LEE- Çevre Kontrolü ve Yapı Teknolojisi-Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Sustainable Development Goal "Goal 11: Sustainable Cities and Communities" ile LEE- Çevre Kontrolü ve Yapı Teknolojisi-Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAn evaluation of chromic glazing as smart material in high-rise office building facades within the scope of sustainability(Graduate School, 2022) Karakaya, Ayşenur ; Özgünler Acun , Seden ; 741166 ; Environmental Control and Construction Technologies ProgrammToday, buildings have a large amount of energy consumption throughout their life cycle, starting from the production stage, including the use and demolition processes. Heating, cooling, and lighting energy used in buildings cause depletion of energy resources and significant problems such as global warming. Therefore, the importance of sustainable architecture and energy-efficient building design should be the target. The facade is a building element that separates the interior and exterior environment in buildings and is an interface that interacts with physical, chemical, and biological factors throughout the building life cycle. Due to the interaction with the outdoor conditions, most of the energy-loss of a building occurs in the facade, especially in the window systems. In high-rise office buildings, facade systems with high window to wall ratios have become widespread in today's technology due to changing user needs and aesthetic values. Factors such as daylight, visual, and thermal comfort on the facades of high-rise office buildings affect the quality of the work, interior comfort conditions, and energy consumption. Transparent elements on the high-rise office building facades are important factors for user comfort and annual energy consumption. Technological developments in materials science and architecture allow the development of new facade materials consequently. In this context, innovative window systems have been developed to prevent and minimize energy gains and losses. Smart materials, which are thought to be of great importance within the scope of sustainability, have become a new research area. Smart materials, which are used and intended to be used in many fields of architecture, also have a wide extent for facade technologies. Today, chromic materials, one of the most advanced groups of smart materials, are generally used in window systems. The main varieties of smart windows are film-coated window systems consisting of electrochromic, thermochromic, or photochromic materials. In these innovative window systems, the window aims to balance heat losses and gains by changing the opacity level according to the solar radiation intensity to provide thermal insulation and lighting control. It is aimed to provide user comfort by balancing heating, cooling, and lighting loads. In this study, the features, examples, and control strategies of electrochromic, thermochromic, and photochromic window systems, together with a preferred window technology today, are explained.
-
ÖgeBambu donatılı betonarme kirişlerin düşey yükler altında göçme davranışlarının deneysel olarak incelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Zambak Karakuş, Özlem ; Çelik, Oğuz Cem ; 714254 ; Çevre Kontrolü ve Yapı Teknoloji Bilim DalıBambu, özellikle tropikal ve yarı-tropikal iklim özelliklerine sahip birçok ülkede hızlı bir şekilde büyüyen ve kısa sürede olgunluğa erişen bir bitkidir. Kullanım alanları oldukça geniş olan bambu, gerek sürdürülebilir doğal bir kaynak olması, gerekse yüksek dayanım özelliklerini barındırmasından dolayı eski çağlardan beri yapı malzemesi olarak inşaat sektöründe yerini almıştır. Daha çok su kanalları, köprüler ve kırsal evlerin inşasında taşıyıcı yapı elemanı olarak tercih edilen bambunun günümüzde tümüyle bambudan üretilen strüktürleri de bulunmaktadır. Son zamanlarda içerdiği yüksek dayanım özellikleri sayesinde betonun düşük çekme dayanımını gidermek amacıyla betonda çelik donatı yerine kullanılması için çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Alternatif donatı elemanı olarak deneyleri gerçekleştirilen bambunun uygun koşullar sağlandığı durumda başarılı sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir. Konu ile ilgili çalışmalar hızlanmakla birlikte, bu çalışma kapsamında ele alındığı biçimde kirişlerde seçilen bazı parametrelerin incelendiği deneysel bir çalışmaya ulaşılamamıştır. Bu doğrultuda, bambu ile ilgili literatür araştırması sonucu ortaya çıkan bu çalışma, çeşitli parametreler göz önünde bulundurularak farklı tiplerde oluşturulan bambu donatı malzemesinin sürdürülebilir bina üretimi uygulamalarında kullanımına odaklanılacak deneyleri kapsamaktadır. Bu bağlamda, ilk olarak bambu donatılı betonarme kiriş numunelerinde donatı elemanı olarak kullanılacak bambu kültürlerinin (culm) öngörülen çekme dayanımlarını belirlemek amacı ile İstanbul Teknik Üniversitesi, İnşaat Fakültesi, Yapı Malzemesi Laboratuvarı'nda çekme dayanım testleri gerçekleştirilmiştir.10 adet düğümsüz, 4 adet düğümlü olmak üzere toplam 14 adet çekme numunesine dayanım testi uygulanmıştır.
