LEE- Kimya-Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 9
  • Öge
    Yeni tip Aza-BODIPY bileşiğinin sentezi ve karakterizasyonu
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-06-15) Bayrak, Esra ; Kahveci, Muhammet Übeydullah ; Özçelik, Şennur ; 509201211 ; Kimya
    Yakın kızılötesi bölgesinde (NIR) absorpsiyon ve emisyon yapabilen boyalar sensörler, lazerler, fotovoltaik hücreler ve optoelektronik dahil olmak üzere geniş uygulama yelpazesi nedeniyle uzun yıllardır önemli bir rol oynamaktadır. NIR bölgesinde absoriyon ve emisyon yapan bu boyalar, biyogörüntüleme, boron nötron yakalama terapisi ve fotodinamik terapi dahil olmak üzere biyouygulamada da kullanım bulabilmektedir. Bu boyalar, ışığı absorbe edebilmekte ve daha yüksek bir enerji seviyesine uyarabilmekte ve daha sonra ışık emisyonu ile temel duruma dönerek floresans meydana getirmekte ve böylece biyouygulama için önemli bir araç haline gelmişlerdir. NIR ışığı daha uzun dalga boylarına kayarak, azaltılmış saçılma ve azaltılmış foto hasar ve derin doku penetrasyonu avantajı sağlar. Porfirin ve porfirazin bileşikleri, NIR bölgesinde absorpsiyon ve emisyon yapabilen organik boyalardır. Porfirin ve porfirazinler, fotofiziksel ve fotoelektrokimyasal özelliklerinden dolayı birçok alanda geniş uygulamalara sahiptir. Ne yazık ki zahmetli sentez yöntemleri, saflaştırma adımlarındaki zorluklar ve verimlerinin düşük olması gibi kullanımlarını sınırlayan bazı nedenler vardır. Bu zorluklar, dipirometenler ve aza-dipirometenler boyaları olarak adlandırılan yapısal analoglarının keşfi ile çözülmüştür. Bu dipirometen ve aza-dipirometen bileşiklerinin fotofiziksel özellikleri, BF2+ ve d blok geçiş metali bileşiklerinin şelatları ile ayarlanabilir. Ayrıca bu dipirrometen ve aza-dipirometen boyaları ucuz başlangıç malzemelerinden hazırlanabilir ve basit ve zahmetsiz sentetik yöntemlerle hazırlanabilir. Bu bileşikler düşük konjugasyona sahip olmalarına rağmen, yoğun floresans, yüksek elektron afinitesi ve yüksek molar absorpsiyon katsayısı değerleriyle görünür ve yakın kızılötesi bölgede absorpsiyon ve emisyon özellikleri gibi göze çarpan fotofiziksel özelliklere sahiptirler. Aza-BODIPY adı verilen organoboron NIR boyaları, aza-dipirometenlerin bor kompleksleri olmakla birlikte BODIPY çekirdeğinin mezo konumunda karbon yerine bir nitrojen atomu bulunan BODIPY boyalarının yapısal analoglarıdır. BF2 şelatlanması, aza-dipirometen bileşiklerine kıyasla Aza-BODIPY bileşiklerine daha rijit bir yapı sağlar. BODIPY ve Aza-BODIPY boyaları, güneş pilleri, biyogörüntüleme, lazerler ve fotodinamik terapi gibi çok çeşitli uygulamalarda kullanımları dikkate alındığında karakteristik özellikleri nedeniyle büyük ilgi görmüştür. BODIPY ve Aza-BODIPY boyaları olarak adlandırılan d blok geçiş metali şelatları ile dipirometen ve aza-dipirometen bileşiklerinin temel farkı biyolojik uygulamalarda çok önemi bulunan floresans emisyonunun olmamasıdır. Aza-BODIPY bileşikleri iki farklı yöntemle sentezlenebilir. İlk yöntem, 2,4-diaril pirolden başlayan sentezi içerir. Diğer yöntem, uygulanabilirliğe daha uygun olan O-Shea yöntemi denir. Nispeten daha az sentetik yöntem içermektedir ve bu yöntemler xx kullanılarak reaksiyonlarda yüksek verimle BODIPY ve Aza-BODIPY bileşikleri hazırlanmaktadır. Aza-BODIPY bileşiğinin hazırlanmasına yönelik bu 4 adımlı O-Shea sentetik yöntemi, kalkon bileşik sentezi ile başlar. Birinci adımda, aldol kondenzasyon reaksiyonu ile kalkon türevi bileşik sentezi gerçekleştirilir. Bu O-Shea yönteminin ikinci adımı, Michael ilavesiyle kalkon türevinin nitrasyonunu içerir. Aza-dipirometen türevi üçüncü adımda dimerizasyon yoluyla elde edilir. O-Shea