FBE- Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Çıkarma tarihi ile FBE- Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeTermoplastiklerin Ultrasonik Kaynağı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Ünal, Lütfullah ; Bodur, Oktay ; 55568 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringYüzyılımızın modern malzemesi olan plastikler ucuz, hafif ve kimyasal maddelere karşı dayanıklı olması nedeniyle kullanım alanları sürekli genişlemektedir. Plastiklerin kullanım alanlarının genişlemesi beraberinde plastiklerin üretimindeki teknolojik gelişmeleri gündeme getirmiştir.Plastiklerin alt grubu olan termoplastikler kaynak için uygun malzemelerdir. Bu yüzden plastiklerin kaynağı denilince termoplastiklerin kaynağı olduğu diişünülmelidir.Kaynaklı üretim yöntemlerinden biri olan ultrasonik kaynak dünyadaki en son teknolojik gelişmelerden biridir ve termoplastik bir kaynak yöntemidir. Bu bakımdan da birçok yönüyle sürekli gelişme içerisindedir.Plastiklerin kaynak işlemleri ısı eldesine göre üç ana grup altında toplanırsa; 1.Direkt ısı temasıyla yapılan kaynaklar.2.Mekaniksel hareketin sağladığı ısıyla yapılan kaynaklar.3.Yüksek Frekans kaynağı’dır.Termoplastiklerin ultrasonik kaynağı mekaniksel hareketin sağladığı ısıyla yapılan kaynaklar grubuna girmektedir.Ultrasonik kaynak yönteminde, insan kulağının duyma sınırının üstündeki (16 kHz) ultrasonik titreşimlerden faydalanılmaktadır. Ultrasonik kaynak makinasmda enerji iletim hattından gelen düşük frekanslı elektrik enerjisi jeneratör ve transduser’den geçirilerek yüksek frekanslı mekanik titreşimlere dönüştürülmektedir. Horn’da mekanik titreşimler uygun bir titreşim genlik değerine çevrilir ve kaynak yapılacak plastik parçalara iletilir. Mekanik titreşimler birleştirilecek parçaların kaynak bölgesinde kuvvetli iç sürtünmeye ve ısı artışına sebep olur. Bu ısı birbirleriyle temas halindeki plastik parçalan kısa sürede eritir ve erimenin hemen arkasından plastik parçalara basınç uygulanarak kaynak tamamlanır. Kaynak prosesi parçalara mekanik titreşimlerin iletilmesinden itibaren dört kademede gerçekleşir. Kaynak prosesi sırasında kaynak süresi, titreşim genliği ve kaynak basıncını iyi ayarlamak gerekir. Bu kaynak değişkenleri kaynak kalitesini etkileyen çok önemli faktörlerdir.Ultrasonik kaynak yöntemiyle plastik parçalar farklı malzemelere de tutturulabiliıler. Ayrıca somun, perçin veya vida gibi metalik parçalar ultrasonik yöntemlerle plastiklerin içerisine gömülebilmektedir. Böylece termoplastiklerin ultrasonik kaynağı otomotiv endüstrisi, el aletleri, elektronik, oyuncak, paketleme, tekstil ve tıp endüstrisi gibi geniş bir alanda kullanılmaktadır.
-
ÖgeEaf Baca Tozlarının Pirometalurjik Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Arısoy, C. Fahir ; Şeşen, Kelami ; 68907 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringBu çalışmada, toz halindeki Elektrik Ark Fırını baca tozlarının içerdiği çinko, kurşun, kadmiyumun, oksit karışımı olarak, demir oksitlerin de metalik demir olarak geri kazanılmasına yönelik olarak farklı sıcaklık ve farklı ilave karbon miktarlarına göre redüksiyon davranışı incelenmiştir. Deneysel çalışmalarda, Elektrik Ark Fırınıyla çelik üretimi yapan bir firmadan temin edilen baca tozlan iki farklı oranda kok tozu ile karıştırılmış ve peletlenmiştir. Hazırlanan peletler, 800°C, 900°C, 1000°C ve 1100°C sıcaklıklarda, döner bir fırın içinde redüklenmiştir. Redüksiyon sonucunda peletlerden uzaklaştırılan Zn, Pb, Cd miktarları ve metalleşen demir miktarları, kimyasal analiz sonuçlarına göre irdelenmiştir. Elektrik Ark Fırını baca tozlarının kok tozu ile redüklenmesinde, demirin metalleşme oranlarının artan kok miktarları ile ve yükselen sıcaklıkla birlikte arttığı, 1 saat redüklenme süresi sonunda en yüksek metalleşme oranına ulaştığı belirlenmiştir. Çinkonun redüklenerek peletlerden uzaklaşma oranının artan kok miktarları ve yükselen sıcaklıkla arttığı ve bu artışta yükselen sıcaklığın daha etkin olduğu belirlenmiştir. Çinko uzaklaşmasının, redüksiyonun 1. saatinde tamamlandığı ve daha sonra uzaklaşmanın devam etmediği belirlenmiştir. Kadmiyumun peletlerden uzaklaşmasının, artan kok oranlan ve yükselen sıcaklıkla arttığı ve kadmiyum miktarının tamamının redüklenerek uzaklaştığı belirlenmiştir. Kurşunun, diğer metallerin redüklenerek uzaklaştığı ilk 1 saat içinde uzaklaşma oranının düşük olduğu ve diğer metallerin redüksiyonunun devam etmediği, düşük redüktan koşulların başladığı, daha sonraki sürelerde uzaklaştığı belirlenmiştir. Elektrik Ark Fırını Baca Tozlarının yeniden değerlendirilmesinin, kok tozu ile yapılan redüksiyonla, mümkün olduğu, ancak kurşunun tamamının redüktan şartlarda uzaklaştılamadığı belirlenmiştir. Bu nedenden dolayı kurşunun, tozların redüklenmesinden önce redükleyici olmayan şallarda kavrularak oksit olarak uzaklaştırılmasını ve redüklemenin kursunun uzaklaştırıldığı tozlara uygulanmasını kapsayan iki kademeli işlemlemlerin daha uygun olabileceği sonucuna varılmıştır.
