LEE- Mimari Tasarım-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "architectural design" ile LEE- Mimari Tasarım-Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeArchitecture of the impossible: Searching an(other) architecture within drawing through metaphor(Graduate School, 2024-10-22) Demirci, Meral ; Uluoğlu, Belkıs ; 502211016 ; Architectural DesignThis thesis investigates the metaphorical thinking behind non-notational architectural drawings to propose that the intentional use of metaphors—metaphorical concepts—can initiate alternative, unconventional, 'other' ways of thinking—which will be referred to as metaphor-based design thinking. The study discusses the possibilities of what is considered impossible within conventional architecture to expand our perspective, hence our realities. Metaphorical thinking simply means understanding something in terms of another, and our conceptual system—which deduces and organizes abstract concepts that structure our perception, and guide us through our everyday life—is fundamentally metaphorical. This means that metaphors are not limited to language, but they are implicit in the ways we think and act. Along with non-notational architectural drawing which offers creative freedom to the practitioner and the possibilities that arise from it, the study aims to explore the impossible(s) in architecture, to compose a new way of thinking, and—I think most importantly—to lead to more questions than 'answers'. In K. Michael Hays' words, "Architecture is fundamentally an inquiry into what is, what might be, and how the latter can happen. Architecture is one way of attaining the verb 'to be.'" (2009, p. 2). George Lakoff uses metaphorical thinking and the methods that come from cognitive science and linguistics in the book Philosophy in The Flesh (1999) to rethink what philosophy can become and says that "Metaphorical thought is the principal tool that makes philosophical insight possible and that constrains the forms that philosophy can take." In other words, architectural theory and metaphorical thinking have similar interests to further their fields; and this research intends to do the same thing for architecture (to rethink what architecture can become) through drawing, thus doing this research through metaphor within architectural drawing seems appropriate. The potentialities of architectural drawing and metaphorical thinking are known and studied separately. This work, being at the intersection of the two, aims to create something new by combining pre-existing ideas. The intent is the emergence of a design thinking that can lead to architectures that are sensitive to the 'Other' and other ways of thinking. The research uses AD's digital archive for selecting drawings as its case studies among the articles which discuss 'imagination' and 'creativity', since the intent is to propose an alternative thinking. Then it suggests plausible metaphors for these works in accordance with the written materials and the theoretical works of the drawings' authors—in a reverse engineering method. Through mapping, the study interprets metaphorical concepts and the relational thought processes behind these drawings in order to support the study's claim that metaphorical thinking can be used as a tool—pedagogical, or else—with the awareness of its substantial use. The first chapter, the introduction, clarifies how/why this research came about, frames the aim and scope of the thesis; then, acquaints the reader with the key concepts—the Other, the (yet-)impossible, non-notational architectural drawing, metaphorical thinking—and their relations to each other in the realm of this research; and ends with how metaphorical thinking is used for the method of the research, and how the cases are selected. The second chapter consists of two parts. The first sub-chapter explains the theory of metaphorical thinking that is structured by George Lakoff and Mark Johnson, its systematicity; differentiates between metaphor, simile, analogy, and allegory; and discusses the limitative use of architectural metaphors which is generally attributed to architectural form. The second sub-chapter explains why the research uses the term 'architectural drawing' instead of 'architectural representation'; outlines how the thesis approaches non-notational architectural drawing, and how it positions itself among other architectural practices, while briefly summarizing the pivotal changes about the views on drawing. It also mentions the issue of authorship over architectural works to explain why the research excluded reading the drawings directly. The third chapter establishes metaphorically-structured design thinking—the creative thinking practice that this research offers—by discussing other alternative thinking practices. The fourth chapter examines (possible) use of metaphorical thinking within the case studies (a.k.a. the study's protagonists) and offers a probable metaphor for each case. These suggestions are based upon the semantic references found in the articles. The chapter also discusses the degrees of relevance between the creative thinking behind these precedent-setting cases and metaphor-based design thinking—the practice proposed in the thesis. And the final chapter, the conclusion, is meant to be more than a final summary of the study. It not only mentions the findings of the thesis, but also questions what could come after. This is not a prescriptive study, which indicates an outcome, a definitive one; it is a descriptive work to offer metaphor-based design thinking. Unlearning situated thought patterns and thinking in an alternative manner is not unfamiliar to architectural practice; but metaphorical thinking takes it a step further, and offers itself as a tool for doing so. The case studies are the precedents that support this study's claim that the deliberate use of metaphors in the design process can lead to alternative, other ways of thinking; can lead to metaphor-based design thinking.