yönteminin son adımında oda sıcaklığında BF3.OEt2 kullanılarak BF2 şelatanmasıyla ile Aza-BODIPY bileşiği elde edilir. Aza-BODIPY boyaları terapötik pencerede güçlü absorpsiyon ve emisyon bantlarına sahip olduğundan, bu bileşikler Fotodinamik Terapi (PDT) için ideal bir ışığa fotouyarıcılardır. Fotodinamik Tedavinin (PDT) işlevsel olabilmesi için doku penetrasyonunun sağlanması ve bunun için NIR bölgesinde (özellikle NIR-II bölgesinde) penetrasyon derinliği için güçlü absorpsiyonun sağlanması gerekir. Aza-BODIPY bileşikleri, BODIPY boyalarınınkine kıyasla nispeten yüksek singlet oksijen kuantum verimlerine sahiptir, çünkü BODIPY'lerin Fotodinamik Terapide (PDT) bir fotouyarıcı olarak uygulamalarını sınırlayan şiddetli floresansları vardır. Aza-BODIPY boyalarının maksimum absorpsiyon ve emisyon dalga boyları, BODIPY bileşiklerine kıyasla belirgin şekilde daha yüksek dalga boylarında görülmektedir. BODIPY bileşikleri genellikle 550 ila 600 nm civarında absorpsiyon piklerine sahipken, Aza-BODIPY bileşiklerinin absorpsiyon pikleri, yüksek penetrasyon sağlayan biyolojik uygulamalar için uygun olan 650 nm'nin ötesinde bulunabilir. Aza-BODIPY boyalarının absorpsiyon pikleri, 1300 nm'ye kadar batokromik olarak kaydırılabilir. Bu batokromik kayma, HOMO-LUMO enerji aralığındaki azalma ile açıklanabilir. Bu modifikasyon, elektron veren grubun 3,5-fenillerin para konumuna veya elektron çeken grubun 1,7-fenillerin para konumuna sokulmasıyla uygulanabilir. İki ana modifikasyon yöntemi uygulanabilir: Distal ve proksimal fenil gruplarına elektron alıcı ve donörü fonksiyonel grupların eklenmesi. Ayrıca Aza-BODIPY emisyonları, BODIPY türevlerine kıyasla yaklaşık 80 nm daha fazla batokromik kaydırılabilir. Aza-BODIPY bileşikleri ile ilgili çalışmalar son yıllarda dikkat çekici fotofiziksel ve fotokimyasal özelliklerinden dolayı önemli ölçüde artmıştır. Ayrıca, güçlü ve keskin absorpsiyon ve emisyon özellikleri, distal ve proksimal fenil gruplarına elektron alıcı ve donör fonksiyonel grupların eklenmesi veya π konjugasyonunun arttırılması ile ayarlanabilir. Bu modifikasyonlar fotostabiliteye, yüksek floresans kuantum verimine, yüksek singlet oksijen kuantum verimlerine, yüksek moleküler absorpsiyon katsayılarına, görünür aralıkta ve NIR bölgesinde güçlü absorpsiyon ve emisyon dalga boylarına neden olur. Günümüzde PDT gibi biyouygulamalarda kullanılabilecek en umut verici organik bileşiklerden biri, yukarıda belirtilen karakteristik özellikleri nedeniyle Aza-BODIPY boyalarıdır. Bununla birlikte, Aza-BODIPY'nin biyomedikal uygulamalarda kullanımını sınırlayan ana dezavantajı, aromatik halkaların varlığı ve Aza-BODIPY çekirdeğinin oldukça düzlemsel yapısı nedeniyle agregasyondan kaynaklanan suda zayıf çözünürlükleridir. Bu tez kapsamında, etkinlik alanını genişletmek ve farklı uygulamalara kapı açmak amacıyla suda çözünür polimerlerin sentezinde kullanılabilecek Aza-BODIPY türevi içeren monomer bileşiğinin sentezi ve karakterizasyonu hedeflenmiştir. Bu amaçla, öncelikle distal fenil gruplarının para pozisyonlarında hidroksil grupları taşıyan bir Aza-BODIPY türevi sentezlenmiş ve akabinde bu hidroksil gruplarını içeren Aza-BODIPY, polimerleşebilen bir metakrilat sübstitüe Aza-BODIPY monomerine dönüştürülmüştür. Elde edilen monomer bileşiği, FT-IR, UV-Vis ve 1H-NMR spektroskopik yöntemleri ile karakterize edilmiştir. Elde edilen Aza-BODIPY yapılı monomer bileşiğinin, UV-Vis absorbansında Aza-BODIPY bileşiğine göre 6 nm hipsokromik kayma yaptığı gözlemlenmiştir.
  • Öge
    The interaction of CD-based chalcogenide quantum dots with raw photosynthetic pigments
    (Graduate School, 2023-08-28) Aykut, Sümeyye ; Ünlü, Caner ; 509211271 ; Chemistry
