LEE- Geomatik Mühendisliği-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Çıkarma tarihi ile LEE- Geomatik Mühendisliği-Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeModelling site selection process for wind power plants through free and open source gis(Institute of Science And Technology, 2020-07) Şimşek, Gözde ; Doğru, Ahmet Özgür ; 633621 ; Department of Geomatics EngineeringIn our constantly evolving and changing world with the impact created by developments, energy needs have become a very important component in the policies of both states and private companies. With the increase in energy needs, interest in sustainable resources has increased, and energy production targets from renewable energy sources have grown in development plans and investment programs. In addition to being sustainable, renewable energy sources have become more attractive with their low cost in the long term. Wind energy is economically efficient in the long term, although the installation cost is quite high among these resources. It is desirable that the efficiency obtained from the wind power plant is at the maximum level, but the environmental impact should be kept at a minimum while keeping the efficiency at the maximum level. Therefore, the evaluation of the region where the Wind Power Plant (WPP) will be installed should be made in accordance with international standards, national regulations and environmental conditions. Geographic Information Systems (GIS) are used as tools for multi-criteria decision making problems such as site selection and suitability analysis. With the increasing need for development and the mass of users, the orientation towards free and open source software shows its influence on GIS as well as in many other fields. The value offered by free and open source software is due to the fact that the possibilities offered can be improved, and the developed features can be shared freely with other users. In this context, QGIS which is a free and open source GIS software was used in the study and for the WPP suitability analysis, the first model in which the areas where the WPP cannot be established can be determined first, and then the second suitability model using the weights determined by the Analytical Hierarchy Process (AHP) has been applied. The two models proposed using the free and open source GIS software aimed to automate the process for suitability analysis in study area which is Izmir. First of all, parameters are determined according to national and international standards, literature review and national legal procedures to be considered in order to install WPP, and the specified parameters are classified according to models. The parameters are subjected to two main classifications depending on the purpose of the models. The first exclusion parameters are classified as the since it will serve the purpose of determining the areas where WPP cannot be established. The output map classification obtained with the exclusion model is made with boolean values of 0 and 1 representing the areas where RES can be established and cannot be established, and is included as an input to the suitability model, which is the second model. Two different scenarios are implemented with the first model. Environmental Impact Assessment (EIA) report evaluates the impact of WPP on the environment, it is decided by the relevant institutions whether this assessment is necessary depending on the variables such as the capacity and size of the project, in addition to the fact that such large structures have a great benefit in providing energy by using renewable energy sources, if it is positioned without assessing the impact on the environment, it may harm the nature and society. Considering the advantages and disadvantages, some disadvantages can be minimized by environmentally sensitive studies, so the areas where WPP cannot be established when EIA is not required and areas where WPP cannot be established in situations where EIA is not required vary and the output occurs in two different scenarios. In the suitability model, the aim is to make suitability analysis using the evaluation parameters within the areas where WPP can be established
-
ÖgeSulak alan yönetiminde web tabanlı coğrafi bilgi sistemleri kullanımı: Geoportal örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021) Korkulu, Hatice ; Musaoğlu, Nebiye ; 708801 ; Geomatik Mühendisliği Bilim DalıDoğal denge ve biyolojik çeşitlilik açısından önemli olan sulak alanların zamansal ve sistematik yönetiminin yapılabilmesi ve kolay takip edilebilmesi son dönemde daha fazla hissedilen iklim değişikliği ile daha çok önem kazanmaktadır. Aynı zamanda sulak alanların yönetimi konusunda gerçekleştirilen Ramsar Sözleşmesi, Geo-Wetland, Uydu Tabanlı Sulak Alan Gözlem Servisi (SWOS) gibi birçok projede de sulak alanların akıllı kullanımı, konumsal bilgi sistemleri ile yönetimi, analiz çalışmaları için kolay veri erişimi konuları ön plana çıkmaktadır. Tüm bu yönetim süreçlerinde web hizmetleri tarafından da desteklenen Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) sulak alanlar için stratejik karar alma ve analiz süreçlerine katkı sağlanması konusunda yeni ve sürdürülebilir bir yol sağlamaktadır. Web CBS desteği ile oluşturulan geoportallar sayesinde mekânsal veri altyapısının oluşturulması bütünleşik olarak konumsal ve konumsal olmayan birçok kaynaklara tek bir erişim noktası sağlamaktadır. Aynı zamanda geoportallar ile sulak alanların işletilmesi, kullanılması, korunması ve uzun vadeli bir kalkınma planı yapılması için öneri uygulamalar sunulmaktadır. Bunun yanında geoportal çalışması sulak alanların yönetim seviyesi ve verimliliğinin desteklenmesi, veri paylaşımı, sınırlı CBS bilgisine sahip kullanıcılar için kolay erişim sağlanması, özelleştirilmiş veri ve bilgileri bir araya getirme potansiyelini arttırmaktadır. Bu tez çalışması kapsamında Web CBS kabiliyetleri ile sürdürülebilir sulak alan yönetimine nasıl katkı sağlayabileceği üzerine yoğunlaşılmaktadır. Bu kapsamda sulak alanların korunması, akıllı kullanımı ve yönetiminin Web CBS kabiliyetleri ile tüm kullanıcılara kolay erişim sağlayacak çeşitli uygulama ve arayüzler ile desteklenmiş bir geoportal oluşturulmuştur. Tez çalışması için 116Y142 TÜBİTAK projesinde çalışılmış Akgöl Sulak Alanı ve MGA-2019-41917 BAP Projesi kapsamında çalışılmış Burdur Gölü Alt Havzası projesine ait veriler kullanılmıştır. Bu veriler ile hazırlanan konumsal veri tabanı ArcGIS Online bulut platformuna aktarılmış ve web servisleri oluşturulmuştur. Hazırlanan web servisleri altlık haritalarda kullanılmıştır. Geoportal çalışması içerisinde Tarım ve Orman Bakanlığı, Avrupa Çevre Ajansı, Ramsar Sözleşmesi, Landsat Uydu Görüntüleri, ArcGIS Living Atlas gibi ücretsiz veri sağlayıcı platformlarda herkese açık olarak paylaşılan servislerden de yararlanılmıştır. Farklı kategoriler ile yönetilen geoportalda kullanıcılara farklı süreçlerde veri yönetimini destekleyecek web ve mobil tabanlı uygulamalar hazırlanmıştır. Bu çalışmaların oluşturulma aşamasında dünyadan örnek olarak sulak alan yönetimi için hazırlanmış uygulamalardan referans alınarak hazırlanan geoportal'ın maksimum fayda sağlaması amaçlanmıştır.
-
ÖgeFotogrametri ve LIDAR tekniği ile üretilen nokta bulutlarının makine öğrenmesi ile sınıflandırılması(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021) Özcan, Kübra ; Duran, Zaide ; 706906 ; Geomatik Mühendisliği Bilim DalıGünümüzde veri elde etmek çok önemli bir konu olup, veri elde etmek için çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Çeşitli veri oluşturma yöntemleri yanında bu verilerden bilgi edinme ve bu bilgileri değerlendirme süreci her zaman kendini güncel tutan bir araştırma konusudur. Verilerden bilgi edinme sürecinde sıklıkla makine öğrenmesi algoritmaları kullanılmaktadır. Tez çalışması kapsamında, veri oluşturma denince akla ilk gelen yöntemlerden biri olan hava fotogrametrisi ve LIDAR teknolojisi ile tarama yöntemi kullanılmıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi Ayazağa Kampüsünde aynı bölgede yapılan uçuş ve taramalar ile iki farklı nokta bulutu elde edilmiştir. Elde edilen bu nokta bulutları Cloud Compare programı ile yapı, sık ağaçlık alan, yüzey ve seyrek bitki örtüsü olmak üzere dört farklı sınıfa ayrılarak veri setleri oluşturulmuştur. Veri setlerinin geometrik özellikleri hesaplanarak; LIDAR teknolojisi ile elde veri setinde 22 öznitelik ile çalışılmış, hava fotogrametrisi yöntemi ile elde edilen veri setinde 22 öznitelik bilgisine ek olarak renk bilgisi eklenerek (RGB) 25 farklı öznitelik ile çalışma yürütülmüştür. Oluşturulan bu veri setleri, Python programlama ile makine öğrenmesi veri ön işleme adımları gerçekleştirilmiştir. Veri setleri dokuz farklı makine öğrenmesi algoritması ile kontrollü sınıflandırılmış ve algoritmalar doğruluk, kesinlik, hassaslık, F1 ölçütü ve algoritmanın sınıflandırma yapmak için harcadığı zaman bakımından karşılaştırılmıştır. Veri setlerinde karşılaştırılan algoritmalar şunlardır: rastgele orman (random forest (RF)), karar ağaçları (decision tree (DCT)), k-en yakın komşuluk (k-nearest neighbors (KNN)), çok katmanlı algılayıcı (multi-layer perceptron (MLP)), lojistik regresyon (logistic regression (LR)), gaussian naive bayes (GNB), doğrusal diskrimant analizi (lineer discriminant analysis (LDA)), yükseltme algoritması (ada boost classifier (ADB)) ve destek vektör makinesi (support vector machine (SVM)) algoritmalarıdır. Sonuç olarak, LIDAR teknolojisi ile elde edilen nokta bulutunun verilerine göre, en yüksek doğruluğu sağlayan algoritma 0,931 doğruluk değeri ile MLP algoritmasıdır. Algoritmanın kesinlik, duyarlılık ve F1 ölçütü bakımından performansı sırasıyla 0,931; 0,931; 0,931'dir. İkinci sırada 0,916 doğruluk elde ederek RF algoritması, üçüncü sırada ise 0,896 doğruluk ile DCT algoritması gelmektedir. En düşük performansa sahip olan algoritma ise GNB algoritmasıdır. Algoritmanın doğruluk, kesinlik, hassaslık ve F1 ölçütü performansı sırasıyla 0,481; 0,641; 0,485; 0,552' dir. LIDAR teknolojisi ile elde edilen nokta bulutunun değerlendirilmesine benzer olarak hava fotogrametrisi ile elde edilen nokta bulutunda en iyi performansı sağlayan algoritma 0,996 doğruluk değeri ile MLP algoritmasıdır. Kesinlik, hassaslık ve F1 ölçütü bakımından değeri sırasıyla 0,996; 0,996; 0,996' dır. İkinci sırada 0,995 doğruluk değeri ile RF algoritması üçüncü olarak da KNN algoritması gelmektedir. Dokuzuncu sırada 0,775 doğruluk değerini elde ederek GNB algoritması gelmektedir. GNB algoritmasının kesinlik, hassaslık ve F1 ölçütü sırasıyla 0,807; 0,774; 0,790 değerleridir. Veri setlerinin sınıflandırılmasında algoritmalar sınıflandırma süreleri bakımından da değerlendirilmiştir. En hızlı sonuç üreten algoritma KNN algoritması iken en uzun sonuç üreten algoritma SVM algoritması olarak belirlenmiştir.
