LEE- Mimarlık Tarihi-Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 20
  • Öge
    Yeni harflerin mekanları: Samsun millet mektepleri (1928-1935)
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-05-09) Sönmez, Ayşenaz ; Saner, Nejat Turgut ; 502191101 ; Mimarlık Tarihi
    Millet Mektepleri ile ilgili literatürde tarih, eğitim, edebiyat, inkılap tarihi ve iletişim disiplinlerinde yapılmış birçok çalışma bulunmaktadır. Ancak, mimarlık disiplininde yapılmış bir çalışmaya rastlanmamıştır. Millet Mektepleri, harf devrimiyle birlikte tüm ülkeye hızlıca yeni harfleri öğretmek amaçlı devlet tarafından planlanmış bir uygulamadır. Yalnızca hiç okuma yazma bilmeyenlere ve eski harflerle okuyup yazanlara yeni Türk harflerini öğreten dershanelerden ibaret olarak kalmamış ve sınırlarını genişletmiştir. Dershanelerde, ayrıca yurttaşlık ve günlük hayat bilgileri pekiştirilmiştir. Halk Okuma Odaları ve Köy Yatı Dershaneleri de bu örgütlenmeye dahil edilmiştir. Halk Okuma Odaları ile okuma alışkanlığının sürdürebilirliği hedeflenmiştir. Köy Yatı Dershaneleri, bilgiye erişimi ülkenin her yerinden kolaylaştırmak amacıyla köy çocukları için yatılı okul imkanı tanımıştır. Millet Mektepleri için ayrıca yeni binalar yapılmamış; var olan, halkın bir araya gelebileceği, ders vermeye uygun çeşitli mekanlar kullanılmıştır. Harf devriminin bir uzantısı olarak bir modernleşme aracı görevi gören Millet Mektepleri'nin mekanları, kentsel ölçekten eşya ölçeğine kadar geniş bir organizasyonu kapsamaktadır. Kentsel çevredeki tüm yazıların yeni alfabeye çevrildiği bu yıllarda; sokak, cadde ve toplu taşıma araçları gibi her mekan bir nevi okul haline geline gelmiştir. Millet Mektepleri'nde, boş bir odaya uygun mobilya ve araç gereç sağlayarak ders işlemenin ötesinde bir mekan ve işleyiş birlikteliği söz konusudur. Tezin amacı, Millet Mektepleri mekanlarını; Samsun örneği üzerinden inceleyerek, bu seferberliğin kentsel yaşayış içerisinde yarattığı etkiyi ve mevcut yapı stokunun nasıl dönüştürülmüş olduğunu ortaya koymaktır. Millet Mektepleri'nin resmi açılışı 1 Ocak 1929'a tarihlenmesine rağmen bu tarihten önce açılan Yeni Harf Kursları'nın aynı niteliği taşıması dolayısıyla ve ayrıca çalışmanın odağını oluşturan mekanların devamlılığının okunabilmesi açısından, resmi açılış öncesi sezon da çalışmaya dahil edilmiştir. Zaten, Başvekalet İstatistik Umum Müdürlüğü Millet Mektepleri istatistikleri de 1928 yılı itibariyle başlamaktadır. 1935'te yerini Ulus Okulları'na bırakan Millet Mektepleri, bu tez için de bu tarihle sınırlandırılmıştır. Millet Mektepleri'nin "toplanmaya uygun her yeri" kullanabilmesi karşılıklı bir uyum sürecini beraberinde getirmektedir. Okullar, camiler, kahvehaneler, özel evler, resmi ve özel kurumlar gibi çok çeşitli yapı türlerinin Millet Mektepleri'ne dönüşmesi, yapı tipine ve mevcut durumuna bağlıdır. Fotoğraflar ve -sözlü ve yazılı- anılar, Millet Mektepleri'nin çevresi hakkında ipuçları vermektedir. Fotoğrafların çoğunda; mobilyalar, kullanıcılar, ısıtma ve aydınlatma elemanları görülebilir. Ayrıca teftiş raporlarında, eğitim kongrelerinde ve hatıralarda Millet Mektepleri mekan özellikleri anlatılmaktadır. Bu veriler arşivlerden, süreli