    The detrimental effects of global warming caused by usage of fossil fuels and toxic gas emission to the atmosphere could be dramatically decreased by environmental sustainability and renewable energy resources. Moreover, coal, oil and gas classified as fossil fuels which almost the whole energy of the world derived from is going to respectively be over in 107, 35 and 37 years. That is why alternative renewable energy sources are quite important according to scientists. It is possible to utilise renewable energy resources in almost all areas where fossil fuels have a usage. Renewable energy is able to be used in the production of electricity, in transportation and logistics as a fuel, in buildings and industrial processes as a heat release after conversion. Wind, flowing water, sunlight, the internal heat of the earth and biomass are natural resources of renewable energy. Biomass is a significant renewable energy source because of its economic potential, easiness in production and functional usage in many areas. Biomass is defined as organic materials in total produced by a living organism like plants and animals in a stated time and place in the world. Biomass could be manufactured by almost all organic materials we know such as seed waste, wood, wastewater, paper waste, straw and manure. These days, better half of biomass production is produced by products of agriculture which are known as energy crops. That makes photosynthesis that underlies formation of food and fibre along with biomass-based biofuels quite an important process. Photosynthesis and the energy conversion required for the production of biomass are utterly related to each other. In this thesis, quantum dots having three various structures were interacted with photosynthetic pigments which are responsible for light harvesting to increase and simplify biomes production by enhancing the efficacy of photosynthesis. In addition, photosynthetic pigments were extracted by spinach leaves that are easily provided and they are kept intact during the interactions. The compositions of quantum dots' structures were designated in accordance with the absorption wavelengths of photosynthetic pigments. The quantum dots interacted were oleic acid-capped CdSSe QDs, CdSTe QDs with the Te-riched core and CdSTe QDs with the outer S-enriched region. Also, all quantum dots were synthesis two-phase synthesis method which is one of the bottom-up approaches. The CdSSe QDs were synthesised as they have an emission in the same UV range in electromagnetic spectrum that photosynthetic pigments absorb light. The CdSTe QDs with the Te-riched core have a stated composition owing to the same reason and emission spectrum in the near IR region that pigments have also absorption. The CdSTe QDs with the outer S-enriched region have no emission of light in any common region with photosynthetic pigments that absorb radiation. Those quantum dots are synthesised to examine the quantum dot-photosynthetic pigment interaction when there is no possibility of energy transfer. The results of the interactions were analysed by UV-Visible Spectrophotometer and Fluorescence Spectroscopy and experimental data was exhibited in the section of Results & Discussion in detail. As a result of all experiments, the absorption intensity of the photosynthetic pigments interacted with the Te-enriched CdSTe QDs was increased by 50% at the excitation wavelength of 410 nm. Additionally, the light harvesting capacity of photosynthetic pigments was enhanced at 500-575 nm in the green-light range of spectrum in the presence of the CdSTe QDs with the Te-riched core.
