FBE- Yapı Bilimleri Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Mimarlık Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, sadece doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Gözat
Çıkarma tarihi ile FBE- Yapı Bilimleri Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeKonya evleri(İTÜ Mimarlık Fakültesi, 1951) Berk, Celile ; Yapı BilimleriTürk yapı sanatının ev bahsî bugün henüz tamamen başarılmamıştır. Avrupa memleketlerinin bir çoğunda yapılmış olduğu gibi, memleketin örf ve âdetlerinden, malzeme ve ikliminden, etraftaki tesirlerden; kısaca, hayatından doğan bina şekilleri ve bunların karakteristik vasıfları, bizde henüz iyice aydınlanmış değildir. Halbuki , bir memleketi temsil eden, yalnız onun resmi binaları değildir. Memleket halkının öz ruhunu ve karakterini taşıyan, hayatlarını içinde geçirdikleri ve onun en esaslı bir parçası haline gelen evleri de, burada mühim bir mevki işgal eder. Son zamanlara kadar ihmal edilmiş olan bu cihet, yakın zamanlarda iyice hissedilmeye başlanmıştır. Bilinmeden, görülmeden, mahvolup giden bu nice kıymetleri birer birer tespit etmek, meşakkatli bir iş olmakla beraber, biran evvel yapılması lâzım gelen bir vazifedir de. Anadolu tarihinde mühim bir yer işgal eden, muhtelif devirlerin en kuvvetli medenî devletlerinin idaresi altına girmiş olan, ve bugün dahi Türkiye'nin önemli şehirlerinden biri olan Konya, Anadolu'nun belli başlı bölgelerinden birinin merkezidir. Türk evi, iklim, malzeme vs. bakımından muhtelif bölge ve tiplere tasnif edilecek olursa, Konya bunların içinde belli başlı ayrı bir grup teşkil edecektir. Onun için Konya evi "Türk evi" konusuna mühim bir tesir icra edecektir. Bugüne kadar Konya'ya asırlar boyunca gelen bir çok âlim, şarkiyatçı ve seyyahlar, şehrin yalnız cami, medrese ve Mevlevîlerini uzun uzun etüd etmişlerdir. Halbuki, kültürü bu kadar yüksek olan bir diyarın sivil mimarîsi de, şartların imkân kıldığı nispette, ileride olacaktır. Nitekim Konya için bu böyledir. Bu eserdeki bütün rölöveler tarafımdan yapılmış ve Resim l. den gayri bütün fotoğraflar tarafımdan çekilmiştir. Levha 41 deki plân, kaba bir ölçüden çıkarılmıştır. Onun için ölçülerde hata olabilir. Zaten buraya, yalnız harem ve salâmlığın birbirine nazaran vaziyetini göstermek için konmuştur. Bir de, levha 18,19, 20 deki Kızıl Hacı Hasanların evi uzun zamandan beri okul olarak kullanılmakta olduğundan bir çok değişikliklere uğramıştır. Bunun için, plân ve kesitte gösterilen dolap vs. ancak bunların burada mevcut olduklarını ifade etmektedirler. Bundan başka, levhalarda, eğer yapılması icap etmiş olan cüzî değişiklikler varsa, bunlar da münasip yerlerde izah edilmişlerdir. Nihayet, Türk evlerinde, ev plânı deyince, ekseriya, esas kat plânı anlaşılır. Bundan dolayı, bazı rölövelerde, bahçe ile beraber ikinci katın plânının çizilmesi uygun görülerek öyle yapılmıştır.
-
ÖgeMimari tasarım ve görsel çevre etkileşimi bağlamında yer kavramı: İstanbul Edirnekapı - Fatih - Şehzadebaşı aksı/örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Yamaçlı, Ruşen ; Sağlamer, Gülsün ; 66372 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesBu tezde mimari tasarım ve çevre etkileşiminde "yer" kavramı incelenmiştir. Bu doğrultuda içinde yaşadığımız ve yüzyıllar boyunca çok farklı, zengin uygarlıklara tanık olmuş bir kent olan İstanbul'da tarihi yarımada içinde yer alan Edirnekapı-Fatih-Şehzadebaşı ekseni ve bu eksenin üzerindeki kentsel mekanların tasarım-çevre etkileşiminde örneklenerek "yer" kavramının belirlenmesi hedeflenmiştir. Bu noktada fizik çevre ile insan ve insan eylemleri arasındaki ilişki sözkonusu olmaktadır. Tezin ikinci bölümünde bu ilişki, "yer" kavramını kent ölçeğinde ve insan-çevre-tasarım etkileşimi içinde ele alınmaktadır. Burada kentsel yapının bir bütün oluşu ve bir bütün olarak içinde yaşadığımız fizik çevreden, yapılardan/binalardan, kentsel yapı elemanlarından, yollardan, alanlardan meydana geldiği, bunları da o çevreyi kullanan insanlarla bu insanların eylemlerinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı anlatılmaktadır. Kentsel mekanın sürekliliği, insanların geçmişten geleceğe doğru belirlenen süreçde çevre ile yaşam bütünü ile olan birlikteliğidir. Üçüncü bölümde, mimari tasarım süreci "yer" kavramı bağlamında ele alınır. Burada çevre-yer'in görsel çevre etkileşimi sisteminin belirlenmesi ve tasarım yöntemlerinin, yaratıcılık ile ilişkisi kurgulandırılmaktadır. Tezin dördüncü bölümünde ise görsel çevre etkileşim sistemi kent kurgusu-mimari tasarım bağlamında kuramsal bir çerçeveye oturtularak değerlendirilmektedir. Dördüncü bölümde kuramsal bir çerçevede genelleştirilen sistem kurgusu beşinci bölümde İstanbul Kent Kurgusu ile örneklenmektedir. Alan çalışmasını oluş turan İstanbul Kent Kurgusunda önemli etkisi olan Osmanlı Dönemi ve daha da geriye Bizans izleri araştırıldığında kentin yapısının özgünlüğü ve korunabilirliği dik katimizi çekmektedir. Bu bağlamda İstanbul'un surlarla çevrili tarihi yarımada içeri sinde antik çağlardan günümüze bir geçmişe ve kentsel yapıya sahip oluşu, bu kurgunun sürekliliği, mekanları biçimlendirişi ve tasarım sürecini belirleyiciliği açısından Edirnekapı-Fatih-Şehzadebaşı aksı incelenmiştir. Altıncı bölüm bu alan çalışmasına ait değerlendirmeleri ve yaklaşımları içermektedir. Bu bölümün devamında, tezin sonuç bölümünü oluşturan yedinci bölüm de ise, ilk bölümde hedeflenen mimari tasarım ve çevre- "yer" ilişkisi, kent kurgu- su-mimari tasarım bağlamında altıncı bölümde ortaya konulan sistemin Edirnekapı-Fatih-Şehzadebaşı aksı örneklemesi ile değerlendirilmiştir. X111 ÖZET Bu tezde mimari tasarım ve çevre etkileşiminde "yer" kavramı incelenmiştir. Bu doğrultuda içinde yaşadığımız ve yüzyıllar boyunca çok farklı, zengin uygarlıklara tanık olmuş bir kent olan İstanbul'da tarihi yarımada içinde yer alan Edirnekapı-Fatih-Şehzadebaşı ekseni ve bu eksenin üzerindeki kentsel mekanların tasarım-çevre etkileşiminde örneklenerek "yer" kavramının belirlenmesi hedeflenmiştir. Bu noktada fizik çevre ile insan ve insan eylemleri arasındaki ilişki sözkonusu olmaktadır. Tezin ikinci bölümünde bu ilişki, "yer" kavramını kent ölçeğinde ve insan-çevre-tasarım etkileşimi içinde ele alınmaktadır. Burada kentsel yapının bir bütün oluşu ve bir bütün olarak içinde yaşadığımız fizik çevreden, yapılardan/binalardan, kentsel yapı elemanlarından, yollardan, alanlardan meydana geldiği, bunları da o çevreyi kullanan insanlarla bu insanların eylemlerinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı anlatılmaktadır. Kentsel mekanın sürekliliği, insanların geçmişten geleceğe doğru belirlenen süreçde çevre ile yaşam bütünü ile olan birlikteliğidir. Üçüncü bölümde, mimari tasarım süreci "yer" kavramı bağlamında ele alınır. Burada çevre-yer'in görsel çevre etkileşimi sisteminin belirlenmesi ve tasarım yöntemlerinin, yaratıcılık ile ilişkisi kurgulandırılmaktadır. Tezin dördüncü bölümünde ise görsel çevre etkileşim sistemi kent kurgusu-mimari tasarım bağlamında kuramsal bir çerçeveye oturtularak değerlendirilmektedir. Dördüncü bölümde kuramsal bir çerçevede genelleştirilen sistem kurgusu beşinci bölümde İstanbul Kent Kurgusu ile örneklenmektedir. Alan çalışmasını oluş turan İstanbul Kent Kurgusunda önemli etkisi olan Osmanlı Dönemi ve daha da geriye Bizans izleri araştırıldığında kentin yapısının özgünlüğü ve korunabilirliği dik katimizi çekmektedir. Bu bağlamda İstanbul'un surlarla çevrili tarihi yarımada içeri sinde antik çağlardan günümüze bir geçmişe ve kentsel yapıya sahip oluşu, bu kurgunun sürekliliği, mekanları biçimlendirişi ve tasarım sürecini belirleyiciliği açısından Edirnekapı-Fatih-Şehzadebaşı aksı incelenmiştir. Altıncı bölüm bu alan çalışmasına ait değerlendirmeleri ve yaklaşımları içermektedir. Bu bölümün devamında, tezin sonuç bölümünü oluşturan yedinci bölüm de ise, ilk bölümde hedeflenen mimari tasarım ve çevre- "yer" ilişkisi, kent kurgu- su-mimari tasarım bağlamında altıncı bölümde ortaya konulan sistemin Edirnekapı-Fatih-Şehzadebaşı aksı örneklemesi ile değerlendirilmiştir.
-
ÖgeKonya çevresindeki volkanik tüflerin yapı malzemesi olarak değerlendirilmesi ve özelliklerinin belirlenmesi üzerine bir araştırma(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Koçu, Nazım ; Gürdal, Erol ; 68884 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesBu çalışmada Konya çevresindeki volkanik bir tüftin yapı malzemesi olarak değerlendirilmesi için puzolanik aktivite özelliğinden yararlanarak elde edilen mamul ürünlerinin fiziksel, mekanik, kimyasal özelliklerinin araştırılması ve mikroyapı özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Tez altı bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm giriş bölümü olup konunun önemi, kısa bir tanıtımı kullanılan yöntemler kısaca açıklanmıştır. İkinci bölümde araştırmanın amacı, gerekçesi açıklanarak, araştırmanın kap samı ve beklenen yararlar özetlenmiştir. Ayrıca çalışmanın bilimsel, teknolojik yararları ile ekonomik ve sosyal katkıları açıklanmıştır. Üçüncü bölümde literatür araştırmasına yer verilmiştir. Konu ile ilgili olarak, puzolanların ve kireçlerin tanımı, tarihçesi, sınıflandırılması yapılmıştır. Türkiye ve Konya çevresindeki puzolan, kireç konusunda yapılan araştırmalar taranarak puzolanik aktivite deneyindeki reaksiyonun nasıl gerçekleştiği belirtilmiştir. Dördüncü bölümde doktora konusu olarak seçilen malzeme ve metodları hakkında bilgi verilmiştir. Konya çevresindeki hammaddeler ve endüstriyel artık ürünlerin bağlayıcılık özelliğinin olup olmadığı konusunda ön araştırma yapılmış, doktora konusuna karar verilmiştir. Bu bölümde araştırmada kullanılan malzemeler, malzemelerin tanımı, özellikleri TS. 25'e göre puzolanik aktivite özelliğinin olup olmadığı, deney programı, kabul edilen ilkeler, karışım hesaplan, malzemelerin ha zırlanması, karıştırma, koruma, ısıtma koşulları, numune boyutları, sayıları ve kodlanması yapılmıştır. Beşinci bölümde ise deneyler yapılmıştır. Deneyler fiziksel, mekanik, kimyasal özellikler ve mikroyapı araştırması olmak üzere üç ana başlık al tında incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar fotoğraf ve grafiklerle açıklanmıştır. Bu bölümün sonunda ise deney neticeleri değerlendirilmiş ve irdelenmiştir. Genel sonuçları içeren altıncı bölümde ise SiC^'ce zengin volkanik tüflerden oluşan kireç-puzolan tuğlasının üretim aşamasında dikkat edilecek hususlar açıklanmıştır. Tezde fiziksel, mekanik, kimyasal, mikroyapıya ait özellikler sıralanmış ayrıca bölge yapı endüstrisine nasıl katkıda bulunacağı ve bundan sonra ne tip araştırmalar yapılacağı maddeler halinde belirtilmiştir.
-
ÖgeKonut yakın çevresinin kullanıcı bilişsel duygusal ve davranışsal parametrelere bağlı olarak değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Çerçi, Serpil ; İnceoğlu, Mine ; 68891 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesOrtamların insan kişiliğinin gelişimindeki etkileri, insanların bu konudaki potansiyel gereksinimlerinin, beklentilerinin karşılanmasını; ve bu çevreleri oluşturan mimarlık ürünlerinin hem işlevsel, hemde görsel kalitelerinin arttırılmasını gerektirmektedir.Bu nedenle, konut ve yalan çevresinde kaliteyi oluşturan bileşenlerin geniş kapsamda ele alınması, verimli sonuçlara ulaşabilmek için psikolojik, kültürel, teknolojik ve ekonomik açıdan, toplumsal isteklerin gözönünde tutulması ve bunların doğru bir şekilde analiz edilip yönlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda bu tezde ortaya konan ana amaçlar: Konut yalan çevresi ile ilgili kuramsal tabanı oluşturmak Konut yalan çevresi kalite ölçütlerini elde etmek amacıyla bir çerçeve model geliştirmek, Geliştirilen bu modelde ortaya konan yöntem ve teknikleri, kullanıcı değerlendirmeleri yoluyla (Adana' da), tarihsel süreç içinde gelişen geleneksel ve gelişmiş iki farklı ve nitelikteki konut çevreleri üzerinde deneyerek, analitik bir çalışma yapmak, Bu model aracılığıyla ortaya konan ölçütlerin tasarıma ve bu yöndeki çalışmalara ışık tutması için organize veri birikimini sağlamaktır. Altı bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde genel anlamda kalite / nitelik olgusuna değinilmekte, mimaride kalite eksikliğinin ortaya çıkardığı ve kullanıcının hoşnutsuzluğu ile kendini gösteren sorunların tanıtılması ile bu sorunların saptanmasına ve çözümüne yönelik kuramsal çerçeve ve modellerin tasarıma yansıtılması gerekliliği konuya giriş niteliğinde ve ön bilgiler halinde sunulmaktadır. Bunlara ilaveten bu hipotezde ortaya konan problem, amaç, kapsam ve yöntem tanıtılması ile tezin kurgusu yapılmaktadır. ikinci bölümde, konut, konut çevresi ve kalite kavramlarının açıklaması yapılarak, insan-konut-çevre ilişkisi ve yapıda kalite isteminin gelişmesi ile ilgili bilgiler kısaca verilmektedir. Ayrıca fiziksel çevrenin genel kalitesinde etkili olan tasarım ve yapı üretim kalitesi ile ilgili açıklamalar yapılarak, günümüzde kaliteli ürün oluşmasında büyük etkisi olan standardlardan ve denetim gerekliliğinden söz edilmektedir. Üçüncü bölümde geçmişten günümüze kalite olgusunun karşılaştırmalı değerlendirmesi yapılmakta ve konut yakın çevresi ile ilgili olarak dünyadaki uygulamalardan çeşitli örnekler verilmektedir. Bu bölümün ikinci kısmında çalışmanın kuramsal tabanı oluşturulmakta ve birinci bölümde ortaya konan sorunların çözümüne yönelik çeşitli yaklaşımlar ve modeller özetlenmeye çalışılmaktadır. Mevcut bu modeller ve yaklaşımlar ışığında Adana kentinde yapılacak örneklem çalışmasına uygun nitelikte kavramsal çerçeveyi oluşturacak modelin kurgusu yapılmaktadır. Dördüncü ve Beşinci bölümde, oluşturulan modele dayalı olarak kullanım sonrası değerlendirmeler ile, anket çalışmasında kullanılacak değişkenler saptanmaktadır. Bu değişkenlere bağlı olarak Adana kentinde geleneksel ve gelişmiş iki bölgenin konut yalan çevresinde niteliksel sorunları saptamaya yönelik yöresel bir çalışmanın verilerini elde etmek amacıyla bir anket formu hazırlanmaktadır. Elde edilen veriler ise sözel ve sayısal olarak belirlenerek chi-square testi ve cross tabs analizi uygulaması ile ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Sonuç bölümünü oluşturan Altıncı bölümde ise çalışmanın genel değerlendirilmesi yapılmaktadır.
