temellerinin atıldığı bir zaman dilimidir. Modern Türkiye'nin oluşturulması adına, bilimsel politikaların öncelikli bir rol oynadığı gözlemlenmektedir. Cumhuriyet hükümeti gazete reklamları sayesinde topluma bilimsel ve teknolojik gelişmeleri aktarmayı hedeflemiştir. Yayınlanan reklamlar dönemin siyasi, sosyal, ekonomik ve bilimsel gelişmelerine ışık tutmaktadır. Gazete ve dergiler aracılığıyla yayınlanan haberler ve reklamlar, halkın bilinçlenmesi ve yönlendirilmesinde bir rol oynamıştır. Reklamlara büyük önem verilmesi, halkı bilgilendirme ve eğitme amacıyla kullanılmalarını sağlamıştır. Türk ulusunun yaşadığı sosyal ve zihni dönüşümü reklamlar vasıtasıyla analiz edilmesi amaçlanmıştır. Geleneksel değerlerden ekonomik kalkınmaya kadar birçok alanda yaşanan değişimler, basının etkisiyle toplumun geniş kesimlerine ulaşmış ve kabul görmüştür. Bu sayede, Cumhuriyet dönemi Türk toplumu, modernleşme sürecinde büyük bir evrim geçirmiştir. Bilimsel düşünceye dayalı bir toplumun oluşturulması Cumhuriyet dönemi politikalarının merkezinde yer almıştır. Ülkenin her alanında bilimin öncülüğünde gerçekleştirilen çalışmalar, reklamlar aracılığıyla da topluma aktarılmıştır. Reklamlar, toplumun bilimsel düşünceye yönelmesinde etkili bir araç olarak kullanılmış ve bilimin önemi vurgulanmıştır. Bu sayede hem üreten hem de tüketen bir toplumun oluşturulması hedeflenmiştir. Reklamlar, bilimsel ve teknolojik ilerlemenin toplumun her kesimine ulaşmasını sağlayarak, bilimin ne denli mühim olduğu vurgulanmıştır. Bilim ve teknoloji reklamları, Erken Cumhuriyet dönemine bilim tarihsel bir perspektif sunarak bu dönemin bilim tarihine panoramik bir bakış sağlamayı hedeflemektedir. Bu tez, Erken Cumhuriyet dönemi gazete ve dergi arşivlerinden, özellikle Cumhuriyet, Akşam ve İkdam gazeteleri özelinde örneklerle desteklenerek, konunun daha geniş bir perspektiften ele alınmasına katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Örneğin, bu dönemde çıkan teknolojik reklamlar arasında ev aletleri, otomobil, elektrikli ev aletleri, sağlık, sanayi gibi kategoriler yer almaktadır. Bu reklamlar, dönemin teknolojik gelişmelerini ve bu gelişmelerin topluma nasıl aktarıldığını, ayrıca toplum üzerindeki etkilerini anlamamıza yardımcı olmaktadır.
-
ÖgeBir Osmanlı entelektüeli Hamid Vehbi ve Medrese-i Fünûn Dergisi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-07-13) Çırpan, Mustafa ; Zorlu, Tuncay ; 422191059 ; Bilim ve Teknoloji TarihiOsmanlının art arda yaşadığı askeri yenilgiler, askeri olduğu kadar bilim ve teknoloji konusunda da Osmanlının Avrupalı çağdaşlarının katettiği ilerlemelerin çok gerisinde kaldığını ispat etmiştir. Aradaki farkı gören ve kabul eden Osmanlılar başta askeri alanda olmak üzere bilimsel ve teknik reformlara imza atmış, bu reformlar 19. yüzyıla gelindiğinde i vme ve süreklilik kazanmıştır. Osmanlının bilimsel gelişmelere adapte olması kapsamlı ve çok yönlü bir süreç olup bu süreçte başta eğitim olmak üzere çeşitli modern kurumlar ortaya çıkmıştır. Bu dönemde kurulan modern okullar, diğer kurumlar ve yayınlar d evletin bu yüzyılda geçirdiği değişim ve dönüşümün en belirgin örneklerini oluşturmaktadır. . Osmanlı'da bilimsel gelişmeler neticesinde ortaya çıkan bu modern eğitim kurumlarını bu kurumların müfredatlarına kaynak ihtiyacı, encümenler, bilimsel cemiyetler; bu cemiyetlerin yayın organlarını ise bilimsel dergilerin ortaya çıkışı ve yaygınlaşması tak ip etmiştir . 19. yüzyılda çıkarılan bilim dergilerinden biri olan Hamid Vehbi'nin Medresei Fünûn adlı dergisi, Osmanlı dünyasında yayınlanmış diğer bilim dergilerinde olduğu gibi yalnız döneminin bilimsel gelişmeleri ve yayınları değil dönemin üzerinde görece az durul muş birtakım koşullarını yansıtması açısından da tarih çalışmaları içerisinde oldukça kıymetli bir yere sahiptir. Bunlar aynı zamanda; dönemin, özellikle de 19. yüzyılın ikinci yarısının oluşturduğu Osmanlı entelektüelliği ve Osmanlı bilim ve düşünce tarihinin daha iyi anlaşılması açısından büyük önem arz etmektedir. Bu çalışma, Medrese i Fünûn dergisi ve Hamid Vehbi üzerine yoğunlaşarak literatürdeki bu boşluğu doldurmak ve Osmanlı tarihinin diğer dallarına nazaran geri planda kalmış olan Osmanlı bilim ve düşünce tarihi alanındaki literatüre daha fazla çalışma kazandırılması için bir adım atmayı amaçlamaktadır. 19. yüzyılın ikinci yarısında çıkarılmış olan Medresei Fünûn dergis7i ve dergiyi çıkaran İstanbullu Hamid Vehbi'nin bir Osmanlı entelektüeli olarak incelemesini yaparak kısa yayın hayatıyla görece arka planda kalmış olan Medrese kazandırılmasını amaçlanmaktadır.
