LEE- Mimari Tasarım-Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 64
  • Öge
    Mimari formun evrim anlatısı: Canlı form hali
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023) Uçkan, Betül ; Özsoy, Fatma Ahsen ; Çebi Dursun, Pelin ; 502181057 ; Mimari Tasarım Bilim Dalı
    Mimarlıkta ve mimari tasarımda form kavramı, tarih öncesi dönemlerden beri tartışılmakta olan bir konudur ve zaman, teknoloji, yeni tanımlar/ yaklaşımlarla gelişmekte, çeşitli paradigmalarla dönüşümlere uğramaktadır. Form, en yalın haliyle 'içinde yaşanılan hacim, yapının biçimi' olarak ifade edilebilir. Çalışmada hedeflenen, formun tarihsel süreçteki değişimini, gelişimini ve evrimini analiz edebilmek, kazanabileceği yeni anlamları ve potansiyelleri keşfedebilmektir. Araştırma sürecinde bu kavram, doğrudan ilişkili olduğu düşünülen form tasarım ve form üretim yöntemleriyle birlikte ele alınmaktadır: Formun ele alınış biçiminin, formu oluşturan tasarım ve üretim yöntemlerini şekillendirdiği; formun oluşumundaki bu süreçlerin de aynı geri besleme mekanizması ile formu dönüştürdüğü ve değiştirdiği üzerine durulmaktadır. Bu kavramlar arasındaki ilişki, dili ifade etmek için kullanılan araçların, dili ve dilin kapasitesini geliştirdiği ve dönüştürdüğünü ileri süren, Sapir-Whorf hipoteziyle desteklenmektedir. Çalışma iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk aşamada, formun evrimini analiz etmeyi amaçlayan kapsamlı bir literatür araştırması ve haritalama bulunmaktadır. İkinci aşamada ise, formun evrimini ifade eden yeni bir kavram önerisi ve forma ilişkin yeni kavrayışları, tanımlamaları açığa çıkaran kavramsal bir model tasarımı yer almaktadır. İlk aşamada, formu dönüştürdüğü düşünülen olaylar, kronolojik sırayı takip edecek şekilde, bir haritalama üzerinde ele alınmaktadır. Antik dönemlerden, 21.yy'ın ilk çeyreğini kapsayarak günümüze uzanan haritalamada, form üzerine genel bir bilgi birikimi üretebilmek, formun dönüşümünü çeşitli paradigma kaymaları üzerinden takip edebilmek ve evrimini izleyebilmek hedeflenmektedir. Bu aşamada formun, artık çizimde temsili olarak ifade edilen ya da makette statik olarak üretilen bir son ürün olma halini aştığı ve tasarımında, üretiminde bir süreç barındıran, zaman-mekânsal bir düzlem üzerinde tartışılmaya başlandığı görülmektedir. Bu arayışlar, formun devingen, otonom, üretken ve etkileşimli olabildiği yeni haller tarif etmektedir. Çalışmanın diğer aşamasında, formun evrimi yolundaki yeni arayışlarını, formun evrimini ifade etmeyi hedefleyen bir kavram, canlı form (vital form), önerilmektedir. Form, statik, durağan olan bir hal ifade ederken; canlı form, anlamında zaman boyutunu barındırarak dinamik, devingen olan başka bir hal tanımlamaktadır. Form, temsili olarak çizilen ya da yukarıdan-aşağıya tasarımcının kararlarıyla üretileni ifade ederken; canlı form kendisini tasarlayan ya da üreten faillerin bilgileriyle aşağıdan-yukarı oluşan, otonom, üretken, etkileşimli bir hal ifade etmektedir. Canlı form, evrim yolunda formun dönüştüğü yeni bir form halidir. Ardından, ilk aşamada kurulan evrim anlatısı üzerinden form ve canlı form kavramlarını, aralarındaki geçişi, dönüşümü karşılaştırmalı olarak incelemeyi mümkün kılacak kavramsal bir model inşa edilmektedir. İlk aşamada doğrusal olacak şekilde, tarihsel çizelgeye bağlı kalınarak kurulan evrim anlatısı, bu bölümde tasarım ve üretim pratiklerine odaklanılarak yapısöküme uğratılmakta ve üretilen kavramsal model üzerinde yeninden tartışmaya açılmaktadır. Evrimsel bir süreçte gelişen, değişen, dönüşen bir form kavrayışını ele alan bu çalışmanın; formun kazanabileceği yeni potansiyellere ışık tutma, form tasarım ve üretim süreçleri üzerine farkındalık yaratma ve mimari tasarımda form üzerinde eleştirel düşünce geliştirme potansiyeli olduğu düşünülmektedir.
