Yayın Türü "Tez" ile 'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge19. Yüzyıl Osmanlı Saray Mobilyaları: Batılılaşma Etkisi Ve Biçimsel Açıdan Yemek Kültüründeki Değişim Süreci(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-06-05) Arıburun, L. N. Ece ; Bayazıt, Nigan ; 431187 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu çalışmada, Batı dünyasında endüstrileşme çağı olarak anılan 18 ve 19.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan sosyokültürel değişimler incelenecektir. Osmanlı İmparatorluğu özellikle 19.yüzyılda Tanzimat Fermanı’nın (Gülhane Hattı Hümayunu) ilanı ile birlikte önce askeri düzende ve devlet idaresinde, sonra sosyal ve toplumsal konularda çeşitli yenileştirme hareketlerine girişmiştir. Bu hareketlerin başında devletin yönetim merkezi olan yeni Sarayların inşası ve burada uyulan yeni diplomatik protokol kuralları gelmektedir. Saray özelinde başlayan bu değişim zamanla halka yayılarak Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyokültürel bağlamda biçimsel dönüşümünün göstergesi olarak ele alınabilir. Konuyu biçimsel ve teorik düzlemde en iyi takip edebileceğimiz örnekler arasında olan yemek mobilyaları ise çalışmanın esas araştırma problemini oluşturmaktadır. Batılılaşma etkisi ile birlikte Osmanlı’nın dış ve iç politikaları da değişmeye başlamış, özellikle dış devletlerle olan protokoller gereği Saray bünyesinde verilen yemek davetlerinde Batılı yemek düzenine ait mobilyalar kullanılmaya başlanmıştır. Bunun sonucunda yüzyıllardır alışılagelmiş yer sofrası, sini gibi ürünlerin yerini masa ve sandalyeye bıraktığı gözlemlenmektedir. Çalışmada yemek yeme eyleminin Osmanlı’da nasıl, niçin ve ne zaman biçimsel değişime uğradığını; özellikle yabancı ülkelerin hükümdarlarına verilen ziyafet törenlerinden örneklemelerle açıklanması amaçlanmaktadır.
-
Öge19. Yüzyılda Beyoğlu’nda bir Kalkınma Aracı Olarak Yapısal Dönüşüm(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-09-16) Schıld, Rivka Geron ; Batur, Afife ; 502072108 ; Mimarlık ; Architecture19. yüzyılda sağlıklı bir kentsel altyapıya kavuşma arayışları, bu dönemde ticaret akslarında bulunan pek çok başkentte olduğu gibi İstanbul’da da karşılık bulmuştur. Ayrıcalıklı bir konuma sahip olan Galata ve Pera’da, bu yoldaki kentsel dönüşüm, burada ilk defa kurulacak olan belediye kurumu 6. Daire-i Belediyye ve iktidar ile yakın ilişki içerisindeki pek çok aktörün katılımı ile gerçekleşir. Bu esnada dönüşümün bir ekonomik kalkınma aracı haline gelmesi kaçınılmaz olurken, süreç kentsel mekânın kendisinin de bir sermaye aracına dönüşmesine yol açar. 6. Daire-i Belediyye’nin 19. yüzyıldaki kuruluşu ve icraatlarının bütünü İstanbul’daki sistemli kentsel dönüşümlerin ilki olarak kabul edilebilir. Dönemindeki ve günümüz kentinde şahit olduğumuz dönüşümleri daha iyi anlayabilmek adına, bu dönemde kente ve yönetimine ilişkin nasıl bir değişikliğe gidildiğini değerlendirmeye çalışmak önemlidir. Bu sistemli dönüşümde, dönemin uluslararası etkileri yadsınamaz. Ancak, temelde yatan itici kuvvet, sıklıkla yazılageldiği üzere salt bir batılılaşma arzusu değil bölgenin ihtiyaçlarına cevap verme arayışıdır. Öte yandan, kapitalizmin güçlendiği bu dönemde, kent peyderpey bir yatırım aracı haline gelmekte ve bu esnada bölgede yerleşik ve mülk sahibi olan kesimin yaklaşımları, süreci doğal olarak şekillendirmektedir. Öte yandan, bu dönemde, özellikle yabancı dilde basılan gazetelerde kent yapısının dönüşümünün arzu ediliyor olduğu, bunun yanı sıra, dönüşümün olanaklı kılınabilmesine ilişkin öneriler okunmaktadır. Bunlar arasında, örneğin bir ipotek yasasının çıkartılması ihtiyacı, müstakil evlerden ziyade apartmanların inşa edilmesi gereksinimi veya Pera Caddesi’nin düzenlenmesi sırasında cepheleri kat edilecek binaların mal sahipleri ile nasıl bir anlaşmaya gidilebileceği hakkında öneriler mevcuttur. Tez kapsamında yapılması arzu edilen bu değerlendirmenin sağlıklı biçimde ele alınması, üçlü bir sistemin parçaları arasındaki etkileşimi ele almak ile mümkün gözükmektedir. Bunlar, 19. yüzyılda İstanbul’da ve Beyoğlu’nda kent yapısını oluşturacak olan Değerler, Aktörler ve Üretimler’dir. Değerler, aktörlerin kurgu ve kararlarına etki etmiş olan dönem içerisindeki algıları ve olguları yansıtır. Bunlar, Osmanlı’da merkeziyetçiliğin varoluş biçimidir, dönüşümün baş itici gücü yangın’dır, modern hayatın ihtiyacı olan hıfzısıhhanın sağlandığı bir steril kent’in yaratılma arzusudur ve belki de bunların içerisinde en güçlü olan ancak aleni olarak en az dillendirilen nicelin yükselişi ve onunla ilintili olarak gelişen faydacılıktır. Aktörler, kentsel üretimlerin yönetmenleri olarak bireyleri ve kararları kapsar. Her modern toplumda olduğu üzere, siyasi iktidarın ilgili uzantıları, yani burada Belediye çatısı, kanun ve tüzükleri, yapı üreticileri, varlık sahipleri ile kamuoyu ve basın yukarıda bahsi geçen değerler içerisindeki aktörlerdir ve bu aktörler arasında girift bir ilişki vardır. Her aktör birden fazla koltuğa sahiptir; örneğin bir varlık sahibi hem belediye meclis üyesi, hem yatırımcı, hem padişahın başdanışmanı olabilir. Üretimler ise, değerlerin ve uygulayıcıların kente dair var ettikleridir. Kent, yeni bir temsiliyet aracı olarak yeniden inşa edilirken, mevzi planların ve istimlâkların oluşturulmasındaki süreç şüphesiz çok önemlidir. Bu dönemde, Beyoğlu’nda farklı tarihlerde gerçekleşen Galata Surları’nın yıkımı, Tepebaşı Mezarlığı’nın bir kent parkına dönüşümü ve Taksim Kışla Yeri ve Talim Yeri Apartmanları projesi üçlemesi 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyılın başına Beyoğlu’nun geçirmiş olduğu sürece ilişkin izler taşır. Bu dönüşümlerden her birinde, kamusal alanın özel yönetimlerin tasarruflarına teslimi söz konusudur ve faydacı ahlâk ön plana geçmiş gözükür. Dönüşüm süreci içerisinde, dönüşümü gerçekçi ve malsahiplerinin gözünde olanaklı kılabilmek adına yapı stoğu hacmininin arttırılmasına yönelik çıkartılan nizamnameler, bu tarihlerden sonraki dönemlerde çıkartılacak olanlara benzer şekilde, yapı stoğunu kendi dönemlerinin en yoğun seviyesine taşımış ve “boşluk”u miras bırakmak konusunda cimri davranmış gözükür. Tüm zamanlar için esas mesele, yeniden inşa edilirken azalarak değerlenen arsanın malsahibine benzer kullanım alanını nasıl sunabileceğidir... Tezde, kapitalizmin gözetildiği bir dönemde, ekonomik anlamda bir ödünün söz konusu olduğu durumlarda kent mekanının dönüştürülemez hale geldiği vurgulanırken, kentin yenilenme modelinin de zaman içerisinde döngüsel şekilde tekrarlandığına dikkat çekilmektedir. Değerler, Aktörler ve Üretimler üçlemesinin, bu anlamda bir model olduğu, insan eliyle üretilen kentsel mekanın oluşumunun incelenmesinde, tüm zamanlar için kullanılabileceği ve bir döngüselliğe sahip olduğu abul edilmektedir. Böylelikle,. tüm üretimler geleceğin değerler’ini oluşturmaktadır.