-
ÖgeEski harfli çocuk dergilerinde bilim tarihi ve bilim içerikleri(Musavver Çocuk Postası ve Sevimli Mecmua)(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-12-14) Kutluca, Ayşegül ; Karataş, Hasan ; 422201061 ; Bilim ve Teknoloji TarihiOsmanlı döneminde yayımlanan çocuk dergilerinin dönemin şartlarından bazı izler taşıdığını söylemek mümkündür. Bahsi geçen eski harfli çocuk dergilerinde genel olarak içerik noktasında benzerlikler bulunsa da bu içeriklere yaklaşım ve öğretme biçimlerinin dergilere özgü olduğu görülmektedir. Osmanlı'da yayımlanan eski harfli çocuk dergilerinin birçoğunda ortak olarak yer alan bölümler; şiir, hikâye, karikatür, oyun, masal, tiyatro, bilgilendirici metin, bilmece, fıkra gibi metinler dönemin bilime bakış açısını nispeten gösterse de bu dergilerde yer alan birçok bilim içerikli metin veya bölümler araştırma konusunda yol gösterici olmuştur. Çalışmamda yer alacak eski harfli çocuk dergilerinde değerlendirilen bilim içerikleri; fizik, matematik, coğrafya, zooloji, botanik gibi bilim dalları ve onların alt dallarından oluşmaktadır. Bu bilim dalları çocuklara aktarılırken 'Faydalı Malumat' ve 'Fenni Eğlenceler' gibi dikkat çekici bir üslupla veya ders başlıkları adı altında öğretici bir yöntemle aktarılmıştır. Eski harfli çocuk dergilerinin birçoğunda Batıdaki yaşam ve bilim konularında çocuklara örnekler verilmiştir. Bazı dergiler Türk/Müslüman bilim insanlarına özellikle yer vererek milli duyguları öne çıkarmış bazı dergiler ise Batıdan bilim insanlarına yer vererek idealize etmiştir. Eski harfli çocuk dergileri dönemin okullarda öğretilen derslerinde öğrencilere destek olma görevini de görmüştür. Öğretmenler ve öğrenciler tarafından takip edilen dergiler bazı okullarda düzenli olarak da okutulmuştur. Dergilere öğrenciler ve öğretmenler tarafından gönderilen mektuplar doğrultusunda dergilere gelen olumlu veya olumsuz geri dönüşleri de görebilmek mümkün olmuştur. Çalışmamın giriş bölümünün ardından yer alan ikinci bölümünde dergicilik tarihi ve Osmanlı devletinde dergicilik çalışmalarının başlaması sürecine kısaca değinerek ardından çocuk süreli yayınlarının başlangıcına yer verilmiştir. İlk süreli çocuk yayınları belirli aralıklarla yayımlanan çocuk dergileri olmuştur. Bahsi geçen yeni bir oluşum olarak görebileceğimiz ilk çocuk yayınlarında gazete/dergi kavramları birbirini karşılar manada kullanılmıştır. Çalışmamın ikinci bölümünün diğer yarısında ise Osmanlı devletinde yayımlanan eski harfli çocuk dergilerinin tamamının kısa özetlerine yer verilmiştir. Bu özetler oluşturulurken kaynaklar dahilinde çocuk dergilerinin içeriklerinde bilim ve bilim tarihi içeriklerinin yer verilmesine öncelik verilmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde Musavver Çocuk Postası dergisinin genel özetinin ardından her sayısı için özellikleri, içindekiler bölümü, bilim ve bilim tarihi içeriklerinin aktarılması ve bilim ve bilim tarihi içeriklerine ilişkin genel değerlendirme bölümlerine yer verilmiştir. Çalışmanın dördüncü bölümünde Sevimli Mecmua dergisinin genel özetinin ardından her sayısı için özellikleri, içindekiler bölümü, bilim ve bilim tarihi içeriklerinin aktarılması ve bilim ve bilim tarihi içeriklerine ilişkin genel değerlendirme bölümlerine yer verilmiştir. Çalışmamın son bölümü olan beşinci bölümde Sevimli Mecmua ve Musavver Çocuk Postası dergilerinin içerikleri doğrultusunda değerlendirmelere yer verilmiştir. Sevimli Mecmua ve Musavver Çocuk Postası dergileri bilim içerikleri bakımından incelendiğinde yer verilen bilim dalları, fizik, meteoroloji, matematik, zooloji, botanik, astronomi, meteoroloji, kimya, fizyoloji, coğrafya ve havacılık olmuştur.
