FBE- Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Çıkarma tarihi ile FBE- Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeDoğal çatlaklı rezervuarların kuyu loglarından saptanması ve saha uygulamaları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1990) Bayır, Abbas ; Gürkan, Argun ; 14135 ; Petrol ve Doğalgaz MühendisliğiBu çalışmada doğal çatlaklı reservuarların kuyu loğlarının yardımıyla değerlendirilmesi ele alınmıştır. Porosite loğları, resistivite loğları ve diğer bası loğlarla yapılan değerlendirmeler olumlu sonuçlar vermiştir. Çeşitli loğlardan elde edilen sonuçlar yardımıyla göseneklilik ve mineral dağılımını gösteren bir log oluşturulmuştur. Ayrıca dipmetre ve kuyu dibi kamerası, (BHTV^ gibi aletler de değerlendirmelerde kullanılma olanağı olmamakla birlikte son derece olumlu sonuçlar sağladıkları dikkate alınarak ayrıca anlatılmıştır.
-
ÖgeYatay kuyuların verimliliği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1990) Menekşe, Kubilay ; Satman, Abdurrahman ; 14134 ; Petrol ve Doğalgaz MühendisliğiBu çalışmada yatay kuyuların verimliliği incelenmiş ve yatay kuyuların düşey ve düşey çatlaklı kuyulara göre verimlilik artışı sağlayacağı koşullar araştırılmıştır. Sonsuz bir rezervuarda yer alan yatay kuyuların basınç davranışlarının incelenmesi sonucunda yatay kuyu verimliliğinin kuyu uzunluğunun artması, formasyon kalınlığının azalması ve düşey yöndeki geçirgenliğin artmasıyla artacağı gösterilmiştir. Elde edilen bir başka Önemli sonuç da kuyunun delinmesi sırasında oluşacak yataydan sapmaların verimliliği önemli ölçüde etkilememesidir. Bu çalışmada bulunan en önemli sonuç sınırlı bir rezervuarda yer alan yatay ve düşey çatlatılmış kuyuların verimliliğinin akış koşullarının bir fonksiyonu olduğunun gösterilmesidir. Elde edilen sonuçlar rezervuardaki akış koşullarının doğru olarak tanımlanmaması ve bu akış koşulları için geçerli bağıntıların kullanılmaması durumunda kuyu verimliliğinin üç kata varan oranlarda hatalı belirlenebileceğini göstermektedir.
-
ÖgeÇatlaklı rezervuarlarda su enjeksiyonu ile petrol üretimi üzerine deneysel araştırmalar(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1991) Toklu, İsmail T ; Satman, Abdurrahman ; 19359 ; Petrol ve Doğalgaz MühendisliğiBu çalışma gözenekli ortamda petrolün su tarafından kılcal kuvvet ve yoğunluk tartanın yardımı ile ötelenmesi üzerine yapılan deneysel bir araştırmayı içerir. İki farklı kuvvete dayanan bu öteleme imbibition olarak adlandırılır ve çatlaklı rezervuarlardan su ötelemesiyle yada su itişimiyle üretim yapılıyorsa önemli bir yere sahiptir. Sahaların üretim performansları laboratuarda yapılan imbibition deneylerinden yararlanılarak tahmin edilebilir. Bu çalışmada, literatürdeki deneyler temel alınarak, mâtrikslerin tamamen su içinde kaldıkları durum deneysel olarak incelenmiştir. Karotlar her deney öncesi, aynı standarta uyularak aynı ön işlemlerden geçirilip imbibition deneylerine hazırlanmışlardır. Yapılan üretimin belirlenmesinde gerekli duyarlılığı sağlama ve olayı etkileyen parametrelerin çok ve ölçülmesi zor olması, yorumlama konusunda güçlüklere neden olmuştur. Bir diğer önemli sorun ise deneylerin uzunluğudur. Ancak literatürde yapılan bazı deneyler incelendiğinde kullanılan karotlar yüksek geçirgenlik, büyük gözeneklilik yanında petrollerin de daha küçük akmazlık ve özgül yoğunluğa sahip olmaları üretim zamanlarını kısaltmıstır. Bu çalışmada ortalama 1.5 ay süren bir deney süresinin hazırlık çalışmalarıyla 2 aylık bir döneme uzadığı olmuştur. 20'nin üzerinde deney yapıldığı göz önüne alınırsa bu konudaki güçlük daha iyi anlaşılır. Deneylerde Batı Raman ve Şahaban sahalarından alınan rezervuar karotları ve Yeniköy ile Karakuş petrolleri kullanılmıştır. Kalker matriks bloklarını temsil eden bu örnekler dışında özellikle litolojinin ve geçirgenliğin etkisini incelemek üzere kumtaşı karotlarla da deneyler yapılmıştır. Genellikle % 100 petrole doymuş karotlar yanında kalıcı su doymuşluğunda petrol içeren karotlar da kullanılmıştır. Genel değerlendirmede özellikle gözeneklilik, geçirgenlik, ıslatımlıl.k, su tuzluluğu, petrol özgül yoğunluğu ve diğer bazı parametrelerin ımbıbıtıon'a etkileri incelenmiştir. Bu yaklaşımın dışında orijinal petrol ve karotun kullanıldığı B. Raman ve sahası için ölçeklendirme yardımıyla bir performans tahmini çalışması da yapılmıştır. Ancak burada yorumlamada ıslatımılığın neden olduğu belirsizliği belirtmek gereklidir. Rezervuardaki orijinal ıslatımlılığın bilinmesi güçtür ve muhtemelen deneylerde kullanılan karotların ıslatımlılığı da farklıdır Çalışma ve sonuçları, özellikle kısmi imbibition ve optimum hız konusunda eksiklikler içermesine rağmen, önemlidir. Bu önem bu konuda ülkemizde yapılan ilk ve tek çalışma olmasından kaynaklanmaktadır. Konu üzerine yapılacak eklemelere, bağlı konularda yapılacak deneylere zemin hazırlayacak bilgi ve donanım birikimi elde edilmiştir ve 3. ve 4. bölümde ayrıntılı olarak anlatılmıştır
-
ÖgeDoğal gaz dağıtım şebekesinin dizaynı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1991) Taşbaş, Gülgün ; Yenersoy, Gönül ; 19273 ; Petrol ve Doğalgaz MühendisliğiPetrol ve doğal gazın önümüzdeki 2000 yılına kadar ana enerji kaynağı olma özelliğini sürdürmesi beklenmektedir. Doğal gazın kullanımı da gün geçtikçe artmaktadır. Doğal gazdaki üretim dolayısıyla tüketimin gelişmesi isbatlanmış rezervlerin artmasıyla paralellik göstermektedir. Sosyalist blokta doğal gaz rezervi dünya toplamının % 45.2 sini tutmaktadır. Birinci enerji kaynakları içerisinde doğal gazın payının 1995 ' te % 20.3 ' e çıkması beklenmektedir. Türkiye ' nin doğal gaz rezervleri, Mardin ve Trakya bölgesinde toplanmış olup, toplam üretilebilir rezervimiz 479 m3 tür. Doğal gazın ortaya çıkışı birçok ülkede gaz şebekelerinin yeni yerleşim bölgelerine doğru hızla genişlemesine yol açmıştır, bu gelişmeyi eskiyen şebekelerin geliştirilmesi ve kısmen yenilenmesi çalışmaları izlemiştir. Her iki faaliyet için kullanılan malzemeler de aynıdır, ancak mühendise yeni buluşlar ve başarılı bir yönetim açısından daha geniş bir ufuk sağlayan olay muhtemelen eskiyen boru sisteminin tekrar yenilenmesidir. Bu ödevin birinci bölümünde doğal gaz hakkında genel bilgiler verilmektedir. İkinci ve üçüncü bölümlerde gaz dağıtım şebekelerine giriş yapılmakta, şebeke tiplerinden, malzemeden bahsedilmektedir. Dördüncü bölümde,, gaz şebekelerinin dizaynı ile ilgili bilgiler verilmekte, dizayn için gerekli yöntemlerden, formüllerden bahsedil - inektedir. Beşinci bölümde, kısaca doğal gaz şebekelerinin inşaat metodları anlatılmaktadır. Altıncı bölüm doğal gaza geçiş faaliyetlerinin idarî ve teknik yönlerini detaylı bir şekilde anlatmaktadır. Yedinci ve son bölümde şebeke dizaynına örnek olması açısından ger çek bir uygulamaya yer verilmiştir. Bu bölümde İstanbul Doğal Gaz Projesi ' nden, bu projede kullanılan malzemelerden, yöntemlerden bahse dilmektedir. Ayrıca İstanbul Doğal Gaz Projesi nde, dağıtım şebekesinin bazı semtleri için gerçek sonuçlar sunulmaktadır.
