Sosyal Bilimler Enstitüsü
Bu topluluk için Kalıcı Uri
1982 yılında kurulan enstitü, farklı alanlarda yürütülen programlar ile çağdaş bir eğitim modeli oluşturarak hem yurt içinde hem de yurt dışında sosyal bilimler, sanat, müzik gibi alanlarda söz sahibi olmayı amacını taşımaktadır. On üç anabilim dalı altında 6 doktora, 15 yüksek lisans programı yürütülmekte olup 5 program II. öğretim kapsamındadır. Lisansüstü programlarımızın bir bölümü fakültelerin ilgili bölümlerine bağlı, bir bölümü ise disiplinler arası program niteliği taşımaktadır.
Gözat
Yayın Türü "doctoralThesis" ile Sosyal Bilimler Enstitüsü'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeA Dutch disease approach into the premature deindustrialization(Graduate School, 2022-08-18) Çakır, Muhammet Sait ; Aydemir, Resul ; 412142006 ; EconomicsWe explore the main causes and consequences of the premature deindustrialization phenomena. We argue that local currency overvaluations mainly associated with a surge in capital inflows into the emerging market economies following the deregulation of their capital accounts severely hurt the output share of manufacturing industry. First, we empirically establish a causal link from capital flows to local overvaluations. According to the two-way error component model which controls for the full set of country and time fixed effects, a surge in capital flows by one standard deviation is associated with an overvaluation of 1.67 percent. To address the possible endogeneity between capital flows and real exchange rate, we run two-variate first-order panel vector autoregressive model since the feedback effects from overvaluation to net financial inflows might introduce a bias into the fixed effect estimation. When we isolate the effect of positive capital inflow shock of one standard deviation by the Cholesky decomposition, we find that it is statistically significantly associated with an immediate overvaluation in real terms with 95 percent confidence level. Then we construct our baseline regression model. Applying the second generation estimators allowing for cross-section dependency (Augmented Mean Group and Common Correlated Effects Mean Group), we run a panel data regression model based on a sample of 39 developing countries in Latin America, Sub-Saharan Africa, East Asia, North America, and Europe from 1960 to 2017. We find that an overvaluation of 50 percent which corresponds approximately to one and half standard deviations is associated with a contraction of manufacturing output share as high as 1,25 percent over the five year period. With the turn of new century, the developing countries also experienced a massive deindustrialization by shedding manufacturing value-added as large as 1.24% of national income. Moreover, the evidence suggests that the relationship between real exchange misalignments and the manufacturing share in output might be nonlinear so that the manufacturing competencies which have been eroded by local currency overvaluations in real terms cannot simply be brought back during the undervaluation periods. We also show that the baseline regression results are robust to different data sets, alternative real exchange rate/deindustrialization measurements, and dynamic model specifications which allow us to treat the real exchange rate as endogenous variable to address any potential concern regarding the simultaneity bias. As a further robustness check on our findings, we empirically examine the effects of supply chain disruptions, inequality shocks, and institutional innovations on the path of industrialization in developing countries by running a panel vector autoregressive model. We found that deterioration in income distribution unequivocally harms the developing countries' bid for industrialization while better institutions proxied by an improvement regulatory quality invariably foster it. On the other hand, the effects of supply chain disruptions on the pace of industrialization follow a nonlinear path, showing the great resilience of local industries in absorbing imported input bottlenecks through intermediate input import substitution. We also provide evidence that backward participation into GVCs and regulatory quality do not mutually Granger-cause each other, and suggest that the well-established link from better governance to GVCs may be missing in the developing country case. Based on these empirical findings, the need for a comprehensive industrial policy along with a firm use of capital controls and macroprudential measures given a robust institutional framework comes out as the main policy implication of our work, and they are duly discussed in light of recent developments in the literature.
-
ÖgeAesthetical And Technical Analysis Of Selected Flute Works By Sofia Gubaidulina(Institute of Social Sciences, 2019) Kara, Zehra Ezgi ; Gündüz, Jülide ; 547521 ; Music ; MüzikIn this study, the music policies of the Soviet Union, Soviet avant-garde music and the works of Sofia Gubaidulina (1931-) are examined. The purpose of this study is to analyze selected flute works of Gubaidulina from a technical and aesthetic point of view, and to explain how she uses timbral features, Fibonacci numbers, and symbolism in her work. In addition, since the analysis of the works of Garden of Joy and Sorrow (1980) and Quartet for Four Flutes (1977) provides detailed information of their content and structural features, this study constitutes a source for flute students, musicologists, and performers. In this study, the hypothesis is that the rigid policies of the Soviet government directly affected Gubaidulina's music and philosophy of life by leading her to spiritualism and it can be observed in her flute works.
-
ÖgeAğıtlarda ritm unsuru(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1999) Parlak, Nilgün Akkuş ; Ökten, Can Etili ; 92579 ; Temel Bilimler ; Basic Sciences"Ağıtlarda Ritm Unsuru" adlı bu çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın amacı, kapsamı ve kullanılan yöntemlerin anlatıldığı giriş bölümünden sonra ikinci bölümde ağıt yakma geleneğinin tarihçesi, çeşitli Türk topluluklarında ağıt terimi yerine kullanılan terimler ve bu geleneğin Anadolu'daki biçimlenişi anlatılmaktadır. Ağıtlarda konu, edebi yapı, söyleyiş ve yayılış biçimleri, ağıt yakıcının özellikleri hakkındaki bilgiler ve yakılış itibarı ile belli bir gelenek çerçevesinde süregelen ağıt yakma törenleri hakkındaki bilgiler de aynı bölümde yer almaktadır. Müzikte ve Türk Halk Müziğinde ritm kavramına genel bakış ve ağıtların ritm yapısı ile kurulan bağlantı üçüncü bölümde verilmiştir. Ağıtları meydana getiren ritmik doku, ritmik oluşum, ritm kalıplarının özellikleri ve bu kalıpların zamanla ezgi bütününde meydana getirdiği değişimler hakkındaki incelemeler de aynı bölümde verilmektedir. Özellikle "Düzensiz Kalıp Ritmli" ağıtların ritmik ve melodik özellikleri anlatılarak, başta kırık hava ağıtlar olmak üzere birçok türkünün oyun havasının büyük çoğunluğunun kaynağını bu yapılardan aldığı ortaya konulmuştur. Dördüncü bölümünde ise, elde edilen bilgi ve bulguların ışığında varılan sonuçlar maddeler halinde verilerek ağıtların kaynağım ölüm olayından alan, törensel yapı içinde şekillenen müzik ürünleri olmaları nedeniyle daha çok doğaçlama söylenildiği, buna bağlı olarak da ritm yönünden serbest ritimli ifadeye daha yatkın bir durumda, hatta ilk çıkışlarında genellikle serbeste yakın bir karakterde (düzensiz kalıp ritmli) olduğu, zamanla serbest ritmli, düzenli kalıp ritmli veya karma ritmli yapılara dönüşebildiği, bu dönüşümün çeşitli şekillerde olduğu, ritmik ve melodik yönden değişik özellikleri bulunduğu, ritmik ifadenin şekillenmesinin çeşitli nedenlere bağlı olarak geliştiği ve düzensiz kalıp ritmli ağıtların yapısının bilinmesi gereğinin Türk Halk Müziği açısından önemi ortaya konulmuştur.