-
ÖgeLisanslı harita kadastro mühendisleri ve büroları sisteminin değerlendirilmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Karagöz, Aydın Baran ; Yanalak, Mustafa ; 714417 ; Geomatik Mühendisliği Ana Bilim DalıGeçmişten günümüze arazi insanlar için oldukça önem arz etmiştir. Gelişen teknoloji ile birlikte arazilerin verimli bir şekilde kullanımı sağlanabilmektedir. Teknolojinin arazi yönetimi anlamında etkin bir şekilde kullanılması için veri üretimi gerekmektedir. Veri üretimi eksikliği ile birlikte ülkemizde arazilerin idare edilmesi konusunda eksiklikler olduğu görülmektedir. Bu anlamda kadastro çalışmaları taşınmazların kayıt altına alınması ve taşınmazlarla ilgili en güncel bilgilerin edinilmesi konusunda en önemli konuma sahip olduğu gibi ülkenin ekonomi çarkının vazgeçilmez olgusu durumundadır. Türkiye'de kadastro çalışmaları Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından kendi personeli ve donanımlarıyla yapılmaktaydı. Gelişen özel sektörün en önemli özelliği olan dinamik ve hızlı oluşu ile kadastro çalışmalarında da kullanılması düşünülmüştür. 2005 yılında Kadastro Kanunu'nda değişiklikler yapılarak özel sektöründe kadastro çalışmalarına katılımı resmi olarak sağlanmıştır. 2005 yılında yürürlüğe giren 5368 sayılı "Lisanslı Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları Hakkında Kanun" ile birlikte daha önce Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün görevlerinden biri olan talebe bağlı yapılan işlemlerden tescile tabi olmayanların yapılması ve kontrol edilmesi, tescile tabi olanların ise sadece yapılması kadastro birimlerinden alınarak lisanslı bürolara aktarılmıştır. Bu kanunla birlikte kadastro hizmetleri için özel sektörün dinamik yapısı sağlanırken tapu kadastro idaresinin resmî bir parçası olma özelliği taşıyacaktır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü kadastro anlamında yapılan işleri denetleyen bir yapıya dönüşüp, mekânsal bilgi sistemi oluşturmaya ağırlık verebilecektir. Lisanslı büroların kurulması sayesinde vatandaşlar ihtiyacı kadastro hizmetlerini verimli bir şekilde karşılayabileceklerdir. Lisanslı harita kadastro mühendislik büroları kamu sorumluluğunu yerine getirme görevine sahipken aynı zamanda kar amaçlı kurulmuş belirli personele, donanıma, yazılıma sahip sürekli giderleri olan işletmelerdir. Bu tez kapsamında ülkemizde faaliyet gösteren Lisanslı Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları incelenip, lisanslı büroların ortaya çıkış süreci, kuruluşları, sorumlu oldukları teknik işlemler açıklanıp, lisanslı bürolarla ilgili veriler ile Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, Serbest Harita ve Kadastro Mühendislik Müşavirlik Büroları ve Lisanslı Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları Derneği'nin görüşleri irdelenip işletme giderleri ve işlem sayıları dikkate alınarak öneriler sunulmuştur.
-
ÖgeFilling the data gap between grace and grace follow-on missions using deep learning algorithms(Graduate School, 2022) Keleş, Merve ; Akyılmaz, Orhan ; 709316 ; Geomatics Engineering ProgrammeThe main purpose of GRACE (Gravity Recovery and Climate Experiment) satellites, which was launched on 17 March, 2002, is to monitor the changing gravity field of the Earth due to mass changes in the hydrosphere, cryosphere and ocean then record all the data on a monthly basis. GRACE satellites provide the dynamics of terestrial water storage anomalies (TWSA) on a global scale with very high accuracy, both spatially and temporally. These data are used in sustainable water resources management, hydrologic and climatic studies. The mission of the GRACE satellites ended on 17 October, 2017 due to battery problems. Thereupon, the GRACE-Follow on (GRACE-FO) was launched with the same mission. To that end, there was an 11-months data gap between GRACE and GRACE-FO. It is predicted that such a data gap in the TWSA time series will lead to significant bias and uncertainties in the model predictions. This study covers the period between December 2013 and December 2020. In the study process, besides the data gap between two missions, there is also 12-months data gap due to technical reasons. As a result of this study, a total of 23 months of data was filled by using deep learning (DL) algorithms. As input data, ERA5-Land driver data which include monthly temperature, precipitation, cumulative water storage changes and ERA5L-derived TWSA were used. As an additional input, long wavelet of the gravitational signal derived from SWARM TWSA were used. All data used in the study were temporally rescaled monthly and spatially at 1°x1° resolution before deep learning process. The L2 data obtained from the SWARM satellite was not used directly, but was first subjected to corrections applied as in CSR mascon solutions (degree 1 correction, C20/C30 and GIA corrections). SWARM Sh (Spherical Harmonic) models truncated at degree and order 12. Then, Gaussian smoothing filter with a radius of 1000 km was applied to reduce the noise in the recovered SWARM-derived TWSA. In this study, it is aimed to fill the data gap by using three different Deep Learning (DL) algorithms, namely, Convolutional Nural Network (CNN), Deep Convolutional Autoencoders (DCAE) and Bayesian Convolutional Neural Network (BCNN). The time period covering the study is 84 months, including gaps (December, 2013 - December, 2020). The mascon solutions are available for 61 months within the study period. 13 months randomly selected from the available mascon solutions were used for the test and the remaining 48 months were used for training the DL models. Finally, totally 23 months of TWSA data gap was successfully filled using DL algorithms.
-
ÖgeBölgesel ve küresel boyuttaki afetlerin farklı jeosensörler ile incelenmesi ve analizi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Mutlu, Bilal ; Erol, Serdar ; 737098 ; Geomatik Mühendisliği Bilim DalıBu tez calışması kapsamında, bölgesel ve küresel etkiye sahip doğal afetlerin gözlemlenmesi ve analizinde, farklı özelliklerdeki jeosensörlerin kullanılabilirliği araştırılmıştır. Bu amaç doğrultusunda, biri bölgesel diğeri ise küresel olan iki afetin farklı jeosensör verilerini kullanarak değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu kapsamda, birinci uygulamada, 30.10.2020 tarihinde İzmir Sisam Adasında gerçekleşen Mw 6.9 büyüklüğündeki depremin değerlendirilmesi; ikinci uygulamada ise küresel ısınma sebebiyle Antarktika kıtasında gerçekleşen buzul erimesi kaynaklı dinamik hareketlerin izlenmesi gerçekleştirilmiştir. Tezin ilk kısmında, Küresel Konum Belirleme Sistemi (GNSS), kuvvetli yer hareket sensörü (SGMS), interferometrik yapay açıklıklı radar (InSAR) ve mareograf verileri kullanılarak deprem sonucu oluşan deformasyonların belirlenmesi amaçlanmıştır. Türkiye Ulusal Sabit GNSS Ağı – Aktif (TUSAGA-Aktif) ağına dahil olan ve deprem bölgesinde bulunan 4 farklı GNSS istasyonunun 1 saniye aralıklı (1 Hz) gözlem verileri, CSRS-PPP ve AUSPOS servisleri kullanılarak sırasıyla PPP-AR (statik ve kinematik) ve rölatif-statik yöntemlerine göre çözdürülmüş ve konum değişimleri elde edilmiştir. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından depremlerin takibi için kurulan Türkiye İvme Veri Tabanı ve Analiz Sistemi (TADAS) ağı dahilinde ve kullanılan TUSAGA-Aktif GNSS istasyonlarının yakınında bulunan SGMS istasyonlarının ham ivme verilerinden yer değiştirme ve hız değerleri türetilmiştir. GNSS gözlemlerinin PPP-AR kinematik çözümlerinden elde edilen yer değiştirme değerlerinden de hız ve ivme verileri türetilmiş, iki farklı jeosensörden elde edilmiş olan veriler karşılaştırılmıştır. Sonrasında, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından yönetilen Sentinel-1 uydu misyonundan elde edilen deprem öncesi ve sonrası zamanlara ait olan yapay açıklıklı radar (SAR) görüntüleri yardımıyla InSAR yönteminden yararlanılarak uydu görüş hattı (LOS) üzerindeki yer değiştirme haritası üretilmiştir. Ayrıca deprem üssüne yakın konumda ve açık deniz havzasında bulunan mareograf istasyonlarının deprem anını içeren zaman serileri elde edilmiş ve deprem sebebiyle meydana gelen sapmalar olduğu gözlenmiştir. Tez çalışmasının diğer kısmında Antarktika Kıtasındaki buzul kaybının takibi ve analizi gerçekleştirilmiştir. İlk olarak, 2 farklı mareograf istasyonu ve yakınlarında yer alan GNSS istasyonlarının verilerinden yararlanılmıştır. Mareograf istasyonlarından elde edilen, rölatif deniz seviyesi (RSL) değişimi ile GNSS gözlemlerinden elde edilen düşey kara hareketi (VLM) değişimi trend değerlerinden mutlak deniz seviyesi (ASL) değişimi elde edilmiştir. Ayrıca, altimetre uydu misyonları kullanılarak üretilen deniz seviyesi anomalisinin (SLA) zamansal değişimi, ASL değişimini ifade edeceği için iki farklı yöntemle elde edilen trend değerleri birbirleriyle doğrulanmıştır. Bunlara ek olarak, GRACE ve GRACE-FO uydu gravite misyonlarından yararlanılarak türetilen eşdeğer su kalınlığı (EWT) değişimi iki mareograf istasyonunun bulunduğu bölge için de elde edilmiş fakat kullanılan ürünün mekansal çözünürlüğü düşük olduğu ve ilgili bölge kıyı şeridi olduğu için buzul kütlesinin trend değerini ifade etmek yerine, yükselen deniz seviyesi trendi ile uyuştuğu saptanmıştır. Sonrasında aynı bölgeler için, buzul izostatik denge (GIA) sonucunda gerçekleşen buzul sonrası geri-tepme (PGR) hareketinin zamansal kütle değişim oranları ile VLM trendleri karşılaştırılmış ve birbirlerini valide ettiği gözlenmiştir. Çalışmanın devamında, Antarktika Pine Adası özelinde çeşitli analizler gerçekleştirilmiştir. İlk olarak, kaya üzerinde bulunan GNSS istasyonlarının VLM trendleri ile bölgedeki PGR trend değeri karşılaştırılmış ve iki farklı veri grubundan da yükselen trend değerleri elde edildiği görülmüştür.