-
Öge19. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul’da Ahşap Yapım Sistemlerinin Değişimi: Gelenekselin Rasyonelleştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-02-05) Acar, Damla ; Mazlum, Deniz ; 502092204 ; Mimarlık ; ArchitectureBu çalışma 19. yüzyılın ikinci yarısında endüstriyel ve bilimsel gelişmelerin etkisinde İstanbul’daki ahşap yapım sistemlerinin dönüşümünü irdelemektedir. Bu dönüşüm temelde, Hazine-i Hassa Nezareti’nce düzenlenen yapı keşif ve masraf defterleri, yapı inşaat sözleşmeleri, malzeme pusulaları ve icmal defterleri gibi dönemin birinci el yazılı kaynaklarından takip edilmiştir.
-
Öge1945’den Günümüze Türkiye’de Ambalaj Tasarımının Gelişme Dinamikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-12-23) Irmak, Orhan ; Er, Özlem ; 418638 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu tez, Türkiye’de 1945’den günümüze hızlı tüketim ürünleri alanındaki ambalaj tasarımı çalışmalarına ve ambalaj tasarımının gelişme dinamiklerine odaklanmıştır. Ambalaj tasarımının gelişimi ile firmaların ambalaj tasarımına kaynak ayırması ve tasarımı, bilinçli bir şekilde marka iletişiminin stratejik bir unsuru olarak kullanması kast edilmiştir. Tezin amacı ise, Türkiye’de ambalaj tasarımının artan önemini ve ambalaj tasarımının gelişimini tetikleyen dinamikleri ortaya koymaktır. Araştırma iki aşamada yapılmıştır. Birinci aşama, literatüre dayalı tarihsel bir analiz içermektedir. Keşif amaçlı bu analiz, 1945’den günümüze kadar geçen süre zarfında Türkiye’deki gelişmeleri incelemiş ve daha sonraki araştırma safhasında daha detayına inmek üzere nelerin ambalaj tasarımının gelişimini etkilemiş olabileceğini ortaya koymuştur. Sosyoekonomik değişimler, perakendecilik ve tasarım alanındaki gelişmeler ekseninde yapılan tarihsel analiz, 1945’den günümüze kadar geçen süreyi dört ayrı zaman dilimi içerisinde incelemiştir. Araştırmanın ikinci aşamasını ana araştırma yöntemi olan örnek olay çalışmaları oluşturmuştur. Hızlı tüketim ürünleri alanında ambalaj tasarımının en yaygın olarak kullanıldığı kişisel bakım, gıda ve alkollü içecek sektörlerine odaklanan örnek olay çalışmaları kapsamında, bu sektörlerin öncü firmaları Evyap, Ülker ve Tekel / Mey firmaları araştırılmıştır. Evyap firmasından Arko Men, Ülker firmasından Çokokrem ve Tekel / Mey firmasından Yeni Rakı markalarının analiz birimi olarak seçildiği örnek olay çalışmalarında, sektörel veriler ve firmaların tarihçeleri kadar bu markalar için son dönemde yapılan ambalaj yenileme çalışmaları detaylandırılmıştır. Çoklu delil kaynaklarına dayandırılan araştırmalarda, ana bilgi kaynağı olarak üst düzey firma temsilcileri ile yapılan görüşmeler kullanılmıştır. Araştırmanın her iki aşamasında elde edilen bulgular örüntü eşleme yöntemi ile değerlendirilmiş ve Türkiye’de ambalaj tasarımının gelişme dinamikleri elde edilmiştir. Türkiye’de 1945’den günümüze kadar geçen süreç, ambalaj tasarımının gelişimi açısından dört döneme ayrılmıştır. 1945-1960 dönemi, ambalajlı ürünlere geçişin yaşandığı ve henüz sanayileşmekte olan ülkede ambalaj tasarımının devlet kanalında Tekel gibi kurumlarda sürdürüldüğü görülmüştür. 1960-1980 dönemi talep piyasasına yönelik ambalaj çalışmalarını barındırmış, ithal ikamesi nedeniyle rekabet gerektirmeyen iç piyasa koşullarında, özel sektörün ambalaj tasarımından sadece bir gereklilik olarak faydalandığı anlaşılmıştır. 1980-1995 döneminde yabancı hızlı tüketim ürünlerinin iç pazara girişi ve perakendeciliğin yaygınlaşması ile rekabet koşulları oluşmuş, bu gelişmeler firmaların ambalaj tasarımından kalabalıklaşan market raflarında ürünlerini ayrıştırmak için kullanmasını sağlamıştır. Firma içi tasarım birimlerinin oluştuğu ve aynı zamanda reklam ajanslarının ambalaj tasarımı hizmeti sunduğu dönemde, firmaların ürün çeşitliliğini arttıran bir diğer unsur da ihracat odaklı sanayileşme olmuştur. Son olarak 1995-2010 dönemi, Gümrük Birliği anlaşması sonrasında iç piyasada etkisini arttıran çok uluslu firmaların yarattığı yoğun rekabet ortamı, yaygınlaşan ve toplumdaki tüketim şeklini değiştiren perakendecilik ve tüketicilerde artan bilinç düzeyi ambalaj tasarımı çalışmalarının hem firmalarda hem de bu tasarım hizmetini sunan ofislerde stratejik bir araç olarak ele alınmasını gerektirmiştir.