-
ÖgeSynthesis Of The Bn-aln Composites By Carbothermal Reduction And Nitridition Of B4c-al2o3 Mixtures / Cem Çeliker(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Çeliker, Cem ; Adnan Tekin ; 68920 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringSon yıllarda teknolojide hızlı ilerleme sonucu, kullanılacak malzemelerden istenen ve beklenen özellik ve performanslar da artış olmuştur. Her yeni gelişme ve yeni uygulama, çok özel kabiliyetleri olan malzemelere ihtiyaç duymaktadır. Malzeme bilim ve mühendisliği bu gelişmelere paralel olarak hızla gelişmekte olup, hem gelişen teknolojilerin ihtiyacı olan malzemeler üretilmekte nemde geliştirilen yeni malzemeler sayesinde teknolojik alanda bazı yeni gelişmeler olmaktadır. Günümüzde seramik endüstrisi dünya ekonomisinin büyük bir kısmına hitap etmektedir. Elektronik, uzay havacılık, nükleer enerji çalışmalarında seramik malzemelerin kullanımı günden güne artmaktadır. Seramik malzemelerin geliştirilmesi performanslarının arttırılması ve üretimi yapılan malzemenin maliyet fiyatının düşürülmesiyle sağlanmaktadır. Teknolojinin hızla gelişmesine paralel olarak malzemelerin servis ortamlarında maruz kaldıkları şartlar da değişmektedir. Seramik malzemeler kullanım sıcaklıkları, kimyasal dayanımları, sertlikleri, aşınma dirençleri göz önüne alındığında çok iyi mühendislik malzemeleri oldukları halde tokluk değerlerinin düşük olmalarından dolayı çok az kullanım alanı bulabilmişlerdir. Seramik malzemelerde tokluğu arttırmanın en uygun yolu kompozit malzeme anlayışıdır. Potansiyel matriks malzemelerinin yoğunluklar ve kullanım sıcaklıkları baz alınarak yapılan kıyaslamalar sonucunda seramik malzemelerde yoğunluklar, özellikle metal matrikslere kıyasla oldukça düşük kullanım sıcaklıkları ise metal ve polimer matrikslere oranla oldukça yüksektir ve bu özellik nedeniyle tüm dünyada seramik matriksli kompozit malzemeler üzerinde çok yoğun çalışmalar sürdürülmektedir. Seramik malzemeler alanında kullanılan başlangıç tozlarının ince, saf, reaktif ve düşük sıcaklıklarda sinterlenebilir olması istenmektedir. Ayrıca klasik şekillendirme yöntemleriyle şekillendirilmeleri mümkün olmayan seramik malzemelere olan ihtiyacın artması ile bunların üretimini mümkün kılacak olan üretim yöntemlerine ihtiyaç artmaktadır. ix Tüm bunların yanında elektronik seramik malzemeler endüstrisi, bütün seramik pazarında büyük öneme sahiptir. Bu alanın maliyeti yaklaşık 15 milyon Amerikan Dolarıdır ki, bu da tüm seramik pazarının %30'unu teşkil etmektedir. Elektronik seramiklerin prensiplerini anlamak sadece heyeoön verici bir bilimsel deneyim değil, aynı zamanda ticari bir husustur. Şekil 1., 1980, 1985 yıllarındaki dünya elektronik seramik pazar payını ve 2000 yıllarında oluşacak pazar payını göstermektedir. Yüksek Teknoloji Seramiklerinin Kullanım Alanları x Elektrik porselenleri 10% Diğer Optik fiberler Mühendislik elektronik seramikler 13% seramikleri 25% 11% Şekil 2. Yüksek Teknoloji Malzemelerin Pazar Paylan [4]. Thenmistor ve varistorier Kapasitûrter J209 Diğer $750 5% $365 Electronic tC Packages $380, 20% Şekil 3. Yüksek Teknoloji Seramikler Pazar Oranları. Üretim ve dünya Pazar Payı (milyon dolar). Toplam Pazar Payı 1980 yılında, 4.250 milyon dolar; 1985 yılında 5.500 milyon dolar, 2000 yılında, 15.000 milyon dolar [3]. xi Reaksiyon sinterlemesi sistemi iki sınıfta incelenebilir; 1) Çok kristalli tek-faz katı oluşumu 2) Kompozit oluşumu Çok kristalli tek-faz katı oluşumu Sinterleme sırasında iki farklı başlangıç malzemesinin karışımından oluşan numunede reaksiyon ile birlikte yoğunluk kazanımıda meydana gelir ve 1 nolu eşitlikte ve şekil 4 de şematik olarak gösterildiği gibi çok kristalli, tek- faz katı oluşur. A (toz) + B (toz) = C (çok kristalli katı) Eşitlik (1.) Şekil 4. İki bileşenli toz (A+B) karışımından reaksiyon sinterlemesi sonucu tek fazlı katı (C) oluşumunun şematik gösterimi. Reaksiyon sinterlenmesiyle endüstriyel olarak tek fazlı seramik üretimi, mikro yapı kontrolünün zor olmasından dolayı pek mümkün değildir. Çok Fazlı Katı veya Kompozit Oluşumu Reaksiyon Sinterlemesi sırasında, çok fazlı iki katı veya kompozit oluşumu eşitlik 3 ve şekil 5 de şematik olarak gösterilmektedir. D (toz)+ E (toz) = F (katı) + G (katı) Eşitlik (3.) Üretim maliyeti yönünden bakılacak olursa, reaksiyon sinterlemesi karmaşık katı kompozisyonların üretimi esnasında kalsinasyon aşamasını ortadan kaldırdığından iyi bir seçimdir. Normalde reaksiyon sonunda üründe bir aglomerasyon oluşumu gözlenir, bu yüzden de malzemeye istenilen şeklin verilmesinden önce öğütme işlemi kaçınılmaz olmaktadır. Reaksiyon sinterlemesinde ise, reaksiyon ve sinterleme işlemi aynı kademede gerçekleştiğinden, kalsinasyon ve öğütme gibi konvansiyonel proses kademeleri elimine edilebilir [8,9]. xxı Şekil 5. D ve E olarak gösterilen toz karışımının reaksiyon sinterlemesi sonucu F (matriks) ve G (inklüzyon) içeren bir kompozit şeklinde gösterimi. Uygulamada, reaksiyon sinterlemesinin birkaç dezavantajı vardır. Bunlar; a) Tamamlanmıyan reaksiyondan dolayı kimyasal açıdan homojen olmayan üretim riski. b) Reaksiyon esnasında mikroyapıdaki değişimlerden dolayı densifikasyonda düşüş. c) Reaksiyonun özelillikle başlangıçtaki karmaşık yapısından dolayı mikroyapının kontrolündeki zorluklar. Kontrollü bir mikroyapı gerektiği zaman, tek-faz saf tozların sinterlenmesi kompleks bir işlemide beraberinde getirir. Katı durum kimyasal reaksiyonlar için gerekli itici güç genelde sinterleme için gerekli itici güçten daha fazladır. Ayrıca katı-faz kimyasal reaksiyon, reaktanların kimyasına bağlı olduğu gibi bir sistemden diğerine değişiklik gösterebilir. Reaksiyon sinterlemesi için en önemli proses parametreleri ise; a) Tozların özellikleri, aktiviteleri, şekilleri ve boyutları gibi b) Pişirme sıcaklığı ve c) Uygulanan basınçdır. Reaksiyon sinterlemesi işlemi yüksek sıcaklık senteziyle kendi kendine oluşum işlemi yerine kullanılır. Çünkü toz bileşiminin tümü ısıtılarak aynı anda yüksek sıcaklık sinterlemesiyle kendi kendine oluşum reaksiyonunun malzemenin her tarafında meydan gelmesi ile elde edilebilir. Hot-press ile reaksiyon sinterlemesi sırasında malzemenin istenilen bileşikte ve kompozisyonda üretilmesiyle beraber, uygulanan basınçla belirli şekilli parçaların aynı anda üretilmesi de sağlanır. Reaksiyon ile birlikte sinterlenme sağlandığından üretim maliyetinin düşürülmesi yanında topaklanma oluşumu engellenerek homojen bir yapı elde edilir. Reaksiyon sinterlenmesinin çeşitli avantajları vardır. Bu avantajlar; ucuz hammadde kullanma olanağı, (örneğin yerel kaynaklardan xiii üretilen bor-karbür ve alüminadan başlayarak BN-AIN üretimi), ürün bileşiminin kontrolü ve homojen mikro yapı üretim olanağı olarak sıralanabilir. AIN-BN, yüksek ısıl iletkenlik, çeşitli eriyik metallerde kimyasal olarak inert, iyi elektrik yalıtkanlığı gibi özelliklere sahiptir. BN-AIN seramik kompozitlerin üstün yüksek özelliklerinden dolayı bu malzeme son yıllarda ilgi odağı olmaya aday bir malzemedir. Başlangıç malzemesi olarak Al203 ve B4C tozlan kullanarak AIN-BN seramik kompozit üretimi, bu malzemenin direkt üretimlerinden ekonomik olarak daha ucuzdur. Özellikle ülkemizin dünya bor yataklarının büyük bir kısmına sahip olması ve İTÜ de hammaddesi çok ucuz olan bor-oksit kullanılarak B4C üretiminin yapılması bununla beraber AfeCVnın kolaylıkla ve ucuza bulunabilmesi, AIN-BN seramik kompozitlerinin reaksiyon sinterlemesiyle üretimini cazip kılmaktadır. B4C ve Aİ203 nın reaksiyonuna ait termodinamik veriler ve bu reaksiyona ait yapılan çalışmalar bu tür bir reaksiyon sinterlemesinin mümkün olduğunu bize gösteriyor. Tüm bu verilerden yola çıkarak, ticari olarak piyasada bulunan CERAC firmasına ait B4C, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yüksek Teknolojik Seramikler Laboratuarında üretilen B4C tozlan ve CERALOX firmasından sağlanan AI2O3 tozları kullanılarak dört farklı kompozisyon, değişik sıcaklık ve sürelerde azot gazı atmosferinde reaksiyon sinterlemesine tabii tutuldu. Oluşan fazlar X-lşınları Difraktometresi analizleriyle değerlendirildikten sonra uygun sıcaklık ve süre rejimi seçilerek BN-AIN seramik kompozit üretimine geçildi. Reaksiyon sinterlemesinin malzemeye olan etkisini anlamak için çeşitli karakterizasyon methodları kullanıldı. Sinterleme sonrası ağırlık kayıpları ve bulk yoğunluklar hesaplandı. Sinterlenmiş numunelerin yoğunlukları isoprophile alkol içine daldırma yöntemiyle hesaplandı. Başlangıç tozlarının ve reaksiyon sinterlemesinin sonucu olarak elde edilen numunelerin karakterizasyon işlemi için Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) kullanıldı. Rigaku-Rint X- Işınları Difraktometresi kullanılarak oluşan fazlar tanımlandı ve değişik sinterleme sıcaklıkları ve sinterleme süresinin bileşime ve homojenizasyon davranışına etkisi incelendi.