yayınlardan, romanlardan ve akademik yayınlardan toplanmıştır. Yönetmelikler ve kılavuzlar da yol gösterici olmuştur. Genel çerçeveyi anlamak için Millet Mektepleri'nin mimari bileşenlerinin bir kataloğu hazırlanmıştır. Daha sonra genelden özele modelleme yöntemiyle aynı süreç Samsun Millet Mektepleri için daha detaylı olarak Millet Mektepleri'nin kullanılan binaları ve kentsel ilişkiler de dahil edilerek uygulanmıştır. Çalışmada, Millet Mektepleri mekanlarının geçici dönüştürme, vardiyalı kullanım ve rehabilitasyon sonrası yeniden açılma olmak üzere üç farklı şekilde oluşturulduğu sonucuna varılmıştır. Her yolun kendine has gereksinimleri vardır ve mekan organizasyonu çağın ruhuna uygun olarak yapılmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında, yalnızca Millet Mektebi inşası değil, genel olarak okul inşası konusunda, kaynak eksikliği ve zaman kısıtlılığı engel teşkil etmiştir. Yeni bina inşasını beklemeden bir an önce eğitime başlamanın gerekliliğiyle, eldeki imkanlarla idare edilmiştir. İmkanların elverişsizliğine rağmen, yönetmeliğe uygun şekilde işleyecek ortamlar yaratılmıştır.
  • Öge
    Ankara kırsalında bir modernleşme sahnesi: Çubuk barajı mesire alanının peyzajı ve yapılarının mimarisi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-29) Altıntaş, İrem ; Saner, Nejat Turgut ; 502201114 ; Mimarlık Tarihi
    Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yıllarında, çağdaşlaşma ve milliyetçilik üzerine temellenen hedeflerinin gerçekleşmesinde fiziksel çevrenin etkisinin bilincindedir. Ülkenin modern bir görünüme ve içeriğe sahip olması için yeni başkentte ve sonrasında Anadolu'nun tamamında düzenli kent yaşamı ve sağlıklı altyapıların mevcudiyeti birincil öneme sahip olmuştur. Hastalıklarla mücadele eden, tarımsal faaliyetlerin aksadığı Ankara'da acilen çözülmesi gereken su sorunu Çubuk Barajı projesini gündeme getirmiştir. Baraj ve yapıları Türkiye'nin modernleşme projesi kapsamında, yönetici kadronun Ankara'nın su işleri için çağı yakalayan bir altyapı sistemi sağlanması hedefi üzerine inşa edilmiştir. Kompleks gazinosu ve çevre düzeniyle kentin yeşil alan ihtiyacını karşılarken, kentlinin Batılı eğlence pratiklerini öğrenebileceği kamusal bir ortam sağlamıştır. Ayrıca son teknolojiye sahip teknik yapıları sayesinde devletin en önemli mühendislik başarısı olarak görünür haldedir. Cumhuriyet'in başkenti için kapsamlı bir baraj kompleksi kurulması, devletin yeni kimliğini somutlaştırarak iktidarın, kalkınmanın ve modernliğin sembolü olmuştur. Çubuk Barajı ve yapılarını konu alan bu tez çalışması alanın kentle kurduğu ilişki ve inşa sürecini, Ankara'nın altyapı çalışmalarındaki ve gündelik yaşamındaki rolünü, Su Süzgeci Tesisi ve Baraj Gazinosu'nun Avrupa çıkışlı eğilimlerle ilişkisini irdelemektedir. Ayrıca plaj tasarımının, barajın çevre düzenlemesinin incelenmesi ve yapıların yeni Cumhuriyet'in övünç nesnesi olarak görselleştirilmesi üzerinde detaylı bir inceleme yapmaktadır. Baraj odaklı çalışmalarda (kaybedilmiş) modern endüstri mirası Su Süzgeci Tesisi, baraj alanının peyzajı ve mimarları nispeten arka planda kalmıştır. Çalışma baraj ve yapılarının rejimin modern anlayışını yansıtan farklı yönlerini mimar ve