-
ÖgeAtmosferik kirleticilerin kuru ve ıslak çökelme mekanizmalarının kireçtaşlarındaki parlaklık kaybına etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Gökaltun, Emrah ; Gürdal, Erol ; 66410 ; Yapı Bilimleri ; Construction Sciencesİnsanoğlunun ortak varlığını oluşturan ve yaşamsal ve toplumsal olarak vazgeçilmesi imkansız değerler bütünü olan çevre, zamanla insanın yaşamsal faaliyetlerindeki birtakım değişimlerle, olumsuz bir sürece girerek, tüm canlıların doğal yaşam ortamlarının bozulmasına ve kirlenmesine yol açmıştır. Nüfus artışı, sanayileşme ve kentleşme üçgeni arasında biçimlenen bu yeni yaşam ortamı, yaşadığımız yüzyılın en büyük çevre kirliliği sorunu olan ve yeryüzündeki yaşamsal faaliyetler açısından büyük bir öneme sahip hava kirliliğini ortaya çıkarmıştır. Ve canlı ve cansız bütün varlıklar üzerindeki olumsuz etkilerinin, tarihsel ve kültürel değer içeren yapılar ile günümüz yapılarında da görülmesi, hava kirliliğinin, birçok alanda olduğu gibi, mimarlık disiplini içerisinde de ele alınmasını ve araştırılmasını kaçınılmaz hale getirmiştir. Bu bağlamda yaklaşılan tez çalışmasında, yapılar üzerine "Kuru ve Islak Çökelme Mekanizmaları" şeklinde, iki farklı yoldan ulaşan atmosferik kirleticilerin etkileri ve bu etkilerin, farklı ortamlarda ve konumlarda yer alan kireçtaşları üzerinde meydana getirdiği parlaklık değişimlerinin deneysel bir yöntem ile desteklenerek incelenmesi yönünde bir araştırmaya gidilmiştir. Araştırmadan elde edilen bulguların değerlendirilmesi ile de, atmosferik kirleticilerin, kuru ve ıslak çökelme mekanizmalarının kireçtaşları ile olan etkileşiminin ve kimyasal reaksiyonunun, hava kirliliği seviyesi, meteorolojik faktörler, yağmur suyunun asitliliği, kireçtaşı örneklerinin yerleştirildiği bölgelerin yapısı ve durumu, kireçtaşlarının bu bölgeler içinde bulunduğu konum, reaksiyon süresi, kireçtaşlarının karakteristik özellikleri ve kimyasal yapıları gibi temel faktörlere bağlı olduğu ve ister kuru çökelme, isterse ıslak çökelme mekanizmalarının etkisiyle olsun, kireçtaşları üzerinde, çok kısa süreçler sonunda dahi parlaklık kaybı meydana geldiği ve bu parlaklık kaybının da, kireçtaşlarının bünyesinde, bundan sonra ortaya çıkabilecek hasar ve bozulmaların başlangıcını oluşturduğu bulunmuştur.
-
ÖgeBuhar difüzyonunun dış duvarların nem ile ilgili ve ısıl performansına etkilerinin değerlendirilmesinde kullanılabilecek bir yaklaşım(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Altun, M. Cem ; Sunguroğlu, İmer ; 66393 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesBinalarda, dış ortam ile iç ortamı birbirinden ayıran dış duvarlarda, iki ortam arasındaki kısmi buhar basınç farklarından dolayı, normal şartlar altında, sürekli olarak bir buhar difüzyonu meydana gelmektedir. Böylece buhar difüzyonu, dış duvarlarda nemliliğin en önemli etkeni olarak ortaya çıkmaktadır. Farklı malzeme özelliklerine sahip katmanlardan oluşan dış duvarlarda, buhar geçirgenlik direnci düşük olan katmanlardan "rahat" bir biçimde geçebilen su buharı, buhar geçirgenlik direnci yüksek katmanlar önünde birikebilmektedir. Malzeme nemliliğinin, bazı malzeme özelliklerini değişime uğratması nedeni ile önemli yapısal sorunlara neden olduğu bilinmektedir. Özellikle, buhar difüzyonu sonucu oluşan malzeme nemliliğinin, malzemelerin ısı iletkenlik katsayıları ve buhar geçirgenlik özelliklerinde meydana gelen artışlar ve bozulmalar sonucu, dış duvarların kendilerinden beklenilen ısıl ve nem ile ilgili performansı yerine getirememeleri sözkonusu olabilmektedir. Bina yapımı tamamlandıktan sonra, duvarın kendisinden beklenilen performansı yerine getirememesi durumunda, bu tür sorunların ortadan kaldırılmasının çok zor, hatta bazı durumlarda olanaksız, olduğu, açıktır. Bu nedenden ötürü bu tür sorunların ortaya çıkıp çıkmayacağının tasarım aşamasında belirlenip, yine bu aşamada gerekli önlemlerin alınması, dış duvarın kendisinden beklenilen performansı sürekli olarak karşılayabilmesi açısından, önemlidir. Bu çalışmada; tasarım aşamasında, farklı dış duvar seçenekleri arasında ısıl ve nem ile ilgili performanslanna bağlı olarak bir değerlendirme ve bunun sonucunda bir seçim yapma olanağı veren veya mevcut binaların dış duvarlarının ısıl ve nem ile ilgili performanslarının değerlendirilmesinde ve karşılaştırılmasında kullanılabilecek bir yaklaşım ortaya koyulmuştur. Yaklaşım ile gerçekçi sonuçlar elde edebilmek amacı ile; hesaplamalarda, gerçeği en iyi yansıtacak dış ve iç iklimsel verilerin kullanılması ve dış duvarı oluşturan malzemelerin fiziksel özelliklerinde, zamana ve duvar içinde, çevresel etmenlerden kaynaklanarak, oluşan olaylara bağlı olarak meydana gelen değişimlerin ve bunların buhar difüzyonu ile ısı geçişi üzerindeki etkilerinin göz önünde bulundurulması, ilkelerinden yola çıkılmıştır. Yaklaşımdaki zamana bağlı ve tek boyutlu ısı geçişi ve buhar difüzyonu bağıntılarının çözümünde sonlu farklar yöntemi kullanılmış ve hesaplamalar için bir bilgisayar programı geliştirilmiştir. Ortaya koyulan yaklaşım ile dış duvar seçeneklerinin; istenilen zaman aralığındaki, duvar içindeki ve yüzeylerindeki, sıcaklık dağılımı, doymuş buhar basıncı dağılımı, kısmi buhar basıncı dağılımı, buhar difüzyon direnç faktörü dağılımı, bağıl nem oranı dağılımı, malzeme nemliliği oranı dağılımı, ısı iletkenlik katsayılarının değişimi ve duvarda meydana gelen saatlik ısı geçiş miktarı gibi ısıl ve nem ile ilgili performans ölçütlerinden yararlanarak karşılaştırıp, seçim yapmak olanaklıdır. Çalışmanın kapsamında, geliştirilen yaklaşım kullanılarak, ısı yalıtım malzemesinin yeri ve malzemesine bağlı olarak geliştirilen dış duvar seçeneklerinin, Türkiye' nin farklı iklim bölgelerindeki çevresel etmenlere bağlı olarak gösterdikleri ısıl ve nem ile ilgili performanslannı ortaya koyan bir uygulama çalışması da yapılmıştır.
-
ÖgeToplu konut alanlarında güvenli çevrelerin oluşturulmasında kullanılabilecek kavramsal bir model(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Apak, Suat ; Ünügür, S. Mete ; 75014 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesToplu Konut Alanlarının planlanması ve tasarlanması giderek karmaşık bir yapısal özellik göstermektedir. Etkenlerinin niceliksel ve niteliksel olarak, önem ve sıralarının, ve aralarındaki ilişkiler yoğunluğunun, içinde bulunan koşullar bağlamında, farklı örüntüler oluşturduğu, günümüzün ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmeleri neticesinde ise; farklı boyutlar kazanan Toplu Konut Tasarımı olgusu içinde "Güvenlik" unsuru ön plana çıkmakta ve önem kazanmaktadır. Toplu Konut Tasarımında Güvenlik sorununun çözümlenmesini ele alan ve çözümü ağırlıklı olarak konsept geliştirme evresinde gören; her özgün durum için esnek, bütünleşik bir kavramsal model geliştiren bu tez çalışması beş bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, genel anlamda "Güvenlik" unsurunun insanlar ve toplu konut kullanıcı memnuniyeti için önemine işaret edilmekte; planlamanın ve tasarımın bu unsurun sağlanması bağlamında sorgulaması yapılmakta; çevresel tasarımın ve bu yolla suç önlemenin toplu konut alanlarına Güvenlik-Sosyal Doku-Ekonomik Değer döngüsü çerçevesindeki katkıları irdelenmektedir. Üçüncü bölümde, tanıtılan konu alanı içinde gerçekleştirilen çözümlemeler neticesinde tez problematiği ortaya konulmakta, belirlenen bir sistematik kurgu üstünde sorunun yapısal (kavramsal) çerçevesi belirlenmektedir. Bu kavramsal çerçevenin hatlarını ise; ölçek boyutunda uzam - kapsam, içerik boyutunda koşullar - amaçlar, süreç boyutunda süreç aşamaları ve adımları oluşturmaktadır. Dördüncü bölümde ise, geliştirilen sistematik yapısal (kavramsal) çerçevenin belirlemelerinde, gitgide somutlaştırılmaya çalışılan "Toplu Konut Alanlarında Güvenlik Amaçlı Çevre Tasarımı" sorununa yönelik olarak bütünleşik bir kavramsal model geliştirilmektedir. Bu model, hipotez oluşturma ve deneme süreci tabanlı modeller esas alınarak, Kavramsal toplu konut modeli, Çevresel performans modeli, Çevre güvenlik değerlendirme modeli olmak üzere üç alt model üzerinde kurgulanmaktadır. Tez çalışmasının "Giriş" ve "Problemin belirlenmesi" bölümlerinde belirlenen ulaşılmak istenen amaç ve hedeflerin ne ölçüde gerçekleştirildiğinin irdelenmesi ve varılan sonuçların tartışılması ise beşinci bölümde ele alınmaktadır.
-
ÖgeMimarlıkta imaj : mekansal imajın oluşumu ve yapısı üzerine bir model(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Kahvecioğlu, Hüseyin L. ; İnceoğlu, Mine ; 75076 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesMimaride mekansal imajı konu alan bu çalışmada; "mekansal imajın oluşumu ve yapısını açıklamaya yönelik bir model" ortaya konmaktadır. Çalışma kapsamında mekan kavramı, mimariye konu olan her ölçekteki mekanı; mekansal imaj kavramı ise yalnızca görsellikle sınırlı imgeleri değil, mekanın ifade ettiklerinin bütününü kapsayan kavramsal ve zihinsel bir yapıyı ifade etmektedir. Tezde izlenen yol; kuramsal çerçevenin belirlenmesi ve bu çerçevede gereken literatür araştırmasının yapılması; oluşturulan kuramsal çerçeve üzerine temellenen model yaklaşımının geliştirilmesi; ortaya konan düşünce ve hipotezlerin sınanmasına yönelik alan çalışmaları yapılması; ve bütün bu çalışmalardan elde edilen bulgu ve sonuçların tartışılarak bir sonuca varılması şeklinde özetlenebilir. Tezde ortaya konan modelin iki yönü bulunmaktadır. Birincisi kuramsal çerçevenin belirlenmesi, ikincisi ise modelin iç kurgusunun oluşturulmasıdır. Birinci yönde ortaya konan yaklaşım, kuramsal çerçevenin üç olguya indirgenerek incelenmesidir. Sırasıyla algı, mekan ve imaj konuları model açısından incelenmesi gerekli temel olgular olarak belirlenmiştir. Diğer bir önemli konu olan bilişim konusu ise, incelenen her üç olgu çerçevesinde gerekli boyutlarıyla yer almaktadır. Modelin ikinci yönü bağlamında üzerinde durulan konular şunlardır:. Kuramsal çerçevede ortaya konan bilgiler doğrultusunda, mekansal imajın oluşum sürecinin bir bütün olarak açıklanması ve farklı tür imajların tanımlanması: ilk imaj, kalıcı veya gerçek imaj, genel imaj.. Yine kuramsal çerçevede ortaya konan bilgiler ışığında, mekansal imajın oluşumunu etkileyen faktörlerin sınıflandırılmasının yapılması.. İmajın iç strüktürünü açıklamaya yönelik bir hipotez geliştirilmesi: mekansal imajın çok katmanlı bir bütünlük gösteren yapısının incelenmesi. Tezde ayrıca, yapılan iki alan çalışması ile model bağlamında ortaya konan düşüncelerin bir kısmı sınanmıştır. Birinci alan çalışmasında, belli bir mekanda geçen zamanın o mekanın imajı üzerindeki değiştirici etkisi incelenmiş; ikinci alan çalışmasında ise diğer duyuların mekansal imaj üzerindeki etkilerini incelemek amacı ile görme özürlülerin mekanları nasıl algıladıkları sorusuna cevap aranmıştır. Yapılan bu alan çalışmalarında elde edilen bulgular, tezde ortaya konan düşünceleri destekler nitelikte görülmüştür. Sonuçta, mekansal imajın değişik karakterler gösterdiği; ilk kez algılanan bir mekana ait imajın, ağırlıklı olarak mekanın fiziksel ve biçimsel özellikleri ile kişinin zihnindeki genel imajlara göre şekillendiği belirlenmiştir. Aynı mekanda belli bir süre yaşayarak, o mekana ait mekansal deneyim kazanıldığında ise, fiziksel ve biçimsel boyutların önemini yitirdiği, silikleştiği, mekansal imajın ağırlıklı olarak orada geçen yaşamsal deneyim üzerine kurgulandığı sonucuna varılmıştır, imajın bu dinamik yapısı, katmanlı bir oluşum ile açıklanmakta; ilk imajın nitelik ve nicelik olarak az gelişmiş katmanlar üzerine kurgulandığı, imaj geliştikçe katmanların nitelik ve niceliklerinin de gelişerek komplike bir yapı göstermeye başladığı tezi ortaya konmaktadır.
