LEE- Çevre Kontrolü ve Yapı Teknolojisi-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Son Başvurular
1 - 5 / 22
-
ÖgeSismik taban yalıtımı ve enerji sönümleyici sistemlerin mimari tasarıma etkileri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-05-22)Yapıları etkileyen sismik kaynaklı etmenlere karşı kuvvetler uygulanması ya da kendi içinde sönümlenmesini içeren ileri teknolojiye sahip malzeme ve sistemler olarak tanımlanabilen sismik kontrol sistemlerinin uygulanma metotlarına sismik kontrol yöntemleri adı verilmektedir. Sismik kontrol yöntemleri, sismik etkilerin yapının kendi dayanımıyla karşı konulmasını esas alan geleneksel sismik tasarım yöntemlerine alternatif oluşturmaktadır. Dünyada ve ülkemizde giderek yaygınlaşan sismik kontrol yöntemleri yeni, mevcut ve tarihi binaların kullanışlılığına katkı sağlarken fazladan yapısal gereksinimlerin de önüne geçmektedir. Öte yandan bir yapısal sistem kararı olarak öne çıkan sismik kontrol yöntemlerinin mimari tasarıma ilişkin de birçok etkisi olduğu gözlenmiştir. Çalışmada öncelikle geleneksel sismik tasarım yaklaşımı ve bu sismik anlayışın kavramları olan düzenlilik, dayanıklılık, rijitlik, süneklik ve dayanım fazlalığı incelenmektedir. Geleneksel sismik tasarım anlayışının olumlu ve olumsuz yönleri değerlendirilmekte ve yeni bir tasarım yaklaşımı gereksinimi ortaya konmaktadır. Sonrasında yeni bir sismik tasarım yaklaşımı noktasında karşımıza çıkan modern sismik tasarım amacı ve anlayışı, tarihçesi, form, süreksizlik, hareket, esneklik, cihaz görünümü ve kullanıcı konforu kavramları üzerinden incelenmektedir. Modern sismik tasarım anlayışının olumlu ve olumsuz yönleri değerlendirilmektedir. Modern sismik tasarım anlayışı etkisinde ortaya çıkan sismik kontrol yöntemleri ele alınmaktadır. Sismik kontrol yöntemleri aktif ve pasif sismik kontrol yöntemleri olarak ikiye ayrılmakta daha yaygın uygulanan pasif kontrol yöntemleri ise kendi içinde pasif enerji sönümleyici sistemler ve sismik (taban) yalıtım sistemleri olarak çeşitlenmektedir. Sismik kontrol sistemleri, mekanizmaları, elemanları ve uygulama detayları üzerinden mimari tasarım bağlamında değerlendirilmektedir. Çalışmanın üçüncü bölümünde ulusal ve uluslararası şartnameler taranmakta, özellikle ABD, Avrupa, Japonya, Yeni Zelanda ve Türkiye yapısal kodları incelenmektedir. ABD'den Federal Acil Durum Yönetim Kurumu (Federal Emergency Management Agency-FEMA), Amerikan İnşaat Mühendisleri Derneği (American Society of Civil Engineers-ASCE) ve Kaliforniya Yapısal Mühendisler Derneği (The Structural Engineers Association of California - SEAOC) Mavi Kitap; Avrupa'dan Eurocode 8; Japonya'dan Japonya Bina Standartları Yasası (Building Standard Law - BSL), Japonya Mimari Enstitüsü (Architectural Institute of Japan - AIJ) ve Japonya Mimarlar Enstitüsü ve Japonya Asismik Güvenlik Örgütü (Japan Aseismic Safety Organization - JASO); Yeni Zelanda'dan Yeni Zelanda Deprem Mühendisliği Derneği (New Zealand Society for Earthquake Engineering – NZSEE 2019) ve güncel Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği 2018 (TBDY 2018) yönetmeliklerinde, sismik kontrol kullanımında mimari tasarıma yönelik hususların öncelikle mevcudiyeti araştırılmış ve irdelenmiştir. İncelenen şartnamelerde çoğu ülke için yapısal kararların ön planda olduğu, mimari tasarıma yönelik bilgilerin ise sınırlı olduğu gözlenmiştir. Geleneksel sismik tasarım anlayışına dayanan yapısal şartnameler, yapıların hasar nedeniyle kullanılamadığı süreyi ve ekonomik kayıplarını etkileyen yönlerini kapsamamaktadır. Yapısal şartnamelerin odak noktası, binaların göçmesini önlemek ve can güvenliği performans seviyesi sunmak üzerinedir. Yönetmeliklerde yapıya bağlı veya yapı içindeki elemanların korunacağının bir garantisi olmamaktadır. Dolayısıyla olası bir sismik etkide yapı kullanımı işlevsel kesintiye uğrayabilmektedir. Buna karşılık modern sismik tasarım anlayışı ve buna bağlı sismik koruma yöntemleri ile binalarda performans seviyesi kesintisiz kullanım seviyesine yükselmekte ve bina içi ve çevresi önemli yapısal ve yapısal olmayan eleman ve değerlerin korunması sağlanmaktadır. Öte yandan bina kullanıcı ve çevre kullanıcılarında yaralanma ve psikolojik etki riskleri azalmakta, bina kullanımına kesintisiz devam edilebilmekte bu sayede deprem sonrası iyileştirme ya da yeniden bina üretimi konuları ortadan kalkmakta dolayısıyla karbon ayak izine olumsuz etki azalmakta ve sürdürülebilirliğe katkı sağlanmaktadır. Çalışmanın dördüncü bölümünde modern sismik kontrol ve mimari tasarım esasları yeni, mevcut ve tarihi binalar özelinde incelenmektedir. Modern sismik tasarım anlayışı kavramları olarak belirlenen form, süreksizlik, hareket, esneklik, cihaz görünümü ve kullanıcı konforunun ayrı ayrı ve bir araya geldiklerinde yeni, mevcut ve tarihi binalarda mimari tasarıma etkileri açıklandıktan sonra dünyada ve Türkiye'de yer alan örnek projeler üzerinden mimari tasarım etkileri değerlendirilmektedir. Bu kısmın sonunda dünyada ve ülkemizde en yaygın kullanılan sismik kontrol yöntemlerinden olan taban yalıtımı ve enerji sönümleyici sistemler bağlamında yeni, mevcut ve tarihi binalarda mimari tasarım; sismik cihaz-bina formu ilişkisi, planlama ve konum, mimari detaylar, estetik ve kullanıcı konforu başlıkları altında değerlendirilmekte ve sismik kontrol yöntemlerinin kullanımına yönelik mimarlara/tasarımcılara/ uygulayıcılara/restoratörlere öneriler sunulmaktadır. Çalışmanın son bölümünde genel bir değerlendirme yapılmakta ve çalışmanın amaçları, hedefleri, günümüz ve gelecek için önemi aktarılmaktadır. Tez çalışması, literatür taraması, ulusal ve uluslararası yönetmelik ve standart araştırması ve yarı yapılandırılmış görüşme araştırma yöntemleri uygulanarak sismik tasarım anlayışının mimari tasarıma etkileri üzerine akademik bir çalışma sunmayı amaçlamaktadır. Öte yandan çalışma, bu alandaki öncü değişiklikleri mimari tasarım özelinde mimarlara/tasarımcılara/uygulayıcılara/restoratörlere olası problemler ve çözümler bağlamında aktarmayı hedeflemektedir. Çalışmanın ana hedeflerinden bir diğeri de mimarlara sismik kontrol yöntemleri bağlamında mimari tasarım hakkında bir el kitabı sunmaktır.