-
ÖgeDisiplinlerarası zeminde eleştirel mekânsal pratiklerin denemeci açılımları: Mimari deneme filmi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-07-04) Erol, Aygen ; Çebi Dursun, Pelin ; 502181005 ; Mimari TasarımGünümüz mimarlık ortamı, mimarlığı geleneksel yapı üretme pratiğinden öte, bir düşünme ve algılama biçimi olarak gören, eleştirel tartışmalar üreten bir ortamdır. Geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinden bu yana, mekânsal pratiğe radikal, eleştirel ve disiplinlerarası bir yaklaşım geliştirilmesi mimarlık tartışmalarında üretken bir alan açmıştır. Mimarlık ve mekân artık doğrudan maddi olarak üretilen bir mekanizma değil, zaman-mekân-toplumsallık içerisinde kendini var eden, belleği ve potansiyelleri olan bir nesnedir. Mekânı objektif bir çerçeveden ele almak ve onu anlamlandırırken tanımlı yöntemleri kullanmak, çoğu zaman gündelik ve öznel olanın algılanışını yok sayarak mekânı düzleştirmekte, ufak ve değerli nüansları yok edebilmektedir. Mimarlığa dair geliştirilen bu eleştirel bakışlar, mekânın çoklu bakışlarla nasıl okunabileceği veya bu okumaları yapabilmek için ne şekillerde konumlanılabileceğiyle ilişkilenir. Tez çalışması, disiplinlerarası çalışmalar aracılığıyla mekâna bakışın çoklu ve eleştirel yönlerini üreten pratiklere duyulan bir merakla başlar. Bu kapsamda sinematografik teknik ve yöntemler, mekâna bakışın bir aracı olarak konumlandırılır. Özellikle geçtiğimiz yüzyılın etkili araçlarından biri olan "montaj" kavramı, yeni bir zaman-mekânsal açılım sunma potansiyeli bakımından önemli görülür. Bu noktadan hareketle film tarihi ve kuramına mimarlık disiplininin filtresinden bakılan süreç içerisinde, çalışmanın kapsamı "deneme filmleri" olarak tanımlanan alana doğru daralır. Özellikle kentsel ve mimari mekânı sıklıkla ele alarak kapsamlı ve çoklu bakışlar sunan, montaj tekniğini geleneksel sinemadan farklı bir şekilde yorumlayan bu filmlerin, mekâna bakışın eleştirel bir yöntemini sunabileceği düşünülür. Mekânın sosyal teorinin alanında değerlendirilmeye başlandığı süreç ve bu sürecin mimarlık disiplininde gerçekleşen yansımaları, mekâna bakışın alternatif bir pratiği olarak konumlandırılan deneme filmleri ve onun denemeci pratikleri için uygun bir zemin sağlar. Bu kapsamda tez çalışmasının teorik zemini, eleştirel mimarlık olarak tariflenen alanın kuramsal çerçevesini çizmeye yönelik bir literatür taraması ve eleştirel bir olasılıklar alanı olarak görülebilecek denemeci düşünce çerçevesinde iki basamaklı olarak şekillenir. Eleştirel teorinin tartışma düzlemi ve 1960'lı yılların getirileriyle şekillenen, sosyal ve beşeri bilimlerdeki post-yapısalcı paradigma değişimi, bilim insanlarının maddi dünya, faillik, nesnellik ve mekân kavramları hakkındaki varsayımlarını yeniden şekillendirmiştir. Mekânın algılanışı ve ifadesi, derin ve kavramsal bir rönesanstan geçerek, çeşitli disiplinlerin konusu haline gelmiştir. Konum ve bağlam verileri öne çıkarak, mekânın farklı tarihselliklerin, kültürel verilerin ve insan ilişkilerinin üretimi ile ilişkili bir sosyal strüktür olduğu düşünülmeye başlanmıştır. Mekânın sosyal teorinin alanında değerlendirilmeye başlandığı, 'mekânsal dönüş' olarak adlandırılan bu süreç, toplumsal mekânın inşası ve dönüşümü bağlamında, zamanın ve toplumsal yaşamın rolüne dikkat çeker. Henri Lefebvre'in üç momentli toplumsal mekânı ve Edward Soja'ya ait (1996) triyalektik mekân yorumları, düalist yaklaşımlar sonucu oluşan dikotomik kavramların ve algılayışların karşısında konumlanan, çoklu bakışları odağa alan kapsamlı bir mekânsal bakış açısı meydana getirir. Aynı zamanda normların ve varsayımların ötesine geçen, farklı görme