-
Ögeİbrahim Kami B. Ali'nin (ö.1807'den sonra) "Humbara Risalesi" metinsel ve tarihsel analizi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü2023, 2023-07-07) Sunguroğlu, Bekir Hakan ; Karataş, Hasan ; Bir, Atilla ; 422191052 ; Bilim ve Teknoloji Tarihi19. yüzyıl'da Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri alanda Batılı devletlerin gerisinde kalmış olduğu acı tecrübeler ile anlaşılmıştı. Yüzyıllar boyunca savaş meydanlarında hem teknik hem de taktiksel manada tartışmasız bir üstünlük sağlayan Osmanlı Devleti, 18 yüzyıldan itibaren gerileme, sonrasında da bir çöküş devrine girmiştir. Bu dönemde her ne kadar Osmanlı Devleti padişahları ve devlet adamları yenilikleri takip etmemek veya uygulamamak ile eleştirilse de bu iddia yeninin eskiyi karalayarak yücelme çabasından ileri gelmektedir. Özellikle Sultan III. Mustafa döneminde ciddi bir modernleşme ve Batıyı yakalama isteği görülmüştür. Bu dönemde Bonneval Ahmet Paşa (ö.1747) ile başlayan Batılı uzman tahsis etme geleneği Baron de Tott (ö.1793) ve Saint-Remy (ö. 1787'den sonra) gibi Fransız uzmanlarla devam etmiştir. İmparatorluğun Almanya'ya müttefik olarak yaklaşmasıyla beraber Alman uzmanlar davet edilmeye başlanmıştır ve bu süreç I. Dünya Savaşı'na kadar devam etmiştir. Bu dönemde yalnızca dışarıdan getirilen birkaç uzmandan gelişmeler takip edilmeye çalışılmamış, aynı zamanda yeni askeri okullar açılmış ve ordular kurularak köklü reformlar da yapılmaya çalışılmıştır. İbrahim Kami b. Ali'nin (ö. 1807'den sonra) hayatı hakkında detaylı bilgiye sahip olmasak da ortaya koyduğu eserler ve görevleri ile bu dönemde oldukça önemli bir figür olarak yer aldığı düşünülmektedir. 1775'te ilk modern askeri okul olan olarak kurulan Mühendishane-i Bahr-i Hümayun'un ilk öğrencilerden ve 1795'te kurulan Mühendishane-i Berrî-i Hümayun'un ilk hocalarındadır. Mühendishane kökenli ilk Hassa Sermimarı olması da oldukça önemlidir. Kendisinin bir adet matematik, iki adet humbara eseri olmak üzerine toplamda üç eseri vardır. Tezimizde ele aldığımız Humbara Risalesi, İbrahim Kami'nin ana kitap olarak bahsettiği Yevmiyenâme isimli eserinin bir özeti mahiyetindedir. Yevmiyenâme balistik konularının yansıra; tapa, fişek imlası, yağlı paçavra terkibi, delikli humbara eczası hazırlanması gibi humbara alanında çok çeşitli konuları ele almaktadır. Humbara Risalesi ise, Yevmiyenâme'de geçen meselelerden yüzeysel olarak bahseder. Başlıca bir humbaracının bilmesi gereken temel bilgilerden bahsedilirken daha çok balistik üstüne pratik hesaplara yer verilmiştir. Eser beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde ufka paralel olan hedeflere, ikinci bölümde ufuktan yüksek hedeflere, üçüncü bölümde ise ufuktan aşağıdaki hedeflere atım yapılmak istediğinde yapılması gereken hesaplardan bahseder. Dördüncü bölümde barut miktarının hedeflere göre nasıl ayarlanacağından bahsedilir. Diğer gerekli meseleler olarak belirtilen son bölümde ise üst üste yığılmış humbara ve top tanelerinin nasıl kolayca sayılabileceğinden bahsedilir. Kitapta yukarıda belirtilen meseleler ile ilgili birçok örnek verilmiş ve çözümleri ispatlarıyla birlikte verilmiştir. Eserde ayrıca birçok tablo, grafik ve çizim mevcuttur. Özellikle ana kitap olarak refere edilen kitapta son derece nizami ve renkli top ve havan tasvirleri ve atım grafikleri mevcuttur. Mühendishane talebeleri, teknik resim dersleri de aldığından buradaki çizimler ve grafikler oldukça anlaşılır ve açıklayıcıdır. Bu çalışmada ele aldığımız özet, muhtemelen ana kitap için seviyesi yeterli olmayan, mühendishane derslerini dışardan takip eden veya kısa süreli temel eğitim almak için gelen zabitler için hazırlanmış bir eserdir. Yevmiyenâme ve Humbara Risalesi kendi gök kubbelerinde tek yıldız değildirler. Özellikle 19. yüzyıl başından itibaren askeri teknoloji ve uygulamalar alanlarıda verilen eserler artmıştır. Bu artışın başlıca sebebi Osmanlı'da 18. yüzyıl sonlarında açılan mühendishanelerde okutulmak için kitap ihtiyacı ortaya çıkmıştır. İlk dönemde yabancı uzmanların yanlarında getirdikleri kaynaklar tercüme edilerek bu eserlerden faydalanılmış daha sonraları ise Türk ilmiye sınıfı, askeri teknik alanında özgün eserler telif etmeye başlamıştır. İbrahim Kami b. Ali, bu dönüşüm döneminin önemli temsilcilerinden birisidir. Bu sebeple bu çalışmada, İbrahim Kami b. Ali'nin daha iyi anlaşılabilmesi için ilk olarak, Osmanlı Devleti'nde askeri modernleşmenin ana kaynağı olan mühendishanelerin tarihi ele alınmıştır. Ayrıca İbrahim Kami b. Ali'nin eserlerinin literatürdeki yerini belirlemek amacı ile Osmanlı'da topçuluk ve humbara alanındaki eserlerin bir listesini oluşturulmuştur. Çalışmamızın, ana kısmını ise İbrahim Kami'nin Humbara Risalesi isimli eserinin transliterasyonu ile matematiksel analizi oluşturmaktadır. Türkiye'de askeri tarih çalışmaları oldukça yaygın olsa da askeri teknolojiler tarihi henüz olgunlaşmış bir disiplin değildir. Birçok askeri tarih çalışmasında, askeri teknolojileri açıklamak üzere işin teknik kısmı "gelişmiş, geri kalmış, modern, daha uzun menzilli, daha etkili" gibi genel geçer sıfatlarla açıklanmaya çalışılmıştır. Askeri tarih yazımından, harp tarihine doğrudan etkisi olan silahların kabiliyeti maalesef gerektiği şekilde yer bulamamıştır. Bunun başlıca nedeni kullanılan harp gereçlerinin bir uzmanlık alanı olması ancak bu gereçleri inceleyecek gerekli teknik çalışmaların yapılmamasıdır. Bir diğer sebep ise Osmanlı Devleti, modern döneme kadar askeri meselelerin gizli tutulması gereken meseleler olarak gördüğü için askeri tekniklerin ele alındığı kitapların yazılması ve çoğaltılması konusunda destekleyici olmamıştır. Modern eğitime geçme çalışmalarıyla beraber birçok yabancı kaynaklı kitap Türkçeye çevrilmiş ve yeni risaleler yazılmıştır ancak bu eserler oldukça az çalışılmıştır. Ayrıca yukarıda da belirtildiği gibi yapılan çalışmalar, eserleri teknik yönden analiz etmemiştir. Bu sebeple bu tez kapsamında; bilimsel ve tarihsel açıdan değerli gördüğümüz bu eseri, yalnızca günümüz Türkçesine çevirmek değil aynı zamanda hesapları matematiksel olarak analiz ederek dönemin teknik bilgi ve becerisini analiz etmek amaçlanmıştır.