-
ÖgeCBS desteğiyle koşu ve yürüyüş rotaları oluşturma ve antrenman amaçlı mobil konum izleme uygulaması geliştirme: pilot uygulama: Atakent mahallesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Nayir, Alper Tuna ; Çelik, Rahmi Nurhan ; 714405 ; Geomatik Mühendisliği Bilim DalıGünümüzde hareketsizlik sonucunda meydana gelen rahatsızlıklar birçok insanın hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. Hem günlük eylemlerin, hem de yapılan işlerin fiziksel olarak aktif olmayı daha az gerektirmesi, kaçınılmaz olarak insanların geçmişe göre daha az hareket etmesine sebebiyet vermiş durumda. Sonuç olarak obezite başta olmak üzere yeteri kadar hareket edilmemesinden kaynaklı birçok hastalık, insanların kapısını eski zamanlara göre daha sık bir şekilde çalmaya başladı. Bu tez çalışmasında, kullanıcıların hareketsizliğin olumsuz etkilerine minimum düzeyde maruz kalmaları ve sağlıklı bir yaşam tarzını benimseyebilmeleri için bir antrenman destek sistemi oluşturulmuştur. Bu sistem, kullanıcının sistemi en aktif şekilde kullanabilmesi ve sisteme rahatça ulaşabilmesi için, günlük hayatta yanından ayırmadığı cep telefonları düşünülerek bir mobil uygulama olarak tasarlanmıştır. Mobil uygulamanın, temel olarak kullanıcının konumunu takip edebilmesi ve harita üzerinde ilerlediği yolları ve güzergâhları gerçek zamanlı görebilmesi amaçlanmış, uygulamanın kullanıcıya daha etkili bir şekilde yardımcı olabilmesi için ise Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) kullanılmıştır. CBS kullanılarak uygulama oluşturulmadan önce, uygulamada kullanılacak özellikler tespit edilmiş ve bunların mobil bir uygulamaya nasıl efektif bir şekilde yerleştirilecekleri belirlenmiştir. Uygulamada CBS çalışmaları ile elde edilen verilere yer verilmesi planlanmıştır. Bundan dolayı bir bölge seçilerek çalışma bu bölgede gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın yapılacağı alan İstanbul-Küçükçekmece-Atakent Mahallesi olarak belirlenmiştir. Burada amaç Atakent Mahallesi sınırları içerisinde belirli özelliklere sahip koşu ve yürüyüş rotaları oluşturmaktır. Bu özelliklerin belirlenebilmesi için çalışma bölgesinde yer alan tüm yolların incelenerek bunların egzersiz için ne kadar elverişli oldukları, yolların özelliklerini tanımlayabilecek parametreler yardımıyla belirlenmiştir. Gerekli veriler toplandıktan ve değerlendirildikten sonra rotalar oluşturulmuştur. Bu rotalar, insan kalabalığının az ve yol genişliğinin fazla olduğu 'Geniş ve Az Yoğun Yol', trafiğin az olduğu ve hava kirliliğinin düşük olduğu 'Trafiksiz ve Temiz Yol', uzun mesafe antrenmanları için oluşturulmuş 'Kısa Maraton Yolu' ile 'Uzun Maraton Yolu' ve tepe idmanları için özelleştirilmiş 'Yüksek Eğimli Kısa Tepe Yolları' olarak oluşturulmuştur. Uygulamanın kullanıcılara bazı önerilerde bulunabilmesi için antrenman planlarını içermesi de planlanmıştır. Bundan dolayı hem farklı yaş grupları ve fiziksel özellikler, hem de farklı hedefler için farklı antrenman planları da mobil uygulamaya eklenmişlerdir. Burada kullanılan yaş grupları ve fiziksel özellikler şunlardır : Çocuklar ve gençler, yetişkinler, yaşlılar ve hamileler. Kullanılan farklı hedefler ise 5km, 10km, yarı maraton ve maraton olarak belirlenmiştir. Bu sayede kullanıcının yaşı, hedefi ve fiziksel durumu ne olursa olsun uygulamanın kullanımı ile bir fayda sağlaması amaçlanmıştır. CBS kullanılarak ihtiyaç duyulan tüm veriler toplandıktan, değerlendirildikten ve bazı sonuçlar elde edildikten sonra sonra, mobil uygulama oluşturma aşamasına geçilmiştir. Burada dünya üzerinde yaygın olarak kullanılan işletim sistemlerinden biri olan Android işletim sistemine sahip mobil cihazlarda çalışabilecek bir mobil uygulama oluşturulmuştur. Bu uygulama Kotlin isimli programlama dili kullanılarak geliştirilmiştir.
-
ÖgeCBS destekli mobil deprem bilgi sistemi uygulaması: Hazturk son depremler(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Oruç, Berkay ; Karaman, Himmet ; 735272 ; Geomatik Mühendisliği Bilim DalıDepremler, insanlık tarihi boyunca yıkıcı etkileri olmuş, öngörülemez ve engellenemez doğal afetlerdir. Ancak bilim gün geçtikçe depremleri daha iyi anlamakta ve etkilerinin en aza indirgenmesini sağlamaya çalışmaktadır. Şehirlerin doğru planlanıp, depreme dayanıklı bir şekilde inşa edilmesi olumsuz etkileri azaltmakta yardımcı olmaktadır. Yeterli sayıda toplanma ve geçici barınma alanlarının oluşturulması, deprem gerçekleştikten sonra depremzedelerin artçı sarsıntılar ve hasarlı yapılardan daha az etkilenmelerine yardımcı olduğu gibi, yetkililerin duruma müdahale hızlarına katkı sağlayacaktır. Ayrıca toplumun düzenli olarak deprem konusunda eğitilip, bilinçlendirilmesi de depremin etkilerinin azaltılması anlamında büyük önem arz etmektedir. Türkiye gibi deprem bölgesinde yaşayan toplumlar için resmi kaynaklardan aktarılan deprem öncesi, sırası ve sonrasında yapılması gerekenler hakkında bilgiler, toplanma ve geçici barınma alanları bilgilerinin kamuoyuna aktarılması gerekmektedir. Böylelikle toplum, afet durumunda daha az panik yapıp, önlenebilecek olası can ve mal kayıplarının önüne geçebilecektir. Gelişen teknoloji sayesinde akıllı telefonlar toplumun çoğunluğunda kabul görmekte ve kullanılmaktadır. Akıllı telefonların gün geçtikçe daha güçlü ve verimli olmasıyla mobil uygulamalar günlük hayatın merkezinde bulunmaktadır. Google Play ve Apple Store gibi mağazalardan indirilebilen mobil uygulamalar kullanıcıların günlük ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra, faydalı kaynakların kullanıcıya ulaştırılmasına da yardımcı olmaktadırlar. Projenin temel amacı, toplumu deprem hakkında bilinçlendirirken, gerçekleşmiş depremleri en yalın hali ile kullanıcı ile buluşturmaktır. Bu kapsamda Türkiye'de gerçekleşmiş depremler için Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi'nin sunduğu veriler kullanılmaktadır. Ek olarak dünya çapında gerçekleşmiş depremler için U.S. Geological Survey tarafından veriler uygulama içinde yer almaktadır. Türkiye'de gerçekleşen depremler için akıllı telefonlar üzerinden kullanıcının seçtiği büyüklüğe göre anlık bildirimler gönderilerek, kullanıcılar gerçekleşmiş depremlerden haberdar olmaktadır. Gerçekleşmiş depremler liste görünümde belirli parametrelere göre sıralanıp, filtrelenebilmesinin yanı sıra harita üzerinde de kullanıcı ile paylaşılmaktadır. Depremler gerçekleştiği büyüklüğe göre renklendirilerek daha anlaşılır bir görünüm elde edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca harita bileşenine fay hatlarının da eklenmesiyle kullanıcı ilgili bilgilere tek bir uygulama üzerinden ulaşabilmektedir. Bireylerin afet sonrasında can güvenliklerini sağlayabilmeleri için belirlenen toplanma ve geçici barınma alanları tez kapsamında İstanbul ili özelinde uygulamaya eklenmiştir. Kullanıcı uygulamaya konum izini vererek en yakınındaki toplanma veya geçici barınma alanını konum analizi algoritmaları kullanılarak bulabileceği gibi harita üzerinden de ilgili alanları seçip akıllı telefonuna kaydedebilecektir. Kullanıcı bu alanları istediği kişilerle de paylaşabilecektir. Ek olarak kullanıcı belirlediği bir konumdan toplanma veya geçici barınma alanına yol tarifini offline olarak akıllı telefonunda saklayıp afet anında kullanabilecektir. Uygulamanın bu özelliği ile hem afet öncesi bilinçlenme sağlanacak hem de afet sırasında veya sonrasında internet erişimi olmasa dahi yol yönlendirmelerine akıllı telefonlar üzerinden ulaşılabilecektir.