-
Öge1950’den Günümüze Popüler Kültür Mekânları: James Bond Filmleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-23) Özemir, Mustafa Saltuk ; Özer, Filiz ; 502022107 ; Mimarlık ; Architecture1950’den günümüze değin, 20. Yüzyıl’a özgü teknolojik, ekonomik ve toplumsal dönüşümler dolayısıyla kültür(hars/ekin) ve de mimarlık alanında da daha önceki yüzyıllarda görünmemiş bir devinim ve çokseslilik görünmektedir. Bu etkenlerle birlikte, Soğuk Savaş ve sonrası siyasi iklimi de, yeri geldiğinde ticari ve sanat sergileri ile birlikte sinema gibi araçlarla da yapılan yaymacaların dışında, toplum ruhbilimi açısından da bakıldığında, kaçınılmaz olarak mimarlık alanında yansımalarını bulmuştur. Bu çalışmada kazıbilim alanında dönemini yansıtmakta oldukça önemli bir buluntu işlevi gören mimarlığın, geleneksel sınıflandırmaları dışında, 20. Yüzyılla birlikte, o yüzyıla özgü ortaya çıkan yaygın ekini yansıtma işlevini de yerine getirmeye başlamış olan yapısı da gözönüne alınmıştır. Döneminin gelecek algısı ve düşlemini de yansıtarak aslında biraz da bu tasavvurlardan oluşan çağının ruhunu da beyazperdeye yansıttığı görünen 20. Yüzyıl kazıbilim buluntularından olan sinemanın da dönem mimarlığının anlaşılabilmesinde oldukça yararlı olduğu düşünülmüştür. Böylelikle, bu çalışmada sürekliliğinden ve her dönem ‘çağdaş’ kalabilmesinden ötürü sözkonusu etmenler ışığında ve etkisinde yazılmış olan anlatılarının biçimlendirmiş olduğu James Bond film mekânları, dönemlerinin isimsiz mimarlıklarına da ışık tutabilecek birer kazıbilim buluntusu gibi ele alınmıştır. Soğuk Savaş ve sonrası dünyası toplumlarında bireylerin düşlem ve gerçeklerden kaçış dünyalarını oluşturmalarına karşın, hâlihazırda kendisi de geleneksel sınıflandırmalara giren uygulamalara görece daha az ele alınmış olan popüler mimarlığın ticari alandaki uygulamalarından da görece az olan birey ve kimlik alanındaki çalışmalara da bir ek olabilecek bu çalışma ile bir katkı sağlanabilmesi hedeflenmektedir. Böyleece mimarî biçemlerin popüler kültürdeki yansımaları ile birlikte, bir meslek dalı olarak mimarlığın kendi tarihindeki bu çağa özgü dönüşümlerine de işaret edilebilmiş olduğu da düşünülebilecektir.
-
Öge1960-2010 Yılları Arasında İstanbul Kentli Konut İç Mekan Düzenlemelerini Türk Sineması Üzerinden Okumak(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-07-03) Dinçay, Demet Arslan ; Özer, Filiz ; 502092108 ; Mimarlık ; ArchitectureTez çalışması 1960 dan 2010 yılları arasında konut iç mekan düzenlemelerinde yaşanan değişimleri analiz etmeyi amaçlamaktadır. Belirlenen dönem aralığında dünya ile kurulan sosyo-kültürel etkileşimler, önemli tarihsel olayların beraberinde yaşanan değişimler; Türkiye’de yaşanan siyasi değişimler ve buna bağlı sosyo-kültürel etkilerin tümünün mimari ve içmimari akımlar bazında değerlendirilmesi ve değişen yaşam dinamiklerinin kentli konut iç mekanı donatılarına yansıması incelenmiştir. Sinemanın toplumsal yaşama ayna olma gerçeği ve Türk sinemasının başlangıcından günümüze değin, gerçek mekan kullanılarak çekim yapma anlayışı, çalışma için uygun belgeleme ortamı yaratmıştır. Belirlenen dönem aralığına çekilmiş filmler uygun örnekleme metodu ile seçilmiş, örnekler üzerinden kentli konut iç mekan düzenlemelerinin elli yıllık değişimi incelenmiştir.
-
Öge2+1 Boyutta Konformal Gerilim-enerji Tansörlü Bir Skaler Alanın Kütle Çekim İle Etkileşmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Özçelik, Hasan Tuncay ; Hortaçsu, Mahmut ; Fizik Mühendisliği ; Physics EngineeringBu çalışmada, negatif kozmolojik sabite sahip Einstein denklemlerinin çözümü olan üç boyutlu kara delik verilen konformal bir skaler alan ile kuple etmektedir. 2+1 boyutlu kütle çekimi bir kara delik çözümüdür. Bu çözüm BTZ çözümü olarak bilinir. BTZ kara delikleri bir radyasyon kaynağı olarak kabul edilir. Keski-Vakkuri, Kraus ve Wilczek (KKW) Hawking olayının bir sonucu olan kara delik emisyonunun analitik davranışlarını incelemektedirler. BTZ kara deliğinden kaynaklanan Hawking radyasyonu tünelleme işlemleri olarak kabul edilir. KKW metodu skaler alan ile kuple eden bir kara delik için uygulanacak. Bizim amacımız termodinamik nicelikleri bulmaktır. KKW yöntemi termodinamik nicelikleri bulmak için kullanılır. Bu nicelikler entropi, sıcaklık ve emisyon oranıdır. Termodinamik nicelikler bulunmadan önce metrik ve Einstein denklemleri çözülmek zorundadır. Bu yöntemde metrik ve skaler alan zamandan bağımsızdır.
-
Öge2-8 MBit7s fiber optik hat teçhizatı arayüz devresinin sahada programlanabilir kapı dizisi ile tasarlanması ve gerçeklenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Göğüsgeren, Ümit ; Dervişoğlu, Ahmet ; 39275 ; Kontrol ve Otomasyon MühendisliğiSantraller arasına kurulan fiber optik haberleşme sistemlerinde, Sayısal Çoklama Sistemlerinin giriş ve çıkışındaki sayısal işaretleri fiber optik iletişim ortamına uyarlamak için Fiber Optik Hat Teçhizatı kullanılır. Teçhizatın temel birimi olan Arayüz devresi ile, koaksiyal kabloda taşınabilen HDB3 kodlu elektriksel işaret ve fiber optik kabloda taşınabilen CMI kodlu işaret arasında kod dönüşümü yapılır. Bu tezde, 2 Mbit/s ve 8 Mbtt/s Sayısal Çoklama Sistemi ile fiber optik iletişim ortamı arasında bağlantıyı sağlayan Fiber Optik Hat Teçhizatı Arayüz Devresi, sigorta oluşturma teknolojisine dayalı Sahada Programlanabilir Kapı Dizisi ile tasarlanmış ve gerçekleşmiştir. Halen Teletaş'ta üretilmekte olan, analog ve hibrit devreler ile ayrık elemanların kullanıldığı arayüz devresini, tek bir tümdevreye sığdırmak hedeflenmiştir. Baskılı devre alanı, güç tüketimi ve maliyet azalması amaçlanmıştır. Sayısal sistem tasarımında kullanılan Programlanabilir Kapı Dizilerinin, sayısal mantık ürün grubundaki yeri kollara ayrılarak tanıtılmış ve mimari yapılan ile özellikleri birbirlerine göre karşılaştırılarak incelenmiştir. Sigorta oluşturma teknolojisine dayalı Sahada Programlanabilir Kapı Dizisinin özellikleri, mimari yapısı ve tasarım kuralları ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Ürünü geliştirmekte kullanılan, Vievvlogic şematik tasarım programı ile ALS yazılımı, adım adım tanıtılmıştır. Sayısal haberleşme sisteminin temelini oluşturan sayısal çoklama sistemleri, sayısal haberleşmede kullanılan kodlama yöntemleri ve geleceğin haberleşme problemlerini çözümleyen fiber optik haberleşme tekniği ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Fiber optik hat teçhizatı ve alt birimleri ile, arayüz devresini oluşturan alt devreler dalga şekilleri ile beraber incelenmiştir.
