LEE- Deniz Ulaştırma Mühendisliği-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Son Başvurular
1 - 5 / 34
-
ÖgeGemi manevraları esnasında emisyon değerlerinin hesaplanması ve simülasyon ile doğrulanması: Uygunluk ve fark analizi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-01-02)Dünya ticaretinin sürdürülebilirliği açısından kritik bir rol üstlenen deniz taşımacılığı, büyük hacimli yüklerin tek seferde kıtalar arası taşınmasını mümkün kılan yegâne taşıma yöntemidir. Son verilere göre, küresel lojistik sektörünün %80'inden fazlası deniz taşımacılığı aracılığıyla gerçekleşmektedir. Artan nüfus ve genişleyen küresel ticaret ağı paralelinde, denizcilik sektörüne düşen sorumluluk giderek artmaktadır. Son yıllarda gemi sayısında belirgin bir artış gözlenmese de artan talep doğrultusunda gemi tonajlarında hızlı bir büyüme yaşanmaktadır. Bu gelişme, denizcilik sektörünün küresel ticaretin artan taleplerini karşılamadaki stratejik önemini daha da vurgulamaktadır. Gemi tonajlarındaki artış, aynı zamanda hava kirliliğinde de bir yükselişe yol açmakta ve bu durum çevre üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Halihazırda dünya genelinde hizmet veren çoğu gemi ve deniz yardımcıları, güç üretimi için fosil yakıtlarla çalışan dizel makineler kullanmaktadır. Fosil yakıtların yanması, doğrudan insan sağlığını tehdit eden kükürt dioksit (SO2), azot oksitleri (NOX), karbon monoksit (CO), uçucu organik bileşikler (VOCs) ve partikül madde (PM) gibi kirleticilerin çevreye salınımına neden olurken; diğer taraftan, sera etkisi yaratarak küresel ısınmaya yol açan metan (CH4), diazot oksit (N2O), karbon dioksit (CO2), kloroflorokarbonlar (CFC'ler), hidrokloroflorokarbonlar (HCFC'ler), hidroflorokarbonlar (HFC'ler) ve perflorokarbonlar (PFC'ler) gibi gazların salınımına da sebep olmaktadır. Deniz taşımacılığı, diğer taşıma modlarıyla kıyaslandığında ton başına salınan emisyon miktarının çok daha düşük olması nedeniyle verimli ve sürdürülebilir bir ulaşım yöntemi olarak öne çıkmaktadır. Ancak, denizcilik sektörü, diğer taşıma modlarına kıyasla sektördeki yüksek payı nedeniyle küresel sera gazı emisyonlarına önemli ölçüde sebep olmaktadır. Uluslararası denizcilik kaynaklı CO2 salınımı yaklaşık %3 iken, azot oksit (NOX) ve kükürt oksit (SOX) emisyonları sırasıyla küresel emisyonların yaklaşık %13 ve %12'sini oluşturmaktadır. Ayrıca, gerekli önlemler alınmazsa, CO₂ emisyonlarının 2050 yılına kadar %50 ile %250 oranında artması beklenmektedir. Bu durum, deniz taşımacılığının küresel sera gazı emisyonlarını azaltmak için önlemler almasının zorunlu hale geldiğini göstermektedir. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından belirlenen 2050 sıfır emisyon hedefi doğrultusunda, denizcilik sektörünün emisyonlarını kademeli olarak azaltması gerekliliği zorunlu hale gelmektedir. Bu hedefe ulaşabilmek için denizcilik endüstrisinin, yalnızca mevcut teknolojik ilerlemelerden yararlanmakla kalmayıp, aynı zamanda yenilikçi çözümler, operasyonel iyileştirmeler ve enerji verimliliğini artırıcı stratejiler geliştirmesi gerekmektedir. Gemi tasarımı, alternatif yakıt kullanımı ve emisyon kontrol sistemlerine yapılacak yatırımlar, sektörü karbonsuz bir geleceğe taşımak için büyük önem taşımaktadır. Deniz taşımacılığının neden olduğu hava kirliliği, sera etksinin yanında, insan sağlığı üzerinde