  • Öge
    Dolanıklığın yer-zaman-çizim-i: Mimarlığın alternatif failsel kesme eylemleri üretme sorumluluğu üzerine
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-23) Adıgüzel, Elif Nur ; Şenel, Sıdıka Aslıhan ; 502201007 ; Mimari Tasarım
    Feminist, Art-yapısalcı, Yeni Materyalist Kuram odağında, mimarlığın parçası olduğu dolanıklıkları anlamaya çalışarak, mesuliyetlerini hatırla(t)mak ve mimarlığın kalın bir şimdiki zaman boyunca reddettiği bazı mesuliyetlerini telafi etmek üzerine düşünmek isteyen bu tez çalışması; mimarlığın ürettiği/uyguladığı failsel kesme eylemleriyle, tanımlayarak ayrıştırdığı, küçümseyerek ötekileştirdiği bedenlere, belirli cevapları elde etmek için kurgulanan, bu cevapları alacak şekilde belirli ilişkilerin dahil olup belirli ilişkilerin dışlandığı araştırmalara, mimarlığın otoritesine bir tehdit oluşturdukları için faillikleri reddedilenlere ve dünyaya böyle bakmaya devam ettiğimiz sürece dışlanmaya devam edeceklere karşı bir sorumluluk duygusu etrafında yazıldı. Tarih boyunca ilerlemenin önemli bir göstergesi olarak kabul edilmesi sebebiyle güç ilişkilerinin bir aracı olarak işlemiş mimarlık, bugün özellikle iklim kriziyle birlikte çokça gündelik hayatımızın içinde hissetmeye başladığımız, tek bir disiplinin sınırları içinde anlamamızın mümkün olmadığı, ekolojik, politik, sosyal problemlerin dolanıklığının hem bu sorunların oluşmasına neden olan hem de bu sorunlardan etkilenen önemli bir faili. Bu durumun mimarlığa; failsel kesme eylemleri yoluyla yaptığı ayrımlara, ötekileştirmelere, dışlamalara dair etik bir sorgulama sorumluluğu yüklediğini düşünüyorum. Barad'ın bu etik sorumluluğu sadece bugün değil, geçmiş ve geleceğe yayılan kalın bir şimdiki zaman boyunca alabilmek için önerdiği kırınım metodunu mimari tasarım bağlamında düşünerek ve failsel kesme eylemlerinin uygulandığı yer-zamanlara geri dönerek, ötekileştirilenleri mimari tasarım kuramına geri dahil etmenin (re-member) yollarını arayan bu tez çalışması; dolanıklıkları kesmenin (ve de kesiştirmenin) dünyayı anlamlandırmak için gerekli olduğu ancak hep aynı şekilde yapılan ayrıştırmaların dünyanın gerçekliği olmadığı, dolanıklıkları ayıran failsel kesme eylemleri yoluyla üretildiği ve başka türlü bir dünyanın, bu ayrıştırmaları hep aynı şekilde yapmamakla, bir anlamda alternatif failsel kesme eylemleri üretmekle mümkün olabileceği, bunun mimarlığın önemli bir etik sorumluluğu olduğu savı üzerine kurulu. Bu sebeple Dolanıklık ne demek? Bedenler, dünyalar ve bilgi için adlı bölümde Feminist Art-yapısalcı Bilim Felsefesi ile spesifik olarak Barad'ın failsel gerçekçilik etik-onto-epistemolojisi kapsamında mimari tasarıma materyal-söylemsel bir dolanıklık olarak, kuantum fiziği, sosyoloji ve antropolojiye uzanan disiplinler-ötesi