Fen Bilimleri Enstitüsü
Bu topluluk için Kalıcı Uri
İTÜ Bünyesinde lisansüstü yönetmeliklere uygun olarak çağdaş bilim ve teknolojinin gelişmesini izleyip bunları ülkemizde uygulama alanına aktarabilecek araştırma niteliği kazanmış yüksek lisans ve doktora öğrencisi yetiştirmek üzere gerekli faaliyetlerini sürdürmektedir.
Gözat
Yayın Türü "Doctoral Thesis" ile Fen Bilimleri Enstitüsü'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge1,8-diketondan Halka Oluşturma Yöntemi İle Fonksiyonel Gruplu Potansiyel Organik Süper İletkenlerin Dizayn Ve Sentezleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Türksoy, Figen Yalçın ; Tunca, Ümit ; Kimyagerlik ; ChemistryTeknolojik önemi yüksek, potansiyel süperiletkenlik özelliğine sahip organik maddeleri dizayn ve sentez etmek projenin amacını oluşturmaktadır. Süperiletkenlerin en önemli özelliği enerji kaybı olmaksızın elektrik akımını iletebilme yeteneğinde olup doğal elementlerin yaklaşık dörtte birinin bu özelliği gösterdiği bilinmektedir.Bu materyallerin önemli bazı uygulama alanlarına bakılarak şöyle sıralanabilir örneğin, kimyada “nükleer manyetik rezonas” (NMR), süperiletkenlerle çalışan manyetler, tıpta “manyetik rezonans imaging” (MRI), “mag-lev” trenler, dijital elektronikte kullanılan “Josephson junction” lar, sensörler ve kablolar. Süperiletkenlik oldukça düşük sıcaklıklarda gözlenmektedir. Bu ise maliyet açısından pratik kullanımı zayıflatmaktadır ve bilimsel çalışmalar yüksek sıcaklıkta süperiletkenlik özelliği gösteren materyalleri sentezleme yönünde yoğunlaşmış bulunmaktadır. Günümüzde en yaygın çalışılan organik süperiletken türevi, bis(ethylenedithio)tetrathiafulvalene (BEDT-TTF veya ET) dir, 12.8 K’de -(BEDT-TTF)CuN(CN)2Br ile en yüksek kritik sıcaklığa sahiptir. Bu moleküller mono anyonların radikal katyon tuzlarının metalik davranışından ve TCNQ gibi moleküllerin elektron çekici özelliğinden dolayı yarıiletken, iletken ve süperiletken özellik gösterirler. İletkenlik özelliği geliştirmek için şu çalışmalar amaçlanmıştır; i) donorun yüzeyinin genişletilmesi, bu yolla “charge-transfer” tuzunda oluşan pozitif yükün molekül üzerine dağılması ve kararlılığın arttırılması ii) radikal katyon tuz türevlerindeki anyonlar ile girişimi sağlayacak hidrojen bağı gruplarının oluşturulması Bu iki özelliğe sahip BEDT-TTF türü heterosiklik bileşiklerin dizayn ve sentezi bu tezin amacını oluşturmaktadır. Literatürde bilindiği gibi Lawesson’s reaktantı ve P4S10 ketonları tiyonlara dönüştürmede ve 1,4-diketonlardan tiyofen oluşturmada kullanılır. Bu metod, BEDT-TTF sisteminde periferal etilen köprüleri üzerindeki konjugasyonu sağlar. TTF’de 1,4-ditiyin türevi halkalar sentezlemek için kullanılan en iyi yöntem olduğu bilinmektedir. 1,8-diketonun halka kapanma reaksiyonu bu çalışmanın can alıcı adımıdır. LR veya P4S10 ile halka kapama reaksiyonu sonucu altı üyeli “ditiyin”, beş halkalı “tiyofen” ve yan ürünler elde edildi. Exosiklik sülfür atomu civa asetat ve asetik asit kullanarak oksijen atomuyla yerdeğiştirir. 1,4-ditiyin ve tiyofen literatürde verilen yönteme göre birleştirme reaksiyonu yapıldı. Buna ek olarak, hidroksil grupları içeren BEDT-TTF türevleri ve 1,4-ditiyin halkaları metoksietoksimetil ile korunarak hazırlandı. Bu donor moleküllerinin yapıları NMR ( 1H, 13C ), MASS ve Elementel Analiz ile karakterize edildi ve bunların oksidayon potansiyelleri siklik voltametriyle ölçülerek ET ile karşılaştırıldı.
-
Öge1/25000 Ölçekli Sayısal Harita Üretiminde Kullanılan Fotogrametrik Vektör Veriler İçin Uygun Veri Tabanı Tasarımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-08-19) Güngör, Birol ; Külür, Sıtkı ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringBu çalışmada örnek bir sınıf detayları kullanılarak 1:25000 ölçekli fotogrametrik vektör veri modelinin güncellenmesi ve bir coğrafi veri tabanı tasarımı yapılmıştır. Analiz çalışmaları kapsamında; mevcut detaylar yeniden sınıflandırılmış, detayların öznitelikleri ve öznitelik değer kümeleri tespit edilmiş ve verilerin format dönüşümünde kullanılacak dönüşüm tabloları hazırlanmıştır. Son olarak da yeni veri modelinin dünyadaki diğer veri modelleri ile karşılaştırılması maksadıyla bir çalışma yapılmıştır. Tasarım safhasında; detay, öznitelik ve öznitelik değer kümelerinin isimleri ISO 19110 standardına uygun hale getirilmiş, UML sınıf diyagramları oluşturulmuş, veri tabanının koordinat sistemi, datumu ve kapsama alanı belirlenmiş, kişisel veri tabanında oluşturularak onaylanan boş veri tabanı Oracle 10g ortamına aktarılmış, ISO 19110 standardına uygun bir Veri Sözlüğü hazırlanmış ve detaylar arasındaki topolojik kurallar belirlenmiştir. Gerçekleştirme safhasında; gerekli format ve projeksiyon dönüşüm programları hazırlanmış, tasarım safhasında belirlenen topolojik kurallar ve detaylar arasındaki ilişkiler gerekli kodlar yazılarak modellendirilmiş ve veri tabanına aktarılmıştır. Sonuç olarak; 1:25000 ölçekli standart topoğrafik harita üretiminde kullanılan fotogrametrik veriler için uygun veritabanının tasarlanması ve veri standartlarının belirlenmesine yönelik olarak yapılan bu çalışmanın INSPIRE girişimine uyum sürecinde gerçekleştirilen TUCBS çalışmalarına katkı sağlayacağı, çalışmanın ileride gerçekleştirilebilecek veritabanı güncelleştirmesi, veritabanı genelleştirmesi ve çok ölçekli veritabanı yönetimi çalışmalarına altlık teşkil edebileceği değerlendirilmektedir.
-
Öge12-üyeli Diazadioksa Makrohalkaları İçeren Yeni Tip Ftalosiyaninler(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Ceyhan, Tanju ; Bekaroğlu, Özer ; Kimyagerlik ; ChemistryBu çalışmada, baz katalizi üzerinden yürüyen nükleofilik yer değiştirme reaksiyonuyla diazadioksa makrosiklik dibrom türevi hazırlanmak üzere başlangıç maddesi olarak 1,2-bis [2-iyodoetoksi] - 4,5 dibrom benzen kullanılmıştır. Reaksiyon susuz DMF içinde,oda temperatüründe 70% gibi bir verimle gerçekleştirilmiştir. Diğer metalli ftalosiyaninleri elde etmek için diazodioksa makrosiklik dibrom türevi CuCN ile DMF içinde Rosenmund Von Braun reaksiyonuyla dinitril türevine dönüştürülmüştür. Daha sonra bu aromatik dinitril türevinin 1-pentanol içinde kuvvetli bir baz olan DBU varlığında metalsiz ftalosiyanin sentez edilmiştir. Elde edilen dinitril türevinin yüksek kaynayan bir solvent olan kinolinde, azot atmosferinde, 180-190 oC’de susuz Zn(OAc)2 metal tuzu ile siklotetramerizasyonu sonucunda çinko (II) ftalosiyanin elde edilmiştir. Daha sonra diazadioksa makrosiklik dibrom türevinin CuCN ile TMU içinde reaksiyonundan bakır(II) ftalosiyanin sentezi gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın son aşamasında ise, dinitril türevi ile susuz Lu(III) asetat tuzunun 1-hekzanol içerisinde kuvvetli bir baz olan DBU varlığında reaksiyona sokulması sonucu Lutesyum bis(ftalosiyanin) sentezi gerçekleştirilmiştir. Elde edilen yeni maddelerin ve ftalosiyaninlerin yapıları elementel analiz, IR, H-NMR, UV-VIS, MS, ve ESR gibi spektroskopik yöntemlerle aydınlatılmıştır.