-
ÖgeMekanik olarak tespit edilen cephe sistemlerinin Türkiye'deki mevcut durumu ve değerlendirilmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Karanfil, Beliz ; Yazıcıoğlu, Fatih ; 732387 ; Çevre Kontrolü ve Yapı Teknoloji Bilim DalıTeknolojinin gelişmesi ile birlikte birçok alanda özellikle de yapı sektöründe yenilikler meydana gelmektedir. Bununla birlikte insanların yapılardan beklediği performanslar da zamanla değişmeye başlamıştır. İlk yapıların genellikle insanları dış ortam koşullarından koruma amacıyla yapıldığı görülürken günümüzde yapıların bu temel barınma ihtiyacının yanında birçok farklı fonksiyonu karşılaması beklenmektedir. Yapının hem fiziksel hem de estetik açıdan performans gereksinimlerini karşılayan cephe sistemlerinde bu değişimler tarihsel süreç içerisinde açıkça okunabilmektedir. Yapı kabuğunun önemli bir parçası olan cephe sistemleri alt konstrüksiyon, yalıtım, kaplama ve bağlantı elemanları gibi farklı bileşenlerden oluşur. Yapı sektörü içerisinde birbiri ile bağlantılı birçok alanı barındırmaktadır. Bu nedenle bir alanda meydana gelen değişim bağlantılı olduğu başka bir alanı da etkileyebilmektedir. Bu durumdan birden çok bileşenden oluşan cephe sistemleri de süreç içerisindeki gelişmelerden etkilenerek değişime uğramıştır. Teknolojik yeniliklere bağlı olarak cephelerde kullanılan tespit sistemleri değişmektedir. Mevcut sistemlerin eksik ya da sorunlu yönleri geliştirilerek iyileştirilmeye çalışılmaktadır. Buna bağlı olarak da aynı malzemeler farklı sistemler ile tespit edilmektedir. Bu çeşitlilik bir taraftan farklı alternatifler sunarken diğer bir taraftan da karmaşaya neden olabilmektedir. Cephe sistemleri ile ilgili aynı malzemenin tespit edilmesinde kullanılan sistem elemanları ve birleşim detaylarındaki farklılıklarda bu alanda çalışan çok sayıda firmanın bulunmasının da etkisi bulunmaktadır. Firmalara bağlı olarak kullanılan sistem, alt konstrüksiyon profilleri, bağlantı elemanları ve birleşim detayları değişiklik gösterebilmektedir. Bunun yanında firmalar tarafından bu sistemlere verilen isimler de farklılık gösterdiğinden aynı sistemler farklı sistemler gibi algılanabilmektedir. Yapı sektöründe cephe sistemleri ile ilgili tasarım, uygulama, malzeme üretimi ve denetleme gibi işlevlere sahip farklı firmalar bulunmaktadır. Bu firmalar cephelerin tasarlanmasından inşa edilmesine kadar geçen süreçte farklı görevler üstlenirken bir yandan da birbirleri ile koordineli halde çalışmaktadır. Farklı disiplinlerin çalıştığı bu süreçlerde ortak bir iletişim dilinin kurulması hem sürecin daha sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlayabilir hem de süreçteki sorunları azaltabilir. Bütün bu durumlar göz önünde bulundurulduğunda hem bu farklılıklardan oluşabilecek karmaşayı ortadan kaldırmak hem de sistem seçiminde yol gösterici olmak için bu sistemler ile ilgili bir sınıflandırma yapılması ihtiyacı doğmuştur. Cephe sistemleri ile ilgili sınıflandırma malzemeye, yapım sistemine ve tespit elemanına göre yapılabilirken alt konstrüksiyon ve kaplama arasındaki ilişkiyi bu sınıflandırmaların ayrı ayrı tam olarak karşılamadığı da görülmektedir. Kullanılan tespit elemanları aynı olup bu elemanın alt konstrüksiyon ile kaplama arasında ilişkisi ya da bağlantı detayı değişebilir. Bu nedenle bütün bu farklılıkları göz önünde bulundurarak her bir malzeme özelinde cephe kaplaması ile alt konstrüksiyon arasındaki ilişkinin ele alınması ve buna bağlı olarak mevcut sistemlerin değerlendirilerek gruplandırılması gerekmektedir.