bir araştırma ile yaklaşıyorum. Haraway'in önerdiği etik karşılık verebilmenin (response-ability), sadece bugüne dair bir mesele olmadığını ve bugünkü sorunların temelinde yatan ikililik ve ayrıştırmayla ilgili olduğunu, dolayısıyla geçmişe ve geleceğe dair de bir sorgulama ve araştırma içerdiğini söylüyorum. Paralel okunabileceğini, birlikteliklerinin mimarlığın ürettiği failsel kesme eylemlerini sorunsallaştırdığını düşündüğüm Dolanıklığı anlamlandırmanın teori/pratiği/temsili: farklı failsel kesme eylemleri mümkün! ve Mimarlık kuramının kesme/kesiştirme dertlerine dair dolanıklık perspektifiyle bir araştırma adlı iki bölümde mimarlığın diğer failleri kimi zaman küçümseyerek ötekileştirme kimi zaman da otoritesine bir tehdit olarak algılayarak, faillikleri reddederek pasifleştirme çabasını ortaya sermeye çalışıyorum, ancak aynı zamanda bunun bir umutsuzluğa neden olmaması gerektiğini alternatif failsel kesme eylemlerinin her zaman mümkün olduğunu, hiçbir failsel kesme eyleminin masum olmadığı, hep dışlamaların kaçınılmaz olduğu bilincinde, söylüyorum. Kamburunda hayaletiyle Feriköy'deki gecekondu/zaman-varlık: telafi etmek üzerine adlı bölümde mimarlığın dahil olduğu sosyal, politik, ekolojik dolanıklığın izini sürerek Feriköy'deki bu gecekondunun nasıl ortaya çıktığını ancak aynı zamanda mimarlığın üretiminin bir parçası olduğu bu zaman-varlığı bir anlamda ötekileştirerek dışladığını kırınım yoluyla hem yazı hem de çizim yoluyla göstermeye çalışıyor, mimarlığı kırınımlayarak telafi etmenin yollarını düşünüyorum. Daha katmanlı olabileceğine inandığım bu amatör araştırma projesi ile kırınım metoduyla mimarlığın mesuliyetini almadığı bir olgu olarak gecekonduya baktığımda sınırlarını konvansiyonel mimarlık kadar net çizemediğini görüyorum. Feriköy'deki gecekondunun sınırlarının geçirgenliği konvansiyonel mimarlığın ötekileştirdiklerine kucak açmak zorunda kalmasına neden oluyor. Araştırmam boyunca mimarlığın failsel kesme eylemleri uygulayarak ürettiği insan-merkezli ötekileştirmenin bugünün ekolojik, sosyal, politik sorunlarının temelinde yatan durumlardan biri olduğunu düşünüyor ve Feriköy'deki gecekondunun bu dışlamaları aynı şekilde gerçekleştirememesinin insandan-daha-fazlası bir dünyaya karşılık verebilme yetisi daha yüksek bir mimarlığa dair bir umut oluşturarak, mimarlığı telafi etmenin yollarından birini aralayabildiğini anlıyorum. Bu tez; mimarlığın mesuliyetlerini ortaya dökmeye ve onu telafi etmenin yollarını aramaya çalışan birçok feminist, insan-sonrası mimarlık kuramcısı ile kırınımlanarak, bir dolanıklığın parçası olduğunu fark eden ve bu dolanıklıktaki diğer faillere karşı sorumlulukla karşılık veren bir mimarlığı aramanın, inkar etmeye devam edemeyeceğimiz bir etik sorumluluk olduğunu göstermeye çalışıyor.