-
ÖgeAn analytical valuation technique applied to industrial companies in İstanbul stock exchange(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2003) Ülgen, Murat ; Teker, Suat ; 175085 ; İşletme ; ManagementHisse senedi yatırımcılarının yatın m kararlarını verirken kullandıktan kabul görmüş en önemli iki değerleme yöntemi temel analiz ve teknik analizdir. Temel analizde, analist bir şirket hakkındaki tüm temel bilgileri sentezleyerek, hisse senedi ile ilgili yatırım önerisine temel teşkil etmesi açısından şirketin gelecekteki performansına dair öngörülerde bulunur. Veri kümesi açık uçludur ve sınırsız temel bilgiyi içerir. Analist şirketin gelecekteki performansı hakkında çıkarımsama yaparken, gelecekteki mali tablo rakamlarını ve/veya rasyolarını tahmin etmeye çalışır. Sonra bu rakamlar şirketin faaliyet gösterdiği sektörün ortalamaları ile karşılaştırılıp, hisse senedi performansının gelecek bir dönem için piyasa endeksinin üstünde mi veya altında mı kalacağına dair tahminler yapılır. Teknik analizde ise veri kümesi sadece iki tip finansal bilgiyi içerir; hisse senedi fiyatı ve işlem hacmi. Teknik analist vereceği kararları sadece bu iki tip veriye dayandınr. Bunu yaparken de "her türlü bilginin hisse senedi fiyatı içinde olduğu" varsayımından yola çıkar. Hisse senedi fiyatı, şirketin geçmişteki performansının ve şirket hakkında gelecekle ilgili beklentilerin özetlendiği en nihai parametredir, işlem hacmi tek başına herhangi bir kritik anlam taşımaz, ancak hisse senedi hareketleri ile ilgili yorumları güçlendirir. Teknik analistlerin önemli bir kısmı, hisse senedi piyasalarında yapacakları bir hamle için alış ve satış sinyalleri denilen çeşitli işaretleri kullanırlar. Her analiz yönteminin diğerine göre bazı avantajları ve dezavantajları vardır. Göreceli olarak daha kısa bir zaman dilimi için, 'al-sat' stratejisi teknik analiz kullanımına daha yatkındır. Diğer yandan uzun vadeli yatınm kararı göz önüne alındığında kısa vadeli fırsatlar ve tehditler daha az önem arzeder. Diğer bir ifadeyle, daha uzun vadeli yatınm kararları alınırken detaylı ve itinalı bir temel analiz çalışması amaca daha iyi hizmet eder. Teorik olarak gelecekte gerçekleşecek bir olayla ilgili ne kadar çok bilgi mevcutsa belirsizliğin o kadar az olduğu söylenir. Bu açıdan bakıldığında temel analiz, daha geniş bir fınansal veri kümesi ile ilgilendiğinden teknik analize tercih edilebilir. Fakat temel analiz, teknik analize gore daha fazla zaman harcamayı gerektirmektedir. Bir yandan temel analize has bilgileri daha hızlı işlerken diğer yandan da teknik analizin en önemli parametresi olan hisse senedi fiyatlarından yararlanmak, karar verme mekanizmasına önemli katkılar sağlayabilir. Bu kombinasyon 'kantitatif analiz' şeklinde tanımlanabilir. Kantitatif analizde mali tabloların geçmişe dönük incelenmesinden yola çıkılır, sonra bu tablolar gelecekte belli bir süreye kadar tahmin edilmeye çalışılır ve son olarak da hisse senetleri fiyatları kullanılarak gelecekte gerçekleşmesi tahmin edilen mali tablo rakamlarının bugüne taşınması için bir kriter (ağırlıklı ortama sermaye maliyeti) oluşturulur. Bu tip bir analizin bilgisayar yazılımı olarak uygulanması yatırımcıya zamandan ciddi ölçüde tasarruf sağlar. Microsoft Excel ortamı, yaygın kullanımı ve kolay anlaşılır program geliştirme özellikleri yüzünden bu amaç için özellikle seçilmiştir. Burada amaç tabi ki hisse senedi yatırımcısını belli bir yatınm aksiyonuna ikna etmek değil, karar vermeden önce diğer değerleme yöntemlerinin sonuçlan ile karşılaştırma yapabileceği sağlam bir referans oluşturabilmektir. Ayrıca kantitatif değerlemeyi en pratik yöntem olarak da görmemek gerekir çünkü bu yöntemin hazırlanmasında halen geçerliliği bir soru işareti olan tam etkin piyasalar1 varsayımı temel alınmıştır. Bu araştırmanın kalbinde kantitatif analiz yer alsa da, borsada işlem gören şirketlerin fiyatlarını hesaplamak için kullanılan diğer yarı-analitik yöntemlerden de bahsedilecektir. Bunlardan en çok bilinenler arasında fiyat/kazanç, piyasa/defter değeri ve firma değeri/faiz ve vergi öncesi kar, amortisman gibi değerleme rasyoları yer almaktadır. İncelenen sektöre bağlı olarak bir rasyo diğerlerine tercih edilebilir. Analizin son kısmında ise KDT'nin açıklayıcı gücünü ölçmek amacıyla kantitatif metodla elde edilen sonuçlar, piyasada işlem gören şirketlerin gerçek piyasa fiyatları ile karşılaştırılmaktadır. Karşılaştırmaların yapılacağı şirketler, genel piyasa endeksinden (IMKB100) ve sanayi şirketleri arasından seçilmiştir. Neticede ampirik bulgular gerçek piyasa fiyatlarının, kısıtlı girdi kümesine rağmen, cesaret verici bir doğrulukla tahmin edildiğini göstermektedir. Ek olarak, piyasa fiyatlarının gerçek firma değerlerini doğru yansıtmadığı, KDT'nin verdiği sonuçların daha doğru bir baz teşkil ettiği farz edilirse buna göre verilen yatırım tavsiyeleri, piyasa endeksinin getirişinin oldukça üzerinde getiriler sağlamaktadırlar.