-
ÖgeKamu inşaat projelerinin gerçekleştirilmesinde süre uzama nedenlerinin analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Gören, Selma Gül ; Orhon, İmre ; 75057 ; Yapı Bilimleri ; Construction Sciencesİnşaat sektörü, gerek milli gelire katkı, gerek yeni iş alanları ve olanakları yaratma gerekse diğer endüstrilerle ilişkiler yönünden ekonominin en önemli iş kollarından biridir. Diğer sektörlerde faaliyet gösteren kuruluşlarla karşılaştırıldığında bu alandaki kuruluşların çok farklı özellikleri vardır. İnşaat projelerinin yapım süresinin uzun olması, iklim koşullarından etkilenebilmesi, üretimin sabit bir yerde yapılmasının mümkün olmamasına bağlı olarak sabit işgücü, malzeme, ekipman ihtiyacının standart olarak hiç bir zaman belirlenememesi, gerçekleştirilen her projenin birbirinden farklı olması, projeleri gerçekleştirecek yüklenici kuruluşların farklı olması gibi nedenlerle bu sektörde faaliyet gösteren kuruluşların, diğer iş kollarında bulunan kuruluşlara göre farklı sorunları vardır. Özellikle bu alanda faaliyet gösteren ihale yöntemiyle kamu projelerini gerçekleştiren yüklenici inşaat kuruluşları, yatırımcının sermayesi ile iş yapan kuruluşlardır. Yatırdıkları sermaye ile değilde gerçekleştirdikleri projeler ile varlıklarını devam ettirebilirler. Bu nedenle de inşaatın yapım sürecininde rasyonel şekilde kullanımı mecburiyeti doğar. Bu özellikleri nedeni ile diğer sektörlerdeki kuruluşlardan ve inşaat sektöründe kendi sermayesi ile iş yapan kuruluşlardan farklı olarak yapım sürecine ilişkin farklı sorunlara sahiptirler. Yüklenici inşaat kuruluşlarının bir projeyi gerçekleştirmelerinin uzun bir süreyi gerektirmesi nedeniyle, içinde bulunulan ekonomik, çevresel, yasal koşullardan ve yatırımcıdan kaynaklanabilecek olumsuz faktörlerin yanında, birde sektörün kendi bünyesinden gelen bir takım olumsuzlukların olabileceğinin bilinmesi süre açısından önemlidir. Böylelikle önceden süre planlaması yapılan bir işin, tüm bu olumsuzluklara rağmen gerekli önlemlerin alınabilmesi ve gerekli süreye planlamada yer ayrılması imkanı elde edilerek işin planlanan sürede bitmesinin, yüklenici ve yatırımcı açısından önemi çok büyüktür. Bu nedenle de yüklenici inşaat kuruluşları ve yatırımcı için asıl önemli olan şey, finansal kararların verilmesinde etkili olan inşaat projesinin süresine ilişkin kararlarda sıklıkla meydana gelen yanılmalardır. Türk inşaat sektöründe önemli bir paya sahip olan kamu inşaat projeleri incelenmiştir.
-
ÖgeÇok katlı konut tasarımında, kullanıcıların esneklik taleplerini karşılayacak yapı elemanlarının seçimine yönelik bir karar verme yaklaşımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) Deniz, Ömer Ş. ; Giritli, Heyecan ; 100735 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesTürkiye'de üretilen çok katlı konutlara ait yapı sistemlerinin kullanıcıların esneklik taleplerine cevap verememesi, bu çalışmanın ortaya çıkış nedenini oluşturmaktadır. Bu doğrultuda çalışmada, farklı kullanıcı özelliklerinden ve bu özelliklerde zaman içinde ortaya çıkabilecek değişikliklerden kaynaklanan yeni ihtiyaçlar karşısında, çok katlı konut kullanıcılarının ilk yerleşim ve/veya kullanım dönemlerinde konutlarında mekan organizasyon değişiklikleri yapabilmelerini sağlayacak yapı elemanlarının belirlenmesi ve söz konusu elemanların kullanıcılar açısından uygun alternatiflerinin seçimi için, tasarımcılara yardımcı olacak bir karar verme yaklaşımının geliştirilmesi hedeflenmiştir. Türkiye'de kentsel konut ihtiyacı, büyük oranda toplu konut üretimi vasıtasıyla karşılanmaya çalışılmaktadır. Ancak, toplu olarak ve çok sayıda üretilen bu konutlar, konut birimi ve konut bloğu ölçeğinde gerçek kullanıcı ihtiyaçlarını karşılayamamaları nedeniyle beraberlerinde çeşitli problemleri de getirmektedir. Çok katlı konut tasarım sürecinde, çoğunlukla gerçek kullanıcıların belirsiz olması nedeniyle tasarımcılar, tasarımda gerçek kullanıcıların imkan ve ihtiyaçları doğrultusunda karar vermek yerine, ortalama (standart) kullanıcı özelliklerini dikkate alarak karar vermektedir. Bu durumda, birbirlerinden farklı özelliklere, farklı yaşam tarzlarına sahip gerçek kullanıcı gruplarının istek ve ihtiyaçları düşünülmeden tasarlanan ve üretilen söz konusu ortalama konutlar, daha konuta ilk yerleşim döneminde, kullanıcı ile konutu arasında uyumsuzluğa yol açabilmektedir. Diğer taraftan, kullanıcıların konutlarından taşınması sonucu konut birimine farklı kullanıcıların yerleşmesi veya, aynı konut birimini kullanım dönemlerinde kullanıcıların aile yapısında, sosyoekonomik durumlarında, yaşam tarzlarında, vb. ortaya çıkabilecek değişiklikler nedeniyle, konut, kullanıcı ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelebilmektedir. Kullanıcı ile konutu arasındaki uyumun bozulduğu böyle durumlarda, eğer konutta değişiklik yapma imkanı yoksa, ya kullanıcı konuttan taşınmakta veya konutun verimsiz niteliklerine uymak zorunda kalmaktadır. Yukarıda sözü edilen konut ile kullanıcısı arasındaki uyumsuzluk problemleri, kullanıcıların esneklik taleplerine yol açmaktadır. Çünkü esneklik, konut üretim ve kullanım sürecinde kullanıcı ile konutu arasında ortaya çıkabilecek uzlaşmazlıkları gidermeyi ve bunu da kullanıcının aktif müdahalesi ile gerçekleştirmeyi öngören bir araç olarak kullanılabilmektedir. Konutta ortaya çıkabilecek esneklik talepleri, fiziksel yapı elemanları vasıtasıyla karşılanabilir. Ancak, bu talepleri karşılamak üzere yapı elemanlarının bir kısmının değiştirilmesi veya yeniden düzenlenmesi sonucunda, kullanıcılar bazı teknik ve ekonomik külfetlere katlanmak zorunda kalabilirler. Bu nedenle, gelecekte değiştirilmesi olası olan yapı elemanlarının önceden, kullanıcı özelliklerine göre belirlenmesi ve bu elemanlara ait alternatifler arasından kullanıcılar açısında en xiii uygun olanlarının rasyonel yöntemlere dayanarak seçimi vasıtasıyla, yapı sisteminin, kullanıcıların esneklik taleplerinin karşılanması amacı doğrultusunda başarılı olması sağlanabilir. Çalışmada, çok katlı konut tasarımında, yapım sonrası ve kullanım dönemleri süresince değişen kullanıcı özellikleri ve ihtiyaçlarını karşılayabilecek yapı elemanlarının belirlenmesine ve bu elemanlara ait alternatifler arasından teknik ve ekonomik açıdan kullanıcılar için uygun olanlarının seçimine yardımcı olacak bir karar verme yaklaşımı geliştirilmiştir. Geliştirilen karar verme yaklaşımının kullanıcıları, tasarım sürecindeki karar vericilerdir (mimarlar, mühendisler). Karar verme yaklaşımı sonucunda belirlenen esnek özellikli ürünün (konut biriminin) kullanıcıları ise, söz konusu ürünü satın alan hanehalkıdır (kat mülkiyetli). Çok katlı konut tasarımında tasarımcılara yardımcı olacak bir karar verme-seçim yapma sürecinin önerildiği çalışma, altı bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde, "çok katlı konut tasarımında, yapım sonrası ve kullanım dönemleri süresince değişen kullanıcı ihtiyaçlarını karşılayabilecek uygun yapı elemanlarının seçimine imkan sağlayabilecek bir aracın gerekliliği" olarak saptanan problem tanıtılarak, çalışmanın amacı ve kapsamı belirlenmekte, çalışmada izlenecek yolu açıklayan çalışma yöntemi sunulmaktadır. Üç kısımdan oluşan ikinci bölümde, çalışmada geliştirilen yaklaşımın doğru ifade edilebilmesine ve anlaşılmasına yardımcı olacak, çok geniş kullanım alanlarına sahip "esneklik", "karar verme" ve "yapı sistemi" gibi temel kavramlar tanıtılmakta, ana hatları ve konu içindeki konumları belirlenmektedir. Mimarlık alanında, esneklik kavramı ile ilgili farklı tanımlar söz konusu olduğu ve çok çeşitli esneklik türleri ileri sürüldüğü için, ortaya çıkabilecek kavram karmaşıklığının önlenmesi amacıyla ikinci bölümün birinci kısmında öncelikle, söz konusu tanımlamaların ve esneklik türlerinin çalışma konusu ile ilgili olanları açıklanmaktadır. Daha sonra, esneklik kavramının çalışmada kabul edilen anlamı ve özellikleri tanıtılarak, çerçevesi çizilmektedir. "Gelecekte kullanıcı özellikleri ve ihtiyaçlarında ortaya çıkabilecek değişikliklere uyum sağlamak üzere, yapım sonrası ve kullanım dönemlerinde bir yapı sistemini oluşturan fiziksel yapı elemanlarının değiştirilme yeteneği" olarak tanımlanan "esneklik" kavramı bu çalışmada, "değişkenlik" ve "değişebilirlik" kavramları ile aynı anlamı taşımaktadır. "Esneklik talebi" kavramı ise çalışmada, fiziksel yapı elemanları tarafından karşılanması beklenen, kullanıcıların değişim isteğini ve yeniden düzenleme ihtiyacını ifade etmektedir. Bu anlam çerçevesinde, kullanıcıların ileri sürebilecekleri esneklik talepleri üç temel grupta toplanmaktadır: -Yapı elemanının mevcut yerinden çıkarılması, -Yerinden çıkarılmış (veya başka bir) yapı elemanının daha sonra aynı (veya farklı) yere yerleştirilmesi, -Yapı elemanının mevcut yerinin değiştirilmesi. Çalışmada üzerinde durulan esneklik türleri ise, "Kullanım Esnekliği", "İç Konstrüktif Esneklik" ve "Yeniden Kullanım Esnekliğidir. Çalışmada geliştirilen karar verme yaklaşımının iskeletini oluşturan "karar verme" kavramının tanıtıldığı ikinci bölümün ikinci kısmında, yaklaşımın içerdiği karar verme-seçim yapma sürecini ortaya çıkaracak olan, genel anlamda karar verme süreci konusunda temel bilgiler sunulmakta ve sürecin aşamaları açıklanmaktadır. Yaklaşımda, esnekliği sağlayacak yapı elemanı alternatiflerinin seçiminde belirsizliğin ve riskin ortadan kaldırılarak seçimin sağlıklı biçimde yapılabilmesi için, karar verme süreci içinde amaca uygun bir seçim yapma yönteminin kullanılması öngörülmektedir. Bu nedenle bu bölümde, karar verme sürecinin değerlendirme ve xıv seçim yapma aşamasında kullanılma imkanı olan bazı yöntemlere ilişkin genel bilgiler verilerek, söz konusu yöntemlerin her biri, çalışmanın amacına uygunluğu açısından irdelenmektedir. İrdelemeler sonucunda, çalışmada kullanıcıların esneklik taleplerini karşılayacak yapı elemanı alternatiflerinin değerlendirilmesi ve seçiminde uygulanabilecek uygun yöntem olarak kabul edilen Analitik Hiyerarşi Yöntemi, işleyiş sırasına göre ele alınarak detaylı biçimde açıklanmaktadır. Kullanıcıların esneklik taleplerini karşılayacak yapı sisteminin tanıtıldığı ikinci bölümün üçüncü kısmında öncelikle, yapı ve yapım sistemi kavramları konusunda yapılan çeşitli tanım ve sınıflandırmalar ortaya konarak, çalışmada kullanılan "yapı elemanı" kavramı açıklanmaktadır. Daha sonra, konutta esneklik taleplerinin yapı elemanları vasıtasıyla kolaylıkla karşılanması doğrultusunda uygun ortam oluşturan, "yapı sisteminde hiyerarşik organizasyon yaklaşımı" ile ilgili görüşlere ve uygulamalara değinilmektedir. Hiyerarşik düzen içindeki elemanların fiziksel olarak birbirinden bağımsızlaştırması, yapının esneklik özelliğinin artırılması için bir araç olarak kullanılabilmektedir. Bu nedenle çalışmada kabul edilen, "yapı sistemini yüklendikleri esneklik fonksiyonları açısından farklı bölümlere ayırarak esneklik sağlama stratejisine göre, yapı sistemi hiyerarşik düzende sabit ve değiştirilebilir nitelikli iki temel bölüme ayrılmakta, ayrımın sabit ve değişmez elemanlar bölümü "destek (kalıcı) yapı", hareketli ve değişken elemanlar bölümü de "tamamlayıcı (değiştirilebilir) yapı" olarak adlandırılmaktadır. Bu açıklamalardan sonra, destek yapı ve tamamlayıcı yapı bölümlerinden oluşan bir yapı sisteminde yer alan yapı elemanlarının, söz konusu bölümlerden hangisine ait olabileceği belirtilmektedir. Üçüncü bölümde, çok katlı konut uygulamalarında önemli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkan "konutta esneklik" konusunda açıklamalar yapılmaktadır. Bölümde önce, konutta esneklik sağlamak amacıyla çeşitli ülkelerde uygulanmış olan önemli projeler tarihsel sıraya göre ele alınarak genel özellikleri belirtilmekte, uygulanma biçimlerine değinilmektedir. Esnek konut uygulamaları tanıtıldıktan sonra, söz konusu çalışmaların ortaya çıkardığı sonuçlar irdelenerek, başarı ve başarısızlık nedenlerini oluşturan faktörler belirtilmektedir. Bu bölümde son olarak, çok katlı konutta esneklik sağlama koşulları ve esnekliğin gerçekleştirilebilmesi için alınması gereken önlemler üzerinde durulmaktadır. Konutta esneklik sağlama koşulları, döşeme alanı ve geometrisi, taşıyıcı sistemin kuruluşu, tesisat sistemlerinin ve ıslak mekanların yerleşimi, bölücü iç duvarların değiştirilebilirlik özellikleri ve yapı elemanlarının boyutsal koordinasyonu başlıkları altında ele alınarak açıklanmaktadır. Dördüncü bölümde, çok katlı konut uygulamalarında kullanıcıların konuta ilk yerleşim ve/veya kullanım dönemlerinde ortaya çıkabilecek esneklik taleplerinin yapı elemanları vasıtasıyla karşılanabilmesi için, tasarımcıların (karar vericilerin) konut tasarım sürecinde gerekli önlemleri almasına yardımcı olacak bir karar verme yaklaşımı önerilmiştir. Söz konusu yaklaşım aşağıdaki aşamalardan oluşan bir karar verme-seçim yapma sürecini içermektedir: -Bilgi toplama ve tasarım verilerinin oluşturulması, -Esneklik doğrultusunda tasarlama ve değiştirilmesi olası yapı elemanlarının belirlenmesi, -Olabilir Yapı Elemanı Alternatiflerinin ve Kriterlerin Belirlenmesi, -Değerlendirme ve Uygun Alternatiflerin Seçimi. önerilen karar verme-seçim yapma sürecinin aşamaları detaylı olarak açıklanmadan önce, söz konusu sürecin tasarım süreci içindeki