-
Öge12. yüzyıl Anadolu Türk Camileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2005) Güler, Mustafa ; Aktuğ Kolay, İlknur ; 166647 ; Mimarlık Tarihi ; History of Architecture1071'deki Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu kapılan Türklere açılmış olmakla birlikte, Türklerin Anadolu'da tutunmaları ve yerleşmeleri için yaklaşık üç çeyrek asır geçmiş ve ancak Türkler, Anadolu'daki yapı faaliyetlerine 12. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren başlayabilmişlerdir. Bu nedenle 12. yüzyıl, Anadolu'da, Türk Cami Mimarisi'nin de bir başlangıcı sayılabilir. Günümüze kadar ulaşabilen, 12. yüzyıl camileri, inşa edildikleri tarihlerden itibaren sayısız tamirat ve tadilat geçirmiş olduğundan ve hatta özgün hallerini tamamen kaybettiklerinden, bu dönem için en önemli problem, yapıların özgün hallerinin belirlenmesidir. Anadolu'daki ilk devir camilerini oluşturun, 12. yüzyıl camilerinin, genel olarak üç ana şema üzerinde inşa edildiğini söyleyebiliriz. Şemalardan ilki, örneklerini Karahanh ve Gazneli camilerinde gördüğümüz, harimi enine sahınlardan oluşan ve ortasında mihrap önü birimi yer alan tiptir, ikincisi Büyük Selçuklu camilerinde gördüğümüz, harimi mihrap önü birimi ile önünde eyvandan oluşan ve harimin kuzeyinde avlusu bulunan tip, üçüncü ise Küfe tipi camilerdir. Ancak bu üç şema da, Anadolu'ya geldiğinde değişikliğe uğrayarak, harim ile avlu bir duvarla birbirinden ayrılmış, ilk tipte gördüğümüz yapılarda, mihrap önü birimi giderek büyüyerek harime hakim olmuş ve harimin önüne avlu eklenmiş, ikinci tipte, avlu ve eyvan harime dahil edilmiş, orta sahnın ortasında avluya tekabül eden bir ışıklık ile eyvanı hatırlatacak birimler yer almıştır. Yapıların hatimlerinin kuzeyindeki avlulara gelince, harimde ışıklığı bulunan yapıların avlusunun bulunmadığını, genellikle harimi enine sahınlardan oluşan yapıların ve Küfe tipi yapıların, önünde birer avlusunun bulunduğunu söyleyebiliriz. Yapıların cepheleri ise kuzey cephelerinde yer alan taç kapılar hariç, genellikle düz duvar niteliğindedir. Cephelerde yer alan en önemli mimari eleman, taç kapılardır. Ancak yapıların çoğunun taç kapısı günümüze ulaşamamıştır. Yapıların üst kısımları düz damlıdır. Damda, mihrap önü birimlerinin üzeri birer kubbe veya külahla örtülüdür. Yapılardaki taşıyıcı elemanlar duvarlar, ayaklar ve kemerlerdir. Yapılarda ayaklan birbirlerine bağlayan kemerlerin tamamına yalanı sivri kemerlidir. Yapıların üst örtüleri genellikle, mihrap önü birimlerinde kubbe, diğer sahınlarda ise beşik tonozdur. Ancak Sivas Ulu Camii ve Konya Ulu Camii'nde ise harim, düz ahşap tavanlıdır. Yapılardaki pencereler çoğunlukla özgün durumlarını kaybetmiş olmakla birlikte, yapılarda, dikdörtgen mazgal pencerelere kullanımının daha yaygın olarak görüldüğünü söyleyebiliriz. Yapılarda yer alan mimari elemanlardan, harimde en önemli eleman mihrap, cephelerde ise taç kapılardır. Yapıların çoğu ilk inşa edildiklerinde, minaresiz xxxvii yapılmış olup minareler, çoğunlukla yapılara sonradan ilave edilmiştir. Özgün minareleri günümüze kadar ulaşabilmiş olan yapıların minareleri ise tuğladır. Yapılarda bulunan özgün minberlerin tamamı, ahşap minberlerdir. Yapılardaki malzeme kullanımına gelince, Karahanlılar, Gazneliler ve Büyük Selçuklularda görülen tuğla kullanımı, Anadolu'da yerini(îplikci Camii ile muhtemelen Harput Ulu Camii hariç) taşa bırakmıştır. Ancak yine de bir çok yapının üst örtülerinde, tuğla malzemenin kullanılmaya devam edildiğini görmekteyiz. Şüphesiz olarak Anadolu'da tuğla malzemeden taş malzemeye geçişin en önemli yapısı, Divriği Kale Camii'dir. Yapılarda en yoğun görülen süsleme ise taş süslemedir. Sonuç olarak, Doğu, Güneydoğu ve Orta Anadolu bölgelerinde inşa edilmiş olan 12. yüzyıl Anadolu camilerinde, bir üslup birliğinden ziyade, genel olarak bölgesel etkilerin hakim olduğu ve yeni bir takım mekân arayışlarına başlandığı görülmektedir. 12. yüzyıl Anadolu camilerinde, harimlerde bir mekân bütünlüğünün olmadığını, ancak merkezi mekân arayışlarının başladığını, cephelerin ise genellikle düz duvar niteliğinde olduğunu, bu nedenlerle de yapılardaki mekân bütünlüğündeki eksiklik ve zayıflık, mihraplarla ve taç kapılarla giderilmeye çalışıldığı söylenebilir.
-
Öge1546 ve 1600 tarihli İstanbul vakıfları tahrir defterlerine göre İstanbul'da yeşil alanlar(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Çoban Şahin, Emine ; Ağır, Aygül ; Istanbul, which has hosted many civilizations, has been wondered in every field and every period. Especially it was being more wondered after the conquest of Istanbul by the Turks, the expansion of the borders of the country, the development of the empire in the fields of science, military, and culture. There were various studies on the characteristics of the city and daily life such as the fields of military, science, socio-economy and etc. There have been important developments in terms of gardening in Istanbul because of its natural and cultural value, especially its location and climate. In the 16th century in which Westernization has not yet shown its effects; it can be described as the period when the empire found its identity in terms of gardening. Most of these developments have been observed in areas such as palaces, pavilions and groves, where the dynasty lived, and in the mesires (promenade) where the people spent their social life. Precious studies have been made on these issues. However, historical studies on green areas and gardening activities in residential areas where people live in Istanbul are limited. To understand the 16th century which is before the printing press began to be used in Ottoman society; only the primary sources that can provide information on this subject are; some city descriptions, travel writings written by domestic and foreign travelers and official documents of the period. Endowment charter (vakfiye) are sources that have not been studied for this issue. So, this study is on green areas in 'The Cadastral Survey (Tapu Tahrir) Registers of Istanbul Waqfs dated 1546 and 1600'. In addition, these main sources, visual and written sources were also used in order to adequately comprehend the data found in the registers. Green areas are defined as places where the existing open spaces in the urban texture are integrated with plant elements. They are divided into three categories: public, semi-private and private. This study focuses on the green areas in the waqfs that are in the housing settlements and are also in the private green areas. This study aims to explore the settlement plan and structure of characteristics, components, continuity and changes of green areas mentioned in Istanbul according to 'The Cadastral Survey Registers of Istanbul Waqfs dated 1546 and 1600'. With this study the existing data without making any assumptions were revealed. The numerical and visual manuscript has been reviewed and only attempted to examine the intensity and causes. The cadastral survey registers are fundamental sources that reveal the social structure of the time and provide important information about the socio-economic and socio-cultural condition of the state. Those sources from the 16th century is 'The Cadastral Survey Registers of Istanbul Waqfs dated 1546' and 1600', which are found in Istanbul. These cadastral survey registers contain clues about the urban settings, the infrastructure characteristics, the quarter plans of the city, and information about the green areas and their features, as well. Within the extent of the study, it was tried to understand the data of the registration system, and what inferences can be made regarding the city, the settlement properties and the green areas were examined. The reason of existence the green areas and green areas components were tried to be understood in these registers. In the city from the first settlements to the conquest, information about the city characteristics and city development were investigated, and the development and settlement features of the city were examined for from the conquest to the registration dates of 'The Cadastral Survey Registers'. This study primarily focuses on the literature review and initially explores the green areas registered in the region and quarter units of the city. Consequently, the number and the general components and settings of the waqfs registered in the 1546 and 1600 cadastral survey registers were investigated. In order to understand the green areas and make interpretations about them, it was considered necessary to understand the urban characteristics and settlement patterns of the city. To achieve this, the urban elements of the city that may have affected the character of the green areas has been researched and compiled. Also, the results of further analyses that reveal the properties of the green areas and their specific locations were shown on two maps for every region (nâhiye). Maps were developed in the GIS (Geographic Information System) technology to understand the status of the city when the dates of the cadastral survey registers by making use of different sources, images and maps containing information about the period. There are 13 regions and so totally 26 maps. Natural-cultural and social urban elements that could be effective in the urban features of the period, in settlement features and most importantly in the development of green areas were researched. The tables containing the city elements relevant to the period was developed including the city elements in the districts for each region, considering from different sources to support the maps. Afterward, tables were prepared to contain the settlement characteristics, their green areas, and their