biçimlerini ve potansiyel gelecekleri arayan, "öteki"ne ve sıradan olana bakmaya çalışan bir bakış açısı yaratır. Kökenleri eleştirel teoriye uzanan ve çağdaş mimarlık tartışmalarında önemli bir alanı kaplayan eleştirel mimarlık tartışmaları ve eleştirel mekânsal pratikler, sanatın mimarlık alanında konumlanışını ele alan yaratıcı ve üretken bir alandır. Bu pratikler Edward W. Soja'nın (1989/1996/2014) dikkat çektiği "mekânsal dönüş" nosyonu çevresinde şekillenen ve söz konusu post-yapısalcı paradigmanın mimarlık disiplinindeki yansımaları olarak görülebilir. Çeşitli disiplinlerin önerdiği bakış açıların üst üste düştüğü, mimarlığın ve mekâna dair bilginin farklı açılardan sorgulanmaya açıldığı disiplinlerarası zemin, çalışmanın ele alındığı eleştirel mekânsal pratiklerin alanını tarifler. Mimarlığın eleştirel bakışları, mimarlığı çağın kültürel üretimleriyle birlikte ele alır. Kültürel üretimler, birden fazla disiplini ve anlayışı kapsayan alanlardır. Bu bağlamda disiplinlerarası bir zeminde üretilirler. Mimarlık disiplini de bu anlayışları tek potada eritmesi ve kendi bünyesinde bir araya getirerek bir sonuç ürüne dönüştürmesi anlamında disiplinlerarası bir üretimdir. Eleştirel mimarlık pratikleri, disiplinlerarası zeminde tasarım ve eleştiri arasında bir ara alanı işaret eder. Bu bağlamda, disiplinlerarasılık, mekâna yöneltilen eleştirel bakışların üretim zeminini oluşturur ve mimarlık disiplininin ideolojik aygıtlarını ve yerleşik normlarını sorgulamaya açan entelektüel ve yaratıcı bir üretim alanı olarak görülür. Tez çalışması, kökenleri eleştirel teoriye uzanan ve çağdaş mimarlık tartışmalarında önemli bir alanı kaplayan eleştirel mimarlık alanının açtığı yaratıcı bağlama yerleşerek, Jane Rendell'ın (2006) eleştirel mekânsal pratikler olarak adlandırdığı disiplinlerarası pratiklerin içinde alternatif ve eleştirel bir araştırma alanı sunmayı hedefler. Mekâna dair niteliklerin anlaşılmasında ve tartışılmasında denemeci düşüncenin disiplinlerarası ve hibrit yapısı eleştirel mekânsal pratiklerle ilişkilendirilir. Denemeci düşünce ve mimari deneme filmlerinin, edebi kökenlerinden fotoğrafa, oradan sinema çalışmalarına ve çeşitli çağdaş formlara evrimi bağlamında disipliner ortamları ele alan tez çalışması, denemeci düşünce aracılığıyla mekânın üretim ve yorumlanma yolları tartışmaya açar. Rendell'ın (2006), Edward Soja'ya ait (1996) "mekân, zaman ve toplum" üçlüsünden yola çıkarak tanımladığı; "mekânsal, zamansal ve toplumsal" olarak belirlenen eleştirel mekânsal pratiklerin triyalektik açılımı, denemeci düşüncenin eleştirel mekânsal pratikler içerisindeki varlığını araştırmak için bir dayanak noktası olarak ele alınır. Bu triyalektik açılım aynı zamanda tez çalışmasının metodolojik altlığını oluşturur. Denemeci düşüncenin potansiyellerini ve eleştirel yapısını açmak için, ilk defa Penolope Haralambidou (2015) tarafından deneme filminin bir alt-türü olarak teorize edilen, mimari tasarım, teori ve film arasındaki sınırlarda yer alan melez bir tür olan "mimari deneme filmleri" araçsallaştırılmaktadır. Tez çalışmasının metodolojisi, araştırma kapsamında seçilen üç mimari deneme filminin, eleştirel mekânsal pratiklere ait triyalektik model üzerine düşürülmesi ve bu model üzerinden okunması yoluyla oluşturulur. Eleştirel mimarlık ve denemeci düşüncenin çerçevelediği iki teorik alanın üst üste düşürülmesi ile oluşturulan pratik alanı denemeci düşüncenin eleştirel mekânsal pratiklerin alanındaki varlığını test eder. Bu kapsamda triyalektik model üzerinde incelemek için seçilen mimari deneme filmlerinin ilki fiziksel mekânı ele alır, ikincisi mekânın temsili ile ilişkilenir ve üçüncü örnek ise