FBE- Mimarlık Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Mimarlık Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Gözat
Yayın Türü "Tez" ile FBE- Mimarlık Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge1850-1950 Yılları Arasında Türkiye’de Köycülük Çalışmaları Ve Numune Köyler(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Örmecioğlu, Hilal Tuğba ; Yürekli, Ferhan ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışmanın amacı, Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıllarda Türkiye nüfusunun yüzde yetmiş beşini oluşturan kırsal kesimin geliştirilmesi kapsamında, Cumhuriyet öncesi ve sonrası fikirlerin Türk köyüne ve köylüsüne -dönemin yoğun kullanılan tanımıyla ‘halk’a- bakış açısını, belli tercihler ve amaçlar doğrultusunda tasarlanmış yapılı çevrelerin oluşumunu ve mimarinin eğitsel yönünün yeni bir halk yaratma çabalarındaki etkisini değerlendirmektir. Anadolu’nun modernleşme süreci kapsamında, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde başlayarak, Atatürk ve İnönü dönemlerini de içine alan bir asırlık zaman dilimini içerisinde, kırsal yaşamın modernleşmesi ve köylerin geliştirilmesi açısından yapılan eğitsel, kültürel, ekonomik çalışmalar, modern Türk köyü fikrinin gelişimi ve bu fikirlerin Numune Köyleri ile yapılı çevreye dönüştürülmesi süreci, değişen rejimler ve siyasal yönetimler etkisinde incelenmiştir. Bu araştırma, söz konusu üç dönemin de kırsal yerleşim örneklerine rastlanan Antalya’dan beş bölgede yapılmış köycülük çalışmalarıyla örneklendirilmiştir. Bunlar Cumhuriyet öncesi dönemin örneği olarak Selimiye Köyü, Kadriye Köyü ve Şarampol Mahallesi; Atatürk dönemi örneği olarak Cevizli Köyü ve İnönü dönemi örneği olarak Yeşilbayır Köyü’dür.
-
Öge19. Yüzyıl İstanbul Mimarisinde Endüstriyel Camın Kullanımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-10-23) Kosova, İpek ; Kuban, Zeynep ; 10044026 ; Mimarlık ; ArchitectureRoma döneminde ilk endüstriyel gelişimi gösteren mimari cam kullanımı Endüstri devrimiyle Avrupa'da hızla yayılmış ve yeni yapı tipolojileri yaratmıştır. Bu tezde bu tezahürlerin 19. yüzyıl Osmanlı mimarisindeki yansımaları incelenmiştir. Bunun için camın kullanımının tarihsel gelişimine bakılmıştır. Endüstri devrimi öncesi ve sonrasında Avrupa mimarisinde görülen gelişmeler gözden geçirilmiştir. Endüstri devrimi öncesinde camın mimaride kullanımı ilk kez Roma döneminde kutsal yapılarda ve daha sonraları hamamlarda kullanımı ile gerçekleşmiştir. M.S. 8. yüzyıldan itibaren, üretim tekniklerinin gelişmesine paralel olarak, özellikle kilise ve manastırlarda yaygın kullanılmıştır. Endüstri devrimi sonrasında cam teknolojisinin yanında çelik teknolojisinin de gelişimi ile çelik-cam mimarisinin önü açılmış, yeni yapı türleri ortaya çıkmıştır. Bu yapı türleri, sera, limonluk ve sergi salonları, pasajlar ve garlar olarak incelenmiş, her birinden en önemlileri örneklenmiştir. Osmanlı kültüründe 19 yüzyıl öncesindeki cam kullanımı ve üretimi gözden geçirilmiştir. Bu dönemde cam kullanımı, alçı kayıtlı "revzen" pencerelerde kullanılan "küçük camlar" ile yine pencereler için silindir tekniğiyle yapılmış cam levhaların kullanılması ile sınırlıdır. 19. yüzyılda ise, III. Selim döneminde İstanbul Beykoz'da cam sanayisini kurma çalışmaları başlamış, 1843 ve 1884 yıllarında iki ayrı cam fabrikası kurulmuştur. Bu iki fabrika da daha sonraları kapanmıştır. Dolayısıyla, 1935'de Paşabahçe Cam Fabrikası kuruluncaya kadar, endüstriyel cam ihtiyacı dışarıdan karşılanmıştır. İstanbul'da önce saraylarda kullanıma giren cam ile ilgili örnekler Dolmabahçe, Çırağan Yıldız Sarayları ve Maslak Kasırları bağlamında incelenmiştir. Botanik bahçeleri, tıp incelemeleri de camın kullanımda önemli bir rol oynamış ve sera ve limonlukların saray dışında da kullanımlarını sağlamıştır. Gelişen İstanbul'un zengin semtlerinin konak, köşk ve yalıların bahçelerinin birçoğunda bulunmuş olan seraların günümüze kalanların sayısı çok azdır. Eski sigorta haritaları ve Başbakanlık Osmanlı arşivi belgelerinden faydalanarak bunların bazılarının varlıkları tespit edilmiştir. Özel bahçelerin dışında da endüstriyel cam kamusal alanda kendini göstermiştir. Pasajlar, tren istasyonları banka vs. gibi yeni yapı tipolojileri Osmanlı başkentine geldikçe, bu malzemenin her türlü renkli ve renksiz kullanımı sokaktaki insanla buluşmuştur.