components and numbers in each neighborhood unit using the 'The Cadastral Survey Registers of Istanbul Waqfs dated 1546 and 1600'. All data were compared to each other and supported by visual and written sources related to the period were evaluated and interpreted considering the respective years that they were registered. As a result, the interest for the green areas was observed in the public settlement as in the dynasty. It has been observed changes the number and characteristics of these areas according to locations. To understand the reason for these changes, the existing data were compared with the maps and tables containing the city components and the cause and effect relationship. The continuity and development of the gardens and their relationship with the city elements was investigated. All the data obtained were interpreted; results have been drawn. In the 16th century, there was a close relationship between the population (the number of waqfs gives information about the population), settlement intensity, and the increase of green areas and it was seen that residential areas and green areas were developed together in Istanbul. Commercial areas and residential areas developed in separate areas and had different features in the 16th century and it is clear that commercial areas were poor in terms of green areas, and green areas were more common in areas where households were located. The development of green areas has increased in proportion to the population and settlement. In the areas where housing settlements were dominant, the density of green areas increased around religious structures such as mosques and masjids and social structures such as baths, madrasah and waterways. In addition, suitable topographies as well as the greater sunlight and the more temperate conditions of southern quarters, roads can be added as positive factors in the development of green areas. Also, water, which is one of the most important conditions for civilizations, has been used at a high level was essential in the development of green areas increased green areas and green area components. This situation also suggests the possibility of farming in the green areas in the building settlements due to the economic crisis that emerged at the end of the century. Although there was no new settlement, the increase in green areas and green area components is remarkable in some small quarters where the settlement was not dense. As a result, people tended to create green spaces and develop areas to rest, even in small spaces. Also, water sources made farming activities possible. The increase of small gardens, strengthened the need to create green areas in more densely populated areas, too. The region, which can be described as the period regions, have changed slightly due to their urban components and characteristics, although they do not contain great differences. Besides, it has been observed that green areas are given importance in order to be least affected by fire and famine. In order to reduce the spread of fires, it was observed that the unity in residential areas decreased and green areas increased. It has been observed that people tend to produce in green areas due to the shortage experienced and try to grow almost all kinds of products. Such that; Due to the famines experienced, at the end of the century, the city developed into a self-sufficient city that would meet the needs of people living in the residential area. The areas where you can sit and rest in the aforementioned green areas, enjoyable and production-oriented areas have developed together. It is clear that the people benefit from green spaces at the highest level even in limited areas. As a result; The properties of the green areas, the relationship between green areas and the construction, they are connected to, the distribution, density and positioning of green areas according to the locations were obtained throughout the city. By examining the different dates, its features were revealed in the first half and second half of the century, and by comparison, the differences were revealed. The reasons for the change of green areas were revealed throughout the century by considering the city components. Besides, with this study, it displays the 16th-century views of Istanbul during the Ottoman period, which has no examples of urban settlement, housing and green areas in the housing today. This study has attempted to understand the characteristics of green areas in Istanbul using cadastral survey registers from the 16th century. Although these registers cannot provide data on the plan and design features, they do enable an understanding of the settlement plan of the city and the relationship between the green areas, the density of the green areas in the regions, and the general characteristics. The study provides data for periodic changes with records from different dates. Also, as in this study, cadastral survey registers can be utilized in similar studies for different areas as they provide information about the settlement plan of the periods, the relationship of the green areas, the development and properties of the green areas as well as an understanding of the changes over time. In addition, the records contain data which allows the reader to picture the green areas in the city. This study, a step that can be the basis for future studies about this subject. ; 645164 ; Peyzaj Mimarlığı Ana Bilim DalıBirçok uygarlığa ev sahipliği yapmış İstanbul, her konuda ve her dönem merak unsuru olmuştur. Askeri, bilimsel, sosyo-ekonomik gelişmeler yaşanmış ve araştırmalar yapılmıştır. Bulunduğu konum ve iklim başta olmak üzere sahip olduğu doğal ve kültürel zenginlik dolayısıyla İstanbul'da bahçecilik anlamında da önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerin büyük bir kısmı hanedanın yaşamını sürdürdüğü saray, kasır, koru gibi alanlarda ve halkın sosyal hayatını geçirdiği mesirelerde gözlemlenmiş ve bu alanlar hakkında çalışmalar yapılmıştır. Fakat İstanbul'da halktan kişilerin yaşadığı yerleşim alanlarında bulunan yeşil alanlara ve bahçecilik faaliyetlerine ilişkin tarihi çalışmalar sınırlıdır. On altıncı yüzyıla dair bu konu ile ilgili bilgiler sunabilecek birincil kaynaklar; kent tasvirleri, yerli ve yabancı seyyahlar tarafından kaleme alınan gezi yazıları ve dönemin resmi evrak niteliğindeki kayıtlarıdır. Resmi evrak niteliğindeki tahrir defterleri ise konu kapsamında daha önce incelenmemiş kaynaklardır. Bu sebeple, bu çalışma 1546 ve 1600 Tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defterleri'nde bulunan yeşil alanlar üzerinedir. Çalışmanın amacı, 1546 ve 1600 Tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defterleri'ne göre İstanbul'da genel olarak yeşil alanlar açısından yerleşim dokusu ve kurgusunu, nâhiye ve mahalle ölçeğinde ise yeşil alan özellikleri ve bileşenleri ile ilgili verileri ortaya koymak, yeşil alanları iki defterde izlemek, sürekliliği ve değişimleri yorumlamaya çalışmaktır. Çalışma kapsamında defterlerin ne tür veriler içerdiği anlaşılmaya çalışılmış; vakfiyelerde bulunan yeşil alanların ve bileşenlerin varlığı ve sebebi anlaşılmaya çalışılmıştır. Kentte bilinen ilk yerleşimlerden defterlerin kayıt tarihlerine kadar kentin gelişimi, iskân faaliyetleri incelenmiştir. Dönemin kent gelişiminde, iskân faaliyetlerinde ve en önemlisi yeşil alanların gelişiminde etkili olabilecek kent unsurları araştırılmış ve incelenmiştir. Defterlerin kaydedildiği tarihlerde kentin mevcut durumunu anlamak için haritalar; konut tiplerini, yeşil alanları, yeşil alan bileşenlerini ve kent unsurlarını içeren tablolar geliştirilmiştir. Tüm veriler dönemin görsel ve yazılı kaynakları ile desteklenerek değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, hanedanda yaşanan yeşil alanlara karşı ilginin halktan bireylerin yaşam alanlarında da görüldüğü; halkın küçük alanlarda bile olsa konut birimlerindeki yeşil alanlarda oturup, dinlenebileceği, üretim yapabileceği alanlar oluşturduğu; bu alanların sayısının ve özelliklerinin bulunduğu alana göre değişiklik gösterdiği görülmüştür. Bu değişikliklerin sebebini anlamak amacıyla mevcut veriler kent bileşenleri ile karşılaştırılmıştır. Elde edilen veriler yorumlanarak sonuçlar çıkarılmıştır. On altıncı yüzyılda İstanbul'da mesken alanları ve yeşil alanların birlikte geliştiği ve yüzyıl boyunca iç içe olduğu görülmüştür. Sözü edilen yeşil alanlarda oturulup dinlenilecek alanlar ve ürün yetiştirilen üretim ağırlıklı alanlar birlikte gelişmiş olmalıdır. Halkın kısıtlı alanlarda bile yeşil alanlardan kullanım ve yarar sağladığı açıktır. Yeşil alanların gelişimi, nüfus ve yerleşimle orantılı şekilde artmıştır. Bu bağlamda topoğrafya ve su kaynakları başta olmak üzere birçok kent bileşeninden de istifade edilmiştir. Dönenim bölgeleri olarak nitelendirilebilecek nâhiyeler çok büyük farklılıklar içermese de sahip olduğu kent bileşenleri ve özellikleri dolayısıyla ufak-tefek değişiklikler göstermiştir. Ayrıca yangın, kıtlık gibi sebeplerden en az etkilenmek amacıyla yeşil alanlara önem verildiği izlenmiştir. Sonuç olarak bu çalışma, kentin yerleşim dokusunun özelliklerini ve yeşil alanlarla ilişkisini, yeşil alanların kent içinde genel özelliklerini, yoğunluğunu anlamaya olanak sağlamıştır. Çalışma farklı tarihlere ilişkin kayıtlar ile dönemsel değişikliklere ilişkin ipuçları sunmaktadır. Ayrıca bu çalışma, 16. yüzyıldan günümüze iskân, konut ve konut düzeyinde yeşil alanlar ile ilgili günümüzde hiçbir örneği bulunmayan, Osmanlı Dönemi'nde İstanbul'un yeşil alanlarının 16. yüzyıldaki görünümlerini gözde canlandırmaya çalışmaktadır; gelecekte yapılacak çalışmalara bir adım olarak değerlendirilebilir.
