Müzikoloji ve Müzik Teorisi Lisansüstü Programı - Doktora

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 31
  • Öge
    Alevi müziği: Bilgi, iktidar ve etik eksenleri üzerinden inşâ edilen bir müzikâl kimlik
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-16) Güngör, İsmail ; Karahasanoğlu, Songül ; 414142006 ; Müzikoloji ve Müzik Teorisi
    Alevi müziği hakkındaki akademik yayınlar, son otuz-otuz beş senelik süreç içerisinde giderek interdisipliner bir karakter kazandı. Bu dönüşüm sürecinde, bilhassa sosyal ve beşerî bilim alanlarındaki disiplinlerin kuramsal ve yöntemsel yaklaşımları etkili oldu. Ne var ki 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren, doğrudan ya da dolaylı bir biçimde Alevi müziğine dair tarihsel bir perspektif oluşturmaya çalışan birçok akademik yayın yapılmış olsa da tarihyazımı hususundaki büyük bilgi boşluğu, bu literatürün en temel eksikliği olarak kalmaya devam etmiştir. Söz konusu bilgi boşluğunu dolduran şey ise Alevi müziği kavramının retrospektif bir şekilde ele alınıp yüzyıllar öncesine projekte edilmesi ile karakterize olan ve Alevi topluluklarını, bizâtihi Alevi müziğinin ontolojik ön koşulu hâline dönüştüren son derece yerleşik bir tarihyazımı anlayışıdır. Kısacası, konuyla ilgili literatüre büyük ölçüde yön veren bu özne-merkezli anakronik anlayış, Alevi müziğinin, bizâtihi Aleviler tarafından üretilmiş ve kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze taşınmış kadim bir kültürel-dinsel kalıt olduğu tahayyülüne dayanmaktadır. Velhâsıl yukarıdaki problem durumundan hareketle şekillenen elinizdeki tez çalışması Alevi müziği kavramının tarihi nasıl yazılmalıdır mealindeki bir 'araştırma sorusunu' yanıtlamak amacıyla kaleme alınmıştır. Zira her kavram gibi Alevi müziği kavramının da bir tarihi vardır ve en eski prototipleri 1930'lu yıllarda, erken-dönem Türk folklor ve müzikoloji literatüründe ortaya çıkan ve Alevi topluluklarının kolektif belleğinden ziyade bir dizi bilimsel söyleme ait olan bu görece yeni kavram, verili bir gerçekliğin (reality) değil, bilâkis belli ihtiyaçlara cevaben inşâ edilmiş tarihsel bir hakîkat (truth) çerçevesinin adıdır. Başka bir deyişle; konuyla ilgili literatürün kâhir ekseriyetini karakterize eden bu tahayyülün aksine, Alevi müziği, tarihsel sürekliliğe sahip ve doğal olarak Alevilere ait kadim bir kültürel-dinsel kalıt ve/veya verili bir tür, üslûp ya da repertuar bütünü değil, belli pratiklere eklemlendirilmek suretiyle inşâ edilmiş bir 'müzikâl kimliktir'. Nihayet, ilk nüveleri 1930'lu yıllarda atılmış olsa da esasen 1980'li yıllarda, yâni Aleviliğin kamusal alanda ilk kez 'kültürel' bir aidiyet biçimi olarak müzakere edilmeye başlanmasının hemen arifesinde somutlaşan bu inşâ süreci, elinizdeki tez çalışması dâhilinde, Fransız filozof Michel Foucault'ya (1984a, ss. 333-334) referansla tanımlanan şu üç ana eksenin, yâni (1) Alevi müziğinin ne olup olmadığı hakkında bilimsel bir hakîkat çerçevesi sunan ve kendine has kavramları, önermeleri ve teorileri olan, interdisipliner bir bilgi alanının, (2) bu bilgi alanı ile döngüsel bir ilişki içinde bulunan ve Alevi müziğinin icrasına dair maddî pratikleri (örn. konserleri, albümleri, Alevi etkinliklerini