FBE- İşletme Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 396
  • Öge
    Türk sanayiinin kalite ödüllerine yaklaşımı
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Sezer, Zeynep ; Gözlü, Sıtkı ; 66431 ; İşletme Mühendisliği
    Son yıllarda gelişen hızlı küreselleşme ve rekabet, kalite ve müşteri tatminine daha fazla önem verilmesine yol açmıştır. Bunun sonucu olarak, firmalar kalite programlarım geliştirmek zorunda kalmışlardır. ISO 9000 Standartları kalite kavramına yeni bir boyut kazandırmıştır. Uluslararası alanda kabul gören bu standartlar, kalite faaliyetlerinin başlangıç noktasıdır. Sürekli gelişmeye kalkışı da olan bu standartlar, uluslararası rekabet, müşterilerin belge isteklerini karşılama ve kalite tahhütlerini içeren kalite güvence sisteminin uygulanması yolunda yararlı olmaktadır. Ancak, ISO 9000 Standartları, firmaların tüm kalite gereksinimlerine cevap verememektedir. Bu standartlar, müşteri odaklı olmadığı gibi ürün veya hizmetin nasıl daha iyi olacağı konusunda hüküm içermemektedirler. Kalite sistemi elemanlarının iyileştirilmesi ve yapılan değerlendirmelere atıfta bulunmamıştır. Fakat tüm bu adı geçen konulan içeren Toplam Kalite Yönetimi uygulamaları için gerekli olan kalite sisteminin kurulması ve sürdürülmesine esas teşkil etmektedir. Toplam Kalite Yönetimi için bir çok tanım yapılmaktadır. Toplam Kalite Yönetimi müşterilerin şu andaki ve gelecekteki beklenti ve ihtiyaçlarını belirleyerek bunları karşılamayı ve aşmayı, mutlak müşteri memnuniyetini hedef alan bir yönetim felsefesi ve iş yapma biçimidir.Toplam Kalite Yönetimi, klasik yönetim modeline göre daha yüksek bir rekabet gücü sağlayabilmektedir. Bu modelin başarılı olabilmesi, tüm unsurlarının benimsenerek uygulanması ile olasıdır. Bu unsurlar; üst yönetimin liderliği, müşteri odaklılık, firma çalışanlarının eğitimi, takım çalışması ve sürekli gelişme (kaizen) sürecinin benimsenerek uygulanması şeklinde sıralanabilir. Toplam Kalite Yönetimi modelinin yaygınlaşması ve gelişmesine yardımcı olmak amacıyla Kalite ödülleri verilmektedir. Kalite kontrolün ve kalite güvence sisteminin geliştirilmesi amacıyla ilk olarak Japonya' da verilen Deming ödülü, Toplam Kalite Yönetimi uygulamasıyla rekabetin ve müşteri tatmininin gerçekleştirilmesi amacıyla Amerika'da verilmeye başlanan Malcolm Baldrige Ödülü ile Toplam Kalite Yönetimi' nin mükemmellik kavramı üzerinden toplumsal gelişmenin sağlanması amacıyla Avrupa'da verilmeye başlanan Avrupa Kalite Ödülü tezin konusunu oluşturmaktadır. Bu üç ödülün değerlendirme kriterleri arasında farklılıklar olmasına karşılık bu kriterler, üst yönetimin liderliği, politika ve stratejiler, organizasyon yapısı ve işlerliği, kalite kontrol faaliyetleri, bilgi ve teknoloji kullanımı, planlama, insan kaynaklan, müşteri ve çalışanların tatmini, prose kalitesi ve iş sonuçlan gibi başlıklardan oluşmaktadır. Araştırma sonunda, Türk sanayi sektöründe, kalite güvence sisteminin yerleşmeye başladığı, müşteri tatmini ve rekabet konusunda fîrmaların istenen düzeye gelemediği, Toplam Kalite Yönetimi uygulamalarına çok az firmanın geçmiş olmasına karşılık genel eğilimin bu yöne doğru olduğu görülmüştür. Sonuçların kalite ödülleri ile karşılaştırılmasından, kalite tanımının Toplam Kalite Yönetimi felsefesine uygun yapılması, kalite ödüllerinden beklenenlerin en başında Toplam Kalite Yönetimi uygulamalarının geliştirilmesinin gelmesine karşılık kalite ödülü kriterlerinden, Deming Ödülü ve Malcolm Baldrige Ödülü kriterlerinin, Avrupa Kalite Ödülü kriterlerinden daha fazla öne çıkması, henüz Toplam Kalite Yönetimi Modeli' nin tam olarak yerleşmediğini göstermektedir.