solunum, kardiyovasküler ve nörolojik hastalıklar gibi çeşitli olumsuz etkiler de yaratmaktadır. Uzun süreli hava kirliliğine maruz kalma, akciğer kanseri, böbrek hastalıkları ve sindirim sistemi bozuklukları gibi daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Bu sağlık etkileri, özellikle risk altındaki bireylerde daha belirgin olmaktadır. Bu durumun daha da derinleşmesine yol açan bir faktör, deniz taşımacılığının yaklaşık %70'inin, gemilerin kıyı bölgelerinde daha fazla vakit geçirmeleri nedeniyle sahil şeridinden 400 km mesafe içinde yoğunlaşmasıdır. Liman bölgelerinin yoğun yerleşim alanlarına yakın olması, bu bölgelerdeki nüfusun gemilerden kaynaklanan zararlı emisyonlara daha fazla maruz kalmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda, deniz taşımacılığının emisyonları yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sağlık açısından da büyük bir risk teşkil etmektedir. Şüphesiz, deniz taşımacılığı sektöründe en büyük emisyon kaynakları limanlar ve gemilerdir. Liman sahasında oluşan gemi kaynaklı emisyonlar da liman emisyonlarının bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Gemilerin liman süreçleri; limana yaklaşma sırasında yapılan manevralar, limanda konaklama süresi (hotelling), limandan ayrılma manevraları ve liman müsaitliği olmadığında demirde bekleme periyotlarından oluşmakta ve bu süreçler boyunca emisyon salınımı gerçekleşmektedir. Bu çalışmada, gemilerin limanlara yanaşma manevraları sırasında üretilen emisyon miktarları ile bu manevralar esnasında emisyonların azaltılmasına yönelik konular incelenmiştir. Gemi manevraları, öncelikle kılavuz kaptan, gemi kaptanı, mürettebat ve römorkörlerin koordinasyonuyla gerçekleştirilir. Bu süreçte römorkörler, kılavuz kaptanın komutları doğrultusunda yönlendirilir. Manevra sırasında emisyon değişiminde en büyük etkiye sahip olan unsurlardan biri kılavuz kaptanların manevra alışkanlıklarıdır. Bu nedenle, kılavuz kaptanların alışkanlıklarının izlenmesi ve emisyon azaltımı için dikkatlerinin bu konuya çekilmesi önemli bir gereklilik olarak öne çıkmaktadır. Yapılan literatür taramasında, gemi ve römorkörlerin, gerçek ve simülasyon manevralarındaki emisyon miktarlarını birlikte ele alan bir araştırmanın bulunmadığını ortaya koymaktadır. Gerçek ve simülasyon manevralarında oluşan emisyon miktarlarının uyumlu olması, simülasyon tabanlı emisyon tahminlerinin güvenilirliği açısından önem taşımaktadır; bu tür bir uyum, gelecekte simülasyon tabanlı tahminlerin kullanımıyla emisyon analizlerini kolaylaştırabilir. Aynı zamanda, simülasyon çalışmaları kılavuz kaptanların emisyon azaltımına yönelik farkındalık ve deneyim kazanmalarına olanak tanıyarak, eğitim süreçlerinde de fayda sağlamaktadır. Gerçek manevralarda veri toplamanın zorlukları nedeniyle emisyon hesaplamaları sınırlı kalmaktadır; buna karşın, simülasyonlar daha kolay veri erişimi sunarak kapsamlı emisyon analizlerinin gerçekleştirilmesine olanak tanır. Bu çalışma, özellikle gerçek ve simülasyon tabanlı manevralardan kaynaklanan CO2 emisyonlarının uyumunu ve kılavuz kaptanların demografik özelliklerinin emisyon miktarlarına olan etkisini incelemektedir. Bu çalışma kapsamında, üç farklı gemi tipi (dökme yük gemisi, Ro-Ro gemisi ve konteyner gemisi) için toplam 18 gerçek manevra verisi, altı kılavuz kaptan tarafından toplanmıştır. Kılavuz kaptanların demografik