-
ÖgeKöpük reolojisi üzerine deneysel çalışmalar(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1991) Mimarbaşı, Cengiz ; Göktekin, Aytin ; 19360 ; Petrol ve Doğalgaz MühendisliğiCOz ile petrol Üretimini artırma yönteminin önemli bir sorunu gazın petrole göre daha düşük olan akmazlığı ve yoğunluğu nedeniyle rezervuarda kanallaşma ve yerçekimi ile ayrışmasıdır. Bu sorunu çözmek için kullanılan yöntemlerden biri gaz ile birlikte yüzey aktifleyici madde çözeltisini rezervuara enjekte ederek yeraltında köpük oluşturmaktır. Köpüğün gazın öteleme etkinliğini artırması da en önemli özelliğinin, gaza oranla çok yüksek olan akmazlığı olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle rezervuar koşullarında köpük ak mazi iğinin ve genel olarak reolojisinin tanımlanmasının uygulama acısından önemi büyüktür. Bunu yapabilmenin iyi bir yolu ise deneysel araştırmalardır. Bu çalışmada kılcal tüplerde köpüğün reolojisi incelenmiş ve çeşitli faktörlerin köpük akmazlığı m nasıl etkilediği belirlenmiştir. öte yandan bu bilgileri gözenekli ortam için yorumlayabilmek amacıyla sınırlı sayıda da olsa gözenekli ortamda mobilite deneyleri yapılmıştır. Kılcal tüp deneyleri köpüğün psödoplastlk akis davranışı gösterdiği hakkındaki bilgileri güçlendirmiştir. Köpüğün akis debisinin kılcal tüplerde köpüğün akmazlığı m etkilediği ve bunun köpüklerin dokusunda meydana gelen değişime bağlı olduğu belirlenmiştir ; köpük debisi C köpük akısının hızı D artıkça köpüğü oluşturan baloncukların çapı küçülmekte ve köpük stabiliteleri de artmaktadır. Diğer taraftan köpüğü oluşturmak için kullanılan gaz fazının da köpüğün akmazlığı acısından son derece önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. COe ile oluşturulan köpük hava ile oluşturulan köpüklere oranla aynı koşullarda daha d üs tik akmazlık değerleri göstermiştir. Uygulama acısından son derece önemli olan bu bilginin CO2 'nin sıvı içinde yüksek çözünebilirliğine bağlı olarak hızlanan gaz difüzyonunun köpüğün stabllitesine olumsuz katkısının sonucu oluştuğu düşünülmektedir. Deneylerde elde edilen diğer önemli bulgu da Çözelti tuzluluğunun köpük akmazlığına olumlu etkisidir. Belirli değere kadar artan tuzlulukla köpük akmazlığının arttığı gözlenmiştir.
-
ÖgeSanayide doğal gaza dönüşüm ve İstanbul'da sanayinin doğal gaz tüketim potansiyeli(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1991) Çıkış, Yaşar ; Satman, Abdurrahman ; 19361 ; Petrol ve Doğal Gaz MühendisliğiBu çalışmada sanayi tesislerinde güncel bir konu olan doğal gaz dönüşümleriyle ilgili olarak, doğal gaz yakma, kontrol ve güvenlik donatıları hakkında bilgi vermeyi ve çeşitli sektörlerdeki uygulamalarıyla, dönü¬ şüm, çalışmalarında izlenmesi gereken yöntem hakkında bilgi vermeyi amaç edinmiştir. Dönüşümden sonra ekonomik fizibilite yapılmış ve doğal gazın diğer yakıtlara göre yararları gösterilmiş¬ tir. Diğer bir çalışma ile de İstanbul içindeki sanayi kuruluşlarının tüketebileceği gaz miktarları yaklaşık 6DO.000.DDa mVyıl alarak hesaplanmıştır.
-
Ögeİki paralel levha arasında non-newtonian akışın modellenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Altun, Gürşat ; Hacıismailoğlu, Mustafa ; 39155 ; Petrol ve Doğalgaz MühendisliğiSondajın güvenle ilerlemesi için sondaj mühendisinin düşey dizi hareketleri sonucu oluşan surge ve swab basınçlarını doğru hesaplayan bir modele ihtiyacı vardır. Bu çalışmada, sondaj sırasında düşey dizi hareketleri sonucu non-Newtonian Power-law akışkan akışının neden olduğu sürtünme basınç kaybını veren model analitik çözüm kullanılarak geliştirilmiştir. Newtonian akışkanlar için iki paralel levha arasında akış (slot) geometrisi ve anüler geometri arasındaki kriter, bu çalışmada kullanılan non- Newtonian Power-law akışkanlar içinde kabul edilerek analitik çözüm elde edilmiştir. Literatür örneklerinde ve saha uygulamalarında, Dodge ve Metzner' in çalışmaları sonucu Power-law akışkanlar için tanımladıkları akmazlık terimi, Newtonian akışkanlar için sürtünme basınç kaybını veren ifadedeki akmaz lık terimi yerine kullanılarak, Power- law akışkanlar için sürtünme basınç kaybı hesaplanmaktadır. Ancak, analitik çözüm bütünüyle Power-law akışkanlar için yapılmadığından sonuç tam değil yaklaşıktır. Bu nedenle, yapılan bu çalışmada Power-law akışkanlar için düşey dizi hareketleri sonucu oluşan sürtünme basınç kayıplarını hesaplayan analitik çözüm geliştirilmiştir. Geliştirilen bağıntı ve uygulamada kullanılan bağıntının sonuçları karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma sonucunda, literatürde verilen ve uygulamada kullanılan yöntemle hesaplanan sonuçların, geliştirilen bağıntı sonuçlarından daha büyük olduğu belirlenmiştir. Oysa daha düşük basınç kaybı değeri, daha büyük manevra hızlarına olanak sağlar. Bu ise, sondajın daha kısa sürede ve daha az maliyetle tamamlanmasıdır. Ancak, akış davranış indeksinin bire eşit olması halinde sonuçların birbirine eşit olduğu, birden daha küçük akış davranış değerlerinde farklı sonuçların hesaplandığı belirlenmiştir. Ortalama hız V, değerinin düşük değerleri için yapılan hatanın özellikle swab basınçlarını hesaplarken daha büyük olduğu görülmüştür. Dizi hareket hızının Vp, yüksek değerleri için basınç kayıplarınında yüksek olduğu gözlenmiştir. Geliştirilen denklem ile sadece pozitif ortalama hız değerleri için değil, aynı zamanda sadece dizi hareketi sonucunda oluşan negatif ortalama hız değerleri içinde surge basınçlarının hesaplanabildiği gösterilmiştir.
-
ÖgeDoğal Gaz Boru Tesisatlarının Tasarımında Kullanılan Yöntemlerin Geliştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Durak, Levent ; Zeybek, Murat ; 46479 ; Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği ; Petroleum and Natural Gas EngineeringBilindiği gibi konutlarda doğal gaz şebekesinin tasarımında basınç kaybını hesap etmek için 7363 sayılı Türk Standardındaki Grafik 1 ve 2 kullanılmaktadır. Bu grafiklerin hazırlanmasında kullanılan doğal gaz yoğunluğu Türkiyede kullanılan doğal gaz yoğunluğundan daha fazladır, ayrıca hesaplamalarda oldukça yüksek bir pürüzlülük değeri alınmaktadır. Bu çalışmada doğal gaz yoğunluğunun ve boruların mutlak pürüzlülüğünün duyarlılığı araştırılmakta ve TS 7363, menü ile kolay kullanılabilir bir yazılım programına dönüştürülmektedir. Gerçek yoğunluk ve mutlak pürüzlülük değerleri kullanıldığında basınç kaybında önemli azalmaların olduğu gözlenmiştir. Bu değişiklikler sonucunda boru çaplarında azaltmaların yapılabileceği gösterilmiştir. Sonuç olarak konutlarda doğal gaz şebekesinin maliyeti bir ölçüde azaltılabilir. Bunlara ilaveten laminer ve türbülans rejimler arasındaki kritik bölge de hesaplamalar için grafiklerde tanımlı hale getirilmekte ve gereğinden büyük boru çapı seçimini önlemektedir. TS 6565, kapsamı gereği yanıcı gazların taşınması ve dağıtımı sırasında hatlardaki basınç kayıplarınının hesaplanmasında kullanılmalıdır. Ancak piyasada konutsal gaz şebekeleri için TS 7363 ve endüstriyel gaz şebekeleri için de Renouard denklemleri yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Piyasada TS 7363 ve TS 6565 'in farklı hesaplama yöntemleri içerdiği ve bu yüzden hangisinin kullanılması gerektiği yolunda bir soru işareti bulunmakta ve Türk Standartları Enstitüsünün aynı konuda birden fazla standart yayınladığı için kargaşaya sebebiyet verdiği iddia edilmektedir. Çalışmanın ikinci kısmında TS 6565 tam bir çözüme kavuşturulmaya çalışılmış ve alçak basınçlı hatlar hesap tekniğinin birkaç varsayım dışında TS 7363 ile tam bir uyum içinde olduğu gösterilmiştir. Yüksek basınçlı hatlar hesap tekniği de tekrar çözülerek eksiklikleri tartışılmıştır. Üçüncü kısımda boru hatları tasarımında çok kullanılan ve neredeyse temel denklem varsayılan analitik denklemler; Weymouth denklemi ve onun daha çağdaş bir uyarlaması olan Panhandle 'in iki denklemi TS 6565 ve TS 7363 'de kullanılan Darcy- Weisbach teorik denklemi ile karşılaştırılmışlardır. Ayrıca İGDAŞ tarafından bütün endüstriyel gaz tesislerin basınç kaybı hesaplarında kullanılan Renouard denklemleri de aynı karşılaştırılmaya tabi tutulmuşlardır. Bunlara ilaveten yukarıda adı geçen ve literatürde bu konuda verilmiş bazı denklemlerin türetilmesinde esas alman sürtünme etkeni denklemleri Moody çizgesinde (diyagramında) çizilerek gösterilmiştir.