üstlenicileri ile bir arada işlemiştir. Tez, konu ile ilgili yazılı ve görsel envanterin incelenip değerlendirilmesi sonucunda hazırlanmıştır. Kullanılan arşivler temel olarak Başbakanlık Cumhuriyet Dönemi Arşivi, Bayındırlık Bakanlığı arşivi, Théodore Leveau'nun Centre D'archives D'architecture Contemporaine'deki (Çağdaş Mimarlık Arşiv Merkezi) kişisel arşivi ve Hochtief Firması arşividir. Leveau'nun kişisel arşivi ve Hochtief firması arşivi net ve anlaşılır özgün çizimlere ulaşılmasına olanak sağlamıştır. Ayrıca bu arşivler sayesinde baraj kompleksinin tasarımcılarının Türkiye Cumhuriyeti'ne katkıları açığa çıkmış, yerleşkeler hakkında yeni verilere ulaşılabilmiştir. Tezin ikinci bölümü bağlamın anlaşılması amacıyla başkentin şehirleşme sürecini ele almaktadır. Üçüncü bölümde Çubuk Barajı Ankara'nın su ve yeşil ihtiyacı bağlamında değerlendirilmektedir. Dördüncü bölümde Baraj alanındaki yapılar ve peyzaj ulaşılan orijinal çizimler ve Théodore Leveau'nun kent parkı anlayışı üzerinden incelenmiştir. Modern eğlence pratiklerinin yaygınlaştırılmasında öncü niteliğe sahip olan Baraj Gazinosu'nun rolünü anlamak için dönemin Ankara eğlence mekanları ve gazinoları ele alınmıştır. Özellikle kadının sosyal hayata katılımının göstergesi olan ve uluslararası mimari estetiği yansıtan Baraj Gazinosu, Leveau'nun mimari anlayışı doğrultusunda dönemin kimliği ile ilişkilenmektedir. İnşa edilen köşk idare binası olarak kullanılmıştır. Yapının mimarı ve özgün planlarına ulaşılamamıştır. Bu nedenle yapı özellikle elde edilen görseller ışığında incelenmiştir. Başkentte bir plaj tasarlama fikri kurucu kadronun modernleşme hedefi bağlamında önemli atılımlardandır. Literatürde Çubuk Barajı'nda inşası öngörülen plaja dair herhangi bir değerlendirmeye rastlanmamıştır. Tez çalışmasında plaj tasarımı Leveau tarafından 1936 yılında çizilen 1:500 ölçekli vaziyet planı ve perspektif ile 1937 yılında çizilen 1:200 ölçekli planlar üzerinden tartışılmıştır. Tezin beşinci bölümünde barajın arıtma tesisi Su Süzgeci (Filtre İstasyonu) Binası ve üstlenicisi Alman Hochtief Firması incelenmektedir. Firma özellikle 1930'lu yıllarda Türkiye'nin farklı şehirlerinde fabrikalar ve endüstri yapılarının inşaatını üstlenmiş, Almanya ile güçlü ekonomik ilişkiler kurulmasında rol oynamıştır. Çalışmada Hochtief firması ve Türkiye'deki faaliyetleri, Su Süzgeci tesisinin konumu, inşası ve açılışına yer verilmiştir. Aynı zamanda yapının mimari ifadesi yeni Türkiye ve Avrupa merkezli üslupla birlikte ele alınmaktadır. Baraj ve yapıları Cumhuriyet rejiminin görsel hafızaya işleyen başlıca mimari tanıtım ve propaganda nesneleri arasındadır. Tezin altıncı bölümü Baraj ve Su Süzgeci'ni bu kapsamda değerlendirmektedir. Yerli ve yabancı kitap, gazete, dergi vb. yayının yanı sıra kartpostal, posta pulu gibi çeşitli dolaşım nesnelerinde de baraja rastlanmaktadır. Son bölümde baraj ve yapılarının bu şekilde "ikonik" bir nesne olması üzerinde durulmaktadır. Tüm kapsamlar ele alındığında baraj ve yapılarının kalkınan Türkiye'nin en başarılı göstergelerinden biri olduğu söylenebilmektedir. Dönemin kimliği, hedefleri ve yapım süreci, aktörlerinin etkileri ile Baraj uluslararası nitelikli bir komplekstir.