-
Öge2-diazo-3-oksobutanal’ İn Karbenik Reaksiyonları(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Güngör, Füsun Şeyma ; Sezer, Özkan ; Kimyagerlik ; Chemistryα-Diazo-β-okso-aldehitler, çok sayıda doğal bileşiğin ve antibiotiklerin sentezlerinde kullanılan diazo bileşikleridir. Bu çalışmada bir α-diazo-β-oksoaldehit olan 2-diazo-3-oksobutanal sentezlenmiş ve benzen, diklorometan, butil vinil eter ve 3-metiliden-2-norbornanona karşı karbenik reaksiyonları incelenmiştir. 2-Diazo-3-oksobutanalin benzen ile dimerik rodyum(II) asetat katalizörlüğündeki reaksiyonu sonucunda 4-hidroksi-3-fenil-2-okso-3-buten bileşiği elde edilmiştir. Ürünün enolik karakteri 1H-NMR spektrumunda aldehit sinyalinin yokluğundan anlaşılmıştır. Aynı diazo bileşiğinin seyreltik ortamda aynı katalizör varlığında diklorometan ile reaksiyonu sonucunda 2-okso-3-diklorometil-4-hidroksi-3-buten, 3-okso-2-kloro-2-kloro metil butanal ve 1-(4-asetil-1,3-dioksol-2-iliden)aseton bileşik-leri karışımı elde edilmiştir. 2-Diazo-3-oksobutanalin butil vinil eter ile katalizörsüz ortamda gerçekleştirilen reaksiyonu sonucunda 2-n-butoksi-2,3-dihidro-6-metil-4-piron bileşiği elde edilmiştir. 3-Metiliden-2-norbornanon ile 2-diazo-3-oksobutanalin bakır(II) asetilasetonat katalizörü varlığında benzen içerisinde gerçekleştirilen reaksiyonu dihidrofuran türevi ürünler vermemiş, karbonil ylidinin dioksol türevi ürünlere halka kapattığı gözlenmiştir.
-
Öge2-fenil-2-[(2,2,6,6-tetrametilpiperidiniloksi] Etil 2-metakrilat Monomerinin Sentezi Ve Yaşayan Polimerizasyon Yöntemleri İle Aşı Blok Kopolimerlerinin Eldesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) İnceoğlu, Şebnem ; Tunca, Ümit ; Kimyagerlik ; ChemistrySon yıllarda, iyi tanımlanmış düşük molekül ağırlığı dağılımına sahip polimerlerin sentezinde kontrollü/’yaşayan’ polimerizasyon yöntemleri kullanılmaktadır. Kontrollü serbest radikal polimerizasyon yöntemleri içinde en etkili olanı kararlı serbest radikal polimerizasyonu (SFRP) ve Mtn/Amin ligand kompleks kataliz sistemli atom transfer radikal polimerizasyonudur (ATRP). SFRP kararlı serbest nitroksil radikalinin, 2,2,6,6-tetrametilpiperidinil-1-oksi (TEMPO) kullanımına dayanmaktadır. Bu sistemde radikallerin TEMPO ile tersinir-ayrışma-sonlanma reaksiyonları vermesinin bir sonucu olarak polimerizasyon ortamında aktif radikal konsantrasyonunun minimumda kalması ve böylece kontrollü polimerizasyonun gerçekleştirilmesi mümkün olmaktadır. Yaşayan polimerizasyon teknikleri, makromonomer, makrobaşlatıcı, fonksiyonel polimerler, blok ve aşı kopolimerler ile yıldız tipli polimerler hazırlanmasına olanak sağlar. Bu çalışmada, MMA ve 2-fenil-2-[(2,2,6,6-tetrametilpiperidiniloksi]-etil 2-metakrilat komonomerinin, başlatıcı olarak etil-2-bromo isobutirat veya 2-fenil-2-[(2,2,6,6-tetrametilpiperidiniloksi]etil 2-bromopropanoat seçilerek, CuCl/PMDETA kompleks kataliz sistemi kullanılarak atom transfer polimerizasyonu ile kopolimerlerinin sentezi ve bu kopolimerlerin stiren varlığında kararlı serbest radikal polimerizasyonu ile iyi tanımlanmış aşı blok kopolimerleri sentezi gerçekleşmiştir. Zor deneysel koşullar gerektiren iyonik polimerizasyon veya makromer teknikleri ile elde edilen aşı kopolimerlere alternatif olarak, bizim çalışmamızda ATRP-SFRP yöntemlerinin ardışık kullanılarak, TEMPO fonksiyonalitesine sahip monomer varlığında, farklı yapılarda iyi tanımlanmış aşı blok kopolimerlerin çok daha basit deneysel koşullarda sentezlenebileceği gösterilmiştir.
-
Öge2-morfolinoetoksi Grupları Taşıyan Non-periferal Tetrasübstitüye Ftalosiyaninlerin Sentezi, Karakterizasyonu Ve Biyolojik Özelliklerinin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017-01-5) Tuncer, Sevgican ; Burat, Ayfer Kalkan ; 10134173 ; Kimya ; ChemistryFtalosiyaninler 1907 yılında o-siyanobenzamid sentezinde safsızlık olarak kazara keşfedilmiştir. Takip eden yıllarda ftalosiyaninler boyar madde ve pigment olarak kullanılmış ve bu alanda pek çok patent alınmıştır. Linstead ve arkadaşları ftalosiyanin yapılarını X-ray yöntemi ile karakterize etmekte öncü olmuştur. Günümüze kadar periyodik tablodaki 70'ten fazla elementle kompleks oluşturdukları ve bu komplekslerin gerek fiziksel gerekse kimyasal özelliklerindeki çeşitlilik fark edilmiştir. Doğada kendiliğinden bulunmayan ve sadece sentetik olarak elde edilebilen ftalosiyaninler, 1,3 pozisyonundaki aza köprüleriyle birbirine bağlı dört izoindol ünitesinden oluşan ve 18-π elektron sistemine sahip aromatik makrosiklik bileşiklerdir. Bu yapılar doğada bulunan porfirin türevlerinden hemoglobin, klorofil ve vitamin B12'ye olan yapısal benzerlikleriyle dikkat çekerler. Ftalosiyanin yapısında nitril gruplarına göre α pozisyonunda kalan karbonlara non-periferal, β pozisyonunda kalan karbonlara ise periferal karbonlar denir. Non-periferal ve periferal bölgelere yapılan sübstitüsyonlar yapıya çözünürlük başta olmak üzere çok çeşitli özellikler kazandırır. Bu aromatik makrosiklik halkanın görünür bölgedeki kuvvetli absorpsiyonu π-π* geçişleri sayesinde gerçekleşir. Sonuç olarak koyu mavi-yeşil bir renktedirler ve bu özellikleri onların yıllardır boyar madde endüstrisinde tercih edilmelerinin sebebidir. Kolay yükseltgenebilir ve indirgenebilir maddeler olmalarının yanı sıra önemli katalitik özelliklere sahip olmaları çeşitli reaksiyonlarda redoks ajanı ve katalizör olarak kullanımlarını sağlamıştır. Endüstriyel olarak elektrokromik ekranlarda, yakıt pillerinde, gaz sensörlerinde ve optik data depolayıcı olarak kullanılırlar. Ayrıca ısı, ışık ve çeşitli kimyasallara karşı yüksek dayanıklılık ve direnç göstermeleri fotodinamik kanser tedavisinde kullanım alanı bulmalarına neden