-
ÖgePetrol Ve Gaz Yatırımlarının Monte Carlo Simülasyonu İle Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Alpkaya, Ebru N. ; Serpen, Umran ; 46480 ; Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği ; Petroleum and Natural Gas EngineeringYatırım kararının verilmesi, önemli ölçüde riskin göze alınmasını gerektirmektedir. Risk, rezervuar ve ekonomik parametrelerin gelecekte alacakları değerlerdeki belirsizliğin sonucudur. Bu durumda deterministik bir yaklaşım ile parametrelerin sabit bir değer alacağı varsayımı doğru olmayacaktır. Bu nedenle, çalışmada parametreler stokastik olarak değerlendirilmekte ve stokastik bir model oluşturulmaktadır. Stokastik modelde parametreler istatistiksel dağılımlar şeklinde tanımlanmaktadır. İstatistiksel dağılımların birbirleri ile etkileşimleri Monte Carlo Simülasyonu ile sağlanmaktadır. Çalışmada Stokastik Modelleme ile geliştirilen simulator, üç temel model içermektedir. Bunlar; Havza Analizi Modeli, Petrol ve Gaz Sahalarının Ekonomik Analiz Modeli ve Kuyu Loğları Modeli' dir. Havza Analizi Modeli, bir havzada anomali gösteren sahaların alan, kalınlık ve üretim faktörlerini kullanarak havzanın rezerv potansiyelini ve karlılığını belirlemektedir. Petrol ve Gaz Sahalarının Ekonomik Analiz Modeli, homojen veya çatlaklı rezervuarlara sahip petrol ve gaz sahalarında karlılık analizi yapmaktadır. Bu model üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde üretilebilir rezerv hesaplanmaktadır, ikinci bölümde sahanın geliştirme programı, açılacak kuyu sayısı, kuyuların üretim performansları hesaplanmaktadır. Üçüncü bölümde sahanın kar dağılımı belirlenmektedir. Kuyu Loğları Modeli, sahada açılmış kuyuların loğlarını kullanarak Monte Carlo Simülasyonu ile gözeneklilik ve su doymuşluğu dağılımlarını elde etmektedir. Saha için rezerv dağılımı belirlenirken bu değerler kullanılmaktadır. Bu çalışmada geliştirilen simulator, istenen sonuca göre kullanım esnekliğine sahiptir. Sahada henüz kuyu açılmamış ise birinci ve ikinci model kullanılarak rezerv ve kar dağılımı elde edilebilir. Sahaya ait kuyu loğları mevcut ise üçüncü modelden elde edilen gözeneklilik ve su doymuşluğu değerleri ikinci modelde sahanın rezerv tahmini yapılırken kulanılabilir.
-
ÖgeKılcal emme mekanizmasının statik ve dinamik koşullarda deneysel incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Dönmez, Ayşe ; Babadağlı, Tayfun ; 46483 ; Petrol ve Doğal Gaz MühendisliğiDoğal çatlaklı rezervuarlarda (DÇR); tek ve çok fazlı akış homojen rezervuarlardakinden büyük farklılıklar gösterir. DÇR'da; yüksek gözenekliliği nedeniyle petrolün büyük kısmı matriks içerisinde yer alırken, akış yüksek geçirgenliğe sahip çatlak tarafından kontrol edilir ve matriksteki petrolü üretebilmek için matriks ve çatlak arasında akışkan transferi olayının gerçekleşmesi gerekir. Doğal bir su itişimi yoksa ve matriks su ıslatımlı ise; matrikste kalan petrolü üretebilmek için; su enjekte edilir ve suyun matriks tarafından emilerek aynı miktar petrolün çatlaklara bırakılması istenir. Bu mekanizmaya kılcal emme (capillary imbibition) adı verilir. Şimdiye kadar; bu olayda etken olan pekçok parametre değişik açılardan incelenmişse de, özellikle kontrol edilebilmesi veya değiştirilebilmesi açısından önemli olan akış ve akışkan özelliklerinin üzerinde daha fazla deneysel çalışmaya gerek duyulmaktadır. Bu nedenle, bu çalışmada akışkan (petrol ve su) ve akış (hızı ve yönü) özelliklerinin emme mekanizmasının verimine olan etkilerinin deneysel olarak incelenmesi hedef olarak belirlenmiştir. Deneyler hem statik hem de dinamik koşullarda gerçekleştirilmiştir. Statik deneyler, iki farklı grup altında ele alınmıştır. Birinci grup deneylerde, sıcaklığın emme ile olan üretim hızı ve kalıcı petrol doymuşluğu; ikinci grup deneylerde ise yüzey aktifleyici maddelerin (surfactant) kalıcı petrol doymuşluğu üzerindeki etkisi incelenmeye çalışılmıştır. Dinamik deneylerde ise; çatlak faktörü de gözönüne alınarak, enjeksiyon hızı, yönü ve çatlak özelliklerinin matriksteki doymuşluk profili üzerindeki etkisi görsel olarak incelenmiştir.
-
ÖgeKısmi aralıklarla tamamlanmış kuyuların performansı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Çınar, Yıldıray ; Yıldız, Turhan ; 46491 ; Petrol ve Doğal Gaz MühendisliğiPetrol ve doğal gaz sahalarında, üretim formasyonunun genellikle belirli bir kısmı akışa açılır. Bu işlem; kuyuya su ve/veya gaz girişini geciktirmek ya da özellikle formasyonun hidrokarbon bakımından yüksek kapasiteli kısımlarını üretmek gibi belli başlı nedenlerden dolayı yapılmaktadır. Akışa açık olan kısım, formasyonun herhangi bir yerinde tek üretim aralığında olabileceği gibi (kısmen tamamlanmış kuyular), birden fazla üretim aralığında da olabilir (kısmi aralıklarla tamamlanmış kuyular). Bir rezervuardan bu şekilde akışa açılmış kuyulara olan akışkan akışının matematiksel olarak çözümlenmesi, petrol mühendisliği literatüründe kuyuların üretim performansının incelenmesi ve kuyu testlerinin analizleri açısından önemlidir. Bu çalışmada, homojen ve anizotropik (farklı geçirgenlikli) bir rezervuardan, kısmi aralıklarla tamamlanmış bir kuyuya olan akışkan akışını tanımlayan matematiksel model geliştirilmiştir. Akışkan olarak tek fazlı, sabit ve küçük sıkıştınlabilirliğe sahip bir sıvı gözönüne alınmıştır. Matematiksel model, iki boyutlu diffiizyon denkleminin Laplace dönüşümü ve değişkenlerin ayrımı yöntemleri kullanılarak çözülmesi ile elde edilmiştir. Bulunan çözüm Fourier-Bessel serileri formunda olup, kişisel bilgisayarlar kullanılarak kuyu basıncı ve kısmi debiler hesaplanabilir. Kuyu hasan ve kuyuiçi depolanması da çözüme literatürdeki yöntemlerle eklenmiştir. Matematiksel model, literatürde varolan kısmen tamamlanmış kuyu modelleri ile karşılaştırılmış ve uyum içinde olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, Larsen [30] tarafından geliştirilen kısmi aralıklarla tamamlanmış kuyu modeli ile de karşılaştırılmış ve her iki modelin de basınç davranışlarının aynı olduğu görülmüştür. Ancak Larsen 'in modelinde, erken zamanlardaki kısmi debilerin dağılımında beklenmeyen sonuçlar dikkat çekmiştir. Matematiksel model geliştirilirken, eş akı çözümünden kuyuda sabit bir basınç elde edebilmek için (sonsuz iletken kuyu yaklaşımı), basınç ortalaması yaklaşımı kullanılmıştır. Basınç ortalaması, literatürde varolan diğer yöntemlerle karşılaştırılmış ve diğer yöntemlerden, tümleme zamanı bakımından avantajlı olduğu saptanmıştır. Kısmi aralıklarla tamamlanmış kuyuların üretim performansı da incelenmiştir. Üretim aralığı sayısının ve formasyona dağılımının, penetrasyon oranının ve kuyu hasarının ya da canlandırmanın üretim performansı üzerindeki etkileri grafiklerle verilmiştir. Sonsuz bir rezervuar için elde edilen kararsız akış çözümünden gidilerek erken ve geç zamanlardaki yaklaşımlar bulunmuştur. Son bölümde, yapay bir kuyu testi verisi oluşturularak, literatürde varolan teknikler yardımıyla kuyu testi analizleri yapılmıştır.
