LEE- Deniz Ulaştırma Mühendisliği-Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 32
  • Öge
    İçten yanmalı gemi makinelerinde amonyak uygulamaları: Kıyısal seyirlerde durum çalışması
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-01-28) Mayuk, Burak ; Zincir, Burak ; 512211002 ; Deniz Ulaştırma Mühendisliği
    Amonyağın geleneksel deniz yakıtlarına sürdürülebilir bir alternatif olarak entegrasyonu, karbon emisyonlarının azaltılması ve çevresel etkilerin hafifletilmesi için umut verici bir yoldur. Amonyak, sıfır karbon içeriği ve sıfır sera gazı emisyon potansiyeli ile denizcilik sektörü için cazip bir seçenek sunuyor. Ancak amonyağın deniz yakıtı olarak kullanılmasına geçiş, amonyağın özelliklerinin, depolama gereksinimlerinin ve yanma özelliklerinin tam olarak anlaşılmasını gerektirir. Amonyağın potansiyel çevresel faydaları ve zorlukları, kapsamlı bir analiz yoluyla geleneksel deniz yakıtlarıyla karşılaştırılmaktadır. Bu değerlendirme, kıyı seferleri sırasındaki emisyon etkileri gibi faktörleri ve çevresel maliyet/kazanç analizleri ve kurulum aşamasındaki maliyet-kazanç oranları ilgili çalışmalar sunulmuştur. Aynı zamanda dünya karbon vergilendirmesi ortalamalarına göre bir hesaplama yapılmıştır. Çalışma, nitrojen oksitler (NOx), partikül madde, kükürt oksitler (SOx) ve karbon emisyonları dahil olmak üzere amonyakla çalışan gemi makinelerinden kaynaklanan emisyonları inceleyerek bunların hava kalitesi ve çevresel sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini ölçmeyi amaçlıyor. Bu faktörlerin anlaşılması, amonyakla çalışan gemi makinelerine geçişin hem çevre kalitesine hem de insan refahına olumlu katkıda bulunmasını sağlamak açısından çok önemlidir. Bu bulguların ışığında çalışma, emisyonları ve ilgili risklerini en aza indirmeyi amaçlayan azaltma stratejilerini ve teknolojik gelişmeleri araştırıyor. Amonyağın deniz yakıtı olarak sorumlu bir şekilde entegrasyonunu kolaylaştırmak için düzenleyici çerçevelere ve en iyi uygulamalara ilişkin öneriler ortaya konmuştur. Sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu hale gelen ve kıyı popülasyonlarının refahına öncelik veren bu önlemler, temiz ve sürdürülebilir bir deniz yakıtı seçeneği olarak amonyağın tam potansiyelinin ortaya çıkarılmasına yardımcı olabilir. Sonuç olarak bu araştırma, amonyakla çalışan gemi makineleri, kıyı emisyonları ve ilişkili çevresel maliyetler de dahil olmak üzere değerli bilgiler sunmaktadır. Çalışma, anlayışı ve farkındalığı artırarak, daha sürdürülebilir ve sağlık bilincine sahip bir denizcilik geleceği için çabalayan endüstri paydaşlarını, politika yapıcıları ve araştırmacıları bilgilendirmeyi amaçlamaktadır. Amonyağın deniz yakıtı olarak potansiyelinin benimsenmesi, çevresel zorlukların çözümünde, sosyal maliyetlerin azaltılmasında ve kıyı topluluklarının refahının desteklenmesinde ileriye doğru atılmış önemli bir adımı temsil etmektedir.