olmuştur. PDT, ışığaduyarlı ilacın (fotoalgılayıcı) hastaya damar yoluyla verilmesini takiben bu ilacın tümörlü dokuda birikmesinin ardından, belli dalgaboyundaki ışık ile uyarılarak tümörü yok etmesi prensibine dayanır. Ftalosiyaninler yakın IR ışınlarını kuvvetli olarak absorblar ve kanserin fotodinamik terapisinde 1985 yılından beri kullanılmaktadır. Günümüzde, kanser araştırmaları kapsamında DNA'ya bağlandığı bilinen katyonik ftalosiyaninlerin kullanımı artmaktadır. Bağlanan ftalosiyaninin uyarıldığında singlet oksijen oluşturarak fotodinamik tedavi yöntemine cevap verdiği görülmüştür. Bu tıbbi uygulamalarda en önemli faktörlerden biri fotoalgılayıcı olarak kullanılan maddenin suda çözünebilmesidir. Bu nedenle ftalosiyanin bileşiklerine karboksilat, sülfonat veya kuarternize amino gruplarının eklenmesiyle hidrofilik hale gelmesi amaçlanır. Bu çalışmada, non-periferal konumlarında 2-morfolinoetanol grubu bulunan yeni tip metalsiz ve metalli ftalosiyaninler (Zn, In) ile onların katyonik türevlerinin sentezi, fotofiziksel özellikleri ile biyolojik aktivitelerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Sentezlenen tüm bileşiklerin yapıları UV-Vis, FT-IR, 1H NMR ve kütle spektroskopisi gibi yapısal analiz yöntemleri ile aydınlatılmıştır. Çalışmanın ilk kısmında, başlangıç maddesi olarak kullanılmak üzere 3-(2-morfolinoetoksi)ftalonitril (1) sentezlenmiştir. 1 nolu bileşik, 3-nitroftalonitrilin ve 2-morfolinoetanol'ün kuru DMSO içerisinde, susuz potasyum karbonat varlığında oda sıcaklığında azot atmosferinde 72 saat süren nükleofilik sübstitüsyon reaksiyonu ile sentezlenmiştir. Daha sonra elde edilen dinitril bileşiğinden non-periferal tetra sübstitüye metalsiz (2), çinko (3) ve indiyum ftalosiyanin (4) türevlerine geçilmiştir. Sentezlenen ftalosiyaninler THF, DMSO, DMF ve kloroform gibi çözücülerde çözünmektedir. 1 bileşiğinin IR spektrumunda C≡N, aromatik C-H, alifatik C-H ve C-O-C gruplarına ait titreşim pikleri sırasıyla 2228, 3084, 2939, 1255 cm-1' de tespit edilmiştir. 1 bileşiğinin CDCl3 içinde alınan 1H-NMR spektrumunda aromatik yapıya ait protonların kimyasal kayma değerleri 7,67-7,18 ppm aralığında gözlenmiştir. OCH2 ve NCH2 protonları ise sırasıyla 4,29-3,71, 2,91-2,62 ppm aralığındadır. 1 nolu bileşiğin IR spektrumunda 2228 cm-1' de gözlenen C≡N gerilme titreşimine ait pik ftalosiyaninlerde (2-4) gözlenmemektedir. 2-4 bileşiklerine ait IR spektrumları birbirine benzemektedir. Ancak metalsiz ftalosiyaninde (2) 3283 cm−1 ilave NH gerilme titreşimleri tespit edilmiştir. Ftalosiyaninlerin (2-4) 1H NMR spektrumları yapılarını doğrulayacak niteliktedir. Metalsiz ftalosiyaninin (2) CDCl3 içerisinde alınan 1H NMR spektrumunda aromatik protonlar, OCH2 ve NCH2 protonları sırasıyla 7,74-7,65, 4,85-3,77 ve 3,48-2,97 ppm aralığında gözlenirken, NH protonları -0,96 ppm'dedir. 3 ve 4 nolu çinko ve indiyum ftalosiyaninin 1H NMR spektrumlarında aromatik protonlar 9,02-7,57 ve 9,25-7,20 ppm'de gözlenirken OCH2 ve NCH2 protonları ise yaklaşık olarak 4,90-2,86 (3), 4,92-2,69 (4) ppm aralığında tespit edilmiştir. Metalsiz (2) ve metalli ftalosiyaninlerin (3, 4) elektronik absorpsiyon spektrumlarında Q bandları sırasıyla 691 ve 722 (2), 699 (3) ve 729 (4) nm'de gözlenmektedir. Bu ftalosiyaninlerin B bantları ise 328-321 nm aralığındadır. Bileşiklere ait kütle spektrumlarında moleküler iyon pikleri sırasıyla m/z = 1031.03 (2), m/z = 1094.74 (3) ve m/z = 1178.42 (4)'de yapıyı destekler niteliktedir. Çalışmanın ikinci kısmında, elde edilen yeni ftalosiyanin bileşiklerine (2-4) suda çözünürlük özelliği kazandırmak amacıyla katyonik türevlerine dönüştürülmesi amaçlanmıştır. 2-4 nolu ftalosiyaninlerin kloroform içerisinde metil iyodürün aşırısı ile 4 saat kaynatılması ile katyonik türevleri (2Q-4Q) elde edilmiştir. Sentezlenen katyonik ftalosiyaninler (2Q-4Q) sıcak etanol, etilasetat, THF, kloroform, hekzan ve dietil eter ile yıkanarak saflaştırılmıştır. 2Q-4Q bileşikler beklenildiği gibi su, DMF ve DMSO'da çözünmektedir. 2Q-4Q numaralı katyonik ftalosiyaninlerin IR spektrumları birbirine benzemektedir. Bileşiklere ait IR spektrumunda aromatik C-H, alifatik C-H ve C-O-C gerilmeleri sırasıyla 3018-3007, 2947-2869 ve 1235-1217 cm−1' de tespit edilmiştir. 2Q numaralı metalsiz ftalosiyaninde ilave olarak 3283 cm−1'de NH gerilmeleri tespit edilmiştir. 2Q bileşiğinin d6-DMSO içerisinde alınan 1H NMR spektrumunda aromatik protonlar 9,22-8,04 ppm' de gözlenirken, OCH2 ve NCH2 protonları ise 5,45-3,71 ppm aralığında tespit edilmiştir. Bileşiğe ait NH protonları ile N+-CH3 ise -0,13 ve 3,67 ppm'dedir. 3Q ve 4Q numaralı katyonik ftalosiyaninlerde aromatik protonlar 9,19-7,97 ppm (3Q), 9,19-7,43 ppm (4Q) aralığında iken OCH2 ve NCH2 protonları 5,59-3,43 ppm (3Q), 5,50-3,86 ppm (4Q) aralığındadır. N+-CH3 sinyalleri ise 3,70 (3Q) ve 3,69 (4Q) ppm de gözlenmiştir. 2Q-4Q numaralı katyonik ftalosiyaninlerin DMF içerisinde alınan UV-Vis spektrumlarında Q bandları sırasıyla 697/724 (2Q), 698 (3Q) ve 717 (4Q) nm'de gözlenirken B bantları 318-325 nm aralığında tespit edilmiştir. Çalışmanın son kısmında ise 2-4 numaralı bileşiklerin fotofiziksel özellikleri ile 2Q-4Q nolu katyonik ftalosiyaninlerin DNA ile etkileşimleri incelenmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle, bağlanma sabitleri, SYBR-Gold DNA ile katyonik ftalosiyaninlerin floresans şiddetindeki azalma, termal denatürasyon ile çift sarmal DNA'nın Tm değerindeki değişim UV-Vis ve floresans spektrofotometrik yöntemlerle incelenmiştir. Bir tampon çözelti içerisinde DNA ile katyonik ftalosiyaninlerin arasındaki reaksiyonun kendiliğinden olup olmadığı termodinamik parametreler belirlenerek anlaşılmıştır.