-
ÖgeAnadolu Selçukluları'nın anıtsal mimarisi üzerine kozmoloji temelli bir anlam araştırması(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1996) Peker, Ali Uzay ; Ögel, Semra ; 53307 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryAnadolu Selçuklu mimari süslemesinin içerdiği insan, hayvan ve bitki figürleri süsleme motifleri olmalarının ötesinde, birer anlam yüklü simgedir. Bu figürlerin anlamları ve biçimsel özellikleri çalışılmıştır. Öte yandan bu simgelerin içinde yer aldıkları mimari bütünlükle aralarında kurulabilecek anlamsal ilişkiler ortaya konmamıştır. Bu çalışmanın amacı Anadolu Selçuklu mimarisinin içerdiği -geometrik motifler dışındaki- figür-simgeleri böyle bir bağlamda değerlendirmek ve bu simgelerin somutluğunda Anadolu Selçuklu mimarisinin içerdiği anlamları açıklamaktır. Bu çalışmada göstergebilimin 'anlam'ın yapısını açıklamak için geliştirdiği terminoloji kullanılmış ve açıklama yöntemi Erwin Panofsky'nin ikonografi (simgelerin ve kavramların dökümü veya yazımı) ve ikonoloji (simgelerin yorumu) temel ayrımı üzerine kurgulanmıştır. Her figür-simge bir gösterilenin yani kavramın gösterenidir. Anlam ise gösteren ve gösterilen arasındaki etkileşimin bir ürünüdür; bu nedenle, bu çalışmanın birinci bölümünde, simgelerin anlamlarını çözümleyebilmek için gösterenler yani figür-simgeler ile gösterilenler yani kavramlar sergilenmiştir. Figür-simgeler ile kavramların bu dökümü sonucu açığa çıkan anlamlar, mimari biçimlerin oluşturduğu birleşimlerin anlamlarını da açıklamaktadır. Biçimlerin ve figürlerin -ve hatta küçük sanatlara ait nesnelerin- esinlediği anlamlar arasındaki koşutluk Ortaçağ ve öncesinde yaşamış insanın evren anlayışı ile uyum göstermektedir. Bu anlayışın belirleyici kavramı 'bütünlük'tür. Doğal ya da insan yaratısı her nesne kurmaca bir kozmosun parçası olarak değerlendirilmiştir. Bu çalışmanın üçüncü bölümünde Ortaçağ ve öncesi insanının kozmos anlayışını açıklayabilmek için, onun kurduğu kozmolojik dizge araştırılmış; ayrıca mimari biçimlerle ilişkilendirilebilecek kozmolojik kavramlar ve bu kavramların biçimler ile ilişkisi ortaya konmuştur. Birinci bölümde açıklanmış olan figür simgelerin gönderdiği kavramlar, üçüncü bölümde sergilenen kavramlar için birer ipucu olarak değerlendirilmiştir. Buna ek olarak üçüncü bölümde bilgikuramsal bir olgu olarak kavramın doğası araştırılmış ve bu çalışmanın yaklaşım biçiminin temelini oluşturan 'kavramsal bütünlük' açıklanmıştır. Bu şekilde, İslam öncesine ya da farklı coğrafyalara ait kozmolojilerde içerilen kavramların tez içinde örneklenme nedeni ortaya konmuştur. Dördüncü bölümde ise Anadolu Selçuklu mimarisinin içerdiği figür-simgeler ve biçimlerin esinlediği anlamlar ile, Avrupa geç Ortaçağ mimarisinin içerdiği figür-simgeler ve biçimlerin esinlediği anlamlar karşılaştırılmış ve aralarındaki benzer noktalar Akdeniz çevresinde Ortaçağ'da farklı kültürel halkalar içinde gelişen ortak bir kavramsal temelin varlığı ile açıklanmıştır. Sonuç bölümünde ortaya konulduğu gibi, figür-simgelerin esinlediği ve mimari biçimlerin ürettiği anlamlar, Anadolu Selçuklularının inşa ettiği yapıların, göksel, kutsal bir boyut ile yersel, dünyasal alan arasında aracı mekanlar olduğunu; aynı zamanda da bu mekanların göksel bir ilk-örneği yeryüzünde yeniden ürettiğini ortaya çıkarmıştır. Ortaçağ insanının makrokozmos-mikrokozmos ayrımını bir bütünlük içinde değerlendirmesi, yani bir kozmos yaratması koşutunda, yapılar içinde bu kozmos imgesi çeşitli simgesel öğeler (biçimler, mekanlar ve figürler) aracılığıyla somutlaştırılmıştır.
-
ÖgeAnalysis Of Volatility Transmission Mechanism Across Equity Markets(Institute of Social Sciences, 2017) Kaya, Pınar ; Güloğlu, Bülent ; 479284 ; Economics ; EkonomiBu tez gelişmiş ve gelişmekte olan hisse senedi piyasaları ve Amerika Birleşik Devletleri tahvil piyasaları arasında oynaklık geçişliliği mekanizması üzerine iki çalışmadan meydana gelmektedir. İlk makale dinamik koşullu korelasyonları kullanarak gelişmiş ve gelişmekte olan hisse senedi piyasaları arasında oynaklık yayılmalarını araştırmaktadır. İlk çalışmada gelişmiş borsa endekslerini temsilen S&P 500 (Amerika), FTSE 100 (Londra), NIKKEI 225 (Japonya) endeksleri kullanılmış olup gelişmekte olan ülkeler iki bölgesel grup tarafından temsil edilmiştir. Bu gruplardan ilki, BSE SENSEX (Hindistan), IDX (Endonezya), BURSA KLCI (Malezya) endekslerinin bulunduğu Asya borsaları ve BIST 100 (Türkiye) endeksinden oluşmaktadır. Diğer grup ise MERVAL (Arjantin), BOVESPA (Brezilya), IPC (Meksika), IPSA (Şili) ve COLCAP (Kolombiya)'nın bulunduğu beş temel Latin Amerika borsasını içermektedir. Bu çalışmada 01.01.2002 ile 29.02.2016 döneminde finansal piyasaların günlük endeks değerleri analiz edilmiştir. Bu çalışmada varyansta yapısal kırılma, uzun hafıza özelliği ve asimetri dikkate alınmıştır.
-
ÖgeAn Analysis Of Voters' Perception Of Visual Advertisements With Respect To Neuromarketing Approach: Eye-tracking Study(Institute of Social Sciences, 2018) Alioğlu, Ahmet ; Burnaz, Huriye Şebnem ; 534612 ; Management ; İşletmeResearchers have progressively used a multidimensional approach in their methodical development, which has led to new understandings and discoveries. The usage of neuroscientific approaches has gained more prominence in several marketing functions and has contributed to greater understanding of human behavior. Neuromarketing is one of these disciplines that integrate multidimensional fields of scientific research; neurology: a science that concentrates on the study of the human brain; cognitive psychology: focuses on exploring the relationship between mind and human behavior; marketing: the field of research that focuses on developing new, lucrative products and services to meet the needs of consumers. Thus, Neuromarketing focuses on researching and understanding consumer behavior and measuring people's brain responses to marketing stimuli. The development of this field basically is reliant on the progress of several principles of study: neuroscience, applied physics, and computer science. Moreover, Neuromarketing is being used to study consumer behavior and purchase decision processes. Neuromarketing save an opportunity basically to researchers to have a deeper insight of the degree of abstraction present in the minds of customers and the role of feelings in decision- making and intentional behavior. Thus, it allows the development of more operative mechanisms for activating and stimulating these feelings.