  • Öge
    Gemi değerleme sürecinde kullanılan faktörlerin Aralık Tip-2 Bulanık AHP yöntemi ile ağırlıklandırılması
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-19) Açın, Hasan Burak ; Çiçek, Kadir ; 512201034 ; Deniz Ulaştırma Mühendisliği
    Dünyamızda siyasi, ekonomik ve ticari gelişmelere paralel olarak küresel yük taşımacılığında deniz yolu taşımacılığının önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Öyle ki deniz yolu taşımacılığında dünya ticaret filosunun büyüklüğü 2.166.510 milyar DWT'a ulaşmış bulunmaktadır. Küresel yük taşımacılığını etkileyen dinamiklerin yanı sıra, teknolojik gelişmeler, değişen ekonomik koşullar ve çevresel duyarlılık talebi de denizyolu taşımacılığını yapısal değişikliklere zorlamaktadır. Bu durum gemi tasarımlarında ve gemi üzerine donatılan makine ve sistemlerde tasarımsal ve teknolojik değişimler beraberinde getirmektedir. Dolayısı ile, farklı tip, tasarım, makine ve sisteme sahip gemilerin satın alım süreçlerinde ortaya çıkan gemi değerleme probleminin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi gemi sahipleri açısından önem arz eden bir konu haline gelmiş bulunmaktadır. Gemi değerleme, denizcilik endüstrisinin önemli bir unsuru olan gemi varlıklarının ekonomik değerlerini belirleme ve anlama amacı taşıyan kritik bir süreçtir. Denizcilik endüstrisinin karmaşıklığı ve sürekli değişen doğası nedeniyle, gemi değerleme süreci birçok faktörün dikkate alınmasını gerektirir. Bu faktörler gemilerin teknik özelliklerinden ekonomik koşullara kadar uzanmakta olup, değerlemeyi etkileyen önemli değişkenleri kapsamaktadır. Bu endüstri içerisinde talebe dayalı olarak çeşitli gemi türleri ortaya çıkmıştır. Bu tez , gemi değerleme sürecindeki belirsizlikleri azaltmak ve değerlendirme sürecini daha sağlam ve ölçülebilir hale getirmek amacıyla bu yöntemin kullanılabilirliğini göstermeyi amaçlamaktadır. Özetle, gemi değerleme sürecinde faktörlerin değerlendirilmesinde Aralık Tip-2 Bulanık AHP yönteminin pratik uygulanabilirliğini ve etkinliğini araştırmakla kalmayıp gemi değerlemesi alanındaki uzmanlara, denizcilik endüstrisindeki karar alıcılarına ve araştırmacılara, daha etkili ve güvenilir gemi değerleme süreçleri geliştirmelerine yardımcı olacak önemli bir araç sunmayı amaçlamaktadır.Bu çalışma kapsamında gemi değerleme probleminin çözümüne katkı sağlamak amacı ile gemi değerleme faktörleri aralık tip-2 bulanık AHP yöntemi ile incelenerek, ağırlıklandırılmış ve önceliklendirilmiştir. Uzman görüşlerini entegre ederek ve değerlendirmelerdeki belirsizlikleri ele alarak, bu yöntem gemi değerleme sürecinin karmaşık ve çok yönlü doğasını daha kapsamlı bir şekilde anlamamızı sağlar. Yapılan analiz ve değerlendirme neticesinde, gemi değerleme sürecinde etkin rol oynayan faktörler belirlenmiş ve ilgili problemin çözümüne katkı sağlayabilecek sonuçlar elde edilmiştir.
  • Öge
    Limanlarda atık alım tesisi planlamasında kriterlerin önceliklendirilmesi:Çevresel ve mali faktörlerin analizi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-11) Canbolat, Gülem ; Zincir, Burak ; Atak, Üstün ; 512201015 ; Deniz Ulaştırma Mühendisliği
    Bu araştırma, atık alım tesisi planlamasındaki kurulum maliyeti gibi mali unsurların önemini de vurgulamaktadır. Katılımcı uzmanlar, çevreye duyarlı uygulamaların zorunluluğunu kabul ederken, bu çabaların finansal kısıtlamalarla uyum içinde yürütülmesi gerektiğinin altın çizmektedir. Bu denge, tüm girişimin temel bileşeni olarak ortaya çıkmakta ve sürdürülebilir kalkınmanın karmaşık koşullarında ekonomik olarak uygun ve çevresel açıdan duyarlı seçimlerin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
  • Öge
    Gemi trafik hizmetleri deniz trafik operatörü seçim kriterlerinin değerlendirilmesi