özellikleri de analiz edilerek, deneyim seviyelerinin daha iyi anlaşılması sağlanmıştır. Her bir kılavuz kaptan, bir gemi tipiyle toplam altı manevra gerçekleştirmiştir ve her tipteki gemiler, kendi içlerinde benzer özelliklere sahip uyumlu gemilerden seçilmiştir. Gerçek manevraların ardından, benzer hava ve akıntı koşullarında, aynı kılavuz kaptanlar ve benzer gemi ile römorkör özellikleri kullanılarak bu manevralar, limanın simülasyon ortamında aslına uygun şekilde yeniden gerçekleştirilmiştir. Gerçek verilere en yakın simülasyon sonuçlarını elde etmek amacıyla, tam donanımlı Transas NTPRO 5000 köprüüstü simülatörü kullanılmıştır. Gerçek ve simülasyon manevraları tamamlandıktan sonra, gemi ve römorkör kaynaklı emisyon miktarları, "top-down" ve "bottom-up" metodolojilerinden ENTEC ve EPA yaklaşımları kullanılarak hesaplanmıştır. Her bir manevraya ait gemi ve römorkör emisyonları toplanarak, o manevra için üretilen toplam emisyon miktarı belirlenmiştir; bu hesaplamalar hem gerçek hem de simülasyon manevraları için gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada, gerçek ve simülasyon manevralarında elde edilen emisyon değerleri arasında yüksek bir uyum gözlemlenmiş olup, bu bulgu simülasyon tabanlı analizlerin limanlardaki emisyon tahminleri için güvenilir bir alternatif sunduğunu göstermektedir. Bu durum, kılavuz kaptanların emisyon yönetimi konusunda kendilerini geliştirebilmeleri için gerçek manevralara ihtiyaç duymadan simülasyon ortamında eğitim yapmalarına olanak tanımaktadır. Simülasyon ortamı, kılavuz kaptanların operasyonel becerilerini geliştirmelerine yardımcı olarak emisyon seviyelerinin daha etkin bir şekilde kontrol edilmesine katkı sağlayabilir. Manevra bazında dakika başına düşen emisyon değerleri incelendiğinde, aynı tip gemilerde 4,52 kata kadar değişen önemli farklar tespit edilmiştir. Bu, kılavuz kaptanların operasyonel alışkanlıkları ve deneyimlerinin emisyon seviyeleri üzerinde belirgin bir etki yarattığını göstermektedir. Simülasyon ortamında daha fazla manevra yaparak deneyim kazanan kılavuz kaptanların, özellikle benzer gemi tiplerinde gerçekleştirdikleri manevralarda operasyonel verimliliklerini artırarak emisyon seviyelerini düşürmeleri mümkündür. Böylece, kılavuz kaptanların simülasyon ortamında kendilerini geliştirmeleri, emisyonların optimize edilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Gemi tiplerine göre emisyon değerlerine bakıldığında, konteyner gemilerinin makine gücünün diğer gemi tiplerinden yüksek olmasının etkisiyle en yüksek emisyon değerlerine sahip olduğu, buna karşın dökme yük gemileriyle benzer makine özelliklerine sahip Ro-Ro gemilerinin daha düşük emisyonlar ürettiği gözlemlenmiştir. Dökme yük gemilerindeki yüksek emisyon seviyelerinin, kılavuz kaptanların deneyim eksiklikleri ve operasyonel alışkanlıklarıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bu çalışma hem denizcilik sektöründe emisyon azaltımı hem de akademik araştırmalar açısından önemli bir katkı sunmaktadır. Kılavuz kaptanların performansını artırmak, liman süreçlerinin çevresel etkilerini minimize etmek ve simülasyon temelli emisyon tahminleriyle sektörde sürdürülebilirliği sağlamak için güçlü bir temel oluşturmuştur. Gelecek çalışmalar, bu bulguları daha geniş örneklemlerle ve farklı metodolojilerle zenginleştirerek sektörel iyileştirmelere katkı sağlayabilir.