-
ÖgeEvaluation of grid based precipitation products over the Mediterranean region in Turkey(Graduate School, 2022-02-08) Hişam, Enes ; Şeker, Dursun Zafer ; Danandeh Mehr, Ali ; 501191658 ; Geomatics EngineeringPrecipitation is an important part of the hydrological and energy cycle, as well as a key input for many applications in hydrology, climatology, meteorology, weather forecasting, and socioeconomics. It is also a crucial factor to consider when evaluating the consequences of climate change at different spatial scales. As a result, precise precipitation estimation is critical for all the aforementioned applications. However, such accurate estimation is difficult due to the variability of precipitation throughout time and space. The main sources of precipitation data include rain gauge stations and weather radar stations as ground-based observations, as well as grid-based precipitation products. However, ground-based rainfall estimates lack spatial coverage, which is a significant issue for regional and global applications. In recent decades, considerable efforts have been undertaken to generate gridded precipitation products, resulting in a rise in the number of precipitation datasets at various spatial and temporal resolutions on a global or quasi-global scale. The key benefits of these products over ground-based stations (rain gauges and weather radars) are that they produce worldwide precipitation data with continuous and high spatial and temporal resolution, as well as public access to this data. Such information is especially important in developing countries or rural areas where weather radar or rain gauge data is scarce or of low quality. All gridded precipitation products, however, are subject to a number of errors, including sensor and algorithm faults. Furthermore, the precision of these products varies by place, season, climate, topography, and clouds. As a result, before applying gridded precipitation products in a specific location, a thorough and comprehensive assessment is necessary. In this study, an evaluation of six gridded precipitation products was performed over the Mediterranean region in Turkey from 2017 to 2021. The evaluation was performed at multiple temporal (monthly and annual) and spatial (grid and regional) scales. The precipitation data from the ground-based station (points) was upscaled to grids using Interpolation Weighting Average (IDW) and areal average techniques for the evaluation of the products at grid scale. To assess the gridded precipitation accuracy, 193 ground-based meteorolgical stations distributed through the study area were used. The products include (1) Integrated Multi-satellitE Retrievals for GPM (IMERG) with 0.1° spatial resolution (2) Group InfraRed Precipitation with Station data (CHIRPS) with 0.05° spatial resolution (3) Precipitation Estimation from Remotely Sensed Information using Artificial Neural Networks Cloud Classification System (PERSIANN CCS) with 0.04° spatial resolution (4) Precipitation Estimation from Remotely Sensed Information using Artificial Neural Networks - Dynamic Infrared Rain Rate near real-time (PDIR-Now) with 0.04° spatial resolution (5) PERSIANN- Climate Data Record (PERSIANN CDR) with 0.25° spatial resolution (6) ECMWF Reanalysis v5 (ERA5) with 0.25° spatial resolution. The results showed that at all spatial and temporal scales, CHIRPS, PERSIANN CDR, ERA5, and IMERG perform close to each other and better than PERSIANN CCS and PDIR. At all spatial and temporal scales, all products showed overestimation bias for low precipitation events whereas underestimation bias for heavy rainfall events. Except for PDIR, which showed an overestimation trend at both a monthly regional and annual grid scale for high precipitation occurrences. However, when compared to severe rainfall events, the performance of all products is better at low and moderate precipitation events. Therefore, the performance of the products was better in summer and spring months (March to October) than those of winter (December to February). At all spatial and temporal scales, CHIRPS, PERSIANN CDR, ERA5, and IMERG all perform similarly to each other and better than PERSIANN CCS and PDIR. So, after using some bias correction techniques, all four products could be promising to use as a complement to rain gauge stations for hydrological and environmental purposes in Turkey's Mediterranean region. However, taking into account the uncertainties of their data, PERSIANN CCS and PDIR could be employed for applications that require real-time precipitation data.
-
Ögeİmar mevzuatında yapılan değişiklikler ve parselasyon planlarının yapım sürecinde oluşan farklılıkların irdelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-09) Çubukçu, Samet ; Yanalak, Mustafa ; 501181663 ; Geomatik MühendisliğiParselasyon planları ile ilgili hüküm ve esasları belirleyen 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesinde 7181, 7221 ve 7333 sayılı yasalar ile kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Yasada yapılan değişiklerin akabinde 22 şubat 2020 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Arazi ve Arsa Düzenlemeleri Hakkında Yönetmelik ile parselasyon planlarının yapımında yeni bir döneme girilmiştir. Bu tez kapsamında yeni mevzuat hükümlerine göre parselasyon planlarının neden ve nasıl hazırlanması gerektiği, eski mevzuat hükümlerine göre ne gibi farklılıkların ortaya çıktığı ve ne gibi artıları ve eksileri olduğunun ortaya koyulması amaçlanmıştır. Bu tez çalışmasında öncelikle mekânsal planların kademelenmesi gösterilmiş, en üst ölçekten en alt ölçeğe doğru hazırlanma amaçlarına değinilmiştir. Hazırlanan planların sonuçlanması, arazideki fiili durumun uygulama imar planlarına uygun hale getirilmesi amacıyla imar uygulaması yapılarak gerçekleştirilir. Bu sebeple 3194 sayılı İmar Kanunu hükümlerine göre yapılan imar uygulama yöntemlerinden bahsedilmiş ve parselasyon planlarının neden en etkili ve verimli yöntem olduğu açıklanmıştır. Parselasyon planlarını nasıl hazırlandığını göstermek için iş akış diyagramı yapılmış ve her aşamada yapılması gerekenler açıklanmıştır. Eski mevzuat hükümlerine göre yapılan parselasyon planları ile yeni mevzuat hükümlerine göre yapılan parselasyon planı arasındaki farkları ortaya koymak için Sarıyer İlçesi, Mirgün Mahallesi, muhtelif parselleri içeren düzenleme sahasında eski mevzuat hükümlerine göre yapılan ve tescil edilen parselasyon planı, yeni mevzuat hükümlerine göre yeniden yapılmıştır. Yapılan uygulama neticesinde düzenlemeye giren şahıs, belediye, üniversite ve hazine taşınmazlarının düzenleme öncesi yüzölçümleri ile düzenleme sonucunda kalan yüzölçümleri ve kamulaştırma maliyetleri karşılaştırılmıştır. Eski mevzuat hükümlerine göre yapılan parselasyon planı sonucu Düzenleme Ortaklık Payı Oranı (DOPO) 0.2257916, Kamu Ortaklık Payı Oranı (KOPO) 0.4991502 olarak hesaplanmıştır. KOP'a tahsis edilip de daha sonra kamulaştırılması gereken hisse miktarı 2916.42 m2 olup, kamuya maliyeti yaklaşık 20.414.940 TL'dir. Yeni mevzuat hükümlerine göre yapılan parselasyon planı sonucunda DOPO 0.4500000 olarak hesaplanmış ve imar planında Üniversite Alanı olarak gösterilen alana daha sonra kamulaştırılmak üzere özel mülkiyetten 5279.35 m2 tahsis yapılmıştır. Bu alanın kamuya maliyeti yaklaşık 36.955.450 TL'dir.
-
Öge3B nokta bulutlarının derin öğrenme yöntemiyle semantik segmentasyonu(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-11) Beşiktepe, Mert ; Güner, Caner ; 501181657 ; Geomatik MühendisliğiÜç boyutlu (3B) kent modelleri, kentsel alanlarda yaşanabilecek değişimlerin 3B olarak izlenmesi, kent çevre ilişkisinin modellenmesi ve kentsel simülasyon uygulamaları için altyapı sağlayarak mekansal planlama çalışmaları için veri temelli karar verme süreçlerinin geliştirilmesine olanak tanımaktadır. Söz konusu modelleri geliştirilmesi için; detay düzeyi uygulama amaçlarına bağlı olarak değişen, yüksek doğruluklu, güncel ve büyük miktarda 3B mekansal bilgiye gereksinim duyulmaktadır. Lazer tarama, görüntüleme ve yer gözlem uyduları gibi veri elde etme teknikleri ile fotogrametri ve bilgisayarlı görü alanlarındaki veri değerlendirme yöntemlerine ilişkin yaşanan gelişmeler 3B mekansal bilginin nokta bulutu biçiminde doğrudan ölçme ile ya da başka veri kaynaklarından türetme yolu ile üretilmesine olanak sağlamıştır. 3B nokta bulutları günümüzde klasik kullanım alanları olan ölçme ve planlama çalışmaları haricinde robotik, otonom mobilite, 3B modelleme ve dijital ikiz oluşturma gibi yüksek teknolojili ve katma değerli uygulamalara olanak tanımaktadır. Kent ölçeğinde ve yüksek çözünürlüklü bu veri kaynağının klasik yaklaşımlarla yönetilmesi ve işlenmesi pek mümkün olamamaktadır. Öte yandan derin öğrenme yaklaşımları büyük veriden modern hesaplama donanımları kullanılarak derin yapay sinir ağlarının eğitilmesini sağlayacak bir paradigma değişimi getirmiştir. Derin öğrenme sayesinde sınıflandırma, nesne yakalama ve segmentasyon görevlerinin veri işlem süreçlerinin otomasyonu amacıyla yerine getirilmesi için geçmişe nazaran çok daha güçlü çözümler elde edilebilir hale gelmiştir. Bu çalışmada, 3B nokta bulutlarından derin öğrenme alanının gelişimi incelenmiş, bu modelleri kıyaslamada kullanılabilecek değerlendirme ölçütleri, araştırma grupları tarafından kabul görmüş açık veri setleri, 3B nokta bulutlarını işlemek için mevcut açık kaynaklı derin öğrenme yazılım kütüphanesi, performans yarışmaları tanıtılmıştır. 3B nokta bulutlarının semantik segmentasyonu için yararlanılabilecek modern bulut bilişim olanakları araştırılmıştır. Eğitim sürecini yürütmek için gereksinimler belirlenmiş ve çözüm önerileri geliştirilmiştir. Bulut bilişim imkanları kullanılarak derin öğrenme için oluşturulan bir geliştirme ortamında bir segmentasyon modelinin eğitim ve test süreci uygulama olarak gerçekleştirilmiştir. Yapılan literatür taraması ve yürütülen derin öğrenme ağının eğitimi süreci sonucunda 3B nokta bulutlarından derin öğrenme çalışmalarında 3B şehir modelleme ve diğer pek çok farklı uygulama alanının 3B uzamsal veri gereksinimini gerçek zamanlı olarak dahi karşılayabilecek çözümler geliştirildiği görülmüştür. Bu çözümlerden yararlanmak için ise yüksek performanslı hesaplama donanımlarına erişime ve açık kaynaklı derin öğrenme yazılım kütüphaneleri ile 3B nokta bulutundan derin öğrenme çalışmalarında geliştirilen yazılımlardan oluşan bir dizi teknolojiyi uyumlu biçimde bir araya getirme becerisine sahip olunması gerektiği görülmüştür.
-
ÖgeNavigation of autonomous mobile systems(Graduate School, 2022-02-11) Abdullah Jasim Al Azzawi, Afaq ; Güney, Caner ; 501191604 ; Geomatics EngineeringSelf-driving vehicles are an example of a disruptive technology that will alter the automotive, transportation, and logistics industries. Although self-driving vehicles do not rely solely on HD-maps, this technology could significantly expand the functionality of autonomous driving. Pre-generated HD-maps allow vehicles to see beyond the sensor's field of view, providing an accurate representation of the road ahead and information about the surrounding environment. SLAM has been the primary research subject for some problems for a while. It is a promising solution to most problems with mobile robots self-exploring different environments. It is used in several areas including self-driving vehicles. For example, slow speed robotics applications in confined environments are significantly easier than fast moving cars in highly dynamic environments. Hence, SLAM in autonomous vehicles still has numerous challenges. The first objective of this study is to discuss whether the difference between HD-maps prevalent across the industry from the SLAM approach in the field of robotics is a problem. Second is to discuss how the gap between HD-map and SLAM approaches can be filled by developing a new mapping solution which is actually relevant to the autonomous vehicle's operation.