-
ÖgeSu korunumu açısından yerleşme tasarımında yüzeysel akış miktarının değerlendirilmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-06-16) Taşkın, Halime Firdevs ; Manioğlu, Gülten ; 502181528 ; Çevre Kontrolü ve Yapı TeknolojisiBu tez çalışması kapsamında, yerleşme tasarımının bir sonucu olan arazi kullanım oranı ve yüzey örtü malzemelerinin yüzeysel akış miktarını nasıl ve ne derecede etkilediği incelenmiştir. Arazi kullanım oranları farklı olacak şekilde tasarlanan 9 farklı yerleşme ve bu yerleşmelerde yüzey örtü malzemesi olarak kullanılabilecek 336 farklı malzeme kombinasyonu ile her senaryoda oluşabilecek yüzeysel akış miktarı Rasyonel Yöntem kullanılarak hesaplanmıştır. Yerleşmelerde su korunumu sağlama hedefine yönelik yapılan bu tez çalışması, altı ana bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde; artan su talebine karşın su kaynaklarının giderek azalmasına dikkat çekilmiş, yerleşme tasarımının su korunumu üzerindeki önemi vurgulanarak çalışmanın amacı özetlenmiştir. İkinci bölümde; suyun önemi ve neden korunması gerektiği detaylı olarak açıklanmıştır.
-
ÖgeTarihi yığma yapıların onarımında kullanılan enjeksiyon yöntemi ve hidrolik kireç esaslı enjeksiyon malzemelerinin (grout) performans değerlendirilmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-01) Takır Akyurt, Deniz ; Özgünler Acun, Seden ; 502181524 ; Çevre Kontrolü ve Yapı TeknolojisiTarihi yığma yapıların yapısal özelliklerini iyileştirmek ve sürdürülebilir kılmak için sıklıkla onarım ve güçlendirme çalışmaları yapılmaktadır. Tarihi yığma yapıların onarımında kullanılan en yaygın yöntemlerden biri enjeksiyon yöntemidir. Enjeksiyon yöntemi (grouting) hasarlı yapıların iç boşluklarını ve gözenekli yapısını doldurmak, çatlaklarını ve süreksizliklerini gidermek ve bileşenlerinin kendi aralarındaki kohezyonunu artırmak için düşük viskozite, yüksek penetrasyon ve düşük ayrışma eğilimi gösterecek şekilde uygun bağlayıcı ve su ile hazırlanmış akışkan kıvama sahip şerbetlerin (grout) hasarlı yapı elemanına enjekte edilmesiyle uygulanır. Enjekte edilen şerbet sertleştikten sonra yapı elemanının monolitik yapıda olması sağlanır. Genelde yığma duvarlarda uygulanan ve duvarın kesme ve eğilme mukavemetini iyileştirmek için kullanılan bir yöntemdir. Ancak enjeksiyon şerbeti (grout), yapı elemanına uygulandıktan sonra, özgün dokuyu bozmadan kolayca geri alınamayacak bir yöntemdir. Enjeksiyon yöntemi, hasarlı yapıların süreksizliklerini önleyip dayanımlarını geri kazanmasını sağladığı için onarım çalışmalarında tercih edilmektedir. Uygulanan enjeksiyon