-
ÖgeAnalyzing Customer Engagement Through Customer Experience In Health Care Industry(Institute of Social Sciences, 2019) Özçelik, Ayşe Bengi ; Burnaz, Şebnem ; 554264 ; Management ; İşletmeThe unilateral relationship between brand and consumer in 1980s has become a unilateral and interactive one in which consumer is empowered. This transformation increased the competition in market and changed the approach of organizations about their clients, accordingly the importance of consumer-brand interaction is increased. In 2000s, a paradigm shift is actualized in marketing in which the service become the focus. With this shift, it is widely accepted that the critical identity of a brand is built by the service provided even if the brand is a manufacturing one. Technological developments supported this transformation by putting the information flow forward and help consumers being empowered. Hence, experience has become the new focus of marketing by converting the traditional exchange relationship. Organizations should provide a well-designed experience story in order to sustain their existence in the market.
-
ÖgeThe Antecedents Of Consumer Dishonest Behavior And Its Impact On Consumer-brand Relationship(Institute of Social Sciences, 2018) Işıksal, Didem Gamze ; Karaosmanoğlu, Elif ; 511885 ; Management ; İşletmeThis thesis aims to investigate the relationship between consumers' feelings of being fooled and their tendency to get even by cheating the brand (dishonest behavior) via a mechanism of self-compensation, and its ultimate effect on consumer-brand relationship in terms of attachment, commitment and trust. It also tests the moderating effect of situational ambiguity in order to assess how consumers regulate their moral standards in consumption contexts especially when they feel befooled by the brand and thereby behave dishonestly. It also examines the moderating role of exposure frequency to the guilt stimulus on the link between guilt and consumer-brand relationship strength.
-
ÖgeApostolos Konstas’ın Nazariyat Kitabı(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Pappas, Miltiadis ; Beşiroğlu, Ş. Şehvar ; Müzikoloji ; MusicologyMusiki nazariyatı kitabı ile ünlü Sakızlı adalı Apostolos Konstas, bir Bizans kilise musikisi bilginidir. Besteci, tanbur ve ses icracısı olan ve Osmanlı musikini iyi bilen Konstas, 18. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul'da yaşamıştır. Nazariyat kitabını 1800 yılında Yunanca olarak yazmış ve bu kitaptan en az 9 kopya yapmıştır. Bu kopyalardan yalnızca 3 tanesi günümüze ulaşabilmiştir. 1820'de yaptığı en son kopya 1867 kodu ile Atina'daki Yunan Milli Kütüphanesinde bulunmaktadır. Musiki eğitimi dışında 1820'ye kadar Konstas'ın esas mesleği musiki içeren elyazmalarını kopya etmek olmuştur. Bükreş'te ilk matbaanın kurulması ve el yazma sanatının yavaş yavaş kaybolmaya başlaması 1820 yılında Bizans kilise musikisini de etkilemiştir. 1814 yılında kilise musikisinde yapılan reform, nazariyat kitabı yazarı Başpiskopos Hrisantos tarafından yayıma hazırlanmıştır. Reforma karşı çıkan ve Rum Patrikhanesi ortamına yakın olmasına rağmen reformla ilgili olayların dışında kalmış olan Konstas da bu zamanı iyi değerlendirerek reformdan 6 sene sonra nazariyat kitabının en son kopyasını hazırlamıştır. Bu olayla birlikte yeni metottan memnun kalmayan müzisyenlerin de var olduğu ortaya çıkmıştır. Yeni metodun eksik (zayıf) noktaları belli olduğu için önemli müzisyenler eski metottan vazgeçmemiş ve yeni metoda karşı yazmaya devam etmişlerdir. Bu dönemde reformun birçok açıdan gerekli olmasına karşın, kullanılmaması, önerilen 40 işaretin fonksiyonunun sözlü geleneğe bırakılması, reformun en zayıf noktası olmuştur. Çünkü reformu gerçekleştirenler bir kaç yıl sonra sözlü geleneğin de zayıflayacağını tahmin edememişlerdir. İşte Konstas eski metodun işaretlerini kullanarak kendi metodunu yazmıştır ki; bu eser sadece eski metodun bir kullanma kılavuzu değil, aynı zamanda eski metodu daha açıklayıcı bir hale getiren bir el yazmasıdır. Bu eserde Konstas, eski işaretleri kullanarak, o zamanın sistemini basitleştirmeye çalışmıştır. Sadece yeni metodu bilen birinin bu nazariyat kitabını belli bir yere kadar okuyabilmesi de kitabın başarısını göstermektedir. Bu nedenle Konstas eski metodun son ve yeni metodun ilk yazarlarından sayılabilir. Kitabın sonuna doğru (reformun oluşmasından dolayı) emek verdiği otuz üç yılın boşa gittiğini ve reformu gerçekleştirenlerin kendisini bu oluşuma çağırmadıklarını da yazmıştır. Aynı zamanda bir öğrencinin aynı eseri, farklı öğretmenlerden öğrenmesi gerektiğini vurgulamış ve kendi kitabı ile 18 ay içerisinde öğrencinin bütün yazılmış olan eserleri rahatça okuyabileceğini ifade etmiştir. Tez çalışmamızın konusu olan Konstas'ın eseri yazıldığı dilin özelliği ve Osmanlı musiki terimlerini içermesi açısından çok önemlidir. Eser Karamanlıca ağzıyla ve Osmanlıca Türkçesi ile yazılmıştır. Bu yazım ?Yunan alfabesini kullanarak Türkçe yazmak? olarak tanımlanabilir ve Konstas'ın nazariyat kitabının bu sınıfa giren tek kilise kitabı olduğu da bilinmektedir. Eser bir Türk müzisyeninin veya Osmanlı topraklarında yaşayan bir Karamanlının siparişi üzerine yazıldığı için Karamanlıca olduğu tahmin edilmekte, yazılma tarihinin de 1790-1800 yılları arasında olduğu düşünülmektedir. Eserin dilinin Türkçe olması ve yazıldığı zamanda kilise musikisine ait perde isimlerinin olmaması nedeni ile Osmanlı musikisi perde isimleri ve terimleri kullanılmıştır. Bu açıdan eser Osmanlı musikisi için de ayrıca önemli bir kaynak olarak değerlenlendirilebilir. Elimizdeki eserin baş sayfası olmadığı için, yazıldığı tarih, kimin siparişi üzerine yazıldığı, nerede ve hangi sebepten dolayı yazıldığı gibi bilgilere sahip değiliz. Ancak Yunanca nüshasındaki ?teknoloji? başlığı yazarın kilise musikisinin bir taraftan bir sanat, diğer taraftan da bir yazı sisteminin bilgilerini okuma kılavuzu olduğunu göstermeye çalışması olarak değerlendirilebilir. Tez çalışmamızda eser yazıldığı dilden Türkçeye çevrilmiş ve Ek bölümünde orijinal elyazmasıyla beraber verilmiştir. Ayrıca eser (metin kısmı) günümüz Türkçesine sadeleştirilerek, tarafımızdan yorumlanmış, içerdiği konular açıklanmıştır. Konstas eserinde okuyucuların daha iyi anlayabilmelerini sağlayabilmek ve eserin her bölümünün sonunda nazariyat ve uygulama ilişkisini göstermek için kilise musikisinin mevcut olan repertuarından veya