-
ÖgeMaden sahalarında InSAR ile deformasyon ölçmeleri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-25) Boyalı, Ahmet Selim ; Musaoğlu, Nebiye ; 501171649 ; Geomatik MühendisliğiUzaktan algılama teknolojisi ve bir yersel ölçme yöntemi olan total station ölçmelerinin karşılaştırılması bu tezin ana konusudur. Deprem, Volkan ve Tektonik Gözlem ve Modelleme Merkezi (COMET) tarafından LiCSAR sistemi ile otomatik olarak işlenen yapay açıklıklı radar görüntüleri (Synthetic Aperture Radar-SAR) kullanılarak interferogramlar oluşturulmuş ve bu interferogramlar Small BAseline Subsets (SBAS) yaklaşımı ile LiCSBAS paketi aracılığıyla işlenerek uydu bakış doğrultusunda (Line of Sight-LOS) sonuçlar zaman serisi olarak çizdirilmiştir. SBAS sonuçları ve total station ile gerçekleştirilen prizmasal ölçme sonuçlarının yükseklik bileşeni ve 3 boyutlu vektörleri arasında karşılaştırma yaparak aralarındaki tutarlılığın incelenmesi amaçlanmıştır. Bu karşılaştırma sonucunda prizmaların bulunduğu alana bağlı olarak değişmekle birlikte ocaklarda hareketin beklendiği doğu bölgesinde alçalan yörünge uydu bakış doğrultusundaki sonuçlar ile prizmasal ölçümler arasındaki deformasyon miktarları farketmesine rağmen grafik trendlerinin benzer olduğu gözlemlenmiştir. Deformasyon miktarının iki ölçme tekniğinde de farketmesinin öncelikli nedeni InSAR verilerinde uydu bakış doğrultusunda (LOS) sonuçlar elde edilirken prizmatik verilerde doğrudan yükseklik bileşeninin kullanılması olduğu düşünülmektedir.
-
ÖgeAlışveriş merkezlerinin yer seçimi için mekânsal tabanlı karar destek sistemi tasarımı ve gerçekleştirilmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-06-20) Erkul, Gönenç ; Çelik, Rahmi Nurhan ; 501181617 ; Geomatik MühendisliğiGünümüzde birçok sebebe bağlı olarak dünya nüfusunda yaşanan hızlı artışlar, alışveriş kavramının daha da önemli bir noktaya gelmesini sağlamıştır. İnsanların ve satıcıların bu özel ticari etkileşimde bulunabileceği alanlar olan Alışveriş Merkezleri (AVM), bugünkü bilinen şeklinde 1950'lerden beri insanoğlunun hayatına dahil olmuştur. Yapıldıkları yere bağlı olarak Alışveriş Merkezlerinin bölgesel ölçekteki etkileri, bölgenin demografik, sosyal, kültürel ve ekonomik özelliklerinden etkilenmektedir. Sonuç olarak her bir AVM'nin yapılacağı çevreyle ve bu çevrede yer alan parametrelerle doğru bir şekilde ilişkilendirilmesi, hem ticari yatırımın hem de bölgede yaşayan potansiyel müşterilerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde dizayn edilmesini sağlamaktadır. Bu tez çalışmasında, AVM'lerin yer seçimi kararlarına olumlu yönde etki edebilecek bir Mekânsal Tabanlı Karar Destek Sistemi Tasarımı oluşturmak amaçlanmıştır. Bilimsel olarak en uygun yeri seçebilmek için, mekânsal algının en üst seviyede aktarılabileceği ve anlatılabileceği Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) tercih edilmiştir. Oluşturulan CBS altyapılı araç, AVM'lerin bölgedeki parametrelerle ilişkilerini mekânsal analiz araçlarıyla inceledikten sonra, tasarlanan çalışma amacına yönelik gereksinimlerin bölgedeki mevcut kaynaklarla uygunluğunu tespit edebilmektedir. Dinamik bir yapıda olması gereği çalışmada yaratılan tasarım, verisetinin ilgili projeye uygun olarak güncellenmesiyle beraber farklı çalışmalarda da kullanılabilecek şekilde tasarlanmıştır. Çalışmada CBS uygulamalarından olan ArcGIS Pro kullanılarak birçok farklı kaynaklardan elde edilmiş veriler, oluşturulan Coğrafi Bilgi Sistemine dahil edilmiştir. Ayrıca, pilot bölge olarak belirlenen İstanbul şehrinde AVM yer seçimini etkileyen faktörler tespit edilmiş ve uygulama üzerinde bu faktörlerin birbirleriyle olan ilişkileri ifade edilmiştir. İstanbul'da toplam 91 adet farklı AVM ve 982 adet mahalleye bağlı toplam nüfus, kadın-erkek nüfusu, sosyo-ekonomik statü gibi özelliklerin, diğer önemli faktörlerle mekânsal ilişkileri haritalar üzerinde gözlemlenmiştir. Mekânsal sorgu araçlarından öznitelik ve konum bilgilerine göre olan sorgulama metotlarının yanı sıra; Seyahat Süresi, Kesişim, Yakınlık, Halka Mesafesi gibi mekânsal analiz araçlarından yararlanarak oluşturulmuş bu tasarımda, final tasarımı bu sorgu setlerinin birbirleriyle arka arkaya kullanılmasıyla oluşturulmuştur. Çalışmada tasarlanan aracın yapısı, Karar Destek Sistemi İçin Sorgu Akışlarının Tasarımı bölümünde arayüzünün de olduğu detayla beraber anlatılmıştır. Çalışma alanı olarak belirlenen İstanbul'da, tasarlanan araç üzerinden örnek analizler gerçekleştirilmiştir ve AVM yer seçimi konusunda parametrelerinin seçim önemine dair bazı sonuçlar elde edilmiştir. Mekânsal Tabanlı Karar Destek Sistemi Tasarımının oluşturulma süreçlerinden ilki olan parametrelerin belirlenmesi aşamasında, literatür çalışmalarında yer alan bilgilerden de faydalanılarak nüfus ve buna bağlı özelliklerin değerlendirildiği demografik özellikler, yollar ve toplu taşıma olanaklarının değerlendirildiği ulaşım imkanları ve gün içi yoğunluğu yaratabilecek çekim merkezleri olmak üzere üç ana faktör belirlenmiştir. Sonraki aşama olan verilerin elde edilme bölümünde, OpenStreetMap'in (OSM) SQL tabanlı web sorgulama platformu olan "Overpass Turbo" aracın faydalanılmıştır. Ek olarak Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) veritabanı gibi belli başlı kaynaklardan da yararlanılarak verilerin elde edilme aşaması tamamlanmıştır. Çalışmada kullanılan ArcGIS Pro uygulamasında yaratılan Coğrafi Bilgi Sistemine, elde edilen verilerin aktarımları gerekli araçların kullanımıyla beraber gerçekleştirilmiştir. Sonraki aşamada, Mekânsal Tabanlı Karar Destek Sistemi Tasarımında kullanılacak olan, çalışmada farklı veri tiplerine bağlı olarak toplam on iki adet katman oluşturulmuştur. Bu katmanlardan sosyal merkezler, kültürel merkezler, sağlık merkezleri ve spor merkezleri verilerini barındıran katmanlar, grup katmanlar olarak tasarlanmıştır. Kendi içlerinde ayrı özelliklere ve verilere sahip olan bu alt katmanlar, sorgu veya analiz amacına yönelik olarak grup katmanlarına dahil edilmiştir. Çalışmada yer alan toplam on iki adet katmanın da mekânsal algıyı en üst düzeye çıkarmayı hedefleyen görselleştirmeleri tasarlanmıştır. Verilerin uygulama üzerinde katmana dönüştürülme işlemi tamamlandıktan sonra, çalışmada kullanılacak mekânsal sorgu ve analiz araçları belirlenmiştir. Bu coğrafi işlem araçları, ilgili katmanlar için ayrı ayrı uygulanmış ve çalışmada istenilen öznitelikleri barındıran tablolar ve haritalar oluşturulmuştur. Bunun devamında, ana tasarımı oluşturmak için "Workflow Manager Tools" analiz araç setinden "Create Jobs" aracı kullanılarak bu sorgu setleri ve mekânsal analiz araçları entegre bir şekilde tüm parametrelerin girileceği bir yapıda oluşturulması planlanmıştır. Ancak çalışmada kullanılan ArcGIS Pro yazılımında, bu araç özelliğinin kullanımı lisans kapsamına dahil değildir. Bu yüzden tek bir araç şeklinde tasarlanması planlanan bu sorgu akışları belli bir sırayla uygulanmıştır. Mekânsal Tabanlı Karar Destek Sisteminin arayüz tasarımı, istenilen parametrelerin seçileceği, amaca yönelik kullanıma hizmet edebilecek yapıda tasarlanmıştır. En az bir tane parametre seçiminin zorunlu olduğu tasarımda, yeni yapılması planlanan bir AVM'nin yer seçiminin çevresindeki faktörlerle ne şekilde iletişime girdiği gözlemlenebileceği gibi mevcutta olan AVM'lere yönelik yapılabilecek yatırımların da karar verme süreçleri yönetilebilmektedir. Çalışmada bulunan nüfus, sosyo-ekonomik statü, mevcuttaki AVM'leri içeren rekabet durumu, toplu taşıma imkanları, özel seyahatlar için yolların önemi, birçok farklı amaca yönelik hizmet veren kitle çekim merkezleri gibi parametrelerin mekânsal olarak anlamlanması sağlayıp hem tablolar üzerinde hem de istenilen kriterlere uygun parametrelerin özniteliklerini belirleyerek haritalar üzerinde gösterimi sağlanmıştır. Beş farklı sütundan oluşan tasarımın ilk sütunu, istenilen sorgulamaya yönelik parametre seçimini temsil etmektedir. İkinci sütunda, seçilen parametrelerden kendi aralarında önceliklerine göre numaralandırılması beklenmektedir. Üçüncü sütunda, özniteliklere bağlı sorgu koşullar belirlenirken dördüncü sütunda konuma bağlı sorgu koşullarının tanımlanması gerekmektedir. Son olarak beşinci sütunda ise, seyahat süresi sorgusu için ilgili parametre değerleri belirlenmektedir. Çalışmada oluşturulan aracı test etmek için seçilen örnek koşullara ve analize göre, İstanbul'da yer alan 91 AVM'den ilgili kriterlere uyan 21 adet AVM belirlenmiş ve çevresindeki mekânsal ilişkilerle beraber görselleştirilerek final haritasında paylaşılmıştır. Buna ek olarak 21 adet AVM'nin özniteliklerini içeren öznitelik tablosu da, bu kriterlere uygun olan AVM'lerin adlarını, içlerindeki kategori ve marka sayısılarını, aynı zamanda en yakın rakip AVM'yle olan mesafelerini de içerecek şekilde hazırlanmıştır. Çalışmanın son kısmında, elde edilen sonuçlardan bahsedilmiştir ve bu sonuçlara bağlı olarak çalışmanın ileriye dönük performansını arttırmaya yönelik önerilerde bulunulmuştur. İlk olarak tasarımın kullanımını hızlandırmak ve daha etkin hale getirmek amacıyla tasarımın çalışmada belirtilen şekilde tek bir araca dönüştürülmesi optimum performansı elde edebilmek için önerilmektedir. İkinci olarak, çalışmada kullanılan parametrelerin yeni çalışma alanlarına göre genişletilmesi, aracın veriminin ve performansının artması için önerilmektedir. Ayrıca, Coğrafi Bilgi Sistemine arsa, arazi veya konut değerleri gibi verilerin eklenmesi, AVM yer seçimi için oluşturulan Mekânsal Karar Destek Sisteminin ekonomik açıdan değerlendirilebileceği bir diğer kritik parametre olarak önerilmektedir. Son olarak ise çalışmada tasarlanan Coğrafi Bilgi Sistemine, ilgili çalışma alanının yükseklik bilgisini içeren Sayısal Yükseklik Modellerinin eklenmesi, bölgedeki diğer verilerle bölge topografyasının ilişkilendirilerek daha detaylı analizler yapılabilmesi önerilmektedir.