-
Öge19. Yüzyılda Beyoğlu’nda bir Kalkınma Aracı Olarak Yapısal Dönüşüm(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-09-16) Schıld, Rivka Geron ; Batur, Afife ; 502072108 ; Mimarlık ; Architecture19. yüzyılda sağlıklı bir kentsel altyapıya kavuşma arayışları, bu dönemde ticaret akslarında bulunan pek çok başkentte olduğu gibi İstanbul’da da karşılık bulmuştur. Ayrıcalıklı bir konuma sahip olan Galata ve Pera’da, bu yoldaki kentsel dönüşüm, burada ilk defa kurulacak olan belediye kurumu 6. Daire-i Belediyye ve iktidar ile yakın ilişki içerisindeki pek çok aktörün katılımı ile gerçekleşir. Bu esnada dönüşümün bir ekonomik kalkınma aracı haline gelmesi kaçınılmaz olurken, süreç kentsel mekânın kendisinin de bir sermaye aracına dönüşmesine yol açar. 6. Daire-i Belediyye’nin 19. yüzyıldaki kuruluşu ve icraatlarının bütünü İstanbul’daki sistemli kentsel dönüşümlerin ilki olarak kabul edilebilir. Dönemindeki ve günümüz kentinde şahit olduğumuz dönüşümleri daha iyi anlayabilmek adına, bu dönemde kente ve yönetimine ilişkin nasıl bir değişikliğe gidildiğini değerlendirmeye çalışmak önemlidir. Bu sistemli dönüşümde, dönemin uluslararası etkileri yadsınamaz. Ancak, temelde yatan itici kuvvet, sıklıkla yazılageldiği üzere salt bir batılılaşma arzusu değil bölgenin ihtiyaçlarına cevap verme arayışıdır. Öte yandan, kapitalizmin güçlendiği bu dönemde, kent peyderpey bir yatırım aracı haline gelmekte ve bu esnada bölgede yerleşik ve mülk sahibi olan kesimin yaklaşımları, süreci doğal olarak şekillendirmektedir. Öte yandan, bu dönemde, özellikle yabancı dilde basılan gazetelerde kent yapısının dönüşümünün arzu ediliyor olduğu, bunun yanı sıra, dönüşümün olanaklı kılınabilmesine ilişkin öneriler okunmaktadır. Bunlar arasında, örneğin bir ipotek yasasının çıkartılması ihtiyacı, müstakil evlerden ziyade apartmanların inşa edilmesi gereksinimi veya Pera Caddesi’nin düzenlenmesi sırasında cepheleri kat edilecek binaların mal sahipleri ile nasıl bir anlaşmaya gidilebileceği hakkında öneriler mevcuttur. Tez kapsamında yapılması arzu edilen bu değerlendirmenin sağlıklı biçimde ele alınması, üçlü bir sistemin parçaları arasındaki etkileşimi ele almak ile mümkün gözükmektedir. Bunlar, 19. yüzyılda İstanbul’da ve Beyoğlu’nda kent yapısını oluşturacak olan Değerler, Aktörler ve Üretimler’dir. Değerler, aktörlerin kurgu ve kararlarına etki etmiş olan dönem içerisindeki algıları ve olguları yansıtır. Bunlar, Osmanlı’da merkeziyetçiliğin varoluş biçimidir, dönüşümün baş itici gücü yangın’dır, modern hayatın ihtiyacı olan hıfzısıhhanın sağlandığı bir steril kent’in yaratılma arzusudur ve belki de bunların içerisinde en güçlü olan ancak aleni olarak en az dillendirilen nicelin yükselişi ve onunla ilintili olarak gelişen faydacılıktır. Aktörler, kentsel üretimlerin yönetmenleri olarak bireyleri ve kararları kapsar. Her modern toplumda olduğu üzere, siyasi iktidarın ilgili uzantıları, yani burada Belediye çatısı, kanun ve tüzükleri, yapı üreticileri, varlık sahipleri ile kamuoyu ve basın yukarıda bahsi geçen değerler içerisindeki aktörlerdir ve bu aktörler arasında girift bir ilişki vardır. Her aktör birden fazla koltuğa sahiptir; örneğin bir varlık sahibi hem belediye meclis üyesi, hem yatırımcı, hem padişahın başdanışmanı olabilir. Üretimler ise, değerlerin ve uygulayıcıların kente dair var ettikleridir. Kent, yeni bir temsiliyet aracı olarak yeniden inşa edilirken, mevzi planların ve istimlâkların oluşturulmasındaki süreç şüphesiz çok önemlidir. Bu dönemde, Beyoğlu’nda farklı tarihlerde gerçekleşen Galata Surları’nın yıkımı, Tepebaşı Mezarlığı’nın bir kent parkına dönüşümü ve Taksim Kışla Yeri ve Talim Yeri Apartmanları projesi üçlemesi 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyılın başına Beyoğlu’nun geçirmiş olduğu sürece ilişkin izler taşır. Bu dönüşümlerden her birinde, kamusal alanın özel yönetimlerin tasarruflarına teslimi söz konusudur ve faydacı ahlâk ön plana geçmiş gözükür. Dönüşüm süreci içerisinde, dönüşümü gerçekçi ve malsahiplerinin gözünde olanaklı kılabilmek adına yapı stoğu hacmininin arttırılmasına yönelik çıkartılan nizamnameler, bu tarihlerden sonraki dönemlerde çıkartılacak olanlara benzer şekilde, yapı stoğunu kendi dönemlerinin en yoğun seviyesine taşımış ve “boşluk”u miras bırakmak konusunda cimri davranmış gözükür. Tüm zamanlar için esas mesele, yeniden inşa edilirken azalarak değerlenen arsanın malsahibine benzer kullanım alanını nasıl sunabileceğidir... Tezde, kapitalizmin gözetildiği bir dönemde, ekonomik anlamda bir ödünün söz konusu olduğu durumlarda kent mekanının dönüştürülemez hale geldiği vurgulanırken, kentin yenilenme modelinin de zaman içerisinde döngüsel şekilde tekrarlandığına dikkat çekilmektedir. Değerler, Aktörler ve Üretimler üçlemesinin, bu anlamda bir model olduğu, insan eliyle üretilen kentsel mekanın oluşumunun incelenmesinde, tüm zamanlar için kullanılabileceği ve bir döngüselliğe sahip olduğu abul edilmektedir. Böylelikle,. tüm üretimler geleceğin değerler’ini oluşturmaktadır.
-
Öge19. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul’da Ahşap Yapım Sistemlerinin Değişimi: Gelenekselin Rasyonelleştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-02-05) Acar, Damla ; Mazlum, Deniz ; 502092204 ; Mimarlık ; ArchitectureBu çalışma 19. yüzyılın ikinci yarısında endüstriyel ve bilimsel gelişmelerin etkisinde İstanbul’daki ahşap yapım sistemlerinin dönüşümünü irdelemektedir. Bu dönüşüm temelde, Hazine-i Hassa Nezareti’nce düzenlenen yapı keşif ve masraf defterleri, yapı inşaat sözleşmeleri, malzeme pusulaları ve icmal defterleri gibi dönemin birinci el yazılı kaynaklarından takip edilmiştir.