izleyici ile diyalog kuran ekran mekânını dönüştürür. Filmlerden ilki, Fransız Yeni Dalga sinemasının önemli yönetmenlerinden biri olan ve 2000 sonrası yıllara kadar filmler üreten Agnés Varda ile kamusal alandaki siyah beyaz fotoğraf müdahaleleriyle tanınan Fransız sokak sanatçısı JR'ın, birlikte Fransız kırsalını dolaşarak, yolda karşılaştıkları mekânlar ve insanlar üzerinden gerçekleştirdikleri enstalasyonel yaklaşımların denemesi olan 2017 yapımı "Mekânlar ve Yüzler" isimli filmdir. İkinci film, California Sanat Enstitüsü'nde film çalışmaları profesörü olan Thom Andersen'in, 169 dakikalık süresi boyunca, büyük bir kısmı 200'den fazla filmin kırpılmış sahnelerinden oluşan ve Los Angeles kentinin film endüstrisi tarafından sunulma ve pazarlanma şeklini eleştirmeye girişen bir film-denemesi olan "Los Angeles Kendini Oynuyor" isimli 2003 yapımı filmidir. "Deja vu: Resnais'nin Marienbad'daki Geçen Yılı Yeniden Sahneleniyor" (Déjà vu: Restaging Resnais's Last Year at Marienbad) isimli üçüncü örnek ise, Penelope Haralambidou'nun bir filmi yeniden sahneleme denemesidir. Bu yeniden sahneleme işi, Fransız Yeni Dalga sinemasının önemli yönetmenlerinden biri olan Alain Resnais'nin "Geçen Yıl Marienbad"da isimli filmini bir enstalasyona dönüştürür. Tez çalışması kapsamında eleştirel mekânsal pratiklerin alanında tartışmaya açmak üzere seçilen bu üç film, Jane Rendell'ın (2006) triyalektik modeli aracılığıyla okunur ve mekânsal, zamansal ve toplumsal açılımların farklı odak noktalarında tartışmaya açılır. Üç açılımın her birinde farklı noktalara temas ederek farklı soruları soran bu üç film, denemeci düşünceyi ve mimari deneme filminin mekânsal eleştiri üretme potansiyelini araştırır. Mekânsal açılım, yer, arsa ve mekân kavramları hakkındaki tartışmalardan yola çıkar ve yeri ilişkisel ve bağlamsal bir yapı olarak ele alır. Bu bağlamda ilk film, "fiziksel mekân, mekânsal eleştirinin aracı olabilir mi?" sorusunu sorar. İkinci film, filmsel mekânın (temsilin), mekânsal eleştirinin aracı olup olamayacağını sorgularken, üçüncü film, sinema ekranının mekânının bir eleştiri aracı olma potansiyelini araştırır. Filmler, zamansal ve toplumsal açılım bağlamlarında da farklı odak noktalarına yerleşerek farklı soruları sorarlar. İlk film, insanların ve mekânların, anıları, geçmişi ve belleği nasıl paylaştıklarını araştırır. İkinci film, "filmsel mekân çok katmanlı bir zamansallık sunabilir mi?" sorusunu sorar. Üçüncü film ise zamanın mekânsallaştırılma denemesini yapar. Toplumsal açılım bağlamında ilk film, "yer ile ilişkili kimliklerle karşılaşmalar"ın nasıl bir eleştirel mekânsal pratik üretme potansiyel taşıdığını sorar. İkinci film, "fiziksel olmayan mekânda (filmsel mekânda) yapılan psikocoğrafik ve toplumsal bir keşif mekânsal eleştiri üretebilir mi?" sorusunu sorar. Üçüncüsü ise denemeci pratikler tarafından dönüştürülen ekran mekânının, izleyici ile diyalog kuran bir ortam olarak mekânsal eleştiri üretebilme imkânlarını araştırır. Bu çalışma, mekânsal eleştirinin yalnızca metin yoluyla üretilmediğini, pek çok disipliner pratik ile beraber disiplinlerarası bir zeminde üretilebileceğini göstermek için bir olasılıklar alanı olarak konumlanır. Sinemadan mimarlığa, mimarlıktan sanatsal yerleştirmelere uzanan disiplinlerarası ortamların çeviri aralıklarında üretilen mimari deneme filmleri yoluyla disiplinlerarası aralıkta mekâna dair anlam, yorum ve eleştirinin üretimi çeşitlendirilir. Bu bağlamda, mekâna dair kapsamlı bir ifade biçimi olan ve bulanık bir zeminde mekânın algılanışına ve üretilişine dair yeni olasılıklar açan denemeci pratiklerin, eleştirel mimarlık kuramı kapsamında görünür kılınması amaçlanır.