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-16) Tokdemir, Deniz ; Arslanoğlu, Yasin ; 512201031 ; Deniz Ulaştırma Mühendisliği
    Dünya tarihi birçok deniz kazasına sahne olmuştur. Bu kazalar neticesinde birçok insan ölümü ve devasa boyutlarda çevre kirlilikleri yaşanmıştır. Özellikle 1960-1980 yılları arasında meydana gelen çevre felaketleri bütün dünyada geniş yankı uyandırmıştır. Meydana gelen gemi kazaları sonrası yaşanan çevre felaketleri o dönemlerde Hükümetler Arası Denizcilik Danışma Örgütü adı ile hizmet veren Uluslararası Denizcilik Örgütü'nü birçok tedbir almaya sevk etmiştir. Alınan tedbirlerinden biri de o dönemlerde daha çok yeni olan gemi trafik hizmetlerinin yaygınlaştırılması olmuştur. Günümüzde gemi trafik hizmetleri olarak bilinen istasyonlar ilk zamanlarda liman kontrol istasyonları olarak çalışmakta. Bu istasyonların ilki 1948 yılında Isle of Man da kurulmuş olup liman kontrol istasyonlarından alınan verim yüksek olduğundan benzer istasyonlarının yaygınlaştırılması düşünülmüştür. Özellikle Avrupa ülkelerinde bu artış yüksek olmuştur. Kuruluşu gereği özellikle liman yaklaşımlarında etkili olan liman kontrol istasyonları emniyetli seyire ciddi katkılar sunmuşlardır. Uzun yıllar boyunca bu istasyonlarda istihdam edilen operatörlerin yeterlilikleri, yetkileri, eğitimleri ülkelerin kendi inisiyatiflerine bırakılmıştır. Bu konu hakkında IMO tarafından herhangi bir çerçeve çizilmemiştir. Bu süreç 1997 yılına kadar devam etmiştir. Ancak 1997 yılında A.857(20) numaralı kararla revize edilen yönetmelik gemi trafik hizmetleri merkezlerinde çalışan operatörlerin işe alım süreçleri, eğitimleri ve yeterliliklerine yer vermiştir. Akabinde A.1158(32) numaralı kararla gerekli revizyon 28 Ocak 2022 tarihinde yayımlanmıştır. Bu yönetmeliktede VTS'in ana işeleyişi aynı kalmak kaydı ile terimsel olarak birkaç değişikliğe gidilmiş ve genel hatları ile VTS'in görev ve sorumlulukları, VTS operatörlerinin nitelikleri ve eğitimlerinden bahsedilmiştir. Denizcilik tarihi düşünüldüğünde gemi trafik hizmetleri bu sektörde çok yeni bir aktör sayılmaktadır. Denizcilikte yeni bir aktör olarak ortaya çıkan gemi trafik hizmetleri can, mal, seyir ve çevre emniyetinin sağlanmasında aktif ve çok önemli rol almaktadır. Gün geçtikçe artan hammadde ihtiyacı, teknolojinin hızlı bir şekilde gelişmesi denizcilikte de etkisini göstermiştir. Teknolojik gelişmeler sayesinde gemi boyutları ciddi manada artmıştır. Bu artış, devasa boyutlardaki gemilerin özellikle dar kanallarda ve liman yaklaşımlarında ki manevralarını etkilemektedir. Denizcilikteki bu yeni aktör son dönemlerde devasa boyutlardaki gemilerin emniyetli geçişlerinin sağlanmasında önemli bir pay sahibi olmaktadır. Denizcilikte gemi kaynaklı kazalar sonucu yaşanacak can, mal, çevre zararlarının minimize edilmesinde bu yeni aktör önemli görevler üstlenmektedir. Bu nedenle denizcilik alanında faaliyet göstermekte olan birçok ülke kendi karasularının emniyetinin sağlanmasında gemi trafik hizmetleri merkezlerinin kurulmasını ve yaygınlaştırılmasını sağlamaktadır. Gemi trafik hizmetleri ilgili ülkenin can, mal, seyir ve çevre emniyetinin sağlanmasında önemli bir unsur olmakta ve ülkenin kendi karasularındaki hakimiyetinin sağlanmasında da önemli bir rol almaktadır. Gemi trafik hizmetleri istasyonun yetki alanlarına giren gemiler, ilgili ülkeler tarafından katılımı zorunlu tutulabileceği gibi gönüllülük esasına da dayanmaktadır. Dünyada yaşanan bu kazaların bir kısmı da Türkiye de meydana gelmiştir. Bu çalışmada kazaların birkaç tanesine yer verilmiştir. Bu kazalar incelendiğinde yaşanan can kayıplarının ve çevre felaketlerinin korkunç düzeyde olduğu görülecektir. Kazaların meydana gelmesinde çok farklı sebepler bulunmakla beraber kazaların kök nedenleri irdelendiğinde karşımıza en büyük faktör olarak o dönemde faaliyette olmayan gemi trafik hizmetleri çıkmaktadır. Önemli bir diğer faktör ise talveg hattının kullanılması olacaktır. 