-
ÖgeManganez Çözeltilerinden Demirin Uzaklaştırılması Ve Proses Değişkenlerinin Etüdü(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Çınarlı, Murat ; Arslan, Cüneyt ; 68910 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringBu çalışmada, Derıizli-Tavas manganez cevherinin liçi sonrasında ortaya çıkan manganez çözeltisinin elektrometalurjik yolla işlenebilmesi için gerekli olan, mevcut demirin uzaklaştırılması işleminin optimizasyonuna çalışılmıştır. Demir iyonlarının çözeltiden uzaklaştınlabilmesi için götit çöktürme yöntemi seçilmiştir. Çalışmanın ilk adımında sentetik olarak hazırlanan demir sülfat çözeltilerinden demirin götit şeklinde çöktürülmesi şartlarının etüdü amacı ile pH, hava debisi, karıştırma hızı ve sıcaklık gibi değişkenlerin etkileri araştırılmıştır. Deneylerde pH=2.5-4, hava debisi 400-800 L/saat, karıştırma hızı 300-900 dev/dak ve sıcaklık 40-70°C arasında değiştirilmiştir. Bu çalışmada Fe2+ konsantrasyonu 0.0008 g/L ye kadar indirilmiştir. Denizli-Tavas cevheri liç çözeltisi ( 1 7.5 g/L Mn2+ ve 1.75 g /L Fe2+) sentetik olarak hazırlanmış ve bu çözelti önceki deneylerde elde edilen optimum şartlarda demir çöktürme işlemine tabi tutulmuştur. Bu şartlarda yapılan deneylerde çözeltideki Fe2" konsantrasyonunun 0.00084 g/L'ye, Mn2+ konsantrasyonunun ise 16.09 g/L'ye indiği görülmüştür. X
-
ÖgeSilika Jellerde Sıcaklığın Ve Su Oranının Fiziksel Özelliklere Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Gültekin, Mehtap ; Yücel, Onuralp ; 68915 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringSilika ve silika bazlı seramikler değişik alanlarda en çok kullanılan seramik malzeme grubunu oluşturmaktadır. Teknolojinin hızla ilerlemesi sonucu malzemelerden beklenen özellik ve performanslarda da artış olmuştur. Bu nedenlerle, son zamanlarda yeni üretim yöntemlerinin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Örneğin; klasik yöntemlerle üretimi mümkün olmayan kompozisyon veya şekillere sahip olan seramiklerin üretiminde sol-jel yöntemi kullanılmaktadır. Sol-jel yöntemi, jelleşebilen herhangi bir solüsyonun bulunduğu sistem olup, kimyasal bir seramik üretim yöntemidir. Jelleşme dışında belirli parametrelerin kontrolü ile toz çöktürme işlemîde yapılabilmektedir. Bu sistemde, genellikle metal-alkoksitler ve değişik metal tuzları önce bir çözücü içinde çözündürülüp, daha sonra su ve bir katalizör yardımıyla hidroliz ve polimerizasyon reaksiyonları oluşturulur. Bu reaksiyonların kontrol edilmesi ile jel veya toz ürünler elde edilir. Seramik malzemelerin üretiminde kullanılan başlangıç tozu, son ürünü etkilediği için bu tozun şekil, boyut ve safsızlıklar açısından belirli özellikleri içermesi gerekmektedir. Çalışmada, kontrol edilebilir gözenek miktar ve boyutlarına sahip, kimyasal etkilere dayanıklı ve ucuz üretilebilecek olan Si02 aero-jellerinin üretim parametreleri ve özellikleri incelenmiştir. Artan sıcaklıkla beraber sistemdeki gözenek miktar ve boyutlarındaki değişim ve silika jellerinin kristalleşme eğilimi tespit edilmeye çalışılmıştır. Silika jeli elde etmek için, etilsilikat ( TEOS ) hammadde olarak kullanılmıştır. Hidroklorik asit, nitrik asit ise katalizör olarak, etanol ve metanol çözücü olarak, su ise metal alkoksitlerin hidrolizi için kullanılmıştır. Değişik R ( su / alkoksit ) ve H ( asit / alkoksit ) oranlarında üretilen jellerin, jelleşme davranışları ve yoğunlukları incelenmiştir. Daha sonra farklı sıcaklıklarda kalsine edilip, meydana gelen ürünün faz değişimleri, yüzey alan ve gözenek boyutundaki değişimler incelenmiştir.
-
ÖgeBasınçlı Döküm Yöntemiyle Üretimde Ohtea Ve Haa Teknikleir Uygulaması İle Ürün Ve Proses Optimizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Pulatkan, Burak ; Taptık, Yılmaz ; 66597 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringBu çalışmada orta ölçekli bir basınçlı döküm fabrikasında, kalite güvence çalışmaları kapsamında kalite tekniklerinden OHTEA (Olası hata türleri ve etkileri analizi) ve HAA (Hata ağacı analizi) tekniklerinin uygulamaları gerçekleştirilmiştir. Kalite tekniklerinin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi öncelikle o prosesin çok iyi bir şekilde bilinmesiyle sağlanabilmektedir. Bu sebepten dolayı çalışmada ilk olarak basınçlı döküm prosesi hakkında gereken bilgiler verilmiş, basınçlı döküm makinaları ve kalıpları birçok şekille birlikte tanıtılmış, basınçlı döküm alaşımları tablolar yardımıyla tüm özellikleriyle anlatılmış bununla birlikte bitirme işlemleri gibi önemli kademeler de ifade edilmiştir. Ayrıca bu bölümde döküm sırasında ki, döküm şartlan, kalıp ve faz ayarlan ve hata oluşumunda ki etkin parametreler değerlendirilerek uygun döküm şartlan izah edilmeye çalışılmıştır. Kalite güvencesi ve kalite anlayışının ifadesi kalite teknikleri veya tüm geliştirici faaliyetlerin de uygulanmasının gerekliliğini ortaya koyacaktır. Bununla birlikte ülkemizde kalite yaklaşımının kısmende olsa gözardı edilişi veya hakettiği önemin verilmeyişi, kalite güvence yaklaşımının bu çalışmada verilmesi gerekliliğini doğurmuş ve bu şekilde kalite tekniklerinin ifadesi kolaylaşmıştır. Uygulanan kalite teknikleri tümüyle aynı amaca hizmet etmektedir. Genel olarak hatayı oluşturan parametrelerin durumu işaret edilerek sebeplerin dikkate alınması sağlanır ve bu etkiler doğrultusunda bir çalışma programı geliştirilerek proseste üretim bu anlayış çerçevesinde gerçekleştirilir. Kalite teknikleriyle bu faaliyet gerçekleştirilirken, kalite tekniklerinden herhangi bir tanesinin tek başına kullanılması söz konusu değildir. Herbir kalite tekniği, bir diğerinden elde edilebilecek veriye ihtiyaç duymaktadır veya bu şekilde daha etkili bir sonuç verir. Bu yaklaşım doğrultusunda tüm kalite teknikleri anlatılmış olmakla birlikte uygulaması yapılacak olan OHTEA ve HAA teknikleri oldukça geniş bir kapsam çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bu iki tekniğin temel anlayıştan ortaya konarak, kalite faaliyetleri çalışmalarında ki gereklilikleri ifade edilmiştir. Bu tez çalışmasında son olarak OHTEA ve HAA tekniklerinin orta ölçekli bir basınçlı döküm fabrikasında ki uygulama çalışmalarına yer verilmiştir. Bu tekniklerin uygulanmasında öncelikle proses geliştirme faaliyetleri arasında ilk olarak düşünülmesi gereken kılçık diyagramı, prosesten haberdar kişilerin katılımıyla bir beyin fırtınası şeklinde oluşturulmuştur. Bununla birlikte fabrikada ki prosesin tanımlanması ve üretim kalitesinin anlaşılması amacıyla geçmiş üretimler incelenmiş ve bu doğrultuda pareto analizleri yapılarak hata değerleri grafiklere dökülmüştür. OHTEA tekniğinin uygulanması düşünüldüğü parçalar incelenmiş ve bu parçalara ait ürün sinoptikleri, kontgamlar ve talimatlar formlar halinde verilmiştir. Bununla birlikte OHTEA tekniğinin uygulanmasıyla OHTEA formları düzenlenmiş ve bu formlara çalışmada yer verilmiştir. HAA tekniği proses bazında en çok problem yaratan hatalar üzerinde denenmiş ve bu hatalara ait HAA diyagramları oluşturulmuştur. Oluşturulan bu diyagramlar, tez çalışmasında uygulama çalışmaların gerçekleştiği son bölümünde yer almıştır.