  • Öge
    Daskyleion'daki Komnenoslar dönemine tarihli kalenin (aplekton?) mimari özellikleri
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-29) Kaymak, Gökhan ; Saner, Nejat Turgut ; 502201113 ; Mimarlık Tarihi
    Çalışma kapsamında, Antik Propontis'in (Marmara Denizi) güneyinde, Opsikion theması içerisinde yer alan Daskyleion'un Bizans Surları ele alınmıştır. 2022 yılında tez kapsamında gerçekleştirilen ziyarette, Hisartepe Höyüğü'nü çevreleyen surların çizimleri yapılmış, yapım tekniği ve mimarisi değerlendirilmiştir. Çalışmanın ilk bölümünde Opsikion theması, Komnenos Hanedanı, Daskyleion'un Bizans yerleşimi ve yerleşimin araştırma tarihi konu alınmıştır. Bu bölüm, Bizans döneminde yerleşimi etkileyen siyasi, askeri, doğal olayları ve dönemin koşullarını anlamayı amaçlamaktadır İkinci bölümde, höyüğün doğu ve güney yamaçlarında günümüze ulaşan Bizans kalesinin kalıntı durumu ve inşaat özellikleri incelenmiştir. Belgeleme çalışması sonucu elde edilen verilerle surların mevcut durumu detaylı şekilde tanıtılmış ve ölçüleri aktarılmıştır. Surların temel ve temel üstü bölümlerindeki incelemelerden elde edilen veriler değerlendirilerek, yapım tekniği açıklanmıştır. Üçüncü bölümde kalenin Bizans mimarlığı içindeki yerinin anlaşılması hedeflenmiştir. Özellikle Komnenos Hanedanı dönemindeki sur inşa faaliyetlerine değinilmiştir; bu dönemde inşa edilen surların, Daskyleion surlarının inşasıyla ilişkisi tarihsel süreç üzerinden tartışılmıştır. Komnenos Hanedanı tarafından inşa edilen ve/veya inşa edildiği değerlendirilen surların özellikleri, Daskyleion surlarının günümüze ulaşan özellikleriyle karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma sonucu Daskyleion surlarının Bizans mimarisi içindeki yerinin anlaşılması amaçlanmıştır. Çalışmanın dördüncü bölümünde, mevcut mimari buluntular, Kurt Bittel'in Bizans suru krokisi ve karşılaştırma sonucu elde edilen verilerle sur hattının muhtemel planı çizilmiştir. Sur hattının neredeyse tamamında görülen hatıl izleri ve hatıl boşluklarının varlığından ötürü, hatıl sisteminin anlaşılması önem kazanmıştır. Kule 4, Kule 5 ve kuleler arasındaki beden duvarındaki mevcut hatıl boşlukları ve izleri kullanılarak iki hatıl sistemi önerisi geliştirilmiş ve çizimlerle aktarılmıştır. Tezin amacı Daskyleion lokalize edilmeden önce Hisartepe Höyüğü'nde görünür olan ancak araştırmacıların ilgisini çekmeyen Bizans kalesinin mevcut durumunu belgeleyip, yakın coğrafyadaki benzer özelliklere sahip Bizans surlarıyla karşılaştırma yaparak, surların özgün durumuna ilişkin öneriler sunmaktır. Ayrıca Bizans dönemi kaynaklarında yer edinmeyen yerleşimde, sur inşa faaliyetinin nedenini ve inşaat özelliklerini anlamaktır. Çalışma sonucunda, araştırmacılar tarafından Komnenos Hanedanı döneminde inşa edildiği düşünülen kalenin, elde edilen bilgiler sayesinde II. Ioannes Komnenos (1118-1143) dönemine tarihlemek mümkün olmuştur.