-
Öge1840-1912 Yılları Arasında İzmir Ve Selanik’teki Kentsel Ve Mimari Değişim(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-09) Gençer, Ceylan İrem ; Akın, Nur ; 452132 ; Restorasyon ; RestorationBu çalışma, 1839 Tanzimat Fermanı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun geçirdiği değişim sürecinin, Akdeniz’deki iki önemli liman kenti olan İzmir ve Selanik’teki kentsel ve mimari yansımalarının tespit edilerek karşılaştırılmasını amaçlamaktadır. 19. yüzyılın ikinci yarısında devlet eliyle yapılan planlama müdahaleleri kapsamında, yangınlarla yok olan yerlerin ve yeni yerleşime açılan alanların şehircilik ilkelerine uygun olarak yeniden inşa edilmesi, mevcut yolların genişliklerinin düzenlenmesi gibi çalışmalar İzmir ve Selanik’te gerçekleşmiştir. Ayrıca her iki kentte, tramvay, demiryolu, şehir hatları vapurları gibi yeni ulaşım sistemleri ile elektrik, havagazı, su gibi altyapı hizmetlerinin kurulması söz konusu olmuştur. Bu dönemde İzmir ve Selanik’te belediyenin kurulması, kentsel örgütlenme anlayışını değiştirmiştir. Üstelik ekonomik gücünü temsil eden kesimlerin bu örgütlenmede yer alması, her iki kentin artan ticaret hacmini karşılaması zorunluluğu ve inşa edilen demiryolları aracılığıyla art alanların kıyılara bağlanması, İzmir ve Selanik’te çağın gerektirdiği “modern” rıhtım ve liman tesislerinin yapılmasına yol açmıştır. Bu çalışma kapsamında, İzmir ve Selanik kentsel ve mimari değişimlerin odak noktası olan rıhtım ve liman projeleri, örnek kentsel yenileme çalışmaları olarak değerlendirilmiştir. Selanik’in 1917’de ve İzmir’in de 1922’de geçirdiği büyük yangın, her iki kentin merkezinde yaşanan değişimin izlerini önemli ölçüde silmiştir. Günümüzde İzmir ve Selanik’te mevcut olan mirasın korunabilmesi için, bu çalışma kapsamında her iki kentin ortak geçmişinden elde edilen verilerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
-
Öge19. Yüzyıl İstanbul Kentsel Dönüşümü’nde Üsküdar Ve Koruma Sorunları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-05-24) Ertuğrul, Alidost ; Eyüpgiller, Kemal Kutgün ; 423058 ; Restorasyon ; RestorationBu çalışmada, 19. yüzyılda İstanbul kentinin geçirdiği dönüşüm sürecine paralel olarak Üsküdar’ın geçirdiği dönüşüm ve korunma sorunlarının ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu amaçla, Üsküdar’da 19. yüzyılda inşa edilen yapılar ile yerleşiminin bu yüzyılda gelişen, değişen kentsel dokuları incelenmiştir. Üsküdar kentinin 19. yüzyıla özgü gelişimini ortaya koyabilmek için iki tür araştırma yapılmıştır. İlk olarak Üsküdar’da sınırları belirlenen alan içerisinde Ondokuzuncu yüzyıl içerisinde inşa edilmiş ve yenilenmiş anıtsal yapılar tespit edilerek özgün yönleri ve koruma problemleri ortaya konulmuştur. İkinci olarak ise, geleneksel Osmanlı kenti kurgusuyla gelişmiş olan Üsküdar’da, batılı etkilerle ortaya çıkmış kent dokuları irdelenmiştir. Bu çalışmalar kente ait eski, yeni haritalar, belgeler ve yerinde incelemelerle desteklenmiştir. Elde edilen verilerden hareketle Üsküdar’ın 19. yüzyıldaki kendine özgü dönüşüm biçimi ortaya konulmuş, İstanbul bütünüyle karşılaştırılması yapılıp, günümüze kadar uzanan korunma problemleri tartışılmıştır.
-
Öge19. Yüzyıl İstanbul’ Unda Alman Mimari Etkinliği(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Fındıkgil-doğuoğlu, Meryem Müzeyyen ; Batur, Afife ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureÇalışmada, 19. yüzyıl İstanbul’ unda Alman mimari etkinliğinin kapsamı saptandı, etkinliğin İstanbul’ un mimari birikimine katkısı irdelendi, nitelik sorgulanırken gerisindeki tarihi arka planın rolü incelendi. Alman Kolonisi’ nin kuruluşu, Osmanlı-Alman İmparatorlukları arasında ilişkiler, ekonomik açıdan Bağdat Demiryolları projesi ve 19. yüzyılda İstanbul’ da mevcut mimari durum tespiti ile tarihi çerçeve oluşturuldu. 19. yüzyıl İstanbul’ unda Alman mimari etkinliğine katkıda bulunan kişiler: Joseph Antony, Giovanni Battista Barborini, German Bestelmeyer, Carlitzik Cingria, M.F. Cumin, Helmuth Cuno, Wilhelm Dörpfeld, Charles Garnier, Hubert Göbbels, Heiss, Herzog, Hirzel, Franz Humann, Imhoff, August Jasmund, Otto Kapp von Gültstein, Albert Kortüm, Konrad Lehmann, H. Meissner, Anton Ignaz Melling, Helmuth von Moltke, von Pelser-Behrensberg, Pfister, Otto Ritter, Scheele, Schwatlo(w), Seefelder, Guglielmo Semprini, Max Spitta, Giorgio Domenico Stampa, Suffrian ve Armin Wegner olarak belirlendi. Çalışmaya konu olan mimari çalışmalar: Hatice Sultan Sarayı, Beşiktaş Sarayı, İstanbul İmar Planı, Alman Elçilik Sarayı, Alman Sefaret Yazlığı, Alman Çeşmesi, Alman Protestan Kilisesi, Alman Hastanesi, Alman Okulları, Teutonia Alman Klübü, Alman Postanesi, Sirkeci Garı, Haydarpaşa Garı, Rumeli Hanı, Germina Han, Ragıp Paşa Köşkleri, Galata Köprüsü, değirmenler-tahıl depoları ve Dostluk Yurdu projesidir.