-
ÖgeKavşaklardaki trafik yoğunluğunun yarattığı hava kirliliği maliyetinin simülasyon modellemesi ile analizi: Temur Malik-Mirzo Ulugbek Kavşağı örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-06-20) Göktuğ, Okan Hamdi ; Erol, Bihter ; 501171637 ; Geomatik MühendisliğiGünümüz dünyasında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sera gazı salınımlarını azaltmak amacıyla önemli girişimler yaptığı görülmektedir. Bu amaçla sanayi, enerji ve ulaşım alanlarında yatırımlar yapılmakta, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri ile mücadele edilmektedir. Bu mücadelenin en önemli unsuru sürdürülebilir, çevreci yaklaşımlar ile projeler üretmektir. Bu projeler ile özellikle kentsel alanlarda çevre ve hava kalitesi iyileştirilmeye çalışılmaktadır. Kentsel alanlarda çevre kalitesi temelde nüfus yoğunluğuna bağlıdır. Hava kalitesi ise ulaşım aracı sayısıyla ilişkilidir. Ulaşım aracı sayısı da nüfus yoğunluğuna bağlı olarak artış gösterdiğinden, hava kirliliğinin temel kaynaklarının başında ulaşım araçlarının geldiğini söylemek mümkündür. Özellikle karayollarında kullanılan motorlu taşıtlar, kentsel alanlarda hava kalitesini önemli ölçüde düşürmektedir. Motorlu taşıtların motorlarında yanma sonucunda ortaya çıkan egzoz gazları karbon monoksit, partikül madde, uçucu organik madde gibi kirletici emisyonların salınımına yol açmaktadır. Bu durum insan sağlığı üzerinde önemli olumsuz etkiler ortaya çıkmasıyla sonuçlanmakta, yaşam kalitesini ciddi düzeyde düşürmektedir. Nüfusun ve araç yoğunluğunun artmasıyla birlikte yoğunluk düzeyinin kritik değeri aşması ve bunun sonucunda trafiğin serbestçe hareket edemeyerek sıkışık bir hale gelmesi trafik sıkışıklığı, tıkanıklığı ya da yoğunluğu olarak adlandırılmaktadır. Trafiğin sıkışması, düzenli akan trafiğin düzensizleşmesine yol açmaktadır. Trafik yoğunluğu sorununa gelişmiş teknolojilerin yaygın kullanıldığı ülkelerden bakıldığında akıllı ulaşım sistemleri gibi çözüm unsurları akla gelirken, altyapı sorunlarının yoğun olduğu ülkelerde kavşaklardan kaynaklı yoğunluğun incelenmesi daha fazla ön plana çıkmaktadır. Kavşaklar, iki veya daha fazla yönden akan trafiğin kesiştiği, ayrıldığı ve birleştiği ortak alanlardır. Farklı yönlerdeki araç trafiği göz önüne alındığında, kavşaklarda trafik kazalarının meydana gelme olasılığı daha yüksektir. Kavşaklar, çevresel koşullara uyum sağlayacak, kaza olasılığı ve gecikme minimum, tesis bakım masrafları düşük ve maksimum kapasite olacak şekilde tasarlanmalıdır. Kavşaklar, kesiştikleri platformun durumuna göre iki gruba ayrılır: eş düzey (hemzemin) kavşaklar ve farklı düzeyli kavşaklar. Farklı düzeyli kavşaklar, trafik hacminin ve trafik yoğunluğunun çok yüksek olduğu geçiş alanlarında uygulanmaktadır. Bu tür kavşakların maliyeti oldukça yüksektir. Öte yandan eş düzey kavşaklar, trafik kazası ve trafik yoğunluğu gibi sorunların daha sık görüldüğü kavşak türleridir. Kavşaklarda yapılan projelerin gelecekte sağlayacağı faydaların analizleri için kavşak modelleri oluşturulur. Kavşakların modellerinin oluşturulabilmesi için farklı mikrosimülasyon yazılımları kullanılmaktadır. Günümüzde birçok bilimsel araştırmada da faydalanılan Vissim programı yaygın olarak kullanılan bir simülasyon programı olarak xx karşımıza çıkmaktadır. Vissim programıyla kavşağın mevcutta çalışma durumu ya da projelendirme çalışması aşamasında birçok alternatif çalışma senaryoları oluşturulabilmektedir. Program bu alternatif senaryoların kavşak üzerinde uygulandığı durumlarda ortaya çıkabilecek sonuçların analizinin yapılabilmesine olanak sağlamaktadır. Böylelikle ulaştırma veya trafik mühendisleri, ulaşım plancılar değerlendirmeler yaparak sonuçları karar verici mercilere iletebilmektedirler. Simülasyon modelinin gerçeğe uygun olarak kurulabilmesi için öncelikle kavşağın mevcut geometrik özelliklerinin irdelenmesi gerekmektedir. Yapılan incelemeler sonucunda kavşak geometrisine ait yönlendirme adaları, şerit genişlikleri, sinyalizasyon öğeleri, kavşak içerisindeki geçiş üstünlükleri vb. özellikler veri haline getirilerek simülasyon programına işlenilmektedir. Bu gözlemlerin yanında girdi verilerini oluşturmak amacıyla kavşaklarda sayımlar yapılmaktadır. Trafik sayımları ile kavşağın mevcut trafik hacimleri saptanır. Bu sayımlar video kamera tekniği ile manuel olarak ya da kavşağa kurulan dedektörler yardımıyla programlarla yapılır ve analiz edilmektedir. Analizlerin sonucunda kavşak içerisindeki hareketler kavşak kolları bazında belirtilerek hangi koldan hangi kol yönüne belirli sürede kaç araç girişi yapıyor verisine ulaşılmaya çalışılmaktadır. Bunun yanında araçların ivmelenme, hareket kabiliyeti, yakıt tüketimi vb. niceliklerinde simülasyona dahil edilmesi amacıyla sınıflandırma yapılarak ağır taşıt, minibüs, otomobil ayrımı sağlanılabilmektedir. Araç türlerine göre sınıflandırılmış trafik sayımları neticesinde akımların en yüksek olduğu zirve saat saptanarak bu saatteki değerler simülasyon girdisi olarak kullanılmaktadır. Simülasyon sonuçlarında ise araçların gecikme süresi, kuyruklanma uzunluğu, yakıt tüketimi, hizmet düzeyi değeri ve emisyon değerleri elde edilir. Bu çalışmada, kavşaklarda oluşan trafik yoğunluğundan kaynaklanan hava kirliliği maliyetinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu nedenle, sözü edildiği üzere trafik yoğunluğunun daha sık görüldüğü eş düzey kavşaklar, konu kapsamına daha detaylı dahil edilmektedir. Çalışmada, kavramsal çerçeve ve söz konusu maliyetin belirlenmesi için uygulanan simülasyon modellemesine ilişkin açıklamalar sunulmaktadır. Bu süreçte, literatür taraması ile ilgili kaynaklardan faydalanılmış, gerekli bilgiler bu kaynaklar ışığında verilmiştir. Araştırmanın uygulama kısmında ise, Özbekistan Taşkent şehrinde bulunan, Temur Malik Caddesi-Mirzo Ulugbek Caddesi kavşağı kullanılmıştır. Temur Malik Caddesi, şehrin en yoğun arterlerinden biri olan Taşkent Büyük Halka Yolu (Çevre Yolu)'nun bir parçasıdır. Mirzo Ulugbek Caddesi ise Taşkent şehir merkezini Çırçık şehrine bağlayan en önemli arter olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle kavşaktaki trafik yoğunluğu yüksek seviyede olup, şehrin gelişmesi ile birlikte gelecek yıllarda yoğunluğun artacağı öngörülmektedir. Çalışma kapsamında belirtilen kavşakta mevcut durum analiz edilmiş, eş düzey ve farklı seviyeli olmak üzere iki öneri çalışılmış, simülasyon modelleri hazırlanmış ve sonuçları detaylı şekilde analiz edilmiştir. Sonuçlar neticesinde hava kirliliği maliyeti ve öneriler ile oluşması muhtemel fayda ortaya konmuştur.