  • Öge
    1923-1960 yılları arasında Üsküdar'ın kent morfolojisindeki değişim
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Turan, Hatice ; Gül, M. Murat ; Mimarlık Tarihi Bilim Dalı
    Cumhuriyet'in ilanı ile İstanbul, başkentlik statüsünü kaybetmiş; siyasi, sosyal ve ekonomik faaliyetlerin odağına yeni başkent Ankara yerleşmiştir. Yeni Türk-ulus devletinin modernleşmenin bir aracı olarak üzerinde durduğu konulardan biri de kent tasarımları olmuştur. Cumhuriyet yönetiminin gündeminde öncelikli olarak başkent Ankara'nın ve Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlıların terk ederken yaktıkları şehirlerin imarı yer almıştır. Dolayısıyla bu şehirlerin inşası için kaynakların seferber edildiği yaklaşık on yıllık bu süreç, eski başkent İstanbul için bir durgunluk süreci olarak yaşanmıştır. İstanbul'un yeniden inşa faaliyetleri 1933 yılında İstanbul Belediyesi tarafından düzenlenen çağrılı bir yarışma ile gündeme gelmiş, yarışmanın kazananı Hermann Ehlgötz olmasına rağmen belediye bu projeyi yürürlüğe koymamış ve nihayetinde 1936 yılında Henri Prost'un İstanbul Nazım İmar Planı ve Programı'nı hazırlanmasına karar verilmiştir. Cumhuriyet yönetiminin çıkardığı bir dizi kanun ve düzenlemeler çerçevesinde İstanbul'un planlama serüveni Prost'un çalışmaları ile başlamıştır. Bu süreç, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'de çok hızlı kentleşmenin görülmesiyle birlikte farklı bir boyut kazanmıştır. 1945-1960 yıllarını kapsayan bu dönemde; çok partili hayata geçilmiş, ekonomide liberalleşmeye gidilmiş, tarımda makine kullanımı yaygınlaşmış, kırsaldan kente olan göçler artış göstermiş, gecekondulaşma ve barınma sorunları oluşmuştur. Ülkede meydana gelen bu değişimlerin İstanbul üzerinde ve kentin Anadolu yakasındaki odak noktası olan Üsküdar üzerinde ciddi etkileri olmuştur. Dolayısıyla bu çalışma İstanbul'un başkentlik statüsünü yitirdiği günden metropol bir kente dönüşmesine değin önemli kırılmaların yaşandığı 1923'ten 1960 yılına değin uzanan sürece odaklanmakta ve Üsküdar tarihi kent merkezinin kent morfolojisinde geçirdiği değişim serüvenini incelemeyi amaçlamaktadır. Üsküdar, yüzyıllar öncesine dayanan tarihi, mimari dokusu, kültürel birikimi ile İstanbul'un Anadolu yakasındaki en önemli ilçelerinden biridir. Cumhuriyet Dönemi'nde de bu özelliğini sürdüren Üsküdar, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra gerçekleşen hızlı kentleşmeden ciddi bir şekilde etkilenmiştir. Bu bakımdan tez kapsamında 1923 ile 1960 yılları arasında Üsküdar örneği üzerinden kentsel değişimi ele almak, dönemin siyasi, sosyal ve ekonomik etkilerinin kente ve mimariye yansımaları hakkında daha detaylı bilgi sunacaktır. Üsküdar, İstanbul'un Anadolu yakasında yer alan ve günümüzdeki sınırları ile güneyinde Kadıköy, kuzeyinde Beykoz, doğusunda Ataşehir ve Ümraniye bulunan bir yerleşim yeridir. Bu çalışmada, 1922 tarihli İstanbul haritasından (Plan d'ensemble de la ville d Constantinople) (Şekil 3.3. ve Ek B) da anlaşılacağı üzere Osmanlı İmparatorluğu'ndan miras kalan Üsküdar'ın tarihi merkezi ile yakın çevredeki Paşalimanı, Salacak, Nuh Kuyusu, Bağlarbaşı ve Selamsız ilçeleri üzerine