yeri belirlenmiştir. Karar verme-seçim yapma sürecinin birinci aşamasını oluşturan, bilgi toplama ve toplanan bilgilerin değerlendirilmesi sonucunda mevcut koşulları, imkan ve ihtiyaçları ifade eden tasarım verilerinin oluşturulması aşaması, çok katlı konut XV tasarımında esneklik doğrultusunda çözümler ortaya çıkarabilmesi ve doğru kararlar verebilmesi için, tasarımcının yerine getirmesi gereken ilk işidir. Çalışmada, esnek konut tasarımı için ihtiyaç duyulabilen temel bilgi türleri dört grupta toplanmaktadır: -Konut kullanıcılarına yönelik bilgiler, -Konut yapım sistemine yönelik bilgiler, -Konut çevresine yönelik bilgiler, -Ekonomiye yönelik bilgiler. Elde edilen bilgilere dayalı olarak belirlenen tasarım verileri ise üç temel grupta toplanmaktadır: -Kullanıcılar ile ilgili tasarım verileri, -Yapım sistemi ile ilgili tasarım verileri, -Çevre, çok katlı bina ve konut birimleri ile ilgili tasarım verileri. Geliştirilen karar verme-seçim yapma sürecinin ikinci aşaması, çok katlı konut binasının esneklik doğrultusunda tasarlanması ve elde edilen tasarım çözümlerine göre gelecekte değiştirilmesi olası olan yapı elemanlarının belirlenmesi işlemlerini içermektedir. Bu aşamada, çok katlı konut binasının tasarımı, yapı sisteminin destek ve tamamlayıcı bölümlere ayrımını esas alan esneklik sağlama stratejisi doğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle öncelikle, ihtiyaç programında ve tasarım verilerinde belirlenmiş değerlere uygun olarak, diğer bölümün (tamamlayıcı yapının) çok çeşitli olasılıklara göre yeniden düzenlenebilmesine imkan sağlayan destek yapı tasarlanmaktadır. Daha sonra, destek yapının kullanıcı özelliklerine göre bölümlenmesiyle oluşturulan konut birimlerinin, konuta ilk yerleşim ve/veya kullanım dönemlerinde olası alternatif mekan organizasyonları düzenlenerek, tamamlayıcı yapı tasarımı elde edilmektedir. Bu aşamanın sonunda, düzenlenen mekan organizasyonları göz önünde bulundurularak, gelecekte değiştirilmesi olası olan tüm yapı elemanları, daha sonraki aşamalarda değerlendirilmek üzere saptanmaktadır. Tasarımcı, destek yapı tasarımı için, yapım sistemine, çevreye, gerçekleştirilecek çok katlı binaya ve konut birimlerine ilişkin tasarım verilerinin yanı sıra, kendi sübjektif görüşleri ve deneyimlerine dayalı olarak, iki farklı temel yaklaşımdan yararlanabilir: -Bağımsız (nötr) tek mekan oluşturma, -Mekan birimlerini gruplandırarak mekan bölgeleri (zones) oluşturma. Tamamlayıcı yapı tasarımı için, tasarım verilerine dayalı olarak, kullanıcının konut biriminde gelecekte ortaya çıkması olası esneklik talepleri konusunda toplanan bilgi düzeyine ve esneklik taleplerinin tahmin edilebilme durumuna göre iki farklı tasarlama stratejisi izlenebilir: -Kullanıcıların esneklik taleplerinin tahmin edilemediği belirsizlik durumunda, "belirsiz esneklik talebi doğrultusunda tasarlama stratejisi", -Kullanıcıların esneklik taleplerinin tahmin edilebildiği belirlilik durumunda, "ön belirlemeli esneklik talebi doğrultusunda tasarlama stratejisi". Karar verme-seçim yapma sürecinin üçüncü aşamasında, gelecekte değiştirilmesi olası olan yapı elemanlarının her birinin olabilir alternatifleri ve söz konusu alternatiflerin değerlendirilmesi ve en uygun olanlarının seçimi için ölçü olacak kriterler belirlenmektedir. Kriterler belirlendikten sonra, olabilir alternatiflerin her xvı kritere ilişkin değerini açıklayan, değerlendirme ve seçim yapma sürecinde karar vericilere yardımcı olacak olan kriter değerleri ortaya konmaktadır. Değiştirilmesi olası bir yapı elemanının olabilir alternatifleri, elemandan beklenen özellik değerlerine kısıtlama sınırları içinde kalacak biçimde sahip olan, tüm elde edilebilir ve geçerli alternatiflerdir. Elde edilebilir aday çözüm veya alternatiflerin bazılarının özellik değerleri, çeşitli yasa, yönetmelik, standart, vb. kuralları veya tasarımcı, kullanıcı beklentilerini karşılayamadığı için, bu özellikteki alternatifler değerlendirme sürecine kabul edilmemekte ve elenmektedir. Geriye kalan alternatifler ise, söz konusu yapı elemanına ait değerlendirme sürecine alınacak geçerli (olabilir) alternatifleri temsil etmektedir. Çalışmada, ölçülebilir, açıklanabilir ve amaç için önemli olmaları ve karmaşıklığa yol açmamaları için sayılarının sınırlı tutulması temel alınarak, olabilir yapı elemanı alternatiflerinin değerlendirilmesi ve seçiminde kullanılabilecek kriterler dört grupta toplanmaktadır: -İlk yapım maliyeti kriteri, -Değiştirilme maliyeti kriteri, -Değiştirilme süresi kriteri, -Değiştirilme güçlüğü kriteri. Karar verme-seçim yapma sürecinin son aşamasında, değiştirilmesi olası yapı elemanlarına ait olabilir alternatiflerin değerlendirilmesi sürecinde kullanılacak Analitik Hiyerarşi Yöntemine (AHY) dayalı olarak alternatifler değerlendirilerek, kullanıcılar açısından en uygun alternatifler seçilmektedir. Değiştirilmesi olası tüm yapı elemanları için gerçekleştirilecek olan değerlendirme ve seçim yapma süreci, AHY'nin prensiplerine göre üç adımdan oluşmaktadır: -Değerlendirme probleminin hiyerarşik yapısının belirlenmesi, -Hiyerarşide yer alan tüm elemanların bir üst düzeydeki her eleman için göreli önemlerinin belirlenmesi ve tutarlılığın hesaplanması, -Hiyerarşinin en alt düzeyinde yer alan alternatiflerin, tüm hiyerarşiyi kapsayan bileşik göreli önemlerinin belirlenmesi ve en uygun alternatifin seçimi. Uygulanan değerlendirme yöntemi sonunda, kullanıcı özelliklerine ve kullanıcıların esneklik talebinin karşılanması amacına en uygun yapı elemanı alternatifi (veya alternatifleri) belirlenebilmektedir. Önceki bölümde detaylı biçimde açıklanan karar verme yaklaşımı, beşinci bölümde bir varsayımsal örnek uygulama vasıtasıyla denenerek, önerilen karar verme-seçim yapma sürecinin tüm aşamaları sırayla ele alınmaktadır. Kullanıcılar ile ilgili tasarım verilerinin yanı sıra, çevresel koşullar, çok katlı bina ve konut birimleri ile ilgili tasarım verilerinin de varsayıma dayalı olduğu örnek uygulamada, betonarme prefabrike iskelet+panelli karma yapım sistemi ile gerçekleştirilmesi uygun bulunan çok katlı konutun esnekliği doğrultusunda tasarım kararları verilmektedir. Uygulamada, çok katlı konutta yaşayacak belirli bir kullanıcı grubu ve bu kullanıcıların satın alacağı konut birimi üzerinde durularak, konut birimindeki gelecekte değiştirilmesi olası yapı elemanları belirlenmektedir. Daha sonra, değiştirilmesi olası bir bölücü iç duvar elemanının elde edilebilir alternatifleri değerlendirilerek, kullanıcılar açısından en uygun olanı seçilmektedir. Çalışmanın son bölümünde ise, ulaşılan sonuçlar açıklanmakta ve çalışmada geliştirilen yaklaşımın etkili olması için alınması gereken önlemler sunulmaktadır.
-
ÖgeEvin anlamı ve kentlileşme süreçleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) İnceoğlu, A. Arda ; Sağlamer, Gülsün ; 100668 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesEv konusu birçok alandan araştırmacılar için farklı boyutları ile zengin ve aynı derecede verimli bir araştırma alanı olmuştur. Bachelard'ın (1969) evin bilinçaltı ve bilinçüstû anlamlan ile ilişkili çaılşmalan, geleneksel kültürlerde ev biçiminin toplum yapısı ile ilişkisini inceleyen Rapoport'un (1976, 1982) çalışmaları, farklı kültürlerde ev imajlarına biçilen anlamlar ile ilgilenen Nasar ve Purcell'in çalışmaları (1993, 1994, 1995), farklı alanlardaki evlerle ilgili morfolojik çalışmalar, verilen belli değişkenlere göre ev düzenlemeleri oluşturan algoritmalar, geleneksel evler üzerine yapılan çok sayıda çalışma, dar gelirliler için ev sorunu üzerine Kellett'in (1995) yaptığı gibi anlamaya yönelik yada çözüm önerileri yapan çalışmalar, ev' i mimarlık ile ilşkilil alanlarda üzerinde en çok çalışma yapılan konulardan birisi haline getirmiştir. Türkiye'de evin farklı boyutları ile ilgili benzer çalışmalar vardır. Özellikle seksenli yıllardan sonra konut stoğunun önemli bir kısmım oluşturmaya başlayan yasal olmayan konutlar-konut bölgeleri ile ilgili çalışmalar ev çalışmaları içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Dar gelirli grupların ev sorunu ile ilgili tanımlayıcı çalışmalardan çözüm önerilerine çok sayıda araştırma mevcuttur. Bu çalışmalar çoğunlukla evlerin biçimsel nitelikleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Dar gelirli gruplar için ev olgusunun anlamsal boyutları üzerinde çok az sayıda araştırma bulumaktadır. Bu çalışmanın birincil amacı evlerin tartışılması boyutuna anlam konusunda katkıda bulunmaktır. Çalışma İstanbul'daki dar gelirli kişiler için ev anlamlarının kentleşme süreci içindeki değişiminin incelenmesini amaçlamaktadır. Çalışma kapsamında evin anlamının açıklanması amacıyla bütünsel bir model önerilmiştir. Aynı zamanda modelin kentlileşme süreci içindeki değişimi üzerine varsayımlar öne sürülmüş ve yapılan deneysel bir çalışma ile geçerlilikleri sınamıştır. Dar gelirli gruplarda evin anlamının araştırılması konusu herhangi bir toplumsal grup örneklemesi olarak seçilmemiştir. Kente göç edenlerin ilk kentsel deneyimi 'kentte tutunma1 olmakta (Erder 1996) ve bu nedenle ev önemli bir mekansal deneyim oluşturmaktadır. Kentleşme-kentlileşme süreçleri içerisinde ev olan-ev olmayan arasındaki farkın arttığı ve eve verilen anlamların kişilerin sosyal dinamiklerindeki değişimler ile farklılaştığı görülmektedir. Dar gelirli gruplar dinamik sosyal kültürel yapıları ile anlamın değişimi konusunun incelenmesinde iyi bir örnek grubu oluşturmaktadırlar. Evin anlamı üzerine olan çalışmalarda sosyal-kültürel etkenler ve yaş, cinsiyet gibi farklılıkların anlamsal değişikliklere yol açtığı gösterilmekle birlikte kentlileşme süreçlerinin böylesi bir değişken olduğu gösterilmemiştir. Çalışma bu açıdan bir ilk örnek olarak anlamın kentlileşme süreçleri içerisinde değişimi konusunu tartışmaya açmayı amaçlamaktadır. Evin anlamı konusu çevresel anlam çalışmaları kapsamında ele alınmaktadır. Çevresel anlamın ortaya çıkışı üzerine çeşitli yaklaşımlarda genellikle hem anlamın hem eylemlerin bireysel olmadığı yönündeki görüş ağırlık kazanmaktadır. Bu görüşe göre çevresel anlamınoluşması kültürel bir süreçtir. Anlam mimari elemanlarda içerilmez ancak insanlar tarafından onlara verilir. Bu nedenle insanın deneyimlerinin farklılığı insanın çevresine verdiği anlamların da farklılığına yol açar (Hershberger 1988). Giddens (1984) anlamın oluşmasını sosyal yapının özellikleri olan kurallar ve kaynaklar ile ilişkili görmektedir. Blumer (1969) ise anlamların insanlar tarafından sosyal çevre içerisinde cisimlerin, durumların veya diğerlerinin davranışlarının yorumları yoluyla oluştuğunu savunmaktadır. Anlam üzerine diğer bir görüş antropolojinin kültür yorumlanndan yola çıkmaktadır: kültür sembolik bir süreçtir ve oluşturulan anlam katılımcı gözlem sonucu anlaşılabilir (Low 1986). Anlamın ortaya çıkışım kültürel bir süreç olarak gören yaklaşıma göre anlamlar yalnızca oluşturulmazlar, aynı zamanda kişinin içinde bulunduğu kültür ve sosyal yapı tarafından dikte edilirler (Saegert, Winkel 1990). Anlamın eğitim süreçleri sonucu oluştuğu, şekillendiği ve değiştiği gösterilmektedir. Ev düşüncesi çevresel psikoloji açısından önemli bir kuramsal yapıdır. Kişinin yaşamım sürdürdüğü diğerleri ile yaşadığı, yeni yaşamlar ve sosyal kategoriler oluşturduğu fiziksel, sosyal ve psikolojik etkileşimleri içerir. Ev insanın çevre ile olan en yakın ve özel ilişkisidir. Ev kavramının taşıdığı önem dil içinde evi anlatan çok sayıda kelime olması ile anlaşılabilir. Ev yuv konut yurt vatan ülke memleket hane Türkçe'de evi anlatan ve birbirlerine yaklaşık karşılık gelen kelimeler yam sıra, ev kavramım içinde barındıran ve ev anlamı verecek şekilde farklı okumalara izin veren kelimelerin çokluğu dikkat çekicidir. Çalışma kapsamında geliştirilen evin anlamsal modeli evin anlamına yönelik dört ana kuramsal yaklaşımı birleştirmeyi ve bütünsel bir yapı oluşturmayı amaçlamıştır: Bölgesellik kuramı, psikolojik modeller, sosyo-psikolojik modeller, fenomenolojik yaklaşımlar. Önerilen model farklı yaklaşımları bünyesinde birleştirdiği gibi Türkiye'de geçerliliği olan bir model olmayı amaçlamaktadır. Bu modelin getirdiği bir yenilik anlamın eksenel bir sistem içinde ele alınmasıdır. Eksenin bir ucundaki bileşenin ağirlık kazanması diğer ucundaki bileşenin ağırlığının azalmasına neden olur. Bileşenler farklı ağırlıklarla da olsa aynı zaman içinde mevcuttur. Bu modelin yeniliği evin anlamım değişken bir süreç olarak görmesi ve zaman içindeki değişimini açıklama modeli içerisinde ele almasıdır. Evin anlamım açıklayan model ve kentlileşme süreçleri içindeki değişimi üzerine geliştirilen varsayımlar sulanmıştır. Modelin yeniliği evin anlamım eksenel bir sistem içinde açıklaması ve zaman içindeki değişimi bünyesinde içermesidir. Geliştirilen modeli ve öne sürülen varsayımları sınamayı amaçlayan alan çalışmasi üç denek grubuna uygulanmıştır: kente yeni gelen dar gelirli kişiler, kente daha uzun süre önce gelen dar gelirli kişiler ve kentli orta sınıf. Son grup karşılaştırma grubu olarak kullanılmıştır. Alan çalışmasının sonuçlan önerilen anlamsal modelin dar gelirli kişilerin evlerine verdikleri anlamlan ve bunların kentlileşme süreci içindeki değişirnini doğru olarak açıklayabildiğim göstermektedir.