-
ÖgePik Cam Kalıp Malzemelerinin Metalurjik Yapılarının Kalıp Performansına Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Cingi, Mehmet ; Şeşen, Kelami ; 68906 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringBu çalışmada 6 farklı bileşimdeki pik kalıp malzemelerinin metalurjik yapılarının kalıp performansına etkisi incelenmiştir. Deneylerde cam ürünün taban profilini oluşturan müldefon kalıp parçasını temsil edecek yapı ve bileşimlerde örnekler kullanmak amacıyla, bu özellikleri verecek şekilde döküm koşullarıyla dökümler gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla model dizaynından sonra cam ile temas eden yüzeyi temsil eden döküm yüzeyi 40 mm kalınlıktaki pik malzemeden dökülmüş soğutucu ile temasta olacak şekilde kum kalıba silindirik bloklar dökülmüştür. Döküm sonrası parçaların yapısını tamamıyla ferrite dönüştürmek amacıyla ferritleştirme ısıl işlemi uygulanmıştır. Daha sonra kokilli yüzeyler korunarak çeşitli boyutlarda deney örnekleri talaşlı imalat ile ısıl işlemi yapılmış bloklardan çıkarılmıştır. Bu örneklere sertlik, aşınma ve oksidasyon testi uygulanmış ve metallografik yapıları incelenmiştir. Brinell Sertlik cihazında yapılan ölçümler sonucunda bileşimdeki Cr, Ni, Mo, V, Cu, Ti gibi alaşım elementlerinin miktarı arttıkça sertliğin arttığı gözlenmiştir. Farklı bileşimlerde fakat metallografik yapıları birbirine yakın örnekler üzerinde Al203 esaslı zımparada yapılan aşınma deneyi sonucunda sertlik düştüğünde aşınma direncinin de düştüğü gözlenmiştir. Aynı şekilde laboratuar fırınında yapılan oksidasyon testi ile de fazla aşınmış olan örneklerin fazla oksitlendiği gözlenmiştir. Bileşimin karbon eşdeğeri incelendiğinde 4,3 değeri IX üzerindeki örneklerde karıncalanmaya yol açan iri C tipi grafitlerin oluştuğu gözlenmiştir. Mikro yapı incelendiğinde derin ve sık dokulu D tipi grafite sahip örneklerin zor aşınıp zor oksitlendiği D tipi grafiti yeterince içermeyenlerin ise kolay aşınıp oksitlendiği görülmüştür. Kolay aşınan parçalarda çukurlaşmalar olmuş bunlar oksitlenme için aktif bölge meydana getirmişlerdir. Bu ise kalıp ömrünü kısaltıcı bir unsurdur. Bu özellikler çerçevesinde diğer örneklere göre en yüksek oksidasyon direncine, yeterli sertlik ve aşınma direncine sahip Cr, Ni, Mo ve Ti elementleri ile belirli oranda alaşımlandırılan ve yeterli derinlikte ve sıklıkta D tipi grafite sahip VI no'lu bileşim en uygun pik cam kalıp malzemesi olarak değerlendirilmiştir.
-
ÖgeHunter Sürekli Döküm Prosesi İle Üretilen Al-fe-mn-si Alaşımının Mikroyapısının Karekterizasyonu Ve Mekanik Özelliklerinin Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Doğan, Necmi ; Addemir, Okan ; 75586 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringBu çalışmada Hunter Sürekli DökümProsesi ile üretilen Al-Fe-Mn-Si yassı döküm alüminyum alaşımının 6 mm. ve 10 mm. kalınlıklarda dökümü yapılıp, mikro yapıları incelenmiş, her iki kalınlıktaki alaşımın mikro yapı farklılıkları ortaya konulmuştur. Malzemelerin döküm hallerinde ve farklı tav sıcaklıkları sonrasında yapılarındaki metaller arası bileşikler tespit edilmiş, uygun görülen bir homojen tav sonrası uygulanan üretim prosesi boyunca mekanik ve mikro yapısal değişimler takip edilmiştir. Alaşımın üretildiği yassı mamul alüminyum döküm teknolojisi ile ilgili olarak ve Al-Fe-Mn-Si sistemindeki değişik element konsantrasyonuna bağlı olarak bulunabilecek fazlar hakkında bilgiler verilmiştir. Her iki kalınlıkta malzemenin yüzeyde ve kesitte soğuma hızları hesaplanmıştır. Malzemelerin mikro yapılarının 6 mm. ve 10 mm. kalınlıklarda birbirine benzer olduğu görülmüştür. İncelenen alaşımın yüzeyinde ve kesitinde SEM incelemeleri yapılarak yapıda mevcut fazların kimyasal bileşimleri tespit edilmiştir. Yine bu malzemelerin yüzey ve kesitinde faz incelemeleri yapılmış, kübik ? fazının, döküm yapısında ve tavlı yapılarda kararlılığını koruduğu görülmüştür. Dolayısıyla alaşımın mekanik özelliklerinin kübik ? fazı tarafından direkt olarak etkilendiği anlaşılmıştır. Malzemelerde invers segregasyon tespit edilmiş, bunun alaşımın yüzeyinde kübik ? fazı oluşma şartlarının aleyhinde bir durum tespit ederken hegzagonal ? fazı oluşma şartları lehine bir durum yarattığı görülmüştür. 6 mm. kalınlıkta dökülen alaşım 560°C, 580°C ve 600°C sıcaklıklarda döküm sonrası 8 saat tavlanarak elde edilen mikro yapılarda, yapının ancak 580°C 8 saat tav sonrasında intedentritik örgünün tamamen kırıldığı dendridsel yapının değiştiği gözlenmiştir.