  • Öge
    Simetrik olmayan oksotitanyum ftalosiyaninlerin sentezi, karakterizasyonu ve fotovoltaik uygulamaları
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-06-09) Arslan, Nuray ; Sevim, Altuğ Mert ; 509201220 ; Kimya
    Ftalosiyaninler, doğada bulunabilen porfirinlerin tamamen sentetik analoglarıdır. 18 π-elektron sistemi bulunduran düzlemsel ve aromatik makroheterohalkalı yapılardır. İlk olarak 1907 yılında tesadüfen keşfedilmişlerdir. Metalli ve metalsiz olarak iki kategoride incelenebilirler. Ftalosiyaninlerin 70'ten fazla metal ile kompleks yapabildikleri bilinmektedir. Halka oyuklarında bulundurdukları bu metal atomlarına bağlı olarak ayrıca periferal ve non-periferal konumlara takılan sübstitüentlerin yapısına bağlı olarak ftalosiyaninlerin fiziksel ve kimyasal özellikleri değişkenlik göstermektedir. Kimyasal ve termal olarak oldukça kararlıdırlar. Bu durum ftalosiyaninlerin çok çeşitli ve özgün özellikler göstermelerini ve kimyasal sensör, non-lineer optik, fotodinamik terapi, boya ve pigment, katalizör ve sıvı kristal gibi birçok farklı alanda uygulama imkanı bulmalarını sağlamıştır. Ftalosiyaninlerin ftalonitril, ftalik asit, ftalik anhidrit ve ftalimid gibi çeşitli başlangıç bileşiklerinden yola çıkarak sentezlenmesi mümkündür. Sodyum, lityum gibi halka oyuğundan kolay ayrılabilen metaller içeren metalli ftalosiyaninlerden merkez metallerin çıkarılması ile metalsiz ftalosiyanin elde edilebildiği gibi, metalsiz ftalosiyaninlerin metal tuzları ile kaynatılmasıyla metalli ftalosiyanin elde edilmesi de mümkündür. Uç grupları aynı olan ftalosiyaninler simetrik ftalosiyaninler olarak adlandırılırlar. Farklı uç gruplar bulunduran ftalosiyaninler ise asimetrik ftalosiyaninlerdir. Asimetrik ftalosiyaninler istatiksel kondenzasyon, polimer destekli sentez yöntemi ve subftalosiyaninlerin halka büyümesi yöntemi olmak üzere üç yolla sentezlenebilirler. Son yıllarda fosil yakıtların azalması ve çevreye verdiği zararların yarattığı endişe ile temiz ve yenilenebilir enerjiye olan ihtiyaç artmıştır. Bu doğrultuda sınırsız bir temiz enerji kaynağı olan güneş ve bu enerjiyi elektriğe dönüştürebilen güneş pilleri üzerine olan çalışmalar hız kazanmıştır. Ftalosiyaninlerin bir başka uygulama alanı ise duyarlaştırıcı boya olarak boya duyarlı güneş pillerinde kullanımıdır. Bir güneş pili çeşidi olan boya duyarlı güneş pillerinde ftalosiyaninler yakın kızılötesi bölgede absorpsiyon yapabilmeleri ve yüksek molar absorpsiyon katsayıları sebebiyle organik boya duyarlaştırıcılar sınıfı içinde ilgi çeken malzemeler olmuşlardır. Bu çalışmada, başlangıç bileşikleri olarak 4-(ferrosenilfeniloksi) ftalonitril, 4-(4-karboksifeniletinil)ftalonitril, 4-(karboksi etinil) ftalonitril ve 4-(tert-butil) sülfanil ftalonitril bileşiklerinin sentezi gerçekleştirilmiştir. Ardından [2(3),9(10),16(17)-tris(ferrosenilfeniloksi)-23-(4-karboksifenilasetilenil) ftalosiyaninato] oksotitanyum (IV),[2(3),9(10),16(17)-tris(ferrosenilfeniloksi)-23-(4-karboksiasetilenil) ftalosiyaninato] oksotitanyum(IV), [2(3),9(10),16(17)-tris(4-ter-butilsülfanil)-23-(4-karboksifenilasetilenil)ftalosiyaninato] oksotitanyum(IV), [2(3),9(10),16(17)-tris(4-ter-butilsülfanil)-23-(karboksiasetilenil)ftalosiyaninato] oksotitanyum(IV) asimetrik ftalosiyaninlerinin sentezi gerçekleştirilmiştir. Sentezi gerçekleştirilen ftalosiyaninler kolon kromatografisi ve preparatif TLC yöntemleriyle saflaştırılmıştır. Sentezi gerçekleştirilen bileşiklerin yapısı UV-Vis, FT-IR, 1H NMR, 13C NMR ve kütle spektroskopisi teknikleri kullanılarak aydınlatılmıştır. Sentezlenen oksotitanyum ftalosiyaninlerin boya duyarlı güneş pillerinde duyarlaştırıcı olarak kullanılarak çalışmanın uygulamaları yapılmıştır. Agregasyonu önleyici hacimli gruplar ve boya duyarlı güneş hücrelerinde kullanılan TiO2 katmanına tutunmayı sağlayıcı çapa grubu olarak karboksilik asit fonksiyonel grubu içeren asimetrik oksotitanyum ftalosiyaninlerin uygulamaları için ticari olarak elde edilen YD2 isimli porfirin ile farklı oranda karışımları hazırlanmıştır. Bu karışımları hazırlayarak elektromanyetik spektrumun daha geniş bir alanında hem yakın kızılötesi bölgede hem görünür bölgede absorpsiyon yapabilmeleri ve bu sayede güneş ışığından daha fazla yararlanarak güneş pilinin verimini arttırmak amaçlanmıştır.
  • Öge
    Demir(III) iyonuna hassas, tiyofen ile modifiye edilmiş rodamin tabanlı yeni tip sensörün sentezi, karakterizasyonu ve uygulamaları
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-01-24) Arıbuğa, Hülya ; Yılmaz, İsmail ; 509181315 ; Kimya
    Rodamin bileşiği, ilk olarak 1905 yılında m-aminofenol ve ftalik anhidritin Lewis asidi varlığında gerçekleşen reaksiyonu sonucunda sentezlenmiş ve o günden beri pek çok alanda kullanılmıştır. Ksanten grubunun bir üyesi olan rodamin moleküllerinin ksanten gruplarında ve ksantene bağlı benzenin üzerinde bulunan sübstitüsyonlara göre farklı türevleri bulunmaktadır. Kompleksleşme reaksiyonları benzene bağlı fonksiyonel gruplardaki heteroatomlar üzerinden gerçekleşmektedir. Rodamin bileşiklerinin fotofiziksel ve fotokimyasal açıdan avantajlı özelliklere sahip olması, son yıllarda yapılan araştırmalara konu olmalarında önemli bir faktördür. Bu özelliklere yüksek floresan kuantum verimi, yüksek absorpsiyon katsayısı, uzun uyarma ve emisyon dalga boyları ve büyük sönümleme katsayısı örnek olarak verilebilir. Molekül üzerindeki spirolaktam halkası, ortamın pH değerine bağlı olarak ya da analit ilavesi ile açılarak, görünür bölgede şiddetli bir ışıma yapmasına neden olmaktadır. Ayrıca spirolaktam halkasının kolayca açılıp kapanabilmesi, tekrar kullanılabilirlik özelliğine sahip olduklarını göstermektedir. İnsan vücudunda en bol bulunan geçiş metali olan demir, enzimatik reaksiyonlar, DNA ve RNA sentezleri, kas kasılması, vücut ısısının düzenlenmesi, kanda oksijenin taşınması, kalp, böbrek, pankreas gibi organların işlevlerinin düzenlenmesi gibi hayati metabolik işlemlerde yer alır. Ayrıca dünya üzerinde doğrudan veya dolaylı yollarla demir ve türevleri ile çevrilmiş durumdayız ve bu türevler ekosistemdeki yaşamın uygun