-
ÖgeBina üretiminde optimum değer elde etmeye yönelik bir model(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) Oraz, Gülfer Topçu ; Sey, Yıldız ; 100671 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesGünümüzün ekonomik koşullarında kaynaklann akılcı kullanılması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, özellikle girişimci/mal sahibi/kullanıcı istek ve gereksinmeleri, yapının özellikleri ve yüklenicinin hedeflerini göz önüne alarak; üretim sürecinde yer alan kişi ve grupların bina üretiminden optimum değer elde edebilmesine yönelik bir model önerilmiştir. Bu amaca ulaşabilmek için, değer kavramına ilişkin geniş bir araştırma yapılarak, özellikle Değer Yönetimi ve aslında birbirine çok benzeyen Kalite Fonksiyon Dağılımı, Müşteri Yönelimli Ürün Tekniği ve Fonksiyon Yol Haritaları üzerinde yoğunlaşılmıştır. Bu metodolojiler, inşaat sektörü için yeni yaklaşımlar olarak kabul edilebileceğinden, öncelikle teorik olarak aynntılı bir şekilde inceleme gereği duyulmuştur. Bu tez, altı bölümden oluşmaktadır: Birinci bölüm, çalışmanın amaçlarının ve metodunun açıklandığı giriş bölümüdür. Çalışmanın ikinci bölümünde, Değer Yönetimi (DY) süreci aynntılı olarak açıklanmıştır. Bu kapsamda, öncelikle DY'nin tanımı yapılarak tarihsel gelişimi üzerinde durulmuştur. Ne tür projelerin DY'den en fazla faydayı sağlayacağı, DY'nin inşaat sektöründe nasıl ve ne zaman uygulanması gerektiği açıklanmıştır. Daha sonra, DY uygulamasının başarılı olması için gereken şartlar, DY'nin faydaları ve uygulamada karşılaşılan problemler ile değer yönticisinin nitelikleri, görevleri ve sorumluluklarından bahsedilmiştir. Bu bölümde ele alınan diğer bir konu da DY iş planıdır. Bu iş planının tüm evrelerinde sorulan sorular ve kullanılan teknikler sıralanarak tartışılmıştır. DY usulleri ve çalışmaya katılan gruplar arasındaki ilişkilere de bu bölümde değinilmiştir. Değer Yönetimi; müşterinin istek ve gereksinmelerinden, estetik, güvenilirlik ve performanstan ödün vermeksizin, en düşük yaşam dönemi maliyetinde en iyi değere ulaşmak amacıyla projenin fonksiyonlarını analiz etmeye yönelik, belirli bir iş planını izleyen ve disiplinlerarası bir ekip tarafından yürütülen bir değer optimizasyonu sürecidir. Üçüncü bölümde, değer arttırmaya yönelik metodolojilerden Kalite Fonksiyon Dağılımı (KFD) aynntılı olarak tanıtılmıştır. Bu bölümde, KFD'nin tarihsel gelişiminden bahsedildikten sonra, matrisleri oluşturmak için gerekli araçlar incelenmiştir. Daha sonra, KFD sürecinde oluşturulması gereken ilk matrisin, yani kalite evinin oluşturulmasında izlenen adımlar, örnek verilerek anlatılmıştır. Diğer IX matrislerin de birbirleriyle ilişkili olarak nasıl düzenlenmesi gerektiği ayrıca açıklanmıştır. KFD'nin inşaat sektöründe uygulanmasına ilişkin araştırmalar ve bir uygulama örneği de bu bölümde yer almaktadır. KFD, "doğru ürün"ü geliştirmenizi, DY ise bu ürünü en iyi yolla geliştirmenizi sağlamaktadır. KFD de DY gibi disiplinler arası bir ekiple yürütülür. KFD, müşteri gereksinmelerine yoğunlaşır; tasanm hedeflerinin önceliğini rekabetçi bir çevrede belirleyerek, müşteri gereksinmelerini ölçülebilir hedeflere dönüştürür. Bunu yapabilmek için, çoklu matris oluşturulur. Birbirini izleyen bir dizi matris, müşteri gereksinmelerini tasanm gereksinmelerine, tasarım gereksinmelerini ürün karakteristiklerine ve ürün karakteristiklerini yapım işlemlerine dönüştürmektedir. Çalışmanın dördüncü bölümünde, fonksiyon yol haritası olarak nitelenebilecek iki teknikten bahsedilmiştir. Bunlar, Teknoloji Yol Haritası ve Müşteri Yönelimli Ürün Teknikleridir. Her iki teknik de KFD ile büyük benzerlikler göstermektedir. Bunlara ilişkin matrislerin kurulması ve kullanılmasında izlenen süreçler bu bölümde yer almaktadır. Aynca, matrislerin avantajlan tartışılmıştır. Beşinci bölümde bina üretiminden elde edilen değerin arttırılmasına yönelik bir model önerilmektedir. Modelde daha önceki bölümlerde anlatılan metodolojiler bina üretimi yönetim süreciyle bütünleştirilmiştir. Modelin bina üretimi sürecinin bütün evrelerinde rol alanlar tarafından verilmekte olan bütün kararlan kapsaması gerektiği düşünülmüştür. Bu karara uygun olarak model, girişim aşamasından kullanıma kadar olan bütün üretim sürecini birbirini izleyen sekiz akış diyagramında ifade etmektedir. Modelin en üst düzeyi, bina yapımı sürecini bir bütün olarak gösteren tek bir kutu içermektedir. Dört kutunun yer aldığı ikinci diyagram, yapım sürecinin evrelerini göstermektedir. Diğer diyagramlar ise ikinci diyagramdaki evreleri detaylı olarak açıklamaktadırlar. Bir yapım projesinde katılımcıların optimum değer elde edebilmeleri için önerilen işlemler bu diyagramlarda açıkça izlenebilmektedir. Bu modelde, Değer Yönetimi ve Quality Function Deployment teknikleri proje yönetimi sürecine entegre edilmiştir. Altıncı bölüm ise, modelden elde edilecek faydalar yanında uygulanma potansiyelinin de tartışıldığı sonuç bölümüdür. Modelden beklenen faydalar şöyle sıralanabilir Sistematik bir karar verme tekniği kullanıldığından, tasarım ve yapım tekrarlan minimuma indirilmiş olur. Dolayısıyla, iytiyaç duyulmayan ya da talep edilmemiş hiç bir şey tasarlanmamış olur. Sürecin akışında bütün proje ekipleri sık sık bir araya geldiğinden mükemmel bir iletişim ve enformasyon akışı sağlanır. Uygulama kolaylığı sağlayacak malzemeler ve detaylar seçilerek, beklenen performans düşük maliyette elde edilebilir. Sonuç olarak, hem zaman hem de diğer kaynakların akılcı kullanılmasıyla maliyet düşürülebilir. Aynca, iskan sonrası ortaya çıkabilecek problemlerin ortadan kalkacağı varsayılmaktadır.
-
ÖgeKonut kooperatif yapılarında görülen hasar ve kusurların kooperatiflerin yapısal özellikleri bakımından irdelenmesine ilişkin bir model önerisi 1980 sonrası Konya örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Koç, İlhan ; Gürdal, Erol ; 100830 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesSosyal, kültürel ve siyasal yapısı gereği, 1950'lerden beri hızla artan nüfusu ile Türkiye, bütün sektörlerde hızla gelişti ve büyüdü; ve böylece günümüze kadar yoğunlaşarak devam eden şehirleşme süreci sebebiyle ortaya çıkan konut açığı, ülkede kuşkusuz günümüzün en önemli sorunlarından birini teşkil etmektedir. Bu yüzden, konut sorununa ilişkin tespitler yapmak, bunlara çözümler geliştirmek ve yönlendirici bilgiler üretebilmek için, her zaman teorik ve uygulamalı araştırmalara ihtiyaç vardır. Bu araştırmalar, ülke, il ve bölge ölçeğinde olabileceği gibi, şehir ölçeğinde de çalışmalar yapılarak da gerçekleştirilebilir. Ülke genelinde 1980'lere kadar bilimsel planlamadan yoksun olarak devam eden geleneksel konut yapı kooperatifçiliği yolu ile sağlanan konut edinme, 1980'lerin ilk yıllarından itibaren başta dar gelirli kesim olmak üzere toplumun diğer bütün kesimleri tarafından başvurulan en önemli bir yöntem olmuştur. Bu durum, özellikle 1981 ve 1984 tarihli Toplu Konut Kanunları'nın sağladığı iyileştirmeler ile birlikte ekonomi ve yapım sektöründeki büyük gelişmeler ile desteklenmiştir. Fakat, planlama, yapım ve kullanım bakımından olumlu yönleri yanı sıra, kuşkusuz bir çok ; olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. 'h Bu çalışmada, çok yoğun bir kooperatifçiliğin yaşandığı 1980 sonrası dönemde, ülke ^ geneline göre konut yapı kooperatifçiliğinde çok önemli bir yeri olan Konya'daki konut kooperatif yapılarda görülen yapı hasar ve kusurların nedenleri, kooperatiflerin yapısal özellikleri ve konutlarının kullanımı bakımından değerlendirilmektedir. Çalışmanın birinci bölümü olan giriş kısmında, çalışmanın amacı, kapsamı ve hedefleri; aşamaları, verileri, araştırma metodu ve konu ile ilgili daha önce yayınlanmış çalışmalara değinilmektedir. İkinci bölümde, Konya'nın çevresel verileri, şehirsel planlama süreci, ve konut planlaması konularına kısaca değinilmektir. Burada, şehrin kısa tarihçesi, coğrafi, iklim ve atmosferik özellikleri ile demografik yapısı, nüfus hareketi ve istihdam özellikleri açıklandıktan sonra şehirsel planlama süreci ve konut planlaması konularında kısa bilgiler verilmektedir. Üçüncü bölümde, kooperatifçilik kavramına girilmekte ve konut kooperatifçiliğinin Türkiye'de ve Konya'daki gelişim süreci incelenmektedir. Burada, özellikle çalışma alanı olarak seçilen Konya'da genelde kooperatifçilik ve konut kooperatifçiliğinin gelişimi ve mevcut durumu hakkında detaylı bilgi verilmektedir. Bu tezin alan çalışmasının büyük bir kısmını içeren dördüncü bölümünde ise, Konya'da 1980'den sonra kurulmuş ve kullanılmaya başlanmış (yapı kullanma izni alınmış) olup ta tasfiye olmuş ve/veya kısmen devam etmekte olan konut yapı xvi kooperatifleri hakkında yapılan anket sonuçlan detaylı olarak incelenmektedir. Bu kısımda, Konya'nın çeşitli bölgelerinden seçilmiş değişik büyüklük ve nitelikteki 150 adet kooperatifin oluşumları, yönetimi, ortakları ve de konutlarının kullanıcıları hakkında genel bilgilerin yanı sıra; kooperatif yapılarının ve konutlarının fiziki durumlarına ilişkin olarak, genelde insan hatalarıyla oluşmuş bir takım hasar ve kusurlar sonucunda yapılmış veya yapılması gerekli olan önemli tamir veya değişikliklerine ait tespit edilen anket sonuçları kapsamlı olarak ortaya konmakta ve irdelenmektedir. Beşinci bölüm de, yine alan çalışmasının büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Başlangıçta, yapı hasar ve kusuru tanımı, çeşitleri ve bunlara sebep olan etkenler ve kaynakları genel olarak sunulmaktadır. Daha sonra, kooperatif yapılarında kullanılan malzemeler, yapım teknikleri ve tespit edilen hasarlar, kusurlar ve bunların sebeplerine ilişkin etkenler ve kaynaklan, yapı alt sistemine bağlı yapı elemanlarına göre incelenmektedir. Bu etken ve kaynaklar, daha çok insan hatalarından kaynaklanan yanlış tasarım ve yapım süreci, yanlış malzeme seçimi ve uygulama, kötü işçilik ile birlikte yanlış bina kullanımı, bina bakım kusurlarına ilişkin faktörlerle açıklanmaktadır. Ayrıca, doğal olaylar ve diğer dış faktörler, yapı yükleri ve malzemelerin kendinden kaynaklanan sebeplere ilişkin faktörlere de kısaca yer verilmektedir. Altıncı bölümde, saha çalışması sonucu ortaya konan anket sayısal sonuçlarının, bu çalışmanın amacı doğrultusunda değerlendirilerek irdelenmesi ile bir model önerisi yapılmasına çalışılmaktadır. Önce, kooperatif yapılarında hasar ve kusurların oluşumunda etkili olan faktörler kısaca belirlenmekte, daha sonra, kooperatif yapılarında tespit edilen yapı hasar ve kusurların, oluşumlarında etkili olan faktörler bakımından irdelenmesi anket sonuçları yardımı ile detaylı olarak yapılmaktadır. Son kısmında ise, yapı hasar ve kusurlarının oluşumunda etken olan kooperatif yapısal özellikleri ve diğer faktörlere ilişkin bir model önerisi sunulmaktadır. Yedinci ve son bölümde ise, tezin özellikle alan çalışmasına ait bölümleri başta olmak üzere, ortaya konan bilgiler sonuçlan bakımından kısaca değerlendirmekte ve gerekli çözüm önerileri ortaya konmakta ve tartışılmaktadır. Şöyle ki; özellikle, dar gelirli ailelerin bir araya gelerek ucuz konut sahibi olmak için kurdukları konut yapı kooperatifleri genelde bu işlevlerini sürdürmekte iseler de, söz konusu Toplu Konut Kanunlarının sağladığı iyileştirmelerden vazgeçilmesiyle, ve de özellikle 1990'ların başından itibaren ülkenin ekonomisinin ağırlaşan şartları bu fonksiyonlarını yavaşlatmış, ve böylece konut kooperatifçiliği artık ticari bir organizasyon haline dönüşmeye başlamıştır. Bu yüzden, bu durumun kooperatif yapılarının genel kalitesine, mimari ve yapım tekniğine olumsuz olarak etki yaptığı görülmüştür. Bunu önlemek için, kooperatifler, yasal yollar ve özellikle kendi özdenetimi ile çok daha sıkı bir denetleme metoduyla asli işlevlerine döndürülmeye zorlanmalıdır. Bu sebeple, kooperatifçikle ilgili olarak resmi veya özel yeni kurumsallaşmalara gidilmesi gerekmektedir. Yine, yapımın belirlenen süre içinde ciddiyetle tamamlanması için, kooperatif yönetimleri, başlangıçta doğru planlama ve projelendirme ile birlikte kaliteli ve ucuz malzeme ve de kalifiye işçilik temin etmelidir. Ayrıca, mevcut kaynakların daha rasyonel kullanılabilmesi için, hızlı yapı üretimini sağlayan endüstrileşmiş yapım teknikleri ve modern malzemeler gündeme girmelidir.