  • Öge
    Küçük ölçekli bir kimya sanayi işletmesinde kalite güvence sisteminin incelenmesi ve değerlendirilmes
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Yörür, Zeki ; Durmuşoğlu, Semra ; 66760 ; İşletme Mühendisliği
    Bu çalışmada, genel olarak kalitenin tarifi yapılarak, kalite ve kalite ile ilgili kavramlar anlatılmaktadır. Günümüzdeki yoğun rekabet ortamında ayakta kalan ve başarılı olabilen firmaların hepsinin ortak özelliklerinin Toplam Kalite Yönetim felsefesini ve onun getirdiği yaklaşımları benimsemiş olmalarının altı çizilerek Toplam Kalite Yönetimi'nin sadece ürün ve hizmet kalitesi ile ilgili olmayıp. verimliliğı ve dolayısıyla rekabet gücünü artıran, çağdaş bir yönetim tarzı olduğu vurgulanmaya çalışılmıştır. Toplam Kalite Yönetimini benimsemeyen firmalar, ürünlerinin veya hizmetlerinin kalitesini artırmak isteselerde, er veya geç yüksek maliyet ve rekabet edememe sorunuyla karşı karşıya kalacaklardır. Konunun devamında, Kalite kontrolün çeşitli üretim modellerle ilgili uygulamalar bir gelişim sırasına göre anlatılmışlar. Kalite Kontrol uygulamaları, klasik kalite kontrol anlayışının çeşitli üretim modellerinde uygulanmasından, Toplam Kalite Kontrol' e kadar uzanan bir gelişim süreci içinde incelenmektedir. Bu aşamada kalite konusunda özel bir yeri olan ve ugulamalarıyla bu konuda bir devrim yapan Japonların kalite yaklaşımları değerlendirilmiş ve basanlarının nedenleri irdelenerek, kalite konusundaki katkıları anlatılmıştır. Japon tarzı toplam kalite kontrol olarak tarif edilebilen ve tamamen kendilerine özgü uygulamaları ile Japonlar, kaliteli ürünleri ile dünya pazarlarında tartışmasız rekabet üstünlüğü kurmaları, kalitenin firmalar açısından ne denli öneme sahip olduğunun göstergesidir. Ayrıca kalite çalışmalarında kaliteye ait maliyetler incelenerek, kalite maliyetlerinin, işletmenin genel maliyetlerindeki oranının, kalite çalışmaları ile nasıl azalabileceği ve bu çalışmaların maliyetlerinin ise ne oranda yükselebileceği irdelenmektedir. Bölüm 2'de firmaların, iç ve dış pazarlardaki yokedici rekabete ayak uydurabilmeleri ve yarınlara ulaşabilmeleri için, gerekli olan etkin bir "Kalite Güvencesi Sistemi'"nin kurulma aşamaları, Toplam Kalite Kontrolün felsefesi ve bununla ilgili kavramları, öğeleri ile uygulama yöntemleri detaylı şekilde anlatılmaktadır. Bölüm 3'de, Kalite güvence sistemleri ve ISO 9000 ile ilgili kavramlar, kalite güvence sisteminin uygulanmasında karşılaşılan zorluklar belirtilerek, ISO 9000 Kalite Güvence Sistemi ile ilgili konular işlenmektedir. Bu konuların özünde, günümüzde etkin bir "Kalite Güvencesi Sistemi" kuramamış firmaların ürünlerinin kalitelerinin tesadüflere kalacağı, bunun bedelini, pazar paylarının azalması ile veya daha ağır bir şekilde ödeyebileceği gerçeği ve büyüklüklerine bakılmaksızın firmaların kendilerine özgü etkin bir Kalite Güvence sistemi kurmalarının önemi anlatılmaktadır. Bölüm 4'te ise Kalite Güvence Sistemine ait uygulama, olarak küçük ölçekli bir kimya sanayi işletmesinin kalite sistemi incelenmiştir. işletmenin kalite sistemine ait noksanlıkların tespitine ve bu noksanlıkların giderilmesine yönelik öneriler oluşturulmaya çalışılmıştır. Söz konusu