-
Öge19. Yüzyıl Osmanlı Saray Mobilyaları: Batılılaşma Etkisi Ve Biçimsel Açıdan Yemek Kültüründeki Değişim Süreci(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-06-05) Arıburun, L. N. Ece ; Bayazıt, Nigan ; 431187 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu çalışmada, Batı dünyasında endüstrileşme çağı olarak anılan 18 ve 19.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan sosyokültürel değişimler incelenecektir. Osmanlı İmparatorluğu özellikle 19.yüzyılda Tanzimat Fermanı’nın (Gülhane Hattı Hümayunu) ilanı ile birlikte önce askeri düzende ve devlet idaresinde, sonra sosyal ve toplumsal konularda çeşitli yenileştirme hareketlerine girişmiştir. Bu hareketlerin başında devletin yönetim merkezi olan yeni Sarayların inşası ve burada uyulan yeni diplomatik protokol kuralları gelmektedir. Saray özelinde başlayan bu değişim zamanla halka yayılarak Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyokültürel bağlamda biçimsel dönüşümünün göstergesi olarak ele alınabilir. Konuyu biçimsel ve teorik düzlemde en iyi takip edebileceğimiz örnekler arasında olan yemek mobilyaları ise çalışmanın esas araştırma problemini oluşturmaktadır. Batılılaşma etkisi ile birlikte Osmanlı’nın dış ve iç politikaları da değişmeye başlamış, özellikle dış devletlerle olan protokoller gereği Saray bünyesinde verilen yemek davetlerinde Batılı yemek düzenine ait mobilyalar kullanılmaya başlanmıştır. Bunun sonucunda yüzyıllardır alışılagelmiş yer sofrası, sini gibi ürünlerin yerini masa ve sandalyeye bıraktığı gözlemlenmektedir. Çalışmada yemek yeme eyleminin Osmanlı’da nasıl, niçin ve ne zaman biçimsel değişime uğradığını; özellikle yabancı ülkelerin hükümdarlarına verilen ziyafet törenlerinden örneklemelerle açıklanması amaçlanmaktadır.
-
Öge19. Yüzyılda Beyoğlu’nda bir Kalkınma Aracı Olarak Yapısal Dönüşüm(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-09-16) Schıld, Rivka Geron ; Batur, Afife ; 502072108 ; Mimarlık ; Architecture19. yüzyılda sağlıklı bir kentsel altyapıya kavuşma arayışları, bu dönemde ticaret akslarında bulunan pek çok başkentte olduğu gibi İstanbul’da da karşılık bulmuştur. Ayrıcalıklı bir konuma sahip olan Galata ve Pera’da, bu yoldaki kentsel dönüşüm, burada ilk defa kurulacak olan belediye kurumu 6. Daire-i Belediyye ve iktidar ile yakın ilişki içerisindeki pek çok aktörün katılımı ile gerçekleşir. Bu esnada dönüşümün bir ekonomik kalkınma aracı haline gelmesi kaçınılmaz olurken, süreç kentsel mekânın kendisinin de bir sermaye aracına dönüşmesine yol açar. 6. Daire-i Belediyye’nin 19. yüzyıldaki kuruluşu ve icraatlarının bütünü İstanbul’daki sistemli kentsel dönüşümlerin ilki olarak kabul edilebilir. Dönemindeki ve günümüz kentinde şahit olduğumuz dönüşümleri daha iyi anlayabilmek adına, bu dönemde kente ve yönetimine ilişkin nasıl bir değişikliğe gidildiğini değerlendirmeye çalışmak önemlidir. Bu sistemli dönüşümde, dönemin uluslararası etkileri yadsınamaz. Ancak, temelde yatan itici kuvvet, sıklıkla yazılageldiği üzere salt bir batılılaşma arzusu değil bölgenin ihtiyaçlarına cevap verme arayışıdır. Öte yandan, kapitalizmin güçlendiği bu dönemde, kent peyderpey bir yatırım aracı haline gelmekte ve bu esnada bölgede yerleşik ve mülk sahibi olan kesimin yaklaşımları, süreci doğal olarak şekillendirmektedir. Öte yandan, bu dönemde, özellikle yabancı dilde basılan gazetelerde kent yapısının dönüşümünün arzu ediliyor olduğu, bunun yanı sıra, dönüşümün olanaklı kılınabilmesine ilişkin öneriler okunmaktadır. Bunlar arasında, örneğin bir ipotek yasasının çıkartılması ihtiyacı, müstakil evlerden ziyade apartmanların inşa edilmesi gereksinimi veya Pera Caddesi’nin düzenlenmesi sırasında cepheleri kat edilecek binaların mal sahipleri ile nasıl bir anlaşmaya gidilebileceği hakkında öneriler mevcuttur. Tez kapsamında yapılması arzu edilen bu değerlendirmenin sağlıklı biçimde ele alınması, üçlü bir sistemin parçaları arasındaki etkileşimi ele almak ile mümkün gözükmektedir. Bunlar, 19. yüzyılda İstanbul’da ve Beyoğlu’nda kent yapısını oluşturacak olan Değerler, Aktörler ve Üretimler’dir. Değerler, aktörlerin kurgu ve kararlarına etki etmiş olan dönem içerisindeki algıları ve olguları yansıtır. Bunlar, Osmanlı’da merkeziyetçiliğin varoluş biçimidir, dönüşümün baş itici gücü yangın’dır, modern hayatın ihtiyacı olan hıfzısıhhanın sağlandığı bir steril kent’in yaratılma arzusudur ve belki de bunların içerisinde en güçlü olan ancak aleni olarak en az dillendirilen nicelin yükselişi ve onunla ilintili olarak gelişen faydacılıktır. Aktörler, kentsel üretimlerin yönetmenleri olarak bireyleri ve kararları kapsar. Her modern toplumda olduğu üzere, siyasi iktidarın ilgili uzantıları, yani burada Belediye çatısı, kanun ve tüzükleri, yapı üreticileri, varlık sahipleri ile kamuoyu ve basın yukarıda bahsi geçen değerler içerisindeki aktörlerdir ve bu aktörler arasında girift bir ilişki vardır. Her aktör birden fazla koltuğa sahiptir; örneğin bir varlık sahibi hem belediye meclis üyesi, hem yatırımcı, hem padişahın başdanışmanı olabilir. Üretimler ise, değerlerin ve uygulayıcıların kente dair var ettikleridir. Kent, yeni bir temsiliyet aracı olarak yeniden inşa edilirken, mevzi planların ve istimlâkların oluşturulmasındaki süreç şüphesiz çok önemlidir. Bu dönemde, Beyoğlu’nda farklı tarihlerde gerçekleşen Galata Surları’nın yıkımı, Tepebaşı Mezarlığı’nın bir kent parkına dönüşümü ve Taksim Kışla Yeri ve Talim Yeri Apartmanları projesi üçlemesi 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyılın başına Beyoğlu’nun geçirmiş olduğu sürece ilişkin izler taşır. Bu dönüşümlerden her birinde, kamusal alanın özel yönetimlerin tasarruflarına teslimi söz konusudur ve faydacı ahlâk ön plana geçmiş gözükür. Dönüşüm süreci içerisinde, dönüşümü gerçekçi ve malsahiplerinin gözünde olanaklı kılabilmek adına yapı stoğu hacmininin arttırılmasına yönelik çıkartılan nizamnameler, bu tarihlerden sonraki dönemlerde çıkartılacak olanlara benzer şekilde, yapı stoğunu kendi dönemlerinin en yoğun seviyesine taşımış ve “boşluk”u miras bırakmak konusunda cimri davranmış gözükür. Tüm zamanlar için esas mesele, yeniden inşa edilirken azalarak değerlenen arsanın malsahibine benzer kullanım alanını nasıl sunabileceğidir... Tezde, kapitalizmin gözetildiği bir dönemde, ekonomik anlamda bir ödünün söz konusu olduğu durumlarda kent mekanının dönüştürülemez hale geldiği vurgulanırken, kentin yenilenme modelinin de zaman içerisinde döngüsel şekilde tekrarlandığına dikkat çekilmektedir. Değerler, Aktörler ve Üretimler üçlemesinin, bu anlamda bir model olduğu, insan eliyle üretilen kentsel mekanın oluşumunun incelenmesinde, tüm zamanlar için kullanılabileceği ve bir döngüselliğe sahip olduğu abul edilmektedir. Böylelikle,. tüm üretimler geleceğin değerler’ini oluşturmaktadır.
-
Öge19. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul’da Ahşap Yapım Sistemlerinin Değişimi: Gelenekselin Rasyonelleştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-02-05) Acar, Damla ; Mazlum, Deniz ; 502092204 ; Mimarlık ; ArchitectureBu çalışma 19. yüzyılın ikinci yarısında endüstriyel ve bilimsel gelişmelerin etkisinde İstanbul’daki ahşap yapım sistemlerinin dönüşümünü irdelemektedir. Bu dönüşüm temelde, Hazine-i Hassa Nezareti’nce düzenlenen yapı keşif ve masraf defterleri, yapı inşaat sözleşmeleri, malzeme pusulaları ve icmal defterleri gibi dönemin birinci el yazılı kaynaklarından takip edilmiştir.