ve medya temsillerini), söz konusu pratiklere yönelik belli başlı otantiklik kriterlerini, en temel parametreleri (örn. repertuar unsurlarını ve kurgularını, çalgı, ton, tını, perde ve akort tercihlerini, çalgısal-vokâl üslûpları ve tekniklerini, orkestrasyon biçimlerini, sound anlayışlarını), têlif haklarını ve aynı zamanda müzik eğitimi faaliyetlerini düzenleyip dolaşıma sokan çok yönlü bir kurumsal alanın, diğer bir deyişle; normatif bir iktidar ilişkileri alanının, (3) bireylerin, kendileri ile kurdukları bir bilinç ilişkisi uyarınca, bu bilgi ve de iktidar alanlarının Alevi müziğine getirdiği normatif sınırları içselleştirmelerine yol açan ve kendilerini bizâtihi Alevi müziğinin özneleri olarak kavramsallaştırmalarını mümkün kılan son derece spesifik bir etik alanının korelasyonu üzerinden işlerlik kazanmıştır. Buna göre, elinizdeki tez çalışması kapsamında, ilk maddede bahsi geçen bilgi alanı 'Alevi müziği çalışmaları', ikinci maddedeki kurumsal alan ise 'Alevi müziği mecrâsı' olarak nitelendirilmiştir. Fakat burada Alevi müziğinin inşâsı açısından ikinci eksenin, yâni 1980'li yıllarda, Alevi müziği çalışmalarından kısa bir süre önce şekillenmeye başlayan Alevi müziği mecrâsının daha stratejik bir role sahip olduğu vurgulanmıştır. Zira Alevi müziği hakkındaki mevcut hakîkat çerçevesinin ve o çerçeveyi sınırlandıran bilimsel söylemlerin, yâni kısacası bir kavramlar, önermeler ve teoriler silsilesi olarak değerlendirebileceğimiz Alevi müziği çalışmalarının tarihi, erken-dönem Türk folklor ve müzikoloji literatürüne kadar geri götürülebilse de söz konusu müzikâl kimliğin ve onu tanımlayan öznel deneyimlerin inşâ edilebilmesi henüz 1980'li yılların başlarında, Alevi müziği mecrâsının zuhûr edişi ile birlikte mümkün olabilmiştir. Öyle ki bu çok boyutlu kurumsal alan, bir kısmı kendisini hem Türk halk müziği [THM] hem de Alevi müziğinin öznesi olarak kavramsallaştıran, bir kısmı ise THM'nin öznesi konumuna geçmeyi birtakım sebeplerle reddeden 'yeni' bir icracı profiline de kaynaklık etmiştir. Ancak, burada vurgulanması gereken en temel hususlardan biri, büyük bir çoğunluğu Alevi bağlama virtüözlerinden ve erkeklerden oluşan bu yeni icracı profilinin ve daha da önemlisi, söz konusu profile kaynaklık eden Alevi müziği mecrâsının mitolojik bir şekilde zuhûr etmediğidir. Bilâkis, bu zuhûr ediş, esas itibarıyla 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanan ve son kertede millî ve seküler bir müzikâl kimliğin, yâni 20. yüzyıldaki adıyla 'THM kategorisinin' nasıl yaratılabileceği meselesine odaklanan oldukça köklü bir tarihsel-siyasal sorunsallaştırmanın hem 'tezahürü' hem 'anti-tezi' niteliğindedir. Nitekim 1980'li yıllarda, yâni tam da Alevi müziğinin âdeta kendi küllerinden tekrar canlandırıldığı iddia edilen dönemde şekillenmeye başlayan ve akâbinde Aleviliğe dair devâsa bir söylem patlamasının ortaya çıkmasıyla birlikte giderek genişleyen bu çok boyutlu kurumsal alan, 1990'lı yıllardan itibaren çok hızlı bir dönüşüm süreci içerisine girmiş ve aradan geçen son otuz-kırk senelik zaman zarfında, çeşitli iktidar ilişkilerine ve özneleşme ve karşı-özneleşme pratiklerine sahne olmuştur. Burada vurgulanması gereken diğer bir husus, Alevi müziğinin