Müzikoloji ve Müzik Teorisi Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Beşiroğlu, Şefika Şehvar" ile Müzikoloji ve Müzik Teorisi Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeKültürel üretim, bedensel değişim, kimliksel dönüşüm: Türkiye'nin "9/8" lik Roman dansı(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012-05-07) Tohumcu, Zeynep Gonca Girgin ; Beşiroğlu, Şefika Şehvar ; 414062011 ; Müzikoloji ve Müzik Teorisi ; Musicology and Music TheoryBu çalışma Türkiye'de 90lı yılların sonlarından beri gittikçe popülerleşen 9/8lik Roman dansının tekrarlı kültürel üretimler, bedensel değişimler ve kimliksel dönüşümler sürecindeki analizine odaklanmaktadır. Çalışmanın argümanları 2006-2011 yılları arasında aralıklı periyotlarla yürütülen alan araştırmaları ve etnografik gözlemler ile konu hakkında literatürdeki bilgiler tabanında geliştirilmiştir. Alan araştırmaları Türkiye Trakyası'nın seçilen kent ve ilçe merkezlerindeki Roman mahallelerinde gözlemlenen dans pratiklerini kapsamaktadır. Bu bağlamda, Edirne (merkez ve Keşan ilçesi), Kırklareli (merkez ve Lüleburgaz ilçesi), Tekirdağ (merkez ve Çorlu ilçesi), İstanbul (Avrupa kısmı) pilot bölgeler olarak belirlenmiştir. Mahalle yerleşimleri olarak ise Edirne'de Kum mahalle, Menzilahır, Gazimihal ve Deringöl mahalleleri (merkez) ile Yenimescid ve Çerge mahalleleri (Keşan); Kırklareli'de Kule mahallesi (merkez) ile Altıyol mahallesi (Lüleburgaz); Tekirdağ'da Aydoğdu mahallesi (merkez) ile Kore mahallesi (Çorlu); İstanbul'da Hacıhüsrev, Sulukule, Çayırbaşı, Ahırkapı mahallelerindeki günlük yaşam pratikleri ve kutlama eğlenceleri temel alınmıştır. Sosyal bilimlerde kimlik çalışmaları ve Roman araştırmaları literatürü ise alan araştırmaları süresince elde edilen verilerin yorumlanmasında yol gösterici olarak konumlandırılmıştır.Çalışma aracılığıyla geliştirilen söylemler bir taraftan da Çingene/Roman kültürel kimliği üzerinden kimliksel temsillerin belki de en dikkat çeken tarafı olan etnik kimlik meselesinde yeni bir tartışma açmayı amaçlamaktadır. Bahsedilen tartışmanın ötesi, Roman dansı örneklemi üzerinden, sürece dair ilişki örgüleri içerisinde temelde manipülasyon ve yabancılaşma kavramları aracılığıyla yorumlanmaktadır. Yanısıra, çalışmada, günümüz yerel pratiklerinin tarihsel uzantılarla ilişkilendirilmeleri aracılığıyla Çingene/Roman icralarının özellikle kent merkezli dans ortamlarındaki varoluşları tasvir edilmiştir. Tasvirlerin detaylı analizleri ise, egzotikleştirme ve oto-egzotikleştirme halleri üzerinden üretilen yeni anlamların içselleştirme süreçlerindeki katkılarını açığa çıkartır. Bu bağlamda bahsedilen icraların güçleri, kendi kontrolleri ve kontrol edilebilirlikleri, yeniden inşaları, yaratım süreçleri en azıdan ?eğlenmenin en iyi hallerinden biri? olarak kabul edilen durumlara, hatta toplumsal olarak ?Romanlaşma? eğiliminin sebeplerine de dokunmaktadır. Bu sayede, tarihsel süreçte toplumsal utanç meselesi olarak kabul edilen bir topluluğa ait kültürel gösterimlerin, zaman içinde seçkinleştirilmiş bir tarz olarak sunumu aynı zamanda dönüşen politik ve toplumsal algıları da açığa çıkartmaktadır.
-
ÖgeMakam Müziğinde Ezgi ve Makam İlişkisinin Analizi ve Yorumlanması Açısından Yeni Bir Yaklaşım: Perde Düzenleri Ve Makamsal Ezgi Çekirdekleri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) Öztürk, Okan Murat ; Beşiroğlu, Şefika Şehvar ; 381924 ; Müzikoloji ve Müzik Teorisi ; Musicology and Music TheoryMakam müziğinde ezgi ile makam kavramı arasındaki ilişki bu tezde "perde düzenleri" ve "makamsal ezgi çekirdekleri" adı verilen iki bileşenli yeni bir yaklaşımla ele alınmıştır. Perde düzenleri, tüm makamsal ezgilerin içinde yer aldıkları geleneksel perde dizgesinin, icra edilecek makama göre düzenlenmesi anlamına gelir. Makamsal ezgi çekirdekleri ise doğrudan belli bir makamı temsil etme özelliği taşıyan ezgi motifleri veya çizgileridir. Bu tez çalışması, makamların doğrudan ezgilerle, ezgilerdeki tipik hareket tarzıyla ilişkili olduklarını ortaya koymuştur. Makamların anlaşılması, ezgilerdeki tipik merkezleşmeler ve "kendilerine özgü" nağme oluşumlarıyla mümkün olmaktadır. Makamlar, perde düzenleri içinde konumlanan ve belirli merkezleşme ve yönelimlerle şekillenen makamsal ezgi çekirdekleridir.