kendi bestelerinden örnekler vermiştir. Tez çalışmamızda bu eserlerin tümü porteli nota sistemine çevrilmiştir. Bu çevirmeler bilimsel kurallar doğrultusunda yapılmaya çalışılmış, Konstas'ın Bizans notasıyla gösterdiği perdeler Türk musikisinde kullanılan Arel- Ezgi- Uzdilek nazariyat şekilleriyle değil, Bizans notasının Batı notasına çevrilmesinde kullanılan karşılıkları (1932'de uluslar arası Kahire kongresinde kabul edilen şekilde) göz önüne alınarak yapılmıştır. Örnek olarak dügâh adıyla anılan perde, portede ikinci çizginin üzerindeki aralıktaki La notası olarak değil, ilk çizginin altındaki Re notası olarak gösterilmiştir. Diğer aralıkların oluşturulmasında ise Arel-Ezgi-Uzdilek nazariyat sisteminde kullanılan sesler esas olarak alınmıştır. Konstas'ın bu eseri yazarken çeşitli nazariyat kitaplarından yararlandığı kesindir ve özellikle 18. yüzyılda yaşamış Kantemir'i örnek almış olduğu düşünüldüğü için onun verdiği bilgilerle de karşılaştırma yoluna gidilmiştir. Rum müzisyenlerin 16. yüzyıldan itibaren, Osmanlı ? Türk musikiyle meşgul oldukları bir gerçektir ve bu iki doğu milletinin musikisinin 8 yüzyıllık beraberliği sonucunda birbirinden etkilenmesi çok doğal bir olaydır. Günümüz Yunan musikisinde (özellikle enstrümantal eserlerde ve doğaçlamalarda) Osmanlı- Türk Musikisi makam isimleri hala kullanılmaktadır. Kanaatimize göre Bizans musikisi nota yazısı ile Osmanlı - Türk müzisyenlerinin bestelerinin kayda alınmasına ve iki musiki nazariyatının karşılaştırılmasına yönelik çalışmalar her iki millettin musiki kültürü için yararlı ve önemli eserlerin meydana getirilmesini sağlamıştır. Bu eserlerden biri de Konstas'ın nazariyat kitabıdır. İşte bu kültür ve işbirliğinin yeni kuşaklarda devam ederek, yeni eserlerin ortaya çıkmasının sağlaması çalışmamızın temel amacını oluşturmuştur.
-
ÖgeArjantin Tango Müziğinde Orkestrasyon Stilleri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Aydınoğlu, Ortaç ; Dişiaçık, Nilgün Doğrusöz ; 555558 ; Müzik ; MusicBu çalışmada Arjantin tango müziğinde önde gelen orkestraların orkestrasyon stilleri incelenmiştir. Bu doğrultuda öncelikle Arjantin tangosunda kullanılan temel müzikal ögeler ve karakteristik ögeler ortaya konmuş, tipik tango orkestrasında kullanılan çalgılar, bu çalgıların –varsa– tangoya özgü icra teknikleri ve orkestra içerisindeki kullanımları incelenmiştir. Ardından, farklı stilleri ile birbirinden ayrışan ve tango müzik tarihinin en önde gelen orkestralarından olan D'Arienzo, Di Sarli, Troilo ve Pugliese orkestralarının orkestrasyon analizleri yapılmıştır. Elde edilen bulgular üzerinden Tierra Querida tangosunun dört farklı stilde orkestrasyonu yapılmış ve sonuçlar uzman görüşleri ile değerlendirilmiştir.
-
ÖgeArrangements Of Selected Turkish Tunes For Early-elementary Piano Education(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010) Akbulut, E. Ceylan Ünal ; Aşkın, Cihat ; 277616 ; Müzik ; MusicMüzik eğitimi, özel anlamda da piyano eğitimi birçok yöntem ve bilimsel yaklaşımları içerisinde bulundurmaktadır. Bu tez, piyano öğrencileri için öncelikle Türkiye'de yazılmış, başlangıç repertuarları hakkında bilgi sahibi olmak adına planlanmış bir çalışmadır. Halk müziği ezgilerinin piyano için düzenlenmesi fikri tek bir ülkeye ait olmayıp, gerek piyano eğitimcileri gerek besteciler tarafından çalışmalar devam etmektedir. Bu anlamda yerel ezgi düzenleme çalışmalarının yanı sıra, çeşitli ülkelerin ezgilerinden oluşan albüm çalışmaları da incelenmiştir. Türk ezgilerinden oluşan bir başlangıç piyano metodu ihtiyacı ve isteği de anket ve görüşmelerin sonucunda ortaya çıkartılmıştır. Okul öncesi ve yetişkinler için hazırlanmış oniki adet Türk ezgi düzenlemelerinden oluşan parça önerilmiştir.
-
ÖgeThe Art Of Violencello Performance In Turkish Makam Music :an Analysis On Early Turkish Music Recordings(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Özgen Öztürk, Yelda ; Beşiroğlu, Şehvar ; Türk Müziği ; Turkish MusicViyolonselin Türk makam müziğinde kullanılmaya başlaması 20.yüzyılın başlarına denk gelmektedir. Türk makam müziğinde kullanılan bas karakterli bir saz olmayışı ve viyolonselin Türk müziğinin makamsal yapısı içindeki mikrotonal sesleri icra etmeğe elverişli olması, bu sazın fasıl topluluklarında yer almasına neden olmuştur. Elimize geçen ilk viyolonsel kayıtları Tanburi Cemil Bey'e ait olanlardır. Bu çalışmada Tanburi Cemil Bey ve Mesut Cemil gibi ustaların viyolonsel icraları analiz edilmiş, Türk makam müziğinin geleneksel değerleri içinden gelen ileri icra tekniklerinin viyolonsel icrası açısından getirmiş olduğu anlamlar araştırılmıştır. Süslemeler, çarpmalar, glisandolar, özel yaylar ve hızlı artikülasyonlar gibi icra tekniklerinin ortaya koyulmuş olmasındaki amaç bu tekniklerin modern icralar ve yeni yazılacak eserler için kaynak teşkil etmesidir.
-
ÖgeBağlama çalıp söyleyen kadınların müzik performansının toplumsal cinsiyet açısından incelenmesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018-06-25) Eroğlu, Seval ; Karahasanoğlu, Songül ; 513290Performans kavramının tanımlanması birçok araştırmacı için muğlaktır. Bu kavram, kimi araştırmacılar için başarı şartı aranan, kimisi için ise canlandırıcı bir deneyim olarak sonucu değil, süreci ifade etmesi bakımından başarı şartı aranmayan bir edimselliktir. Bazı araştırmacılar ise performansı bir şeyi yapma yeteneği (hüner) olarak tanımlanmaktadırlar. Performans kavramı hangi açıdan tanımlanırsa tanımlansın, bir başı ve sonu olan edimsel bütünlüğü ifade etmektedir. Bu bütünlük, çevresinde gelişen hiçbir gerçeklikten bağımsız değildir. Çünkü performans, insanî mübadelenin asgari koşulu olarak görülmektedir. O halde toplumsal kertede performans, iletişimi de beraberinde getirir. İletişimin en etkili yöntemlerinden biri olan müzik performansı sayesinde, yaşam pratiklerine dair sosyal, kültürel ve tarihsel pek çok veri gerek açık, gerekse gizli anlamlarla bir yerden başka bir yere aktarılmaktadır. Pozitif bilimsel (biyolojik ve determinist) yaklaşımların dışında, sosyal ve kültürel bağlamlarla açıklanan toplumsal cinsiyet de genelde performansta, özelde ise müzik performansında keşfedilmeye değer veriler sunmaktadır. "Bağlama Çalıp Söyleyen Kadınların Müzik Performansının Toplumsal Cinsiyet Açısından İncelenmesi" adlı bu çalışmada performans, müzik performansı ve toplumsal cinsiyet arasındaki bağlantılar bağlama çalıp söyleyen kadınlar özelinde değerlendirilmiştir.