-
ÖgeYapıda malzeme seçimi için bir yaklaşım: Metal esaslı cephe kaplama malzemesi örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-02-02)Tasarım, malzeme ve sistemin hem kullanıcı taleplerini karşılaması hem de çeşitli başarım beklentilerini karşılayacak şekilde değerlendirilmesi ve en uygun olanın seçilmesi çok yönlü düşünülmesi gereken zor bir süreçtir. Mimarlar bir yapı tasarımı boyunca çoğu zaman bölgesel zorunlu yönetmelik ve standartlar dışındaki performans beklentilerini ve kullanıcı beklentilerini dikkate alan farklı ölçüt ve seçenekleri göz önünde bulundurmak zorunda kalmıştır. Bu süreç sonunda tüm ölçüt ve beklentilerin doğru değerlendirilmesi kullanıcı konforu ve yapının yaşam döngüsü boyunca en uygun başarımı gösterecek malzemenin seçilmesi açısından önemlidir. Malzemesi seçimi izlenecek süreç yedi aşamada özetlenmiştir. Bu aşamalar sırasıyla; i) Seçim amacının belirlenmesi ii) Amaca yönelik muhtemel seçeneklerin belirlenmesi iii) Seçim için gerekli başarım özeliklerinin belirlenmesi iv) Başarım ölçütlerinin belirlenmesi v) Başarım özeliklerinin nicel ve öznel önem değerlerinin belirlenmesi vi) Nicel ve öznel önem değerlerinin ikili kıyaslamalarının yapılması vii) Seçeneklerin çok ölçütlü seçim yöntemi kullanarak en uygun alternatifin belirlenmesi Çalışma kapsamında yapıda ürün ve malzeme seçimi için bir yaklaşık orta konmuş bu yaklaşım kapsamında en uygun metal esaslı cephe kaplama malzemesi seçimi yapılmıştır. İkinci aşamada belirlenen amaç doğrultusunda literatür araştırması yapılarak muhtemel seçenekler belirlenmiştir. Üçünü aşamada seçeneklerin değerlendirilmesi için metal esaslı cephe kaplamaları için başarım özelikleri belirlenmiştir. Belirlenen başarım özelikleri her bir seçenek için Cambridge Engineering Selector (CES) 2015 malzeme veritabanı kullanılarak ölçütler belirlenmiş olup bu ölçütler Analitik Ağ Süreci (AAS) çok ölçütlü karar verme yöntemi ölçeğinde 1 (en az) ila 9 (en çok) aralığında değerlere normalleştirilerek nicel önem değerleri tespit edilmiştir. Daha sonra her bir başarım özeliği için önem sıralamaları yapılmış yine aynı şekilde 1 ila 9 arasında değer alacak şekilde anket yöntemiyle mimarlara sorularak başarım özelikleri öznel önem değerleri belirlenmiştir. Altıncı aşamada belirlenen başarım özelikleri değer puanları AAS yöntemi ölçeğinde ikili karşılaştırmaları yapılarak her bir başarım özeliğinin birbiriyle sahip oldukları önem puanı farkları kadar negatif ve pozitif bağıntıları oluşturulmalıdır. İkili karşılaştırmalar sonucu elde edilen verilen AAS yöntemi seçim aracı superdecision uygulamasına veri olarak işlenmiş ve sonucunda en uygun metal esaslı cephe kaplama malzemesi seçilmiştir. Seçim için belirlenen metal esaslı cephe kaplama malzemeleri sırasıyla; titanyum-çinko, paslanmaz çelik, alüminyum, bakır ve çelik olarak belirlenmiş başarım özelikleri ise; çevresel etki değerlendirmesi, maliyet ve teknik özelikler olarak üç ana başlıkta ele alınmıştır. Teknik özelikler başarım özeliği; korozyon dayanımı, sertlik, eğilmede çekme, ısıl genleşme, güneş ışığı UV dayanımı, aşınma dayanımı ve yanma dayanımı olarak yedi alt başarım özeliğe ayrılmıştır.
-