-
ÖgeLaurent Jean François Truguet ve Usûlü'l Ma‛ârif Fî Vech-i Tasfîf -i Sefâyin-i Donanma ve Fenn-i Tedbîr-i Harekâtiha adlı eserinin transkripsiyonu ve incelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-01-06) Bakkal, Pelin ; Zorlu, Tuncay ; 422181038 ; Bilim ve Teknoloji TarihiBu çalışma 1770'teki Çeşme Bozgunu sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun sistematik olarak giriştiği modernizasyon çabalarının denizcilik tarihi ile ilgili bir kesitini ele almaktadır. Bu çerçevede, yabancı mühendislerin, teknisyenlerin, subayların ve diplomatların istihdamlarıyla beraber denizcilik alanına dair yeni teknik bilgi (know-how) ve yöntemlerin benimsenmesi süreci, bir başka deyişle Osmanlı denizciliğinin modernleşme süreci, bilhassa Fransız deniz subayı Laurent Jean François Truguet ve 1787 yılında kaleme aldığı ve Fransız elçiliği matbaasında basılan "Usûlü'l ma‛ârif fî vech-i tasfîf -i sefâyin-i donanma ve fenn-i tedbîr-i harekâtiha" isimli eseri üzerinden ele alınmıştır. Biyografisi incelenen Truguet, Fransa'nın Toulon kentinde doğmuş, üst düzey bir ailede yetişmiş, itibarlı okullarda denizcilik eğitimi görmüş, donanmanın en üst kademelerinde görev almış ve çeşitli savaşlarda donanmaya komuta etmiştir. Truguet, bir deniz subayı olmakla beraber, üstlendiği diplomatik görevlerle ve parlamentodaki etkinliği ile de dikkat çeken bir isimdir. Fransa'da böylesine üst makamlarda bulunmuş bir ismin Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde faaliyet göstermeye başlama süreci, farklı coğrafyalarda üstlendiği görevler ve yazdığı eserler tezimizin önemli bir kısmını teşkil etmektedir. 1784 yılında Choiseul Gouffier'in Fransız elçiliği yaptığı dönemde ikili anlaşmalar sonucunda Osmanlı İmparatorluğu'nun hizmetine giren Truguet, İstanbul'da kaldığı 4,5 yıllık süre zarfında Osmanlı amiral ve subaylarının denizcilik ve manevra uygulamaları hususunda eğitimleri ve bahriyelilerin istifade edebilmeleri için çalışmalar yürütmüş ve farklı hususları içeren manevra kılavuzları derlemiştir. Diğer taraftan, Achille Tondu ve uzman bir ekiple astronomi gözlemler ve trigonometrik hesaplar kullanarak Karadeniz, Ege ve Marmara denizlerinin, İstanbul ve Çanakkale boğazlarının haritalarını çıkarmıştır. Ayrıca İstanbul'da Mühendishane'de tabiye dersleri vermiş donanmadaki ıslahatlara katkıda bulunmuştur. Çalışma kapsamında, Truguet'nin Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrıldıktan sonraki faaliyetlerine de yer verilmiş ve böylece bütüncül bir Truguet portresi sunulmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede, Mısır'da bulunan beyler ve Arap şeyhleriyle yaptığı deniz ticareti ve ulaşımı konulu diplomatik görüşmeler, Süveyş Kanalı ile ilgili hazırladığı raporlar, Napolyon Bonapart ile olan münasebeti ve Mısır'ın işgaline dolaylı katkısı, Büyük Britanya'daki incelemeleri, Akdeniz filo komutanlığı, savaş sırasında gemi personelinin uyması gereken ast-üst ilişkilerini konu alan bir yasanın çıkarılmasındaki rolü, diplomatik yazışmaları, "Şüpheliler Yasası" ve mahkûmiyet dönemi, Direktuvar Rejimi'yle beraber Donanma Bakanı olarak atanması, sömürgelerle ilgili çalışmaları, "18 Fructidor Devrimi" sonrası Donanma Bakanlığı'ndan azledilmesi, Madrid büyükelçiliği dönemi, tekrar tutuklanması ve Hollanda'ya sürgün dönemi, Napolyon rejimi tarafından donanmadan sorumlu müsteşar olarak atanması, Donanma Amiralliği, Birleşik Donanması Komutanlığı, Hollanda'nın Yüksek Denizcilik İdaresi'ndeki görevi, Şeref Nişanı Büyük Haçı'yla taltif edilmesi, Temmuz Hükümeti tarafından Büyük Amiral (Amiral de France) ilan edilmesi, Fransız Parlamentosu'nda donanma ve limanlar konusunda verdiği yasa teklifleri de tezimizde ele alınmıştır. Tezin diğer önemli bir ayağını Truguet'nin İstanbul'daki görevi sırasında kaleme aldığı "Usûlü'l ma‛ârif fî vech-i tasfîf -i sefâyin-i donanma ve fenn-i tedbîr-i harekâtiha" adlı eserin incelenmesi ve bilimsel değerinin tartışılması oluşturmaktadır. Bu kapsamda öncelikle adı geçen eserin transkripsiyonu yapılmış ardından da günümüz Türkçe'sine çevirilerek araştırmacılar ve okurlar için sade bir anlatım ile anlaşılır hale getirilmiştir. Buna ek olarak eserin sonunda bulunan 13 adet levhanın transkripsiyonu yapılmıştır ve öne çıkan kelimelerin anlamları okuyucuya yardımcı olacak bir sözlük çalışmasıyla desteklenerek tezin ekler bölümünde sunulmuştur. 