-
Öge1922-1960 Yılları Arasında, İzmir’deki Mimarlık Ve Kentsel Planlama Bağlamında Rıza Aşkan(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-12-16) Aşkan, Arslan Alp ; Batur, Afife ; 408800 ; Bilgisayar Ortamında Mimari Tasarım ; Architectural Design ComputingKurtuluş savaşının etkileri devam ettiği yıllarda Yunan ordusu İzmir’den henüz denize dökülmüş ve 1922 yılında gerçekleşen İzmir yangını, İzmir’de fiziki bir tahribatın yanı sıra sosyal, ekonomik ve kültürel bir çöküntü oluşturmuştur. Yangın sonrası oluşan bu süreçte kentin her anlamda yeniden yapılandırılması zorunlu bir hale gelmiştir. Tamamen yıkılmış olan yangın bölgesinin imarı ve planlı bir şekilde yapılandırılması, fiziksel görüntü ve mimari açıdan önemli olduğu gibi sosyal, ekonomik ve kültürel altyapının oluşturulmasında da önemli bir etken olduğundan değerlendirmeye alınmıştır. Cumhuriyet döneminde ve 1950’li yılların sonuna kadar geçen dönemde Türkiye ve İzmir’deki sosyo-ekonomik, kültürel ve ekonomik yapı, mimari gelişmeler hakkında değerlendirme yapıldıktan sonra Y. Mimar Rıza Aşkan’ın biyogrofisi hakkında bilgi verilmiştir. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecine denk gelen bu dönemde, İzmir’in yeniden imarı için kısıtlı imkanlar olmasına rağmen birçok yabancı şehir plancısı ile görüşmeler yapılmıştır. 1924 yılında Henri Prost’un danışmanlığında Fransız Danger kardeşler ile başlayan planlama süreci, 1930’lu yıllarda, İzmir Belediye Başkanı Behçet Uz’un üstün çabaları sonucu gelişerek sonuç vermeye başlamıştır. Danger kardeşlerin planı ekonomik olmadığı geekçesi ile eştirilere uğrar ve Başknet Ankara’nın plancısı Hermann Jansen’in görüşleri alınır. Jansen’in önerileri dikkate alınsa da uygulanabilir bulunmaz ve İzmir Belediyesi, İzmir Enternasyonel Fuarı’nda başladığı temizleme çalışmalarına hızla devam ederek bu yapılanmayı yangın bölgesi başta olmak üzere tüm İzmir’e yaymayı başarır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte her alanda yaşanan reformlar kamusal alanlarda da planlı park kavramını ortaya çıkarmıştır. Hermann Jansen Ankara’nın kentsel planlamasından sorumlu olduğu dönemde, 1932-1936 yılları arasında Ankara Gençlik parkını tasarlamıştır. İzmir Enternasyonel Fuarı’nın kuruluşuna denk gelen bu yıllar aynı zamanda Herman Jansen’in Yangın alanı ile ilgili çalışmalarını sunduğu yıllardır. Bu da Jansen’in fuarın planlamasında katkısı olup olmadığını akla getirmektedir. Ankara Gençlik parkı ve İzmir Enternasyonel Fuarı detaylı olarak incelendiğinde, bir çok yönden benzerlikler dikkat çekse de Jansen’in etkisinin olduğunu gösteren herhangi somut bir bulguya rastlanmamıştır. Kentin planlaması için 1939 yılında Le Corbusier ile başlayan görüşmeler, plancının 1948 yılında İzmir’e gelmesi ile sonuçlanır. 1940 yılından itibaren İzmir Belediyesi’nde görevli Rıza Aşkan Le Corbusier’nin ziyareti ile birlikte, İzmir’in planlanmasında etkin bir rol almıştır. Her ne kadar Le Corbusier’nin önerileri uygulanamaz bulunsa da bu çizimler 1951 yılında İzmir’in planlanması için açılan Uluslararası yarışmada, yarışmacılara fikir vermesi amacı ile dağıtılmıştır. Aşkan’ın bu süreçteki en önemli rolü uygulanamaz denen ve eleştirilen Le Corbusier planınında şehrin genişlemesi öngörülerek varyant bağlantı yolunun yapılması ile birlikte Eşrefpaşa ve Hatay yönüne doğru yapılaşmanın temellerini atması olmuştur. 1955 yılında Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Gündüz Özdeş tarafından kazanılan Konak sitesi mevzi kentsel tasarım yarışmasında Juri üyesi olan Aşkan, İmar müdürü olduğu bu yıllarda Richard Neutra, Prof. Düdok gibi yabancı mimar ve şehircilerin yanı sıra Sedat Hakkı Eldem’in de görüşlerini de alarak Konak Meydanı’nın şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. 1954-1957 yılları arasında Eşrefpaşa bölgesindeki meydan düzenlemesi, yapılaşma ve kentsel planlama, bu dönemdeki sosyo-ekonomik yapının kurulması açısından büyük önem taşımaktadır ve Aşkan, İzmir İmar Müdürü olarakbu süreçte önemli bir rol oynamıştır. İzmir Enternasyonel Fuarı 1930 yılından itibaren, Behçet Uz’un belediye başkanı olması ile birlikte temizlenerek planlı bir şekilde yeniden yapılanır. Bu süreçte örnek alınan Moskova’daki Gorki parkı hakkında detaylı bilgi verilmektedir. Fuar fiziksel olarak planlanmasının yanında aynı zamanda genç Türkiye Cumhuriyeti’ni Uluslararası alanda ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan temsil eden, modern bir hareketin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Fuar’ın kurulduğu 1936 yılından 1960’lı yıllara kadar geçen süreçte Rıza Aşkan’ın bu alandaki katkıları büyüktür ve son bölümde Rıza Aşkan’ın yapılarının bir kısmı kronolojik olarak değerlendirmeye alınmıştır.
-
Öge1930-2000 Yılları Arasında Türkiye’de Gerçekleştirilen Mimari Tasarım Yarışmalarının Belgelenmesi Ve Genel Bir Değerlendirme(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Yaramış, A. Beril ; Velioğlu, Selim ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışma, ülkemizde 1930-2000 yılları arasında gerçekleştirilen mimari proje yarışmalarının dökümünün yapılarak belgelenmesini ve jüri raporları ışığında mimari tasarlama eylemini etkileyen kavramların ve bunların zaman içerisindeki dönüşümlerinin incelenmesini amaçlamaktadır. Bu amaçla yapılan çalışmada dönemin en uzun süreli periyodik mimari yayınları olan “Mimar”/“Arkitekt” ve “Mimarlık” Dergilerinden yararlanılmıştır. Burada vurgulanması gereken nokta; belgeleme çalışmasının, yarışma sürecine ait unsurları, mimarların bilgisine sunan, mimarlar arası iletişimi sağlayan araçlar olarak değerlendirilmesi gereken “periyodik yayınlar”ı esas aldığıdır. Yarışmalara ait bilgilerin, mümkün olan en geniş biçimde biraraya getirilmesine çalışılmış; jüri üyeleri, seçilen projelerin müellifleri, yarışma hakkındaki bilgilerin kaynakları ve jüri raporlarının yeralması gözetilmiştir. Araştırma sonunda anılan dönemde 501 adet yarışma çıktığı tesbit edilmiştir. Elverdiği kadarıyla derlenen bilgilere göre yarışmalarda öne çıkan mimari kavramların genel bir değerlendirmesi yapılmaya çalışılmıştır.
-
Öge1930’larda Arkitekt Dergisi’nde Mimari Metinler(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Bükülmez, Cüneyt ; Yürekli, Ferhan ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışma 1931’de Türkiye’de yayına başlayan ‘Arkitekt’ dergisi ile ilgilidir. Burada çalışmada ele alınan süreç 1930’ların başından 1940’ların başına kadar olan bir dönemi kapsamaktadır. Bu süreç itibariyle modernitenin tarihsel gelişimi ortaya konmuş, daha sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun devlet yapısındaki değişimlerle ilişkili olan Türkiye’nin modernleşme süreci ele alınmıştır. Türk modernleşmesi tarafından referans alınan Batı medeniyetinin modernleşmesi incelenirken ‘yenilik’, ‘modernite’, ‘modernizasyon’, ‘Batı toplumu’ gibi çalışmamızda sık kullanılan kavramlar açıklanmaya çalışılmıştır. ‘milli-kimlik’, ‘milliyetçilik’ gibi kavramlar da Türkiye Cumhuriyeti’nin devrimleri doğrultusunda tanımlanmaya çalışılmıştır. Arkitekt dergisini o dönemde çıkan tek mimari periyodik olarak ele aldığımızda, seçilen makalelerde ortaya konan fikirler o dönemin tartışmalarını ve problemlerini bize yansıtmaktadır. Buna ek olarak yazılarda yer alan fikirler bize göstermektedir ki dönemin birçok mimarı, günümüzde hala geçerliliğini koruyan ve günümüz mimari tartışmalarının temelini oluşturan birçok kavramların farkında olup bu fikirleri toplumun ilerlemesi yönünde ortaya koymuşlardır.