-
ÖgeOkul öncesi çocuk eğitim merkezleri için değişebilir /dönüşebilir /esnek bir ''fiziksel çevre modeli''(Fen Bilimleri Enstiütsü, 2001) Şener, Elmira A ; Erkman, Uğur ; 112257 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesBireyin gelişiminde eğitimin rolü kuşkusuz kabul gören bir durumdur. Yakın tarihlere kadar, eğitim sürecinin formel kısmı olarak nitelenebilecek ilkokuldan başlayarak liseye kadar olan aşaması üzerinde çalışmalar yoğunluk kazanmıştır. Ancak okul öncesi eğitimin özellikle 2-5 yaş arası okul öncesi çağının bireyin temel kişisel özelliklerinin büyük bir bölümünün oluştuğu çok önemli bir aşama olduğu, 1980'den bu yana yapılan çalışmalardan anlaşılmıştır. Diğer yandan sanayileşme ile başlayan, günümüz toplumlarında da hızla artan çalışan anne oranının artışı ve tek ebeveynli çocukların bakım sorunları, okul öncesi çocuk eğitim merkezlerinin giderek önem kazanmasına neden olmuştur. Başlangıçta çocukların yalnızca ebeveynlerinin çalışma saatleri esnasındaki bakımından öte bir amaç gütmeyen okul öncesi çocuk eğitim merkezleri üzerine yapılan araştırmalar, merkezlerin çocuk gelişimdeki rolünü tartışarak okul öncesi eğitimde fiziksel çevre koşullarının önemini ortaya koymuştur. Bölüm 2'de okul öncesi çocuk eğitimi ve Türkiye'deki durumu; bölüm 3'te okul öncesi çocuğun fiziksel çevresi ile olan etkileşiminin niteliğinin, fiziksel çevrenin ona sağladığı imkanlara ve çocuğun öğrenme deneyiminin gerçekleşeceği ortamın zenginliğine bağlı olması sebebi ile, okul öncesi çocuğun fiziksel çevresinin özellikleri incelenmiştir. Bölüm 4'de çocuğun gelişimsel aşamaları incelenerek, çalışmanın konusunun okul öncesi çocukları ile ilgili olması sebebi ile, sadece 2-5 yaş arası çocuk ele alınarak okul öncesi çocuğun sosyoduygusal, bilişsel ve fiziksel gelişimi, çocuğun fiziksel çevresi ile ilişki kurularak incelenmiştir. Diğer yandan bölüm 5'te ayrıntılı incelenen çocuk gelişimi ve fiziksel çevre arasındaki ilişkileri ele alan yaklaşımlar, okul öncesi çocuk eğitim merkezlerinde uygulanan eğitim sistemleri açısından belirgin farklılıklar arz eden 3 temel yaklaşımın varlığını ortaya koymuştur. Xİİİ Bölüm 6'da 3 farklı eğitim sistemini uygulayan uluslararası okul öncesi çocuk eğitim merkezleri incelenerek, bölüm 7'de 37 örnek üzerinde yapılan tipolojik analiz sonucu, eğitim sistemi ile okul öncesi çocuk eğitim merkezi mekansal kuruluşu ve plan düzenleri arasında dolaysız bir ilişkinin varlığı saptanmıştır. Bölüm 8'de 3 ayrı okul öncesi eğitim sisteminin zaman içinde gelişen ihtiyaçlara göre değiştirilmesi veya birbirine dönüştürülmesine olanak sağlayacak değişebilir / dönüşebilir / esnek bir okul öncesi çocuk eğitim merkezi "fiziksel çevre modeli" geliştirilmiştir. Bu çalışmada ortaya konan model önerisi ile, gerek okul öncesi çocuk eğitim merkezi tasarımı yapan mimarlara, gerekse eğitim veren kurumlara ve eğitmenlere katkı yapmak mümkün olmuştur.
-
ÖgeSoğutma enerjisi korunumunu hedefleyen cephe dokusunun belirlenmesinde kullanılabilecek bir yaklaşım(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2002) Akşit, Şule Filiz ; Oral, Gül Koçlar ; 126654 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesBu çalışmada, soğutma enerjisi korunumunu hedefleyen cephe dokusunun belirlenmesinde kullanılabilecek yeni bir yaklaşım tanıtılmaktadır. Yaklaşımın amacı; soğutmanın istendiği dönemde, bina kabuğu opak bileşeni aracılığı ile soğutma enerjisi harcamalarının minimize edilmesini olanaklı kılan cephe dokularının belirlenmesidir. Bu çalışma, istanbul yöresi için uygulamasını da içeren altı bölümden oluşmaktadır. Bölüm 1'de, yapılan çalışmayla ilgili genel bir bilgi verilerek, enerji harcamalarını minimum düzeyde tutmak için binaların; ısıtmanın istendiği dönemde oluşan ısı kayıplarının ve soğutmanın istendiği dönemde oluşan ısı kazançlarının azaltılmasını olanaklı kılan pasif sistemler olarak tasarlanması zorunluluğu ele alınmaktadır. Soğutma enerjisi maliyeti, ısıtma enerjisi maliyetinin yaklaşık olarak 4-5 katı olduğu için, bina cephesinden ısı kazançlarını azaltmak için;. Cephe opak ve saydam bileşenine ait toplam ısı geçirme katsayısı için uygun değerlerin belirlenmesi,. Isı kazancının yüksek olduğu opak veya saydam yüzey alanlarını azaltmak ve. Cephede gölgeli alanlar yaratarak güneş ışınımının ısıtıcı etkisini azaltıcı önlemler almak gerekmektedir. Bölüm 2'de, soğutma enerjisi korunumu, soğutma enerjisi korunumunu zorunlu kılan değişkenler ve soğutma enerjisi korunumu sürecinde etkili olan değişkenler aracılığı ile anlatılarak, cephe dokusundan bahsedilmekte ve soğutma enerjisi korunumu ve cephe dokusu ilişkisi açıklanmaktadır. Bölüm 3'de, soğutma enerjisi korunumu ve cephe dokusu ilişkisini ele alan mevcut yöntemler ve bu yöntemlerin tartışılması yer almaktadır. Bu yöntemler incelendiğinde, cephede ısı kazançlarını azaltmak amacıyla yapılan çalışmaların, çoğunlukla gölgeli alanların hesaplanmasına yönelik olduğu görülmüştür. Bölüm 4'de, soğutma enerjisi korunumunu hedefleyen cephe dokusunun belirlenmesi için geliştirilen yaklaşım tanıtılmaktadır. Yaklaşımın adımlan ise aşağıdaki gibidir: 1. Cephe Dokusu ve Cephe Dokusunu Oluşturan Opak Bileşene Ait Alternatiflerin Belirlenmesi Cephe dokusunu oluşturan cephe opak bileşenine ait alternatiflerin toplam ısı geçirme katsayılarının ve optik özelliklerinin belirlenmesi ve bu değerlere bağlı olarak opak bileşenlere ait katmanlaşma detayları için yapım sektöründe kullanılabilecek çeşitli alternatifler geliştirilmesi yolu ile en uygun cephe opak bileşeni ve katmanlaşma detayı alternatiflerinin belirlenmesi gereklidir. Cephe opak bileşeninin bazı bölümlerinde, dokudan dolayı farklı kalınlıklar mevcuttur. Bu nedenle, farklı kalınlıklardaki kesitlerin toplam ısı geçirme katsayıları da birbirinden farklı olacaktır. Cephe opak bileşeninin toplam ısı geçirme katsayısı (U0), alanlarla ağırlıklı olarak aşağıdaki gibi hesaplanabilir. Ut. Aı + U2. A2 +....+ Un. An Uo = (1) At+A2 + +An U0 : Cephe opak bileşenine ait toplam ısı geçirme katsayısı, W7m2oC U^U^-Un : Cephe opak bileşeninin farklı kesitlerindeki toplam ısı geçirme katsayıları, W/m2oC Aı,A2...An : Cephedeki farklı kesit kalınlıklarına ve katmanlaşmalara sahip olan her bir opak bileşenin alanı.m2 Yukarıdaki bağıntıda yer alan cephe opak bileşeninin farklı kesitlerindeki toplam ısı geçirme katsayıları (Uı, U2... U"), aşağıdaki formül yardımıyla hesaplanmaktadır. 1 Uı, U2... Un = (2) 1/ccı +d1/Xı +d2/A,2 + +dn/Xn + 1/a.d a,-, otd : İç ve dış yüzeysel ısı iletkenlik katsayıları, W/m2oC dt,d2... dn : Her bir katmanın kalınlığı, m h\Xz -K '. Her bir malzemenin ısı iletkenlik katsayısı, W7m°C 1,2... n : Katman numaraları Soğutma enerjisi korunumu sürecinde etkili olan cepheye ilişkin diğer değişkenlerin seçilmesi için, cephenin baktırılabileceği yönler ve cephe dokusuna ait cephe opak bileşenlerinin optik özellikleri belirlenmelidir. 2. Cephe Dokusu Alternatifleri İçin Birim Alandan Kazanılan Isı Miktarlarının Hesaplanması Cephe dokusu alternatifleri için farklı katmanlaşma detaylarına bağlı olarak birim alandan kazanılan ısı miktarlarını hesaplamak için izlenen yol aşağıda açıklanmıştır.. Hesaplamaların Yapılacağı Tasarımın Dayandırıldığı Günün Belirlenmesi. Tasarımın Dayandırıldığı Dış Koşullarının Belirlenmesi Tasarımın dayandırıldığı gün için; güneş ışınımı, dış hava sıcaklığı gibi İklim elemanlarına art: değerler gerçek atmosfer koşullarına göre belirlenmelidir.. Tasarımın Dayandırıldığı iç Koşullarının Belirlenmesi Tasarımın dayandırıldığı iç koşullar, iklimsel konfor açısından cephe opak bileşenine ait termofiziksel özelliklerin belirlenmesinde uygulanan tasarım değişkenleridir. İklimsel konfor açısından bir hacimdeki iç yüzey sıcaklıklarının, iç hava sıcaklığı kadar önemli olduğu bilinmektedir. XI Soğutmanın istendiği dönemde cephe opak bileşeninden olan ısı geçişi, bina dışı çevreden bina içi çevreye doğru olacağından opak bileşen iç yüzey sıcaklığının günlük ortalamasının iklimsel konfor açısından izin verilebilir sınır değeri; tjy0 = tj + e (3) tiy0 : Cephe opak bileşenine ait iç yüzey sıcaklığı günlük ortalamasının iklimsel konfor açısından izin verilebilir sınır değeri,°C ti : İç hava sıcaklığının (kuru termometre sıcaklığı) konfor değeri, °C e : İklimsel konfor açısından cephe opak bileşenine ait iç yüzey sıcaklığı ile iç hava sıcaklığı arasındaki izin verilebilir sınır fark değeri, °C. bağıntısı ile hesaplanır.. Ele Alınan Cephe Dokusu Alternatiflerine Göre Tasarımın Dayandırıldığı Gündeki Tüm Saatler İçin Cephede Oluşan Gölgeli ve Güneşli Yüzeylerin Belirlenmesi ve Alanlarının Hesaplanması Cephede oluşan gölgeli alanları hesaplayabilmek için, profil açılan ve genişlik açılan kullanılır. Genişlik açılan, cepheye dik konumlandırılmış düşey elemanların duvara paralel kenarlarının gözleme noktası ile oluşturduktan düzlemlerin duvar düzlemi ile yaptıkları açılardır. Profil açılan, güneşin yükseliş açısı ve cephe-güneş azimut açılarına bağlı olarak aşağıdaki gibi hesaplanabilmektedir. Q = tan"1 (tanp/cosy) (4) Q ; profil açısı 3 : güneşin yükseliş açısı y : cephe-güneş azimut açısı. Tüm Saatlere Göre Cephede Oluşan Gölgeli ve Güneşli Yüzeyler İçin Sol-Air Sıcaklıkların Hesaplanması Sol-air sıcaklık, dış hava sıcaklığı ve güneş ışınımının birleşik etkisini ifade eden teorik bir sıcaklıktır ve dış hava sıcaklığından daha yüksektir. Cephe opak bileşeni için saatlik sol-air sıcaklık aşağıdaki bağıntıyla hesaplanabilir. t80= td+^£o (5) «d td : Dış hava sıcaklığı, °C.t : Opak bileşenin dış yüzeyini etkileyen toplam güneş ışınımı şiddeti, W/m2 3o : Opak bileşenin güneş ışınımına karşı yutuculuğu, boyutsuz. «d : Dış yüzeysel ısı iletim katsayısı, W/m^C Günlük ortalama sol-air sıcaklık (teoo) ise, aşağıdaki bağıntı yardımıyla hesaplanmaktadır. 24 teoo13 (2 teo)/24 (6) i=1 XII . Soğutmanın İstendiği Dönemin Belirlenmesi Bu çalışmada soğutmanın istendiği dönem süresi iklimsel Konfor Grafiği aracılığı ile belirlenmektedir. İklimsel Konfor Grafiği'nde görülen 'Durgun Hava Koşullan İçin Konfor Bölgesi'nin üst sınırını belirleyen 0,25 m/sn hava hareketi hızı eğrisi ve iç çevrede izin verilebilen maksimum hava hareketi hızını belirleyen 0.8 m/sn iç hava hareketi hızı eğrisi arasında kalan dönem, doğal vantilasyonla konforun ihtiyaçlar açısından sağlanabileceği dönemdir. 0.80 m/sn'nin üzerinde iç hava hareketi ihtiyacı istenen dönem ise doğal vantilasyonun yetersiz kaldığı ve istenen iç iklimsel koşulların sağlanabilmesi için soğutma enerjisine ihtiyaç duyulan dönemdir. Her ayın 21. günlerine ait 10 yıllık saatlik ortalama dış hava sıcaklığına bağlı olarak hesaplanan sol-air sıcaklıklar ve bağıl nemlilik değerleri İklimsel Konfor Grafiğine işlenerek hacim içersinde istenen hava hareketi hızları (V^) belirlenebilmektedir.. Soğutmanın İstendiği Dönem İçin Cephe Dokusu Alternatiflerinin Birim Alanlarından Kazanılan Isı Miktarlarının Hesaplanması Cephe opak bileşeninden geçen ısı kazancı miktarı aşağıdaki formül yardımı ile hesaplanmaktadır. Q = U0.(teo-« (7) Q : Cephe dokusunun birim alanından kazanılan günlük ortalama ısı miktarı, W/m2 U0 : Cephe opak bileşenine ait toplam ısı geçirme katsayısı, W/m2oC te0: Cephe dokusunu etkileyen sol-air sıcaklık, °C tj : İç hava sıcaklığı, °C Cephede oluşan gölgeli ve güneşli alanlar dikkate alındığında, cephede oluşturulan farklı girinti ve çıkıntılardaki farklı toplam ısı geçirme katsayısı değerlerine bağlı olarak, ısı kazancı miktarı aşağıdaki formülle hesaplanabilir. [(UvA1go.(teogo4i))+(U1.A1gu.(t80gU4i))+(U2.A2go.(te0go-ti))+(U2.A2gu.(t80gu-ti))] Q3, (8) Algo + A-lgu + A2go + A^u Uı : Cephe dokusundaki girintili bölümün toplam ısı geçirme katsayısı, W/m^C U2 : Cephe dokusundaki çıkıntılı bölümün toplam ısı geçirme katsayısı, W/m^C A1go : Cephe dokusundaki girintili bölümün gölgede kalan kısmının alanı, m2 A1gu : Cephe dokusundaki girintili bölümün güneşte kalan kısmının alanı, m2 A2go : Cephe dokusundaki çıkıntılı bölümün gölgede kalan kısmının alanı, m2 A2gu '. Cephe dokusundaki çıkıntılı bölümün güneşte kalan kısmının alanı, m2 teogo : Cephe dokusundaki gölgeli kısmı etkileyen sol-air sıcaklık, °C teogu : Cephe dokusundaki güneşli kısmı etkileyen sol-air sıcaklık, °C Cephe dokusunun birim alanından kazanılan dönemlik ısı miktarları, yönlere göre birim alandan kazanılan günlük ortalama saatlik ısı miktarlarının soğutmanın istendiği dönemin saat sayısı ile çarpılması sonucunda bulunmaktadır. XM 3. Soğutmanın istendiği Dönem İçin Yönlere ve Cephe Dokusu Alternatiflerine Bağlı Olarak Hesaplanan Isı Kazancı Miktarlarının Karşılaştırılması 'Soğutmanın istendiği dönemde minimum ısı enerjisi kazancını sağlayan alternatif en uygun alternatiftir1 kriteri uyarınca karşılaştırma yapılmaktadır. Bu kriter uyarınca soğutmanın istendiği dönem süresinde en düşük ısı enerjisi kazancını sağlayan alternatif belirlenebilmektedir. Hesaplanan ısı kazancı miktarlarının karşılaştırılması ve uygun katmanlaşma detayı ve cephe dokusu alternatifinin seçilmesi grafikler yardımıyla yapılabilir. Yönlere göre her bir katmanlaşma detayı ve cephe dokusu alternatifinin saatlik ısı kazancı miktarları aynı grafiğe işlenerek gün saatlerinde her saat için farklı alternatiflerin karşılaştırılması mümkün olabilir. Bu grafikler yardımı ile ele alınan farklı doku alternatiflerinde minimum ısı kazancını sağlayan alternatif, yapma soğutma enerjisi harcamalarının minimize edilmesini sağlayacağından soğutma enerjisi tasarrufu açısından en uygun alternatif olarak seçilebilmektedir. Bölüm 5'de, soğutma enerjisi korunumunu hedefleyen cephe dokusunun belirlenmesinde kullanılabilecek yaklaşım, istanbul yöresi için uygulanmıştır. Yapılan uygulamada, konut binaları için kullanılabilecek cephe dokuları ve cephe opak bileşeni değerlerinin değişim alan ve aralıkları belirli varsayımlar çerçevesinde seçilmiş ve elde edilen sonuçlar grafikler aracılığı ile karşılaştırmıştır. Ayrıca, sonuçların yıllık enerji harcamaları açısından irdelenmesi için, soğutma enerjisi tasarrufu açısından en düşük ısı kazancını sağlayan cephe dokusu alternatifinin yıllık ısı kaybı ve kazancı miktarlarına bağlı olarak düz cepheyle karşılaştırması yapılmıştır. Bölüm 6'da, cephelerde uygulanabilecek farklı cephe dokuları soğutma enerjisi korunumu açısından değerlendirilmiş ve elde edilen sonuçlar açıklanmıştır.