1787 (1201) tarihinde İstanbul Fransız Elçilik Matbaası'nda basılan bu eserin farklı tarihlerde ve farklı ülkelerde basılmış nüshalarının özellikleri, yazara ait farklı eserlerin niçin birbirleriyle karıştırıldığı gibi hususlar da aydınlatılmaya çalışılmıştır. "Usûlü'l ma‛ârif", Osmanlı denizciliği açısından mühim bir eserdir; zira, Osmanlı denizciliğinde 18. yy'ın başat aktörleri olan kalyon tarzı yelkenli gemilerin harp sırasındaki seyir manevralarını, dizilişlerini ve saf düzeni alma yöntemlerini aşamalar halinde, çizimler kullanarak detaylı bir şekilde anlatmaktadır. Bunun yanı sıra eserde, gemilerdeki işaretlerin, ekipmanın ve yelkenlerin savaş sırasında nasıl kullanılacağı hususları da ele alınmıştır. Bu itibarla tez çalışması, başta Osmanlı denizcilik tarihi olmak üzere, Osmanlı modernleşmesi, bilim ve teknoloji tarihi ile bilginin dolaşımı alanlarına katkı yapmayı ayrıca nadir eserlerin gün yüzüne çıkarılarak anlaşılır hale getirilmesini ve geçmişle gelecek arasında bir köprü kurmak amaçlanmaktadır.
-
ÖgeMarketing electricity: Ameli elektrik magazine (1925-1934) and the introduction of electricity as a mass consumption item in the interwar period(Graduate School, 2022-03-04) Dalfes, Fulya Lale ; Barutçu, Burak ; Karataş, Hasan ; 422191057 ; History of Science and TechnologyElectricity was introduced to the Ottoman Empire with the establishment of the 'Silahtarağa Power Plant' in Istanbul in 1914. This new technology, like in all the other regions in the world, gradually brought massive changes in the daily lives of the İstanbul populace. Even though there were other illumination technologies and small-scale power plants before Silahtarağa, this plant offered a city-based and non-stop source of electricity to locals. Likewise, electricity with its appliances started to change many daily practices from transportation to cooking. Electricity was comparatively a late coming technology to the Ottoman Empire. Factors like the rush to modernization because of rivalry in the European periphery have pushed the Ottoman government to finally accommodate this technology. Adaptation to electricity was important for the expansion of the customer base of the electricity company. A bi-monthly free-of-charge magazine titled "Ameli Elektrik" began to be distributed in 1925 to each electricity customer and continued until 1934. This magazine, with the SATİE company, mainly aimed to promote electricity, electrical appliances, etc., and a 'new way of life' which came with those. Commercials, cartoons, recent news about electricity, recipes, and fashion advice were all included in this print medium. Its content was shaped by its target audience, which was the upper-middle class of İstanbul, who were able to reach electricity and its appliances. This study aims to examine this magazine's content as a mirror on which the mentalities, ideologies, social norms, and biases of the period were reflected. The tools and concepts of the social history of technology and discourse analyses are the basis of this study's methodology. The nine-year publication period of this magazine straddles the first years of the Turkish Republic, therefore witnessing innumerable changes. For instance, one can trace the radical political ups and downs such as the new reforms and the social change that came with them. Moreover, this magazine even reflects the impact of the alphabet reform of 1928 on print media. Similarly, we can see that gender structures and norms were both constructed, reproduced, and manipulated through this magazine. This thesis will present this magazine as multilayered evidence of technological and social change during the transition from the Ottoman Empire to the young Turkish republic. Finally, it will introduce a source that hitherto had not been examined on this scale.