inşâsı açısından, 1980'li, 1990'lı ve 2000'li yıllara tekâbül eden ve bilhassa son ikisi kendi içinde çok farklı kırılma noktalarından oluşan üç farklı dönemin mevcut olduğu, fakat en belirleyici sürecin ilk dönemde, yâni 1980'li yıllarda cereyan ettiğidir. Hâsılı bütün bu ana argümanlar üzerine binâ edilen elinizdeki tez çalışması, sırasıyla aşağıdaki iki hedefi gerçekleştirmeye odaklanmıştır: (1) Alevi müziğinin tarihselleştirilmesine yönelik en güncel ve kapsamlı yaklaşımları, bilhassa ontolojik ön kabûlleri ve erken-dönem Türk folklor ve müzikoloji literatürü ile ilişkileri açısından ele alıp söylemsel bir analize tâbi tutmak ve bu analiz ışığında, Alevi müziği kavramının verili bir gerçekliğe değil, bilâkis belli ihtiyaçlara cevaben inşâ edilmiş tarihsel bir hakîkat çerçevesine göndermede bulunduğunu ortaya koymak. (2) Bu söylemsel analizin bir adım ötesine geçip direkt olarak Alevi müziği mecrâsının doğuşuna odaklanmak, yâni söz konusu kurumsal alanın ilk dönemini teşkil eden belli başlı maddî pratikleri, o pratiklere içkin iktidar ilişkilerini ve tüm o ilişkiler uyarınca dolayımlanan özneleşme ve karşı-özneleşme kiplerini tarihsel açıdan ele alıp analiz etmek ve Alevi müziğinin nasıl inşâ edildiğini somut bir şekilde açıklığa kavuşturmak. Nitekim yukarıdaki hedeflere ilişkin veri setlerini derlemek, sınıflandırmak ve analiz etmek noktasında etnomüzikolojiyi karakterize eden iki temel unsur, yâni etnografi ve interdisipliner bir teorik perspektif referans alınmıştır.
  • Öge
    Yirminci yüzyılda askeri mehter
    (Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017-11-13) Tekin, Erhan ; Dişiaçık Doğrusöz, Nilgün, ; 498125 ; Müzikoloji ve Müzik Teorisi Anabilim Dalı
    Geleneksel Türk askeri müzik tarihi Hunlar (MÖ. 220-MS. 46) döneminde askeri bando anlamına gelen "tuğ" takımlarıyla başlar, Osmanlılar'da Mehterhane terimiyle 1826 yılına kadar devam eder. Bu tarihte Yeniçeri Ocağı ile birlikte görevine son verilir. 1908 yılında II. Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Partisi ile başlayan Türkçülük politikaları sonucu 1914 yılında Askeri Müze'de Mehterhâne-i Hâkânî adıyla yeniden canlandırıldı. Bu mehter takımının faaliyetlerinde Cumhuriyet'in ilk yıllarında son verildi. Yirminci yüzyılda, ayrıca 1917 yılında Ordu Birlikleri'nde, Kurtuluş Savaşı yıllarında Bozhöyük'te ve 1953 yılında İstanbul'un fetih kutlama törenleri nedeniyle Askeri Müze bünyesinde Mehteran Bölüğü adıyla yeniden teşkil edildi.
  • Öge
    Türkiye'de geleneksel danslar alanında yapılan sistematik çalışmalar
    (Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018-04-13) Ödemiş, Sonay ; Doğrusöz, Dişiaçık ; 507662 ; Müzikoloji ve Müzik Teorisi Anabilim Dalı
    Geleneksel danslar ile ilgili daha önce yürütülen tarihsel çalışmalar varsa da, bu konuda meydana getirilmiş, literatür üzerinden derinlemesine sistematik çıkarımlar sağlayan ve kapsamlı bir araştırma henüz yapılamamıştır. Ancak literatürün incelenmesine ve incelemeler neticesinde bilimsel sonuçlara ulaşılmasına duyulan ihtiyaç günden güne artmaktadır. İhtiyacın hızla karşılanması, tercihten de öte, artık bir mecburiyettir. Söz konusu ihtiyacın karşılanması için bu çalışma, geleneksel danslar