  • Öge
    Digital surrealism: Video game space
    (Graduate School, 2024-06-26) Gündüz, Esra Nur ; Özener, Ozan Önder ; 502211010 ; Architectural Design
    The concept of virtual reality (VR), perceived as a copy of physical reality, restricts both the creators and users of the space, leaving no room for potential surreal experiences. The main motivation for conducting the research on virtual surreal space is to open up creative/generative spatial possibilities for discussion from a thought perspective that goes beyond this definition. Although there are various approaches to digital space in the literature, these studies mostly rely on computational methods. In contrast, this study aims to explore space from the perspective of "digital surrealism" which is ignored in spatial studies, through the computer-based gaming experience. Scholars writing about architecture and surrealism have argued that, unlike other forms of fine art, architecture was never an integral part of surrealism. Against this perspective of the digital game experience, the study aims to question whether it is possible to interpret the space with a surreal perspective and to investigate whether the space can approach surrealist thought with the digital game experience fed by computational methods that support the concepts of "autonomy" and "ubiquity". The main goal of the study is to explore the relations between surrealism and architecture and the spatial potential of these relations through the experiences of the players. The surrealist spatial potential of digital space experience is explored in Superliminal (2019), a puzzle game that transforms the experience into allegories of dreams, free thinking and multiple opportunities. Data analysis performed on the STEAM platform and the First Manifesto of Surrealism (1924), in which surrealism came into existence as a movement, were analyzed with Python programming language. The study analyzed the thoughts and comments expressed by players who experienced the selected game on the STEAM platform. Preliminary results of the study are presented with the "regression tree" method. Using the Python programming language, analyses are presented to discuss game spaces from the perspective of surrealism. The thesis results show that the selected game space enables players to modify spatial elements by providing unconventional interventions. This means exploring infinite spatial possibilities via interactive digital games without constraints of singular form or time. Consequently, space can be evaluated as a field of possibilities. By integrating temporal, spatial, and subjective elements, the space is liberated, creating a domain with the potential to re-conceptualize the relationship between surrealism and architecture.
  • Öge
    Uni-slice: A unified framework for non-planar 3D printing algorithms
    (Graduate School, 2022) Şencan, İnanç ; Gül, Leman Figen ; 856236 ; Architectural Design Computing Programme
    3D printing has been a rapidly growing industry since the 1980s. It bridges the gap between design's digital and physical aspects since it has much potential for designers. It has found its place in the designers' workflow with its increased capability, accessibility, and affordability. As a method of rapid prototyping, 3D printing has advantages in design iteration thanks to the fast production times, less material use, and the ability to produce complex geometries. 3D printing in the design process allows designers to decide faster and more potently. Therefore, designers need to use 3D printing tools and methods effectively. There are various methods to create a physical object from a digital model by 3D printing, including Fused Deposition Modeling (FDM), Stereolithography (SLA), and Selective Laser Sintering (SLS). FDM 3D printing is one of the most common and accessible methods, especially after cheap desktop 3D printers in 2009. The working logic of 3D printing systems is very typical in converting a digital model to a machine language. Slicing is the step between the 3D model and the digital data used by the 3D printing tool. The printing process is quite similar in all 3D printing methods, fabricating the 3D model in individual planar layers, known as planar slicing. This process is also referred to as 2,5D printing. This generalized 3D printing process causes problems in the 3D printed model regarding surface quality, structural strength, and optimization in time and material usage. These problems affecting surface quality are stair-stepping effect, overhangs on the 3D model, and support material removal. Besides, the anisotropy problem affects the 3D-printed part's structural quality. These issues are more noticeable in the FDM method than in the other 3D printing methods. There are studies that aim to solve the above-stated issues caused by planar slicing in FDM 3D printing. These studies represent different approaches to tackling the problems, such as bespoke algorithms and tools. These studies obtain non-planar 3D printed models, yet by primarily using custom software built explicitly for their context, and sharing the source code is rare in these studies. Besides, the ones explaining the algorithm with flowcharts and diagrams recreate those algorithms in a way that requires programming language skills. In short, custom 3D printing