-
ÖgeOsmanlı Devleti'nde modern ekstremite protezleri (1890-1923)(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-12-19) Küskü, Elif ; Zorlu, Tuncay ; 422201062 ; Bilim ve Teknoloji TarihiDoğuştan eksiklik ya da savaş, hastalık ve kaza gibi sebepler neticesinde bir uzvun kaybedilmesi insanın hayatını kendi başına devam ettiremeyecek duruma gelmesine neden olabilir. Dolayısıyla insanlar, tarih boyunca uzuvlarının yerine iş görebilecek yapay uzuvlar aradılar. Bu hususta kimi zaman basit tahta parçaları ve kanca eller, kimi zaman da statülerini korumak için görkemli ve ince işçilikli protezler kullandılar. Yalnızca kol ve bacak gibi ekstremite protezleri değil tarihleri çok eskiye dayanan takma göz ve diş gibi diğer protezler de kullandılar. Ortopedik engelli bireyler mevcut eksikliğin giderilmesi için kullandıkları yapay uzuvlar sayesinde hem hareket kabiliyetlerini geri kazanmaya çalıştılar hem de toplumdaki yerlerini korumayı hedeflediler. Geçmişte özgün ve daha basit protez örneklerine rastlanmakla birlikte protezlerin modern anlamda gelişim sürecinin Ambroise Paré ile başladığı görülmektedir. Savaşlar, yetişkin erkeklerin engelli kalmasına yol açarak kendilerinin ve ailelerinin hayatlarını geçindirme zorluğu yaşamalarına neden olmuştur. Dolayısıyla protezlerin modernleşmesi hususunda daha kullanışlı tasarımların yapılması ve yeni malzemelerin kullanılması söz konusu olmuştur. Binaenaleyh protez şirketleri kıyas kabul etmez şekilde artış göstermiştir. Modern protezlerin sıklıkla kullanılmaya başlandığı 19. yüzyıl aynı zamanda Osmanlıların da modernleşme hususunda adım attıkları bir döneme denk gelmektedir. Askeri, siyasi ve teknolojik olarak gelişmek isteyen Osmanlı Devleti, sağlık alanında da mühim adımlar atmıştır. Özellikle II. Abdülhamid'in saltanatında birçok hastane açılırken tıp dünyasındaki keşifler de dikkatle takip edilmiştir. Bu teknolojik yeniliklerden biri olan modern protezler bilhassa da kol ve bacak protezleri gerek sıradan vatandaşlar için gerekse malûl askerler için devlet tarafından sağlanmıştır. Başlangıçta yurtdışından ve İstanbul'daki yabancı tedarikçilerden sipariş edilen ekstremite protezleri II. Abdülhamid'in de desteği ile Tersane-i Amire ve Tophane-i Amire gibi önemli teknik merkezlerde üretilmeye başlanmıştır. Üretimin sağlanması hususunda yurtdışında işbirliği sağlanan atölyeye bahsi geçen kurumlardan öğrenci gönderilmiştir. 1890'lardan itibaren gazilere, muhtaç olan kimselere ve görevi başında iş kazası geçiren kişilere masrafları atıyye-i seniyye ve sadaka-i padişahi bütçelerinden karşılanmak üzere protezler üretilmiştir. Devletin yanı sıra Hilâl-i Ahmer Cemiyeti de özellikle Balkan Savaşları ile I. Dünya Savaşı'nda malûl kalan askerler için protez tedarik etmiştir. Tez, protezlerin dünya tarihindeki seyrini örnekler ile açıklayıp daha sonra asıl odak noktayı yani Osmanlı Devleti'ndeki modern ekstremite protezlerinin hareketliliğini anlatmayı hedeflemektedir. Bu hususta öncelikle Osmanlı Devleti'nde protezlerin hangi vakalar sonucunda ortaya çıktığı ve padişah tarafından ilgi duyulmasında hangi hususların etkili olduğu açıklanmış, daha sonra engelli bireylerin devlet destekli protezlerine ulaşma serüvenleri aktarılmıştır. Osmanlı Devleti ile işbirliği içinde protez üreten şahıs ile kurumlar, protezlerin gelişimine etkisi olan olaylarla ilişkileri çerçevesinde ve kronolojik bir düzlemde ele alınmıştır. Bu hususta yurtdışından sipariş edilen protezler, yurtdışına gönderilen öğrenciler ve İstanbul'da protez imalathanesi açılma girişimi ayrıntılı bir şekilde verilmiştir. Tezde protez imalatında kullanılan makineler, aletler ve malzemeler de arşiv belgeleri ışığında ortaya konulmuştur. Ele alınan bir diğer önemli husus, protezlerin ücreti meselesidir. Ücretler imal edilecek olan protezin boyutuna, kullanılan malzemenin niteliğine ve nerede yapıldığına göre belirlenmektedir. Osmanlı Devleti'nden engelli kişilerin arzuhal yazarak modern ekstremite protezleri talep ettiği görülmektedir. Taleplerin hangi koşullarda devlet tarafından kabul edildiği hangi koşullarda edilmediği ve nasıl bir yol izlendiği de tezin netliğe kavuşturduğu konulardan biridir. Tüm bu süreçler arşiv belgelerine yansıyan örneklerle ortaya konulmuştur. Tezin üzerinde durduğu konulardan bir diğeri de savaşların modern protezlerin gelişimindeki etkisidir. Osmanlı Devleti'nin ve Hilâl-i Ahmer Cemiyeti'nin gazilerin protezlerine kavuşmaları konusunda hassasiyeti bulunduğu görülmektedir. Bu durum da tezde ayrıntılı bir biçimde incelenmiştir. Tez, II. Abdülhamid döneminde başlayan ve Osmanlı Devleti'nin son yıllarında da devam ettirilen dönemi kapsamaktadır. Bu süreç, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi ve Kızılay Arşivi başta olmak üzere dönemin yerli ve yabancı gazete ile dergilerinden ve yıllıklar incelenerek ortaya konulmuştur.