incelemeler, işletmede ürün geliştirme ve hizmetle ilgili bir faaliyet olmadığı için ISO 90.02 Kalite Güvence Standartlarının sertifikalamaya esas 18 unsuruna göre yapılmıştır, inceleme ve değerlendirme çalışmalarında, işletme bölüm sorumluların katlımı sağlanarak yapılan tespitlerin mümkün olduğunca tekrardan kaçınılarak detaylı ve yerinde olması sağlanmaya çalışılmaktadır. Yapılan çalışmalar sonunda sorunlar belli başlı iki noktada yoğunlaşmaktadır. Bunlar; üst yönetimin kalite konusundaki yaklaşımı ve çalışanların eğitim eksikliğidir. Kalite konusundaki bu sorunlar gerçekte sadece incelemenin yapıldığı isletmeye ait sorunlar olmayıp, toplumumuzun temel sorunu olduğu gerçeğide unutulmamalıdır.
  • Öge
    Uluslararası ticarette kullanılan teslim ve ödeme şekilleri
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Türksever, Murat ; Berk, Niyazi ; 55672 ; İşletme Mühendisliği
    Uluslararası ticaret kavramı ülkemiz için özellikle 1980' li yılların başından itibaren önemi giderek artan bir kavram olmuştur. Bu yıllardan itibaren Türk firmaları ciddi olarak dış pazarlara açılmaya başlamış ve gün geçtikçe ülkemizin ihracatçı artmıştır. İhracatın artışına paralel olarak dış ticaretin diğer bir kanadı olan ithalat da artış eğilimini bu dönemde sürdürmüştür. Dolayısıyla, Türkiye'nin dış ticaret açığını önemli ölçüde etkileyen ithalat-ihracat farkı yulardır süregelen bir problem olmuştur. Ancak, doğu bloku ülkelerinin ve dağılan Sovyetler Birliği'nde kurulan yeni cumhuriyetlerin bile kullandığı serbest piyasa ekonomisi ile dünya ticaretine katılmak artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Dolayısıyla, Türkiye'nin dış ticaret hacminde yaşanan bu gelişmeler dönemin icaplarına uygundur.. Diğer yandan, dünya piyasalarına açılarak ihracatım hızla arttıran ülkemiz, şu günlerde çok hassas dönemler yaşamaktadır, özellikle, Gümrük Birliği' ne katılma sebebiyle yıllardır kullanılan İthalat, İhracat ve Kambiyo Rejimi köklü değişikliklere uğramış, Avrupa' da kullanılan yeni yeni terim ve belgeler ile kurallar günlük hayatımıza girmiş ve uluslararası dış ticaret yapan firmalarımızı da etkilemiştir. Çünkü, yapılan bu değişikliklerle, daha önceki rejimlere göre uzman sayılabilecek elemanlar, bir anda bu yeni belgeler ve değişikliklerle karşılaşmış ve uyum sağlama çabası içine girmişlerdir. Ancak, bu durum sadece elemanlar için değil, firmalar, finans kurumları, devlet kuruluşları hatta sıradan vatandaşlar için de geçerlidir. Avrupa ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği anlaşmasının devreye girdiği 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren, artık İzmir' deki bir firma Berlin' deki bir firmayla aynı şartlarla hem Türkiye'de hem Almanya'da hem de İtalya'da rekabet edecektir. Bu sebeple, ülkemizdeki her firma ve yatırımcı faaliyetlerini planlar ve uygularken olayın uluslararası boyutunu da gözönüne almak durumundadır. Bu ifâdenin anlamı, artık Türk yatırımcısı ve firmasının uluslararası kuralları çok iyi bilerek hareket etmeleri gerektiğidir. Uluslararası ticaretle ilgili olan en önemli uluslararası kurallar ise; uluslararası teslim şekilleri ve uluslararası ödeme şekilleridir. Bu sebeple, uluslararası ticaret