malzemesi, yığma yapıdaki özgün malzemeye uyumluluğu sağlaması şartı ile Venedik Tüzüğü tarafından kabul görmektedir. Ülkemizde birçok yığma yapının onarımında enjeksiyon yönteminin tercih edildiği görülmektedir. Enjeksiyon yönteminde kullanılan malzemeler, firmalar tarafından toz halinde torbalanmış ürünler olarak temin edilmekte ve firma tarafından belirtilen uygulama prosedürüne göre karışım hazırlanarak hasarlı yapı elemanlarına uygulanmaktadır. Enjeksiyon yöntemi tersinir bir yöntem olmadığı için uygulama sırasında ve sonrasında problemler oluşabilir. Bu nedenle uygulanacak malzemenin içeriği, uygulama yönteminin prosedürü belirlenmeli, uygulama öncesinde model yapı elemanı oluşturulmalı, yapı elemanının performansı incelenmeli, belirli aralıklarla enjeksiyon malzemesi ve yapı elemanı kontrol edilmelidir. Ülkemizde yapılan uygulamalarda hazır enjeksiyon malzemelerin tercih edildiği ancak uygulama öncesi ve sonrası gerekli araştırmaların yapılmadığı görülmektedir. Çalışma kapsamında; tezin birinci bölümünde tezin amacı ve kapsamı üzerinde durulmuştur. İkinci bölümünde, tarihi yığma yapılarda kullanılan harçlar, yığma yapılarda görülen hasarlar ve nedenleri, hasar tespit yöntemleri ve yığma yapıların onarım ve güçlendirme çalışmalarında kullanılan teknikler üzerine teorik bilgiler sunulmuştur. Yığma yapıların onarımında kullanılan enjeksiyon yöntemi, enjeksiyon yönteminin uygulama öncesi, uygulama sırası ve sonrasında yapılması gereken durumlar açıklanmıştır. Onarımda kullanılan enjeksiyon malzemelerinin özellikleri hakkında bilgi verilmiş, literatür çalışmalarında hazırlanan enjeksiyon malzemelerinin özellikleri ve elde edilen sonuçlar açıklanmıştır. Üçüncü bölümünde firmaların verdiği prosedüre uygun olarak enjeksiyon malzemeleri hazırlanmış ve kireç esaslı enjeksiyon malzemelerin performans analizi için deney programı oluşturulmuştur. Deney programı enjeksiyon malzemesinin toz, taze ve sertleşmiş halde olmak üzere üç aşamada planlanmış, literatür çalışmaları ve standartlar referans alınarak uygulanacak deneylerin içerikleri belirtilmiştir. Dördüncü bölümünde toz halde enjeksiyon malzemesinin fiziksel ve kimyasal özellikleri, taze haldeki enjeksiyon malzemesine akışkanlık, hacim sabitliği, penetrasyon özellikleri ve priz süresi belirlenmiş, sertleşmiş haldeki enjeksiyon malzemelerin fiziksel, mekanik ve dayanıklılık deneyleri uygulanmış, sonuçları karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Son bölümünde ise çalışma kapsamında elde edilen sonuçlar yorumlanmış, daha sonra yapılacak çalışmalar için öneriler yapılmıştır.