odaklanılmıştır. Bu nedenle Cumhuriyet Dönemi'nde Üsküdar'ın kentsel değişim konusu incelenirken; Osmanlı'dan Cumhuriyet'e miras kalan Üsküdar'ın tarihi merkezi ele alınacaktır. Üsküdar'ın ilerleyen yıllarda çevresine doğru genişlediği semtler (Çengelköy, Kandilli, Kuleli, Kuzguncuk, Çamlıca, Bulgurlu) bu çalışmaya dahil edilmeyecektir. Araştırmanın giriş bölümü; tezin amacı ve kapsamı, literatür taraması ile çalışma yöntemi başlıklarından şekillenmektedir. Birinci başlıkta araştırmanın amacı, ele alınan bölgenin sınırları ve tarih aralığı ortaya konulmuştur. Literatür taramasında; araştırma konusu ile ilişkili kitap, sempozyum, tez ve makale incelemelerine yer verilmiştir. Giriş bölümünün üçüncü başlığı altında ise araştırma süresi boyunca yararlanılan kaynaklar, faydalanılan kütüphaneler, belediye ve arşivler çalışma yöntemi olarak sunulmuştur. Tezin ikinci bölümünde Üsküdar tarihine ilişkin genel notlara yer verilmiştir. Bu bölüm, Üsküdar'ın yüzyıllar öncesine dayanan tarihi, mimari dokusu ve kültürel birikiminin günümüzde de belirgin etkileri bulunan Osmanlı Devri referans alınarak, Osmanlı Devri öncesi ve Osmanlı Devri sonrası olarak iki alt başlıkta ele alınmıştır. Böylelikle, bölgenin geçmişten gelen birikim ile Cumhuriyet Dönemi'ne aktarılan değerlerine ilişkin genel bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır. Bu bölüm, Cumhuriyet Dönemi'nde yapılan kentsel değişimlerin daha etkin bir şekilde analiz edilmesine zemin hazırlayacaktır. Çalışmanın üçüncü bölümü; Türkiye'deki siyasi, sosyal ve ekonomik ortamın daha kolay etüt edilmesine yönelik olarak iki alt başlık altında ele alınmıştır. İlk alt başlıkta, 1923-1945 yılları arası tek partili dönemden II. Dünya Savaşı'na kadar olan sürece odaklanılırken; ikinci alt başlıkta, 1945 yılı II. Dünya Savaşı'nın bittiği dönemden 1960 yılı Demokrat Parti iktidarının son bulduğu sürece kadar olan zaman dilimine odaklanılmaktadır. Dönemsel bu sınıflandırma bir başlangıç veya bir bitişi ifade etmemekte, ülkenin Cumhuriyet sonrası dönemde yaşamış olduğu önemli kırılma noktalarına göre şekillenmektedir. Dolayısıyla bu kırılma noktaları esas alınarak çalışmanın üçüncü bölümünde Cumhuriyet Dönemi'nde İstanbul'un kentsel değişimindeki temel dinamiklere yer verilmiştir. Kentin bütününü etkileyen bu dinamikler Üsküdar bölgesi üzerinden okunmaya çalışılmıştır. Bu bölümde ülke genelinden İstanbul'a, özelde ise Üsküdar'a olacak şekilde bir akış şeması izlenmiştir. Üsküdar ile ilgili kentsel değişimler; "sınırlar, meydan, yollar, konutlar, mahalleler" bazında "gecekondulaşma, apartmanlaşma" tanımlamaları üzerinden ele alınacaktır. Dolayısıyla dönemin siyasi, sosyal ve toplumsal yaklaşımlarının mimarideki yansımaları Üsküdar örneği üzerinden okunmaya çalışılacaktır. Tezin sonuç bölümünde araştırma kapsamında edinilen bulgular değerlendirilecek ve çalışma sonucunda ulaşılan Cumhuriyet Dönemi'nde Üsküdar Bölgesi'nde meydana gelen değişimler; karşılaştırmalı hava fotoğrafları ve görseller üzerinden ifade edilmeye çalışılacaktır. Aynı zamanda 1960 sonrası döneme yer yer kısaca değinilerek tezin 1960 sonrasına odaklanan diğer çalışmalar ile bağlantısı kurulmaya çalışılacaktır.