-
ÖgeMolibden-nitrür İnce Film Kaplamaların Üretimi Ve Karakterizasyon(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Işık, Yusuf ; Ürgen, Mustafa ; 75217 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringGeçiş metalleri nitrürlerinin ince-film kaplamaları dikkat çekici özelliklere ( yüksek sertlik, kimyasal kararlılık, taban malzemeye iyi yapışma, yabancı atomların yayınmasına karşı direnç v.b ) sahiptirler. Bu tezin konusu olan molibden nitrürlerin bugün için ticari üretimi sözkonusu değildir, ancak aşınmaya dayanıklı sert kaplama olarak kullanım potansiyeli mevcuttur. Mo-N kaplamalar üzerine yapılmış araştırmalar sert kaplama özelliği, süperiletkenlik özelliği, yayınma bariyeri olarak kullanımı ve katalitik özellikleri üzerinedir. Bu tez çalışmasında dört farklı azot kısmi basıncında (3, 6, 9, 11 mtorr) Mo-N kaplamalar üretilmiş ve bunların tüm-karakterizasyonu yapılmıştır. Farklı azot basınçlarının seçilmesinin sebebi, azot içeriğinin kaplama özelliklerine etkisini anlayabilmektir. Kaplama yöntemi olarak ark- FBB ( ark-Fiziksel Buhar Biriktirme ) kullanılmıştır. Kaplamaların karakterizasyonu için sırasıyla x-ışınları incelemesi, kalınlık ölçümü, sertlik ölçümü, yapışma ölçümü, aşınma deneyi, elektrokimyasal deneyler ve bakırla dekorasyon deneyini takiben taramalı elktron mikroskobu incelemesi yapılmıştır. X-ışınları incelemesi için bir düşük açılı x-ışını cihazı, kalınlık ölçümü için krater açma yöntemi ( Calotest ), sertlik ölçümü için bir Vickers mikrosertlik cihazı, yapışma ölçümü için bir çizik cihazı ( scratch tester ), aşınma deneyi için bir disk-üstünde bilya ( ball-on disc ) cihazı kullanılmıştır. Elektrokimyasal deneyler ise 1 N sülfirik asit çözeltisi içinde gerçekleştirilmiştir. Elde edilen tüm değerler (32.000-39.000 N/mm2 arası değişen sertlik değerleri,7 N ve >90 N civarında Ui-Lk2 değerleri,0,3- 0,4 civarı sürtünme katsayısı değerleri) Mo-N ve diğer kaplamalar için literatürde belirtilen değerlerle karşılaştırılabilecek seviyededir.
-
ÖgeEntegre Demir Çelik Tesislerinden Ortaya Çıkan Katı Atıkların Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Çamcı, Ladin ; Aydın, Süheyla ; 75292 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringMetalürji sektörünün büyük bir kolunu oluşturan entegre demir çelik tesislerinde çelik üretiminin gerçekleştirildiği yöntemlerin çeşitli aşamalarında ortaya çıkan atıklar, ortadan kaldırma sorunlarına ve özellikle de çevre kirlenmesine yol açmaktadır. Son yıllarda entegre demir çelik tesislerinden ortaya çıkan bu tip atıkların hem çevreye zarar vermeden bertaraf edilmesi hem de içerdiği demir oksitlerin kazanılması amacıyla yapılan çalışmalar yoğunluk kazanmıştır. Bu çalışmada ülkemizdeki entegre demir çelik tesislerinden biri olan Ereğli Demir Çelik Çelik Tesisleri'nde (Erdemir) ortaya çıkan demir oksit içerikli atıklardan yüksek fırın (YF) ve bazik oksijen fırını (BOF) tozu ve çamurunun, kaba ve yağlı hadde tufalinin soğuk bağlı pelet ve sünger demir üretimiyle değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Soğuk bağlı pelet üretimi deneylerinde klinker ve klinkerle birlikte YF cürufu bağlayıcıları kullanılarak doğal, hızlandırılmış ve doğal + hızlandırılmış yaşlandırma şartlarında soğuk bağlı aglomerasyon için uygun bağlayıcı ve yaşlandırma ortamı belirlenmeye çalışılmıştır. Belirlenen soğuk bağlı aglomerasyon şartları kullanılarak empüritelerin sınır değerlerde tutulduğu atık karışımdan peletler üretilmiş ve üretilen peletlerin indirgenebilme kabiliyeti incelenmiştir. Deneysel çalışmalar sonucunda YF için kritik olan empüritelerin sınır değerlerde tutularak hazırlanan atık karışımın, hem mukavemet hem de indirgenebilirlik açısından uygun olan % 4 klinker + % 6 YF cürufu bağlayıcı karışımı kullanılarak aglomerasyonuyla üretilen soğuk bağlı peletlerin YF'da şarj malzemesi olarak değerlendirilebileceği saptanmıştır. Atıkların tesislerden ortaya çıkış miktarına göre hazırlanan karışımdan sünger demir üretimi deneylerinde kok ve grafit tozu indirgeyicilerinin ve miktarlarının, zamanın ve sıcaklığın indirgenme oranına etkisi incelenmiştir. Deneysel çalışmalar sonucunda yüksek indirgenme oranlarına ( > % 85 ) sahip sünger demir üretiminin, % 15 kok tozu kullanılarak 1100°C'de 105 dakika, % 20 kok tozu kullanılarak 1050°C'de 105 dakika ve 1100°C'de 90 dakika indirgenmenin sonucunda gerçekleştirilebileceği saptanmıştır. Kok tozunun indirgeyici olarak kullanıldığı sünger demir üretiminin temel prensibi olan indirgenmenin, kinetik incelemesi sonucunda indirgenmenin Ginstling- Brounsthein modeline uyduğu yani indirgenmenin yayınma kontrollü olduğu saptanmıştır. Sünger demir üretiminde % 15 ve % 20 kok tozunun kullanıldığı indirgenme deneylerinde aktivasyon enerjisi ~ 51000 joule/mol olarak hesaplanmıştır.