-
ÖgeTürkiye'de "çağdaş", "modern" kavramları ekseninde bestecilik(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012-11-01) Yengi, Mehmet Revnak ; Beşiroğlu, Şefika Şehvar ; 414052001 ; Müzikoloji ve Müzik Teorisi ; Musicology and Music TheoryTürk ya da Türkiye Modernleşmesi, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde Batı uygarlığının ekonomik, siyasal ve askeri alanlarda dünya çapında göz ardı edilemeyecek üstün konumunun kabul edilmesi ile öncelikli olarak askeri alandaki dönüşümlerin projelendirilmesi ile başlayan ve bugün de devam etmekte olan bir sürece işaret etmektedir. Modernleşme süreci kendiliğinden olagelen değişimlerin dışında bir nitelik taşımaktadır. Ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda daha geniş olanaklar getirdiği düşünülen modernliğe, aracılığı sayesinde ulaşılacak olan modernleşme süreci ile modernleşmiş ülkelerin çeşitli alanlarda yakalamış oldukları standartları yakalama hedeflenmekte, bu doğrultuda ise kaçınılmaz olarak pek çok kurum ve toplumsal alanda planlı müdahaleler gerekmektedir.Rönesans ile ivmelenip, Aydınlanma Döneminin sonucu olarak Sanayi Devrimi ile gerçek anlamda pratiğe kavuşan Batı Modernliği Osmanlı İmparatorluğu ve ardından da Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir model olarak kabul edilmiştir.Modernliği anlamak Rönesans ve ardından Aydınlanma Çağının ekonomik, düşünsel, siyasal, kültürel değişimler getiren içeriklerinin anlaşılması ile mümkün olabilmektedir. Rönesans, hümanist düşüncesi, doğa ile bilim tasarımı ve devlet tasarımı ile modernliğin içerisinde yaşarken, Ortaçağdan modernliğe geçiş anlamına gelmektedir. Rönesans aslında Antik Çağ tutumunun yeniden gündeme gelmesi ve bir yeniden doğuş tur. Görülen eskiden kopuş ve yeni olana varma çabası da modernin yeni anlamı ile eski olanı ötelemesinde görülebilen bir tutumla özdeşleşir.Rönesans düşüncesinde Ortaçağ düşüncesinin Hıristiyan dini ve bu dinin tanrı bilimi ne bağımlılığa bir karşı çıkıştır. Birlik yerini çokluka bırakırken düşünürler birey olarak ortaya çıkar ve bunu vurgularlar. Rönesans ile dinsel olandan uzaklaşılırken özgürlükçü bireycilik biçiminde kendini gösteren ?insan felsefesi modernliğe yapılan katkı olup toplumsal koşulların belirlediği devinimsiz insan yerini dinamik insana bırakmıştır. Rönesansın insan üzerine düşüncesi belirgindir, insana ilişkin bu düşünce çalışmalarına da hümanizma denmiştir ve anlamı laik, insanca bir yaşayış ve düşünceye varma çabası olarak açıklanabilmektedir.Rönesansın getirdiği bir büyük değişim de doğa anlayışına yöneliktir. Doğa karşısında aciz ve korkak olan insan doğayı bilim ile bilim adına çıkarlarına yönelik olarak dönüştürmeye ve ona hakim olmaya başlamıştır.Düşünürlerin ulusal dilleri kullanmaları ile kendi kültürlerini felsefelerine taşımışlar ve böylece ortak devlet fikri yerini milli devlet fikrine bırakmaya başlamıştır. Devlet din yerine merkezine insanı koymuştur.Rönesans ile Lutherin başlattığı din alanında reformlar, devlet anlayışı, doğa anlayışı ve bilim anlayışı ile devrimci bir nitelik de taşımaktadır. Rönesans dinsel olandan dünyevi olana bir geçiş olmakla birlikte, üretim biçimlerinde olagelen değişimlerin bir sonucu olarak feodal sistemin çözülerek yerine kapitalist sistemin inşası sürecinin de ivmelendiği bir tarihsel kesittir.Evrensel bir topluluk olan ümmet yerine toplumsal bireyselliği ifade eden ulus oluşmaya başlamıştır.Sekülerleşme, Ortaçağ'ın din merkezli tutumun Rönesans'da ki değişimini işaret eder. Sanat alanında resimde yukarıdan gelen ışığın yeryüzünden gelen yanal ışığa dönüşmesi, müzik alanında sözlerde görülen dünyevileşme tüm bu değişimlerin sanat alanında görülen etkileridir.Batı Uygarlığı açısından ekonomik, düşünsel, siyasal, toplumsal, dinsel ve kültürel alanlarda kendisini dünya ölçeğinde daha güçlü bir konuma getirecek bu değişimler yaşanırken, Osmanlı İmparatorluğu skolastik düşüncesinin etkisiyle önce bu değişimlerin önemini fark edememiş, fark ettiği