  • Öge
    Mimar ve hoca: Mehmet Ali Handan
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-26) Demir, Merve ; Cephanecigil, Vesile Gül ; 502201110 ; Mimarlık Tarihi
    Cumhuriyet Dönemi mimarlık tarih yazımı genellikle belirli figürlere yoğunlaşarak, dönemin en az devleşen mimarları kadar değerli, anlaşılmaya değer meslek insanlarını ve eserlerini gözden kaçırmaya açık hale gelmiştir. Bu sebeple bu çalışmada, Akademi'deki 44 yıllık eğitimcilik hayatının yanı sıra, Cumhuriyet dönemi silüetinin oluşturulduğu yıllarda pek çok mimari ve şehircilik eseri ortaya koyan Prof.Mehmet Ali Handan'ın "mimar" ve "hoca" sıfatları incelenecektir. MSGSÜ'deki Personel Arşiv Dosyası incelendiğinde, Handan'ın 34 yıl Şehircilik derslerine girdiği ve Akademi'deki Şehircilik kürsüsünün temellerini atması onu diğer mimarlardan ayıran bir özelliktir. Handan 1950'li yıllardan itibaren Şehircilik dersleri, mimari proje yürütücülüğü ve bir dönem de ince yapı derslerini üstlenmiştir. Mesleki faaliyelerini incelediğimizde AHE ortaklarıyla birlikte yaptıkları şehir planlama işleri ve projeleri de mimarın şehircilik ile olan ilişkisini ortaya koymaktadır. Bürokrat bir aileden gelen Handan'ın, mesleki bakış açısının gelişmesinde ailesiyle ve yalnız yaptığı yurt dışı seyahatlerinin, Galatasaray Lisesi'nde aldığı eğitimin ve çizim kabiliyetinin olması unsurlarının etkili olduğunu söyleyebiliriz. Handan'ın hayatını incelerken Akademi'yle kurduğu bağın ne denli güçlü olduğunu; Ernst Egli, Bruno Taut'un ve Sedad Hakkı'nın öğrencisi olmasıyla başlayan serüveninin, 1948 yangını sonrası Akademi Restorasyonu'na bizzat katkı sağlamış olması ve 44 yıl boyunca eğitimci ve yönetici rollerinde bulunması izlemiş, emekliliğinden sonra dahi Akademi'ye sık ziyaretleri ve proje tashihlerine katılması kanıtlar niteliktedir. Bu sebeple de Handan'ın hayatını Akademi'den bağımsız ele almak pek mümkün olmayacaktır. Handan, önemli hocalardan eğitim almanın yanı sıra; Akademi'deki önemli eğitim reformlarına da şahit olarak, Akademi tarihinin önemli dönüm noktalarında burada bulunmuştur. Güzel Sanatlar Akademisi'nde başlayan eğitimcilik kariyerini ömrünün son yıllarına kadar sürdürmüş, pek çok mimar ve şehir planlamacının yetişmesine katkı sağlamıştır. Mimari pratiği ele alındığında; pek çok çağdaşı gibi öğrencilik yıllarında hocalarına projelerinde yardımcı olarak kendini kanıtlama fırsatı yaratmıştır. Bruno Taut'un Ankara Dil Tarih Fakültesi ve Sedad Hakkı'nın Ağaoğlu Evi ve Yalova Oteli projelerinde yardımcı olarak katkı sağlamıştır. 