studies have problems with transparency, modifiability, and accessibility. Designers need more control in the production phase and avoid the adverse effects of planar slicing. Therefore this thesis aims to guide designers to use 3D printing tools more effectively by creating non-planar 3D printing algorithms according to their needs while avoiding the shortcomings of previous studies. A framework for slicing algorithms is presented considering accessibility, modifiability, transparency, and interoperability in this thesis. To demonstrate its usage, Grasshopper is selected as a visual scripting plug-in for Rhinoceros3D. The algorithms created in Grasshopper can be shared in popular forums on the web, such as food4rhino (Url-1) and grasshopper3d (Url-2). In this way, the shared files become accessible so that other users can modify the algorithms and develop them further. The algorithms depend on Grasshopper's components; thus, another user can view them without restrictions. Additionally, the presented framework is explained as a data flow, making it compatible with different visual programming environments. It is expected that a designer following the framework's steps will be able to create a custom slicing code or modify an existing CLDFM algorithm that works better than standard slicing in 3D printing their design. The framework follows a series of steps, from a 3D model to a file format specific for 3D printers called a G-Code file. The 3D model is respectively transformed into sliced surfaces, print curves, toolpaths, and G-Code. A standard slicing algorithm is created within the framework as default. Designers can modify each algorithm step separately to create new and unique slicing algorithms. The last stage of the framework is the toolpath visualization code to see the outcome of the G-Code before 3D printing. The thesis demonstrates multiple non-planar slicing algorithms following a series of design cases as simplified versions of the 3D models derived from the examples found in the literature. The cases are categorized according to their 3D printing tool, slicing approach, and their goal. Qualitative and quantitative evaluations are performed on the design cases. Quantitative testing is based on the purposes of the cases, such as improving surface quality, time, and material optimization. Qualitative testing is based on the accessibility, modifiability, and transparency of the algorithms. Five design case models are sliced with planar and non-planar slicing algorithms. Results are compared digitally for all models. However, only 3-axis 3D printers are used for physical testing due to the lack of available 3D printing tools. The surface quality of the printed models is compared based on visual observation and measurements with a compass. Normally, slicing programs display how much time and material is spent on a 3D print. Although it is possible to calculate this using the framework in Grasshopper, it is excluded from these experiments because of the program's limitations. This limitation is driven by the inconsistency of accurate time and material spent measurement between the Grasshopper's estimate and the actual 3D printing process. Therefore, this thesis only considers the actual data obtained from physical models. In addition, structural testing as a design criterion is omitted in the experiments because of the lack of necessary equipment supply. Instead, experiments consider the existing structural testing records in similar studies in the literature. The results show that it is possible to create non-planar slicing algorithms using a single, unified framework. In the framework, the algorithms have modular steps comprising different basic versions, such as planar and curved slicing. All codes are written using standard Grasshopper components without requiring a plug-in or custom script. Hence, they are accessible and transparent. The algorithms are also explained as dataflows in diagrams. However, they are not tested in other visual programming languages. Based on the presented algorithms in the framework, all 3D models in design cases are printed with a 3-axis FDM 3D printer. Print parameters such as layer height, shell counts, infill amount, print speed, and temperatures are defined as equal or similar for comparing planar and non-planar slicing. In the tests, the algorithms performed similarly to the previous studies in increasing surface quality while decreasing the time and material spent. In conclusion, while previous studies on non-planar slicing algorithms successfully achieved their goal, the framework demonstrated in this thesis creates a guide for various non-planar slicing projects in a unified, designer-friendly, open-access way. It has the potential to be further developed by its users to form a more holistic system. In the future, the non-planar slicing algorithms can be tested on other visual programming interfaces, shared as a standalone slicing tool or a plug-in for another program. Various digital fabrication tools, such as cylindrical and spherical 3D printers (Sencan et al., 2021), robotic arms, and large-scale 3D printers, can be controlled using this framework. Additionally, combinations of these methods are possible, such as large-scale 3D printing on curved surfaces or adaptive non-planar 3D printing on spherical 3D printers.