2003 yılında Türk Boğazları (İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi) bölgesinde İstanbul ve Çanakkale Gemi Trafik Hizmetleri istasyonlarının kurulumu gerçekleşmiştir. Kurulumu her ne kadar gecikmiş olsa da bu bölgelerde deniz trafiğine sundukları katkı çok önem arz etmektedir. Ilk kurulum aşamasında çeşitli sıkıntılar yaşanmakla beraber görevlerini muntazam bir şekilde ifa etmektedirler. Her iki istasyon hizmete sunulduğunda bu merkezler en son teknolojik ekipmanlar ile donatılmıştır. Ayrıca bu istasyonlarda görev yapacak operatörlerin uzakyol gemi kaptanı yeterliliğinde ve bir yıllık deniz hizmeti süresine sahip olmaları sağlanmıştır. Teknolojik gelişmeler sayesinde bu istasyonların verimliliği önemli ölçüde artmıştır. İstanbul Boğazı gibi yerel trafiğin yoğun olduğu bir bölgede trafiğin yönetilmesi ciddi bir profesyonellik gerektirmektedir. AIS'in denizcilik hayatına girmesi bu yoğun trafiğin yönetilmesinde ciddi katkılar sunmuştur. Dünya üzerinde halihazırda 500'ü aşkın gemi trafik hizmetleri istasyonu bulunmaktadır. Her istasyon görev tanımı gereği vermesi gereken hizmetleri sunmaktadır. A.587(20), bir istasyonun gemi trafik hizmetleri merkezi olarak adlandırılabilmesi için en azından bilgi hizmetini sunması gerekmektedir denmektedir. Yine aynı yönetmelik gemi trafik merkezlerinin verdiği diğer ana hizmetleri ise trafik organizasyon hizmeti ve seyir yardım hizmeti olarak belirtmektedir. Yayımlanan son yönetmelikte terimsel olarak bu başlıklardan bahsedilmemiş olsa bile içerik olarak aynı hizmetlerden bahsedilmektedir. Belirlenen bu üç ana görev harici bu istasyonlar birçok görev ifa etmektedirler. Bilgi akışının sağlanması adına son dönemde özellikle güvenlik konusunda da görev almaktadırlar. Gemi trafik hizmetleri istasyonları incelendiğinde görev yapmakta olan deniz trafik operatörlerinin farklı tecrübelere sahip oldukları görülecektir. Genel itibariyle gemi trafik hizmetleri istasyonlarında görev yapmakta olan operatörlerin çoğunluğu denizcilik kökenli olmakla birlikte çalışmakta olan operatörlerin bir kısmının denizcilik kökenli olmadığı bilinmektedir. Halihazırda Türkiye de faal durumda bulunan beş istasyonda çalışmakta olan operatörlerin tamamı denizcilik kökenlidir. Türkiye de hizmet vermekte olan istasyonlarda görev alan operatörlerin farklı yeterlilikleri bulunmaktadır. Yayımlanan son yönetmelikte en düşük yeterlilik uzakyol birinci zabit talebin karşılanamaması durumunda ise uzakyol vardıya zabiti olarak belirlenmiştir. Uluslararası denizcilik örgütünün 2018 - 2023 yılları altı yıllık stratejik planlamasını insan unsuru olarak addettiğini düşünecek olursak insan faktörünün denizcilikteki önemini daha da iyi kavramış oluruz. Bütün denizcilik faaliyetlerinde insan unsuru bu kadar önemli iken gemi trafik hizmetlerinde ki önemi de yadsınamaz. Dünya üzerinde stratejik öneme sahip, üç tarafı denizler ile çevrili ve Karadeniz ülkelerini Akdeniz'e bağlayan boğazlara sahip Türkiye Cumhuriyeti'nde boğazların emniyetinin ve güvenliğinin sağlanmasında TBGTH çok önemli görevler üstlenmektedir. Dolayısı ile bu merkezlerde görev yapacak GTH operatörlerinin seçimi çok önem arz etmektedir. İnsan unsuru bu çalışmanın ana yapısını oluşturmaktadır. TBGTH istasyonlarına personel seçimi için, kriterleri belirlenen anket hazırlanmış olup farklı uzmanlık alanlarına sahip kişilerden alınan geri beslemeler ile AHP yöntemi kullanılarak uygun ve nitelikli personel seçimi için çalışma yapılmıştır. Çalışmanın sonuç bölümünde nitelikli personel seçiminin yanı sıra personel alımından sonra verilecek olan eğitimlerde tavsiyeler de yer almaktadır. Bu tavsiyeler genel itibariyle uzun yıllar bu sektörde hizmet vermiş olan uzman görüşlerinden alınmıştır.