işlemlerinde kullanılan ve firmaların finansman yapılarım da oldukça yakından ilgilendiren bu kavramlar, bu çalışmada incelenerek önemli noktalara işaret edilmeye çalışılmıştır. Uluslararası boyutta çalışan veya çalışmayı düşünen tüm kişilerin bu kavramları çok iyi bilmeleri gerekmektedir. Bu kavramlara ait özellikler iyi anlaşıldığı takdirde, firmalar gereksiz risk ve masraflardan kurtulacak, uluslararası boyuttaki sözleşmeleri daha güvenle Ve sonuçlarını daha iyi bilerek imzalayacaklardır. Çalışmanın son bölümünde, o ana kadar anlatılmaya çalışılan teslim ve ödeme şekillerine açıklık sağlamak amacıyla bir uygulama işlemi bulunmaktadır. Ancak, yine de bu çalışmada yer alan tüm bilgi ve belgeler her an değişebilecek niteliktedir. Bu sebeple, özellikle uluslararası ticaret işlemleriyle uğraşan herkesin muhtemel bu değişiklikleri yakından takip etmesi gerekmektedir.
  • Öge
    Tam zamanında üretim sistemi ve bir yan sanayi işletmesinde değerlendirilmesi
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Demirdağ, Dilek ; Gözlü, Sıtkı ; 66721 ; İşletme Mühendisliği
    İlk kez otomotiv sektöründe faaliyet gösteren Toyota motor firmasında doğan, çeken sistemler olarak da adlandırılan Tam Zamanında Üretim Sistemlerinde sıfır hata, sıfır stok ve sıfır hazırlık zamanlan ile üretimin sağlanması hedefine, verimli malzeme hareketi, yüksek motivasyon ve sabit işlem zamanlan ile desteklenmiş stok yönetimi uygulanarak ulaşılmaktadır. Minimum kayıplar ile yüksek kalitede ürün üretilmesi neticesinde maliyet azalmasıyla sonuçlanan, organizasyonun tüm seviyelerindeki işe yaramayan uygulamaların sistematik olarak elenmesi ve sistem, teknoloji ve insan yönetiminde etkinlik anlayışı üzerine kurulan TZÜ felsefesi dağıtım ve lojistik fonksiyonlarının yanında satınalma ve malzeme yönetimini içeren belirli uygulamaları da içermektedir. Maliyet ve fiyatlar üzerinde direkt etkili bir sosyo ekonomik güç olan, stok kontrol, planlama, sipariş etme ve malzeme çizelgelemenin imalat sisteminde kullanılması anlamına gelen satmalına, faaliyetler sırasında kalite gereksinimlerini karşılayacak doğru malzemenin, doğru kaynak ve yerde, doğru zaman ve miktarda, doğru fiyattan, doğru hizmet ile elde edilebilmesine dayanmaktadır. TZÜ uygulamasının en önemli unsuru olan TZÜ satınalma, küçük miktarlarla sık teslimat, çok az sayıda tedarikçi ile yalan ilişki içerisinde çalışma ve malzemenin istenilen zamanda kullanımı için temin edilmesi esaslarına dayanmakta, stok-malzeme kontrol ve emniyet stoklan üzerinde etkili olup depolama için ayrılacak yer miktan ile hurda, ıskarta oranlarının azaltılmasını sağlamaktadır. TZÜ sisteminde amaç alıcıya gereksinim duyduğu zamanda, gereksinim duyduğu miktarda, yüksek kaliteli malzemenin, küçük partiler ve sık teslimat ile sağlanmasıdır. Tedarikçi firma günlük hatta saatlik sevkıyat yapabilecek esnekliğe sahip olmalıdır. Küçük kafilelerle çalışma prosesler arası sıkı bir stok kontrolünün uygulanmasını da beraberinde getirerek sistem genelinde hedeflenen sıfır stok kavramı gerçekleştirebilecek, gelen parçanın kontrolünü kolaylaştırarak hataların çabuk bulunmasını ve düzeltilmesini sağlayacaktır. Bu özellikler aynı zamanda tedarikçilerin sevkiyat