-
ÖgeBağlama eğitiminde görülen problemler ve bunların çözüm yolları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2000) Koç, Adnan ; Etili, Can ; 98738 ; Temel Bilimler ; Basic SciencesHazırladığımız 'Bağlama eğitimde görülen problemler ve bunların çözüm yollan' adlı çalışma başlıca beş bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, çalışmanın amacı, kapsamı ve kullanılan yöntemlerin açıklanmasından sonra ikinci bölüm, bağlamanın tarihçesi, morfolojik yapısı ile eğitim, öğretim, metod, metodoloji, yöntem, bilim, bilimin normları, bilimsel metod, standardizasyon, problem ve problem çözme gibi konular hakkında genel bilgiler içermektedir. Çalışmanın üçüncü bölümünde bağlama eğitiminde karşılaşılan problemler tüm yönleriyle ele alınmıştır. Bu bölümde sorunların kökenine inilip, Türk Müziği ses sistemi başta olmak üzere, ses sisteminden kaynaklanan nota yazısı, geleneksel çalgı yapımından kaynaklanan problemler, insan faktöründen kaynaklanan hususlarla beraber öğrenime esas teşkil eden yazdı kaynaklar ile ilgili problemler incelenmiştir. Bağlama eğitimindeki problemlerin çözüm yollarının araştırıldığı dördüncü bölümde önemli ipuçları vermesi bakımından dünyadaki müzik eğitim metodlanna genel bakış ile, eğitimde oluşan problemlerin çözüm yollan ile yazılı kaynaklar için çözüm yollarından bir tanesi olan bağlama eğitiminde metod şemasında olması gereken unsurlar ortaya konulmuştur. Sonuç bölümünde ise bağlama eğitiminde görülen aksaklıkların, Türk Müziği ses sistemi, eğitimde insan faktörü, donanım ve eğitim ortamı, özel ve resmi eğitim kurumların işleyişi, çalgının tüm özellikleri, yazdı kaynaklar ve en önemlilerinden olan metod çalışmalarından kaynaklandığı tesbit edilmiştir. Bu konularda istenilen başarının elde edilmesi için devlet tarafından desteklenen etkili müzik politikalarına ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır.
-
ÖgeBağlama Tekniklerinin Klasik Gitar İcrasına Uyarlanması(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010) Çoğulu, Tolgahan ; Beşiroğlu, Ş. Şehvar ; Müzik ; MusicBu tezin amacı, bir Anadolu halk çalgısı olan bağlamanın çalım tekniklerini klasik gitar icrasına uyarlayarak klasik gitara yeni teknikler kazandırmak ve çağdaş klasik gitar repertuarı için bu tekniklerin kullanıldığı yeni düzenlemeler yapmaktır. Klasik gitara uyarlanmış bu melez tekniklerin nasıl icra edilecekleri ve notasyonları tezde ayrıntılı bir şekilde fotoğraflarla, tablolarla ve notalarla gösterilmiştir. Bu teknikleri öğretmek ve geliştirmek için birçok alıştırma ve etüt yazılmıştır. Bu tekniklerin kullanıldığı düzenlemelerin notaları ve açıklamaları tezin appendix bölümüne eklenmiştir. Yeni teknikler, etütler ve düzenlemeler; tez yazarı tarafından çalınmış ve tezle birlikte verilen DVD'ye kaydedilmiştir. 20. yüzyılın ikinci yarısında ve 21. yüzyılın başlarında çağdaş klasik batı müziği olarak adlandırılabilecek müziklerdeki gelişmeler doğal olarak çağdaş klasik gitar repertuarını da etkilemiştir. Çağdaş klasik batı müziğinin en önemli özelliklerinden birisi yeni tını, efekt ve teknik arayışlarıdır. Bu noktadan yola çıkılarak standartlaşmış klasik müzik çalgılarının olanakları zorlanmakta ve yeni tını ve efekt çıkartabilecek teknikler yaratılmaktadır. Çağdaş klasik gitar repertuarında da bu arayışlar 20. yüzyılın ikinci yarısında ve 21. yüzyılın başlarında yapılmış ve halen yapılmaktadır. Bu anlayıştan yola çıkarak bu tezde, klasik gitar ile aynı telli çalgılar ailesine mensup ve son yirmi yılda teknik olanakları birçok müzisyen ve akademisyen tarafından geliştirilmiş bağlama çalgısının çalım teknikleri incelenmiş ve bu teknikler, klasik gitar teknikleriyle buluşturulup melez teknikler yaratılmıştır. Bulunan bu yeni teknikler ile klasik gitarda yeni tınılara, seslere ve efektlere ulaşılmıştır. Bu tezin yazılmasıyla, bulunan yeni tekniklerin çağdaş klasik gitar repertuarı için beste ya da düzenleme yapan besteciler tarafından kullanılması hedeflenmektedir. Ayrıca ileri düzeyde klasik gitar çalan icracıların teknik düzeylerini geliştirmeleri amacıyla bu teknikleri öğrenmeleri de amaçlanmaktadır. Tezin birinci bölümü giriş kısmından oluşmaktadır. Bu bölümde teze neden gerek duyulduğu, tezin amacı, tezin metodolojisi ve tezin planı açıklanmaktadır. Tezin ikinci bölümünde bağlama çalgısı hakkında genel bilgiler ve çalım teknikleri anlatılmaktadır. Genel bilgiler kısmında bağlama tarihi, bağlama ailesi, bağlama teller, makam sistemleri, düzenler ve perde sistemleri, çalım tarzları, eğitim ve notasyon hakkında bilgiler verilmektedir. Bağlamanın çalım teknikleri, üç bölümde işlenmektedir: sol el teknikleri, tezene teknikleri ve el ile çalma teknikleri. Bağlamada çağdaş teknikler konusunda yazılı kaynakların az olması nedeniyle, bu alanda çalışmaları olan müzisyenler ve akademisyenlerle kişisel görüşmeler yapılmış ve bağlamadaki çağdaş teknikler üzerine veriler toplanmıştır. Üçüncü bölümde klasik gitarın tarihi, Türkiye'de klasik gitarın tarihi ve klasik gitarın çalım teknikleri anlatılmaktadır. Klasik gitarın çalım teknikleri; sol el teknikler, sağ el teknikler, çağdaş teknikler ve konuyla ilgili flamenko teknikleri olmak üzere dört başlıkta işlenmiştir. Tezin dördüncü bölümünde, klasik gitar repertuarında şimdiye kadar