1939'da Akademi'yi bitirdikten sonra yurtdışı bursuyla Fransa Beax Arts De Ecole'e kayıt yaptırmıştır, Paris'te geçirdiği dönemde Auguste Perret ve Le Corbusier ile temasının bulunduğunu belirtse de, her ikisinin ofisinde çalıştığına dair de bir belge bulunamamıştır. Fakat söylemleri ve mimari üslubunda Perret'den izler görmek mümkündür. II.Dünya Savaşı sebebiyle kısa süren yurt dışı eğitimi, 1941 yılında Akademi'ye dönüşüyle tamamlanmıştır. Sonraki süreçte Handan'ın iki döneme ayırabileceğimiz mimarlık dönemlerinin ilki başlamış olur. Handan'ın ilk dönemi olarak adlandırabileceğimiz bu evre, 1960'lara kadar sürecek olan bireysel konut projeleridir. Müşterilerinin belirli bir aristokrat kesimi oluşturduğu bu dönemde, mimari tarzı tahminen henüz müşteri önerilerine açık ve dönemin milli mimari çizgilerinin izlerini de gördüğümüz henüz kararsız diyebileceğimiz ilk evredir. Ancak, 1948 Akademi yangını sonrası Akademi'de yaptıkları yenilemeler ve Handan'ın bireysel konut projelerinde de özgün modern mimari dili kendini göstermeye başlamaktadır. 1960'lar sonrası, AHE oluşumuna katılması ile AHE projeleri ve kendi yaptığı konut projeleriyle modern mimari çizgilerinin oldukça net ve kararlı bir çizgiye taşındığını görebiliriz. M.A.Handan'ı çağdaşı mimarlardan ayıran önemli özelliklerden birisi de, çağdaşları gibi mimari teorisini anlatmaya çabalamamış olması, projelerinin pek çoğunu dönemin Arkitekt gibi ünlü dergilerinde yayınlamamış olmasıdır. Bu sebeple pek çok projesinin detayları ve çizimleri günümüze ulaşmamıştır. Personel dosyasındaki proje listelerinden Handan'ın projelerine ulaşarak, bilinmeyenlerin de gün yüzüne çıkarılması amaçlanmıştır. Dönemin ve Akademi'nin basılı yayınları incelenerek, Handan'ın eğitimcilik yaptığı döneme ait öğrenci projeleri, personel arşiv dosyasında belirtilen projelere ait haber ve verilerin toplanması ve analiz edilmesi hedeflenmiştir. AHE ile ilgili bilgilere ulaşılmasında Kemal Ahmet Aru Arşivi önemli bir değer taşımaktadır. Aru'nun titiz düzeni sayesinde, AHE bürosunun yayınlanmamış pek çok proje ve çalışması gün yüzüne çıkabilir şekilde beklemektedir. Handan'ın vefatından önce, Ataman Demir'e araştırarak derlemesi amacıyla teslim ettiği eskiz çalışmaları ve vaziyet planları da, projelere ait yol gösterici bir kaynak olmuştur. Bu kaynakların incelenmesi ile Handan'ın eğitimciliği ve mimarlığı analiz edilirken, dönemin ve Akademinin mimari bakış açısı ve kimliğinin de değerlendirilmesi amaçlanmıştır.