  • Öge
    Deniz taşımacılığı için sürdürülebilir biyoyakıt değerlendirme modeli
    (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023) Sevim, Çağatayhan ; Zincir, Burak ; 803891 ; Deniz Ulaştırma Mühendisliği Bilim Dalı
    Küresel ısınma ve iklim değişikliği, küresel ölçekte insanlığın karşı karşıya olduğu ciddi sorunlardır. Bu sorunların derinleşmesinin önemli nedenlerinden biri, küresel ölçekte artan enerji ihtiyacını karşılamak için atmosfere salınan sera gazı emisyonlarının da artmasıdır. Taşımacılık sektörü küresel ekonominin ve uluslararası ticaretin önemli bir parçası halindedir ve enerji ihtiyacı yüksek bir sektördür. Deniz taşımacılığı ise dünya ticaretinin çok büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Deniz taşımacılığı yapan gemilerin büyük çoğunluğunun içten yanmalı dizel makinelere sahip olması ve fosil yakıtların yaygın olarak kullanılması nedeniyle atmosfere önemli miktarda sera gazı salınmaktadır. Salınımı yapılan bu egzoz emisyonlarının çevreye olan zararının yanı sıra insan üzerinde de olumsuz etkilere sahip olduğu bilinmektedir. Denizcilik sektöründeki bu sorunun üstesinden gelmek için Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) bir strateji planı benimsemiş ve araştırmacılar, çalışmalarını alternatif deniz yakıtları üzerine yoğunlaştırmıştır. Farklı alternatif deniz yakıtı seçenekleri olmasına rağmen biyoyakıtlar alternatif deniz yakıtları arasında karakteristik özellikleri sebebiyle önemli bir konuma sahiptir. Bu sebeple bu tez çalışması biyoyakıtlar üzerinde yapılmıştır. Tezin birinci bölümünde deniz taşımacılığındaki mevcut durum hakkında genel bilgiler verilmiştir. Daha sonra IMO'nun denicilik sektörünü karbosuzlaştırmak adına aldığı aksiyonlar detaylı bir şekilde incelenmiştir. Denizcilik sektörününde emisyonları inceleme ve raporlama altyapısı incelenmiş ve mevcut sistemler kendi arasında karşılaştırılmıştır. Ayrıca mevcut emisyon raporlama ve izleme sistemlerinin küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi sorunlara kalıcı çözüm getirmekte yetersiz kaldığı tespit edilmiş ve bu sistemlerin yerine yeni bir yaklaşım olan Yaşam Dönüsü Analizi (LCA) bakış açısı ile izleme ve raporlama sistemi önerilmiştir. Bunların yanı sıra sektörün alternatif yakıtlara geçiş sürecinden bahsedilmiş ve biyoyakıtların bu geçiş sürecindeki rolü hakkında bilgilere yer verilmiştir. Denizcilik sektöründeki biyoyakıt uygulamalarına da yer vererek biyoyakıtların potansiyeline dikkat çekilmiştir. Tezin ikinci bölümünde biyoyakıtların gruplandırılması yapılmış ve jenerasyonları hakkında bilgiler verilmiştir. Biyoyakıt alternatiflerinin üretim yöntemleri, hammadde seçenekleri gibi konular detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Tezin üçüncü bölümünde deniz taşımacılığı için sürdürülebilir biyoyakıt değerlendirme modeli oluşturulmuştur. Değerlendirme modeli olarak çok kriterli karar verme yöntemlerinden olan Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) yöntemi kullanılmıştır. AHP yöntemi tanıtılmış, uygulama