ÖgeYerleşmelerde güneş ışınımından optimum yararlanma ve gökyüzü görüş faktörünün belirlenmesine yönelik bir algoritma önerisi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-12-29)Hızla artan enerji tüketimi ve sebep olduğu CO2 salımlarının çevreye vermiş olduğu geri dönüşü olmayan tahribatlar, enerji tüketiminin önemli bir bölümünden sorumlu olan konut yapılarında özellikle ön tasarım aşamasında enerji etkin önlemlerin alınmasının önemini ortaya koymaktadır. Ülkemizde konut yapılarının ısıtılması için harcanan enerjinin ön planda olması, konut yerleşmelerinde güneş ışınımı kazancını etkileyen başlıca faktörler olan yön, form, yükseklik ve yapılar arasındaki mesafeler gibi parametrelerin organizasyonu ile enerji verimliliği bağlamında iyileştirmeye gidilebileceğini göstermektedir. Bahsi geçen faktörlerin yanı sıra, dış konfor koşulları için önem arz eden kentsel ısı adası etkisi değeri ve dolayısı ile gökyüzü görüş faktörü değeri arasındaki ilişki son yıllarda yapılmış olan çalışmalar için sıklıkla incelenen bir konu olduğu gözlemlenmiştir. Yapıların performansı bağlamında tasarım parametreleri ve performans hedefleri arasında çoklu eşleştirmeler yapmada ve optimize çözümleri elde etmede yetersiz kalan geleneksel tasarım metotlarının aksine, hesaplamalı tasarım metodları ve parametrik tasarım araçları, tasarım alternatiflerinin göz önünde bulundurulması aşamasında insan hatası sebebi ile olabilecek ihmallerden kaynaklı veya tahmini yaklaşımlar ile göz ardı edilmiş alternatiflerin olabileceği durumların dışında kalarak daha güvenilir bir süreç ortaya koymaktadır. Bu bağlamda bu tez çalışmasında, konut yerleşmelerinin evrimsel optimizasyon kullanılarak güneş ışınımı bağlamında eniyilenmesi ve ardından gökyüzü görüş faktörlerinin belirlenmesine yönelik bir algoritma geliştirilmiş olup parametrik tasarım ve evrimsel optimizasyon süreçlerinin ön tasarım aşamasında alınması gereken enerji etkin önlemler bağlamında nasıl ele alınabileceğinin araştırılması amaçlanmıştır. Geliştirilmiş olan algoritma, sınırları belirlenen bir yerleşme tasarımı örneğinde, sıklıkla karşılaşılan nokta blok ve sıralı blok yapı yerleşmelerinde, taban alanları sabit tutulan kare ve dikdörtgen planlı yapılar için İstanbul iklim koşullarında denenmiştir. Bu kapsamda, kullanıcının bir yerleşme alanında güneş ışınımı bağlamında optimizasyon ve gökyüzü görüş faktörü bağlamında kontrolü yapılırken oluşabilecek çoklu yerleşim senaryolarını gözlemleyerek faydalanabileceği yeni bir tasarım yaklaşımı geliştirilmeye çalışılmıştır. Elde edilen veriler sonucunda, bu tez çalışması kapsamında geliştirilen algoritma kullanılarak yapılan eniyileme çalışmasının ve gökyüzü görüş faktörü hesabının, konut yapısı yerleşmelerinde ön tasarım aşamasında alınabilecek enerji etkin önlemler bağlamında kullanılabilirliğini göstermiştir.
-
ÖgeBiyomimetik bina kabukları: Bir meta-analiz(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-05-17)Biyomimikri teriminin özellikle 2000'li yılların başından itibaren popüler bir kullanıma ulaştığı; ancak çoğu zaman bu kullanımın herhangi bir kavramlaştırma olmaksızın ezbere gerçekleştirildiği, yaygın tanımların sıkça dile getirildiği ve o tanımlara biçimsel olarak benzeyen nicelerinin eklendiği görülmüştür. Ne olduğu tam olarak anlaşılmayan biyomimikrinin mimarlıkta nasıl kullanılabileceği üzerine yollar üretmek, deyim yerindeyse havanda su dövmek gibidir. Bu nedenle, benzer hataların tekrarlanmaması için sıkça unutulan "nedir" sorusu tezde tekrar gündeme getirilmiştir. Beş bölümden oluşan tez çalışmasının ilk bölümünde; çağın sorunlarına ve bu sorunlar karşısında mimarlığın ve mimarın oynadığı role değinilmiş, tez çalışmasının problemi belirlenmiş, tezin amacı, tezin kapsamı, araştırma soruları, araştırmanın hipotezi, yöntemi ve kurgusu açıklanmıştır. İkinci bölümde; biyomimikri kavramının sınırları çizilmiştir. Kavramı oluşturan doğa, yaşam ve taklit kavramlarının birer birer ele