alanında yayımlanmış eserlerde yansıtılan sistematik yaklaşımların incelenmesini hedeflemektedir. Çalışmanın amaçları ile paralel olarak araştırmada kullanılacak literatür, geleneksel danslar çalışma alanında yayımlanmış kitaplar ile doktora ve sanatta yeterlik düzeyindeki lisansüstü tezlerden oluşturulmuştur. Tüm çabalara rağmen ulaşılamayan kimi kaynakların varlığı sebebi ile incelemenin kapsamı temin edilebilen kaynaklar ile sınırlandırılmıştır. Tarihsel ve sistematik bir çalışma olan çalışmada, tarihsel yöntem kullanılarak literatür kapsamına giren kaynaklar tespit edilmiş ve kaynakların incelenmesi ile elde edilen veriler, ilkten sona doğru bir kronoloji takip edilerek değerlendirilmiştir. Kaynakların içerdiği veriler daha çok nitel değerlendirmeler barındırdığından, yazarların metinleri üzerinden söylem analizleri yapılmıştır. Yazarların bizzat yaptıkları sistematik çalışmalar ya da uygulamalarına rağmen, üzerinde belirgin bir şekilde durmadıkları sistematik pratik ve söylemlerinin tespit edilmesi, araştırma konusunun merkezinde yer almıştır. Tarihsel yöntem ve söylem analizi neticesine elde edilen veriler, veri madenciliği uygulanarak anlamlandırılmıştır. Yazarların söylemlerindeki gömülü teoriler ve kesin olarak dile getirilmeyen sınıflama yaklaşımları böylelikle tespit edilebilmiştir. Bu çalışma için en erken dönem kaynağı 1900 yılına, en son dönem kaynağı ise 2017 yılına aittir. Bu yönüyle, incelenen kaynaklarının zamansal genişliği bakımından; geleneksel danslar alanında bu zamana kadarki en geniş kapsamlı literatür taraması olduğu iddia edilebilir.
  • Öge
    Bağlama çalıp söyleyen kadınların müzik performansının toplumsal cinsiyet açısından incelenmesi
    (Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018-06-25) Eroğlu, Seval ; Karahasanoğlu, Songül ; 513290
    Performans kavramının tanımlanması birçok araştırmacı için muğlaktır. Bu kavram, kimi araştırmacılar için başarı şartı aranan, kimisi için ise canlandırıcı bir deneyim olarak sonucu değil, süreci ifade etmesi bakımından başarı şartı aranmayan bir edimselliktir. Bazı araştırmacılar ise performansı bir şeyi yapma yeteneği (hüner) olarak tanımlanmaktadırlar. Performans kavramı hangi açıdan tanımlanırsa tanımlansın, bir başı ve sonu olan edimsel bütünlüğü ifade etmektedir. Bu bütünlük, çevresinde gelişen hiçbir gerçeklikten bağımsız değildir. Çünkü performans, insanî mübadelenin asgari koşulu olarak görülmektedir. O halde toplumsal kertede performans, iletişimi de beraberinde getirir. İletişimin en etkili yöntemlerinden biri olan müzik performansı sayesinde, yaşam pratiklerine dair sosyal, kültürel ve tarihsel pek çok veri gerek açık, gerekse gizli anlamlarla bir yerden başka bir yere aktarılmaktadır. Pozitif bilimsel (biyolojik ve determinist) yaklaşımların dışında, sosyal ve kültürel bağlamlarla açıklanan toplumsal cinsiyet de genelde performansta, özelde ise müzik performansında keşfedilmeye değer veriler sunmaktadır. "Bağlama Çalıp Söyleyen Kadınların Müzik Performansının Toplumsal Cinsiyet Açısından İncelenmesi" adlı bu çalışmada performans, müzik performansı ve toplumsal cinsiyet arasındaki bağlantılar bağlama çalıp söyleyen kadınlar özelinde değerlendirilmiştir.