performansının değerlendirilmesinde en önemli kriter olarak dikkate alınmaktadır. Bu çalışmada TZÜ felsefesi ve bu felsefe altında yan sanayiden ana sanayiye hangi kriterler eşliğinde sevkiyatlann yapıldığı irdelenmiştir. Çalışma müşterilerin sınıflandırılmasına ve mevcut üretim performansı sorgulanmadan, bu sınıflandırma baz alınarak makina, ürün özellikleri ve acil sipariş miktarlarına göre, kapasite planlaması faaliyetlerine dayanmaktadır. Kapasite üzerinde sipariş girilmesinin, öngörülmeyen makina duruşlarının ve üretim planlarının yapımı ve takibi sırasındaki hataların önlenmesi, makina kapasiteleri hakkında yeterli bilgi ve acil siparişlerin müşteri sınıflandırması çalışması dikkate alınarak kabulü ilkeleri ile firmanın Tam Zamanında Sevkiyat oranı % 62.5lardan 97 yılının ilk dört ayında %92.51ara ulaşmıştır. Ük iki bölümde sistem, sistemin işleyişi, olması gerekenler ve kavramlar verilmiş, son bölümde yer alan değerlendirmede de TZÜ sistemine geçiş dönemini yaşayan firmaların tedarikçisi bir firmada iyileştirme projesi olarak seçilen Tam Zamanında Teslimat sorununun hangi metodlarla ve nasıl bir uygulama ile çözümlendiği anlatılmıştır.
  • Öge
    Esnek imalat istemlerinde hücre oluşturma problemine 0-1 tamsayılı programlama ile modelleme yaklaşımı
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Tansöker, Süleyman Ertan ; Durmuşoğlu, Semra ; 66856 ; İşletme Mühendisliği
    Günümüzde mal ve hizmet pazarları artan bir oranda globalleşme eğilimi göstermektedir. Bu durum beraberinde artan rekabet koşullarını getirmekte; firmaların faaliyetlerini sürdürerek ayakta kalabilmeleri ancak bu zorlu rekabet koşullarına adapte olabilmelerine bağlı olmaktadır. Bölgesel pazarların giderek daha güçlü hale gelmesi ülkemizin de Avrupa Topluluğu' na başvurusunu zorunlu kılmıştır. Bunun sonucunda 1996 yılından itibaren başlayan tam üyelik öncesi Gümrük Birliği Anlaşması ülkemiz ve Avrupa Topluluğu ülkeleri arasında imzalanmıştır. Böylece hemen hemen tüm ürünler bazındaki gümrük tarifeleri karşılıklı olarak sıfırlanmıştır. Doğaldır ki topluluk ülkeleri özellikle sanayi ürünlerinde teknoloji ve kalite açısından ülkemizden daha ileri konumdadırlar. Bu nedenle firmalarımızın rekabet edebilmeleri için kalitede dünya standartlarını yakalamaları ve maliyet açısından daha etkin çalışmaları şarttır. Sanayi ürünlerinde hammadde ve enerji girdilerinde maliyetleri azaltmak pek kolay olmamaktadır. Dolayısıyla ancak verimliliği arttırarak mevcut girdilerle daha fazla ürün üretmek toplam maliyetleri etkilemese de birim maliyetleri azaltarak rekabet avantajı sağlayacaktır. Günümüzde pazar talepleri ürünlerin daha fazla çeşitli ve daha kısa sürelerde üretilmesini de gerektirmektedir. Grup Teknolojisi bu noktada işe yaramakta; büyük imalat sistemlerini daha küçük makina ve parça aileleri olarak gruplayarak daha etkin çalışan sistemlere ulaşılmasını sağlamaktadır. Bu çalışmada grup teknolojisi ile makina-parça aileleri oluşturma problemine tamsayılı programlama ile modelleme yaklaşımı ele alınmış ve mevcut bir sistemin bu modelle yeniden oluşturulmasına çalışılmıştır. Sistemin bilgisayar destekli çalışabilmesi için gerekli bilgisayar programlan üretilmiştir.