LEE-Mühendislik Yönetimi-Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 26
  • Öge
    İlaç sektöründe kural tabanlı bulanık mantık yöntemi ile hekim segmentasyonu ve pazarlama stratejilerinin belirlenmesi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Yılmaz Ünal, Yeliz ; Sarı Uçal, İrem ; 507161228 ; Mühendislik Yönetimi Programı
    Son yıllarda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki yasal düzenlemeler ve rekabet artışı ilaç sektöründeki dengelerin sürekli değişmesine sebep olmaktadır. İlaç endüstrisi, sağlık sektörünün olmazsa olmaz tamamlayıcısı olarak bilinmek ile birlikte en yüksek katma değer sağlayan sektörler arasında üçüncü sırada yer almaktadır ve son yıllarda hızlı bir büyüme süreci içerisindedir. Bu büyüme sürecine, sağlık sektöründe yaşanan gelişmeler, ortalama yaşam süresindeki artış ve artan teknolojik gelişmeler gibi faktörler neden olmaktadır.Sağlık sektöründe ve teknolojide yaşanan gelişmeler ile birlikte sağlık alanındaki harcamalarda da önemli bir artış olmuştur. İlaç sektörü dünyada olduğu gibi Türkiye'de de giderek önem kazanırken üretim standartları, kapasitesi ve kullanılan teknojiler ile AB ülkeleri ile kıyaslanabilir standartlara ulaşmıştır.Pazarlama genel olarak bir ürünün, hizmetin veya malın satışını arttırmak için piyasa durumu ve gereksinimleri belirleme, tanıtma gibi etkinliklerin tümüne denir. Pazarlamada hedef kitle tarafından ihtiyaçlar belirlenmeli ve bu ihtiyaçları karşılamak üzere müşteri odaklı olunmalıdır ve müşteri memnuniyeti ile kar etmek amaçlanır.İlaç sektöründe çoğu firma en fazla harcamayı tanıtım alanında yapmaktadır. Tanıtım harcamalarının giderek arttığı günümüzde ilaç firmaları pazarlama ve yönetime, Ar&Ge harcamalarından daha fazla bütçe ayırmaktadır. Ülkemizdeki ilaç sektörünün tanıtım sınırları "Beşeri Tıbbi Ürünlerin Tanıtımı Faaliyetleri Hakkındaki Yönetmelik" ile belirlenmektedir. İlaç sektöründe pazarlama faaliyetleri, direkt son kullanıcıya faaliyet verememesinden dolayı , diğer sektörlere göre farklılık ve zorluk göstermektedir. Son tüketici olan hastalar dolaylı hedef olarak tanımlanmaktadır ve ilaç sektöründe pazarlama faaliyetleri kitle olarak hekimler, eczaneler ve ecza depolarını hedef almaktadır. Bu zorlukları yenebilmek için hedef pazarlamalara daha fazla odaklanılmalı, ürün yararları daha iyi anlatılmalıdır. İlaç şirketleri için doğru mesajın müşteriye ulaştırılması davranışsal tercihleri etkileyen unsurların başında gelmektedir. İlaç pazarlaması sadece ilacı satmak için yapılmaz, bunun yanında bilinçli ilaç tüketimi ve ilacın yan etkilerinin hekimlere iyi anlatılması hedeflenir. Tıbbi tanıtım temsilcileri ilaç pazarlamasında ve tanıtımında büyük önem taşımaktadır. Tıbbi tanıtım temsilcisi, ilaç firmalarının hekim ile iletişimini sağlayan bir köprü görevi görmektedir ve kendi ilaçlarını hekimelere tanıtıp reçetelemesi konusunda büyük öneme sahiptir. Segmentasyon, tüketicileri bireysel ihtiyaç ve davranış kalıplarını karşılayan ürün ve hizmetler ile tamamlamayı amaçlar. Pazarlama için, belirlenen hedef kitlede odaklı bir tanıtım çok önemlidir. Bundan dolayı ilaç sektörünün hedef kitlesi olan doktorlarda segmentasyon ile pazarlama aktivitelerinin belirlenmesi ve stratejinin buna uygun yapılması verimli bir tanıtım ve pazarlama aktivitesine imkan sağlayacaktır. Segmentasyona pazarlama açısından bakılacak olursa, müşteri/pazar niteliği farklı davranış ve ihtiyaçlara göre değişen stratejileri oluşturma ve gruplara ayırma süreci olarak tanımlanabilir. Pazarlamaya göre segmentasyon pazar ve müşteri segmentasyonu olarak ikiye ayrılmaktadır. Müşteri