-
Öge1944 Yılı Sonrası Toplu Konut Uygulamalarında Apartman Plan Tipolojileri Gelişimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Şener, Sibel ; Şener, Hasan ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışmada, toplu konut uygulamalarında, apartman plan tipolojilerinin 1944 yılından günümüze gelişimi incelenmiştir. Yapılan envanter çalışmasının örnekleri Türkiye Emlak Bankası ve Toplu Konut İdaresi’nin örneklerini kapsamaktadır. Apartman, apartmanlaşma ve toplu konut kavramlarının tarihsel gelişimleri ile ilgili bilgi verilmiş, ve tipoloji kavramı üzerinde durulmuştur. Envanter çalışmasında, toplu konut uygulamalarında apartman plan tipolojilerindeki değişim konut bloğu ölçeği ve konut birimi ölçeği olmak üzere iki ana başlık altında incelenmiştir.
-
Öge1950-1970’lerde İstanbul’da Konut Mimarisi: Bağdat Caddesi Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Yazıcıoğlu, Zeynep ; Yürekli, Ferhan ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışmada, İstanbul’un yoğun konut yerleşimlerinden, Anadolu yakasında yer alan Bağdat Caddesi ve paralelindeki sokaklarda 1950-1970 tarihleri arasında gelişmiş olan konut gruplarını incelemek ve değerlendirmek hedeflenmiştir. Bu konut gruplarının sahip oldukları özellikleri edinene kadar bölgede yaşanan tarihsel süreçler, İstanbul’un geçirdiği kentleşme hareketleri, Boğaziçi Köprüsü’nün yapılması, imar kanunu değişiklikleri ile şekillenen bölgede, incelenen yıllarda üretilmiş konutların bugün ortadan kalktığının gözlenmesi de böyle bir çalışma yapmada yönlendirici olmuştur
-
Öge1950’den Günümüze Popüler Kültür Mekânları: James Bond Filmleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-23) Özemir, Mustafa Saltuk ; Özer, Filiz ; 502022107 ; Mimarlık ; Architecture1950’den günümüze değin, 20. Yüzyıl’a özgü teknolojik, ekonomik ve toplumsal dönüşümler dolayısıyla kültür(hars/ekin) ve de mimarlık alanında da daha önceki yüzyıllarda görünmemiş bir devinim ve çokseslilik görünmektedir. Bu etkenlerle birlikte, Soğuk Savaş ve sonrası siyasi iklimi de, yeri geldiğinde ticari ve sanat sergileri ile birlikte sinema gibi araçlarla da yapılan yaymacaların dışında, toplum ruhbilimi açısından da bakıldığında, kaçınılmaz olarak mimarlık alanında yansımalarını bulmuştur. Bu çalışmada kazıbilim alanında dönemini yansıtmakta oldukça önemli bir buluntu işlevi gören mimarlığın, geleneksel sınıflandırmaları dışında, 20. Yüzyılla birlikte, o yüzyıla özgü ortaya çıkan yaygın ekini yansıtma işlevini de yerine getirmeye başlamış olan yapısı da gözönüne alınmıştır. Döneminin gelecek algısı ve düşlemini de yansıtarak aslında biraz da bu tasavvurlardan oluşan çağının ruhunu da beyazperdeye yansıttığı görünen 20. Yüzyıl kazıbilim buluntularından olan sinemanın da dönem mimarlığının anlaşılabilmesinde oldukça yararlı olduğu düşünülmüştür. Böylelikle, bu çalışmada sürekliliğinden ve her dönem ‘çağdaş’ kalabilmesinden ötürü sözkonusu etmenler ışığında ve etkisinde yazılmış olan anlatılarının biçimlendirmiş olduğu James Bond film mekânları, dönemlerinin isimsiz mimarlıklarına da ışık tutabilecek birer kazıbilim buluntusu gibi ele alınmıştır. Soğuk Savaş ve sonrası dünyası toplumlarında bireylerin düşlem ve gerçeklerden kaçış dünyalarını oluşturmalarına karşın, hâlihazırda kendisi de geleneksel sınıflandırmalara giren uygulamalara görece daha az ele alınmış olan popüler mimarlığın ticari alandaki uygulamalarından da görece az olan birey ve kimlik alanındaki çalışmalara da bir ek olabilecek bu çalışma ile bir katkı sağlanabilmesi hedeflenmektedir. Böyleece mimarî biçemlerin popüler kültürdeki yansımaları ile birlikte, bir meslek dalı olarak mimarlığın kendi tarihindeki bu çağa özgü dönüşümlerine de işaret edilebilmiş olduğu da düşünülebilecektir.
-
Öge1960-1980 Yılları Arasında Denizli’de Yapılan Apartmanların Tasarım, Uygulama Ve Kullanım Aşamalarının Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-02-03) Avsan, Dilek ; Gökmen, Gülçin Pulat ; 10100832 ; Mimarlık ; ArchitectureGeleneksel olandan kopuşu ifade eden modernite kavramı yeni olanı nitelemekte ve güçlü bir değişim düşüncesini içinde barındırmaktadır. Batı kökenli bir kavram olan modernite zamanla tüm alanlarda uygulama alanı bulmuş, günlük yaşamı değiştirmiş ve hızla yayılmıştır. Modernleşme sürecinde, yeni malzeme ve teknoloji ile yapılar inşa edilmiş, yapı sürecinde standartlaşma, endüstrileşme gibi tartışmalar başlamış ve yeni bina tipolojileri oluşmaya başlamıştır. Modernizm, en etkili söylemini ise manifestolar aracılığıyla konutta gerçekleştirmiştir. Sıradan ve modern bireyler için yeni yaşam koşullarına uygun, yeni malzeme ve tekniklerle seri üretime olanak sağlayan konforlu, yalın, sağlıklı ve ideal konutun özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Evrensel özelliğe sahip modernleşme süreci, uygulandığı yerin dinamiklerine ve yere özgü durumlara göre farklı uygulamaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Türkiye’de çağdaşlaşmanın bir gereği olarak görülen modernleşme sürecinde kentlerin görünümü değişmiş, geleneksel konutun yerini modern apartmanlar almıştır. Modernleşme süreci, büyük kentlerde yaşanan dönüşümün etkisiyle 20. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu kentlerinde etkisini göstermiştir. Bu araştırmada Denizli kentinin modernleşme sürecini okuyabilmek için modern mimari uygulamaları nedeniyle kentlerde hızla uygulanmaya başlanan apartman örnekleri incelenmiştir. Denizli’de 1960 ile 1980 yılları arasında inşa edilen ve modernleşmenin simgesi olarak görülen apartmanların tasarım, uygulama ve kullanım aşamaları araştırılmış, modern mimarlığın kentteki uygulama koşulları ve modern apartmanların yaşadığı değişimler ve bu değişimlerin nedenleri saptanmaya çalışılmıştır. Araştırma sürecinde örnekler, alanda yapılan gözlem ve tespitler ile Denizli Belediyesi İmar Müdürlüğü Arşivi’nde yapılan çalışmalar sonucu belirlenmiştir. Örneklerin analiz edilmesi ve değerlendirilmesi aşamasında kullanılan diğer yöntemler literatür çalışması, bulunan projelerin dijital ortama aktarılması ve mimarlarla yapılan kişisel görüşmelerdir. Bu kapsamda, çalışmada öncelikle modernite kavramının oluşumu ve gelişimi incelenmiş, sonrasında modern mimarlık ve konut uygulamalarının Avrupa ve Türkiye’de nasıl gerçekleştirildiği araştırılmıştır. Sonraki bölümde modernleşme süreci kırılma noktası olarak kabul edilerek Denizli kentinin mekânsal gelişimi incelenmiş, Denizli’de inşa edilen geleneksel konut ve modern konutların genel özellikleri ele alınmıştır. Alan çalışmasının yer aldığı bölümde, belirlenen apartmanlar arşiv bilgilerine göre sınıflandırılmış ve tasarım, uygulama ve kullanım süreçleri detaylı olarak analiz edilmiştir. Elde edilen verilerin değerlendirildiği sonraki bölümde aktörler, mimari özellikler ve değişimler alt başlıkları ile modern bir konut sunum biçimi olan apartmanların Denizli’de nasıl uygulandığı belirlenmeye çalışılmıştır. Son olarak belge değerine sahip nitelikli ilk modern apartman örneklerinin kent belleği için önemi belirtilmiş ve geleceğe yönelik öneriler geliştirilmiştir.