-
ÖgeGemilerin etkili gemi trafik hizmetleri raporlamaları önünde engel teşkil eden risk faktörleri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-12-02)Gemi Trafik Hizmetleri (GTH), deniz trafiğinin emniyetli ve verimli bir şekilde yönetilmesine olanak sağlayan önemli bir sistemdir. Gemilerin seyir halindeyken ve alargada düzenli raporlama yapması, yalnızca GTH sisteminin etkili çalışmasını sağlamakla kalmaz aynı zamanda denizde meydana gelebilecek olası tehlikelerin önlenmesine de katkı sunar. Ancak, gemilerden ve operasyonlardan kaynaklı birçok risk faktörü GTH raporlamalarının doğruluğunu etkileyebilir. Bu faktörler, insan hataları, mesleki bilgi noksanlığı, durum farkındalığı, materyal eksikliği ve acil durum yönetiminde oluşabilecek pek çok risk faktörünü içermektedir. Hata Türü ve Etkileri Analizi (FMEA); üretim, otomotiv, havacılık, sağlık hizmetleri, yönetim ve denizcilik gibi geniş bir yelpazede kullanılan niteliksel veya yarı niceliksel bir risk değerlendirme yöntemidir. Bu analiz yöntemi, süreçlerde ortaya çıkabilecek olası hata türlerini, bu hataların nedenlerini ve olası etkilerini sistematik bir şekilde tanımlar. Her bir hata türü için risk puanlaması yapılarak olası hatalar için önleyici tedbirler geliştirilir ve risk seviyeleri azaltılır. FMEA, operasyonel süreçlerde tüm hata türlerini ele alarak bu hataların etkilerini belirler. Böylece ürün veya hizmet kalitesini ve güvenilirliğini artırır. Aynı zamanda, kurumsal itibara ve güvenlik kültürüne olumlu katkı sağlar. Bu çalışmada, denizcilik sektörünün hızlı değişimleri ve gelişimleri göz önüne alındığında, Türk Boğazları Raporlama Sistemleri (TÜBRAP), sektör geçiş raporlamalarının ve acil durum raporlamalarının etkinliğini engelleyen risk faktörleri üzerinde durulmuştur. İncelemeler, acentaların, gemi işletmelerinin ve gemilerin SP1 (Seyir Planı 1) raporlamalarında eksikler ve yanlışlar, SP2 (Seyir Planı 2) raporlamalarındaki hatalar, sektör geçiş raporlamalarındaki dalgınlıklar, acil durum raporlarında bilgi ve tecrübe eksikliğinden kaynaklı yapılan yanlışlıklar gibi ana unsurlar FMEA yöntemi ile analiz edilmiştir. Yapılan analizler, Türk Boğazları gibi yüksek yoğunluklu gemi trafiğine sahip deniz alanlarında GTH raporlama sistemlerinin emniyetli ve etkili bir şekilde işlemesi açısından risk yönetimine yönelik önemli bulgular ortaya koymuştur. Elde edilen bulgulara göre, özellikle acil durum raporlamalarında yüksek oranda risk faktörleri görülmüş olup, durum farkındalığı eksikliği, bilgi ve tecrübe yetersizliği ve ticari baskı/kaygılar gibi sebeplerden kaynaklanan bu risklerin azaltılması hedeflenmiştir. Ayrıca, gemi kaptanları, zabitler, acentalar ve gemi işletmecilerinin Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Yönetmeliği (TBDTDY) ve raporlama prosedürlerine dair bilgi düzeylerinin artırılması amacıyla eğitim programlarının geliştirilmesi gerekliliği tespit edildi. İletişim eksikliklerinin giderilmesi amacıyla Standart Denizcilik Haberleşme Cümleleri (SMCP) iletişim kalıplarının GTH gereksinimlerine göre yeniden düzenlenmesi öneriler arasındadır. Riskli gemilerin geçişlerinde, Denizcilik Genel Müdürlüğü (İdare) kılavuz kaptan ve römorkör refakati zorunluluğu getirilmesi ve raporlama süreçlerini ihlal eden gemi işletenlerine yönelik TBDTDY'de ve Limanlar Yönetmeliği'nde caydırıcı idari yaptırımların uygulanması öngörülmektedir. Çalışma, gemiler etkin GTH raporlaması önünde engel teşkil eden risk faktörlerinin azaltılmasına yönelik ciddi iyileşme sağlamasının yanı sıra seyir emniyetini artırmada önemli katkılar sunacağını ortaya koymaktadır. Araştırmanın sonuçları, mevcut raporlama süreçlerinin optimizasyonuna katkıda bulunarak, olası risklerin önceden tespiti ve yönetimi için karar destek mekanizmalarının geliştirilmesine ilişkin somut öneriler sunmaktadır. Bu nedenle bu çalışma, GTH raporlama süreçlerinin deniz trafiği yönetiminde daha emniyetli ve sürdürülebilir bir yapıya dönüştürülmesine önemli katkılar sağlamaktadır.