-
Öge2-substitüe 2-oksazolin Ara Yapıları Üzerinden α-metilol Aldehitlerin Sentezi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kumbaracı, Aslı ; Talınlı, Naciye ; Kimyagerlik ; ChemistryBu çalışmada, uygun karboksilli asitten başlayarak oksazolin ara yapıları üzerinden α-mono ve dimetilol aldehitlerin sentez edilmesi amaçlanmıştır. α-mono ve dimetilol aldehitler α-hidrojen taşıyan uygun aldehitlerle form aldehitin kondenzasyonu sonucu alde edilmektedir. Ancak yan ürün çokluğu sebebiyle verim düşük olmaktadır. Bu yüksek lisans tez çalışması, verimi yüksek ve yan ürünü az olan başka bir sentez yöntemi önermektedir. Uygun karboksilli asit, esterine dönüştürülmüş, onun üzerinden özel bir katalizör yardımıyla 2-substitüe 2-oksazolin sentezlenerek, 2-substitüe 2-oksazolin paraformaldehit ile reaksiyona konmuş ve mono ve dimetilol oksazolin türevleri sentezlenmiştir. Oluşan ürünler son olarak uygun şartlarda hidroliz edilerek α-mono ve dimetilol aldehit ve karboksilli asitlerin sentez edilebilmesi başarılmıştır.
-
Öge20. Yüzyıl Mimarlık Ortamına Eleştirel Bir Yaklaşım(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kocagil, Lerzan ; Yürekli, Hülya ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışmada, 20. yüzyıl mimarlık ortamına eleştirel bir bakış açısı getirmek, özellikle bilim-sanat-felsefe üçlüsünün ortaçağdan günümüze geçirdiği değişim bağlamında mimarlık ile ilişkilerinin kurulmasına zemin hazırlamak amaç edinilmiştir. 20. yüzyılda batı toplumlarında oluşan sosyo- kültürel yapılanma ve bu yapılanmanın disipliner bağlantılarının kurulması tezin ana kurgusunu oluştumuştur. Yüzyılımızın en önemli iki yaklaşımı olarak kabul edilen modern ve postmodern yapılanmaların felsefi boyutta tartışmaya açılmaları ve 1980 sonrası batı mimarlığında ulaştıkları nokta tezde tartışılmış ve ‘80 sonrası oluşumlar disiplinler arası ilişkiler bağlamında irdelenmiştir. Çalışmanın sonucunda ‘80 sonrası mimarlığının disiplinlerarası yaptırım gücü ortaya konmuştur. Varılan sonuç aynı zamanda ileriye dönük mimari yaklaşımları tartışmak için de bir taban oluşturmuştur.
-
Öge2023 Yılında Türkiyede Enerji(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Çakay, Rana ; Okutan, Hasancan ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringBu çalışma 2023 yılında Türkiye’nin enerji konusundaki vizyonuna yön çizebilmek için hazırlanmıştır. Kıyaslama yapabilmek için hem dünya ülkeleri hem de Türkiye’nin şu andaki durumu karşılaştırılmıştır. Tüm dünyanın şahit olduğu gibi globalleşme bilgi devriminin bir sonucudur. Dünya global bir market pazarı haline geldikçe ekonomik etkenler tarihsel, kültürel ve politik değerlerle birleşip ülkelerin gelecek yüzyıldaki rolünü belirlemektedir. Gelecek yüzyılın ana merkezi bir çok kişinin katıldığı üzere Avrasya’dır. Üretim, komünikasyon ve bilgi teknolojileri alanlarındaki trendlerle beraber Avrupa ve Asya bütünleşip kenetleneceklerdir. Bilindiği gibi Türkiye Avrasya’nın tam merkezinde bulunmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının varlığı ve genç nüfusu Türkiye’nin gelecek yüzyıldaki enerji ihtiyacını karşılamada büyük rol oynayacaktır. Bir çok sektörde başlatılan özelleştirme çalışmaları enerji sektöründe de varlığını göstermektedir. Bu da yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye’de yatırım yapmasını teşvik edecektir.
-
ÖgeAl- %3 li-%0.15 Zr alaşımının mekanik davraşına yaşlanmanın etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1990) Guivi, Jafar Ghaemi ; Üçışık, A. Hikmet ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringEnerji kısıtlaması, diğer alüminyum alaşımlarına nazaran hafif Dİan Al-Li alaşımlarını, bilhassa, uçak sanaiinde Sn plana çıkarmıştır. Al-Li alaşımları, düşük yoğunluk ve yüksek elastisite modülü değerlerine sahip olmasına mukabil düşük süneklik ve kırılma tokluğu değerlerine sahip olması dolayısıyla kırılma mekaniği bakımından dikkatli olmayı gerektirmektedir. Bu alaşım sisteminin mekanik özelliklerinin belirlenmesi ve tokluğunun yükseltilmesi amacıyla yoğun bir araştırma başlatılmıştır. Bu çalışmada, döküm yolu ile elde edilen ingot halindeki Al- %3 Li-%D,15 Zr alaşımı sıcak haddelemeyi takiben, 55D°C' de çözeltiye alma işlemine tabi tutulmuş, müteakiben de 190 C'de değişik sürelerde yaşlandırılmıştır. Yaşlandırılan alaşımın, mekanik özellikleri, deformasyon davranışı ve korozyon direnci yaşlandırma süresinin fonksiyonu olarak incelenip metalografik etüdü yapılmıştır. Mekanik özelliklerin belirlenmesi amacıyla yapılan sertlik ve çekme deneylerinden, alaşımın 0ldukça erken yaşlanıp, lityum ihtiva etmiyen alaşımlara göre daha yüksek akma, çekme ve % uzama değerlerine sahip olduğu tesbit edilmiştir. %0.15 mertebesindeki zirkonyumun yeniden kristalleşmeyi önemli derecede etkilediği ve yeniden kristalleşmemiş taneler içerisinde tali taneler oluşumunu sağladığı bulunmuştur. Çekme deneyi numunelerinin kırık yüzeylerinin SEM'de incelenmesi sonucu, alaşım içerisinde bulunan empirute elementlerinin artan yaşlandırma süresi ile intermetalik inklüzyonlarda toplanarak daha kompleks inklüzyonların oluşumuna sebebiyet verdiği belirlenmiştir. "Strain Gauge" kullanmak suretiyle alaşımın elastisite modülünün yaşlandırma süresinin fonksiyonu olarak değiştiği, maksimum sertlik ve çekme mukavemeti durumunda en yüksek değerinde olduğu tesbit edilmiştir. Alaşımın deformasyon mekanizması hakkında fikir edinmek amacıyla değişik sürelerde yaşlandırılan alaşımlarda yapılan deformasyon hızını değiştirme deneylerinden, etkin gerilme, iç gerilme ve aktivasyon hacmi gibi önemli deformasyon parametrelerinin plastik deformasyon oranı ile ilişkisi incelenmiştir. Bu incelemeler sonucunda, az yaşlandırılmış alaşımda artan plastik deformasyonla dislokasyon yoğunluğu azalırken, aşırı yaşlandırılmış alaşımda sabit kaldığı ve az yaşlandırılmış alaşımda belirli plastik deformasyon oranından sonra çökelti partiküllerinin dislokasyonlar tarafından kesildiği saptanmıştır. Potansiyodinamik polarizasyon ölçümü metodu ile, alaşımın korozyon direncinin yaşlandırma zamanının fonksiyonu olduğu ve özellikle aşırı yaşlandırma ile azaldığı belirlenmiştir.