-
ÖgeArk Pvd Yöntemi İle Üretilmiş Crn Kaplamaların Hss Taban Malzeme Yüzeyinden Sökülmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Şen, Yasemin ; Urgan, Mustafa ; 75373 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringBu çalışmanın amacı, CrN kaplı çelik malzemelerin yüzeylerindeki filmin taban malzemeye hasar vermeden sökülebilmesi olanaklarının araştırılması ve bu amaca yönelik bir yöntem geliştirmektir. Krom kaplamalar demir ve çelik taban malzemelerden 100 gr/lt NaOH çözeltisinde anodik çözündürme tekniği kullanılarak sökülmektedirler. Kroma benzer şekilde CrN filmlerin çözündürülmesi için, alkali çözeltilerde anodik çözündürme tekniğinin kullanılabileceği düşünülmüş ve deneyler bu tekniğin CrN kaplamaları çözme potansiyelini araştıracak şekilde tasarlanmıştır. Bu amaca yönelik olarak, çelik malzemelerin CrN kaplanmasından sonra CrN kaplı çelik malzemenin karakterizasyonuna ve CrN kaplamanın galvanostatik olarak çözündürülmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Daha sonra, galvanostatik yöntemle çözündürülen CrN kaplamanın çözünme mekanizmasını belirlemeye yönelik taramalı elektron mikroskobu ve yüzey profilometresi incelemeleri yapılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda CrN kaplamanın uygulandığı yüksek hız çeliği taban malzemenin yüzeyinden üç mekanizma yardımı ile söküldüğü gözlenmiştir : 1 - Kromun çözünmesi; ark PVD kaplamalarda tipik bir kaplama hatası olan ve saf krom damlacıklarından oluşan dropletler ilk olarak çözünmektedir. 2 - CrN kaplamanın delaminasyonu; gözenek ve oluşan droplet boşluklarının yardımı ile çözelti taban malzeme-kaplama ara yüzeyine ulaşmaktadır. 3 - CrN' ün çözünmesi; kromun çözünmesine ve CrN kaplamanın delaminasyonuna ek olarak CrN de çözünmektedir vıu
-
ÖgeAlüminyum Bronzu Cam Kalıplarının Sert Yüzeyi İle Kaplanmasında Kullanılan Yöntemler Ve Bu Yöntemlerin Karşılaştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Liman, Tunga ; Kayalı, E. Sabri ; 75143 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringBu çalışma, sınai kaplar denilen cam şişe ve kavanozların kalıplarında kullanılan ve cam sanayi için geliştirilmiş, alüminyum bronzu cam kalıplarında kullanılan sert yüzeyle kaplama yöntemlerinin karakterizasyon çalışmalarını kapsamaktadır. Camda çalışan kalıplardan beklenen en önemli özellikler; kalıbın cam ile yüksek sıcaklıkta temas anında korozyona karşı direnci ve makina devir hızını arttıracak yüksek ısıl iletkenliktir. Bu nedenle alüminyum bronzu malzemeler, yüksek ısıl iletkenlikleri nedeniyle makina devir hızını önemli ölçüde artırabilen korozyona karşı direnci oldukça yüksek malzemelerdir. Cam kalıplarında cam ile temas eden ve aşınan yüzeylerin, bu tür etkilere daha dayanıklı malzemeler ile kaplanması (sert yüzeyle kaplama-Hardfacing), en ekonomik yüzey modifikasyonu olarak karşımıza çıkmaktadır. Alüminyum bronzu malzemelerin cam kalıplarında kullanılmalarına fırsat veren bu üstün özellikleri, sert yüzeyle kaplama prosesini ise olumsuz yönde etkilemektedir. Deneysel çalışmalarda, cam sanayine hizmet vermekte olan kuruluşların alüminyum bronzu malzemelerde kullanılmak üzere tavsiye ettiği 4 yöntemin karşılaştırmasının yapılabilmesi için,(Deloro 40G ile TIG kaynağı, Colmonoy 234 ile toz püskürtme, 1 5283- 8988 ile toz püskürtme, 309L TIG kaynağı-8985 toz püskürtme) bu yöntemlerle hazırlanan numuneler üzerinde yapışma dirençlerinin karşılaştırılmasında çekme testi, mikroyapı karşılaştırmaları ve yapışma durumlarının karakteriasyonunda tarama elektron mikroşkopu ve enerji dağılım spektrometresi kullanılmıştır. Deneysel çalışmalar sonucunda TIG kaynağı uygulanan yöntemlerin alevle toz püskürtme yöntemlerine nazaran çok daha iyi bir yapışma verdiği ve bunun nedeninin ise TIG kaynağında kullanılan yüksek ark sıcaklığı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
-
ÖgeArk Pvd Yöntemi İle Aısı 316 L İmplant Grade Paslanmaz Çelik Üzerine Kaplanmış Zrn Kaplamaların Ö Özellikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Çobanoğlu, Azmi ; Ürgen, Mustafa ; 75419 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringBuhar biriktirme yöntemleriyle üretilen metal-nitrür ince sert kaplamalar, gösterdikleri üstün özelliklerden dolayı, dekoratif amaçlı kullanımlardan, kesme uygulamalarına ve korozyon direncinin gerekli olduğu uygulamalara kadar bir çok alanda geniş kullanım olanağı bulmaktadırlar. Bugüne kadar TİN kaplamaların kalite ve performansını geliştirici çalışmaların üzerinde yogunlaşılmışken ZrN gibi alternatif kaplamalara daha az ilgi gösterilmiştir. Gerek mekanik, gerekse de kimyasal özellikleri ele alındığında kaplamalar dikkat çekici kaplamalar olarak görülmeye başlanmıştır. ZrN, yüksek sertliğe (2300-2600 HV), yüksek ergime noktasına (2980 °C), yüksek ısıl ve kimyasal kararlılığa sahip bir malzemedir. ZrN ve TİN kaplamaların her ikisi de altın şansı renge sahiplerse de ZrN'nin rengi daha parlak ve çekicidir. ZrN, TİNden daha sert olduğu için iyi bir çizme direnci göstermektedir. Taban malzemesi ile arasındaki yapışmanın iyileştirilmesi ise ara katmanların biriktirilmesi ile sağlanabilmektedir. ZrN, korozif ortama maruz kaldığında yüzeyinde kararlı bir oksit film oluşturararak yüksek korozyon direnci gösterebilmektedir. Yapılan bu çalışmada, TİN kaplamalara alternatif kaplamalar izlenimi veren ZrN kaplamaların belirli özelliklerini deneysel olarak belirleyerek, TİN kaplamalar ile karşılaştırma şansı yakalayabilmek amacı ile bir dizi deney gerçekleştirilmiştir. Bu amaç ile 3 16L implant grade paslanmaz çelik numune üzerine ZrN ve TİN kaplamalar ark PVD yöntemiyle kaplanmış ve çeşitli karakterizasyon deneylerine tabi tutulmuşlardır. Mikrosertlik deneyinden elde edilen sonuçlardan, ZrN'nin sertliğinin TiN'den daha yüksek olduğu görülmüştür. Çizme testi sonucunda her iki kaplama da birbirlerine yakın kritik yük değerleri vermişler ancak ZrN'nin TiN'e göre daha gevrek bir malzeme olmasından dolayı çizik kanallarının kenarlarında fazla miktarda çatlama gözlenmiştir. Bu çatlaklar çizme testinin ardından gerçekleştirilen Rockwell C testi sonrasında incelenen iz çevresinde de gözlenmiştir. X-Işınlan analizlerinden elde edilen verilerden ZrN'nin kristalografik olarak (111) düzleminde yönlendiği, TİN' in ise (220) düzleminde yönlendiği gözlenmiştir. Polarizasyon deneyleri ve taramalı elektron mikroskobu incelemeleri sonucunda da ZrN kaplamanın TİN kaplamaya göre daha yüksek korozyon direnci gösterdiği saptanmıştır.
-
ÖgeAl-%4.5 Cu-%(x) Li-%0.5 Mg-%0.5 Ag-%0.15 Zr Alaşımlarının Oksidasyon Özellikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Çakır, Hüseyin ; Altmışoğlu, Ahmet ; 75293 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringYüksek mukavemetleri ve düşük yoğunlukları nedeni ile son yıllarda üzerinde yoğun çalışmalar yapılan alüminyum-lityum esaslı alaşımların çökelme karakteristikleri, mekanik özellikleri ve oksidasyon özellikleri hakkında genel bilgiler verilmiştir. Ağırlıkça %1.42'den %2.64'e kadar lityum içeren Al-%4.5Cu-%(X)Li-%0.5Mg- %0.5Ag-%0.15Zr alaşımları 508 °C ta 1 saat 20 dakika süre ile çözeltiye alma ısıl işlemine tabi tutulup mikroyapı analizleri yapılmıştır. Çözeltiye alma işlemi sonrası alaşımlarda yeniden kristalleşme olayı görülmemiştir. Yapıda çözünmeyen kaba partiküllerin miktarının da az olduğu görülmüştür. Çözeltiye alma ısıl işlemi sonrası 180 °C'ta 6 saat süre ile alaşımlara yapay yaşlandırma işlemine uygulandıktan sonra çekme deneyleri yapılmıştır. Bu deneylerin sonucunda alaşımdaki lityum miktarının artışı ile alaşımın akma ve kopma mukavemetlerinde bir düşüş, % uzama miktarlarında ise bir artışın olduğu tespit edilmiştir. Ağırlıkça %1.42, %1.56, %1.71, %1.93 ve %2.64 lityum içeren alaşımlar çeşitli firın ortamlarında (açık atmosfer, %20 O2+%80 N2 gaz karışımı, %40 O2+%60 N2 gaz karışımı ve %10 O2+%90 N2 gaz karışımı), çeşitli sıcaklıklarda (350, 450 ve 500 °C) ve sürelerde (0.5, 1, 2, 4 ve 8 saat) oksidasyon işlemlerine tabi tutulmuştur. Tüm ortamlar için sıcaklık veya sürenin artışı ile oluşan oksit ürünlerinin artışına bağlı olarak numunelerde meydana gelen ağırlı artışı parabolik bir şekilde artmaktadır. 350 °C'ta yapılan deneylerde ağırlık artışının en fazla %40 O2+%60 N2 gaz karışımının kullanıldığı fırın atmosferinde gerçekleştiği görülmüştür. 450 ve 500 °C'ta is ağırlık artışı en fazla atmosfere açık deneylerin yapıldığı şartlarda gerçekleşmektedir.