-
Ögeİçsellikten ilişkiselliğe: Mimarlıkta yumuşak bileşenlerin temsillerine failsel bir yaklaşım(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-02) Özbek, Beyza Nergis ; Şenel, Sıdıka Aslıhan ; 502221004 ; Mimari TasarımBu tez, çizimdeki araçların, bedenlerin, malzemelerin bir şeyi temsil etmesine dair atanan araçsallıkları ile temsile dolanıklıklarını aynı zamanda kendi maddesi/ortamı arasındaki maddi-göstergesel, bedensel ve söylemsel yakınlıkları araştırma isteği ile başlar. Çizim sırasında deneyimlenen kendiliklerinin sabit ya da önceden belirlenmiş olmadığı ancak karşılıklı iç-etkileşimlerin parçaları olarak ilişkiler aracılığıyla ortaya çıktıklarını "ilişkisellik ontolojisi" çerçevesinde kabul ederek bu etkileşimlerdeki failsel durumları sorgular. (Feminist) yeni materyalist konumdan hareketle mimarlık söylem ve üretimlerindeki "nesne yönelimli" özerk anlayışlara karşılık verebilmenin, temsil sistemlerine tanıklık etme imkanı sağlayan çizimle mümkün olduğunu öne sürüyorum. Mimari temsilin, mekansal deneyimi sabitleyen karşıtlıklar (iç/dış, özne/nesne, biçim/madde) üzerinden yapılandırılarak farklılıkları homojenleştirdiği ve içsel olanı dışsal olandan ayırarak belirli öğeleri çizimden dışladığı koşullara karşılık iç-etkileşimlerdeki farklılıkların etkilerinin failsel süreçlerde belirdiğini savunan "performatif" yaklaşım, mimari temsilin sınırlarında konumlanan yumuşak bileşenlerin (örneğin perdeler, kumaşlar, minderler) içsellikleriyle birlikte düşünülmesine olanak tanıyabilir. Yumuşak bileşenler adlandırılmasını, Katie Llyod Thomas'ın önerdiği "malzeme özeni"ne dayandırarak, malzemeye katıksız görsel (statik) bağlamda ele alışa ortaklaşa bir inkara ve malzemeleri güçler ve eylemler ağının bir parçası olarak yaklaşmayı öneriyorum. Bu kuramsal çerçeve, söz konusu bileşenlerin çizimlerdeki görünmezliklerini maddi-göstergesel, bedensel ve söylemsel ilişkilerin örgüsü içinde sorgulayan, çizimi eleştirel zanaat pratiği olarak (yeniden) konumlandırma yönündeki araştırma zeminini oluşturur. Sonlu Başlangıçlar: Mimari Düşüncenin Sınırları adlı giriş bölümünde, mimari çizim araçlarının üretim biçimleri, bilgi nesneleri ve malzemelerine dair karmaşık sorular, kavramlar ve metinleri "Düğümler kılavuzu" adını verdiğim tezin yazım yöntemi ile, kavramlar arası çelişki, yakınlık, dönüşüm gibi ilişkisellikleri değişebilen, dönüşebilen anlamlar ile birlikte kurmayı öneriyorum. Haraway'in metafor olarak kullandığı "kedi beşiği" oyunu, bilgi ve anlamın tek bir özne tarafından üretilmesinin mümkün olmadığı aksine dünyayı anlamlandırmanın ve bilgi üretiminin birlikte düşünme ve üretme süreçleriyle şekillendiğini belirtir. Mimarlığın özerklik, içsellik, nesnellik gibi yerleşik normlarını sorgulayan tez, çizim aracılığıyla alternatif düşünme biçimlerine alan açmayı hedefler. Pratikler Ekolojisi Bağlamında Mimarlıkta Eleştirel Konumlanma adlı ikinci bölümde, "nesne yönelimli" özerk anlayışlardan, öfkeli dünya kurma pratiklerinden, kendi çıkarları doğrultusunda kendi varlıkların üstünlüğünü haklı gören tutumlardan uzaklaştırma gayretiyle her daim başka şeylerle ilişkili olduğunu düşündüğüm mimarlığı, çevre-dünyaların içinde yaşamı yaşanabilir kılan daha iyi izahlar üretebilen imkanlar dahilinde kendi (feminist) yeni materyalist eleştirel konumumu belirtiyorum. Bu bölümdeki eleştirel konumlanma, bilgi nesnelerinin üretildiği ortamları yeniden düşünmek için çizimi hem bir "araştırma aygıtı" hem de bir "araştırma nesnesi" olarak kavramaya yardımcı oluyor. Yumuşak Bileşenlerle Karşılaşma: Üretim, Beden ve Temsilin Sınırları başlıklı üçüncü bölüm ise