-
ÖgeÇift kabuk cam cephelerin enerji ve ekonomik etkinliğinin değerlendirilmesinde kullanılabilecek bir yaklaşım(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2002) Çetiner, İkbal ; Yücesoy, Lemi ; 126659 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesGünümüzde cam cepheler kısa bîr süre içerisinde uygulanabilmeleri, kolay » temizlenebilmeleri, hafif, estetik ve uzun ömürlü olmaları nedenleriyle özellikle £ yüksek binalarda sıklıkla tercih edilen bir yapı kabuğu haline gelmişlerdir. Ancak bu cephelerin binanın mekanik tesisatına getirdiği ilave yükler; hem enerji betiminin hem de kullanım sürecindeki enerji maliyetlerinin artmasına ve kullanıcılarda hasta bina sendromu olarak adlandırılan rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu durum; enerji kaynaklarının etkin bir şekilde kullanımına, aşırı yakıt tüketimi sonucu oluşan çevre kirliliğinin azaltılmasına, kullanıcı üretkenliğinin arttırılmasına ve binanın yaşam dönemi maliyetinin azaltılmasına yönelik çalışmaların yapılmasını zorunlu hale getirmektedir. Söz konusu problemlere çözüm bulmak amacıyla yapılan bu çalışmalarda, cam kabuğun iç ve dış iklim arasında denge sağlayabilen dinamik bir örtü olarak tasarlanması yoluyla etkinliğinin arttırılabileceği düşünülmektedir. Hem enerji kullanımım azaltmak hem de iç mekan konforunu geliştirmek üzere tasarlanan bu kabuk; ısıtma, havalandırma ve aydınlatma gibi birbirleriyle çelişen ihtiyaçları sağlamak üzere çok işlevli bir eleman olarak düşünülmektedir. Böyle bir kabuk ile; enerji tüketimini azaltmak yoluyla binanın işletme maliyetlerinin azaltılması ve kullanıcı konforunun sağlandığı mekanların oluşturulması mümkün olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde enerji etkin bir cam kabuk oluşturmak amacıyla yapılan çalışmalar, camın ve cam cephe sistemlerinin geliştirilmesi yönünde halen devam etmektedir. Bu çerçevede; mekan konforunun mekanik sistemlerin daha az kullanılması yoluyla sağlanması için, değişen iklim şartlarına göre ısısal ve optik özelliklerini değiştirebilen camların ve ısıtma / soğutma yüklerini azaltabilen, doğal havalandırmaya imkan tanıyan, kullanıcı gereksinmelerine optimum düzeyde cevap verebilen cephe sistemlerinin geliştirilmesi yönünde pek çok çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmalar sonucunda geliştirilen çift kabuk cam cephe sistemleri; ilk yatırım maliyetleri yüksek olmakla birlikte binanın enerji tüketimini azaltarak kullanım sürecindeki enerji maliyetlerinin düşmesine ve mekanik sistemlerin kullanımını azaltması nedeniyle daha konforlu mekanlar oluşturulmasına yardımcı olmaktadır. Tezde, bu sistemlerin ülkemizde uygulanması halinde, enerji tüketimi ve yaşam dönemi maliyeti açısından ne ölçüde bir etkinlik sağlayacağının belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu amaçla önerilen yaklaşım; . Enerji ve ekonomik etkinlik açılarından en fazla fayda sağlayacak olan seçeneklerin,. Çift kabuk cam cepheler için uygun bileşen özelliklerinin belirlenmesi sorununa çözüm aramaktadır. Başlıca üç aşamada sonuca ulaşılan tezde; sekiz bölüm yer almaktadır. Birinci aşamada: çift kabuk cam cephenin enerji ve ekonomik etkinliğinin değerlendirilmesi amacıyla önerilen yaklaşımda yer alan süreçlerin sonuca ulaşması için gerekli olan bilgiler verilmektedir. Bu çerçevede:. Tezde ele alınan konunun amacı ve tezin yöntemi açıklanmaktadır (Bölüm 1).. Çift kabuk cam cephelerin ortaya çıkış süreci, özellikleri ve uygulanmış örnekleri hakkında bilgi verilerek bu cepheleri oluşturan bileşenler belirlenmektedir (Bölüm 2).. Cam cepheye etki eden etmenler, bir cam cepheden beklenen performans gereksinmeleri, özellikleri ve ölçütleri açıklanarak; enerji ve ekonomik etkin bir cepheden beklenen performans gereksinmeleri ve ölçütleri ortaya koyulmaktadır (Bölüm 3).. Bir cephenin enerji tüketiminin denetlenmesi ile, gerek enerji kaynakları gerekse toplam maliyet açısından bir etkinlik sağlanabileceği vurgulanarak; denetim yapılmasına ilişkin tasarım ilkelerinden bahsedilmektedir (Bölüm 4). *. Genel olarak değerlendirmede kullanılma olasılığı gösteren yaklaşımlardan bahsedilerek, enerji ve ekonomik etkinliğin değerlendirilmesini amaçlayan çalışmalarda izlenen yöntemlerden bahsedilmektedir (Bölüm 5). İkinci aşamada: çift kabuk cam cephenin enerji ve ekonomik etkinliğinin değerlendirilmesinde kullanılabilecek yaklaşım açıklanarak, uygulanabilirliğini kontrol etmek amacıyla bir uygulama yapılmaktadır.. Önerilen yaklaşıma göre; yöneylem araştırmasında izlenen yoldan hareket edilerek: S Sorunun düzenlenmesi, S Modelin kurulması, S Sorunun çözümü, süreçleri ile sonuca ulaşılmaktadır (Bölüm 6). Sorunun düzenlenmesi sürecinde; birinci aşamada verilen bilgilerden yararlanılarak, cam cepheye etki eden etmenler ve kullanıcı gereksinmeleri doğrultusunda; amaçlar, gereksinmeler, özellikler, ölçütler ve seçenekler belirlenmektedir. xı Modelin kurulması sürecinde; sorunun düzenlenmesi sürecinde geliştirilen cam kabuk seçeneklerinin enerji tüketimi ve yaşam dönemi maliyetleri ile bu değerlere bağlı olarak uygun bileşen özelliklerinin (bileşenin konumu, biçimi, boyutu, malzemesi vb) belirlenmesine imkan tanıyan bir model oluşturulmaktadır. Bu modele göre; I. Seçeneklerin enerji tüketimleri (Ett); iklimsel verilere (hava sıcaklığı, hava nemliliği, güneş ışınımı, rüzgar), kabuğun ısısal ve solar özelliklerine, bina ve çevresinin özelliklerine bağlı olarak belirlenen ısıtma ve soğutma yükleri ile (Eı, Es). ısıtma ve soğutma sistemlerinin etkinliklerine (ı, s) göre hesaplanan ısıtma ve soğutma enerjisi tüketimlerinin (En, Est) toplamından oluşmaktadır. Bu toplam aşağıdaki denklem ile belirlenmektedir: Ett = Err + Est (Err = Eı / 1, Est == Es / s) II. Yaşam dönemi maliyetleri ise (TYDM); seçeneklerin ısıtma ve soğutma enerjisi tüketimlerine (Err, Est), enerji birim maliyetlerine (Mm, Esb), cam kabuk için kabul edilen yaşam dönemine (n) ve iskonto oranına (r) bağlı olarak belirlenen enerji maliyetlerinin (Mtyb), ilk yatırım maliyetlerinin (My) ve bakım - onarım maliyetlerinin (Mtbb) toplamı olarak aşağıdaki denklem ile belirlenmektedir. TYDM = My+ Mtyb + Mtbb III. Cam kabuk seçenekleri için uygun bileşen özelliklerinin belirlenmesi amacıyla, seçeneklerin enerji tüketimi ve yaşam dönemi maliyetleri karşılaştırılmaktadır. Sorunun çözümü sürecinde; seçenekler arasında enerji tüketimi ve yaşam dönemi maliyeti en fâzla olan seçeneğin hiçbir fayda sağlamayacağı düşüncesi ile etkinliği sıfır olarak kabul edilmekte ve diğer seçeneklerin bu seçeneğe göre etkinlik yüzdeleri belirlenmektedir. Elde edilen sonuçların karşılaştırılması ile; ¦S Ülke kaynaklarının etkin kullanımı açısından enerji tüketimi minimum olan seçenek, S Bina sahibi açısından toplam maliyeti minimum olan seçenek,.S Enerji ve ekonomik etkinlik açısından uygun bileşen özellikleri belirlenebilmektedir.. Yaklaşımın kullanılabilirliğini kontrol etmek amacıyla İstanbul'daki bir ofis binası için yapılan uygulama sonucunda; amaçlanan etkinlikteki seçeneklerin ve çift kabuk cam cephe sistemleri için uygun bileşen özelliklerinin belirlenebildiği görülmüştür (Bölüm 7). Üçüncü aşamada: tezde varılan sonuçlar özetlenmektedir
-
ÖgeYerfıstığı kabuğunun agrega olarak kullanım olanaklarının araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003) Çelik, Çiğdem ; Gürdal, Erol ; 175843 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesBu çalışmada yerfıstığı kabuğu hafif agregası ile ısıl direnci yüksek, birim hacimağırlığı düşük, mekanik mukavemetleri ve buhar difüzyonu yeterli düzeyde olan biryapı malzemesini üretebilmek amaçlanmıştır .Çalışmada, hafif agrega olarakAkdeniz Bölgesi Adana ilinden elde edilen yerfıstığı bitkisinin kabuklarıkullanılmıştır .Alçı ve çimento bağlayıcı ile üretilen kompozit malzemenin, bağlayıcımalzemeye ve agrega miktarına bağlı olarak, fiziksel ve mekanik özellikleriincelenmiştir .Tez beş ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, çalışmanın amacı ve yöntemi giriş başlığı altında açıklanmıştır .Çalışmanın ikinci bölümünde, tez çalışmasına uygun olarak kompozit malzemeler, hafif betonlar ve kompozit malzeme üretiminde kullanılacak olan yerfıstığı kabuğu, özellikleri, kullanımı ve bu konuda yapılanf çalışmalar ile ilgili yayın taraması yapılmıştır .ıı Üçüncü bölüm, dört alt bölümden oluşmaktadır .Birinci bölümünde, deneysel ;iı çalışma koşulları, programı, ilkeleri, kullanılan bağlayıcı malzemeler ve özellikleri, iôrneklerin üretimi ve deney ekipmanları ile ilgili bilgi verilmiştir .İkinci bölümünde, yerfıstığı kabuğunun fiziksel ve kimyasal özelliklerini tespit edebilmek amacıyla yapılan analizler ve sonuçları açıklanmıştır. Üçüncü alt bölümde, ön ve esas deneylerde örnekler üzerinde yapılacak olan deneyler ile ilgili bilgiler verilmiştir . Dôrdüncü bölümüde, örnekler üzerinde yapılan deney ile ilgili bilgi verilmiştir.Dôrdüncü bölümde, alçı ve çimento bağlayıcıları ile üretilen örneklerin, ön deney sonuçlarına göre bağlayıcı malzemeler ve üretilecek olan seriler belirlenmiştir .Buna gôre esas deney programı hazırlanarak, üretimi yapılacak seriler ve uygulanacak olan-deneyler belirlenmiştir. Deneyler, fiziksel ve mekanik olmak üzere iki bölümdeincelenmiş, sonuçlar grafik ve fotoğraflarla desteklenerek aktarılmaya çalışılmıştır. 520 Beşinci bölümde, yerfıstığı agregası kullanılarak üretilen kompozit malzeme örneklerinin deney sonuçlarına göre elde edilen bulgular ve değerlendirmeler genel olarak açıklanmış, benzer çalışmaların mekanik özellikleri ile karşılaştırma yapılmıştır. Bu tez çalışmasının çerçevesi dışında, yerfıstığı kabuklarının yapı malzemesi olarak değerlendirilebilmesi için, bundan sonra ne tip araştırmalar yapılabileceği konusunda öneriler açıklanmıştır .Deney sonuçlarına göre; hem alçı hem de çimento bağlayıcı ile düşük birim hacim ağırlık ve ısıl direnci yüksek, mekanik mukavemetleri yeterli düzeyde olan malzemeler üretmek mümkün olabilecektir .V ag max sınırları içinde ömeklerin ısıl direnci yüksektir. Matris ve agrega hacim oranlarında amaca uygun değişiklikler yapılarak yalıtım özellikleri arttırılabilir .Su/bağlayıcı ve agrega miktarının karışımdaki oranlarında, kullanım amacına uygun olarak ( dolgu malzemesi, levha, kaplama, ısıl direnci yüksek malzeme, düşük birim hacim ağırlıklı malzeme gibi) kontrol edilebilmesi olumlu bir özelliktir.