adımları hakkında bilgiler verilmiş ve literatürdeki AHP çalışmalarına da değinilmiştir. Değerlendirmeye tabi tutulacak biyoyakıtların belirlenmesinde her grup ve her jenerasyondan seçimler yapılmıştır. Değerlendirme kriterleri belirlenirken, denizcilik sektörü için daha önceki çalışmalarda yaygın olarak kullanılan emniyet, teknolojik olgunluk (TRL indeks), hammadde mevcudiyeti, ve maliyet seçilmiş, bu kriterlerin yanı sıra biyoyakıtların alternatif yakıtlara geçiş sürecinde drop-in özelliğinin etkisini gözlemlemek için uyumluluk (mevcut gemi altyapısı ile), çalışmada LCA yaklaşımı benimsendiği için well-to-wake emisyon performansı (WTW), ve biyoyakıtlara özgü ILUC etkisi kriterleri çalışmaya dahil edilmiştir. Değerlendirme kritlerleri açıklanmış ve biyoyakıtların her bir kriter üzerindeki performansları belirlenmiştir. Belirlenen performans puanları çizelgeler halinde verilmiştir. Tezin dördüncü bölümünde ise AHP yönteminin uygulaması yapılmıştır. Kriterlerin ağırlıklarının tespiti için sektör deneyimi olan 15 uzmandan görüş alınmıştır. Toplanan veriler ile kriter ağırlıkları hesaplanmıştır. Emniyet kriteri 0,388 ile en yüksek ağırlığı, WTW emisyon ise 0,279 ile ikinci sırayı almıştır. Sonraki sıraları, sırasıyla uyumluluk, hammadde mevcudiyeti, maliyet, TRL indeks ve ILUC etkisi kriterleri almıştır. Daha sonra biyoyakıt alternatiflerinin her bir değerlendirme kriteri üzerindeki performans ağırlıkları AHP yöntemi ile hesap edilmiştir. Son aşamada ise biyoyakıtların toplam performans skorları yine AHP yöntemi ile hesaplanmış ve nihai sonuç ortaya çıkarılmıştır. Nihai sonuca göre, değerlendirme modelinde karşılaştırılan biyoyakıtlardan deniz taşımacılığı için en uygun ve sürdürülebilir olanı FT-dizel olarak tespit edilmiştir. İkinci ve üçüncü sırada sırasıyla HVO 3. jenerasyon ve HVO 2. jenerasyon yer almıştır. Son iki sırada ise FAME 1. jenerasyon ve SVO konumlanmıştır. Kriter ağırlıklandırma aşamasında uzman görüşleri alınarak yapılan bu değerlendirmenin sonucunun, farklı uzmanlar ile yapılması durumunda değişebilme ihtimali olduğu için, değerlendirme modeline duyarlılık analizi çalışması yapılmıştır. Yapılan duyarlılık analizinde 14 farklı senaryo oluşturulmuş ve temel senaryo ile karşılaştırılmış ve grafik olarak verilmiştir. Çıkan sonuca göre değerlendirme modeli tutarlı ve güvenlidir. Biyoyakıtlar denizcilik sektörünün karbonsuzlaşmasında önemli bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin kullanılması için biyoyakıtlar üzerine çalışmaların arttırılması gerekmektedir. Çalışmada ilk sırayı alan FT-dizel yakıtının TRL indeksinin 9 olması için çalışmaların yoğunlaştırılması, yakıt üreticilerinin bu noktada teşvik edilmesi ve ekonomik olarak desteklenmesi ile maliyetinin düşürülmesinin fayda sağlayacağı kanaatindeyim. Benzer şekilde, ikinci sırada yer alan, üretiminde tarım arazisi ihtiyacı dahi gerektirmeyen HVO 3. jenerasyon üzerine çalışmaların yoğunlaştırılması denizcilik sektörünün geleceğine karbonsuzlaşma konusunda ciddi bir katkı sağlayacağını düşünmekteyim.