İstanbul'da 19. yüzyıldan kalma bir ticaret hanı olan Giritli Mustafa Paşa Hanındaki "malzeme özeni" kavrayışı ile yumuşak bileşenlerin üretimlerinin maddi, bedensel, söylemsel izlerini "mimari çizim" ile belgeleme denemeleri sırasında karşılaşılan sınırlara dair. Mimari çizimde yumuşak bileşenler neden çizilemiyor sorusu, mimarlık pratiğindeki perdelerin ikincil konumlandırılmalarındaki örneklerinden başlayarak, bu konumlandırmaların Batılı konvansiyonel ikiliklerine dayandığı materyal-söylemsel okumalar ile doğrulanıyor. Yumuşak bileşenlerden perdelerin içe ait oluşları dayatılan ikiliklerde olduğu gibi "içsellik" kavramının tanımında yer alıyor. İçselliğin sınırlarla ilgili olduğu ancak sınırların hilekar, muğlak, belirsiz oluşları, yumuşak bileşenlerin kendine özgü potansiyelleri ile birlikte çizimlerde yer alabilme imkanlarını arıyor. Bu imkanlar çizimi, dokuma, kesme, dikme, ölçme gibi tekrar eden jestler kuran eylemler aracılığıyla maddi yapım pratikleri ve bedensel bilgi üretimleri olan "eleştirel zanaat pratiklerindeki" materyal söylemsel olanaklara yakınlaştırabilir. Bu bağlamda eleştirel zanaatın, mekansal sınırların, geçişlerin, geçirgenliklerin ve ilişkisel karşılaşmaların örgüsünü takip eden bir eleştiri biçimi olarak okunabileceğini düşünüyorum. Çizimin Belirtileri: Mimarlığın İlişkiselliğini Çizimle Araştıran Örnekler başlıklı dördüncü bölüm, mimari çizimde üretilen anlamların, Emmons'un "mimari çizim inşaat belirtileri" anlayışı ile çizimi sabitleştiren temsil geleneklerine karşı maddi-göstergesel düğümlerdeki açılımlara doğru yönlendiriyor. Bu bölümde, birbirlerine dolanık olduğunu düşündüğüm üç belirti üzerinden çizimdeki hareketlilik, araçsallık, maddi oluşları sorguluyorum. Belirti I: Bedenlenmiş Pratikler, Çizginin Hareketliliği bölümünde, Emmons'un inşa pratiklerindeki belirtileri doğrultusunda Ivana Wingham'ın Paul Klee'nin "çizgiyi çekmek için yürüyüşe çıkmak" sözünden hareketle oluşturduğu teorik-pratik çalışmaları ele alıyorum. Belirti II: Araçsal Neden Boşluktaki İmkanlar adlı alt bölümünde, çizim aletleri ve araçlarının etkileşimlerindeki maddi boşluklarda, kolektif failsel eylemleri, Smout Allen'ın çizim pratikleri bağlamında değerlendiriyorum. Belirti III: Malzemeler, Hafifliğin Dayanılmaz Maddeselliği bölümünde ise Bloomer'ın "dirty drawings" pratiği ile, temsildeki ikili ayrımların üzerinden çizimin dışladığı malzemelerdeki maddi iç-etkileşimleri, mimari çizimin formu önceleyen hilomorfik alışkanlıklarına karşı gerilimlerde bulmaya çalışıyorum. Handaki Yumuşak Bileşenler: Yumuşak, Geçici İçe Ait Olanları Bir Çizim Pratiği İle (Yeniden) Düşünmek başlıklı beşinci bölümde, çizimin belirtilerine paralel okunabileceğini düşündüğüm denemelerde farklı çokluklar, ölçekler ve parçalar ile birlikte yumuşak bileşenleri çizginin hareketliliği, boşluktaki imkanları, malzemelerdeki maddesellikleri tez boyunca kurduğum teorik-pratik araştırmalar dahilinde çizim-kolaj denemeleri ile birlikte (d)okumayı öneriyorum. Sonuç olarak tez, mimarlığın temel varsayımlarının ötesinde ele alındığında bir nesne olmadığı, "yaratıcı pratikler ekolojisi" içinde işleyen, malzemeler, araçlar ve söylemlerle birlikte süreç olarak yaşadığımız dünya hakkında daha iyi izah ve anlatıları olanaklı kılacağına dair inancımla yazıldı. Maddi olanın, göstergesel ve söylemsel olanlarla iç içe geçtiği bu bağlamda, mimarlık etik ve politik sorumluluklarla dolanık bir pratik olarak ortaya çıkar. Bu nedenle, dünyevi ilişkilere dikkat etmenin bir yolu olarak, malzemelerle, araçlarla ve üretim süreçleriyle nasıl ilişkilendiğimizi sorgulamak kaçınılmazdır.