şekilde sürdürülmesinde büyük etkiye sahiptir. Demir; su yoluyla, gıdalardan veya çevresel kaynaklardan vücuda alınabilir ve vücuttaki miktarının fazla ya da eksik olması durumunda Alzheimer, Parkinson, kansızlık ve organların işlevlerinin bozulması gibi hayati hastalıklara neden olmaktadır. Bu nedenle endüstriyel, çevresel ve biyolojik numunelerde demir iyonlarının ölçümü için hem hassas ve seçici hem de hızlı tepki süresine sahip bir sensör tasarlamak önem arz etmektedir. Günümüze dek, AAS ve ICP-MS gibi analitik yöntemler Fe3+ tayini için kullanılmıştır, fakat bu yöntemler pahalı ekipman ve karmaşık numune hazırlama aşamaları gerektirdiğinden bu yöntemler yerine hem kolorimetrik hem de florometrik ölçüm sağlayabilen, kullanımı kolay ve gerçek zamanlı analiz gerçekleştiren kemosensörler son yıllarda büyük ilgi görmektedir. Buna bağlı olarak, bu tez çalışması kapsamında hem UV-Gör hem floresan yöntemiyle Fe3+ analizi yapabilen, tiyofen ile modifiye edilmiş, rodamin B tabanlı yeni bir sensör başarıyla sentezlenmiştir. Sentezlenen sensör bileşiğinin karakterizasyonu NMR, IR, MALDI-TOF ve X-Işını Kristallografisi gibi yöntemlerle gerçekleştirilerek yapısı aydınlatıldıktan sonra pH 7 tamponlu etanol/su çözücü ortamında Fe3+ analizi yapılmıştır. Spirolaktam halkasının kapalı formunda floresan aktif olmayan ve renksiz bir çözeltiye sahip olan sensör bileşiğinin Fe3+ iyonu varlığında 580 nm'de şiddetli bir floresan emisyonu ve UV-Gör spektrumunda 559 nm'de yeni bir band oluşumu görülmesinin yanında çözeltinin rengi de pembemsi kırmızıya dönmüştür. Fe3+ iyonuna karşı seçici olduğu görüldükten sonra sensöre ppm mertebesinde Fe3+ ilaveleri yapılarak titrasyon çalışması yapılmış ve hassasiyeti incelenmiştir. Bu çalışmalar sonucunda UV-Gör yöntemi için tespit limiti 5,99×10-8 M ve çalışma aralıkları 33,3-55,0 µM olarak belirlenmiştir. Florometrik yöntem sonucunda ise tespit limiti 4,85×10-9 M ve çalışma aralığı 25,3-50,7 µM olarak belirlenmiştir. Bağlanma sabiti (Ka) değeri ise UV-Gör titrasyon verilerinden hesaplanarak 1,89×104 M-1 olarak bulunmuştur. Sensör bileşiğinin Fe3+'ü tayin etme süresi ise florometrik olarak incelenmiş olup 4 dakika gibi kısa bir süre olduğu belirlenmiştir. Daha sonra sensör ile Fe3+ analizi yapılmasının diğer metal iyonları tarafından girişime uğrayıp uğramadığı incelenmiş ve çinko hariç hiçbir metalin belirgin bir girişim göstermediği görülmüştür. Ayrıca, Fe3+ varlığında alınan spektral tepkinin Na2EDTA ilavesiyle tersine çevrilebildiği ve Fe3+ ilavesi ile tekrar tepki alınabildiği görülmüş olup sensörün tersinir bir şekilde tayin sağlayabildiği belirlenmiştir. Buna ek olarak, içme suyu örneklerinde Fe3+ tespiti için yüksek geri kazanım oranına sahip bir sensör olduğu UV-Gör ve florometrik çalışmalar ile gösterilmiştir. Son olarak sensörün bir diğer pratik uygulaması olarak kâğıt testi çalışmaları yapılmış ve böylece sensör çözeltisine bağlı kalmadan sensörle yüklenmiş kâğıt şeritleri ile gerçek zamanlı Fe3+ analizi yapılabileceği görülmüştür. Böylece rodamin B tabanlı, UV-Gör ve floresan olmak üzere çift kanallı analiz gerçekleştiren seçici ve hassas bir Fe3+ sensörü literatüre kazandırılmıştır.