-
ÖgeTi-n Ve Cr-n Esaslı Pvd Kaplamaların Oksidasyon Davranışları(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Aydıngülü, Mehmet ; Şeşen, Kelami ; 75562 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials Engineeringİhtiyaçların artması ve gelişmesi, teknolojik gelişmeyi de beraberinde getirmektedir. Bunun sonucu olarak, endüstriyel malzemelerin kullanım ve üretimlerinde bir takım alternatif arayışlara gidilmiştir. Bunların başında gelen konulardan bir tanesi seramik esaslı kaplamalardır. Sert seramik esaslı kaplamaların metal işleme endüstrisinde kullanımının sağladığı başlıca faydalar; daha uzun takım ömrü, üretim hızında artış, takım stok maliyetinin azalması, daha iyi işleme yüzey kalitesi... bazılarıdır. 1980'li yılların başından itibaren yüksek oranda takımların kaplanmasına başlanmıştır. Endüstriyel uygulamalarda yüzey kaplama teknolojileri, 1- Optik amaçlı 2- Elektrik- elektronik sanayinde kullanım amaçlı 3- Dekoratif amaçlı 4- Korozyondan korunma amaçlı 5- Tribolojik amaçlı, olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu çalışmada TİN ve ON esaslı seramik kaplamaların statik hava şartlarındaki oksitlenme davranışları incelenmiştir. Burada katodik ark PVD yöntemi kullanılarak alümina plakalar kaplanarak yatay tüp fırında oksitlenme işlemine tabi tutulmuştur. Toplam 18 adet numune oksitlenmiştir. Oksitlenen numuneler daha sonra x-ışını analiz yöntemiyle oluşan oksit yapıları incelenmiştir. Yapılan X-ışınlan analiz neticesinde TİN ve CrN kaplamaların belirlenen deney sıcaklık ve sürelerinde oksitlendikleri fakat, tamamen kararlı oksit yapısına ulaşamadıktan tesbit edilmiştir.
-
ÖgeSr Katkılı Kurşun Zirkonat Titanat Tipi Piezoseramiklerin X Işınları Difraksiyonu Ve Taramalı Elektron Mikroskobu İle Karakterizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Karakaya, Koray ; Tekin, Adnan ; 75508 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringBu çalışmada Sr katkılı kurşun zirkonat (PZT) tipi piezoseramiklerde bileşimsel farklılığın ve sinterleme şartlarının yapıya etkileri incelenmiştir. Çalışmada ağırlıkça % 0.012 ile %0.018 arasında değişen oranlarda Sr katkısı kullanılmış ve numunelerdeki Zr02/Ti02 oranı da 1.13 ile 1.63 arasında değiştirilerek üç faklı sinterleme şartında numunelerin yapısal değişimleri incelenmiştir. (Pbo.9lSro.Os)(Zro.62Tİo.38)03, (Pbo.8lSro.o9)(Zro.S3Tİo.47)03 Ve (Pb0.94Sr0.06)(Zro.53Tİo.47)Q3 şeklinde üç farklı bileşim ve 1220 °C/2 saat, 1220 °C/3 saat ve 1240 °C/1 saat, olmak üzere üç farklı sinterleme şartında deneyler gerçekleştirilerek bileşimin ve sinterleme şartlarının etkileri gözlenmiştri. Sr katkılı PZt numune üretimi öğütme, kalsinasyon ve sinterleme ana kademelerinden oluşan konvansiyonel yöntemle yapılmıştır. Karakterizasyon çalışmaları ise X ışınları difraktometresi (RIGAKU RİNT DMAX-1000) ve taramalı elektron mikroskobu (JEOL JSM-840) ile gerçekleştirilmiştir. X ışınları difraksiyonu (XRD) ile gerçekleştirilen analizlerin sonuçları beklenenlerle uymuludur. En yüksek Zr02/Ti02 oranına sahip numunenin rhombohedral yapıda olduğu bulunmuştur. XRD sonuçları ayrıca Sr katkısının yapıya en iyi 1220 °C'de 3 saat sinterleme şartında girdiğini göstermiştir. Sinterleme şartlarının etkinliği taramalı elektron mikroskobu (SEM) çalışmaları ile de gösterilmiştir. 1220 °C'de 3 saat sinterleme şartında yapıdaki porlarda küçülme ve küreselleşmenin baskın olduğu gözlenmiş ve bu sinterleme şartının en uygun koşul olduğu bulunmuştur
-
ÖgeÇözünmeyen Kurşun Anotlarda Alaşım Bileşiminin Elektrokimyasal Ve Mekanik Özelliklere Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Şener, Buğra ; Duman, İsmail ; 75402 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringBu çalışma çerçevesinde alaşım elementleri iki grup halinde incelenmiştir. Birinci grupta elektrokimyasal özellikleri iyileştirerek oksijen fazla voltajını azaltan metallere örnek olarak gümüş ve ikinci grupta mekanik özelliklerin alaşımlandırılması yoluyla iyileştirilmesi hedeflenerek Sb incelenmiş ve tüm alaşım tiplerinin mekaniksel ve elektrokimyasal özellikleri deneysel olarak karakterize edilmeye çalışılmıştır. Bu amaca yönelik olarak deneysel çalışmada kullanılmak üzere Saf Pb, PbSb6 ve PbAg1 alaşımları hazırlanmıştır. Hazırlanan alaşımların mekanik özelliklerinin tespiti amacıyla çekme deneyleri, sürünme deneyleri ve sertlik deneyleri yapılmış, elektrokimyasal özelliklerin incelenmesi amacıylada elektrolitin serbest asit içeriği ve sıcaklığı değiştirilerek anot potansiyeli ölçümleri yapılarak alaşım elementlerinin, sıcaklığın ve pH'ın oksijen fazla voltajına etkisinin tespiti hedeflenmiştir. Deneysel çalışmadan aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir.. Saf Pb hem elektrokimyasal hem de mekanik özellikler bakımından en kötü anot'tur... Kurşunun antimonla alaşımlandırılması sonucu en iyi mekanik özelliklere sahip anot elde edilmiştir. PbAg1 alaşımı elektrokimyasal özellikler açısından en iyi alaşımdır. Pb'nin %1 Ag ile alaşımlandırılması sonucu anot potansiyelinde yaklaşık 120 mV düşüş tespit edilmiştir. PbAg1 alaşımı mekanik özellikler bakımından saf kurşundan iyi ancak PbSb6'dan daha kötüdür. PbSb6 alaşımının anot potansiyeli oda sıcaklığında PbAg1 alaşımından 125 mV, 60°C de ise yaklaşık 85 mV daha elektropozitiftir. Sıcaklığın arttırılmasıyla her alaşım için anot potansiyelinde düşüş tespit edilmiştir. Artan sıcaklıkla Pb ve PbSb6 alaşımları için elektronegatifleşme hemen hemen aynı iken, PbAg1 alaşımındaki elektronegatifleşme daha düşük olarak tespit edilmiştir. pH'da meydana gelen artış yapılan bütün alaşımlarda oksijen fazla voltajını düşürücü yönde etki yapmaktadır.