-
Öge3,4-propilendioksitiyofen Ve N-fenilsulfonil Pirolün Elektrokimyasal Kopolimerizasyonu Ve Askorbik Asit Varlığında Dopamin Tayini(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-07-01) Güler, Fatma Gül ; Saraç, A. Sezai ; 402644 ; Kimyagerlik ; ChemistryBu çalışmada, farklı mol farksiyonlarındaki 3,4-Propilendioksitiyofen (ProDOT) ve N-Fenilsülfonil pirol (PSP), döngülü voltametri (DV) ile elektrokimyasal olarak kopolimerleştirilmiştir. Bu filmlerin karakterizasyonu döngülü voltametri, elektrokimyasal empedans spektroskopisi (EES), taramalı elektron mikroskobu (SEM), hafifletilmiş toplam yansıtma - Fourier dönüşümlü kızılötesi spektroskopisi (FTIR-ATR) ile gerçekleştirilmiş ve dopamine karşı sensör davranışı incelenmiştir. FTIR-ATR, EES ve SEM ölçümlerinin sonuçlarına göre, PSP’nin kopolimer yapısına girişi belirgin şekilde gözlenmiştir. Elektrokimyasal empedans spektrokopisi sonuçlarına göre, sentezlenen kopolimerler, ideal kapasitif davranış gösteren (Bode faz açısı yaklaşık olarak 90°) homopolimerden [Poli(ProDOT)] farklı impedans davranışı sergilemiştir. TKFME/Poli(ProDOT) ve TKFME/Poli(ProDOT-ko-PSP) elektrotları dopamine karşı sensör olarak test edilmiştir. Askorbik asidin varlığında dopamine ait pikin tayin edilebildigi gösterilmiştir. TKFME/Poli(ProDOT-ko-PSP) sensörü inilebilcek en düşük değer 1nM ile farklı dopamin konsantrasyonlarında çok iyi sonuç vermiştir.
-
Öge3,5 Difenil Ditiyeno[3,2-b;2’3’-d]tiyofen-s,s-dioksit Bileşiğinin & Kopolimerlerinin Sentezi Ve Özelliklerinin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2008-07-08) Gündoğan, Ali Şenol ; Öztürk, Turan ; Kimyagerlik ; ChemistryBu çalışmada potansiyel olarak organic ışık yayan diyotlar teknolojisinde kullanılabilecek yeni materyallerin sentezi gerçekleştirilmiştir. Materyal kimyası açısından son derece önemli olan Ditiyenotiyofen (DTT) bileşiğinin C3 ve C5 pozisyonlarından fenil grupları ile fonksiyonlandırılmış türevi grubumuz tarafından geliştirilen yöntemle sentezlenmiştir. S,S-Dioksit türevi maddeye floresans özelliği kazandırmak için ortadaki halkanın “S” atomu oksitlenerek elde edilmiştir. DPhDTT-S,S-dioksit bileşiğinin floren ile değişik DTT/Floren oranına sahip yeni kopolimerleri floresan ve aynı zamanda iletken polimer elde etme amacıyla Suzuki kenetlenme reaksiyonu kullanılarak sentezlenmiştir. Elde edilen kopolimerlerin floresan emisyonları DTT miktarı artışıyla kırmızı bölgeye doğru, dolayısıyla daha düşük enerjili bölgeye kaydırmaktadır. Bu çalışmayla DTT-Flouren Kopolimerleri ilk kez elde edilmiştir.
-
Öge3,5-diaminobenzoik Asit (daba) Bazlı Poliimidlerde Gaz Sorpsiyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-06-17) Kabacaoğlu, Işıl ; Ahunbay, M. Göktuğ ; 402463 ; Kimya Mühendisliği ; Chemical EngineeringAromatik poliimidler ısıl, mekanik ve ayırma özelliklerinden dolayı umut vaadeden gaz ayırma malzemeleridir ve bu özellikleri kimyasal yapılarına bağlıdır. Moleküler simülasyon teknikleri, poliimid membranların ayırma özellikleriyle kimyasal yapıları arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamada kullanılabilir. Bu çalışmanın amacı poliimidlerde yapı/performans ilişkisinin atomik düzeyde incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda moleküler simülasyon tekniklerini kullanarak 4,4-hekzafloroizopropiliden-diftalik anhidrid (6FDA), 3,3’,4,4’-benzofenon tetrakarboksilik dianhidrid (BTDA) ve 3,5-diaminobenzoik asit (DABA) den türetilen 6FDA-DABA, BTDA-DABA poliimidleri ile 6FDA/BTDA-DABA kopoliimidinin yapısal özellikleri ve sorpsiyon davranımları incelenmiştir. Simülasyonlar Accelrys Materials Studio simülasyon paketi kullanılarak gerçekleştirilmiş ve moleküler etkileşimler bu paketin içerisinde mevcut olan COMPASS kuvvet alanı kullanılarak modellenmiştir. Poliimidlerin ve kopoliimidin yapısal özellikleri simülasyon paketinin içinde mevcut olan analiz araçları ile hesaplanmıştır. CO2, CH4, O2, N2, propan ve propilen gazlarının farklı sıcaklık ve basınçlarda çözünürlük katsayıları Büyük Kanonik Monte Karlo simülasyonları ile hesaplanmıştır. Simülasyon çalışmalarıyla elde edilen verilerin BTDA-DABA için literatürde var olan deneysel çalışmayla uyum göstermediği görülmüştür ve bu poliimidinin sentezi ve karakterizasyonu gerçekleştirilmiştir. Sentezlenen poliimid Termogravimetrik Analiz (TGA), Diferansiyel Taramalı Kalorimetre (DSC) ve Geniş Açı X-ışını Saçılması (WA-XRD) yöntemleri ile karakterize edilmiştir. BTDA-DABA için deneysel çalışmayla elde edilen sonuçlar simülasyon çalışmasıyla tahmin edilen değerlere yakın sonuçlar vermektedir. 6FDA-DABA için tahmin edilen yapısal özellikler ise literatürdeki verilerle uyum içersindedir. Kopoliimid ve poliimidler yapısal olarak benzer özellikler gösterselerde, BTDA-DABA poliimidinin serbest hacim fraksiyonu, kohesive enerji yoğunluğu ve dönüş yarıçapı daha yüksektir. BTDA-DABA’nın camsı geçiş sıcaklığı 6FDA-DABA’nınkinden daha yüksektir. BTDA monomerinin karbonil köprü grubunun 6FDA monomerinin hekzafloroizopropiliden köprü grubundan daha rijit olduğu kabul edilebilir. Camsı geçiş sıcaklığı dışında 6FDA/BTDA-DABA kopoliimidinin yapısal özellikleri poliimidlerinin arasında değer vermektedir. N2, O2, CO2 ve CH4 gazlarının BTDA-DABA poliimidinde, C3H6 ve C3H8 gazlarının ise 6FDA/BTDA-DABA kopoliimidinde çözünürlükleri daha yüksektir. O2/N2, CO2/CH4 ve C3H6/C3H8 gaz karışımlar için 6FDA-DABA poliimidinin ideal çözünürlük seçicilikleri daha yüksektir. Kopoliimidin ve poliimidlerin erişilebilir serbest hacim dağılımını elde etmek için probing test yöntemi uygulanmış ve gazların kinetik yarıçaplarına denk düşen prob değerlerinde erişebilir serbest hacmin azaldığı görülmüştür. Radyal dağılım fonksiyonu sonuçlarına göre, CO2 gazının 6FDA-DABA poliimidinde sorpsiyonu öncelikle imid grubu ve DABA monomerinin hidroksilindeki oksijen atomunda gerçekleşmektedir. Daha yüksek CO2 yüklemelerinde ise gaz ile poliimidin etkileşimi DABA grubunun karbonil ve hidroksilindeki oksijen atomlarında gerçekleşmektedir. CO2 gazının BTDA-DABA poliimidinde sorpsiyonu öncelikle imid grubu ve BTDA monomerinin karbonil köprüsündeki oksijen atomunda gerçekleşmektedir. Daha yüksek CO2 yüklemelerinde ise gaz ile poliimidin etkileşimi DABA grubunun hidroksilindeki oksijen atomlarında gerçekleşmektedir. CO2 gazının 6FDA/BTDA-DABA kopoliimidindeki sorpsiyonu ise öncelikle BTDA-DABA yapısının imid grubu ile BTDA monomerinin karbonil köprüsündeki oksijen atomunda gerçekleşmektedir. Daha yüksek CO2 yüklemelerinde ise imid gruplarındaki azot atomu ile DABA grubunun hidroksilindeki oksijen atomlarında daha güçlü etkileşim gözlenmiştir.