segmentasyonu, müşterilerin istek, ihtiyaç ve davranışlarını esas alır. Müşteri segmentasyonu firmaların genellikle tercih ettiği segmentasyon türlerinin başında yer almaktadır. Bunun nedeni müşterilerin davranışları, alışkanlıkları ve ürüne karşı olan tutumlarına göre sınıflandırıp tüketiciyi segmente etmeyi sağlar. Firmalar genellikle tüketici davranışlarına en uygun segmenti görmek için ilgili verileri anket vb. yöntemler ile toplar. Bu tür segmentasyon müşteriye özel ürün, fırsat ve müştesi bağlılığı geliştirmek için tercih edilmektedir. İlaç sektörü içinde ilk tüketici olarak sınıflandırdığımız hekimlerimizin reçeteleme alışkanlıklarının yapılan pazarlama ve satış stratejileri ile etkilenebildiği çalışmalarca tespit edilmiştir. Bundan dolayı, bu çalışmada hekimlerin reçeteleme davranışlarını etkileyebilmek adına müşteri segmentasyonu ile hekimleri segmente etmek ve onlara belirli başlıklarda ve stratejilerde pazaralama aktiviteleri uygulamak amaçlanmıştır. Çalışmada öncelikle Türk ilaç sektörünün lider firmaları arasında yer alan bir ilaç şirketinde yürütülen pazarlama strtejisi doğrultusunda tıbbi tanıtım temsilcilerinin doktorlara çalışmalarında müşteri segmentasyon yaklaşımları ile pazarlama aktivitelerini gerçekleştirmeleri hedeflenmiştir. Bunun için öncelikle nöroloji alanında görev için belirleyici kriterler seçilmiştir. Bu kriterler ve analiz için uygun bilgilerin toplanması amacı ile ilaç sektöründe pazar araştırması çalışmaları yürüten profesyonel bir pazar araştırma şirketi ve lider ilaç firması yöneticileri tarafından destek alınmıştır. Hekim kriterlerinde hekimlerin mesleki tatminleri, gelişmeleri takip etmeleri, tıbbi tanıtım temsilcisi ve ilaç firması ile iletişimleri, meslektaşları ile iletişimleri, tedaviye ve teknolojiye yaklaşımı gibi konular göz önüne alınmıştır. Araştırma, özellikle İstanbul bölgesinde nöroloji hekimlerine çalışan 9 tıbbi tanıtım temsilcisi ile gerçekleştirilmiştir. Her tıbbi tanıtım temsilcisi belirlenen kriterler doğrultusunda 5 adet hekimini değerlendirmiştir. Sonrasında 9 tıbbi tanıtım temsilcisi hekimlerini 1-5 arasında değerlendirip strateji oluşturmak için bulanık mantık ve kural tabanlı bulanık mantık yöntemleri kullanılmıştır. Çünkü bulanık mantık, klasik mantığın tersine ne tamamen doğru ne de tamamen yanlış değerleri kapsar, bu değerlerin arasındaki kavramları kapsayan kümelerden oluşur. Klasik mantıktaki netlik, günlük hayattaki belirsizlik ve ihtimalleri tam olarak karşılayamamaktadır ve bu gibi durumlarda bulanık mantık tercih edilmektedir. Her kullanıcının farklı problemlerine ait çözümler bulanık mantıkta üyelik fonksiyonları ile belirlenir. Bulanık kural tabanlı çıkarım ise girdi ve çıktı arasındaki ilişkiyi tanımlayan bir dizi bulanık kural içermektedir. Genellikle EĞER VE/VEYA yan tümcelerinden oluşan kurallar sözel ifadelerden oluşmaktadır. Bulanık kural tabanlı çıkarım ile oluşturulan sözel kurallar doğrultusunda toplamda 9 hekim stratejisi oluşturulmuştur. Oluşturulan hekim stratejileri için ilaç sektöründe kullanılan birçok pazarlama ve tutundurma faaliyetleri arasından belirlenen yöntemlerin tıbbi tanıtım temsilcileri tarafından uygulanması planlanmıştır. Bu tutundurma faaliyetleri arasında bilgilendirici içerikler, promosyon malzemeleri, tıbbi tanıtım temsilcisi ziyaretleri, kongre-bilimsel toplantılar, iş yemeği sunumları gibi pek çok alternatif bulunmaktadır. Son zamanlarda ilaç sektöründe pazarlamaya ve tanıtıma harcanan bütçelerin artması konuyla alakalı daha önce yapılan araştırmalar, pazarlama ve tanıtım çalışmalarının toplam faydaya etkisinin Ar&Ge çalışmalarından