-
Ögeİçten yanmalı gemi makinelerinde amonyak uygulamaları: Kıyısal seyirlerde durum çalışması(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-01-28)Amonyağın geleneksel deniz yakıtlarına sürdürülebilir bir alternatif olarak entegrasyonu, karbon emisyonlarının azaltılması ve çevresel etkilerin hafifletilmesi için umut verici bir yoldur. Amonyak, sıfır karbon içeriği ve sıfır sera gazı emisyon potansiyeli ile denizcilik sektörü için cazip bir seçenek sunuyor. Ancak amonyağın deniz yakıtı olarak kullanılmasına geçiş, amonyağın özelliklerinin, depolama gereksinimlerinin ve yanma özelliklerinin tam olarak anlaşılmasını gerektirir. Amonyağın potansiyel çevresel faydaları ve zorlukları, kapsamlı bir analiz yoluyla geleneksel deniz yakıtlarıyla karşılaştırılmaktadır. Bu değerlendirme, kıyı seferleri sırasındaki emisyon etkileri gibi faktörleri ve çevresel maliyet/kazanç analizleri ve kurulum aşamasındaki maliyet-kazanç oranları ilgili çalışmalar sunulmuştur. Aynı zamanda dünya karbon vergilendirmesi ortalamalarına göre bir hesaplama yapılmıştır. Çalışma, nitrojen oksitler (NOx), partikül madde, kükürt oksitler (SOx) ve karbon emisyonları dahil olmak üzere amonyakla çalışan gemi makinelerinden kaynaklanan emisyonları inceleyerek bunların hava kalitesi ve çevresel sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini ölçmeyi amaçlıyor. Bu faktörlerin anlaşılması, amonyakla çalışan gemi makinelerine geçişin hem çevre kalitesine hem de insan refahına olumlu katkıda bulunmasını sağlamak açısından çok önemlidir. Bu bulguların ışığında çalışma, emisyonları ve ilgili risklerini en aza indirmeyi amaçlayan azaltma stratejilerini ve teknolojik gelişmeleri araştırıyor. Amonyağın deniz yakıtı olarak sorumlu bir şekilde entegrasyonunu kolaylaştırmak için düzenleyici çerçevelere ve en iyi uygulamalara ilişkin öneriler ortaya konmuştur. Sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu hale gelen ve kıyı popülasyonlarının refahına öncelik veren bu önlemler, temiz ve sürdürülebilir bir deniz yakıtı seçeneği olarak amonyağın tam potansiyelinin ortaya çıkarılmasına yardımcı olabilir. Sonuç olarak bu araştırma, amonyakla çalışan gemi makineleri, kıyı emisyonları ve ilişkili çevresel maliyetler de dahil olmak üzere değerli bilgiler sunmaktadır. Çalışma, anlayışı ve farkındalığı artırarak, daha sürdürülebilir ve sağlık bilincine sahip bir denizcilik geleceği için çabalayan endüstri paydaşlarını, politika yapıcıları ve araştırmacıları bilgilendirmeyi amaçlamaktadır. Amonyağın deniz yakıtı olarak potansiyelinin benimsenmesi, çevresel zorlukların çözümünde, sosyal maliyetlerin azaltılmasında ve kıyı topluluklarının refahının desteklenmesinde ileriye doğru atılmış önemli bir adımı temsil etmektedir.