  • Öge
    Birim konut planlamasında koridor tipolojisine karşı yatay sirkülasyon ihtimalleri
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-04-08) Ataselim Kılıç, Pınar ; Uluoğlu, Belkıs ; Sroka Türkkan, Sevgi ; 502181052 ; Mimari Tasarım
    Birim konut, ekonomik, coğrafi veya kültürel anlamda bakıldığında, birbirinden çok farklı koşullara sahip bireyleri ağırlamakta, bu bireylerin yaşantısına ev sahipliği yapmaktadır. Birim konut planlaması hakkında düşünmek ve tartışmak bu açıdan önemli görülmektedir. Yaklaşık olarak son elli yıla bakıldığında, Türkiye coğrafyasında tekil veya toplu halde üretilen çok katlı konut bloklarındaki birim konutlarda, çeşitli aktörlerce kabullenilmiş, yoğun biçimde uygulanmakta olan, katı işlevselci anlayıştan süregelen baskın bir plan kurgusunun söz konusu olduğu söylenebilir. Çok çeşitli ve birbirinden farklı olası konut sakinlerinin barınması için, benzer plan şemalarının üretilmesi problemli olarak değerlendirilebilir. Böyle bir durumun sorgulanması ise kaçınılmazdır. Mimarlık pratiği içerisinde, birim konut planlaması özelinde yeteri kadar tartışılmadığı ve bahsi geçen baskın plan şemasının kilit mahallinin koridor olduğu görüşüyle, koridor mahalli, çalışmanın odağına alınmıştır. Tez çalışmasının temel söylemlerinden biri, birim konut iç mekân kurgusunda bir sirkülasyon mahalli olarak koridorun tartışılması ile farklı yatay sirkülasyon olasılıklarının değerlendirilmesinin, ikamet edene özgü biçimde farklılaşan ve çeşitlenen düzenlere erişmeyi mümkün kılabileceğidir. Dolayısıyla, birim konutun içerisindeki koridorun tartışılmasının, birim konut planlamasında farklı potansiyelleri ortaya çıkarabileceğine dair bir sorgulamayla hareket edilmektedir. Bu bağlamda, araştırma, yatay sirkülasyon ekseninde birim konut planlamasında meydana gelen dönüşümleri izlemeyi, çeşitli örneklendirmeler üzerinden plan kurgusu ile yatay sirkülasyon arasındaki ilişkileri anlamayı, çeşitli yatay sirkülasyon olasılıkları ile konuyu tartışmaya açmak için bir zemin hazırlamayı hedeflemektedir. Tüm bunların beraberinde çalışma için bir diğer motivasyon, baskın plan tipolojisinin altında kalan örtük potansiyelleri ortaya çıkarmak üzere bir katkı sunabilmektir. Birim konut planlaması üzerine güncel konut pratikleri ve tasarım düşüncesinin gelişimi açısından koridor mahallinin tartışılmaya değer olduğu savıyla yola çıkılan çalışmada, beraberinde yeni sorular üretmesi beklentisiyle, birtakım sorular araştırma sürecinde yönlendirici olmuştur: Koridor mahalli, birim konut iç mekân kurgusunu nasıl etkiler? Koridor mahallini tartışmak, birim konut planlaması için nasıl potansiyeller taşır? Koridor mahalline alternatif yatay sirkülasyon ihtimalleri neler olabilir ve bu ihtimaller nasıl imkanlar için alan açabilir? Çalışmada, katı işlevselci yaklaşım ile kurulan koridor tipolojisinin hâkimiyetindeki birim konut planlamasına karşı, olası yatay sirkülasyon ihtimalleri çalışma kapsamında seçilen örnekler üzerinden irdelenmiştir. Bu örnekler, düşeyde örgütlenen çok aileli konutlar ve yalnızca yatayda kurulan birim konutlar değerlendirilerek toplanmış olup, metrekare olarak birbiri ile alansal yakınlık kuran benzer oda sayılarına sahip olanlar seçilmiştir. Yatay sirkülasyon ihtimalleri üzerinden birim konut iç mekân kurgusu, plan temsilleri aracılığıyla incelemeye alınmıştır. Mekâna pek çok farklı açıdan, farklı disiplin ve kavram yoluyla yaklaşılabileceği aşikardır. Ancak çalışma kapsamında, plan temsilinden ileri gelen potansiyeller önemsenmektedir. Dolayısıyla konunun somutlaştırıldığı zemin, mevcut birim konut şemaları üzerinden, aynı grafik dilde ve aynı ölçekte yeniden üretilen plan temsilleri ile oluşturulmuştur.