daha etkili olduğunu göstermiştir. Bu bilgi ışığında, yapılan bu çalışmanın sonucundan elde edilen verilere bakıldığında, tanıtımın çok önemli olduğu ilaç sektöründe, doğrudan tanıtımın yapılabildiği hedef kitle olan hekimlere müşteri segmentasyonu yaklaşımı ile tanıtım stratejisi belirlendiğinde, yapılacak tanıtımların daha etkili ve hedef odaklı gerçekleştirileceği düşünülmektedir. Yapılan çalışmada oluşturulan hekim profilleri, hekimlerin branşlarına göre değişiklik gösterebileceği gibi, belirlenen stratejiler de çoğaltılıp şekillendirilebilir. Yapılacak diğer çalışmalar ile ilaç sektöründeki tanıtımlar, kullanılan yöntemler ve stratejiler ihtiyaca göre geliştirilebilir.
  • Öge
    Görünürlük, dönüşümcü liderlik ve personel güçlendirmenin proje başarısına etkisi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-16) Öztürk, Süveybe ; Köksalmış Hançerlioğulları, Gülşah ; 507211219 ; Engineering Management
    Günümüz iş ortamlarında, proje başarısı organizasyonların rekabet avantajını koruması ve sürdürmesi için kritik bir öneme sahiptir. Proje yönetimi, işletmelerin hedeflerine ulaşmak ve stratejik vizyonlarını gerçekleştirmek için temel bir araçtır. Ancak, birçok faktör proje başarısını etkileyebilir. Bu çalışma, bilgi teknolojileri çalışanları üzerinde yapılan bir anket çalışmasıyla görünürlük, dönüşümcü liderlik ve personel güçlendirmenin proje başarısına etkisini incelemektedir. Kullanılan yöntem yapısal eşitlik modeli olup analizler SmartPLS 4.1.0.2 yazılımı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Yapısal Eşitlik Modellemesi (SEM), gözlenen ve gizli değişkenler arasındaki ilişkileri incelemek için kullanılan birçok değişkenli analiz yöntemidir. SEM hem gözlenen değişkenler arasındaki ilişkileri hem de gözlenemeyen (latent) değişkenlerin etkilerini modellemek için kullanılır. SEM, genellikle faktör analizi ve çoklu regresyon analizi gibi istatistiksel tekniklerin birleştirilmesiyle oluşturulur. Faktör analizi, bir dizi gözlenen değişken arasındaki yapısal ilişkileri belirlemek için kullanılırken, çoklu regresyon analizi ise bir bağımlı değişkenin bir veya daha fazla bağımsız değişkenle ilişkisini incelemek için kullanılır. SEM'in amacı, bir teorik modeli test etmek veya bir veri setinde bulunan ilişkileri açıklamak için kullanılan bir araçtır. Bu yöntem, karmaşık ilişkileri modellemek ve test etmek için güçlü bir araç olabilir, ancak doğru bir şekilde kullanıldığında önemli sonuçlar sağlar. Araştırmanın merkezinde dört ana kavram bulunmaktadır: görünürlük, dönüşümcü liderlik, personel güçlendirme ve proje başarısı. Görünürlük, liderlerin proje sürecinde açık ve erişilebilir olmalarını ifade ederken, dönüşümcü liderlik liderlerin vizyonerlik, ilham verme ve motive etme yeteneklerini içerir. Personel güçlendirmesi ise çalışanların sorumluluk alma ve karar alma yeteneklerini artırarak motivasyon ve bağlılık düzeylerini yükseltir. Bu çalışmanın dört hipotezi, görünürlük, dönüşümcü liderlik ve personel güçlendirmesi ile proje başarısı arasındaki ilişkileri öngörmektedir. Hipotezlerin test edilmesi sonucunda elde edilen bulgular, görünürlüğün ve dönüşümcü liderliğin proje başarısını doğrudan etkilediğini ve dönüşümcü liderlik ile personel güçlendirme arasında da pozitif bir ilişki olduğunu göstermektedir. Fakat personel güçlendirmenin proje başarısı üzerine pozitif bir etkisi olduğunu göstermemektedir. Bu çalışmanın bulguları, bilgi teknolojileri sektöründe liderlik tarzlarının ve personel yönetiminin proje başarısı üzerindeki etkilerini anlamak için önemli bir katkı sağlamaktadır. Sonuçlar, işletme liderlerine, proje yöneticilerine ve insan kaynakları uzmanlarına, liderlik tarzlarını ve personel yönetim stratejilerini geliştirmek için somut ipuçları sunmaktadır.