-
ÖgeOsmanlı Devleti'nde yeni tıp ve bilginin demokratikleşmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-09-05) Yılmaz, Abdüssamet ; Karataş, Hasan ; 422211051 ; Bilim ve Teknoloji Tarihi17.yy'ın ikinci yarısında hekimbaşı İbn Sellum'un (ö. 1669) Tercemetü't-Tıbbi'l-Cedidi'l-Kimyai li-Paraselsus eserinin ardından başlayan tıbb-ı cedid yani yeni tıp külliyatı ile başlayan süreçte Osmanlı Devleti'nde tıp sahasının çehresi değişmiştir. Yeni tıp ile inorganik maddeler tedavide kullanılmaya başlanmış, tedavi için hazırlanan ilaçlarda kimyevi teknikler ön plana çıkmıştır. İlaçların içeriği ve hazırlanma yöntemleriyle beraber yeni tıp döneminde tıbbi bilginin aktarımı da dönüşüm geçirmiştir. Bu dönüşüm çerçevesinde ilmi üretim artık Arapçadan çok Türkçe yapılmaya başlanmıştır. Telif eserlerin yanında tercümelerle Osmanlı'da bilim dili olarak yükselen Türkçe, bilginin Osmanlı toplumunda daha erişilebilir olmasını sağlamıştır. Mütercimler yaptıkları çevirilerde umumi faydayı amaçladıklarını vurgulamıştır. Tercümelerin büyük çoğunluğunun kaynağını ise Avrupa'da yazılmış eserler oluşturmaya başlamıştır. Ayrıca yapılan tercümelerde sadeleştirmeler, yerel unsurlar ve metin-dışı notlar bilginin aktarımını kolaylaştırmıştır. Türkçe yeni tıp külliyatına odaklanarak bu tez tıbbi bilginin Osmanlı toplumunda erişilebilirliğinin arttığını yani tıbbi bilginin demokratikleştiğini iddia etmektedir. Bilginin demokratikleşmesinin en büyük yöntemi olarak mahallileşme ve bilginin demokratikleşmesinden kaynaklanan huzursuzluklar bu tezin temel dayanak noktalarıdır.18.yy'da yapılan dört Tıbb-ı Cedid tercümesi ve mütercimleri ise tezin temel kaynaklarını oluşturmaktadır. Bu mütercimler Ömer b. Sinan İzniki (1704'te sağ), Müderris Hasan Efendi (1718'de sağ), Bursalı Ömer Şifai Efendi (ö. 1742) ve hekimbaşı Gevrekzade Hasan Efendi'dir (ö. 1801). 18.yy'ın ikinci yarısında yaşamış olması sebebiyle yeni tıbbın Osmanlı'da yer edinmesine şahit olan Gevrekzade Hasan Efendi ve eserleri tezin asıl odak noktasını oluşturmaktadır. Bu tezin amacı literatürde bilim tarihi alanında incelenen yeni tıp tercümelerini toplumsal tarih bağlamında değerlendirmek ve dönemin tercümelerini "modern" veya "geleneksel" kategorilerinin dışına çıkararak mütercimleri failliğini kısıtlayan batı/cedid – doğu/kadim ikilemlerinin dışında değerlendirmektir.
-
ÖgeOsmanlı telgraf tarihinde Emile Lacoine'ın çalışmaları veMebâhis-i Telgraf isimli eseri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-09-14) Alaşahan, Betül ; Zorlu, Tuncay ; 422191053 ; Bilim ve Teknoloji Tarihiİnsanların iletişim kurmaya dair ihtiyaçları, iletişim tekniklerinin gelişmesini sağladı. Sözlü ve yazılı iletişim yöntemleri giderek çeşitlendi ve farklı coğrafyalarda farklı teknikler ortaya çıktı. Sınırları genişleyen devletler, siyasi hareketlilikler ve savaşlar ise haberleşme yöntemlerinin gelişmesine sebep oldu. Ulaklar yoluyla yapılan haberleşme çoğunlukla temel haberleşme yöntemiyken ışık, ses, duman ve yansımalar haberleşmeyi hızlandırmak için kullanılan yöntemler arasındaydı. Haberleşme tarihinde devrim niteliğinde bir gelişme olan telgrafın icadına kadar adım adım gelişen ve çeşitlenen haberleşme yöntemleri, bilim tarihi araştırmacıları için geniş bir çalışma alanı sundu. Dünyada yaşanan siyasi ve askeri gelişmeler daha kısa zamanda daha uzun mesafeyi kat ederek haberleşme ihtiyacını doğurdu. Bir rahip ve bilim insanı olan Fransız Claude Chappe tarafından 18. yüzyılda tasar1anan semafor telgraf, kısa sürede Avrupa genelinde etkin bir şekilde kullanılmaya başlandı. Özellikle kilise kulelerinin üzerine inşa edilen semafor telgraflar geceleri ve sisli havalarda kullanılamıyor olmasına rağmen, güvenli bir haberleşme yöntemi olması sebebiyle hızlı bir şekilde benimsendi. 19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde büyük bir savaşa hazırlanan devletlerde haberleşmenin hızı savaşların seyrini değiştirecek kadar önemli bir hale gelmişti. Tam bu sırada yaygınlaşmaya başlayan elektrikli telgraf, hatların kurulması maliyetli olduğu için ve kurulan hatlar düşman tarafından kesilebildiği için hemen kabul edilmedi. Elektrikli telgrafın icadından sonra da semafor telgraf başta Fransa olmak üzere Avrupa'nın pek çok bölgesinde kullanılmaya devam edildi. Fakat daha sonra haberleşmeyi daha önce görülmemiş bir şekilde hızlandırdığı için kabullenildi ve telgraf ağları dünyanın dört bir yanına ulaştı. Kırım Savaşı (1853-1856) sırasında telgrafın önemini fark eden Osmanlı Devleti, bu tarihten sonra hızlı bir şekilde telgrafçılığa yatırım yapmaya başladı. Demiryolları ile paralel olarak kurulan telgraf hatları hızlı bir şekilde devletin en uzak noktalarını bile İstanbul'a bağladı. İstanbul üzerinden Fransa ve İngiltere'ye iletilen haberler ile uluslararası bir iletişim ağı kurulmuş oldu. Tüm bu gelişmelerde ise yabancı mühendislerin payı büyüktü. Fransız bilim insanı Emile Lacoine elektrik-elektronik mühendisliğinin Osmanlı Devleti'nde gelişmesi için dersler vererek ve telgraf sistemlerinin teknolojik alt yapısını açıklamak üzere Fransızca olarak yazdığı ve Osmanlı Türkçesine Mebâhis-i Telgraf ismiyle tercüme edilen kitabı ile Osmanlı telgrafçılığında önemli bir yere sahiptir. Bu tez çalışmasında dünya haberleşme tarihinde Osmanlı Devleti'nin yeri ve Emile Lacoine'ın Osmanlı Devleti bünyesinde yaptığı çalışmalar ele alınarak Mebâhis-i Telgraf adlı kitabın telgrafçılık eğitimindeki yeri ve önemi incelenecektir.