-
Öge3,5-difenil-2,6-ditiyofen-2-il- Ditiyeno[3,2-b;2’3’-d]tiyofen Temelli Elektrokromik Materyallerin Sentezi Ve Özelliklerinin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-07-02) Dündar, Pınar ; Öztürk, Turan ; Kimyagerlik ; ChemistryOrganik bir polimer, tersinir redoks davranışı gösteriyor, aynı zamanda metal ve plastiklerin özelliklerini bünyesinde barındırıyorsa bu polimer iletken polimer olarak adlandırılabilir. Son zamanlarda büyük ilgi gören iletken polimerler; elektrokromik pencereler, çok renkli ekranlar, ışık yayan diyotlar gibi çok geniş bir alanda uygulama alanları bulmaktadırlar. Ditiyenotiyofen(DTT) temelli bileşikler, kükürt atomları açısından zengin olduklarından elektronca da zengindirler ve iyi birer elektron vericisidirler. Ayrıca yapısındaki konjuge pi bağları sayesinde elektrokimyasal olarak polimerleştirildiğinde optiksel alana giren elektrolüminesanslar, floresanlar, fotokromizm, optiksel kromoforlar, ince film transistörler gibi önemli uygulama alanlarında kullanılabilmektedirler. DTT’ler pek çok yoldan sentezlenebilmektedir. Bu çalışmada, araştırma grubumuz tarafından geliştirilen 1,8-diketonun P4S10 ile halka kapama reaksiyonundan faydalanılarak sentezlenen Ph2DTT’nin 2 ve 6 pozisyonuna, Suzuki kenetleme reaksiyonu ile tiyofen takılmış ve Tp2Ph2DTT bileşiği sentezlenmiştir. Sentezlenen bu bileşiğin optik ve elektriksel özellikleri döngülü voltametri ile incelenmiştir ve Tp2Ph2DTT’nin, Ph2DTT’den daha düşük “band gap” e sahip olan elektrokromik bir materyal olduğu gözlenmiştir.
-
Öge3-(4-siyanofenil)tiyeno[3,2-b]tiyofen Turevlerinin Sentezi Ve Onlarin Elektronik Ve Optoelektronik Uygulamalari(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-09-20) Rahimi Varzeghani, Amir ; Öztürk, Turan ; 10125186 ; Kimya ; Chemistryİlk elektrolüminesans (EL) olayı 1936 yılında Destriau ve arkadaşlarınin elektrik akımıni inorganik maddeye uygulamasiyla olusan thermal olmayan ışık olarak gözlenmiştir. Izolatöre dağılmış iki elektrot arasında paketlenmiş olan ZnS fosfor tozundan yüksek alan elektrolüminesans elde ettiler. General Electric şirketi inorganik yarı iletken GaAsP’e dayalı ışık yayan cihazı ticaretleştiren ilk firmadır. İlk LED’ler yarı iletken malzemelerin enerji band aralıklarına göre sadece kırmızı ışık yayabilmektedirler. Yeni malzemelerin gelişimi turuncu, sarı ve yeşil gibi diğer renkleri, hemde kızılötesi erişilebilir maddeleri saglamistir. Yüksek çözünürlük ve ekran kare hizini sağlayan daha karmaşık ve daha yüksek performanslı devre için gelecek talep, hala gelişmiş yük taşıyıcı mobilitesine sahip organik yarı iletkenler gerektirmektedir. OLED’lerin performansını optimize etmek için, aktif bileşenler olarak incelenen birçok konjuge organik maddeler bulunmaktadır. Küçük organik yarı iletken moleküller, moleküller arası etkili yük transferini kolaylaştıran düzlemsel konformasyonda π-konjuge aromatik halkalar ile birlikte istifleme göstermektedir. Onların eşsiz özelliklere sahip olmalari nedeniyle, alan-etkili transistör, güneş hücreleri, ışık yayan diyotlar, elektrokromik, fotokromık cihazları, sensörler, lazer gibi uygulamalarda aktif maddeler olarak kullanılmaktadırlar. Ayrıca, düşük molekül ağırlıkları nedeniyle vakum biriktirme yoluyla ince filmler olarak elektrolüminesans cihazların yapımı için çok uygun maddelerdir. Buna rağmen, katı halde çok ciddi bir porblem olan “aggregation-caused quenching” (istiflenme ile sonümlenme, ACQ) olarak adlandırılan bir olay yaşanmaktadır. Bu nedenle, OLED performansını en uygun hale getirmek için bu etkiyi en aza indirmek gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, optoelektronik uygulamaları araştırmak için düzenli π-elektron alıcı ve verici gruplardan oluşan düşük band aralığına sahip konjuge organik molekülleri sentezlemektir. Birlesik tiyofen halkası, mesela, tiyenotiyofen, elektron açısından zengin olmasindan dolayı elektron verici grup olarak davranmaktadır. Buna ek olarak, elektronca zengin yapılarından dolayı elektron donör gruplar olarak trifenilamin (TPA) ve tetrafeniletilenin (TPE) yanı sıra, tiyenotiyofen yapısınin C-3 konumunda substitue olan elektron çekici nitril grubunu iceren para-CN-C6H5 bulunmaktadır. Ayrıca, tetrafeniletilen “aggregation-caused quenching” (ACQ)’in aksine “aggregation induced emission (istiflenmeyle ışıma, AIE)” olayını için incelenmekte ve OLED malzemeler geliştirmek için kullanılmaktadir. Başka bir deyişle, tiyenotiyefon iceren π-elektron alıcı ve TPA veya TPE elektron verici donor-akseptor organik moleküller olarak davrandıklarından elektronik ve optoelektronik uygulamaları için uygun malzemelerin sentezinde öncülük edeceklerdir. Bu bağlamda, TT’nin C-3 konumunda para CNPh tasiyan, CNPhTT, maddenin sentezi grubumuz tarafından geliştirilen PPA monoketon halka kapama yoluyla yapılmıştır. Daha sonra, TPA ve TPE boronat kompleksleri sırasıyla sentezlendi. Daha sonra, sonuç organik maddeler metal katalizatorlü Suzuki çapraz keletlenme reaksiyonu ile sentezlenmiştir. Bu bağlamda, tieno [3,2-b] tiofen, nitril grubu (CNPhTT) çekirdek birimi ile ikame olan fenil kısmı C-3 ‘(PhTT), grubumuz tarafından geliştirilen PPA monoketan halka kapama yoluyla sentezlendi. Daha sonra, TPA ve DYP karşılık gelen boronat kompleksi sırasıyla sentezlendi. Daha sonra, nihai organik maddeler, metal katalizli Suzuki çapraz birleştirme reaksiyonları ile sentezlenmiştir.