-
ÖgeDeprem tehlikesi altındaki bölgelerin analitik hiyerarşi yöntemi ile risk durumunun belirlenmesi: Bahçelievler örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-06-21) Biçer, Orhun ; Duran, Zaide ; 501191635 ; Geomatik Mühendisliğiİş ve sosyal imkanların daha fazla olduğu şehirler insanları kendisine her geçen gün daha fazla çekmektedir. Şehirlerde hızla artan nüfusa paralel olarak ortaya çıkan sorunlar çoğalmaktadır. Çarpık ve plansız büyüyen şehirlerde, altyapı problemleri yaşanmakta, mühendislik hizmeti almadan inşa edilen yapı sayısı artmaktadır. Tarihin ilk çağlarından beri insan yaşamını tehdit eden doğal afetlerin yıkıcı etkisi, şehir alanları için günden güne daha tehlikeli bir hal almaktadır. Şüphesiz ki günümüzde şehirlerin ve şehirlerde yaşayan insanların önündeki en büyük sorunlardan bir tanesi deprem gerçeğidir. İnsan hayatını günden güne daha fazla tehdit eden depremin yaratacağı olumsuz etkiler biran önce belirlenmeli ve insan hayatının korunabilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. Gelişen teknolojiyle beraber, deprem gibi doğal afetlerin yarattığı risklerin belirlenmesi kolaylaşmış ve tedbirlerin biran önce alınabilmesi imkanı doğmuştur. Günümüzde insanoğlunun elinde, deprem riskinin belirlenmesi yardımcı olacak çeşitli donanımlar, yazılımlar ve yöntemler mevcuttur. Mekansal olarak analiz yapmaya olanak tanıyan Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), karar vermede kullanıcılara amaçları doğrultusunda yardımcı olmaktadır. Farklı kriterlerin birlikte değerlendirilmesine ve farklı yöntemlerin birarada kullanılmasına imkan tanıyan CBS, deprem riskinin belirlenmesi için güçlü bir araçtır. Deprem riskinin ortaya çıkmasını farklı kriterler etkilemektedir. Bu kriterler kendi aralarında sınıflandırılmalı, etki miktarları belirlenmeli ve değerlendirmeler buna göre yapılmalıdır. Analitik Hiyerarşi Yöntemi (AHY), farklı kriterlerin ikili olarak değerlendirilmesinde ve kriterler arasındaki önceliklerin belirlenmesinde kullanılan Çok Ölçütlü Karar Verme (ÇÖKV) yöntemlerindendir. İstanbul tarih boyunca, büyük depremlerden etkilenmiş kadim bir şehirdir. Bu tez çalışmasında, İstanbul İli Avrupa Yakası'nda bulunan Bahçelievler İlçesi için AHY kullanılarak CBS tabanlı deprem risk analizi yapılmıştır. İlçenin deprem riski, alansal olarak değerlendirilmiştir. Çalışmada kullanılan veriler açık kaynaklardan, kamu kuruluşlarından ve kamu kuruluşlarının yayınlarından elde edilerek CBS ortamında işlenmiştir. Değerlendirmeler yapılırken kriterler, geoteknik hasar görebilirlik, yapısal hasar görebilirlik ve sosyal hasar görebilirliğin belirlenmesinde kullanılmıştır. Bütün kriterler AHY kullanılarak ağırlıklandırılmıştır. Geoteknik hasar görebilirliğin belirlenmesi için eğim, jeoloji, heyelan ve sıvılaşma kriterleri kullanılmıştır. Yapısal hasar görebilirliğin belirlenmesinde binaların içinden toplanan verilerden elde edilen sonuçlar kullanılmıştır. Sosyal hasar görebilirlik değerlendirilirken kullanılan kriterler ise nüfus yoğunluğu, ulaşım, önemli tesisler ve toplanma alanlarıdır. Geoteknik hasar görebilirlik, yapısal hasar görebilirlik ve sosyal hasar görebilirlik haritaları, AHY ile belirlenen ağırlıklardan yararlanarak CBS ortamında üst üste bindirilmiş ve Bahçelievler İlçesi'ne ait deprem risk haritası oluşturulmuştur. AHY kullanarak CBS ortamında yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen verilere göre hazırlanan ilçeye ait deprem risk haritası 5 sınıfa ayrılmıştır. Çalışma alanının, 0,03 km2'sinin çok düşük risk sınıfında, 1,45 km2'sinin düşük risk sınıfında, 8,60 km2'sinin orta risk sınıfında, 5,48 km2'sinin yüksek risk sınıfında, 1,13 km2'sinin ise çok yüksek risk sınıfında olduğu tespit edilmiştir. Sonuçlar, çalışmada kullanılan kriterler ile karşılaştırılmış ve deprem risk sınıflarının oluşmasına etki eden kriterlerle ilgili değerlendirmeler yapılmıştır.
-
ÖgeAssessment of spatio-temporal variations in lake surface using landsat imageries and Google Earth Engine(Graduate School, 2022-06-22) Albarqouni, Mohammed M. Y. ; Balçık, Filiz Bektaş ; 501191628 ; Geomatics EngineeringThe purpose of this research is to determine the lake's water surface area and the Lake Surface Water Temperature (LSWT), as well as to give a long-term analysis of the spatial and temporal relationships between these variables. Lake Burdur, Lake Egirdir, and Lake Beysehir were the three lakes in Türkiye's Lakes Region that were taken into consideration to be used as testing sites. Lakes are crucial to the ecosystem and ecological stability. For the preservation and development of such sensitive regions, continual monitoring using accurate and dependable sources is required. The development of remote sensing technology provides a significant opportunity for the determination, monitoring, and assessment of the current state of lakes. Specifically, the improvement of satellite images spatial and spectral resolutions contributes to this potential. Mapping water surface area is essential for agriculture, economic, and the structure and function of the ecosystem, as well as for the extent of lakes' water surfaces. Remote sensing methods were used to comprehend the long-term variations in the water surface area of Lake Burdur, Egirdir, and Beysehir. Google Earth Engine (GEE) is a cloud-based platform that applies operations to Landsat satellite images, was used to perform the analysis. In the study, two satellite sensors; Landsat 5 TM and Landsat 8 OLI/ TIRS, were employed to cover as much of the research period from 2000 to 2021 as possible. Landsat 8 OLI/TIRS gives coverage from 2013 through 2021, while Landsat 5 TM provides coverage from 2000 to 2011. There was no available satellite data for 2012. Also, ERA5-Land and TerraClimate monthly satellite dataset were used in this study to show whether there is correlation between water surface area and LSWT with meteorological parameters (temperature, evaporation and precipitation). The first chapter discusses the relevance of lakes to the ecosystem and global climate, as well as the information on water body extraction using satellite images acquired by remote sensing was presented. This chapter also discusses the study's scope and objectives. The second chapter presents the role of remote sensing and satellite data in extracting and monitoring the spatio-temporal changes of water surfaces. The third chapter introduces the study area and clarified all of its features, in addition to providing the satellite data utilized in the analysis. Thus, a total of 606 Landsat images were collected and analyzed through GEE cloud platform. In the fourth chapter, the Normalized Difference Water Index (NDWI) was utilized to extract the water pixels in order to determine the surface water extent from the image inventory. Thus, the procedure of calculating surface water area and LSWT has been explained in detail via the used equations and GEE code. The accuracy assessment for the largest and smallest surface water area for each lake was evaluated using the random point selection method and confusion matrix. Moreover, the water surface area changes of the three lakes and the LSWT variable, as well as their relationship with one to another, were analyzed to clarify the effects of an increase or decrease in LSWT over the extent of the lake's surface water. In the fifth chapter, the daily, seasonal, and annual variations in each lake surface area across the research period were presented. The findings from the study indicate that by using NDWI, water pixels can be extracted rather accurately, with an overall accuracy of more than 98% for the surface area of all lakes. Between 2000 and 2021, the water surface area value of Lake Burdur decreased significantly by more than 22%, while for Lake Egirdir it has dropped slightly by less than 4%, and for Lake Beysehir has not changed noticeably, it has decreased by roughly less than 1%. After analyzing the LSWT values, it can be established that they increased in all lakes except for Beysehir over the study time period. Thus, Burdur Lake's LSWT increased by more than 2.1°C, Egirdir Lake heightened by more than 0.3°C, and Beysehir Lake decreased by more than 1.4°C. The obtained results were evaluated with meteorological parameters and our findings showed that human-induced activities were more dominant than climate effects over the lakes. In the sixth chapter, the study's findings were reviewed and discussed.
-
ÖgeTopoğrafik çekim etkisinin hesaplanmasında düzlemsel ve küresel yaklaşımların karşılaştırılması ve bölgesel geoit modellemede irdelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-06-22) Çevikalp, Muhammed Raşit ; Erol, Bihter ; 501191629 ; Geomatik MühendisliğiKüresel Konumlama Uydu Sistemlerinin aktif olarak yaşantımızda yer edinmesiyle birlikte lokal düşey datumların geoit modeli tabanlı modern sisteme geçmesi büyük bir gereksinim haline gelmiştir. Bu modernizasyon ihtiyacı beraberinde yüksek doğruluklu ve presizyonlu gravimetrik geoit modelinin hesaplanması için gerekli gravite verilerinin elde edilmesi gereksinimini de doğurmuştur. Pratikte mühendislik çalışmalarının ihtiyacını karşılayabilecek doğrulukta bir bölgesel geoit modelinin hesaplanmasında, girdi verisi olarak kullanılan gravite verininin çözünürlüğü ve tabii ki doğruluğu önemli bir rol oynamaktadır. Fakat böyle bir veri setinin toplanması ülke ve bölgesel ölçekte, özellikle de zorlu topoğrafyaya sahip coğrafyalarda, önemli bir iş yükü ve ciddi bir maliyet oluşturmaktadır. Bu kapsamda gravite verilerinin ihtiyaç duyulan doğrulukta hangi sıklıkta toplanması gerektiğinin bilinmesi ve bunun araştırılması önem arz etmektedir. Tez çalışması kapsamında farklı çözünürlükte grid gravite verilerinin gravimetrik geoit modelinin doğruluğuna etkisi araştırılmaktadır. Aynı zamanda, topoğrafik çekim etkilerinin farklı yaklaşımlarla modellenmesinin etkilerini araştırmak amacıyla geoit modellemede girdi verisinin oluşturulmasında düzlemsel ve küresel yaklaşımlarla hesaplanan Bouguer gravite anomalilerinden serbest hava anomalileri elde edilmiş ve bu yaklaşımların geoit modelinin doğruluğuna olan etkisi incelenmiştir. Bu amaç doğrultusunda Kolorado 1 cm geoit araştırmasının gerçekleştirildiği engebeli bir topoğrafyaya sahip, 35° - 40° Kuzey enlemleri ve 110° - 102° Batı boylamları arasında kalan alan çalışma bölgesi olarak seçilmiştir. Kolorado geoit araştırması için Uluslararası Jeodezi Birliği Çalışma Gruplarına sunulan, yersel gravite verileri, GSVS17 profili verileri, arşivsel GPS/Nivelman verileri, ve sayısal yükseklik modeli kullanılarak bu tez çalışması tamamlanmıştır. Geoit hesabında kullanılacak olan grid verileri hazırlamak amacıyla yersel gravite verisi olası kaba hatalar ve tekrarlı veriler için kontrol edilmiş ve ön işlemesi yapılmıştır. Bu işlemin ardından nokta gravite verileri ilk olarak düzlemsel yaklaşım ile tamamlanmış Bouguer anomalilerine dönüştürülüp 3', 1' ve 30" çözünürlüklerinde grid veriler elde edilmiştir. Tamamlanmış Bouguer anomalilerinin hesabında kullanılan arazi düzeltmesi düzlemsel yaklaşımla prizma-kütle yöntemi kullanılarak 3" çözünürlüklü SRTM verisinden hesaplanmıştır. İkinci yaklaşım olan küresel yaklaşımı uygulamak için global kapsamda arazi düzeltmesi sunan SRTM2Gravity modeli kullanılarak, yersel gravite verilerinden tamamlanmış küresel Bouguer anomalileri hesaplanmıştır. Bu veriler de 3', 1' ve 30" çözünürlüğünde gridlenmiş ve hesaplanan tüm tamamlanmış Bouguer anomalileri, çıkarılan etkiler tekrar eklenerek gridlenmiş serbest hava anomalileri elde edilmiştir. Gravimetrik geoit modelleme için Stokes integralinin en küçük karelerle modifikasyonu (Least Squares Modification of Stokes Integral with Additive Corrections - LSMSA) yöntemi kullanılmış ve uzun dalga boylu gravite alanı sinyalleri XGM2019e global jeopotansiyel modelinden sağlanmıştır. Geoit modelleme yöntemindeki optimum modifikasyon parametrelerini belirlemek amacıyla düzlemsel ve küresel yaklaşımla oluşturulmuş 3' çözünürlüğe sahip grid serbest hava anomalileri girdi verisi olarak kullanılarak, deneysel geoit modelleri hesaplanmış ve bu modeller yüksek doğruluklu kıyas verisi GSVS17 profili GPS/Nivelman noktalarında test edilmiştir. Bu sonuçlara göre optimum integrasyon yarıçapı (ψ) 0.5°, açınım derecesi 480 ve yersel gravite verisinin standart sapması 2 mGal olarak seçilmiştir. Bu parametreler kullanılarak 1' ve 30" çözünürlükte düzlemsel ve küresel yaklaşımla elde edilmiş girdi verilerinin model performansına etkilerini belirlemek amacıyla gravimetrik geoit modelleri hesaplanmıştır. Hesaplanmış olan bu geoit modelleri GSVS17 hattında ve arşivsel GPS/Nivelman noktalarında valide edilmiştir. Ayrıca iki farklı yaklaşımlardaki teoriden kaynaklı olan farkları görebilmek amacıyla, elde edilen geoit modellerinin alansal olarak karşılaştırması yapılmıştır. Validasyon sonuçlarına göre çalışma alanı için 1' çözünürlüklü serbest hava anomalisi grid verisi kullanmanın daha iyi sonuç verdiği görülmüştür. Ayrıca düzlemsel yaklaşım ile elde edilmiş geoit yükseklikleri küresel yaklaşıma göre, GSVS17 profilinde daha uyumlu sonuçlar vermiştir.