-
Öge1960-2010 Yılları Arasında İstanbul Kentli Konut İç Mekan Düzenlemelerini Türk Sineması Üzerinden Okumak(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-07-03) Dinçay, Demet Arslan ; Özer, Filiz ; 502092108 ; Mimarlık ; ArchitectureTez çalışması 1960 dan 2010 yılları arasında konut iç mekan düzenlemelerinde yaşanan değişimleri analiz etmeyi amaçlamaktadır. Belirlenen dönem aralığında dünya ile kurulan sosyo-kültürel etkileşimler, önemli tarihsel olayların beraberinde yaşanan değişimler; Türkiye’de yaşanan siyasi değişimler ve buna bağlı sosyo-kültürel etkilerin tümünün mimari ve içmimari akımlar bazında değerlendirilmesi ve değişen yaşam dinamiklerinin kentli konut iç mekanı donatılarına yansıması incelenmiştir. Sinemanın toplumsal yaşama ayna olma gerçeği ve Türk sinemasının başlangıcından günümüze değin, gerçek mekan kullanılarak çekim yapma anlayışı, çalışma için uygun belgeleme ortamı yaratmıştır. Belirlenen dönem aralığına çekilmiş filmler uygun örnekleme metodu ile seçilmiş, örnekler üzerinden kentli konut iç mekan düzenlemelerinin elli yıllık değişimi incelenmiştir.
-
Öge1960-2015 Yılları Arasında Pop Sanatının Mimarideki Yansımaları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-06-25) Göçek, Evren Ferdağ ; Orlandı, Luca ; 10076004 ; Mimarlık ; ArchitectureSanayi devrimiyle birlikte insan odaklı yapılmaya başlanan sanat ve kültür çalışmaları, İkinci Dünya Savaşı sonrası yaygınlaşan kitle iletişim araçları ile tüm dünyaya yayılma fırsatı bulmuş, değişen ekonomik dengelerin sonucunda ortaya çıkan kapitalizm, yarattığı pazarı desteklemek adına tüm sınıfsal farklılıkları ortadan kaldırmış, sanat ve kültür politikaları da kapitalizme hizmet etmeye başlamıştır. Kapitalizm yarattığı pazarı korumak ve büyütmek adına kullan-atçılığı özendirdiği bir tüketim kültürü yaratmış, bu kültür kitle iletişim araçlarının da gelişmesiyle popüler kültürü ortaya çıkarmıştır. Popüler kültür ve popüler kültür öğeleri, toplumların arasındaki sınıfsal ayrımı göz ardı edip, her kesime hitap eden tutumuyla hızlıca sevilip benimsenmiştir. Popüler kültürün benimsenmesini sağlayan bir diğer faktör, aynı dönemde ortaya çıkan Post-Modernizm hareketi olmuştur. Modernizm’in radikal geometisine, katı kurallarına, tek diline isyan niteliğinde ortaya çıkmış olan Post-Modernizm, tüketime dayalı, günlük yaşayan, değer bilmeyen bunların yanı sıra çok sesliliğe inanan bir kültür yaratarak popüler kültürü desteklemiş, kitle iletişim araçları sayesinde, bu tutumlar oldukça geniş alanlara yayılmıştır. Popüler kültürü destekleyen, tüketime dayalı yaşam koşulları özellikle ekonomilerde sıkıntılar yaratarak sanat olaylarını etkilemiştir. Önceden yalnızca elit ve entelektüel kesime hitap eden sanat, değişen ekonomik dengeler doğrultusunda kullandığı malzemeler ile her kesimin yönettiği bir olgu haline dönüşmüştür. Bu doğrultuda ortaya çıkan Pop Sanatı, malzemesini her gün tüketilen sıradan ürünlerden, bu ürünlerin markalarından, her gün kitle iletişim araçları vasıtasıyla maruz kaldığımız, popüler kültürün ortaya çıkardığı film yıldızları ve şarkıcılardan oluşturarak, bunları Pop sanatçısının kendi üslubuyla kattığı ironiyle harmanlayıp topluma geri sunmuştur. Pop Sanatı, döneminde olan toplum ve kültür olaylarını birebir topluma geri aktaran bir akım olduğu için, Post-Modernizm gibi açık sözlü bir akımla birlikte gelişme gösterebilmiştir. Pop Sanatı’nın mimariye yansımaları da benzer çıkış noktalarına dayanmaktadır. Pop Mimari, Post-Modern Mimarlık’ın benimsediği bir çok tutum içinden kendi kurallarına en yakın olanları süzgeçten geçirerek, bir akım olarak oluşmasa da mimarlıkta kendi dilini yaratmıştır. Post-Modern Mimarlık’ın iletişim kurmaya yönelik çoğulcu, ironiyi seven anlayışına ek olarak popüler kültür öğelerine yer vermesi, alışılageldik öğeleri alışılagelmedik şekilde kullanımı ile mimaride farklılıklar yaratmıştır. 1960’lardan günümüze dek örnekleri görülen Pop Sanatı’nın mimarideki yansımaları, yıllar geçtikçe değişen teknoloji ve kültürel koşullar doğrultusunda sürekli bir dönüşümde olsa da yapılarda temel öğelerini her zaman ön planda tutmuştur.
-
Öge1980 Sonrası İstanbul'da Üst Gelir Grubu İçin Tasarlanmış Dışa Kapalı Konut Siteleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kuşhan, Ömer ; Arı, Y. İ. Hülya ; Bina Bilgisi ; Building Technology1980’lerin başından itibaren Türkiye’de metropolleşme süreci içersindeki şehirlerde, özellikle üst gelir diliminin konut mekanı olarak kendine seçtiği dışa kapalı konut siteleri oluşmuştur. Bu konut sitelerinin oluşum süreci, 1980’lerden itibaren büyük sermayeli yatırımcıların konut sektörüne girmesi ile başlamaktadır. Bu çalışmada, dışa kapalı konut sitelerinin oluşum süreci incelenmektedir. Çalışmanın giriş bölümünde, tezin konusu özetlenmektedir. İkinci bölümde, çalışmanın temel amacı, kapsamı ve yöntemi yer almaktadır. Üçüncü bölümde, sanayileşme ve hızlı kentleşme ile değişen Türkiye’nin sosyal ve ekonomik yapısına değinilmektedir. Hızlı kentleşmenin yarattığı konut açığı ve bu açığın karşılanmasında kullanılan konut üretim sistemleri anlatılmaktadır. Bu konut üretim sistemleri dört başlık altında toplanmaktadır; Toplu Konut Üretimi, Yap-Satçı (Spekülatif) Konut Üretimi, İllegal Yapılaşma ve Apartmanın Gelişimi. Günümüzde, üst gelir grupları için değişik konut tipleri inşaa edilmekte ve lüks konut piyasasına sunulmaktadır. Dördüncü bölümde, bu konut tipleri ve bunların arasında dışa kapalı konut sitelerinin oluşumuna etki eden gruplar ve fiziksel, sosyal ve kültürel faktörler ile dışa kapalı konut sitelerinin oluşum süreci incelenmektedir. Beşinci bölümde, bu sitelerden seçilen örnekler incelenmektedir. Altıncı bölümde, seçilen örneklerin incelenmesinden çıkan sonuçlar, karşılaştırmalı olarak irdelenmekte ve tartışılmaktadır.