  • Öge
    Tüketicilerin çevrimiçi beyaz eşya alışverişlerinde artırılmış gerçeklik uygulamalarını kullanım niyetlerinin teknoloji kabul modeli ile incelenmesi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-16) Hocaoğlu, İdil ; Çalışır, Fethi ; 507141211 ; Mühendislik Yönetimi
    Tüketicilerin çevrimiçi beyaz eşya alışverişlerinde artırılmış gerçeklik (AG) uygulamalarını kullanma niyetlerini anlamak ve açıklamak amacıyla Teknoloji Kabul Modeli (TKM) çerçevesinde bir araştırma sunmaktadır. Günümüzde teknoloji kullanımı hızla artarken, AG uygulamaları da tüketici alışveriş deneyimini zenginleştirmek için giderek daha fazla kullanılmaktadır. Sanal öğeler gerçek dünyayla birleştirilerek, alışveriş deneyimini daha etkileyici ve ilgi çekici hale getirir. Bu, eğlence, eğitim ve e-ticaret alanlarında kullanıcıların ilgisini çekmek için büyük bir potansiyele işaret eder. Bu bağlamda, TKM, tüketicilerin AG uygulamalarını benimsemelerini etkileyen faktörleri incelemek için güçlü bir teorik çerçeve sunar. Literatürde birçok çevrimiçi alışveriş yapan tüketicilerin davranışlarını araştıran çalışma olduğu gibi artırılmış gerçeklik uygulamasını da konu alan bazı çalışmalar bulunmuş ancak çevrimiçi beyaz eşya alışverişlerinde artırılmış gerçeklik uygulamasının kullanımını etkileyen faktörler üzerine çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu çalışmada, çevrimiçi beyaz eşya alışverişlerinde artırılmış gerçeklik uygulamasının gelecekteki kullanım potansiyelini dikkate alarak, çevrimiçi alışverişlerde artırılmış gerçeklik uygulamasının kullanım eğiliminin araştırılması amaçlanmıştır. Literatürde bilgi teknolojilerinin kabulünü araştırmak için farklı modeller ve teoriler geliştirilmiştir. Bu bağlamda, sebep-sonuç ilişkilerini inceleyen ve en yaygın olarak kullanılan teorilerin başında Sebepli Eylem Teorisi, Planlı Davranış Teorisi ve Teknoloji Kabul Modeli gelmektedir. Bu çalışma, teknoloji kabul modeli temel alınarak yapılmıştır. Standart teknoloji kabul modeli faktörlerine ek olarak, mekânsal gerçeklik, algılanan haz ve bireysel yenilikçilik gibi etkenlerin de araştırma konusunda etkili olabileceği düşünülerek, genişletilmiş bir teknoloji kabul modeli kullanılmıştır. Faktörler arasında pozitif ilişki olan toplam 11 hipotez ortaya atılmıştır. Araştırma modelini test etmek için gerekli veri, anket metodolojisi kullanılarak toplanmış ve bu veri, istatistiksel yapısal eşitlik modellemesi yöntemi olan SmartPLS yazılımı aracılığıyla analiz edilmiştir. Analiz sonuçları, önerilen 11 hipotezi doğrulamıştır. Özetle, çevrimiçi alışverişlerde artırılmış gerçeklik uygulamasının kullanılma niyetinin; mekânsal gerçeklik, algılanan haz, bireysel yenilikçilik, algılanan fayda, algılanan kullanım kolaylığı, kullanımla ilgili tutum faktörleri tarafından açıklandığı görülmüştür. Mekânsal gerçeklik, algılanan fayda ve kullanımla ilgili tutumun kullanım niyetine doğrudan etki ettiği görülmüş, doğrudan etki olarak en çok etki eden faktör mekânsal gerçeklik olmuştur. Faktörler arasındaki ilişkilere bakıldığında ise; algılanan kullanım kolaylığının algılanan faydayı, algılanan faydanın kullanımla ilgili tutumu, kullanımla ilgili tutumun kullanım niyetini, algılanan hazzın algılanan fayda ve algılanan kullanım kolaylığını, bireysel yenilikçiliğin algılanan kullanım kolaylığını ve algılanan faydayı, mekânsal gerçekliğin algılanan faydayı ve kullanım niyetini pozitif etkilediği görülmüştür. Sonuç olarak bu çalışma ile tüketicilerin çevrimiçi alışverişlerde artırılmış gerçeklik uygulamasını kullanım niyetine etki eden faktörler incelenmiş olup, çevrimiçi alışverişlerinde müşterilerine artırılmış gerçeklik uygulamasını sunacak olan şirketlerin bu faktörleri dikkate alarak ürünü geliştirmeleri önerilmektedir.