-
ÖgeMetalotermik Prosesle Titanyum-bor-alüminyum Alaşımlarının Üretimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Gözkaman, Çiğdem ; Yücel, Onuralp ; 75349 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringTitanyum-Bor-Alüminyum alaşımları, alüminyum ve alaşımlarının tane boyutunu küçülterek mekanik özelliklerinin geliştirilmesinde ön alaşım olarak kullanılmaktadır. Bu ön alaşımlar, titanyum ve borun çeşitli kimyasal tuzlarının ergimiş alüminyumla reaksiyonu ile üretilmektedir. Ancak klor, flor, gibi kimyasal bileşikler içeren malzemeler kullanımında kaçınmak gerekliliği yeni yöntemler geliştirme zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmanın konusu %30-60 titanyum- %5-15 bor ve geri kalan alüminyum olan ön alaşımların metalotermik yöntemle üretimine ısı verici ve curuflaştırıcı maddelerin etkisinin araştırılması olmuştur. TİO2, B203 ve alüminyum tozlarından oluşan şarj karışımlarına KCIO3 gibi ısı verici ve CaO gibi cüruf yapıcı maddeler değişen oranlarda ilave edilerek elde edilen alaşımlardaki titanyum, bor ve alüminyum konsantrasyonları ve bu metallerin alaşıma kazanım verimleri araştırılmıştır. Belirli miktarlarda hazırlanan TİO2 (Titanyum dioksit), B2O3 (Boroksit), toz alüminyum gibi şarj numuneleri karıştırılarak alüminotermik redüksiyon deneyleri MgO astarlı bir pota içerisinde yapılmıştır. Reaksiyon ısısının alaşımın cüruftan ayrılmasına yetmediği durumlarda gerekli ısıyı sağlamak için şarja %10 kadar KCIO3 ve optimum şartların sağlandığı şarj bileşimine şarjın %50 'si kadar da CaO ilave edilmiştir. Deneyler sonucunda elde edilen cüruf ve metal numuneleri ayrı ayrı kırılıp öğütüldükten sonra kimyasal ve x-ışınlan teknikleri incelenmiştir. Uygulanan metalotermik yöntemde TİO2 ve B2O3yi redüklemek amacıyla redükleyici madde olarak alüminyum kullanılmıştır. Sadece metalotermik redüksiyon esnasında açığa çıkan ısılar kullanılarak metal-curuf ayırımı yapılması amaçlanmışta'. Termodinamik hesaplamalar ve literatür karşılaştırmaları reaksiyon ısının redüksiyon ve metal-curuf ergitmesi ayırımına yeterli olduğunu göstermiştir. Ancak deneyler ısı verici madde olarak adlandırılan KClO3 + Al tozu karışımının şarja % 40 oranından az ilave edildiği şartlarda metal-curuf ayırımı yeterli seviyede yapılamamıştır. Bu amaçla B203, Ti02 ve bu oksidleri stokiometrik oranda redükleyecek kadar alüminyumdan oluşan şarja ağırlığının % 60'ına kadar ısı verici madde karışımı ilave edilmiştir. Bu şartlarda % 52.89 Ti, % 7.73 B ve % 38.38 Al'dan oluşan alaşım üretilmiştir. Bu elementlerin metale kazanım verimleri de sırasıyla % 55.00 Ti, % 47.70 B ve % 25.23 Al olmuştur. Daha düşük sıcaklıkta ergiyen bir cüruf eldesi için CaO katkısı ile yapılan deneylerde, açığa çıkan ısının yetersiz kalması nedeniyle özellikle verim değerlerinde her üç metal için de düşüş gözlenmiştir. B2O3 / TİO2 oranının 0.22 olması durumunda alaşımda bor konsantrasyonunun % 6'yı aşmaması nedeni ile 0.33 oranında da ısı verici madde ilavesi ile deneyler yapılmıştır. Ancak bu durumda şarja ilave edilmesi gereken ısı verici madde miktarının şarjın en az % 50 olması gerektiği saptanmıştır. Bu şartlarda alaşım kompozisyonu % 54.98 Ti, % 7.93 B, % 36.52 Al şeklinde oluşurken metal kazanım verimleri sırasıyla % 60.00 Ti, % 50.73 B ve % 44. 16 Al olarak gerçekleşmiştir. Elde edilen sonuçlar metalotermik yöntemin karakteristik özelliği olan % 50 civarındaki metal kazanım verimleri dışında tatminkardır. Verim arttırıcı yöntem olarak bu işlemlerin elektro alüminotermik yöntem şeklinde elektrik ark fırınında yapılması ile daha tatminkar verim değerlerine ulaşılabilecektir.
-
ÖgeHizmet Sektöründe Kalite Olgusu Ve Metal Ticareti Yapan Bir Kuruluş Örneğinde Kalite Güvence Sisteminin Kurulması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Döner, Aytunç ; Çakır, Fuat ; 75405 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringKalite Güvencesinin sadece endüstriyel üretime yönelik işletmelerde uygulanması, her alanda tüketiciyi tatmin etmemektedir. Bu yüzden sürekli tüketiciyle karşı karşıya kalan hizmet sektöründe de böyle bir Kalite Güvence Modeline ihtiyaç duyulmaktadır. Çok yeni olan, Hizmet Sektöründe Kalite Güvence Modelinin oluşturulması ve uygulanması bu yüksek lisans tezinin ana konusunu oluşturmaktadır. Bu çalışma giriş bölümü dışında dört bölümden oluşmuştur. İkinci bölümde kalite, kalite güvencesi, toplam kalite yönetimi, üretim kontrolü, KAİZEN gibi genel kısımlar açıklanmış, üçüncü bölümde hizmet sektöründe kalite olgusunun gerekliliği incelenmiştir. Dördüncü bölümde ise Hizmet Sektöründe yer alan bir işletmenin ISO 9000 standartları çerçevesinde Kalite Güvence Modelini nasıl kuracağı ayrıntılı bir şekilde ve uygulamalı olarak açıklanmaya çalışılmıştır. Beşinci ve son bölümde ise bu işlemin yararlan ve farklı hizmet işletmelerinde Kalite Güvencenin önemine değinen yorumlara başvurulmuştur.
-
ÖgeDüşük Karbonlu Çeliklerde Metalurjik Yapının Elektrik Direncin Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Samer, Şebnem ; Yücel, Onuralp ; 75277 ; Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ; Metallurgical and Materials EngineeringDüşük karbonlu çelik teller güç ve enerji kablolarında mekanik koruma amaçlı olarak kullanılırlar. Aynı zamanda düşük karbonlu çelik teller yeraltında topraklama amacıyla da kullanılırlar. Bu amaçla bu teller kullanıldığı zaman mekanik özelliklerine ilave olarak elektriksel bazı özellikler gerekmektedir. İletkenlik enerji nakil hatlarında toprak teli olarak kullanılan düşük karbonlu çeliklerde önem kazanmaktadır. BS 1442 standardında kablo zırhlamasında kullanılan çelik tellere ait direnç değerleri tanımlanmıştır. Bu tez çalışmasında; piyasa teli (balya bağ teli, cıvata teli, süpürge teli, yay teli), elektrodluk tel (kaynak teli) ve kablo sektöründe (güç ve kontrol kablolarının zırhlanmasında) kullanılan düşük karbonlu çelik teller ile çalışılmıştır. Bu çalışmada tellerin elektrik dirençlerinin kimyasal kompozisyonla, sertlik, çekme mukavemeti, mikroyapı ve ısıl işlem ile nasıl değiştiğini ve bu değişimi etkileyen parametreler araştırılmıştır. Karbon, kükürt, alüminyum, silisyum ve mangan gibi alaşım elementi miktarının artması elektrik direnci artırmaktadır buna bağlı olarak elektrik iletkenliği düşmektedir. Bunun için alaşım elementi miktarı düşük olmalıdır. Sertlik arttıkça elektrik direnç artmaktadır, iletkenlik düşmektedir. Çekme mukavemetinin artması ile elektrik direnç artmaktadır, iletkenlik düşmektedir. Optik mikroskop incelemeler sonucu numuneler içinde, % 0.017 karbon içeren telin yapısı ferritikdir. 400 °C ve 500 °C' lerde, 5-10-20-40-60 dakikalarda yapılan ısıl işlemler sonucunda elektrik direnç değerlerinin bu sıcaklıklarda değişmediği saptanmıştır. Bu sıcaklık değerleri ve süreleri elektrik iletkenliği artırıcı, elektrik direnci düşürücü yönde etkili olmamıştır.