-
Öge1980 Sonrası Türkiye Mimarlığı’nda Söylem(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kurtkan, Alanur ; Uluoğlu, Belkıs ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışmanın amacı, 1980 sonrası Türk Mimarlığı’nda mesleki uygulama alanında ürün veren kimi mimarların düşünsel alandaki çalışmalarını inceleyerek, mimari söylemlerini evrensellik ve yerellik bağlamında tartışmaktır. Bu yöntemle, söz konusu mimarların söylemlerini oluşturan kavramların hangilerinin Türkiye’ye özgü, hangilerinin tüm dünyada kullanılmakta olan kavramlar olduğu belirlenmeye çalışılmaktadır. Böylece, söylem konusunda 1980 sonrasına dönük değerlendirmeler bu bağlamda yapılmaktadır.
-
Öge1997’de Yayınlanan Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmeliğin, Betonarme Binaların Mimarisine Getirdiği Kısıtlamaların İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Demirli, Pırıl ; Tapan, Mete ; Yapı Bilgisi ; Architectural DesignBu çalışmada, ABYYHY 1997 esas alınarak, depreme dayanıklı yapı yapmak için dikkat edilmesi gereken mimari ve strüktürel düzensizlikler bir arada incelenmiştir. Plandaki düzensizlikler, Burulma Düzensizliği(A1), Döşeme Süreksizliği (A2), Planda Çıkıntılar Bulunması (A3), Ortagonal Olmama Düzensizliği (A4) olarak, Düşey Doğrultudaki Düzensizlikler ise Zayıf Kat (B1), Yumuşak Kat (B2), Taşıyıcı Sistemin Düşey Elemanlarının Süreksizliği (B3) olarak ayrılmıştır. Bunların dışında binanın düşey gabarisindeki, kat yüksekliklerindeki, yükseklik boyunca kütle dağılımındaki düzensizlikler, kısa kolon düzensizliği; ayrıca binaların çarpışmaya olanak vermesi , bölme ve kalkan duvarlarının , dış cephe giydirmelerinin ve süslemelerinin durumu, yapı ağırlığı ve ek katlar incelenmiştir. Bu araştırmanın sonunda, yönetmeliğin sadece B3 Düzensizliğini yasakladığı, diğer düzensizlikler konusunda uyarıda bulunduğu gözlenmiştir.
-
Öge1999 Doğu Marmara Depremleri Sonrası Üretilen Kalıcı Konutların Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Karaduman, N. Evren ; Özsoy, Ahsen ; Bilgisayar Ortamında Mimari Tasarım ; Architectural Design ComputingBu çalışmanın amacı Marmara Depremi sonrası konut üretim sürecini ortaya koymak, farklı aktörler tarafından üretilen kalıcı konutları planlama, tasarım, uygulama ve kullanım başlıklarıyla incelemek ve bir kullanıcı memnuniyeti araştırması ile üretilen konutları değerlendirmektir. Bu süreçte ayrıca özel girişimlerle kullanıcı katılımı ile yapılan örneklere yer verilmekte, üretilen konutlar kullanıcılar ve üreticiler ile yapılan kişisel görüşmeler ile değerlendirilmektedir. Kalıcı konutlar ele alınırken yalnızca Marmara Depremi sonrası üretilen konutlar incelenmemiş, farklı ülkelerden örneklerle deprem sonrası yerleşim planlamaları araştırılmış, konut ölçeğindeki çalışmalara yer verilmiştir. Ayrıca, Marmara Depremi öncesinde yaşanan depremlerden sonra uygulanan konut üretimleri ele alınmış, böylece 1999 öncesinde Türkiye’nin deprem konutuna yaklaşım konusunda bulunduğu nokta belirlenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmanın bundan sonra üretilecek çevrelerin tasarımına veri oluşturması hedeflenmektedir.
-
Öge20. Yüzyıl Mimarlık Ortamına Eleştirel Bir Yaklaşım(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kocagil, Lerzan ; Yürekli, Hülya ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışmada, 20. yüzyıl mimarlık ortamına eleştirel bir bakış açısı getirmek, özellikle bilim-sanat-felsefe üçlüsünün ortaçağdan günümüze geçirdiği değişim bağlamında mimarlık ile ilişkilerinin kurulmasına zemin hazırlamak amaç edinilmiştir. 20. yüzyılda batı toplumlarında oluşan sosyo- kültürel yapılanma ve bu yapılanmanın disipliner bağlantılarının kurulması tezin ana kurgusunu oluştumuştur. Yüzyılımızın en önemli iki yaklaşımı olarak kabul edilen modern ve postmodern yapılanmaların felsefi boyutta tartışmaya açılmaları ve 1980 sonrası batı mimarlığında ulaştıkları nokta tezde tartışılmış ve ‘80 sonrası oluşumlar disiplinler arası ilişkiler bağlamında irdelenmiştir. Çalışmanın sonucunda ‘80 sonrası mimarlığının disiplinlerarası yaptırım gücü ortaya konmuştur. Varılan sonuç aynı zamanda ileriye dönük mimari yaklaşımları tartışmak için de bir taban oluşturmuştur.