  • Öge
    Agile transformation in traditional companies
    (Graduate School, 2024-06-24) Aydın, Tayyip Doğu ; Yanmaz Kadaifçi, Çiğdem ; 507211222 ; Engineering Management
    This thesis investigates the barriers to agile implementation in traditional companies using multi-criteria decision making approaches. The study aims to identify and analyze the critical factors hindering agile transformation and provide insights for organizations embarking on this journey. The research employs the Analytic Network Process (ANP) to evaluate barriers and prioritize them based on their impact on agile implementation. In addition to ANP, the study uses Step Wise Weight Assessment Ratio Analysis (SWARA) and Weighted Aggregated Sum Product Assessment (WASPAS) to compare the findings and ensure robust analysis. This combination of methods allows for a thorough examination of the issues involved in agile transformation. Identified key barriers include resistance to change, lack of proper agile framework guidelines, poor documentation, and challenges in integration and testing. The study aims to reveal that overcoming these barriers requires effective planning, understanding the organization and continuous improvements to agile implementation. The thesis also highlights the importance of understanding the specific needs of different industries and adapting agile methodologies according to their needs. For instance, sectors with regulatory requirements, such as healthcare and aerospace, face unique challenges in agile adoption due to government involvement. Addressing these sector-specific barriers is crucial for the successful implementation of agile practices. By providing a comprehensive analysis of the barriers to agile transformation, this thesis contributes to the existing body of knowledge and offers practical insights for traditional companies. The findings underscore the importance of a strategic approach to agile implementation, emphasizing the need for organizational commitment and a supportive culture. A significant aspect of this study is the detailed examination of demographic-specific analyses within the context of agile adoption. By considering the responses of decision makers from various backgrounds, the study aims to provide an understanding of how different sectors perceive the challenges of agile transformation. The demographic analysis highlights results from different agile adoption strategies. Such insights are invaluable for organizations seeking to implement agile methodologies in a manner that aligns with their unique operational circumstances. In conclusion, this study advocates for a tailored approach to agile adoption, considering the unique characteristics and requirements of each organization. By addressing the identified barriers and leveraging the insights provided by the multi-criteria decision-making methods, companies can improve their structures and company cultures to be better prepared for agile transformation, especially in an increasingly dynamic business environment. This thesis aims to serve as a resource for practitioners and scholars alike, offering a detailed explanations for each of the barriers and their ranking in order to understand and overcome the challenges of agile transformation in traditional companies.