-
Öge19. Yy Tarihi Tuğla Yiğma Duvarlarin Davranişi Üzerine Kapsamli Deneysel Bir Çalişma(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-10-19) İspir, Medine ; İlki, Alper ; Yapı Mühendisliği ; Structural EngineeringBu çalışmada, tarihi bir yığma yapıdan alınan numuneler üzerinde kapsamlı bir deneysel çalışma yapılmıştır. Numuneler, 18. yy. da inşaatı gerçekleştirilen tarihi Akaretler sıraevlerinin taşıyıcı duvarlarından alınmıştır. Mevcut yapıların değerlendirilmesi için gerekli aşamalardan biri olan mevcut malzeme özelliklerinin belirlenmesi aşaması, incelenen yapının durumunun gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesi için gereklidir. Türkiye’deki tarihi yapıların malzeme karakteristiklerine ilişkin kapsamlı ve sistematik bir veri mevcut olmadığı için; tarihi yığma ve yığmayı oluşturan birim ve harcın özelliklerinin belirlenmesi, üzerinde çalışılması gerekli bir konudur. Bu çalışma çerçevesinde, eğilme, basınç ve kayma deneyleri yapılarak, söz konusu malzemenin mekanik açıdan davranışı belirlenmiştir. Regresyon analizi yardımıyla, mekanik özellikler arasında ilişkiler kurulabilmiştir. İncelenen yapıyla aynı döneme ait olan birkaç yapının duvarlarındaki tuğlaların yüzey sertlik ölçümleri, hasarsız test yöntemlerinden olan Schmidt çekici ile ölçülmüş ve bu yapılardan alınan karot numunelerinin basınç dayanımları da deneysel olarak belirlenmiştir. Elde edilen ortalama sertlik değerleri ve ilgili ortalama basınç dayanımları arasında bir ilişki kurulabilmiştir. Basınç gerilmesi-düşey şekildeğiştirme arasındaki ilişkinin parabolik fonksiyonlarla ifade edilebileceği saptanmıştır. Ortalama kayma dayanımları ve bunlara karşı gelen basınç gerilmeleri ve eksenel basınç dayanımı kullanılarak, kayma ve basınç gerilmeleri arasındaki etkileşimi ifade eden diyagram ve bağıntılar, farklı numune grupları için elde edilebilmiştir.
-
Öge19.yüzyıl Galata Ve Pera Apartman-konutlarında Orta Sofa-hol Tipolojisinin Gelişimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-11-24) Sunalp, Abdullah Alp ; Sözen, Metin ; Mimarlık Tarihi ; History of Architecture19. YÜZYIL GALATA VE PERA ARAPTMAN-KONUTLARINDA ORTA SOFA-HOL TİPOLOJİSİNİN GELİŞİMİ ÖZET 19’uncu yüzyıl Galata ve Pera Apartman-konutlarının bağımsız konut bölümlerinde “orta sofa-hol” tipolojisinin gelişimi adlı bu çalışma altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm giriş bölümüdür ve iki alt-başlıktan oluşmaktadır. Birinci alt-başlığın çerçevesinde sorunun tanımı ve amaca değinilmektedir. İkinci alt-başlığın çerçevesindeyse kapsam ve yönteme yer verilmektedir. İkinci bölümde Galata ve Pera’da Batılı yerleşmelerin tarihsel, sosyal, ekonomik ve fiziksel gelişimi ele alınmaktadır. Bu bölüm altı alt-başlıktan oluşmaktadır. Birinci alt-başlığın çerçevesinde İstanbul’da latin kolonilerinin kuruluşu incelenmektedir. İkinci alt-başlığın çerçevesinde Galata’daki Ceneviz yerleşmesinin tarihsel, sosyal, ekonomik ve fiziksel açıdan incelenmesine yer verilmektedir. Bu inceleme Ceneviz devri öncesi Galata ve Ceneviz’lerin Galata’ya yerleşmesi adlı iki bölümden oluşmaktadır. İkinci bölümün üçüncü alt-başlığının çerçevesinde İstanbul’un fethinden Tanzimat’a kadar Galata ve Pera’nın tarihsel, ekonomik, sosyal ve fiziksel gelişimi ele alınmakta bu çerçevede de Galata vePera’daki Avrupalı nüfusun, ticaret faaliyetlerin ve elçiliklerin bölgenin fiziksel gelişimine olan etkileri incelenilmektedir. Dördüncü alt-başlığın çerçevesinde Osmanlı’da Batılılaşma ve Reform hareketlerinin Galata ve Pera’nın fiziksel gelişimine etkileri ele alınmaktadır. Beşinci alt-başlığın çerçevesinde 19’uncu yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’undaki siyasi ve ticari gelişmelerin Galata ve Pera bölgelerinin demografik yapısıyla fiziki büyümesine etkileri ve şehir yönetimindeki reformlar incelenilmektedir. Altıncı alt-başlığın çerçevesindeyse 19’uncu yüzyıl Galata ve Pera’sında sosyal yaşam ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde 19’uncu yüzyıl Avrupa’sında Apartman-konutların gelişimi ele alınmaktadır. Bu bölüm iki alt-başlıktan oluşmaktadır. Birinci alt-başlığın çerçevesinde Sanayi devriminden 19’uncu yüzyıla kadar Avrupa kentlerinin incelenmesine yer verilmektedir. Bu inceleme Sanayi devriminde fiziksel çevre, Postliberal şehir ve Postliberal şehrin 19’uncu yüzyıl İstanbul’una kavramsal ve fiziksel etkileri adlı üç bölümden oluşmaktadır. Bu üçüncü bölümde 19’uncu yüzyıl İstanbul için yaptırılan büyük projeler, kent dokusunun düzenlenmesi ve Galata-pera bölgesindeki fiziksel etkileri ve 19’uncu yüzyıl İstanbul’unda yeni ulaşım sistemlerinin Galata ve Pera bölgesinin fiziksel gelişimindeki yeri gibi konulara değinilmektedir. Üçüncü bölümün ikinci alt-başlığının çerçevesinde 19’uncu yüzyıl Avrupa’sında konut üretimini etkileyen ekonomik, politik, kültürel faktörler ve Apatman-konut’un gelişimi incelenilmektedir. Dördüncü bölümde 19’uncu yüzyıl Galata ve Perası’nda Apartman-konutların gelişimi ele alınmaktadır. Bu bölüm dört alt-başlıktan oluşmaktadır. Birinci alt-başlığın çerçevesinde Apartman-konut’un kelime anlamına değinilmektedir. İkinci alt-başlığın çerçevesinde İstanbul’da 19’uncu yüzyılın şehirsel konut biçimlerine yer verilmektedir. Üçüncü alt-başlığın çerçevesinde 19’uncu yüzyıl özgün İstanbul konut biçimlerinin oluşumunu etkileyen faktörlere değinilmekte. Dördüncü alt-başlığın çerçevesindeyse 19’uncu yüzyıl Galata ve Perası’nda özgün bir konut biçimi olan Apartman-konut ele alınmaktadır. Beşinci bölümde 19’uncu yüzyıl Galata ve Pera Apartman-konutlarında “orta sofahol” tipolojisinin gelişimi incelenilmektedir. Bu bölüm iki alt-başlıktan oluşmaktadır. Birinci alt-başlığın çerçevesinde geleneksel Osmanlı evinin tarihsel gelişimi, plan tipleri ve mekansal örgütlenişindeki öğelere yer verilmektedir. İkinci alt-başlık dört bölümde ele alınmıştır. Birinci bölümde 19’uncu yüzyıl Galata ve Pera bölgesindeki çok katlı bir konut örneği incelenmiştir. İkinci bölümde Kadıköy’de özgün bir Apartman-konut örneği olan Arif Paşa Apartman-konutuna değinilmiştir. Üçüncü bölümde 19’uncu yüzyıl Galata ve Pera Apartman-konutlarında orta sofa-holün işlevsel ilişkilerinin analizi, bu mekanın merdiven eviyle olan ilişkilerinin analiziyle konut bölümünün fonksiyon şemasının içindeki yeri ve diğer mekanlarla olan ilişkilerinin analizi çerçevesinde incelenilmiştir. İkinci alt-başlığın dördüncü bölümündeyse 19’uncu yüzyıl Galata ve Pera apartman-konutlarında orta sofa-holün biçimsel analizine yer verilmiştir. Sonuç bölümündeyse, bu çalışmanın kısa bir özeti yapılmış ve 19’uncu yüzyıl Galata ve Pera Apartman-konutlarının bağımsız konut bölümlerinin plan tipolojilerindeki orta sofa-holün geleneksel Osmanlı evinin plan anlayışındaki orta sofanın bir yansıması olduğuna ve yüzyıllar boyunca olgunlaşarak gelişen orta sofa geleneğinin Apartman-konut mimarisinde orta sofa-hole dönüşerek yeniden yaşam bulduğuna dikkat çekilerek yanlış koruma politikaları yüzünden tamamen yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan İstanbul’a özgü bu plan tipolojisinin özellikle korunması gerektiği vurgulanmıştır.