-
Öge20. Yüzyıl Modern Mimarlık Mirasının Değerlendirilmesi: İmç Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-07-15) Kök, Saadet ; Aksugür, İpek Akpınar ; 10117570 ; Mimarlık ; ArchitectureKültürün somut verileri olan kültürel miras, toplumu yabancılaşmaya karşı korur. Kültürümüzün bir yansıması olan modern mimarlık ürünleri de kültürel miras olarak korunmaya değer yapılardır. Batıda gündeme gelen modern mimarlık mirasının koruma alanına yansımaları Türkiye’de gecikmeyle gözlenmiştir. Türkiye, Cumhuriyet Dönemi modern mimarlık ürünlerinin tesciline 1970’lerde başlamış ve modern dönem ürünleri 1990’da korunması gereken kültür varlığı olarak tanımlanmıştır. Fakat batıda koruma alanında birbirinden beslenen kuram ve uygulama, Türkiye’de henüz etkili olamamıştır. Korunacak ürüne bakış sadece tarihsellik üzerinden oluşturulmuştur. Ürünün uygulama tarihi ne kadar önce ise onun korunma olasılığı artmıştır. Bu durum da yakın dönem ürünlerinin korunabilirliğini zorlaştırmıştır. Halen daha modern mimarlık mirasının tarihsellik üzerinden değerlendirilerek korunmaya değer olarak görülmemesi sonucunda kolayca alınan yıkım kararları, tez sürecini başlatan en önemli sorun olmuştur. Tez süresince; ‘Koruma nedir?’, ‘Modern mimarlık mirası nedir?’, ‘Modern mimarlık mirası ve koruma kavramı; Türkiye’de ve dünyada nasıl ele alınmıştır?’, ‘Modern mimarlık mirası ve koruma ilişkisi nasıldır?’, ‘Modern mimarlık ürünleri nasıl değerlendirilebilir?’, ‘Değerlendirme kriterleri nasıl oluşturulabilir?’ soruları cevaplandırılmıştır. Çalışmaya koruma kavramının tanımı, tarihi ve kuramı anlatılarak başlanmıştır. Modern dönemin ürünü olan koruma ve modern mimarlık mirasının birbiriyle ilişkisinin sorgulanmasına modern ve koruma kavramı arasındaki ilişki sorgulanarak başlanmıştır. Modern ve koruma kavramı arasındaki ilişki, korumayı değiştiren kavramları ortaya çıkarmıştır. Modern mimarlık mirasının da koruma ile ilişkisi irdelenmiş, tüm bu süreçler sonucunda sürekliliği sağlanması gereken değer ve nitelikler analiz edilmiştir. Çalışmanın sonunda oluşturulması hedeflenen modern mimarlık mirası değerlendirme kriterleri tarihten ve söylemlerden faydalanarak Alois Riegl’ın sınıflandırması ışığında, kişi ve kurumların sınıflandırmalarının katkısıyla oluşturulmuştur. Oluşturulan sınıflandırma nitelikli geç modern dönem ürünü olan kentsel ve mimari ölçekte değerlendirilebilecek İstanbul Manifaturacılar ve Kumaşçılar Çarşısı (İMÇ) üzerinden okunmuştur. Modern mimarlık mirasının, alışılmış tarihi yapıdan nicelik ve nitelik açısından farklı oluşu korumanın ve değerlerin sistematiğini değiştirmiştir. Modern mimarlık ürünlerinin nicelik olarak fazlalığı, fonksiyonel olması yapıların tümünün ve bütünsel olarak korunmalarını zorlaştırmıştır. Bu ayrımın yapılabilmesi ve sahip olunanların korunması için modern üründe sürekliliği sağlanması gereken durumları açığa çıkarmak önemlidir. Modern dönemle beraber ortaya çıkan yeni olma fikri koruma üzerinde de etkili olmuş ve modern koruma fikrini ortaya çıkarmıştır. Koruma kavramının modern düşünce üzerinden değişime zorlanması, zamanın ve mekânın değişmesine ve bunun üzerinden kültür, anlam ve değer değişimine neden olmuştur. Kültürün değişimi, korunacak olan nesnenin toplum üzerinden oluşturulan anlamını değiştirmiş ve anlamın ölçüsü olan değerler değişmiştir. Değerler, kültürün değişimi üzerinden kültür varlığının toplumla olan ilişkisini yeniden üretenlerdir. Bu yüzden de değerler kültür varlığının korunabilmesi için önemlidir. Tarih boyunca koruma anlayışı değer sınıflandırmaları üzerinden şekillenmiştir. Değer sınıflandırması indirgemeci bir yaklaşımdır, bir kabul eylemidir. Değer sınıflandırmasında ilk sistematik analizi yapan uzman olarak nitelendirilen Riegl’ın sınıflandırması, bu konuda hala güncelliğini korumaktadır. Riegl 20. yüzyıl başında korumayla ilişkili eski kavramlara yeni anlamlar yükleyerek eskilerin yetersiz kaldığı noktada yenilerini üreterek anıtların değerlerini anlatan bir makale yayınlamıştır. Erdem Ceylan’ın aktarımıyla Riegl’ın (2015) ifadesine göre modern toplumun anıtlarla ilişki kurma biçiminde belirleyici olan; rasyonel düşünce değil ruh halidir yani ortak duygudur. Bu ortak duygu da yapının niteliklerinin algılanması ve deneyimlenmesi sonucu ortaya çıkar. Deneyim ve algı üzerinden kavranan yapının nitelikleri de yönelme ve özdeşleşme fırsatı bulan zamansız değerleri yani fiziksel özellikleridir. Aynı zamanda bu özellikler yapının kültür varlığı olmasının da sebepleridir. Dünya mirası kültürel mekânların yeterlilikte temel koşullarını; özgünlük ve bütünlük çerçevesinde çizmiştir. Bütünlük durumu doğal ve kültürel mirasın ve onların niteliklerinin eksiksizliğinin ve sağlamlılığının ölçüsüdür. Özgünlük kavramı yapının niteliklerinin kalitesini ifade eder, bir değer değildir. Özgünlük kavramı nesne üzerinde mimari ölçekte ve kentsel ölçekte aidiyet üzerinden incelenmiştir. Bu durumda modern mimarlık ürünlerinin kültürel önemini de; özgünlük üzerinden okunacak zamansız değerler (fiziksel gerçeklikler) ve toplum üzerinden okunacak zamana bağlı değerler başka bir deyişle duyularla kavranan izlenim olarak ayırabiliriz. Modern mimarlık ürünlerinin zamana bağlı değerleri Riegl’ın sınıflandırması üzerinden okunmuştur. Riegl sınıflandırmasını; anımsatma değerleri ve güncel değerler olarak ayırmıştır. Anımsatma değerleri; eskilik değeri, tarihi değer ve amaçlanmış anımsatma değerleridir. Eskilik değeri; nesne üzerindeki fiziki eskimenin ya da bir başka deyişle malzemenin yaşlanmasının onu deneyimleyenler üzerinde bıraktığı duygu halidir. Tarihi değer; nesnel bir değer olup her nesnede bulunmaktadır ve tarihsellik üzerinden şekillenir. Amaçlanmış anımsatma değeri ise bir olaya veya bir kişiye atıfta bulunmak amacıyla bilinçli olarak tasarlanmış nesnenin ifade ettiği durumdur. Riegl’ın anımsatma değerleri kişide hafızayı uyaran, geçmişle şimdi arasında süreklilik sağlayan duygusal kavramlardır. Anımsatma değerleri geçmişle şimdiyi bağlarken güncel değerler nesnenin bugünü ve geleceği arasındaki köprüdür. Güncel değerler; sanat değeri ve kullanım değeri olarak ayrılır. Kullanım değeri, yapının bugünkü işe yarama durumunu ölçer. Sanat değeri ise yapının maddesel görüntüsünü ölçer. Sanat değeri; yenilik değeri ve görece sanat değeri olarak ayrılır. Yenilik değeri, eskilik değerinin tersidir, yapı üzerinde eskimenin izlerini görmek istemez. Riegl bu değeri öz sanat