-
ÖgeSupplements For City Natural Gas Distribution Networks(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Can, Fatih ; Alkan, Hakan ; 65837 ; Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği ; Petroleum and Natural Gas EngineeringŞehir Doğal Gaz Dağıtım Şebekeleri İçin Ekler adlı çalışmada Petrol Mühendisi olan bir kişinin eğitimi süresince çok yakından ilgilendiği ve yaygın olarak kullandığı bir çok temel kavram ve prensibin, bu kez çok yakından ilgili olmadığını düşünmekle birlikte aslında Petrol Mühendisliği’nin direkt alanı içine giren bir konu olan Doğal Gaz İletim ve Dağıtım Hatlarının Dizaynında nasıl uygulama imkanı bulduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Çalışmada ele alınan hayali bir şehrin ihtiyaçlarına uygun ve yeterli bir doğal gaz dağıtım şebekesini kurarken kullanılan teknik parametreler, yapılan hesaplamalar kesitler halinde verilmeye çalışılmıştır. Konuların akışı ve veriliş düzeni bu çalışmadan yararlanacak Petrol Mühendislerinin teksti okurken eski bilgilerini önce bire bir olarak tazelemelerini ve sonra da kazandıkları temel bilgilerlerin teknik bölümlerin sonunda ele alınan basit bir netvvork probleminde nasıl uygulandığını görmelerini amaçlar. Şebeke dizaynı yapan bir mühendisin karşılaştığı problemlerin oldukça tipik olduğu söylenebilir. Ama bu, şebeke dizayn etmenin kolay olduğu anlamına gelmemelidir. Mühendis genellikle kendisine iletim hattı çıkışında bir noktada teslim edilen gazı farklı tüketimler yapacak birden fazla merkeze teknik ve ekonomik açıdan en iyi şekilde teslim edecek bir şebeke tasarlamak için uğraş verir. Bu açıdan şehir doğal gaz dağıtım şebekelerinin dizaynı aşamasında bir çok faktörün ve değişkenin dikkate alınması ve doğru değerlendirilmesi gerekmektedir. Şehir şebekeleri yapıldıktan sonra en az yirmi - otuz yıl işletilecek şekilde tasarlanırlar. Uzun işletme süresi, dizayn aşamasına gelmeden önce şebekenin, inşaa edilmesi planlanan şehirde, tüketim merkezlerinin özelliklerinin saptanabilmesi için çok iyi bir pazar araştırması yapılmasını gerektirir. Sözkonusu pazar araştırması günün koşullarını çok iyi saptamakla kalmayıp, ele alınan merkezlerinin gelecekteki tüketim tahminlerini de içermelidir. Fakat pazar araştırmalarının geleceğe ait projeksiyonları içermeleri de yeterli olmayacaktır. Çünkü, örneğin İstanbul gibi çok dinamik olarak gelişen şehirlerde beş - on ya da yirmi yıl sonra mevcut merkezlerin tüketimlerini ve/veya nerelerde yeni yerleşim (türketim) merkezleri oluşacağını ve bunların tüketim miktarlarını doğru olarak tahmin etmek imkansızdır. Öyleyse dizayn, şebekenin kapasitesinin ve erişim alanının yapılacak ek yatırımlarla kolay ve ucuz bir şekilde genişletilmesine de imkan tanımalıdır. Şehirlerde doğal gaz kullanımı birinci derecede ısınma amaçlıdır. Bu amaçla tüketilecek gaz miktarı mevsimsel sıcaklık değişimlerine paralel olarak değişim gösterir. Bir şehirin toplam doğal gaz tüketimini, genellikle kişi başına düşen kapalı yaşama alanını seçilen bir ortalama sıcaklıkta sabit olarak tutabilmek için bir yılda kullanılacak doğal gaz miktarını şehirin toplam kapalı yaşama alanıyla çarparak bulan dizayn mühendisi, tasarımında kışın “peak” noktada yapılacak maksimum çekişleri de göz önüne almak zorundadır. Ortalama büyüklükte bir şehirde tüketim merkezlerinin sayısı toplam tüketim miktarına, yada daha büyük ölçüde, yapılan tasarımın duyarlılığına bağlı olarak yüz ile on bin arasında değişebilir. Tüketim merkezleri pratikte birbirlerinden farklı yüksekliklerde olacaklardır. Bu durum, basınç hesaplamalarında kullanılacak formüllerin kod farkını içeren değişkenleri içermesini gerektirir.
-
ÖgeKısmi aralıklarla akışa açılmış yatay kuyuların verimliliği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Yılmaz, A.Doğan ; Yıldız, Turhan ; 46499 ; Petrol ve Doğal Gaz MühendisliğiLiteratürde yatay kuyuların akış performansıyla ilgili olarak bulunan çalışmaları üçe ayırmak mümkündür: (1) saha tecrübelerine dayanan, belirli bir sahada yapılanları, karşılaşılan problemleri ve bunların çözümlenmesinde izlenen yöntemleri açıklayan rapor niteliğinde çalışmalar; (2) saha davranışını genel olarak canlandırmaya çalışan nümerik simulatörler ve (3) akış performanslarını hesaplamaya yönelik analitik formüller öneren çalışmalar. Bu çalışmada ilk tip çalışmalar üzerinde durulmamıştır. Simulatörler hakkında ise sadece bir kaç örnek verilip analitik modeller üzerinde durulmuştur. Fakat bunların da sadece birkaçı yatay kuyuların seçilmiş aralıklarla tamamlanmış olması durumunu gözönüne almaktadır. Ancak bu formüller de içerdikleri karmaşık fonksiyonlar nedeniyle pek kullanışlı değildirler. Bu çalışmada, kısmi aralıklarla tamamlanmış yatay kuyuların kararlı akış koşullarındaki akış performansı için kullanışlı matematiksel bir model önerilmektedir. Bu formülün çözümünde Fourier serileri ve değişkenlerin ayranı tekniği kullanılmıştır. Modelin çalışması için akış debisinin açık aralıklara olan dağılımı konusunda bir ön bilgi veya tahmin gerekli değildir. Dikdörtgen prizma şekilli bir rezarvuarda, y doğrultusunda rezervuann tam orta noktasında olması şartıyla, x ve z doğrultularında, herhangi bir noktaya yerleştirilmiş, kısmi aralıklarla tamamlanmış bir yatay kuyunun kararlı akış koşullarındaki akış performansım hesaplamak için bir model türetilmiştir. Rezervuann alt ve üst sınırları akışa kapalıdır ve bütün yanal sınırlarda sabit basınç vardır. Yatay kuyu üzerinde N adet akışa açık aralık bulunmaktadır. Bu aralıklar kuyu üzerinde istenildiği gibi dağıtılabilir ve istenilen uzunlukta olabilirler. Kuyu boyunca her açık aralıkta birbirine eşit veya farklı büyüklükte bir zar faktörü olabileceği de gözönünde bulundurulmuştur. Ayrıca yatay kuyunun sabit ve belirli bir debide üretim yaptığı kabul edilmiştir. Model çözümünde kullanılan bilgisayar programında ayrıca her arahktan gelen akışkan miktarı da hesaplanabilmektedir. Genel olarak şu sonuçlar elde edilmiştir: yatay kuyunun verimliliği, tamamlama şekline göre, akışa açık olan intervallerin toplam uzunluğu ile artar. Ayrıca bu intervallerin kuyu üzerindeki dağılımı da verimliliği etkilemektedir. Belirtilmelidir ki; kuyunun akışa açık mtervaUerinin toplam uzunluğu ile kuyu verimliliği arasındaki ilişki doğrusal değildir.