-
ÖgeKent meydanlarını katmanlar üzerinden okumak: Tokat Zile Hükümet Meydanı örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-11-21) Kaya, Özgür ; Özkan Yıldız, Dilek ; 502191018 ; Mimari TasarımKent en temel anlamı ile kullanıcı ve gündelik hayat arasında köprü görevi gören mekânlar bütünüdür. Kullanıcı ise bulunduğu kent ile ilişki kurmadan varlığını sürdüremez. Kullanıcı ve kent ilişkisinin en güçlü olduğu alanları ise kamusal mekânlar oluşturmaktadır. Kamusal mekânlar ilk örnekleri olan "agora" ve "forum" yapılarından bugüne kullanıcıların sosyal olarak var olduğu gündelik mekânlar olmuştur. Bu gündelik mekânlar sokaklar, caddeler, parklar veya en nihayetinde meydanlar gibi kent hayatını ifade eden kullanım alanlarıdır. Kent üzerinde gündelik hayata hizmet eden en önemli kamusal alanlardan biri ise kentin gündelik yaşantısını ve toplumsal belleğini bünyesinde bulunduran meydanlardır. Meydanlar geçmişten bugüne birikimleri ile kentin hafızasını tutan önemli kentsel kamusal alanlardır. Bu alanlar kullanıcıların gündelik hayatı paralelinde değişim ve gelişim göstermektedir. Fakat bu alanların kullanım açısından yeterli olmadığı durumlarda belirli düzenlemeler altında değişime zorlandığı görülür. Meydan alanlarının değişimi ise kente yönelik kompleks bir yapıya yaklaşımın zorluğunu temsil etmektedir. Bu alanlara yaklaşım ise meydanların önemli anlam katmanlarını temelinde bulundurması ile derin analiz ve gözlemleri temeline almak zorundadır. Bu nedenle meydanlar birçok disiplinin çalışma alanına entegre olmuştur. Bu çalışma alanlarından biri de birçok katmanı temelinde bulunduran meydanların tasarım meselesidir. Bu çalışma temel olarak bu meseleyi öz edinmekle birlikte meydanlara yönelik tasarımın belirlenen anlam odakları üzerinden araştırılarak öncelikli anlam öğelerinin tespitinin yapılmasını sağlayacaktır. Çalışma öncelikli olarak meydanlara yönelik literatür taraması ile başlamış ve meydanların araştırmalarda hangi meseleler üzerinden incelendiği görülmüştür. Literatür taraması sonunda meydanlara yaklaşımın "yapılı çevre", "doğal çevre" "algısal çevre" ve "sosyal çevre" odakları üzerinden olduğu görülmüştür. Birçok alt kavramı da bünyesinde bulunduran bu katmanlar meydanı anlamlı kılan katmanları vurgulamaktadır. Bu katmanları anlamak alana yönelik çalışmalarda odakların belirlenebilmesi açısından değerli görülmekle birlikte katmanları oluşturan alt kavramların meydan için ifade ettiği anlamlar çalışma strüktüründe vurgulanmıştır. Bu anlam katmanlarına yönelik potansiyel odağın herhangi bir meydan üzerine uygulanabilecek bir araştırma modeli üzerinden belirlenebilmesi çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle bu odakları belirleyecek tekniklerin neler olduğu yönünde veri sunması çalışmanın önemini ortaya koyan temel meseledir. Bu araştırma yönteminin alanın kullanıcıları üzerinden tespiti alanda beklenen yaklaşımlara yönelik yanıtların üretilmesini de sağlayacaktır. Bu nedenle bu araştırma, meydana yaklaşım odaklarının kullanıcılar üzerinden tespitine yönelik sunduğu araştırma yöntemi ile kent meydanlarının bir sökümü olan anlam katmanlarının kullanıcı üzerinde ki önem sırasının belirlenmesini sağlayarak gelecek çalışmalarda meydana yaklaşım meselesine yönelik veriler sunacaktır. Bu amaçla çalışma içeriğinde ilk olarak meydan katmanlarının ve bu katmanları oluşturan alt kavramların tespiti yapılmıştır. Bu kavramlar üzerine oluşturulan sorular çalışma alanı kullanıcılarına yöneltilmiştir. Kullanıcı yanıtları üzerinde oluşturulan değerlendirmelerin alan üzerinde yapılan gözlem ve analizler ile elde edilen sonuçların karşılaştırılması kullanıcı görüşleri üzerinden anlam katmanlarının deşifresinin mümkün olduğunu göstermiştir. Bu çalışmalarla birlikte kullanıcı değerlendirmeleri üzerinden alan katmanlarının önem sırası da deşifre edilmiştir. Bu deşifre ile birlikte alana yönelik yapılacak gelecek çalışmalarda hangi katman öğesinin ve alt kavramların öncelikli olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Bu kapsamda araştırmanın son bölümünde araştırma alanına yönelik yapılan bir öneri çalışması da incelenmiştir. Öneri çalışması okumalar üzerinden çıkarılan katman önem sıralamalarının ve önemli kavramların proje üzerinde değerlendirilmesini olanaklı kıldığı için çalışmaya veri sunan önemli bir kaynak olarak görülmüştür. Bu araştırma, temelinde bu kompleks alanlara yaklaşım meselesinin zorluğunu ele alması ile meydanlara ve araştırma alanına yönelik bulguları derlemiştir. Çalışma, tasarımda önemli olan alan okumalarına yönelik yöntemleri belirleyerek bir okuma altlığı oluşturmuş ve bu okuma altlıklarını çalışma alanında uygulayarak tasarıma yönelik önemli kararlara ulaşmıştır. Okumaların temel alındığı bu araştırmanın meydana yönelik çalışmalara önemli başlangıç yolları üreteceği ve alanın gelecekteki kullanımına kıymetli altlıklar sunacağı düşünülmüştür. Aynı zamanda araştırma alanına yönelik üretilen öneri çalışmasına okuma sonuçları üzerinden yapılan değerlendirmeler ile meydan çalışmalarında kullanıcı görüşleri ve alan araştırmalarının önemine vurgu yapılmıştır. En temel ifade ile bu araştırmanın özü son derece karmaşık olan meydan katmanlarının kullanıcı değerlendirmeleri üzerinden okunabilmesini sağlayacak evrensel bir okuma altlığı oluşturmak ve bu okuma altlığı üzerinden alana yönelik öncelikli katmanın belirlenmesini mümkün kılacak bir yöntem üretmektir.