-
ÖgeÜçüncü dereceden denklemlerin çözümleri üzerine Hayyam ve Descartes ekseninde retrospektif bir inceleme(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-12-08) Türkoğlu, Mustafa Deniz ; Karataş, Hasan ; 422201066 ; Bilim ve Teknoloji TarihiBilim tarihi içindeki çalışmaların çeşitliliği ve bağlantılılığı, sosyal bilimlerin içerisinde farklı disiplinleri birleştirerek ele almasından kaynaklanmaktadır. Bu tez, matematik tarihindeki denklem çözümlerini incelerken, özellikle üçüncü dereceden denklemlerin tarihsel bağlamda nasıl evrildiği ve farklı medeniyetlerde nasıl yorumlandığına odaklanmaktadır. Tez, matematik tarihini göz önüne alarak, denklem çözümlerinin medeniyetler ve yüzyıllar içindeki değişimini ele almaktadır. Özellikle üçüncü dereceden denklemlerin tarihsel evrimi incelenirken, Hayyam ve Descartes'in bu denklemleri nasıl çözdükleri ve bu çözümlerdeki benzerlikler ve farklılıklar tartışılmaktadır. Ayrıca, analitik geometrinin nasıl ortaya çıktığı ve matematik tarihindeki evrimine nasıl katkıda bulunduğu üzerinde durulmaktadır. Özellikle Euclides'in Elemanlar eserinin incelenmesi, sistematik düşüncenin temelini oluşturan matematiksel prensipleri sunmaktadır. Ayrıca, matematik tarihinde ortak bir dilin oluşumu, İslam medeniyeti tarafından sağlanmış ve Rönesans ve bilim devrimi ile birlikte bilimin dili haline gelmiştir. Tez, Hayyam ve Descartes'in üçüncü dereceden denklemleri nasıl çözdüklerini ve analitik geometrinin nasıl ortaya çıktığını inceleyerek, matematik tarihindeki evrimi detaylı bir şekilde ele almaktadır. Bu çalışma, antik matematik bilgisinin yeni bir dilde yorumlanması sonrasında ortaya çıkan problemleri ve çeşitli yaklaşımları da tartışmaktadır.
-
ÖgeYenişehirli Ahmed Cemal Efendi'nin hayatı ve "Memâlik-i Osmaniye'ye Mahsus Coğrafya-yı Askerî" adlı eseri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-11) Taşdemir, Kübra ; Karataş, Hasan ; 422211055 ; Bilim ve Teknoloji TarihiOsmanlı Devleti'nde özellikle 18 ve 19. yüzyılda, Batılılaşma hareketlerinin bir parçası olarak Osmanlı askerî eğitim sistemi de reformlar geçirmiş ve eğitim-öğretim faaliyetlerinde gelişmeler yaşanmıştır. Bu dönemde, Avrupa ülkelerinin eğitim modelinin uygulanması tercih edilmiştir. Askerî faaliyetlerde oldukça önemli bir yere sahip olan haritalar ve coğrafya eserleri, Avrupa'da olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu'nda da öncelik verilen bir husus olmuştur ve askerî eğitim kurumlarında Batılı kaynaklar kullanılarak harbiyeli öğrencilere bu eserler okutulmuştur. Coğrafya eserlerinin artış yaşadığı bir dönem gerçekleşirken 19. yüzyılın son çeyreğinde askerî coğrafya alanında eserler yazan Yenişehirli Ahmed Cemal Efendi de, Avrupa'daki yayınları takip eden bir coğrafya öğretmeni olarak yıllarca görev yapmıştır. Askerî sahada görev alan harbiyeli öğrencilerin teorik bilgi sahibi olmaları ve Osmanlı sınırları içerisinde kalan toprakları iyi tanıyarak düşmana karşı başarılı stratejiler geliştirebilmeleri amacıyla Memâlik-i Osmaniye-ye Mahsus Coğrafya-yı Askerî adlı eseri kaleme almıştır. Askerî coğrafya alanında oldukça önemli bir yere sahip olan eser, coğrafya literatüründe ismi zikredilmesi gereken kaynaklardan biridir. Söz konusu eserin, Osmanlı Devleti'nde yazılan eserler içerisinde "askerî coğrafya" isminin ilk kez kullanıldığı eser olması bakımında özel bir öneme sahiptir. Ayrıca, Ahmed Cemal Efendi'nin eserini yazarken kullanmış olduğu kaynaklar da Batı'da yapılan çalışmaları ve eserleri ortaya koymaktadır. Bu durum, Batılı kaynaklarda Osmanlı Devleti'ne sık sık yer verildiğini, Osmanlı sınırları içerisinde kalan toprakların coğrafî yapısının eserlerde anlatıldığını ve bu toprakların ayrıntılı bir şekilde haritalandırıldığını da gözler önüne sermektedir. Bu tez kapsamında, Mekteb-i Fünûn-ı Harbiye-i Şâhâne'de coğrafya öğretmeni ve başarılı bir asker olan Yenişehirli Ahmed Cemal Efendi'nin yapmış olduğu çalışmalar ve yazmış olduğu Memâlik-i Osmaniye-ye Mahsus Coğrafya-yı Askerî (1894, 1898, 1906) adlı eseri incelenerek hayatına ışık tutulacaktır. Ayrıca, bizzat padişah tarafından nişanlarla onurlandırılan Ahmed Cemal Efendi'nin, yıllar içinde rütbelerinin yükselmesi de onun gayretli ve başarılı bir asker olduğu göstermektedir. Ahmed Cemal Efendi'nin hayatı ve eseriyle birlikte Osmanlı coğrafya çalışmalarındaki yeri ve bıraktığı izler bakımından değerlendirilecektir.