-
ÖgeYatay Kuyularda Perforasyonlardan Kaynaklanan Basınç Kayıplarının Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Yalnız, M. Umut ; Alkan, K. Hakan ; 65786 ; Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği ; Petroleum and Natural Gas EngineeringYatay kuyuların petrol endüstrisindeki öneminin artmasıyla birlikte yatay kuyu uygulamaları üzerindeki araştırmalar da yoğunlaşmıştır. Yatay kuyularda akış davranışı ve basınç kayıplarının analizi, üretime olan etkisi nedeniyle araştırılan konuların başında gelmektedir. Bu Yüksek Lisans Tez Çalışmasında yatay kuyularda perforasyonlardan kuyu içine akışa bağlı basınç kayıpları deneysel olarak araştırılmış, deney sonuçlan matematiksel olarak yorumlanmıştır. Bu çalışmada kullanılan donanım uygun şekilde tasarlanmış olan plastik boru, pompalar, basınç ölçüm panosu ve su tankından oluşmaktadır. Bu donanım üzerine iki farklı çapta (4 mm ve 8 mm) perforasyon açılmış ve her bir perforasyondan değişik debilerde enjeksiyon yapılarak basınç ölçüm noktalan ile basınç ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Farklı enjeksiyon/ana hat debi oranlarında gerçekleştirilen bu çalışmanın sonucunda elde edilen deney verileri değerlendirilerek yeni bir sürtünme faktörü korelasyonu geliştirilmiştir. Yeni korelasyon ile hesaplanan perforasyon sürtünme faktörü değerleri bu çalışmada ve benzer çalışmalardaki deney sonuçlarıyla karşılaştırılmıştır. Çalışma sonuçlan yatay kuyularda perforasyonun etkisinin düşünülenden farklı olduğunu ve perforasyondan akışın kuyu akış davranışım bulundukları bölgede değiştirdiğini, bu değişimin kuyu toplam akış debisine bağlı olarak belli bir uzaklıkta (yaklaşık olarak 8dm) kaybolduğunu, sürtünme faktörünün perforasyon/ana hat akış debisi oranının. ve perforasyon/boru çapı oranının fonksiyonu olduğu göstermiştir.
-
ÖgeRezervuar Heterojenliğinin Su Öteleme Performansı Üzerindeki Etkileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Tarancı, Teoman ; Zeybek, Murat ; 55706 ; Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği ; Petroleum and Natural Gas EngineeringBilindiği gibi, birincil üretim ile rezervuardaki petrolün, kayaç ve rezervuar akışkanlarının özelliklerine göre, % 15 ile 45 arasında üretilebilmektedir. Bu üretim rezervuardaki başka faktörlerinde etkisi ile % 5-10 civarına düşebilmektedir. Bunun sonucunda uygulanan üretim artırma yöntemleri ile kalan petrolün üretilmesi hedeflenmektedir. Rezervuarda üretim ile azalan rezervuar basıncını artırmak ve daha fazla petrolü öteleyerek üretebilmek amacı ile en yaygın ve ekonomik yöntem olan su enjeksiyonu yöntemi uygulanmaktadır. Bu çalışmada, petrol endüstrisinde çok yaygın olarak kullanılan ve yazılım kodu sağlanabilir Amerika Enerji Kurumu' nca geliştirilmiş olan BOAST II (Black Oil Applied Simulation Tool) yazılımı, heterojen sistemlerde su enjeksiyonu performans değerlendirmesi için kullanılmıştır. BOAST II bilindiği gibi gözenekli ortamda çok boyutlu ve çok fazlı akış sistemleri için geçerli olduğundan su enjeksiyon performansında olduğu kadar yeraltı sularının akışının modellenmesinde de kullanılması mümkündür. Rezervuar heterojenliği, öteleme performansını büyük çapta etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bundan dolayı, karmaşık akış koşullarında heterojenliğin etkilerini incelemenin en etken yolu sayısal modellemedir. Yapılan çalışmada ilk olarak, bir boyutlu sistemler için BOAŞT II, Buckley- Leverett analitik yaklaşımı ile test edilmiş ve elde edilen çözümlerin oldukça uygun olduğu görülmüştür. Çalışmada ağırlıklı olarak iki boyutlu alansal heterojenliğin öteleme performansı üzerindeki etkileri çalışılmıştır. Ayrıca dikey yönde de bazı örnekler göz önüne alınmış olup, hem korelasyonlu hem de korelasyonsuz dağılım gösteren log-normal geçirgenlikler gözönüne alınmış ve beş-nokta paterninde sistemi temsil etmesi beklenen geometrik ortalama geçirgenlik değerleri ile yapılan performans değerleri ile kıyaslanmıştır. Heterojenliklerin hangi durumlarda performans üzerinde etkili olabileceği gösterilmeye çalışılmıştır. Ayrıca kılcallığın su ötelemesi işlemlerinde gözenekli ortamda önemli bir parametre olduğu bilinmektedir. Bu parametreninde etkileri araştırılmış ve pratik su enjeksiyon uygulamalarında nasıl göz "önüne alınacağı gösterilmeye çalışılmıştır. Bunlara ek olarak, hareketlilik (möbilite) oranının yüksek olması ile viskoz parmaklaşma şeklinde ortaya çıkan dengesiz akışın heterojenlik ile nasıl etkilendiği incelenmeye çalışılmış, değişimi düşük ve yüksek, korelasyonlu ve korelasyonsuz geçirgenlik değerleri için örnekler gösterilmiştir. Geçirgenlik değişimi düşük ve korelasyonsuz sistemler ortalama değer ile sistemi temsil eden homojen ortam ile benzer sonuçlar vermesine karşın, korelasyonlu ve değişimi yüksek sistemlerde aynı durum için oldukça farklı sonuçlar elde edilmektedir. Bu çalışma ile, su enjeksiyonu performans değerlendirmesinde rezervuar karakterizasyonunun çok büyük önem taşıdığı ve rezervuar heterojenliğinin mümkün olduğunca iyi tanımlanmasının gerekliliği ve rezervuar sayısal simülasyon modelleri ile su enjeksiyon performansının tasarımın daha iyi yapılabileceği gösterilmeye çalışılmıştır. Xİİİ EFFECTS OF RESERVOIR HETEROGENEITY ON WATERFLOODING PERFORMANCE SUMMARY Primary recovery can yield % 15-40 of the orginal oil in place (OOIP), leaving rest of the OOIP unrecovered. This production can get even worse by the effects of other factors in the reservoir. Therefore, the main goal of the Enhanced Oil Recovery (EOR) methods has been to provide further increase in oil recovery. In this methods, mechanical energy by the injection of water and gas, thermal energy by the injection of hot water, steam, and in situ combustion, and chemical energy by the injection of diluted chemical fluids are provided into the reservoir. The effectiveness of Enhanced Oil Recovery methods depends on, 1. The characteristics of the reservoir (depth, structure, homogeneity, petrophysical properties). 2. Properties of displacing and displaced fluids 3. The placement of the injection and production wells. The location of the injection wells depends on the geological structure and the volume of the hydrocarbon formation. Two strategies are applied in the selection of the well locations. The first one is to displacement with patterns, and the other one is central and peripheral displacement. The estimation of the production performance is very important in waterflooding. Simplified analytical or approximate solutions are developed for prediction of recovery in systems that the injection is carried out with patterns. When there is complicated flow or boundary conditions, high viscosity ratios, and heterogeneity, the applicability of these methods will no longer be valid. Therefore, recovery performance that includes all these conditions can be done with numerical modeling. Then, it would be possible to estimate the amount of remaining oil and the regions that contain high oil saturations. This information is also valuable for infill drilling operations. Wettability and capillary pressure are very important parameters in porous medium and can not be neglected on the recovery performance predictions. Simplified analytical approaches neglect these factors. For these reasons, numerical modeling is often used for the estimation of recovery performance by waterflooding. In this study, waterflooding was preferred in order to increase the reservoir pressure and to provide an increase in oil production. Since waterflooding has been widely and economically used all over the World as an effective Enhanced Oil Recovery method. Furthermore, BOAST II, a numerical modeling method developed by the U.S Department of Energy, was chosen to study on waterflooding performance calculations. The second chapter of this study covers the various approaches that have been reported in the literature to resolve the problem of reservoir heterogeneity and its effects on waterflooding performance. In the third chapter, analytical approaches used in the evaluation of waterflooding performance are reviewed, and reservoir heterogeneity is described. Before the injection of water, the course of waterflooding must be designed. There
-
ÖgeTrakya Havzası Doğal Gaz Değerlendirmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Çınar, Gültekin ; Satman, Abdurrahman ; 55788 ; Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği ; Petroleum and Natural Gas EngineeringBu çalışmada, jeolojik olarak doğal gaz potansiyeli taşıdığı kanıtlanmış olan ve halen arama ve üretim faaliyetlerinin sürdürüldüğü Trakya Havzası için doğal gaz değerlendirmesi yapıldı. Doğal gaz oluşumunun jeokimyasal yorumu ve Trakya Havzası'nın jeolojisi gözden geçirildi. Bugünkü durum itibariyle ; gaz üretimi gerçekleştirilen rezervuarlann jeolojisi, üretilen doğal gazın satışa sunulabilir hale getirilmesi için uygulanan gaz proses tekniği ve pazarlama konulan tartışıldı. Sorunlar ve öneriler bölümünde, Trakya Havzası doğal gaz üretim işlemlerinde karşılaşılan ; gaz kuyularında sıvı birikmesinden ve formasyondaki hareketli partiküllerden kaynaklanan ve kuyuların üretebilirliklerini azaltan, üretim ve rezervuar yönetimine ilişkin sorunlar ve çözüm yolları tartışıldı. Enerji kaynaklarının daha ekonomik olarak geliştirilmeleri ve daha verimli olarak kullanılmaları, mühendisler için her zaman ilginç olan konulardır. Bölgede doğal gaz üretim ve dağıtım işlemlerinde yaygın olarak uygulanan gaz basıncının düşürülmesi işleminde enerji kazanımı sağlayan eş-entropi genleşmesi yöntemi ve marjinal gaz sahalarının ekonomik olarak üretilmesi konusunda sıkıştırılmış doğal gaz taşımacılığı yöntemi incelendi. Trakya Havzası yeraltı su kaynaklarında görülen metan gazı sorunu kapsamlı araştırma gerektiren bir konudur. Bu çalışmada, sorun ana hatları ile gözden geçirilerek olası nedenler ve alınması gereken önlemler önerildi. Türkiye'de enerji planlamasının, kuşkusuz önemli konularından olan yeraltı gaz depolanmasında Değirmenköy gaz sahasında pilot uygulama önerildi.