  • Öge
    Müziğin Çokkültürlü Kodları; Mardin
    (Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) Mak, Mahir ; Karahasanoğlu, Songül ; 414122002 ; Müzikoloji ve Müzik Teorisi
    Mardin özelinde yapmış olduğum bu çalışmayla ilk olarak, araştırmacıların bölge üzerinde yapmaya çekindikleri çalışmaların göreceli olarak önü açıldığı düşünülebilir. Bu tereddütlerin başında, bölgenin içinde bulunduğu çatışma ortamı, Türkçe’nin sahada az konuşuluyor olması, çalışmanın sonucuna yansıyacak olan siyasal ve politik söylemler, sosyal dengelerin hassasiyeti ve araştırmacının saha ile ilgili kurması gereken uzun teması gelmektedir. Tüm bunlar araştırmacıyı alandan caydıran temel nedenlerin başında gelmektedir. Ancak, bu çalışma sayesinde öğrendiğim bir diğer durum var ki sağlanmadığı takdirde, yukarıda saymış olduğum eşikler aşılsa dahi doğru ve yerinde bir çalışma yapmaya olanak vermemektedir. Sahada edinilen karşılıklı güven, çalışmanın sıhhatli ilerleyebilmesi açısından oldukça temel bir işlev görür. Tezimin saha ayağının üzerine oturtulduğu bu temel ilkeler sonucu yapılan çalışmalar ilk etapta, bölgenin demografik yapısını kendi tarihsel akışı içinde görmek ile başlamıştır. Osmanlıdan günümüze değin bölgede yaşayan farklı dil, din ve kültürel toplulukları tanımlayan unsurlar resmi belgelerle tespit edilerek, bölgenin sosyal bir haritası oluşturulmuştur. Böylelikle alanda tortular bırakmış çok kültürlü yapılara bakılarak, bugünün müzik kültürünü besleyen temel müzikal katmanlar tanımlamaya çalışılmıştır. Belirgin bir biçimde, Süryani Kilise müziği, Kürt müziği, Arap müziği ve Türk müziğinin yan sıra Ermeni müziğine dair ciddi emareler barındıran heterojen bir müzikal yapı ile karşılaşılmıştır. Ardından mevcut müzik kültürü, üretim biçimlerinin belirlediği sınırlar üzerinden tanımlanmıştır. Bilhassa bu aşamada müzik kültürünü tanımlayan şeyin, toplumun üretim ilişkilerinin belirlediğinin altını çizmek gerekmektedir. Çalışma içinde göreceğiniz Mardin merkez ve Mardin kırsal müzik kültürü tasnifi de tam olarak bu ayrıma gönderme yapmaktadır. Aynı zamanda sınıfsal bir ayrıma da işaret eden bu sosyal yapılar içinde, her ne kadar aynı etnik tanımlamalarla anılıyor olsalar dahi, bu yapıların müzik kültürleri içinde belirgin ayrımlar görülmektedir. Dinin sosyal yapılar arasında birleştirici bir yapısı olduğu gibi dil de, bölgedeki müzik kültürleri arasında ortak paydalar oluşturabileceğiniz en belirgin üretim aracıdır. Yanı sıra, çalgılar ve müziğin üretildiği mekan farklılıkları müziği karakterize etmenizde size yol gösteren en önemli belirteçlerdir. Tüm bu veriler ışığında, sorulabilecek soru farklı dil, inanç ve etnik gurupların yer aldığı ıspat edilebilen Mardin’de, üretilmiş müzikal örnekler üzerinden bölgenin çok kültürlü yapısı okunabilir mi? Bu soruya cevap bulmak amacıyla şekillenen çalışma içinde, çokkültürlü kuramalardan faydalanılarak, etnografik alan ve yöntemlerin kullanıldığı sahada örneklere ulaşılmıştır. Sözlü tarih çalışmaları, gözlem, görüşme gibi nitel veri toplama teknikleri ile verilere ulaşılmıştır. Ulaşılan örneklerin analiz aşamasında, karşılaşılan en büyük zorluk, müziği karakterize etmek olmuştur. Yani bir müzikal örneğin kişi ve topluluğa ait olduğuna dair emarelerin sıralanması gerekmektedir. Çünkü bu aşamanın sonunda ayrıştırmış olduğumuz bir müzikal örneğin içinde saklı kodlar, saf olmayan kültürün katmanlarını nispeten belirlememizde ayraç olacaktır. Neye Türk müziği dediğimiz, Arap, Kürt ve Süryani müziği dediğimiz yapıları örgüleyen ve o müzikal örneği diğerlerinden ayrıştıran şeyi tespit edebilmek önemli olduğu kadar hassas bir analize de işaret etmektedir. 1960’lı yılların Mardin’in müzikal hayatına dair kayıtları, bölgenin içinde bulunduğu sosyal hayatı resmetmektedir. Ancak günümüzde cereyan eden müzikal örnekler, Mardin’in geleneksel müzik kültüründen oldukça uzaktadır. Bu sebeple referans alınan 1960’lı yılların kayıtları içinden örnekler seçilmiştir