  • Öge
    Mühendislik Yönetimi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-10) Sivuk, İmge Benay ; Soyer, Ayberk ; 507201201 ; Mühendislik Yönetimi
    Küresel ısınmanın globalleşen dünyada önemli bir tehlike olarak fark edilmesi ve son yıllarda küresel ısınmayı arttıran etmenlerin artması, çeşitli çevrelerce sürdürülebilir aksiyonlar almanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu aksiyonların en önemli uygulama alanlarından biri tedarik zinciridir. Zira tedarik zincirinde gerçekleşen her faaliyet, bulunduğu ekosistemi çeşitli yönlerden olumlu ve olumsuz olarak etkileme potansiyeline sahiptir ve tedarik zincirinde faaliyet gösteren firmalarda gerçekleştirilecek yeşil uygulamalar, olası olumsuz etkilerin azaltılmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Lojistik firmaları, yeşil yönetim kapsamında gerçekleştirilecek yeşil lojistik uygulamaları ile sürdürülebilirlik performanslarını arttırarak çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğe katkıda bulunabileceklerdir. Bu bağlamda, son yıllarda artan enerji tüketimi ve emisyon oranları sebebiyle, tedarik zincirinin temel bir parçası olan lojistik faaliyetleri ile ilgili hükümetlerin ve toplumun artan sürdürülebilirlik kaygıları göz önüne alındığında, lojistik firmalarının yeşil lojistik yönetimini benimsemeleri oldukça kritik öneme sahiptir. Söz konusu firmalar jeopolitik konumlarını ve iş hacimlerini dikkate alarak lojistik operasyonlarını yeşil standartlara uygun şekilde yönetmelidir. Zira Türkiye'de jeopolitik konumdan hareketle birçok lojistik operasyonu bulunmaktadır ve bu operasyonlar çevreye zarar verme potansiyeline sahiptir ve sürdürülebilirliği tehdit etmektedir. Bu görüşten hareketle bu çalışmada, yeşil lojistik yönetimini benimseyen Türkiye merkezli bir lojistik firması ele alınarak, firmanın operasyonlarında gerçekleştirilen yeşil lojistik uygulamalarının sürdürülebilirlik performansına olan katkılarının değerlendirilmesi ve söz konusu uygulamaların sürdürülebilirliğin alt boyutları (çevresel, ekonomik ve sosyal) da göz önünde bulundurularak önceliklendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu amacı gerçekleştirmek için öncelikle literatür araştırmasına ve uzman görüşlerine başvurulması sonucunda sürdürülebilirlik performansına etki eden 36 yeşil lojistik uygulaması belirlenmiş, söz konusu uygulamalar yedi farklı grup altında kategorize edilmiştir. Yeşil lojistik uygulamalarının sürdürülebilirlik performansına etkilerinin incelenmesi için Çok Kriterli Karar Verme yöntemlerinden biri olan ve daha az sayıda ikili karşılaştırma yapılmasını gerektirmesi dolayısıyla daha tutarlı sonuçlar elde edilmesini sağlayan Tam Tutarlılık Yönteminin (FUCOM) kullanılmasına karar verilmiştir. Yöntemin uygulanması için Türkiye'de faaliyet gösteren bir lojistik