-
ÖgeJeoistatistiksel, statik ve kararsız basınç testi verilerine koşullandırılmış heterojen geçirgenlik ve gözeneklilik sahalarının türetilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Ceyhan, Adil Gürkan ; Satman, Abdurrahman ; 66873 ; Petrol ve Doğal Gaz MühendisliğiRezervuar kayaç heterojenliğinin, rezervuar üretim performansını önemli ölçüde kontrol ettiği oldukça iyi bilinmektedir. Dolayısıyla, gözenekli ortamda akışı kontrol eden petrofizik özelliklerin (geçirgenlik, gözeneklilik gibi) rezeruvar içersinde nasıl bir dağılım (heterojenlik) gösterdiğinin belirlenmesi"ye tanjmlanması, rezervuar performans tahminlerinin doğru bir şekilde yapılmasında ön koşuldur^ Bu amaca ulaşmak için izlenecek en uygun yak4aşım,-ölçümlej::^a gözlemler yoluyla belirlenmiş eldeki tüm jeolojik, petrofizik^ jeofizik ve üretim verilerine doğrudan koşullanmış rezervuar kayaç özelliklerine ait dağılımların (genel anlamda, rezervuar tanımlamalanmn) belirlenmesine dayanır. Jeoistatistik; durağan (kuyu log, karot analiz, sismik, jeolojik, vb.) verilere doğrudan koşullandırilmiş^kayaç özellikleri dağılımlarının türetilmesinde kullanılan önemli bir araç olmakla beraber, dinamik (kuyu-basınç testi, kuyu-izleyici, üretim debisi, vb.) verilere doğrudan koşullanmış kayaç özellikleri dağılımlarının belirlenmesinde yetersiz kalmaktadır. Çalışmanın temel amacı, statik ve jeoistatistiksel verilerin yamsıra, eldeki kuyu basmç testi verilerini de koşullandırılmış rezervuar tanımlamalan türetmede kullanılabilen yöntemlerin araştırılması, genel ve etkin olanlarının okurlara sunulmasıdır. Bu amaç için, çalışmada üç aşamalı bir yaklaşım izlenmiştir. İlk aşamada, rezervuar heterojenliği ve jeoistatistik ile ilgili temel bilgiler ile eldeki statik ve/veya dinamik verilere koşullanmış rezervuar tanımlamalan türetmede kullanılabilen yöntemler ve bu yöntemlere ait bilgiler derlenmiştir (bkz. Bölüm 2). İkinci aşamada, heterojenliğin kuyu basmç testi verileri üzerinde nasıl bir etki yarattığına ait araştırmaları yapmak üzere bir ve iki boyutlu simulatörler geliştirilmiştir. Bu simülatörlerin geliştirilmesine ait teknik ayrıntılar, bu simülatörlerin doğrulanmasına yönelik kıyaslamalar Bölüm 3'de verilmektedir. Bölüm 4'de deterministik ve stokastik yöntemler kullanılarak oluşturulan heterojen geçirgenlik ve/veya gözeneklilik dağılımlı çeşitli rezervuar ortamlarındaki basmç testi verilerinin heterojenliğe karşı nasıl bir duyarlılık gösterdiği araştinlmaktadır. Bu bölümde, kuyu basmç testi verilerinin heterojenlikten oldukça karmaşık bir şekilde etkilendiği ortaya konularak, basmç testi verilerinden elde edilebilecek etken bir geçirgenlik (veya gözeneklilik) değerinin, özellikle heterojen geçirgenliğin (veya gözenekliliğin) bölgesel üişkilenme (korelasyon) gösterdiği durumlarda, basit bir harmonik, geometrik veya aritmetik bir ortalamayla temsilinin imkansız olduğu gösterilmiştir. Farklı heterojen geçirgenlik dağılımları göz önünde bulundurarak, sadece kuyu-basınç verilerinden hareketle tekil bir rezervuar geçirgenlik dağılımı elde edilebileceği düşüncesinin bir yanılgı olacağı da ayrıca gösterilmektedir. Bölüm 5'de, her türlü durağan (statik) ve dinamik veriyi koşullamada kullanılabilecek Bayes yaklaşımına dayanan ters problem metodolojisi tanıtılmış, bu metodolojinin eldeki statik, jeoistatistik ve kuyu basınç testi verilerine koşullandırılmış geçirgenlik ve gözeneklilik da&hmKS^b^rieMeTTçin tek- faz/bir boyutlu simulator aracılığıyla yâpflahüyguTamaları sunulmuştur
-
ÖgeYatay kuyularda basınç düşümü ve verimliliğe etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Can, Nurten ; Yıldız, Turhan ; 66843 ; Petrol ve Doğal Gaz MühendisliğiPetrol kaynaklarının hızla azalmakta olduğu düşünülürse bu kaynakların en iyi kullanılması için üretim programı hazırlanması gerektiği sonucuna varılır. Bunun için üretimi optimum seviyede tutma çalışmaları önem kazanmaktadır. İyi bir üretim programı hazırlanması için basınç davranışlarının doğru olarak analiz edilmesi gerekmektedir. Bu çalışmada yatay kuyulardaki basınç düşümleri ve verimliliğe etkisini inceleyen literatür araştırması yapılmış, basınç düşümlerinin daha kolay hesaplanabilmesi için korelasyon geliştirilmiş, korelasyonun doğruluğu Özkan modeli ile karşılaştırılmıştır. Dikken' m sonlu ve sonsuz uzunluklu kuyular için geliştirdiği model, Novy'nin verimlilikteki %10'dan fazla azalmanın kuyu içi rezervuar sisteminden mi, sürtünmeden mi kaynaklandığım gösteren çalışması, Özkan' m yatay kuyu verimliliği üzerinde kuyu içi basınç düşümlerinin etkisini içeren modeli incelenmiştir. Kuyu içi basınç düşümlerini hesaplayan korelasyon, yatay kuyuyu sadece iki ucundan açık bir boru gibi düşünüp, bütün akışkanın kuyunun (x=L) ucundan girip, (x=0) ucundan üretildiğini kabul eden boru içi akış denklemi ve Özkan modelinden yararlanılarak geliştirilmiştir.