-
ÖgeGemi değerleme sürecinde kullanılan faktörlerin Aralık Tip-2 Bulanık AHP yöntemi ile ağırlıklandırılması(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-19)Dünyamızda siyasi, ekonomik ve ticari gelişmelere paralel olarak küresel yük taşımacılığında deniz yolu taşımacılığının önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Öyle ki deniz yolu taşımacılığında dünya ticaret filosunun büyüklüğü 2.166.510 milyar DWT'a ulaşmış bulunmaktadır. Küresel yük taşımacılığını etkileyen dinamiklerin yanı sıra, teknolojik gelişmeler, değişen ekonomik koşullar ve çevresel duyarlılık talebi de denizyolu taşımacılığını yapısal değişikliklere zorlamaktadır. Bu durum gemi tasarımlarında ve gemi üzerine donatılan makine ve sistemlerde tasarımsal ve teknolojik değişimler beraberinde getirmektedir. Dolayısı ile, farklı tip, tasarım, makine ve sisteme sahip gemilerin satın alım süreçlerinde ortaya çıkan gemi değerleme probleminin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi gemi sahipleri açısından önem arz eden bir konu haline gelmiş bulunmaktadır. Gemi değerleme, denizcilik endüstrisinin önemli bir unsuru olan gemi varlıklarının ekonomik değerlerini belirleme ve anlama amacı taşıyan kritik bir süreçtir. Denizcilik endüstrisinin karmaşıklığı ve sürekli değişen doğası nedeniyle, gemi değerleme süreci birçok faktörün dikkate alınmasını gerektirir. Bu faktörler gemilerin teknik özelliklerinden ekonomik koşullara kadar uzanmakta olup, değerlemeyi etkileyen önemli değişkenleri kapsamaktadır. Bu endüstri içerisinde talebe dayalı olarak çeşitli gemi türleri ortaya çıkmıştır. Bu tez , gemi değerleme sürecindeki belirsizlikleri azaltmak ve değerlendirme sürecini daha sağlam ve ölçülebilir hale getirmek amacıyla bu yöntemin kullanılabilirliğini göstermeyi amaçlamaktadır. Özetle, gemi değerleme sürecinde faktörlerin değerlendirilmesinde Aralık Tip-2 Bulanık AHP yönteminin pratik uygulanabilirliğini ve etkinliğini araştırmakla kalmayıp gemi değerlemesi alanındaki uzmanlara, denizcilik endüstrisindeki karar alıcılarına ve araştırmacılara, daha etkili ve güvenilir gemi değerleme süreçleri geliştirmelerine yardımcı olacak önemli bir araç sunmayı amaçlamaktadır.Bu çalışma kapsamında gemi değerleme probleminin çözümüne katkı sağlamak amacı ile gemi değerleme faktörleri aralık tip-2 bulanık AHP yöntemi ile incelenerek, ağırlıklandırılmış ve önceliklendirilmiştir. Uzman görüşlerini entegre ederek ve değerlendirmelerdeki belirsizlikleri ele alarak, bu yöntem gemi değerleme sürecinin karmaşık ve çok yönlü doğasını daha kapsamlı bir şekilde anlamamızı sağlar. Yapılan analiz ve değerlendirme neticesinde, gemi değerleme sürecinde etkin rol oynayan faktörler belirlenmiş ve ilgili problemin çözümüne katkı sağlayabilecek sonuçlar elde edilmiştir.
-
ÖgeLimanlarda atık alım tesisi planlamasında kriterlerin önceliklendirilmesi:Çevresel ve mali faktörlerin analizi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-11)Bu araştırma, atık alım tesisi planlamasındaki kurulum maliyeti gibi mali unsurların önemini de vurgulamaktadır. Katılımcı uzmanlar, çevreye duyarlı uygulamaların zorunluluğunu kabul ederken, bu çabaların finansal kısıtlamalarla uyum içinde yürütülmesi gerektiğinin altın çizmektedir. Bu denge, tüm girişimin temel bileşeni olarak ortaya çıkmakta ve sürdürülebilir kalkınmanın karmaşık koşullarında ekonomik olarak uygun ve çevresel açıdan duyarlı seçimlerin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.