değeri olarak da tanımlar. Görece sanat değeri ise nesnenin düşünce, şekil ve renk açısından diğer dönemlerden ayrılmasını sağlayan; özneden özneye, andan ana sürekli değişen değeridir. Görece sanat değeri olumlu ve olumsuz olarak değerlendirilebilir. Riegl’ın sınıflandırması modern mimarlık mirası üzerinden okunduğunda bazı değerlerin modern üründe karşılığı olmadığı görülmüştür. Modern mimarinin üretim pratiğinde sürekli yenilik arzusu vardır bu yüzden eskilik değeri modern ürün için yerini yenilik değerine bırakmıştır. Tarihi değer ise modern anlayışın sona ermemesi üzerinden sarsılmış ve kültür üzerinden okunması önem kazanmıştır. Modern üründe anımsatmanın, Riegl’ın sınıflandırması içinde yer alan bellek üzerinden oluştuğu söylenebilir. Güncel değerler ise nesnenin bugünle ilişkisini kuran değerlerdir. Modern ürünün sürekli güncel olma isteği korumada güncel değerleri öne çıkarmıştır. Kullanım değeri yapının şu anki işlevine atıfta bulunur. Sanat değeri de nesneyi bugünkü sanat anlayışı üzerinden değerlendirir. Riegl’ın görece sanat değeri olarak tanımladığı alt başlık yapının şu anki koşullara uyum sağlaması için önemlidir. Riegl’ın sınıflandırması diğer kişi ve kurumların sınıflandırmaları ile de desteklenmiştir. Docomomo, İcomos, Avrupa Konseyi gibi bir çok kurum da modern mimarlık mirasının korunması için değerlendirme kriterleri belirlemiştir. Koruma kuramcılarının söylemleri üzerinden de gelişen bu kriterler 21. yüzyılda modern ürünün nasıl korunması gerektiğine dair öngörülerde bulunur. Güncel olan bu koruma kriterleri sınıflandırmaya dahil edilmiştir. Fiziksel özellikler yaratıcı süreç içerisinde, zamana bağlı değerler ise toplumsal anlam içerisinde incelenmiştir. Fiziksel özelliklerin toplumsal anlam kazanması ise algı ve deneyim süreci başlığı altında ele alınmıştır. Tüm bu irdelemelerin sonunda İMÇ’nin yaratıcı süreci incelenmiş, ürünün algısı ve deneyiminin toplum üzerinde bıraktığı hisler sorgulanmıştır. Unkapanı ve Saraçhane arasındaki alanda konumlanan yapı, yarışma sonucu elde edilmiştir. Doğan Tekeli, Sami Sisa, Metin Hepgüler’in projesi olan çarşı; topoğrafyayla şekillenmiş, tarihi çevreye duyarlı, kent ile şekillenmiş kente ait bir yapı stoğudur. İMÇ’nin farklılaşmasının nedeni olarak değişen tüketim mekânlarına yeni morfoloji sunması, eski ve yeni birlikteliğine çağdaş yorum getirmesi, uygulama esnasında geliştirilen teknikler, geleneksel ve modern eserleri tasarımında kullanması ve döneminin tek seferde uygulanan projesi olması söylenebilir. Farklı deneyimler sunan İMÇ, kullanıcısının görsel algısını derinleştirmekte; boşluklar, avlular ve geçitler sayesinde gökyüzünün, sokağın ve içteki diğer mekânların aynı anda algılanmasını sağlamaktadır. Süreklilikler ve benzerlikler ile kentlinin belleğinde yer etmiş olan bu yapıyı korumak; mimari, ekonomik, sosyal, toplumsal açıdan önemlidir. Sınıflandırma, İstanbul Manifaturacılar ve Kumaşçılar Çarşısı’na uygulanmış, yapının sürekliliği sağlanması gereken değer ve nitelikleri ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmada modern ürünün değer ve niteliklerini açığa çıkaracak koruma sınıflandırması altlığı oluşturulmuştur. İMÇ özelinde incelenen sınıflandırmanın sonucu korunacak nesne değiştikçe farklılaşacaktır. Bu yüzden de her ürün için kapsamlı bir dökümantasyon gerekmektedir. Modern mimarlık ürünleri kültürümüzün bir yansımasıdır. Aynı zamanda onu kullananların belleğinde yer eder. Ürünlerin yıkılması kültüre ve belleğe geri dönüşü olmayan zararlar verir. Belleğin ve kültürün sürekliliği için ürünlerin değer ve nitelikleri açığa çıkarılmalı ve toplum tarafından yapının içselleştirilmesi sağlanmalıdır. Bu çalışmalar ürünün korunmasını kolaylaştıracak ve nasıl korunması gerektiğini ortaya çıkaracaktır.
-
Öge90’lı Yıllarda Mekanın Değişen Yönlerinin Değerlendirilmesi: İstanbul Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kortan, Aslı Senem Can ; Dener, Aytanga ; Bina Bilgisi ; Building Technology1990’lı yıllarda mekanda pek çok değişim gözlemlenmektedir. Yeni yapı mekan türlerinin, yeni kullanım biçimlerinin yanı sıra, mekanın anlamsal olarak da değiştiği düşünülmektedir. Kişilerin mekanla olan ilişkisinde tüketim ve tüketim kültürünün etkileri öne çıkmaktadır. Günlük yaşamın önemli bir bölümünü etkileyen kitle iletişim araçlarının (medya), yaşanılan çevre ve bu çevreyle kurulan ilişkiler üzerindeki etkileri olduğu düşünülmektedir. Mekanın, fiziksel varlığı, anlamı, kullanımı ve algılanışında yaşanan farklılaşmaların değerlendirilmesinde, kitle iletişim araçlarının etkin bir rol oynadığı düşünülmektedir. İletişim, hem duygu ve düşüncelerin aktarımını içeren bir süreç, hem de bu süreç içinde yaratılan veya kullanılan anlamların bütünüdür. Kitle iletişim araçları, iletişimin teknolojik aygıtlar aracılığıyla, profesyonel grupların hazırladıkları içeriklerin heterojen kitlelere iletilmesi olarak açıklanabilir. Teknolojinin hızlı gelişimiyle doğru orantılı olarak ulaştıkları kitle genişlemekte ve etkisi artmaktadırlar. Kitle iletişiminin toplumsal etkisinin araştırılması, bu konudaki literatürde önemli bir yer tutmaktadır. Toplum üzerinde ne kadar etkili olduğu kesin olarak kanıtlanmamıştır ancak kitle iletişiminin toplumsal işlevleri ve “küresel tüketim kültürüne” etkileri geniş oranda kabul görmektedir. Mekan, günümüzün sosyal, ekonomik ve kültürel ortamında yaşanan değişimlerle birlikte farklılaşmakta, kullanımı ve anlamı değişmektedir. Bu değişimlerde medya, hem mekandaki fiziksel varlığıyla hem de içeriğiyle önemli bir role sahiptir. Medya içeriği ve mekan ilişkisi üç grupta toplanabilir: mekana ilişkin haberler, medya içeriğinin mekan kullanımına etkileri ve kurgu mekanların mekan algısında yarattığı farklılaşmalar. Medyanın mekana etkisinin anlaşılabilmesi için, günlük gazete ve mimari dergilerde, seçilen bir mekanın nasıl yansıtıldığı incelenmiştir. Bu inceleme sırasında kullanım ve anlamı etkileyen öğelerin saptanması amaçlanmıştır. Bu görüşler doğrultusunda alan çalışması olarak, İstanbul’un şehirsel tartışmalar ve toplumsal olaylar açısından önemli bir yeri olan Taksim Meydanı seçilmiş ve medya içeriğinde yansıtılan yönleriyle ele alınmıştır. Taksim Meydanı’nda, medyanın fiziksel varlığı ve medya içeriğinde Taksim Meydanı’nın hangi başlıklar altında ele alındığı araştırılmıştır. Sonuç bölümünde Taksim Meydanı’nın mekansal tanımlanmasında medyanın nasıl etkiler yaratmış olduğu tartışılmaktadır.