firmasında çalışan dört uzman belirlenerek, bu uzmanların görüşlerine başvurulmuştur. Uzmanlar ile iki aşamalı bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Birinci aşamada uzmanlar yeşil lojistik uygulama kategorilerini; ikinci aşamada ise yeşil lojistik uygulamalarını sürdürülebilirlik performansına etkileri açısından en önemliden en az önemliye doğru sıralayıp, karşılaştırmalı önem derecelerini belirlemişlerdir. Sonrasında FUCOM yöntemi kapsamında iki aşama için iki seviyeli bir hesaplama yapılıp, yeşil lojistik uygulama kategorilerinin ve yeşil lojistik uygulamalarının ağırlıkları belirlenmiştir. Bu ağırlıklar belirlenirken her uzman için belirlenen ağırlıklar aritmetik ortalama kullanılarak birleştirilmiştir. Birinci seviye ağırlık hesaplanmalarına istinaden, en önemli yeşil lojistik uygulama kategorileri 'Taşımacılık Uygulamaları' ve 'Araç ve Yakıt Uygulamaları' olarak belirlenmiştir. Sonrasında yeşil lojistik uygulamaları için nihai ağırlıklar birinci ve ikinci seviyedeki ağırlıklar çarpılarak hesaplanmıştır. Devamında en yüksek ağırlığa sahip olan uygulamadan başlanarak bu yeşil lojistik uygulamaları ağırlığa göre sıralanmıştır ve öncelik sıraları belirlenmiştir. Buna göre en yüksek ağırlık derecesine sahip olan ve birinci sırada bulunan yeşil lojistik uygulamasının 'Daha düşük enerjili ulaşım modlarının kullanılması (intermodal, multimodal ve kombine taşımacılık' olduğuna ulaşılmıştır. Bu uygulamayı sıralı olarak 'Seyahat mesafelerini en aza indirecek yönlendirme sistemlerinin kullanılması (araç rotalama uygulamaları)' ve 'daha az emisyona neden olan alternatif enerji/yakıt kaynaklarının ve araçların kullanılması (biyoyakıt, elektrikli, hibrit, vb.)' uygulamaları takip etmektedir. Ek olarak, sürdürülebilirlik performansına en az katkı sağlayan yeşil lojistik uygulamalarının 'Müşteri, tedarikçi, taşeron ve üçüncü parti lojistik servis sağlayıcılara yeşil lojistik uygulamaları ve sürdürülebilirlik hakkında eğitimler verilmesi' ve 'Müşteri, tedarikçi, taşeron ve üçüncü parti lojistik servis sağlayıcılarla çevre yönetimi konusunda iş birliği yapılması' olduğu da belirtilmiştir. Yeşil lojistik uygulamalarının ağırlıklarının belirlenmesinin ardından, incelenen lojistik firmasının yeşil lojistik uygulamalarına ilişkin başarı düzeyleri dikkate alınarak, firmanın sürdürülebilirlik performansı değerlendirilmiştir. Sonuç ve Öneriler bölümünde ise uygulama sonucunda, sürdürülebilirlik performansına en fazla ve en az katkı sağladığı belirlenen yeşil lojistik uygulamaları, sürdürülebilirlik alt boyutları dikkate alınarak yorumlanmış, uygulamanın gerçekleştirildiği lojistik firmasının sürdürülebilirlik performansının arttırabilmesi için yeşil lojistik uygulamaları ile ilgili geliştirme önerileri ve son olarak gelecek çalışmalar için öneriler sunulmuştur.