-
ÖgeTürkiye'de yeraltı gaz depolaması gereksinimi ve kuzey Marmara gaz sahasının depo olarak modellenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Karaalioğlu, Hülya ; Satman, Abdurrahman ; 66524 ; Petrol ve Doğal Gaz MühendisliğiÜlkemizde doğal gaz talebi gün geçtikçe artmaktadır. Ancak yeraltı depolaması olanakları henüz geliştirilmemiş olduğundan dolayı, yerleşim atanlarına doğal gaz verilmesi ve gaz miktarının arttırılmasının uygun olmadığı BOTAŞ yetkililerince belirtilmektedir. Bu ise Türkiye'de konutların doğal gaz tüketiminin planlanmasında depolamanın önemini açık olarak vurgulamakta, yeraltı deposu olanakları geliştirilmedikçe kentlerimizde konutlara verilecek doğal gaz miktarının arttırılması giderek zorlaşmaktadır. Doğal gaz,arzı ile talep arasındaki dengenin kurulması istenirse, dengenin kurulmasındaki en önemli sorunlar konutların yılın soğuk döneminde gazı talep etmesi ve sıcak dönemde ise talebin ihmal edilecek düzeyde olmasından kaynaklanmaktadır. Konutların ısıtılmasında tüketilen ve yıl içinde değişmeler gösteren gaz dağıtımında dengenin kurulabilmesi için soğuk dönemde arz edilen gazın bir bölümünün sıcak dönemde kullanılmayan ve dolayısıyla depolanan gazdan karşılanması en akılcı ve çağdaş çözümdür. Bu çalışmada, Türkiye'de doğal gaz boru hattının geçtiği veya geçmesinin planlandığı bölgelerdeki yerleşim alanlarındaki konutların doğal gaz tüketim potansiyeli tahmin edilerek, Kuzey Marmara gaz sahasının depo olarak kullanılması durumu incelenmiştir. Isıtma amacıyla gaz kullanan konutların doğal gaz tüketim potansiyelini belirleyebilmek amacıyla varolan, yapılmakta olan ve planlanan doğal gaz boru hatlarının geçtiği yerleşim alanlarındaki konutların % 100, 50 ve 25'inin ısıtma amaçlı gaz kullanması durumunda 1996, 2000, 2005 ve 2010 yıllarında olabilecek doğal gaz tüketim potansiyelleri belirlenmiştir. Boru hatlarının geçtiği yerleşim alanlarındaki konutların hepsinin (% 100) gaz kullanması durumunda doğal gaz tüketiminin 2010 yılında 16.4x109 sm3 olacağı tahmin edilmiştir. Oysa 2010 yılında doğal gaz arzının yaklaşık 30-50x109 sm3 arasında olacağı ve konut sektörü doğal gaz arzının yaklaşık 4.5-7.5 x109 sm3 olacağı tahmin edilmektedir. Bu ise konutların en çok % 46'sına gaz verilebileceği şeklinde yorumlanabilir. Gaz kullanımının yaygınlaştırılmasına paralel olarak kışın artan gaz talebinin depolardan karşılanabilmesi için ülkemizde henüz önemli somut adımlar atılmamıştır. Türkiye'deki depolama olanakları araştırıldığında bir seçenek olarak Kuzey Marmara gaz sahası incelenebilir. Bu sahanın depo olarak kullanılması durumunda var olan ve T.P.A.O. tarafından açılmış üç kuyuya ek kuyuların açılması gereklidir. Bugünlerde BOTAŞ tarafından iki yeni üretim kuyusu daha devreye sokulmaktadır. Ancak, toplam beş üretim kuyusunun bile bu sahanın bir yeraltı deposu olarak işletilmesi için yetersiz olacağı çalışmada gösterilmektedir, örneğin, işletilen gaz kapasitesinin 1.3x109 sm3 olması durumunda bu kapasitenin 100 günde üretilmesi veya enjekte edilebilmesi için yaklaşık 33 kuyu gereklidir. Bu sonuçlar, Türkiye'de konutların doğal gaz tüketiminin planlanmasında depolamanın önemini açıkça göstermekte ve en yakın zamanda depolama olanaklarının geliştirilmesinin gerekliliğini vurgulamaktadır.
-
ÖgeDeğişken debili testlerin analizi ve dekonvolüsyon(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Gök, İhsan Murat ; Onur, Mustafa ; 101116 ; Petrol ve Doğalgaz MühendisliğiDekonvolüsyon yönteminde, kuyu dibinde ölçülen basınç ve akış debisi verileri kullanılarak rezervuar sisteminin sabit debili basmç davranışı hesaplanmaktadır. Dekonvolüsyon ters bir problem olduğundan dolayı, basınç ve akış debisi verileri üzerindeki ölçüm hatalarından etkilenmesi beklenmektedir. Bu çalışmada, basmç ve akış debisi verileri üzerindeki ölçüm hatalarının dekonvolüsyon üzerine etkisi ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Literatürde sunulan dekonvolüsyon algoritmaları, Laplace uzaylı ve gerçek zaman uzaylı dekonvolüsyon algoritmaları şeklinde iki ana grup altında sınıflandırılabilir. Bu çalışmada, literatürde "debi" dekonvolüsyon ve "sentetik" dekonvolüsyon olarak isimlendirilen Laplace kökenli iki dekonvolüsyon algoritmasıyla birlikte Kuchuk ve Ayestaran tarafından sunulan gerçek zaman uzaylı dekonvolüsyon algoritması göz önünde bulundurulmuştur. Basınç ve akış debisi verileri üzerine, literatürde yaygın olarak kullanıldığından dolayı, belirli varyanslı ve sıfır ortalamah normal dağılım gösteren hatalar rasgele olarak eklenmiştir. Rezervuar modeli bilindiğinde kuyu dibinde ölçülen basmç verileri kullanılarak akış debisi hesaplanabilir ve ölçülen akış debisi verileri ile kıyaslanabilir. Bu tezde bu konuyla ilgili olarak çeşitli uygulamalar yapılmıştır. Değişken yüzey debili kuyu basmç testlerinde, kuyu dibinde bütün periyotlara ait basınç verileri kaydedildiğinde, değişken debi etkileri dekonvolüsyon sayesinde ortadan kaldırılabilir. Değişken yüzey debili yapay basmç testleri ile dekonvolüsyon uygulamaları yapılarak, değişken debi etkileri ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Son olarak, yayınlanmış bir saha verisi için doğrusal olmayan regresyon analizi ile parametre tahmini yapılmıştır. İlk olarak, basınç verileri üzerine çeşitli oranlarda ölçüm hatası eklenerek debi dekonvolüsyonu uygulamaları yapılmıştır. Basmç verileri üzerinde % 0.1 oranında ölçüm hatası olması durumunda, dekonvolüsyon işleminden hesaplanan sabit debili basmç verilerinin türevi rezervuar modelinin tanınmasına olanaklı kılmasına rağmen basmç verileri üzerinde % 1 hata olması durumunda dekonvolüsyon işleminden hesaplanan türev verileri modelin tanınmasını mümkün kılmamaktadır. Hata içeren basınç verileri ile yapılan uygulamalarda olduğu gibi akış debisi verileri üzerine % 0. 1 hata eklenildiğinde, rezervuar modeli tanınabilmekle birlikte % 1 hata olması durumunda türev verileri rezervuar modeli tanınamayacak şekilde bir sacdım yapmaktadır. Sonuç olarak basmç ve akış debisi üzerindeki ölçüm hataları benzer etkileri göstermiştir. XV Basınç ve akış debisi verileri üzerine aynı anda hata eklenerek debi dekonvolüsyon uygulaması yapılmıştır. Aynı tohum değeri kullanılarak basınç ve akış debisi verileri üzerine aynı seviyede hata eklenildiğinde, dekonvolüsyon işleminden elde edilen türev verileri rezervuar modeline ait karakteristik davranışı mükemmel bir şekilde gerçeklemektedir. Tohum değeri değiştirilerek aynı seviyede hata eklendiğinde, dekonvolüsyon işleminden elde edilen türev verileri, erken zamanlarda saçılım göstermekte ancak son iki logaritmik devirde modele ait davranışı yakalayabilmektedir. Genellikle kuyu testleri literatüründe akış debisi verilerinin basmç verilerine göre daha fazla hata içerdiği kabul edilmektedir. Bundan dolayı akış debisi verileri üzerine % 1 oranında, basmç verileri üzerine % 0. 