alınması sonucunda biyomimikrinin, insanın, kendi doğasını gerçekleştirken karşılaştığı sorunların giderilmesi için, teknik alanındaki konularda, yaşamın –yaşayanların ve yaşama yardımcı öğelerin- taklit edilmesinin gerektiği kabulünü temele alan bir yaklaşım olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Literatürün taranması ve ortaya konulan biyomimetik ürünlerin gözlemlenmesiyle, yaşamın iki perspektiften taklit edilebileceği; ve bu perspektifleri, temel biyomimikri ilkelerinin sağladığı düşünülmüştür. Böylece temel ilkeler, genel biyomimimikri ilkeleri ve özgül biyomimikri ilkeleri olarak iki grupta ele alınmıştır. Üçüncü bölümde; biyomimetik mimarlık kavramının sınırları teorik açıdan çizilmiştir. Belirlenen temel ilkeler mimarlık alanına taşınmış ve bu alandaki yansımaları üzerinde durulmuştur. Ortaya konulan biyomimetik mimarlık örneklerinin incelenmesiyle, biyomimetik mimarlıkta tek farkın temel biyomimikri ilkelerinden kaynaklanmadığı; aynı zamanda taklit metotlarının ve taklit seviyeleri ile seviyelerin boyutlarının farklı kombinasyonlarının, farklı nitelikte mimari ürünlere ulaşılmasını sağladığı görülmüştür. Bu niteliklerin, bina kabuğu performans gereksinmeleri ile ilgili olduğu fark edilmiştir. Böylece biyomimetik mimarlık tarzları, yüzeysel tarz ve derinsel tarz olmak üzere iki grupta ele alınmıştır. Dördüncü bölümde; biyomimetik mimarlık kavramının sınırları pratik açıdan çizilmiştir. Bu doğrultuda, ilk kez bu tez kapsamında adı konulan, genel ilkeleri ve özgül ilkeleri temele alan yüzeysel tarz ve derinsel tarzdaki örneklerin birbirlerine göre farklarının gösterilmesi hedeflenmiştir. Bu nedenle, öncelikle literatür taramasıyla ulaşılan 90 yayın için, ardından bu yayınlar içerisinde geçen örnekler arasından seçilen 150 biyomimetik mimarlık örneği için sistematik derleme ve meta-analiz yöntemleri kullanılarak detaylı bir inceleme gerçekleştirilmiştir. Yayınların meta-analizi iki boyutta gerçekleştirilmiştir. Yayınlar, tanımlayıcı bilgiler boyutunda, yayın dili, yayın türü, yayın yılı, yayımlandığı ülke, yazar, yayımlandığı yer ve anahtar kelimeler; bağlam boyutunda ise, araştırma kapsamı, araştırma yaklaşımı, veri toplama metodu ve biyomimetik mimarlık örneği içermesi açılarından ele alınmıştır. Biyomimetik mimarlık örneklerin meta-analizi iki boyutta gerçekleştirilmiştir. Örnekler, mimari özellikler boyutunda, durum, yıl, konum, iklim sınıfı, mimar/araştırmacı, tasarım ölçeği, brüt taban alanı, yükseklik, işlev ve kabuktaki uygulama alanı; biyomimetik özellikler boyutunda ise, biyolojik öğe sayısı, biyolojik esin kaynağı ve belirgin özelliği, temel biyomimikri ilkesi ve numarası, taklit seviyesi ve boyutu, taklit metodu, biyomimetik tarz ve sağlanan performans gereksinmesi açılarından ele alınmıştır. Daha sonra, biyomimetik özellikler boyutu için çapraz karşılaştırma hazırlanmış, burada bazı ölçütlere dair 10 farklı ikili ilgi incelenmiştir. Bunlar; biyolojik esin kaynağı ile taklit seviyesi, temel biyomimikri ilkesi ile biyolojik esin kaynağı, taklit seviyesi ile temel biyomimikri ilkesi, taklit metodu ile biyomimetik tarz, biyomimetik tarz ile temel biyomimikri ilkesi, biyomimetik tarz ile taklit seviyesi, biyomimetik tarz ile taklit seviyesinin boyutu, biyomimetik tarz ile sağlanan performans gereksinmesi, sağlanan performans gereksinmesi ile temel biyomimikri ilkesi ve sağlanan performans gereksinmesi ile taklit metodu arasındaki ilgilerdir. Tezin son bölümünde ise, araştırma sorularına bulunan yanıtlar özetlenmiş ve hipotezin doğruluğu ispatlanmıştır.