-
ÖgeOptimal site selection of wind power plants using geographic information systems and best worst method: A case study in İzmir(Graduate School, 2022-06-28) Gökkaya, Abdullah Doruk ; Erden, Turan ; 501191602 ; Geomatics EngineeringAs the world and technology evolve, energy has become an integral part of everyday life in both private and public sense. To sustain this need for energy two types of energy generation are being used; non-renewable and renewable. Non-renewable energy uses such as fossils, coal and natural gas. These types of fuels in essence are finite, causing global warming and pollution and therefore destructive to the environment. Alternative resources called renewables are taking over as energy sources. They are environmentally friendly and sustainable energy sources. Out of all the renewable energy sources such as solar, hydropower and geothermal, this study focuses on wind power. Wind energy is harvested by wind turbines which are part of wind power plants (WPP). The location selection for wind power plants is important in order to maximize the efficiency and keep environmental impact at a minimum. Study area was chosen as İzmir, Turkey's third most populous city which uses a large amount of electrical energy. Geographic Information Systems (GIS) emerged in the 1980s as a new information processing system offering unique capabilities of automating, managing and analyzing spatial data. Many criteria play a role in determining these locations as they affect how well and efficiently a WPP will perform and generate energy. In order to utilize GIS to solve site selection problem these certain criteria has been determined which are split into two models; exclusion and evaluation model. Literature is reviewed in order to accurately and correctly determine these criteria. The exclusion model includes criteria and locations that WPP cannot be built upon. The evaluation model includes criteria that affect the efficiency and cost of building the WPP. The evaluation model includes the following criteria; wind speed, elevation, slope, distance to roads and distance to power transmission lines. Multi-Criteria Decision Making is utilized to determine the best locations in İzmir. The general objective of Multi-Criteria Decision-Making (MCDM) is to assist the decision-maker (DM) in selecting the "best" alternative from the number of feasible choice alternatives under the presence of multiple choice criteria and diverse criterion alternatives. After reviewing the literature, the method for MCDM is determined to be Best Worst Method (BWM). Best Worst Method uses pairwise comparison in order to achieve results. It has more consistent results as a result of its well-structured pairwise comparison system. Then the optimal weights of the criteria for accurately determining the suitable locations for wind power plants were determined. Moreover, in order to test the sensitivity and robustness of the model developed, a sensitivity analysis is done based on the combination of the criterion weights by using GIS. With these analyses performed, it is focused on creating the model that supports decision-makers in decision-making for finding the optimal locations of wind power plants. The steps that are taken in order to achieve these results in this study are as follows: Definition of the problem / objective (determining the most suitable locations for wind power plants). Determining the method for suitability analysis and wind energy standards by literature review. Selecting the criteria for determining the optimal locations for wind power plants. Data collection, preparation and processing in the GIS environment. Determining which criteria fall into either the evaluation model orthe exclusion model. Preparing the exclusion map by processing the criteria within the exclusion model. Preparing best-to-others and others-to-worst matrices with the help of experts' opinions. Determining the criteria weights with their consistency ratios by expert valuation and input using BWM (Best Worst Method). Determining final criteria weights by taking the average of the calculated weights of experts' opinions. Using the Weighted Sum tool within the GIS software and generating the suitability map. Determining the suggested locations for wind power plants with respect to the results of the suitability analysis and representing it in the final suitability map. Conducting sensitivity analysis in GIS environment in order to test the sensitivity and integrity of the developed model. Evaluating the system that supports decision-makers in determining the optimal locations of wind power plants. Giving out opinions on results and suggestions with respect to the results of this study. GIS when combined with a powerful multi-criteria-decision-making method such as BWM in this study, it offers excellent visualization and analyzing capabilities. This improves decision-making process and the renewable energy sector when selecting suitable sites for wind power plants. This study offers a new perspective on site selection for WPP by using BWM as the MCDM method. With the help of this study and GIS, more effective utilization of resources and time can be achieved, impact and damage to the environment can be lessened.
-
ÖgeEmlak vergilerinin rayiç değer endeksli toplanması pratiğinin incelenmesi: İstanbul-Gaziosmanpaşa ilçesi örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-07-06) Işık, Ahmet ; Yomralıoğlu, Tahsin ; 501181651 ; Geomatik MühendisliğiTürkiye'de taşınmaz sahipliğinin getirdiği yükümlülüklerden biri de 1319 sayılı Emlak Vergi Kanununa dayanan emlak vergisinin ödenmesidir. Türkiye ekonomisinin gelir kaynaklarından biri olan emlak vergisi, yerel yönetimler için de önemli bir kaynaktır. Ancak mevcut mevzuat, kurumlar arası koordinasyon eksikliği ve vergiye tabi olan taşınmazların dinamik olarak izlenmesi gibi bir sistemin eksikliği hem taşınmazların güncel, gerçek değerlerinin saptanamamasına dolayısıyla emlak vergisi kayıplarına yol açmaktadır. Emlak vergisi değer tespitinde yaşanan temel sorunlardan biri de taşınmazların gerçekçi ve doğru değerlerinin tespiti hususudur. Bunun temel nedeni ülkemizin taşınmaz değerleme alanında belirli standartlara sahip olamamasıdır. Türkiye'de emlak vergisi toplanırken öncelikle vatandaşın beyanı istenmekte, beyan verilmemesi durumunda belediyece tespit edilen asgari vergi değeri üzerinden tutar tahakkuk ettirilmektedir. Emlak vergisine esas olan taşınmazların tespiti ve tespit edilen taşınmazların tapu kayıtları ile eşleştirilerek, taşınmaz maliklerinin emlak vergisini ödeyip ödemedikleri saptanabilmektedir. İlaveten, taşınmaz değerlerinin belirlenmesi, bu değerlere dayanarak değer haritalarının üretilmesi ve taşınmaz mal piyasasının kontrol altında tutulması, konuyla alakalı hizmetlerin yerine getirilerek kurumlar arasındaki koordinasyonu kuvvetlendirip, vergilendirmede verimliliğin yükseltilmesi hususunda; doğru ve güncel veriye duyulan ihtiyaç giderek artmaktadır. Taşınmazlarla ilgili mevcut birçok kanun ve yönetmelik var olmasına karşın, taşınmaz değerlemesi konusundaki mevzuat karmaşıklığı birçok soruna neden olmaktadır. Örneğin bir kamulaştırma uygulamasında taşınmazın değeri tespit edilirken, belediye tarafından belirlenmiş emlak vergi değeri, tapuda farklı bir değer, ipotek değeri gibi birbirinden farklı değerlere ek olarak kamulaştırma bilirkişileri tarafından belirlenmiş yine farklı bir değerin ortaya çıktığı görülmektedir. Bu çalışma kapsamında öncelikle mevcut emlak vergisi sisteminin işleyişi ele alınmış, daha sonra pilot çalışma alanı olarak belirlenen İstanbul'un Gaziosmanpaşa ilçesinde homojen olarak dağılmış konut nitelikli taşınmazların güncel emlak vergisi değerleri ile pazarı yansıtan ve web ortamında en çok kullanılan özel emlak sitelerinden elde edilen rayiç değerler arasındaki farklar dikkate alınarak bazı analizler yapılmıştır. Her bir vergi mükellefinin vergiye esas taşınmazına ait vergi ödemesinin teşvik edilmesi ve yerel yönetimler tarafından taşınmazların rayiç değerleri üzerinden emlak vergisinin tahsil edilmesi, vergi kayıplarının azaltılması, taşınmaz değerlerinin farklılıklarından doğan ekonomik sorunların çözüme kavuşturulması amacıyla bir irdeleme yapılmıştır. Bu tez çalışmasında emlak vergi değerlerinin rayiç değerler üzerinden hesabı için bir veri tabanı oluşturulmuş, bağımsız bölüm bazında taşınmaz değerleri ortaya konularak belediyeler tarafından asgari rayiç bedel olarak belirlenen sokak bazlı emlak vergi değerleri ile kıyaslamalar yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre emlak vergisinin rayiç değerden yaklaşık yedi kat daha düşük bir oranda tahakkuk ettirildiği görülmüştür.