yapılmış beste ve düzenlemelerde bağlama çalım tekniklerinin etkileri araştırılmaktadır. Türkiye'de 1970'lerin sonlarında klasik gitarın akademik olarak eğitiminin verilmeye başlanmasıyla, ?doğu-batı? sentezi denilebilecek birçok beste ve düzenleme yapılmıştır ve bu eserlerin bazılarında bağlama çalım tekniklerinden etkilenilmiştir. Bu eserlerdeki bağlama çalım teknikleri; sol el teknikleri, tezene teknikleri ve parmak vurma teknikleri olmak üzere üç başlıkta incelenmiştir. İncelemeler sonucunda bu eserlerde sınırlı bir şekilde bağlama çalım tekniklerinin kullanıldığı ortaya çıkarılmıştır. Bu eserlerde genellikle ana vurgu noktası halk ezgilerinin armonize edilmesindeki yaklaşım, halk ezgilerinin Batı formlarına uyarlanması ve halk ezgilerinin klasik gitar teknikleriyle buluşturulması olmuştur. Bunun sonucunda bağlama çalgısının ayrıntılı bir şekilde incelenmesine gerek duyulmamış ve bağlamanın klasik gitara uyarlanabilecek çalım tekniklerinden yola çıkılarak çağdaş klasik gitar repertuarında kullanılabilecek yeni tekniklerin yaratılması sınırlı ve yüzeysel bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu eksikliğin üzerine gitmek için tezin beşinci bölümünde bağlama çalım tekniklerinin klasik gitara uyarlanması işlenmiştir. Bu bölümde gösterilen yeni tekniklerin icrası ve notasyonları fotoğraflarla, tablolarla ve notalarla ayrıntılı bir şekilde gösterilmiştir. Yeni tekniklerin kullanıldığı alıştırmalar yapılmıştır. Yeni tekniklerin kullanıldığı yerel ezgi düzenlemeleri yapılmıştır. Düzenlemesi yapılan Fidayda, Anadolu, Xoş e Hewreman ve Kız Bahçende Gül Var mı parçalarının notaları ve kullanılan tekniklerin açıklamaları appendix kısmına eklenmiştir. Sonuç kısmında tezin ortaya çıkardığı veriler değerlendirilmiş, çıkan sonuçlar belirtilmiş ve gelecekte yapılacak araştırmalar için öneriler yapılmıştır.
-
ÖgeBağsal Düşünce Çerçevesinde Doğu Karadeniz Bölgesi Müziklerinin Değişim Süreci(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010) Akat, Abdullah ; Karahasanoğlu, Songül ; 264419 ; Müzikoloji ve Müzik Teorisi ; Musicology and Theory of MusicBu çalışmada, alan araştırmalarının ortaya çıkardığı kişisel deneyimler ve (b)ağsal düşünceden hareketle yeryüzündeki tüm yerel kültür ürünlerine özellikle de müziklere gerçek anlamda yaklaşabilmek hedeflenmiştir. İdeolojik olandan uzak durarak, hakim olan düşünce sorgulanarak, makroya mikro bakarak, mevcut olanın içindeki çözümlemeler yapılarak yalnızca değişim aranmakta ve değişimi ifade çabası gösterilmektedir. Ayrıca, makroya mikro bakabilmek, yerel kültür ürünlerini bulundukları alan içindeki tüm unsurların ortak ürünü olarak değerlendirmek, hiç bir unsura köken aramadan kökten sapmanın doğruluğuna inanmak, taşınma ile nelerin değişebileceğini görmek, tekrarın niteliğinin değişimi nasıl etkilediğini ve yön verdiğini anlamak gibi bu çalışma için önemli görülen ifadeler, bir anlamda da değişim sürecinin çözümlenmesini sağlamıştır.
-
ÖgeBanka Maliyetleri ve Maliyet Ekonomileri : Türk bankacılık sektörü için bir uygulama(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998) Erbil, Ali Fuat ; Bolak, Mehmet ; 92599 ; İşletme ; ManagementBu çalışmanın amacı, bankacılık sektörünün maliyetleri ve maliyet ekonomilerinin neler olduğu konusunun analizini yapmaktır. Bu analiz 1988-1995 döneminde Türk bankacılık sektörüne uygulanmaktadır. Maliyet ekonomileri, bankaların ulaşmak istedikleri ideal büyüklüğü tespit eden ölçek ekonomileri ve bankaların çok ürünlü doğasından kaynaklanan maliyet avantaj mı ölçen kapsam (scope) ekonomilerini içermektedir. Öncelikle, bankaların toplam maliyetlerini (işletme giderlerini) hesaplayabilmek için çıktılarının neler olduğu konusunda karar vermek gerekmektedir. Bu çalışmada banka çıktıları üç aşamalı olarak ele alınmıştır; her aşama ise değişik bir çıktı kümesini temsil etmektedir. Banka maliyetleri, üç ayrı banka modeli ile açıklanmıştır. Banka modeli ile kastedilen, banka maliyetlerinin, çıktılar ile ifade edildiği maliyet fonksiyonlarıdır. Ölçek ekonomileri ile ilgili bulgular şu şekildedir: İlk bulgu, Türk bankacılık sektörünün maliyet eğrilerinin "U" şeklinde olduğunun ve ölçek ekonomilerinin varlığının kanıtlanmasıdır. Küçük ölçekli ve büyük ölçekli bankalar birbirleri ile karşılaştırıldığı zaman ölçek ekonomilerine göre küçük bankaların maliyet avantajı büyüklere göre çok daha fazladır. Kapsam ekonomileri, birden fazla ürün üreten firmaların, çıktılarının hacimlerini teker teker değil de aynı anda arttırarak maliyet avantajı elde etme kaabiliyetlerini göstermektedir. Tüm yıllar için, sektörün kapsam ekonomileri pozitiftir, yani Türk bankacılık sektörü, ürün bileşenindeki ürünlerin hacmini aym anda arttırarak maliyet avantajı elde etmiştir, öte yandan küçük bankalar büyük ölçekli bankalara göre maliyet avantaj ma sahiptirler. Kamu ve özel sermayeli bankaların ölçek ekonomilerine baktığımızda 1988- 1995 dönemindeki tüm yıllar için, kamu bankalarının genelde maliyet avantajı elde etmek için ölçek artırma şanslarının kalmadığını göstermektedir. Kapsam ekonomileri açısından bulgular, özel bankaların ürün çeşitliliklerini ve bunların hacimlerini aym anda artırarak, maliyet avantaj mı, kamusal sermayeli bankalara göre daha fazla elde ettiklerini göstermektedir.