-
ÖgeYapısal sürdürülebilirlik bağlamında BIM koordinasyonu ile yapı elemanı tasarımı yaklaşımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Soylu, Pınar ; Tavil, Aslıhan Ünlü ; Çevre Kontrolü ve Yapı TeknolojisiGünümüzde yapısal atıklar kaynaklı doğal çevre kirliliği, ham madde tüketimi, enerji tüketimi kontrol edilemez boyutlara varmaktadır. Yapılar sonsuz varlıklar değildir, yapının öngörülen yaşam ömrünü tamamlamasıyla beraber yıkımı kadar estetik kaygılar, değişen ihtiyaçlarla da yapının ömrü sonlandırılmaktadır ve yıkım sonrası büyük yapısal atık problemleri ortaya çıkmaktadır. Sebep ne olursa olsun bir yapının plansız ve kontrolsüz yıkımı pek çok açıdan çevresel yük oluşturduğu kadar maliyet yüküne ve enerji kaybına da neden olmaktadır. Bu nedenle bina yaşam döngüsünün her evresini dikkate alan tasarımlar daha önemli hale gelmektedir. Bu amaç doğrultusunda bir yapının tüm katılımcıları kendi profesyonel alanlarına göre stratejiler geliştirmektedir. Mimar, mühendis ve diğer profesyonel proje paydaşları bu strateji doğrultusunda bütüncül şekilde çalışarak yapısal atık miktarını azaltacak, enerji, ham madde, zaman ve ekonomik kaybı da düşürecek alternatif yollara, seçimlere yönelmektedir. "Design for Deconstruction" (DfD) söküme dayalı, kullanım ömrünü daha verimli bir şekilde yönetmeyi amaçlayan, yapısal sürdürülebilirliği yapı, yapı elemanı, bileşen ve malzeme ölçeklerinde geri kazanımı ele alan ve bina yaşam döngüsünü dikkate alan bir tasarım stratejisidir. Bir yapının tasarım aşamasında bu stratejiler ile tasarlanması, atık oluşumunun azalmasına, yapının kullanımının değişmesinde esnekliğe ve yapı elemanlarında, bileşenlerde ve malzemelerde yeniden kullanım için sökme, geri dönüşüm için nitelikli geri kazanım gibi olanaklara imkan veren tasarım anlamına gelmektedir. Bir başka deyişle yapısökümü için tasarımda mevcut yapı gelecekteki yapının yapı elemanları, bileşenleri ve/veya malzemeleri için kaynak olabilmektedir; enerji, ham madde, zaman ve ekonomik kaybı azaltmaktadır. Bu stratejinin verimli işlemesi tasarımın doğru şekilde yapılmasına ve "yıkım" sürecinin tamamen planlı ve verimli yönetilmesine bağlıdır. Yapının tasarım aşamasında yıkım sürecini belirleyen söküm stratejileri ve değişkenlik gösteren kullanıcı ihtiyaçlarına yönelik uyarlanabilirliği de göz önüne alındığında yapı üretim - yıkım süreci karmaşıklaşarak koordinasyonu gittikçe zorlaşan bir faaliyete dönüşmektedir. Süreç bütünlüğünü korumak, verimli şekilde yönetebilmek ve sağlıklı şekilde koordinasyonunu sağlamak amacıyla geleneksel tasarım yöntemlerinin yetersiz kaldığı noktada BIM (Yapı Bilgi Modelleme Sistemi) devreye girmektedir. Sahip olduğu avantajlar ve yazılımın gelişime açık olması nedeniyle güncel çalışmaların pek çoğu BIM da üzerinden yürütülmektedir ve büyük bir fırsat alanıdır. BIM ile beraber karmaşık yapı üretim sürecinin inşasından önce sayısal ortamda koordine etme, net veriler elde etme, inşa etme ve bu verileri saklama seçeneği sağlanmıştır. BIM'in gelişimi ile beraber tasarımcıya ve diğer proje paydaşlarına proje yapım sürecinin bina yaşam döngüsüyle beraber her evrede beraber değerlendirilme imkanı sağlanmıştır. Bu durum ayrıca problemleri önceden görme ve inşa etmeden önce stratejik olarak sürdürülebilirlik kararlarını uygulayarak süreci verimli şekilde yönetmeye ve uygulamaya dair bilgileri sayısal model içerisinde biriktirmeye de imkan vermektedir. Bu amaçla tez çalışmasında "Yapısal Sürdürülebilirlik Bağlamında BIM Koordinasyonuyla Söküme Uygun Yapı Elemanı Tasarımı Yaklaşımı" geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda tasarlanan yapı elemanının yaşam süreci boyunca muhtemel onarım, değişim, dönüşüm, söküm, yıkım ve yenileme gibi müdahalelerde esneklik sağlayacak ve ömrünü tamamladığında minimum yapısal atık üretimi ve üretilen bu yapısal atıkların da ne şekilde dönüştürüleceğinin tasarımda planlanması ile çevresel zararları düşürmeyi hedeflemektedir. Bu üretilen sökülebilir yapı elemanının BIM aracılığı ile bir veritabanı haline getirilerek saklanabileceği ve başka projelerde kullanılabileceği düşünülmektedir. Bu sonucunda ise inşaat endüstrisinin alternatif yöntemlere yönelmesine ve atık çevriminin kapalı döngüde kalmasına destek olunacağı düşünülmektedir.