1 oranında hata eklemiş ve dekonvolüsyon uygulaması yapılmıştır. Dekonvolüsyon işleminden elde edilen türev verileri büyük bir saçılım yapmakta ve rezervuar modeli tanınamamaktadır. Laplace kökenli dekonvolüsyon algoritmaları kullanılırken, Laplace fonksiyonu şeklinde sunulan basmç ve akış debisi verilerini gerçek zaman uzayında ifade edebilmek için ters sayısal Laplace dönüşüm algoritmalarının kullanılması gerekir. Bu çalışmada etkinliği literatürde kanıtlanmış olduğundan Stehfest algoritması kullanılmıştır. Stehfest parametresi, Laplace fonksiyonu şeklinde sunulan bir değişkenin (basınç veya debi) gerçek zaman uzayına doğru şekilde dönüştürülmesinde oldukça etkilidir. Hata içeren basmç ve debi verileri ile yapılan dekonvolüsyon uygulamaları yapılırken farklı Stehfest parametreleri kullanılarak uygulamalar yapılmıştır. Homojen rezervuar modeline göre üretilen basınç ve akış debisi verileri üzerinde hata olması durumunda, Stehfest parametresi yaygın olarak kullanılan (N=8) değerinden küçük (N=2 veya 4) seçildiğinde dekonvolüsyondan daha düzgün sonuçlar hesaplanmıştır. Warren & Root'un çift gözenekli rezervuar modeline göre üretilen basmç ve akış debisi verileri üzerinde hata olması durumunda, Stehfest parametresini yaygın olarak kullanılan değerinden daha küçük seçildiğinde homojen rezervuar modeline göre yapılan uygulamalarda olduğu gibi düzgün sonuçlar elde edilememiştir. Genel olarak ölçüm hatalarından homojen rezervuar modeline göre üretilen basmç ve akış debisi verileri, çift gözenekli rezervuar modeline göre üretilen basmç ve akış debisi verilerine göre daha az etkilenmektedir. Kuyu içi depolanma dekonvolüsyon işleminden hesaplanan sabit debili basmç verileri ve sabit debili basmç verilerinin türevinin erken zamanlarda saçılım yaptığı hem yapay hem de yayınlanmış saha verileri ile yapılan dekonvolüsyon uygulamalarında görülmüştür. Kuyu içi depolanma dekonvolüsyonu, kuyu içi depolanma etkilerini hiçbir zaman tam olarak ortadan kaldıramamaktadır. Basmç verileri üzerine çeşitli oranlarda hata eklenerek yapılan kuyu içi depolanma (sentetik) dekonvolüsyonu uygulamaları, ölçüm hatalarından kuyu içi depolanma dekonvolüsyonun debi dekonvolüsyona göre daha fazla etkilendiğini göstermiştir. Kuyu içi depolanma dekonvolüsyonunda, kuyu içi depolanma katsayısının doğru değerinden daha küçük bir değer seçilerek basınç verileri üzerindeki kuyu içi depolanma etkilerinin bir bölümü ortadan kaldırılabilir. Kuyu içi depolanma etkilerinin bir bölümünün ortadan kaldırıldığına ilişkin çeşitli uygulamalar yapılmıştır. Basınç ve akış debisi verileri üzerindeki ölçüm hatalarının gerçek zaman uzaylı dekonvolüsyon algoritmasına etkisini incelemek amacıyla Kuchuk ve Ayestaran tarafindan sunulan algoritma kullanılmıştır. Basınç veya akış debisi verileri üzerine % 0. 1 oranında hata eklenerek yapılan dekonvolüsyon uygulamasından hesaplanan türev xvı verileri rezervuar modeli taranmayacak şekilde saçılım yapmaktadır. Basınç veya akış debisi verileri üzerindeki hata seviyesi arttırıldığında gerçek uzaylı dekonvolüsyon işleminden elde edilen türev verileri çok büyük bir saçılım yapmaktadır. Basmç ve akış debisi verileri üzerine aynı tohum değeri kullanılarak aynı seviyede ölçüm hatası eklendiğinde dekonvolüsyon işleminden elde edilen türev verileri rezervuar modelini tanınmasını olanaklı kılmaktadır. Akış debisi verileri üzerine basmç verilerine göre daha fazla hata yüklendiğinde dekonvolüsyon işleminden elde edilen türev verileri büyük bir saçılım göstermektedir. Genel olarak basınç ve akış debisi verileri üzerindeki ölçüm hatalarından gerçek zaman uzaylı dekonvolüsyon algoritması, Laplace uzaylı dekonvolüsyon algoritmalarına göre daha fazla etkilenmektedir. Basmç ve akış debisi üzerindeki ölçüm hatalarından en az debi dekonvolüsyonu, en fazla gerçek zaman uzaylı dekonvolüsyon algoritması etkilenmektedir. Çalışmada Laplace kökenli dekonvolüsyon için Stehfest dışındaki ters Laplace dönüşüm algoritmaları kullanılmamıştır. Dolayısıyla, Laplace uzaylı dekonvolüsyon işleminin her zaman gerçek uzaylı dekonvolüsyon işlemine göre hatalardan daha az etkilendiği genel bir sonuç değildir. Diğer bir ifadeyle, başka dönüşüm algoritmalarının ölçüm hatalarına duyarlılığı Stehfest algoritmasınınki gibi olmayabilir. Bu bir ayrı araştırma konusudur. Her ne kadar diğer dönüşüm algoritmaları bu çalışmada denenmemişse de, Laplace kökenli dekonvolüsyonun gerçek uzaylı dekonvolüsyona göre daha düzgün sonuçlar vermesi, sadece Stehfest algoritmasının bir sonucu da olabilir. Rezervuar modeli bilindiğinde, kuyu dibinde ölçülen basmç verileri kullanılarak formasyon yüzeyi akış debisi hesaplanabilir ve ölçülen akış debisi verileri ile kıyaslanabilir. Bu çalışmada çift gözenekli rezervuar modeli için üretilen kuyu dibi basmç verileri ile birlikte homojen rezervuar modeline ait analitik çözümler kullanılarak akış debisi hesaplanmıştır. Çift gözenekli rezervuar modeline göre üretilen akış debisi profili ve homojen rezervuar modeline göre hesaplanan akış debisi profili birbirine oldukça yakındır. Çift gözenekli rezervuar modeline göre üretilen basmç verileri ve homojen rezervuar modeline göre hesaplanan akış debisi verileri kullanılarak yapılan dekonvolüsyon uygulamasından elde edilen türev verileri homojen rezervuar modeline ait davranışı göstermektedir. Bu işlemler yayınlanmış saha örneği içinde tekrarlanmış ve benzer sonuçlar elde edilmiştir. Yapılan uygulamalardan kullanılan debi verilerinin debi dekonvolüsyonda ne kadar etkili olduğu görülmüştür. Kuyu başında ölçülen akış debisi birim adım değişikliği şeklinde olduğunda, dekonvolüsyon farklı debilerle üretim yapılması sonucu elde edilen basmç sinyalim, belli bir referans akış debisi ile üretim yapıldığında elde edilecek basmç sinyaline dönüştürür. Değişken yüzey debili basmç testleri için yapılan dekonvolüsyon işleminden hesaplanan türev verileri son logaritmik devirde radyal akış periyoduna ait davranıştan sapmaktadır. Bunun nedeni, akış debisi verilerinin sayısal Laplace dönüşümü sırasındaki geç zaman etkilerinden kaynaklanmaktadır. Basmç verileri üzerine % 0.5 oranında hata ekleyerek yapılan dekonvolüsyon uygulamalarında Stehfest parametresinin küçük değerlerinin (örneğin N=4) seçilmesi durumunda türev verilerinde görülen saçılım azalmaktadır. xvu Değişken debili testlerin analizi yapılırken bu çalışmada doğrusal olmayan en küçük kareler yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntemle yayınlanmış bir saha örneği (değişken debili basınç yükselim testi) analiz edilmiştir. Değişken debili basmç yükselim testi Aganval değişken debili eşdeğer zamanı kullanılarak, eşdeğer basmç azalım testine dönüştürdükten sonra analizi yapılmıştır. Aynı veriler değişken debi etkileri göz önünde bulundurularak tekrar analiz edilmiştir. Eşdeğer zaman kullanılarak yapılan analizle elde edilen geçirgenlik ve zar faktörü değerleri, test zamanına göre analiz sonucu elde edilen geçirgenlik ve zar faktörü değerlerinden farklıdır. Test zamanına göre analiz sonucu elde edilen parametrelerin güvenilirlik aralıkları, eşdeğer zamana göre analiz sonucu elde edilen parametrelerin güvenilirlik aralıklarından daha küçük çıkmıştır.