-
ÖgeKonut mutfaklarının mekansal performansını etkileyen etmenler ve iç ortam hava kalitesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-07-05)Yaşamımızın önemli bir kısmını geçirdiğimiz kapalı alanlardan biri konutlardır. Konut içindeki mutfak mekanı, beslenme ile olan ilişkisinden dolayı tarih boyunca insanlar için yaşamsal anlamda önem taşımıştır. Aynı zamanda, mutfak, aile bireylerinin bir arada bulunup yemek yediği ve sosyalleştiği bir yaşam ve çalışma alanı olarak konut içinde kullanıcıların en yoğun olarak kullandıkları alanlardan biridir. Yakın zamanda yaşanan küresel salgın nedeniyle insanları evde kalmaya yönlendiren önlemler, zamana ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak değişen yaşam ve çalışma tarzları konutlara ve konut içinde mutfak mekanına yeni işlevler ekleyerek daha yoğun ve etkin olarak kullanımına neden olmuştur. Kullanım yoğunluğu gün geçtikçe artan mutfaklarda kullanıcı gereksinimlerini karşılayarak çalışma verimliliğini artırmanın ve kullanıcılara sağlıklı bir ortam yaratmanın önemi artmış ve bu amaçla iç çevre kalitesinin en üst düzeyde sağlanması gerekliliği ortaya çıkmıştır. İç çevre kalitesi mekanın görsel ve işitsel konforunun sağlanması, mimari planlama, ergonomik tasarım, fiziksel çevre şartları vb. mekânsal gereksinimlerin kullanıcı gereksinimlerine uygun şekilde düzenlenmesi ile sağlanabilir. Bu etmenlerin kullanıcılar tarafından iyi ve yeterli olarak kabul edilmesi için öncelikle kullanıcıların iç ortamda soludukları havanın taze, temiz ve sağlıklı olması gerekir. Konutlarda mutfaklar, içinde yapılan eylemler ve kullanıcı yoğunluğu düşünüldüğünde, iç ortam havasını etkileyen kirleticilerin oluşumunun en fazla olduğu mekanlardan biridir. Yapılan çeşitli araştırmalardan, pek çok farklı eylemin yapıldığı mutfaklarda en önemli iç hava kirletici kaynağının mutfaklardaki ana eylemlerden biri olan pişirme eylemi olduğu anlaşılmıştır. Pişirme işlemi ile açığa çıkan çeşitli gazlar, partiküller, yüksek ısı ve buhar iç havanın niteliğini değiştirir. Bu kirleticiler hava dolaşımı ile yayılarak mutfağın yanı sıra konut içindeki diğer mekanların da hava kalitesini ve kullanıcı konforunu önemli ölçüde etkiler. Tez çalışmasında, referans kitaplar ve ulusal/uluslararası yayınlarda yer alan özgün bilimsel araştırmalardan yararlanılarak, konut mutfaklarının mekansal performansını etkileyen mimari tasarım gereklilikleri ve fiziksel çevre etmenleri ile mutfaklardaki ana eylemlerden biri olan pişirme eylemi ve pişirme eylemi sonucu açığa çıkan kirleticiler, bu kirleticilerin iç ortam hava kalitesine etkileri ve iç hava kalitesinin iyileştirilmesi konuları ayrıntıda incelenmiştir. Böylece, konut mutfaklarında pişirme eylemi kaynaklı iç hava kirliliğine etki eden etmenlerin ve mevcut ya da yeni yapılacak mutfak mekanları için alternatif kontrol ve iyileştirme yöntemlerinin ortaya konması hedeflenmiştir. İncelenen çalışmalardan elde edilen bilgiler doğrultusunda, çalışmanın son bölümünde, iç hava kalitesinin değerlendirilebilmesi için bir yaklaşım sunulmuş ve konuyla ilgili başlıkların sistematik bir şekilde ayrıntılandırılarak mutfaklar için tasarım aşamasında önemle düşünülmesi gereken etmenlerin listesi oluşturulmuştur. Önerilen değerlendirme yaklaşımı; (i) mutfak ve kullanıcı özelliklerinin belirlenmesi, (ii) pişirme eylemi kaynaklı kirliliğin belirlenmesi, (iii) iç hava kalitesini iyileştirme yöntemleri olmak üzere üç ana başlıktan oluşmaktadır. Bu ana başlık konuları, literatürde karşılaşılan ağırlıklı uluslararası bilimsel çalışmalar, basılı yayınlar, ilgili yönetmelik ve standartlar taranarak, sistematik olarak bütünden ayrıntıya olacak şekilde bir etmenler listesine dönüştürülmüştür. Tez çalışmasında, mutfakların mimari tasarım ve mekansal performans gerekliliklerinin incelenmesinin yanı sıra, mutfaklarda açığa çıkan kirleticilerin yayınımı ile ilişkili şartların ele alınması ve incelenmesi, sorunların ortaya konması ve daha etkin çözümlerin geliştirilebilmesi amaçlanmaktadır. Böylece, öncelikle pasif yöntemlerle alınacak önlemler ile kullanıcı sağlığı açısından oluşabilecek riskler azaltılarak tüm konutun hava kalitesi iyileştirilebilecek, daha sağlıklı ve konforlu mekanlar tasarlanabilecektir.
- 1 (current)
- 2
- 3
- 4
- 5