noktada ise bir büyüklenme tavrıyla reddetmiş ve sonuçta Batı karşısındaki üstün konumunu kaybetmiştir.Modernliğin kavranabilmesi noktasında Rönesans'tan sonra irdelenmesi gereken diğer bir dönem de Aydınlanma Çağı'nın anlayışıdır. Rönesans ile bilginin sekülerleşmesi, hümanizm ve matbaanın icadı Aydınlanmanın öncülleridir. Descartes'in akıl yolu ile evrensel düşünceye ulaşılabileceği düşüncesi Aydınlanmanın evrensel içerikli söylemini oluşturmuştur. İnsanı ve yaşamının aydınlanması Rönesans ile de olmuş olsa da 18. yüzyıl ile insan tamamıyla merkezde olmuş, Aydınlanma, Avrupa'da sosyal ve kültürel hayatta köklü değişimlere yol açan Fransız Devrimi?ne neden olmuştur. Aydınlanma insan aklını her şeyin üstünde görür, böylece Rönesans ile doğan insan Aydınlanma ile akla kavuşur ve hesaplar. Pozitivizm ile gerçekliği olgusal gerçekliğe bağlar ve bu gerçekliğe deney ile varmayı hedefler, metafiziği reddeder. İnsan zekasında, tarih ve toplumda zaman zaman geri dönüşler olsa da sürekli, devinimini yitirmeyen bir ilerlemenin olduğu yine Aydınlanma düşüncesinin bir getirisidir.Böylece, Aydınlanma şu sonuçları ile modernliği belirlemektedir: Aklın her etkinlikte merkezde olması, tüketim esaslı maddesel bir hayata yönelim, bireyin tam anlamıyla doğuşu, aile, toplum ve devlet anlayışlarında başkalaşmalar, özgürlükçü demokrasilerin doğuşu, bilimsel ve teknolojik gelişmeler.Rönesans ve Aydınlanma Çağında oluşan değişmelerden de anlaşılabileceği gibi Modernlik insanın kısmen keşfedip kısmen de icat ettiği bir hal bir durum olup neredeyse tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Kısaca Rönesans ile insan, Aydınlanma ile akıl keşfedilmiş olmaktadır.Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden itibaren Türk ya da Türkiye Modernleşmesi de birincil önemde bir hedef olarak görülmüştür. Modernleşme çabalarının ilk dönemlerinde uygulamalarda Klasik Modernleşme Kuramları?nın etkileri ile Batının modernleşmemiş tüm toplumların kendi izledikleri biçimde bir ilerleme biçimi ile modernliğe ulaşacakları düşüncesinin benimsendiğini görülebilmektedirOsmanlı dönemindeki reformlar ve Cumhuriyet Devrimleri, Batı Modernliği?ne ulaşma çabaları olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda Çağdaş Türk Müziği de Cumhuriyet Devrimleri?nin sanat alanında görülen yansımasının önemli bir koludur. Bugün Çağdaş Türk Müziği olarak da anılmakta olan müzik türü de Türk Modernleşmesi?nin hem Osmanlı dönemi hem de Cumhuriyet dönemlerindeki bir projesidir.Çağdaş Türk Müziği, bugün Türkiye'de varması istenmiş ve varması gereken noktaya toplumsal kabul noktasında ulaşılamamış olduğu gözlemlenmektedir.Çağdaş Türk Müziğinin bugün bulunduğu noktanın Türk Modernleşmesinin bulunduğu noktadan, onun bir projesi olması nedeniyle ayrı olarak değerlendirilemeyeceği düşünülmektedir. Çağdaş Türk Müziği, Osmanlı döneminde Türk Modernleşmesi ile oluşmaya başlamış, Cumhuriyet ve devrimleri ile birlikte tam bir bilinç ile bir projeye dönüşmüş, Türk Modernleşmesi sürecinde bir kırılmaya işaret eden 1950lerde farklı anlayışları da bünyesine katmış bir tür olarak bugün de üretilmekte ve tüketilmektedir.Çağdaş Türk Müziği isimlendirmesi içerisinde kullanılan çağdaş sözcüğü bir kavram karmaşasına neden olması ve türün isimlendirmesi içerisinde kavramlaştırmaya yardımcı olacak nesnel niteliklere atıf yapmaması nedeniyle söz konusu türü doğru biçimde nitelememektedir. Bu noktada, olguların isimlendirilirken oluşumlarının nesnelliğine işaret etmelerinin, bu olgu ile bağıntılı olan tüm eylemlerin de bilinçle ele alınışını beraberinde getireceğinden, türün nesnel oluşum koşulları ve düşünsel ereklerine işaret edecek bir biçimde adlandırılmasının önemi büyüktür. Türün tüm sorunları, türün Türk Modernleşmesinin bir projesi olması nedeniyle bu sürecin başarı ve başarısızlıklarının nesnel nedenleri ile paralellik göstermekte ve sorunlarının çözümünün de Türk Modernleşmesi?nin sorunlarının çözümü ile mümkün olabileceği düşünülmektedir.