-
ÖgeBankacılıkta Operasyonel Risk Ölçüm Modelleri Ve Sermaye Yeterliliğine Etkisi : Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren bir bankaya uygulanması(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005) Teker, Dilek Leblebici ; Ülengin, Burç ; 175095 ; İşletme ; ManagementBankaların maruz kaldığı riskler öteden beri kredi riski ve piyasa riski olarak bilinmekteydi. Ancak piyasalarda sunulan ürün ve hizmetlerin gelişmesi ve daha karmaşık hale gelmesiyle ortaya çıkan fınansal skandallar sonucu operasyonel riskin bankalar için önemli boyutu anlaşılmaya başlanmıştır. Operasyonel risk genel olarak kredi ve piyasa riski dışında kalan tüm riskler olarak ifade edilmiştir. Basel Komite operasyonel riski "uygun olmayan ya da işlemeyen iç süreçler, insanlar, sistemler ya da dış etkenler nedeniyle ortaya çıkabilecek zarara uğrama riski" olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan yola çıkarak operasyonel riske neden olan faktörler; insan, sistem, süreç ve dışsal faktörler olarak sınıflandırılmaktadır. insan faktörü banka personelinin yapmış olduğu hata ve yolsuzluklar olarak tanımlanmaktadır. Sistem faktörü, banka sisteminden kaynaklanan hatalar, kapasite yetersizliği, sistemin güvensizliği olarak örneklendirilebilir. Operasyonel riske neden olan başka bir faktör bankanın süreçlerinde yaşanan aksaklıklardır. Banka iç süreçleri banka içi iletişimi ve kontrolü sağlamak amacıyla oluşturulmuş olsa da yanlış modellenmesi ya da yanlış Çeşitli raporlama hataları, banka içi iletişim eksikliği ve muhasebe hataları süreç faktörü altında incelenmektedir. Dışsal faktörler yasal ve politik olaylar, soygun, hırsızlık ve yolsuzluk gibi banka dışı kişilerin suistimali ve terör saldırıları olarak gruplanabilir. Basel II düzenlemesinin Temmuz 2004 tarihinde yayımlanmasıyla birlikte, bankacılıkta operasyonel risklerin tanımlanması, ölçümü ve sermaye yeterliliği oranına dahil edilmesi konusu daha güncel hale gelmiştir. Basel H'nin uygulanmaya başlanmasıyla birlikte, bankalar, operasyonel risklerine neden olan faktörleri tanımlayacak, operasyonel risklerini ölçecek ve gerekli sermayeyi ayıracaklardır. "Bankacılıkta Operasyonel Risk ölçüm Modelleri ve Sermaye Yeterliliğine Etkisi: Türk Bankacılık Sektöründe Faaliyet Gösteren Bir Bankaya Uygulanması" başlıklı doktora tezinde operasyonel risk yönetim süreçleri detaylı olarak anlatılmaktadır. Bu tez çalışmasında operasyonel riskleri oluşturan faktörler, fınansal piyasalarda meydana gelen krizler ile örneklendirilerek anlatılmakta ve bankaların operasyonel risklerini ölçmede hangi yöntemlerin kullanılabileceği ve ölçülen risklerin banka sermaye yeterliliğine nasıl yansıtılacağı anlatılmaktadır. Tezin uygulama bölümünde, Türk Bankacılık sektöründe faaliyet gösteren bir bankanın gerçek verileri kullanılarak, bankanın operasyonel riskleri ölçülmüş, sermaye gereksinimi hesaplanmış ve sermaye yeterlilik oranına etkisi incelenmiştir.
-
ÖgeBarut ve tabya : Rönesans mimarisi bağlamında Fatih Sultan Mehmed kaleleri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997) Özgüven, H. Burcu ; Ögel, Semra ; 64207 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryFatih Sultan Mehmed tarafından 1451'den itibaren yapanına başlanan kaleler Osmanlı mimarlığının belli bir dönemini temsil eder. İstanbul Boğazı'nda Rumeli Hisarı ve Anadolu Hisan dış duvarları; istanbul surlarının bitişiğindeki Yedikule, Çanakkale Boğazı'nda ise, Kilid-ül Bahir ve Kal'a-i Sultaniye II. Mehmed döneminden günümüze gelebilmiş örneklerdir. Fatih kalelerinin mimarisi üzerindeki en önemli etkiyi, kuşkusuz, Fatih Sultan Mehmed'in kendisi yapmıştır. Dönemin askeri teknikleri üzerine yoğunlaşan II. Mehmed, aynı zamanda, yeniçağın teknolojik birikimini de etkin bir biçimde kullanmıştır. 15. yüzyıl Osmanlısında aynı dönemde Avrupa'da da ortaya çıkan koşullarla parallellik vardır : Bunun en önemli işareti, ateşli silahların geliştirilerek kalelerde etkin birer savaş aracı olarak kullanılışıdır. Savaş sırasında kuşatma ve savunma tekniklerinde kökten yeniliklere yol açan ateşli silahlar sayesinde kale tasarımı anlayışı da ilk kez değişime uğrar. Ortaçağ sonlarına dek kullanılan mancınık, katapult gibi basit mekanik araçların yerini maden dökümcülüğüne dayanan top teknolojisi alır. II. Murad'dan itibaren toplar Osmanlı ordusunda önemli yer tutar. Savaş araçlarının değişmesinden mimarlık da etkilenir. Rönesans mimarisinin en tipik unsurlarından "açılı tabya" oluşturulur. Açılı tabya, Rönesans teorisyenlerinin hayal gücü ile birleşerek geometrik ve merkezi planlı kale şemasını beraberinde getirir. II. Mehmed kalelerinde bu özelliklere rastlanmaktadır. Açılı tabya ve top teknolojisi, alışılagelen savunma kavramını da değiştirir. Askeri yapılar, topun gücü sayesinde pasif savunma yapılan değil, aktif bir biçimde düşmana karşı koyan savaş araçlardır. Fatih dönemi kalelerinin bir diğer özelliği de, geniş coğrafi bölgeyi ele alan stratejik düzende yerleştirilmeleridir. Ortaçağda tekil savunma öğeleri iken, yeniçağda Akdeniz ile Karadeniz arasındaki stratejik geçiş bölgesi gibi yerleri kontrol edebilir şekilde düzenlenirler. Bu da Avrupa'da monarşilerin merkezileşme eğilimleri ile paralel bir durumdur. 16. yüzyıl Avrupa monarklan da bölgelerin bir bütün olarak kontrolünü sağlayan stratejik askeri kaleler inşa etmişlerdir. XI Avrupa'da kale mimarisinin değişimi ile birlikte savaş kuramları da değişmiş, matbaa bu kuramların yayılmasına katkıda bulunmuştur. Ancak teorisyenler aktüel gelişimlerin ötesinde, dünya görüşlerini daha kolay ifade etmelerini sağlayan antik eserlere de başvururlar. Latince ve Grekçe yapıtlar askeri stratejiler ve tavırlar konusunda ilham kaynağı olmuştur. Antik mirastan yararlanan kişilerin arasında Fatih Sultan Mehmed de yer alır. Fatih, ayrıca Roma'dan Bizans'a aktarılan, oradan da Osmanlı'ya gelen kültürel ve idari birikimi devlet düzenine yansıtmıştır.