-
Öge1945’den Günümüze Türkiye’de Ambalaj Tasarımının Gelişme Dinamikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-12-23) Irmak, Orhan ; Er, Özlem ; 418638 ; Endüstri Ürünleri Tasarımı ; Design of Industrial ProductsBu tez, Türkiye’de 1945’den günümüze hızlı tüketim ürünleri alanındaki ambalaj tasarımı çalışmalarına ve ambalaj tasarımının gelişme dinamiklerine odaklanmıştır. Ambalaj tasarımının gelişimi ile firmaların ambalaj tasarımına kaynak ayırması ve tasarımı, bilinçli bir şekilde marka iletişiminin stratejik bir unsuru olarak kullanması kast edilmiştir. Tezin amacı ise, Türkiye’de ambalaj tasarımının artan önemini ve ambalaj tasarımının gelişimini tetikleyen dinamikleri ortaya koymaktır. Araştırma iki aşamada yapılmıştır. Birinci aşama, literatüre dayalı tarihsel bir analiz içermektedir. Keşif amaçlı bu analiz, 1945’den günümüze kadar geçen süre zarfında Türkiye’deki gelişmeleri incelemiş ve daha sonraki araştırma safhasında daha detayına inmek üzere nelerin ambalaj tasarımının gelişimini etkilemiş olabileceğini ortaya koymuştur. Sosyoekonomik değişimler, perakendecilik ve tasarım alanındaki gelişmeler ekseninde yapılan tarihsel analiz, 1945’den günümüze kadar geçen süreyi dört ayrı zaman dilimi içerisinde incelemiştir. Araştırmanın ikinci aşamasını ana araştırma yöntemi olan örnek olay çalışmaları oluşturmuştur. Hızlı tüketim ürünleri alanında ambalaj tasarımının en yaygın olarak kullanıldığı kişisel bakım, gıda ve alkollü içecek sektörlerine odaklanan örnek olay çalışmaları kapsamında, bu sektörlerin öncü firmaları Evyap, Ülker ve Tekel / Mey firmaları araştırılmıştır. Evyap firmasından Arko Men, Ülker firmasından Çokokrem ve Tekel / Mey firmasından Yeni Rakı markalarının analiz birimi olarak seçildiği örnek olay çalışmalarında, sektörel veriler ve firmaların tarihçeleri kadar bu markalar için son dönemde yapılan ambalaj yenileme çalışmaları detaylandırılmıştır. Çoklu delil kaynaklarına dayandırılan araştırmalarda, ana bilgi kaynağı olarak üst düzey firma temsilcileri ile yapılan görüşmeler kullanılmıştır. Araştırmanın her iki aşamasında elde edilen bulgular örüntü eşleme yöntemi ile değerlendirilmiş ve Türkiye’de ambalaj tasarımının gelişme dinamikleri elde edilmiştir. Türkiye’de 1945’den günümüze kadar geçen süreç, ambalaj tasarımının gelişimi açısından dört döneme ayrılmıştır. 1945-1960 dönemi, ambalajlı ürünlere geçişin yaşandığı ve henüz sanayileşmekte olan ülkede ambalaj tasarımının devlet kanalında Tekel gibi kurumlarda sürdürüldüğü görülmüştür. 1960-1980 dönemi talep piyasasına yönelik ambalaj çalışmalarını barındırmış, ithal ikamesi nedeniyle rekabet gerektirmeyen iç piyasa koşullarında, özel sektörün ambalaj tasarımından sadece bir gereklilik olarak faydalandığı anlaşılmıştır. 1980-1995 döneminde yabancı hızlı tüketim ürünlerinin iç pazara girişi ve perakendeciliğin yaygınlaşması ile rekabet koşulları oluşmuş, bu gelişmeler firmaların ambalaj tasarımından kalabalıklaşan market raflarında ürünlerini ayrıştırmak için kullanmasını sağlamıştır. Firma içi tasarım birimlerinin oluştuğu ve aynı zamanda reklam ajanslarının ambalaj tasarımı hizmeti sunduğu dönemde, firmaların ürün çeşitliliğini arttıran bir diğer unsur da ihracat odaklı sanayileşme olmuştur. Son olarak 1995-2010 dönemi, Gümrük Birliği anlaşması sonrasında iç piyasada etkisini arttıran çok uluslu firmaların yarattığı yoğun rekabet ortamı, yaygınlaşan ve toplumdaki tüketim şeklini değiştiren perakendecilik ve tüketicilerde artan bilinç düzeyi ambalaj tasarımı çalışmalarının hem firmalarda hem de bu tasarım hizmetini sunan ofislerde stratejik bir araç olarak ele alınmasını gerektirmiştir.
-
Öge1950’den Günümüze Popüler Kültür Mekânları: James Bond Filmleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-23) Özemir, Mustafa Saltuk ; Özer, Filiz ; 502022107 ; Mimarlık ; Architecture1950’den günümüze değin, 20. Yüzyıl’a özgü teknolojik, ekonomik ve toplumsal dönüşümler dolayısıyla kültür(hars/ekin) ve de mimarlık alanında da daha önceki yüzyıllarda görünmemiş bir devinim ve çokseslilik görünmektedir. Bu etkenlerle birlikte, Soğuk Savaş ve sonrası siyasi iklimi de, yeri geldiğinde ticari ve sanat sergileri ile birlikte sinema gibi araçlarla da yapılan yaymacaların dışında, toplum ruhbilimi açısından da bakıldığında, kaçınılmaz olarak mimarlık alanında yansımalarını bulmuştur. Bu çalışmada kazıbilim alanında dönemini yansıtmakta oldukça önemli bir buluntu işlevi gören mimarlığın, geleneksel sınıflandırmaları dışında, 20. Yüzyılla birlikte, o yüzyıla özgü ortaya çıkan yaygın ekini yansıtma işlevini de yerine getirmeye başlamış olan yapısı da gözönüne alınmıştır. Döneminin gelecek algısı ve düşlemini de yansıtarak aslında biraz da bu tasavvurlardan oluşan çağının ruhunu da beyazperdeye yansıttığı görünen 20. Yüzyıl kazıbilim buluntularından olan sinemanın da dönem mimarlığının anlaşılabilmesinde oldukça yararlı olduğu düşünülmüştür. Böylelikle, bu çalışmada sürekliliğinden ve her dönem ‘çağdaş’ kalabilmesinden ötürü sözkonusu etmenler ışığında ve etkisinde yazılmış olan anlatılarının biçimlendirmiş olduğu James Bond film mekânları, dönemlerinin isimsiz mimarlıklarına da ışık tutabilecek birer kazıbilim buluntusu gibi ele alınmıştır. Soğuk Savaş ve sonrası dünyası toplumlarında bireylerin düşlem ve gerçeklerden kaçış dünyalarını oluşturmalarına karşın, hâlihazırda kendisi de geleneksel sınıflandırmalara giren uygulamalara görece daha az ele alınmış olan popüler mimarlığın ticari alandaki uygulamalarından da görece az olan birey ve kimlik alanındaki çalışmalara da bir ek olabilecek bu çalışma ile bir katkı sağlanabilmesi hedeflenmektedir. Böyleece mimarî biçemlerin popüler kültürdeki yansımaları ile birlikte, bir meslek dalı olarak mimarlığın kendi tarihindeki bu çağa özgü dönüşümlerine de işaret edilebilmiş olduğu da düşünülebilecektir.