  • Öge
    To elucidate the interaction mechanism of CNS selective carbamate-type cholinesterase (CHE) inhibitor rivastigmine with dsDNA by multi-spectroscopic, electrochemical, and viscosimetric methods
    (Graduate School, 2022-06-22) Alizadeh, Neda ; Gölcü, Ayşegül ; 509181319 ; Chemistry
    Alzheimer's disease (AD) is one of the major causes of death, affecting the elderly most and a type of dementia. Cell death in the brain caused by neurodegenerative disorders is suggested as the leading cause of AD. Over time, it impairs the patient's cognitive function, learning capacity, and ability to remember new information, leading to speech impairment and death. Inadequate symptomatic therapies may intensify these challenges, and without Alzheimer's therapy, the number of people dying from dementia over the age of 75 roughly doubles every 20 years. Although there is no treatment for Alzheimer's disease, acetylcholinesterase inhibitors like Rivastigmine tartrate, Galantamine, and Donepezil can help lessen the effects of cholinesterases and temporarily relieve symptoms. In recent years, scientists have been working to develop and advance potential treatments and clinical trials for Alzheimer's disease. Rivastigmine tartrate (RT) is a carbamate derivative and a cholinesterase inhibitor with a chemical formula of C18H28N2O8. It is used for the treatment of mild to moderate Alzheimer's disease (AD) and Parkinson's disease dementia (PDD). As a cholinesterase inhibitor, RT inhibits both acetylcholinesterase (AChE) and butyrylcholinesterase (BuChE) enzymes, increasing the reversible inhibition of acetylcholine breakdown by cholinesterase and so raising the amount of ACh in the brain and promoting cholinergic function. Leading to this mechanism of action, RT in both oral and transdermal path forms is used to relieve the symptoms of Alzheimer's patients. Characterizing and interpreting the processes, binding modalities to DNA or RNA, and potential toxicity locations of these medicines are thought to be important subjects for pharmaceutical and biochemical studies. In the literature research, we have done, no interaction mechanism between RT and double-stranded deoxyribonucleic acid (dsDNA) has been encountered so far. For this reason, the interaction mechanism between RT and dsDNA has been examined using different analytical techniques, considering the possibility that it may contribute to the healthier and higher life quality of users, with the thought that possible side effects can be evaluated. This study used a variety of analytical and multi-spectroscopic methods under physiological conditions to investigate the mechanism of interaction between RT and dsDNA, including UV, fluorescence, thermal denaturation, electrochemical, and viscosity measurements. Based on all described techniques, the results showed that RT binds to dsDNA via the minor groove binding mode.