-
Ögeİnşaat sektöründe toplam kalite yönetimi ve Türkiye'deki uygulamaların değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003) Güner, Aysun F. ; Giritli, Heyecan ; 175837 ; Yapı Bilimleri ; Construction SciencesBu çalışmada, 1980' li yıllardan sonra endüstri ve ticarette rekabete yeni bir boyut getiren kalite kavramı ve bu kapsamda toplam kalite yönetimi kavramı tanımlanmış, prensip ve yaklaşımlar belirlenmiş, toplam kalite yönetiminin öneminden, inşaat sektöründeki uygulama sürecinden ve sonuçlarından bahsedilmiş, yapılan alan çalışması ile Türkiye'deki uygulamalar değerlendirilmiş, alan çalışması ile elde edilen bulgular anlatılmış ve toplam kalite yönetimi uygulamalarının başarılı olmasında ana faktör olarak belirtilen kurum kültürünün oluşturulması için önerilen araştırma modeli ve araştırma kapsamında ileri sürülen diğer hipotezler SPSS paket programı yardımı ile analiz edilmiştir . Birinci bölümde, problem tammlanmış, çalışmanın amacı ve yöntemi ortaya konmuştur . İkinci bölümde, kalite kavramı tanımlanmış ve bu kavramm tarihsel gelişimi anlatılmıştır .Kalite aşağıdaki gibi tanımlanabilmektedir; .Kullanıma uygunluk -Uygulanabilir standart ve şartnamelere uygunluk .Müşteri ihtiyaç ve beklentilerinin rekabet edilebilir bir fiyatla tatmin edilmesi .Müşteri ihtiyaç ve uygulanabilir beklentilerinin karşılanması İkinci bölümde ayrıca toplam kalite yönetimi kavrarnı tanımlanmış, prensip ve yaklaşımlar anlatılmıştır . Toplam kalite yönetimi, ürün veya hizmet kalitesinin, organizasyonda yer alan herkesin katılımıyla sürekli geliştirilmesine yönelik bütünleştirici bir yönetim konseptidir. Toplam kalite yönetimi, ürün ve hizınet kalitesinin, kalitenin organizasyonda yer alan herkesin ilgi ve sorumluluğunda olmasını sağlayarak oluşturma sürecidir. Toplam kalite yönetiminin uygulama prensipleri, uzun vadeli planlama ve vizyon oluşturma, müşteri odaklılık, üst yönetimin bağlılığı ve katılımı, sistematik düşünmek, eğitim, çalışanlarm katılımı, ölçme ve raporları sistemleri, iletişim ve güçlü liderlikdir. Bu prensipler bölüm 2 de yer almaktadır. Toplam kalite anlayışının öncülerinden olan W. Edwards Deming, Joseph )1J1an ve Philip Crosby , kalitenin nasıl ölçüleceğine, yönetileceğine ve geliştirileceğine dair yaklaşımlar ortaya koymuşlardır. Armand V. Feigenbaum ve Kaoru Ishikawa'nın da uluslararası kalite hareketinin gelişimi üzerinde Deming, Juran ve Crosby' den farklı bir şekilde etkileri olmuştur. Bu yaklaşımlar bölüm 2 de yer almaktadır . Üçüncü bölümde, inşaat sektöründe kalite kavramında, ürüne yönelik özelliklerden, bu sektörde toplam kalite yönetiminin uygulanmasından bahsedilmiş, kurum kültürü kavramı tanımlanmış, uygulamada karşılaşılan güçlüklerin ve elde edilen sonuçların altı çizilmiştir. İnşaat sektöründe kalite, müşteri ihtiyaç ve beklentilerini rekabet edebilir bir fiyatla sürekli olarak karşılayan, kullanıma uygun binayı tasarlamak, üretmek, satış sonrası servisleri vermek olarak tanımlanabilmektedir .Kaliteli bina belli başlı sekiz kalite boyutuna sahiptir; performans, özellikler, güvenilirlik, uygunluk, dayanıklılık, servis edilebilirlik, estetik ve algılanan kalite. Bu boyutlar bölüm 3 de yer almaktadır. İnşaat sektöründe toplam kalite yönetiminin uygulanmasma yönelik adımlar şu şekildedir; -İyileştirme ihtiyacının bilincinde olmak -Kalite politikasının belirlenmesi -Müşteri beklentilerinin belirlenmesi -Kalite sürecinin tasarlanması -Kalite organizasyonunun kurulması -Çalışanların görüşlerinin değerlendirilmesi ve kurum kültürünün oluşturulması -Eğitim -Tedarikçilerin kalİteye katılımı -Kalite kutlamaları -Toplam kalite yönetiminin performansının ölçülmesi -Sürecin sürekli iyileştirilmesi Bu adımlar bölüm 3 de detaylı açıklanmıştır. Kurum kültürü, toplam kalite yönetimi uygulamalarının başarılı olmasını sağlayan ana faktör olarak tanımlanmaktadır. Kurum kültürü bir firmadaki atışkanlıklar, davranışlar, kurallar ve prensiplerin bütünüdür. Bir fırmada kurum kültürünün oluşturulması için holistik bir yapı çerçevesinde kültürel değişimin sağlanması gerekmektedir .Toplam kalite yönetimi kültürü müşteri tatmini, sürekli gelişim kararlılık problem çözme, takım çalışması ve yetkilendirme gibi değerleri gerektirmektedir. İnşaat sektöründe toplam kalite yönetimi ile ilgili uygulama sorunları aşağıdaki gibi ortaya konulmuştur. Toplam kalite yönetimi ile ilgili bilgi eksikliği ( araç, teknikler vb. bilgi eksikliği, kalite ile ilgili şartname, standart, mevzuat ve yasa eksikliği) inşaat sektörünün teklik özelliği (ürünün farklılığı, tek üretim yeri, geçici işgücü, proje ekibinin farklılaşması vb.) ve toplam kalite yönetiminin özellikle inşaat sektöründe ürünün özelliklerine bağlı olarak uygulanamayacağı düşüncesinin hakim olması -Proje yönetimi prensip ve tekniklerinin toplam kalite yönetimine aktarılamaması -Kurum kültürünün oluşturulması için kültürel değişimin gerekli1iğinin ve toplam kalite yönetiminde katılımı sağlamada temel zorluğun, insanların hareket ve davranışlarını değiştirmek olduğunun anlaşılamaması -Kısa sürede sonuç alma isteği (özellikle maliyetlerin düşürülmesi açısından) -Üst yönetimin toplam kalite yônetiminin uygulamnası konusunda gereken kararlılığı göstermemesi çalışmalara aktif olarak katılmaması ve çalışanlara bu konuda liderlik yapmaması -Yaygın eğitim, motivasyon, iletişim, takım çahşması, ortaklaşa yaklaşımı, çalışanların katılımı, kalite ile ilgili çalışmalara tedarikçilerin dahil edilmesi ile ilgili eksiklikler İnşaat sektöründe toplam kalite yönetiminin uygulaması ile elde edilen sonuçlar , ürün ve hizmet kalitesinin artışmı, maliyetlerin düşmesini, kar artışını, üretkenlik artışını, etkinlik artışmı, rekabet gücünün ve pazar payının artışını, iş yaşamının kalitesinin artışını ve çalışanların moralinin yükselmesini, kültürel değişimin, müşteri tatmininin ve çevresel kalite anlayışının sağlanmasını ve tedarikçi kalitesindeki artışı içermektedir . Dördüncü bölümde, Türkiye'de inşaat sektörlinde toplam kalite yönetimi uygulamaları ile ilgili bir alan çalışması yapılmıştır. Araştırmanın amacı uygulamalar ile ilgili veri toplamak ve toplam kalite yönetimi uygulamalarınm başanlı olmasında ana faktör olarak belirtilen kurum kültürünün oluşturulması için önerilen araştırma modelini ve araştlrmada ileri sürülen diğer hipotezleri analiz etmektir . Bu bölümde veri toplanması ve örneklerin oluşturulması açıklanmış, değişkenlerin ölçümünden ve değişkenlerin tanımlanması için yapılan analizlerden bahsedilmiştir .Değişkenleri tanımlamak için interval değişkenlerin minimum, maksimim, ortalama, standart sapma ve varyanslarma ilişkin değerler, nominal değişkenlerin sıklık dağılımlarına ilişkin değerler analiz edilmiştir .Korelasyon, Mann- Whitney U ve Kruskal- Wallis H testlerl hipotezleri analiz etmek için kullanılmıştır . Araştırma sonuçlarından bazıları şunlardır; Türkiye' de inşaat sektöründe firmaların % 53. 7' si kalite ile ilgili hiçbir çalışmamış veya henüz bu konuda çalışmalara başlamış, % 46.3 ' ü de kalite ile ilgili çalışmalara başlamış, hatta ISO 9001 tarzı belgeler almıştır. -Kalite ile ilgili bir birimin varlığı konusunda, inşaat sektöründe firmaların % 53.3' ünde böyle bir birim var olup, % 46.7' sinde yoktur. .Standartların varlığı konusunda, inşaat sektöründe firmalarm % 80' inde standartlar var olup, % 20' sinde yoktur. -çalışanların eğitimi ile ilgili olarak, inşaat sektöründe firmaların % 50' sinde çalışanlara eğitim verilmekte, % 50' sinde ise verilmemektedir. -Çalışanların motivasyonu ile ilgili olarak, inşaat sektöründe firmaların % 73.3' ünde çalışanların motivasyonunu sağlamaya yönelik uygulamalar var olup, % 26. 7 ' sinde ise yoktur. -Çalışanların memnuniyetinin ölçülmesi konusunda, inşaat sektöründe finnaların % 86. 7' sinde çalışanların memnuniyeti ölçülmemekte, % 13.3' ünde ise ölçülmektedir. Araştırma kapsamında ileri sürülen ilk hipotezde kurum kültürünün toplam kalite yönetiminin başarısına etkisi sınanmışttr .Araştırma modelinde kurum kültürünün öğeleri olarak liderlik, müşteri beklentilerinin belirlenmesi, insan kaynakları yönetimi, motivasyon, iletişim, eğitim, performans değerlendirmesi, ortaklaşa yaklaşımı, çalışanların katılımının sağlanması, bilgi teknolojisinin kullanımı ve sürekli gelişim belirtilmiştir .Yapılan analizler sonucunda hipotez kabul edilmiştir. Tüm sonuçlar ve araştırma kapsamında ileri sürülen diğer hipotezler bölüm 4 de detaylı açıklanmışttr . Beşinci bölümde de, çalışma elde edilen sonuçlarm ve önerilerin sunulması ile tamamlanmıştır. Yapılan araşttrma kapsamında 90' ın üzerinde firma ile yapılan görüşmelerde edinilen izlenim, inşaat sektöründe toplam kalite yönetimi ile ilgili uygulama problemlerinin daha önce bölüm 3 de belirtildiği gibi olduğudur. üysa bu sektörde eğer yöneticiler toplam kalite yönetimi değer ve konseptlerini anlar , kabul eder, hedeflenen kültürü tanımlayıp organizasyonu bu değerlerle yönetirlerse toplam kalite yönetiminin bu sektörde uygulanabilmesi mümkündür. Başarı organizasyonda yer alan herkesin tam katılımına bağlıdır. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar, inşaat sektöründe toplam kalite yönetiminin uygulanması ile ilgili yapılacak diğer çalışmalara yardımcı olacaktır.
-
ÖgePerlitin Puzolanik Aktivitesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2008-07-07) Bulut, Ülger ; Tanaçan, Leyla ; Yapı Bilimleri ; Yapı BilimleriSürdürülebilir yapı üretimi bilincinin, yapı malzemesi üretiminden başlayarak dikkate alınması gerekir. Günümüz yapı üretiminde yaygın olarak tüketilen çimentonun yüksek maliyeti ve çevreye olumsuz etkileri değerlendirildiğinde, alternatif malzeme-bağlayıcı araştırmaları gereği ortaya çıkmaktadır. En eski yapı malzemelerinden olan puzolanlı kireç harçlarının yüksek durabilite özelliklerine karşın, ortam sıcaklığında kürlendiklerinde yavaş dayanım kazanmaları, kullanımlarının azalmasına neden olmuştur. Bu bağlamda kireç harcının yapısal kullanımının yaygınlaştırılması, çalışmanın amaçlarından biridir. Diğer yandan, genleştirilmiş perlit olarak yapı sektöründe kullanılmakta olan malzemenin genleştirilmeden, puzolanik özeliğinden yararlanılarak kullanılması olanaklarının araştırılması ve kullanımının yaygınlaştırılması bu çalışmanın ana amacıdır. Bu çalışma kapsamında, perlitin puzolanik aktivitesine etki eden parametrelerin belirlenmesi, bu parametrelerin, aktiviteyi artırıcı yönde geliştirilmesi olanakları araştırılmıştır. Saptanan en uygun kompozisyonlar üzerinde puzolanik aktiviteyi geliştirecek yöntemlerin belirlenmesi, katkı maddeleri ile puzolanik etkinliğin geliştirilmesi olanakları incelenmiştir. İyileştirilmiş perlitli kireç harcının yapı malzemesi için gerekli durabilite özelliklerinin tespiti için kapiler su emicilik, ağırlıkça ve hacimsel su emicilik, buhar geçirgenlik, donma-çözünme dayanımı, rötre deneyleri yanında puzolanik tepkime sonunda meydana gelen hidratasyon ürünlerini tespit etmek amacıyla XRD ve DTA-TG analizleri yapılmıştır. Deneye dayalı bu araştırma ile elde edilen bulgular ve bu bulguların değerlendirilmesi sonucunda, amaca uygun nitelikte iç yapı bloğu ve harç elde edilebildiği saptanmıştır.
-
ÖgeKonut Kariyerini Etkileyen Faktörler Ve Konut Talebini Açıklamaya Yönelik Kavramsal Bir Model(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2008-08-05) Karahan, Ebru ; Özüekren, A.şule ; Yapı Bilimleri ; Yapı BilimleriKonut çalışmaları, sosyal, ekonomik, politik, demografik bağlamda birbirleri ile etkileşim içinde olan farklı konu alanlarını içermektedir. Konut talebinin açıklanmaya çalışılmasında konut kariyeri kavramını kullanarak konuya yaklaşılması, kavramın çok boyutluluğu açısından tercih edilmiştir. Hane halkı kaynakları, kaynaklara ulaşım, organizasyon ve kurumlar, konut mülkiyeti, konutların fiziksel durumu gibi konuları içinde barındıran kavram, hane halkı hareketliliği ve hane halkı yaşam döngüsü arasında bir ilişki kurmaya yardımcıdır. Farklı hane halklarının yaşamlarının farklı dönemlerindeki konut taleplerini incelemede ve anlamada yol göstericidir. Bu çalışmada hanehalkı ve konut pazarı dinamiklerinin bütünleşik modelini geliştirerek, konut talebinin nasıl yönlendiği ve değiştiğinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Model, kentsel alan içinde hanehalkı ve nüfus dinamikleri, ekonomik ve politik gelişmeler, konut talebi davranışı, konut hareketliliği ve hane halklarının konut kariyerleri değişimini bir bütün olarak ele almayı amaçlamaktadır. Bu amaçla kapsamlı bir literatür araştırması ve İstanbul ili çerçevesinde bir alan çalışması yapılmıştır. Alan araştırmasında, nitel araştırma yöntemlerinden derinlemesine görüşme tekniği ve görüşme formu yaklaşımı kullanılmıştır. Araştırma sonucu oluşturulan genel temalar ve önermeler yardımı ile model geliştirilmiştir. Analiz sonucunda ortaya konan bulgular, hane halklarını etkileyen faktörler göz önüne alındığında, çevre, toplumsal, mekânsal bağlamlarla birlikte aileye ve kişiye özgü özelliklerin ve yaşam biçiminin iç içe geçtiğini göstermektedir. Bulguların bir kısmı literatür ile uyum içindeyken bir kısmı literatürde yer alan bulguları desteklememektedir. Bunun yanında alan çalışmasından çıkan ve literatürde yer almayan bulgulara da ulaşılmıştır.