-
Öge1960 Sonrası İstanbul Mimarlığı'nda Rasyonalizm İle Etkileşen Yaklaşımlar(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Karasözen, Rana ; Özer, Filiz ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureBu çalışmada, İstanbul’da, 1960 sonrasında Rasyonalizm ile etkileşen mimari yaklaşımlar ele alınmıştır. Bu amaçla, önce Rasyonalizm kavramının genel anlamı ve mimarlıkta Rasyonalizm üzerinde durulmuştur. Mimarlıkta Rasyonalizm’in tarih boyunca gelişimi incelenmiştir. 1960 sonrasında, değişen ortamın dünya ve Türkiye mimarlığı üzerinde etkileri olmuştur ve tüm bu etkiler rasyonel mimarlığa da yansımıştır. 1960 sonrası ortaya çıkan mimari ortamda, hiçbir akım saf değildir. Mimarlıkta Rasyonalizm’in günümüzde saf bir akım olmayıp, bir çok mimari yaklaşımla etkileşim içinde olduğu vurgulanmıştır. Bu bağlamda, İstanbul’dan seçilen bina örnekleri incelenmiştir. Sonuç olarak, Rasyonalizm’in, yumuşamış Rasyonalizm, New York Beşlisi’nin anlayışı, Brütalizm, Ekspresyonizm, Post-Modernizm, Pop-Mimarlık ve Geleneksel mimari yaklaşımlarla etkileşim içinde olduğu sonucuna varılmıştır.
-
Öge1960-2010 Yılları Arasında İstanbul Kentli Konut İç Mekan Düzenlemelerini Türk Sineması Üzerinden Okumak(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-07-03) Dinçay, Demet Arslan ; Özer, Filiz ; 502092108 ; Mimarlık ; ArchitectureTez çalışması 1960 dan 2010 yılları arasında konut iç mekan düzenlemelerinde yaşanan değişimleri analiz etmeyi amaçlamaktadır. Belirlenen dönem aralığında dünya ile kurulan sosyo-kültürel etkileşimler, önemli tarihsel olayların beraberinde yaşanan değişimler; Türkiye’de yaşanan siyasi değişimler ve buna bağlı sosyo-kültürel etkilerin tümünün mimari ve içmimari akımlar bazında değerlendirilmesi ve değişen yaşam dinamiklerinin kentli konut iç mekanı donatılarına yansıması incelenmiştir. Sinemanın toplumsal yaşama ayna olma gerçeği ve Türk sinemasının başlangıcından günümüze değin, gerçek mekan kullanılarak çekim yapma anlayışı, çalışma için uygun belgeleme ortamı yaratmıştır. Belirlenen dönem aralığına çekilmiş filmler uygun örnekleme metodu ile seçilmiş, örnekler üzerinden kentli konut iç mekan düzenlemelerinin elli yıllık değişimi incelenmiştir.
-
Öge1980 Sonrası Üretim Ve Hizmet Etkinlikleri İlişkilerinin Tanımlanması Mekana Yansımaları Ve İstanbul Bölgesi Kapsamında Bir Değerlendirme(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Mert, Z. Gamze ; Çıracı, Hale ; Bölge Planlaması ; Regional PlanningBu çalışmadaki amaç; metropoliten ve bölge planlama çalışmalarına yardımcı olmak üzere üretim ve üst düzey hizmet faaliyetlerinin etkileşimini analiz etmek ve bu yönde ağ sistemi uygulamasına stratejik hedefler belirlemektir. Sanayinin üst düzey hizmetlerde metropoliten merkeze bağımlılık düzeyi ve sanayinin yakınındaki kentsel merkezlerden üst düzey hizmet talebi İstanbul Bölge ölçeğinde irdelenmektedir. “Büyük sanayi üst düzey hizmetleri nasıl sağlamaktadır? Hizmet alma biçiminde hangi faktörlerin etkisi vardır? Dışarıdan alma taleplerinde maliyete bağlı faktörler dışında faktörler var mıdır? Üretim ve yönetim biriminin bulunduğu yer üst düzey hizmet alma biçimini ve yerini etkilemekte midir?” sorularına cevaplar aranmıştır. Büyük sanayi kuruluşlarının ilgili makamlarıyla yüz yüze görüşme yoluyla anket yapılmıştır. Bu anketlerden elde edilen verilere, Ki-Kare İstatistik Testleri uygulanmıştır. Sonuçlarda; sanayi kuruluşlarının üst düzey hizmetleri kendi içinde ve/veya dışında sağladıkları, yönetim biçimi dışındaki özelliklerinin üst düzey hizmet alma biçimlerinde etkili olmadığı, dışarıdan satın alma durumlarında talep faktörlerinin maliyete bağlı, kısmen maliyete bağlı, maliyet dışı faktörler olarak ve üretim ve yönetim birimlerinin bulunduğu yerin hizmet alma yerinde hizmet türlerine göre farklılık gösterdiği gözlenmiştir.
-
Öge1999 İzmit Ve Düzce Depremlerinin Neden Olduğu Kabuk Deformasyonunun Yapay Açıklık Radar İnterferometrisi Yöntemi İle İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Çakır, Ziyadin ; Akyüz, Serdar ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringKuzey Anadolu Fay (KAF) zonunun İstanbul doğusuda bulunan parçalarını kıran 1999 İzmit ve Düzce depremleri ile ilişkili geliştirilmiş bir kayma modelini elde etmek için tektonik ölçümlerle birlikte Yapay Açıklık Radar interferometrisi (InSAR) kullanıldı. Bu çalışmanın ana amacı Avrupa Uzay Kurumu uyduları ERS1-2 tarafından gözlemlenen eş-sismik ve post-sismik deformasyonun özelliklerini daha iyi anlamaktır. Ancak verilerdeki atmosferik etkilerin varlığı detay bir analizi gerektirmektedir. Bu çalışmada, İzmit depreminin ana şokunun altında 12-24 km derinliklerde, İzmit depremi sonrasındaki bir aylık bir dönemde 2 metreye ulaşan hızlı asismik kaymalar meydana geldiği sonucuna ulaşılmaktadır. Düzce depremi kuzeye doğru eğimli ve KAF’tan ayrılan ikincil bir fayı kırdığı düşünülmektedir. InSAR modellemesinden elde edilen fay parametreleri kullanılarak Coulomb gerilme değişimleri analizi yapıldı ve İstanbul civarinda fay etkileşimleri araştırıldı.
-
Öge1: 1000- 1:25 000 Ölçek Aralığında Bina Ve Yol Objelerinin Sayısal Ortamda Kartografik Genelleştirmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Bildirici, İ. Öztuğ ; Uçar, Doğan ; Jeodezi ve Fotogrametri ; Geodesy and Photogrammetry EngineeringGenelleştirmenin karmaşık ve öznel bir işlem olmasına rağmen birçok uzman tarafından dikkate değer çalışmalar yapılmıştır. Bu alanda Hannover Üniversitesi Kartografya Enstitüsünde özellikle büyük ölçekli verilerin genelleştirilmesi alanında dünya çapında kabul gören çalışmalar yapılmış, bu çalışmalar sonucunda ortaya bina ve yol objelerini genelleştirebilen CHANGE adı verilen bir ürün çıkmıştır. Bu tezin temel amacı Hannover Üniversitesi tarafından geliştirilen çözümleri ülkemiz şartlarında uygulamak ve geliştirmektir. Sayısal haritaları İstanbul Büyükşehir Belediyesince yapılmış, kentte rastlanan her tür yapılaşma karakterini yansıtan bir bölge uygulama bölgesi olarak seçilmiştir. Burada, yalnızca Hannover yaklaşımının ülkemiz koşullarında uygulanabilir olup olmadığının araştırılması değil, aynı zamanda daha da geliştirilmesi amaçlanmış, Hannover çözümü bu tez kapsamında geliştirilen yazılımlarla desteklenerek kapsamı genişletilmiştir. Sayısal verilerin genelleştirme öncesi ve sonrası, topolojik ve semantik olarak tutarlı ve yeterli grafik kaliteye sahip olması, genelleştirmenin kalitesi ve genelleştirme sonrası yapılacak CBS uygulamaları açısından önemlidir. Bu amaçla sunulan genelleştirme yaklaşımı, verilerin grafik kalitesini yükseltecek, topolojik ve semantik tutarlığını sağlayacak yazılımlarla desteklenmiştir.