-
ÖgeToplu konut bağlamında bir mimarlık tartışması: Evidea konutları(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-06-27) Engel, Onursal ; Sönmez, Nizam Onur ; 502181026 ; Mimari TasarımBu tez çalışması, 2003 yılında İstanbul'daki kentsel dönüşüm ve hızlı toplu konut üretimi süreçleri içerisinde Ümraniye-Çekmeköy bölgesinde bir GYO (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı) projesi olarak üretilmeye başlanmış olan Evidea toplu konutlarını, tasarım süreci ve kararları, mimarları ve mimari söylemleri, üretim süreci ve yapının bugünü ile birlikte analiz edilmesini amaçlamaktadır. Üretim modeli, yatırımcıları ve teknik ve yasalara tabi tasarım kısıtlamaları ile birlikte, İstanbul'da bugün artık alışılmış olan kapalı toplu konut sitelerinden biri olarak yola çıkan Evidea'nın, "tasarım" yoluyla ortaya çıkarılmaya çalışılan alternatif pozisyonu tartışılmaktadır. Tez işveren, mimar ve yapı arasındaki ilişkileri, dönemin şartları, piyasa ve yasal kısıtlar dahilinde ortaya çıkarılan sonuç üründeki tasarım kararlarıyla birlikte anlamlandırmaya çalışmaktadır. Bunu yaparken işverenlerinden Hakan Kodal'ın beklentilerini, yapının üretim süreci içindeki değişimleriyle birlikte ortaya çıkan son halini, mimarları Emre Arolat, Nevzat Sayın ve İhsan Bilgin'in yapıya dair tasarımsal söylemleri ve tasarım kararlarına dair verdikleri mimari referansları sorunsallaştırmayı amaçlamaktadır. Tezin özgün araştırma konusunu oluşturan Evidea Toplu konutları, tez kapsamında 2000 sonrası konut üretimlerinde başlayan değişimler, orta sınıfla ilişkili konut üretimi ve yapının hikayesi ve tasarımına dair tartışmaların ilerletildiği üç ana başlık üzerinden incelenecektir. Bu başlıklar Evidea Konutları merkezli bu çalışmanın kapsamını oluştururken, başlıkların oluşmasını sağlayan arka plan ise tezin teorik çerçevesini ortaya koymaktadır. Tez, öncelikle Evidea Konutlarını var eden 2000'li yılların başında İstanbul'da konut ve inşaat süreçleri içinde şehirleşmeye, yatırımcılara, konut sunum biçimlerine ve kullanıcılara dair değişimleri ve bunların mimarlığa etkisini Evidea Konutları merkezinde tartışmaktadır. Bununla birlikte Evidea Konutları özelinde işveren ve mimarlarının ısrarla üstünde durduğu "orta sınıf için konut" söylemi, sınıf kavramının farklı tanımlamaları ve Türkiye'deki orta ve alt sınıfların ne olduğuna dair bir tartışmayla birlikte ele alınarak, sınıf kavramıyla ilişkili konut bağlamında tartışılarak, tanımlanmaya çalışılmıştır. Tezin araştırma yöntemi gömülü kuram (grounded theory) etrafında şekillenmiştir. Yöntem kapsamında, Evidea projesinin ilk yatırım kararından tasarım sürecine, üretimine ve bugününe gelen süreçteki tüm hikayesi, belgeleme, derleme, yapıya dair gözlemler/karşılaştırmalar, işveren ve mimarlarıyla yapılan yarı yapılandırılmış görüşmeler sonucunda ortaya çıkan tüm veriler, yapının mimari söylemleri ve olası tarihsel referansları ile birlikte dördüncü bölümde tartışılmıştır. Bu tartışma, yapının salt tasarımsal kararlarının yanı sıra tasarım kararların olası tarihsel referanslarını, yapının güncel ve tarihsel örneklerle karşılaştırmasını, İstanbul'daki diğer toplu konut tasarımlarının içinde Evidea'nın pozisyonunu da içermektedir. Sonuç bölümünde ise tüm tartışmalar birlikte ele alınarak, bir meslek insanı olarak mimarın üretim süreçlerine mimari tasarım yoluyla etkisi tartışılmaya çalışılmış ve üretiminin üzerinden geçen 15 yılın ardından Evidea Konutlarının İstanbul konut stoğu içindeki yerine dair bir çıkarım yapılmaya çalışılmıştır.
-
ÖgeVe sonra mimarlık rüyaya daldı: mimari tasarım sürecine kuramsal ve deneysel bir bakış(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-07-07) Duran, Ece ; Şenel, Aslıhan ; 502181014 ; Mimari Tasarım